YEDİKITA 97 (EYLÜL 2016)

February 4, 2018 | Author: hamza.firat | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

TR YEDİKITA DERGİSİ SAYI 97 (EYLÜL 2016)...

Description

-

__,,,

j

. l

Abone Merkezi I!] •~ I!]

firl@a www.camllcacocukderglıl.com

~ 0212 657 88 00 Dlhlll: 7102 ~ ~ WhatsApp Abone Hattı: 0530 285 38 04 (!]~



YEDIKITA

AYllK TARİH Vf KÜlTÜR DrnGİSİ fylül 2016 - Sayı 97 ÇAMLICA BASIM YAYIN VE TİC. A.Ş. Adına Sahibi Ahmet TEM İZ S. Yazı İşleri Müdürü Kemal ERKAN Genel Yayın Koordinatörü Ömer Faruk YILMAZ Yayın Koordinatörü Ahmet APAYDIN Editör Tunahan KANICI Editör Asistanı Emre BOYACI Yayın Kurulu Selman SOYDEMİR - Osman DOGAN Soner DEMİRSOY - İbrahim COŞKUN - Faruk ÇINAR

Yedikıta'dan

Yasin ÖZKAN Grafik Tasarım Kerem NALIN Tasarım Uygulama Süleyman KÖKLÜ Grafik Koordinatörü Eyyüp ÇA~IRGÖZ Kurumsal İletişim Hüseyin

GUNEY

İsmail GÜR - Kemal AYDIN

Dijital Arşiv Çaml ı ca Dijital Hukuk Müşaviri Av. Ali ÇAVUŞOGLU Web Tasarım Siraceddin EL Kütüphane ve Arşiv

Kemal ÖNCEL - Abdullah AKAR Zeynel Abidin AYGÜN - Cemil KOCABIÇAK Yönetim Yeri Alemdar Mah. İncili Çavuş Sokak No:9A Sultanahmet / Fatih - İstanbul Baskı ve Cilt Fazilet Neşriyat

ve Tic. A.Ş. Mimar Sinan Cd. No 52 Güneşli - Bağcılar/ İSTANBU L Bağlar Mh.

Matbaa Sertifika Na: 16384 Dağıtım YAY-SAT Yayın Süresi-Türü Aylık-Yerel

Süreli

ISSN 1308-5379

Avrupa Bayii ENDER GMBH Melatener Weg 18 - 50825 KÖLN Tel. +49 221 690 58 90 - Fax. + 49 221 690 589 29 [email protected] YEDİKITA Dergisi'nin bütün yayın hakkı. Çamlıca Basım Yayın

ve Tic. A. Ş.'ye aittir. Dergiye gönderilen yazılar. yayınlansın yahut yayınlanmasın iade edilmez. Dergimiz yazılar üzerinde gerekli müdahaleyi yapma hakkına sahiptir. Dergide çıkan yazılar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir. Dergide yayınlanan yazı ve reklamların her türlü mesuliyeti yazarlarına ve sahiplerine aittir.

İRTİBAT ve ABONE (0212) 657 88 00 - 7102 Bağlar Mh. Mimar Sinan Cd. No: 52 Güneşli - Bağcılar/ İSTANBU L [email protected] Yazı İşleri (0212) 657 88 00 - 7103 WhatsApp Hattı: 0530 285 38 04 Çamlıca Basım Yayın ve Tic. A.Ş . Ziraat Bank. IBAN TR81 0001 0021 0550 723 1 7750 02 Akbank IBAN TR60 0004 6011 9388 8000 0135 18 www.yedikita.com.tr [email protected] - [email protected]

1) @ /yedikitadergisi

~ /yedikita

u sayımızda, Birinci Dünya Savaş ı yıllarına gidiyor ve o tarihlerdeki Osmanlı-Güney Afrika ilişkilerine farklı bir pencereden bakıyoruz. İtilaf Devletleri'nin üç büyük sömürgeci gücünden biri olan İngiltere, Müslümanların yaşad ıgı diger sömürgeleri gibi Güney Afrika'da da Osmanlı hilafet makamının nüfuzundan endişe d uyuyor ve bu nüfuzu kırmak için halka şirin gözükmek dahil elinden geleni yapıyordu. Esasında Osmanlı, İslam'a hizmet maksadıyla Güney Afrika' daydı ve orada, görülmemiş b ir insanlık anlayışıyla hareket ediyordu. Yoksa asla zengin altın ve gümüş madenleri için gitmemişti o topraklara. İlk defa yayınlanan belge ve bilgilerle savaş sırasında Osmanlı­

İngiliz diplomatik mücadelesi, Güney Afrika' da akis bulan

Çanakkale Zaferi, ön ce hapsedilip sonra şü pheli bir şekilde vefat eden Osmanlı'nın ilk ve son G üney Afrika konsolosu Mehmed Remzi Bey ve onun ismini hala soyadında taşıyan torunu Helene Hanım'ın anlattıkları bu ayki dosyamızda Halim Gençoglu tarafından yazıld ı. Vekaleten eda edilebilen ibadetlerden olan hac için Osmanlı devrinde düzenlenen hac vekaletnamelerini Murat Kargılı, "Orta Asya'yı Osmanlılar idare etsin" diyen Buhara hanının 130 yıldır hac ibadetinden mahrum olduklarını anlattıgı mektubunun hikayesini Prof. Dr. Mustafa G üler, birbirinden güzel eserler yayınlamış b ir Osmanlı yayınevi olarak Asar-ı Müfıde Kütüphanesi'ni ve faaliyetlerini Harun Tuncer, Konya'nın en eski yerleş im mahallerinden Sille'yi İlker Süleyman Dogan kaleme aldılar. Bilvesile Kurban Bayramı'nızı tebrik ederiz Gelecek sayımızda

buluşmak dilegiyle ... SA'ı197 / ffiÜL2016 YEDİKITA

3

1

1

1

İ!ker Sületman Doğan

ESRARENGiZ SiLLE

Halim Gençoğlu SUİJv\STE KURBAN GİDEN OS:MANLl KONSOLOSU

MEHMED . REMZi BEY

Helene Remzi Bey

"BEN BİR OSMANLI TORUNUYUM'' 4

YEDİKITA EYLÜL2016/SAY197

54

Harun Tuncer

ASAR-1 MÜFİDE KÜTÜPHANESİ

SOSYAL DERGİ EYLÜL'DE NE OLDU? HABERLER DEVLETİN BEKASI

6 7 8 12

İÇİN YEDİ TAVSİYE

Murat Kargılı

HACILIGIN DELhJ

" HACVEIQ\LET. NAMELERi

NE HALDE? 21 ANIN HİK,\YESİ 36 TARİH Aı.\ılBARI İSİMDEN

44 52

MÜSEMMAYA BERCESTE 61 YAP/BOZ MEYDANI 62 BEYAZIT OSMANLI 68 İL~IİYESİNDE İSTİHDAM

VESİKı\L\R ARASINDA

72 OSMANLI 74

BASININDAN BULMACA 78

Prof. Dr. Mustafa Güler

ORTA ASYA'YI OSMANLILAR . .

iDARE ETSiN

SA'ı1 97 / ffiÜL2016 YEDİKITA

5

Sosyal Dergi Facebook Recep Kütüklü Yedikıta'yı

almak istiyorum Almanya'dan. Buraya gönderim yapıyor musuz? Yedikıta

Dergisi

Değerli

takipçimiz. Dergimizin yurtdış ına gönderimi bulunmaktadır. Ayrıntılı bilgi için www.abo nem.org adresini ziyaret edeb ilir veya abone danışma merkezimizi arayarak yardım alabilirsiniz. Abone danışma merkezi:

0212 657 88 00 - 7102

İbrahim Kurt Severek okuyorum.

@fatbetsarkassss @Yedikita bir sayısına dah a merakla gömülüyorum ...

@fthy61 Yedikıta

tarihe b ir not düşüyor ve gündemin içinde kaybolan insanımıza tam manasıyla bir tarih aynası oluyor ... @Yedikita karmakarış ık

@musab751 @Yedikita medrese eğitimi makaleniz oldukça

Bu Sayfa Sizin .. Siz de yorum ve fotoğraflarınızı Yedikıta

Dergisi'nin facebook, twitter ve instagram hesaplarına

mesaj atarak veya # yedikita etiketiyle paylaşabilirsiniz.

6

YEDİKITA EYLÜL2016/SAY1 97

faydalı

Instagram @sametocakk Severek takip ettiğim ve okuduğUm dergilerinizin gerçekten gün üm üz gençlerine bir ışık ve bilgi kaynağı olduğuna inanıyorum ve devamının gelmesini temenni ediyorum, bütün ekibe teşekkürler inşallah mob il uygulamalarda da b irlikte oluruz

VEYSEL SEKMEN

'I•

EYLÜL'DE

Kanuni Sultan Süleyman Vefat Etti 2. Dünya Savası Basladı Almanya'nın Polonya'yı işgal

etmesiyle başlayan

İkinci Dünya Savaşı

Osmanlı Devleti'nin 10. padişahı ve 89. İslam halifesi Kanuni Sultan Süleyman 46 yıllık padişahlığı müddetince 13 kez sefere çıkmış ve saltanatının 10 yıl 1 ayını seferlerde geçirmiştir. Son seferi olan Zigetvar ku şatmasında nihai hücumdan önce vefat etmiştir.

( 7 Eylül 1566)

insanlık

tarihinin görmüş olduğu en kanlı savaşlardan biridir. 19391945 yılları arasında devam eden savaşta 40-50 milyon insan hayatını

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hicret Etti

kaybetmiştir. Savaşa

Birleşik Krallık,

Sovyetler ABD, Çin ve Fransa, Müttefik Devletler olarak; Almanya, İtalya ve Japonya, Mihver Devletler olarak katılm ıştır. Birliği,

( 1 Eylül 1939)

Preveze Deniz Zaferi Barbaros Hayreddin Paşa kumandasındaki Osmanlı donanması

ile Andrea Doria idaresindeki Haçlı donanması Yunanistan'ın

kuzeybatısında

Preveze' de karşı karşıya geldi. Savaş, Osmanlı donanmasının kesin zaferiyle neticelendi. Bu zafer neticesinde Akdeniz' de Osmanlı

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hazreti Ebubekir (r.a.) ile Mekke' den Medine'ye hicret için yola çıkmışlardı. Sevr mağarasına saklanan Efendimiz ve yol arkadaşını müşrikler takip etmiş ancak mağaranın önüne örümceğin ağ örmesi ve güvercinin yuva yapmas ı gibi mucizelerle müşrikler amacına ulaşamadan gitm işlerdir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buradan Kuba'ya gelmiş ve Kuba Mescidi' ni yaptırm ıştır. Daha sonra Ranuna Vadisi'nde ilk Cuma namazı kılınmış ve nihayetinde Medineli Müslümanların karşılamasıyla Medine'ye varmışlardır.

( 24 Eylül 622)

donanmasına karşı

koyabilecek bir donanma kalmadı ve Osmanlı hakimiyeti başladı.

( 28 Eylül 1538) SA'ı1 97 / ffiÜL 2016 YEDİKITA 7

EM RE BOYACI



MACARISTAN'DA OSMANLI • TEKKESi BULUNDU

acaristan' ın Zigetvar şehrinde TİKA tarafından Kanuni Sultan Süleyman'ın iç organlarının defnedildiği türbeyi bulma amacıyla başlatılan kazı çalışmalarında, Osmanlı dönemine ait tekkenin kalıntılarına ulaşıldı. Kazıda yer alan Türk yetkililerin yapmış olduğu açıklamaya göre 2015 yılındaki çalışmalarda Kanuni Sultan Süleyman'ın iç organlarının defnedildiği türbe bulundu. Bu yılki çalışmalarda ise önce Soku llu Mehmed Paşa tarafından yaptırılan caminin kalıntılarının, ş imdi ise tekkenin bulunduğu ifade edildi.

OSMANLl·AÇE

İLİŞKİLERİNİN

477. YILI KUTLANDI

Y

aklaşık

önce başlayan Osmanlı-Açe münasebetlerinin 477. yıldönümü Açe'de düzenlenen merasimle kutlandı. Osmanlıların Açe'ye geldiklerinde kaldıkları Bitai bölgesinde yapılan törenlere halk büyük ilgi gösterdi. 10 Ağustos 2016 tarihinde yapılan programa Osmanlı soyundan gelen Açeliler de katıldı.

8

YEDİKITA EYLÜL2016/SAY1 97

5

asır





PARGALI IBRAHIM PAŞA CAMİİ

YIKILMAK ÜZERE ulgaristan' ın Razgr~t (Hezargrad) şehrindeki Pargalı Ibrahim Pasa Camii Osmanlı'nın Balkan topraklarına miras bıraktığı en eski eserlerden biri. UNESCO Kültürel Anıtlar Listesi'nde bu lunan cami yıllardır atıl bir vaziyette ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Balkanlarda ayakta kalmış en büyük Osmanlı mimari eserlerinden biri olan cami 30 yıldır restorasyon için uzanacak bir yardım eli bekliyor.

B

ISOYILLIK . KIŞLA EGITIM VE •• •• • KULTUR MERKEZi OLACAK



orum'un İskilip ik~sinde, Osmanl~ ~evleti tarafından askerlerın toplanma, eğıtım ve sevk merkezi olarak kullanılmış yaklaş ık 150 yıllık Redif Kışlası, Orta Karadeniz Kalkınma Ajansının (OKA) desteğiyle restore edilerek eğitim ve kültür merkezi olarak hizmet verecek.

Ç

SA'ı1 97 / ffiÜL 2016 YEDİKITA

9

••





HAZRET·I IBRAHIM'IN (A.S.) • • MAKAMI YENiLENiYOR azret-i İbrahim'in doğduğU rivayet edilen ve Şanlıurfa' da en çok ziyaret edilen yerlerin başında gelen makam, restore ediliyor. Projeye göre ziyarete kapatılan makamın havalandırma sistemi, su ve elektrik tesisatı ile Balıklıgöl' e bakan kısmı yen ileniyor.

H

1 OYEDİKJTA tYLÜL2016/SA'ı1 97

BAG I MSIZL I KLAR N I N

25, YILINDA

TÜRK CUMHURiYETLERi SEMPOZYUMU

GELECEK PROGRAMLAR 11. Uluslararası Büyük Türk Dili Kurultayı

-

655. KIRKPINAR YAGLI . . GURE$LERI SONA ERDi Edirne'de düzenlenen 655. Tarihi Kırkpınar Yaglı Güreşleri'nde finalde Mehmet Yeşil Yeşil'i yen en Recep Kara başpehlivan oldu. Final müsabakasında 2009 ve 2010 yıllarının başpe hlivanı Mehmet Yeş il Yeş il ile meydana çıkan Recep Kara yaklaş ık 60 dakika süren mücadelenin sonunda altın puanla rakibini mağlup etti ve 2004, 2007 ve 2008 yıllarının ardından 4. kez başpehlivan oldu.

Düzenleyen: İ. D. Bilkent Ü niversitesi, Türkiye Azerbaycan Dayanışma Vakfı vd. Tarih: 25 - 28 Eylül 2016 İrtibat: www.bilkent.edu.tr/ dil_kurultay Yer: Budapeşte-Macaristan Konu: Türk dilinin öz zenginliğini meydana çıkarmak, o nu dünya dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek, Türk dili ile ilgili gelişmeleri görüşmek, yeni tespitleri tartışmak. Bagımsızlıklarınm

25. Yılında Türk Cumhuriyetleri Sempozyumu

Düzenleyen: Ahmet Yesevi Ü niversitesi Tarih: 6-7 Ekim 2016 İrtibat: http://turkcumhuriyetleri.yesevi. edu.tr/ Yer: Ankara Konu: Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan'da son 25 yılda yaşanan kültürel ve sosyal konulara ışık tutmak. Uluslararası Afro - Avrasya Araştırmaları Kongresi Düzenleyen: Dumlupınar Üniversitesi,

1.

••

8 ASIRLIK KORKUT CAMii, • CEMAATiNE KAVUŞUYOR Antalya'nın

ilk camisi olarak bilinen ve 1890 yılında çıkan yangından sonra ibadet yeri olarak kullanılamayan Korkut Camii (Kesik Minare) Vakıflar Antalya Bölge Müdürlügü tarafından aslına uygun olarak restore edilip yeniden ibadete açılacak.

Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Ü niversitesi Tarih: 12-15 Ekim 2016 İrtibat: http:// afroavrasya.com/ tr_index. php Yer: Almatı/Kazakistan Konu: Bölge meseleleri ve sorunlarına dair yeni bilgiler ve görüşleri paylaşmak. SAYl97/ ffiÜL2016 Y[OİKITA

11

12YEDİKJTA tYLÜL2016/SA'ı197

.

.

~fVlfl N ~f~A~ •





~ N

avsıye TUN A SER

Devlet idare etmek ahlak ve adalet gibi iki temele dayandığı için tarih boyunca alimler, devlet adamlarını ikaz etmişler, yazdıkları eserlerle onlara nasihat ve tavsiyelerde bulunmuşlardır. Bu tür eserlerin en meşhurlarından biri de, yarım asırlık devlet adamlığı tecrübesine sahip Selçuklu veziri Nizamülmülk 'ün Siyasetname'sidir. Vefatının üzerinden 924 yıl geçse de yaptığı tavsiyeler ve nasihatler hala devlet idaresinde olmazsa olmaz unsurlar arasında yer alıyor...

············•••••············

Devlet, kolay kolay herkese nasip olmayacak büyük b ir nimettir. Bu n imete sahip olan kimse, ahirette büyük bir külfetle de karş ı karş ıya olduğunu bilmelid ir. Fırsat eldeyken devletin malını devlet için harcamalı, dünyalık yığmak yer ine ahiret için hazırlık yapmalıdır. Kend isi son derece rahat yaşarken halkı yoksulluk çeken devlet adamını çetin bir hesab ın beklediği çok açıktır. H azret-i Ömer (r.a.) dahi bu azaptan korkuyorsa, d iğerlerinin vay haline! SAYl97/ ffiÜL201 6 Y(OİKITA

13

. . . . ............. . .. . ············••+••············ Devlet

işlerinde

vazife yapanlar, başkalarının hakkına çok kolay ulaşabildikleri, bütün gücü kendilerinde gördükleri için , yaptıkları h er iş kayıt altında olmak

Devlet işlerinde dini bütün, Allah korkusu olan, haram yemekten kaçınan bir yardımcıyı herkes ister. Ancak aksi durumda, yardımcı yerine bir casus beslen miş olur. Bu da devletin bekasın ı temelinden sarsacak mahiyette b ir olumsuzluktur.

zorundadır.

Devletin vazifelendirdigi birisi, mazlumun, yetim ve fukaranın hakkını

yerse, vay o devletin haline!

Yeniçeri Ağası

············••+••············ Herkes liyakatine göre degerlendirilmelidir. Kiş ide aranması gereken şey mal mülk degil hünerdir. Soyu sopu belli olan kimseler varken devlet vazifesi ne idügü belirsiz olanlara verilmemelidir. Devletin bekası için, ehil olmayan kimselere iş buyrulmamalıdır. Bir kiş iye birden fazla iş yükleyip, onlarca kişiyi işsiz bırakmak akıl karı degildir. Devlet adamı bunun dengesini gözettiği sürece iyi bir devlet adamıdır. Aksi takdirde saltanatının zeval bulması çok yakın olacaktır.

14YEDİKITA tYLÜL2016/SA'ı1 97

············•+++•············ Devlet işlerinde vazife yapanlar, iyi ya da kötü olabilirler. Halk, iyileri hayırla anarken kötüleri nefretle yad eder. Sevilen bir devlet adamı olmak varken, arkasından kin duyulan biri olmak akıllı kimsenin yapacağı iş değildir. Zira makam mevki geçicidir, kalıcı olan insanlık ve hayırseverliktir.

........................ . . Devlet

adamı

zulmetmemeli, zulmetmiyorsa bile zulmedip etmediğini bilmelidir. Yoksa mazlumların ettiği ah , eninde sonunda dönüp kendisini bulacaktır.

vazifelendirdiği adamların

Soldan sağa: Baş Muhzır, Mekke kadısı, Rumeli Kazaskeri, Nakibüleşraf, İstanbul kadısı

············•+++•············ Merhamet son derece güzel bir haslettir. İnsanoğlu yeri geldiği zaman merhametli olmayı da bilmelidir. Acıma duygusu Allah korkusuyla birleş ince, adaletli bir devlet adamı ortaya çıkacaktır. Tarih kitapları, taş kalpli nice devlet ada mının Sadrazam

Ali Kuşçu Fatih'in huzurunda

kalıcı olmadığını ısrarla

yazarken bu gerçeğe etmektedir.

işaret SAYl97/ffiÜL201 6 Y(OİKITA

15





~rnrnn~ıı ı ~ Sille artık göreceğini görmüş ve ununu eleyip eleğini asmış bir ihtiyar gibidir. Tarihin ona yüklediği vazifeyi ifa etmiş; yani çok kültürlü ve çok uluslu Osmanlı medeniyetini asırlarca dünyaya anlatmaya çalışmış; fakat kimselerin bu sadalara kulak asmadığını fark edince en büyük "sille"yi kendisi yemiş ve artık yorularak köşesine çekilmiştir... YAZI VE FOTOGRAF: İLKER

16YEDİKJTA tYLÜL2016/SA'ı197

SÜLEYM AN DOGA N

GENÇ

o o

KALEMLER

eçtigimiz asırda resmin ve görüntünün hayatımızın merkezine oturmas ıyla hepimiz azçok "gösterilmeyeni görmeme" gibi bir hastalığa yakalandık. Bunun neticeleri, Anadolu'yu gezerken de ortaya çıkıyor. Mesela, Konya'yı hepimiz biliriz. Alaaddin'le Mevlana aras ını gezmiş, Meram bağlarında dinlenmişizdir. Fakat Konya'nın hemen burnunun ucundaki Sille'yi kaçımız bilir? Bugün sit alanı ilan edilen ve Selçuklu Belediyesi'nin bir mahallesi olan Sille'nin 3 bin nüfusu var. Geçmişte bu nüfusun 20 binlere dayandığını kaynaklar belirtir. Nüfusun düşmüş olması, restore ettirilmiş fakat cemaat eksikliginden sadece teravihlerde ve bayramlarda açılan camiler, s uları akmayan çeş meler terk edilmişliğin işaretleridir.

Dünün Sille'si Sille'nin tarih kitabını elimize aldığımızda ilk sayfaların 5-7 b in yıl öncesinden başladığını görürüz. Birkaç sayfa çevirir, Bizans devriyle karşılaşırız. Sonraki sayfalarda Sille yakınlarında, Konya'da, Türkleri görürüz: Türkistan'dan çağlayarak gelen Selçuklu orduları Konya kapılarına dayanır, Konya kapıyı açmamakta d iretince, çare yok, kap ılar kırılıverir: Konya artık bir Türk İs lam şehridir. Peki, şehrin yerlisi olan Rumlara ne olur? Bir kısm ı şehir merkezinde kalırken, gerisi katliama veya sürgüne uğramaz ve Sille'ye nakledilirler. Aynı tarihlerde Türkler de yerleşmeye başlar buraya. Böylelikle Sille de İs lam'la şereflenir.

Sille'nin Meşhurları Sille halısı Sille testisi Sille mumları Sille taşı Sille evleri Mağara evleri

• Sille deresi, Çay Camii ve tarihi' taş köprü

Sille'nin Selçuklu devri, mamur olmaya başladığı devirdir. H alk, Sultan Alaaddin Keykubad'a büyük sevgi besler. Aynı dönemde yaşayan ve Sille'ye uğrayan Hz. Mevlana da Sillelinin gönlünde taht kurmuştur. Köyün tarihinde en büyük ihtida hareketleri Hz. Mevlana zamanında yaşanır. Konya' nın

Fatih devrinde kesin olarak Osmanlı idaresine girmesiyle Sille'nin Osmanlı tarihi başlar. Gayrimüslim nüfus yogu ndur. 16. - 17. yüzyıllarda yap ılan camilerle köy, İslamlaşmaya devam eder. Tarih uzun yıllar sessiz sessiz akarken 19. yüzyılda hareketlenmeye başlar. Artık Müslüman nüfus, gayrimüslimlerden haylice SAYl97/ ffiÜL2016 Y(OİKITA

17

kalabalıktır. Ayrıca

devletin Kavalalı Mehmed Ali Pasa'yla yaptığı savaş lardan biri de Sille' de gerçekleşir. 1900'lerin bas ında, Ortadogu'yu tutuşturan meşhur İngiliz casusu Gertrude Bell de bu köye uğrar ve birçok mekanın fotoğrafını çekerek bugüne ulaştırır.

1910'larda bu küçücük köyün nüfusu 10 bini aşmıştır. 1924 mübadelesinde Hıristiyan nüfusun Yunanistan'a gönderilmesiyle Sille artık başka bir Sille olur.

Bugünün Sille'si Bu yazıyı birkaç yıl öncesinde yazıyor olsaydık Sille hakkında hiç iyi havadisler bulamayabilirdik. Fakat bugün öyle değil. Son yıllarda geçirdiği tadilatlarla Sille kendine gelmiş denebilir. Ama Sille bugün yıkık dökük bir yer değilse de, mamur da değildir. Sille artık göreceğini görmüş ve kösesine sinmiş bir ihtiyar gibidir. Köyün bomboş tepeleri/dağları, köydeki oldukça hareketsiz hayat bunu ispata yeter. Bugünün Sille'sinde zaman akmıyor dense yeridir. Küçük turist kafilelerini ve Sillelileri taşıyan otobüsler ve gün boyu hareket eden güneş olmasa, burada zamanın geçtiğine inanmayacak insan. Köyün kel tepeleri, ıssızlığın ve yalnızlığın ne demek olduğunu hissettiriyor insana. Mesela, bugün Cumalıkızık, Safranbolu gibi yerlerdeki yogunluk burada yok. Sille' de testicilik, Bizans devrinden beri devam ediyor. Bugün de bir hamam tadil edilerek testi atölyesine çevrilmiş . TarihI mum atölyesinde yine mum yapılıyor. Köyün meşhur mağara evleri hor kullanılıyor. Mağara duvarlarına alakasız yazılar yazılmış, içeriler mezbelelik olmuş ... Alaaddin Keykubad' ın yaptırdığı cami bugüne yetişememiş ama Osmanlı camilerinin 7'si bugün ayakta. Öteden beri var olan ve sayıları 10-15'i bulan Hıristiyan mabedlerinin de 7'si ayaktadır. Bütün bu mabedler, halen ayakta olan iki hamam, çeşmeler, köprüler ve mezar taşları; bir zamanlar nüfusu Konya'yı bile geçen bu küçücük köyün eskiden gayet mamur bir yer olduğunu gösterir. il

_. Kurtuluş Camii ıııı,. Bugün testi atölyesi olarak ku llanılan Hacı Ali Ağa Hamamı 18YEDİKJTA tYLÜL2016/SA'ı1 97

Derkenar -Sille adının, 'kaynayıp coşarak akan su' anlamındaki "silenos"tan geld iği kabul edilir. -Tarihte Sille'de yaşayan Hıristiyanların Rum oldugu görüşü yaygın olsa da bunlar aslında Türkçe konuşup Grekçe yazan Türkler, yani Karamanlılardır. -Bir zamanlar Sille'nin nüfusu Konya' dan fazlad ır. -1890' da Sille' de 7 sıbyan mektebi ayaktadır.

-III. Haçlı Seferi'nde II. Kılıçarslan Sille'deki Gavele Kalesi'ne s ığınm ıştır.

..ıııııı Sille'de gezilmesi görülmesi gereken yerlerden Zaman Müzesi

Not: Yazıdaki tarihi bilgiler, Dr. Barış Sarıköse tarafından hazırlanan

Sille

hakkındaki

doktora tezinden (Selçuk Üniv., Konya, 2008) alınmıştır.

SAYl97/ffiÜL2016 Y(OİKITA

19

Ne halde?

20YEDİKJTA tYLÜL2016/SA'ı197

REHABULA KADIN'IN RUHU . .. IÇUN Süleymaniye Külliyesi'nin arka yer alan Vefa semti Os manlı devrinde ule manın, ticaret ve tarikat ehlinin yaşadığı, konakları ile meşhur İstanbul'un müstesna semtlerinden biriydi. 1700'lü yılların ortalarında hayat sürmüş Şahkulu Mehmed Efendi, hanımı adına bir sebil yaptırmaya karar verdiğinde bu tarihi semti tercih edecek ve hayratı olan sebili, Köprülü' den sonra İstanbul' un ikinci hususi kütüphanesi olan Atıf Efendi Kütüphanesi'nin karş ısına inşa ettirecekti. H atta, sebile ismi verilen Rehabula Kadın vefatından sonra sebilin arka tarafında bulunan hazireye defnedilecekti. tarafında

Hanımefendinin

mezar taş ı ne

yazık

ki günümüze u laşamadı. Üç pencereli, kubbeli sebil harap vaziyetteyken 1972 yılında restore edildi. Ancak tamirden sonra geçirdiği yangınla yeniden bitap düştü. Kısa bir süre önce kap ı komşusu kütüphane esaslı bir tamirattan geçirild i. Sebil ise görmezden gelinmiş anlaş ılan. İnsan sormadan edemiyor; bu halini görseydi Mehmed Efendi acaba bir sebil yaptırmak ister miydi?

SAYl 97/ ffiÜL201 6 Y(OİKITA

21

Jf#:?::,d DONYA SAVASI YILLARINDA OSMANLI-GÜNEY APRIKA ILISKILERİ VE SulKASTE KURBAN GiDEN

OSMANLI KONSOLOSU

EHMED REMZİ BEY 1 HALİM GENÇOGL U CAPE TOWN ÜNİVERSİTES İ

u çalışmamızda bir İngiliz sömürgesi olan Güney Afrika' da Birinci Dünya Savaş ı esnas ında mevcut olan Osmanlı ulemasının sömürgeci idari kesim ü zerinde meydana getirdigi Hilafet korkusunu arşiv belgeleri ışıg ında ele almaya çalışacagız. Bu endişe sebebiyle tüm sömürgelerinde fevkalade temkinli hareket eden Britanya İmparatorlugu, Birinci Cihan Harbi'nde İtilaf Devletleri'nin üç büyük sömürgeci gücünden biriydi. Osmanlı uleması, İslam alemine hizmet maksadıyla Afrika'nın muhtelif memleketlerinde ilmi faaliyetler ile iştigal edip dünya toplumlarında görülmemiş bir insanlık anlayış ıyla yerli halkı aydınlatmaktaydılar. Bu sebeple olacak ki meşhur İngiliz tarihçisi Toynbee, Platon'un ideal devlet ine en yakın oluşumun Osmanlı Devleti olabilecegini itiraf etmekten kendini alamamıştır. Bu hakikat hem Osmanlı hem de G üney Afrika arşivlerinde sıklıkla karşılaştıgımız bir vakıadır. Birinci C ihan Harbi yıllarında Osmanlı Hilafet makamının etkisinden hayli endişe duyan Cape Sömürge Hükümet i ile Britanya İmparatorlugu'nun yazışmalarından oluşan onlarca arşiv belgesi mevcuttur. İşte bu çalışmada daha önce ilim aleminin pek üzerinde durmadıgı, ilk defa okuyucuya sunulan yeni arşiv malzemesi ışıgında Birinci C ihan Harbi yıllar ında Osmanlı - Güney Afrika ilişkilerini ele almaya çalışacagız.

HUTBEDE KRALİCEYE DE DUA EDİLİYORDU 1795 yılında İngiliz işgaline ugrayan Güney Afrika milletleri eski sömürgecileri olan Hollandalıların baskıcı idarelerinde uzun yıllar eziyet çektikleri için ibadet özgürlügü vaat eden yeni işgalcilere müspet bir gözle SAYl97/ ffiÜL2016 Y(OİKITA

23

bakmaya başlamışlardı. Hakikaten dünya sömürgeciliginde muazzam bir maharet ve akılcı politikalarla yerli halkları yönetmiş olan İngilizler, Güney Afrika' da başarılı oldular. İngilizlerin, yerli halka ibadet özgürlügü sagladıkları gibi dini tören ve faaliyetlere karşı da hoşgörülü hareket ettikleri görülmekteydi. 1866 yılına ait bir gazete haberinde camilerde Osmanlı Halifesine ve İngiliz kraliçesi adına Cuma hutbesinde dua edildigi notu düşülmüş olması buna delil olacak bir misaldir. Güney Afrika tarihinin dönüm noktalarından olan, 1899-1902 yıllarında sömürgeci İngiliz ve Hollanda devletleri arasında (elmas ve altın yataklarıyla zengin Afrika topraklarını zaptetmek için yapılan) son mücadelede yerli Müslümanlar, İngilizler hesabına savaşmıştı. Osmanlı - İngiliz ilişkileri, İngilizlerin 1882' de Mısır'ı işgaliyle

bozulan ve gittikçe daha da politikleşerek Osmanlı dış diplomasisini olumsuz etkileyen bir siyası mücadele haline dönüşmü ştü. Bu manada bir Osmanlı arşiv vesikasında, Birinci Dünya Savaş ı'nda Osmanlı'nın yaptıg ı olarak, İngiliz-G üney Afrika Müslümanları arasındaki ilişkilerin katmerleşmesi saglanmış cihat ilanına ragmen bundan bihaber olan olacaktı. G üney Afrika Mü slümanlarının İngilizler safında, Afrikaners (Boer) diye bilinen eski 1861 yılında Mösyo Petrus Emanuel de Hollandalı sömürgecilere karşı savaşmalarının Roubaix'in Osmanlı fahri konsolosu olarak garabeti konu edilmekteydi. Cape Town'a atanmasıyla aktif hale gelen Osmanlı Güney Afrika mün asebetleri, özellikle Diger yandan Güney Afrika Müslümanları, Hollanda kökenli Afrikanerslar karş ısında İslami egitim gayesiyle Cape Town' da hizmet eden Osmanlı ulemasıyla yerli halk arasında kazandıkları zaferden ötürü ödüllendirilmiş ve meşhur Müslüman mahallesi diye bilinen Os manlı halifeligine karşı bir sempatinin Bo-Kaap' da İngiltere kraliçesinin bagışladıgı dogmasına vesile olmuştu . Roubaix' in Cape Koloni hükümetine yazdıgı bir hususi(!) araziye bir cami inşa etmişlerdi. Günümüzde dahi faal olan Queen Viktoria Mosque adındaki mektupta, Müslüman ahalinin daha önceleri bu ibadethane ile 1795 senesinden beri süregelen Hristiyan hukukuna göre evlendigi, fakat İngiliz işgalinin akılcı politikalarının bir ürünü Osmanlı ulemasından Ebubekir Efendi'nin

gelişiyle yeni bir İslami aile hukuku kitabı yazıldığı rapor ediliyordu.

BAGISLARA GÖZ DİKEN KONSOLOS 1866 yılında Abdülaziz Han'ın doğum günü münasebetiyle Ümit Burnu'nun en işlek caddelerinin süslenerek bir festival havası esmesi ve bu kutlamaların bölge gazetelerinde yer alması fahri konsolos Roubaix' in itibarını artırmıştı. Diğer yandan Port Elizabeth şehrinde yapılacak olan bir cami inşasında Osmanl ı Devleti'nin yerli halka büyük miktarda bağış yapm ış olması, dünyanın bir diğer ucunda onları unutmamış olan Osmanlı halifesine karşı büyük bir muhabbete vesile olmuştu. Fakat Mösyo Roubaix' in gönderilen bu bağışların yarısını kendi hesabına harcaması Ebubekir Efendi'nin gözünden kaçmamış, bu skandal bir şikayet dilekçesiyle Bab-ı Ali'ye rapor edilmişti. Bu sebeple görevden alınan Roubaix, Ebubekir Efendi'nin hem halk içerisinde hem de Osmanlı Devleti nezdinde itibarını zedelemek gayesiyle türlü dedikodulara girişmişse de o zamana kadarki faaliyetleriyle muteber bir İslam alimi olduğunu ispatlamış olan Ebubekir Efendi'ye Osmanlı hükümetinin güveni tamdı.

. TURKlRR ' CONRUL ARRIVES PARK STATJON Soıno

WELCOlıHl

Qvc, lrnn ilred Moı,lomıı And ChrlH•

tiaııe ııttendl'J ı..l Pıırk Slatlıı n lMt nıııhL ıo wGlcomıı ll.ıuıı,ıd

Gonııul,

u.,y,

lho noır 'l'url..l~b tlıc Uou~ thc R"nliphı,t. Sull 1\fo•quo, ıı.nd llıe l' rle..1• .rııınnkhu ıınrl Sto ı >.lıı,-rı . l'>fıc . L. Kret.ıılıınnr I\Qt.od 08

o:

1

intorprı,t,aı,,

Ebubekir Efendi'nin Osmanlı hükümetine sunduğu raporda Roubaix'in menfaatperest bir politikacı olduğu bildirilmekteydi. Hem bir ilim adamı hüviyetiyle hem de diplomat gibi hareket eden ve yerli Müslümanların ilminden fevkalade yararlandıkları Ebubekir Efendi bırakmış olduğu kültür mirasıyla Osmanlı­ Güney Afrika ilişkilerinde bir kilometre taşı olarak tarihte yerini almış oluyordu.

CANAKKALE HARBİ, GÜNEY AFRİKA'YI BİLE ETKİLEMİSTİ Osmanlı - Güney Afrika ilişkileri Cihan Harbi'nin başlarına kadar İngiltere ile olan siyasi münasebetlere bağlı olarak diplomatik açıda n normal seyrinde gitti. Fakat Osmanlı Devleti'nin İngiltere'nin karşısında savaşa girmesi, İngilizlerin sömürgelerinde Osmanlı vatandaşlarına karşı menfi. muamelelere sebep olmuştu.

1911 yılının başlarında Osmanlı Hariciye Nezareti'ne gönderilen bir yazıda Güney Afrika'nın Transvaal ve Johannesburg şeh irlerinde İngilizceye vakıf bir konsolosun bulunmasının gerekliliği belirtilmekteydi. Hemen ertesi yıl

=~.,,,_ =_~ _-~=_____________________________________, SAY1 97/E'ı'\.Ül.2016YElimA 25

11IE

Güney Afrika' da yaşayan Johannesburg birinci sınıf konsolosluğuna Taygan büyükekisi Ohannes Efendi tayin edilmişti. Yalnız kısa bir süre sonra Ohannes Bey, zararlı bir cemiyete üye olması yüzünden görevinden alınarak yerine eski Tahran sefareti müsteşarı Mehmed Remzi Bey getirildi. İlk Osmanlı Güney Afrika sefiri olarak Johannesburg şehrine gönderilen Mehmed Remzi Bey' in gelişi, Afrikalı Müslüman halk arasında sevinçle karşılanmıştı. Mehmed Remzi Bey, henüz yeni evlendiği eşi Helene Hanım'ı da yanına alarak deniz yoluyla yaklaşık bir aylık bir yolculuk sonunda 21 Mayıs 1914'te Ümit Burnu'na ulaşır. Güney Afrika Devlet arşivlerindeki bilgilere göre resmi konsolosluk görevine 15 Haziran 1915'te başlayan Mehmed Remzi Bey' in, başkent Johannesburg'taki konağına yerleştikten sonra resmi işleri yanında Güney Afrika'nın Müslüman ileri gelenleriyle de temas halinde olduğu, yerli gazete haberlerinden anlaşılmaktadır. Güney Afrika' da faaliyet gösteren ve özellikle Hindistan müslümanlarından müteşekkil Osmanlı Hamidiye Topluluğu'nun Mehmed Remzi Bey' in görevi için tebrik mesajı göndermiş olduğu yine mevcut belgelerden anlaşılıyor. Fakat savaş yıllarının verdiği sıkı yönetim sebebiyle tedirginlikle hareket eden Mehmed Remzi Bey, özellikle 1915 yılının başlarında Çanakkale Harbi'nde kıran kırana geçen Osmanlıİngiliz mücadelesi sebebiyle Büyük Britanya İmparatorluğu sömürgelerindeki tüm Osmanlı vatandaşlarına karşı tamamen düşmanca bir tavır takınılmaya başlandığını rapor etmekteydi. 1914'ten bu yana Güney Afrika toprakları içerisinde bulunan bazı Osmanlı vatandaşları

~110: , r ~. ·

, , ' :1 .'.i ,I) . !L\.J,1SBUfff

FHI I>.\

CAPETOWN. NEW TURKISH CONSU (S.

.ı\.

l'ıu,. ı:.s .ı\Ci ı·. .St · , . . J

Londou, S~·ııt\lıııİıl\1" - 1. - - T :,ı.ı lııl:s appro,·cd ·of ~lr: . 1.ud ı'J;.! ı\cccptiug tlıc nppoiııt llll'lll ııt l'apctowıı.

____ __ ........

ı-ı

1

._.....

savaş esiri olarak tutuklanmıştı. İngiltere

hükümetinin emriyle uluslararası devlet hukuku kurallarına aykırı olarak bazı vatandaşların yanı sıra bir diplomat olan Mehmed Remzi Bey de tutuklanarak hapsedilmiş ve ailesi de büyükelçilik konağından zorla çıkartılmıştı.

SUİKASTE KURBAN GİDEN DİPLOMATIMIZ Mehmed Remzi Bey savaş şartlarından dolayı da olsa bir diplomatın tutuklanmasının kanunsuz olduğunu rapor etmiş fakat bu girişimi neticesiz kalmıştı. Osmanlı arşiv belgelerinde geçen, 'Johannesburg Osmanlı Başşehbenderi Remzi Bey' in maaş ve tahsisatının, İstanbul ABD Sefareti vasıtasıyla muntazaman ulaştırılacağı' şeklindeki kaydın sadece kağıt üzerinde kaldığ ı ve Osmanlı Hariciye'sinin tüm

.6. Cape Town'a yeni Türk konsolosu atandığını haber veren 10 Eylül 1909 tarihli gazete kupürü .... Meşhur Müslüman mahallesi Bo-Kaap'ta bir sokak ve mahallenin camii .... İngiliz ordusuna kayıtlı Sudanlı dört asker

: ıs

Consul

,

'

,. K iıı!!

\\' : ı

ll l ı

ı · , ı,l ı, lı

SAYl97/ EYLÜL2016 YEIIİIOTA

27

----~

çabalarına rağmen resmı



diplomatik ilişkilerin

-..-

-

-



...,. Cape Town'da hafif süvari birlikleri - 1900

bu tarihten sonra askıya alındığı anlaşılmaktadır. T Nijerya'da buharlı tren hattının M. Remzi Bey' in hanımı Madam Helene, iki açılışı sırasında resmi davetliler -1902 çocuğu ile sokakta kalınca aile dostlarından birinin yanına sığınmıştı. Diğer taraftan Helene Remzi Bey, Osmanlı Hükümeti'ne eşinin tutuklanmış olduğunu ve bu hatanın bir an önce resmı yollardan telafi edilmesi gerektiğini bildirmişti. Tüm yazışmalara rağmen hiçbir sonuç alınamayan bu haksız tutuklama karş ısında Mehmed Remzi Bey' in aylarca süren yapılmayıp cenazenin aceleyle hapsinden sonra ani vefat haberi, kuvvetle defnedilmesi, Remzi Bey'in muhtemel zehirlenerek öldürüldüğ ünü akla bir şekilde öldürü lmüş getirmektedir. olduğu ihtimalini kuvvetlendiriyor. Bu arada, Yaşayan aile yakınlarının verdiği bilgiler ve eşi Helene Hanım'ın hamile Güney Afrika arşivindeki birtakım belgeler, olması, cenazenin onun bir süre gizlenen ölüm hadisesinin kısa bir eliyle memleketine naklini haber şeklinde rapor edildiğini, genç yaşta ve imkansız kılmıştır. Zira sağlık sorunu olmayan bir diplomatın suikaste doğumu çok yaklaşmış kurban gittiğini ortaya koymaktadır. Onun, olan Helene Hanım'ın düşman bir devletin sömürgesinde büyükekilik günlerce sürecek bir gemi görevinin bu savaş yıllarına denk gelmesi bir seyahatine sağlığının elverişli talihsizlik olduğu gibi o dönemde İttihat ve olmayacağını tahmin etmek Terakki yönetimi idaresinde bilinçsizce bir çok güç olmasa gerek. devlet politikas ının izlendiğine de delalet eder. Netice itibariyle, 14 Şubat 1916 tarihinde Zira dünya devletlerinin savaşa hazırlandığı Johannesburg' da tutuklu iken 46 yaşında vefat bir umumi harbe ramak kala, bir Osmanlı eden Mehmed Remzi Bey' in naaşı, tüm çabalara sefirini dünyanın diğer ucuna Ümit Burnu'na göndermenin zamanlama açısından tamamen bir rağmen Türkiye'ye gönderilemeyip Braamfontein Mezarlığı'na defnedilmiştir. politik fiyasko olduğu aşikardır.

OTOPSİ

YAPTIRILMIYOR Mehmed Remzi Bey' in vefatından sonra naaş ının İstanbul'a gönderilmesinde de zorluk çıkarılmıştı. Kanaatimize göre cenazenin Türkiye'ye gönderilmemesinin en önemli sebebi, devletler hu kukuna aykırı olarak t utuklanan ve şüpheli bir şekilde aniden vefat eden Osmanlı sefirinin ülkesinde otopsi yapılıp işin aslının anlaşılacağı ile alakalı olmalıdır. Zira Mehmed Remzi Bey' in vefatından sonra eşi Helene Hanım'ın ısrarlarına rağmen otopsi

28 YBIİIIITA EYI.Ü.2016/ SAYI 97

Mehmed Remzi Bey'in eşi bu vesileyle bilinenin aksine Türkiye'ye dönemeyip çocuklarıyla Johannesburg' da kalmış ve hayatının sonuna kadar Güney Afrika' da yaşamıştır. 1925 yılının sonbaharında da bir İngiliz işadamı olan George Alexander ile evlenerek Cape Town'a yerleşmiştir. Helena Hanım'ın bu evlilikten çocuğu olmadığ ı gibi soy ismini de ilk eşinin isim ve soyisimlerinden mürekkep "Remzi Bey" olarak kabul etmiş ve bu soyisim aynı şekilde çocuklarına da intikal etmiştir. Fakat, Mehmed Remzi Bey' in genç yaşta vefatı ve eşinin Müslüman olmaması

"""WLı

sebebiyle, çocukları Müslüman ismi taşımasına rağmen anneleri tarafından Hristiyan adetlerine göre yetiştirilmişti. Remzi Bey' in iki çocuğundan birisi olan Regin ald Remzi Bey Cape Town Ü niversitesi'nde 1937 yılında tıp tahsilini tamamladıktan sonra meşhur bir doktor olarak biliniyordu. 1989 senesinde vefat ettiğinde Güney Afrika' da yayınlanan yerli gazetelerde Dr. Reginald Remzi Bey' in bir Osmanlı diplomatının oğlu olduğu ve başarılı kariyerinin ardından vefatının yakınlarını derinden ü zdüğü haberi yer almaktaydı. Avustralya, Güney Afrika, Kanada ve Meksika' da yaşayan torunları halen büyük dedelerinden övgüyle bahsetmektedirler. Birinci Dünya Savaşı'nın etkisi İtilaf Devletleri'nden İngiltere ile olan münasebetler çerçevesinde G üney Afrika-Os manlı ilişkilerini doğrudan etkilemiştir. Bu dönemdeki ilişkilere bağlı olarak Osmanlı Devleti'yle bağı olan her kesime ajan gözüyle bakılmaya başlanmıştı. Bu yüzden Osmanlı kökenli vatandaşlar, Güney Afrika toplumunda asimile olarak yerli halktan birisi gibi yaşayıp milli kimliklerini gizlemeyi tercih etmişlerdi. Bunlara rağmen idari kesimdeki Osmanlı korkusu her daim İngiliz hükümetini tedirgin ediyordu.

SINIRLARINI ASAN OSMANLI Güney Afrika Devleti 1948 yılına kadar İngiliz hegemonyas ı altında kald ığından, Osmanlı-Güney A frika ilişkileri

demek

esasında İngiltere ile olan resmi ilişkiler

demektir. Zira Osmanlı-Güney Afrika arasındaki yazışmalar, esasında Os manlıların

İngiliz hükümetiyle olan ilişkilerine göre olmuş

ve doğrudan doğruya Osmanlı Londra Sefareti tarafından yürütülmüştür. 1910 yılında Güney Afrika devletinin resmen

İngiltere boyunduruğundan kurtulması,

politik uygulamaların resmiyette olduğu gibi yürümediğine misal teşkil eder. Güney AfrikaTürkiye arasındaki yazışmaların yukarıda da ifade ettiğimiz gibi 1948 yılından sonra Apartheid Hükümeti'nin başa geçmesiyle ancak bağıms ız bir şekilde idare edilmiş olduğunu söylemek mümkündür. On dokuzuncu yüzyılın sonlarından Birinci Cihan Harbi'nin bitimine kadar Osmanlı Güney Afrika ilişkilerini arşiv belgeleri ış ığında ele aldığımız bu konu, ilk defa tarafımızdan raflarından indirilen arş iv belgeleriyle ortaya konmaya çalış ıldı. Amacımız şüphe yok ki tarihi maceralar yazmak değil, karşılaştırmalı arşiv belgeleri ış ığında tarih yazıcılığına hizmet etmektir. Bir devlet düşünün ki; Batılı sömürgeciler tarafından medeniyet getirmek vaadiyle yüzyıllarca sömürülmüş fakat tarihlerindeki ilk yazılı ilmihal bir Osmanlı alimi tarafından kaleme alınmıştır. Eğitim dili, trafik sistemi ve devlet kurumlarıyla bir İngiliz sömürgesi olan Güney Afrika'nın tarihi hep başka milletlerin çıkar mücadelesine sahne olmuştur. Güney Afrika'ya elmas ve altın madenlerinin keşfinden önce giden ve İslam Halifeliği adı altında eğitim getiren tek devlet Osmanlı Devleti' dir. İşte bu Osmanlı ulema sınıfının gerek açtıkları okullarda verdikleri İslam eğitimiyle, gerekse başarılı ögrencileri eğitimlerinin devamı için İstanbul'a göndermeleriyle, "Güney Afrika topraklarına gerçek manada eğitim getiren tek millet Osmanlılardır" demek, tarihi perspektifte bir abartı olmayacaktır. Hem Güney Afrika' daki devlet arş ivlerinde yıllarca yapmış olduğumuz incelemelerde hem de Osmanlı arşivindeki belgelerde şahit olduğumuz tarihi hakikat bundan ibarettir. İşte bu hususiyet anlaşılmadıkça İngiliz Sömürge Hükümeti'nin Güney Afrika'nın bir ucunda silahsız, savunmasız Osmanlı varlığından

30 YBIİIIITA EYÜl2016/SA'1197

~ Bir İngiliz piyade birliği,

G. Afrika'nın altın madenleriyle meşhur Free State eyaletinde Sand Nehri'nden geçerken -1900

~ Mehmed Remzi Bey'e ait kartvizitin ön ve arka yüzü

'Y Batı Afrika'da bir ülke olan Sierra Leon demiryolu hattı işçileri ödeme yapılmasını bekliyor - 1900

endişeye kapılması

tam manasıyla anlaşılamaz. Birinci Cihan Harbi'ne rağmen Güney Afrika camilerinde dalgalanan Osmanlı bayraklarının yerli halkta bırakmış olduğu bu derin bağlılık, Ü mit Burnu'nun ücra bir köşesinde bir cami imamının fiziki gücünden değil, fakat elbette söz konusu olan yıllardan beri yerli halka karşılıksız hizmet etmiş olan bu Osmanlı alimlerinin ekmiş oldu kları tohumların meydana getimiş

olduğ u

sevgi ve bağlılıkla izah edilebilir. Osmanlı Hilafet makamıyla Güney Afrika Müslümanları arasındaki bu manevi rabıta, Birinci Dünya Savaşı boyunca İngiltere'yi tedirgin etmiştir.

Osmanlı

Hilafet makamına manen bağlı bulunan tüm İslam alemine hizmet eden , coğrafi sın ırlarının çok ötelerine hükmeden bir devlet yapıs ı, tarihte tek örneğ iyle Osmanlı Devlet-i Aliyye'sidir demek pekala mümkündür. il Kaynaklar: J. W. Redhouse, A vi ndication of the O ttoman Sultan's title of 'Caliph': Shewing its antiquity, )L lt.KMEI ltın· validity, and universal acceptance (T he University of Manchester, Foreign and Commonwealth O fce Collection, 1877); Arnold J. Toynbee 1947 A Study of H istory: Volume !: Abridgement of, 1-6. Ciltler; Worden Nigel, 1985, Slavery in Dutch South Africa (Cambridge, ,' /;,;; ;,y ,, ' / ,, Cambridge U niversity Press); Abdulkader A-y,,,r. .. ..,, ..,.r,/4,,. .... H,~ .... ...... Tayob, 1999, Islam in South Africa, Mosques, l mams and Sermons, U niversity of Florida; Davids Achmad, 1992, Musli m-Ch ristian Relations in the nineteenth century Cape Town (18251925) No. 19, U niversity ofWestern Cape; Jeppie Shamil, 1996, Leadership and Loyalties: The lmams of Nineteenth Century Colonial Cape Town, South Africa, Journal of Religion in Africa, Yol. 26, Fasc. pp. 139-162; Jackie Loos, 2001 A Colorful Celebration in Honor of ehe Sultan ofTurkey. Cape Argus, Wednesd ay, 29 August, Cape Town ; H Gençoglu, Abu Bakr Efend i - A report on ehe activities and challenges of an O ttoman Muslim theologian in ehe Cape of Good Hope, (Supervisor: Dr. Andrea Br igaglia, University of Cape Town, 2013); Efendi, O mer Lutfi, 1994, Yüz Yıl Ö nce Güney Afrika, (H az, Huseyin Yorulmaz); South African Advertiser and Mail, 20 October 1866.; T he Cape Malays 1883 An Essay, by a Cape Colonist, Cape Town; Coates Peter, 2010 April-June Q uarterly Bulletin of ehe National Library of South Africa Volume, 64, No 2. P.E. De Roubaix's Delusions, The Ex-Member of Legislative Council; BOA, H icri 09, B. 1327; 270383/ 3606; BOA, H R.SYS. 2250 / 2 ,1915; İ.HR. 431/ 1331 B 17;0 rakçı, Serhat (October 2007), A H istorical Analysis of the Emerging Links between ehe Ottoman Empire and South Africa between 1861-1923 s. 85; G üney Afr ika Devlet Arşivi , GG 1021 20/ 5 12; AG, 13494; GG 1021 20/ 532; ese, 2; ı;ı;261 92: BNS, 1/2/ 44 Al656; GG 166 3/ 3217.

-

./.yı.,

Not: Bu çalışmamızda aile arşivini bize açan Dr. Reginald Remzi Bey'in kızı, Mehmed Remzi Bey'in Meksika'da yaşayan torunu Helene Remzi Bey hanımefendiye teşekkür ederiz.

HELENE REMZi

"BENBİROS

TOR 111 RÖPORTAJ : HALİM GENÇOGLU

ultan Mehmed Reşat döneminde Güney Afrika'ya gönderilen diplomat Mehmed Remzi Bey'in torunu Helene Remzi Bey hanımda bulunan dedesine ait Osmanlıca günlük defterinde 1909 (Hicri 1329) senesindeki sayfalarda Mehmed Remzi Bey Gürcistan başşehbenderi olarak ilginç notlar kaydetmiştir. Defterin bir bölümünde Osmanlı ekiligine ait süpürge, yağ', mürekkep, kagıt gibi giderler yer almaktadır. Aynı defterin ilerleyen sahifelerinde Tiflis'teki bazı faaliyetleri ile Karadenizli Türk denizcilerinin balıkçı tekneleriyle Trabzon' dan Batum'a silah (tüfek ve barut) taşıdıkları notu yer almaktadır. Henüz patlak vermemiş olan Cihan Harbi öncesi Balkan Savaşları ve Trablusgar p muharebeleri sebebiyle cephane temini için genellikle Batum' dan Trabzon havalisine taşınan cephanenin M. Remzi Bey' in notlarında vazifeli bulundugu yıllarda tam tersine Gürcistan havalisine sevk edildigi, o bölgedeki bir hareketlenme veya Rus taarruzundan şüphe edildigi yönündeki bir durumu ortaya koymaktadır. Elbette diplomat M. Remzi Bey'in günlügü tamamen okundugu zaman bu husustaki birçok soru işareti de ortadan kalkacaktır. M. Remzi Bey'in soyismini taşıyan tek torunu olup Meksika' da ikamet eden Helene

Hanım

kendisiyle yapmış oldugumuz röportajda bize dedesiyle ilgili bildiklerini şu şekilde anlattı.

Merhaba Helene Hanım, Osmanlı Devleti'nin ilk ve son Müslüman Güney Afrika büyükelçisi Mehmed Remzi Bey'in torunusunuz, bize biraz kendinizden bahseder misiniz lütfen? Elbette ... Benim adım Helene ve soyismim Remzi Bey'dir. Osmanlı Güney Afrika büyükekisi diplomat Mehmed Remzi Bey' in torunuyum. Babam Mehmed Remzi Bey' in tek oglu Reginald Remzi Bey, annem de Faith Hanım' dır. Güney Afrika'nın East London bölgesinde dogup büyüdüm. Babam gibi ben de tıp tahsili gördüm. Port Elizabeth' de Nelson Mandela Metropolitan Ü niversitesi'nde okudum ve ortopedi dalında uzmanlaştım. Bir kızkardeşim var, adı Mignon, o halen eşiyle birlikte East London'da yaşamaktadır.

Bildigim kadarıyla dedeniz Mehmed Remzi Bey'i görmediniz, lakin ismini taşıdıgınız eşi Madam Helene ile çocukluğunuzda birlikte yaşadınız. Kendisinden dinlediginiz kadarıyla dedeniz hakkında ne biliyorsunuz? Ahh neler neler... Hepsi çok kıymetli anılar... Babaannem Helene benim için çok özel bir insandı. Her gece yatarken saçlarımı tarardı ve

Yazarımız

Halim Gençoglu, Osmanlı'nın Güney Afrika'ya gönderdigi ilk ve son diplomat Mehmed Remzi Bey'in "Remzi Bey" soyismini taşıyan tek torununa Meksika'da ulaştı. Helene Hanım kendisini bir Osmanlı torunu olarak görüyor ve çok baglı oldugu Remzi Bey soyadının kendisinden sonra devam etmeyecegine üzülüyor. Helene Hanım, dedesiyle ilgili bildiklerini Türkiye'de ilk defa Yedikıta okurları için anlattı. ..

.6. Helene Hanım, babası Reginald Remzi Bey ve annesi Faith hanımla birlikte - 1978

galiba bana geceleri yatarken anlattıkları, ondan Mehmed Remzi Bey hakkında dinlediklerimin t ümüdür diyebilirim. 1982 senesinde East London' daki evinde 88 yaşında vefat etti. Dedem Remzi Bey' den iki çocuğu olmu ştu . Birisi babam Reginald ve d iğeri kızkardeşi Fairy halamdır. Dedem ölmeden önce çocukları Müslüman isimleri taşıyorlardı. Babamın asıl ismi Rıza, halamın ismi de Fazilet idi. Fairy halam çok ciddi bir kadındı. Biz küçükken bizi ziyarete gelirdi fakat açıkçası pek cana yakın birisi değildi. O yüzden çocukluğumda halamdan pek bir şey öğrenemedim, Çocukları Christopher Avusturalya' da, Mike Kan ada' da ve kardeşim Mignon Güney Afrika' da ve ben de Meksika' da yaşamaktayım.

Mehmed Remzi Bey'in çocukları Osmanlı

kültürel baglarından her zaman haberdar oldular mı yoksa bu baglar unutuldu mu zamanla? Ö ncelikle belirtmeliyim ki bildiğiniz üzere ben bir Osmanlı torunuyum. Zira Osmanlı

Güney Afrika sefıri Mehmed Remzi Bey benim dedemdi. Bunun hep farkında olduk. Babaannem Madam Helene, hapiste iken de vefatından sonra da dedemi hiç unutamadı. Çünkü ona bir minnet borcu da var. $öyle ki dedem, babaannem ile Gürcistan' da tanışıyorlar. Esasınd a babaannem de bir diplomat fakat babaannemin ailesi Çar Nikola'yla başı derde girince Rusya' dan G ürcistan'a kaçıyorlar. İşte Tifüs Osmanlı Sefareti'nde büyükelçi olan Mehmed Remzi Bey babaannemi Batum' dan gemiyle İstanbul'a kaçırıyor. Sonra birbirlerini sevip İstanbul ' da evleniyorlar. Babaan nem hayatını bord u olduğu dedeme karşı hem sevgi hem de ayrı bir saygı besliyor. O na karşı olan saygısını hep dile getirirdi. O nun ölümünden sonra tekrar evlenmesine rağmen soyismini "Remzi Bey" olarak ölene kadar muhafaza etti. O sebeple babama int ikal eden soy ismi benle birlikte aynen devam etti. Baba m ın erkek evladı olmadığı için ben de bu soy ismini sürdürmek istedim lakin , çok bağlı olduğu m bu soy ismi benim ölümümle tarihe karışacak gibi görünüyor. Zira her seferinde b ir kahraman gibi yad edip bir Osmanlı diplomatı olan babası ile övünen babam Reginald Remzi Bey' in bu soyismini taşıyacak bir erkek evladı olmad ı. Şimdi

sorunuza tekrar dönersek, elbette Os manlı kökenlerimizden haberdarlar. Fakat bir şeyi hatırlatmadan edemeyeceğim. Bir İslam devleti olan Osmanlı Devleti'nin büyükelçisinin çocuklarının da doğal olarak Müslüman olması beklenirdi. Fakat bizim ailede öyle olmadı.

Bu konuda bana göre babaannemin de haklı sebepleri var. Osmanlı sefiri Müslüman olsa da olmasa da dünyanın her yerinde bir saygınlığı vardır. Fakat kocasını kaybedince babaannem vasıfsız kaldı ve çocuklarının Müslüman olarak yetişmesinin her açıdan menfi karş ılandığını Hıristiyanlaştırılmş Güney Afrika toplumunda bizzat gördü. Ayrımcılığın d ine, ten rengine ve milliyetlere göre yapıldığı sömürge ülkesi Güney Afrika' da beyaz olarak sınıflandırılmanın faydalarını biliyordu. Çocuklar esasında kiliselere gönderilerek Hıristiyan edilmediler. Lakin o toplumda yetiştikleri için zamanla Hıristiyan kültürünü benimsediler. Babam şayet Hıristiyan olarak sınıflandırılmasayd ı din faktöründen ötürü eğitimiyle maruf olan SACS lisesine ve hatta Cape Town Üniversitesi'nde tıp fakültesine kabul edilmeyecekti. İşte Hıristiyan sömürgesinde Hıristiyan olmanın böyle bir avantajı söz konusuydu. Doğrusuyla yanlışıyla duyduklarımı ve düşüncelerimi de bu şekilde ifade etmek isterim.

Başarılı

bir iş kadınıydı ve Sea Point semt inde güzel bir evde yaşıyordu. Babam ve halam o yüzden Cape Town' da büyüdüler ve Cape Town Üniversitesi'nde okudular.

Babaanneniz Madam Helene, Mehmed Remzi Bey'in vefatından sonra Türkiye'ye dönmek istemedi mi?

Mehmed Remzi Bey'den kalan hususi evrak, belge ve şahsi eşyalar babaanneniz

Babaannem Güney Afrika'ya gelirken babama Johannesburg'a gelince bir Osmanlı diplomatı olarak dedemin itibarından ötürü büyük bir merasimle karşılanmışlar. Mehmed Remzi Bey Rusça, Fransızca, İngilizce, Farsça gibi doğu ve batı dillerine hakim bir diplomattı. Ö lümünden sonra da Müslüman iş adamları dedemin hatırına babaanneme ailece sahip çıktılar. Tabii babannem Madam Helene'nin Türkiye'ye dönmemesinin asıl sebebi savaşın içinde olan bir devlete sığınmanın güvenli olamayacağı düşüncesiydi. Zaten Rusya tarafından suçlu olarak aranan babaannem en güvenli yol olarak bir süre daha G üney Afrika' da kalmaya karar verdi.

Büyük çoğunluğu evet, ama bazılarını babaannem Osmanlı sefaretinden alamadığını anlatmıştı bize. Size gösterdiğim diğer resmi doküman ve Osmanlıca günlük benim evimdedir. Dedemden kalan bir askeri kıyafet ve Osmanlı pasaportu vardı çocukluğumda hatırladığım. Nerede olduklarını bilmiyorum. Güney Afrika' daki evimde olabilirler. Babamın vefatından sonra uzak kald ım birçok aile meselelerinden. Beni teşvik edip tekrar aile tarihimize ilgimi uyandırmanız çok iyi oldu. Birisi bu belgeleri inceleyip dünyaya duyurmalıdır. Bu adam (Mehmed Remzi Bey) herhalde burada boşu boşuna ölmedi değil mi?

hamileymiş.

Dedem büyükeki olarak vazifeli iken Johannesburg' da vefat edince babaannem daha sakin bir yaşam için Cape Town'a taşındı. Adderley Sokağı'nda bir terzihanesi vardı.

34 YEIJİ0 EYIÜ.2016/SA'ı197

vasıtasıyla babanıza mı kaldı?

Haklısınız efendim tabi, peki Mehmed

Remzi Bey'in vefatıyla eşinin apar topar sefaret konagından atılırcasına kapıdışarı edilmesinin sebebi neydi sizce?

View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF