YEDİKITA 92 (NİSAN 2016)

January 21, 2018 | Author: hamza.firat | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

TR YEDİKITA DERGİSİ SAYI 92 (NİSAN 2016)...

Description

KÜTÜ'L-AMARE

HAYALLERİ ZİNDANA

HAPSEDİLEN PRDiSRH Sultan Genç Osman, çok iyi bir tahsil ile yetiştirildi. Devletine sadıkane hızmet etmek istiyordu fakat iç ve dış güçlerin kışkırtma ve bazı ince hesapları yüzünden 18 yaşında şehıd edildi.

... -. '

Fatih Yılmaz Sayfa: 160 Ebat: 13,5 x 21 cm

Doiium Tarihi: 3 Kasım 1604

Tahta Çıkııı: Sultan Birinci Ahmed Han 80. lslam Hafifesi 26 Şubat 1618 Babası:

Vefat Ettllil Yer: lstanbul, Yedikule Hisarı

www.camlicakitap.com

1

Hlll fet Sırası:

t-

E ~

(0

C:

o

·.;::, (0

~ (O crı

::::ı

C/) ::::ı

~

o

-~

·a, C: C:

.!Q

o

Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasının üzerinden 1,5 ay geçmişti ki Bağdat'taki küçük bir kasaba olan Kütü'l-Amare, birden Irak-İran Cehpesi'nin en hararetli harp sahası haline geldi. Zira yıllardır devam eden politikaları gereği Bağdat'ı ele geçirmeye çalışan İngiliz birliklerinden bir kısmı, bu kasabada Osmanlı kuvvetleri tarafından kuşatılmıştı. Esaretleriyle neticelenecek bu muhasara, aynı zamanda İngilizlerin o tarihe kadar alaıkları en büyük yenilgi olacaktı. Osmanlı ordusunun unutturulan KOt zaferinin hikayesi_

E C/)

2 Q)

C:

'&5

::;;;: 15

DR. SEZAİ DUM LUPINAR İSTANBUL ÜN İ VERS İ T E Sİ

EDEBİYAT FAKÜLTES İ TAR İ H BÖLÜMÜ

C:

"' E C/)

· -~..:.ı,,cw

oa, -o

-~

'"'E

::E 9

,::::ı

:,,,:

SAYJ92/NİSAN201BYEDİKITA 25

ngiltere'nin baş ı çektiği batılı devletler 20. yüzyılda Os manlı içerisindeki Arap bölgelerinde faaliyetlerini, yogunlaştırarak devam ettiriyorlardı. Aşiretler üzerinde etkili bir çalışma yapan İngilizler, Os manlı Devleti ile bölge halkının "gönül bağını" koparmak için propagandanın bütün uns urlarını yoğun bir şekilde kullanmaktaydılar. Zira, Osmanlı Devleti'nin bölgeden çıkarılmas ını kendi menfaatleri için elzem görüyorlardı. Gittikçe artan rekabet, 1914 tarihinde dünyayı savaş ın eş iğine getirmişti. Bu gerilim, d evletlerin çeş itli anlaşmalar yapmas ına neden olacaktı. Zoraki müttefikimiz Almanya, Bağdat Demiryolu Hattı üzerindeki menfaatlerini koruyabilmek için Şubat ayında Fransa'yla, daha sonra da H aziran ayında İngiltere ile birer anlaşma imzaladı. sınırları

Batılı

güd erin kendi aralarında Os manlı'yı paylaş ım anlaşmaları devam ederken Osmanlı Devleti Rusya, Fransa ve İngiltere ile ittifak için görüşmeler gerçekleştiriyordu. Bu devletlerin Osmanlı Devleti'ni parçalam a noktas ındaki düşünces i Osmanlı Devleti'nin kendileri ile ittifak çabalarını boşa çıkarmıştı. Bu durum, Os manlı hükümetini Almanya'ya yöneltti. Almanya, Avusturya-Macaristan veliaht prensine suikast düze nle ndiği tarihe kadar Os manlı Devleti'ne karş ı mesafeli durmuş , Temmuz 1914'ün sonlarına kadar ise Osmanlı Devleti'ne olumlu cevap vermemişti. Fakat Avusturya'nın Sırplara savaş ilanıyla iyice gerilen hava, Almanya'yı Osmanlı D evleti ile ittifaka mecbur bıraktı. Bu geliş melerden sonra "zoraki müttefikimiz" Almanya ile 2 Ağustos 1914 tarihinde imzalanan ittifak anlaşmas ıyla Osmanlı Devleti savaşa girmiş oldu.

İngilizlerin Ön Asya Planları C ihan Harbi'nin başlaması ile birlikte İngilizlerin önem verdiği cephelerin başında Irak gelmekteydi. Uzun yıllar Basra Körfezi'nde siyası ve ticari olarak faaliyet gösteren İngilizlerin Irak Cephesi'ni açmas ında pek çok sebep mevcuttu . Bu sebepler;

1. Türklerle Arapların gön ül bağını koparmak, 2. Hindistan ticaretinin güvenliğini

26 YEDİKITA NİSAN 201 6/ SA'ı192

sağlamak,

~ İngiliz birlikleri KOtü'I-Amare yakınlarında

~ İngilizlerin sömürgelerinden getirdi ğ i ve KOtü'I-Amare' de Osman lılara karşı savaştırdı ğı Hint

askerleri

3. Irak ve İran'daki petrol bölgelerini kontrol altında tutmak, 4. Almanlann Ön Asya'ya (Anadolu, Suriye, Filistin, Arabistan, Irak ve İran) girmesini engellemek, 5. Anadolu'nun güneyden kuşatılmas ını sağlamak, 6. Bölgede bulunan diğer milletlerin ayaklanmasını sağlamak, 7. Basra Körfezi'ni tam manas ı ile kontrol altına alarak denizlerdeki hakimiyetini pekiştirmek, 8. İngiliz nüfuz ve otoritesinin Arap coğrafyasınd a tes is edilmesini sağlamak,

9. Hilafet

makamını

Araplar nezdinde

zayıf gösterme çabalandır.

İlk Hedef: Petrol Bölgeleri Zaten yıllardır bu emellerin peşinde olan İngilizler, I. D ünya Savaş ı başlar başla maz harekete geçmiş ve 6 Kas ım 1914'te Fav'a çıkarma yapmıştı. Bölgedeki ilk sald ırı aynı gün Fav' daki Osmanlı birliklerine düzenlendi. Ö ncelikli hedefleri petrol bölgelerine hakim olmaktı. Bu maksatla İngilizler 7 Kasım 1914 tarihinde Abadan'a yerleştiler. Dah a sonra da Basra'yı ele geçirme planını devreye soktular. Cihad-ı

Ekber Korkusu

Birçok cephede savaş devam ederken İngilizlerin en çok çekind iği şey, Osmanlı Devleti'nin ilan etmiş oldugu Cihad-ı Ekber'di. İngilizler savaşın hemen başında cihadın etkisi ve h alifenin manevi ko numunun Mıs ır, Hindistan ve Basra Körfezi başta olmak üzere İslam coğrafyas ında kendilerine karşı cidd i bir ayaklanma meydana getirme ihtimalinden endişe etmekteydiler. Nitekim, hilafet merkezi olan İstanbul'u ele geçirmek üzere saldıran İtilaf Devletleri'n e karş ı, 14 Kasım 1914 tarihinde old ukça h assas bir şekilde hazırlanmış olan Cihad-ı Ekber fetvası ile tüm SAYJ92/NİSAN2016YEDİKITA

27

Birçok cephede savaş devam ederken İngilizlerin en çok çekindiği şey, Osmanlı Devleti'nin ilan etmiş olduğu Cihad-ı Ekber'di. İngilizler savaşın hemen başında cihadın etkisi ve halifenin manevi konumunun Mısır, Hindistan ve Basra Körfezi başta olmak üzere İslam coğrafyasında kendilerine karşı ciddi bir ayaklanma meydana getirme ihtimalinden endişe etmekteydiler . ..

Müslüman lar İngiliz, Rus ve Fransızlara karş ı savaşa davet edilmişti. C ihadın ilanından Osmanlı

sonra gerek D evleti gerekse Almanya,

Müslümanların İngilizlere karş ı

topyekun ayaklanacagını beklemekteydiler. Ama bölgedeki aş iretler, cihadın ilanı ve yayınlanan fetvalara destek noktasında ikiye bölünmüştü. İngilizlerin karşı propagandası, nüfuzlu aşiretlerin önemli bir kısmının cihada katılmasını engellemişti.

Bu beklenmedik durum karş ıs ında Os manlı Devleti de İngilizlere karş ı Arap aşiretlerinin kendi yanında yer almas ı için gayret gösterdi. Bölgedeki aşiret liderlerine hediyeler gönderilip devletin birlik içerisinde düş manla mücadele etmesi gerektigine dair mektuplar yaz ıldı.

C ihadın

ilan edilmesi ile birlikte yaşanan propaganda mücadelesi d evam ederken Abadan ve Ahvaz hattına yerleşen İngilizler, fazla bir mukavemetle karş ılaş mada n Basra'ya dogru ilerleyerek 22 Kas ım 1914 günü şehri işgal etti. Böylece Basra vilayetini ele geçiren İngilizler, savaş ın baş ında epey moral bulmuştu . İngiliz b irlikleri için Basra' dan sonra s ırada Kurna vardı. Kurna, Basra' nın

güvenligi için oldukça önemli bir mevki id i. 9 Aralık' ta

burayı da ele geçiren İngilizler, savaş planlarını artık Kurna

üzerinden

yaptılar.

Böylece Şattülarap Nehri'nin giriş inden körfeze

28 YEDİKITA NİSAN 201 6/ SA'ı192

kadar olan bölgede kontrolü ele geçirdiler. Sonra Nasıriye'ye dogru yürüdüler.

Süleyman A skeri Bey İngilizlere Karşı Bu gelişmeler olurken Teskılat-ı Mahsüsa'nın önemli isimlerinden, daha önce Trablusgarp ve Balkan Savaşları'nda gayr-i nizami harp tecrübesi bulunan Süleyman Askeri Bey, Ocak 1915'te Irak ve Havalisi Genel kumandanı tayin edildi. Süleyman Askeri Bey' in hedefi, aşiretlerin destegin i saglayarak Osmanlı birliklerinin sayıca az oldugu bölgelerde İngilizleri durdurmaktı. Bu maksatla, emrindeki "Osmancık" taburu ve müfreze ile İngilizlere karşı harekete geçmişti. Aşiretlerden topladıgı kuwetlerle Kurna'ya dogru yürüyen Süleyman Askeri Bey, Rota civarında İngilizleri durdurmayı başardı.

Fakat ne hazindir ki b u muh arebede Süleyman Askeri Bey yaralanmıştı. Buna ragmen Basra ve Şuayyibe bölgesindeki İngiliz birliklerine karşı yeni bir taarruz kararı aldı ve 13-14 Nisan 1915 tarihlerinde Şuayyibe' de İngilizlerle yeniden karş ı karşıya geldi. 14 Nisan'da İngilizleri kısmen durdurab ilmişse de İngilizlerin yogun top ateşinden sonra aşiretlerden oluşan birliklerin dagılması, agır kayıpların verilmesine sebep olmuştu . Muharebedeki başarıs ızlık üzerine derinden üzülen Süleyman Askeri Bey, Bercisiyye civarında canına kıyd ı (14 N isan 1915). Aşiretlerin mevzilerini terk etmesi ve Süleyman Askeri Bey'in planladıgı şekilde muharebe etmemeleri, Şuayyibe Muharebesi'nin kaybedilmes indeki en büyük sebeptir.

• Dicle Nehri üzerinde sallarla hareket eden Osmanlı birlikleri ~ Alman Von Der Goltz Paşa'nın Dicle Nehri üzerinden sal ile Bağdat yolculuğu ~ İngilizleri Selman-ı Pak'ta durduran ve KOt'a kadar kovalayıp orada kuşatan, Irak ve Havalisi Genel Kumandanı Albay Nureddin Bey (müstakbel Sakallı Nureddin Paşa)

J.,.,ı ~'....,ı..,...J

-...,,, . .

o \.. e,,,...:....~..!... ~,vJ.,

.

,.,...ı.,:.ı

.

~1-L

...

Almanlar da Zaferi

Kutladı

Berlin Sefareti'nden gelen 30 Nisan 1916 tarihli telgrafta, Kutü'l-Amare'de kazanılan zafer sebebiyle Almanya' da okulların bir gün tatil edildigi ve çeş itli kutlamalar yapıldıgı bild iriliyordu: "Kütü'l-Amare muzafferiyeti üzerine imparator, mekteplerin bir gün tatilini emretmiştir ve Bed in donatılmıştır. Hüsn-i tesir pek ziyadedir. Harbin basından beri mühim bir İngiliz askeri birliginin toptan teslimi ilk defa bize vaki oldugu söylenmekte ve mahzuziyetimize vesile olmaktad ır. Acizane tebriklerimi, pad işahımızın yüce makamına ve hükümetimize ve Ordu-yı Hümay(ın'a arz ederim." BOA, HR.SYS, 2419/127 SAYl92/NİSAN201 BYEDİKJTA 29

Süleyman Askeri Bey' in yerine 20 Nisan 1915 tarihinde Irak ve Havalisi Genel Kuma ndanı olan Albay Nureddin Bey İngilizleri durdurmak için hemen harekete geçti. Şuayyibe mağlubiyeti Osmanlı askerini olumsuz etkiletmişti. İngilizler bu durumu değerlendirerek bir an ewel Bağdat' a ulaşmak istiyorlardı. Bu maksatla önce Amare ve Nasıriye'yi ele geçirmek için harekete geçtiler ve Temmuz 1915'te buna muvaffak oldular.

Hedef: Kütü'l-Amare ..A Dicle Nehri üzerinde silahla

Kazandıkları başarılar, İngilizlere Kutü'l-Amare ve Bağdat'a doğrudan hücum cesaretini vermişti. İngiltere için Kutü'l-Amare, Bağdat'ı

ele geçirmek için mutlaka alınmas ı gereken bir hedefti. İngilizlerle 26-28 Eylül 1915 tarihleri arasında ş iddetli çatışmalar yaşanmıştı. Albay Nureddin Bey' in emri ile Osmanlı birlikleri taktik gereği Kutü'l-Amare'yi bırakarak Selman-ı Pak'a çekildi. Böylece İngilizler Kutü'l-Amare'yi 29 Eylül 1915 tarihinde ele geçirdi. Bu arada bölgedeki Osmanlı ordusunda idari bir değişiklik yapıldı. Irak ve Havalisi Genel Komutanlığı takviye edilerek 6. Ordu'ya dönüştürüldü. Kumandanlığına da Alman Yon D er Goltz getirildi.

İkiye Bölünen Araplar utü'l-Amare'nin İngilizler tarafından işgali, Osmanlı hükümetini h arekete geçirmişti. Özellikle Irak Cephesi' ndeki aş iretlerin bir kıs mının İngilizlerle hareket etmesi, önemli şehirlerin İngilizlerce işgalini kolaylaştırıyordu. Diğer taraftan Osmanlı yanlıs ı İbn Reşid ve İngiliz taraftarı İbn Suud'un çekişmesi, İbn Reşid' in Kutü'l-Amare' deki Osmanlı birliklerine destek vermesini zorlaştırmaktaydı. Başkumandan

Vekili Enver Paşa ise, aş iretlerin arasındaki b u çekiş meden old ukça rahats ızdı. Aşiretlerin kendi aralarınd aki çekişmeleri yüzünden devletin ve İslam'ın zarar gördüğünü düşünmekteydi ve bu düşünces ini aşiretlere de bildirdi. İbn Suud'a "Avrupa'da zuhur eden harp dolayısıyla bütün alem-i İslam tehlikededir." diyerek ondan, İbn Reş id'e saldırmamasını istemişti. Enver Paşa ayrıca "Kuwe-i İslamiye müttehiden (İslam

kuwetlerinin birlikte) çalışarak hem vatan-ı İs lamiye'yi hem de esarette bulunan dindaşlarımızı tahlis (kurtarma) zamanıdır... " diyerek Müslümanların ortak hareket etmesi gerektiği üzerinde hassasiyetle durmuştur.

30 YEDİKITA NİSAN 2016/SA'ı192

donatılmış İngiliz tekneleri ıııı,. KOtü'I-Amare'de Osmanlılar tarafından dikilen anıt. İ ngilizler

sonradan KOt'u ele geçirecekler ve bu an ıtı da yı kacaklard ır

İngilizler

Dicle Nehri'ndeki savaş gemilerinden yoğun top ateşi ile Osmanlı mevzilerini dağıtıp kara birliklerinin önünü açıyordu. Savaşın başında nehirlerdeki İngiliz filolarının etkin bir şekilde kullanılması İngilizlerin ilerleyişini kolaylaştırmıştı .

Artık sırada

Kütü'l-Amare

vardı ...

Enver Pasa, Kütü'l-Amare'nin İngilizlerin eline geçmesinden sonra İbn Suud' dan, kuwetlerini Basra'ya göndererek Osmanlı Devleti ile birlikte hareket etmesini talep etmişti. Ayrıca İbn Suud ve taraftarlarına ''Allah aşkına sözümüzü dinleyip dostumuzu aglatıp düşmanımızı güldürecek ahvalden uzak durunuz ve çabuk cevap veriniz." diyerek bir an ewel devletle hareket etmesi yönünde talimat vermişti.

'

Dönüm Noktası: Selman-ı Pak Kütü'l-Amare'den sonra İngilizler, 3 Ekim 1915 tarihinde Dicle Nehri'nden ilerleyerek Aziziye'yi de ele geçirdi. İşgal sırasında Osmanlı birliklerini geriye çeken Albay Nureddin Bey, vermiş oldugu bu kararla birlikleri agır bir zayiattan kurtarmıştı. Fakat aslında İngilizlerin tarihlerindeki en agır yenilgilerinin ilk safhası da böylece başlam ış oluyordu. Zira yaklaş ık iki ay sonra cereyan edecek Selman-ı Pak Muharebesi, İngilizlerin ele geçirdikleri KOtü'l-Amare'de uzun sürecek olan b ir kuşatmanın ilk ad ımı idi.

-ıııııl KOtü'I-Amare' de, General Townshend'i 13.000 İngiliz askeriyle birlikte esir alan Halil (Kut) Paşa (üsttel ve İngiliz kuvvet komutanı General Charles Vere Ferrers Townshend (altta)

Komuta kademesinden erine kadar h erkes, Selman-ı Pak'ın Bagdat'a giden hatta son durak oldugunun farkındayd ı. Eger düş man bu hatta durdurulamaz ise Bagdat düşebilirdi. İş in nihayetinde, 24-25 Kasım 1915 tarihlerinde İngilizlerin taarruzuyla Selman-ı Pak'ta şiddetli çatışmalar yaşandı. Daha kurmay bile degilken Nureddin Bey'in burada kurdugu savunma hattı ve Osmanlı birliklerinin kahramanca mücadelesi, İngiliz kuwet ko mutanı General Townshend'ı hayrete düşürmüş ve birliklerine geri çekilme emri vermekten başka seçenek bırakmamıştı. Bu sırada, İngiliz birliklerinde azımsanmayacak bir rakama sahip Hintli Müslümanların sesi yükselmeye başladı. Bu tarihlerde, Hintli Müslümanları uyandırmak için Bagdat'ta basılan Arapça SAY192/NİSAN2016YEDİKITA 3

1

Pak, Osmanlı Devleti'nin Bağdat'ı elde tutmak için son savunma noktası ve Müslümanlar için önemli bir şahsiyet olan Selman-ı Farisi Hazretlerinin türbesinin bulunduğu stratejik bir yerdi. Bu ·:,.. r,.. · -. , ,1 \.•.1 bölgede yaşanacak çatışmalar Hintli Müslüman askerlerin tepkisini çekebilirdi. Bundan çekinen General Townshend, Selman-ı Pak yerine bölgedeki eski bir yerleşim olan --E Ktesifon ismini kullanıyordu ... Selman-ı

~

:=i ,::,

~

-

"'eti

C/)

İpsiz Sapsız Boş

gezen, bir işe yaramayan kimseler için kullanılan tabir eski bir meslege dayanmaktadır. Günümüzdeki gibi eskiden de Anadolu'nun muhtelif yerlerinden insanlar çalışıp para kazanmak için İstanbul agelirdi. Gelen kişinin bir meslegi, bir hüneri yahut birikmiş parası yoksa genellikle hamal olarak veya kazma küregiyle çalışmaya başlardı. Ancak hamal veya amele olmak için de kişinin ipi, kazma küregi; yahut ip alacak, kazma kürek alacak parası olması gerekirdi. Halbuki bazı taşralılann bunlan alacak parası dahi olmazdı. Bunlardan, "ipsiz, sapsız" diye bahsedilirdi.

İLİM TAHSİLİ ZORDUR Emir Sultan Mehmed Şemseddin, Yıldırım Bayezid'in kızı Hundi H atun'la evlenmek

istediği

zaman Sadrazam Candarlı Ali Paşa'ya müracaat ederek vasıta olmasını

istemişti.

Sadrazam:

"Sen fakir bir dervişs in. H addini neden bilmezsin? Sultan senin neyine!" diye terslemişti.

....

::,

E i=





AK$EHIR'IN MERHABASI Emir Timur, bir gün Akşehir'in ileri gelenlerini sarayına davet etmiş ve şerbet ikram etmiş. Hizmetçiler ilk şerbeti Timur'a vermişler. Mecliste bulunanlardan birisi hükümdara 'afiyet olsun' diyeceği yerde telaşından 'merhaba' deyivermiş. Timur'un bu münasebetsizliğe kızdığını anlayan bir nüktedan, adamı bu zor durumdan kurtarmak için "Sultanım, bizim Akşehir'in merhabası ağız tadından

sonra yapılır." demiş.

H adiseyi Yıldırım Bayezid işitince sadrazamı çağırarak:

"Lala,

$ark'ın

etmişs iniz.

en büyük alimine ziyade

ayıp

Biz de asalete eh emmiyet veririz.

Ancak, ilmin de alimin de bir asaleti olsa gerek. Eğer bu zat vaktiyle medreseye değil de askerliğe

intisap etmiş olsa idi bugünkü zekas ıyla

yükselecek, biz de on a vezirlik verecektik. Kaldı

ki askerlik tahsili kolay, ilim tahsili zordur. Askerlikte muvakkatlık (geçicilik), ilimde daimilik vardır.

Bu sebeple biz daimi ilim sahibi bir alimi

ken dimize damat edinmeyi münasip b uluruz," demiş

ve

kızını

Emir Sultan

Buharı

hazretlerine

vermiştir.

SAYJ 92/NİSAN201 6YEDİKITA 45

AHMET H AM Dİ BÜLBÜL İSTANBUL VI NUMARALI KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA BÖLGE KURU LU MÜDÜRÜ

minönü'nde, tarihi Mısır Çarşısı'nın hemen karşısında vaktiyle Hürrem Sultan' ın inşa ettirdiği bir hamam vardı ve mimarı da Mimar Sinan'dı. 16. yüzyıla tarihlenen Hürrem Sultan Hamamı'nın hangi yıl yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Kesin olan tarih, Haseki Hamamı'nın 1920 senesinde yıkıldığıdır. Hamamın, Eski Eserler Encümeni Arşivi'ndeki dosyasında özetle şöyle deniliyor: "Her biri mimarlık sanatındaki kabiliyet ve istidadımızı gösteren ve halkın faydasına olan işlere """' ne kadar ehemmiyet verdiğimize kesin delil olan bu gibi s ıhhi müesseseler medeniyet sayfalarımızdan birer birer silindi." Yıktırılan

Sadece Hamam Degildi...

Özellikle 20. yüzyılın başlarında vakıf hamamlar satılıyor yahut yıktırılıp yerine iş hanı gibi geliri yüksek binalar yap ılıyordu. Haseki Hürrem Sultan vakfı olan , Bahçekapı Haseki Hürrem Hamam ı da bu dönemde önce İtalyanlara satılmış, daha sonra da tüm engellemelere rağmen yıktırılm ıştır.

46 YEDİKITA NİSAN 201 6/ SA'ı192

SAYJ92/NİSAN2016YEDİKITA 47

Devrin yazarlarından Mehmed Ziya, 1918 tarihli makalesinde hamam hakkında kısaca şunları yazar: "Pek muazzam taşlarla inşa edilen bu hamamın dört tarafına gayet çirkin dükkanlar, mağazalar yaptırılarak pencereleri tamamen kapanmış olduğundan bu cihetin tetkik ve temaşası şimdilik kabil olmuyor. .. Günün birinde muazzam abidemiz olan bu hamamın etrafındaki barakalar istimlak edilerek sanatkarane yapılmış olan cephesinin meydana çıkartılarak karşısındaki tarihi kabristanımızın temiz duvarlarına nazire teşkil edeceğine şüphemiz yoktur. .. Hasis, pek hasis bir menfaatperestlikle, memleketin şerefini, halkın s ıhhatini hiçe sayarak böyle meşhur ve muhterem bir mimarımızın yaptığı hamamı yıkmaya kalkışmak asla caiz değildir. .. " 1920 yılında İleri gazetesi, hamamla ilgili birkaç haber yayınlar. Bunlardan, hamamın yıktırılmasının kronolojik seyri takip edilebilmektedir. "Mimar Sinan'ın enfes eserlerinden(...) olan , Yeni Cami civarında, Hobyar Mahallesi' ndeki meşhur Haseki Hamamı'nın kubbesinin yıkımına başlandığı üzülerek görüldü ... (11 Ocak 1920)" "Kaç günden beri Bahçekapı'da Türk mimarisinin en güzel tarihi eserlerinden(. ..) Haseki Sultan Hamamı'nın yıkılmakta olduğunu hayretle ve üzüntüyle gördüğümüz zaman (... ) kahrolmamak mümkün değildi. Bir tarihi eser mahvediliyor, şehrimizde geçm işte olduğu gibi, gelecekte de

48 YEDİKITA NİSAN 2016/SA'ı1 92

A Mühendis Seyyid Hasan tarafın dan çizilen su yolları haritas ı nda

Haseki Hamam ı (Türk ve İslam Eserleri Müzesi) ~ 1900'1ü yılları n başında Haseki Hürrem Sultan Hamam ı'nı gösteren bir kartpostal

Türklügün şerefini, medeniyetini, şanlı tarihini yaşatacak bir Türk sanat eseri bile bile yok edilmeye, mahvedilmeye maruz kalıyor, göz önünde yıkılıyor. Fakat zavallı sanatın, bedbaht ilmin kollayanı, koruyanı bulunmuyor. O halde yarın (Allah esirgesin) kayıtsızlık, kadir kıymet tanımazlık sayesinde Yeni Cami, Süleymaniye, Sultanahmet gibi camilerimizin veya öteden beri bulunan vakıf eserlerimizin, bir yol açmak için feda edilmeyecegini kim garanti eder? Bir sanat eseri, bir şahsın degil, bir milletin ve bütün dünya insanlıgınındır. İstanbu l' da eski tarihi ve degerli eserlerin korunması hakkında cemiyetler, kurullar vardır. Bunların varlıgma ragmen bir milli ve tarihi eserin yıkılmasına, yok edilmesine nasıl rıza gösteriliyor? O hamam yıkılacak, yerine herhalde bir han veya apartman yapılacak. Bu, ne oraların, ne de İstanbul'un bulundugu yerin degerini artırabilir. Aksine düzeltilmesi imkans ız b ir zarar meydana gelir. Haseki Sultan SAYl92/NİSAN2016YEDİKITA 49

Hamamı'nın yıkılması,

Türk vatanperverlerini çok üzecek ve yaralayacak bir hadisedir... (17.01.1920)" "Haseki Sultan Hamamı'nın bir mesele oldu. Fakat bu mesele yeni degildir. H arb-i Umumi esnasında bu hamamın yıkılması mevzubahis olmuştu. O zaman, Bahriye Nazın Cemal (Paşa) bu hamamı tamir ile "bahriye efradını yıkayacagım" diyerek önüne geçmiş idi. Mütareke münasebetiyle, sahipleri yıkılması başlı başına

hamamın kadınlar tarafında çatlaklık

oldugundan bahsederek, tekrar yıkmak teşebbüsüne girişmişlerd i.

Hatta mühendisler gelmiş, çatlagı tamir ile geçiştirmek kafi oldugunu ve hamama zararı dokunmayacagını bild irmişlerdir.

Sonra sahipleri Evkafa müracaat ederek çarşaf kadar bir hüccet almışlar ve mahkemeden de b ir karar çıkartmışlardı. İstanbul Muhipleri Cemiyeti işe karışmış, Mimar Sinan'ın yaptıgı bir hamam yıkılmasın diye belediyeye müracaatta bulunmuştu. Belediye, Maarif Nezareti' nin dikkatini çekti ve siz de mahkemeye müracaat ederek bir karar alırsanız yıkılmayı bir müddet için tehir ederiz, dedi. Hamamın sahipleri bunu yıkıp yerine b ir han inşa ettirmek fikrinded irler. Mamafih, hamam yıkıldıgı takdirde yapılacak bina onun degerinde olmayacaktır. Tarihi eserler sahibinin degil milletin malıdır. Binaenaleyh bunu istimlak edip tamir ettirmekten başka çare yoktur. Sahiplerine Evkaf göz yumup kocaman bir hüccet vermiş olmakla hamamı yıkmalarına müsaade etmiş demek oluyor ... ( 29 Ocak 1920)" Hamamın Arsası Açık Artırmada Gitti İleri gazetesinde yer alan bu serzenişler bir fayda saglamadı ve hamam, Vakıflar İdaresi tarafından 1930 yılına dogru bütünüyle yıktırıldı. Bir müddet sonra da İstanbul

50 YEDİKITA NİSAN 201 6/ SA'ı192

Vakıflar Baş

Müdürlügü, 11 Haziran 1942 tarihinde, eski Haseki Hamamt arsasmm müzayedeye çtkarttldtğtnı, bu yerin Yeni Cami ve 4. Vakıf Han'a yakmltğt nedeniyle Vakıflar namma 500.000 lira bedelle satm almmasmı Vakıflar Umum Müdürlüğü İdare Meclisine bildirmişti. Söz konusu meclis de aynı yıl ald tğı, 385 no'lu kararla hamam arsasmm satm almabileceğini bildirdi. Daha sonra bu ve diğer birkaç arsa tevhid edilip Üzerlerine bir iş hanı yaptınldı. Semavi Eyice'nin ifadeleriyle, "eserleri yaşatması gereken bir idarenin, Türk sanatmm değerli bir yapısmt yok edişine üzülmemek mümkün değildir." il

.A. Beyazıt Yangın Kulesi'nden Haseki Hürrem Sultan Hamamı

Kaynaklar: Basbakanlık Osman lı Arşivler i, Yıldız Perakende Evrak ı Adliye ve Mezahib Nezareti Maruzatı, Dosya No:17, Göm lek No:3, 02.B.1314; Dahiliye Nezareti Hukuk Müşavirliği Belgeleri ,Dosya No:6, Göm lek No: 11 , 10.Şaba n 1338; Umur-ı Mahalliye-i Vilayet Müdüriyeti Belgeleri, Dosya No: 101, Göm lek No:33, 26 Şaban.1338; Dah iliye Mektubi Kalemi, Dosya No: 1027, Gömlek No: 15, 30 N.1 323; Kemal Ahmet Aru, Türk H ama mları Etüdü, İstan bu l 1949; Mehmet Canatar, İ stanbul Vakıfları Tahrir Defteri 1009(1606), İ stanbul2004; Heinrich Glück, Probleme des Wölbungsbaues, Verlagvon Halın und Goldmann,Wien 1921; Charleş Edouard Goad, (F.A.A.E.Arsivi, Plan D'Assurance de Constantinople-Vol.I, Stamboul, Pafta No: 6, 1904; M. Mermi Haskan, İstanbul Hamamları, İstanbul 1995; H ürrem Sultan Vakfiyesi; Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi Bölümü,No:3752/ 1; İ.A.M.Encümeni Arşivi, Dosya No:572; İleri Gazetesi 11 Ocak 1920 s.6, 17 Ocak 1920, s.7, 29 Ocak 1920, s.5; İstanbul Vakı flar 1. Bö lge Müdürlüğü Arşivi, Dosya No: A7/ 15; Fuat Sezgin-Eckhard Neubauer vd., İslam'da Bilim ve Teknik, Cilt 5, Ankara 2007; Mehmet Ziya; "Haseki Sultan Hamamı", Yeni Mecmua No: 30,31 İstanbu l,31 Ocak 1918, s.69-72.

(Abdullah Freres, İ.Ü.K.90415 nolu albüm)

~ Hamamın planı (Asım Kömürcüoğlu ,

1915, İ.A.M .E.Arşivi Doya No1197J

klasik dönemi olarak adlandırılan 16. asırda diger inşaat faaliyetleri gibi artış gösteren hamam yapıları, 18. yüzyılın ikinci yarısından sonra nüfus artısı, yetersiz su ve yakacak kaynagı gibi sebeplerle daha az inşa edilir olmuştur. Buna ragmen, Evliya Çelebi'nin naklettigine göre 17. yüzyılda İstanbul'da 151 hamam vardır ve bu dönemde istanbul'da, saray ve konaklardakiler dahil toplam 14526 civarında hamam mevcuttur. Osmanlı'nın

SAYl92/NİSAN2016YEDİKITA 51

'

/\.

~nıan ı nın e enı anunu Osmanlı Devleti'nin İslam hukukuna dayalı ilk ve son Medeni Kanunu olan Mecelle hakkında çok sayıda ilmi çalışma yapılmıştı. Ama hiçbiri, Ali Haydar Efendi'nin yazdığı şerh kadar meşhur ve tafsilatlı olmadı. Eserin makaddimesi olan Kavaid-i Külliye Şerhi'nin tıpkıbasımının yapılması vesilesiyle Ali Haydar Efendi ve Mecelle şerhini tekrar hatırladık ... M EVLÜT ÇAL I ŞKAN

smanlı

Devleti'nin son devrinin meşhur hukukçularından Ali Haydar Efendi 24 Nisan 1853 Batum dogumludur. Babasına nisbetle Hocazade ve Emin Efendizade denilirdi. Aynı devir alimlerinden ve Usul-i Fıkıh Dersleri isimli kitabın müellifi Büyük Ali Haydar Efendi ile karıştırılmamas ı için, yaşça küçük olması itibarıyla Küçük Ali H aydar Efendi diye meşhur o lmuştu. Soyadı Kanunu' nun kabulünden sonra, vefatından b irkaç ay önce Arsebük soyadım almıştır.

Cihat Fetvasını Okumuştu Ali Haydar Efendi, ilk tahsilini Batum'da yapttktan sonra İstanbul'a gelmiş ve 1877'de, ileride Medresetü'l-Kuzat adını alacak olan Mekteb-i Nüwab'dan mezun o lmuştur. Burdur ve Denizli kadılıklarında bulunmuştur. 1884' de İstanbul İstinaf Mahkemesi azası iken Hukuk Mektebi'nde "Mecelle" ve "Usul-i Muhakemat-ı Hukukiyye" derslerini okutmuştur. 14 Eylül 1909 tarihinde Temyiz Mahkemesi reisi olmuş, 1914'te fetva eminligi vazifesine tayin ed ilmiştir. Ali Haydar Efendi'nin bir hususiyeti de Osmanlı Devleti' nin Birinci Dünya Mecelle Nedir? Savaşı' na girmesi üzerine ilan edilen Mecelle, lügatte; hikmetli sahife, kitap, cihat fetvasını, 23 Kasım 1914'te fetva name manalarına gelir. 18681876 seneleri emini s ıfatıyla Fatih Camii'nde okumuş arasında Ahmed Cevdet Paşa reisliginde olmasıdır. Kendisi, bu fetvada imzası Mecelle Cemiyeti tarafından hazırlanmış bulunan 29 kişiden biridir. Osmanlı Medeni Kanunu'na "Mecelle" Mecelle Mütehassısı ismi verilmiştir. Asıl ismi "Mecelle -i Ahkam-ı Adliyye"dir. Avrupalılar Ali H aydar Efendi, on bir yıl Mülkiye Mecelle'ye, "Osmanlı Devleti'nin Mülki Mektebi' nde aralıksız Mecelle ve Arazi Kanunları" ismini vermişlerdir. Mecelle, hukuku dersi okutmuş , beş yıl Medresetü'l İslam Hukuku esas alınarak hazırlanmış -Kuzat't a ve otuz yıl da Darü'l-Fünun ilk ve son medeni kanundur. Fakat Hukuk Fakültesi' nde Mecelle, vakıf onda yeni hükümlere degil, asırlar ahkamı ve kavanin (kanunlar) dersleri boyunca tatbik edilen şer'i hükümlere okutmuştur. Bu s ırada basta Mecelle Şerhi yer verilmiştir. Mecelle, bir mukaddime, olmak üzere birçok eser telif etmiştir. 16 kitap, 73 babtan meydana gelen 1851 1329/ 1913'te padişahın emriyle b irinci maddelik bir kanundur. rütbeden Maarif Niş anı almıştır.

..ııı Ali Haydar Efendi'nin, Nadir Eserler Kitaplığ ı tarafından yeniden basılan Oürerü'I-Hükkam Şerhu Mecelleti'I-Ahkam isimli eserinin mukaddimesi Kavaid-i Külliye'nin şe rhi

Türkçe, Arapça ve Farsça b ilen Ali H aydar Efendi, Adliye nazırlıgından sonra hayatının kalan kısmında kitap telifiyle meşgul olmuştur. 14 Eylül 1935 Cumartesi gecesi İstanbul' da vefat etmiştir. Eyüp Sultan Mezarlığı'nda aile kabristanında metfundur. SAYJ92/NİSAN2016YEDİKITA

53

Mecelle'nin En İyi Şerhi

J,~\.Jıı)" . J,')il ~

Ali H aydar Efendi tarafından kaleme alınan Dürerü'lHükkam Şerhu Mecelleti'l-Ahkam, Mecelle üzerine yap ılan çok sayıdaki ilmt çalışmanın en meşhur ve en

\

tafsilatlı olanıdır.

Ali H aydar Efendi, başta Darülfünun Hukuk Mektebi ve Medresetü'l-Kuzat olmak üzere medrese ve mekteplerde Mecelle dersini okuttuğUndan eseri şerh etme ihtiyacı duymuş ve bu sebeple Mecelle'yi ewela "Düreru'lHükkam Şerhu Mecelleti'l-A'lam" ismiyle şerh etmeye başlamıştır. İlk olarak hukukun esas kaideleri olan ilk yüz maddeyi, yani Kavaid-i Külliye'yi şerh etmiştir. Ancak, 1881 yılında kitap halinde bas ılan Dürerü'lHükkam' ın bu ilk şeklini yeterli bulmayan müellif, iyi bir Mecelle şerhinin, fıkhı görüş ler ve mesn etleri gösterilerek yap ılmas ı gerektiğini düşünerek Fevaid-i Emıniyye'yi hazırlamış ve Mecelle'nin fıkhı n akillerini b u kitapta toplamıştır. D aha sonra tavsiyeler doğrultusunda Dürerü'lHükkam ile Fevaid-i Emtniyye'yi b irleştirerek yeni kitabına "Dürerü'l-Hükkam $erhu Mecelleti'l-Ahkam" ad ını vermiştir. Eser, müellifi tarafından Arapçaya da tercüme edilmeye başlanmış fakat tamamlanamamıştır. Daha sonra Fehmi el-Hüseyni tarafından kısmen hulasa edilerek tercüme edilmiş ve 1925-1936 yılları aras ında Hayfa, Gazze ve Kahire' de neşredilmiştir.

J, ,>.!:ıJ;i,k~!,;

J~

J,... ...;.S::, .,.;; ..,,.;ı. J~ ~- ~~ .,ı..~

~..:J.!'c

..;.,ı._;ı_~,~vl.; .sı.-,

.;Jt

;J~



54 YEDİKITA NİSAN 201 6/ SA'ı192

.:,.t, ~..?

ti

.sr~' ..:..ı... J~ .:,1,.1,1,;ı- 4:-ı:. .ı4> ..:.ı.ı;..s;-T,J,1

Hukukçular İçin Temel Kaynak Kavaid-i Külliye'nin t am bir şerhi olan bu eserde, bütün maddeler diğer fıkıh kitaplarında oldugu gib i izah edilmiş ve içindeki şer' t hükümlerin kaynakları belirtilmiştir. Böylece bu şerh, Kavaid-i Külliye ile alakalı hükümler ihtiva eden bir fıkıh kitab ı mahiyetini kazanmıştır. Ayrıca müellif Mecelle H eyeti'nin ihmal ettiği mevzuları da kitab ına alarak bu cihetteki eksiklikleri de gidermiştir. Farklı hukuki meseleler hakkında ise muteber fıkıh kitaplarındaki şer' i hükümler nakledilmiş, ihtilaflı meseleler tartış ılmış, hangi görüş ün tercih edildiği veya tercih edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu eser, sadece İslam hukukçuları için değil, bütün hukukçular için mühim b ir temel kaynaktır. il

,,_r .u. ~ •..,ıı. :.~ı,=ı .,.ı::.< ~ ,

; .dJr.. ..;,_.ı..i; J,:1 J ;..:l;I Jµ

Eser Hakkında Ne Dedi? İslam hukukçularından

Mah mesant bu eser hakkında şöyle der: "Bu şerhte bütün hükümlerin me'hazleri (kaynağı) ve şer't delilleri mevcuttur. Eser, bir bütün olarak düşünüldügünde muhterem müellifin ilmt dirayetini ve mevzulara vukufiyetini gösteren mükemmel bir şerhtir. Mecelle' nin sonraki şarihleri (şerh edenler), bu eserden nakillerde bulunmuşlardır."

J.r.·ı:...ı

Medine'nin Teslimi Emrini Götürüyordu

~ Ali Haydar Efendi,

Fatih Camii'nin bahçesinde Cihad Fetvasını okurken ~ Ali Haydar Efendi tarafından kaleme alınan Dürerü'I-Hükkam Şerhu Mecelleti'IAhkam'ın birinci sayfası 'Y Ali Haydar Efendi'nin mezun olduğu Medresetü'I-Kuzat

İkinci Tevfik Paşa Hükümeti devrinde, 11 Kasım 1918 - 21 Ocak 1919 tarihleri arası kabinede yaklaşık iki ay Adliye nazın olan Ali Haydar Efendi, bu vazifesinde iken Mo nd ros Mütarekesi ile karara bağlanan Medine'nin İngilizlere teslimi için Fahreddin Paşa'ya padişahın iradesini tebliğ etmek üzere gönderilmiştir. Ancak H icaz yolculuğU sırasında İstanbul'da hükümet değişmiş ve nazırlık vazifes inden alınmıştır.

MEHMED BAG

...

~

BİR SEHİR

••

KUOUS Yeryüzündeki en eski şehirlerden biri olan Kudüs, peygamberler tarihinin geçit resmidir adeta. Kudüs, arkeolojik kazıların Bakır Çağı'na kadar götürdüğD bir geçmişe sahiptir. Dini kaynaklarda da oldukça eskilere dayanan bir şehir olarak zikredilir. "Kudüs" kelimesi Arapçadır ve "mukaddes" manas ına gelir. O belde ki bizlere "İsra" günü Res fılullah (s.a.v.) efendimizin ardında saf bağlayan bilcümle peygamberan-ı ızamı, ilk kıblemizin hatırasını , göklere yükseltilen İsa Aleyhisselam' ı, ins ü cinne hükmeden Süleyman Aleyhisselam'ı, küçük bir kafile ile Kudüs'ü savaşs ız fetheden H z. Ö mer'i (r.a.) ve Kudüs'ün ikinci fatihi Selahaddin Eyyubi'yi hatırlatır. Kudüs'tür, zira mukaddestir. ..

56

YEDİKITA NİSAN 2016/SA'ı192

BİR HADİSE I\





I\



HABI l ll[ KABI l

BİR

ÇAY

Yeryüzündeki ilk katil h adisesinin tarafları olan iki kardeş: H abil ile Kabil. H abil iyilik, kulluk, safiyet ve itaati temsil ederken; Kabil kötülük ve kıskandığı temsil ediyor. "H abil" kelimesinin İbranice H ebel veya H evel' den geldiği rivayet edilir. "Soluk, n efes, buhar" manalarına geldiği söylenir ki bu zayıf bir iddiadır. Kelimen in Akkadcada "oğul" manasına gelen "ablu" veya "hablu/ habal"dan geldiği yönünde b ir rivayet daha vard ır ki gen el kabul bu yöndedir. "Kabil" kelimesin in kökeni de İbraniceye dayanır. H abil ve Kabil kıssas ı Kur' an-ı Kerim' de isim verilmeden ve kısaca anlatılmıştır.

PORSUK Aksu Dağı'ndan çıkan Bayatçık ile Murat Dağı' ndan süzülen Kızıltaş suları Altıntaş Ovası'nda buluşurlar. Buradan itibaren dolambaçlı, kıvrım kıvrım bir yol olur akarlar. İşte bu akışa Porsuk denir. Porsuk Çayı, Sakarya Irmağı'nın en büyük koludur. Altıntaş'tan Yassıhöyü k'e kadar tam 448 km boyunca akan Porsuk, burada taşıdığı emaneti Sakarya'ya teslim eder. Geçtiği onca yere hayat vermiş, hatta Eskişehir' e dizi dizi, güzel güzel köprüler kazandırmıştır. Kattığı onca güzelliğe rağmen Porsuk kelimesi, pek de olumlu b ir kelime değildir. Bu çay için "dolambaçlı" manasında kullanılan porsuk, mahalli olarak "sert, inatçı, buruşmuş, kötü kokulu, bezgin, miskin" manalarında kullanılır. Sansargillerden sert kıllı, kötü kokulu bir hayvana; atlar ve insanlar için zehirli olan sert yapraklı bir bitkiye de "porsu k" denmekted'ır. Fakat bu manalardan hiçbiri, İç Ege' de kıvrım kıvrım uzayan Porsuk Çayı' na karşı menfi b ir bakış getirmemiştir. Porsuk, Ege' de etrafına cazibe saçan , küçük çayları bir araya getirip Sakarya'ya ulaştıran bir güzel ırmaktır. Suyu tatlıdır. Rengi berraktır. Bölgeye iki baraj hediye ıJ.,_/j-ı ,..:..,• J.,-, v .r'•.I, .,~ı ,a,-ea....... etmiş zengin bir su kaynağıdır. Yu.-

o1ı

Vt

~ ..

,~.

ıt

.. L

SAYJ 92/NİSAN201 6YEDİKITA 57

/

~~~~0

n



••

n

n

NAME-1 HUMAYUN

••

BOYLE OLUR

PADİSAHIN MEKTUBU

Farsça bir kelime olan n ame, Türkçede mektup, ferman, biti, buyuruıdu man a arınık.arşılar. Yine Farsça olan hümayun kelimesi de padişaha ait manasına gelir. Name-i hümayun ifadesi de Osmanlı diplomatiğinde padişaha ait belge çeşitlerinin içinde yerini almıştır. başkanlarına, Osmanlı

Devleti'ne bağlı anlarına, şeriflerine, Erdel beylerine ve diğer tabi yerlerin idarecilerine padişah tarafından gönderilen mektuplara name-i hümayun adı verilir.

Müslüman ve Hristiyan devlet ---......-mm Mekke-i Mükerreme

Name-i hümayunlar, yabancı hükümdar ve tabi beylere yazıldığı için belgelerin asılları muhatap ülkelerin arşivlerinde bulunmaktadır. Osmanlı belgelerinin saklandığı arşivlerimizde ise söz konusu belgelerin suretleri vardır. Bu suretler ise Divan-ı Hüma.yün' da tutulan Mühimme, Name ve Düvel-i Ecnebiye gibi defterlere kaydedilmiştir.

Muhataba Göre Mektup Kanuni Sultan

-41111

Süleyman'ı n

Fransa kralına gönderd iği

name (Fransa Arşivi

2982, Ancien Fonds Bethune 8507)

Name-i hümayCınlarda kullanılan malzemeler itina ile seçilmiştir. Çoğunlukla abadi ve İstanbüli kağıtlara yazılan n ameler, büyük boy kağıtlara yazılır, gerektiğinde kağıtlar birbirlerine eklenirdi. Name-i hümayun lar Türkçeden başka A rapça ve G rekçe gib i d illerde de yazılmışlardır. Name metni siyah mürekkeple divani ve celi divani h at kullanılarak kaleme alınırdı. Davet kısmı ile ayetler altın yaldız ve sülüs veya rıka ', padişahın ismi farklı yazılmış ise değişik bir mürekkep ile yazılırd ı. Name-i hümayu nların tezhibine de önem verilir, tuğralarda genellikle tezhib olurdu. Tuğrada tezhip yok ise, tuğra altın ile çekilirdi. Çok defa siyah SAYJ 92/NİSAN201 6YEDİKITA

59

A~

··ıJ.m.

j}J:~· .. j),~~Wp.ı~-_.,J~,: . .!l~"'~,- .,~

·C'

J _r,·t:,..ı

·ı ..... --;-4"

.:,f .sA·~'

lc_.ı' ;._.ı.:.,. ..:....ı

,

'ıt,

/

I ~ ı&,&..o

~~J .ıl>I~ .!L;G ~ ),}ı,.}J'., ,;••.P.r.,.ıl - •>":-"~ .::..ı~

;,, ..::~; ~h=G ~

• .ı>~>t/J Jı . .:.Y~ ';.J ~ .:,~~ •JJ.ı~ ;ı, ~ VT

~ I J-.ı ,.ı.,.:... _,:

. -~ı v~ SAYJ 92/NİSAN201 6YEDİKITA 73

Osmanlı Basınından

'.iM

1

i

1

74 YEDİKJTA NİSAN 2016/SA'ı1 92

Jf ~- ~!-J. ~ J J J. .l..

• ~ • ..ı.:..c.. r. ~. "'~ .:.ı..ı~. •.16'.,, xıı.6. ~.J. ı.1'\.:. f.J.) ~L;..'.l:.ıi • .ı;JjJI~\ ~ ~,ı .±-f.:,,;JIJ. .lJİıİ •.ı.;;JJJ Wıt .J• • ~ , ~Is :J,\# ~.JjJ \ ...;!-

J

S,j. J:A" s._, J~

•·J+<

.:,,:ıı ı..if' ~ • 1 .:.L'.•p, .;,(r • ~,. ı.r• l 1
View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF