Zaman ve Rolativite (Kitap No 44).pdf

May 1, 2017 | Author: Tamam Yeter | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download Zaman ve Rolativite (Kitap No 44).pdf...

Description

ZAMAN VE

RÖLATiViTE

BILiM

ARAŞTIRMA MERKEZİ

ZAMAN VE

RÖLATiViTE

BiLiM ARAŞTIRMA MERKEZi Yayınevi

-

Istanbul

Kitap No

« • ••

:

44

-

ZAMAN VE RÖLATiViTE

Her çocuğun yaşamı, hall hazırda, Astral Işık'ta (') kazın­

olgu olmayıp, sadece, Geleceğin de yaşıyor olmasından ötürüdür.• Mme H.P. Blavatsky

mıştır - fakat bu, koderel bir Geemiş

gibi

Şimdiki Zaman'da daima

Seeret Doctrine, Vol. ı. Pasadena, California, T.U.P., 1970, p. 105.

(1) Bkz: BUgeler Planı, tebligat -\7

1 ncı Baskı

:

...

Ek- 3.

Şubat 1980

Dlzgi - B�kı :

Işık Matbaası

Kapak Baskı :

CoşKun Matbaası

Ciit Yapımı

Kardeşler Ciltev:

:

iCINDEKiLER

1.

BÖLÜM

RÖLATiF HlZLAR

ve

RÖlATIF ZAMAN

o

-

Rölativistik Hızlarda O l uşan Zaman Acılması

b

-

Zaman Acılması'nrn, Yer Deney Uydusu i le

Kanıtionması

c - Hız ve Mekan'ın, Zamon'ı Rölatifleştirmesi

d - Kozmik Işınlar ve Zaman Acılması Kanıtı e

-

lvme'de, Zaman Acılması ve U z a y - C: sim Büzülmesi

f

-

Rölativistik Hızlardo, Kısalma Faktörü

g h k 1 -

-

2.

Rölativistik Hızlarda, Kücülen Roketler

-

Rölativistik Hızlarda, Obje ve Zaman Büzülmesi

-

Zaman Acılması ve Rölatif Za m a n

Yavaşlayan Süreeler

ve Döniken

-

Lüscher

Diyaloğu

BÖLÜM

ZAMAN TV'sl o

-

ve

ZAMAN'IN iZLENMESi

Zaman Roketi ve Geçmişe Yolculuk

b - Enfraruj Kamerası ve Geçmişin Fotoğrafları c

- Zaman Televizyonu ve Geçmişin Sayredilme si

d

-

Tibet'te Zaman TV'si ve Zomamn Sayredilmesi

e - Bilge Tooist ve Zaman TV'si Oluşturması

f

-

Narabanchi Hutuktusu ve Zaman TV'si Oluşturması

3. BÖLÜM RUHSAL KAINAT o

-

b

-

c

ve

ZAMANIN TEMAŞASI

Tanrısal Yükse k Mekanlar ve Zamonları

Ouspensky ve Ebedi Şimdi'nin Sonsuz - Ouspensky ve Yaşom-Zaman Özdeşliği

ihtimalleri

d - Yoradılış ve Zaman-Mekan Devreleri e - Efiotun ve Tanrısal imojın Zamanı

f - Birleşik Şimdiki Zama.n ve Acılımı

g - Hopi Kızılderilileri ve Zamon Kavramları William Bloke ve Yüksek Zaman An layışı k - Boethius ve Tanrı'nın Ebedi Şimdi Zamanı

h -

ı - Ebedi Şimdi

ve

Geçmiş-Gelecek Yokluğu

m - Dzyon Kıtaları'nda Zaman Kavramı n - Kehanet ve Zamanı Tamoşa Edenler

ONSOZ Tüm Sonsuz ve Sonsuz Yaradılış için, öylesine bir, biranda'lık sözkonusudur ki, o'nun içerisindeki sonsuz ortaya �ıkışlar, oluşumlar, süreçler, ilişki · ve zaman­ boyut- mekan vb . . özellikler, gene o'nun içindeki varlık­ larca kendi özzaman - mekanları ile algılanmaları ne­ deniyle bir süreklilik ve rölatif sıralanmalar arzetmelc­ tedir. Mutlak Yaradan, Mutlak Bilgisi ile yaratmıştır; Yaradılanlar, sonsuzdan sonsuza bu yaradılış için­ de evrim yolcusu olarak, o'nun yapılışındaki Müteal Yazgı'ya ba(jlı .evrim ve gelişim ile, onun yapısına her an, her biri daha bir yükselerek katılmaktadırlar. Yaradan'ın zamansız Yaradılışı'nı yaradılanlar son­ suz zaman boyunca yaşayacaklar ve bu Yüce Yaradılış'­ ın her bir adımda biraz daha Yüce Oluşumu'nu, Güzel­ likleri'ni ve Bitimsiz Anlamları'nı temaşa edeceklerdir. Kainatları evrim düzeyi içinde toplamış olan bir Yüksek Varlık ile, sözgelimi bir beşer varlı(Jı için Mut­ lak Yaradan, aynı derecede Bilinmez ve Mutıak'tır. Varlıklar içi� zaman, onların bilgileri ve bilgilerin aksiyon ölçüleri ile orantılıdır. Ve varlıklardaki bilgi­ nin, cevheri olanlarının boyutlar içindeki tavırlanışları, alt boyutlar için zaman-üstülük, ve /ı st boyutlar için onların zaman süreçlerine tabilik şeklinde ortaya çıkar. Dolayısıyla, Mutlak Yaradan dışında, tüm varlıklar, varoluşun zaman-mekan süreçleri dahilinde kalmak ebedi yazgısını taşırlar. ·f';u.!�k f::g:m:an S&rıWii ---·*·---

1. BÖL'ÖM

RÖLATiF HlZLAR

ve

RÖLATIF ZAMAN

«Gordon Cooper'in uzayda yaptığı gezinin, hiç kimsenin düşün­ mek zahmetine d(Ihi katl a·n m ad ı ğ ı çok ilginç bir yanı vardı: Bu uçuş Cooper'ı gençleştlrdl. Ayrıca, saatini de yavaşlattı. N e Coo p er ne de a rkadaşları bu değişikliği farkedemeyeceklerdir. Cooper, 90 dakikalık yörüngeyi . h er tam am l ayış ı nd a Cape Canavera l'dakl b i r arkadaşın­ dan sa·n ly e n in milyonda biri kada. r daha az ya şlandı 24 saat süren yörünge uçuşu sırasında da sa at i sadece 1/60.000 san i y e kadar bir yavaşlama gösterdi.» (1) ,

,

.

a - Rölativistik Hızlarda Oluşan Zaman Açılması

Hareket eden sistemlerdeki zaman hızının azalma­ yıldızlararası gezilerde pek ilginç sonuçlar ortaya çı­ karır. Farzedelim ki, güneş sistemimizden 8, 8 ışık-yılı uzakta olan Sirius yıldızının bir uydusunu ziyaret e tmeyi tasarladınız ve bunun için ise ışık hızı ile hareket ede­ bilen bir roket kullanıyorsunuz. Sirius yıldızına gidiş gelişin 1 7 ,6 yıl sürece�ini düşünmeniz do�aldır. Bu yüz­ den yanınıza çok fazla yiyecek maddesi almak isteye� ceksiniz. Eğer gerçekten ışık hızına yakın bir hız la gi­ debilecekseniz, yiyecek konusunda bir tedbir alma­ mza gerek kalmayacaktır. Gerçekten ış ık hızının % 99,999999999 'u bir hızla hareket edebilirseniz saatiniz, kalbiniz, sindirim sisteminiz ve ruhsal gelişiminiz 70.000 faktörü kadar yavaşlayacak ve dünya küresinden Sirius'a ve oradan tekrar dünya planetine kadar olan uzaklı�ı katetmek için gerekli olan 17,6 yıllık (dünya küresi üzerinde bıraktı�ıruz kimselerin görüşline göre) zaman size ancak birkaç saatmiş gibi gelecektir. Sabah kahvaltısından sonra yeryüzünden hareket etseniz, sı,

5

Sirius'un gezegenine vanşın ızda kendinizi ö�le yeme�i­ ne hazır hissedeceksiniz. Ö�le yeme �inden s onra yola tekrar çıkarak akşam yemeği � zam anında ye ryüzüne dönmüs olacaksınız. Fakat, Rölativite yasasını unutmus­ sanız, büyük bir sürpriz ile karşıla Şacai�::sinız. Yakınlari. ­ mz sizden ümitlerini kesmişler ve siz olmaksızın 6570 defa yemek yemiş olacaklardır. Işık hızına yakın bir hızla yol aldığınız için 17,6 dünya yılı size sadece bir gün gibi gözükecektir. ·

·

b

-

Zaman

Açılması'nın,

Yer

Deney

Uydusu

He

Kanıtlanması

Zaman geçişinin hareket hızına bağlı olması de­ mek olan «zaman açılması, » (time dilation) her ne ka­ dar büyük hızlarda belirgin bir sonuç göstermekteyse de, gene her hız için sözkonusu olan ayrı bir zaman açılması değ e ri ortaya çıkmaktadır. Yapma yer uyduları izafi olarak hızlı hareket eden a raçla rdır Yer yörünge hızları ortalama 8 km/sn. dolaylarındadır ve ışık hızı ile k arşılaştır ılırsa küçük bir hızdır ve böylece zaman açılması önemsizdir. Fakat gene de bu küçük değer bulunabilir. Sovyet bilim ada­ mı V. Ginsburg, çok doğru bir saatin yapay yer uydu­ suna yerleştirilerek ölçümlerinin bir yıllık süre için ye rdeki bir saatin ölçümleri ile karşılaştırılmasım öner­ di. önceden tahmin edilen, s aniyenin 1/100'ü kada r ola­ rak ortaya çıkan bir fark, Özel Rölativite Teorisi'nin > anl amına gelen mezonlar'dan dog-an

müonlar'ın yarı-ömürleri ( 4) büyük bir doğrulukla öl­ çülmektedir ve çok kısa .olan bu yarı-ömürleri ile, mey­ dana geldikleri yüksek atmosfer katmanlarından çok uzaklara yolculuk etmeleri mümkün değildir. Sükünet halinde, saniyenin milyanda biri gibi bir zamanda bo­ zunurlar. Bu kısa yaşam süresi ile ışık hızında gitseler bile ancak birkaç yüz metre gitmeleri gereken müon­ lar'ın, yüksek atmosfer katmanlarından yeryüzüne ka­ dar ulaşabilmelerinden anlaşılıyor ki, ışık hızına yakın hızlarda, zaman, müonlar için yavaşlamaktadır. Böyle bir partikül ile seyahat eden saat, ne fazla ve ne eksi.k, partikülün ömrü ne ise tam onu gösterecektir. Zaman geçişinin hareket hızına bağımlılığı olarak bilinen za­ man açılması olgusuna göre, müon'un kendi zamanı, yeryüzündeki ölçü saatine nazaran daha ağır ilerliyor gözükür. Yeryüzündeki saatte ise daha uzun bir zaman geçmiş görünür ve partikül uzun bir yol kateder ( Bkz: Şekil - ı). Buradan anlaşılıyor ki, ışık hızına yakın hız­ larda, zaman bu partiküller için yavaşlamaktadır. e - i vme'de, Zaman Açılması ve Uzay-Cisim Büzülmesi

Direnç gösteren bir ortamda hareket eden bir cis­ ınin büzüldüğünü kabul ederiz. Sözgelimi, gölde yarışan bir motor-bot, arkasındaki pervaneDin sürücü kuvve­ tiyle baş tarafında direnç gösteren suyun etkisi arasın­ da sıkışmaktadır. Fakat bu mekanik büzülmenin mik­ tarı, motor-botun yapılmış olduğu maddenin cins ve sertliğine bağlıdır. Çelik bir kayık, tahta bir kayıg-a na­ zuran daha az sıkışır. öte yandan, aşağıdaki anlatımlarda mekanik bir bUzülmeden ziyade, hareket eden bütün cisimleri aynı dı!recede büzen bir genel etki sözkonusudur. Einstein'ın sözleriyle konu şudur: etEurada uzayın kendisinin büzülmesi ile ilgiliyiz

ve hareket eden bütün cisimler büzülmüş olan bu uzay iÇine gömülü oldukları için, aynı yolda, aynı miktarda büzülmüşlerdir .»

Uzayı, içinde çeşitli cisimlerin sırurları çizili olarak bulundukları elastik jelatin özelligi gibi bir özelli�e sa­ hip oldu�u farzedelim. Eger uzay ( burada jelatin) sı­ kıştırılmak, döndüıülmek veya çekilmek suretiyle şekil degiştirirse içinde gömülü bulunan bütün cisimlerin şekilleri de aynı yolda otomatik olarak degişmelidir. Fakat, uzayın bu şekil de�iştirmeleri ile meydana gelen, cisimlerin şekil degiştirmelerini, dış güçler etkisiyle ci­ simlerin içinde meydana gelen iç gerilme ve iç egilme tarzındaki de�işmelerden ayırt etmelidir. Fizigin prensiplerini anlayabilmek için gerçekte pek önemli olan 'uzayın büzülmesi olayı: günlük ya­ şamda hiç de farkedilmeden geçip gitmektedir. Çünkü, günlük gözlemlerimize etki eden en büyük hızlar, ışık hızı ile karşılaştırıldı�ında dikkate alınmayacak kadar küçüktür. Sözgelimi, 80 km. hizla giden bir otomobil, tampondan tampona ölçüldügünde bir atom çekirdeği çapı kadar küçülür ve bir jet uçagı saatte 1000 km. hız­ la uçtuğunda bir atarnun çapı kadar boyundan küçü­ lür, ve boyu 100 metre olan ve saatte 40.000 km . hızla giden bir yıldızlararası raketin boyu ise bir milimetre­ nin yüzde biri kadar küçülür. % 50 ışık hızı ile giden bir otonun boyu, % 14 kısalacaktır. % 9 0 ışık hızı ile giden bir jetin boyu, % 45 kısalacaktır. % 99 ışık hızı ile giden bir raketin boyu % 86 kısalacaktır. Fisk adında bir genç vardı, Ve ç ok seri eskrim yapardı;

H areketleri öylesine Sonun da Fitzgerald

hızlıydı ki, büzülmesi

Kılıcını kamaya çevirdi.

f

-

Hızlarda, Kısalma Faktörü

Rölativistik

Objelerin uzunlukları, rölativistik hızlarda ( 5) ha­ reket ederek yanımızdan geçtikleri takdirde, kısalıyor gibi görünürler. ö rne�in, Dünya üzerinde 175 cm. uzun­ lu�unda (boyunda) olan bir kimse, büyük bir hızla yol alan. bir 1;1zay aracının içinde hala daha 175 cm. gele­ cektir. Çünkü, hem bu kişi ve hem de elindeki cetvel

ııea D ltel b

(c)

ı�

(d)

!W

(c) Şekil-

2

Objeler, h ızları arttıkça büzülürler.

(a) Hız

Hız Hız Hız (e) Hız

(b) (c) (d)

=

O

=

1,5X1010 cm/sn 2,25X101D cm/sn 2,04X101D cm/sn

=

Işık Hızı !

= =

sürekli aym hızda hareket eden tek bir referans siste-­ min parçalarıdırlar. Fakat astronot ve cetveli, Dünya üzerindeki bir gözlemciye kısalmış gibi görünecekler­ dir. Bu kısalma, bir obj e bir di�er objenin yanından geçerek gitti�i zaman görülecektir. Ancak, sadece ışık hızına yakın hızlarda belirgin bir hil.l alır. Uzay aracı ışık hızına yaklaştıkça ne olaca�ı sorusu oldukça ilgi çekicidir. Einstein'ın teorisine göre, araçtaki objeler ile aracın kendisi kısalmaya devam ederek sıfıra yakla­ şacaktır. ( Bkz : Şekil - 2 ) g

-

Rölativistik Hızlarda, Küçülen Raketler

Yıldızlararası iki roket içinde bulunan iki kişi, her

iki roket de çok yüksek hızlarla yol alırlarken birbir­ Ierine rastlarlarsa, her bir roketteki astronot kendi bu­

lunduldarı rokette bir kısalma farketmemelerine ra�-

·� · *'�D �· Şekli - 3 Uzunluğun büzülmesi sadece gidiş yönün· ol uşu r Hızı 'O' olan bir rakete gö re hızı 'ışık hızına y a kın olan bir roketteki Gstronot, roket Içindeki duruş şekl i ne

de

.

'

göre: (a) eni ne büzülür '

'

(incelir):

(b) 'boyı.na• büzülür (kıscılır).

men, yan pencereden görünen di�er roketi önemli bir miktarda kısalmış olarak göreceklerdir. öte yandan, bu durumda hangi roketin gerçekten kısalmış oldu�­ nu tartışmak faydasızdır, çünkü roketlerden her biri _ dig-er. roketteki astronotun görüşüne göre kısalmış ola­ cak, fakat her roket kendi astronotuna göre ise kısal­ mamış görünecektir. (Bkz: Şekil· 3 ) h

-

Rölativistik Hızlarda, Obje ve Zaman Büzülmesi

Hareketli bir sistem içinde bulunan bir saat, hare­ ketsiz bir sistem içinde bulunan bir saatten ayrı bir hızda çalışır. Hareketli bir sistem i çindeki bir ölçü çu­ bug-unun boyu hareket yönünde küçülür. Bu ilginç de­ �işiklikler saatin veya çubug-un kendi özelliklerinden ötürü de�ildirler. Buradaki saat bir sarkaçlı saat, yaylı bir saat veya kum saati olabilir; ölçü çubu�u ise tahta bir cetvel, bir metrelik metal bir çubuk veya herhangi bir uzunlukta bir kablo olabilir. Bu olayda, hareketli sistem içindeki saatin yavaşlaması ve çubuğun kısal­ ması mekanik olaylar değildir. Ne var ki, aynı hare­ ketli sistem içinde olup da saati ve çubu�u gören bir kişi, onların kısaldıklarını anlayamaz ve ayrıca kendisi de gidiş yönündeki durumuna göre enine veya boyuna aynı oranda küçülmektedir. Fakat hareketli sisteme gö­ re hareketsiz bir sistemde bulunan bir gözlemci, hare­ ketli sistem içindeki saatin, kendi yanındaki saate gö­ re yavaşladığını ve gene hareketli sistem içindeki ölçü çubu�unun, kendi yanındaki ölçü çubuğuna. göre küçül­ düğünü görecektir (Bkz: Şekil- 4 ). Bu durumda, hare­ ketli saatierin ve ölçü çubuklarının bu davranışı, ışı�ın de�işmez hızını belirler ve niçin bütün sistemlerdelq bütün gözlemcilerin, hareket durumları ne olursa ol­ sun, ışı�ın araçlarına aynı hızla gelip aynı hızla ayrıl13

�:::�i::l::::§l!::::::d!ı:i:�i

i:�!:::�!:::�!�i (b)

{a)

Şekli- 4 Zaman ve uzaklık, hareket lle değişikliğe uğrar.

(a) Sabit haldeki sı:ıat

ve

cetvel.

(b) Sabit haldeki referans sistemine gö­ re hareket halinde olan referans siste­ mindeki saat dara l ı r ve yavaşlar, cetvel de kısalır.

dı�ını gördüklerini açıklar. Çünkü kendi hızları ışık hı­ zına yaklaştıkça saatleri yavaşlar, ölçü çubukları kısa­ lır ve bütün ölçü sonuçları daha hareketsiz bir gözlem­ cinin elde etti�i gözlemsel de�erlere eşit olur. Lorentz dönüşümü, bu azalmaları yöneten kanunları tanımlar. Bu kanunlar çok basittir: Hız ne kadar büyürse, zaman azalması ve objelerin büzülmesi o kadar çok olur. Işık hızının % 90'ı kadar bir hızla hareket eden ölçü çubu� yarı uzunlu�una iner. Bu hızdan sonra azalma derecesi artar ve çubuk ışık hızına erişebilirse tümüyle yok olur. Aynı şekil de, ışık hızında giden bir saat tümüyle du­ rurdu. Tüm bunlardan, ne türlü güçler kullanılırsa kul· lanılsın, hiçbir şeyin ışık hızından daha hızlı gideme­ yece�i sonucu çıkar. Bu durum temel bir evrensel yasa14

yı ortaya çıkarmaktadır: >

ve

M ı s ı r Ö l ü l e r K i ta b ı :

«Ben, d ü n , bugün v e yarın'ım. . . Ona ait olandan yoksun olan tek gün bile yoktu r. . . Şimdiki zaman, Benim açtığım yoldu r.» H e rmetica

,

Ascl e p i u s l l l

« Ebediyet zaman içerisine girer ve ttim hareketler zaman içeri· sinde yer alır . . . Ebediyet zamanın şartları lle sınırlandırılmamıştır ve zaman da devreler halinde yinelenmesi sayesinde ebedidir.» E s k i A h i t : Vaiz



3/ 1 5

«Var olan eskidendir; ve olacak olan eskiden olmuştur; v e A llah geçmiş olanı gene a rıyor.» Esk i Ah it:

işay a - 4 8/3

«Önceki şeyleri eski za·mcında n beri bildirdim; evet, ağzımdan çıktılar, ve onları işlttirdlm; onı.a rı ansızın · yaptım, ve vaki oldular.» Eski Ahit: işayo - 46/ 1 0

«Sonu başlangıçtan, ren.»

ve

henüz olmayı:sn

şeyleri

geçmişten bildi·

Eski A h i t : işaya - 41 /4

«Ben, Rab, birinci

30

ve

sonu.ncularla bertıber, Ben O'yum.»

Eski A h lt: Mezmurl a r - 90/40 uÇünkü senin gözünde bin yri, geçen dünkü gün, nöbeti gibidir.» Kur'a n:

ve

bir gece

54/ 50

«Ve bizim emrimiz birdir, ancak bir göz kırpış, bir göz yumup oçış gibi tezdir.» K u r'an:

22 / 47

«( . . . ) Rabbinin katında bJr gün, sizin sayıp durduSjunuz bin yıf gibidir.ıı Kur'a n : 6/73

ııÖyle bir Tanrı'dır kl (

••.

) , OJ dediği gün h erşey oluverir.»

Bütün bu örneklerde, açık bir şekilde, do�al idraki­ mizin yukarısındaki bir varoluş mertebesine de�inil­ mektedir - ki, ünlü mistik Meister Eckhart [ ( ? ) 1260 1327 ( ? ) ]bu varoluş mertebesi hakkında şöyle der : «Birinci gün ile sonuncu, her ikisi birden, oradaki [Tanrı katındaki ] şimdiki anda oluşmaktadır. » Kutsal yazılarda son derece ilginç bazı cümlelere ve ifadelere rastlıyoruz : Yeni Ahit'te, Tanrı'nın ccça{j­ ları» ( reon ) yarattı�ına dair bir ifade geçmektedir. Bu, çok tuhaf bir düşüncedir. Bunun ne anlama geldi�ini kavramak gerekir. ccÇağ,» bir zaman birimidir. Bizler ise, muhtemelen, dünyaları yaratan Tanrı'nın, uzun bir süre önce, belirli bir anda, uzaydaki küreleri yarattı�ı­ nı tahayyül etmekteyiz. Apocrypha'nın II. Esdras kitabında şu ifade yer alır : «Praeparatum est tuturum tempus, » yani, > ( 8/52 ) . Aynı kayna�ın bir başka yerinde de, dünyanın «Zaman'ın tüm bölümleri içinde» yaratılı ş ını ima eden şöyle bir cümleye rastla­ nır : Çünkü, eb edi çat}lar içerisinde, şimdi var olanlar için hazırlık yaptıiiım bir zaman vardı.>> ( 9/ 1 8 ) > öyle görünmesine yol açar. Evren, muazzam me­ safelerle birbirinden ayrılmış birtakım noktalar demek deg-ildir. Enoch, bir vizyon [ temaşasında] (( başlangıçt an so­ na Teadar herşeyi>> görür. Ayrıca, zamanın ( bizim dene­ yimledi�imiz şekliyle ) cc artık bulunmadığı >> yeri görür. Orada «zamanlar ortadan kaybolur>> ve ccyıl, ay ya da gün, saat [ yoktur ] , ne de hesap edileceklerdir.>> Geçen zamana ait olan ve belki de sadece şimdiki ana dayalı varoluş yanılgısından dog-an tüm bu duygular kaybolur. Endişe, üzüntü ya da şiddet diye birşey yoktur. Zamanla ilgili bu olag-anüstü fikri kavramak son derece zordur. Zaman'ın bir başka bölümünü, Zaman'ın tüm bölümlerini kapsayan bir varoluşu tahayyül ede­ meyiz. Bizim için yüzlerce yıl geçmişte yer alan bir şe32

yin başka varlıklar için yüzlerce yıl gelecekte yer alabi­ leceğine inanmak imkansız gibi görünmektedir. Böyle bir görüş, bizim ccolmuş,>> ccolmakta» ve ccola­ cak»larımızın rölatif oldukları anlamına gelir. Mutlak bir geçmiş ve gelecek yoktur. « Tanrı için zaman yoktur.

O'nun için her şey ahenktar bir bütündür » (Meykanda, Onuçüncü Yüzyıl ) . Her şey «şimdiki zamandır.» Bu en­ gin «şimdiki zamam> da yaşamaktayız. Gerçekte, üç bo­ yutlu dünyada değil de, « yaşayan>> tarihin bir bölümün­ de yaşamaktayız. Upanişadlar'ın birinde, Brahma. ccgün­ ler, aylar, mevsimler, yıllar ve çağlar ve tüm yaratıkları yöneten, yıkılmaz zaman çarkı » ile çevrelanmiş bir hal­ de tasvir edilir. Sebastian Franck ( XVI. Yüzyıl ) , tüm beşerlerin gerçek yaratılışımn > halde görürüz. Maddeyi oluştu­

cc ancak kendi zaman-boyut­ ları vasıtasıyla>> ulaşırlar ; ec diğer bir deyişle, bilincimi­ ze ancak hareketleri ve hareketlerinin tekrarı sayesinde ulaşırlar. >> Elektronların sürekli tekrarlanan ccya�amla­ rını>> görürüz. Bir elektron b izi m üç boyutlu dünyamız­ ran partiküller bilincimize

yer almaz. Do�a'nın süreci hızlandırılmış ol sa ve bizim zaman ölçümüzde de buna tekab ül eden bir de�işim oluşsaydı, bizler bu durumun farkına varmayacak ve yaşamları­ mızın bugünkünden daha uzun ya da daha kısa bir hale geldi�ine inanamayacaktık. Fakat, Do�a'nın hızlılı�ı ve bizim fıtri zaman ölçümüz gerçekte aynı şey o lmal ı dı r: Yani, Do�a'yı, bize göründü� ş ekil de gösteren, bizim kendi zaman ölçümüzdür. D o� a'nın , kendisi aç ısın dan nasıl oldu�u ise apayrı bir konudur. Bizim deneyimi­ mizde yüzyıllar alan süreçler, Do�a'nın yaşa mının an­ cak bazı anlarını oluşturuyor olabilir. da

b - Ouspensky ve Ebedi Şimdi'nin Sonsuz ihtimalleri

P.

D . Ouspensky, _

«Evrenin Yeni Bir Modeli >> adlı

kitabında, tüm yaşam ihtimallerinin mevcut oldu�unu, ancak bizim bunlar arasında sadece tek bir çizgiyi izle­ di�imizi söylemektedir :

ceZaman mevcut değildir ! Fenomenlerin daimi ve ebedi ortaya çıkış ve ortadan kayboluşları, hiç durma­ . dan akan bir ' sürekli ortaya çıkan ve sürekli yok olan olaylar çeşmesi' diye bir şey yoktur. Herşey hep mev­ cuttur ! Sadece tek bir ebedi şimdiki zaman : Ebedi Şim­ di ( Eternal Now ) vardır, ki zayıf ve sınırlı olan beşeri zihin bunu hiçbir zaman kavrayamaz ve tasavvur ede­ mez. Ancak, Eb e di Şimdi fikri, hiç bir şekilde, her şeyin soğuk ve acımasız bir şekilde önceden belirlenmesi, ke­ sin ve yanılmaz bir önce-varoluş fikri değildir. Her şe­ yin hali hazırda mevcut olması, uzak geleceğin mevcut olması halinde . . . yaşam, hareket, gelişim, evrim yok­ tur demek çok hatalı olur.» Ouspensky için, ccgerçek dünya,» bir sonsuz ihti­ maller dünyasıdır : olarak gören Ouspensky'ye göre, Evren'in, bu düzeyde, üç mekan bo­ yutunun yanısıra b ir de ccüç zaman boyutu >> vardır. Bir dizi ihtimalin gerçekleşme çizgisi, cezamandaki bir çiz­ gidir.>> Bu durumda, bir yüzey bir çizgi için sonsuzluk­ tur, çünkü bu yüzey sonsuz sayıda çizgiyi içerebilir : ihtimalierin zamanın her anından nasıl her yönde dal saldıklarını anlayabilmek için b i r haline gelir. Mekan içersinde algıladı ğımız 38

her obje, mekan içersindeki gözle görülür haldeki uzan­ tısının dışında bir de Zaman'ın üç boyutu içersinde uzanmaktadır. Bazı şeylerin «zaman-bedenleri»ni -ör­ ne�in, atom-altı partikülleri «mücessem madde» halin­ de- görmemiz sözkonusudur. Her şeyin komple biçimi altı boyutludur.

> öldüremez. Hiçbir yok etme fiili «ya şa mı>> yok e de, ,

mez.

40

d

-

Varadılış ve Zaman-Mekôn Devreleri

Yeni Ahit'te Tanrı'nın caeon»ları ( burada, ccça!}lan1 yarattı�ı söylenmektedir . T an rı 'ya cc.IEonlar'ın Kralı» denilir. diye çevril miş t i r )

Birçok kadim metne göre, hiyerarşik yaratı lış dizi­ lişinde, cc ilk yaratılan, bu ceon gerçeğidir.» Zaman ve mekan içinde herhangi bir va�lı�ın kökeni de kendi ccceommndan gelir -fakat, varlı�n kendisi Zaman'ın sınırlayıcı şartları içersine girmiştir . Yunanca'daki aion -reon- kelimesi ço �unlukla ccebe­ diyet» olarak çevrilir. Ayrıca, yukardaki örnekte oldu�u gibi, ccçağ» kelimesi ile açıklandı�ını da görüyoruz. Kut­ sal metinlerin çevirilerinde çok ç eşitl i anlamlar alan ccceon» kelimesinin gerçek anlamını, aslında, geçen za­ manın içindeki üç boyutlu dünya da de�il de, Zaman'ın ötesindeki ec daha yüksek mekanlar>nn varoluş düzenin­ de aramak gerekir.

İ ngiliz yazarı Thomas De Quincey'e ( 1 785- 1 859 ) gö­ re, herhangi bir yaşamın devresi, ccceon>> tarafından tes­ pit edilir. Ü ç boyutlu dünyadaki her ş ayin yaşam uzun­ lu�unu, gelişme ve çözülme aşamalarını tespit eden bir şey vardır ; bu da onun cc ceon >m, yani yaşam-devresinin süresidir. Aynı durum, birbiri ardına, Altın, Gümüş , Bronz ve Demir Ça�ı'nı izleyen Dünya için de geçerli­

dir : ceKesin zaman süreleri ile yarattığım dünyaya ta­ sarruf ettim » ( Apocrypha : Esdras ) . Kadim Yunan düşünürlerine göre d e ccceon>>, her şeyi, tüm ihtimalleri -ccher şeyin sonsuz veçhesini»­ içerir. > kavramına daha bir yaklaşmı ş oluruz. Aristoteles ( İ .Ö. 384-322 ) , evrenin ccceommnu şöyle tanımlar : cc Tüm evrenin kapsayıcı sını41

nnı oluşturan ve sonsuz süreyi ve her şeyin sonsuzlu­ ğunu . kucaklayan, ZEon'dur.» 1Eon kelimesinin İ branice karşılı�ı «olam»dır. Apocrypha'da cc olam» kelimesinin geçti�i bölümlerin son derece anlamlı oldu�unu görüyoruz : ccÇünkü, Kutsal Kişi 'olam'ı tarttı ve zamanlan öl­ çüyle ölçtü, ve mevsimleri rakamlar ile numaraladı, bu rakam gerçekleşene kadar ne dinlenecek ne de yerin­ den kalkacaktır>> (Esdras ) . ccBiliyorum ki, Tanrı her n e yaparsa, bu, 'olam'a ait olarak yapılacaktır: Ona ne bir şey eklenebilir ne de ondan bir şey çıkarılabilir» ( Ecclesiastes ) . Tanrı ccolam» y a d a ccreon>>a ai t olan Seviye'de yara­ tır, yani 1Eon'un arkasında Tanrı, fenomenler realitesi­ nin arkasında ise lE on vardır : « Tanri, A:on'u yaratır ; /E on, Kozmos'u yaratır ;

Kozmos, Zaman'ı yaratır ; Zaman, Tezahür Ediş'i yara­ tır. Tanrı'nın özü İyi olandır ; /Eon'un özü tekdüzelik­ tir ; Kozmos'un özü düzendir Zaman'ın özü şanstır ve Tezahür Ediş'in özü yaşamdır. Tanrı'nın işleri, zihin ve ruhtur ; /Eon'un işleri, ölümsüzlük ve sürekliliktir ; Kozmos'un işleri, özdeşlik bakımından eski haline dön­ me ve başkasının yerini alma yoluyla eski haline dön· medir ; Zamanın işleri, çoğalma ve azalma ve Tezahür Ediş'in işleri ise, nitelik ve niceliktir. O halde, /Eon, Tanrı'nın ; Kozmos, ZEon'un ; Zaman, Kozmos'un ve Tezahür Ediş de Zaman'ın içinde yer alır» ( Hermeti ca, Cilt. I, Libellus XII ) . ,·

Bu, rütb e ya da heyerarşik diziliş ya d a mükemmel­

lik mertebesinin neden oldu� t ezahürdür ( causation ). Her şeyi daha yüce bir şey içerir. Bu daha yüce bir şey, geçmiş -şimdiki zaman- gelece�n yatay çizgisinden faaliyet göstermeyip bizleri cc dikey» olar ak karşılar. Bu

dikey ile yatay çizgilerin kavuştugu yerde, ccşimdi»nin noktası üzerinde beser durur : Beserin bu cc simdisi» içersine cezaman çizgisinden, geçmiş ve gelecekten» neden ve sonuçlar ve cc dikey yönden, zaman mertebesinin yukarsındaki hiyerarşik kademeden de>> tesirler girer. Bu bakış açısına göre, sadece geçmişin ürünleri olma� mız gerekmez. Mevcudiyetimizin ccnedeni>>ni sadece geç­ miş nesillerde a.ramamalıyız. Ya tay zaman - çizgisi üze­ rinde ebeveynler, atalar, vs. yer alır - bunlar, neden­ lerin kaynaklarından sadece birini oluştururlar. Dikey çizgi üzerinde i s e bir başka yönden -ccreom>dan- gelen ve her an şimdiki zamana giren nedenler yer alır : " O halde, Tanrı, her şeyin kaynağıdır ; /Eon, Tanrı'­ nın gücüdür ; ve /Eon'un işi, hiçbir zaman var olmamı' olan, fakat /Eon'un eylemi ile her zaman var olmalcta olan Kozmos'tur, ve evreni bir arada tutan da /Eon'dıır» ( Hermetica) . .

e

-

.

)

.

Efiotun ve Tanrısal imajın Zamanı

Eflatun, zamana ait her şeye, cc ebediyetin hareket halindeki bir imajı» der. Bizim içinde yaşadıgımız da hareket halindeki bu imaj dır. Eflatun, Timaeus'da.ki yaratılış alegorisinde, Ev­ ren'deki hiyerarşik diziliş düzenine deginerek, Tanrı, ccsabit olan ebediyetin [ lEon] hareket halindeki bir imajını yapmayı düşündü ; ve gökleri düzenlerken , e be­ diyetin kendisi hep teklik [yani, ardışıklık sözkonusu olmaksızın] halinde kalacak şekilde, ebediyetin, sayılar halinde (yani, ardışıklık il e ] ilerleyecek bir imajını yap­ tı, ki biz burıa Zaman diyoruz,» der. f

-

Birleşik Şimdiki Zaman

ve Açılımı

st. Augustine ( 354-430 ) , Zaman'ın, üçe bil' şimdiki zaman oldugunu söylemişti :

katlanmış 43

Deneyimledi(Jimiz şekliyle şimdiki zaman ; Şimdiki zamanın hatıraları halindeki geçmiş zaman ; Şimdiki zamanın umutları halindeki gelecek zaman. g

-

Hopi Kızılderi l ileri ve Zaman Kavra m l arı

Kendilerini Dünya planetinin bakıcıları olarak kabul eden Hopi Kızılderilileri'nin dilinde sadece şimdiki zaman kullanılır. Geçmiş zaman,· caezahür etmiş şimdi­ ki zaman>> olarak ve gelecek zaman da « tezahür etmek­ te olan şimdiki zaman>> olarak belirlenir. Aşag-ı yukarı İ .Ö. 800 yıllarına kadar geçmiş ya da gelecek zaman şeklinde düşünen pek az kültür vardı : Tüm deneyim­ ler şimdiki zamanda sentez edilirdi. Görünüşe göre, çağdaş insandan başka hemen herkes zaman-mekan sürekliliğini sezgisel olarak anlıyordu . h

-

Wil l iam Blake ve Yüksek Zaman An layışı

Ünlü İngiliz şair, ressam ve mistiği William Blake ( 1 757 - 1 827 ), tüm muhtemel beşeri durumlan İ nsan'ın

yaratılışının bir parçası olarak görüyordu. Beşeri ya­ şamın her veçhesini, her entrika ve dramını hali hazır­ da hazırlanmış bulunan ve içlerinde bulunmadı�ımız sürece cc sadece ihtimallen> olarak kalan, ancak içlerin­ de olduğumuzda da çok güçlü bir şekilde «gerçek» ola­ rak beliren desenler, örgüler ya da kendi deyimiyle ccheykellen> halinde görüyordu :

cc Yeryüzünde yapılan her şey Los'un Salonları'nın parlak Heykelleri'nde görülür, ve her Ça(J, Nefret ya da inatçı Aşk'tan ötürü meydana gelmesi muhtemel olan her acıklı öykü ile, kudretini bu Eserler'den yeniler ; & her üzüntü & keder burada yontuZmuştur ; Aileler'in her Ba(Jlılı(Jı, Evlilikler ve Arkadaşlıklar buradadır. Yetmiş yıllık haccı sırasında lnsan'a olabilecek olan her şey, 44

tüm çeşitli bileşimleri halinde, görkemli bir Sanat ile işlenmiştir» ( Jerusalem : 1 / 1 6 ) . Blake, burada, Zaman'ı, ola­ rak kişileştirmiştir. Bu alıntıdakine benzer bir fikre, ctEnoch'un Kitabı »nın İ slav dilinde yazılmış olan çeşit­ lernesinde de rastlıyoruz : Enoch'a, başlangıçtan sona kadar, Zaman içindeki bütün dünya v e ccinsanla ve in­ sanların yaşamlarıyla ilgili her şeyin» gösterildiğinden bahsedilmektedir ( 23/2 ) .

Blake, « geçen zaman >> yanılgısına nüfuz eder. Ge çen zamanın şairi ya da pişmanlıkların şarkıcısı değildir. Düşüncesinin tümü, « daha yüksek boyuttaki>> b i r ale­ min duyumu ile sağurulmuştur : « O nümde, hepsi birden mevcut bir · halde, Geçmiş'i Şimdiki Zaman'ı ve Geleceği görüyorum>> ( Jerusalem, 1/15 ).

ccAltı bin yıllık süre içinde mevcut olmuş oları her şey daimidir ve kaybolmamıştır, ne kaybolmuş ne de yok olmuştur, ve var olmuş olan her küçük fiil, kelime, iş ve dilek öylece kalır. >> ccHer şey mevcuttur, ve ne bir iç çekme, ne bir gü­ lümseme, ne bir göz yaşı, ne bir saç, ne de bir toz zer­ resinden hiç biri yok olamaz.>> Los : «Zaman ile mekanın her ikisi birden benim irademe boyun e{Jerler. Ben, Altıbin Yıl süreyle bir yu­ karı bir aşa{Jı dolaşırım ; çünkü, ne Zaman'ın bir anının kaybolması, ne de Mekan'ın bir Olayı'nın daimi olma­ ması sözkonusu olmayıp hepsi kalır ; Altıbin Yıl'ın her dokusu oldu{Ju gibi kalmasına ra{Jmen, Yeryüzü'nde . . . her şey yok olur ve artık görülmez. Onlar benden yok olmazlar . . . >> ( Milton, 1 124 ) . k

-

Boethius ve Tanrı'nın Ebedi Şimdi Zamam

5. Yüzyıl'da yaşamış olan Romalı senatör Boethius,

45

hapishanede ölümünü beklerken yazdı�ı ( The See­ ret Doctrine, Pasadena, California, T.U.P., 1 970 ) adlı kitabımn 1 . Cildi 'nde, yukarda geçen dizeyi şu şekilde yorumlamaktadır :

«Zaman, sadece, ebedi süreklilik içersinde yol alan şuur hallerimizin art arda gelişiyle oluşan bir yanılgı­ dır ve bu yanılgıyı oluşturabilecek şuurun mevcut ol­ madı(Jı yerde zaman da mevcut de(Jildir. Şimdiki za­ man, ebedi süreklili(Jin gelecek zaman diye adlandırdı­ ğımız kısmını, geçmiş zaman dedi(Jimiz kısmından ayı­ ran matematiksel bir çizgiden ibarettir. Yeryüzürıdeki hiçbir şeyin gerçek bir süreklili(Ji yoktur, çünkü htçbir şey, saniyenin milyarda biri kadarlık bir süre için dahi 47

detJişmeksizin ya da aynı kalamaz. Zamanın, şimdiki za­ man diye bilinen bölümünün gerçeklitJine dair bizlerde mevcut olan his, duyularımızın bize ilettitJi şeyler gele­ cek zaman deditJimiz o idealler bölgesinden, geçmiş . za­ man diye adlandırdıtJımız o hatıralar bölgesine dotJru geçerken, bu şeylerin bir anlık görülmesinin ya da gö­ rülmelerinin ardışıklığının flulaşmasından ötürüdür . .A,ynı şekilde, bir anlık bir elektrik kıvılcımı örneğinde de retinanın üzerindeki sürekli ve flulaşan izlenirnden ötürü bir süreklilik hissi deneyimleriz. Gerçek kişi ya da eşya sadece belirli herhangi bir anda görülenden iba­ ret olmayıp, maddi biçim içinde ortaya çıkışından, yer­ yüzünden yok oluşuna kadarki bütün çeşitli ve değiljik şartlarının toplamından oluşmaktadır. Ezelden beridir 'gelecek'te mevcut olan ve ebediyete kadar 'geçmiş'te mevcut olmak üzere derece derece maddeden geçen de işte bu 'toplamlar'dır. Denize atılan metal bir çubuğun, havadan ayrılırken mevcudiyet kazandığını ve suya gi­ rerken de mevcudiyetini yitirdiğini ve böylece, çubuğun kendisinin, sadece, havayla suyu ayıran ve aynı zaman­ da birleştiren matematilesel düzlemle belirli herhangi bir anda kesişen kesitten meydana geldiğini hiç kimse iddia edemez. Ezelden ebede uzanan yollarinda ( madde olarak) zaman ve mekan içersinden geçerlerken, olacak olandan çıkıp olmuş olana, yp,ni gelecekten çıkıp geçmi­ şe girerek, bütünlüklerinin sanki bir kesitini bir an için duyularımıza sunan kişiler ve eşya için de aynı şey söz­ konusudur. Ezel ile ebedin oluşturduğu o 'süreç'tir ki, herhangi bir şeyin gerçek mevcudiyeti ancak orada bu­ lunur. Eğer duyularımız mevcudiyetimizi orada idrak edebilseydi bunu anlayabilecektik.» n

-

Kehanet

ve

Zamanı Temaşa Edenler

Eğer Zaman'a nüfuz edebilseydik -eğer bu görün48

meyen mesafeyi kavrayabilseydik- Zaman'ın öteki bö­ lfu:nlerini . ve o bölümlerde . olup biten herşeyi görecek­ tik. Eski zamanların kahin ve kahineleri, böyle bir viz­ yon kudreti kendilerine bahşedilmiş

olan

varlıklardı.

((Zamanı görürlerdi. >> Zaman içindeki 'Dünya'yı görür­ lerdi . Çok ilerde oluşacak olayları görürlerdi.

İki tür

View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF