YEDİKITA 99 (KASIM 2016)

February 4, 2018 | Author: hamza.firat | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

TR YEDİKITA DERGİSİ SAYI 99 (KASIM 2016)...

Description

AYUK TARİH Vf KÜlTÜR DfRGİSİ

. EK

BiR lAMANIAR TEKİRDAG

• OSHINLl'DI GÜNÜMÜZE KiHLIGiHİZ • TÜRKIYE'DE

BİYOGRAFİ GELENEGİ

MALEZYA VE ENDONEZYA'YA İSI.AM'I GÖTOREN

CİNLİ MÜSLÜMAN AMİRAL

ZHE

GHE

-

_..,,,

Aylık

Çocuk Dergisi

arJ@a www.camllcacocukdarglsl.com

j

. l

Abone Merkezi I!] •~ I!] fit 0212 657 88 00 Di hlll: 7102 ~ ~ WhatsApp Abone Hattı: 0530 285 38 04 [!l ~





YEDIKITA

AYllK TARİH Vf KÜlTÜA DfAGİSİ Kasım 2016 · Sayı 99 ÇAMLICA BASIM YAYIN VE TİC . A.Ş. Adına Sahibi Ahmet TEMİZ Yayın Yönetmeni (Sorumlu) Kemal ERKAN Yayın Koordinatörü Ahmet APAYDIN Editörler Tuna han KANICI - Veysel SEKMEN Editör Asistanı Emre BOYACI Yayın Kurulu Selman SOYDEMİR - İbrahim COŞKUN Osman OOGAN - Soner DEMİRSOY - Faruk ÇINAR

Yasin ÖZKAN

Tasarım Uygulama Süleyman KÖKLÜ Grafik Koordinatörü Eyyüp ÇA~IRGÖZ Kurumsal İletişim Hüseyin GUNEY İsmail GÜR - Kemal AYDIN Dijital Arşiv Çamlıca Dijital " Hukuk Müşaviri Av. Ali ÇAVUŞOGLU Web Tasarım Siraceddin EL Kütüphane ve Arşiv

Kemal ÖNCEL - Abdullah AKAR Zeynel Abidin AYGÜN - Cemil KOCABIÇAK Yönetim Yeri Alemdar Mah. İncili Çavuş Sokak No:9A Sultanahmet / Fatih - İstanbul Baskı ve Cilt Fazilet Neşriyat ve Bağlar Mh. Mimar Sinan Cd.

Tic.

A.Ş.

Na 52 Güneşli - Bağcılar/ İSTANBUL Matbaa Sertifika Na: 16384 Dağıtım YAY-SAT Yayın Süresi-Türü Aylık-Yerel

Süreli

ISSN 1308-5379 ISSN 1308-5379

Avrupa Bayii ENDER GMBH Melatener Weg 18 - 50825 KÖLN Tel.+49 221 69058 90- Fax.+49 221690589 29 [email protected] YEDİKITA Dergisi'nin bütün yayın hakkı, Çamlıca Basım Yayın ve Tic. A.Ş.'ye aittir. Dergiye gönderilen yazılar, yayınlansın yahut yayınlanmasın iade edilmez. Dergimiz yazılar üzerinde gerekli müdahaleyi yapma hakkına sahiptir. Dergide çıkan yazılar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir. Dergide yayınlanan yazı ve reklamların her türlü mesuliyeti yazarlarına ve sahiplerine aittir.

İRTİBAT ve ABONE (0212) 657 88 00 - 7102 Bağlar Mh. Mimar Sinan Cd. Na: 52 Güneşli - Bağcılar/ İSTANBUL [email protected] Yazı İşleri (0212) 657 88 00 - 7103 WhatsApp Hattı : 0530 285 38 04 Çamlıca Basım Yayın ve Tic. A.Ş. Ziraat Bank. IBAN TR81 0001 0021 0550 7231 7750 02 Akbank IBAN TR60 0004 6011 9388 8000 0135 18 www.yedikita .cam.tr [email protected]

IJ @

/yedikitadergisi

r:l /yedikita

Yedikıta'dan

adem dünyada bize gösterilen pencereden bakınca zannediyoruz ki Çin'in İslamı bir geçmiş i yok. Halbuki tam aksine Çin, İslamiyet' le Ashab-ı Kiram devrinde tanıştı. Hicret'ten 29 sene sonra, tarihler 651 yılını gösterirken Guangzgho u şehrinde çoktan bir cami ibadete açılmıştı. Bugün aynı şeh irde, Vehb b. Kebşe'nin (r.a.) türbesi var. Bu tarihten 2 asır sonra, bir köle iken Çin donanmasına amiral olan Ç inli b ir Müslüman, bugün en fazla Müslüman'ın yaşadıgı Güneydogu Asya topraklarına İslam'ı götürdü. O devre kadar görülmemiş bir filoyla yaptıgı 7 büyük seferle Endonezya ve Malezya başta olmak üzere, gittigi yerlere alimler götürdü, oralarda camiler inşa ettirdi. İslamı kaynaklarda ismi Hacı Mahmud Şems olarak geçen bu Ç inli Müslüman, bugün Ç inlilerin de saygıyla hatırladıgı Zheng He'dir. Onun hayatını ve hizmetlerini, İpekyolu Asya Dernegi'nden Ahmet Kahraman yazdı. Hüsn-i h atta bir tarz olan Celi hatla, ama tek kalemde yazılmış, Bursa U lucamii'n deki bir levha ve yanıbaş ında as ılı büyük kalem ini Osman Yigit anlattı. Dergimizin IFA Dernegi işbirligiyle düzenledigi Bangladeş seyahatinden notları Ahmet Apaydın aktardı. Prof. Dr. Ali Birinci'nin bir konferansından derledigimiz metin ise ü lkemizdeki biyografi çalışmaları, Osmanlı devrindeki biyografik eserler ve bu işe verilen ehemmiyete dair. Bu ayki Kitap Kritik bölümünde Doç. Dr. Mustafa Gü ndüz, Çamlıca Basım Yayın tarafından neşred ilmiş, Enderun tarihine dair kıymetli bir eseri, Ayine-i Derun'u ele aldı. 100.

sayım ızda buluşmak

dilegiyle ... SAYl99/ KASIM201B YEDİKJTA 3

Ahmet Apaydın

İSTANBUL'UN İŞGALİNE ŞAHİT 7FOTOGRAF

Ahmet Halit Kahraman

.

.

ÇINLI .. ..

MUSLUMAN

~ AMİRAL

\, ,,J ZHENG HE

Osman Yiğit

CELİ HATTIN CELİ KALEMİ 4

YEDİKITA KASIM 2016/SAYI 99

Hacı Mehmet Özbek

AÇTIKLARI KUYU

MEZARLARI ~

-

OlACAKfl

SOSYJ\L DERCİ 6 Kı\SIM'DA

7

NE OLDU? HABERLER 8 OSMANLI'DAJ.~ 20 GÜNÜMÜZE

Prof. Dr. Ali Birinci

TÜRKİYE'DE . .

BNOGRAFI ..., . GELENEGI

KİMLİGİMİZ

BERCESTE 39 ANIN Hİlv\YESİ 40 İSİMDEN

MÜSEMMAYA TARİH AMBARI NE HALDE? E~DERU_N½U ABDULLATIF'lN "AYİNE-İ DERÜN'U" OSMANLI BASININDAı"\f BULMACA

46 54 64

66 74 78

Ahmet Apaydın

BENGALLERİN ÜLKE Sİ İNGİLİZLERİN SÖMÜRGESİ

BANGIADE Ş SAYl99/ KASIM201B YEDİKITA

5

Sosyal Dergi Facebook Ömer Faruk Sazil Agustos sayıs ında birbirinden güzel bilgiler var. Mesela 1891 yılınd a bisikletle devri alem, sahibinden satılık camiler, Ü mit Burnu'ndaki Kaf Dagı. .. Teşekkürler Yedikıta

. Twitter @nasibe_ demirts Bugün aldım ve hayran kaldım. Çalışırken kend imi Os manlı zamanında gezinti yapar gibi hissettim ... Mehmed Remzi Bey ile ilgili röportajınız çok kıymetliyd i. Teşekkür ediyorum.

Bu Sayfa Sizin.. Siz de yorum ve fotoğraflarınızı Yedikıta

Dergisi'nin faceboo k, twitter ve instagram hesaplarına mesaj atarak veya #yedikita etiketiyle pay lasabilirsi niz.

6 YEDİKITA KASIM2016/SAYI 99

@beyin_bileyici @yedikita Seni sevmeye başladım. Sebebi, aktüel bir tarih anlayış ın olmas ı. Tarihi siyasetten uzak ele alış ın ...

_fthy_ Yed ikıta

Dergisi, geçici degil, kalıcı gündemleri yazıyor. Teşekkürler

ADİL ER DEM TUNAL I

KASIM'DA

İtilaf Devletleri İstanbul'u İşgal Etti .......................................................................... Mondros Mütarekesi'nin imzalanmas ının ardından İtilaf Devletleri, İstanbul'u işgal etti. İtilaf Devletleri'nin 61 parça harp gemisinden müteşekkil donanması,

Hendese-i Mülkiye Mektebi Acıldı Tekn ik eleman ihtiyacının artması üzerine Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın emriyle Hendese-i Mülkiye Mektebi açıldı. Okulun mezunlarının özellikle demiryolu yap ımında ve işletmes inde, yol yapımında büyük hizmetleri oldu. H icaz Demiryolu bu okuldan mezun mühendislerin eseridir.

( 03 Kasım 1883)

mütareke şartlarına dayanarak İstanbul önlerine gelip demir atm ışlard ı. Bu donanmada 15 muharebe gemisi, 11 kruvazör, 29 muhrip ve 6 denizaltı gemisi bulunuyordu. İşgal günü boğazdan 11 harp gemisi ile Yunanlıların bir zırhlısı daha giriş yapmış ve toplam 73 gemiyle İstanbul abluka altına alm ıştır.

( 13 Kasım 1918)

Tanzimat Fermanı ttan Edildi Sultan Abdülmecid Han'ın emriyle Mustafa Reş id Paşa tarafından hazırlanan Tanzimat Fermanı ilan edildi. Osmanlı için bir devrin başlangıcı olarak kabul edilen ferman, sarayın Gülhane Meydanı'nd a okunduğu için Gülhane Hatt-ı Hümayunu olarak da bilinir. Kelime olarak düzenlemeler, n izamlama ve yap ılanmalar manas ına gelmekted ir.

(3 Kasım 1839)

Varna Meydan Muharebesi Kazanıldı N iğbolu ve Birinci Kosova mağlubiyetlerinden ders çıkarmayan Hristiyan dünyas ı, T ürkleri Balkanlar'dan atmak maksadıyla b ir kez daha harekete geçti. M acar Kral Naib i Hunyad i Yanaş etrafında birleşen Haçlılar

ile Sultan İkinci Murad H an arasında Yam a' da meydana gelen savaş, Osmanlıların zaferiyle sonuçlandı. Bu tarihten sonra Yam a şehri, yaklaşık 5 asır Os manlı idaresinde kald ı.

( 10 Kasım 1444) SAYl99/ KASIM201B YEDİKITA 7

EMRE BO YAC I

. -

TARiHi ESERLER YOKOLMA TEHLİKESİ ALTINDA

M

uğla'nın

Bodrum ilçesinde bulunan farklı dönemlere ait pek çok tarihi eser ilgisizlik ve dikkatsizlik yüzünden yok olma tehlikesiyle karş ı karş ıya. Bu eserlerden Turgutreis Kadıkales i mevkiinde, Süleyman Kaptan tarafından yapıldığı tahmin edilen çeş menin duvarının bir kıs mı yıkılmış durumda. Çeşme, 1600 yıllarında Turgutreis'e gelen kaptanların su ihtiyacını karşılamak için yapılmış . Yol üzerinde bulunan çeş meler, yaşanan kazalar nedeniyle de yıkılma teh likesi taş ıyor.

KAYIP OSMANLI PARASI BULUNDU ultan Abdülmecid Han' ın 1851 yılında bastırdığı, baskı kalıbı bilinen ancak günümüze ulaşamadığı zannedilen 6. emisyon 2. tertip kağıt 500 kuruş Ankara' da bir koleksiyoncuda bulundu. Paranın sahibi araştırmacı, Osmanlı' da ilk kağıt paraların Abdülmecid Han döneminde 1840 yılında "Kaime-i Nakdiye-i Mutebere" adıyla elle yaz ılıp tedavüle sunulduğunu belirtti. 1841 'den sonra baskı ile çoğaltılan bu paralar, fa iz getirili borç senedi veya h azine bonosu

S

niteliğinde kullanılıyordu.

8 YEDİKITA KASIM 2016/ SAYI 99

AHMET YAKUPOGLU • HAYATiNi KAYBETTi ocaları arasında Süheyl Ünver ve Feyh aman Duran gibi meşhur isimler bulunan Kütahyalı ressam ve minyatür ustası Ahmet Yakupoğlu 96 yaşında hayatını kaybetti. Hayatını sanata vakfeden Yakupoğlu'nun naaşı, çinilerini bizzat kendisinin yaptığı Çinili Camii'nden kaldırıldı. Kütahya Müzesi'nin kurulmasına öncülük eden sanatkar, "su ressamı" olarak da biliniyor. Yakupoğlu, Millet Kütüphanesi'nin kurucusu Ali Emiri Efendi'nin en meşhur yağlıboya portresinin de ressa mıdır.

H

BEYLERBEYİ

SARAYI •• • TUNELI

YENİDEN TRAFİGE

AÇILDI

••

U

sküdar-Beylerbeyi ~rasındaki __sah ~l tra~iğini rah_atlatmak amacıyla Beylerbeyı Sarayı Tunelı yenıden trafığe açıldı.

1970'li yıllardan bu yana trafiğe kapalı olan tünelin uzu nluğu 150 metre, yüksekliği ise 2,90 metre. Tünelin girişi ve çıkışı itibarıyla da 650 metrelik bir yol trafiğe aç ılmış durumda. Beylerbeyi Sarayı' ndaki set bahçelerinin altından geçen tünel, yüksek duvarların ötesi ile Beylerbeyi Sarayı' ndaki set bahçelerinin bağlantıs ını da kuruyordu. Tünel, trafiğe açılmadan önce müze ve sergi salonu olarak kullanılmaktaydı.

SAYl 99/ KASIM201B YEDİKITA 9



SAATLERE DiKKATi



KANUNi SULTAN •• • SULEYMAN'IN iÇ ORGANLARININ ..... DEFNEDILDIGI YER BULUNDU

. .

aşbakanlık'tan yap ılan açıklamaya

B

göre Zigetvar kuşatmas ı s ırasında vefat eden 10. Os manlı pad işahı Kanuni Sultan Süleyman' ın iç organlarının defned ildigi yer kesin o larak bulundu. Bu yıl, TİKA tarafından yap ılan çalışmalarda türbenin yanındaki cami ve tekke bulunmuştu . T ürbenin de bulunmasıyla tüm eserler ortaya çıkarılmış oldu. 150 yıl kadar Osmanlı idaresinde kalan bu bölge, Zigetvar kalesini işgal eden H absburg askerleri tarafından yıkılm ıştı. Daha sonra bölgeye Macarlar tarafından türbe anlamına gelen "T urbek" ism i verildi.

1 OYEDİKITA KA'>1M2016/ SA'ı1 99

Türkiye' de her sene tatbik edilen yaz ve kış saati uygulaması 8 Eylül 2016 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlükten kaldırıldı. Artık saatler sabitlendi, denilebilir. Bu sene 30 Ekim 2016 tarihinde saatler bir saat geriye alınmayıp mevcut yaz saati ile devam edilecek. En son 14 Mart 2016 tarihinde Bakanlar Kurulu Kararı ile 27 Mart 2016 Pazar günü saat 03.00'ten itibaren saatlerin bir saat ileri alınmak suretiyle yaz saati uygulaması başlatılmış yine aynı kararla 30 Ekim 2016 Pazar günü saat 04.00'ten itibaren bir saat geri alınması kararlaştırılmıştı. Ancak 8 Eylül 2016 tarihinde gün ışıgından daha fazla yararlanmak amacıyla bütün yurtta kış saati uygulaması için saatlerin 30 Ekim 2016' da 1 saat geri alınmaması yani mart ayında bir saat ileri ald ıgımız yaz saatinin her yıl, yıl boyu sürdürülmesi kararı alındı ve yürürlüge konuldu. Bu ani karar degişikliginden en fazla takvimler etkilendi. Zira takvimler kış saati uygulamasına göre basılmıştı. Diyanet İşleri Başkanlıgı 81 il müftülügüne, kış saati uygulamasının kaldırılması nedeniyle genelge gönderdi. N amaz saatlerine 30 Ekim' den itibaren bir saat eklenerek ezanların okunması istendi. Özel takvim firmalarının önde gelenlerinden Fazilet Takvimi yetkilileri de 30 Ekim' den sonra takvimlerdeki n amaz vakitlerinin 1 saat geri olacagından vakitlere 1 saat ilave edilerek kullanılması gerektigi hakkında kullanıcılarını bilgilendirdi. Ayrıca akıllı telefon lardaki Fazilet Takvimi mobil uygulaması ile fazilettakvimi. com internet adresindeki namaz vakitlerinin yeni saat uygulamasına göre oldugu bilgisini verdiler.

MURAD PAŞA •• • CAMll'NIN ETRAFI •• • DUZENLENIYOR

UWSU.RAAASI INIV.HATIONAt ISlAHBUL

ıoiıl

FUARI BOOKFAIR PH/LOSOPHY & HUMANITY

NOVEMBER 12 · 20 KASIM 2016

GELECEK PROGRAMLAR 35. İstanbul Kitap Fuarı

E

rzurum' da Kuyucu Murad Paşa tarafından yaptırılan ve 450 yıllık bir geçmişe sahip olan Murad Paşa Camii, hamamı ve medresesi, etrafındaki çarpık yap ılanmadan kurtarılıyor.

Yakutiye Belediyesi'nin yapmış oldugu açıklamaya göre caminin etrafının açılması için 5 milyon liralık kamulaştırma bedeli ödenmiş . Belediye, kamulaştırma çalışmalarından sonra hızlı bir şekilde peyzaj çalışmalarına başlamış durumda.

KİTAP FUARINA BEKLERİZ ÜYAP Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı 12-20 Kas ım tarihleri arasında açılıy~r. Bu yıl ~~.si düzenlenecek olan fuarda Yedıkıta Dergısı ve Çamlıca Basım Yayın olarak geçen yılki standlarımızda siz ziyaretçilerimizi bekliyor olacagız. Yedikıta Dergisi: 10. Salon, 10301 numara Çamlıca Bas ım Yayın/Fazilet Neşriyat: 2. Salon, 512 numara

T

Düzenleyen: TÜYAP Fuarcılık Tarih: 12 - 20 Kas ım 2016 İrtibat: http://www.istanbulkitapfuari. com Yer: TÜYAP İstanbul Fuar ve Kongre Merkezi Konu: Felsefe ve İnsan

Hoca Ahmed Yesevi Yılı Anısına Uluslararası Türk Dünyası Egitim Bilimleri ve Sosyal Bilimler Kongresi Düzenleyen: Türk Egitim-Sen, UAESEB Tarih: 24- 27 Kasım 2016 İrtibat: www.turkegitimsen.org.tr / www.uaeseb.org Yer: Antalya Konu: Egitim bilimleri, filoloji, güzel sanatlar, hukuk, ilahiyat ve sosyal, beşeri ve idari bilimler hakkında bildiriler.

2. CNR Mersin Kitap Fuarı Düzenleyen: Pozitif Fuarcılık A.$ Tarih: 26 Kasım 2016 - 4 Aralık 2016 İrtibat: http://cnrmersinkitapfuari.com Yer: Yenişehir Fuar Merkezi / Mersin

SAYl99/KASIM201BYEDİKITA

11

"

DOGUMUNUN 174. YIUNDA SULTAN iKiNCi ABDULHAMID HAN 1

1

1

il

1

"Büyük insanlar ölüm değil, doğum yıl dönümünde anılırlar" sözünden hareketle bu sene, Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın doğumunun 174. yıl dönümü olması hasebiyle 22-25 Eylül 2016 tarihleri arasında bir dizi anma programları düzenlendi ... SONER DEMİRSOY

::::ı

C:

o

>cı:ı

2

cı:ı

12YEDİKJTA KA'>1M2016/ SA'ı199

,

İlk olarak TBMM Başkanı'nın katılımıyla

Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu'nda açılış ı yapılan "Sultan İkinci Abdülhamid Han Döneminden İzler Sergisi"nde, Milli Saraylar koleksiyonlarında yer alan döneme ait 225 parça tarihi obje üç ay süreyle ziyarete açıldı. Yurt içi ve yurt dışından 65 akademisyenin devri; kültürel, sosyal, ekonomik, siyasi ve tarihi açıdan bütün yönleriyle ele aldıgı sempozyum ise Dolmabahçe Sarayı Medhal ve Binek salonlarında gerçekleştirildi. Ayrıca

23 Eylül 2016 Cuma akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda "Sultan Abdülhamid Dönemi Osmanlı Marşları Konseri" düzenlendi. Yine aynı salonun fuaye alanında İstanbul Üniversitesi Rektörlügü işbirligi ile Sultan İkinci Abdülhamid Han devri Yıldız Fotograf Albümleri'nden seçilen fotograflardan oluşan bir sergi de ziyarete açıldı.

(

.t

f

TBMM Genel Sekreter Yardımcısı Yasin Yıldız tarafından organize edilen programlar bir bütün olarak ele alındıgında söyleyebiliriz ki sempozyumla, sergilerle, marşlarla Sultan İkinci Abdülhamid Han ve devri ziyaretçinin gözünde ete kemige büründürülmeye çalış ılmış. Anma programının en dikkat çeken kısımlarından birisi ise Milli Saraylar müze araştırmacılarından İlhan Kocaman, Gülsen Sevinç Kaya ve Akile Çelik tarafından yayına hazırlanan serginin, Dogumunun 174. Yılında Sultan II. Abdülhamid Han ve Dönemi Fotograf Albümü adıyla kitaplaştırılması olmuş. Eserde; takdim, önsöz ve genel olarak fotografın tarih sahnesine çıkmasından, Osmanlı Devleti' ne gelişine kadar geçirdigi merhaleler anlatıldıktan sonra asıl mevzu olan Sultan Abdülhamid Han ve Devri, "Sultan Abdülhamid Han ve Ailesi, Yıldız Sarayı, Egitim ve Ordu, Saglık ve Sosyal Hizmetler, Kültür ve Sanat, Açılış Törenleri, Tarım Sanayi ve Ulaşım, İstanbul ve Anadolu'nun Günlük Yaşantısı ve Şehir Görünümleri, il. Meşrutiyet Döneminde Sultan II. Abdülhamid" adıyla dokuz bölüme ayrılmış. Yıldız Fotograf Albümleri'nde yer alan otuz beş bin küsur fotograf arasından hususiyle su ltanı ve devrini en iyi anlatanlar tercih edilm iş. Sergide padişahla bütünleşmiş Yıldız Sarayı fotograflarının yanında Yanya Hamidiye İnas Mektebi, Diyarbakır Hamidiye Sanayi Mektebi, Hamidiye Etfal Hastanesi, Konya Halı, Kilim ve Mensucat Sergisi'nin açılış merasimi, Hamidiye Kagıt Fabrikası, Zeytinburnu Mavzer ve Fişek Fabrikas ı'nın açılış merasimi, sultana sunulan tarım aletleri, İstanbul ve Anadolu'nun muhtelif şehirlerinden gündelik hayat, Cuma Selamlıkları gibi muhtevası güçlü fotograflar kullanılmış. En önemlisi de İkinci Abdülhamid Han'ın, 33 yıllık saltanatı müddetince devletine kazandırdıgı şeref ve itibar orij inal fotograflarla anlatılmış. il

..ııll Bahriye Mektebi Talebeleri Kağ ıthane'd e

..ııil Yanya Saat Kulesi

SAYl 99/ KASIM201 BYEDİKITA

13

Ali Serim, Constantinople 1918 Konstantiniyye, Denizler Kitabevi





AHMET APAYDIN

Birinci Cihan Harbi ile

dengelerin değiştiği dünya siyasetinde yenen devletler yenilen devletleri ağır anlaşma ve yaptırımlara zorlamıştı. Her ne kadar ağır şartlara maruz kalınsa da hiçbir yenilen devletin başşehri işgal altında kalmadı. Ancak biri hariç: Bundan 98 yıl önce yine bir Kasım günü işgal edilen İstanbul...

Meçhul bir Fransız askerine ait işgal albümü Ali Serim tarafından gün yüzüne SON SULTAN ÇIKARKEN

çıkarıldı. İşgal altındaki İstanbul 'a şahitlik edin...

1111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111

Son Osmanlı sultanı Vahdeddin Han Yıldız Camii'nden çıkarken. İstanbul bundan 98 sene önce 1918'in 13 Kas ımında İtilaf Devletleri tarafından işgal edildi. Müttefiklerin 55 parçalık gemilerinden 3500 işgal askeri İstanbul'a çıkarıldı. Osmanlıların merkezine 465 sene sonra yabancılar ilk defa askerleriyle giriyorlard ı. O sırada Osmanlı tahtında, hanedanın en

yaşlı

üyesi, son Osmanlı padişahı Sultan Vahdeddin vard ı. 1 Kasım 1922'de saltanata son verildi. 17 Kasım sabahı Sultan Vahdeddin, ailesiyle birlikte Dolmabahçe Sarayı'ndan bindigi kayıkla Bogaziçi'nde demirlemiş İngiliz zırhlıs ına götürüldü ve Malta'ya gitti. Sultanın ayrılışından yaklaşık bir sene sonra işgal son bulacaktı. SAYl99/ KASIM201BYEDİKITA

15

16 YEDİKITA KA'>IM 2016/ SA'ı199

İSTANBUL'A

HAVADAN BAKMAK 11 11111111111 11111111 111 11111111 111

İstanbul'un gökyüzünden çekilmiş n adir tarihi fotoğraflarından

biri. Ön planda, Yarımada'nın yani

asıl İstanbul'un

Sarayburnu kısmı, arkada ise boğazın bir bölümü, Galata ve bugün gökdelenlerin hakim olduğU $isli, Mecidiyeköy, Besiktas vs. görülüyor. Haliç' in girişinden boğaza

dogru yoğunlaşan bir gemi trafiği mevcut. Bunlar İtilaf Devletleri' nin boğazı kontrol altında tutmak için bulundurduğU gemiler olmalı. ..

SAYl99/ KASIM201BYEDİKITA

17

SAVA Ş I N

YETİMLERİ I II III II III I IIIIIII IIII III II IIIII III II III II III I IIII I I

Os manlı

-

...

azlığı, mevtanın

önemli bir kimse olmadıgını

BİR " G ARİP" CE NA ZE

Şehzadebaş ı

gösteriyor, demek ki tabut birazdan musalla taş ında olacak ve az sayıdaki cemaat ile son namaz kıl ınacak. Arkada görülen yapı ise Nakş ıdil Sultan Türbesi. Muhtemelen

tarafından

fotoğraftaki

Fatih Camii'ne

yabancı

IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII

İşgal yıllarında

(tabut baş ına konulan festen anlaşıldıgı kadarıyla)

bir "er" kiş inin cenazesi

girişte kullanılan Çorbacılar Kapısı' na

d ogru götürülüyor. Fatih Camii haziresine ö nemli zatların defnedildiğini düşünürsek

ki cenazeyi getirenlerin

askerler dikkatinizi çekmiştir. Bunlar, cenaze merasimini seyretmek için kalabalığa karış m ış meraklı

birkaç işgal askeri olabilir. Zira fotografcı da onlardan b iri...

18YEDİKITA KA'>1M 2016/ SA'ı1 99

topraklan son yüzyıld a çetin savaşlara sahne o ldu . Savaşlar yoksullugu ve yoklugu, yani can kayıplarını d a beraberinde getirmişti. Savaşların ve nihayetinde geriye kalanların en mağduru ise çocuklar. Birinci D ünya Savaş ı' ndan arta kalan yetim ve öksüz çocuklar Ed irnekapı Mihrimah Sultan Camii'nde.

MAHZUN

ewel yaptırılan Burmalı Mescid görülüyor. Her iki tarihi yapıya da, savaşla gelen yoklugun etkileri

ŞEHZADE BAŞI

fazlasıyla yans ım ış.

İs mini burgulu minaresinden alan mescid 1911 yılında

11111111111111111111111111 11111 1111111

Mimar Sinan' ın çıraklık şaheseri Şehzade

Camii ve Mevlana Emin N ureddin Osman Efendi

Mercan yangınından nasibine düşeni almış, savaş sebebiyle

tarafından Şehzade

onarılamam ıştı.

yaşanan Uzunçarşı­

Mıs ır Kadısı

Camii' nden daha

zira şehir işgal edilse de hayat devam ediyor. C A NLI VE Dinleniyor, zira HAR EKETL İ devrin en azılı YENİ C AMİ devletleri bütün 11111111111111111111111111111111 bir vatanın Yeni Cami'nin arka tarafı. Şehrin erkekleri caminin etrafınd a tezgah açan seyyar satıcılardan alışveriş yap ıyor,

dinleniyor yahut muhabbet ediyor. Alışveriş yapıyor,

üzerinden geçti. Dertleş iyor, zira keder büyük, İslam aleminin merkezi, fethedildigi günden beri böyle bir eziyet görmedi.

11111111111111111111111111111111

SOKULLU'NUN

YAD I G ARI

Sokullu Mehmed Paşa'nın Mimar Sinan'a yaptırdıgı iki İstanbul camiinden biri; Azapkapı Sokullu Mehmed Paşa Camii. Duvarlardaki tablo lar muhteşem. Bu tablolara daha sonra ne o ldu acaba?

SAYl99/ KASIM201BYEDİKITA

19

~~MANll'~AN b~N~M~l[ ...

. .. . ••

il

il

İlk kez "Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Tezkiresi" ismiyle basılan nüfus

smanlı' da günümüzdeki karşılığı İçişleri Bakanlığı

o lan "Umür-ı Mülkiye Nezareti", 1838' de "Dahiliye Nezareti" ismini almıştır. Bu kuruma bağlı olarak nüfus hizmetlerini yürütmek üzere 1884 yılında "Nüfus-ı Umumiye Müdüriyeti" kuruldu. Daha sonra 1889'da "Sicill-i Nüfus-ı Ahali İdare-i Umümiyesi" adını alan bu kurum tarafından Osmanlı'nın ilk nüfus cüzdanı "Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Tezkiresi"nin dağıtım ı yapıldı.

cüzdanlarında, Osmanlı'dan

günümüze şekil ve muhteva bakımından birçok değişiklik yapıldı.

Nüfus cüzdanlarının yerini alacak çipli kimlik kartlarının dağıtımına başlandığı

bugünlerde kimliklerimizin ne tür değişiklikler yaşadığını

beraber hatırlayalım ...

Fakat o dönemde bu nüfus tezkirelerinin, herhangi bir nüfus kaydına dayanmaması, tezkireyi taşıyan kişinin nüfus kütügüne kayıtlı olmamas ı sebebiyle resmi işlerd e pek yararlı olmad ığı görülmüştür.

İlk genel nüfus yaz ımının yap ıld ığı 1904 yılında, elde edilen kayıtlar

vesilesiyle ilk nüfus kütükleri ve bu kütük bilgilerine nüfus cüzdanları düzenlenmiştir.

dayanılarak

Eski Kimliklerde Göz Rengi, Boy ve Meslek Bilgileri Vardı Osmanlı

döneminde, "Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Tezkiresidir" adıyla verilen belge, iki bölümden oluşuyordu. Belgede, kişinin mesleği, simas ı, göz rengi ve boyuna dair ayrıntılı bilgilere de yer veriliyordu. Birinci kıs ımda, "Derecat ve s ınıf-ı askeriyesi", "Müteehhil ve zevcesi müteaddid olup olmadığı", "Sanat ve sıfat ve hizmet ve intihap salahiyeti", "Milleti", "Tarih ve mahall-i veladeti", "Validesi ismiyle mahall-i ikameti", "Pederi ismiyle mahall-i ikameti" ile "İsim ve şöhreti" ifad eleri yer alıyordu. Belgenin "Milleti" bölümünde kiş inin dinine göre, "İslam", "Musevi" veya "Hristiyan" yazıyordu. "Sicil-i Nüfusa Kayıt O lunan Mahalli" ve "Eskali" baslıklı ikinci bölümde ise kişinin "Nev-i mesken", "Sokağı", "Mahalle ve karyes i", "Vilayeti", "Alamet-i farika-i sabite" , "Sima", "Göz", "Boy" ile ilgili bilgileri kaydediliyordu. SAYl99/ KASIM201BYEDİKITA

21

Çok Sayfalı Kimlikler Osmanlı Türkçeli

çizgili kagıda basılan ilk nüfus belgeleri, tek yapraktı. C umhuriyet dö neminde 1927 yılındaki ilk nüfus sayımının ardından belgeler, 1928 yılında yine Osmanlı Türkçeli ve 32 sayfa şeklinde bas ıldı ve dagıtıldı. "Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Tezkiresi" olan isim de söz konusu yıl yap ılan degişiklikle "Hüviyet Cüzdanı" ad ını aldı. "Hüviyet Cüzd anı" daha sonraki yıllarda "Nüfus Hüviyet Cüzdanı" ismini aldı ve Latin harfleriyle basılmaya başlandı. 32 sayfa basılan bu belgenin ilk sayfalarında kisinin fotoğrafı ile "Aile ismi, yani lakap ve şöhreti", "Adı", "Babas ının adı", "Anas ının adı" , Doğum yeri" ve Doğum tarihi" bilgileri yer aldı. İlerleyen yıllarda bu belgeye, "Soyadı" ile "Erkek mi Kadın mı" ifadesi de eklendi. Çok yapraklı nüfus cüzdanları, 1971 yılına kadar yürürlükte kaldı ancak 1 H aziran 1976' dan itibaren bunların yerine 10,9x7 ,8 ebatlarınd a kart şeklindeki nüfus cüzdanları basıldı. "Türkiye C umhuriyeti Nüfus Cüzdanı" ad ıyla "ay yıldızı" sola dönük olarak Merkez Bankası tarafından basılan belgenin ö n yüzünde, kişinin adı ve soyad ı, anne adı, baba adı, dogum yeri ve tarihi bilgilerinin yanı sıra "Medeni hali", "Kan grubu", "Dini" bilgisi de yer aldı. Arka yüzündeki "Nüfusa kayıtlı o ldugu yer" bölümüne ise "İl", " İlçe", Mahalle", "Köy", C ilt No", Sayfa No", Kütük S ıra No", "Verildiği Nüfus İdares i", "Veriliş Nedeni", "Cüzdan Kayıt No" ile

•l

22 YEDİKITA KA'>IM 2016/ SA'ı199



'.A

"Veriliş

Tarihi" bilgileri eklendi. Erkeklerin nüfus cüzdanının arka bölümünde ise "Askerlik Cüzdan No" bilgisi yer aldı. Nüfus cüzdanı, 3 Temmuz 1989'dan itibaren 9,5 x 7,1 ebatlarında, Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü tarafından 'ay yıldızı' sağa d önük olarak basıldı. "Medeni hali", "Kan grubu", "Dini" bölümleri belgenin arka yüzünde yer aldı. "Askerlik Cüzdan No" bölümü ise belgeden kaldırıldı.

Yeni Kimlik Kartları Yolda Nüfus cüzdanlarında en son yap ılan değişik ise T.C kimlik numarasının 2001 yılında eklenmesiyle old u. $imdi ise mevcut nüfus cüzdanlarının yerini yeni "Çipli" kimlik kartları alacak. "Yüksek güvenlikli ve taklit edilmesi imkansız" olduğu bildirilen "Cipli" kimlik kartları 14 Mart 2016 itibariyle pilot il Kırıkkale' de dağıtılmaya başlandı. 10 yıllık kullanım ömrü ne sahip olacak yeni kimlik kartları polikarbon materyalden oluşan, temaslı-te mass ız yonga içeren ve uluslararası standartlara uygun, en gelişmiş güvenlik öğelerine sahip. Kimlik kartları, vatandaşa ait nüfus, fotoğraf ve biyometrik verilerin, üzerindeki temaslı yongaya güvenli bir şekilde kaydedilmesinden sonra, yetkisiz kimseler tarafından içindeki verilerin yeniden üretilmesini ya da değiştirilmes ini imkansız hale getirecek şekilde tasarla nmış. Kimlik kartı ile kamu hizmetlerine güvenli bir şekilde elektronik ortamda erişmek kolaylaşacak. Böylece vatandaş, gerek kamu gerekse özel teşebbüs hizmetlerinden daha hızlı bir şekilde yararlanabilecektir. Yeni kimlik kartları ayrıca e-imza a macıyla ve vize mu afı.yeti olan ülkelere yap ılacak seyahatlerde geçerli bir seyahat belgesi olarak kullanılab ilecek. il Kaynak: http://aa.corn.tr/ tr/ turkiye/osmanlidangunumuze,turkiyenin-kimlik-kartlari/531988

SAYl99/ KASIM201BYEDİKITA

23

24 YEDİKITA KA'>IM 2016/ SA'ı199

Malezya ve Endonezya'ya

İslam'ı

Götüren

Çinli Müslüman Amiral -1433)

' ~. '

.

\

\

\

.. i

...·~ .. :\t

\



~. :•,.

.' .-'.

' SAYI 99/ KASIM 201BYEDİKITA

25

Çinli Müslüman Amiral Zheng He'nin, bir Müslümanın hangi zorluklarla karşılaşırsa karşılaşsın İslam şiarını devam ettirdiği müddetçe neler ortaya koyabileceğini isbatlar nitelikte bir hayat hikayesi vardır. Çalışkanlığı ve azmiyle kazandığı dünyevı rütbeleri İslam'a hizmete sarf etmesi takdire sayandır. Onun hayat hikayesini okuyarak, İslam memleketlerinden ne kadar uzakta olursa olsun İslamiyet'e kalben bağlı birinin gayretini görecek ve İslamiyet'in büyüklüğünü anlamada bir merhale daha kat edeceğiz ... AHMET HALİT KAHRAMAN İPEKYOLU ASYA DERNEGİ

in' de İlk Müslümanlar Ç in'deki ilk Müslümanlar Orta Asya'dan gelen Arap askeri birlikleri ile 8. as ırda Kanton şehrine yerleşen Müslüman tüccarlardı. Ç in'e göç eden Müslümanlann temel mayası O rta Asya'da atılıyordu. Bu devrirde Semerkand'a Hanefı. ftkıh mezhebi ve Maturidi itikadı yerleşmişti. Özellikle Buhara ve Semerkand gibi merkezlerden göç edenler sadece göçmen değil aynı zamanda İslam' ı dillerden gönüllere nakşeden sufı. vaizlerdi. Bunlar, Ahmed Yesevi hazretleri gibi hacelerin rahlesinden geçm iş, tedrisatı sağlam kimselerdi. Bu Müslümanlar Çin' de yaşamalarına rağmen sosyal, siyasi ve hukuki olarak Çin yönetimine baglı kalmad ılar. Uzaktaki Müslüman hükümdarın tebaası sayıldılar ve kendi memurları tarafından idare edild iler. Mogolların Çin'i ele geçirmesi ve Yuan Hanedanı'nın (1271-

1368) ortaya çıkışı Müslümanları güçlendirdi. Mogollar devlet idaresinde Müslümanları görevlendirdi. Ç in ve Orta Asya aras ındaki kültürel ve ticari bagın artmasına müsaade ettiler. Müslümanlar önceden sadece Kuzeybatı Ç in'e yerleşeb ilirken artık Ç in'in Güneybatısı ve Yunnan eyaletine de yerleşebiliyorlardı. Birçok şehirde Müslümanlar kadıları, şeyhü lislamları ve pazarlarıyla ayrı bir sosyal yapı oluşturdular. Ming Hanedanı dönemi ise Müslümanların yetişmiş insan potansiyelini ortaya koyduğu bir özellik taş ır. Göçmen Müslümanların evlatları imparatorun en yakınındaki insanlara dönüşmüştür. Çin'e mütercim, astronom, kaşif, asker, denizci,

26 YEDİKITA KA'>IM 2016/ SA'ı199

•-' -

ilahiyatçt, posta memuru ve kervanct olarak hizmet etmekted irler. Çin'e yerleşen Müslümanlarda zamanla bazt sosyal alanlarda asimilasyonlar oldu. Ancak asla Müslüman kimliklerini arka plana itmediler. Namaz ve ibadetlerini aksatmadtlar ve Müslümanlar arasındaki ahengi kaybetmed iler. Bir imam ın otoritesi altınd a Müslümanların, camileri, haytr kurumlan, okullan ve vaktflan vardt.

Esirlikten Amiralliğe

-

Zheng He Çin'in Yunnan şehrinde 1371 ytlında Müslüman bir ailede dünyaya geldi. Dogu m adt Ma H e'dir. İslamı kaynaklarda ise ismi H act Mahmud Şems olarak geçmektedir. Ailesi Hui kökenli Çinli Müslümanlardtr. Babas ın adt Mir Tekin, d ed esinin adt Kerameddin' dir. Babast ve dedesi hacca gitmiştir. Atalarının Ç in'e Buhara'dan göç ettigine d air rivayetler bulunmaktadtr. Ailesi onu Arapça ögrenmesi ve İslam dinine ait şeyler okuması için teşvik etmiştir. İslamiyet' i yaşatma ve yaymasına yönelik hassasiyetlerinin bu d erece güçlü olmas ında d ini yönü kuwetli bir nesilden gelmiş olmast etkili olmuştur. Ayn ca dedesinden ve babasından dinledigi Hac hatıralarının ilerde çıkacagı seferlere kaynaklık ettigi ...ıı Çinli Müslüman Amiral Zheng He'yi tasvir eden çizim

'Y Zheng He'nin meşhur filosunun

inşa

süreci

düşünülmektedir.

O dönemde Ç in Mogol istilası altındaydt ve Yunnan' ı da onlar yönetiyorlardt. Ma He 10 yaşlarına geldiginde M ing Haned a nı Yunnan şehrini geri aldı ve Çin'e tekrar Ç inliler hükmetmeye başladt. Yunnan şehri geri alıntrke n Ma H e'nin babası şehit edildi ve kend isi de esir alındt. O dönemdeki geleneklere göre esir çocuklara yaptld tgt gibi o da hadtm edild i ve Ç in prenslerinden Zhu Di'nin hizmetine verildi. Yıllar sonra Zhu D i iktidarda hak talep ed ince bir iç savaş çtktı ve ülke yönetimini Zhu Di ele geçirdi. Ma He de bu dö nemde onunla birlikte savaştt ve hükümdarhga giden yolda ona çok yardımcı oldu. İmparator d a onu sarayda önemli görevlere getirdi ve ismini Zheng He olarak degiştird i. İmparatorlugun okulunda egitim gördü ve belli bir süre imparatorun yanında yöneticilik yaptı. Bu dönemde çalışkanlıgı, hadiselerin iç yüzünü kavrama kabiliyeti, olgun kiş iligi ve askeri dehasıyla ön plana çıktt. İmparator için en güvenilir insanlardan biri haline geldi.

Seyahatler Başlıyor Ming Hanedanı d öneminde (1368-1644) Ç in dü nyanın en güçlü ve refah içindeki ülkelerinden biriyd i. Yeni imparator Ç in hanedanını d ünyaya tanıtmak, ticari ve diplomatik ilişkiler kurmak amacıyla büyük bir filo inşa ettirdi. SAY199/ KASIM2016YEDİKITA

27

Zheng He'nin dillere destan filosu

Kurulan fi.la, kendisinden on yıllar sonra Keşifler Çağı'nda kurulacak olan Batı filolarından dahi büyüktü. 27.000 denizciden ve 48 tanesi büyük 150 parça gemiden oluşan devasa bir fı.loydu bu. Vasco Da Gama'nın mürettebatından 150 kat; gemi sayısı bakımından 90 kat büyüktü . Filonun başında ise güvenilirliğini isbatlamış Zheng He vard ı. Zheng He, Güney Çin Denizi'nden başlayarak Güneydogu Asya, Hint Okyanusu, Hürmüz Boğazı, Basra Körfezi, Kızıldeniz ve Dogu Afrika sahillerine gitti. Otuzdan fazla ülkeyi ziyaret eden Zheng He'nin bu seyahatlerinin dünya tarihi açısından önemi, Keşifler Çağı'ndan önce Batılı seyyahların ve kaşiflerin hayal bile edemeyeceği derecede mesafeler kat etmiş olmasıd ır. Seyahatler sayesinde Çin astronomi, tıp, coğrafya alanlarında ilerlemiş, Çin'e değerli ürün akışı artm ıştır.

Zheng He, yedinci ve son seyahatini 1431-33 yıllarında 60 yaşlarında iken yaptı. Seferden dönerken hastalandı ve 1433 yılının 4. ayında Güney Hindistan açıklarında vefat etti. İslami usullere göre denize defnedilse de Çin'de makam olarak kabri bu lunmaktadır. Mezarının başucu nda Çince ve Arapça o larak "Allah büyüktür" yazar. Zheng He bu seyahatleri gerçekleştirirken Müslüman olduğunu asla unutmadı ve Müslümanlığı yaymayı kendine gaye edindi.

Zheng He' nin Güneydoğu Asya' daki İslami Faaliyetleri GüneydoğU Asya'nın İslamla tanışmas ı muhtelif şekillerde oldu. 7. ve 8. yüzyıllarda Müslüman tüccarların bölgeye gelmesiyle birlikte ilk defa İslam'la tanışıldı. 13. yüzyıla gelindiğinde ise Çin' den, İran' dan ve Hindistan' dan gelen Müslümanlar İs lam' ı yaymaya gayret etti. Marco Polo ve İbni Battuta'nın seyahatnamelerinden öğrendiğimize göre bu dönemde İslam dini bölgeye gelmişti. Fakat Müslüman varlığı zayıftı ve örgütlü değildi. İslam, bölgede daha yeni yayılıyordu ve putperestlik hala yaygındı. Bunda iki sebep ön plana çıkıyordu: Birinci olarak bölgede

28 YEDİKITA KA'>IM 2016/ SA'ı199

Doğu'da

Zheng He

Varken Osmanlı'da Neler Oldu? l l l l l l l l l l l l l l l il il lll il l l l l l l l l l l l l l 111111111111111

KRONO

Böyle Filo Görülmedi Gemilerin geniş omurgası, on altı su geçirmez bölme perdesi içeriyordu. Su geçirmez bölme kullanımı 19. yüzyıla kadar Avrupa gemiciliğinde görülmedi. Hazine gemilerinin 3,600 ton eşya taşıma kapasitesi vardı. Yelken direklerinin sayısı dokuzu bulabiliyordu. Avrupalı gemilerin aksine rüzgarı arkadan almadan da ilerleyebiliyord u. Tanker gemiler, çok ihtiyaç duyulan suyu temin ediyor, büyükbaş hayvanların beslendiği gemiler mürettebatın et ihtiyacını karşılıyordu. O devre kadar uzun gemi yolculuklarının en önemli sorunlarından biri, kuru gıda ile beslenen tayfaların C vitamini eks ikliğinden iskorbüt(diş eti çekilmesi) hastalığına yakalanmasıydı.

Bu soruna çözüm olarak erzak gemilerinin bazılarında soya fasulyesi yetiştiriliyordu . Soya hem C vitamini açısından zengindi

Bursa'nın

hem de küçük bir alanda çok miktarda yetiştirilebiliyordu. Zheng He'nin filosunda 5 farklı türde gemi vardı. Adına hazine gemisi denilen dev ahşap gemiler, atları taşıyan gemiler, tahıl taşıyan yük gemileri, savaş gemileri. Filodaki gemiler deniz üstünde yol alırken bir ok ucu şeklinde diziliyordu. Bu büyük fi.loda haberleşme hususi metotlarla oluyordu. Gündüzleri bayrakların sallanış şekli ve çeşitliliği sayesinde, geceleri ise fenerle haberleşiliyordu. Hava şartları zorlu olduğUnda ise çan ve davullar kullanılıyordu. Filonun rotası tayin edilirken de üç şeyden istifade edildi: Güneş ve yıldtzlar, karalar ve Zheng He'nin katkılarıyla hazırlanan bir harita. Bu haritada Malakka Boğazı, Hint Okyanusu, Arap Denizi, Arap Yarımadas ı ve OoğU Afrika net bir şekilde tespit edilmişti. Ayrıca 540 farklı yer ismi mevcuttu.

Çimpe Kalesi'nin Edirne'nin fethi Kosova fethi Muharebesi l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l il lll l il l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l il il lll lll il l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l 111111111111111

L OJ

fethi

i 1368 Kubilay Han liderligindeki Mogol Yuan Hanedanı Çin'e hükmetti

1371

1381

Zheng He, Ma He adıyla Ma He, Ming askerleri Yunnan'da dünyaya tarafından esir alındı ve hadım edildi. Prens geldi Zhu Di'nin himayesine verildi. SAYl99/ KASIM 201BYEDİKITA

29

Budizm çok etkiliydi. İkinci olarak da yerel krallıklar kendilerini Hindu ve Budist olarak tanıtıyor ve İslam'ın yayılmasını engellemeye çalışıyorlardı. Zheng He bölgedeki ziyaretlerinde cami olmayan yerlere cami inşa ettirdi. Bölgede kaldığı sürede Müslüman mürettebatıyla

tuttu. Yap ılan camilerin etrafında yavaş yavaş bir Müslüman cemaati oluşmaya başladı. Yanında getirdiği Müslümanların bazılarını bu cemaatlere idareci olarak bıraktı. Müslüman cemaati bu şekilde birliğini sağladı ve İslam i irşat vazifesi yürütmeye başladı. Bu şekilde başlayan İslam hizmeti gün geçtikçe yeni açılan camilerle desteklendi ve Müslüman cemaati büyüdü. Zaman zaman bu toplulukları kuwetlendirmek için Ç inli Müslümanları yanında getirerek buralardaki cemaatlere ekledi. Kendisinin vefatından sonra dahi b u kişiler faaliyetlerine devam ettiler. İslam ile yeni tanışan yerlerde İslam alimleri yetişmeye başladı. İnsanların hidayeti için İslam dinini yaymak maksadıyla büyük çaba sarf edild i. camilere gitti.

Ramazan-ı Şerif orucunu

Zheng He'nin tayin ettiği kimseler İslam şiarına sahiplerdi ve İslam' ın yayılması için maddi ve manevi büyük gayret gösterdiler. Bu kişilerin yaptığı çalışmalar o yıllarda çok büyük tesir göstermemiş gibi gözükse de ilerleyen yıllarda gözle görülür bir şekilde etkileri ortaya çıktı. Bu kimseler İslam'ın yayılmas ı için sahip oldukları samimi mayayı nesilden nesile büyük bir ciddiyetle

.A. Çin'in Xi'an şehrinde bulunan tarihi Büyük Cami ..... Zheng He'nin sefer rota larını gösteren hari ra

aktardılar.

Zheng He ve vazifelendird iği kisiler İslam'a geçiş için zorlayıcı olmadılar. Mahalli sakinler, İslam'ı tedricen ve gönüllü olarak seçti. İslam'ın nurlandırdığı kalpler örnek bir hayat teşkil etti. Düzenli ve temiz olan bu düstur, Budistlerin de dikkatini çekti. Ayrıca İslamiyet'in insanlar arasında ayrımcılık gözetmemesi ve kul olarak tüm insanların Allah katında eşit olması hidayete vesile

1402

1402 1413

1453

Ankara Savası

Fetret Devri

İstanbul'un

fethi

l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l il l il lll il l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l il lll lll l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l il il l 111111111111111

1402 Zhu Di yönetimi ele geçirdi ve 3. Ming İmparatoru Yongle adını aldı

30 YEDİKITA KA'>IM 2016/ SA'ı1 99

1402 1405 Ma He, sarayda yönetici olarak görev yaptı ve imparator tarafından Zheng He ismi verildi

İlk

seyahat; Cava Adası, Malakka Bogazı, Kalikut(Güney Hindistan) ve geriye dönüş.

Cin'in Dış Dünya İle Tanışması

80'

Zheng He' nin yaptıgı 7 seyahat ile Çin ilk defa dış dünyaya açıldı. Çin sarayına dünyanın çeşitli yerlerinden düzenli olarak diplomatlar ve tüccarlar gelmeye başladı. Çinliler ilk defa zürafa, deve kuşu, zebra gibi hayvanlarla tanıştılar. Belli bir süre sonra seferlerin ticari boyutu ön plana çıkmaya başladı. İyi ipek, pamuk, altın, demir, tuz, çay, yag, porselen, mum, tütsü başlıca ticareti yapılan şeylerdendi. Çin' den başlayarak Londra'ya dek süren bu ticari akış dünya altın ve gümüş stokunun ciddi şekilde yer degiştirmesine sebep oldu. Dogu'dan gelen lüks malları finanse etmeye çalışan ülkeler kasalarındaki altın ve gümüşü seferber etmişti. Bu sebeplerle Bizans İmparatorlugu siyasi ve ekonomik bunalıma girmiş, altın ve gü müş Hindistan ve Java Adas ı(Endonezya)'nda dahi zor ·- ---~::::,.-bulunur hale gelmişti.

A S I A

INDIA

BANGUDESH

SUDAN

1111111111

111111111111111 '

ıı.. Routeı

SAYl99/ KASIM201BYEDİKITA 31

oldu. Oruç, zekat gibi toplumsal yönü olan ibadetler insanların İslamiyet'e bakışını olumlu yönde etkiledi. Kur'an-ı Kerim, gönüllerinde var olan İslam cevherini ortaya çıkardı. Zheng He'nin bu teşebbüsleri sayesinde 1411-16 yılları arasında Malay Yarımadası, Cava Adası ve Filipinler Çinli Hanefı mezhebine sahip Müslümanlar ile tanıştılar. Bu bölgede açtıgı camileri seyahatleri esnasında ziyaret etti. 1419 yılında Zheng He, Champa'da yaşayan Yunnan göçmeni Bong Tak Keng'u Güney Dogu Asya' daki tüm Müslüman topluluklarının lideri olarak görevlendirdi. Güney Dogu Asya'nın ilk Müslüman teşkilatları Endonezya'nın Kukang ve Sambas adlı yerlerinde kuruldu. Zheng He'nin kumanda ettigi seyahatler batı ve dogu dünyası arasındaki baglantıyı artırdı. Bu da İslam dünyası ile Güneydogu Asya'yı birbirine bagladı. Müslümanların bölgedeki varlıgı arttı. İslam' ı seçen toplulukların oluşturdugu siyasi yönetimleri destekledi. Çin'in bu yerel yönetimleri tanıması saglandı. Müslümanlar faaliyetlerini baskı altında kalmadan daha kolay gerçekleştirdi. Bundan sonra, yapılan evlilikler ve Müslüman göçmenler İslam'ın yayılmasına vesile oldu. İslam'ın yayılmasında en çok emek verilen yerler, bugünkü adlarıyla Endonezya ve Malezya ülkeleri olmuştur. Sadece bu cografyada günümüzde 215 milyona yakın Müslüman bulunmaktadır. Zheng He sadece Çin dışında İslamiyet' in yayılması içi çaba sarf etmedi. Seferlerden vakit buldugu zamanlarda Çin' de camiler inşa etti. 1413 yılında Xi' deki caminin restorasyonunu gerçekleştirdi. Yedinci seyahatine çıkmadan önce Nanjing'te bir diger caminin yeniden inşası için gerekli emirleri verdi.

Zheng He' nin İzinden Gidenler Wang Jinghang, Zheng He'nin filosundaki elçilerden biridir. Wang, fılo Kuzey Java açıklarında iken aniden hastalanınca karaya çıkarlar. 10 gün sonra Zheng He hareket etmeye karar verdiginde Wang Jinghang henüz iyileşmemiştir. Bunun üzerine Wang 10 hizmetçiyle beraber Semerang' ta kalır. O yerli ve Çinli çiftçilere tarım yapma tekniklerini ögretti. Ticari bilgiler verdi ve İslam'ı yaydı. Tedavisi bitmesine ragmen

l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l il l il lll il il l l l l l l l l l l l l l l l l il l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l il lll lll il l l l l l il l l l l l l l l

1409 1411 İkinci

seyahat; Kalikut Üçüncü seyahat; Kalikut

32 YEDİKITA KA'>IM 2016/ SA'ı1 99

1412 1415 Dördüncü seyahat; Hürmüz Boğazı

Çin Xi Camii restorasyonu

Zheng He'nin Müslüman Heyeti Mekke-i Mükerreme'de

'

~

'

Yedinci seyahat esnasında, 1432 yılının Kasım ayında Kaliku t' tan(H indistan) insanlar hacca gönderiliyordu. Zheng H e de fı.losundakilerden olusturdugu 7 kisilik bir heyeti hacca gönderdi. Mübarek şehir Mekke-i Mükerreme'de hac ibadetlerini yaptıktan sonra şehri de gezdiler. Şehrin yöneticisiyle görüştüler. Heyetin lideri Ma H uan, Mekke'nin geniş, ferah ve temiz bir şehir ve halkının da misafirperver oldugundan bahsediyor.

\ '

Zheng He'yi sefer askerlerine emirler verirken tasvir eden çizim

IM 2016/SA'ı199

Yedinci seyahat; Kalikut, Mekke-i Mükerreme, Dogu Afrika ve vefat

Günümüze kadar gelen Semerang Camii açıldı.

Ticaretle Gelen Hidayet Zheng H e'nin faaliyetleri Endonezya takım adaları, Malezya ve Brunei' de bulunan Müslüman tüccarlar tarafından büyük bir samimiyetle desteklendi. Bu insanlar ticareti İslam' m yayılmasına vesile kılmış Müslümanlardı. Kıyı şehirlerinde

Zheng He'nin seyahatleri batı ve dogu dünyasını, dolaylı olarak da İslam dünyası ile Güneydogu Asya'yı birbirine bagladı... Bu sayede, yapılan karşılıklı evlilikler ve Müslüman göçmenler İslam'ın yayılmasına vesile oldu. İslam'ın yayılmasında en çok emek verilen yerler, bugünkü adlarıyla Endonezya ve Malezya ülkeleri olmuştur. Sadece bu cografyada günümüzde 215 milyona yakın Müslüman bulunmaktadır.

oldu kça

aktiftiler. Kıyı şehirlerindeki yerli tüccarlar bölgedeki ilk Müslümanlar oldu. Açıkça söylenebilir ki Güney Dogu Asya, İslam'la ticaret sayesinde tanıştı. Zheng He'nin seyahatlerinin rotası ve kılavuzlugu, diger tüccar ve gemicilere de örnek oluşturdu.

,._ Çinli Müslümanlar. Günümüzde Çin'de 72 milyondan fazla Müslüman yaş ıyor

T

Zheng He'nin Çin'de bulunan makam mezarı. Mezarın başucunda Çince ve Arapça olarak "Allah büyüktür" yazmakta

Malezya'nın tarihı şehirlerinden

Malaka aynı zamanda İslamiyetin bölgeye giriş noktası. Eski bir ticaret merkezi olan şehir, Çinli Müslüman amiral Zheng He'nin izlerini taşıyor...

MALEZYA'DA ZHENG HE'NIN iZiNi SORDUK 1

1

1

36 YEDİKITA KA'>IM 2016/ SA'ı199

1

il

il

edikıta

Dergisi olarak geçtiğimiz aylarda SingapurMalezya ve Açe'ye bir seyahat düzenledik. Seyahat öncesi elimize ulaşan "Zheng He" dosyas ından Zheng He'nin bu bölgede İslamiyet'in yayılmas ı için büyük gayret sarf ettiğini öğrenm iş, hazır buralara kadar gelmişken de diğer çalışmalardan fırsat buldukça meşhur amiralin bölgedeki izlerini sürmeyi p lanlamıştık. Özellikle Malezya' da yaptığımız görüşmeler sıras ında ülkenin tarihi şehirlerinden M alaka'da Zheng He ile alakalı tarihi eserleri bulabileceğimizi öğrenince, vaktimiz sınırlı olsa da düştük yollara ...

İslam' ın İlk Adımları İsterseniz önce burada b iraz soluklanalım ve Malaka' dan

..... Malezya'nın Malaka şehrinde bulunan Tarih ve Etnografya Müzesi'nde Zheng He heykeli

T

Malaka Tarih ve Etnografya Müzesi'nde bulunan Zheng He bölümü

bahsedelim. M alaka Malay Yarımadas ı'nın güneybatı sahilinde, başşehir Kuala Lumpur' a kara yoluyla 2 saat uzaklıkta bir sahil şehri. Şehrin batısında M alay Yarımadası' nı Sumatra Adası'ndan ayıran Malaka Boğazı b ulunuyor ve Malaka bu boğazın en dar bölgesinde yer alıyor. Ö nündeki boğaz ve içinden geçen M alaka nehri sayes inde şehir zamanla bölgenin özellikle Ç in-H indistanBatı deniz ticaretinin en işlek noktası haline gelmiş . Şehre gelen Müslüman tüccarlar başta olmak üzere çeş itli vesilelerle İslamiyetle tanışan Malaka Sultanlığı özellikle 15. asırdan itibaren artık İslam alimlerini bölgeye davet eder old u. Bu durum İslamiyet'in çevre adalard aki yayılış ın ı da hızlandırdı. Yaklaşık b ir as ır

sonra Portekizli sömürgecilerin dikkatini çeken Malaka Portekizliler tarafından ele geçirild i ve yağmalandı. Portekizliler şehrin kagir binalarını, yani camileri, türbeleri vs. yıkıp taşlarını kale yapımında kullandı.

SAYl99/ KASIM201BYEDİKITA 37

Böylece şehir İslam medeniyetine ait tarihi dokusunu büyük ölçüde yitirdi. Şehir bir süre sonra Hollandalıların, so nrasında

da İngilizlerin idaresine geçti. İngilizler şehir düşmanlarının

eline geçer ve kendilerine karşı kullanılır endişesiyle

Portekizlilerin İslam

o

o

o

yap ılarını yıkarak

yaptıkları

kaleyi Böylece şehrin İslam devrine ait izleri tamamen s ilinmiş oldu. Bugün kaleden geriye kalan ufak bir parçayı görmek mümkün. yıktırdı.

Malaka' da Zheng He'nin İzleri Zheng He döneminden tarihi eser anlamında pek bir şey günümüze ulaşmamış olsa da Malakalılar Zheng He'ye sahip çıkıyorlar. Malaka'nın eski şehir bölümünde bulunan Tarih ve Etnografya Müzesi'nde (History & Ethnography Museum) Zheng He için ayrı bir salon açmışlar ve müzenin bahçesine devasa bir Zheng H e heykeli yaptırmış lar. Zheng He bölümünde meşhur amiralin makam kabrinin maketi, Zheng H e'nin dillere destan filosunda bulunan gemilerin maketleri, 600 sene önce Zheng He'nin filosundaki Hazine Gemisi'ne ait halattan bir parça ve yine Zheng He devrinde kullanılan metal paralar vs. sergileniyor. il

38 YEDİKITA KA'>IM 2016/ SA'ı199

..A. Yaklaşık 600 yıl önce Zheng He'nin filosunda ki hazine gemisinde kullan ı lan halat

..A. Müzede sergilenen Zheng He devrine ait metal paralar

Berceste Hileyle iş gören kişi mihnetle can verir. Neylı

SAYl99/ KASIM201BYEDİKITA 39

• 40 YEDİKITA KA'>IM 2016/ SA'ı199

SAYl99/ KASIM201BYEDİKITA 41

Bursa Ulu Camii'ndeki hüsn,i hat eserlerinin çokluğunu ve güzelliğini duymayanımız yoktur. Doğrudan duvarlara yahut levhalara yazılmış 150'ye yakın hüsn,i hat eserinin her biri diğerinden güzel ama biz hususiyle birini anlatacağız sizlere ... OSMAN YİGİT

42 YEDİKJTA EKİM 2016/SAYI 98

T Abdülfettah Efendi tarafından benzerlerine nazaran büyükçe boyutlarda bir kalem ile yazılmış müsenna hat. Bursa Ulu Camii

16 yıllık bir geçm işe sahip, Osmanlı'nın ilk asrına ait en mühim tarihi yapılardan biri ve aynı zamanda bir hüsn-i hat bahçesi olan Bursa Ulu Camii'nden bahsediyoruz. Evet, Ayasofya gibi celi (büyük) yazılarıyla meşhur Bursa Ulu Camii'nden. Celi yazıların harflerinin ebatları büyük olduğundan yazılması bir hayli zordur. Onun için yazılar normal ebatta yazıld ıktan sonra kareleme (satranç) usulüyle arzu edilen ebata kadar büyültülür ve yazılmak üzere haz ır hale gelir. Fakat bu usulü tercih etmeyip tek kalemde yazan hattatlar da olmuştur. Sakızlı Abdülfettah Efendi böyle tek kalemde celi hat yazabilen nadir hattatlanmızdandır. Bursa U lu Camii'nde yer alan celi levhasının hikayesine geçmeden önce biraz kendisinden bahsedelim.

İstidatlı

Bir Bilek

Aslen Rum olan Abdülfettah Efendi 1815 senesinde Sakız Adası'nda dünyaya geldi. Hüsrev Paşa tarafından satın alınarak İstanbul'a getirildi ve akabinde Müslüman oldu. Paşanın seraskerligi zamanında Daire-i Askeriyye' de ders alarak yetişti ve bu sırada hüsn-i hat ögrendi. Sülüs-nesihte hocası Hafız Mustafa Şakir Efendi'den 1832'de icazet alan Abdülfettah Efendi, talik hattını da Yesarizade Mustafa İzzet Efendi' den meşk ederek 1847'de de ondan icazet aldı. 1831'de Hüsrev Paşa'nın hususi katibi oldu. Bu sırada sıbyan alayı ve tabur katiplerine yazı ögretti. Hüsrev Paşa sadrazamlıga getirilince Sadaret Kalemi'ne girdi. İstanbul'da vakıf kaymakamlıgı yaptı. 1855 Bursa zelzelesinde mimari ve sanat bakımından hasar gören Bursa U lu Camii' nin restorasyonu için Şefik Bey ve Mücellidbaş ı Mehmed Efendi ile İbnülemin Mahmud Kemal Bey' in kaydına göre üç buçuk sene Bursa' da kaldı. 1858'den itibaren İstanbul'da Darphane'de "ser sikke-kenlik" (para ve madalya kalıplan hakkedenlerin, para ressamlarının reisligi) vazifesine getirildi. O yıllarda çıkartılan kagıt paraların kalıplarının hazırlanmas ında da çalıştı. 1860' da filigran yapımını ögrenmek için Viyana ve Paris' e gönderildi. Ayrıca Osmanlı Devleti'nde üst derecede vazifeler gördü. Abdülfettah Efendi 16 Ekim 1896'da Vaniköy' deki yalısında vefat etti. Kabri Çemberlitaş' da Sultan İkinci Mahmud türbesi haziresindedir. SAYI 99/ KASIM 2016

Abdülfettah Efendi, Sultan İkinci Mahmud' dan Sultan İkinci Abdülhamid' e kadar beş padişah devrinde eserleri görülen ve takdir edilen velOd bir hattattır. Kendisi daha ziyade hattın celı yani büyük şekliyle eserler vermiştir. Celi sülüs ve tuğrada benimsediği tavır, Mustafa Rakım Efendi'nin açtığı çığırdır. Fakat Mahmud Celaleddin yolundan hoşlanan Sultan Abdülmecid Han'ın saltanatında o tarzda celi sülüs levhaları da görülür. Süleymaniye Camii'nin celi levhaları başta olmak üzere İstanbul' da birçok camide eserleri mevcuttur. Aksaray Valide Camii avlu giriş kapısı üzerinde bulunan Sultan Abdülaziz H an tuğrası, Beylerbeyi Sarayı' ndaki talik ayet-i kerimeler, kasideler ve kıtalar, eserlerinin bazıları arasında sayılabilir.

Yazıldığı

Kalem Yanıbasında

Gelelim Abdülfettah Efendi'nin Bursa U lu Camii'nde bulunan celi yazısına ve yazan kaleme. Abdülfettah Efendi "Allah HO" ibaresinin yer aldığı bu celi hatlı levhayı yazarken yukarıda bahsedilen kareleme usulünü tercih etmeyip özel olarak hazırladığı celi (büyük) kalemi kullanmıştır. İşte, 75 cm' lik bu kalem, "bu büyük sanat eserini benimle yazdılar" dercesine bugün Ayasofya'nın U lu Cami'nin mihrabının solundaki 1275/ 1859 tarihli celi levhanın

Celi

Levhaları Şu

an Ayasofya' da mevcut İsm- Celal, İsm- Nebi, Çehar Yar ve Haseneyn levhaları kareleme usulüne göre Kazasker Mustafa İzzet Efendi tarafından hazırlanmıştır. Yazıların as ılları,

mihrap cephesindedir. 1934 yılında müzeye çevrilmesiyle dışarıya çıkarılmak üzere yerlerinden indirilen levhalar, yarım metrelik bir farkla kapıdan sığmayınca bu mümkün olmamıştır. Zira levhaların çapı yedi buçuk metre kapı ise yedi metredir.

Ayasofya'nın

1949 senesinde Ekrem Hakkı Ayverdi ve tüccardan Nazif Bey'lerin desteği ile levhalar yerlerine asılmıştır. Bu mevzuyu İbnülemin Mahmud Kemal Bey Son Hattatlar adlı eserinde detayl ıca işlemiştir.

yanıbaşında as ılıdır.

Esasında

Abdülfettah Efendi' nin bu mahareti ve kendisinin hazırladığı büyük kalem sarayda da duyulmuştu ve kendisi de mahir bir hattat olan Sultan Abdülmecid bizzat gözleriyle görmek istemişti. İbnülemin Mahmud Kemal Efendi, Son Hattatlar adlı eserinde bu meseleyi şöyle anlatır: "Zikredilen büyük kalemin sürat ve suhulet (kolaylık) ile yazmasını Sultan Abdülmecid Han görmek istedi. Vükela da hazır olduğu halde Hırka-i Saadet Dairesi'nde, Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimizin ism-i şeriflerini yazdı."

~ Duvarları

bir hat galerisini andıran Bursa Ulu Cami'nin Osmanlı devrinde

çekilmiş fotoğrafı

Hazin Detaylar Malumdur ki 1927' de çıkarılan 1057 Sayılı Kanun ile padişahların isminin geçtiği tuğralar, kıtalar ve diğer ibareler kapı ve çeşmelerin üzerinden ne yazık ki kazınarak yok edilmiştir. Maalesef Abdülfettah Efendi'nin bu her cihetten büyük levhası da bu hadsizlikten nasibini almış, 'vav'ların kesiştiği yerin altındaki imzasının üzeri, içinde Sultan Abdülmecid Han'ın ismi geçtiği için boya ile kapatılmıştır. Kazınıp tamamen ortadan kaldırılmadığına şükrettiğimiz bu imza kısmı, 2008 yılındaki restorasyon esnasında üzerindeki boya kaldırılarak eski haline kavuşturulmuştur. İmzanın ibaresi şöyledir "Nemekahu Abdülfettah ser-sikke-kenan-ı Hazine-i Hassa-i Şahane fi ahdi's-Sultan el-Gazi Abdülmecid Han" (Bu hattı, Sultan Abdülmecid Han devrinde Hazine-i Hassa para ressamlarının başı Abdülfettah yazdı) . 'Vav' ların ortasında kalan damla şeklindeki müsenna (aynalı) istifte "ya Hayyü ya Kayyüm" ibaresi bulunmaktadır. Hemen üstünde, kavuk (külah) şeklindeki müsenna istifte de "ya ze'l-celali ve'l-ikram" yazılıd ır. İki istifın arasında ise yine müsenna şekilde "ya Hazret-i Mevlana" ifadesi geçmektedir. il

-4111

Abdülfettah Efendi 'nin bir önceki sayfadaki hattı yazmak için kullandığı kalem

Salut de I3rousse. SAYl 99/ KASIM201 BYEDİKITA 45

MEHMED BAG

BİR (ESME 1

S[lS[Bll Selsebil kelimesi, muhtelif lügatlerde ve tefsir kaynaklarında "akıcı ve yumu şak olma" anlamına gelen "selaset" ve "peşpeşe gelme" manas ındaki "teselsül" ile ilişkilendirilir. İki manayı da havi bir kelimedir. Kur'an-ı Kerim'de İnsan Suresi'nde mealen

"O nlara orada zencefil karışımlı bir kadehten içirilir; -içindeki- orada selsebil diye isimlendirilen bir pınardandır" şeklinde geçer. Anlaşılacagı üzere Selsebil, bir cennet ırmagıdır. Osmanlı

Devleti'nde selsebil, kelimenin ikinci manasından yola çıkılarak peş peşe akan çeşmeler için kullanılmıştır. $öyle ki: Çeşme üzerinde alt alta dizilmiş küçük haznelerin en üsttekine su dolar. Taşa n su diger hazneye, o dolunca digerine ve digerlerine düşer. Böylece çok hoş bir su sesi oluşur. Osmanlı insanı evlerinde veya cami önlerinde su sesiyle dinlenmek istediginde selsebil çeşmelerden istifade ederdi. Hemen her

işi

incelikli olan

ecdadımızın

selsebil çeşmeler vas ıtas ıyla hayatın akışını, evliligi, muhabbeti, bir arada olmayı ve daha pek çok şeyi anlatmaya çalıştıgı muhakkaktır.

46 YEDİKITA KA'>IM 2016/ SA'ı199

~L:S .. BİR SADAKAT BELDESİ il

KUTAHYA Kütahya, İç Anadolu ile Ege' nin birleşme noktas ına yerleşmiş bir şehrimizdir. Antik cağlara varan bir geçmişe sahip Kütahya'nın adı d a pek çok Anadolu şehri gibi Latinceye dayanır. Kütahya adı şehrin ilk sakinlerinden olan Frigler tarafınd an verilmiştir. Kotiaetion, Katiaion, Cotyaeium, Cotyaeum ve Cotyaium, Kütahya'nın eski isimleridir. Strabon, bu isimlerin tamamının "Kotys'in Şehri" manasına geld iğini söyler. Kotys, Romalı bir ko mutandır. Selçuklular, şehri fethettiğinde ismini de fethetmiş ve "Kütahiye" deyiverm işlerdir. Kütahiye zamanla Kütahya olmuştur. Bir sadakat ve sükunet abidesidir Kütahya. Zira Anadolu' nun "bir" oldugu dönemde nasıl birliğe hizmet etmişse, ayrı düşüp beylik beylik bölündüğü zaman da öylece sadık kalmıştır Kütahya' nın halkı. Osmanlı'nın tarih ufkunda görülmeye basladığı devirlerde Kütahya' da Germiyanoğlulan Beyliği hüküm sürmektedir. Sultan Murad Hüdavendigar'ın oğlu Yıldırım Bayezid, Germiyanoğlu Süleyman Bey'in kızı ve Mevlana Celaleddin Rumi'nin oğlu Sultan Veled'in torunu Devlet Hatun ile izdivaç eder. Devlet H atun, çeyiz bohças ında Kütahya'yı

taşımaktad ır.

Bu evliliğin çeyizi olarak Kütahya ve civarı Osmanlı'ya verilir. Timur, Ankara Savaşı sonrası şehri yeniden Germ iyanoğlu Yakup'a verse de Germiyanoğlulları sadakatten vazgeçmez ve fetretin hemen ardından yine Osmanlı'ya tabi olurlar. Doğrusu çeyiz hadisesi de, Germiyanoğlu Yakup Bey'in vefat ederken Osmanlı'ya tabi olmayı vasiyet etmesi de oldukça enteresan ve tarihte eşine az rastlanır birer firaset örneğidir. Kütahya, Fatih devrin e kadar Ankara merkezli Anadolu Beylerbeyliği'ne bağlı id i. 1451 senesinde beylerbeyiliğin merkezi oldu ve dört as ır boyunca öyle kaldı. Sadakatinden dem vurduğumuz Kütahya halkının, isyanlar s ıras ında ortaya koydugu tavır da ilginçtir. Anadolu Eyalet valisi o lan Can Mirza Pasa'nın, Osmanlı'ya isyan eden Abaza H asan Pasa ile birlik olması sonucu Kütahya halkı ayağa kalkm ış ve Can Mirza Pasa' nın askerleri, halk tarafından telef ed ilmiştir. Can Mirza Pasa, isyanı bastırmak için gön derilen orduyu yenmiş ama Kütahya halkını yenememiştir.

Yunan işgalinde ise kendi ke ndini koruyan şehirlerden b irid ir Kütahya. Öyle ki Kütahya ilçelerinden olan Emet' e "Gazi" unvanı verilmesi gündeme gelmiş, daha sonra bu teşebbüs akamete uğram ıştır.

SAYl99/ KASIM201BYEDİKITA 47

48 YEDİKITA KA'>IM 2016/ SA'ı199

TÜRKİYE'DE BİYOGRAFİ GELENEGİ

PROF. DR. ALİ BİRİNCİ

iyografi veya terceme-i hal, bir insanın çevresiyle bağ kurmas ı için gerekli ilk bilgidir. Tarih de aslında kişilerin bilgisiyle veya kahramanların hikayesiyle, ondan önce de peygamberlerin hikayesi veya siyeriyle başlar. Biyografi bilgisi devreden çıkarılırsa bir insanın içinde yaşadığ ı cemiyeti tanıdığından bahsedilemez. İkinci bir husus da bir cemiyetin geçmişteki ve hal-i hazırdaki kıymetlerini tanımak, iyi insanlarını ve iyi eser bırakmış insanlarını tanımak bir kişinin o cemiyetle kaynaşması için ilk şarttır. Tabi bu biraz da insan tabiatıyla alakalı bir şey. Biyografi bizim özellikle yakın tarihimiz için vazgeçilmez bir bilgidir. Ama iş in doğrusu, meslektaşlardan, edebiyatçılardan ve tarihçilerden bahsediyorum, biyografinin önemini fark ettiğimize dair işaretler çok az. Neyi kastediyorum? Bir kere Türkiye' de klasik devirde INDAN DERLEDİGİMİZ BU yani şair tezkirelerinden DR. ALİ BİRİNCİ, OSMANLI'NIN itibaren Cumhuriyet'e • LERİNE VERDİGİ EHEMMİYETTEN, kadar çok zengin bir biyografi geleneğimiz var. PILAN ÇALISMALARDAN Tarih kitaplarında da var : TOPLUMU TANIMAYI, MÜNEWER bu. Tabakat kitapları var K SARTI SAYiYOR ... İslam tarihinde. Dünyada biyografiyi kültür olarak daha ciddiye alan devletler var, toplumlar var. Herkesin bildiği bir iki örnek vereyim. Mesela Ömer Rıza Kehhale'nin Mu'cemü'lMüellifın isimli eserinde 18 bin 615 biyografi var. Takdir edersiniz ki bu iyi bir rakam. Sonra yine H ayreddin Zirikli'nin El-A'lam'ı 10 kitap (8+2) ki Arap meşhurları ansiklopedisidir, çok ö nemli ve kapsamlı bir eserdir. Benim bildiğim İng iltere'yle Fransa' da milli biyografi ansiklopedileri var. SAYl99/ KASIM201BYEDİKITA 49

İki sene Kırgızistan' da bulunmuştum. Orada da biyografide

neler yapıldığını merak ettim. Sekiz ay kadar Rusça kurslarına gitmiştim. Bu vesileyle biyografi alanında ve Türk tarihi alanında

neler yapıldığını araştırdım. Mesela Rusyi Biyografiçeski di Biyobibliyografiçeski Slovari, yani Rusça Biyografi veya Biyobibliyografi. Sözlükleri yazanların biyografisine biyobibliyografya diyorlar Batı' da malum. Ben bu kitabı gördüğüm zaman neredeyse yarı kalp krizi geçirdim. 1954'e kadar Rusya'da biyografiye dair yazılmış bütün kitapların içinde geçen isimlere dair alfabetik bir liste var. Namık Kemal de var Türklerden. 54'e kadar yapılmış bütün biyografik yazılar ve kitaplar var. Türkçede b unun benzeri yok mesela.

"YAKIN TARİHİMİZDE İSTİKLAL MAHKEMELERİ Yani kısaca şunu söylemek istiyorum; HAKKINDAKİ BİR KİTAPTA BİRÇOK İSİM YER biyografi bilgisi tarihin ve edebiyat tarihinin üretimi olan ilk bilgid ir. ALIYOR. AMA ACIKLI BİR SEY VAR: İSKİLİPLİ Şimdi Osmanlı tarihinde 19. asrın ATIF HOCA'NIN İSMİ BU BİRİNCİ BASKIDA sonundan itibaren biyografi ilminde, ÜSKÜPLÜ ATIF DİYE GEÇİYOR ... " bugün hatırladığımız Mehmed Süreyya Bey ismi öne çıkıyor. Yani biyografiye önem veren, biyografiye ö mrünü vermiş kişiler var. Bunun dışında birkaç ismi hatırlayacaks ınız, İb nüle min M ahmud Kemal İnal, yine C umhuriyet' in ilk zamanlarında Kafzade Faizi'ye kadar 96 fasiküllük bir Türk Şairleri ansikloped isi çıkaran Sadeddin N üzhet Ergun ... Biyografik Bilgi Üretimi Artmalı Osmanlı

tarihinde biyografinin enteresan bir geleneği var, o da Bir kişi öldüğü zaman -bilhassa yüksek memurlar- o kişinin sicilinin özeti çıkarılıyor ve büyük ölçüde gazetelere veriliyor. Mesela yine Osmanlı tarihinde basıla n enteresan biyografilerden birisi, 1327' de Vilayat-ı O smaniye' d e Müstahdem Vülatın Terceme-i H al Hülasalarını Mübeyyin Defter. Yani Osma nlı Valilerinin Kısa H ayat Hikayeleri. Burad a 24 valinin biyografisi var. Bunla rı şu na örnek olması maksadıyla söylüyorum. Osma nlı tarihinde biyografiler ciddiye alınmış. Bu vesileyle zama n zama n dikkate değer biyografi kaynaklan neşredilmiştir. Bunun acıklı tarafı ise şu: Türkiye' de bu biyografi kaynaklan derlenmemiştir maalesef... şu:

Yine II. Meşrutiyet devrinde bir başka biyografik kaynak Mir' at-ı Sicill-i Memurın-i Osmaniyye isminde fas iküller halinde çıka n bir kaynaktır. O kaynak da -bildiğim kadarıyla- İnkılab-ı Ahir-i O smani' deki Rical-i Afife-i Devlet ismini taş ıyor. İçindeki fotoğraflar gayet güzel ve net . Ama bu biyografi kaynakları tespit edilmediğ i için ve bunları keş if biraz tesadüfi olduğ u için bu kaynaklar biyografi araştır malarının kaynağı olarak kullanılmamaktadır.

Türkiye' d e biyografi bilgisi üretimi belli derecede d e olsa var. Ama iş in kötü tarafı Türkiye'de biyografi başka ülkelerde de olduğu gibi teşkilatlana ma mıştır. Yani esas itibariyle kurumların yaptığ ı biyografiler sicilin özeti şeklindedir. Yine de büyük

50 YEDİKITA KA'>IM 2016/ SA'ı1 99

kardır.

Mesela yukarıda bahsettiğim kitapta geçiyor. 1881' de Rus çarı Alexander emir vermiş , bir Ru s biyografi.si hazırlayacaksınız diye. 24 cilt. Muhteşem bir kitap. Bazı biyografiler kitap hacminde. Bizde böyle bir biyografi. yok ama son zamanlarda mesela Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi'nde çok önemli biyografiler var. Eksikleri tamamlanıp bir müstakil biyografi. ansiklopedisi şeklinde basılabilir. Bizde biyografik bilgi üretimi eksik, ama işin bir başka felaketi şu: Maalesef üretilen biyografik bilgiler de araştırmalarda kulla nılmamaktadır. Mesela Türkiye'de 1946'da Türk Meşhurları diye tek ciltlik bir biyografi. çıktı. İbrahim Alaaddin Gövsa'nın. Doktora tezi hacmindeki bazı yayınlarda bu biyografi.deki bilgiler bile kullanılmamaktadır. Halbuki her tarihçinin ve edebiyatçının evinde hiç değilse bir tane bulunmalıd ır. Hiç değilse, diyorum. Çünkü bende iki tane var. Biri okulda biri evde.

Yedekliyorum. Çünkü bir isim aklıma geldiğinde hemen bakmam lazım, evi bekleyemem. Yaşanmamış

Hayatlar, Yazılmamış Eserler

... Mesela Tarık Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasi Partiler isimli kitabında, Keçecizade İzzet Fuad Paşa ile Müşir Fuad Paşa'yı aynı adam zannetmiş. Keçecizade İzzet Fuad Paşa'nın Frans ızca ve eski yazı birçok kitabı var. Aynı adam zannedince, Müşir Fuad Paşa'nın kitabı diye İzzet Fuad Paşa'nın kitapla rını a nlatm ış . Ve o rtaya büyük bir felaket çıkmış. Üstelik bunlar daha d ün yaşaya n adamlar. Keçecizade İzzet Fuad Paşa 1928' de ölüyor. Mü şir Fuad Paşa 1931'de ölüyor. Burada bir başka felaket var, o da ş u: Bu araştırmalarda meslekten kişilerin yazdıgı kitaplardaki biyografik felaketler de pek az kişi tarafından fark ediliyor veya fark edilmiyor, ama bunların tashihi için de kimse eline kalem almıyor. Bir başka örnek: Yakın tarihimizde İstiklal Mahkemeleri hakkında bir kitap var. İçinde birçok isim geçiyor. Ama acıklı bir şey var: İskilipli Atıf Hoca'nın ismi bu birinci baskıda Üsküplü Atıf diye geçiyor. Benim bu konudaki bir eleştirim üzerine, bu kitab ın ikinci baskısında indeks tamamen ortadan kaldırıldı. Çünkü bazen aynı isim iki veya üç yerde geçiyor. Geçenlerde yeni baskısı çıktı. Aldım. Aynı yanlışlar yine var. Yakın tarih hakkında birisi bir şey yazacaksa z ikrettiği isim hakk ında asgari bilgi bilecek. Ve neredeyse kimsenin soyadı yok. Burada muhakeme edilen, asılan bazı kişilerden -mesela Ertuğrul Şakir bunlardan biridir- bütün hayatlarının hesabı soruluyor. O zaman adam ı ta nımak lazım. Sadece mahkeme zabıtlarını yeni harflere geçirmek tarihçilik veya araştırmacılık değildir. Şimdi efendim, neden biyografi. yazıyorsun d iye soruyorlar. Bir kere benim zevkim adam tanımak. İkincis i; erbab-ı kalemin kıymetini bilmek bana düşer, diyorum. Burada tevazua aykırı bir şey görebilirsiniz ama görmeyin. Bir kere benim zevkim, bir kitapsever olarak, ki ilkokul 3. s ınıftan beri yaptığım tek şey kitab ı sevmek, erbab-ı kitabı tanımak. Hele de hakkında bir şey yoksa! Bunların bazıları hiddet neticesinde yazılmış yazılardır. Mesela ilk yazılarımdan biri "Hayreddinler Meselesi" diye bir yazı. Burada, ismini de verebilirim, üstatlardan Ahmed Güner Sayar'ın Osmanlı İktisat Düşüncesinin Çagdaşlaşm as ı d iye bir tezi var. Orada "H ayreddin" diye bir imza var. Türkiye iktisat meselelerine dair yazılar yazan ilk insan. Terakki gazetesinde yüze yakın yazıs ı var. Fakat bu H ayreddin'in, üstadın yazd ığı gibi, Sadrazam

SAYl99/ KASIM201BYEDİKITA 51

Tunuslu H ayreddin Paşa ile alakası yok. Bu H ayreddin, Lehli H ayreddin. Polonya' d an gelmiş. O rad a iktisat okumuş . Batı iktisat bilgisini kendisiyle beraber doğrudan doğruya Osmanlı'ya, İstanbul 'a getirmiş; kalemiyle yaşayan bir insan. Ama Tunuslu H ayreddin'le alakası yok. Ve o kitaptaki temel tezlerden biri, Tunuslu H ayreddin' in o yazıları yazdığı hakkındadır. Kitabı okuyunca, o zaman as istandım, bu kadar yanlış ı ben bile yapmam diye sinirlendim. Hayreddinler Meselesi diye bir yaz ı yazdım. Ç ok alındı tabii. Bizde doğru söyleyeni çok fazla kucaklamıyorlar. İkinci Meşrutiyet'te Refık H alid diyor ki: "Tamam anladık. Anladık yani. 'Merhaba kör kadı!' demek yasak bu memlekette ama hiç değilse köre, müsaade edin de, şaşı diyelim!" İşte o günden beri değişen bir şey yok. İşte bu yazıyı yazmıştım. Hayreddin püskülüne kadar tanınıyor dedim. Çünkü Lehli Hayreddin' in fesinde kirli bir püskül olduğunu Ahmed Rasim yazıyor. Tabii, siz kişiyi tanımazsanız, o nu konuşturamazs ınız. Veya yanlış kiş iy i konuşturursunuz. Yakın tarihimizdeki felaketlerden birisi bu .

Anadolu Muhammediye Okurdu!

bir günü toplanıyorlar, açıyorlar bir Serencam, Muhammediye, Ahmediye. Okuyup okuyup hem ağlıyorlar hem de oradan İslamı ve insanı değerleri kazanıyorlardı. Buna dikkatinizi çekmem lazım. Okuyan yazanların hayat hikayeleri arşivde var ama bir felaket d e var: Bizd e arşivlere girmek çok zor. H atta ben, epey bir arşivci eli eteğ i öptü m. Zama n zama n arşivlerden kovuldum, Maliye Baka nlığı'na kadar çıktım, çü nkü malumunuz Emekli Sandığı Maliye Bakanlığı'na bağlı. Arş ivler aslında biyografin in kıymet biçilmez hazineleri. Bilhassa Emekli Sandığı Arşivi 'nde, adamın öldüğü t arih ve hıs ım akrabası bulunuyor. Fakat Türkiye' de arşivlerde çalışmak için büyük bir çileyi göze almak lazım. Son za ma nlarda arşivde çalışmak yasaklandı a ma şöyle bir şey var, üniversite arşivlerinden de bilgi çıkarmak, dosya çıkarmak çok zor. Mesela DilTarih'te hocalardan birkaç kişi nin dosyasını fışledim, O sman Turan hocan ın dosyasını fişlemek iki haftamı ald ı, çünkü fotokopi almak yasak. Yani bizde sicil arş ivlerine özellikle bir "kirli ça maşır bohçası" muamelesi yap ılıyor. Jön Türklerin tarihini yazan -Jön Türklerin İbnülem in'i d iyebilirsinizAhmed Bedevi Kuran var. Hakkında hemen hemen hiçbir şey yoktur, olan bilgiler de yanlıştır. Mesela C avit O rhan Tütengil, "Ahmed Bedevi Kuran Jöntürklerin tarihini yazmak için memuriyet bile yapmamıştır" diyor; halbu ki Toprak M ahsulleri Ofısi'nden emekli. Fakat adam kitaplarını bastırmak için emekli maaşı istememiş, büt ün a idatlarını toptan aldırmış ve kitaplarını bastırm ış. Kitapları çok önemli, çün kü o dünyayı tanıyor. Onun dosyası için Toprak M ahsulleri'ne gitmiştim. 30 yıl abi dediğim bir adam dosyayı getirdi ben heyecandan raşeler geçiriyorum, d edi ki: Ne istiyorsan sor, ben söyleyeceğim, dosyayı eline vermem. Kala ka ldım. Al dosyayı başına çal d eyip dışarı çıkmak var, a ma diğer

Efendim, Türkiye' d e biyografinin birinci kaynağı hiç şüphes iz arşivler. Emekli Sandığı Arşiv i'ne girmezseniz, sağlam bir biyografi. çıkmaz ortaya. Çünkü Türkiye' de okuyan yazanlar hep devletten maaşlı. Bu, Türkiye' de böyle. Batı' d a böyle değ il. İbnülemin uzun uzun anlatır; Müstecabı İsmet, "Ben kalemimle yaşarım" demiş, başına gelmeyen kalmamış . Ç ünkü yaşayamamış, çünkü ortam müsait değil. Böyle d erken sizi yanlış şartlandırmayayım. Zira Osmanlı' da kültürün yaz ılı kaynaktan çok bir sözlü kaynağı var. Anadolu' da düne kadar, köylerde bile okuma odaları vardı. Ağa odaları, haneda n odaları vardı, camilerin odaları vard ı, köy odaları ... Bu bakımd an yazılı kültür ün darlığı toplum için çok fa zla mesele teşkil etmiyord u. Sözlü kültür bunu bir bakıma telafi. "EFENDİM, TÜRKİYE'DE BİYOGRAFİNİN BİRİNCİ ediyordu. Za man zaman rastlıyoruz: KAYNACI HİÇ ŞÜPHESİZ ARŞİVLER. EMEKLİ Osmanlı' da okuma yazma azdı, SANDICI ARSİVİ'NE GİRMEZSENİZ, SACLAM BİR cehalet çoktu falan ... Bu doğru değ il. Benim çocukluğumda bir BİYOGRAFİ ÇIKMAZ ORTAYA. ÇÜNKÜ TÜRKİYE'DE Ayşe Ana vardı; bizim köyün bir OKUYAN YAZANLAR HEP DEVLETTEN MAAŞLI. mahallesinde. Bütün köye yayın BU, TÜRKİYE'DE BÖYLE. BATI'DA BÖYLE DECİL. yapıyordu. Çünkü eski yazı okuma İBNÜLEMİN UZUN UZUN ANLATIR; MÜSTECABI yazma bildiği için haftanın belli

İSMET, 'BEN KALEMİMLE YAŞARIM' DEMİS,

BASINA GELMEYEN KALMAMI$ ... " 52 YEDİKITA KA'>IM 2016/ SA'ı1 99

taraftan da Ahmed Bedevi'yi tanımak var. Asabıma hakim olabildim. Sordum, söyledi. Sonunda okuyamad ığı birkaç vesika vard ı, onları bana okuttu ve Ahmed Bedevi'yi öyle yazdım.

Münevver Olabilmenin Şartı Arşivlerle alakalı en büyük felaketlerden biri

şudur: İstanbul Üniversitesi arş ivi ünlü bir rektör tarafından çöpe atıldı. Ş imdi, İstanbul Üniversitesi

Kırgızistan' da Manas Üniversitesi'nde çalıştım.

G itmeden onu arşive indirdim. Dedim ki bak, II. Meşrutiyet'in idarecileri Talat Paşa'ya kadar burada. Dört parmak kalınlığ ında Talat Paşa dosyası vardı. Ben geldim, şube müdürü hepsini çöpe göndermiş. Hızla Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'ne gittim, acaba yanlışlıkla oraya mı gitti diye. Oraya da gelmedi dediler.

Bir gün Adalet Bakanlığı'nda birkaç kişiyi yazmak istedim. Birisi de 92 yaşında rahmetli olan A li Himmet Berki. Ali H immet Berki önemli bir adam. H em eski hukuku, hem yeni hukuku bilen bir insan. 1950'li yıllarda emeklilik yaşı doluyor, emekliye ayrılmak istiyor, fakat izin vermiyorlar, yerini tutacak adam yok d iye. Fakat hastayım, filan derken galiba Bir başka husus; 11. Meşrutiyet idarecilerinin, Talat 92 yaşında ölüyor. İki oğlu profesör, biri devletler Paşa'ya kadar, dosya ları İçişleri Bakanlığı'ndaydı. hukuku, diğeri medeni hukuk: Osman Fazıl Berki İçişleri Bakanlığı'nda fakülteden arkadaşım müsteşar ve Şakir Berki. Himmet Berki için Adalet Bakanlığ ı vekiliydi bir ara. Ben 2002-2004 arası bir ara Arşivi'ne gitmiştim. Adalet Bakanl ığı Arşivi'nde indirdiler beni, toz toprak içerisine. 40 civarında Sicill-i Ahval Defteri gördüm. Oradan Tarih Kurumu vasıtasıyla 40 civarında Sicill-i Ahval'i yani Osmanlı adliyesinde çalışanların sicillerini kurtardık. arşiv inde,

Türkiye'nin gerek fende gerek edebiyattarihte bütün hocalarının sicil dosyaları yani hayat hikayeleri var. Ben bunlardan büyük bir kısmını 7-8 aylık mücadeleden sonra satın aldı m, Tarih Kurumu'na kazandırdım. Ama büyük bir ızdırapla. Bir felaket bu maalesef...

Bizim tarihimizde biyografisi yazılması gereken çok insan var. Mesela Şeyhülislam Yahya Efendi'nin hayatı başlı başına bir roman. Neden Baki'nin bir romanı olmasın. Batı' da biyografi. hala revaçta. Mesela Fransa' da bizim Deli Petro ded iğimiz, Fransızların Pierre le Grand dediği Rus Çarı, yani bir başka ülkenin d evlet adamları hakkında bile sular seller gibi kitap yazılıyor. Türkiye' de yakın tarihi, yakın edebiyat tarihini veya içinde yaşadığı toplumu öğrenmek isteyenlerin tanıyacağı ilk kiş iler evvela kendi alanında çalışanlardır. Bir bakıma kendi ilminin kendinden önceki temsilcileridir. Karacaoğla n

gibi biz de "kim var imiş biz b urada yoğ iken" demek zorundayız. Bunu dediğimizde mesleğimiz in veya içinde yaşad ığımız toplumun biyografik bilgisine müracaat etmeliyiz demektir. İçinde yaşadığımız toplumu tanımak da entelektüel veya münevver olabilmek için ilk şarttır, d iyoru m. il Not: Bu yazı Prof Dr. Ali Birinci tarafından 27 Mart 2015 tarihinde İstanbul Medeniyet Üniversitesi'nde verilen "Neden Biyografi?" başlıklı konferanstan derlenmiştir. (Deşifre: İlker Süleyman Doğan.)

İbnülemin

Mahmud Kemal İnal SAYl99/ KASIM201BYEDİKITA

53

Tarih Ambarı ESKİNİN KİMLİGİ:

••

••

MUHUR ühür, ziynet için kullanılan bo ncuklara ad olan 'mühre' kelimesinden çıkmıştır. Sebebi de mühürlerin akik ve

Mühürlere isim yazılması mutlaka adet degildir. H erkesin kendine göre bir alameti, izi de mühür olabilir. Mesela, Avrupa hükümdarlarının mühürleri resimli ve nakış işlemeliydi. H atta kendi resimlerini Süleymani türden taşlardan yapılmasıdır. havi olanlar da vardı. Mühür manas ında kullanılan 'ha.tem' kelimesi de Peygamber Efendimiz (s.a.v.) civar hükümdarları hitam (son, bitim) kelimesinden türemiştir. 'Hitam' İslamiyet' e davet buyurmak üzere yazdıkları bir şeyi mühürleyecek balçık demektir ki, önceleri mektuplarına 'hatem-i risalet'i (Peygamberlik mührü) mühür mumu yerine balçık kullanırlardı. basmışlardı. Komşu hükümdarlara mektup yazılması Hatem, mektup üzerine vurmak için üstünde resim irade buyruldugu zaman, Ashab-ı Kiram'dan bir zatın veya bir tür işaret hakkedilmiş o lan şeylerdir. Bu usul "Ha.temsiz mektuba bunlar itimat etmezler." demesi üzerine, h a.tem ittihaz buyrulmuştur. Mısır'da H z. Yusuf zamanınd an beri bilindigi gibi, Yahudilerde de 'Mühr-i Süleyman' denilen şekil olarak H atem-i n ebevi gümüşten olup yüzük taşı siyah akiktendi. Bu ha.tem Peygamber Efend imiz'in (s.a.v.) tanınmıştır. Kısacası, mühür eskiden beri bütün fani aleme veda buyurdukları ana kadar sağ' elinde doguda biliniyordu. Mühürler türlü maden ve taşlar üzerine kazınır bulunmuş, sonrasında Hulefa-i Raş idin'e intikal ve Üzerlerine isim, resim, arma, beyit, ata sözü vs. etmiştir. yazılırdı. Romalılarda

bir kimseye mühür teslimi, o şahıs hakkında olaganüstü muhabbet ve güven duymak d emekti. Avrupa'nın eski kavimleri, muhafaza edecekleri eşya üzerine balmumu ile mühür vururlardı.

çile çektigi Uludag'ın, İstanbul ve Marmara Denizi'nin güneydogusunda bulunması ve eski adının Keşiş Dagı olması sebebiyle güneydogudan esen rüzgara 'keşişleme' dendigini. .. Dervişlerin

54 YEDİKITA KA'>IM 2016/ SA'ı199

Tepeden İnme Aniden, çaresi olmayan bir durumla karşılaşıldığını anlatmak için kullanılan bu tabir için şu hikaye anlatılır: Büyük balık, etrafına yavrularını toplamış, onlara nasihat ediyor ve başlarına gelebilecek tehlikeleri anlatıyormuş: "İşte yavrularım, demiş. Buna olta derler, ucundaki yeme aldanıp da sakın ağzınıza almayın. Buna zoka derler, sakın yutmayın. Buna ağ derler, içine düşmemeye çalışın. Buraya dalyan derler yakınından dahi geçmeyin." Bu sırada balıkçının birisi aniden serpme ağını yukarıdan aşağıya salmış. Ana balık ortada, yavruları etrafında, hepsi de ağın içinde kalıvermişler. Yavrular, analarının yüzüne bakarak hayretle sormuşlar: "Peki ama, sen bize bu tehlikeden hiç bahsetmedin. Bu ağdan nasıl kurtulacağız?" "Yavrularım, demiş ana balık. Buna tepeden inme derler. Hiç çaresi yoktur."

ARŞINLA

KEBAP, SAYIYLA DOLMA Eski

zamanın restoranlannın

nastl oldugu, ne tarzda döşendigi, hizmet adabt gibi teferruatlan o devre ait kitap ve gravürlerden az da olsa ögrenmek mümkün. Eski aşçt dükkanlannda keyif ve insafa kalmtş porsiyon usulü yerine uzunluk, agtrlık, sayı ve lokma hesabı ile yemek verildigini muhtelif devirlere ait narh defterlerinden ögrenebiliyoruz. Bugün bize tuhaf gelir ama, mesela Sultan İbrahim zamanında 1640 (Hicri 1050) yılında tanzim ed ilmiş narh defterine göre, o devirde şiş kebabı arşın üzerinden; yahni, kuşbaşı kebap, pilav tartı ile, lahana dolmast ise sayı ile sattlmaktad tr. İşte, defterin aşçılara ait o lan ktsmından bir bölüm: Koyun yahnisi: O kkast, 18 akçe. Sıgır yahnisi: Okkası, 9 akçe. H alis koyun etinden kafte: On dirhemi, 1 akçe. Lahna sarması: 20 tanesi, 1 akçe. C iger kebabt: 40 büyük lokması, 1 akçe. Pirinç pilavt: 100 dirhemi, 1 akçe. Şiş kebabt, yanın zira' lık: Bir ş iş dolusu, 1 akçe. (1 zira': Kolun dirsek ile parmak ucu aras ındaki mesafe)

ALiMMi CAHiL Mi? Maarifteki görevlilerin yaptıklarına akıl sır erd iremeyen Fazıl Ahmet (Aykaç) onları şöyle hicvetmiş:

Alimse Maarif ehli Tercih ederim uluma cehli (Milli Eğitim Bakanlığı'nda çalışanlar alimse, cehaleti ilme tercih ederim.)

SAYl99/ KASIM201BYEDİKITA 55

..o C a.ı

>a.ı 32 a.ı

..o C

~

~

u

~ C1J

1= C1J N

C1J

cı...

56 YEDİKITA KA'>IM 2016/SA'ı199

SAYI 99/ KASIM 201BYEDİKITA

57

AHM ET APAYO IN

Geçtiğimiz mayıs ayında Yedikıta

Dergisi - IFA (Uluslararası Kardeşlik) Derneği işbirliğiyle bir haftalık Bangladeş seyahati gerçekleştirdik ve Bangladeşli Müslüman kardeşlerimizin misafiri olduk. Eskiler, bilinmeyen beldelere yapılan seyahatleri kendi özünü bulmaya yönelik bir arayış olarak addederlermiş. AHah'ın bize bahşettiği maddi ve manevi nimetlerin kıymetini anlayabilmek için kısa bir ders, ufak bir hayat tecrübesi ... angladeş, dünyanın en kalabalık ülkelerinden biri. Hatta Türkiye ile karşılaştıracak olursak Bangladeş, İç Anadolu Bölgesi' nden az daha küçük ama, barındırd ığı nüfus Türkiye'nin yaklaş ık iki buçuk katı. H al böyle olunca da insanın olmadığı bir sokak bulmak neredeyse imkansız. Gözünüzün alabileceği her köşe bucak insan, insan ve insan ... Hatta nüfus kalabalığı sebebiyle yerleşim yerlerinin hemen hemen hiç bitmediğini söylemek de mümkün. Şöyle ki, bir beldeden başka bir beldeye geçtiğinizi ancak tabelalar değiştiğinde anlıyorsunuz. Kalabalık nüfus ve yetersiz topraklara bir de geçmişte yaşanan sömürgecilik eklenince ülkenin maddi imkanları, kiş i başına d üşen maddi gelir vs. konusunda söylenilecek pek bir söz kalmıyor.

Yıllar

Sonra Gelen Bağımsızlık

Bangladeş 1971 yılına kadar yaklaş ık 24 yıl Pakistan'ın "Doğu Pakistan" isimli bir eyaletiyken, bu tarihte bağımsızlığını kazanmış. Öncesinde de İngilizlerin sömürgesindeki Kıta Hindi'nde Bengal Eyaleti'ymiş. Bugün ise ülkenin üç tarafı Hindistan topraklarıyla, bir tarafı ise denizle yani Bengal Körfezi ile çevrili. Bu sınır komşuluğu Hindistan' ın ülke üzerindeki kültürel ve siyası etkisini de kaçınılmaz kılmış. Ü lke bağımsızlık mücadelesin i sürdürdüğü yıllarda özellikle mahallı dil olan Bengalce için yoğun mücadele verm iş. Ancak günümüzde hakim dil, ne yazık ki İngilizce.

Ülkede devlet başkanı halk tarafında n beş yılda b ir seçiliyor. Devlet başkanı aynı zamanda s ilahlı kuwetlerin d e başı. Ayn ca başkan yardımcısını, başbakanı ve bakanlan, yüksek mahkeme başkanını ve diğer hakimleri de devlet başkanı seçiyormuş . Yani ü lkenin yasama, yürütme ve yargı organlarında tek ve en yetk ili kiş i devlet başkanı. Son devlet başkanı seçimlerinde ise halkın seçimlere katılım oranı % B'lerde kalmış .

Okuma Yazma Bilmeyen Alimler(!) Bangladeş için medreseler ülkesi demek hiç de yanlış olmaz. En ufak bir yerleş im yerinde dahi en az b ir medrese bulunuyor. Başkent Dakka' da ziyaret ettiğimiz bir medresede 500 talebe bulunuyordu. Yaşlanna göre sınıflara ayrılmış talebeler gündüz eğitim gördükler i yerleri, akşam olduğunda döşeklerini serip yatakhane, yemek vakitlerinde de yemekhane olarak kullanıyorlarmış. Ülke genelinde yoğUn rağbet gören ve gen elde ücretsiz olarak eğitim veren bu gibi medreselerde talebelere ön ce Kur' an-ı Kerım öğretiliyor, ardından

A Medrese talebeleri ..... Banglades'in yetimhaneleri ülkenin özeti. Kalabalık ve yoksul... Yetimlerden biri

T

En yaygın ulasım aracı riksa

hafızlık eğitimi veriliyor ve son olarak Arabi ilimlerde tahsil yaptmlıyor. Ancak bu med reselerden hoca s ıfatıyla mezun olan talebeler medrese eğitimi alırken n ormal bir o kulda eğitim görmedikleri için ve gen elde çok küçük yaşlarda medreseye girdikleri için Bengalce okuma ve yaz mayı bilmiyorlar. Dolayıs ıyla mezun olduktan sonra da işsiz sınıfına dahil oluyorlar. Bu meselenin çözümü h er iki şekilde eğitim veren kuru mların adedini ülke genelinde arttrmak olsa gerek. İşte iFA Derneği d e faaliyetlerini bu maksatla yürütüyor.

SAY199/KASM2016YEIJİIIIA 59

Ulaşım

Eski bir İngiliz sömürgesi olan Bangladeş'te trafık soldan işliyor yani şoför koltugu sagda bulunuyor. İlk kez bu

durumla karş ılaşa nlar ilk zamanlarda garipseyebilirler, hatta kendilerini yanlışlıkla şoför koltugunda bulabilirler. Toplu ulaş ım aradannda kapı, pencere, ayna ve far türünden kullanımı Bangladeş için lükse kaçan parçalar ise bulunmuyor. Normal şartlarda bir aracın olmazsa olmazları için; direksiyon, fren ve gaz pedalını sayabiliriz. Bangladeş'te bunlara b ir parça daha eklemelisiniz; korna ... Çünkü burada trafık koma yard ımıyla ilerliyor. Dolmuş tarzı otobüsler d uraklarda biraz yavaşlıyor. Muavin vazifesini üstlenmiş şahıs durakta bekleyen yolcuları kollarından tutup ufak bir harekede otobüsün içine, tabiri caizse fırlatıyor. Özellikle şehirlerarası yolculuklarda toplu taş ıma hiç güvenli degil. Zira bazen iki şeridi bir yolda ilerlerken bir birini sollama yarışma girmiş ve karşınızda sıralanmış üç arada birden karşılaşabiliyorsunuz. Otobüslerin üzerinde hiçbir güvenlik tedbiri olmaksızın seyahat etmek ise en cesurca alışkanlık. Bangladeş'te

Asya ülkelerine h as ulaş ım aradan da bulunuyor. Riksa ve CNC ... Riksa üç tekerlekli bir bisiklet. Arkasında 2 kiş ilik bir koltuk bulunuyor. Şehir içinde çok yaygın ve hızlı bir ulaş ım aracı. Ancak yoğUn trafıgin ve şiddetli korna seslerinin de müsebbibi bu riksalar. Bunların elektrikli olanları da varmış . Ama yoğUn elektrik kullanımı sebebiyle başkent Dakka'da bunlara müsaade ed ilmiyormuş. Gelelim CNC'ye. Bunlar için yine üç tekerlekli, ancak otogaz ile çalışan motosiklet d iyebiliriz. Bangladeş'te petrol yok ama dogalgaz yoğUn bir şekilde bulunuyor. Bu sebeple de hemen hemen bütün araçlar, buna kamyonlar da dahil, otogaz ile çalışıyor.

Baslıca Mesele İssizlik Bangladeş lilerin temel sorunlarından biri işsizlik. İşs izlik ve yoğUn nüfus ucuz iş gücünü de beraberinde getirmiş diyebiliriz. Ü lkede çalışanların çogu tekstil atölyelerinde çalışıyor. Bir tekstil işçis i aylık ortalama 38 dolar maaş alıyor. Dünyanın sayılı tekstil markaları Bangladeş'teki ucuz iş gücünün imkanlarını sonuna kadar kullanıyor. Lakin insanların s ırf çaresiz oldukları için, buna razı olduklarını eklemek lazım. Zira arkalarında devasa bir işsizler ordusu var. Yani kısaca, 38 dolar kazanmak hiç kazanmamaktan evladır.

Belki bunun için farklı bir başlık açmak lazımd ı ama yeri gelmişken bahsedelim. Bangladeş'in kısmen Hint

Banglades'e yolu düsenler kısmen bu yazida anlatılanlardan farklı bir ülkeyle karsılasabilirler. Seyahatimiz boyunca misafir oldugumuzu hiç unutmadık ve umduğUmuzdan tiyade buldugumuzla iktifa ettik. Bu yazıda da elesttrmekten ve kötü olanı görmekten çok lslam aleminin dertleri ile dertlenmeyi ve bu dertleri sizlere duyurmayı gaye edindik. Zira herkesçe malumdur ki, "Bir milletin ihyası; kötülerin imhasıyla değil, genç neslin eğitim ve terbiyesi ile mümkündür."

• Pazarda kurutulmuş balıklara rastlamak mümkün. Nehirlerden, denizlerden ve göletlerden toplanan balıklar kurutulup farklı zamanlarda tüketiliyor IM 2016/ SA'ı1 99

r, ·

-

-= = -

1111111

111111

~

1

~

~ ~

-• -~

1111111

1

~

ürekli ve sıkı bir şekilde çeşitli yönleriyle eleştirilen mevcut eğitim sistemimizin belki de en büyük zaafı, toplumdaki zeki, kabiliyetli, dahi insanları çekip çıkaramamak ve onları sıradanlaştırarak köreltmektir. Bu da bir eğitim sisteminin niteliksizliği için yetecek bir nakısadır. Halbuki Osmanlı eğitim sisteminde bu zaaf büyük ölçüde yoktu. Enderun Mektebi sıra dışı uygulamalarıyla en zekileri çekip çıkarıyor ve devlet hizmetinde kullanıyordu. D evletin uzun süreli hayatının sırlarından biri bu kurumdur. Ancak Enderun mektebi hakkında bildiklerimiz son derece sınırlıdır. Bu yazıda, Enderun Mektebi hakkındaki özgün bir kitap çerçevesinde söz konusu mevzuya değinilecektir.

Enderun Mektebi Nedir?

Enderun mektebi, -genel kabule göre- Sultan İkinci Murad devrinde kurulmuş ve Fatih Sultan Mehmed zamanında kurumsallaşmış, 80-100 arasında yetenekli gencin sıkı bir şekilde yen i bir kimlik ve kişilik kazandığı yerdir. Burası, devletin merkez ve taşra, askeri ve mülki personelini yetiştirmek için milliyetine bakılmaksızın liyakat, kültür ve disiplini merkeze alan felsefeye sahip bir eğitim merkezidir. Sıkı bir devşirme politikasından sonra İstanbul'a getirilen gençlerden en yeteneklileri belli süreçlerden geçtikten sonra Topkapı' daki Enderun'a ayrılırlardı. Enderun'un anlaşılabilmesi için öncelikle devşirme sistemine bakmak gerekir. Devşirme sisteminin esası da askerlik ve savaş esirleriyle ilgili bir meseledir. Devşirme sistemi Osmanlı askeri sisteminin bir uygulaması olarak Selçuklu pratiğinin etkileriyle ortaya çıkmıştır. Zamanla üst düzey devlet adamı yetiştirmek için Enderun'un personel ihtiyacını karşılamak amacıyla da iş görmeye başlamıştır.

Enderun Mektebi Üzerine Araştırmalar Enderun Osmanlılarda devlet adamı yetiştirme, meritokrasi, Mektebi hakkında ideal devlet ve toplum tasavvurunun üstün zekalıların eğitimi denildiğinde akla öncelikle sahibi Platon' dan hareketle şöyle bir değerlendirmede Enderun Mektebi gelir. Halbuki Enderun, modern bulunur: "Eflatun, eğer Osmanlıların tatbik etmekte dönemin okul sistemi ve anlayışı ile izah edilebilecek oldukları eğitim sistemlerini görebilseydi, bundan çok ve karşılaştırılabilecek bir kurum deg'ildir. Kendine kuşkulanacaktı. Osmanlılar, hayat boyu süren, ruh ve has, tarihi ihtiyaçlar doğrultusunda var olmuş ve bedenlerin eşit derecede üst düzeyde eğitildiği, asker modernleşme döneminde de (İkinci Mahmud H an sivil ayrımının yapıldığı, devletin en akıllı insanlar sonrası) kendiliğinden tarihteki yerini almıştır. tarafından idare edildiği bir sistem kurmuşlardı. Acaba Burada üzerinde durulması gereken önemli bir nokta Osmanlılar, Eflatun'u yakından tanıyorlar mıydı? vardır. Hemen herkesin hayranlıkla söz ettiği bu orijinal Bu bilinmese de onlar tatbikat sahasında Eflatun'un kurum hakkında bugüne kadar yapılan araştırma sayısı prensiplerine iyice yaklaşmışlar, hatta bazı hususlarda bir elin parmağını geçmeyecek kadar azdır. Bugüne Eflatun'u da geçmişlerdir". Bir başka Batılı da, "Türk milletinin başarılarına şaşmamak lazım, çünkü onlar elit kadar Enderun Mektebi üzerine Türkiye'de sadece bir doktora tezi hazırlanmıştır. Ü lker Akkutay'ın büyük kadroları nasıl yetiştireceklerini, gençleri nasıl disipline ölçüde ikincil kaynaklardan yararlanarak hazırladığı tezi edeceklerini biliyorlar. Onları sistem mükemmel klasik devirden ziyade, modernleşme dönemi Enderun insanlar haline getirirken , kab iliyetlerine göre taltif sistemini anlatmaktadır. Aynı yazarın etmesini de biliyordu". Osmanlı baslıklı ansiklopedideki Bu kısa değerlendirmelerin işaret makalesi de tezin özetidir. ettiği iki ana eğitim mekanizması Enderun Mektebi üzerine büyük Osmanlı Medreseleri ve Enderun kısmı arşiv vesikalarından ve birincil Mektebi' dir. Bunlardan ikincisi kayn aklardan yararlanılarak hazırlanan Osmanlıların en özgün eğitim önemli bir doktora tezi ise H arvard mekanlarından biri, hatta Ü niversitesi'nde Bernatte Miller yeganesidir. Galip ihtimalle devletin ilk zamanlarında bu kurumun ortaya çıkmasında Roma ve Bizans devlet geleneklerinden etkilenme Enderunlu Abdüllatif, Ayine-i Derun (Haz. Ahmet aı:ııı Köç). Çamlıca Basım Yayın. İstanbul. 2015 söz konusuydu. Batılı bir seyyah, Osmanlı eğitim sistemi ve

SAYl99/ KASIM201BYEDİKITA 67

tarafmdan 1941' de yapılmıştır. Görebildigimiz kadarıyla söz konusu egitim kurumu hakkında en detaylı ve güvenilir araştırma hala bu eserdir. Aynı yazarın doktora tezinden önce de yazdıgı birkaç makale bulunmaktadır. D oktora tezlerinin de kaynagı olan orijinal Enderun tarihleri ise oldukça azdır. Bu durum, konu üzerine araştırma yapmayı kısıtlayan sebeplerden biridir. Mevcut tarihler içerisinde ise en genişi, Tayyarzade Ata'nın Tarih-i Endernn başlıklı eseridir. Ancak bu eser, 19. yüzyılda kaleme alınmış ve Enderun'un son zamanlarına şahitlik etmektedir. Mehmet Arslan tarafından beş cilt halinde Latinize edilen eser, Enderun hakkında ayrıntılı bilgiler sunmaktadır. Bu kitapla benzer kaderi yaklaşık aynı tarihlerde Enderun' da yaşayan ve 19. yüzyılın başlarını anlatan Hafız Hızır İlyas Aga'nın Letaifi Vekayi'-i Enderuniye başlıklı kitabı paylaşmaktadır. Eser, önce Cahit Kayra tarafından özetleme ve sadeleştirme yapılarak yayımlanmışsa da tam metin Ali Şükrü Çoruk tarafından Latinize edilmiştir. Enderun Mektebi araştırmacılarının ve egitim tarihçilerinin sıklıkla başvurdukları diger bir eser ise, yazarı belli olmayan, ancak anlattıkları bakımından yine 19. yüzyılı mevzu edinen İstanbul Atatürk kitaplıgında kayıtlı Enderun Mektebi Tarihi isimli kitaptır.

Kim Ne Yazdı? Bu sıra dışı egitim ve siyaset akademisiyle ilgili birincil kaynaklar şimdilik bunlardan ibarettir. Bunların yanında, Halit Ziya Uşaklıgil'in Saray ve Ötesi başlıklı hatıraları, İsmail Hakkı Baykal'ın 1953'te hazırladıgı Endernn Mektebi Tarihi, Fethi İsfendiyaroglu'nun 1952 tarihli Galatasaray Tarihi başlıklı eseri ve Mehmed Zeki Pakalın'ın Osmanlı

Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü

eserindeki ilgili maddeleri önemli ikincil kaynaklar durumundadır. Pakalın, Hafız Refik'in Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası'ndan uzun alıntılar yapmıştır. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi'ndeki Mehmet İpşirli'nin "Enderun", Abdülkadir Özcan'ın "Devşirme" ve Kemal Beydilli'nin "Yeniçeri" maddeleri de bu kurumu daha çok yukarıdaki eserler ve bazı orijinal arşiv kaynaklarından hareketle anlatan kısa ancak en önemli yazılardır. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti'nin Saray Teşkilatı başlıklı önemli eserinde Enderun'dan ziyade Topkapı Sarayı'na bir bütün olarak bakar ve Enderun'un içerigi, işleyişi, pedagojisi vb. nitelikleri hakkında detaylı bilgi vermez. Osmanlı tarihini farklı yönleriyle anlatan büyük

68 YEDİKITA KA'>IM 2016/ SA'ı199

:ö C:

co

"O C:

.:::

co

ro ,o, co co (1) (1)

co

:c -~ C:

·;:::;

co

:c

ansiklopedilerden Güler Eren'in editörlügünde hazırlanan Osmanlı ansiklopedisinde Akkutay'ın kısa yazısından başka makale yer almaz. Yine Türkler ansiklopedisinde de Enderun hakkında müstakil yazı yoktur. Osmanlı tarihinin siyası yönünü bütün ayrıntılarıyla anlatan H ammer, N. Jorga ve W. Zinkeisen de sadece Enderun'a degil, diger egitim, kültür ve dini kurumlara yer vermemişlerdir. Yılmaz Öztuna, Ziya Nur Aksun ve diger önde gelen Osmanlı tarihçilerinde de Enderun hakkında yukarıda zikredilen eserlerin anlattıklarından ileride ayrıntı yoktur. Bu kitaplarda ve popüler tarih dergilerinde sıklıkla çıkan Enderun yazılarında verilen bilgiler yukarıda ilk sıra araştırmaları ve ikinci sıradaki Osmanlı vakayinamelerinin tekrarından ibarettir. Gülay Yılmaz'ın son zamanlarda gerek devşirme, gerek Enderun Mektebi üzerine yaptığı araştırmalar son derece orijinaldir. Enderun Mektebi tarihi ile ilgili bu literatür bize şunu apaçık göstermektedir: Bugüne kadar Enderun hakkında yazılanlar büyük öküde Tayyarzade Ata, Hızır İlyas gibi sayıları son derece sınırlı birkaç kitaba dayanmaktadır. Bu kurumun özellikle klasik dönemi hakkında arşiv kaynaklarına dayalı geniş çalışma/

lar henüz yoktu r. Literatür büyük oranda tekrarlardan ibarettir. Osmanlı tarihiyle ilgili çalışmaların küresel bir standart kazandıgı, birincil kaynaklara erişimin kolaylaştıgı şu günlerde Enderun Mektebi yeni baştan incelenmeyi bekleyen önemli konulardan biridir.

• •• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •• • • • • • • • •

----------------

il

oldukça degerlidir. Bu kısa bilgilerden sonra ise, her bir odada görevli olan ve buralardan egitim alarak üst Enderun Mektebi hakkında birinci el kaynak olarak kademelere geçen kişilerin listeleri, kendileriyle ilgili en son yayımlanan çalışma Çamlıca Basım Yayın bazı şahsi bilgileri de içerecek tarzda uzun bir şekilde tarafından hazırlanan eserdir. Ahmet Köç'ün '½yine-i sıralanmıştır. Bu uzun listede, Enderun' dan mezun olup Derun, Osmanlı'ya Devlet Adamı Yetiştiren Mektep: Enderun-ı Hümayun" başlıgıyla modern bir tarzda yayına memur olanlar, özel görevlere getirilenler, Sarayda hususi işlere ayrılanlar, yazarın kitabı yazdıgı sırada ber-hayat hazırladıgı eser Enderun araştırmalarına yapılmış en olanlar yer almışlardır. Bu ham verilerden hareketle özgün katkılardan biridir. birçok son dönem Osmanlı memur, devlet adamı ve Kitabın cilt, kagıt, mizanpaj kalitesi bakımından sanatkarı hakkında farklı bilgiler bulmak mü mkündür. bir Çamlıca klasigi oldugu açıktır. Kitabın asıl degeri, Kitabı yayına hazırlayan bu listelerden hareketle, farklı verdigi özgün bilgilerin yanında, Osmanlıca metnin latinize edilmesi, ayrıntılı bir dizinin hazırlanmış olması, yöntemler izleyerek, istatistikler ve çapraz tablolar oluştursa, karşılaştırmalı bilgiler verse elbette daha yayına hazırlanan kitap ve Enderun Mektebi hakkında kıymetli bir neşir olabilirdi. yaklaşık elli sayfayı bulan bir yazıya ve oldukça geniş bir kaynakçaya yer verilmesidir. Kitabın giriş kısmında konu Enderun'un Ardından

Ayine-i D erun ve Önemi

bütün detaylarıyla anlatıldıgı gibi, Enderun Mektebi üzerine kaleme alınmış araştırmaların kahir ekseriyeti görülmüştür. Bu haliyle Ayine-i Derun kitabı, eski eserler nasıl yeniden yayına hazırlanabilir, hazırlanmalı sorusuna verilebilecek en güzel bir cevaptır.

Enderunlu Abdüllatif in, Ayine-i Derun adlı eseri, Enderun Mektebi araştırmalarına şüphesiz degerli bir katkıdır. Ancak Tarih-i A ta'daki zaaf bunun için de söz konusudur. Bu zaaf da bütün bu eserlerin Enderun'un en parlak ve faal dönemlerinde degil, belki de en zayıf, Kitabın yazarı Enderunlu Abdüllatif hakkında yeterli kapanmaya yüz tuttugu devirlerde yazılmış olması ve bilgi maalesef yoktur. Kitaptan da anlaşıldıgı ü zere bu zat bu devri anlatmasıdır. Bilind igi üzere Sultan Üçüncü Enderun' d an yetişmiş ve burada uzun süre cografya ve Selim' den başlamak üzere Osmanlı devlet ricali, içinde riyaziye dersleri vermiştir. Eserini bastırmak üzere verdigi bulunulan buhrandan kurtulma çaresi olarak klasik dilekçe (1872) ve görevindeki başarıları sebebiyle devlet kurumları tedricen bırakmayı, yerine Batılı tarzda taklit nişanına layık görülüp rütbe-i ula ile ödüllendirild igi kurumlar inşa etmeyi uygun buldular. Bunun neticesinde tarihe (1895) bakıldıgında, yazarın 19. yüzyılın ikinci Sultan İkinci Mahmud (1826 sonrası) zamanında saray

yarısında yaşadıgı anlaşılmaktadır.

Enderunlu Abdüllatif, içinden yetiştigi ve görev yaptıgı kurum hakkında yeterli bilginin olmadıgından bahisle burasını tanıtmak amacıyla bu kitabı kaleme aldıgını belir tmektedir. Kitabı yayma hazırlayanın belirttigine göre, Letaifi Enderun ve Tarih-i Ata temel kaynakları olup onlardan etkilenmiştir ve eser oldukça sade bir lisanla kaleme alınmıştır. Ayine-i Derun, ekseriyeti tablolardan oluşan yaklaşık 112 sayfalık bir eserdir. Öncelikle Enderun'un nasıl ortaya çıktıgı kısmen hikayeleştirilerek anlatılmıştır. Kısaca Enderun'a seçilme ve kayıt şartlarına deginilmiştir. Ardından Enderun Mektebi'nin sınıfları, buradaki hiyerarşi, kıdem, dersler ve genel egitim ve ahlak kurallarına deginilmiştir. Hırka-i Şerif ziyareti, hazine-i hümayun ve Enderun'a mahsus edep ve terbiye ayrıntılı olarak tasvir edilmiştir. Enderun ile ilgili bazı ıstılahı tabirlerin açıklandıgı kısım ve mevcut Enderun mahalleri (eski eserler, iç ve dış kapılar, Hırka-i Sa'adet dairesi kapısı vb.) üzerine verilen izahat

erkanının günlük faaliyetlerinde ciddi degişimler başladı.

G eleneksel askeri müzik (mehter) ve oyunlardan cirit ve bazı askeri talim teknikler yasaklanırken klasik giysilerden başlık ve gösterişli kürklere de son verildi. Devlet ihtiyaç

duydugu devlet adamını artık Enderun' dan degil, öncelikle Avrupa'ya gönderdigi gençlerden temin etme yolunu tercih etti. Kısa bir süre sonra da modern okullar açılarak hızla yükselen bürokrasiye memur yetiştirilmeye gayret edildi. Ardından 1859'da Mekteb-i Mülkiye açılarak orta seviye devlet adamlarının yetiştirilmesi öngörü ldü. Islahat Fermanı'nın ilanının ardından gayrimüslimlerin de devlet bürokrasisinde memur olabilmelerinin yolu açılınca, her etnik ve d ini gruptan çocugun alındıgı Mekteb-i Sultani 1868' de tam bir Fransız taklidi olarak açıldı. Aslında bu okul bir anlamda modern Enderu n görevini üstlenmişti. Osmanlı sarayının maalesef tıpkı H arem dairesi gibi tam bilinmeyen Enderun'u, Tanzimat sonrasında kendi kaderine terk edildi. Fiilen bitmiş olan saray mektebinin resmen sona ermesi için 1908 ihtilalini beklemek gerekti. il SAYl99/ KASIM201BYEDİKITA 69

Vesikalar Arasında

HAcı MEHMET özsEK

ACTIKLARI KUYU MEZARLARI OLACAKTI OSMANLI-AVUSTURYA HUDUDUNDA GARİP BİR HADİSE Eski devirlerin iki büyük rakibi Osmanlı ve Avusturya-Macaristan İmparatorlugu'nun Birinci Dünya Savaşında aynı safta yer almasından 4 yıl kadar önce, günümüzde Hırvatistan toprağı olan Severin ve Tomor arasındaki Osmanlı,Avusturya hududunda yaşanan hadiseler, iki devlet arasındaki tansiyonu üst seviyelere kadar çıkarmıştı. ..

70 YEDİKITA KA'>IM 2016/ SA'ı199

smanlı'nın,

vesikalarda 'Nemçe' yahut 'Beç' o larak geçen Avusturya ile münasebetleri 16. yüzyıla kadar gider. Bu devirlerde batının en güçlü devleti olan Avusturya ile dogunun en güçlü devleti Osmanlı arasında Mohaç Meydan Savaşı (1526) ile başlayan mücadeleler, 19. yüzyılın sonlarma kadar devam etmiştir. Eski devirlerin iki büyük rakibi Osmanlı ve Avusturya-Macaristan İmparatorlugu'nun Birinci Dünya Savaşı'nda aym safta yer almasmdan 4 yıl kadar önce, günümüzde Hırvatistan toprağı olan Severin ve Tomor arasmdaki Osmanlı-Avusturya h ududunda yaşanan hadiseler, iki devlet arasmdaki tansiyonu üst seviyelere kadar çıkarmıştı. 1906'da İstanbul'a gelmiş Avusturya Ordusu'ndan askerı bir heyet

Bu ayki vesikamızda, 1910 yılında gerçekleşen bir hudut ihlalini ve yaşanan siyasi ve askeri değişimlerin diplomasi alanındaki yansımalanm göreceğiz. Vesikaya göre, on beş jandarmayla hududa gelen bazı Avusturyalılar, Osmanlı toprağında olan kapatılmlŞ kireç kuyulanm açmaya kalkmışlar, üstelik devriye gezen Osmanlı askerlerine de ateş açmışlardır. Kendilerine derhal silahla karşılık verilmiştir. Ertesi gün meseleye el atan hudut memurlannm Avusturyalılardan aldıktan cevap ise, bu hadiseye yanlışlıkla kendilerinin sebep oldugudur...

Günümüz Türkçesiyle: BAB-IALİ İçişleri Bakanlığı Haberleşme

Dairesi Birinci şube 1079 Dış işleri Bakanlığı' na Özet Avusturya hududundaki hadiseye dair Devletli efendim hazretleri 26 Teşrin-i Ewel 1326 tarihli ve 1071 rakamlı tezkirenize cevaptır. Avusturya hududunda Severin ile Tomar arasmda meydana gelen hadiselerin tafsilatına dair Kosova vilayetinden alman telgrafın sureti ekte tarafımza gönderildi. İncelendiğinde anlaşılacağı üzere Osmanlı arazisi dahilinde bulunmasmdan dolayı birkaç sene ewel kapatılan kireç kuyulannın, Avusturyalılar tarafından on beş jandarma nezaretinde tekrar açılmas ma teşebbüs edilmiş, oradan geçen ve iki askerden ibaret bulunan devriyemize Avusturya jandarmalan pusudan ateş etmişlerdir. Bunun üzerine Ofça'dan derhal iki bölük asker ve birçok jandarma, daha sonra da bir taburla bir bölük mitralyöz getirtilip sabaha kadar ormana yaylım ateşi açmışlardır. Ertesi gün de hudut ve jandarma karakollan hızla vaka yerine giderek Avusturya memurlan yla görüştüklerinde Avusturyalılar hadiseye yanlışlıkla kendilerinin sebep olduklanm itiraf SAYl99/ KASIM201BYEDİKITA

71

66 ll.\lS / 9Wl V\IIS'V')I

Vllll!Oll ZL

Ol/BLl 'SAS "8H

ı ...-r:1 ~':"P(,ır~,.-- \ "

{

V

'':J•~' \

V>

~

~"'.':'.;.1, "~.ff".'

,..-h~

~

:.-r:-,.,..r~~:'ix>,-i'.17~t>,,:-)~, ur r ,-~ ~ry, ~-;j,i; '.Yljei--.. 'i,:;l.f1 ,;-:r:.. "~1 ~ ,,. "Jr ·rr, •,:;-,:..,.,....&-, • rv....,...ı? "(' .:-) ,,,.. ,; . 1 ~ ~ rj"~rn ,,..,.,1,.;/!.ı . . . '

.~

',.:,,,,ı,,..,_,._ ;_" ı r" """ı 'ı;:,;,,' ',-j ,.ı;,ir- •;,.r..rv, .~" ...:_.. . •ı ı r- '.q,-, r' '=' f"r'."' ~" ~ ,-:o/J :" "~ ~~ '?"~ ,;~,.,.''~r: "·r'+r'l ' 'fi ;f ~ ~~ ~:'1"!:" '.'1 ' '.1.e I'

/

J



1,,· - r;.r':

·, . •

,

o •

, 1

,

-

..

.

~



1

..

1



K

1,

•1 ' 1

• • 1 •

,v ' : .ft ,.,. " ' ~ " , '·' .'"':., , .,, ; vr ;,

f'

;

'l".'1 ~ r-:--j ,.." 1''/'" :ı,> jr,,........ T ~~; .... ' '~ı:;17, ''.'1.~ ~t ,(:,. r,.,;,:-:.,_,~ fy,:-- ...,r~:7 f' ;.( •,r;.,,,.·:r v;-~ ,~ r('(( ;-( :17?" :-r,ıoo~\ .:.1T_,. ..,..a.;. . pfı.. ~ I wUtJj

.J.j_,.,:;.;. ..,,.. .._.ı-u .:.ır_,. ~.,. .al.r.$.•.ı~.ilö (,.i..>) • .ıJ-..tı.1 ~ .,~,., ~ p "::....J,ı • ,j.ı., .)~ )l.l .:.;, .,.ı.. (J,i.~) $,,4::t.J..I J\..:..I '14.YJ ı!U"",... .:Jf

-~

..vı e.ı.J,,.

-..Jıı,,. .,.,. ~)ı~ .,;; ;.-11) .:.utı ~ .:.ıT_,. ~ı.,- OJ,f~ ,JT "".J~ •ti> .ı,fp ·>AÜı. 4

.d',ı.s,Jj ~.,.ı .Jı..:.A ~J,,..:vı ;._.ı! _,. • ~ ' ,~, ;._.,ı M-1. ,.;.,.->.4·;.. .:.ıT •JJ""--'!~~,

;,,_;Jı_
View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF