YEDİKITA 87 (KASIM 2015)

February 4, 2018 | Author: hamza.firat | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

TR YEDİKITA DERGİSİ SAYI 87 (KASIM 2015)...

Description

.,



1

KiTAP FUARINA

DAVETLİSİNİZ •

34. Ul usl a r a r ası

lstanbul Kitap Fuarı 7-15

Kasım

2015

/o45

0

. . . . FUAR iNDiRiMi . ÖZEL KAMPANYALAR

\ so

,+ , ,.

".EGJl'T 1 ()- .1.B- 'YUtl BOU T 1".E CX,lU)V'? .&CCXU0t0D.t.U

Ptı..cır. ıot-.lJI-W!'lı oıınr.ıu:u ı x ,ı.cr

lt'T

ntıt

..

'L1. T.U. I YOO

HO

ıs

roıı I(ıl'

.., •

tOt!

L."'C

TB t

oıı.ı~ııuuı. l'lQUC.Uu(U-~ ,-GL.ıltoı.l!'f,

AT DCDL&f UOt'11.·

SAYl87 / KASIM201 5 YEDİKITA

21

~

Ka11f'~:ruf.lf~-:~

~,

1

\ .,

'

TelFa:.ram,&, cı

ı

PELUSIUt.! /

/'.

----,-., ,

..

,,

,

..

'

, ..

••

r 1 1

1 \

\

''b.El-:14ml,ek \

\

\

f f

,. ,

a,

Gebel.

Slı.al.ui'

:. (lj:. ~

.

c:. ...... .

3:. L.·~

Antikçaglardan beri dünya gündeminden ve dillerden düşmeyen bir suyoludur Süveys Kanalı. Dünyanın hiçbir büyük gücü bu suyoluna ilgisiz kalamadı. Şüphesiz bunu hak ediyordu. Her şeyden önce kanal, Mısır'a hayat bahseden Nil'in komsusu, hatta devamıdır. Sonra o, Ak ve Kızıl denizleri birleştiriyor, uzun güzergahları fersah fersah kısaltıyor, donanmalara, sömürgelerden kıymetli mallar taşıyan gemilere geçit veriyordu. Tabi ki böyle bir kanalın açılısı öyle kolay olmayacaktı. .. YRD. DOÇ. DR. DURMUŞ AKALIN PAMUKKALE ÜNİ., EDEBİYAT FAK., TARİH BÖLÜMÜ

~ ·

--..ı

Süveyş Kanalı fikri oldukça eskilere dayanır. Bu konuda ilk faaliyete girişenler Firavunlar olmuştur. Firavunlar döneminde kazdan en eski kanal Nil Deltası'ndan Süveyş'e doğru Vadi-i Tumilat'tan geçiyordu. Mısırlıların ilk kazdıkları kanal, Firavun

Sesostris dönemine (MÖ 1911-1956) kadar uzanıyor, Nil'den Acı Göl'e, oradan da Süveyş'e ulaşıyordu. Firavunlardan kalan kanalı Persler, Yunanlılar ve Romalılar da kullandı. 7. yüzyılda H alife H azret-i Ömer (r.a.) zamanında kanal tekrar canlandırıldı ve bir yüzyıl daha kullanıldı. Fakat sonraki dönemlerde kanal eski önemini kaybetti ve uzun bir süre gündemden düştü. Eski kanal yataklarını kumlar doldurdu. Bir zamanlar Akdeniz ile Kızıldeniz arasında bağlantı kurabilecek kanalların inşa edilmeye çalışıldığı da unutulup gitti. Süveyş'te modern manada bir kanal açmaya ilk teşebbüs edenler 1500'lerin basında kaybettikleri ticari

güçlerini geri kazanmak isteyen Venedikliler olmuştu. 1504'te Venedik Onlar Meclisi, Mısır'a Memlüklü sultanına konuyla ilgili bir eki gönderdi. Ancak Memlükler kanal işinde bir fayda görmedi. Bu tasarı, hem pahalıya mal olacaktı hem de tehlikeleri vardı.

SÜVEYŞ'TE İLK OSMANLILAR

Kanalın açılış merasimini ve açılışa katılan davetlileri tasvir eden resim

24 YEDİKIJA KASIM201 5/SAYl 87

Osmanlı Devleti'nde Süveyş'e bir kanal açmakla ilgili en kayda değer gelişme, Sultan İkinci Selim devrinde Sokullu Mehmed Paşa'nın teşebbüsüdür. Sokullu'nun fikri Süveyş'e kadar bir kanal kazdırıp gemilerin bir engelle karşılaşmaksızın Akdeniz' den Kızıldeniz'e geçişlerini sağlamaktı. Ama Sokullu, Aralık 1568' de kanalla ilgili fizibilite çalışmaları yapılmasına dair bir fermanı Mısır valisine yollasa da Kıbrıs'ın fethi ön plana çıkınca bu teşebbüs başlamadan bitti.

Osmanlı

Devleti'nde kanal açmakla ilgili başka bir teşebbüs de Kaptan-ı Derya Kılıç (Uluç) Ali Paşa'nındı. Kılıç Ali Paşa 1586' da, Kızıldeniz ile Nil arasındaki eski kanalı ihya fikrini padişaha kabul ettirmeye çalıştı. Böylece Osmanlı savaş gemileri Akdeniz' den Kızıldeniz'e geçebilecek, baş gösteren Portekiz tehdidi bertaraf edilecekti. Ancak 1588'de Süveyş'teki Osmanlı donanmasının Portekiz filosunu Kızıldeniz' den atması ve devletin uğraştığı başka meseleler sebebiyle kanal teşebbüsü yine bir tasarı olarak kaldı. Bir ara Venediklilerin kanala dair tekrar faaliyetleri olsa da neticesiz kaldı Sonraki asırlarda, Sultan Üçüncü Mustafa (1757-1774) da kanal açma fikrini benimseyenlerden oldu. Ancak ömrü, bu planı yürürlüğe koymaya vefa etmeyecekti.

FRANSIZLARIN MISIR İŞTAHI İleride Süveyş'te bir kanal açtırmaya muvaffak olacak Fransa'nın

dikkatini bu topraklara çeken şahıs, aslında bir Alman filozoftu. Leipnitz, kanalla ilgili bir çalışmasını 1672' de Fransa Kralı 14. Louis'ye sunmuştu. Alman fikir adamı projesini Fransızlara kabul ettiremedi ama Fransızlar artık Mısır'ı müstakbel bir koloni olarak görmeye başladılar. Bu düşüncelerini gizleseler de 14. Louis ve bakanları, Fransa ile Hindistan arasında, İskenderiye ve Süveyş'ten geçecek bir ticaret yolunun açılması için Babıali ile çoktan müzakereye başlamışlardı. Böylece Süveyş Kanalı için ilk adımlar atılmış oldu.

.._ Kanal çalışmalarım tasvir eden bir resim

T

Kanalı kullanan ilk gemilerden

biri (Fotograf: Çamlıca Araştırma Kütüphanesi)

,.

18. asrın sonlarına doğru ise, Fransa ile giriştiği sömürge rekabetinde sivrilen İngiltere Hindistan yolunda üstünlüğü ele geçirince Fransa, zengin ticaret alanlarından ve Hindistan' daki sömürgelerinden mahrum kaldı. Bunun üzerine Napolyon (Bonaparte) ve Dışişleri Bakanı Talleyrand, İngiltere'nin Asya'nın zengin kaynakları ile olan bağlantısını kesmek için Mısır'ı ele geçirmenin ve eskiden kullanıldığı bilinen kanalı açmanın şart olduğunu düşünmeye başladılar.

,._ Günümüzde de kullanılan kanal, Mısır ekonomisinin can damarlarından biri

T

Kanal kazılırken dipten toprak

çıkarmak için kullanılan makinelerden biri (Focograf: Çamlıca Arastırma Kütüphanesi)

Nitekim Napolyon 1798' de İskenderiye ve Kahire'yi işgal ettiğinde, yanında birçok mühendis de getirmişti. Bunlardan Le Pere'i, eski kaynaklarda adı geçen Vadi-i Tumilat'taki kanalı bulmak için görevlendirdi. Fakat N apolyon, 1799'da Akka' da Cezzar Ahmed Paşa'ya yenilince Mısır' da çok fazla duramadı. Fransa'ya hareket ederken "Kanal açmak azametli bir iştir. Bu işi yapabilecek durumda değilim. Fakat Türk hükümeti belki bir gün bu projenin tatbikiyle varlığını ve büyüklüğünü sağlayacaktır" diyordu. Neticede kanal konusu, Mehmed Ali Paşa zamanına dek gündemden düştü.

SİMONLARIN FAALİYETLERİ Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Mısır' da yarı müstakil bir eyalet statüsü elde ettiğinden beri devamlı yeni icraatlar peşindeydi

ve emrinde çalışan yabancı mühendisler de vardı. Bun lardan Linant ve Mougel Bey isimli iki Fransız, kanal konusunu tekrar Mısır'ın gündemine taşıdılar, M ehmed Ali Paşa için raporlar hazırladılar. Fakat Mehmed Ali Paşa zamanında Süveyş Kanalı konusunda en istekli olan kitle ise Saint Simonienslerdi. Bunların kurucusu Fransız filozof ve iktisatçı Hemi de Saint Simon, dünyanın yenilenmesi üzerine düşünceleri ile tanınıyordu. Bir grup Simoniens, kanal açmak üzere Mehmed Ali Paşa' dan ferman alabilmek için epey uğraştı. Ancak Mehmed Ali Paşa bu işe pek razı değildi. Çünkü kafası daha çok İngilizlerin kurmak istediği İskenderiye-Kahire­ Süveyş tren yolu hattı ile meşguldü.

KANAL MI DEMİRYOLU MU? Süveyş Kanalı açılmadan ve demiryolu yapılmadan önce ticaret mallarının Süveyş'ten develer, atlar ve eşeklerle Kahire'ye taşınması zor iklim şartları altında 24 saat sürüyordu. Bu yol düzensiz ve çok kötüydü. İyileştirilmesi için de oldukça yüklü paraya ihtiyaç vardı.

Binaenaleyh Mısır' da İskenderiye-Kahire-Süveyş hattında bir demiryolu yapılabilirse bunun birçok faydasının olacağı, İngilizler tarafından her platformda d ile getiriliyor ve M ehmed Ali Paşa'ya telkin ediliyordu. N ihayet paşanın oğullarından Abbas Paşa tarafından 1850-51 yılları arasında İngilizlere Afrika' daki ilk demiryolunu yapma imtiyazı verildi. Diğer taraftan Süveyş'e bir kanal açılması aslında İngilizlerin de işine geliyordu. Ama İngiltere kendi kontrolünde olmayacak bu yeni yol için asla destekçi olmayacaktı.

TAM BİR MÜTEŞEBBİS: LESSEPS Fransız diplomat Ferdinand de Lesseps, Mehmed Ali Paşa zamanında Fransa'nın Mısır kon solosu idi. Süveyş Kanalı'nın altına imzasını

atacak olan bu daha o tarihlerde bu işi düşünmekteydi. Fakat paşadan da diğer hükümetlerden de aradığı desteği bulamayınca, hayallerini ertelemek zorunda kalmıştı. Böyle bir fırsatı, emekliliğin tadını çıkarırken M ehmed Ali Paşa'nın dördüncü oğlu Said Paşa'nın Mısır valisi olmasıyla tekrar şahıs,

İKİ ESKİ DOST Uluslararası Süveyş Kanalı Şirketi'nin kurucusu ve kanalın altında imzası bulunan eski Fransız diplomat Ferdinand de Lesseps ile Mısır valisi Said Paşa'nın dostlukları, Lesseps'in Mısır konsoloslugu yıllarına kadar gider. Lesseps'e,

Mehmed Ali Paşa'nın son yıllarında oğlu Said Paşa'nın eğitimi teklif edilmiş ve o da kabul etmiştir. Said Paşa vali olunca (1854) da Lesseps'e gün doğmuş, hemen kanal teklifini yenilemişti. Eski hocası ve dostu Lesseps' i dinleyen Said Paşanın ona cevabı müsbet olacaktı.

Fakat Lesseps' in kanalı açması kolay olmadı. Osmanlı ve İngiltere' den yardım görmeyince Fransa imparatoru Üçüncü Napolyon'un nüfuzlu eşi ve kendisinin de akrabası olan Eugenie'nin desteğini aradı. Bu arada para işini de halletmişti. Ama 1863'te Said Paşa'nın ölümüyle en büyük destekçisini kaybetti. Ertesi yıl, kanala sonuna kadar karşı olan İngiltere başbakanı Gladstone'un ölümü ise en çok onun işine yarayacaktı. Sultan Abdülaziz de nihayet 1866'da Süveyş Kanal Şirketi ile Mısır valileri arasında yapılan anlaşmayı onaylayınca

mesele halloldu.

....ıı Uluslararası Süveyş Kanalı

Şirketi'nin kurucusu ve kanalın altında imzası bulunan eski Fransız diplo mat Ferdinand de

lesseps

yakalayacaktı. SAYl87 / KASIM 201 5 YEDİKITA

27

Oı-

Rahatlıkla

denilebilir ki Süveyş Kanalı'nın açılmasında asıl pay, Mısır Valisi Said Paşa'nındır. Kanal fikri kendisine daha vali olmadan, aynı zamanda Fransızca öğretmeni olan Ferdinand de Lesseps tarafından telkin edilmişti. Said Paşa'nın vali olmasıyla soluğu Mısır' da alan Lesseps, 30 Kasım 1854'te ondan ilk ruhsatı aldı. Ardından 1856' da ikinci ruhsatı da elde etti. Bu arada Uluslararası Süveyş Kanalı Şirketi'ni de kurmuştu. Fakat Osmanlı Devleti'nin onayı bir türlü alınamıyordu. Bunun için yoğun bir mesai gerekecekti. Ferdinand de Lesseps artık bütün gücünü Babıali'yi ikna etmek için harcıyordu. H atta Babıali'nin mukavemetini kırmak için, kanalın Osmanlı Devleti'ne getireceği faydaları bir dilekçesinde şöyle anlatmıştır:

"Halifelerin otoritesi siyasi olduğu kadar dinidir. Padişah, İslam dininin en büyük koruyucusudur ve Müslümanların mukaddes şehirlere verdikleri önem tartışılamaz. Fakat bugün Türkiye ile Arabistan arasında gidip gelmek ne kadar güç bir iştir. Arabistan'a gidecek olanların, helak edici sahaları ve çölleri aşmaları gerekir. Süveyş Kanalı ise bütün bu engelleri ortadan kaldıracaktır. Bu kanal aynı zamanda İstanbul'u Hindistan ve Ç in'e en çok yaklaştıracak olan yoldur. Şu an 6000 fersah olan mesafe 1800 fersaha inecektir..." Lesseps politik bir dil kullandığı bu dilekçesine rağmen bizzat İstanbul'a gitmek zorunda kaldı, çeşitli gazetelerde kanal lehine makaleler yayınlattı. Fakat yine de istediğini elde edemedi. Hafriyata başlamanın kanal için atılacak en önemli adım olduğunu çok iyi bilen Lesseps, henüz padişahtan onay gelmediği halde Nisan 1859'da Said Paşa'nın desteğiyle 20 işçiyi çalıştırmaya başladı. Ancak İngiltere bu çalışmalara şiddetle karşı çıktığı gibi 7 İngiliz savaş gemisi de İskenderiye açıklarında demirlemişti. Bu apaçık bir gözdağıydı. Tartışmaların yoğunlaştığı bu günlerde Osmanlı tahtında bir değişiklik meydana geldi. SultanAbdülmecid'in vefatıyla yerine 25

Haziran 1861' de Abdülaziz Han padişah oldu.

OSMANLI TARTIŞMALARIN NERESİNDE? Mehmed Ali Paşa gailesinden yeni kurtulmuş Osmanlı Devleti, tartışmalar başladığında (1840'lar) kanalın açılabileceğini pek mümkün görmüyor, hatta istemiyordu da. Zira bu kanal ilgisini artıracaktı. Zaten o tarihlerde Osmanlı, Mısır'ı imtiyazlı bir eyalet olarak kabul etmiş ve valiliğini

yabancıların Mısır'a

28 YEDİKITA KASIM201 5/ SAYI 87

Mehmed Ali Paşa ile ogullarına bırakmıştı. Fakat bir taraftan da Mısır' da merkezi otoritesin i tekrar güçlendirmek istiyordu. Biraz da bu yüzden, kanal teşebbüsünden önce demiryolu meselesine öncelik veriyordu. Bu dönemde Mısır üzerinde iki büyük gücün rekabeti son raddesindeydi. İngilizler İskenderiye-Süveyş demiryolunun yapımından yanaydı. Fransızlar ise ilgilerini Süveyş Kanalı'na yogunlaştırmıştı. Osmanlı Devleti ise Kırım Savaşı sebebiyle İngiltere ve Fransa arasında bir tercih yapmaktan ziyade ikisinin anlaşmasını daha önemli görüyordu. Çünkü savaş sırasında her iki güce de ihtiyacı vardı. Nitekim Rusya'nın dizgin lenmesi ile sona eren Kırım Savaşı (1853-56) sırasında İngiltere ve Fransa, Osmanlı'nın yanında yer aldı. İngiltere'nin demiryolu ısrarının temelinde, sömürgesi olan H indistan' dan mal sevkiyatı meselesi bulunuyordu. D iger aktör Fransa'nın I. Napolyon' dan bu yana Mısır üzerindeki ilgisinde azalma degil, artış vardı. Fransa, Mısır'ı Kuzey Afrika' da elde edebilecegi en uygun topraklardan görüyordu ve bir başka devletin -bu daha çok İngiltere'ydi- Mısır' da yerleşmesine izin vermemek de özellikle dikkat ettigi noktalardandı. Osmanlı Devleti için kanalın açılması sadece mühendislik yönü ile düşünülebilecek bir mesele degildi. Burada en önemli nokta, devrin iki büyük devleti arasında çıkacak siyasi çekişmeydi.

~ Fransızların Mısır'ı işgalini tasvir eden bir resim ~ Kanalda kazı çalışmaları. Kanal çalışmalarında çok sayıda Mısırlı fellah ve Avrupalı işçi çalışmıştı

KANALIN KARINCALARI Kanal çalışmalarında çok sayıda Mısırlı fellah ve Avrupalı işçi çalıştı. Ancak Avrupalı işçiler ile Mısırlı fellahlar aynı şartlarda çalışmıyorlardı. Mısırlılar son derece

kötü

şartlarda ve daha ucuza çalışırken Avrupalılar daha

iyi imkanlara sahip oldular. Çalışmalar ilk zamanlarda son derece ilkel şartlarda başlasa da 1862'de makineler devreye sokuldu. Bunun yanında develerden çok istifade edildi. Su, yakın çevrelerden develerle getiriliyordu. Çalışmaları güçleştiren rüzgarlara karşı ise yapacak bir şey yoktu. Zaman zaman ortaya çıkan fırtınalar çalışmalara büyük zarar veriyordu. Avrupa' dan gelen birçok uzman ve mühendis için kanal, bir gelir kapısı olmuştu.

\J

~a

~·>·

("I.

~ ~ ·

en

t-4·

~ Kanalın mimarı Lesseps'in İskenderiye'ye çıkışını ve onu karşılamaya gelenleri tasvir eden gravür ~ Sokullu Mehmed Paşa (minyatür, detay)

l'O (:)

Her iki devletle de müttefikliğini bozmak istemeyen Osmanlı Devleti açıktan açığa taraf olmuyordu. Ama Süveyş Kanalı'nın Mısır'ın kaybına kadar gidecek bir zincirin ilk halkası olacağını düşündüğünden açılmasına da destek vermiyordu. Fakat bir taraftan da böyle bir kanalın Osmanlı için faydaları da göz ardı edilemezdi. Çekincelerin başında da Mısır'ın doğrudan Osmanlı idaresinde olmaması sebebiyle açılacak kanalın idare ve kontrolü meselesi geliyordu. Kısacası Babıali, bu kanalı herhangi bir devletin tekeline vermek istemiyordu. Osmanlı'nın düşüncesi, ruhsatını kendisinin verdiği tarafsız bir şirket tarafından bu işin yapılmasıydı. Fakat işin nihayetinde Babıali tarafından, kanalın açılması için Lesseps' in hazırladığı şartnamenin kendi talepleri doğrultusunda revize edilmesine karar verildi ve sonraki yıllarda bu konunun halline çalışıldı.

SULTAN ABDÜLAZİZ MISIR'DA Osmanlı

Devleti, Lesseps' in kanal konusundaki ısrarından, küçük de olsa birtakım fülı çalışmalara başlamasından ve Said Paşa'nın Lesseps'e verdiği destekten son derece rahatsızdı. Keza İngiltere de bu işin bir oldubittiye getirilmesine karşı çıkıyordu. Kanal açma teşebbüsleri devam ederken Uluslararası Kanal Şirketi her sıkıştığında yardımına Said Paşa koşuyor ve belli miktarda hisseyi alarak çalışmaların devamlılığını sağlıyordu. Bu durum, ileride Mısır ekonomisinde açılacak yaraların ilk çatlaklarını oluşturacaktı. Binaenaleyh Said Paşa'ya ihtar üstüne ihtar gönderildi ve taraflar hemfikir olmadıkça bu işin askıya alınması istendi. Fakat Sultan Abdülaziz'in tahta çıkışından kısa bir süre sonra Said Paşa'nın ölüp yerine İsmail Paşa'nın geçmesi işleri biraz yumuşatacaktı. Daha uzlaşmacı bir politika izleyen İsmail Devleti'ne yakın durmaya çalıştı. Hatta İstanbul'a gelip padişahı Mısır'a davet bile etmişti. Zaten Mısır'a büyük önem atfeden Sultan Abdülaziz, Osmanlı Devleti'nin Mısır üzerindeki ağırlığını da göstermek için Mısır'a gitmeye karar verdi. Kanal çalışmalarını durduracak bir teşebbüs olarak kabul edildiğinden Fransa bu konuda ciddi itirazlar yaptı. Fakat neticede tüm üstü Paşa, Osmanlı

30 YEDİKITA KASIM 201 5/SAYI 87

Kanalın açılış merasimini ve açılışa katılan davetlileri tasvir eden gravür

kapalı itirazlara rağmen sultanın Mısır

seyahati gerçekleşti.

Sultan Abdülaziz' in ayrılmasından sonra Mısır'a bu defa Fransız prensleri bir ziyarette bulundu (28 Mayıs 1863). Aslında Fransa bir anlamda sultanın bıraktığı olumlu havayı unutturmak istiyordu. Aynı zamanda Mısır hakkında kendisinin de söz sahibi olduğunu göstermek için böyle bir harekete girişmişti.

NİHAYET AÇILIŞ... Süveyş Kanalı'nın açılması noktasında Osmanlı'nın

düzenlenmesini istediği konuların başında devletten ruhsat alınmamış olması, zorla işçi çalıştırılması, açılacak kanalın etrafındaki arazilerin Kanal Şirketi 'ne verilecek olması ve kanalın güvenliği geliyordu. Bu konularda İngiltere de, kanalın açılmaması maksadıyla Osmanlı'yı destekliyordu. İşçiler konusu başlı başına bir problemd i. Kan al için 60.000 insan vard iya usulü sürekli ve zorla çalıştırılıyordu. 20.000 işçi çalışmak için geliyor, 20.000' i çalışıyor ve 20.000 de evlerine dönüyordu. Bir başka sıkıntı, şirketin 1854 ve 1856 ruhsatlarında Mısır' dan alacağı arazi idi. Araziler o kadar fazlaydı ki kanal etrafına yerleştirilecek bir Fransız nüfus ileride Osmanlı Devleti ile Mısır arasındaki fiziki teması kesebilird i.

Bütün bu problemler Osmanlı D evleti ve III. N apolyon'un meseleye müdahalesi ile çözüldü. Kanal

AÇILIŞTA KİMLER YOKTU Kİ... Süveyş Kanalinın açılması oldukça uzun

bir maceradan sonra tamamlanmıştı. Bu noktaya gelinceye kadar birçok sıkıntı ortaya çıktı. Kanalın açılmasında ve açılmamasında Avrupa, Mısır ve Osmanlı Devleti'nin hesaplan değişiklikler gösterdi. İşle en çok ilgilenen ve imtiyaz sahibi olan Ferdinand de Lesseps, takipçisi olarak işin bitmesinde de başrolü oynadı. Sorunların çözümünde İsmail Paşanın valilik dönemi kritik bir dönemeç oldu. İlk olarak İsmail Paşa kanalla ilgili taahhütleri kabul etti ve 1866'da artık İngiltere de karşı çıkmayı bıraktı. III. Napoleon'un baskısıyla kanalla ilgili işleri Babıali de kabul etti. İsmail Paşa, angarya usulünü bırakarak işçilere para ödemeye başladı ve inşa sürecini hızlandırdı. 1869'da iş bitirildiğinde İsmail Paşa açılış için 1 milyon f harcadı. İmparatoriçe Eugenie 6.000 özel davetli arasındaydı. Avusturya imparatoru ve Prusya veliahdı da davetliler arasındaydı. Opera sanatçısı Verdi bu açılış için Aida'yı besteledi ve ardından Kahire' deki Opera Binasinda sergilendi. Lesseps de açılışla ilgili oldukça titiz bir hazırlık yaptı. Süveyş Kanalı'nın açılış törenine yanında İmparator Fransuva Jozef bulunduğu halde Fransa İmparatoriçesi Eugenie, Prusya veliahtı, Hollanda veliahtıyla eşi, Hanovre prensi, İngiltere'nin İstanbul elçisi H enry Elliot, Avusturya Amirali Tegethof ve Kont Andraşi gibi en yüksek tabaka misafirler katılmıştı. İsmail Paşa'nın, açılış merasimine davet için Avrupa başşehirlerini dolaşması Sultan Abdülaziz' i kızdırınca Osmanlı Devleti açılışa pek itibar etmedi.

SAYl87 / KASIM2015VEDIKITA

31

Şirketi

zorla işçi çalıştırmayı bırakmak zorunda kaldı ve alacağı arazilerden vazgeçti. Ancak bu arazilere ve yaptığı masraflara mukabil Mısır' dan yüklü miktarda tazmin at alacaktı. Bundan sonra işler biraz daha hızlandı. Hükümetlerin ortak menfaatler üzerinde biraz daha birleşmeleri, yapılan görüşmeler ve kurulan komisyonlarla sağlandı. İngiltere de son gelişmelere rıza gösterir oldu. 1866 yılı başlarında Süveyş'teki son durumu incelemek üzere komisyon başkanı olarak gönderilen Server Efendi'ye Babıali'nin verdiği talimat , gelinen noktayı gösteriyordu: "Kanal mahalli hükümet tarafından korunmalı ve bütün milletlere eşit olmalı." Server Efendi'nin, şimdiye kadar yapılanların devletin hukukuna dokunduğu, ancak bu sefer mülken, hukuken, haricen, dah ilen ve istikbalen Osmanlı hükümetine asla zarar vermeyecek bir sözleşme ortaya çıktığını bildirmesi, artık bu macerada son a gelindiğinin h abercisiydi. Bütün bu serencamın ardından 19 Mart 1866' da Sultan Abdülaziz tarafından kanalın açılmasına on ay verildi. Böylece hukuki zemin oluştu. Birkaç yıl sonra hafriyat işi de tamamlanınca 17 Kasım 1869' da geniş katılımlı ve gösterişli bir açılış merasimi yapıldı. Hafriyatı

25 Nisan 1859' da başlayan kanal, 10 yıl 6 ay 25 gün içinde tamamlandı. 17 Kasım 1869' da da açıldı. Ancak eksikliklerinin tamamlanması için 4 yıla daha ihtiyaç olacaktı.

SON RAUND İNGİLİZLERİN Kan al açılmadan önce Mısır ve Asya' da en güçlü ticari bağları olan devlet İngiltere'ydi ve bu bağların korunması İngiltere'nin birinci önceliğiydi. İngiltere'nin H indistan, Mısır ve Ç in ile olan alış-verişi çoğunlukla ithalat(!) şeklindeydi. 1868' de İngiltere'nin Hindistan ve Ç in tarafında olan ithalat ve ihracatının toplam h acmi 845.000 tona u laştı (kahve, çay, pamuk, ipek, yün ve çeşitli dokumalar). İngiltere'ye aynı yıl Ç in, Hindistan ve Mısır' dan gelen gemilerin toplamı dört bine yakındı. Kanal açıldıktan sonra, bu işe en çok karşı çıkan İngiltere'nin ticari ağırlığı artarak devam etti. 1870'te kan aldan 314 İngiliz gemisi geçerken diğer bütün milletlerin gemi sayısı 172'ydi. 10 yıl sonra bu fark çok daha fazlalaşmıştı; 1592'ye karşı 434 gemi. İngiltere'nin bu menfaatlerini hazmedemeyen Fransızlar ve Kanal Şirketi yöneticileri bu sefer İngilizlere bazı güdükler çıkarmaya başladılar. 1 Şubat 1884'te F. H . Rundall, Süveyş Kanalı'na

alternatif Akabe' den geçecek ikinci bir kanalın yapılma ihtimalin i, tahmini maliyetini ve süresini gösteren bir rapor hazırladı. Çok sancılı bir dönemden sonra açılabilse de Süveyş Kanalı, Mısır için Nil' den sonra ikinci hayat kaynağı oldu. Ne var ki

32 YEDİKITA KASIM201 5/ SAYI 87

Kanal Harekatı'nda İngilizlerle çarpışan Osmanlı birlikleri

KANAL HAREKATI müteak ip yıllarda Hidiv İsmail, ülkesini mali iflastan kurtaramadı (1877). Ardından da 1882' de İngiliz işgali gerçekleşti. Bundan sonra uzun bir süre hukuken Mısır, Osmanlı Devleti'ne ait olsa da fiilen İngiliz hakimiyetindeydi. Süveyş Kanalı, Mısır'ın 19. ve 20. yüzyılına oldugu

kadar günümüze de tesir eden ve dünya siyasetinde her dönem yansımaları olan önemli bir parçasıdır. 11 Kaynaklar: Os man lı Arş ivi, BOA, Hariciye Nezareti, Paris Sefareti: 54/4; H R.TO: 73/26; 73/42; T he National Archives Foreign Offıce, 78/ 1156; 78/1421;78/1489;78/1556;78/ 1796;78/2170; 78/ 3358;97/4ll;The National A rchives ofEgypt, Belge No: 5009-000214; Belge No: 5009000219; Belge No: 5009-000220; Akalın, Durmuş, Süveyş Kanalı, İstanbul 2015; Baker, Sir Samuel White, T he Egyptian Question Being Letters to The Times and Pal\ Mali Gazette, Macmillan and Co., London 1884; Berkol, Faruk N., Süveys Kana lı'n ın H ukuki Statüsü, Ankara 1941; Burchell, S.C., BuildingThe Suez Canal, Editor Horizon Magazine, London 1967; Danyal, Bediz, Süveyş Kanalı'nın Önemi, A n kara Üniversitesi Dil Tari h-Coğrafya Fakültesi Dergisi, IX, C . 3, A n kara 1951; East India Commun ications, Reports From The Commitees, Vol. IX, London, 1866; Elgood, Lt.-Colonel P. G., Bonaparte's Adventure in Egypt, London 1936; Eyyübi, İ lyas, Tarih-i Mısr, C. I, Kahire 1997; Selim, Muhammed Esseyyid, Tamim-i Şirket-i Kanal-ı Süveys, Darülfecr, Kahire, 2002.

SUEZ C J;'..,. ,_J.,' AJ.

Birinci Dünya Savaşı patlak verince Mısır ve Süveyş Kanalı İngiliz mandası altında kalmıştı. Savaş sırasında

4. Ordu Komutam ve Bahriye Nazırı Cemal Paşa, Mısır fatihi olma hülyalarıyla, sözde İngilizlerin batı cephesine asker göndermelerini engellemek ve mümkün olursa Mısır'ı ele geçirmek maksadıyla, aslında ise batı cephesinde sıkışan Alman kuvvetlerinin yükünü hafifletmek için iki defa Kanal Harekatı'na teşebbüs etti. Ancak, birincisine Cemal Paşa'nın, ikincisine de Alman Kress von Kressenstein'm kumanda ettiği her iki harekatta da muvaffak olunamadı. Şam' dan yola çıkan Osmanlı ordusu birinci harekatta 14 Ocak 1915, ikincisinde de 27 Temmuz 1916 günü çöllere düşmüştü. Göz göre göre Osmanlı askerlerinin ölüme sürüldüğü bu başarısız harekatların neticesinde İngilizler Kudüs ve Hicaz'a kadar ulaştılar.

MÖ1900'LER Süveys'te bir kanal açma fikri Firavunlar dönemine kadar uzanır. Onların ilk kazdıkları tünel Sesostris zamanına aittir. Bu kanal Nil' den Acı Göl'e ve oradan Süveyş'e ulaşıyordu.

MÖ609 Antikçağ Yunan tarihçisi Heredotus ve Diodorus'a göre Firavun İkinci Neko zamanında Kızıldeniz' den Nil'e ve Nil havzası yoluyla Pelusiac'a (Tel1 elFarama) doğru Vadi-i Tumilat'tan geçecek bir kan al yaptırılmıştı.

MÖ 521-486 Diğer bir Yunan tarihçisi Strabon, İkinci Neko'nun yaptırdığı

bu kanalın Pers imparatoru Darius devam ettirildiğini yazar. Aslında Darius, zamanla alüvyon dolmuş eski kanalı temizletmiştir.

tarafından

MÖ 285-246 Mısır kralı

II. Ptolemaios da kısmen kumla dolmuş bu kanalı temizletti.

96-120 Artık Roma dönemine gelinmişti. İmparator

Trayan burada, eski kanalların üzerinde yeni bir kanal inşa ettirdi. H atta daha sonra alüvyonlarla dolacak bir kale de yaptırmıştı.

642

1504 Süveyş'te günümüzdeki manada bir kanal açmayı ilk

düşünenler, Portekizlere karşı

NKDQLEON iN EGYPT

ticari üstünlük elde etmek Al isteyen Venedikliler olmuştu. Fakat hem Venedik Konsülü hem de Mısır' daki Memlüklü sultanı, çok pahalıya mal olacak böyle bir işe muvafakat etmediler.

1565-70 Mısır'ın artık bir Osmanlı toprağı oldugu tarihlerdir. Tam bir proje adamı olan Sokullu Mehmed Pasa, Süveys'e kadar (bugünkü hat üzerinde) tamamen yeni bir kanal kazdırıp Akdeniz' deki Osmanlı donanmasının gerektiğinde Kızıldeniz'e geçebilmesini ve ticaretin canlanmasını hedefliyordu. Ancak Kıbrıs'ın fethi meselesi gündemi değiştirecekti.

1586-88 Kaptanıderya Kılıç Ali

Pasa, Portekizlerin Kızıldeniz' de görülmeleri üzerine Süveyş Körfezi ile Nil arasındaki eski kanalı ihyayı düşündü. Fakat bu bir tasarı olarak kaldı. Bu tarihlerde Venediklilerin ikinci teşebbüsleri de neticesiz kalmıştı.

1774

Sultan Üçüncü Mustafa, Baron de Tott'a Süveyş'e Hz. Ömer (r.a.) zamanında, Bizans toprağı olan bir kanal açılmasıyla ilgili gerekli çalışmaları Mısır Amr bin As (r.a.) kumandasındaki İslam yapmasını emretmişti. Bu konuda çok istekli ve ordusu tarafından fethedilmişti. O, buradaki eski heyecanlı olan padişahın neticeye ulaşmaya ömrü kanalı temizletip tekrar canlandırdı. Hatta Nil Nehri kıyısındaki Babilon ile Kızıldeniz sahilindeki Kulzüm maalesef vefa etmeyecekti. (Süveyş) Limanı'nı birbirine bağladı.

34 YEDİKIJA KASIM201 5/ SAYl87

..,

1798 Napolyon 1798' de Mısır'ı işgal ettiğinde, yanında getirdiği

mühendislerden Le Pere'i, Vadi-i Tumilat'ta eski kaynaklarda geçen kanalı bulmak için görevlendirdi. Le Pere, Süveyş Kanalı için yaptığı keşiflerden sonra Kızıldeniz' in Akdeniz' den 10 metre daha yüksek olduğunu tespit edince kanal incelemeleri bırakıldı.

1840-69 Mehmed Ali Paşa Mısır valisi iken Süveyş Kanalı tartışmaları yeniden hız kazanmıştır. Osmanlı

Devleti, İngiltere ve Fransa arasında ciddi bir siyasi trafik yaşanmaktadır. Aleyhte birçok rapora rağmen, eski Mısır konsolosu Fransız diplomat Ferdinand de Lesseps, 1854'te eski dostu ve öğrencisi Mısır valisi Said Paşa' dan kanal için ruhsat almayı başarır. Nihayet 1866' da Osmanlı sultanı Abdülaziz Han da kanal projesini onaylayınca inşaat süratle tamamlanır. 17 Kasım 1869 tarihinde de açılış yapılır. Bu arada yeni vali, İsmail Paşa' dır.

1877-1888 Hidiv İsmail Paşa eski borçlar ve harcamaları yüzünden iflas edince kanal hisselerini satışa çıkarmıştı. Hiç umulmadık bir şekilde bu hisseleri İngiltere devleti satın alınca kanalın en büyük ikinci ortağı oldu. Bilahare İngilizler Mısır'a ve kanala asker çıkardı. Durumdan kimse memnun olmayınca yapılan Süveyş Kanalı Konferansı ile kanal, bütün devletlerin savaş ve ticaret gemilerine açıldı.

1915 Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı, İngilizlerin idaresinde olan kanalı ele geçirmek için 2

defa taarruzda bulundu ama başarılı olunamadı.

1922-1936 İngiltere 1882' den beri fıili işgal altında tuttuğu Mısır'a göstermelik bir bağımsızlık verdi ve Mısır

ile 20 senelik bir anlaşma imzaladı. Buna göre Mısır' dan askerini çekecek fakat kanal bölgesinde belli sayıda askeri güç ile pilot bulunduracaktı. Bundan sonra bölgenin jandarmalığını İsrail'e yaptıracaklardı.

1940 İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalya, Süveyş Kanalı'nı ele geçirmek için taarruz etti fakat müttefik kuvvetler buna mani oldu.

1956-67 Mısır'ın yeni devlet başkanı Cemal Abdunnasır Süveyş Kanalı'nı millileştirdiğini açıklayınca

İngiltere, Fransa ve İsrail askeri müdahalede

bulundular. Amerika'nın arabuluculugunda mesele hallolsa da çok geçmeden Üçüncü Arap-İsrail (Altı Gün) Savaşı yaşandı.

1975 8 yıldır kapalı olan kanal tekrar açıldı.

2015 Mevcut kanala paralel, 35 kilometre uzunluğunda yeni bir suyolu açıldı. SAYl 87 / KASIM201 5 YEDİKITA

35

Sosyal, siyası, asken ve benzeri noktalarda Osmanlı izlerini görmenin mümkün oldugu Amerika'da, Princeton Üniversitesi'nin kütüphaneleri oldukça dikkat çekiyor. Kütüphanenin özellikle Ortadogu koleksiyonundaki yüz binlerce cilt Arapça, Farsça ve Türkçe seçme eser, Ortadogu meseleleri üzerine çalışmak isteyenler için essiz bir imkan saglıyor... il

1

1

il

KUTUPHANELER 1

11

1

1

iÇiNDE BiR UNIVERSITE

36 YEDİKITA KASIM2015/SAYI 87

DOÇ. DR. MUSTAFA GÜNDÜZ YILDIZ TEKNİK ÜNİ. EGİTİM FAKÜLTESİ

ew York'tan bir saat, Philedelphia' dan 45 dakika uzaklıkta, New Jersey'nin başşehri Trenton'a 20 dakikalık mesafede bir kasaba üniversitesi olan Princeton, 1746' da kuruldu. Yaklaşık yedi bin kadar öğrencisi olan üniversitede, sahasının önemli kitaplarıyla dolu 16 büyük kütüphane vardır. Ayrıca merkez Firestone Kütüphanesi 10 milyona yakın kitap sayısıyla dünyanın sayılı kütüphanelerinden biridir. Özellikle Near Eastern Collection bölümünde Arap, Türk ve İran kaynaklarının zenginliği şaşkınlık verici boyuttadır. Türkiye' de doktora yaparken Tanzimat ve II. Meşrutiyet dönemi süreli yayınlarından birçoğuna ulaşamamıştım. Türk Yurdu, İçtihad, Sırat-ı Müstakim, Beyanü'l-Hak, Sebilürreşad gibi birçok önemli derginin tam koleksiyonuna Türkiye' deki kütüphanelerden bir ikisi dışında sahip olan yoktur. Halbuki Osmanlı Devlet salnameleri dahil, neredeyse bütün süreli yayınların ciltli ve kullanıma hazır nüshalarını Princeton Firestone raflarında sizi beklerken bulabilirsiniz. Sabahın en erken vaktinde açılan kütüphane birkaç dakika sonra kalabalık bir alışveriş merkezini andırırcasına meraklılarını içine çekiyor. Gece 02:00 sularına kadar hizmet verilmesi de aynca manidar. Üye olanlara kitap ödünç vermede üst sınır yok ve birçok doktora öğrencisi bavullar dolusu kitap götürüyorlar. İade için hiçbir zorluk söz konusu değil. Bina dışında kitapları iade için bölümler var. Kütüphanenin özellikle Ortadoğu koleksiyonunda yer alan 600 bin civarında Arapça, 500 bin civarında Farsça ve 400 bin civarında Türkçe seçme eser koleksiyonu Ortadoğu meseleleri üzerine çalışmak isteyenler için eşsiz bir imkan sağlıyor. Kütüphane içinde hemen her alanda hususi çalış ma alanları, büyüklü küçüklü müstakil odalar, kitapla ünsiyeti olanlar için tam

Osmanlı

Devlet salnameleri dahil, neredeyse bütün süreli yayınların ciltli ve kullanıma hazır nüshalarını Princeton Firestone raflarında sizi beklerken bulabilirsiniz ...

SAYl87 / KASIM201 5 YEDİKITA

37

bir cazibe merkezi. Hemen her katta yeteri kadar yer alan fotokopi ve tarama makinelerinden yararlanmak ücretsiz ve ihtiyacı olanlar asla sıra beklemeden ve zahmet çekmeden istediği kadar kitabın elektronik ya da fiziki kopyasını alabiliyor. Bu konuda asla bir sınırlama yok. Merkez kütüphanenin birçok deposu da bulunuyor ve milyonlarca kitap buradan günü gününe okuyucuya ulaştırı labiliyor. Amerika'nın

doğu kıyılarında

Kütüphane içinde hemen her alanda hususi, son derece nezih çalışma alanları, büyüklü küçüklü müstakil odalar, kitapla ünsiyeti olanlar için tam bir cazibe merkezi.

38 YEDİKITA KASIM201 5/SAYI 87

mesken tutan on kadar üst düzey üniversite kendi aralarında doğrudan kitap sağlama (barrow direct) anlaşması sağlamışlar ve talep edilen kitap söz konusu üniversitelerden birinde ise en fazla bir hafta içinde okuyucuya masrafsız ulaştırılıyor. Eğer istenen bir kitap, anlaşma grubundaki üniversitelerde yoksa Amerika'nın en uzak köşesinde de olsa birkaç gün sonra yine temin edilebiliyor. Hatta sadece Amerika içi değil, dünyanın neresinde olursa olsun, Princeton mensubu birisi herhangi bir kitaba ihtiyaç duyuyorsa o kitap mutlaka temin ediliyor. Uzun süre Near Eastern Studies bölüm başkanlığını yapan hocam Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu bir

defasında,

"bir öğrencimiz, Filistin' de son derece sıradan, yerel ve kısa süreli çıkan bir karikatür dergisine ihtiyaç duydu. Özellikle oradaki sokak yazılarını merak ediyordu, bunu da karikatür dergilerinden görmek istiyordu. Bunun için kütüphaneye müracaat etti. Birkaç gün sonra nasıl temin ettilerse ilgili dergiyi tam koleksiyon halinde getirdiler" demişti. Bunun yanında dünyanın neresinde olursa olsun, her hangi bir makaleye ihtiyaç duyarsanız, yine görevliler birkaç gün içinde elektronik versiyonunu sizin mailinize gönderiyorlar. Aynı zamanda dünyada yayımlanan bütün elektronik yayınları da kolaylıkla takip edebilir ve makalelerini indirebilirsiniz. Princeton kütüphanesinin nadir eserler bölümünde ise İslam ve diğer kültürlere ait paha biçilemez kitaplar ve kültür ürünleri yer alıyor. İsteyen herkesin, bazılarına cüzi ücretle, bazılarına ise ücretsiz ulaşabildiği binlerce yazma ve basma eserin yegane kopyasına burası sahip. Bundan birkaç ay önce Philedelphialı bir koleksiyoner 300 milyon dolardan fazla paha biçilmez yazmalarını kütüphaneye bağışlamıştı. Fatih Sultan Mehmed zamanından itibaren Avrupa' dan ve dünyanın diğer merkezlerinden ilim, hikmet ve sanat öğrenmek için İstanbul'a gelindiğini unutmayalım. Dileriz bu güzel örnekler bize yitirdiğimiz değerleri hatırlatır ve ihyası için şuur telkin eder. il

U1'

SAYl87 / KASIM 201 5 YEDİKITA

39

Tarih Ambarı

SELMAN KıuNç



EN UZUN · EN SISMAN · EN KISA Yedi yüz yıl boyunca gelip geçen bütün Osmanlı sadrazamları içinde en uzun boylu sadrazam rekoru Sokullu Mehmed Pasa' dadır. Boyu iki metreyi aşan paşaya halk arasında "Tavil (Uzun) Mehmed Pasa" denird i. Kısa boyluluk rekoruysa, Sultan D ördüncü Mehmed' in sadrazamı İbsir Mustafa Paşa ile İkinci Abdülham id Han'ın sadrazamı "Şapur Ç elebi" adıyla da meşhur Küçük Said Paşa'nın elindedir. En cüsselisi ise, Kanuni Sultan Süleyman' ın sadrazamlarından Semiz Ali Paşa' dır. Ali Paşa öyle "semiz" di ki, çağının en büyük devletinde kendisini taşıyabilecek yapıda sadece iki at bulunabilmişti. Üzerine bindiği atların ayakları bükülüyor, belleri çöküyordu. Bunun üzerine Semiz Ali Paşa için H ollanda' dan özel bir katan a getirtilmişti.

Dünyada ilk tren tecrübeleri basladığı sıralarda Bavyera KraUığı Tıp Merkezi'nin, bu kadar süratli bir gidişin yolcularda beyin sarsıntısı ve bas dönmesine sebep olacağını ileri sürdüğünü; bu sebeple rayların her iki tarafına vagon yüksekliğinde duvarlar cekilınesini tavsiye ettiklerini... 40 YEDİKITA KASIM 201 5/SAYI 87



ipsiz Sapsız Boş

gezen, bir işe yaramayan kimseler için kullanılan tabir eski bir mesleğe dayanmaktadır. Günümüzdeki gibi eskiden de Anadolu'nun muhtelif yerlerinden insanlar çalışıp para kazanmak için İstanbul'a gelirdi. Gelen kişinin bir mesleği, hüneri yahut birikmiş parası yoksa genellikle hamal olarak veya kazma küreğiyle çalışmaya başlardı. Ancak hamal veya amele olmak için de kişinin ipi, kazma küreği; yahut ip alacak, kazma kürek alacak parası olması gerekirdi. Halbuki bazı taşralıların bunları alacak parası dahi olmazdı. Bundan dolayı çoğu defa "ipsiz, sapsız" diye hakir görülürlerdi. 'İpe sapa gelmez' şeklinde de kullanılan deyim, birbirini tutmayan, akla yatmayan saçma sapan sözler için de kullanılmaktadır.

Devlet Gibi Adam Meşhur Ressam Namık

İsmail' in hem son model

Dört Parçalı Demek Mühürleri Eski esnaf derneklerinin mühürleri dört parçad an oluşurdu. Bu parçalar vidalı b ir sapın içine geçerek birleştirilir; mührün her bir parçası, d ört kisilik yönetim kurulunun bir üyesinde, sapı da başkanda dururdu. Dolayısıyla mühür, beş kişiden herhangi biri olmad an, oy birligi olmayınca kullanılamazdı. Böylece, hem istişare edilmemiş uygulamaların ön üne geçiliyor hem de dem ek yöneticileri bir meselede "Benim oyum yoktu ..." d iye inkar edemiyordu.

Resim mi Siir mi? Genç bir şair aynı zamanda resme de merak salar. Bir gün bir fırsatını bulunca Yahya Kemal'e "Resim mi yapayım yoksa şiir mi yazayım?" diye sorar. Yahya Kemal, hiç düşünmeden cevaplar:

bir arabası hem de yat büyüklügünde bir teknesi varmış. O yıllarda bunlara sahip olanlar bir elin parmağını geçmezmiş. Ahmet Haşim, Namık İsmail'in bu zenginliğini şöyle ifade edermiş: "Devlet gibi adam; hem kara kuwetleri var, hem deniz kuwetleri..."

"Resim yap." Genç şair "Fakat siz benim tablolarımı hiç görmediniz ki!" deyince Yahya Kemal nükteyi patlatır: "Ama şiirlerinizi gördüm!" SAYl87 / KASIM 201 5 YEDİKITA

41

SADREDDİNZADE TELHİSİ . .

.

MUSTAFA EFENDi VE CERiDESi

Bir Osmanlı Kadısının

••

••

••

Asırları aşarak

günümüze

ulaşan

günlükler ve notlar geçmişi tanımak için kullanılan ve belki de en samimi olan bilgi kaynaklarıdır. Sadreddinzade Telhisi Mustafa Efendi de tuttuğu günlüğüyle yaşadığı devri bütün açıklığıyla ortaya koyar... PROF. DR. İ SMAİ L E. ERÜNSAL

O

s manlılarda,

h erhangi bir seferi günü gününe kaydeden bazı kaynaklar mevcutsa da, muhtelif devirlerin siyasi, iktisadi ve içtimai hadiselerine dair bize bilgi veren hatıra nevinden eserlere pek rastlanmaz. Orta Çağ İslam dünyas ında ise oldukça erken dönemlerde kaleme alınmış hatırat türünden eserlere rastlanmaktadır. Bu eserlerin bir kısmı muyavemat, yevmiyat, havadis, ta'lik gibi isimler taş ımakta; bir kıs mı da sadece tar ih olarak adlandırılmaktadır. Bağdad, Şam, Humus, Mekke gibi bazı şehirlerde meydana gelen hadiseleri n akleden bu türdeki eserler daha çok, içinde müellifin bulunmadığı toplumsal hadiseleri, doğal afetleri, tayinleri vs. nakletmektedir. Osmanlı

döneminde sarayda görevli s ır katiplerinin tuttukları günlük notlardan meydana gelen ve "ruzname" olarak adlandırılan defterler ise daha çok padişahların etrafında cereyan eden vakaları kaydettiklerinden bir çeşit resmi günlük hüviyetindedir. Yazımıza konu olan Mustafa Efendi'nin ceridesi ise bugünkü manada günlük hadiselerin kaydedildiği bir hatıra defteridir. Mustafa Efendi, Sadreddinzadeler denilen ön emli bir ulema ailesine mensuptur. Defterindeki n otlardan anladığımıza göre akrabaları aras ında şeyhülislamlar ve kazaskerler bulunmaktadır. Amcasının ogullarından biri de sadrazamlık mevkiine yükselmiştir.

Mustafa Efendi, ceridesini tutmaya 1123 Muharreminde (Şubat 1711) başlamış ve ölümüne kadar (27 Ramazan 1148/ 10 Şubat 1736) günü gününe, d ikkatini çeken vakaları, siyasi hadiseleri, tayin ve azilleri, bazı eşya ve yiyecek fiyatlarını kaydetmiş; yer yer de kendisi hakkında b ilgiler vermiştir.

düzensiz bir şekilde yapılmış kayıtlar, bir naat ve ilahiler, çeşitli hadiselere ebcedle düşürülmüş tarihlerle doludur. Mustafa Efendi kadı olarak görev yaptığı yerlere gidip-gelirken orucunu tutamamış ve defterinin baş ında da bundan dolayı kaç günlük oruç borcu oldugunu belirtmiştir. Defterin ilk 13

sayfası

Mustafa Efendi hakkında ceridesinde, notlarını düzenli bir şekilde tutmaya başladığı 1123 Muharremine (Mart 1711) kadar başkaca önemli bir bilgiye tesadüf edilmemektedir. Mustafa Efendi bu tarihte ma' zül olarak İstanbul' da bulunmaktadır. 1123 (1711) yılı içinde yaptığı ziyaretlerden, görüştüğü kimselerden söz etmekteyse de, herhangi bir görevde oldugunu belirtmemektedir. Kendisinin bir göreve tayin i hakkındaki ilk kaydı, Manisa Kad ılığı'na tayini münasebetiyle 7 Ramazan 1124 (8 Ekim 1712) tarihinde yapmıştır. Mustafa Efendi 10 Şubat 1735 tarihinde yazdığı bir kayıtta oruç tutamayacak ve teravihe gidemeyecek kadar hastalandığını bildirmektedir. SAYl87 / KASIM 201 5 YEDİKITA

43

Mustafa Efendi'nin bu tarihten sonra yazdığı notlarda bir azalma olmuştur. 1735 Kas ım'ından sonraki kayıtları titrek bir elle ve güçlükle yazdığı görülmektedir. Ramazan ayında Sadık Efendi tarafından yap ılan bir kayıt ise, Sadreddinzade Telhisi Mustafa Efendi'nin "şehr-i sıyamın yirmi yedinci Kadir Gecesi" öldüğünü bildirmektedir. Mustafa Efendi kayıtlarını tutarken her sayfayı bir aya tahsis etmiş ve günleri belirtirken de ebced hesabını kullanmıştır. Defterdeki bu ay ve günlerle ilgili bölmelerin önceden hazırlandığı anlaş ılmaktadır. Çünkü defterde Mustafa Efendi'nin ölümünden sonraki tarihleri ihtiva eden boş sayfalar bulunmaktadır. Resmı kıyafetlerini giymiş bir Osmanlı kadısı

Defterin son sayfalarına Sadık adında b irinin 1235 (1819 / 1820) tarihinde bazı kayıtlar yaptığı görülüyor. Aynı şahıs Mustafa Efendi'nin yaptığı kayıtlardan birkaçının kenarına da notlar düşerek bazı konulardaki düşüncelerin i açıklamıştır.

Mustafa Efendi Ceridesi'nden Notlar: Mustafa Efendi ceridesinin muhtevas ını ve o devri yans ıtan değişik türdeki kayıtlardan bazılarını sadeleştirerek nakledelim:

25 Eylül 1711 Şeyhülislam

hazretleri rahats ızlandığından pad işah ım ız Sultan Ahmed Han Hazretleri C uma namaz ından sonra saadethanelerini şereflend irip gönüllerini hoş etm işlerdir. Allah ömürlerini uzun etsin.

21

Aralık

1711

Şeyhülislam

hazretlerinin hastalıkları devam verdikleri fetvalarda imza yerine mühür vurmaları ve sadece "olur", "olmaz" yazmaları için padişahımız hatt-ı hümayun çıkardılar. ettiğinden,

2 Ekim 1712 Bugün güneşin doğuşundan üç buçuk saat sonra bazen kürek bazen akıntı gücüyle Gelibolu önlerine gelinip demir atıldı ve karaya çıkılarak Yazıcı Efend i Hazretlerinin türbe-i şerifleri ziyarete gidildi. Dua edilip merhu mun müellif nü shası ve meşhur-ı alem olan eser i de görüldükten sonra yanlarındaki Ahmed Bican hazretleri dahi ziyaret olu ndu.

23

Kasım

U lu Cami' de kıldıktan sonra Hisar' a çıkıp Manastır' da medfun Sultan Orhan ve yanlarında medfun babaları Osmancık ziyaret olundu. Orhan Gazi'nin türbesinin Cuma

44 YEDİKIJA KASIM201 5/ SAYl87

namazını

1713 [Bursa]

dışında asılı

olan davul çalındıkta türlü sesler verdiği gibi duyanların söylediklerine göre ordu bir sefere çıkmadan önce de bazı geceler kendi kendine çalınır imiş.

9 Aralık 1713 [Bursa] Bugün Çekirge tabir ettikleri Küçük Kaplıca'ya varılıp öğle namazını yol üzerindeki merhum Fatih'in babası Sultan Murad Camii'nde kıldıktan sonra türbeleri de ziyaret olundu. Merhumun türbesi diğer padişahların türbelerinden farklıdır; üstünde sanduka ve örtü olmayıp mermer sandukanın içi toprakla doludur. Kabirlerinin üzerine yağmur yağması için bir miktar açık yeri de vardır. Allah rahmet eylesin.

22 Eylül 1715 Şiddetli yağmur yağdı.

Bu mübarek senede o kadar su sıkıntıs ı çekildi ki hamamlar kapanıp İstanbul' un birçok yerinde kuyu suyu kullanıldı. Nisan ayından bugüne kadar bir damla yağma mıştı.

29 Aralık 1715 Bugünlerde esnafa samur giymek yasaklandı.

3

Şubat

1716

İstanbul ve Galata ve etrafta olan gayr-ı müslim

evleri aranıp evinde silah bulunan asılır d iye ferman çıkarıldı. Bu konuda mahalle imamlarına da tenbihte bulunuldu.

6 Mart 1716 Bu sene içinde ortaya çıkan garip h adiselerden biri: Sultan Bayezid semtinde bir kimsenin kızı zaman zaman birkaç gün kaybolup tekrar ortaya çıkarmış. Kendisine nerede oldugu sorulunca "Bir yeşil kuş gelip beni arkasına alıp Mekke ve Medine ve Kudüs gibi mübarek yerleri ziyaret ettirip tekrar getirir" diye cevap ver irmiş. Bu mesele padişahımızın malumu oldukta yukarıda sayılan mübarek yerleri iyi bilen kimseleri gönderip kıza sorular sordurduklarında doğru cevap verince, şaş ılacak bir hadise oldugundan Raşid Efendi'ye tarihine yazması için ferman buyurulmuş.

13 Nisan 1716 Bu mübarek senede eşya fi.yatları bir mislini geçecek şekilde artıp hatta odunun çekisi bir zolta ve yüz akçeye ve soğanın vukıyyes i (400 dirhemi) dört paraya satılır oldu. Biz bile yirmi paraya odun

Eski bir gravürde Kağıthane. Burada padişah için yap ılan Sadabad Sarayı ve köşklerini n bulunduğu mahalle Sultan Üçüncü Ahmed tarafından Sadabad ismi verilmişti

SAYl87 / KASIM201 5 YEDİKITA

45

aldık.

Allah beterinden saklasın, amin. Arpa "vele' d-dallin"deki dad harfi değil tı harfi imiş ve bir kuruş, samanın bir vukıyyesi dört akçe oldu. şimdiye kadar bu hususta gaflet edildiğinden belki Allah hayvan sahibi olanlara yardım etsin. İki bin kılman namazların bile iadesi gerekirmiş. Allah, vukıyye kömürü yirmi beş kuruşa aldık. Belki yine hayırlar vere! de faydamız oldu. Sonra daha da pahalılandı ve bir 23 Kasım 1719 vukıyyesi dört akçeye satılmaya başlandı. Saadetlü padişah hazretleri Has Bahçe' de bir 28 Mayıs 1716 kütüphane yaptırıp bu günden itibaren burada Merhum Vezir-i A'zam Çorlulu Ali Paşa'nm tedrisat yapılmasına ferman buyurduklarından Tersane gözleri arasında yaptırdığı cami-i şerifin Şam payesiyle Üsküdar ma'zulü Mektubi Selim Efendi dersiam olup bugün ders vermeye etrafında bulunan vakıf binalar geçen sene yıktırılıp sadece cami ve hamam kalmıştı. Bu başlamışlardır. defa onların da yıkılması emredilmiş denildi. 28 Agustos 1720 Ancak hamam ve şadırvan ve caminin altındaki dükkanlar yıktırılıp sadece minaresiyle cami-i şerif Bu gece saat üçte Cihangir Cami-i Şerifi içine ateş isabet edip bütün tavan ve minare külahı ve kaldı. civarındaki Şeyh Hasan Efendi Tekkesi ve Fethi 28 1716 Efendi türbeleri yand ı. Bizim molla ve Molla Mustafa balık avlamaya 10 Agustos 1722 giderlerken bu fakir de onlara katılıp Beylerbeyi Kağıthane tamamlandığından sadrazam hazretleri karşısında biraz balık avladık. padişah-ı alem-penah hazretlerini art arda üç 7 Mayıs 1718 gün davet edip at koşuları, top ve tüfenk atma Büyük Ayasofya Vaizi Süleyman Efendi'nin ve diğer eğlenceli şeylerle eğlendirmişlerdir. bundan önce uydurup ortaya atdığı "vele' d-dallin" Anadolu ve Rumeli kazaskerleriyle Şeyhülislam meselesi uzayınca, bu işe bir son verilmesi için da davet olunmuştur. Kağıthane'nin ismi de ulema, meşayih ve kurra padişah hazretlerine değiştirilerek Sadabad diye adlandırılmıştır. Hatta bu sıralarda düşürülen tarihlerde de bu isimle müracaatta bulundular. Süleyman Efendi'ye göre

Eylül

Gelibolu sahilini gösteren eski bir gravür (Jean Baptiste Henri / Eugene Ciceri)

46 YEDİKITA KASIM201 5/SAYI 87

anıldı. Padişah

hazretleri, sadrazamın bundan önce Çubuklu Bahçe' de yaptırdığı havuz, kasır ve çeşmeyi gördüklerinde ona da Feyzabad ismini vermişlerdir.

29 Aralık 1722 Komşularımızdan Emir Dakik'i bu gece davet edip yemekten sonra gece altıya kadar oturduk. Helva yapılıp Kıssahan Derviş Mehmed de çağrılarak Ebu Müslim Destanı'ndan bir bölüm okundu.

25 Nisan 1729 Hıristiyanların

Paskalya yortusu bu güne rastladı. Bu sene Rum taifesi bir hafta önce bayram yaptılar. Doksan beş yılda bir hesapları böyle gelirmiş.

10 Agustos 1729 Dört-beş

ay önce saadetlü padişah hazretlerinin Hümayun önünde yaptırmaya başladıkları sekiz köşeli eşsiz çeşme bitmek üzere oldugundan bugün varıp temaşa eyledik. Gerçekten nadide ve eşi görülmemiş bir eserdir ki her gören hayran kalır. Hatta padişahımız söyledikleri tarihi, kendi elleriyle yazıp yerine koydurmuşlardır. Zemin üzerine celi sülüs yazıdır. Bab-ı

12 Kasım 1731 Bu günlerde Üsküdar fırıncılarından biri asıldı. İsabet. Bakkal, kasap ve fırıncılardan sekizi de İstanbul' da asıldı.

29 Ocak 1734 İki aya yakın oldu ki mum bulunmayıp büyüğe, küçüğe

bir parçadan fazla mum vermezler. O da mum olsa. Önceleri ikisini bir akçeye verirlerdi. Bunlar o mumlara da benzemez. Gece iki saat yanmaz. Ne acayip işler olmaya başladı.

13 Agustos 1734 Bugün de vezir kontrole çıkıp eksik tartan ve satan dükkan ve bakkallardan birkaçını astırm ış. Zaman zaman çeşitli yerlerde her ay birkaç adam asılmasına rağmen kimse ibret almıyor. il Sultan Üçüncü Ahmed tarafından Hüm.~yOn önünde inşa edilen Uçüncü Ahmed Çeşmesi

Bab-ı

SAYl87 / KASIM 201 5 YEDİKITA

47

Ne Halde?

Atik Valide Darulkurrası

Valide s ultanların gerek yurt içindeki, gerekse yurt dışında kalmış topraklardaki hayır-hasenatı ve vakıfları saymakla bitmez. Üsküdar' da Atik Valide Külliyesi de onlardan biri. Mimar Sinan'ın elinden çıkan külliye, Sultan Üçüncü Murad'ın annesi Nurbanu Sultan tarafından 1570-79 yılları arasında yaptırılmış.

Önceleri sadece Valide Sultan ismiyle anılırken Sultan Üçüncü Ahmed'in annesi Gülnüş Valide Sultan, Üsküdar İskele Meydanı' nda yeni bir külliye inşa ettirince burası Eski Valide, Atik Valide yahut Valide-i Atik adlarıyla anılmaya başlamış.

48 YEDİKITA KASIM2015/SAYI 87

Cami, medrese, tekke, sıbyan mektebi, darülhadis, darülkurra, imaret (aşhane, tabhane, kervansaray), darüşşifa ve hamamdan meydana gelen külliye Toptaşı semtinde, bugün kendi adını taşıyan mahallede kurulmuştur. Şimdilerde külliye binalarının arasından caddeler ve sokaklar geçiyor. Aradan geçen 435 yıl, külliyeden bazı kısımlan götürmüş. Ama cami ayakta. Yanındaki darulkurra ise ilgiye muhtaç. Bir zamanlar kurra hafızların tahsil gördüğü bina, yanındaki darülhadisle beraber Cumhuriyet devrinde Toptaşı Cezaevi olarak kullanılmıştı. Bugün ise dış cephesi tamir görmüş ama bu yetersiz. Zira içerisi ve içerideki o güzel tavan ve duvar süslemeleri bir himmet eli bekliyor...

SAYl87 / KASIM 201 5 YEDİKITA

49

..

50 YEDİKITA KASIM 2015/SAYI 87

•..-

...

~

,_

-.-

.. -.

.

..

.

. .

SULTAN ABDULAZIZ, OSMANLI PADIŞAHLARI IÇINDE İLK DEFA YURTDIŞI SEYAHATİNE ÇIKMIŞ BİR PADİŞAH OLMAKLA BERABER OSMANLI'NIN "DEVLET BAŞKANI" SIFATIYLAAGIRLADIGI İLK ECNEBİ MİSAFİR DE ONUN ZAMANINDA ÜLKEYE GELMİŞTİR. ESASINDA SÜVEYŞ KANALI'NIN AÇILIŞINA GİDEN FRANSA İMPARATORİÇESİ EUGENİE (ÖJENİ) BU YÜKSEK SEVİYELİ MİSAFİRDİR VE BEYLERBEYİ SARAYI'NDA AGIRLANIR ... DR. T. CENGİZ GÖNCÜ ARAŞTIRMACI - TARİHÇİ

eçmişten

bugüne ulaşan, zamanın her türlü tahribatına direnerek ayakta kalmayı başarabilen tarihi yapılar toplumların bellekleridir aynı zamanda. O yapılar unutulmaya yüz tutan önemli hadiseleri, kırılma noktalarını hatırlatır hep ve tarihi belleği canlı tutar. Bir birey nasıl hafızas ız geleceğini planlayamazsa, toplumlar da hafızaları gibi olan "tarihleri" olmadan ileriye yönelemezler; yaşadıkları güncel gelişmeleri de kavrayamazlar. Tarihe mal olan ve bugüne ulaşan sivil ve dini mimari unsurlarını her toplum özenle korur, inceler ve gelecek nes illere aktarılması için imkanlarını seferber eder. Yaklaş ık altı

buçuk asır tarih sahnesinde kalan ve fethettiği topraklara hakça paylaşımı ve adaleti götüren Osmanlı Devleti'nin de diğer devletler gibi, kurduğu kültür ve medeniyet kurumları yap ılarla, mimari eserlerle ete kem iğe büründürülmüş, anlam ve canlılık kazanmıştır. Bu yapılar içinde saraylar, "devlet başkanının evi" olması hasebiyle ayn bir önem ve değer taşır. Osmanlı Devleti'nden bugüne intikal eden en önemli saray Topkapı Sarayı'dır şüphesiz. Bizans döneminde de imparatorun sarayının bir bölümü aşağı yukarı aynı bölgede yer alıyor; en önemli mabetleri olan Ayasofya da "Patrikhane Kilisesi" olarak bu ayrıcalıklı mevkide inşa ediliyordu. Topkapı Sarayı'ndan

sonra bugüne ulaşan bir diğer saray ise Dolmabahçe Tanzimat Fermanı'nın ilanından dört yıl sonra inşasına başlanan bu saraydan sonra Çırağan ve Beylerbeyi Sarayları da yapılmış, Boğaziçi bölgesi saraylarla taçlandırılmıştır. Sarayı'dır.

-

._,. .........., ı. ,....,..."- ... .,._• • ,..,.......,., ... .. ,..ı. 'f~ ... ı.o.ıi.H _ _ ,_ "'•ıııılaMAı14 .... C...... ..,,.,·~·

t""'-t·~,l,:..ı,e-

t>J.;>•

•r..J),J,WY'('

-•JU

ı.. .....ı J >.•~.•

SAYl87 / KASIM 201 5 YEDİKITA

73

Osmanlı Basınından

ekirdağ,

Yalova ve civarından bu sabah 159.810 adet karpuz gelmiş ve yüzü, sekiz kuruştan doksan beş kuruşa kadar satılmıştır. Yine dün aynı civardan 59.380 adet kavun gelmiş ve yüzü, on beş kuruştan yüz yirmi beş kuruşa kadar satılmıştır.

~tan~u 'a falB MB~VB VB ~B~lB be ~i

Gebze,

o:r_-., o,;..,. • j L" (.~..,J'.ıJ--"·;ıJ':"J

_;.C.

.. j~.

ı..S j Y- J J-'f j-".;\;

•;.>..:.r\... ;.Ü

,;, J.);

J,l1 ;Jiı.('; J.J.t:. ( \

J-~

OC\,A \ •)

jl_il. j.J.;, J,):,

,<

ı).)•J i .. J~.JP ~§ ıJ.>...:.J,);, ~;..~ ıJJI ı..S.i,ı_, J-Pı:;,,'.i .).J.t:. • ;-A..:.F\.., ;..ı.; ._;,J.); J-( ıJ ~Ç j_,._ ( OC\"°'A• )

0

c.~... "'· ıJ"""..) 1J':" J "'~f l;, J 1 •• j J-~I ~-"-:;J J-(":-~,

._1,Jr.;.\ (A•)

• ;..ı..:.Fl ...

..; §'" ( ~,. )

ı).)~ .).),, ~\el

~~:l( .__; _,( ( \ A o )

~-=-:.) .,.. .) \ ır._:•

,rs-§

J

~·A ;.C. •J.)

cl_ j ~..

cl_ jl.a..z.. J u=-( ı..S.) .,.. ) \

~:.:.) J .. JI

~~:~J ~I I

J~. cı"._:;

• .)..I..!.~-~ ..._. )~

.:,.i;IJ':"J

§

J_,(' ...:.._IJ

•~1-AA •"-JJ.

J.c-l 1 §

Jl:i.:.J.).~4 (\ • ,. ) .-:..(./~.;". J :A L_\7_., " · • ;.>..:.Fı....._.A .i J.a1 ıJ .J::_ ı.S....!, J-(

v"l::-. ..; ,< ( "' . ) c._l:- J'. ~ § J-( J b A ı..S v>) ..; ,)ı.

~~.o.

n..ı,,.w; •~ıı.ı.ı ,- ıı.,...,...o-,...,_.

...... ...ııııı .. o-.,.-, , .. AıısWıı,.

Brezilya Devleti Hesabına Elswick Tezgahlarında Yapılan

Büyük

Zırhlı

Osmanlı

Hükümeti

tarafından satın alınacağı

bir ara duyulan bu zırhlı dünyanın en büyük harp gemisidir. İngiltere'nin bu gibi gemilere numune kabul edilen "dretnot" ismindeki zırhlısından iki bin tonilato fazla olmak üzere yirmi bin tonilato maimahreci vardır.

Aydın' d a vilayet merkezine bağlı Seferihisar kazasında bu kere yeni inşa edilen rüştiye mektebi öğretmenliği için İstanbul 'dan gönderilen Salih Efendi görev yerine ulaşmıştır. Eğitimsever padişahımızın sayesinde mektebin açılış merasimi bu defa yapılmış, bu vesile ile padişah hazretlerinin ömür ve saltanatının uzun olması için Cenab-ı H akk'a dualar edildiği gibi derslere de başlanmıştır.

(Tarik, numara: 933, 3 Safer 1304 [1

Kasım

($ehbal, numara: 13, 1 Tesrin-i Evvel 1325 [14 Ekim 19091)

18861)

REKLAM Emniyet Bakkaliye Magazası Asmaaltı, numara 4 .................................................................................... Yağların en halis ve en nefisini ve nisbeten ucuzunu satın almak için Hafız Osman Efendi'nin Emniyet Bakkaliye Mağazası'na uğramalıdır.

(Harp Mecmuası,

sayı:

~ ı ı:,.,1.-

IS·_,., ~~, ~ !ll., ~ı.;.!Jı !lfa\

.;~ ı ~,ı ~.jl... ~~~I ~..ül j~ .ld~ ı:,.,f,_I

= ee e

8 11 z

19, $aban 1335 [Haziran 19171) SAYl87 / KASIM201 5 YEDİKITA

75

Kitap Sarrafi

FARUK çıNAR

Ni'met-i İslam

(İslam İlmihali) .............................. ........................... Metıned Ziııi Efendi Nadr Eseı1er KitaplıQı, 1541 Sayfa

i'met-i İslam, meşhur alim Şurunbulalı'nin Meraki'lFelah'ı ile Tahtavı'nin Meraki'l-Felah üzerine yazdığı haşiyeden

T TürkiyeUkrayna İlişkileri Kazak Dönemi

hazırlamıştır.

Editörler: Volodımir Melnik, Mehmet Alpargu, Yücel Öztürk, Ferhat Turanlı, Muhammed Bilal Çelik

76 YEDİKITA KASIM201 5/ SAYI 87

arasındaki ilişkiler

19. asra kadar (Zaporog Seç' i ve Osmanlı Devleti devrinde) çok dinamik seyrederken ,

istifade ile hazırlanmıştır. Meselelerin delilleri de verilmiştir. Mehmed Zihni Efendi, kitabın dipnotlarında Hanefi Mezhebi'nin mu'teber kaynaklarından diğer bazı kavilleri de nakletmiş; her cihetle bir Büyük İslam İlmihali Nimet-i İslam, tamamen H anefi Mezhebi üzere hazırlanmıştır. Hanefi Mezhebi içindeki farklı görüşlere de yer verilmiş ve gerektiğinde "müfta-bih" görüşe ayrıca işaret edilmiştir. Nimet-i İslam, önce rüşdiyelerde (ortaokul) daha sonra da idadilerde (lise) ders kitabı olarak okutulmuştur.

ürkiye ile U krayna

{1500-1800)

Çamlıca Basım Yayı n,

812 Sayfa

sonrasında yaşanan gelişmeler

Türk, Ukrayna, Leh, Macar, Balkan ve Doğu Avrupa halklarının aleyhine olmuştur. Yakın zamana kadar Türkiye' deki akademik çevreler dahil hemen hemen bütün kamuoyu, Ukrayna'yı Rusya tarihi içinde algılamış, son zamanlarda yapılan araştırmalarda ise Ukrayna' nın tarihi, kültürü ve medeniyetiyle kendine has bir karakter arz ettiği ve Rusya' dan farklı olduğu anlaşılmaya başlamıştır.

Türkiye-Ukrayna münasebetlerinin bir devrine ışık tutan ve 47 makaleden meydana gelen bu kitap 2014'te Sakarya Üniversitesi ile Lviv İvan Franko Milli Üniversitesi işbirliği ile düzenlenen sempozyumda sunulan bildirilerden oluşmaktad ır.

Tahsin Pasa'mn Yıldız Hatıraları Sultan Abdülhamid Tahsin Paşa Boğaziçi Yayınları, 481 Sayfa

n beş sene Sultan Abdülhamid' e başkatiplik yapmış olan Tahsin Paşa'nın Abdülhamid Han ve Yıldız Hatıraları, bugün bile hararetini koruyan Ermeni Meselesi' nden tutunuz da Osmanlı Devleti'ni yıkmak için uğraşan İngiltere, Fransa ve Rusya gibi devletlerle olan diplomatik münasebetler, bunların o devirde Türkiye' deki azınlıkları, bilhassa Ermeni ve Rumları nasıl kullandıkları, Türk-Yunan Harbi ve Rumeli'deki kargaşalar, Meşrutiyet'in ilanı gibi pek çok önemli konu hakkında bilgiler vermektedir. Eser bilhassa Sultan Abdülhamid'in şahsiyeti, hususi hayatı, günlük hayatı, iç ve dış politikası hakkında müşahedeye dayanan eşsiz bilgiler bulundurmaktadır.

O

Hareminde Üç Haseki Sultan Osmanlı

Yılmaz Öztuna Ötüken Neş riyat, 232 Sayfa

smanlı tarihine çok farklı bir açıdan, harem zaviyesinden bakan

O

orijinal b ir eser. Tarihimizin b ir bölümüne saraylı kadınlar damga vurmuş, kendi devirlerindeki hadiseler onların adıyla anılır olmuştur. Bunların ileri gelenleri üç kişidir: Safi.ye Sultan, Kösem Mahpeyker Sultan, H atice Turhan Sultan ... Devletin zor zamanlarında yaptıkları hizmetlerle ve hayır eserleriyle b ir döneme damgasını vuran bu sultanlar acaba nas ıl kişilerdi? Hangi hususiyetleri onları bu payeye yükseltmişti? Eserde üç H aseki Sultan'ın, memleketlerinden ayrılıp saraya gelmelerinden başlayarak ölümlerine kadar olan hikayeleri belgesel özelliğinin yanı sıra akıcı bir roman üslubuyla anlatılıyor. SAYl87 / KASIM 201 5 YEDİKITA

77

Bulmaca siRAcrnoiN EL 2

3

4

5

6

7

8

10

9

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

1

2 3 4 5 6

7 8 9

10 11 12

SOLDAN SAGA: 1- Osmanlı Devleti s ı nır1arı dahilinde 1831'de yayıml anmaya başlanan ilk Osmanlı Türk resmi gazetesi • Bir yerde yer1eşip oturma, mukim olma. 2- Eski dilde bağırsaklar - Saçı olmayan Dövülüp şekillendınlmesi kolay ve döküme elverişli olduğu için kullanılış yeri çok gemş olan bır element - Siyah. 3- Yol gösterme, k ılavuzluk, rehberlik - Gelir, varidat - Eline ald ığı iş i doğru dürüst yapamayan, her zaman ufak tefek kaza yapan kimse. 4Aksaklık, bozukluk - Devlete ait bir toprağın bir kimseye mülk olarak veya gelirinden fayd alanması için verilmesi - işaret. iz Rusçada evet - Birdenbire. 5- Çok önemli kişi manasında ku llanılan kısalma Servigiller familyas ı nın kozalaklı lar takım ı ndan, her mevsimde yeşıl , yapraklı, yassı dallı bir orman ve süs ağacı - Mehmet Zihni Efendi'nin Türkçe lslam fıkhına dair meşhur mufassal eseri. 6- insan Kaynaklarının kısaltması - Eski dilde su Abhazya ha lkından olan kimse - Güney Afrika 'nın uluslararas ı rumuzu - Bir nota Sodyum'un simgesi. 7- Sarhoş edici içecek

- (Tersi) Bir uzvumuz - Zonguldak Ereğli'de 1829 yılında ilk kez taşkömürünü bulan kişi. 8-Aile ile beraber - Kısa zaman. 9Eskl dilde ilaç, memem - Köklü, asil ve büyük aile, tarihteki tanınmış bir kimseye dayanan soy. 1O- Namazdaki bölümlerden her bıri - Gösteri . 11-Valide - Anadolu Ajansı'nın kısa ltması -Anlam, meal. 12Akdeni7 ile Kı1ılden iz'i birbirine bağlayan sun'i su yolu YUKARIDAN AŞAGIYA: 1- iyileştirmek

için ilaç vererek, tıbbT bakımdan gerekeni yaparak bakma - Binaların üzerindeki üstü ve etrafı açı k, düz yer. 2- Bir kı ta • Yenmek, ikram edilmek yahut lokanta vb. yerlerde müş terilere satılmak üzere hazırlanan yemeklerin listesi, yemek listesi. 3- Elde edilmek ıst enen biçime göre hazırlanmış olup içine dökülen sıv ı veya hamur kıvc\mındaki maddeye aynı biçimi veren içi oyuk nesne - Bir nota - Kıbritin icad ından önce ateş yakmak için kullanılan ağaç kabuğu . 4- Çok olmayan - Doğan çocuklar içi n kesilen kurban. 5- lstanbul'un Osmanlı

döneminde kullan ılan isimlerinden biri yavrusu. 6- Lehistan halkından olan kimse - Yemek. 7- Gerekme, gerektirme insan ve hayvanların yaşamasını sağlayan ve olümle bedenden ayrılan madde dışı varlık, ruh. 8- Bir bağlaç - Dünyada kıbleyi gösteren ilk aletin ismi. 9- Seçkin, güzide - Helyum'un simgesi - Emin olma, korkusuzluk, güven, emniyet. 10- Güzel, hoş , latif - Bir ilimiz. 11 - Etrafı sularla çevrili kara parçası - (Tersi) Bir tOr makineli silah - Eski dilde eş, zevce. 12- Babası öl müş kimse - Zina yapan. 13· Belirti, iz • Bir okulu bitirip dıploma almış kimse - Bir işaret sıfatı . 14- Duman kiri - Şafak sökmeye başlarken ki vakit, gün ağarması. 15· iradeyle ilgili. 16- Eski dilde resmi yazı, buyruk, emirname. 17- Eski bir kavim H ı ndistan 'da bir dın. 18- Dişi geyik. 19Rotbesiz asker - Toz halinde veya yeşıllik olarak salatalarda kullanılan bir bitki. 20· Uyulması gereken hususlan btldimıok üzoro Atın

bir üst makamdan asta verilen resmi emir.

GEÇEN SAYIDAKI ANAHTAR KEUME: MiFTAH GEÇEN SAYIDAKI BULMACANIN ÇÖZÜMÜ: SO..DAN SACA: 1· Knabı Bahrıy,ı Anı'al 2 Aralu, Gol Bclodlyo, 3 Tnhnl
View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF