üds teknikleri soruları ve çözümleri

February 1, 2017 | Author: stdemir41 | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download üds teknikleri soruları ve çözümleri...

Description

ÖNSÖZ ÜDS sınavını başarmak istiyorsanız, bunu ancak belli bir sistematik izleyerek yapabilirsiniz. Aksi taktirde, bu ve benzeri sanal ortamların sayfaları arasında kaybolur gidersiniz. Bu hataya düşmemek için Önsöz ve ÜDS Hakkında bölümlerini ve diğer çalışmaların (deneme sınavları, zamanlar vs.) giriş açıklamalarını dikkatle okuyunuz. Çalışmalarınız esnasında , burada verilen önerilere uymaya özen gösteriniz. Aşağıda sıraladığımız kolaylıklar size ancak o zaman puan kazandıracaktır. 1. Gramer İngilizce’nin gramer yapısını, ÜDS sınavında 50 ya da 65 puan barajını aşabilecek düzeyde öğrenmek kolay bir iş değil. Bu düzey, temel İngilizce bilgisi yetersiz bir aday için 2-3 aylık bir çalışmayla varılabilecek bir hedef olmaktan çok uzak. Ancak asıl sorun, bu zahmetli çalışmayı, ihtiyaç duyduğu puana göre sabırla gerçekleştirmiş bir adayın, öğrendiği yapılarla ilgili incelikleri (tuzakları!) soru içinde fark edemeyip yok yere puan ve zaman yitirmesidir. İşte bu sitenin öncelikli amacı, adaylara İngiliz gramerinin işleyiş mekanizmasını tanıtmak ve bu mekanizmanın inceliklerini onlar için fark edilir kılmaktır. Sitemizde yayınladığımız Deneme Sınavı’nın çözümler bölümünde ilerledikçe bu amacın nasıl gerçekleştirildiğini göreceksiniz: Bu bölümde, her bir soru adeta bir matematik problemi gibi irdeleniyor ve sorunun, adayda hangi bilgiyi sınadığı titizlikle ve sabırla açıklanıyor. Sınavın temelini oluşturan tense’ler ve bağlaçlarla ilgili ayrıntılı ders notları, alıştırmalar ve çözümler artık sitemizde yer almaya başladı. Bu çalışmalar, sorulara bakışınızı yavaş yavaş değiştirecek. Bu sayede, doğru cevabı, yanlışlar arasından daha kolay ve daha hızlı bir şekilde seçebilecek ve en önemlisi seçtiğiniz cevabın doğruluğundan emin olabileceksiniz. Çok yakında, sitemizde, önceki ÜDS/KPDS sınavlarında çıkmış gramer sorularına da yer vereceğiz. 2. Okuma - Anlama Soruları Başta metin inceleme olmak üzere, okuma-anlama (paragraf tamamlama, karşılıklı konuşma vs.) soruları adayların korkulu rüyası. Bu bölümde soru sayısı çok fazla ve buradaki açığı başka bir bölümle kapatabilmek hemen hemen imkansız. Bu tür sorularda karşımıza çıkan bütün yabancı kelimeleri bilmek ve konu çeşitliliği nedeniyle bütün metinleri anlayabilmek mümkün değil. Üstelik, bir metni baştan sona anlamış olmak da soruların doğru cevaplanmasını garanti etmiyor. Birçoğumuz, bu sorunu aşmak için her geçen gün daha fazla kelime ezberlemek gerektiğini düşünürken, uyguladığımız çözüm tekniğinin hatalı olabileceğini pek azımız fark ediyor. Çoktan seçmeli birçok soru türünde olduğu gibi, okuma-anlama sorularında da marifet doğru cevabı bulmak değil, yanlışları ayıklayabilmektir. İşte bu sitenin bir diğer amacı da size, okuma-anlama sorularında uygulanan yanlış cevap hazırlama tekniklerini öğretmek olacaktır. 3. Kelime Dünyanın en sıkıcı işini belirlemek için bir anket yapılsa, kelime ezberlemek listenin en üst sıralarında (belki de en üst sırasında) yer alırdı. Sitemizde açıklanan kolaylıklar sayesinde, sizi bu sıkıntılı işten, tamamen değilse bile, kısmen kurtarabilmeyi umuyoruz: *Yıllardır uyguladığımız çözüm tekniğine bağlı kalarak, sitede verdiğimiz Fen Bilimleri Deneme Sınavı’nın çözümlerini en az sayıda kelimeden yararlanarak yaptık. Sorunun çözümü için ne kadar kelimenin bilinmesi gerekiyorsa, o kadar kelime kullandık. Çözümünü yaptığımız bir çok soruda fen bilimlerine ait (fizik, kimya, inşaat vs.) özel terminolojiye neredeyse hiç bağımlı kalmadık. *Yararlandığımız çekirdek kelime hazinesini hem çözümler içinde, hem de sınavın ana sayfasındaki ‘Yabancı Kelimeler’ bölümünde Türkçe karşılıkları ve örnek cümle kuruluşlarıyla birlikte verdik. Bu çalışma, sınavda sıkça çıkan kelimelerin yayınlanmasıyla daha da zenginleşecek. *Bir gramer ya da okuma-anlama sorusunu doğru cevaplayabilmek için önemli bir beceriye sahip olmanız gerekir: belli bir bilim dalına ait özel terminoloji arasından ihtiyaç duyduğunuz kelimeleri seçebilmek. Bu seçimi yapamadığınız takdirde, yüzlerce kelimenin arasında boğulur kalırsınız. Sitemizde bulacağınız kelime çalışmalarının, bu zorluğun aşılmasında size yardımcı olmasını diliyoruz.

4. Sınav Stratejisi ÜDS’de sorulan 80 sorunun 20-25 kadarı, sınava giren bütün adaylar içinde 80-100 puan aralığında yer alacak olanları belirler. Bu sorular, 50-65 arası puanları hedefleyen adayların cevaplayabileceği türden değildir. Ancak, aday bunu çoğunlukla fark edemediği için o sorularla adeta ölesiye boğuşur ve sonuçta ne yazık ki, ‘Kırmızı Başlıklı Kız’ın akıbetine uğrar, yani kurda yem olur. Adayları bekleyen tehlikelerden bir diğeri de çoktan seçmeli sınav tekniğini bilmemektir. Bilgi düzeyiniz ne denli yüksek olursa olsun, bunu teknik beceri ile birleştirip belli bir süre zarfında kullanılabilir hale getiremiyorsanız, hakkettiğinize inandığınız sınav notuna asla ulaşamazsınız. İşte bu engeli aşabilmek için hangi soruyu, hangi teknikle çözmeniz gerektiğini öğrenmeli ve mantığınıza aykırı gelse bile bu tekniği sınavda uygulamalısınız. Bu sitede, bilgimiz ve becerimiz yettiğince, sizi bu tür soru ve sorunlara karşı uyarmaya çalışacağız. Bununla da kalmayıp, sınav öncesi ve sınav sırasında sizi bekleyen tehlikeleri -satır aralarında ve gerekirse ayrı bir bölüm halinde- sürekli vurgulayıp, alınması gereken tedbirler konusunda önerilerde bulunacağız. Bu uyarı ve önerilerin neler olabileceği hakkında bilgi edinmek istiyorsanız, sitenin ana sayfasındaki ‘ÜDS Hakkında’ adlı bölümü dikkatle inceleyiniz. Yukarıda tanıtmaya çalıştığımız bilgi, beceri ve bakış açısına sahip olmak istiyorsanız, sitemizde yayınlanan Deneme Sınavı’nı kendinize uygulayınız. Ankara’da yapılacak sınava farklı bir bilim dalından girecek olsanız bile, Fen Bilimleri için hazırlanmış bu Deneme Sınavı’nı, verilen süreyi aşmadan ve tek bir oturumda cevaplayınız. Sınavı bitirip çözümler bölümüne geçtiğiniz zaman, Kolaylıklar Dünyası’na da ilk adımı atmış olacaksınız. Başarılar dileriz. Saygılarımızla, Cüneyt Bademcioğlu

ÜDS HAKKINDA 1. GİRİŞ Sınavlar yaşantımızın bir parçası oldu. Sınavsız bir günümüz yok. Gazetelerin okuyucu sütunlarında ve dost sohbetlerinde, “Sınavlar bilgiyi tam ölçüyor...”, “Hayır, ölçemiyor.” tartışmaları sürüp giderken, başarılı olanlar yollarına devam ediyor. Tıpkı ÜDS sınavında olduğu gibi. Geride kalan adaylar -belki de haklı olarak- kendilerine yeterli bir yabancı dil eğitimi verilmediğini savunadursunlar, zaman akıp geçiyor. Çareniz yok; gelecekle ilgili planlarınızı gerçekleştirmek ve sıranın bir adım önünde olabilmek için bu engeli aşmak zorundasınız. Bunu yapabileceğinize inanıyorsanız, lütfen sadece bu inançla yetinmeyin. Zira, diğer insanlar sizi, yapabileceğinize inandığınız işlerle değil, yaptıklarınızla değerlendireceklerdir. Bu görüşe katılıyorsanız, artık lütfen daha fazla zaman kaybetmeyin; hemen çalışmaya başlayın. Biz de, sizi bekleyen tehlikeler konusunda dostça birkaç öneride bulunalım. 2. ÜDS SINAVIYLA İLGİLİ YAPILAN HATALAR a. Çalışma Yöntemiyle İlgili Yapılan Hatalar *Adaylar sınavdaki soru türlerine ait ağırlıkları bilmiyor ve çalışma sürelerini iyi kullanamıyorlar, *Her sınav döneminde ağırlıklarını bir noktaya veriyor ve geçen zaman içinde eski bilgilerini unutuyorlar, *Bu nedenle, birçok yapıyı tekrar tekrar çalışmak zorunda kalıyor ve eksiklerini asla tam olarak gideremiyorlar. b. Deneme Sınavlarıyla İlgili Yapılan Hatalar *Kimi adaylar, soru türlerini ayrı ayrı çalışarak, hiç deneme sınavı yapmadan bir bütünü oluşturabileceklerini sanıyor ya da deneme sınavlarını yeterince ciddiye almayıp eksiklerinin ortaya çıkmasını engelliyorlar, *Adaylar bu eksikliklerini fark edemedikleri için yaptıkları deneme sınavlarında notlarını yükseltemiyor ve her yeni sınava aynı yanlışları tekrar taşıyorlar: Özetle, içinden çıkamadıkları bir kısır döngüye giriyorlar, *Eğer böylesi bir kısır döngünün içine düşmüşlerse, adaylar onca zahmetli çalışmanın karşılığı olduğuna inandıkları başarıyı bir türlü elde edemiyor, yani sahip oldukları bilgi birikimini puana dönüştüremiyorlar, *Bunun sonucunda yaşadıkları moral bozukluğu, adayların kendilerine olan güvenlerini sarsıyor ve adaylar İngilizce’den soğuyorlar, *Doğru cevabı bulabileceğine inansın ya da inanmasın, birçok aday, sınavlardaki sorulara birer birer cevap vererek yoruluyor ve metin inceleme bölümüne geldiklerinde ise sınavı çoktan kaybetmiş oluyor, *Eğer teknik becerileri yeterli değilse, adaylar, örneğin bir dilbilgisi sorusunun çözümü için izlenebilecek en zahmetli yolu seçiyor ve soruyu tercüme ederek cevaplamaya çalışıyorlar, *Yaptıkları bu seçim, adaylara kaybedilen zaman, azalan performans, tükenen direnç ve üstesinden gelinemeyen, gittikçe büyüyen bir ümitsizlik hali olarak geri dönüyor. Bu hatalara düşmek istemiyor ve bir uzmanın yardımına ihtiyaç duyuyorsanız, aşağıdaki uyarıları dikkate alınız. 3. ÜDS SINAVINA NASIL HAZIRLANMALISINIZ *ÜDS’nin bireysel çalışmalarla üstesinden gelinemeyecek tuzaklarla dolu olduğu her sınavda bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, çalışmalarınızı, sınavı tanıyan bir rehber eşliğinde yürütmeniz yararınıza olacaktır, *Edindiğiniz bilgileri, tam ölçekli deneme sınavlarıyla düzenli olarak sınamalı ve Ankara'dan önce, bu sınavlarda başarılı olmak için elinizden gelen her türlü gayreti göstermelisiniz,

*Temel İngilizce bilginizde eksiklikler varsa, katılacağınız hiçbir yoğun kurs programı sizi, ilk sınava güvenle taşıyamayacaktır. Bu durumda, sınav hazırlığının en az iki döneme yayılması şarttır. Birkaç aya sıkıştırılmış çalışma programları, bu zorlu sınavın başarılabilmesi için çoğunlukla yetersiz kalmaktadır, *Sitemizi dikkatle inceleyip bu sınava hazırlanan akademisyenleri hangi hataların beklediğini, zorlukların ise nasıl üstesinden gelineceğini anlamaya çalışmalı ve bu sitede yazılanlarla kendi deneyimleriniz arasında ilinti kurmalısınız, *Bu sınavı başaramadıkları için akademik kariyerleri son bulmuş ya da tehlikeye girmiş diğer adayların düştükleri sıkıntıları ve bunların nedenlerini anlamaya çalışmalı ve gerekli önlemleri almadığınız taktirde aynı akıbetin sizi de beklediğini unutmamalısınız, *Aralıklı olarak çalıştıkları ve sürekli bir performans gösteremedikleri için sınavı ancak yıllar sonra başarabilmiş yakın çevrenizdeki akademisyenlerin durumunu iyi irdelemeli ve aynı yolu izlemekten şiddetle kaçınmalısınız, *Bundan önceki sınavlarda aldığınız kötü puanları hangi haklı nedene dayandırsanız da, kendinize olan güveninizin her bir başarısız sonuçla biraz daha azalacağını aklınızdan çıkarmamalısınız, *Performansın devamlılıkla sağlanacağını, bunun başka bir yol ya da yönteminin olmadığını tartışmadan kabul etmeli ve sınavın hakkaniyetsizliği, vicdansızlığı üzerine fikir yürütmeyi bir an önce bırakmalısınız. ÜDS sınavını başarmak sizin için önem taşıyorsa, yukarıdaki önerilere kulak veriniz!

ZAMANLARLA İLGİLİ ALIŞTIRMALAR 1. ALIŞTIRMA Bu alıştırmadaki soruları cevaplamadan önce Zamanlara Toplu Bakış adlı dosyadaki tense'lerle ilgili açıklamaları incelemeniz yararınıza olacaktır. Aksi taktirde, fazla sayıda hata yapabilir ve bunu, deneyim eksikliğinizden çok bilginizin yetersizliğine verebilirsiniz. Sitemizi inceleyip düzenli örnek çözdükçe bu fark kapanacak ve doğru cevap sayınız artacaktır. Zamanlara Toplu Bakış adlı dosyayı inceledikten sonra, aşağıda, parantezler içinde verilmiş yalın fiillerin cümlenin gelişine ve taşıdığı zaman zarflarına uygun tense'lerde çekimlerini yapınız. En az 5 soruyu tamamlamadan doğru cevaplar kısmına bakmayınız. Bu alıştırmada zaman sınırlaması yoktur. Doğru cevap sayınız 20 soruda 9’un (ya da toplam 83 fiilde 37'nin) altında ise, bu sonuç, sınav kriterlerine göre ciddi gramer eksiklikleriniz olduğunu gösterecektir. Bu durumda, Zamanlara Toplu Bakış adlı dosyayı sabırla tekrar çalışınız. Gerekirse, bize mail göndererek önerilerimize başvurabilirsiniz. SORULAR 1. Hello! I (try1) to contact you all day. Where (be2) you? 2. John (stay1) in Edinburgh for the past five months. So, by the time he (come2) back next month, we (not see3) him for six months. 3. First speaker: 'I doubt very much we (meet1) before.' Second speaker: 'You may (forget2). I (see3) you and your sister once at a wedding ceremony, but we (not be4) introduced then'. 4. I (knock1) on the door hard this time, but as Jane (not answer2) yet, I think she must (leave3) early. I (not bother4) (come5) all this way if I (know6). 5. I (go1) and (see2) the film, but when I (read 3) the critics in the papers, I (change4) my mind. 6. I must (fall1) asleep while I (work2) because it (take3) me a long time (realise4) that the telephone (ring5). 7. At last you're back. I (wait1) on this cold spot for an hour. I might (know2) you (be3) so late! 8. When you (meet1) Rose at the airport, you (be surprised2) by the way her (walk3) has improved since she (go4) to the Alps. 9. When I (meet1) Rose at the airport, I (be2) surprised (see3) how her health (improve4) since she (go5) to the Alps. 10. By the time the police (arrive1), the jeweller (leave2) no single precious stone in his shop, but it (be3) certain that if he (ring4) the alarm earlier, he might (stand5) a chance of (save6) his goods. 11. Your silly secretary can't (remember1) (give2) that customer our new number. If she (have3), he (call4) by now. 12. It's time we (go1). If we (not leave2) now, we miss the party. 13. If I (be1) you, I (not phone2) just yet, as I don't think he (come3) back home yet. 14. (Be1) the line (cut2) off while you (wait3) on the phone just now? I think the children must (play4) with the wires. 15. I know I should (write1) to you before, but I (be2) so busy recently that I (not have3) time (buy4) even a postcard for you. I (telephone5) you instead, but I (forget6) your number. 16. It's odd that you (mention1) Faruk's name. I just (think2) about him and (wonder3) what (become4) of him. 17. The technician told us that he (can not1) (understand2) why the lift (pack3) up after only three days.

18. Why you (not tell 1) me Bob (can2) solve this problem? I (need not3) (ask4) John for help, who, you (know5), (be6) my rival in class? 19. Not until I (read1) his letter to the very end I (understand2) clearly that he (leave3) me forever, and that I (waste4) my time (try5) (persuade6) him for three months. 20. I'd rather we (discuss1) this matter with her at a more convenient time. But she said she (not leave2) my office unless I (listen3) to her. 2. ÇÖZÜMLER Soru 1. Hello! I (try1›have been trying) to contact you all day. Where (be you2›have you been)? Çözüm 1. (try1›have been trying): Konuşan kişi bütün gün boyunca arkadaşıyla kontak kurmaya çalıştığını anlatıyor. Eğer bu iş dün olsaydı, “I tried to .... yesterday”, derdi. Tarihi belli bir geçmiş zaman eylem için akla öncelikle gelmesi gereken tense Past Tense'tir. Ama burada henüz devam etmekte olan bir zaman dilimi boyunca sürmüş (all day) bir eylemden bahsediliyor. “Neredesin? / Neredeydin? Bütün gündür seni arıyorum.” Dikkat ederseniz, kendi dilimizde de bir eylem bittiği, sonuçlandığı halde hala devam ediyormuş gibi şimdiki zaman kullanabiliyoruz. Mademki olay geçmişte başlamış (konuşmanın geçtiği günün sabahında) ve henüz bitmiş (devam ediyor da olabilir), o halde iki zaman arasındaki bağlantıyı ancak Present Perfect Continuous kurabilir: have been trying. (be you2›have you been): İkinci fiil be'nin, have been olacağı açık. Çünkü buradaki be bulunmak anlamında ve -I have been to New York- cümlesinde görevi ne ise yukarıdaki soruda da görevi aynı. Burada haklı olarak, “Kişi bir yere gitmiş ve dönmüş, yani eylem bitmiş. O halde, neden Past Tense kullanamıyoruz?', diye sorabilirsiniz. Cevabımız: Present Perfect Tense bir eylemin ne zaman, nerede, nasıl yapıldığı ile ilgilenmez. Bunlar ayrıntılardır ve bu bilgileri vermek Simple Past Tense’in işidir. Önemli olan o işin yapılmış olmasıdır. Karakolda itirafta bulunan bir suçlu önce “I have killed the man / O adamı ben öldürdüm”, diyecek, ancak daha sonra vereceği ifadede “I killed him on the eve (arife günü) of the New Year” gibi ayrıntılara girerken Simple Past kullanacaktır. Soru 2. John (stay1›has been staying) in Edinburgh for the past five months. So, by the time he (come2›comes) back next month, we (not see3›will not have seen) him for six months. Çözüm 2. (stay1›has been staying): Son beş aydır devam etmekte olan eylem John'un Edinburgh'ta yaşıyor / kalıyor olmasıdır. Birinci sorudaki ilk fiilin benzeri. Üstelik, cümlenin gelişinden de, bu eylemin devam edeceği anlaşılıyor: (has been staying). Birinci soruda ise henüz bitmiş bir eylem vardı (have been trying to contact). Her iki durumda da tense’in aynı kaldığı görülüyor. (not see3›will not have seen):Bir an için 2. fiili geçerek ondan sonraki açınımı çözmeye çalışalım. John'u beş aydır görmüyoruz. Gelecek ay (5+1=6) John geri dönecek ve onu 6 aydır görmemiş olacağız. O halde, cümlede hem gelecek zaman + hem de bu gelecek zaman süresi bitiminde tamamlanmış olacak bir eylem var.

Beş ay önce başlamış bir olay, bir ay sonra bitmiş olacak. Future Perfect. (See fiili continuous forma kapalı olduğu için biz de Future Perefect Continuous’a kapalıyız.) (come2›comes): Şimdi gelelim ikinci fiile: John henüz gelmediği için bu olay gelecekte gerçekleşecek diye düşünebilir ve ... he will come back ... cevabını verebilirsiniz. Ama unutmayınız ki, if'li cümlelerde olduğu gibi (1. Tip = If it rains, I'll take my umbrella.), “John'u 6 ay boyunca görmemiş olacağız”, diyebilmek, John'un söz verdiği süre sonunda geri gelmesine bağlıdır. Yani ortada bir şart vardır. Şartlar ancak Present / Past gibi gerçek, elle tutulur tense'lerde varlık kazanırlar. Tıpkı, “You will wait until I come back” cümlesinde olduğu gibi. Bu, “Benim geri gelmem gerçekleşene kadar, sen bekleyeceksin” demektir ve 2. kişinin bekleme durumunun, ancak 1. kişi geri gelirse biteceğini anlatmaktadır. Demek ki şart 1. kişinin geri gelmesidir. Kalıp: By the time + Simple Present (yan cümle) › Future Perfect (ana cümle) Soru 3. First speaker: I doubt very much we (meet1›have met) before. Second speaker: You may (forget2›have forgotten). I (see3›saw) you and your sister once at a wedding ceremony, but we (not be4›were not) introduced then. Çözüm 3. (meet1›have met): Birinci konuşmacı, “I don’t think we have met before” diyerek daha önce (ne kadar önce belli değil) tanışıp tanışmadıklarından emin olmadığını belirtiyor. Before, önce/önceleri anlamında bir zaman zarfıdır ve bizi zaman tüneli içerisinde geçmişe götürür. Ama nereye götürdüğü belli değildir. Böylesi belirsizlik durumlarında hemen Present Perfect Tense'in devreye gireceği açıktır. Before'un bağlaç görevinde bulunduğu - Before you get in the manager's room, don't forget to knock on the door- gibi cümlelerde içerdiği anlamla, yukarıdaki anlam farklıdır. Karıştırmayınız! Ayrıca before iki olaydan daha yakın tarihte gerçekleşmiş olana işaret ederken, Past Tense kullanımını gerektirir. Örn: Before he got out of the house, he had checked the gas tube. (forget2›have forgotten), (see3›saw): İkinci kişi ise emin: “Siz unutmuş olabilirsiniz (You may have forgotten) ama ben sizi ve kız kardeşinizi bir nikahta gördüm”, diyerek geçmişteki bir ihtimalin varlığına işaret ediyor ve model fiilden (may) sonra perfect kök kullanıyor. Eğer ikinci konuşmacı nikah törenini hatırlıyorsa, tarihini de en azından kabaca hatırlıyordur. O tarih, bu kişi için belirgin olduğundan, kullanabileceği tek zaman Simple Past Tense'tir. Üstelik, at a wedding ve once zaman zarfları bu tense’in kullanımını bir kez daha haklı çıkartıyor. (not be4›were not): Konuşmacının nikah tarihini kayıtsız şartsız hatırladığı devam eden cümlesinde then (o esnada, o sırada) zaman zarfını kullanmasından da anlaşılıyor: “... were not introduced then”. Nikah töreninin yapıldığı zamana dönüş, şüphesiz yine Past Tense'i gerektirecektir. Soru 4. I (knock1›will knock) on the door hard this time, but as Jane (not answer2›has not answered) yet, I think she must (leave3›have left) early. I (not bother4›would not have bothered) (come5›to come) all this way if I (know6›had known). Çözüm 4. (knock1›will knock): This time ifadesine dikkat ediniz: “Geçen sefer başaramadık ama bu sefer üstesinden geleceğiz”. This time zarfı gelecek zamana ait bir eylem için kullanılmış olabilir. Konuşan kişi, “Bu sefer kapıya hızlı vuracağım” demiş olmalı ... will knock on ... . (not answer2›has not answered): İzleyen cümlede yet zarfıyla karşılaşıyoruz. Yet, Present Perfect Tense kullanımını öncelikle akla getiren zaman zarflarından biridir. Aşağıdaki şekle bakarak, bir an için kişinin 1 no'lu çizgide kapıyı çalmaya başladığını düşünelim. Karşılığında olmasını beklediği eylem (kapının açılması), henüz = yet gerçekleşmemiştir. O halde olumsuz anlamda geçmişte başlamış ve devam eden bir eylem söz konusudur: ... has not answered yet ... .

(leave3›have left): Jane kapıyı şu ana kadar açmadığına göre, buradan çıkartılan, kuvvetle muhtemel, ama yine de yüzde yüz kesin olmayan bir sonuç var: She must have left early. (not bother4›would not have bothered), (come5›to come), (know6›had known): Son olarak, bunun tersi bir durumun gerçekleşmesi beklentisiyle girişilmiş ve boşa gitmiş bir eylem var: Onca yolu tepip, gelmiş olmak. Geri dönüşü olmayan, Real Form bir 3. tip if'li cümle yapısı. I wouldn't have bothered to (bother fiili to V1 alır) come, if I had known.

Soru 5. I (go1›was going to go/would have gone) and (see2›see/seen) the film, but when I (read 3›read) the critics in the papers, I (change4›changed) my mind. Çözüm 5. (read 3›read), (change4›changed): When bağlacı, bulunduğu yan cümlelerde gerçek zamanlara işaret eder; yani ya present ya da past. Present Tense olarak kurulduğunda (When I read the critics, I change my mind.), bu cümle girişteki ifade ile çelişiyor ve olay her zaman yapılan bir iş gibi çıkıyor ortaya. Sanki gazeteleri ne zaman okursa okusun, hep fikir değiştirirmiş gibi. Halbuki, dikkatli bir göz cümle girişindeki the film kelimesinden hemen huylanacaktır. Mademki belirli bir filmden söz ediliyor, o halde cümlenin devamında nasıl oluyor da genelleme yapılıyor. Bu eylem geçmişte bir defaya mahsus gerçekleşmiştir: When I read (V2) the critics, I changed my mind. (go1›was going to go/would have gone), (see2›see/seen): Demek ki belirli bir filmi kişi görmek istemiş ama hakkındaki eleştirileri okuyunca vazgeçmiş: 1. ...was going to go* and see.... 2. ...would have gone and seen... İki seçenekten birincisi, geçmişte niyet edilip sonradan vazgeçilmiş bir eylemi anlatırken, sonraki, 3. tip if'li cümlelerde görmeye alışkın olduğumuz, anlattığı eylemin (...gidecektim), tam tersinin gerçekleştiğine (ama gitmedim/gidemedim) işaret eden bir yapıdır. I would have gone and seen the film if I hadn't read the critics. *Açıklamanın anlaşılır olması açısından, biz going to go ifadesini kullanmakta sakınca görmedik. Ancak sizler, going to V1 yapısında V1 fiil olarak go eylemine yer vermeyiniz. Örneğin, I am/was going to go to İzmir yerine sadece I am/was going to İzmir’i tercih ediniz. Going to’yu izleyen diğer fiiller için böyle bir kısıtlama söz konusu değildir. Soru 6. I must (fall1›have fallen) asleep while I (work2›was working) because it (take3›took) me a long time (realise4›to realise) that the telephone (ring5›was ringing). Çözüm 6. (fall1›have fallen) (work2›was working): “Çalışırken uyuya kalmak zorundayım=must fall asleep” diye bir seçenek herhalde doğru kabul edilemez. Zaten bu, cümlenin while+Past Continuous

devamına da aykırı. Bir süre önce, çalışmakta iken büyük ihtimalle uyuya kalmış olduğundan söz ediyor konuşan kişi: I must have fallen asleep while I was working. While bağlacı da, tıpkı when gibi iki olayın birbirlerini zaman olarak ele verdikleri, bütünledikleri durumlarda kullanılır. While I was washing the dishes, the water supply was cut off. Şu saatte, şu günde diye kesin tarih ve zaman verilmese de iki olayın birbirlerine eşzamanlı olarak gerçekleşmeleri cümleye fazladan bir zaman öğesi eklenmesini (at 2 o'clock; yesterday vb.) gereksiz kılıyor. Buraya kadar her şey güzel; ancak while, hem de Past Continuous ile birlikte, nasıl oluyor da Present Perfect’e bağlanıyor. Bunun nasıl mümkün olabildiğini aşağıdaki örnek üzerinde biraz inceleyelim: Örn: My father arrived home when I was already having dinner. Konuşmacı, akşam yemeğini yerken babasının eve geldiğini söylüyor. Eğer o esnada uyuyor olsa ve babasının geldiğini uyandıktan sonra fark etse idi, “My father must have arrived home when I was sleeping”, diyecekti. Yani, must kipini doğrudan ikinci haldeki arrived fiiline bağlamayacak, bu fiili perfect kökte çekecekti. Nasıl ki Türkçe’de, “Babam ben uyurken geldi* olmalı” demiyorsak, aynı hatayı İngiliz dilinde de yapmamalıyız. Özetle: •

Arrived fiilinin kökü arrive (varmak) değil, to have arrived’dır (varmış olmak).

• Model fiiller (kipler) çekimli fiillere doğrudan bağlanamaz, bunları kök fiil halde isterler. Must goes*, must will go*, must went*, must had gone* vs. yanlış yapıda kurulmuş kiplerdir. • Bu nedenle, sorudaki must kipinin geçmişte yüksek olumlu ihtimal anlatmak üzere have+V3 köke bağlanması doğrudur. Bu kök Present Perfect Tense ile karıştırılmamalıdır. Zira, He must have gone cümlesinden must kipini çıkardığınız zaman kalan ifade Present Perfect Tense olmadığı gibi, doğrudan he öznesine de bağlanamaz.)

(take3›took), (realise4›to realise): Sıradaki 3. fiil aynı esnada gerçekleşmiş bir başka olay; ... took me ... . Bir işin yapılmasının ne kadar zaman aldığı /alacağı daima şu kalıpla verilir: take one time to do smth. Örn: It takes me five hours to do the routine housework. O halde, take’i izleyen realise fiili to infinitive olacak. (ring5›was ringing): Kişi, telefonun çalmakta olduğunu fark ettiğinde “The phone’s ringing” demiş olmalıdır. Geçmişteki bu olayı konuşma anında bize aktarırken doğaldır ki is'i (Present Continuous'u), was'a (Past Continuous'a) dönüştürecektir. Soru 7. At last you're back. I (wait1›have been waiting) on this cold spot for an hour. I might (know2›have known) you (be3›would be) so late! Çözüm 7. (wait1›have been waiting): “Nihayet geldin.” Gelme anı şu an. O halde bekleyen kişi bir saattir orada. Bekleme eylemi de henüz son bulmuş: ... have been waiting ... . (know2›have known), (be3›would be): Bundan sonrası biraz karışık. Bir an için arkadaşının, konuşmacıya “Sen burada bekle. Ben hemen dönerim = You wait here. I won't be long” demiş olduğunu varsayalım. Buna cevap olarak konuşmacı da, “I know you'll be late = Ben senin gecikeceğini biliyorum” demiş olsun. Arkadaşı geri döndüğünde, konuşmacı tahmininde yanılmadığını göstermek için aynı cümleyi, “I knew you would be late” şeklinde aktarırdı. Know-knew olmuş, willwould olmuş: Dolaylı aktarımdan başka bir şey değil.

Ne yazık ki, konuşmacı o esnada bir saat beklemek zorunda kalacağını bilmiyordu. Sadece tahmin edebilirdi ve belki buna göre bir önlem alabilirdi ki bu şansı da elinden kaçırmış, çünkü iş işten geçmiş: ...might have known... . Soru 8. When you (meet1›meet) Rose at the airport, you (be surprised2›will be surprised) by the way her (walk3›walking) has improved since she (go4›went) to the Alps. Çözüm 8. Soru dikkatle incelendiğinde, has improved fiilinin, bu cümlenin kuruluşunun past mı, present mi olduğuna karar vermek için anahtar rol oynadığı görülecektir.. Açıklamalara geçmeden önce cümleyi Past Tense'te kuralım: When you met Rose at the airport, you were surprised by the way her walking had improved since she went to the Alps. Görüldüğü gibi, cümle geçmişi anlattığında, has improved (Present Perfect) aktarıma girdiği için had improved (Past Perfect) olacaktır. Bu da haklı bir değişimdir, çünkü konuşmacıyı Simple Past Tense’te şaşırtan iyileşme eyleminin daha önce meydana gelmiş olması beklenir. (meet1›meet), (be surprised2›will be surprised): O halde buradaki has improved bizi ister istemez geleceğe yöneltiyor: When you meet Rose at the airport, you will be surprised by the way her walking has improved since she went to the Alps. Meet'in neden will meet olamayacağını 2. sorunun 2. bölümünde açıklamıştık. Buna bağlı olarak, izleyen fiil will be surprised çekimini alacaktır. (walk3›walking), (go4›went): Bir iyelik sıfatından (my, his, her, vb.) sonra gelen tüm fiiller gerund = ortaç fiile dönüşürler: my walking: benim yürüyüşüm, her singing: onun şarkı söyleyişi vb. Madem ki Alpler'e gittiğinden beri Rose'un yürüyüşü düzelmiştir, o halde Alpler'e gidiş tarihine karşılık gelen go fiili, went olarak çekilmelidir. Present Perfect+since+Simple Past Soru 9. When I (meet1›met) Rose at the airport I (be2›was) surprised (see3›to see) how her health (improve4›had improved) since she (go5›went) to the Alps. Çözüm 9. Bir önceki soruya çok benzer, ancak bu kez past yapıda çekilmesi gereken bir başka örnek inceliyoruz. Önce dilerseniz, cümleyi gelecek zamanda kuralım ve bakalım neler oluyor: When I meet Rose at the airport I will be surprised to see how her health has improved since she went to the Alps. Rose'u havaalanında karşıladığımda, Alpler'e gittiğinden beri sağlığının düzeldiğini görmek beni şaşırtacak. Madem sağlığının düzeldiğini biliyoruz, neden şaşıralım? Olsa olsa daha önce kulağımızla duyduğumuzu gözümüzle teyit etmiş oluruz ve sevincimiz bir kat daha artar. Ama bir önceki soruda (Bkz. 8. soru) bunu başkası biliyor ve biz bilmiyorduk. O kişi her kimse, bizim şaşıracağımızı tahmin ettiği için “You will be surprised”, demişti. Ancak, Rose'u karşılamadan önce şaşıracağımızı biz bilemeyiz. Bunu ancak Rose'u karşıladıktan sonra söyleyebiliriz: When I met Rose at the airport, I was surprised to see how her health had improved since she went to the Alps. Had improved, tahmin edebileceğiniz gibi cümlenin giriş kısmındaki met ve was surprised eylemlerine göre bir derece daha geçmişte kalmış ve Past Perfect çekilmesi gerekmiştir.

Soru 10. By the time the police (arrive1›arrived), the jeweller (leave2›had left) no single precious stone in his shop, but it (be3›was) certain that if he (ring4›had rung) the alarm earlier, he might (stand5›have stood) a chance of (save6›saving) his goods. Çözüm 10. (arrive1›arrived), (leave2›had left): Kuyumcu dükkanı polis geldikten sonra soyulamayacağına göre önce dükkanda soygun olmuş, sonra polis gelmiştir. By the time ifadesi ise her ne kadar kesin bir zaman aralığına işaret etmiyorsa da, time belirleyici (tanımlayıcı) artikel (the) almıştır ve konuşan kişinin polisin geldiği/vardığı anı kesinlikle bildiğini gösterir. 0 halde: By the time the police arrived, the jeweller had left no single precious stone in his shop. By the time+Simple Past›Past Perfect (be3›was): Gerek soygunun yapılması, gerekse polisin olay yerine varması, bizim belirli bir zaman aralığında olduğumuzu gösteriyor. Bu belirli aralık, (be) certain'ı was certain yapar. Geri kalan kısım ise kolay: Bu, 3. tip if'li bir koşul cümlesi: If he had rung the alarm earlier, he might have stood a chance of saving his goods. / Eğer ..., malllarını kurtarmak için bir şans doğabilirdi. (save6›saving): Edatları izleyen fiiller - ing eki alır, yani gerund olurlar. Soru 11. Your silly secretary can't (remember1›have remembered) (give2›to give) that customer our new number. If she (have3›had), he (call4›would have called) by now. Çözüm 11. (give2›to give): Remember fiili hatıralarda kalmış işlerden söz edilirken - ing takısı alır. Örn 1: Those were the days. I remember playing in the garden of this primary school. / Hey gidi günler! Şu ilkokulun bahçesinde oynadığım günleri hatırlıyorum da. Örn 2: I remember buying the paper today. I wonder if you have seen it? / Bugün gazete aldığımı hatırlıyorum. (Buralardaydı.) Gördünüz mü acaba? Konuşmacı, geçmişte yaptığı bir işi şu an hafızasında canlandırmaktadır. Ama soruda, yapılması bir defaya mahsus hatırlanmış ya da unutulmuş bir iş var. Bu durumda remember to alacaktır. Örn 1: I remembered to buy some bread. Örn 2: Did you remember to phone your mum? Her iki örneği de genel bir duruma ya da bir emre/ricaya işaret etmek üzere Simple Present Tense’te çekebilirsiniz.: I always remember (=never forfet) to feed my favourite ginger (sarman) cat in the street. "Remember (= Don't forget) to phone your mum. (remember1›have remembered): Yeni telefon numarasının verilmiş olması gereken müşteri şu ana kadar aramamış. Aramaması, sekreterin unutmuş olduğunu akla getiriyor. Ancak bu durum yüzde yüz kesin değil. must have forgotten to do something = can't have remembered to do something Sekreter müşteriye yeni numarayı vermeyi unutmuş olmalı = Sekreter müşteriye yeni numaramızı vermeyi hatırlamış olamaz. (have3›had), call4›would have called): Eğer vermiş olsaydı = If she had (given), şu ana kadar / şimdiye kadar adam bizi arardı = he would have called us by now.

Burada dikkat edilecek nokta, had’in ikinci hal bir fiil olmadığıdır. Kısa cevaplarda görmeye alışkın olduğumuz bir durum: Konuşmacı give fiilinin tekrarından kaçınmış (If she had given, ...) ve sadece had üçüncü hal yardımcı (If she had, ...) ile yetinmiş. lf'li kısımdaki yapı bildiklerimize uyuyor. Ancak, ana cümlede now ifadesini görmek bazı arkadaşlara mixed type conditional clause’larda karşılaştığımız 3 tip giriş, ikinci tip devam (3/2) yapısını hatırlatmış olabilir. Örn: If the secretary had called him, he would be here now. Gerçek durum: The secretary didn’t call him. He isn’t here now. Dikkat ederseniz, now burada tek başına kullanılmış, kendisinden önce by ya da until gibi bir zarf almamıştır. Şimdi now, by/until/before ya da long before zarflarından birini alsın, biz de böyle bir örneği irdeleyelim: Örn 1: I haven’t read any of that author’s novels until now. Kişi şu ana kadar belli bir yazarın hiçbir romanını okumadığını söylüyor. Ama now zarfını kullanmasına karşın, konuştuğu anı ve geleceği buna dahil etmiyor. Ayrıca, now zarfını alışkın olduğumuz Present Continuous yerine Present Perfect çekimli bir cümlede kullanıyor. Konuşmacı, sözlerine pekala şöyle devam edebilir: But now I’m reading one of them and I quite like it. Demek ki, until ve by zarfları olumlu ya da olumsuz bir eylemi konuşma anına kadar taşıyor, ancak daha ileriye götüremiyorlar. Yani, aslında geçmişe işaret ediyorlar. Soru cümlesindeki 3. tip koşul cümlesinin gerçek durumunu görerek Çözüm 11’i noktalayalım: If she had (given) the message to him , he would have called us by now. Gerçek durum: She didn’t give the message to him. He hasn’t called us until now. Gerçek duruma geçişte, by zarfının until olarak değiştiğine dikkat ediniz. Devamlılık gösteren eylemlerde by değil, until kullanılır. Örn: She has been studying hard until now. She must have completed her thesis by now. Soru 12. It's time we (go1›went). If we (not leave2›don’t leave) now, we (miss3›will miss) the party. Çözüm 12. (go1›went): Kalıplaşmış bir yapıyla karşı karşıyayız. It is time + to V1 kalıbı bir şeyin yapılması için “...vakti gelmiş / tam zamanıdır” anlamlarını yüklenirken, it is time+Simple Past kalıbı bir işin yapılmasında gecikildiğini ya da gecikme sürecine girildiğini vurgular. Örn: It is time for them to hand over the assignment. / Ödevlerini teslim etme vakti geldi. (Gecikme yok.) Örn: It is time they handed over the assignment. / Şimdiye kadar ödevlerini teslim etmeliydiler. (Gecikmeyi vurguluyor.) Bu anlamı cümleye yükleyebilmenin tek yolu, fiili ikinci halde ya da Past Continuous Tense’te çekmektir: went / were going. Bu çekimin if clause 2. tipteki Unreal Form ile aynı görevi üstlendiğine dikkat ediniz: Went eylemi geçmişi anlatıyor gibi görünmesine karşın, konuşmacı bunu söylediğinde, henüz yola çıkmış değildir. Benzer bir biçimde, 2. tip koşul cümlelerinde karşılaştığımız were ya da V2 halde fiiller geçmişi anlatmaz, şu an mevcut bir durumla ilgili kurgu yaparlar. Örn: If I were you, I wouldn't ... “Ben senin yerinde olsaydım” ifadesi unreal bir formdur; ne ben sen olabilirim, ne de sen benim yerime geçebilirsin. (not leave2›don’t leave), (miss3›will miss): Cümlenin devamında 1. tip if'li yapı olmalı çünkü giriş cümlesindeki kalıp geleceğe işaret ediyor. İzleyen koşul cümlesinde now zarfı olmasa bile, açıkladığımız nedenden ötürü burada öncelikle 1. tip if’li cümla düşünülmelidir.

Soru 13. If I (be1›were) you, I (not phone2›wouldn’t phone) just yet, as I don't think he (come3›has come/will have come) back home yet. Çözüm 13. (be1›were), (not phone2›wouldn’t phone): Daha henüz sözünü etmişken if I were you kalıbı karşımıza çıktı. Buna bağlı olarak 2. fiil wouldn't phone olacak. (come3›has come/will have come): Burada iki alternatif söz konusu: a) I don't think he has come back home yet. / Eve henüz vardığını sanmıyorum. b) I don't think he will have come back home yet. / Eve henüz varmış olacağını sanmıyorum. Soru 14. (Be1›Was) the line (cut2›cut) off while you (wait3›were waiting) on the phone just now? I think the children must (play4›have played/have been playing) with the wires. Çözüm 14. (Be1›Was), (cut2›cut): While bağlacından ötürü be was olarak çekilir. İkinci fiil pasif olduğu için V3 zorunlu. (wait3›were waiting): While'dan sonraki fiilin were waiting olacağı konusunda herhalde hemfikiriz. Gerçi now zarfı sizi haklı olarak durduracaktır; ancak, kişi just now diyerek olayın çok az bir zaman önce gerçekleştiğine işaret ediyor. “Şimdi / Az önce arayan sen miydin?” Türkçe’ye yabancı bir kalıp değil. Demek ki, çok yakın bir geçmişe işaret etmek için now’dan yararlanabiliyoruz. Zaten “Is the line cut off while you are on the phone?” (“Telefonda konuşurken hattınız kesik midir?”), gibi genel, her zaman karşılaşılan bir olayı anlatmak saçma olurdu. Çocukların telefon kablolarıyla (konuşan kişinin evinde bulunan ve bu nedenden ötürü de belirgin) oynamış olmaları ihtimalinden söz edildiği için cümlenin genel bir anlam yüklenmediği bir kez daha kesinlik kazanıyor. (play4›have played/have been playing): Must, perfect köke bağlanarak mantıksal sonuç çıkarılmasını sağlıyor. Eğer çocuklar o an evde yoksa ve konuşmacı kablolarla, telefon görüşmesi yapmadan önce oynandığını düşünüyorsa, must have played çekimini tercih edecektir. Eğer konuşmacı, çocukların görüşme sırasında kendisine bir azizlik yaptıklarını düşünüyorsa, tercihi must have been playing olacaktır. Soru 15. I know I should (write1›have written) to you before, but I (be2›have been) so busy recently that I (not have3›haven’t had) time (buy4›to buy) even a postcard for you. I (telephone5›would have telephoned) you instead, but I (forget6›had forgotten/have forgotten) your number. Çözüm 15. (write1›have written): Before'dan ötürü should have written. Burada, before zarfı should’un V1 çekimini engelliyor. Bu açıklamayı anlamakta zorlanıyorsanız, 3. sorunun çözümünü tekrar inceleyiniz. (be2›have been): Recently'den ötürü (son zamanlarda / geçenlerde / geçtiğimiz günlerde) have been. Lately ve recently zarfları Present Perfect Tense habercisidirler. (not have3›haven’t had), (buy4›to buy): Bütün bu geçirdiğimiz/yaşadığımız (belirsiz sayıda) gün boyunca vakit bulamadığımız için de haven't had time. Ayrıca to have time to do smth kalıbından ötürü to buy. (telephone5›would have telephoned): İzleyen cümleye dikkat: Kişi numarayı unuttuğuna göre telefon etmiş olamaz. Bu olay gerçekleşmemiş. Telefon etmek için herhangi bir zorunluluk olmadığı, kişi bunu gönül rızasıyla yapmak isteyip yapamadığı için ... would have telephoned ...

“Telefon edecektim ama telefon numaranı unuttum / unutmuşum.” Sanırız fark etmişsinizdir: Burada gizli bir conditional clause var: If I hadn’t forgotten your number, I would’ve called you. (forget6›had forgotten/have forgotten):Telefon etmek istediği an konuşmacı bu telefonu hatırlayamadığını fark edecek ve “Oh! I've forgotten his number”, diyecektir. Bu olay, konuşan kişi arkadaşına mektup yazarken ya da kendisiyle daha sonra buluştuklarında dolaylı aktarılacaktır: “At that time (o esnada) I had forgotten your number.” Kişi arkadaşının telefon numarısını onunla yaptığı karşılıklı konuşma esnasında da hatırlamıyorsa, yani hatırlamama / unutma eylemi devam ediyorsa, konuşan kişi pekala, “I've forgotten your number" diyebilir. Ancak, Indirect Speech kuralları gereği forget fiilinin çekimi için birinci seçeneğe (I had forgotten) öncelik tanımak yerinde olacaktır. Soru 16. It's odd that you (mention1›should mention/mention) Faruk's name. I just (think2›was just thinking) about him and (wonder3›(was) wondering) what (become4›had become/became) of him. Çözüm 16. (mention1›should mention/mention): "It's odd that you should mention Faruk's name." Should'u hep -meli / - malı diye ezbere öğrenmiş ve ona her gördüğünüz yerde bu anlamı yüklemişseniz işimiz zor. Ancak yine de, yaşayan örnekler vererek should'un buradaki görevini anlatmaya çalışalım. “Hubby, it's strange that you should come home at such a late hour.” 'Kocacığım, sen hiç bu saate kalmazdın! Ne oldu da bu saatte geliyorsun?” Should bazı sıfatlardan sonra gelerek (belli başlıları odd, strange, important, amazing, essential, imperative, vital, inevitable) sevinç, memnuniyet, şaşkınlık, şok, rıza göstermeme gibi duyguları ifade eder. Resmi dilde yapı should olmaksızın kurulur ve şu hali alır: Örn: It's essential that he look over the agreement before he signs it. Örn: It is necessary that public be informed about the new economic measures (kararlar). Gördüğünüz gibi, her iki örnekte de fiiller, tekil çoğul ayrımı gözetmeksizin bare (yalın) infinitive alınmış, herhangi bir çekim uygulanmamıştır. Bu iki cümle, geniş zamandan geçmişe çevrildiğinde fiiller looked ve were olmaz, aynı kalır. Böylesi cümlelerde tek Past Tense çekim yeterli sayılmıştır. Should kipi kullanılan cümleler de aynı kurala tabidir. Örn: lt was essential that public be informed ... (think2›was just thinking), (wonder3›(was) wondering): Cümleyi incelemeyi sürdürürsek, konuşan kişi “Faruk'un adını anman ne rastlantı! Ben de tam onu düşünüyordum vs.”, diyor. Buradaki just'ın henüz olmuş bitmiş bir olayı anlatmaktan çok, yukarıdaki çeviriye benzer bir anlam (tam) yüklendiği açıktır. Just burada Faruk'tan söz edilmesi ile diğer kişinin onu düşünmesi eylemleri arasındaki eşzamanlılığı vurgulamaktadır. 1 ve 3 no'lu geçmiş çizgileri arasında çok kısa bir zaman geçtiğini varsayalım. Bu süre, bizim Faruk'u düşünmekte olduğumuz toplam süredir. 2 no’lu zaman kesitinin de bu düşünceyi herhangi bir noktada kestiğini varsayalım. İşte eşzamanlılıktan kastımız budur. Birbirini zaman açısından ele veren iki olayın geçmişte ancak past tense'ler ile ifade edilebileceğini biliyoruz. O halde, was just thinking and

(was) wondering aradığımız yapılardır. Parantez içindeki was’ın kullanımı and bağlacından ötürü gereksizdir. (become4›had become/became): Son bölümde aktarım taktiğine başvurmanız gerekiyor: Kişi düşünürken, “Faruk neler yapıyor, nerelerde acaba?”, diyecektir. “What has become / became of Faruk?”, bunun İngilizce karşılığıdır. Dolaylı aktarımda bunu ya had become diye alırsınız ya da became olarak bırakırsınız. Ancak, has become asla! Has become eyleminin işi, düşünce esnasında bitmiştir. Present Perfect Tense, adı üzerinde, present bir tense'tir. Past değildir ve aktarımda geçmişi anlatamaz. Became'in nasıl olduğu gibi kalabildiğine gelince; bizim düşünmemiz ve bu düşünceyi aktarmamız arasında öylesine kısa bir zaman geçmiştir ki bu sırada Faruk'un durumunda değişiklik söz konusu olamaz. Bu da bize became’i değiştirmeden, olduğu gibi aktarma hakkı verir. Soru 17. The technician told us that he (can not1›couldn’t) (understand2›understand) why the lift (pack3›had packed) up after only three days. Çözüm 17. (can not1›couldn’t), (understand2›understand): Bunca çetrefil sorudan sonra artık rahat bir nefes alabiliriz, çünkü 17. soru çantada keklik. Teknisyen/tamirci konuşma esnasında, “Bu asansör neden bu kadar çabuk/kısa sürede bozuldu anlamıyorum”, demiş olmalı. “I cannot understand why this lift packed up after only three days.”. After only three days zaman zarfı kesin bir tarihe işaret ettiği için pack fiili Past Tense çekim almak zorunda. (pack3›had packed): Teknisyenin konuşması dolaylı aktarımda şöyle olacaktır: “... he couldn't understand why the lift had packed up ...” Soru 18. Why you (not tell1›didn’t you tell) me Bob (can2›could) solve this problem? I (need not3›needn’t have / wouldn’t have needed) (ask4›asked / to ask) John for help, who, you (know5›know), (be6›is) my rival in class? Çözüm 18. (not tell1›didn’t you tell), (can2›could): “Ben soruyla uğraşırken, cevabını bildiğin halde neden bana yardım etmedin?', cümlesinde italik yazılan kısım İngilizce cümlede yoktur. Bunu biz uydurduk. Ancak, bunu yaparken dayandığımız haklı bir neden vardı: Konuşmacı yardım teklifinin şu an değil, soruyu çözerken gelmiş olmasını isteyecektir. Bu yardımın o sırada neden gelmediğine dair bir soruyu da doğaldır ki Simple Past çekimde soracaktır: didn't you tell ve aktarım kuralları gereği could solve. (need not3›needn’t have / wouldn’t have needed) (ask4›asked / to ask): “Ben cevabı bulmakta çaresiz kaldığım için John'a başvurdum ki buna gerek yokmuş.” Didn't need to+V1 kalıbı, yapılmasına gerek olmadığı için yapılmayan işlerden bahsederken, needn't have + V3 kalıbı ise yapılmasına gerek olmadığı halde (gereksiz yere) yapılmış işleri anlatırken kullanılır. Örn 1: I didn't need to buy any bread. Because we already have some at home. Örn 2: I needn't have bought any bread. But I didn’t know that we still had some at home. Birinci cümlede, “Ekmek almama gerek yoktu. Evde zaten vardı, ben de almadım”, anlamı yatarken, ikinci örnek, “Boşuna ekmek almışım. Ama evde ekmek olduğunu bilmiyordum”, anlamındadır ve yapılan işin gereksizliğine işaret eder. O halde, needn't have asked kuruluşu 3. fiil için zorunludur. Buraya kadar gelmişken, cevapta verdiğimiz ikinci alternatifi de açıklayalım. 15. sorunun çözümünde gerçekleşmemiş bir telefon etme eylemi için “I would have phoned but ...”, çekimini uygun gördüğümüzü hatırlayacaksınız. Aynı durum burada söz konusu: Gönülsüzce olsa da ask işi

gerçekleşmiştir. Oysaki, konuşmacı bunun olmasını dilememiştir. Konuşan kişinin gerçek dileğinin koşul cümlesi olarak karşılığı aşağıdaki gibidir ve fiilin çekimi için verdiğimiz ikinci alternatifi haklı çıkarmaktadır: If you had told me that Bob could solve this problem, I wouldn’t have needed to ask John. (know5›know), (be6›is): Bundan sonraki kısımda ise, geniş zaman kuruluşu daha mantıklı görünüyor. Çünkü John, sınıfta hep konuşan kişiye rakip olmuştur ve bize, bunun geçmişte kaldığını gösteren, yani ...was my rival.. dememizi haklı gösterecek hiçbir işaret yoktur (yesterday, last month vs.). Aynı iddiamız, know fiili için de geçerlidir. Üstelik, you know: bilirsiniz ya, bildiğiniz gibi anlamlarına gelen ve geniş zaman çekim alan bir söze giriş ifadesidir. Buna göre, son iki fiil know ve is olacak. Soru 19. Not until I (read1›read/had read) his letter to the very end I (understand2›did I understand) clearly that he (leave 3›had left) me forever, and that I (waste 4›had been wasting) my time (try 5›trying) (persuade6›to persuade) him for three months. Çözüm 19. (understand2›did I understand): İkinci fiilin devrik yapıda kurulacağını hatırlatarak çözüme başlayalım. Yani, yardımcı fiilin ana fiilden ayrılarak (went›did go) kendisinden önce gelen özne ile yer değiştirmesi sayesinde kurulan cümle yapıları. Cümleye devriklik özelliği kazandıran unsur cümle başında bulunan not olumsuzluk ekidir. (read1›read/had read): Sorumuza dönersek; konuşmacı mektubu bitirdikten sonra anlaşılan bir şey var: Mektubu yazan kişinin okuyanı terk etmiş olması. “Hikayeyi anlatan kişinin bunu anlaması mektup okunup bittikten sonra olmuş”, derseniz birinci fiil have read olur ve 3. Halde (had read) aktarıma girerr. “Yok, bu o kadar keskin bir zaman farklılığı göstermiyor, zaten insan mektubu bir yandan okurken bir yandan da gerçeği kavramaya başlar”, diyorsanız o halde, birinci fiil read (V1) olur ve 2. halde (read) aktarıma girer. İki alternatif de mümkün. Ancak, hangi alternatifi seçerseniz seçin, understand fiilini did I understand olarak çekmeyi unutmayın. Bu cümleyi devrik yapıdan çıkararak, aşağıdaki gibi de kurabiliriz: Until I read his letter to the very end, I did not understand clearly that he had left me forever, and that I had been wasting my time trying to persuade him for three months. (leave3›had left), (waste 4›had been wasting): “Ne zamanki mektubu okudum, gerçek o zaman kafama dank etti.” Dank eden nedir? Sevgilisinin, konuşan kişiyi, bir daha görüşmemek üzere terk etmesi. Bu olay hepsinden önce gerçekleşmiştir: had Ieft. Bundan sonraki fiil waste, boşuna harcanan zamanın aktarıma girmiş hali olmalıdır. Yani, mektubu okuyan kişi “I understand I have been wasting my time”, demiş olmalıdır. Konuşmacı, o anki duygularını daha sonra bize aktarırken, gerek understand gerekse have been wasting fiillerinin her ikisini de ayrı ayrı bir derece geçmişe atacaktır: understood / had been wasting. (Understood eylemi, Not until girişinden ötürü daha sonra did I understand biçimini almıştır.) Bu bölüm için son uyarı: “I understand I have wasted my time”, alternatifini düşünmüş ve bunu, understood ve had wasted biçiminde çekmiş olan adaylar hem for three months zaman zarfını, hem de konuşmacının vurgu ihtiyacını dikkate almak zorundadırlar. Present Perfect Continuous Tense, Present Perfect Tense'e göre daha vurguludur. (try5›trying), (persuade6›to persuade): Waste time doing smth kalıbından ötürü try gerund çekim almalıdır. Try eylemini izleyen eylemin ise to alması kaçınılmazdır. Çünkü burada bir işin gerçekleşmesi için çabalamaktan söz ediliyor. Ancak, try Ving bir eyleme de bağlanabilir ve bu haliyle bir işi denemek anlamını yüklenir: Örn: - I can’t sleep. (Uyuyamıyorum.) - Try counting sheep. (Koyun saymayı dene.)

Soru 20. I'd rather we (discuss1›had discussed) this matter with her at a more convenient time. But she said she (not leave2›wouldn’t leave) my office unless I (listen3›listened) to her. Çözüm 20. (discuss1›had discussed): Would rather kipi kendisini izleyen fiilleri yalın ister. Ancak bu durum, kipin geleceğe yönelik kullanımı için geçerlidir ve kural, would rather’ı bir fiilin doğrudan izlemesi halinde işler. Örn: I’d rather go alone. Yukarıdaki go eylemini şimdi de bir tam cümle içerisinde verelim. Anlam ve zaman açısından her iki cümle de eşdeğerdir ve geleceğe işaret etmektedirler: Örn: I’d rather (that) I went alone. Bize verilen soruda durum daha da farklı. Çünkü hikayenin devamından anlıyoruz ki görüşme talebinde bulunan hanım bir şeyler söylemiş: “Beni dinleyene kadar şuradan şuraya bir adım atmam”, gibilerinden. Bu konuşmanın geçmişte yapılmış olması, hikayeyi anlatan kişinin dileğinin yerine gelmediğini gösteriyor. Durumu, 3. Tip bir if’li cümlede kurgulayalım: If we had discussed this matter with her at a more convenient time, I would have appreciated this. / Eğer meseleyi daha uygun bir zamanda görüşmüş olsaydık (yani, karşı taraf bu teklifimi kabul etseydi), bunu taktirle karşılayacaktım. O halde, sorudaki fiili had discussed olarak çekmeliyiz. *Meraklısı için not: Öznelerin ortaklığından hareketle, “I’d rather I had discussed ...” cümlesinin kısaltılmış hali, “I’d rather have discussed ...” olur ve her iki cümle de geçmişte gerçekleşmemiş olaylara işaret ederler. (not leave2›wouldn’t leave), (listen3›listened): İkinci ve üçüncü eylemler 1. tip bir koşul cümlesinin indirect hali: won't leave-wouldn't leave ve listen-listened olarak aktarılacak. “I won’t leave unless you listen to me.” She said she wouldn’t leave unless I listened to her.

ZAMANLARA TOPLU BAKIŞ (GÖZDEN GEÇİRME DERSLERİ) Ders 1: Gerçek Eylemleri Anlatan Zamanlar İngilizce’de zamanlar iki guruba ayrılırlar. Bir gurup zaman gerçekleri (fact) anlatırken, diğeri gerçek olmayan durumları (non-fact) ifade etmekte kullanılır. Fact zamanlar, gerçek olarak değerlendirdiğimiz ya da gerçekleşmesini mümkün gördüğümüz eylem ya da olayları karşılar; oysa ki, nonfact zamanlar gerçek olmayan (unreal) ya da gerçekleşmesi mümkün görülmeyen (improbable) varsayım (supposition) ya da dileklerin (wishes) aktarımında kullanılır. 1. I became a teacher five years ago. (fact) 2. I’ll soon be forty-five. (fact) 3. I wish I were somebody. (non-fact : wish) 4. Then I’d have many people at my command. (non-fact: supposition) Fact doğrudan zamanla ilintili iken, non-fact değildir: Gerçekten de yukarıdaki örnekte geçen became ya da will be eylemlerinin zaman tüneli içerisinde belli bir yeri varken, were ya da would have fiilleri boşlukta asılı dururlar. Fact zamanlar 1. ve 2., non-fact olanlar ise Gözden Geçirme Dersleri 3. Bölüm’de incelenecektir. Açıklamalar a) Simple Past Tense geçmişte belirli bir an (five years ago, in 1970, then)* ya da zaman aralığına (during my service, in my childhood)** işaret eder ve geçmişle ilgili “Ne zaman?/Ne kadar süre?” sorularına cevap verir. *Thomas Edison invented the electric bulb in 1878. **Thomas Edison was considered to be a lazy boy during his primary school education. Eğer yukarıdaki sorulara cevap vermiyor, sadece bir eylemin, olayın meydana geldiğini anlatmak için kullanılıyorsa, Simple Past çekimli bir cümlede zamana işaret eden bir zarf bulunmayabilir* ya da bu zarf eylemin, olayın zamanını kesin olarak vermeyebilir**. *The Second World War claimed (mal oldu) many lives. **Edison invented the electric bulb some time in the last century. b) Past Perfect Simple geçmişteki bir noktadan (then) öncesine* işaret eder. *As he had already failed the exam twice before, he gave up hope of passing it. Past Simple gibi, bu zaman da How long ve When sorularına karşılık verebilir. How long had you been Personnel Manager? Ancak, bu tense'in tek başına kullanılması mümkün olmadığından, arada mutlaka bir Simple Past geçiş bulunması gerekir: I started to work as Personnel Manager. Then I became General Manager. (Ya da: After I had started to work as Personnel Manager, I became General Manager.) Örnekteki kişinin personel müdürü olarak çalışmaya başlaması, genel müdür oluşundan öncedir. Böyle bir öncelik-sonralık sırası olmasaydı, 'How long had you been Personnel Manager?' sorusunu soramazdık. c) Present Perfect Simple geçmişten bugüne kadar sürmüş bir zaman aralığına işaret eder. Past Simple’dan farklı olarak, Present Perfect Simple geçmişteki bir noktaya doğrudan değil, ancak dolaylı yoldan göndermede bulunabilir*. Ayrıca, already, recently, just now ya da just recently gibi bir çok zarf bu zamanın geçmişle köprü kurmasını sağlar**. *The meat has been cooking for nearly an hour ya da dolaylı olarak The meat began to cook nearly an hour ago. **He has just told me that he has recently been made Managing Director.

Aynı zaman zarflarına Past Simple örneklerde de rastlamak mümkündür. Ancak, bu zarfların kullanım önceliği Present Perfect Simple'a aittir. d) Present Simple, temelde her zaman (geçmişte, şimdi, gelecekte) tekrarlanan eylemleri (repeated actions)* ve alışkanlıkları (habits) dile getirmek için kullanılır. Bu tense, tek bir eyleme işaret etmez. * - When do you leave work? - I normally leave at five but we occasionally do overtime. e) Belli bir programa, tarifeye ya da tüzüğe uygun olarak planlanmış bir eylem söz konusu ise, Present Simple geleceğe işaret edebilir (m ile karşılaştırınız). Present Simple, bu durumda tek bir eylemi karşılayabilir*. *When do you retire? – I retire next June. f) Future Simple kesin bir plan ya da niyetin olmadığı (Bkz. p) ya da bir eylemin gerçekleşmesinin herhangi bir şarta* bağlı olduğu durumlarda kullanılır. Bu nedenden ötürü, Future Simple think, expect, wonder, hope** gibi fiillerle, probably, perhaps, possible gibi sıfatlar ve zarflarla birlikte görülür ve if, when ya da until gibi şart ve zaman bağlaçlı ana cümlelerde kullanılır. *I’ll come with you unless the weather gets worse. **I hope the weather will get fine. Eğer kullanılan fiilin progressive formu yoksa (have, be, belong to, own vs.), Future Simple planlı bir eylem için de kullanılabilir* (Bkz. s). *I’ll have my new car next month. g) Future Perfect Simple gelecekte belli bir zamana kadar sürmüş ya da o zamandan önce* gerçekleşmiş olacağı varsayılan eylemlere işaret etmek için kullanılır. Bu tense, zaman tünelinde belli bir ana doğrudan göndermede bulunabilir.** *Meteorologists forecast that rainy weather will have left the country in a week’s time. **I’ll be tired when I arrive, because I’ll have taken an oral exam to defend my doctoral dissertation (doktora tezi) the day before. İkinci örnekte, sözü edilen eylemlerin geçmişte yaşanmış olduklarını varsayarsak, aşağıdaki durum ortaya çıkar: **I was tired when I arrived, because I had taken an oral exam to defend my doctoral dissertation the day before. Bu durum, Future Perfect Tense'in, belli bir zamandan önce meydana gelmiş eylemleri anlatırken Past Perfect Tense'e benzer bir görev üstlenebildiğini göstermektedir (zaman tünelinde belli bir ana doğrudan göndermede bulunmak). h) Past Continuous ya da diğer adıyla Past Progressive zaman geçmişte belli bir noktada devam etmekte olan bir eyleme işaret eder (Bkz. l). Bu özellik ortadan kalkmışsa, bu tense yerini Past Simple’a bırakır*. *Yesterday I completed the project. Ancak, eylem devamlılık gösteren türde ve eylemin devam ettiği süre açık bir şekilde veriliyorsa, Past Simple kadar Past Progressive zaman da iş görür.* *Yesterday I was working/worked from eight in the morning until nine at night. j) Past Perfect Progressive geçmişte belli bir noktadan önce başlamış (then) ve o belli noktaya kadar devam etmiş* eylemler için kullanılır. Present Perfect’te** olduğu gibi, eylemin geçmişte belli bir noktaya kadar etkisinin sürmüş olması Past Perfect Progressive zamanın kullanılması için yeterli bir nedendir. *I didn’t get home until eight o’clock, because I’d been working late at the office. **He’s been promoted (terfi etmek). That explains his new clothes.

k) Present Perfect Progressive, kişinin bir olayı anlatmak üzere konuşmaya başladığı (aktarıma girdiği) ana kadar devam etmiş bir eylemi karşılar. Present Perfect’ten farklı olarak, before zarfıyla birlikte kullanılmaz*. *I’ve worked here before (have been working here before değil). Since*, for ve bazen de already bu tense ile akla gelen zaman zarflarındandır. *We’ve been waiting for the doctor since dawn. l) Present Progressive şu an ya da bugünlerde (yani geçici bir süre için) yapılmakta olan eylemleri karşılar*. Bu türden bir eylem, başka bir eylemle kesişiyor** ya da o meydana geldiği zaman başlıyorsa*** Present Progressive yine görev başındadır. *The Board are negotiating an important contract. *We are having hard times these days. **I don’t smoke while I’m driving. ***They’re always watching (= They start to watch) television when I visit them. m) Present Progressive’in geleceğe işaret etmek üzere kullanımı, söz konusu eylem planlanmış ise geçerlik kazanır. Ancak, Present Simple (Bkz. e) ve Future Progressive’den (Bkz. n) farklıdır. Şöyle ki; Present Simple* belli bir programa, tarifeye ya da tüzüğe uygun olarak planlanmış bir eylemi ifade ederken, Present Progressive** kişisel bir kararı akla getirir*. *According to my travel schedule prepared by my Manager, I don’t return until next week (Müdürümün hazırladığı programa göre, gelecek haftaya kadar dönmeyeceğim/dönmüyorum). Yukarıdaki örneği aşağıda verilenle karşılaştıralım: **I’m not returning until next week. (I planned/arranged it this way.) n) Future Progressive gelecek zaman içerisinde belli bir anda yapılmakta/gerçekleşmekte olacağı (in progress)* varsayılan bir eyleme göndermede bulunur. Aynı tense, going to kipine benzer bir plan ya da beklentiyi** ifade etmek için de kullanılabilir. *This time next week I’ll be swimming in the cool waters of Bozcaada. **I’ll be passing (am going to pass) by the supermarket, if there’s anything you’d like me to buy. **After the operation, you won't be doing (are not going to do) any sport for a while. p) Going to kipi niyet (intention) anlatır. Bu aşamada, plan henüz bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkmış değildir. Konuşmacı daha işin başındadır, ama bu aşama, yapmak istediği işin konuşmacının aklına düştüğü ilk niyet anı da değildir. Çünkü bu durumda bir İngiliz Future Simple’ı tercih edecektir. Örnek cümleleri karşılaştıralım: - I’m taking a few days off next week. (I’ve already arranged it.) - So you’re going to Spain. How nice ! I’ll take a few days off and come too. (I’ve suddenly thought of it.) İlk konuşmadan, eylemin gerçekleşmesi için gerekli düzenlemelerin yapıldığı, yani hazırlıkların tamamlandığı anlaşılıyor. Eylemi gerçekleştirme konusunda kesin niyetli ve kararlı olduğu için, konuşmacı bu ayrıntıyı gözardı edip sadece going to kullanmakla da yetinebilirdi: - I’m going to take a few days off next week. Bu durum, bize iki zaman arasında çok belirgin bir fark olmadığını gösteriyor. Ancak, birinci konuşmacıdan farklı olarak, ikinci konuşmacı, 'Ben de birkaç gün tatil yapayım/yapacağım.' derken, aklına o esnada gelmiş bir plandan söz ettiği ve bu konuda hiçbir ön hazırlığı olmadığı için Future Simple'da kalmak zorundadır. Bir eylemin gerçekleşeceğine ve geri dönüşün mümkün olmadığına inanıyor isek* ya da mevcut koşullar bizi böyle düşünmeye yöneltmiş ise** geleceği anlatmak için sadece going to kipini tercih ederiz.

*(i) She is going to have a baby soon. (Bu durumda She will have a baby cümlesi büyük bir hatadır.) **In these circumstances (= Bu durumda), she (i örneğindeki kişi kastediliyor) will find it difficult to carry on working. *(ii) Look ! That car is going to hit that old lady. (Bu örnekte de geri dönüş mümkün görünmüyor. Sürücü, belki yine de frene basıp durabilir, ama bu neredeyse imkansız.) Geçmişteki bir noktadan geleceğe yöneldiğimiz zaman was/were going to* kipi kullanılır. Ancak, bu kipte kurulan cümle sadece bu eyleme niyet edildiğini anlatır; eylemin gerçekleşip gerçekleşmediğini belirtmez. *He was going to sit an important exam; I hope he managed/has managed it. q) Future Perfect Progressive temelde Past Perfect Progressive ve Present Perfect Progressive'e benzer. Ancak, bu tense’in belli bir referans noktası vardır (aşağıdaki örnekte arrive in İstanbul) ve gelecekte belli bir zaman boyunca (aşağıdaki örnekte for 12 hours) süreceği varsayılan türden bir eylemi anlatır. *By the time we arrive in İstanbul, we shall have been travelling for 12 hours. r) Future Simple’da will-shall farkı: Will, shall yardımcısından farklı olarak bütün şahıslarda kullanılabilir. Sadece 1. tekil ve çoğul şahıslarda karşımıza çıkan shall ise, bazen soru cümlelerinde karışıklığa yol açabilir: Will* / Shall** I carry the luggage? *Bavulu ben mi taşıyacağım; benden beklenen, yapmam gereken bu mu? (Kişi kendisine talimat verilmesini bekliyor?) **Bavulu taşımamı ister misiniz? (Kişi yardım teklifinde bulunuyor. Aslında bu işi yapmak zorunda değil.) Kararlılık ifade etmek üzere 1. tekil ve çoğul şahıslarda shall yerine will kullanımı tercih nedenidir. Ancak, yapılan kısaltmalar nedeniyle (I will/shall=I’ll), herhangi bir cümle içerisinde, gerçekte hangi kipin/yardımcının kullanıldığını anlamak mümkün olmaz. *I'll (will?; shall?) find a new house. Ayrıca, shall 2. ve 3. tekil ve çoğul şahıslar için bir yasanın amir hüküm ya da hükümlerini bildirmek için hukuk dilinde kullanılır: *Anyone who breaks the law shall strictly be punished. (Kanunu ihlal edenler şiddetle cezalandırılacaklardır.) Should, yukarıdaki görevde kullanılan shall’in yumuşatılmış biçimidir. *You should listen to your doctor’s advice. s) Progressive formların kullanılmadığı haller: Present Progressive tense’in henüz bitmemiş, tamamlanmamış, halen sürmekte olan işler için kullanıldığını hatırlayalım. Love, think, hate, believe, have (= possess) ve like gibi fiiiler bu nedenle progressive formlarda çekim almazlar. Çünkü bir İngiliz “I believe in something” diyor ise, bunu, bir şeye inanmasını sağlayan işlemler bütünü zihninde tamamlandığı için söylüyordur. Ancak, bu fiiller henüz tamamlanmamış bir düşünme, değerlendirme sürecine işaret ediyorlarsa* ya da gerçekte olduğundan farklı bir anlamda kullanılmışlarsa** (have= eat, drink, spend vs.), progressive formlarda karşımıza çıkabilirler: *She is considering the job offer (hala düşünüyor, henüz karar vermemiş) of a new multinational company. **I’m having a holiday (tatile çıkmak) next month. I’m thinking of (hala düşünüyorum, henüz karar vermedim) going to Spain. Bu gurup içerisinde yer alan duyu fiilleri de (see, hear, taste, smell, feel) bazen şaşırtmaca yapabilir ve karşımıza progressive bir formda çıkabileceklerini hatırlayınız: *Tomorrow, I’m seeing my doctor about my cough.

*I’ve been hearing a lot about her lately. *The cat is smelling the meat. Ders 2 : Geleceği Anlatan Geniş Zamanlar Giriş Bir önceki dersimizde, tense’leri zaman tüneli içerisinde ait oldukları yerlerde görmüştük. Bu dersimizde ise, şart ya da zaman bağlaçlarını izleyen yan cümlelerde future ya da future perfect tense’ler yerine doğrudan present ya da present perfect kullanımını göreceğiz. Önce belli başlı şart ve zaman bağlaçlarını listeleyelim:

Conditional Links

Time Links

if providing, provided (that) as/so long as even if unless supposing (genellikle 2. ve 3. Tip) whether ... (or) however, no matter how whoever, wherever, whenever vs. no matter who/where/when vs.

after, while before, until/till when, as as soon as immediately, by the time

Şimdi de, bu bağlaçlarla ilgili esas açıklamalara geçmeden önce, birkaç örnek cümle verelim: *I’ll tell her more on Monday if she comes. (Perhaps she’ll come on Monday; I’ll tell her more then.) Örnekte, if’li cümleye bağlı comes fiilinin repeated ya da habitual bir action olmadığı açık. Cümleden anlaşılan o ki; bu eylem gelecekte sadece bir defaya mahsus gerçekleşecektir. Aslında böyle bir eylem için Simple Present çekim düşülebilecek en büyük hatalardan biridir. Ancak, eylem bir conditional link’e bağlanarak şart anlatır hale gelmiştir. Yani, eylemin Simple Present çekim eki alarak üstlendiği şu anki görevi bir şartın varlığına işaret etmekten ibarettir. Halbuki, Future Tense’in böyle bir özelliği yoktur; bu tense en fazla konuşmacının bir eylemi gerçekleştirmeye yarım yamalak niyet ettiğini anlatabilir ve buradan daha ileriye gidemez. İşte, Simple Future Tense’in bir conditional link’e bağlanması bu nedenle sakıncalıdır. Conditional link’lere benzer bir ilişkiyi Simple Present, time link’leriyle de kurar: After I graduate, I’ll take over my father’s business. Cümleden anlaşılan o ki; konuşmacının, babasının işini devir alması için önce okulundan mezun olması gerekiyor. O halde, buradaki örnekte if’li cümlelere oldukça benzer bir şart var. Simple Future Tense’in şartları ifade edecek kudrette olmadığını bildiğimize göre, graduate fiili yukarıdaki örnek cümlede doğru zamanda kurulmuştur. **When I’ve read the book, I’ll lend it to him. (I’ll lend him the book next week; I’ll have read it by then.) İkinci örneğimizde, Simple Present yerine Present Perfect kullanılmış. Bu iki tense’in birbirlerinden farklı oldukları doğrudur. Ancak, her ikisi de temelde present bir tense’tir ve ortak özellikleri vardır. Dolayısıyla, bu iki tense’in zaman zaman birbirlerini replace edebilmelerini doğal karşılamak gerekir. Şu farkla ki;

*Bir yan cümlede kullandığımız Present Perfect, gerçekleşeceği varsayılan eylemin tamamlanmış olması şartını öncelikle arar (Kitabı, arkadaşıma tamamen okuyup bitirdikten sonra ödünç vereceğim.), *Böyle bir cümlede kullandığımız Present Perfect, ikinci eyleme beklemeksizin geçileceğini vurgulamış olabilir (Kitabı okur okumaz arkadaşıma ödünç vereceğim.), *Bu tense ile kurulmuş bir yan cümle, konuşmacının eylemin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda kuşku duyduğunu anlatıyor olabilir: (We can change this house when I have received a pay rise, of which I'm not certain). Dikkat: Zaman ya da şart bağlaçlı bir yan cümlede kullanılan be, believe, love, own, have (= possess) gibi hareket anlatmayan duyu-duygu fiilleri sadece Simple Present çekim alırlar. Bu tür cümlelerde, bu gibi fiillerin Simple Present yerine, Present Perfect çekimleri kullanılamaz. (Örneğin: believe fiilinin Present Perfect çekim almadığını hatırlayınız. I believe in God yerine I have believed in God diyemezsiniz.) Şart ve Zaman Bağlaçlarıyla İlgili Örnek Cümleler 1. Providing you are back by 6 o'clock, we can go to Jane's wedding ceremony. (a) 2. You must come back then even if you haven't finished your work in the office. (b, j) 3. We will drive to the wedding hall unless it is snowing. (c) 4. Whether it snows or not, the couple (evlenecek çift) will have a terrific ceremony. (d) 5. I'm not going to miss the chance of seeing them however cold/no matter how cold the weather is. (e) 6. There will be a lot of young boys to collect money at the entrance of the wedding hall whenever/no matter when a couple arrives. (f) 7. What will the couple do supposing the boys get out of control? (g) 8. Some of the boys will be pretty (hayli, oldukça) impatient by the time the couple arrives. (h) 9. Here comes the couple! (İşte çift geliyor!) Can I borrow your camera? I'll give it back as soon as I have taken their photo. (j) 10. Don't worry. The bride's (gelin) brothers will stop those who try to get too close to the couple. (k) 11. Look at that boy! He doesn't care what the bride's brothers do. What a shame! (Ne ayıp!) (l) 12. It will be the first time (that) I have seen the groom (damat). (m) 13. If you boys will stop (istisnai durum) pushing, we will all be able to move freely, won't we? (n) Açıklamalar a) Providing, provided (that), as/so long as if’in vurgulu ve eşdeğer formlarıdır. Hepsi de güçlü bir şartın varlığına işaret ederler. 1. Providing you are back by 6 o'clock, we can go to Jane's wedding ceremony. Cümlede kullanılan tense’e gelince: Present Perfect ya da Present Progressive’de çekilemeyeceğine göre, be fiili için Simple Present tense zorunludur. b) Even if (2) olağandışı bir şartı akla getirir. Vurgu even üzerindedir, if’te değildir. 2. You must come back then even if you haven't finished your work in the office. Gelelim şartlı cümlede Present Perfect kullanımına: Gerçekleşeceği varsayılan eylem için açık bir saat verilmemiş (then); ancak, bir önceki cümleye bakarak then zarfının saat 6'yı karşıladığı anlaşılıyor. İşin bu saate kadar bitmiş olacağını anlatan bağımsız bir cümle herhalde aşağıdaki gibi kurulurdu: *You will have finished your work by 6 o’clock.

If’li kısımda Future tense’e yer olmadığına göre, will kalkacak ve have finished yerinde kalacaktır. Konuşmacı olumsuz bir şarttan söz ettiği için fiil çekimine not ekleyecektir: have not finished. Bir an için, hataya düşerek .....if you don’t finish çekimini yaptığımızı varsayalım. Belli bir saatte tamamlanmış olacağı düşünülen bir eylem için Simple Future kullanamayacağımızı biliyoruz: You will arrive by 6) cümlesi tense açısından hatalıdır (Doğrusu: You will have arrived by 6). O halde böyle bir ifadeyi, bir if’li yan cümleye neden Simple Present olarak taşıyamayacağımız da anlaşılmış olur. Ancak, aşağıdaki şartlı cümle Simple Present çekimi haklı çıkartan bir örnektir: *I shall carry on and stand my ground even if they don’t accept any one of my demands. (Taleplerimden bir tanesini dahi kabul etmeseler de, görüşlerimden vazgeçmeyeceğim.) Örnekteki konuşmacı şunu söylemek istiyor: I am sure they will not accept my demands. c) Unless (3) genellikle if ... not yerine geçer (if it’s not raining). Fakat except when bazen if ... not bağlacından daha iyi iş görür ve vurgu gücü açısından unless ile eşitlenir: *I won’t ever use the car for work unless=except when it’s raining. Şimdi de 3. örnek cümlemizi inceleyelim: 3. We will drive to the wedding hall unless it is snowing. Present köklü bir zaman olduğu için if’li cümlede Present Progressive’in kullanılması hatalı değil. Örnekteki konuşmacı, kar yağışının belli bir anına atıfta bulunmuş. Bu örnek cümleyi şöyle de ifade edebiliriz: * Perhaps it will be snowing tomorrow evening at 8 o'clock. We won’t drive to the wedding hall then. d) 4 numaralı örnek cümlede, whether ... or dolaylı soru aktarımındaki görevinden farklı bir konumdadır. Önce dolaylı soru aktarımında whether ... or’u hatırlayalım: *I wonder whether / if they’ll come or not. Böyle bir cümlede future köklü bir tense yanlış olmayacaktır. Burada whether’ın yerine if kullanabilmek de mümkün. Çünkü bu bir soru cümlesinin aktarımıdır: Will they come (or not)?. Halbuki, örnek cümlelerde karşımıza çıkan whether ... or bir zıtlık bağlacıdır ve even if’e benzer şekilde konuşmacının, bir eylemi hangi koşul altında olursa olsun gerçekleştirmek istediğine, yani genellemeye işaret eder. Buna göre, 4 numaralı örnek cümlemizde altı çizili snow fiili Simple Present çekimde kalmalıdır. 4. Whether it snows or not, the couple (evlenecek çift) will have a terrific ceremony. Benzer bir örnek daha inceleyelim: *Whether you like it or not, I’ll watch this game of football. Whether ... or’un yukarıdaki örnekte iki farklı ve birbirinden bağımsız cümleyi biraraya getirdiğine dikkat ediniz. Aşağıdaki kullanımında (soru aktarımında) ise, whether'ın bağladığı iki farklı cümleden söz etmek mümkün görünmüyor! *I doubt whether he’ll agree to our proposal. Whether'dan bağımsız düşünüldüğünde, I doubt girişinin tümleci eksiktir ve bir yan cümle olarak görülemez. Halbuki, yukarıda verilen I’ll watch this game of football cümlesi bütün ögeleriyle tam bir cümledir. Önemli Not: Kendisinden sonra infinitive fiil geliyorsa, whether yerine if kullanılamaz: “I don’t know whether to stay or go out.” e) Zıt sonuç anlatan zarf bağlacı olarak yararlandığımız however’ı, zıt neden anlatan şart bağlacı however (cold etc.) ile karıştırmamalıyız. Örnekleri görelim: 1. I don’t fancy him at all; however, I’ll still attend his wedding. (zıt sonuç anlatan zarf bağlacı) 2. a) However much I hate him, I’ll still attend his wedding ya da

b) I’ll attend his wedding however much I hate him. Görüldüğü gibi, sonuç bağlacı iki cümlenin ortasında durmuş. Ayrıca, kendisinden sonra bir sıfat ya da zarf almamış. En önemlisi ise bağlaçtan sonra Simple Future kullanılmış. Demek ki, bu kesinlikle bir şart cümlesi değil. İkinci örnekte, zıt neden bağlacı cümlenin başında ya da sonunda bulunabiliyor. Ayrıca, kendisinden sonra bir sıfat gelmiş*. Simple Future ise ana cümlede bulunuyor; şart cümlesinde değil. Tarz anlatan however ya da no matter how’dan sonra sıfat/zarf kullanılmayan istisna bir durum vardır: Bu durumda however=whatever way eşitliği söz konusudur. Şöyle ki; 1. *The disco will let you in however you’re dressed. 2. No matter how you talk to me, I won’t be offended. İlk örnekte, her türden giyim kastedildiği için ayrıca giyimin türü belirtilmemiş. Cümle şöyle de kurulabilirdi: *The disco will let you in however casually (pejmürde, gelişigüzel) you’re dressed. Benzer şekilde, ikinci cümleye rudely zarfı eklenebilirdi: **No matter how rudely you talk to me, I won’t be offended. Yukarıda yaptığımız açıklamalar ışığında, 5 numaralı örnek cümlemizin yan cümle tense çekimi geniş zaman olmalıdır. Simple Future ya da Present Perfect çekimleri hatalıdır: 5. I'm not going to miss the chance of seeing them however cold/no matter how cold the weather is. f) Whenever ve diğer –ever formları, no matter when vs. ile yer değiştirebilir. Ancak whenever, (at) any time (that) anlamına da gelebilir. Bu iki kullanımı ayırt etmekte yarar var: 1. Whenever/No matter when he visits us, he leads to a chaos. 2. Please visit us whenever/(at) any time (that) you wish to. Birinci örnekte, her ziyarette olagelen, değişmeyen bir sonuçtan söz ediliyor. İkinci örnekte ise belki de bugüne kadar gerçekleşmemiş, ama gerçekleşmesi istenen tek bir eylem var. Ancak, her iki durumda da sonuç değişmez ve tense çekimi geniş zaman kalır. Whenever’ın taşıdığı geniş anlam gereği, Simple Present bu bağlaç için düşünülebilecek en uygun tense’tir. 6 numaralı örnek cümlemiz için de durum aynı olup arrive fiili Simple Present çekilmelidir. 6. There will be a lot of young boys to collect money at the entrance of the wedding hall whenever/no matter when a couple arrives. Not: Yukarıda verilen ikinci örnekte, no matter when replasmanı yapamayacağımızı not ediniz. Buna, no matter when bağlantı elemanının genelde taşıdığı olumsuz anlam engeldir. Ancak, aynı cümle içerisinde mümkün olabilecek alternatifler yine de var: *Please visit us any time (=whenever) you wish to, whenever (no matter when) it is. (Bizi her zaman ziyaret edebilirsiniz, zamanın önemi yok, ne zaman olursa.) Dilerseniz, öğrendiğimiz bu yeni formu başka bir örnek cümle içerisinde görelim: *The police will stop anyone who (=whoever) tries to get too close to the visiting (ülkemizi ziyaret etmekte olan) Prime Minister, whoever (=no matter who) it is. (Polis visiting Başbakan'a yaklaşmaya çalışan herkesi durduracak; bu kişi kim olursa olsun.) g) Supposing diğer bağlaçlara benzer bir şekilde cümle başında karşımıza çıkabilir. Ancak, bu durumda kendisini izleyen cümlenin bağımsız yazılmasını gerektirecek ve suppose ile replace edilebilecektir. (Not: Günlük kullanımda bu kurala dikkat edilmemektedir. *Supposing/Suppose the boys get out of control. What will the couple do then? 7. What will the couple do supposing the boys get out of control? 7 numaralı örnekte, fiil çekimi get olacaktır, çünkü bu alışıldık tarz bir 1. Tip koşul cümlesidir.

h) By the time bağlacını herhangi bir eyleme ait kesin bir gerçekleşme zamanı veremediğimiz durumlarda kullanırız: by the time the couple arrives = some time not later than when the couple arrives (çiftin varacağı vakitten daha geç olmayan bir vakitte, yani tam çiftin vardığı anda değil). Buna göre, örneğin; by the time it is eight o’clock ya da kısaca by eight o’clock = not later than eight o’clock demektir. 8 numaralı cümlede fiil çekimi yine Simple Present olacaktır: arrives. Ancak, bu bölümün başında yaptığımız açıklamalara uygun olarak, aynı fiili has arrived biçiminde çekmek de mümkündür (Bkz. 2.Bölüm). 8. Some of the boys will be pretty (hayli, oldukça) impatient by the time the couple arrives/has arrived. j) When, after vs.’den sonra bir eylemin tamamlanmış olacağı zamanı (özellikle saniyesi saniyesine, dakikası dakikasına) vurgulamak istediğimizde görev Present Perfect Tense’e düşer. Bu vurgudan feragat ederseniz, have taken yerine doğrudan take çekimini kullanabilirsiniz (Bkz. b). 9. Here comes the couple! (İşte çift geliyor!) Can I borrow your camera? I'll give it back as soon as I have taken their photo. k) Who ve benzeri tanımlayıcı ilgi zamirleri geleceğe işaret etmek için geniş zamandan yararlanırlar. Burada kural ana cümle öznesinin zaten Simple Future’da çekilmiş olmasıdır. Yani diğer şartlı cümlelerde olduğu gibi, ana cümlede kullanılan gelecek zaman yan cümle için de geçerli sayılır ve tekrar edilmez. Özet olarak, “İki cambaz (future tense) bir ipte oynamaz:” 10. Don't worry. The bride's (gelin) brothers will stop those who try to get too close to the couple. 10 numaralı örnek cümlemiz için pek uygun düşmese de, aşağıdaki gibi bir cümlede who ilgi zamirini takiben Simple Present yerine Present Perfect kullanımı çok daha uygun ve alışıldık bir durumdur: The letters of the applicants who have completed the form and have posted it before the deadline will be replied. / Formu doldurmuş ve bunu son başvuru tarihinden önce postalamış olan başvuru sahiplerinin mektuplarına cevap verilecektir. Bunun, günlük bir gazetenin ilanı olduğunu varsayalım; bu ilana daha hiç kimse başvuru yapmış değildir. Ana cümle fiili (will be replied), yan cümle fiillerini de (have completed/have posted) kendisiyle birlikte future tense'e taşıyor. l) Don’t care kendisini izleyen fiili daima geniş zamanda ister. Bu bir kuraldır. 11. Look at that boy! He doesn't care what the bride's brothers do. What a shame! (Ne ayıp!) Ancak, hope fiili ile her iki tense çekimi de mümkündür: *I hope you pass/will pass ya da I hope you don’t fail/won’t fail. m) It is/will be the first/second etc. time (that) kalıbından sonra Present Perfect gelir. 12. It will be the first time (that) I have seen the groom (damat). Aktarım halinde kullanılan tense’lerin bir derece geçmişe gittiğini bildiğimize göre: 1. Olayın yaşandığı an: It is the first time I’ve spoken to a film star. 2. Aktarım anı: It was the first time I’d spoken to a film star. Sözü edilen konuşma henüz yapılmamışsa, birinci örnekte is, will be ile yer değiştirecektir: *It will be the first time I’ve spoken to a film star. Bu cümle bir bakıma, “I will have spoken to a film star for the first time” demektir. n) Bazı istisnai durumlarda, if’li yan cümlede wiill ile karşılaşabiliriz: 13. If you boys will stop (istisnai durum) pushing, we will all be able to move freely, won't we? İstisna 1: Karşımızdaki kişi ya da kişilerden bir ricada blunuyorsak (13), İstisna 2: Reddetmek anlamında will not kullanıyorsak: “If Henry won’t do it, I’ll ask Jane to help me.”,

İstisna 3: Geleceğe dair bir koşul (en azından bize göre) geniş anlamda gerçekleşecekse: “Provided this machine will solve our problem, I’ll buy it.” Önemli Not: Eğer konuşmacı üçüncü istisnai durum örneğinde, will solve yerine alışkın olduğumuz tarzda solves çekimini tercih etseydi; Provided this machine solves our problem, I’ll buy it. sözü edilen makinanın yine sözü edilen sorunu ancak bir defaya mahsus çözebileceği anlaşılırdı. Halbuki, will solve kullanımı ile konuşmacı if’li cümlede genişlik yaratmıştır. Bu da bize, zamanların birbirleri yerine kullanılabileceklerini, hatta bazen kullanılmaları gerektiğini göstermektedir. Ders 3 : Gerçek Olmayan Durumları (Varsayım) Anlatan Zamanlar Giriş Varsayım anlatmak için önceki dersimizde listelediğimiz şart bağlaçlarından (conditional links) yararlanırız:

Conditional Links

if, providing, provided (that) as/so long as even if unless supposing whether ... or however, no matter how whoever, wherever, whenever no matter who/where/when

Varsayım anlatmak için tercih ettiğimiz tense’ler, önceki derslerimizde kullandığımız tense'lerden farklıdır: *My wife always waited for me if I was late. (Gerçek geçmiş zaman) *My wife would wait for me if I was/were late. (Geleceğe işaret eden varsayım) Önemli Not: Birinci örnekte, was yerine were (subjuctive mood= çekimsiz kip) kullanılamaz. Ancak, if yerine when kullanılabilir. Bu örnekte, şartlı cümlenin her iki yakasında da Simple Past çekim yapılabilmiş olmasını 0 (sıfır) tip if'li cümlenin aktarıma girmiş hali olarak düşünebiliriz: My wife always waits for me if I am late. (Eşi hayatta.) My wife always waited for me if I was late. (Eşi ölmüş.) Aktarım Anına ya da Geleceğe İşaret Eden ve Gerçekleşmesi Beklenen Şart (1. Tip If*) Simple Form ------- Progressive Form will wait -------------- will be waiting *If’li yan cümle present bir tense (Simple Present, Present Progressive, Present Perfect, nadiren Present Perfect Progressive) ile kurulacaktır. Aktarım Anına ya da Geleceğe İşaret Eden ve Gerçekleşmesi Beklenmeyen Şart (2. Tip If*) Simple Form ------- Progressive Form would wait ---------- would be waiting *If’li yan cümle Simple Past ya da Past Progressive bir tense ile kurulacaktır.

Geçmişe İşaret Eden ve Gerçekleşmemiş Şart (3. Tip If) Simple Form --------------- Progressive Form would have waited ------- would have been waiting *If’li yan cümle Past Perfect ya da Past Perfect Progressive bir tense ile kurulacaktır. Hatırlayacağınız gibi, yukarıdaki tense formları ana cümleye aittir. Yan cümlede ise, (2. ve 3. Tip) işaret edilen zaman aralığına uygun bir past tense kullanılır. Would'dan farklı olarak, could ve might hem ana cümlede, hem de yan cümlede karşımıza çıkabilecek iki önemli varsayım kipidir. Şimdi dilerseniz, yukarıdaki formlara bazı örnekler verelim: *If I tell my cousin about my travel, she will wait for me/will meet me at the airport. (1. Tip) *If you inform us about the details of your flight, one of our men will be waiting for you at the airport when you arrive. (1. Tip) **If my cousin knew about my travel, she would now be waiting for me at the airport. (2. Tip) ***If my cousin had known about my travel, she would have certainly waited for me at the airport.(3. Tip) ***If it hadn’t been announced that the exam had been cancelled, the students would still have been waiting for it since morning. (3. Tip) Şart cümlelerinde, şart anlatan bağlacın yerini değiştirebileceğimizi biliyoruz: *My cousin would now be waiting at the airport if she knew about my travel. Ancak, bunu yaparken şart kısmında would ve türevlerine yer vermemeliyiz. Bir istisna hariç (nezaket formu), would tamamen ana cümleye ait bir kiptir: *If you would assist us in realising this project, we would be much obliged to you. (Bu projenin gerçekleştirilmesinde yardımlarınızı esirgemezseniz, minnettar oluruz/olurduk.) Örnek Cümleler 1. If the boss were here, he would be shouting at her secretary as usual. 2. If she left her job tomorrow, she wouldn't find a new one easily as she thinks. 3. Even if she had worked for a long time, the boss wouldn't have given her any promotion. 4. She would now be living comfortably if she hadn't quit her last job. 5. She would have told us frankly (açıkça) if she liked her present job. 6. She might now be holding a higher position if she had stayed in her last job. 7. She could have made a fortune if she had accepted the other company's offer. Açıklamalar a) Örnek cümle: If the boss were here, he would be shouting at his secretary as usual. Burada, varolduğuna inanılmayan şu anki bir durumla ilgili kurgu yapılmış. Kesin bir dille ifade etmese de, konuşmacıya göre gerçek durum aşağıdaki gibidir: *The boss is not here. He is not shouting at his secretary. 2. Tip bir şartlı cümlede, if, even if ya da unless bağlaçlarından sonra was yerine were kullanımı özellikle aşağıdaki ifadeyle* birlikte yaygındır. Ancak, diğer şart bağlaçlarıyla birlikte tekil şahıslar için were pek tercih edilmez. *If I were you, I would/should .... . b) Örnek cümle: If she left her job tomorrow, she wouldn't easily find a new one the next day as she thinks.

Gerçek Durum: She won't leave her job tomorrow (This is just a supposition.). She thinks she will easily find a new one the next day. Buradaki gönderme geleceğe yönelik. Ancak, kullanılan zamanlar birinciden farklı değil. Bu durumu, would kipinin hem geniş hem de gelecek zamanlar için kurgu yapabilme özelliğiyle açıklayabiliriz. Biz asıl gelecekle ilgili bu varsayımın neden yapılmış olabileceği üzerinde duralım: i Bu şartlı cümlede, left-wouldn't find ikilisi olayın gerçekleşeceğine pek ihtimal verilmediğini gösteriyor. Konuşmacı bunun tersine inansaydı cümleyi şöyle kurardı: *If she leaves her job tomorrow, she will get a new one. ii Bir olayın gerçekleşebileceğini mümkün görüyor ancak bu konuda kesin karar veremiyorsak, ikinci tip bir if’li cümle iyi bir seçim olacaktır: *Why not ask Jane to help us? (Jane'den niçin yardım istemiyoruz?) She would not hesitate to do so if we told her about the matter. iii Nezaket formunda konuşuyor* ya da temkinli** bir yaklaşım sergiliyorsak, seçim yine 2. Tip olacaktır: *Would it be all right if I used your mobile? **Mary would refuse if you asked her out. Bazen kurgu anlatmak üzere yan cümlede was to/were to ya da should kullanılabilir. Ancak bu türden bir should, ought to ile karıştırılmamalıdır. Çünkü örneğini göreceğimiz should, was to/were to kipine benzer şekilde, zorunluluk değil, düşük ihtimal anlatır ve ana cümlede olduğu gibi would ile yer değiştiremez: I should/would leave early tomorrow if I were you replasmanı doğru, If she should/would leave her job, she would have difficulty replasmanı yanlıştır. *If she was to/were to/should leave her job, she would have difficulty in finding a new one. Üstlendiği bu görevle, should, 1. Tip bir if’li cümlede de pekala karşımıza çıkabilir: *If anyone should find my lost ring, he’ll be rewarded ya da devrik yapıda: *Should anyone find my lost ring, ........ . Önemli Not: •

“Would it be all right if I used your mobile?” soru cümlesini aynı özellikleri taşımak üzere şu şekilde de ifade edebiliriz:

*Would it be possible for me to use your mobile? •

Ana cümlede should kullanımı öneriye ya da yumuşatılmış bir zorunluluğa* işaret ederken, aynı kip yan cümlede çok düşük ihtimal** bildirir:

*If you are to regain your health, you should listen to your doctor’s advice. (ana cümlede) **Should you listen to your doctor’s advice, you will soon regain your health. (yan cümlede) (Dinlemezsin ya, dinleyeceğine inanmıyorum ya, ben yine de söyleyeyim: ....) Meraklısına not: İstisna: 2. Tip’e ait bir ana cümlede, sadece I ve we şahıslarıyla birlikte görebileceğimiz should, shall’in aktarımı olup would’a eşdeğer görevdedir ve çıkış noktası shall olduğu için diğer şahıslarla kullanılmaz. *'If I were you, I should take a chance (şansını denemek) on that girl.' Cümlesinde should kullanımı doğru, 'If you were clever enough, you should take a chance ...' cümlesinde ise aynı kipin kullanımı belirttiğimiz nedenden ötürü hatalıdır ve yerini would kipine bırakmalıdır.) •

Yan cümleye ait devrik yapılarda, if bağlacının ortadan kalktığına dikkat ediniz. Bu durum diğer devrik if’li cümleler için de geçerlidir:

*If I had known .... = Had I known .... . c) Örnek cümle: Even if she had worked for a long time in this company, the boss wouldn't have given her any promotion.

Örnekte, asla gerçekleşmemiş bir geçmiş eylemle ilgili kurgu yapılmış. Her şeyiyle 3. Tip bir if’li cümle. Kullanılan tense’lere dikkat ediniz: Main clause: Conditional Perfect (would have given) Conditional clause: Past Perfect (had worked) Örneğimiz, would, could, might gibi kiplerin yan cümlede, Simple Past, Past Perfect gibi tense’lerin ise ana cümlede neden kullanılamayacaklarını çok güzel açıklıyor. Öyle ya; yan cümlede gerçek bir eylemi şarta çeviren bir eleman (if) zaten var. O nedenle, yan cümlede bir kez daha şart anlatacak kip (would, could vs.) kullanmaya gerek kalmıyor. Örnek cümlemizdeki ana cümlede, böyle bir elemanın yokluğu kip kullanımını zorunlu kılmıştır. Bu kipler olmasa cümledeki eylem gerçekleşmiş gibi görünecektir. d) Örnek cümle: She would now be living comfortably if she hadn't quit her last job. Mixed Type (3/2) if’li cümlelerde sık karşılaşılan bir durumdur. Ana cümle, örneğin present bir zaman noktasına işaret ederken, yan cümle geçmişle köprü kurabilir ya da bunun tam tersi bir durum da söz konusu olabilir: *I would come with you if I hadn’t already promised to take the kids (çocuklar) for an outing (gezme). (Type 3/2) Gerçek Durum: I will not (cannot) come with you. I promised to take the kids (çocuklar) for an outing (gezme). *I would have accepted your kind invitation if I wasn’t going out with the kids. (Type 2/3) Gerçek durum: I didn't (couldn't) accept your offer. I am going out with the kids. Type 3/2 ile diğerine kıyasla daha sık karşılaşırız. Okunuş sırasına göre, 3/2'de ilk rakam (3) yan cümle tipini karşılar. İkinci rakam (2) ise ana cümlenin tipini belirler. If’li kısmın, şart cümlesinin başında değil, sonunda yer alması okunuş sırasını değiştirmez. Önemli Not: Bu bölümde (d) yaptığımız açıklamalar, yukarıda verilmiş olan 5 numaralı örnek cümle için de geçerlidir: 5 numaralı örnek cümle: She would have told us frankly (açıkça) if she liked her present job. Gerçek Durum: She didn't tell/hasn't told us frankly. She doesn't like her present job. e) Örnek cümle: She might now be holding a higher position if she had stayed in her last job. Gerçek Durum: She is now holding a lower position. She didn't stay in her last job. Might, would perhaps yerine kullanılır. Buna göre, might have + V3 için would have perhaps + V3 replasmanı uygun olacaktır. Şimdi, formülüze ettiğimiz might perfect'li 3. Tip'in açıklamasına geçelim: 1. She might/would perhaps be somebody (önemli biri) now if she had married that influential (nüfuzlu) man. 2. She might have become/would perhaps have become a director long ago if she had not refused that company’s offer. 1. cümlenin 3/2 bir Mixed Type olduğunu hatırlayalım. Now, bu tipin diğerlerinden ayrılmasını kolaylaştıran önemli bir zaman zarfıdır. Ancak, (long) before now zarfı cümlenin tipinde her hangi bir değişikliğe yol açmaz. *Had we taken the teacher’s advice, we might have passed this exam long before now. Önemli Not: 3. Tip may have + V3 kullanımına kapalıdır. Taşıdığı anlam gereği may have + V3 bir conditional perfect değildir ve bir eylemin meydana gelip gelmediği konusunda hiçbir fikir beyan etmez. Eylemin gerçekleşmiş olabileceğini söylemekle yetinir. Halbuki, 3. Tip bir şart cümlesinde sonuç bellidir. *If you had found out about the address in detail we might (may değil) have been saved a lot of trouble.

Adresi doğru düzgün öğrenseydin, bunca sıkıntıyı çekmeyebilirdik. (Ama çektik.) Cümle, yanlışlıkla may kipi ile kurulmuş olsaydı, şöyle saçma bir anlam verirdi: Adresi doğru düzgün öğrenseydin, bunca sıkıntıyı çekmemiş olabiliriz. (Ne demekse !) f) Örnek cümle: She could have made a fortune if she had accepted the other company's offer. Could, if’li cümlede would be able to yerine geçer ve yetenek ya da ihtimal anlatır: could make= would be able to make. *If you spoke English fluently, you could easily / would be able to easily find a better job. Ancak, 2. Tip cümlelerin doğası gereği could, şu an ya da gelecekte, sözü edilen yetenek ya da ihtimalin var olduğuna/olacağına inanılmadığı mesajını taşır. If you spoke English fluently, you could easily / would be able to easily find a better job. Gerçek Durum: You don't speak English fluently. You cannot easily / will not be able to easily find a better job. 3. Tip'te ise could, conditional perfect görevini üstlenir: could have made = would have been able to make. Bu bölümün girişinde verilen örnek cümleyi işaret ettiği gerçek durum açısından inceleyelim: She could have made a fortune if she had accepted the other company's offer. Gerçek Durum: She didn't/couldn't make a fortune. She didn't accept the other company's offer. g) Daha önceki dersimizde, any time (that) gibi bir link’in whenever yerine geçebileceğini öğrenmiştik. Benzer biçimde, any thing (that), whatever thing ifadesi ile yer değiştirebilir ve bir varsayım cümlesinde şart bağlacı olarak görev yapabilir. Bu durumu açıklayacak birkaç örnek görelim: *They’d have done anything (=whatever) she’d asked. Bu örnek cümlenin alıştığımız tarzda if'li cümle karşılığı şöyle olurdu: They would have done anything if she had asked (for it). *I’d give a reward to anyone who (=to whoever) found my necklace. 2. örneğin if'li cümle hali: I would give anyone a reward if s/he found my necklace. Örneklerde kullanılan defining relatives (who, that vs.) tanımlayıcı ilgi zamirleridir ve bazen –ever’li formlara kıyasla daha kesin anlamlar taşırlar: *I’d punish any child of mine who (whoever değil) did a thing like that. *For my holiday I’d choose a nice seaside resort that (wherever değil) promised some sun. Non-defining relatives, yani tanımlayıcı olmayan (iki virgül arasında yer alan) ilgi zamirleri şart bağlacı görevinde kullanılamazlar. Çünkü bir non-defining relative, canlı ya da cansız özel bir nesneye işaret eder: *My one and only (biricik) car, which is a real heap of junk (külüstür), costs me a fortune to get serviced.

VOCABULARY ALIŞTIRMALARI 1. GİRİŞ (Kelime Ezberleme Taktikleri) İyi bir sözlükte, vocabulary kelimesinin tanımı 'the stock of words at one's command' olarak verilir. Yani, kişinin kontrolü altında tuttuğu, hükmedebildiği kelimeler toplamı. O halde, sözlüğe bakıp, herhangi bir kelimenin tanımını okumak başka şeydir, onunla defalarca karşılaşmak, anlamını sindirmek ve onu kullanabilecek duruma gelmek başka şeydir. Bu nedenle, Vocabulary Bölümü'nde vereceğimiz alıştırmalardan tek başına yarar ummak yanlış olur. Kelime hazinenizi geliştirmek istiyorsanız, aşağıda listelediğimiz bazı taktikleri sabırla uygulayınız: •

Sözlüklerle (mümkünse İngilizce- İngilizce) arkadaş olunuz,



Sözlüğe bakmanız gerektiği zaman bunu geciktirmeyiniz,

Daha önce sözlükte baktığınız bir kelimeyi unuttuğunuz zaman, bu kelimenin anlamını içinde geçtiği cümleden (context'ten) çıkarmaya çalışınız, •

• Dirençli (ezberlemekte zorlandığınız) kelimeleri mutlaka bir Direnenler Defteri'ne kaydediniz ve bu kelimelerin yazılış ya da okunuşlarını Türkçe başka kelimelere benzetmeye çalışınız,

Çeşitli yollarla ezberlemeye çalıştığınız 100 kelimenin 50'si bir hafta sonra hala aklınızda kalabiliyorsa, bu MÜKEMMEL bir sonuçtur. Küçümsemeyiniz. Bu direnci göstererek, 'Neresini ezberleyeceğim? Nasılsa, bir hafta sonra hepsi uçup gidiyor', diyen bir başka adayın 50 adım önüne geçersiniz. •

Dikkat: 1. Aşağıdaki alıştırmalarda karşınıza çıkacak soru biçimleri sınavda sorulanlardan farklılıklar gösterebilir. Sınavda genellikle cümleyi tamamlayacak tek bir kelime sorulurken, burada verilen çalışmalar öncelikle sahip olduğunuz kelime hazinesini geliştirmenizi ve onu kullanabilir hale gelmenizi amaçlamaktadır. 2. Aşağıdaki alıştırmaların cevapları (çözümleri), 1 B, 2 A şeklinde verilmemiştir. Bu soruların çözümleri, sitemizde yer alan diğer çalışmalara benzer şekilde ayrıntılı ve öğreticidir. 3. Sorulan kelimeler ya da bunların içinde geçtiği cümleler bilim dalınıza uygun olmayabilir. Ancak, çözümler bölümünde bütün bu kelimelerin Türkçe karşılıkları verilmiş ve adayın sözlükle vakit kaybetmesi engellenmiştir. Ayrıca, bir ÜDS adayının çekirdek kelime hazinesi içerisinde yer alması gereken bir çok yeni kelime çözümler bölümünde eş ve zıt anlamlıları ile birlikte verilmiş ve örnekler içinde kullanılmıştır. Bu bölümü, keyifle çalışacağınızı ümit ederiz. 2. ALIŞTIRMALAR Alıştırma 1. Boş yerlere uygun düşen seçeneği işaretleyiniz. 1.1. To the best of my ---- , there's one last train to Gebze at 12:30. A) know B) knowing C) knowledge D) known 1.2. This farmer is the ---- 70-year-old I've ever seen. A) health B) healthiest C) healthy D) most healthy

1.3. Terminator II can be amusing for adults but it is ---- for children under the age of 12. A) terrifying B) terrified C) terrifyingly D) terrific 1.4. Last night the ---- songs I listened to brought back my memories. A) forgettable B) unforgettable C) forgetful D) forgetfully 1.5. The newspaper was ---- informed that the government will devaluate lira considerably. A) unreliable B) reliable C) reliability D) reliably 1.6. I have no ---- in the office for I have to share my room with three other colleagues. A) private B) privately C) privacy D) privatisation 1.7. It is the ---- that causes the values of a nation to decline. A) immorality B) morality C) moralist D) immorally 1.8. The bank wouldn't pay the cheque to me. I had no means of ---- . A) identify B) identification C) identity D) identifying 1.9. Any time he shoots, he hits the target with great ---- . That's why he receives great appreciation from his commanders. A) accuracy B) accurately C) accurate D) inaccuracy 1.10. There's no ---- between him and his sister. I wouldn't really have guessed that they were brother and sister. A) similarly

B) similarity C) similar D) alike Alıştırma 2. Aşağıdaki sorularda boş bırakılan yerleri, verilen kelime grubundan sadece bir tanesini seçerek doldurunuz. Bir kelimeyi birden fazla boşlukta kullanmayınız. upset minutes refused advised faintest summary intention run gap resumed critically denied 2.1. Why don't you come for a ---- in my Rolls Royce one Sunday? 2.2. I didn't mean to hurt her at all. It was absolutely not my ---- to make her feel this way. 2.3. Although the police produced a witness who had seen him break into the house, he still ---- it. 2.4. The ---- between the developed and underdeveloped countries of the world is increasing rapidly. 2.5. Before every assembly, it is customary for the ---- of the previous assembly to be read out. 2.6. I haven't the ---- idea why she had to do this to me. I don't at all know the answer to this question. 2.7. It is ---- to wear reflective colours when sailing in a boat or yacht. 2.8. The TV announcer apologised for the breakdown and said that a music show would be on until normal service --- . 2.9. The patient is ---- ill at present, but it is hoped that he will make a recovery. 2.10. It is understandable that they were very ---- when they were required by the court to surrender their estates. Alıştırma 3. Parantez içindeki kelimeleri cümlenin gelişine göre, gerektiğinde ön ve son ekler kullanarak türetiniz. Örn: English is a (COMPARE) difficult language for Turks to learn. Doğru cevap: comparatively. 3.1. You can never rely on him as a partner. He is very (DEPEND). 3.2. He is deaf by birth, but despite this (ABLE) he can sing very well. 3.3. That's a very (REASON) price for a house in such a poor quarter of the town. There's a contrast between its price and location. 3.4. This law is (APPLY) in this case. Therefore, all we can do is refer to accompanying circumstances. 3.5. I don't think I can get the job. There are so many (APPLY). 3.6. His handwriting is so (LEGIBLE) that you need a translator to read his writings. 3.7. Our new washing machine cleans a lot more (EFFICIENT) than the old one. 3.8. If you think that boy is going to marry you, you are (TAKE). 3.9. The accused was (TRY) and found guilty of murder. 3.10. The court sentenced him to three years of (PRISON). Alıştırma 4. Bu alıştırmada, her bir dörtlü soru grubu üzerinde yer alan kelimeleri uygun cümleler içerisine yerleştiriniz. Bir kelimeyi birden fazla boşlukta kullanmayınız. Gerekli hallerde tense değişikliği yapabilirsiniz.

pour

spill

flood

overflow

4.1.1. When the river broke its banks, the streets in the lower part of the town were ---- . 4.1.2. Hold the tray in both hands or you'll ---- all the tea. 4.1.3. You can't go out now. It's ---- with rain. 4.1.4 She left the tap on, and, as the sink was blocked, the water soon ---- all over the kitchen floor. chatter

chat

discuss

argue

4.2.1. You can ---- that it's cheaper to make a long journey by train, but, in fact, it's just as expensive as flying when you take meals into account. 4.2.2. Drop into the office one day and let's have a ---- about what's worrying you. 4.2.3. After the management had ---- the whole question of increasing costs and decreasing sales, it was decided to lay off some of the workers. 4.2.4. During the break, the girls began to ---- about their boyfriends and their plans for the weekend. unkempt

disorder

uncultivated

unpunctual

4.3.1. The room was in complete ---- after the thieves had broken in and ransacked the cupboards. 4.3.2. Since there has been no tenant in the house for years, the garden has reverted to an ---- state. 4.3.3. He was so ---- in keeping his appointments that you could never rely on him. 4.3.4. The child had wild ---- hair, unwashed face and uncut nails. riot

revolution

rebellion

mutiny

4.4.1. The French ---- of 1789 marked the beginning of a new era. 4.4.2. The police put down the ---- with tear-gas and baton charges. 4.4.3. When the crew of the ship ---- , the captain locked the ringleaders in the hold. 4.4.4. A spirit of ---- was in the air, making the authorities fear further outbreaks of violence. 3. ÇÖZÜMLER Alıştırma 1. Çözümler Soru 1.1. To the best of my ---- , there's one last train to Gebze at 12:30. A) know B) knowing C) knowledge D) known Çözüm 1.1. (Doğru cevap C) C: My sıfatından sonra bir isim geleceği kesin. Knowledge bilgi demektir. to the best of my knowledge: bildiğim kadarıyla eşanlam: as far as I know Literatürde, belli bir konuda az yayın yapıldığını ya da o konuda hiçbir yayın bulunmadığını ifade ederken kullanılır. Elinizdeki verilerden yüzde yüz emin olsanız dahi, bilimsel nezaket kuralları gereği kullanılması zorunlu bir ifadedir. İfadenin kullanımına örnek: There are detailed studies on the hydrochemical, biochemical and physical oceanography of the Black Sea. To the best of the authors' knowledge, however, there are a few on the variations of phytoplankton in the southern Black Sea (Koray, Tufan. 2005)

B: Knowing you, you'll never do such a thing. / Seni bilirim, sen böyle şey yapmazsın. Knowing that there was no train after 8, we left early. / Saat 8'den sonra tren olmadığını bildiğimiz için erken ayrıldık. D: well-known: tanınmış, (He is a well-known figure in town). Soru 1.2. This farmer is the ---- 70-year-old I've ever seen. A) health B) healthiest C) healthy D) most healthy Çözüm 1.2. (Doğru cevap B) B: healthy - healthier- healthiest D: Birbirine anlam bakımından ve yapısal olarak benzer iki seçenekten birinin doğru cevap olma ihtimali yüksektir. Sorudaki the artikelinden sonra most gelebilirdi; ancak, healthy sıfatının hece sayısı iki olduğu için derecelendirmesi –er/-est sonekleriyle yapılır. Not: 70-year-old ifadesinde year için çoğul eki -s kullanılmadığına dikkat ediniz. Year, burada isim değil, sıfat olarak kullanılmıştır ve sıfatların da çoğulu yoktur, (a-five-year-old boy). Soru 1.3. Terminator II can be amusing for adults but it is ---- for children under the age of 12. A) terrifying B) terrified C) terrifyingly D) terrific Çözüm 1.3. (Doğru cevap A) A: terrifying: korkutucu, ürkütücü B: Film için korkutulmuş, korkmuş anlamı veriyor. İnsanlar için kullanılmalıydı. I am terrified of heights. C: Bir zarftır ve ancak şöyle bir durumda kullanılabilir: When a truck (kamyon) suddenly appeared at the junction (kavşak), we felt ourselves terrifyingly close to death. Burada terrifyingly ürkütücü bir biçimde anlamını verir. D: Terrific kelimesi taktir, etkilenme gösterir. a terrific man: korkunç bir adam (çok yetenekli, üstün vasıflara sahip vs.) Soru 1.4. Last night the ---- songs I listened to brought back my memories. A) forgettable B) unforgettable C) forgetful D) forgetfully

Çözüm 1.4. (Doğru cevap B) B: unforgettable songs: unutulmayan şarkılar A: Forgettable, doğru cevabın zıt anlamlı karşılığıdır ve unutulup gidecek, yarına kalmayacak anlamını taşır. C: forgetful: unutkan He is forgetful of his duties. D: forgetfully: unutkan bir şekilde, unutkan bir tavırla, unutarak Although I had warned him many times before, he forgetfully called me by my nickname=takma ad. Seçenekler arasında yer almamasına karşın, unforgotten (unutulmamış, hala hatırlanan) sıfatı için de örnek vermek istiyoruz: His father's murder before his eyes (gözlerinin önünde), when he was only four, was a still unforgotten event in his past. Soru 1.5. The newspaper was ---- informed that the government will devaluate lira considerably. A) unreliable B) reliable C) reliability D) reliably Çözüm 1.5. (Doğru cevap D) D: Informed fiilinden önce gelecek ve bu fiilin ne şekilde yapıldığını anlatacak olan bir zarf gerekiyor. Bu görevi sadece reliably (= güvenilir bir biçimde) üstlenebilir. devaluate: devalue etmek, değerini düşürmek C: reliability: güvenilirlik Since the very first day papers were published, their reliability has always been questionable (tartışma götürür). Soru 1.6. I have no ---- in the office, for I have to share my room with three other colleagues. A) private B) privately C) privacy D) privatisation Çözüm 1.6. (Doğru cevap C) C: No olumsuzundan sonra, olmayan şeyi göstermek üzere isim gelmesi gerekir. privacy: mahremiyet, gizlilik colleague: meslektaş Bu cümle Türkçe’ye “İşyerinde, kendime ait özel bir odam yok”, şeklinde çevrilebilir. A: Private sıfattır. Can I talk to you in private (özel olarak)? Whatever people do in private does not interest me / İnsanların özeİ hayatları beni ilgilendirmez. private sector : özel sektör

privatization: özelleştirme private school: özel okul Burada verdiğimiz örneklere bir nokta koyup special ve feature kelimelerinin private'dan farklı olan yanlarını anlatmaya çalışalım. Special kelimesi de özel demektir, ancak aşağıdaki gibi durumların ifadesinde kullanılır: a special school for the deaf: sağırlar için özel okul a special menu: (örn: düğün için hazırlanmış) özel yemekler Örneklerden anlaşılacağı gibi, special standardlara uymayan, belli bir amaca, hedefe yönelik olarak hazırlanmış demektir. A private room kişiye mahsus oda demek iken, a special room özel olarak dizayn edilmiş, süsIenmiş, püslenmiş ve diğerlerinden farklı kılınmış bir odayı akla getirir. Feature ise bu farklılıkların hepsini topluca kapsayan özellikler bütününe denir. - What are the features of this latest model TV? - A remote control (uzaktan kumanda), on screen display etc. Burada, feature için üstünlük de diyebiliriz. B: privately: özel olarak D: privatisation: özelleştirme Soru 1.7. It is the ---- that causes the values of a nation to decline. A) immorality B) morality C) moralism D) immorally Çözüm 1.7. (Doğru cevap A) A: immorality: ahlaksızlık to decline: düşme, çökme a decline: düşüş, çöküş C: Moralism de bir isim olmasına karşın, hem cümlenin konteksine uymuyor, hem de ahlaklı olma öğretisi anlamını veriyor. Moralism, ahlaklı olmayı kendilerine şiar edinmiş insanların tutundukları, savundukları -ism'in adıdır. D: immorally: ahlaksızca, ahlak kurallarına aykırı olarak For many years she has been living immorally by being the mistress (metres) of a married man. Soru 1.8. The bank wouldn't pay the cheque to me. I had no means of ---- . A) identify B) identification C) identity D) identifying Çözüm 1.8. (Doğru cevap B) B: Of edatından sonra ya isim ya da bir fiilin gerund (-ing takılı) hali gelir. Kimlik identification'dır.

C: Identity, keza kimlik demektir ancak card ile birlikte kullanılırsa. Bu soruda, C seçeneği identity card biçiminde verilmiş olsaydı bile, cevap değişmezdi. Çünkü cümle “I had no means of identification / Kimlik tespiti için yolum, çarem, imkanım yoktu”, anlamındadır. Identity card’ı soru cümlesine benzer bir örnekte görelim: They didn’t let me in because I didn’t have an identity card. Oldu olacak no means ifadesini de örnekleyelim: She had no means of escape other than locking herself up in the bedroom in order to avoid further beatings (dayak) from her husband. Soru 1.9. Any time he shoots, he hits the target with great ---- . That's why he receives great appreciation from his commanders. A) accuracy B) accurately C) accurate D) inaccuracy Çözüm 1.9. (Doğru cevap A) A: Accuracy hassaslık, kesinlik, tam isabet anlamındadır. accuracy: precision Edatlardan sonra ya gerund (- ing takılı fiil) ya da isim gelmesi gerektiğini önceki sorularda belirtmiştik. D: inaccuracy x accuracy The maps of the area were wildly inaccurate. / Bölgenin haritaları hatalarla doluydu. Soru 1.10. There's no ---- between him and his sister. I wouldn't really have guessed that they were brother and sister. A) similarly B) similarity C) similar D) alike Çözüm 1.10. (Doğru cevap B) B: Burada tek isim B seçeneğinde var: Similar sıfatı, -ity takısı almış ve benzerlik anlamı verecek şekilde isimleşmiş. Similar ve alike sıfatlarının her ikisi de benzer demektir ancak değişik yapılı cümleler içinde yer alırlar. “My problem is similar to yours”, doğru bir ifade tarzı iken, “My problem is alike yours”, hatalıdır. İkinci örneği düzeltilmiş biçimde görelim: “Our problems are alike.” Look like ve look alike ifadeleri için örnek cümleler: a) The two brothers look alike. b) The two brothers look like each other. Şimdi de similar ve alike sıfatlarını örnekleyelim: c)Teachers should treat their students alike. d) Teachers should treat their students in a similar way.

Son cümle, yukarıdaki ilk iki örnekten farklı: Burada like sıfatından yararlanmak mümkün olmadı. Çünkü, a) örneğinde fiziksel bir benzerlikten söz edilirken, d) örneği tarzların benzerliğine işaret ediyor. İpucu: Alike'ın önüne isim almadığına, daha ziyade cümle sonuna tek başına düştüğüne dikkat ediniz. Alıştırma 2. Çözümler Soru 2.1. Why don't you come for a ---- in my Rolls Royce one Sunday? Çözüm 2.1. (Doğru cevap: run) Burada run'ı isim olarak aramaktayız. Aradığımız, bu ismin trip, excursion anlamıdır ve run bu anlamı verir. (Sözlük çalışması yaparken aradığınız kelimenin hangi türden olduğuna dikkat ediniz. Örneğin run için verilen fiil tanımlarını geçerek, isim tanımlarını inceleyiniz.) Soru 2.2. I didn't mean to hurt her at all. It was absolutely not my ---- to make her feel this way. Çözüm 2.2. (Doğru cevap: intention) Kişi, niyetinin kesinlikle karşı tarafı kırmak olmadığını söylüyor. intend to do something: bir işi yapmaya niyet etmek -ion /-tion soneklerinin fiilleri isim yapmakta kullanıldığını burada hatırlatalım. Soru 2.3. Although the police produced a witness who had seen him break into the house, he still ---- it. Çözüm 2.3. (Doğru cevap: denied) Produce burada, bulmak, ortaya çıkarmak, (şahit) göstermek anlamında kullanılmıştır. Cümlenin gelişine göre, refuse: reddetmek burada verilen anlama ters düşüyor. Çünkü şahitler kişiyi hırsızlık yaparken görmelerine karşın, sanık hala inkar (denial: noun) peşinde. Soru 2.4. The ---- between the developed and underdeveloped countries of the world is increasing rapidly. Çözüm 2.4. (Doğru cevap: gap) Uçurum, boşluk anlamındadır ve deyim uygunsa soyut durumlarda kullanılır. Vacant da boş demektir ancak, örn: boş kadro için kullanılır. Gap ile extremity (aşırılık) bu bakımdan anlamdaştır. Soru 2.5. Before every assembly, it is customary for the ---- of the previous assembly to be read out. Çözüm 2.5. (Doğru cevap: minutes: maynıts okunur) Minutes tutanak demektir ve isim olarak alınmıştır. to minute: tutanak tutmak Gördüğünüz gibi, bu kelime dakikadan çok farklı bir anlamda kullanılmış. Her asamble öncesi, bir önceki asamble tutanaklarının yüksek sesle okunması (to be read out) adettenmiş. Soru 2.6. I haven't the ---- idea why she had to do this to me. I don't at all know the answer to this question. Çözüm 2.6. (Doğru cevap: faintest) En ufacık, küçücük anlamındadır ve olumsuz cümlede yer alır. Cümlenin çevirisi: “Bunu bana neden yaptığı hakkında en ufak bir fikrim/bilgim dahi yok.” To faint fiili bayılmak anlamını verirken, faint sıfatı belli belirsiz, silik, solgun sıfatının karşılığıdır.

There was a faint smell of perfume on her. The sounds of music grew fainter and fainter. Soru 2.7. It is ---- to wear reflective colours when sailing in a boat or yacht. Çözüm 2.7. (Doğru cevap: advised) Önermek, salık vermek. advice (isim): öğüt take legal advice: hukuki yardım almak My advice to you is to wait until everything is settled (çözülmek, hallolmak) Soru 2.8. The TV announcer apologised for the breakdown and said that a music show would be on until normal service ----- . Çözüm 2.8. (Doğru cevap: resumed) resume: (bir şeyin) kaldığı yerden devam etmesi Yayın kesilmiş ve resume olana kadar bir müzik programı verilecekmiş/yayında olacakmış (music show would be on). Soru 2.9. The patient is ---- ill at present, but it is hoped that he will make a recovery. Çözüm 2.9. (Doğru cevap: critically) Bu zarf, ciddi biçimde, tehlikeli bir şekilde anlamını veriyor. Synonym’i dangerously. to make a recovery: iyileşme göstermek speak critically of someone: birisi hakkında eleştirel konuşmak/eleştiride bulunmak critic: eleştirmen Soru 2.10. It is understandable that they were very ---- when they were required by the court to surrender their estates. Çözüm 2.10. (Doğru cevap: upset) Upset kişinin moralinin bozuk olma haline işaret eder: I am upset. (AnIamdaşı distressed) Aktif kullanıma iki örnek (to upset): His early arrival has upset the routine (program). The news upset him. to surrender: (bir mülk üzerindeki haklarından vazgeçerek onu) tahliye etmek As he lost the case (dava), he surrendered all claims on the property (mülk). Alıştırma 3. Çözümler Soru 3.1. You can never rely on him as a partner. He is very (DEPEND). Çözüm 3.1. (Doğru cevap: independent) Hareketlerinde bağımsız demektir. independent = self-reliant independence = self-reliance

Soru 3.2. He is deaf by birth, but despite this (ABLE) he can sing very well. Çözüm 3.2. (Doğru cevap: disability) Sakatlık, araz (bedensel, zihinsel). Kişi doğuştan sağır. Disability ile karşılaştırıldığında, inability yeteneksizlik, beceriksizlik anlamındadır. His inability to do this simple work surprised me. Soru 3.3. That's a very (REASON) price for a house in such a poor quarter of the town. There's a contrast between its price and location. Çözüm 3.3. (Doğru cevap: unreasonable) Fahiş, mantık dışı, nedensiz ya da anlamsız demektir. The workers' demands did not seem unreasonable to the employer (işveren). Anlamdaş kelimeler: excessive (aşırı), unfair (adaletsiz). Soru 3.4. This law is (APPLY) in this case. Therefore, all we can do is refer to accompanying circumstances. Çözüm 3.4. (Doğru cevap: inapplicable) Cümlenin çevirisi: “Bu yasa, bu davada uygulanamaz. Yapabileceğimiz tek şey karinelere bakmak.” Soru 3.5. I don't think I can get the job. There are so many (APPLY). Çözüm 3.5. (Doğru cevap: applicants) Başvuru sahipleri. anlamdaş kelime: candidate (aday) application: başvuru Soru 3.6. His handwriting is so (LEGIBLE) that you need a translator to read his writings. Çözüm 3.6. (Doğru cevap: illegible) Okunmaz, kargacık burgacık. Bu kelimeye çok benzeyen illegitimacy ise çocuk için gayri meşruluk halidir. They have an illegitimate (adj) son. Soru 3.7. Our new washing machine cleans a lot more (EFFICIENT) than the old one. Çözüm 3.7. (Doğru cevap: efficiently) Etkin, etkili. Bu cümledeki efficiently zarfını Türkçe’de iyi/güzel bir şekilde ifadesiyle karşılamak mümkün. anlamdaş kelimeler: effectively, competently She speaks and writes English competently. Soru 3.8. If you think that boy is going to marry you, you are (TAKE). Çözüm 3.8. (Doğru cevap: mistaken) Yanılmak (pasif halde); birisiyle karıştırmak, birisine benzetmek (aktif halde). I'm sorry I mistook you for a friend. Phrasal: There's no mistaking/There can be no mistaking the threatening voice in which he spoke to us. Bizimle konuşurken kullandığı tehditkar ses tonunu sezmemek, anlamamak mümkün değil. Soru 3.9. The accused was (TRY) and found guilty of murder. Çözüm 3.9. (Doğru cevap: tried)

to try: yargılamak; to be tried: yargılanmak anlamdaş kelime: put someone on trial He was put on a trial for stealing. accused: sanık to accuse smo of smth: birini bir şeyle suçlamak The accused was accused of embezzling (zimmetine geçirmek) the firm’s funds. Soru 3.10. The court sentenced him to three years of (PRISON). Çözüm 3.10. (Doğru cevap: imprisonment) imprisonment: hapis cezası; to sentence: hapis cezasına çarptırmak, mahkum etmek Şu bizim sentence (cümle) ne hallere gelmiş görüyorsunuz. capital punishment: ölüm cezası; life sentence: ömür boyu hapis Alıştırma 4. Çözümler Soru 4.1.1. When the river broke its banks, the streets in the lower part of the town were ---- . Çözüm 4.1.1. (Doğru cevap: flooded) Bank'ı burada nehir yatağı diye alabilirsiniz. Ancak, gerçek anlamı nehir kıyısıdır. Flood sel basmasıdır ancak kullanımın pasif olduğuna dikkat ediniz. Türkçe'de “Evi su bastı/ sel bastı”, deriz. Bu İngilizce'de, “The house was flooded” biçiminde ve pasif durumda karşımıza çıkacaktır. Soru 4.1.2. Hold the tray in both hands or you'll ---- all the tea. Çözüm 4.1.2. (Doğru cevap: spill: dökmek) Pour bilinçli olarak bir kaba bir sıvıyı boşaltmak, dökmek anlamındayken, spill bunu bilmeyerek dökmek, saçmak ve bu suretle kişinin üstünü başını ya da etrafı kirletmesidir. spill blood: kan dökmek We do not want to see any Turkish blood spilt. spill into the streets: sokaklara dökülmek; After the match, crowds spilt out of the stadium. cry over spilt milk: Geçti Bor'un pazarı, ... (Devamını anlamışsınızdır.) Soru 4.1.3. You can't go out now. It's ---- with rain. Çözüm 4.1.3. (Doğru cevap: pouring) to pour with rain: to rain very heavily Pour hem geçişli (t), hem de geçişsiz (int) kullanımı olan bir fiildir. Please pour (t) some tea into my cup. This teapot pours (int) badly. (Çaydanlık tıkanmış, iyi akmıyor.) Refugees (mülteciler) from Iraq are pouring (int) into Turkey. to pour cold water on an idea/plan: pişmiş aşa su katmak I convinced almost everyone in the group, but George poured cold water on my plan. Soru 4.1.4. She left. the tap on, and, as the sink was blocked, the water soon ---- all over the kitchen floor. Çözüm 4.1.4. (Doğru cevap: overflowed) taşmak, su basmak

There were so many applicants for the job that they overflowed on to the steps (merdiven basamakları). to overflowing: taşacak noktaya gelmek (to mastar değildir, ismin hal ekidir). He is a very heavy smoker; his ashtray (kül tablası) is always full to overflowing. Full to overflowing with emotion, he kissed his wife goodbye. / 'Hisli duygular' içinde, karısına bir 'Allahaısmarladık' öpücüğü kondurdu. Soru 4.2.1. You can ---- that it's cheaper to make a long journey by train, but, in fact, it's just as expensive as flying when you take meals into account. Çözüm 4.2.1. (Doğru cevap: argue) Kelime burada, bir şeyin doğruluğunu ya da haklılığını iddia etmek anlamını veriyor. En bilinen anlamı ise bir konuda tartışmak (to debate) ya da olumsuz anlamda birisiyle münakaşa etmektir. Argue with edatı alabilir: Don't argue with me, just do as you are told. / ..., sana söyleleni yap. argue someone out of an action/a course of an action: bir kimseyi bir işten vazgeçirmek A policeman is trying to argue the man on the top of the building out of suicide (intihar). take something into account: bir şeyi hesaba katmak Soru 4.2.2. Drop into the office one day and let's have a ---- about what's worrying you. Çözüm 4.2.2. (Doğru cevap: chat) Gerçi bu kelimeyi Internet sayesinde bilmeyenimiz kalmadı ama biz yine de Türkçe’sini verelim. chat: lakIak etmek (leyleğin ömrünü yiyip bitiren şey), çene çalmak drop into somewhere: bir yere (şöyle bir) uğramak Soru 4.2.3. After the management had ---- the whole question of increasing costs and decreasing sales, it was decided to lay off some of the workers. Çözüm 4.2.3. (Doğru cevap: discussed) Görüşmek, görüş alışverişinde bulunmak) management: idare, müdüriyet, yönetim kurulu lay off: işten çıkarmak In times of crisis, laying off workers in a company is a most difficult decision to make for a manager. Soru 4.2.4. During the break, the girls began to ---- about their boyfriends and their plans for the weekend. Çözüm 4.2.4. (Doğru cevap: chatter) Önemsiz bir konu hakkında nefes almamacasına konuşmak, fiskos etmek;. eşanlam: babble. break: teneffüs, ara I heard her teeth chattering (takırdamak) with the cold. The chatter of the audience: izleyicilerin gürültüsü, uğultusu Not: Bu soruda, chat fiili de kullanılabilirdi; ancak, 4.2.2. sorudaki chat ismi yerine chatter geçemezdi. Soru 4.3.1. The room was in complete ---- after the thieves had broken in and ransacked the cupboards. Çözüm 4.3.1. (Doğru cevap: disorder) to be in disorder: dağınık , düzensiz olma hali.

The room was in complete disorder. / Ev darmadağınıktı. to break into somewhere: zor kullanarak ve hırsızlık amacıyla bir yere girmek The museum was broken into last night, and a lot of valuable pictures were stolen. to ransack a place: bir yerin altını üstüne getirmek Soru 4.3.2. Since there has been no tenant in the house for years, the garden has reverted to an ---state. Çözüm 4.3.2. (Doğru cevap: uncultivated) İşlenmemiş, bakımsız (toprak için), eşanlam: wild. tenant: kiracı revert: dönmek, dönüşmek eşanlam: return My grandfather has reverted to his childhood again. / Dedem yine çocuklaştı. Soru 4.3.3. He was so ---- in keeping his appointments that you could never rely on him. Çözüm 4.3.3. (Doğru cevap: unpunctual) Dakik olmayan, geç kalan (kimse). zıt anlam: punctual to keep one's appointment: randevusuna uyma Soru 4.3.4. The child had wild ---- hair, unwashed face and uncut nails. Çözüm 4.3.4. (Doğru cevap: unkempt) Taranmamış (saç için, Zurnaştayn modeli); derbeder, hırpani (kılık, kıyafet için). He had an unkempt beard. Soru 4.4.1. The French ---- of 1789 marked the beginning of a new era. Çözüm 4.4.1. (Doğru cevap: revolution) İhtilal; dönüş (motor için). to mark the beginning of a new era: yeni bir dönemin habercisi olmak / yeni bir döneme işaret etmek The conquest of İstanbul in 1453 marked the beginning of the New Age. hit the mark: hedefe isabet ettirmek miss the mark: karavana atmak Soru 4.4.2. The police put down the ---- with tear-gas and baton charges. Çözüm 4.4.2. (Doğru cevap: riot) Sokak isyanı, (kontrolsuz şiddet hareketlerini içeren) ayaklanma. baton charges: cop charge: atak, hamle (saldırı amacıyla yapılan). The beast (vahşi hayvan) made a last desperate (ümitsiz) charge, and then it collapsed and died. Soru 4.4.3. When the crew of the ship ---- , the captain locked the ringleaders in the hold. Çözüm 4.4.3. (Doğru cevap: mutinied) Özellikle bir gemide meydana gelen başkaldırma. ringleader: çete başı, elebaşı hold: ambar (gemi için)

Soru 4.4.4. A spirit of ---- was in the air, making the authorities fear further outbreaks of violence. Çözüm 4.4.4. (Doğru cevap: rebellion) İsyan, ayaklanma (devlete karşı). a spirit of rebellion: isyan kokusu rebel: isyancı further: (buradaki anlamı) başka, yeni (Demek ki, şiddet hareketleri önceden de meydana gelmekteymiş, yani ilk kez olmuyormuş. Böyle bir küçük ayrıntı (further) metin inceleme sorusu olarak karşınıza çıkabilir.) outbreak: patlak verme fear: (bir şeyden) korkmak, (from almaz: I fear dogs.) The outbreak of World War II was not hoped for but expected and feared.

ÜDS FEN BİLİMLERİ SORULARI ÇÖZÜMLERİ 1. Kullanım Kılavuzu * Sorular çözümlerle birlikte tek tek verilmiştir. Bu nedenle, çözümleri incelerken sorular bölümüne geri dönmenize gerek yoktur, *Çözümler en az sayıda dilbilgisi terimi kullanılarak yapılmış ve bu terimlerin bir çoğu örneklerle anlatılmıştır. Ancak, çözümler bölümünün öncelikli hedefi dilbilgisi terimleri öğretmek değil, pratik yaklaşımlar sergileyerek adayların yanlışlar arasından doğru cevabı bulabilmelerini sağlamaktır. Bu nedenle, kullanılan terminolojiden önce çözüm tekniklerini anlamaya çalışmanızı öneririz, *Çözümler, adayların orta düzey İngilizce bilgisine sahip oldukları varsayılarak hazırlanmıştır. Bazı soruların çözümleri, bu düzeyin altında kalan adaylar için karmaşık gelebilir. Bu durumdaki adayların, örnek ÜDS sınavları çözmeye başlamadan önce gramer bilgilerini ve genel kelime hazinelerini geliştirmeleri gerekir, *Çözümler en az sayıda kelimeden yararlanılarak yapılmıştır. Bunun için özel bir gayret sarf edilmemiş, sorunun doğru cevaplanması için ne kadar kelimenin bilinmesi gerekiyorsa, çözümde de sadece o kadar kelime kullanılmıştır. Kelime bilgisini sınayanlar hariç, çözümü yapılan diğer soruların neredeyse hiçbirinde fen bilimlerine ait (fizik, kimya, inşaat vs.) özel terminoloji kullanılmamıştır. Ancak bu durum, kelime bilmeden de ÜDS sınavının başarılabileceği anlamına gelmez. Adayların belli bir sayıya ulaşana kadar genel (çekirdek) kelime hazinelerini arttırmaları gerekir. Adaylar, bu sayede sorularda ayıklama yapabilecek (bilinmesi gerekmeyen özel terminoloji arasından ihtiyaç duyduklarını seçebilecek), kimi incelikleri ve bağlantıları yine bu sayede fark edebileceklerdir (eş ya da zıt anlamlılar, azalan ya da çoğalan değerler vs.), *Bazı soruların çözümlerinde kırmızı ya da yeşil renkli ifade ya da cümleler kullanılmıştır. Kırmızı renk o ifade ya da cümlenin hatalı, yeşil ise doğru olduğunu gösterir, *Çözümlerde, paragraf başlarında ilk kez kullanıldıkları zaman yanlış seçenekler kırmızı, doğru olanlar ise yeşile boyanmıştır, *Açıklaması yapılan konuyu anlamakta zorlanıyorsanız, link verilen bölüme geri dönmek yararınıza olacaktır, *Mavi renkli kelime ya da ifadeler verilen bilgi ya da yapılan uyarının dikkat çekmesi için kullanılmıştır, *Bazı sorularda (çeviri, kelime vs.) kimi seçenekler için açıklama verilmemiştir (Kimi sorularda yanlış seçeneklerin ayıklanması ile yetinilirken, kimilerinde ise sadece doğru cevap belirtilmiştir). Bunun nedeni, bu tür seçenekler için herhangi bir açıklamanın mümkün ya da gerekli görülmemesidir, *Soruların tek tek çözümüne geçmeden önce, her bir soru türüne ait ayrıntılı çözüm önerileri ve çok sayıda örnek verilmiştir. Soru türlerine ait önemli uyarılar ve teknikler içeren bu açıklamaları okumadan soruların çözümüne geçmeyiniz, *Soruların çözümünde kapsam geniş tutulmuş, ancak açıklamalar anlaşılır bir dille yazılmıştır. Çözümler 80 soruyla sınırlı gibi görünüyorsa da, kapsam aslında bundan çok daha geniştir. Şöyle ki; 1. Çözümler bölümünde yapılan açıklamaların öncelikli hedefi adaya belli bir norm kazandırmaktır (sınavın kendisinden ne beklediğini bilmek, sınavı tahlil edebilmek ve doğru bir çözüm stratejisi uygulamak). Bu normu kazanamamış bir adayın sınavdaki başarısı esen rüzgarın insafına kalmıştır. Bu durumdaki bir aday, rüzgar kendisini nereye sürüklerse oraya gider ve yanlış çalışma teknikleri izleyerek ve/veya çalışma tekniklerini sürekli değiştirerek yavaş yavaş hedeften uzaklaşır, 2. Çözümler bölümünün ikinci hedefi adayın soruya bakış açısını değiştirmektir. Aday, sorunun sınamak istediği bilgiyi ortaya çıkartabilmeli; soru içinde verilen diğer gereksiz bilgileri ayıklayabilmelidir. Bu sayede aday, yapabileceği soruları çabuk fark edecek ve yapamayacağı sorularla uğraşmayacaktır, 3. Sistematize edilmemiş hiçbir bilgi tam anlamıyla kullanılabilir değildir. Böyle bir bilgiyi kontrol altında tutamaz, yani onunla baş edemezsiniz. İşte, bu bölümün üçüncü ve belki de en önemli hedefi ÜDS’nin işleyiş mekanizmasını her bir soru türü için ayrı ayrı açıklamak, yani sınavı taşıdığı özellikler açısından sınıflandırmaktır.

Yukarıda belirttiğimiz nedenlerden ötürü, çözümler geniş kapsamlı tutulmuş ve bu sayede, adayların bundan sonraki sınavlarda daha fazla soruyu daha kısa zamanda cevaplayabilecek bilgi ve beceriyi edinmeleri amaçlanmıştır. 2. Gramer soruları için ortak açıklama ve çözüm teknikleri (Kelime sorularına ait çözüm teknikleri aşağıda 5. sorunun açıklamasından önce verilmiştir.): Gramer sorularının çözümlerine geçmeden önce, bu tür sorularda adayların dikkat etmeleri gereken bazı noktaları vurgulamak istiyoruz: *Gramer sorusu, gramer bilgisiyle çözülür. Ancak, bir gramer kitabından kuru kuruya konu çalışarak sınavda sorulan gramer sorularını çözebilecek beceriye ulaşmak adeta bir hayal gibidir. Her yeni soruda, önceden bilinmeyen bir incelikle (tuzakla!) karşılaşan ama bunu fark edemeyen aday, sorunun Türkçe'sini bir bütün olarak anlamaya çalışır. Bu çaba, verilecek cevabın yanlış olması sonucunu değiştirmediği gibi, adayın performansını düşürür ve her saniyesi büyük bir dikkatle harcanması gereken vaktini çalar. Bu nedenle, gramer sorularını tercüme etmekten olabildiğince uzak durmalı, öncelikle sorunun yumuşak karnı’nı bulmaya çalışmalısınız, *Sorunun yumuşak karnı’nı bulmak için seçeneklerde verilen unsurlarla (zaman çekimleri, bağlaçlar, ilgi zamirleri vs.) soru içindeki kimi unsurların ilintili ve ilintisiz olan yönlerini tespit ederek işe başlayınız: Örneğin, herhangi bir soruda verilen birleşik cümlenin ana cümlesi present perfect tense ise, soruya ait seçenekler arasında bulunan ve yan cümleye bağlanması istenen zaman bağlaçları (when, while, after vs.) yanlış cevap olacaklardır. Çünkü bir zaman bağlaçlı (since içerenler hariç) cümlenin bağlandığı ana cümle present perfect tense’e kapalıdır. After I have graduated, I have started to work for a well-known multi-national company. Bu örneği hem yan cümle, hem de ana cümle açısından irdeleyelim: 1. Verilen bağlaçlı yan cümle, ana cümledeki present perfect eylemin zaman zarfı görevindedir. 2. Konuşmacı, ‘Mezun olduktan sonra, ...’ diyerek geçmişe değil geleceğe işaret etmektedir, çünkü zaman bağlaçlı bir yan cümlede present perfect tense, simple present tense görevinde kullanılabilir ve simple present tense’e benzer şekilde geleceğe işaret edebilir. Konuşmacının 2005 yılında mezun olacağını varsayalım ve ‘After I have graduated=After (the year) 2005’ eşitliğini kuralım ve aşağıdaki örneği tekrar inceleyelim: After 2005, I have started to work for a well-known multi-national company. Şimdi de ana cümleyi irdeleyelim: 1. Hatalı kullanılan have started eylemi, yerini future tense’e (will start) bırakmalıdır. 2. Ya da cümle geçmişi anlatıyorsa, zamanların baştan aşağı değişmesi gerekmektedir: After I had graduated, I started to work for a well-known multi-national company. Zira, present perfect tense’in zamandan muaf olduğunu ve kesin saat ve tarihe işaret eden zaman zarflarıyla kullanılmadığını biliyoruz, *Tense bilgisinin gerekmediği gramer sorusu hemen hemen yok gibidir. Bu nedenle, genel tense uyumundan ve bağlaçlarda tense geçişinden (olayların birbirini izleyiş sırasına göre zaman çekimi) mutlaka haberdar olmalısınız. Örneğin, bir ana cümle + bağlaç + yan cümle formülünde, yan cümle past perfect çekimde olsun ve bizden bu cümlenin bağlacını bulmamız istensin. Seçenekler arasında bulunan sonuç bağlaçlarının (however, therefore, so, nevertheless vs.) doğru cevap çıkma ihtimalleri son derece zayıftır. Zira, past perfect tense iki geçmiş olaydan ilk gerçekleşeni (nedeni) anlatmak için kullanılır. Halbuki, sonuç bağlaçları, adı üzerinde, iki geçmiş olaydan ikincisine, yani sonuca işaret ederler. Aşağıda, bu formüle uygun bir soru verilmiştir: We ate all that we were offered at the dinner, .......... we hadn’t had anything to eat the whole day. A) for (=because) B) however C) therefore Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında, örnek sorunun doğru cevabı A seçeneğidir, *Zaman zarflarıyla ilgili bilginiz, ’Yesterday için simple past ve now için present continuous tense gerekir’ diyebilmekten daha ileri gitmelidir. Bazı tense’leri ya da modal fiilleri hatırlatan ipucu zarflarını bilmelisiniz.

Örneğin, before long (=soon) future tense’te kullanılır (We’ll know who the murderer is before long). Bir aktarım cümlesinde ise will yerini would’a bırakır (He said they would know who the murderer was before long), *Olumlu cümleye olumsuz anlam veren yet zaman zarfını da unutmamak gerekir. Bildiğiniz gibi yet, yaygın olarak present perfect çekimli olumsuz cümlelerde ya da soru cümlelerinde kullanılır: Has he arrived yet? I haven’t seen him yet. Ancak, aşağıdaki örneklerde yet olumlu bir cümleyi tek başına olumsuz yaparken, eylemin henüz gerçekleşmediğini, geciktiğini vurgular: He is yet to come! (Hala gelecek! Geleceğini söyledi ama daha ortada yok.) We have yet to hear from the Ministry. (Bakanlık’tan haber bekliyoruz/ Bakanlık’tan daha haber gelmedi; elimiz kolumuz bağlı.), *Fiilleri sadece ismen tanıyor ve hangi özel yapılarla ve zaman çekimleriyle birlikte kullanıldıklarını bilmiyorsanız, ÜDS sınavındaki başarınızı yok yere geciktirmiş ya da tehlikeye atmış olursunuz. Kimi fiillerin belirli zamanlarda (özellikle present continuous ya da present perfect) çekimleri ya hiç yoktur ya da çok nadirdir. Çoğunluğunu duyu/duygu fiillerinin (understand, hope, own, owe=borçlu olmak, see, think vs.) oluşturduğu bu fiilleri tanımalısınız, *Kimi fiiller belirli bazı bağlaçların ilgi alanına girerler. Örneğin, bir bağlaç sorusunda act, behave, look, treat fiilleri varsa, akla ilk gelen as if=as though seçeneği olur. Benzer şekilde, ask, wonder ve doubt fiilleri de whether ile yaygın olarak kullanılırlar, She treats her cat as if it were her own child. He wondered whether his wife would recover from her illness, *Bazen anlamları birbirine çok benzeyen iki bağlaç yapısal özellikleriyle birbirinden ayrılır. Until (-e kadar) ve by the time (-e kadar) bağlaçları bu duruma verilebilecek güzel bir örnektir. Bu bağlaçların sadece Türkçe karşılıklarını bilerek soruyu cevaplamak mümkün değildir. Aşağıdaki iki cümleyi inceleyelim: 1. The meeting will be over by the time we get there. 2. We will stay here until we find a better hotel. Yukarıdaki örneklerde, eşanlamlı olduklarını düşünerek by the time yerine until ve until yerine by the time kullanalım. Bu takdirde, anlam değişecek ve cümleler, Türkçe çevirileri doğru gibi görünse de İngilizce açısından hata içereceklerdir: 1. Oraya varana kadar toplantı (sürekli) bitmiş olacak. 2. Daha iyi bir otel bulana kadar (bir defaya mahsus/bir an için) burada kalacağız. Örnek cümlelerin çevirisinden de anlaşılacağı üzere, by the time bir eylemin belli bir tarihe/saate kadar sadece bir kez gerçekleşeceğine işaret ederken (I’ll be back by six o’clock), until o eylemin devam edeceğini anlatır (I’ll wait for you until six o’clock). Bu nedenle until’li bir yan cümle, bağlandığı ana cümlede wait, study gibi devamlılık gösteren fiiller ister. By the time kalıbının ana cümlesinde ise leave, come back, arrive gibi anlık fiillerin bulunması gerekir, *Gramer sorularında adayların gözden kaçırdıkları bir diğer önemli konu ise bağlaçlı cümlelerdeki punctuation marks, yani noktalama işaretleridir (virgül, noktalı virgül vs.). Örneğin therefore, however gibi sonuç bağlaçları (co-ordinating conjunctions), bağlandıkları ana cümleden noktalı virgül ile ayrılırlar. Bu kurala uyan ve uymayan bağlaçların iyi tanınması gerekir. Ayrıca, bağlaç sorularında birbirine paralel ya da zıt olan sıfatlara/zarflara da dikkat edilmelidir. Bu sayede sorunun çözümü kolaylaşır ve aynı anda birden fazla seçenek elenebilir. Aşağıdaki soruyu inceleyelim: A few of what the tribesmen narrated were soundly based on observation and experience; .........., most were fanciful stories which they seemed to have made up. A) because B) although C) however D) therefore

Burada noktalı virgül, virgül arasında yer alabilecek iki bağlaç vardır (1. however, 2. therefore). Bu bağlaçlardan zıtlık (a few x most) anlatan ilki (however) doğru cevaptır. Bu kurallardan haberdar olmayan bir aday, A, B ve D seçeneklerini gereksiz yere değerlendirmeye alacak (yani bu bağlaçların taşıdığı anlamı soru cümlesine yükleyip cümleyi tercüme etmeye çalışacak) ve bilmediği bir sürü kelime ve yapı arasında boğularak vaktini ve umudunu yitirecektir, *Karşılaştırma (comparison) cümleleri ve pekiştiriciler (intensifiers) gramer sorularının vazgeçilmez konularındandır. Nispeten kolay bir konu olmasına rağmen, birkaç basit kuralı bilmemek bu tür sorularda gereksiz hatalara ve puan kayıplarına neden olur. Örneği inceleyelim: The interview went .......... worse than I had expected. A) more B) far C) many D) much more Worse, badly zarfının ikinci derecesi (comparative degree) olduğundan kendi içinde –er eki taşır, yani more zarfına ihtiyaç duymaz. A seçeneği bu nedenle hatalıdır. Many, bir karşılaştırma cümlesinde sadece sayılabilen isimlerle birlikte pekiştirici olarak kullanılabilir (We have many more problems than you think we do.). Much tek başına pekiştirici görev üstlenebilir (The interview went much worse than I had expected.), ancak more bizi tekrar A seçeneğine götürüyor ve işi bozuyor. Far, ikinci derece sıfat ve zarflarla kullanılan bir pekiştirici olup yukarıda verilen örnek sorunun doğru cevabıdır (B seçeneği), *Far pekiştiricisini bilince, by far’ı öğrenmemek olmaz. By far, superlative degree için uyarıcı/hatırlatıcıdır. Bu pekiştiricinin kullanıldığı bir karşılaştırma sorusunda doğru cevap, the most, the best gibi en üstünlük derecesinde çekilmiş sıfat/zarf içeren bir seçenek olacaktır. Benzer şekilde, üçüncü derece sıfat/zarf içeren bir soruda pekiştirici bilgisi sınanıyorsa, by far diğer seçenekler arasından hemen öne çıkacaktır: Your son is by far the most difficult student I have ever had to teach. Yukarıda, gramer sorularında dikkat edilmesi gereken bazı incelikleri aktarmaya çalıştık. Şimdi dilerseniz, Deneme Sınavı’nın çözümlerine geçelim. Soru 1. We read continually about global warming .......... to virtually every significant weather event that .......... these days. A) having been linked / is occurring B) being linked / occurs C) to be linked / occurred D) linking / would ocur E) to have been linked / had occurred Çözüm 1. Doğru cevap: B. İndirgeme (reduction) ve tense bilgisini aynı anda sınayan bir soru. A seçeneğinin ikinci kısmındaki is occurring, sorunun sonunda yer alan these days zaman zarfı ile uyuşuyor. Ancak, birinci kısımdaki having been linked indirgemesi geçmişi anlattığı için hem soru girişindeki continually, hem de these days zaman zarfları ile tezat oluşturuyor. Çünkü bu indirgemenin çıkış noktası çoğunlukla past perfect tense'tir. Örneği inceleyelim: Having been refused access to her children, the mother had to go to court. (Çocuklarını görmesine izin verilmediği için anne mahkemeye başvurmak zorunda kaldı.) İndirgenmiş kısmın tam açınımı aşağıdaki gibidir: As she had been refused... Görüldüğü gibi, A seçeneği, taşıdığı past perfect orijinli indirgeme nedeniyle yanlış cevaptır. B seçeneğindeki being linked indirgemesinin continuous bir tense'e ait olduğu belli. Buna göre, sorunun açınımı aşağıdaki gibi düşünülebilir: We read continually about global warming which is being linked...

Seçeneğin ikinci kısmında bulunan occurs simple present çekilmiştir. Bu, ilk bakışta these days zaman zarfıyla tezat oluşturan bir seçim gibi görünüyor. Ancak, occur fiili taşıdığı anlam gereği (meydana gelmek, oluşmak, ortaya çıkmak) genellikle simple present çekim alır. Bu nedenle, doğru cevap B seçeneğidir. C seçeneğinde to be linked (to be V3) indirgemesi en yaygın olarak aşağıdaki ifadelerden sonra kullanılır: *Üçüncü dereceden bir sıfat (en üstünlük derecesi): He was the youngest officer who was awarded a medal for bravery. He was the youngest officer to be awarded a medal for bravery. *The only ifadesi: She was the only journalist who was allowed access to the bilateral talks (ikili görüşmeler). She was the only journalist to be allowed access to the bilateral talks. *The first, the second, the last gibi sıra sayı sıfatları: Neil Alden Armstrong was the first human who set foot on the moon. Neil Alden Armstrong was the first human to set foot on the moon. (Hatırlatma: Örnekte aktif fiil kullanıldığı için indirgeme to V1 şeklinde gerçekleşti.) C seçeneğinde ayrıca zaman uyuşmazlığı var: these days zaman zarfı ve simple past çekimli occurred fiili. D seçeneğinde indirgeme aktif. Bize pasif lazım. Çünkü aktif bir fiil kendisinden sonra büyük çoğunlukla nesne alır. Soruda ise link fiilini nesne takip etmiyor. Örneği inceleyelim: The study links liver cancer (=nesne) with the hepatitis B virus. Liver cancer is linked (Nesne yok!) to the hepatitis B virus. D seçeneğindeki would occur kipi (modal verb) ise daha ziyade şart (if clause) ya da aktarım (reported speech) cümlelerinde karşımıza çıkar. Burada kullanılması doğru değil. E seçeneği için C'nin açıklamasına geri dönmek gerek. Ayrıca, buradaki to have been linked indirgemesi (past participle) geçmişi anlatıyor. Bu da cümlenin gelişine aykırı. Paper is known to have been invented by Egyptians. Yukarıdaki örnekte to have been+V3 kullanımı yerindedir, çünkü kağıdın Mısırlılar tarafından bulunuşu geçmişte kalmış bir olaydır. Soru 2. If the discovery .........., it .......... speculation that the Galaxy is teeming with life. A) had been confirmed / would fuel B) will be confirmed / will have fuelled C) is confirmed / will fuel D) has been confirmed / has fuelled E) was confirmed / would have fuelled Çözüm 2. Doğru cevap: C. Düzenli bir if'li cümle sorusu. Önce şart cümlelerinin üç ayrı tipinde yan cümle ve ana cümle arasındaki tense ve model fiil (kip) ilişkisini hatırlayalım: Tip 1 If (yan cümle) + simple present / present continuous / present perfect (nadir) can / should / must / have to / am-is-are to + V1 (ana cümle) + simple future / simple present / future continuous / can / may / should / must Tip 2 If (yan cümle) + simple past / past continuous / could / had to / was-were to + V1

(ana cümle) + would / could / might / would be + Ving / would have to Tip 3 If (yan cümle) + past perfect / past perfect continuous / could have +V3 (nadir) / had had to / should have + V3 (çok nadir) (ana cümle) + would/could/might + have + V3 / would have been + Ving / would have had to A seçeneği 3/2 (Üçe iki şeklinde okuyunuz!) bir if'li cümle için uygun düşebilecek özel bir durum. Bu tür bir şart cümlesinde, ana cümle now, nowadays, today gibi şimdiki zamana ait bir zarf içerir. Örneğin: If you had listened (3. tip) to your doctor, you wouldn't be suffering (2. tip) from ulcer now. B seçeneğinde, if'li yan cümle için simple future tense kullanımı hatalı. Ayrıca, ana cümle için future perfect kullanılmış. Bu zamanı, neredeyse hep by the time kalıbı içerisinde gördüğümüzü hatırlayacaksınız. Örneğin: By the time the ambulance arrives, the casualty (kazazede) will have already died. C: Doğru cevap C seçeneği, 1. tip şart cümleleri için uygun bir tense ikilisi taşıyor. Sorunun ana cümlesindeki (is teeming) şimdiki zaman çekimi, bu seçimin doğru olduğunu gösteriyor. D seçeneğinin birinci kısmında bulunan present perfect'in şart cümlelerinde kullanımı yaygın değildir. a. If you live in an area for ten years, you will know many people. b. If you have lived in this area for ten years, you should have known many people by now. İlk örnekte (a), her zaman mümkün olabilecek bir durumdan söz ediliyor: Bir semtte on yıl oturursanız, orada bir çok insan tanırsınız. İkinci örnekte (b) ise şu an söz konusu olan özel bir durum var: Eğer bu semtte on yıldır oturuyorsanız (gerçekten öyleyse), şimdiye kadar bir çok insanı tanımış olmalıydınız. Bu durumun genel bir gerçek olmadığı açık. İşte bu nedenle, present perfect çekim (a) örneğine değil, (b) örneğine uygun düşer. D seçeneğinin ikinci yakasında yine bir present perfect çekim var. Bu ve diğer gerçek zamanlar (simple past, past perfect, present continuous vs.), varsayımların, tahminlerin ya da kurguların anlatıldığı if'li cümlelerin ana cümle kısmında yer almazlar. E seçeneği 2/3 (İkiye üç şeklinde okuyunuz!) düzensiz bir if'li cümle. Bu tür bir şart cümlesi, present time'da değişmeden kalan bir durumun kurgusu için kullanılır. Örneği inceleyelim: If you weren't (2. tip) so lazy, you would have pased (3. tip) the exam easily. (Gerçek durum: You are lazy. You failed the exam.) Örnekte, tembellik kalıcı bir durum ya da kişinin değişmez karakter özelliği olarak görüldüğü için 2. tipe uygun çekim yapılmış. Ancak, sınavdaki başarısızlık artık geçmişte kalmış ve geri dönüşü olmayan (irreversible) bir durum. Soru 3. Often the need to clean up the atmosphere .......... through major environmental disasters of which the London smog of 1952 still .......... a prime example. A) was realised / remains B) has been realised / remained C) would be realised / would remain D) was being realised / will remain E) had been realised / has remained

3. Doğru cevap: A. Biraz karışık bir tense sorusu. Çözümü dikkat gerektiriyor. A seçeneğinin ilk kısmındaki simple past, often zarfı ile ilk bakışta tezat, çünkü bu zaman zarfını çoğunluk simple present çekilmiş cümlelerde görmüşüzdür. Ancak simple past, often ve benzeri sıklık zarfları ile de kullanılabilir. During my university years, I often spent the weekends with my family. Bu tür sorularda, adayların düştüğü diğer bir yanılgı ise simple past tense için mutlaka bir zaman zarfı aramaları (yesterday, two years ago vs.) ve bu tür bir zarfın yokluğu halinde simple past taşıyan seçeneklere şans tanımamaları. Bir zaman zarfı belli bir tense'e ait ipucu verir ama o tense, herhangi bir zaman zarfı olmadan da kullanılabilir: This house belonged to us, but we sold it. The Nato summit (zirve) held in Istanbul caused a lot of turmoil (kargaşa). A seçeneğinin ikinci kısmında geniş zaman var. Bu zaman, still zarfı ile uyumlu. Ancak, hem 1952 ifadesiyle, hem de cümle girişindeki simple past çekim ile uyumsuz. Bunu kısaca açıklamamız gerekiyor: a. Soruda bulunan sıfat cümlesinin tense açısından ana cümleye bire bir uyumlu olması gerekmez: These are the questions of the exam which I failed last year. b. Soruda, 1952 Londra sanayi sisinin (London smog of 1952) hala önemli bir örnek (ibret!) olma özelliğini koruduğu anlatılmış. Önemli not: Often ve sometimes sıklık zarfları cümle başında bulunabilir. Ancak, genel olarak zaman zarfları (always, usually, never vs.) ana fiilden önce kullanılır. Never, cümle başında devrik biçimiyle de karşımıza çıkabilir: Never have I seen such a beautiful scenery (manzara). Bu açıklamalara göre, A seçeneği doğru cevaptır. B seçeneğindeki iki tense'in (present perfect - simple past) çoğunluk since bağlacı ile bir araya geldiğini hatırlayalım. We have had plenty of bad news from Iraq since it was invaded by the US troops. Bu kuralın bozulduğu durumlar da vardır. Ancak, often zarfını cümle başında gördüğünüzde present perfect tense'e değil, simple present ya da simple past'a şans tanıyınız. Often we play football at the weekends. We have often played football this summer. C seçeneğinin iki yakasında da would kipi var. Bu, Bülent Ecevit ile Deniz Baykal'ın yan yana gelmesi gibi bir durum, yani mümkün değil. D: Realise fiili farkına varmak anlamında continuous tense'lerde çekilmez. Bunu takip eden future tense uyumsuzluğu da cabası. E: Past perfect tense, simple past geçiş olmadan kullanılamaz. Bu nedenle, past perfect ve present perfect arasında sadece isim benzerliği olup akrabalık söz konusu değildir. I felt too tired that morning. Because I hadn't had enough sleep the night before. Soru 4. During the past 40 years, hydroponic farming .......... considerably in a number of areas where temperatures are too extreme for ordinary agriculture. A) had progressed B) has progressed C) progresses D) would have progressed

E) is progressing Çözüm 4. Doğru cevap: B. Çok kolay bir tense sorusu. Kurtarma sorusu da diyebilirsiniz. Soru girişinde bulunan during the past 40 years zaman zarfı, bizi, hiçbir kuşkuya yer bırakmadan present perfect'e götürüyor. 3. Kelime soruları için ortak açıklama ve çözüm teknikleri (5, 6, 10, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21. sorular) Kelime (isim, sıfat, zarf, fiil, edat [in, on, under vs.] ve phrasal verb [turn down, take up vs. ]) sorularını cevaplayabilmek için önce soru cümlesini iyi anlamak gerekiyor. İş bununla da bitmiyor: Seçeneklerde verilen kelimeleri de (isim, edat, phrasal verb vs.) anlamları ve görevleri açısından iyi tanımak gerekiyor. Bunların hepsini bilmeniz tabii ki mümkün değil ama bazı ipuçlarına dikkat ederek bu sorulardan hiç değilse bir kaçını çözebilmelisiniz. *Bazı fiil, sıfat ya da isimler belirli edat (cope with=üstesinden gelmek) ya da edat gruplarıyla (put up with=katlanmak) birlikte bulunur. Bu ikili ya da üçlü ifadelerden yaygın kullanılanları bilmek sizi, saniyeler içerisinde doğru cevaba götürür. Bazen, bir paragraf tamamlama ya da metin inceleme sorusundan bir puan alabilmek için ne kadar uğraşmak gerektiğini hatırlarsanız, aşağıda örneklerini verdiğimiz kimi ikili ya da üçlü ifadeleri ezberlemenin önemi daha da iyi anlaşılır. Örnekler, önceki yıllarda yapılan ÜDS/KPDS sınavlarından alınmıştır. Fiil + (bir ya da birden fazla) edat deal with appoint to (atamak) apply to (uygulamak) find out bring up (yetiştirmek) bring about (ortaya çıkarmak) depend on confer on (ödül vs. vermek) research into take into (account) stand up against (karşı durmak) Sıfat + edat crucial/vital/essential to vulnerable/susceptible to (savunmasız) different from İsim + edat / Edat + isim impact on on display Bazı sık kullanılan ikililer maintenance and repair hardly surprising use increasingly *Bazı kelime sorularında boşluktan sonra tarih, toplam süre ya da miktar belirten bir ifade varsa, seçenekler arasındaki roughly/exactly gibi yaklaşık bir değer ya da kesinlik anlatan sıfat ve zarflara şans tanıyınız:

It is roughly two decades (on yıl) since AIDS caught the public’s attention, *Bazen soruda kullanılan bir bağlaç, boşluğu dolduracak kelime hakkında önemli bir ipucu verir. Aşağıdaki formülleri ve örnekleri inceleyelim (Bu açıklamalar asgari düzeyde kelime bilgisi esas alınarak hazırlanmıştır): Formül 1: olumlu ifade + zıtlık (although, however vs.) + olumsuz ifade Soru: A few people enjoyed the exhibition, but the majority were clearly .......... . A) favourable B) admirable C) impartial D) disappointed E) relieved Doğru cevap enjoy fiilinin zıttı olan D seçeneğidir. Soru enjoyed (olumlu ifade) ile başlamış ve but zıtlık bağlacı ile devam etmiş. D seçeneği taşıdığı olumsuz anlam nedeniyle hemen öne çıkıyor. C ve E seçeneklerinde verilen kelimeleri bilmeseniz de, A (favourable=elverişli) ve B (admirable=takdire değer) seçeneğinin doğru cevap olmadığı kesin. Bu nedenle, A ve B seçenekleri ile hiç vakit kaybetmemelisiniz. Formül 2: olumlu ifade + ekleme (and, besides vs.) + olumlu ifade ya da; olumsuz ifade + ekleme (and, besides vs.) + olumsuz ifade Soru: In rural areas of developing countries, women are often underfed, and they are also .......... . A) overworked B) rewarded C) nourished D) praised E) rehabilitated Doğru cevap A seçeneğidir: underfed (olumsuz) + and + overworked (olumsuz). Soruda kırsal bölgede ve gelişmekte olan/gelişmemiş ülkelerde yaşayan kadınlardan söz ediyor. Bu kadınların hakkında herhalde olumsuz konuşulmuş: underfed, taşıdığı under- önekinden ötürü bu olumsuzluğu teyit eder nitelikte (underdog=ezilen kişi, underrate=az değer vermek). A seçeneğinden çok emin olamasanız da B (be rewarded=ödüllendirilmek) ve D’yi (be praised=övülmek) değerlendirme dışı bırakmalı ve dikkatinizi A, C, E üzerinde yoğunlaştırmalısınız. Meraklısına not: Developing ya da underdeveloped sıfatları hem gelişmekte olan, hem de gelişmemiş ülkeler için ortak olarak kullanılır. Yani, İngilizler ve Amerikalılar için iki tür ülke vardır: developed=gelişmiş ve developing ya da underdeveloped= gelişmekte olan ya da gelişmemiş. Soru 5. Dust and other particles suspended in the atmosphere come in a bewildering range of sizes, .......... minuscule particles of partially burned fuel .......... relatively massive grains of pollen. A) with / from B) of / over C) from / to D) at / by E) into / of Çözüm 5. Doğru cevap: C. Bir edat sorusu. Range fiilinin from-to edat ikilisiyle birlikte kullanıldığını hatırlamak işi kolaylaştırıyor. In this shop computers range in price from $ 100 to $ 3000. (Bu dükkanda bilgisayar fiyatları 100 dolardan 3000 dolara kadar değişiyor.) Soru 6. Once chemists had developed techniques to peer .......... the heart of chemical reactions, they opened .......... a whole new world for study. A) for / on B) up / in

C) at / with D) into / up E) in / for Çözüm 6. Doğru cevap: D. Bir phrasal verb sorusu. peer into: to look with effort into (something) peer at: to look closely at something or someone open up: ufuk açmak That chance meeting opened up new possibilities for me. open on/onto: -e açılmak The window opens onto a beautiful view of the Marmara Sea. Soru 7. .......... photographers require short exposures to capture fast moving objects, chemists need short laser pulses to study rapid reactions. A) In contrast B) In spite of C) In case D) Since E) Just as Çözüm 7. Doğru cevap: E. Bilenle bilmeyeni ayıran bağlaç sorularına gelmiş bulunuyoruz. A: In contrast (zıddına, aksine), sentence connector türü bir bağlaçtır ve iki cümle ortasında kullanılır. İki cümlenin başında yer alması isteniyorsa to/with edatı + isim/isim cümlesi gerekir. Örnekleri inceleyelim: İki cümle ortasında: Our system seems very old-fashioned. In contrast, theirs is up-to-date. Cümle başında 1: In contrast with their system (isim), ours seems very old-fashioned. Cümle başında 2: In contrast to what he promised (isim cümlesi), he gave the job to someone else. B: In spite of kendisinden sonra isim ya da isim cümlesi ister. Soru girişi ise bir tam cümledir. In spite of his illness, he didn't miss the class. Eğer in spite of bağlacı, the fact that eki ile birlikte verilmiş olsaydı, o zaman bir tam cümleye bağlanabilirdi: In spite of the fact that he was ill, he didn't miss the class. C: Tedbir + in case + tehlike. Soru cümlesinde ne tehlike, ne de tedbir görünüyor. I always use two alarm clocks in case one of them doesn't go off. I will buy some more bread for dinner in case an unexpected guest should turn up. D: Since'in bildiğimiz iki görevi var: 1. Since (-den beri) I got married, I have been working in two jobs. (since + simple past -> ana cümlede present perfect/present perfect continuous) 2. Since (=Because) I have lost my job, I feel down and upset. Soru cümlesindeki tense ilişkisi, since bağlacının birinci görevinde kullanılmasına izin vermiyor. Ayrıca, soru cümlesinin anlamına kabaca bakarsak bunun, neden-sonuç ilişkisine değil, bir benzetme ya da karşılaştırmaya işaret ettiğini görebiliriz: photographers-chemists; short exposures-short laser pulses; fast-rapid.

E: Since'e benzer şekilde just as'in de iki görevi var: 1. Just as (=While) I was leaving work, some people came to deliver goods (mal, yük). 2. We are scared of mice just as (benzetme) they are of us. (Biz farelerden nasıl korkuyorsak, onlar da bizden korkarlar.) Just as people need nourishment (gıda) to give them energy, computers rely on (bağlı olmak) electricity to perform their duties. Soru cümlesinde yer alan ve D seçeneğinin sonunda sözünü ettiğimiz benzetme, just as bağlacının ilgi alanına giriyor. Bu nedenle doğru cevap E seçeneğidir. Soru 8. According to neo-Darwinism, .......... mutation is recognised as the ultimate source of genetic variation, natural selection is given the dominant role in shaping the genetic make-up of populations. A) however B) although C) whether D) before E) unless Çözüm 8. Doğru cevap: B. Sınavın ikinci bağlaç sorusu. Birbirine yakın anlam taşıyan iki seçenekten biri doğru cevap olarak verilmiş. Buradaki bağlaçlar önceki soruda karşılaştıklarımızdan farklı. Maazallah, cümlenin anlamından hareket edip de soruyu çözelim dersek, yandık ki ne yandık! A (however:zıt-sonuç) ve B (although:zıt-neden) seçeneklerinde, anlamca birbirlerine yakın sayılabilecek iki bağlaç var. Ancak, however zıt-sonuç bağlacı görevinde kullanılıyorsa, bağladığı iki cümlenin başında değil, ortasında bulunur. She was feeling unwell. However, she didn't miss the meeting. (Cümle şu şekilde de yazılabilir: She was feeling unwell; however, she didn't miss the meeting.) Örnekte although, however ile pekala yer değiştirebilirmiş gibi görünüyor. Ancak, bu durumda anlam bozulacaktır: She was feeling unwell although she didn't miss the meeting. (Toplantıyı kaçırmamasına rağmen kendisini kötü hissediyordu.) Doğru cümle kuruluşu aşağıdaki gibi olmalıydı: Although she was feeling unwell, she didn't miss the meeting. (Kendisini kötü hissetmesine rağmen toplantıyı kaçırmadı.) Although bağlacı iki cümlenin ortasında da kullanılabilir. Ancak bu durumda, although bağlı bulunduğu cümle ile birlikte yer değiştirmelidir: She didn't miss the meeting although she was feeling unwell. Soru cümlesinin başında yer alan According to ... ifadesi bir bağımsız cümle değil, sadece bir edattır. Kendisini izleyen bağlaç açısından herhangi bir önem taşımadığı için yok sayılmalıdır. Dolayısıyla, A seçeneğindeki however'ın kendisinden önceki değil, sonraki iki cümleyi bağlaması istenmektedir. Bu da, bir istisna hariç, mümkün değildir: however + sıfat/zarf. Örneği inceleyelim: However (No matter how) good his intentions may be, be cautious (temkinli, dikkatli) of him, and do not support him unconditionally (kayıtsız şartsız). Ne kadar iyi niyetli olsa da, ... Bu görevde kullanıldığı zaman however, no matter how ile yer değiştirebilir. B: Soru cümlesinde iki farklı nesne için aynı anlama gelebilecek sıfatlar kullanılmış: mutation için ultimate (nihai, en son, en üstün) ve natural selection için dominant. Bu durum, although için uygun bir ortam yaratıyor.

Although Brazilians have the best footballers in the world, Turks are unrivalled (rakipsiz) in marksmanship (atıcılık). Although bağlacının yukarıda açıkladığımız özelliğini hatırlamak ve bunu soruda fark edip doğru cevabın B olduğunu anlamak kolay değil. Bu nedenle biz, cümlenin anlamına bağlı kalmadan, diğer seçenekleri de yapısal özellikleri açısından irdelemeye devam edeceğiz. C: Whether iki tam cümlenin başında yer alıyorsa, zıt neden bağlacı görevindedir. 1. Whether you leave today or not / or stay till tomorrow morning, you will have to pay the same amount of money for the hotel room. (İster bugün ayrılın, ister yarın sabaha kadar kalın, ...) 2. Whether we go by bus or by train, it will take us 6 hours to get to Ankara. Bu görevdeyken, whether bağlacı, 1. örnekte olduğu gibi or not ya da or + ikinci sırada tercih edilen eylem'le birlikte karşımıza çıkar: Whether you like it or not / or hate it, ... (İster beğen, ister beğenme / ister nefret et, ...) Whether bağlacı, ayrıca, whether + tam cümle (= özne) + yüklem + tümleç formülüne uygun bir cümle yapısı içinde de karşımıza çıkabilir. Bu tür bir yapıya noun clause, isim cümlesi dendiğini hatırlayacaksınız. Whether he is on our side is uncertain at the moment. Whether he is on our side (özne) + is (yüklem) + uncertain... (tümleç) Bizim tarafımızda olup olmadığı henüz belli değil. Soru cümlesindeki yapı yukarıdaki örneklerin hiçbirisine benzemiyor. D: Before bağlacı sorudaki iki present cümleyi bağlamak için pekala kullanılabilir. Ancak, soruda çok özel iki durumdan söz edilmiş. Before ve benzeri zaman bağlaçları hem yan, hem de ana cümlesi geniş zaman çekimli bir birleşik cümlede kullanılıyorlarsa, özel durumlardan ziyade, genel gerçeklere, alışkanlıklara vs. işaret ederler. Bu, kesin bir kural olmamakla birlikte, sınavın tarzı gereği sıkça karşılaştığımız bir durumdur. We see a lightning (yıldırım) before we hear its noise. Before I have breakfast, I always feed my cat. E seçeneğinde unless=if not (-medikçe/-madıkça) bağlacı var. Bu bağlaç, genellikle ana cümlede olumsuzluk ekleri ister: will not, cannot, may not, should not vs. Soru cümlesi, unless bağlacını çağrıştıracak hiçbir unsur taşımıyor. Unless you find a better one, you should not quit (ayrılmak, bırakmak) your job. Soru 9. Networks without controlled access can .......... ensure the security or privacy of stored data, .......... keep network resources from being exploited by “hackers”. A) neither / nor B) so / as C) only / but D) rather / than E) also / but Çözüm 9. Doğru cevap: A. Neither/nor ikilisi sınavda sıkça sorulan bir bağlaç. A: Soru cümlesinde verilen without edatı olumsuz yapıya işaret ediyor. Gerçi cümlenin devamında kullanılan or bağlacı ilk bakışta duraksamamıza neden oluyor, ama burada herhangi bir hata yok. Çünkü yokluğuna işaret edilen üçüncü bir nesne varsa, or, neither/nor ikilisine yardımcı olmak için göreve çağrılır: Neither the place of the restaurant nor the meals or drinks served were suitable for such an occasion.

Ne restoranın yeri, ne de sunulan yemek ve içkiler böyle bir kutlama/özel gün için uygundu. The patient can neither see or hear, nor breathe properly. B: So/as ikilisi iki farklı yapıyı akla getiriyor: 1. I talked to him so as to (=in order to) persuade him to help us. (Amaç bağlacı görevinde kullanılmış.) 2. She is not so clever as you think. (1. derece sıfat karşılaştırması. As ... as hem olumlu hem olumsuz cümlelerde kullanılırken so ... as'in kullanımı olumsuz cümlelerle sınırlıdır.) Bu örneklere göre, B seçeneğindeki so/as ikilisi ne amaç anlatmak için, ne de sıfat karşılaştırmak için kullanılmış olabilir. Çünkü amaç anlatırken so/as ikilisinin arasına başka hiçbir kelime girmiyor. Karşılaştırma yapılıyorsa, cümle olumsuz ek alıyor ve ikilinin arasında bir sıfat bulunuyor. C seçeneği not only/but also (correlative conjunction) bağlacına benzetilmeye çalışılmış. Ancak, only/but şeklinde bir bağlaç yok. Not only is she beautiful, but she is also very kind-hearted. (Cümlenin düz hali: She is not only beautiful, but she is also very kind-hearted.) D seçeneğinin hatasını rather than'li birkaç örnekle gösterelim: We stayed home and watched TV rather than go out in the rain. We were discouraged, rather than encouraged, by her words. Örneklerden de anlaşılacağı üzere, rather than ikilisi çoğunlukla bir arada kullanılır. Soru cümlesi iki ayrı boşluk içerdiği için rather than'in ayrılması gerekiyor. Bu, would rather kalıbında mümkün olabilir: I would rather die than marry him. She would rather keep on telling her same old stories than listen to anything new from others. E: Bu seçenekte, not only/but also ikilisine benzetme var ama ortada bağlaç yok. (Bkz. C seçeneği) Soru 10. The research team was relieved to learn that the results of the experiment were in .......... their expectations. A) competition with B) place of C) favour of D) excess of E) accord with Çözüm 10. Doğru cevap: E. Soruda, prepositional phrase olarak adlandırabileceğimiz ve sıkça kullanılan edat + isim türünden seçenekler var. Bu phrase'lerin hepsi de kendilerinden önce in edatı alırlar. A: in competition with: (birisi) ile rekabet halinde We are in competition with several other companies for the contract. B: in place of: (birisinin/bir şeyin) yerine, instead of The chairman was ill, so I spoke in place of him/in his place. C: in favour of: lehine, lehte There were 345 votes in favour of the motion (önerge) and 65 against. D: in excess of: (bir şey)-den fazla, (bir şey)-i aşan We were driving at speeds in excess of 100 km. E: in accord with: (bir şey)-e uygun, in agreement with The decision taken by the subcommittee is not in accord with the policy of the main committee.

Soru 11. Any magnet, whether it is in the shape of a bar or a horseshoe, has two ends, called poles, .......... the magnetic effect is strongest. A) which B) what C) how D) where E) that Çözüm 11. Doğru cevap: D. Soru, relative clause (sıfat cümlesi) bilgisini sınıyor. A: Sorudaki poles kelimesinden sonra virgül olmasaydı which=that deyip iki seçenekten aynı anda kurtulmak mümkündü. Ancak, virgülden sonra that ilgi zamirinin kullanılmaması sadece E seçeneğini elememizi sağlıyor. Diğer ilgi zamiri which'i irdelemek zorundayız. Eğer doğru cevap A olsaydı, bu taktirde poles ismini izleyen cümlede which, poles yerine geçmiş olurdu. Which ile başlayan bu sıfat cümlesini aşağıya tekrar yazıp, daha sonra bunu bir bağımsız cümle olarak düşünelim: ..., which the magnetic effect is strongest. The magnetic effect is strongest poles. (Manyetik etki kutuplar güçlüdür.) Bir hata olduğu açık. Doğrusu şöyle olmalıydı: The magnetic effect is strongest at the poles. (Manyetik etki kutuplarda güçlüdür.) O halde, sadece which ilgi zamiri yetmiyor; at which ya da where gerekiyor ki bu da doğru cevap olan D seçeneğinde verilmiş. ..., where (at the poles) the magnetic effect is strongest. B seçeneğindeki what, sıfat cümlesinde ilgi zamiri olarak kullanılmış. Kendisinden önce ne virgül, ne de isim ister. Çünkü what o ismin yerine geçer, onu içinde barındırır: 1. He gave me what (=the thing that) I wanted. 2. You have what (=the thing that) I need. Birinci örnek cümledeki adamın bana verdiği şey bir kitap olsun. Bu durumda, aşağıdaki birinci cümle kuruluşu yanlış, ikincisi doğru olacaktır: 1. He gave me the book what I wanted. 2. He gave me the book that I wanted. C: How bir isim cümlesi bağlantı elemanıdır (subordinating conjunction). Ana cümleden virgülle ayrılması hatalıdır. Ayrıca, bu elemanın kullanılabilmesi için ana cümlede kimi fiil ya da sıfatların bulunması gerekir: wonder, ask, teach, learn, know, want to know, see (anlamak) surprised, amazed (hayret etmek), puzzled/confused (şaşırmak, kafası karışmak) I don't see how you can expect me to lend you any more money while you still owe me £100. Her father taught her how to drive. D: Bkz. A seçeneğinin açıklaması. E: İlgi zamiri that, non-defining relative clause'da (tanımlayıcı olmayan sıfat cümlesi) kullanılmaz. Dünya üzerinde iki kutup vardır ve bunların da tanıma ihtiyacı yoktur. That ilgi zamirinin kullanılabileceği ve kullanılamayacağı birkaç örnek verelim: 1. Konuşmacı: -Have you got a grammar book that (ya da which) is easy to study? 2. Konuşmacı: -I can recommend 'English Grammar in Use', which is easy to study? Önerisine başvurulan ikinci konuşmacı, 'English Grammar in Use' özel bir kitap ismi olduğu ve tanıma ihtiyaç duymadığı için bu ismin yerine that ilgi zamiri kullanmamıştır. Ayrıca, konuşma kayda

geçirilirken kitap ismi yerine kullanılan 'English Grammar in Use' ile which ilgi zamiri arasında virgül bulunması kuralına uyulmuştur. 1. I have a brother who/that works as an architect. 2. I have a brother, who works as an architect. 1. örnekte, konuşmacının birden fazla (en az iki ya da daha fazla) erkek kardeşi olduğu anlaşılıyor. Zira, virgül kullanılmamış. Konuşmacı, başka mesleklerde çalışan kardeşlerini ayırarak, mimar olanı tanımlamak istiyor. 2. örnekte ise, virgülden ötürü konuşmacının tek bir erkek kardeşi olduğu ve bu özel durumdan ötürü onu tanımlamaya ihtiyaç duymadığı anlaşılıyor. Meraklısına not: Soruda, strongest, the artikeli olmaksızın karşımıza çıkmıştı. Informal bir üslup ile konuşur ya da yazarken en üstünlük derecesine ait the artikeli kullanılmayabilir. -Hey boys, which of you is (the) strongest? Aşağıdaki örneklerde ise the artikelinin kullanımı hatalıdır, çünkü şarap ya da insan yine kendisiyle karşılaştırılmıştır. Yani, üyelerinden herhangi birine en üstünlük derecesi verebileceğimiz herhangi bir grup söz konusu değildir. -This wine is best when served at 16º C. -He's worst when he drinks. Soru 12. .......... what is generally assumed, the number of animals remaining in a threatened species may actually rise as it approaches the brink of extinction. A) In view of B) Contrary to C) Surprisingly enough D) Needless to say E) Due to Çözüm 12. Doğru cevap: B. Soruda iki adet (C, D) yorum girişi, ve üç adet (A, B, E) bağlaç var. Sırasıyla inceleyelim. A: In view of, (nedeniyle, [bir durum] karşısında, [bir durumu] göz önüne alırsak) ve due to eşanlamlıdırlar. Bir soruda aynı anda iki seçenek birden doğru cevap olamayacağından A ve E seçenekleri değerlendirmeye alınmamalıdır. In view of/Due to the high cost of living (geçim zorluğu), it is not surprising that crime (suç) is on the increase. B: Contrary to=In contrast to aksine anlamında bir bağlaçtır ve isim cümlesine bağlanır. (Bkz. 7. sorunun çözümü) C: Surprisingly enough: It is very surprising that ... Surprisingly enough, the leading (iktidar) party lost the elections. Örnekten de anlayabileceğiniz gibi, bu yorum girişinden sonra, sorudakine benzer bir isim cümlesine (what is generally assumed) yer yok. Yorum girişini doğrudan ana cümle izlemeliydi. İsim cümlesini çıkartarak soruyu şöyle kurmak mümkün olabilirdi: Surprisingly enough, the number of animals .. may actually rise... D: needless to say: söylemeye gerek yok ki Aşağıdaki örnekten anlaşılacağı üzere, C seçeneğiyle ilgili yaptığımız açıklama bu ifade için de geçerlidir. Needless to say, AIDS is still a menace (engel) to human beings all over the world. E: Bkz. A seçeneğinin açıklaması. Soru 13. The .......... of bromine in the Dead Sea water is 100 times that in the ocean.

A) extraction B) concentration C) composition D) complexity E) sufficiency Çözüm 13. Doğru cevap: B. Kelime sorusu. Yapılabilecek fazla bir açıklama yok. Gramer bilgisi açısından sorudaki that zamirinin the concentration of bromine isim tamlamasına karşılık geldiğine dikkat ediniz. A: extraction: (özünü) çıkarma, ekstrakte etme olive oil extraction process (zeytinyağı elde etme, çıkarma işlemi) B: concentration: bir maddenin genellikle bir başka sıvı madde içindeki miktarı, toplanma high mercury concentrations in the water concentration camp: esir/toplama kampı C: composition: bileşim, terkip study the exact composition of soil D: complexity: zorluk, karmaşıklık a problem of great complexity E: sufficiency (of/in): yeterlilik When foods from different plant sources are eaten together, deficiency (eksiklik) in one is compensated for by sufficiency in another. Soru 14. With a gestation period of six months, bats are the slowest reproducing mammal for their size and therefore especially .......... to extinction. A) applicable B) reliable C) variable D) sizeable E) vulnerable Çözüm 14. Doğru cevap: E. A: applicable: uygulanabilir This law is not applicable in this case. The World Bank is encouraging projects concerning new water systems and, where applicable, the construction of new dams. B: reliable: güvenilir This piece of information has been obtained from a reliable source. C: variable: (sıfat ve isim) değişken The weather in İstanbul is variable. Temperature was a variable in the experiment. (Deneyde, ısı değişken olarak alındı.) D: sizeable: oldukça büyük, considerable Akhisar is a sizeable town. E: vulnerable (to): savunmasız, tehlikelere açık

A baby is more vulnerable to infections. Elevated (yükseltilmiş) bridges and roads are vulnerable to earthquakes. Soru 15. Iodine remains a mysterious substance; and .........., the iodine in the sea is in a constant state of chemical change. A) comprehensively B) comparably C) conditionally D) apparently E) excessively Çözüm 15. Doğru cevap: D. A: comprehensively: geniş bir şekilde, tamamen, thoroughly a comprehensively illustrated (resimlendirilmiş) children's book Our report has been comprehensively rejected. B: comparably: karşılaştırılabilir (bir şekilde) comparably qualified (vasıfları olan) teachers C: conditionally: şarta bağlı/koşullu olarak The convict has been conditionally discharged (salıverilmek): he will not be punished unless he later commits a further offence (suç). D: apparently: öyle görünüyor/anlaşılıyor ki (Verdiğimiz bilgiden emin olmadığımız zaman kullanırız.) She didn't say a word to me other than 'yes' or 'no'. Apparently she didn't enjoy my company (arkadaşlık). E: excessively: aşırı bir şekilde, haddinden fazla bir şekilde He is drinking excessively. excessively high prices Soru 16. In the steel industry there has been a progressive increase in capital outlay; but fortunately this has been .......... by a fall in labour costs. A) accompanied B) conducted C) reinforced D) rejected E) engaged Çözüm 16. Doğru cevap: A. A: be accompanied by: (bir şey/birisi) ile birlikte olmak In his concert in London, Elton John was accompanied by George Michael. B: conduct: icra etmek, (resmi anlamda) yapmak The experiment was conducted in a well-known scientific institute. C: reinforce: güçlendirmek Concrete panels are usually reinforced with steel. D: reject: reddetmek, refuse His offer was rejected.

The government rejected the idea of a new high speed railway. E: engage (in): (bir işle) uğraşmak, (bir işe) karışmak He is said to have been engaged in the drug trade. (Uyuşturucu işine karıştığı söyleniyor.) be engaged (to): nişanlanmak Soru 17. The fuel used by ships and aircraft to bring food and drink to Britain .......... 4 million tonnes of CO2 emissions. A) bangs out B) deals with C) accounts for D) gets through E) spends up Çözüm 17. Doğru cevap: C. Bir phrasal verb sorusu. A: bang out: (düşük kaliteli bir malı) büyük miktarlarda üretmek, yüksek sesle (şarkı söylemek, bir müzik aleti çalmak) Many Chinese factories bang out the same product year after year. B: deal with: ile ilgilenmek, (bir konu) üzerinde çalışmak The physicist deals with magnetic fields in her article. C: account for: karşılık gelmek, (bir şeyin nedenini) açıklamak At one time (bir ara) Turkey's exports to Iraq accounted for 25% of all its exports. His illness accounts for his absence from class. (Hastalığı okula gelmeyişini açıklıyor.) Deyim: There's no accounting for taste. (Zevkler ve renkler tartışılmaz.) D: get through: (bir zorluğu) aşmak, (bir sınavı) başarmak Does anybody know how to get through the ÜDS exam? E: be spent up: parasını harcayıp bitirmiş olmak I can't afford another book; I am spent up. Soru 18. Ideally, the production of any given commodity will be .......... at the point of minimum costs. A) found out B) brought up C) made over D) carried on E) looked for Çözüm 18. Doğru cevap: D. Sınavın 3. phrasal verb sorusu (6, 17, 18). A: find out: bulmak, ortaya çıkarmak B: bring up: (bir konuyu) gündeme getirmek, (çocuk) yetiştirmek Your suggestion will be brought up at the next meeting. C: make over: (bir şeyi) tekrar yapmak, remake, (bir mülkü birinin) üstüne yapmak ya da (bir mülkü) devretmek I'll make over this translation. There's something un-English in it. He made over the house to his wife.

D: carry on: devam etmek While studying, you should never be distracted (dikkati dağılmak) by anything. You should carry on with your work. E: look for: aramak unlooked-for: beklenmedik, umulmadık unlooked-for developments 4. Cloze test sorularının çözüm teknikleri Cloze test (19-23 arası sorular) için özel çözüm tekniklerimiz yok. Ancak bu açıklamadan hareketle, cloze test sorularını çözmek için bütün bir metni okumak zorunda olduğunuzu düşünmeyiniz. Böyle bir zorunluluk çok nadir ortaya çıkar. Kaldı ki, aralarda 5 adet boşluk bulunması, bir cloze test paragrafını baştan sona anlamayı zorlaştıran ve gereksiz kılan bir durum. Boş bırakılan ifadenin içinde geçtiği cümle çoğunlukla cevabın bulunması için yeterli olacaktır. Kısa bir cloze test paragrafında genellikle iki-üç adet kelime (isim, edat, phrasal verb vs.) ve iki adet gramer (tense, bağlaç vs.) sorusu bulunur. Hatırlayacağınız gibi, bu soruların çözüm tekniklerini ana hatlarıyla önceki bölümlerde vermiştik. Computers are now part of our everyday lives and there seems to be nothing out of the ordinary about them. However, the computers of the (19) .......... are a different proposition. They are already beginning to sound (20) .......... science fiction. Supercomputers, many (21) .......... more powerful than today’s fastest machines, could be contained in a tiny drop of liquid. (22) .......... would not be built of silicon, (23) .......... DNA, the stuff of life itself. Soru 19. A) future B) current C) present D) recent E) next Soru 20. A) according to B) along with C) like D) close by E) up to Soru 21. A) conditions B) ways C) times D) degrees E) tests Soru 22. A) Theirs B) These C) Any of them D) The latter E) Which Soru 23. A) but of B) rather than C) instead of D) though E) except Çözüm 19. Doğru cevap: A. A: the computers of the future: geleceğin bilgisayarları B (current: bugünkü, geçerli) ve C (present: bugünkü, mevcut, halihazır) birbirleri yerine kullanılabilecek iki sıfat. C ve D seçenekleri isim olmadıkları için kendilerinden önce the artikeli almazlar. B seçeneğindeki current kelimesi isim olarak akıntı anlamına gelir ama soru cümlesinde sıfat görevinde bulunduğu açık. Yani, B seçeneği the artikeli alabilecek bir isim içermediği için de yanlıştır. E: next: bir sonraki Soru cümlesinde önceki var mı ki, sonrakini doğru kabul edelim? Not: Paragrafın başlangıcı ile 19. soru arasında kalan kısım anlam açısından kabaca incelendiğinde, aşağıdaki bağlantının varlığı dikkat çekiyor: Computers are now ... However, the computers of the ... However'ı izleyen kısmın computers of the future ya da computers of the past şeklinde devam edeceği açıktır. Çözüm 20. Doğru cevap C. A: according to: -e göre

Uyarı: According to edatını me zamiri ile birlikte kullanmayınız! Çünkü 'According to' edatı 'bir kaynağa göre' demektir. İnsan kendini kaynak olarak gösteremez. According to me yerine, In my opinion/As far as I am concerned ifadelerini tercih ediniz. B: along with: ek olarak, ile birlikte Along with carbohydrates, the doctor (also) advised him to cut on fatty foods. Also, along with için belirleyicidir. C: Sound, like ile birlikte sık kullanılan bir fiildir (look like gibi). Sound like, Türkçe'mize 'kulağa hoş gelmek' şeklinde çevriliyor. He sounds like a nice person. (Hoş birine benziyor.) Uyarı: Sound like'ı sadece sesle edindiğiniz izlenimler için kullanınız! Karşınızda gördüğünüz bir kişi için look like'ı tercih ediniz. D: close by: yanında, yakınında We live close by the sea. close on: neredeyse, almost, nearly E: up to: -e kadar That day the temperature went up to 35º C. Idiomatic expression: He is up to no good. (Niyeti kötü/bozmuş.) Çözüm 21. Doğru cevap C. Seçeneklerde verilen kelimelerin hepsi bilinen türden. Bu nedenle, burada sadece kısa bir açıklama yapmakla yetineceğiz. C: Times, kere anlamında kullanılmış. Many ve more arasına girebilecek tek kelime bu. Diğer seçenekler ancak şu şekilde kullanılabilirdi: many more (çok daha fazla) conditions, many more tests vs. Paragraftaki 21. soruyla ilgili kısımda, supercomputers için bugünkü makinelerden bir çok kez (many times) daha (more) üstün oldukları ifadesi kullanılmış. Çözüm 22. Doğru cevap: B. Taktik uygulanabilecek bir soru. A: Soru cümlesinden önce my computer, our computer vs. ifadesi kullanılmadı. Dolayısıyla, böyle bir sıfat tamlamasının yerine geçebilecek theirs iyelik zamirine kapılar kapanır. Our office is on the right when you enter the corridor, and theirs is on the left. B: These işaret zamiri kullanılarak bir önceki cümledeki supercomputers kastedilmiş. C: Bir istisna hariç any cümle başına gelmez. -Can you lend me a pen? -Which one do you want? -Any (pen) will do. (Hangisi olsa olur.) Any person in Switzerland can make a watch. (İsviçre'de kim olsa saat yapar.) Ama bir olumsuz cümle söz konusu ise artık istisnalar da işe yaramaz. Soru cümlesindeki boşluğu would not olumsuzluğu takip ediyor. Cümle başında yukarıdaki göreviyle tanıttığımız any sıfat (determiner) ya da zamiri olumsuz cümlede kullanılamaz. D: The latter, iki şeyden ikincisi anlamında bir sıfat ya da zamirdir. The latter'ın Türkçe'deki karşılığı için 'sonuncu' kelimesini kullanmayınız. Zira, sonuncu 'the last' demektir ve en az üç nesne için kullanılır. There are the people who speak after they think and those who think after they speak. My wife claims that she belongs to the former (sıfat) category and I to the latter (zamir).

21. sorunun geçtiği cümleyi okursanız, orada ne the former sıfatı/zamiri, ne de ikili bir grup göreceksiniz. E: Which ancak bir soru kelimesi ise cümle başında yer alabilir. Bir ilgi zamiri (relative pronoun) olarak which cümle başına geçemez, çünkü kendisinden önce açabileceği bir isim gerekir. -Which book are you reading? -I'm reading the book which I borrowed from the library. Çözüm 23. Doğru cevap: A. A: 23 numaralı boşluktan önceki virgülle ayrılmış kısımda şöyle bir ifade var: .. would not be built of silicon, ... Bu çok büyük bir ipucu çünkü hemen arkasından but of DNA gelmesini haklı çıkarıyor. He did not enjoy the company of the poor, but of the rich. (Fakirlerle değil, zenginlerle arkadaşlık yapmaktan hoşlanırdı.) B ve C aşağı yukarı aynı anlam ve yapıya sahipler. Bu iki bağlaçtan hiçbiri olumsuz cümlede tercih belirtmezler. Aşağıdaki hatalı örnekleri inceleyelim: I didn't stay home rather than go out. (Dışarı çıkmaktansa evde kalmamayı tercih ettim.) We didn't have fish instead of meat. (Et yerine balık yemedik.) C: Bkz. B seçeneğinin açıklaması. D: Though + sıfat/zarf bazen bir cümlenin arasına girer ve cümleden iki virgülle ayrılarak zıtlık anlatır. The new system, though a bit complicated, was definitely more effective than the former. Soru cümlesinde, ne boşluğu takiben bir sıfat/zarf kullanılmış, ne de örnektekine benzer bir cümle yapısı var. Soru cümlesini hatırlayalım: İndirgenmiş cümle: ... but of DNA, the stuff of life itself. Açınım: ... but of DNA, which is the stuff of life itself. Dikkat edilirse, burada indirgenmiş bir sıfat cümlesi var. Bu durum yukarıda yaptığımız açıklamaya ters düşüyor, çünkü artık tek bir cümleden söz etmek mümkün değil. Dolayısıyla, though bağlacını araya almak da mümkün değil. E: Except burada cümlenin anlamına uymuyor demek çok kolay olurdu. Ancak biz, gramer bilgisine dayanan bir soru söz konusu olduğunda, adayları anlamdan uzak tutmaya çalışıyoruz. Çünkü bir gramer sorusunun çözümünde izlenebilecek en zahmetli yol onun çevirisini yapmaktır. Except ile ilgili örneği inceleyelim: Except Jane, the other students all passed the exam. (Jane hariç, diğer öğrencilerin hepsi sınavı geçtiler.) 'Bir şey hariç' dediğiniz zaman, o şeyin ait olduğu diğer grup üyelerini vermelisiniz. Aşağıdaki yanlış örneği inceleyelim: Except Hürriyet, I bought Milliyet. (Hürriyet hariç, Milliyet gazetesi aldım.) (Ne demekse!) Soru cümlesinde, aşağıdaki örnekten farklı olarak, DNA ifadesini de kapsayacak herhangi bir grup görünmüyor. Except + DNA ifadesinin birlikte yer alacağı bir doğru cümle aşağıdaki gibi kurulabilirdi: Except its DNA, all the other characteristics of the virus have been found out. 5. Cümle tamamlama sorularının çözüm teknikleri Ankara, Çubuk (ÜDS) barajını geçmeden önceki önemli bir engel olan Bolu Dağları'na (cümle tamamlama sorularına) gelmiş bulunuyoruz. Bu bölümde, adayların structure bilgisini sınayan ve sınavın %15'ine karşılık gelen 12 adet soru var. Bu 12 Dev Adam’ın, sınavın başarılabilmesi için taşıdıkları önemi göz ardı etmek, yani ‘Cümle tamamlama soruları olmadan da bu engeli aşarım.’ demek, ÜDS açısından düşülebilecek en büyük hatalardan biri. Eğer varsa, bu bölümdeki eksiğinizi

kapatmak için açıklamaları dikkatle inceleyip çözümde yararlandığımız yaklaşım tarzını benimsemeye çalışınız ve aşağıda verilen genel kuralların uygunluğunu Deneme Sınavı’nın 24.–35. soruları üzerinde sınayınız. *Bir cümle tamamlama sorusunun çözümünde en büyük yardımcınız gramer bilginizdir!. Bu bilgi denizi içinde ise önceliğiniz zamanlar, fiiller ve bağlaçlar olmalıdır. Bu üçlünün kendi içinde sahip olduğu özellikleri ve birbirleriyle olan ilişkilerini çok iyi kavramaya çalışınız. Aşağıdaki örnek sorular ve bunlara ait açıklamalarda zaman, fiil ve bağlaçlar arasındaki ilişkilere yer verilmiştir. Cümle tamamlama bölümünde uyulması gereken bazı önemli kuralları bu örneklere atıfta bulunarak sıralamaya çalışacağız. Örnek soru 1: The changes in the medical centres are finally being regarded with approval .......... . A) whenever there is a series of unsolved malpractice cases B) until another wave of epidemic spreads across the country C) because recently there has been a definite decline in the rate of many fatal diseases D) while the medical staff itself is feeling dubious about it E) as if everyone has accepted them Çözüm: Soru girişinin şimdiki zamanda çekildiğini hatırlarsak: A seçeneğinde verilen whenever bağlacı çoğunlukla hem yan cümlede, hem de ana cümlede eşzamanlı çekim ister: Whenever he looks (simple present) at me, I get (simple present) nervous. Whenever he looked (simple past) at me, I got (simple past) nervous. (Ne zaman bana baksa, gerginleşirdim.) B seçeneğindeki until bağlacı, bir eylem başladığı/meydana geldiği anda diğerinin bittiğini anlatır (I watched TV until I went to bed./ I studied until my parents got back.). O halde, until bağlacının eşzamanlı gerçekleşen iki eylem arasında köprü kurması beklenemez (yani until + simple present -> ana cümlede present continuous çekim olmaz); bu görevi ancak when, while ve as bağlaçları üstlenebilir. C doğru cevaptır. Bu seçenekte, approval (onay/rıza-olumlu) ve decline in fatal diseases (ölümcül hastalıklarda azalma-olumlu) ikilisi because ile bağlanıyor. Zamanlarda bir hata yok, çünkü because zaman bağlacı olmadığı için tense seçiminde kalender meşreptir; güzel çirkin aramaz, yeter ki cümlenin her iki yakası da aynı zaman dilimi içinde yer alsın (present-present / past-past). Kelime bilginiz yetersizse, bu seçenekle daha fazla uğraşmayıp geçiniz. Ancak, anlamadığınız ve herhangi bir hatasını bulamadığınız bir seçenek için yanlış damgası vurmayınız. D seçeneğindeki while bağlacı, soru cümlesi ile birlikte düşünüldüğünde, present continuous + while + present continuous bağlantısını veriyor. Burada hiçbir sorun yok ama cümlenin anlamını kavramak bir mesele. Ayrıca, while=whereas (doğrudan zıtlık bağlacı) görevinde kullanıldıysa, dubious (kuşkulu) ile approval arasında bir zıtlık da göze çarpıyor. Ancak, D seçeneğinin sonunda yer alan it zamiri, şu ana kadar yapılan değerlendirmenin boşa gittiğini gösteriyor, çünkü bu zamirin soru cümlesinde yerine geçmiş olabileceği tekil bir isim yok. E seçeneğindeki as if bağlacı treat, behave, act, look gibi fiillerle kullanılır (He acts as if he were my boss.). Soru girişi, as if bağlacının kesinlikle tarzı değil. *Cümle tamamlama sorularının doğru cevaplanabilmesi için zaman bağlaçlarının görevlerini ve birlikte kullanıldıkları tense’leri iyi bilmek gerekir (Bkz: Örnek soru 1’de A ve B seçeneklerinin çözümü), *Zamanla ilgili olanlar hariç, diğer bağlaçlar (neden-sonuç, zıtlık vs.) tense uyumu konusunda daha serbest davranırlar. Bu da, tense uyumundan hareketle seçenek elemeyi zorlaştırır. Hatta bu

bağlaçlar, bazen iki farklı zaman diliminden eylemi aynı birleşik cümle içinde barındırabilirler (I am not feeling well today because I didn’t have a good sleep last night.). Bu tür bağlaçlar içeren seçeneklerle karşılaştığınızda, soru girişindeki cümle ile bu seçenek arasında bağlacın türüne göre değişmek üzere paralellik ya da zıtlık aramalısınız (reasonable + although + refused ya da reasonable + therefore + accepted vs.). (Bkz: Örnek soru 1’de C seçeneğinin çözümü), *Cümle tamamlama sorularında, size her bakımdan doğru gelen bir seçeneği son kez zamirler yönünden irdeleyiniz. Bazen, soru girişinde kullanılan isim ile doğru saydığınız seçenekte bu ismin karşılığı olan zamir birbiriyle uyuşmaz. Bu da gereksiz puan kaybına neden olur. (Bkz: Örnek soru 1’de D seçeneğinin çözümü), *Bazı fiillerin hangi tense’te çekildikleri değil, hangi bağlaçlarla birlikte bulundukları önemlidir. Show fiilinin how, depend’in whether ve treat’in as if ile olan ilişkisi bu birlikteliğe güzel bir örnektir. Kuşkusuz, bu zoraki bir birliktelik değil, bir tarz, bir ahenktir. Bu tarza uymadığı için 1. örnek sorunun E seçeneği soru girişine bağlanamamış, açıkta kalmıştır, Örnek soru 2: .......... that he has exaggerated the problems of the health-care system, using misleading arguments and deceptive statistics to support his case for reform. A) He is being interviewed by a group of journalists B) Many experts and policy makers believe C) This is an extremely radical suggestion D) Most people are encouraged under the present circumstances E) The report ignores the leading question Çözüm: Seçeneklerin hiçbirinde tense uyumsuzluğu görünmüyor. Ancak B hariç, diğer seçeneklerin ortak bir özelliği var: A, C, D ve E seçenekleri isimle bitmişken B’de believe fiili dikkat çekiyor. Şimdi that’li soru girişini irdeleyelim: that + özne (he) + yüklem (has exaggerated) + nesne (the problems) Bu, bütün gerekli unsurlara/ögelere sahip bir cümle, yani bu cümle içinde bir başka nesne ya da özneye yer yok. Bunu anlamak için A seçeneğini soru girişine bağlayalım ve that’in journalists isminin yerine geçtiğini düşünelim; o taktirde that bağlantısını izleyen cümlenin orijinal (birleşik cümle olmadan önceki) halinde journalists isminin bulunması gerekir. Aşağıdaki örneği inceleyelim: Birleşik cümle: I met the journalists that the Prime Minister talked to. Birleşik cümlenin formülü: ... nesne (the journalists) + that + özne (the Prime Minister) + yüklem (talked to) + nesne (Yok! Buradaki nesnenin yerine that ilgi zamiri kullanıldı.) Birleşik cümlenin orijinal hali: I met the journalists. The Prime Minister talked to the journalists. Şimdi de A seçeneğini 2. örnek sorunun girişine bağlayarak hatayı son kez irdeleyelim: Birleşik cümle: He is being interviewed by a group of journalists that he has exaggerated the problems... Birleşik cümlenin orijinal hali: He is being interviewed by a group of journalists. He has exaggerated the problems the journalists... The journalists nesnesi ikinci cümleye fazla geliyor. Bu açıklamalara göre, bir isimle biten A, C, D ve E seçenekleri yanlış olup doğru cevap fiil içeren B seçeneğidir. *Yukarıda yapılan açıklama, that bağlantı elemanına ait özellikleri iyi bilmeyen bir adayın ya puan ya da vakit kaybedeceğini gösteriyor. Cümle tamamlama sorularının birçoğu sıfat, isim ve zarf cümleleri içerisinde that bilgisini doğrudan ya da dolaylı bir şekilde sınar. Bu nedenle, aşağıdaki formülleri anlamaya ve aklınızda tutmaya çalışınız:

1. fiil + that + tam cümle (özne + fiil + nesne) (I know that the students borrowed the books.) 2. isim + that + eksik cümle (özne + fiil) (I know the books that the students borrowed.) 3. isim + that + eksik cümle (fiil + nesne) (I know the students that borrowed the books.), *Cümle tamamlama sorularında şart cümleleri de çok önemli bir yer tutar. Bu cümlelerde geçerli olan tense ve modal verb uyumuna, devrik yapılara (Should/Had/Were), karışık tiplere (if + past perfect + would V1 + now), if’e eşdeğer diğer bağlaçlara (even if, as long as, unless, provided vs.), bunların birçoğunun sadece 1. tip şart cümlelerinde kullanılabilir olmasına (unless, as long as vs.) ve gizli if’li cümlelere (otherwise, but for, without) karşı çok dikkatli olmalısınız, *If hariç, diğer bağlaçların would V1 ya da would have V3 ile pek işleri olmaz. Özellikle zaman bağlaçlı yan cümleler, içinde would kipini ve benzerlerini barındıran (could have V3 / might have V3) ana cümleleri tercih etmezler. Özel birkaç durum hariç (I hoped that he would forgive me.), would neredeyse şartlı cümlelerin tapulu malı gibidir. Şart cümlesi görmediğiniz bir soruda bu kipten uzak durunuz, *Devrik yapıları öğrenmeye özen gösteriniz. Devrik yapıda kurulmuş bir cümle sizi saniyeler içinde doğru cevaba götürür. Devrik cümleleri bilmeyen bir adayın aşağıdaki soruda eleyeceği ilk seçenek, doğru cevap olan A seçeneği olacaktır. Bu aday B, C, D ve E seçeneklerinin anlamlarını ‘şöyle güzelce’ Türkçe'ye çevirip ağır ağır yanlış hedefe doğru ilerleye dursun, devrik cümlelerin özelliklerinden haberdar bir diğer aday o sırada en az iki üç soru öne geçmiş olacaktır. Örnek soru 3: Only when the National Health Act came into force in 1948 in England, .......... . A) did the angry debates about its necessity end B) these people were able to afford medical advice C) the funding of hospitals was a major issue in home politics D) everyone realised that such an act was essential E) many doctors felt that the transition had been extremely painful *24-35 arası cümle tamamlama soruları yaklaşık 700-800 kelime içerir. Bütün bir sınavda ise 65008000 arası kelime vardır. 150-200 kelimelik bilimsel bir çeviri sınavında 1.5-2 saat süre verildiğini hatırlarsak, çeviri yaparak soru çözmek isteyen bir aday için ÜDS sınavının 3 saatlik süresinin asla yeterli olmayacağını anlayabiliriz. Bu sınavın çeviri becerinizi ölçmeyi amaçlamadığını aklınızdan çıkarmayınız. Siz, bu beceriyi sorulara bakış açınızı değiştirerek gösteriniz. Bir gramer sorusunun, bir çok aday için görünmez olan bir inceliği vardır. Bunu fark edebilmek bütün bir İngiliz gramerini hap gibi yutmayı gerektirmez; çözüm tekniği bilen ve bu tekniği uygulayabilen bir aday, içinden çıkılmaz gibi görünen bir soruyu basit yaklaşımlar sergileyerek pekala çözebilir. Aşağıdaki örneği inceleyelim: Örnek soru 4: Instead of relying on written tests of English to measure language ability, .......... . A) there are oral examinations which help understand the level of a student B) some teachers, though to a certain extent, also make use of compositions C) various institutions were encouraged to utilise multiple-choice tests D) each new day gives the teachers a new opportunity for conversational practise E) our lecturer at university examines us on our speaking and listening skills Çözüm: A: Instead of (=yerine) hepimizin bildiği bir bağlaç. Soru girişinde bir eylem var (rely). Bu eylemi yapan/gerçekleştiren bir özne olmalı. Bu özne A seçeneğinde yok (There is/are varlık yokluk anlatır, iş yapmaz.).

B seçeneğinde her şey güzel başlıyor ama also ekleme ifadesi işi bozuyor (Ayran yerine kola da içtik.). C: Soru girişindeki aktif eylemin ana cümledeki karşılığı da yine aktif bir eylem olmalı. ‘Ayran içmek yerine, kola içildi.’ demek doğru olmayacağına göre, C seçeneğindeki pasif yapı hatalıdır. D: Each new day öznesi soru girişindeki eylemi gerçekleştiren özne olamaz. Rely=güvenmek eylemi öznenin insan olmasını gerektiriyor. E: Özne insan, eylem aktif ve doğru cevap (E seçeneği) ortaya çıktı. *Son olarak, indirgeme içeren cümle tamamlama sorularına karşı da dikkatli olmanızı öneririz. Aşağıdaki soruyu inceleyelim: Örnek soru 5: The issues considered in the previous section .......... . A) allow us to speculate on problems that learners might encounter B) and the results were favourable C) which the Minister emphasised during his press conference D) where the problem had been explained in detail E) although it was too early to do so Çözüm: Soru girişindeki considered bir pasif fiil olup indirgenmiş haldedir. Peki fiilin pasif olduğunu nasıl anlayabiliriz? Çok basit: Eğer bir fiil ardından nesne alıyorsa aktif, almıyorsa çok büyük ihtimalle pasiftir. I considered the issues (nesne) in the previous section. The issues were considered in the previous section. (Nesne yok, sadece yer zarfı var! Nesne, cümle başına özne olarak geçti.) Pasif yapıda fiillerin hep 3. halde bulunduklarını hatırlayalım. Yani, considered fiilinin –ed takısı almış olması onun simple past çekilmiş olduğunu göstermez. Fiilin hangi zamanda çekilmiş olduğunu anlamak için indirgenmiş cümleyi açmak gerekir. Doğru cevap A seçeneği olmak üzere soru girişinde verilen indirgenmiş cümlenin tam açınımı şöyledir: The issues which have been considered in the previous section... Cümlenin açınımını verdikten sonra diğer seçenekleri (B, C, D, E) irdelemenin anlamsızlığı da ortaya çıkmış oluyor. Şimdi Deneme Sınavı’nın 24. sorusuna ait açıklamaya geçelim: Soru 24. Even if it is not the job of scientists to make ethical decisions about their work, .......... . A) they have always treated humans as if they were machines B) the results of the work could be used in other entirely unhealthy ways C) future drugs will be better targeted and more effective D) I can see how far we have moved forward, and the direction we are taking E) it is certainly their job to tell others where it is leading Çözüm 24. Doğru cevap: E. A: Soru even if'li bir şart cümlesi. Even if, anlamca even though/although'ya eşdeğerdir. Even if/Even though you read the whole text, you may not be able to understand a single word in it. Genellikle, even if'li bir cümlenin yapısı, şart cümlelerine benzer (Bkz. 2. sorunun açıklaması). Ancak, aşağıdaki örnekte olduğu gibi, bunun istisnaları da vardır:

Even if (=Even though) I didn't know anybody at the party, I had a nice time. Bu nedenle, A seçeneği hatalı sayılmayabilir. Üstelik, they zamiri scientists yerine kullanılmış olabilir. Ancak, bu (if + simple present + present perfect bağlantısı) yine de sınavın tarzına aykırı bir durum; değerlendirmeye almamakta fayda var. B: 1. tip if'li bir cümlenin ana cümlesinde could ya da might V1 nadir de olsa bulunabilir. Bunu dikkate almak lazım. Ancak B seçeneğinde, other determiner'ı var: ... other entirely unhealthy ways Soru cümlesindeki even if bağlacını hatırlayalım. Orada, B seçeneğinin zıttı sağlıklı yol ya da yöntemlerden söz edilmiyordu. Örneği inceleyelim: Although we have solved one big problem, there are other minor problems waiting in the wings (kenarda, yedekte). C: Burada, if için harika bir ana cümle bağlantısı var (if + present tense -> will be), ama soru girişi ile ilinti yok. C seçeneğini aşağıya alalım: future drugs will be better targeted and more effective Bu ifadenin doğru olabilmesi için soru girişi, örneğin future drugs yerine present drugs ve better targeted and more effective yerine worse/not good gibi zıt anlamlı ifadeler içermeliydi. NOT: Even if'in although'ya eşdeğer olduğunu bilmek ve cümleler arasında zıtlık aramak sorunun çözümü için hayati önem taşıyor. D seçeneğindeki I can see ifadesi bir ana cümle değil, bir yorum girişidir. Bu nedenle, soru girişindeki şart cümlesine uygunluğu araştırılması gereken I can see ifadesi değil, how far we have moved (present perfect tense) cümlesidir. Present perfect tense'in ise şarta bağlı ana cümlelerde (şartı anlatan bağlaç even if olsa bile) tercih edilmediğini biliyoruz. Aşağıdaki gibi bir örnekte I can see ifadesini bir ana cümle olarak değerlendirebilirdik: Even if you are trying to be humble (alçakgönüllü), I can see what you have managed in this small office. (Alçakgönüllü davranmaya çalışsan da, bu küçük ofiste neler başardığını görebiliyorum.) Aynı ifadenin yorum girişi anlamı taşıdığı başka bir örnek görelim: If the government increased the taxes on cars, I can see that no one would give up using them. Son olarak şunu da belirtmeliyiz ki, soru girişi ve D seçeneği birbirine zıt hiçbir sıfat/zarf içermiyor. E: Bu seçenekte, gerek 1.tip if'li cümle tense uyumu, gerekse yan cümle-ana cümle zıtlığı çok güzel verilmiş. Their iyelik sıfatı ile bilim insanları arasındaki bağlantıya dikkat ediniz. Even if it is not the job of scientists, it is their job... İlk bakışta, E seçeneğindeki others zamiri boşta kalmış gibi görünüyor. Ancak belli ki, bu zamir, bilim insanları dışında kalan sade vatandaşları kastediyor. Soru 25. .......... that the waste problems are much less severe than with conventional nuclear energy. A) All atoms have a central nucleus B) Fusion could provide a major contribution to the energy mix of the future C) Fusion research drains resources away from renewable energy D) Advocates of fusion power claim E) Nuclear fusion seems the perfect answer Çözüm 25. Doğru cevap: D. Soruda that bağlantısı ve geniş zaman var. Ayrıca, that'i takiben bir tam cümle verilmiş. Bu çok önemli bir bilgi çünkü bu durumda that bağlacı kendisinden önce bir isme değil, fiile bağlanacaktır. Örnekleri inceleyelim: 1. He found out the solution ...

2. He found out ... a. ... that many scientists had been seeking for a long time. b. ... that many scientists had been seeking a solution for a long time. Doğru bir yapı oluşturmak için 1. cümleyi a'daki sıfat cümlesi ile, 2. cümleyi ise b'deki isim cümlesi ile bağlamak gerekiyor. Zira, a'daki sıfat cümlesinin nesnesi yok (solution), yani eksik bir cümle. Bu taktirde, that, kendisinden önce bu nesneyi isteyecek, yani bir isme bağlanacaktır. 1+a= He found out the solution that many scientists had been seeking for a long time. Bundan farklı olarak, b cümlesinin öznesi ve nesnesi vardır, yani tam bir cümledir. Bu taktirde, that, kendisinden önce bu özne ya da nesneyi istemeyecek ve bir isme değil, bir fiile bağlanacaktır. 2+b= He found out that many scientists had been seeking a solution for a long time. Sınavın çok sıkça kurduğu tuzaklardan biri şudur: 1. + a. = He found out the solution that many scientists had been seeking a solution for a long time. 'Bu sorunun neresi tuzak? Hata apaçık ortada!' dediğinizi duyabiliyoruz. Ama sınavda, solution ismini hiçbir zaman açıkça vermeyip yerine ya it zamirini ya da başka bir isim kullanacaklar. Aşağıdaki hatalı örnekleri inceleyelim: He found out the solution that many scientists had been seeking it for a long time. He found out the solution that many scientists had been seeking a new method for a long time. Üstelik, hazırlanan tuzakta bilmediğiniz kelimeler varsa ve cümle alabildiğine uzunsa, çık işin içinden: The Nazi occupation of the Netherlands is best known to us through a diary that the description of the atrocities commited by the enemy has provided historians with valuable information. En son örneğin hatalı olduğunu şöyle anlayabiliriz: Yan cümlede the description (özne), has provided (aktif fiil) ve historians (nesne) üçlüsü bir tam cümle ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Bu durumda, that'li cümlenin içinde a diary ismine yer yok. That diary ismine değil, bir fiile bağlanmalıydı. Artık sorunun seçeneklerine geçebiliriz. A, B, C ve E seçeneklerinin hepsi de bir isimle bitmiş ve hepsi de yanlış, çünkü soru girişinde that + tam cümle var. D: Fiille biten tek seçenek D. Üstelik, claim ve that uyumlu bir ikili oluşturuyor. Soru 26. Unless we step up our efforts to protect the environment, .......... . A) there would probably have been no future at all to look forward to B) we cannot look forward to a healthy and prosperous future C) which is a vast and unexplored storehouse of biological treasures D) man is undoubtedly the planet’s most successful predator E) we are under an obligation to do so as soon as possible Çözüm 26. Doğru cevap: B. Bu bir kurtarma sorusu; kıymetini bilelim. A: Soru girişinde unless=if not (-medikçe/-madıkça) bağlacı var. Bu bağlaç, genellikle ana cümlede olumsuzluk ekleri ister: will not, cannot, may not, should not vs. A seçeneği ise 3. tip if'li cümleler için kullandığımız bir modal perfect içeriyor: would have been. (Bkz. 2. sorunun açıklaması) B: Olumsuz cannot kipine ek olarak we öznesi yan cümle-ana cümle ikilisinde ortak kullanılmış. Bu iyiye işaret. Doğru cevap B. C: Bu bir sıfat cümlesi. Soru girişi ise şart cümlesiydi. Peki, ama ana cümle nerede? C'nin doğru cevap olabilmesi için cümle şöyle kurulmalıydı: We must step up our efforts to protect the environment, which is a vast and unexplored storehouse of biological treasures.

Not: 'The environment' (doğa, çevre), özel bir isim olarak alınmış ve bu özel isim ile which ilgi zamiri arasında virgül kullanılmıştır. (Bkz. 11/E'nin çözümü). D: Bu seçenekteki is fiili geniş zaman çekimden ötürü uygun ama verilen cümle successful sıfatından ötürü olumlu bir anlam taşıyor. Bize olumsuz bir cümle gerek. Gerçi undoubtedly zarfı ilk bakışta olumsuzlaştırıcı bir unsur gibi görünüyor. Ancak, bu kelime 'kuşkusuz/kuşku yok ki' anlamındadır ve olumsuzlaştırıcı değil, pekiştirici olarak görev yapar. He is undoubtedly the greatest liar (yalancı) I have ever met. E: We öznesi ve zaman uygun ama açık bir olumsuzluk yok. Üstelik, seçenekteki to do so ifadesi bir önceki cümlede söylenmiş olan eylemin yerine geçer. Örneği inceleyelim: The policeman went nearer to check the suspicious packet. As he did so (Bölye yaparken yani şüpheli paketin yanına doğru giderken), he told everyone around to keep away (uzakta durmak/uzaklaşmak). Soru girişinde, unless şart bağlacından ötürü so zarfının yerine geçebileceği olumlu bir eylem yok. So'nun uygun olarak kullanıldığı aşağıdaki örneği inceleyiniz. If you want me to look after the office when you're away, I'll be pleased to do so. Soru 27. Though the strategic value of submarines was demonstrated in World War I, .......... . A) a submarine cannot stay submerged indefinitely B) the success of the German submarines prompted America to enter the war C) it was only in World War II that they played a really key military role D) the first nuclear-powered submarine was named “USS Nautilus” E) conditions on a submarine even in peace time are enough to crush most people Çözüm 27. Doğru cevap: C. Bir zıtlık bağlacı sorusu. Çözüm için yararlanabileceğimiz bazı ipuçlarını sıralayalım: *Cevaplarda, strategic value ifadesinin tersi var mı? *World War I yerine başka bir zaman zarfı kullanılmış mı? *Soru girişindeki simple past çekime uyumlu hangi seçenekler var? *Soru girişindeki submarines yerine hangi seçeneklerde they zamiri kullanılmış? Bu soruların hepsine birden aynı anda cevap veren tek bir seçenek var: C. Not: Bu soruların cevabını sabırla aradığınız zaman ilk başlarda vakit kaybedersiniz. Ancak, zamanla beceri kazanır ve bu kaybı kazanca dönüştürebilirsiniz. Üstelik, soruyu çevirmeye çalıştığınızda kaybettiğiniz zaman ve çektiğiniz sıkıntıyı hatırlarsanız, bu çözüm tekniğinin sağladığı avantaj daha da önem kazanır. Artık seçeneklerin değerlendirmesine geçebiliriz. A: Submarine tekrarı var ve tense uyumsuz. Soru girişi olumlu bir anlam (strategic value) taşıdığı için buradaki olumsuzluk (cannot) iyi, ama bu da soruyu kurtarmaya yetmemiş. B: Zaman uygun. Ancak, success olumlu bir kelime. Biz olumsuzluk arıyorduk. Ayrıca, submarines tekrarı var. C: Tense uyumu tamam. Farklı bir zaman dilimi olarak World War II'dan söz edilmiş. A key military role olumlu, ancak only, bu ifadenin değerini düşürüyor ve onu bir bakıma olumsuzlaştırıyor: It was only at the age of 30 that he completed his thesis. (Tezini ancak 30 yaşında tamamlayabildi.) En az yukarıda saydıklarımız kadar önemli bir diğer bağlantı unsuru ise, submarines yerine kullanılmış olan they zamiri. D: Zaman uygun ama submarine tekrarı var. Üstelik, bu cümle olumlu mu, yoksa olumsuz mu belli değil.

E: Zaman uyumsuzluğu ve submarine tekrarı dikkat çekiyor. Bu hatalar, seçeneğin elenmesi için yeterli. Soru 28. .......... if tests in the Australian desert prove successful. A) A new species of marine reptile has been identified from a 70 million-year old fosil B) Japanese researchers have begun testing a scale model of a future supersonic passenger plane C) Salyut I, the world’s first space station, was sent into orbit in 1970 D) Scientists have identified the part of the brain that helps us remember events from sounds and smells E) A new supersonic aircraft could take to the skies Çözüm 28. Doğru cevap E. İki cümle ortasında bulunan if'lere dikkat ediniz. Bunlar, whether görevinde kullanılmış olabilirler. Bu durumda, soru cümlelerini aktarırken (reported speech) ya da kuşku, belirsizlik anlatırken kullandığımız bazı fiil ve sıfatları aramak gerekir. Bu fiil ve sıfatları hatırlayalım: ask wonder want to know don't know doubt be not sure be not certain Örnek: I am not sure if/whether he will be able to attend the meeting. Seçeneklerin hiçbirinde bu tür bir fiil ya da sıfat yok. O halde, soruda verilen if bağlacını sadece bir şart cümlesi olarak değerlendirebiliriz. A, B ve D seçenekleri present perfect, C ise simple past içeriyor. Soru cümlesi 1. tip bir if'li cümle olduğuna göre bu seçenekler devre dışı kalır. E seçeneği could içerdiği için ilk bakışta insanı duraksatıyor. Ancak, 24/B'nin çözümünde bu durumdan kısaca söz etmiş ve 1. tip bir conditional clause'un ana cümlesinde could ya da might V1 kipinin kullanılabileceğini belirtmiştik. Örneği inceleyelim: If you succeed in your class, your father could buy you a bicycle. Örnek cümlede bir annenin oğluyla konuştuğunu varsayalım. Succeed fiilini geniş zamanda çekerek anne, oğlunun sınıfı geçmesinin kesin bir şart olduğunu açıkça belirtiyor. Ancak, oğlu sınıfı geçse de, babasının ona bisiklet alması işi could kipinden ötürü çok kesin değil. Belki de eşinin adına konuşmamak için anne temkinli bir yaklaşım (tentative approach) sergiliyor. Buna göre, E seçeneğinde herhangi bir tense hatası yoktur. Soru 29. .......... before the technology has been shown to work in animals. A) Laws governing stem cell research remain uncertain throughout the world B) Australia is home to some of the world’s top stem cell researchers C) In Britain, researchers could already harvest stem cells from surplus embryos created from IVF D) Some scientists believe it would be premature to study human embryonic stem cells E) Embryonic stem cell research didn’t lead to cures for diseases like Parkinson’s Çözüm 29. Doğru cevap D. Before zaman bağlacının özelliklerini iyi bilmeyi gerektiren hayli zor bir soru. 8. soruda D seçeneğinin çözümünü tekrar inceleyiniz. Soru cümlesindeki before + present perfect yapıyı kısaca hatırlatarak açıklamalara başlayalım. before + present perfect = before + simple present

Bu yapıyla bir çok zaman bağlacında (when, until, by the time vs.) karşılaşabilirsiniz. Ancak, bağımsız (ana) cümle asla present perfect çekim almaz. Bu hataya düşmeyiniz. Tense'lerle ilgili olarak sitemizde yayınlayacağımız çalışmalarda bu konuya yer vereceğiz. Şimdi, yan cümlesinde present perfect=simple present içeren bir iki örnek inceleyelim ve daha sonra seçeneklerin açıklamasına geçelim: Please, refrain (kaçınmak) from smoking until after the plane has taken off. When you have finished the test, you may leave the class. A: Before bağlacı, bu seçenekteki geniş zamana bağlanabilir. Ancak soru cümlesinde, üzerinde çalışıldığı anlaşılan özel bir teknolojiden söz edilmiş. A seçeneğinde ise yine özel bir araştırma var (stem cell research). Before ve benzeri zaman bağlaçları hem yan, hem de ana cümlesi geniş zaman çekimli bir birleşik cümlede kullanılıyorlarsa, özel durumlardan ziyade, genel gerçeklere, alışkanlıklara vs. işaret ederler. Aşağıdaki hatalı örneği inceleyelim: The manager studies Mr Hopkins' recent proposal before he decides to accept or reject it. Müdür, kabul ya da reddetmeye karar vermeden önce Mr Hopkins'in geçenlerde yaptığı teklifi incelemeyi alışkanlık haline mi getirmiş; sabah akşam bu işle mi uğraşıyor; bu adamın başka işi gücü yok mu; yoksa hayatını bu teklifi incelemeye mi adamış? Bu hatayı düzeltmek için ana cümle tense'i studies, will study olarak değişmeli: The manager will study Mr Hopkins' recent proposal before he decides to accept or reject it. ya da studies fiili aynen korunmak isteniyorsa, cümle aşağıdaki şekilde tekrar yazılmalı: The manager studies proposals before he decides to accept or reject them. A seçeneğinin hatasıyla ilgili verdiğimiz örnek ve yaptığımız açıklamanın, sizi yeterince aydınlatmış olduğunu ümit ederiz. B: Bu seçenekteki genel gerçek (Avustralya'nın bir çok araştırmacıya ev sahipliği yapması) sorudaki özel durumla yine uyuşmuyor. C: Buradaki already zarfı belli bir işin çoktan başarıldığına işaret ediyor. Dolayısıyla, could kipini geniş ya da gelecekte düşünmek pek mümkün değil. Bu seçenekte kullanılan could belli ki geçmişi anlatıyor. Aşağıdaki örneği inceleyelim. Our son could already talk at the age of 2. (Oğlumuz daha iki yaşındayken çoktan konuşmaya başlamıştı/konuşabiliyordu.) Not: C seçeneğindeki created eylemi indirgenmiş bir sıfat cümlesinin varlığına işaret ediyor. Tense'i konusunda fikir yürütmek zor. Simple present da olabilir, simple past da olabilir. Ama bu türden indirgenmiş bir eylemin taşıdığı -ed takısına bakıp cümle geçmişi anlatıyor demek büyük bir hatadır. Bu hataya düşmeyiniz! ... surplus embryos (which are/have been/were/had been) created from IVF D: Believe fiili simple present çekilmiş. A seçeneğinde yaptığımız açıklama nedeniyle bu durum sizi duraksatabilir. Ancak, ister genel bir gerçeğe, ister özel bir duruma işaret etsin believe, duygu anlatan bir fiil olduğundan simple present çekim alabilir. Şimdi sırada would kipinin açıklaması var: Some scientists believe it would be... Buradaki would, bilim insanlarının bir konu hakkında temkinli konuşmayı tercih ettiklerini gösteriyor. Eğer bilim insanları o konu hakkında kesin konuşabilseler, cümle şöyle değişirdi: Some scientists believe it will be... Bu durumda ise, doğru cevabı hiç sorun çıkmadan bulabilirdik. Would kipiyle çekilerek oluşturulmuş, before bağlaçlı aşağıdaki örneği (Sınav sorusu olarak sorulmuştur!) inceleyiniz: Wouldn't it be advisable to seek a second opinion before we come to a final decision? (Kesin bir karar vermeden önce başka bir kişinin daha fikrini almak akıllıca olmaz mıydı?)

Not: Sorudaki animals kelimesiyle, bu seçenekteki (D) human arasında bir bağlantı var. Ama bunu fark etmek pek kolay değil. E: Taşıdığı simple past çekim nedeniyle bu seçenek hatalıdır. Soru 30. .........., researchers hope to improve the quality and safety of meat and dairy produce. A) Once they have unravelled the genome of the cow B) Even though dogs and cows are next in line to have their genetic codes sequenced C) If European farmers had their livestock vaccinated to prevent any future outbreak of foot and mouth disease D) Since vaccination is ruled out as a prevention strategy for foot and mouth disease E) Unless the projects for genome research are supported by the government Çözüm 30. Doğru cevap: A. Researchers çoğul, hope geniş zaman (ancak gelecek zaman yükü taşıyor) ve cümlede olumlu bir anlam var. A: They zamiri researchers için kullanılmış olabilir. Bu iyiye işaret. Tense'te (present perfect) bir sorun yok. Once, when'e eşdeğer bir bağlaçtır ve bağlandığı yan cümlede present perfect tense'e izin verir (Bkz. 29. soru çözümünün giriş açıklaması). Once içeren bir örneği birlikte inceleyelim: Once you have recovered from this disease (Hele bir iyileş/Bu hastalıktan bir kurtul), we shall do whatever you like. Önemli not: Elimizde bu seçeneğin doğru cevap olmasını haklı çıkartacak başkaca bir ipucu yok. Bu durumda diğer seçeneklerin tek tek değerlendirilmesi ve A seçeneğinin öne çıkmasını beklemek gerekiyor. B: Eğer even though bağlaçlı bu seçenek doğru cevap olacaksa, soru cümlesindeki hope to improve olumlu ifadesinin zıttı nerede? Bu seçeneğin doğru cevap olma ihtimali sıfır. C: 2. tip bir if'li cümle. Bu seçenek de kolaylıkla eleniyor. Dikkat: C seçeneğindeki had vaccinated eylemini görüp if'li cümleyi 3. tip zannetmeyiniz. Bu, have something done causative (ettirgen) yapının simple past halidir. Meşhur örneği hatırlayalım: I had my hair cut. D: Burada olumsuz bir anlam var ve since, because anlamında kullanılmış. O halde, neden cümlesi olumsuz ise sonuç (soru) cümlesinde de olumsuzluk aramak gerekir. Hatırlayacağınız gibi, soru cümlesi olumsuz değil, olumlu idi. Bunu fark edemezseniz, hatalı bir karar alıp bu seçeneğe de şans tanıyabilirsiniz. E: Unless'in bağlandığı ana cümlede olumsuzluk aranması gerektiğini daha önce belirtmiştik. Soru 31. A discarded rocket from the Apollo 12 Moon Mission had been orbiting the sun for many years, .......... . A) while several large optical surveys continue to scan the skies for asteroids B) since any asteroid coming our way would either hit us or miss us completely C) so that the scientists at the Planet Centre may work out a plan to capture it D) before it changed course and started to orbit the Earth E) although it is the first man-made object known to have orbited the Sun Çözüm 31. Doğru cevap: D. Kolay bir tense sorusu. Kaçırırsak ayıp olur! D: Soru girişinde past perfect continuous tense kullanılmış. Bu durumda, yan cümle mutlaka simple past tense içermeli. Bu tense ise sadece D seçeneğinde var. Past perfect ve past perfect continuous tense'ler geçmişte belirli bir zamandan (past time) önce meydana gelmiş eylemleri anlatır ve bunu yaparken simple past tense'i köprü olarak kullanırlar. Aşağıdaki örneği inceleyelim:

I had eaten lunch before one o'clock. Konuşmacı yemek yediği saati açıkça belirtmek istese, örneğin: 'I ate lunch at 12:30' diyerek simple past tense kullanırdı. Burada anlaşılmayacak bir şey yok. Ama konuşmacı, yemek yeme eylemini daha sonraki bir saat dilimiyle (one o'clock) ilintilendirerek anlatmayı tercih etmiş. Konuşmacı, saat bire ait zaman dilimini kendisine köprü olarak seçtiği sürece, bu saatten önce meydana gelmiş bütün eylemleri past perfect ya da past perfect continuous tense'te anlatmak zorundadır. 'I had eaten lunch before one o'clock' cümlesini 'I had eaten lunch before it was one o'clock' şeklinde görürsek, past perfect + before + simple past kalıbını hatırlayarak verilen örneği ve yapılan açıklamayı daha kolay anlayabiliriz. Önemli not: Aşağıdaki kalıpları lütfen unutmayınız: 1. past perfect continuous + toplam süre + before + simple past 2. past perfect continuous + toplam süre + when + simple past 3. after + past perfect continuous + toplam süre + simple past Siz, incelemekte olduğumuz 31. sorunun birinci örneğe uyup uymadığını kontrol ederken biz de yukarıdaki kalıplar için birer örnek verelim: 1. We had been living in Edirne for more than 10 years before we moved to İstanbul. 2. They had been sailing for a week when the storm broke out (patlak vermek, kopmak) 3. After I had been hopelessly waiting for her for two full hours, I decided to leave. Soru 32. The sudden collapse of the concrete slab roof of a multi-storey car park led to fears .......... . A) even if the event caused no serious injuries B) that the lives of thousands of people were at risk from a similar incident C) why concrete has constantly received a negative press D) though, with the introduction of reinforced concrete, problems of this nature have been overcome E) why a chunk of concrete wall fell in a rail tunnel recently in Japan Çözüm 32. Doğru cevap: A. İlk bakışta, fear + that bağlantısı açısından kolay bir soru gibi görünüyor ama aşağıda anlatacağımız nedenlerden ötürü bu hatalı bir bağlantı. A: Even if bağlacının simple past tense taşıyan iki cümleyi (led + caused) bir araya getirebileceğini daha önce görmüştük (Bkz. 24. sorunun çözümü). Üstelik, cümleler birbirlerine zıt anlam taşıyorlar (fears x no serious injuries) ve the event ile soru cümlesindeki otoparkın çatısının çökmesi anlatılmış olabilir. Bunların hepsi iyiye işaret. B: Fear + that çok yaygın kullanılan bir bağlantı. 1. I fear that she might not be able to survive the accident. 2. It was feared that a war coud break out any time. Örneklerden anlaşılacağı üzere, fear, kesinlik ifade edebilecek bir fiil değil. Fear fiilinin, can/could/may/might gibi ihtimal anlatan kiplerle birlikte bulunmasının nedeni de budur. Bazı durumlarda, elinizde kesin veriler varsa ve meydana geleceğini düşündüğünüz belli bir olaydan ötürü üzüntü, pişmanlık vs. duyuyorsanız fear + that + simple present kullanabilirsiniz: I fear that a war between the two countries now looks very probable. Ancak, bu çok özel bir durum ve B seçeneğindeki binlerce insanın hayatının tehlikede olduğunu nereden biliyoruz? Bu kaçınılmaz bir durum mu? Herhalde, böyle bir durumu ancak tahmin edebiliriz ve bu taktirde, B seçeneğini aşağıdaki gibi değiştiririz: ... that the lives of thousands of people could be at risk ...

C ve E seçeneklerinde why soru kelimesi var, ama soru girişinde reason, ask, wonder, want to know, don't know gibi why bağlantısını haklı çıkaracak hiçbir isim ya da fiil yok. I wonder why he refused us. Do you know (the reason) why we have given you a second chance? D: Bariz bir tense hatası içeriyor. Soru cümlesindeki simple past ile bu seçenekteki present perfect tense'i nasıl bir araya getireceğiz? Belki şöyle bir değişiklik yapabilir ve present perfect'i soru girişindeki simple past tense'e bağlayabiliriz: ... but problems of this nature have been overcome since the introduction of reinforced concrete Önemli not: Though (although, even though) zıt nedene işaret eder, sonucu anlatmaz. Bu nedenle, değişiklik yaptığımız yukarıdaki örnekte though yerine but kullanmayı tercih ettik (Bkz. 8/A). Aşağıdaki doğru ve hatalı örnekleri inceleyiniz: 1. Although I was ill, I didn't miss the class. (Doğru: Hasta olmama rağmen dersi kaçırmadım.) 2. I was ill although I didn't miss the class. (Hatalı: Dersi kaçırmadığım halde hasta oldum.) Soru 33. .......... extra dimensions will have to be accepted as fact, not conjecture. A) If future experiments confirm these predictions B) Once the theory had been conclusively proved correct C) Though certain aspects of the theory weren’t fully developed D) As measurements of the strength of gravity will be taken at different locations E) Whether gravity appears to be so much weaker than electromagnetism Çözüm 33. Doğru cevap: A. A: Soru girişi simple future tense taşıdığı için A seçeneğindeki if + simple present yapının şansı artıyor. B ve C'de bariz tense hataları var. D: Burada future tense kullanılmış. Soru girişindeki ana cümle de aynı tense'te çekilmişti. Bir birleşik cümlenin her iki yakasında da future tense kullanılması alışıldık bir durum değil. Genellikle, bir yakada simple present ya da present perfect, diğer yakada ise simple future kullanılır. D seçeneğinde as bağlacı kullanıldığı için biz de buna benzer bir örnek verelim: As you approach the building, you will see a grocer on the corner of the street. As'in benzetme ya da ekleme yapmak için kullanılması halinde bu kuralın istisnasından söz edilebilir: You will be given a present at the end of the term, as will the other students. Just as you will listen to her problems, so will she listen to yours. (Sen onun sorunlarını dinledikçe o da seninkileri dinleyecek.) Benzetme ya da ekleme yapıldığına dair bir işaret ne D seçeneğinde, ne de soru cümlesinde var. E: Whether'lı bir yan cümle, kendisinden sonra bir ana cümleye bağlanabilir. Bu taktirde zıtlık bağlacı gibi görev görür (Bkz. 8/C) ve yan cümle ile ana cümle arasında virgül bulunur: Whether I am in the kitchen or in the bathroom, my dog will be there waiting for me patiently. Soru girişi bir ana cümle olduğuna göre, E seçeneğini değerlendirmeye almamız için önce virgül şartının sağlanması gerekiyor. İki cümle arasında zıtlık olup olmaması ancak bundan sonra değerlendirilebilir. Yani önce gramer yapısı, sırasıyla ilintiler ve imla (virgül, noktalı virgül vs.) ve en sonunda anlam irdelenmelidir. Bu sırayı dikkatle takip ettiğiniz zaman anlama fazlaca mahkum kalmadığınızı göreceksiniz. Soru 34. Scientists believe that elephants have sensitive cells in their feet .......... . A) while their habitat gives them an even keener sense of security

B) even though they were to carry such an enormous weight C) which enable them to pick up low frequency vibrations from the ground D) as their way of life was naturally a nomadic one E) that had helped them to survive in changing but usually hostile environments Çözüm 34. Doğru cevap: C. A: Their iyelik sıfatı elephants yerine kullanılmış olabilir. Zaman uyumu da tamam. Ama iki sorun var: while ve even. Sırayla inceleyelim. While bir birleşik cümlede iki farklı görevde bulunabilir: 1. (when/as'e eşdeğer zaman bağlacı görevinde): While I was leaving the hotel, some new guests were arriving. 2. (whereas direct contrast/doğrudan zıtlık bağlacı görevinde): People who know little are usually great talkers, while people who know much say little. - Jean Jack Rousseau A seçeneğindeki while bağlacının when/as görevinde kullanılmadığı açık. Biz ikinci alternatife şans tanıyalım ve while bağlacının whereas anlamı taşıdığını varsayalım. Bu durumda, whereas bağlacının en önemli özelliği olan ortak konu - farklı yön (Bkz. yukarıdaki 2. örnek) şartı karşılanmamış oluyor. 3. I love watching cowboy films, whereas/while my wife hates them. ya da: 4. Whereas/while my wife hates them, I love watching cowboy films. Ortak konu: kovboy filmleri; farklı (birbirine taban tabana zıt) yön: konuşmacı bu filmleri seviyor, eşi ise nefret ediyor. Soru girişindeki cümleyi A seçeneğine bağladığımız zaman böyle bir zıtlık yakalamak mümkün olmuyor. Üstelik, ana cümle ile while içeren yan cümle arasında virgül kullanılmamış. While, whereas görevinde ise, ister iki cümlenin başında, isterse ortasında bulunsun ana cümleden virgül ile ayrılır (Bkz. yukarıdaki 3 ve 4. örnekler). Dilerseniz biraz da even pekiştiricisi üzerinde duralım: ...an even keener (stronger) sense of security (daha da güçlü bir güvenlik duygusu/güvende olma duygusu) Soru girişinde, A seçeneğindekine kıyasla daha yetersiz, daha zayıf bir güvenlik duygusundan bahsedilmiş olmalıydı. Üstelik, açıkladığımız özelliklerinden ötürü while=whereas bağlacı bunu zorunlu kılıyor. B, D ve E seçenekleri affedilmez tense hataları içeriyorlar. C: Zaman uygun ve elephants yerine objective pronoun them'in kullanımı doğru. Which ilgi zamiri feet ismini açıp sıfat cümlesi oluşturmuş. Sorun yok. Dikkat: Feet çoğul bir isim olduğu için which ilgi zamirini takiben gelen fiil (enable) -s takısı almamış. Enable, -s takısı almış olsaydı bu seçenek elenirdi. 35. .........., there is still a slight chance that a rogue black hole could come out of the depths of interstellar space and catch us unawares. A) If only an early warning system could be devised B) Because black holes would fling light at us in a pattern of concentric rings C) Whether a black hole is presently within the range of our telescopes D) The scientists working on black holes were concerned E) Although black holes are rare in our Galaxy

Çözüm 35. Doğru cevap: E. İpucu: Ana cümlede still ya da also varsa, yan cümle bağlacı olarak although'ya şans tanıyınız. A: If only=(I) wish. Dilek cümlelerinde present ve future tense'lere yer olmadığını hatırlayınız. Bu nedenle, sorudaki ana cümlede kullanılan geniş zaman A seçeneği için uygun değildir. Bu seçeneğin doğru olabilmesi için ana cümlede would/could might + V1 aranmalıdır. Gerçi ana cümleyi takiben verilmiş olan yan cümlede could var, ancak biz ana cümlenin tense'ine (is: present simple) bağlıyız. Not: If only ile 1. tip çekim yapmayınız. If only, sadece 2 ya da 3. tipteki şart cümlelerinde kullanılır. B: Bayram değil (şart cümlesi yok), seyran değil (dilek cümlesi yok, aktarım yok)! O halde, would kipinin burada ne işi var? Aktarım cümlesi içinde would kipine bir örnek verelim: Direct speech: Jane said, 'I will visit mum at the weekend'. Indirect/Reported speech: Jane said that she would visit her mother at that weekend. C: Whether'ın zıtlık bağlacı görevinde kullanılmış olması halinde iki tam cümleyi bağlayabileceğini söylemiştik. Bu durumda, iki cümle arasında virgül bulunması gerektiğini de eklemiştik. Bu bakımdan soru cümlesinde verilen virgülün kullanımı uygun görünüyor. Ama iki cümle arasında herhangi bir zıtlık ilişkisi kurulamıyor. Not: Sorunun açıklamasına girerken yaptığımız uyarıyı dikkate alınız ve artık bu seçeneği çevirmeye çalışmaktan vazgeçiniz! Bırakın, bu işle 'vakti' olan arkadaşlar uğraşsınlar. D: Zaman uygun değil. Ayrıca, bağlantı yok (örneğin: that). Eğer bağlantı elemanı that düşmüş olamaz mı diye merak ediyorsanız, bu tabii ki mümkün ancak soru girişindeki virgülü ne yapacağız? Bu herhalde baskı hatasıdır deyip, silgiyle mi sileceğiz! I am concerned (that) she might tell my secret to someone else. The boss was concerned to hear (that) two of his trusted workers were leaving. E: Bir yanda kara deliklerin nadirliğinden (rare), diğer yanda bunların ortaya çıkma ihtimalinden (.., chance that a black hole could come out) söz edilmiş. Zaman uyumlu. E seçeneği, although + ana cümlede still/also yaygın kullanımını haklı çıkartan güzel bir örnek. Bir örnek de biz verelim: Although it was almost impossible to move in that heavy traffic, he still managed to get to the airport and catch his plane. Not: Still pekiştirici olarak kullanılmıştır. Dilerseniz cümleden çıkartabilirsiniz. Bu durumda, anlamda herhangi bir düşüklük olmaz. Ama kullanıldığı yerde, bilenle bilmeyeni ayırır ve size vakit kazandırır. 6. Çeviri sorularının çözüm teknikleri Literatür takibi yaptıkları için akademisyen arkadaşlar çeviri sorularında zorluk çekmiyorlar. Biz de bu nedenle, çeviri sorularında ayrıntılı açıklamalara girmeyip sorunun çözümünü kolaylaştıracak bazı ipuçlarını vermekle yetineceğiz. Yanlış bir seçenekte yapılmış olan bütün hataları tek tek göstermeyeceğimiz için, adaylar, böyle bir seçenekte, bizim işaret ettiklerimiz dışında başka hatalar da bulabilir ve hangi hatayı öncelikle fark ettilerse, bu hatanın üzerine gidebilirler. Soru 36. Bazı yerbilimciler, 65 milyon yıl önce büyük bir meteor çarpmasını izleyen nitrik asit yağmurunun, dinozorların yok olmasına yol açan bir faktör olduğunu ileri sürmüşlerdir. A) Some geologists have argued that a rain of nitric acid, following a massive meteor impact 65 million years ago, was one factor leading to the extinction of the dinosaurs. B) According to some geologists, a rain of nitric acid, caused by a massive meteor impact some 65 million years ago, was the major factor in the extinction of the dinosaurs. C) The extinction of the dinosaurs was almost certainly, in the opinion of geologists, caused by a massive meteor impact some 65 million years ago and the rain of nitric acid that followed it. D) A rain of nitric acid some 65 million years ago and the massive meteor impact that preceded it, are generally held by geologists to have caused the extinction of the dinosaurs.

E) According to certain geologists, the extinction of the dinosaurs occurred about 65 million years ago when there was a massive meteor impact followed by a rain of nitric acid. Çözüm 36. Doğru cevap. A. A: 'Bazı yerbilimciler ... ileri sürmüşlerdir' ifadesi (özne + aktif present perfect fiil çekimi) sadece A seçeneğinde var. Çeviri sorularında özne + yüklem ikilisini mutlaka öncelikle test ediniz. Buradan çoğunluk ekmek çıkar; boş dönmezsiniz. B: 'According to some geologists' girişi 'Bazı yerbilimcilere göre' anlamını taşıyor. A seçeneğindeki ifadeye benziyor ama aynısı değil. Çeviri sorularında her aday kendisine göre bazı yorumlar yapabilir. O taktirde birden fazla cevap doğru çıkabilir. Bunu engellemek için, doğru cevap, yoruma yer bırakmayacak şekilde, soru cümlesinin bire bir karşılığı olarak verilir. C, D ve E seçenekleri de benzer hatalar içeriyor. Dikkatle incelenirse, yanlış seçenekler içinde başka hataların olduğu da kolaylıkla fark edilecektir. Örneğin: B seçeneğindeki major factor sıfat tamlaması soru cümlesinde karşılık bulmuyor. Not: Seçeneklerde geçen some kelimesi birkaç değil, tam anlamında kullanılmıştır. Some etkileyici bir rakamdan söz ederken tercih edilir. In his book, the author has given some four thousand examples. (Yazar, kitabında tam 4000 örnek vermiş.) Soru 37. Bir fırtına, Kuzey İtalya üzerinden Adriyatik'e geçerken, bununla gelen alçak atmosfer basıncı, yerel deniz seviyesini yarım metre kadar yükseltir. A) The sea level is likely to rise by about half a metre when a storm crosses northern Italy and comes to the Adriatic, bringing a low atmospheric pressure. B) A storm passing over northern Italy and into the Adriatic brings with it a low atmospheric pressure that causes the sea level there to rise by at least half a metre. C) The sea level in the Adriatic can rise by nearly half a metre whenever a storm coming via northern Italy arrives bringing low atmosphere pressure. D) When a storm passes over northern Italy into the Adriatic, the low atmospheric pressure that comes with it raises the local sea level by up to half a metre. E) The low atmospheric pressure brought to the Adriatic by storms that have come across northern Italy can cause sea levels there to rise by up to half a metre. Çözüm 37. Doğru cevap: D. A: 'is likely to=may/might', bring fiili ve and bağlacı soru cümlesinde karşılık bulmuyor. About: yaklaşık ifadesi de soru cümlesinde yok. B: 'A storm passing over Italy ...' 'İtalya'dan geçen fırtına' demektir. Soru cümlesinde ise 'geçerken' ifadesi vardı; -iken eki when bağlacı ile karşılanır. C: Whenever, ne zaman olursa olsun anlamını verir. Karşılığı yok. E: Cümle pasif, when bağlacı yok ve can kipi kullanılmış. Soru 38. Organik çiftçiler kimyasal gübre kullanmazlar; ancak, toprağın verimliliğini ürün artıklarını ve doğal gübreyi toprağa karıştırarak artırırlar. A) Though organic farmers use no chemical fertilisers, they successfully create a fertile soil by working into it crop residues and manure. B) Organic farmers don’t use chemical fertilisers; however, they build up soil fertility by working into it crop residues and manure. C) Organic farmers manage to build up soil fertility very successfully by working in crop residues and manure, but no chemical fertilisers. D) Because organic farmers avoid chemical fertilisers, they use crop residues and manure to build up high levels of fertility in the soil.

E) Even though organic farmers don’t use chemical fertilisers, they build up soil fertility by working crop residues and manure into the soil. Çözüm 38. Doğru cevap: B. A: Sorudaki zıtlık bağlacı, organik çiftçilerden söz edilen ilk cümleye bağlı olarak kullanılmamış. B: Work in/into: katmak, karıştırmak. Zıtlık bağlacı doğru yerde kullanılmış ve diğer ilintilerin hepsi uygun görünüyor. C: Sorudaki zıtlık bağlacı 'ancak', bu seçenekte but olarak verilmiş ama o da doğru yerde kullanılmamış. Üstelik, very successfully sıfatının ve manage to fiilinin soruda karşılığı yok. D: Because hatalı. Ayrıca, avoid: kaçınmak nereden çıktı? E: Even though doğru cümleye bağlanmamış. Bu bağlaç yerine however tercih edilmeli ve iki cümle ortasında kullanılmalıydı: Organic farmers don't use ...; however, they build up ... . Soru 39. We know that, unless we take action right away, certain marine species will start to become extinct due to the alarming decline of biodiversity. A) Biyolojik çeşitliliğin korkunç bir şekilde azalması sonucu bazı deniz canlılarının yok olacağını ve hemen harekete geçmemiz gerektiğini biliyoruz. B) Hemen eyleme geçmediğimiz takdirde, biyolojik çeşitliliğin azalması sonucu, bazı deniz canlılarının yok olmaya başlamasının endişe verici olduğunu biliyoruz. C) Bildiğimiz kadarıyla, derhal harekete geçmezsek, bazı deniz canlıları yok olmaya başlayacak, çünkü biyolojik çeşitlilik endişe verici bir hızla azalıyor. D) Biliyoruz ki hemen eyleme geçmezsek, bazı deniz canlıları, biyolojik çeşitliliğin endişe verici azalması nedeniyle yok olmaya başlayacak. E) Biliyoruz ki hızla eyleme geçmediğimiz takdirde, biyolojik çeşitliliğin azalması sonucu bazı deniz canlılarının yok olması endişe vericidir. Çözüm 39. Doğru cevap: D. A: Bu seçenekteki 've' bağlacı ve 'korkunç bir şekilde' zarfı soruda verilmemiş. B: 'Endişe verici' sıfatı yanlış yerde kullanılmış. Bu ifade zarf halinde (endişe verici şekilde) ve biyolojik çeşitlilik ifadesi ile birlikte kullanılmalıydı. C: Sorudaki 'due to + isim' yerine 'çünkü + tam cümle' bağlacı kullanılmış. Bu hatalı ya da en azından yorumlu bir replasman. E: Sorudaki 'right away:hemen' zarfı yerine bu seçenekte 'hızla' zarfı kullanılmış. 'Endişe verici' yanlış yerde duruyor. 'Başlamak' fiiline ise hiç yer verilmemiş. Soru 40. Some ecologists believe that species diversity will not be reduced significantly as the natural environment becomes permanently impoverished. A) Doğal çevre tamamen fakirleşmiş olduğu için, bazı çevrebilimciler, tür çeşitliliğinin hiçbir zaman düzelemeyeceğine inanmaktadırlar. B) Tür çeşitliliğinin hiçbir zaman artmayacağına inanan bazı çevrebilimciler, doğal çevrenin tamamen fakirleştiğini ileri sürmektedirler. C) Bazı çevrebilimciler, doğal çevre kalıcı olarak fakirleşirken, tür çeşitliliğinin önemli ölçüde azalmayacağına inanmaktadırlar. D) Bazı çevrebilimcilerinin inandığı gibi, tür çeşitliliği hiçbir zaman eski durumuna gelemeyecek, çünkü doğal çevre sürekli bir şekilde yıkıma uğramaktadır. E) Doğal çevrenin tamamen fakirleştiğini ileri süren bazı çevrebilimciler, tür çeşitliliğinin hiçbir zaman artmayacağına inanmaktadırlar.

Çözüm 40. Doğru cevap: C. A: 'Tamamen' ve 'hiçbir zaman' zarfları ve 'düzelmeyecek' (can/could vs.) fiili soruda karşılık bulmamış. B: ' ... inanan çevrebilimciler ... ' ifadesinin İngilizce karşılığı şudur: ecologists who believe that .... Ayrıca, 'hiçbir zaman' ve 'tamamen' zarfları hatalı. D: 'Bazı çevrebilimcilerin inandığı gibi' ifadesinin İngilizce karşılığı şöyle olmalıydı: As some ecologists believe... E: 'Tamamen' ve 'ileri süren' ifadeleri karşılık bulmamış. Ayrıca, 'ileri süren' ifadesi bir sıfat cümlesi habercisidir (Bkz. B seçeneği): Some ecologists who argue that ... Soru 41. Agricultural researchers in developed countries are working to develop strains of rice that produce high yields with less water. A) Gelişmiş ülkelerdeki zirai araştırmacılar, çeşitli pirinç türleri geliştirerek, az su ile yüksek verim elde etmeye çalışmaktadır. B) Zirai araştırmacılar, gelişmiş ülkelerde, az su ile yüksek verim elde edebilmek amacıyla, çeşitli pirinç türleri üzerinde çalışmaktadır. C) Gelişmiş ülkelerin zirai araştırmacıları, az suya rağmen çok verim sağlayan pirinç türlerini geliştirmeye çalışmaktadır. D) Gelişmiş ülkelerdeki zirai araştırmacılar, az su kullanarak çok verim elde edebilmek için, değişik pirinç türlerine ilişkin çalışmalar yapmaktadır. E) Gelişmiş ülkelerdeki zirai araştırmacılar, az su ile yüksek verim sağlayan pirinç türleri geliştirmek için çalışmaktadır. 41. Doğru cevap: E. A: Soruda 'that produce high yields' ifadesi var. Bunun karşılığı 'üreten, verim sağlayan' olmalıdır. B: A seçeneğindeki hata burada da tekrar edilmiş. Ayrıca, soruda 'amacıyla' ifadesini karşılayabilecek in order to amaç bağlacı yok. C: 'Gelişmiş ülkelerin zirai araştırmacıları' girişinin sorudaki karşılığı agricultural researchers of (the) developed countries olmalıydı. Ayrıca, 'rağmen' bağlacı soruda geçmemişti. D: 'Az su kullanarak', by using less/litttle water şeklinde ifade edilir. Soru cümlesi bu ifadeyi içermiyor. Amaç bağlacı (elde edebilmek için) hatalı. 'Değişik' sıfatının ve 'ilişkin' edatının soru cümlesinde karşılığı yok. 7. ‘Uymayanı At’ türü sorularda çözüm teknikleri Bu tür sorularda anlam bütünlüğünü bozan seçeneği bulmamız isteniyor. Bunları, 'odd man out= uymayanı at' türü sorular olarak da isimlendirmek mümkün. Bu tür soruları çözmek, yani atılacak cümleyi bulmak için aranması gereken belli başlı bazı ipuçlarını hatırlayalım: *Numaralandırılmış cümleler arasında zaman uyumsuzluğu (Örneğin; present tense'lerden bir anda past olanlara geçiş yapılması), *Artikellerin (a, an, the) hatalı kullanılması (Örneğin; the book ismiyle başlayan bir cümleyi a book ismiyle başlayan başka bir cümlenin izlemesi), *Birbirlerine benzer bağlaçların art arda kullanılması (Örneğin; however bağlacının kullanıldığı bir cümleyi nevertheless bağlaçlı bir diğer cümlenin izlemesi), *Tarihsel sıranın bozulması (Örneğin; paragraf 16. yüzyıl ile başlıyor, 17. yüzyıl ile devam ediyor ve üçüncü cümle milattan önceki çağlara dönüyor.),

*Also zarfının kullanılması (Bu zarfın, bir önceki cümlede geçen şahıs ya da eylemlere ekleme yapmaması). *Then zarfının kullanılması (Bu zarfın, eylemleri kronolojik sırada anlatmaması), *Başta would olmak üzere, kimi kiplerin yersiz kullanımı (Örneğin; I, II, IV ve V. cümleleri past zamanlarda anlatılmış bir paragrafın ortadaki III. cümlesinin would + V1 çekilmesi), *Zıtlık bağlaçlarının, paragrafın bütünlüğü açısından yanlış kullanıldığı cümleler (Üç cümle düşünelim; birincisi olumlu, ikincisi zıtlık bağlacı ile olumsuz ve üçüncüsü yine olumlu olsun. İkinci cümlenin hatalı olduğu açık. Eğer ikinci cümle yerinde kalacaksa, üçüncü cümle olumsuzluğu anlatmaya devam etmelidir.), *Bir paragrafın zıtlık bağlacı taşıyan bir cümle ile sona erdirilmesi (Zıt duruma işaret edildikten sonra açıklama aynı yönde devam etmelidir. Örneğin; 'I. Mehmet'i severim. II. İyi arkadaştır. III. Efendiliğine diyecek söz yoktur. IV. Ayrıca, iyi sır saklar; kimseden kimseye laf taşımaz. V. Ancak, sakın ola ki ona borç para verme.' paragrafında, konuşmacının, arkadaşıyla ilgili esas vurgulamak istediği yön onun borcuna sadık olmamasıdır. Konuşmacının, bu huyu tek bir cümleyle geçiştirmesi beklenemez. Bu nedenle, paragrafın beşinci cümlesini takiben olumsuzluğu sürdürecek başka örnekler verilmesi gerekir.), Bu ipuçlarını, sitemizde daha sonra yayınlayacağımız 'Sınavın Anatomisi' bölümünde ayrıntılı olarak irdeleyeceğiz. Şimdi 42. sorunun açıklamasına geçelim. Soru 42. (I) A committee of prominent physicists, chemists and others was appointed to investigate the properties of TEL (tetraethyl lead). (II) The committee presently reported mild health effects from the use of lead but nothing drastic enough to justify a ban. (III) Increased ventilation and other plant improvements reduced the workplace hazard to an acceptable level. (IV) In their opinion, TEL was dangerous only in concentrated form, not when diluted in gasoline. (V) If reasonable precautions were taken and mixing was performed at distribution centres instead of at the point of purchase, there would be no cause for concern. A) I

B) II

C) III

D) IV

E) V

42. Doğru cevap: C (III. cümle). I. Bu cümlede a committee ve simple past tense kullanımı dikkat çekiyor. (Not: Others zamirine değil, a committee öznesine bağlı olduğu için was yardımcı fiilinin çekimi doğrudur.) II. The committee devamı ve simple past çekim çok güzel. Burada, a/an-the bağıntısı üzerinde biraz duralım. A/an artikeli belirsiz bir isimden ilk kez söz ettiğimiz zaman kullanılır. Ancak, bunu izleyen cümle yine aynı ismi içinde barındırıyorsa, a/an yerini the artikeline bırakır. Çünkü artık sözü edilen ismin belirli/belirlenmiş olduğu varsayılır. Örneği inceleyelim: At the museum, the guide (rehber) showed us a picture. The picture dated back from the 14th century. (Müzede rehber bize bir resim gösterdi. Bu resim 14. yy'dan kalmaydı.) III. Tense tamam. Konu bütünlüğü de var: Bir önceki cümlede, lead (kurşun) kullanımının sağlık açısından pek sorun olmadığı söylenmişti. Burada ise, improvements ve reduced hazard (tehlike) ifadeleri var; sanki aynı yönde konuşuluyor gibi. Ancak, komite ortadan kalkmış. Bu bir hata değil ama biz yine de dikkati elden bırakmayalım. IV. In their opinion ifadesi üçüncü cümledeki kuşkumuzu haklı çıkarıyor. Bu ifade ile, herhalde komite üyelerinin görüşlerine atıfta bulunulmuş. Their sıfatının bir önceki cümlede yerine geçebileceği çoğul bir şahıs ismi yok. O çoğul şahıstan ikinci cümlede söz edilmişti. Üçüncü cümlenin paragraftan atılması gerekiyor. Yani, 42. sorunun doğru cevabı C seçeneğidir. Önemli not: Bu tür sorularda, atılması gerektiğini düşündüğünüz seçenekten (Örn: 42. soruda III. cümleden) sonra gelen seçeneği (Örn: 42. soruda IV. cümleyi) de mutlaka okuyunuz. Bundan sonra, sizce atılması gereken seçeneği yok sayarak (Örn: 42. soruda III. cümle) son okuduğunuz seçenek (Örn: 42. soruda IV. cümle) ile bir öncekini (Örn: 42. soruda II. cümle) aralarında bağlantı bulunup bulunmaması bakımından test ediniz, yani sağlama yapınız. Bağlantının kurulduğunu gördüğünüz zaman, başkaca bir değerlendirme yapmayınız. Yani, bağlantının koptuğu noktadan sonra ikinci

sırada gelen bir başka cümle (Örn: 42. soruda V. cümle) ya da cümleler varsa, bunları okuyarak vakit kaybetmeyiniz. (İstisna: Bazen bağlantının nerede koptuğuna dair hiçbir ipucu bulamadığınız için V. cümleye kadar gelmeniz gerekebilir.). Yaptığımız bu açıklamaya bağlı olarak, 42. sorunun V. cümlesini değerlendirmeye almıyoruz. Bu türün diğer sorularına ait açıklamalarda da aynı yolu izleyeceğiz. Soru 43. (I) Of all the legacies of the ancient seas the most valuable is petroleum. (II) No one knows exactly what geologic processes have created these precious pools of liquid deep within the earth. (III) But one thing seems certain. (IV) On the other hand, few geologists believe that petroleum formation is linked with volcanic action. (V) Petroleum is a result of fundamental earth processes that have been operating at least since the beginning of Palaeozoic time. A) I

B) II

C) III

D) IV

E) V

Çözüm 43. Doğru cevap: D (IV. cümle). I. Geniş zaman başlangıç yapılmış. Bütün seçeneklerde zaman uyumu var. Petroleum kelimesi sanki konunun ana başlığı gibi. Çünkü bu maddeden the most valuable olarak söz edilmiş. II. İkinci cümle no one knows girişiyle biraz mide bulandırıyor. Ama hemen sonra, these precious pools of liquid denmiş. Precious ve valuable kelimeleri eşanlamlıdır ve these işaret sıfatı ile bir önceki cümleye kesin bir atıf var. Birinci ve ikinci cümleler arasında iyi bir bağlantı olduğunu söyleyebiliriz. III. Zıtlık bağlacı (But) kullanılmış. Ama cümleden neyin zıtlandığını anlamak mümkün değil. Sadece geniş zaman açısından uyum var. IV. Bir kez daha zıtlık bağlacı kullanılmış. İşte, atılması gereken cümle yakayı ele verdi. Eğer, bu cümle atılmasın, yerinde kalsın derseniz, o zaman şu soruya cevap aramalısınız: On the other hand (öte yandan, diğer taraftan) bağlacı few geologists ifadesi ile zıt olduğuna göre, üçüncü ya da ikinci cümlede örneğin, many geologists/scientists/people vs. var mı? V. Normal şartlarda IV. cümleyi yok sayıp III ve V arasında bağlantı arayarak sağlama yapmamız gerekirdi. Ancak, bu iki cümleyi anlam bakımından irdelemek her babayiğidin harcı değil. Gelin vazgeçelim! Biz sadece, iki zıtlık bağlacının art arda kullanılmasının büyük çoğunlukla sorun çıkartacağı uyarısından yola çıkalım ve bu sorunun doğru cevabını D seçeneği olarak belirleyelim. Soru 44. (I) Geologists are presently seeking ways of detecting earthquakes before they strike. (II) If they are successful, then people may be evacuated from a danger area before the earthquake happens. (III) Geologists are also carrying out experiments in earthquake control. (IV) It is calculated that there are as many as 500,000 earthquakes in a single year. (V) If these experiments are successful, it may be possible, in the future, to minimise the destructive force of earthquakes. A) I

B) II

C) III

D) IV

E) V

Çözüm 44. Doğru cevap: D (IV. cümle). I. Şimdiki zaman kullanılmış. Bütün seçeneklerde zaman uyumu var. Jeologların bir şey aradıklarından (seek) söz etmiş. Earthquake herhalde ana tema. II. They zamiri jeologlar yerine geçmiş olabilir. Deprem konusu ortak. Bir sorun yok gibi görünüyor. III. 'Jeologlar ayrıca depremle ilgili şu konuda da deney yapıyorlar' diyerek güzel bir bağlantı vermiş. Ancak, bu hemen ikinci cümle olarak verilse daha iyi olacaktı. Bu biraz akıl karıştırıyor. IV. Jeologlar ve yapmakta oldukları deneyler ortadan kalktı. Ama deprem konusu hala ortak. V. These experiments IV. değil, III. cümlede karşılık buluyor. Üstelik, birden ikiye geçerken kullanılan şart bağlacı burada yine karşımıza çıktı. Bu çok güzel bir ahenk oluşturuyor. IV. cümle bu paragraftan atılmalı. Üçüncü cümlede yaptığımız uyarıyı geri alıyoruz!

Soru 45. (I) The origin of the asteroids is uncertain. (II) An asteroid would then remain in the same relative position, provided the initial velocity were suitably chosen. (III) It has been supposed that they are fragments of a former planet which has broken up. (IV) An alternative view is that they represent material, which did not coalesce to form a single body at the time the other planets were formed. (V) If so, this was possibly the result of the disturbing action of Jupiter. A) I

B) II

C) III

D) IV

E) V

Çözüm 45. Doğru cevap: B (II. cümle). I. Giriş geniş zaman. Asteroid'lerin orijini belli değilmiş (uncertain). Bir olumsuzluk var. Bunu izleyen cümlelerde bu olumsuzluğu aramalıyız. Bulamazsak birinci cümleyi yanlış sayarız. II. Birinci cümledeki the asteroids ifadesinden an asteroid ifadesine geçilmiş. Aslında, an asteroid bir paragrafa ilk cümle olarak daha yakışıyor. Ama burada would kipinin ne anlattığı belli değil. Yani, kip yerinde kullanılmamış. Üstelik, then zarfının, birinci cümlede kronolojik sırada gerçekleşmiş bir başka benzer eyleme işaret etmesi gerekirdi. If they offered me a job, I would first (Birinci cümle) ask for some time to think over it. I would then (İkinci cümle) consider the offer and ask my friends for a second opinion. Yaptığımız açıklamalar ışığında bu seçeneğin atılması gerekiyor. Ancak, biz yine de üçüncü cümleyi okuyalım. III. Supposed (varsayılmak) ile birinci cümledeki uncertain arasında bir yakınlık var. İkinci önemli bağlantı ise asteroids ve they zamiri arasında görünüyor. Önemli not: Bir an için bu soruda iki seçeneğe kaldığınızı (I. cümle ve II. cümle) ama karar veremediğinizi varsayalım. Bu durumda, gözü kapalı II. cümleyi atmanızı önerirdik, çünkü I. cümleyi paragraftan çıkartırsanız, then zarfı kendisinden önce başka bir cümle ve benzer bir eylem isteyeceğinden boşta kalacaktır. Soru 46. (I) One main challenge in the production of ready-mixed paints was the achievement of complete dispersion of the pigment in the vehicle. (II) All the early patent paints had a poor reputation because they were thin and lacked opacity. (III) The widespread use of lime and calcium carbonate instead of the more expensive white lead produced paint that streaked. (IV) Some manufacturers diluted their paints with too much water. (V) Others added crushed pebbles to make the cans heavier. A) I

B) II

C) III

D) IV

E) V

Çözüm 46. Doğru cevap: C (III. cümle). Zor bir soru. Hataya düşme ihtimali çok yüksek. I. Bütün seçenekler girişte kullanılan geçmiş zamanla uyumlu. Ortak konunun paint (boya) olduğu kolayca anlaşılıyor. Girişteki challenge (zorluk), aynı cümledeki achievement (başarı) ismine rağmen bir olumsuzluğun varlığına işaret ediyor. Eğer başarı (yani olumlu anlam) ön plana çıkartılmak istenseydi, challenge ve achievement arasında but, however vs. bir zıtlık bağlacı kullanılırdı. It was a diificult mission, but we achieved our objectives (goals). (Cümle olumsuzdan olumluya döndü.) II. Diğer bağlantıların yanı sıra, bu cümledeki poor reputation (kötü ün) sıfat tamlaması da çok önemli. Çünkü ana cümlede başlayan olumsuzluk burada devam ediyor. III. Bu cümle de olumsuz anlam içeriyor: pahalı bir şeyin yerine (instead of the more expensive ...) herhalde ucuz, kalitesiz başka bir şey kullanmışlar. Bu nedenle, ilk bakışta atılması gereken seçeneğin bu cümle olduğunu anlayabilmek mümkün değil. IV. Burada some manufacturers ve too much (aşırılık, olumsuzluk anlatır) kullanımı olumsuzluğu devam ettiriyor. Ancak bu seçenek, too much water ifadesiyle II. cümleye bağlantı veriyor, çünkü orada boyanın thin (ince) olduğundan söz edilmişti. Ama bunu anlayabilmek hiç de kolay değil. V. Bu cümlede some - others bağlantısı çok güzel verilmiş. IV ve V. cümleleri birbirinden ayırmak mümkün değil. Örneği inceleyiniz:

Some scientists believe that earthquakes can be detected hours ago, whereas others argue that it is impossible to predict one. 8. Karşılıklı konuşma sorularının çözüm teknikleri Karşılıklı konuşma soruları son yıllarda yapılan sınavlarda gittikçe zorlaştı. Bazen, soruda geçen bütün kelimeler bilinse de, anlam bir türlü oturmuyor. Onca zahmetten sonra verilen cevap yanlış çıkabiliyor; ne yazık ki, kaybedilen zaman ve moral de adayın yanına 'kar' kalıyor. Belli bir soruyu, belli bir tekniğe bağlı kalarak çözmek işte bu nedenle önem kazanıyor. Vakti en verimli şekilde kullanmak, sorunun yumuşak karnını yakalamak, soru içinde geçen yabancı kelimelere asgari düzeyde mahkum olmak ancak böyle mümkün olabiliyor. O halde, burada verilen ve binlerce sorunun çözümü ile oluşmuş tekniklere uymaları, adayların yararına olacaktır. Şimdi karşılıklı konuşma sorularında uyulması gereken kurallara kısaca göz atalım: (1) Bir karşılıklı konuşma sorusunun can damarı boşluğu izleyen konuşmadır. Seçeneklerin bir çoğu boşluktan önceki konuşma ile uyum halinde iken bunlardan sadece biri sonraki konuşmaya bağlanabilir. O da doğru cevap olur. Bu nedenle, boşluğu izleyen konuşma çok iyi irdelenmelidir. Birkaç basit örnek verelim: 1. Konuşmacı: - .... 2. Konuşmacı: - So do I. (Boşlukta geniş zaman ve olumlu aksiyon fiili var. You dışında bir özne kullanılmış. Boşlukta, örneğin; 'I like fish' gibi bir konuşma yapılmış olabilir.), (2) Bir boşluğu izleyen iki konuşma varsa (örn: 47. soru), son söz boşluktaki konuşmayı yapmış olan kişiye aittir. O halde, boşlukta söylenmiş olabilecek söz (sorunun doğru cevabı) ile bu son söz birbiriyle uyuşmalıdır. Örneği inceleyiniz: 1. Konuşmacı: - .... 2. Konuşmacı: - There was no doubt about it that this would happen one day. 1. Konuşmacı: - I'm not so sure about it. Does he really mean it? (Gerçekten böyle mi yapmak istiyor?) A) It is hardly surprising that the Minister will at last resign. B) I'm puzzled how the Minister could take such a decision. Çözüm: Doğru cevap B seçeneğidir. Zira, son söz boşluktaki konuşmayı yapan kişiye aittir ve bu kişi bir konuda emin olmadığını, biraz şaşırdığını ifade etmiştir. A seçeneğinde ise, bu kişinin hiç şaşırmadığı, hatta bu sonucu beklediği anlaşılıyor. Bu söz, aynı kişiye ait son konuşma ile çelişmektedir, (3) Bazen, boşluğu izleyen konuşma boşluğa ait birden fazla ilinti/ipucu barındırır. Bu durumda, arayacağınız cevap tüm bu ilintilere aynı anda karşılık bulmalıdır. Örneği inceleyelim: 1. Konuşmacı: - .... 2. Konuşmacı: - It may be. But are you sure they will share the same opinion as you do? Boşlukta bir cansız özne ya da nesne (it) + geniş zaman + be fiili kullanılmış ve birden fazla kişinin ismi geçmiş olsa gerek. Bu nedenle, aşağıdaki A ve B seçenekleri doğru ama eksik bilgi içerdikleri için yanlış cevap olarak değerlendirilecek ve istenen bütün bilgileri tek seçenekte veren C seçeneği doğru cevap olacaktır. A) This is the best offer we have ever received. B) Our shareholders (hissedar) will certainly like this offer. C) This is a good offer and our shareholders will certainly like it. Çözüm: A: A seçeneğinde This is the best offer -> It may be bağıntısı var ama 2. konuşmacının they zamiri karşılıksız kalmış.

B: Bu seçenekte Our shareholders -> they bağıntısı var. Ancak, be fiilini içinde barındıran herhangi bir auxilary verb (am/is/are/was/were vs.) görünmüyor. C: Seçenekte her iki bağıntı da mevcut: This is a good offer -> It may be ve our shareholders -> they, (4) Doğru cevap olduğunu düşündüğünüz seçeneğin/konuşmanın kendisinden önceki ve sonraki konuşmalara ait fazla sayıda aynı kelimeyi içermemesine dikkat ediniz. Yanlış cevabın içerisine, karşılıklı konuşmayı okurken aşina olduğunuz ve gördüğünüz anda size konuşmayı hatırlatan ifadeler/kelimeler gizlenir. Bu tuzağa karşı uyanık olunuz. Bu, yanlış seçenek hazırlamanın kolay yollarından biridir, (5) Bazen boşluğu izleyen konuşma hiçbir ipucu içermez. Bu taktirde, dikkatinizi boşluktan sonra gelen ikinci konuşmaya odaklayınız. Burada, sizi bekleyen güzel sürprizler vardır (Bkz. 51. soru ve çözümü), *(6) Eğer konuşma boşlukla bitmiş ise, bir önceki konuşmacının sözleri önem kazanacaktır. Ancak, böyle bir sorunun cevapları arasında seçim yaparken, seçeneklerin bazılarını elemekte çok zorlanabilirsiniz, çünkü bu durumda, kendinizi bağlı hissedebileceğiniz bir rehber (boşluğu izleyen konuşma) olmayacaktır. Bu türden bir soruyla karşılaştığınızda, konuşmanın gidiş yönünü bir milim dahi olsa saptıran bir görüş yanlış cevaptır. Örneğin; böyle bir soruda, yeni ya da aksi görüş belirten hiçbir seçeneğe itibar etmeyiniz. Ayrıca son sözün (boşluğun), iki önceki konuşmayla birebir uyumlu olmasına özen gösteriniz. Çünkü bu konuşmalar aynı kişiye ait olacaktır. Aşağıdaki örneği inceleyelim: Michael: •

In my opinion, nuclear energy is our best hope for the future.

George: •

Well, I have reservations about it.

Michael: •

What do you mean?

George: •

......

A) Nuclear reactors are a clean and safe source of energy. B) Nuclear energy poses a threat to the safety of the population. C) Without it, we would be forced to live in a world without energy. Bu örnek diyalog sorusunda doğru cevap B'dir. Konuşmada, George, Michael'ın görüşlerine çekince (reservation) koyuyor. O halde, nükleer enerji için iyi konuşmuş olması beklenemez. Bu nedenle, A ve C seçenekleri boşluktan iki önceki konuşmayla tezat oluşturuyor. Reservation kelimesini bilmediğiniz için bu anlamı kaçırdığınızı varsayalım. Bu taktirde, Michael'ın 'What do you mean?' sorusu bir uzlaşmazlık belirtisi olarak alınmalı. Soru 47. Mel : - Funny how one always focuses on the nearest and most immediate danger and not on the more remote and longer lasting one! Frank : - .......... Mel : - Volcanoes. Did you know that among other things, the ash from them contaminates water, destroys crops and clogs the engines of aircraft? Frank : - No I didn’t; but I can believe it.

A) I think you’re exaggerating the situation. B) Why do you say that? C) Today we face all sorts of dangers, don’t we? D) I suppose the remote one is so easy to recognise. E) What have you been reading about? Çözüm 47. Doğru cevap: E. Giriş konuşmasından pek bir şey anlaşılmıyor. Ama boşluğu takiben tek bir kelime, 'volcanoes' kullanılmış ve nokta konmuş. Büyük ihtimalle what içeren bir soru sorulmuş ve kısa cevap verilmiş. Örneği inceleyiniz: - What did you eat? - A sandwhich. And you? - Some crackers. Açıklamaya uygun tek bir seçenek görünüyor: E. A: Bu seçenek uzak bir çeldirici. B: Bu seçeneğin cevabı 'Because' bağlacı ile başlamalıydı. C: Bu seçenekte sorulan 'don't we?' sorusuna Mel hiçbir karşılık vermemiş. Belki de iki arkadaşın arası bozuktur, Mel onun için karşılık vermemiştir mi diyeceğiz? D: Burada, volcanoes karşılığını haklı çıkartacak bir soru sorulmamış, sadece bir tahminde bulunulmuş. Ayrıca, remote kelimesinin tekrar edilmesi tarza aykırı bir durum. E: What sorusu ve karşılık olarak volcanoes ifadesi gayet uyumlu. Soru 48. Reg : - Why are people so excited about the discovery of vast quantities of ice on Mars? Jim : - .......... Reg : - Then it is a lucky find. Is there a large quantity of it? Jim : - Enough to fill Lake Michigan twice over if it were melted! A) Because one of the problems of a manned expedition to Mars has always been the carrying of enough water to support the crew. B) Because most of the ice is situated around the south pole though there may also be some in the north. C) Because, as spring approaches, the glaciers are slowly receding. D) That’s why the Mars Express mission will use radar to search down several kilometres. E) The crucial question, of course, is still “What are the implications for life?” and until we send a manned expedition there we can’t know for certain. Çözüm 48. Doğru cevap: A. A: Reg'in girişteki why sorusuna dikkat! Because içeren seçeneklerin (A, B, C) doğru cevap olma şansları yüksek. Reg'in boşluğu izleyen konuşması it zamiri içeriyor. Bu, pekala water yerine geçmiş olabilir. Çünkü Reg, bunun bulunmuş olmasıyla ilgili 'a lucky find' ifadesini kullanmış.

B: Bu seçenekte ice kelimesi tekrar edilmiş. Bu, tarza aykırı bir durum: Bu tür sorularla ilgili verdiğimiz genel açıklamaları hatırlayınız. Reg'in devam cümlesi (It is a lucky find) içerisinde geçen it zamiri, bu seçenekteki ice kelimesinin karşılığı olabilir. Ancak B seçeneğinde, Reg'in cümlesinde kullanılan şanslı, talihli sıfatını haklı çıkartacak bir ipucu yok. Burada, tartışma daha çok suyun nerede bulunduğu üzerine yoğunlaşmış. Bu seçenek ile daha fazla vakit kaybetmemenizi öneririz. C: Reg'in cümlesi it içeriyordu. The glaciers çoğul bir ifade. D: That's why, 'işte bu nedenle' demektir. Reg, 'Neden?' diye soruyor; Jim, 'İşte bu nedenle' diye cevap veriyor. Jim, önce bir açıklama yapmalı, daha sonra bu bağlacı kullanmalıydı: - Why didn't you accept his proposal (evlilik teklifi)? - I cannot be sure of his love. That's why I refused him. E: Reg bir soru soruyor, Jim bu soruya soruyla karşılık veriyor. Bu bir politikacı cevabı. Soru 49. Andy : - I hear they are trying to improve the design of stadiums for the World Cup. Mike : - .......... Andy : - What use will they be? Mike : - They’ll enable sufficient sunlight to get through to enable the grass to grow. A) The main problem is keeping the playing surface in perfect condition. B) Yes; and at huge expense, too, I believe. C) I’m not sure that all these technical innovations really are necessary. D) That’s right; they are experimenting with semi-transparent fabric roofs over the side stands. E) In Sapporo they came up with something quite exotic, with two arenas. Çözüm 49. Doğru cevap: D. A: Andy'nin boşluğu izleyen sorusunda they zamiri kullanılmış. A seçeneğinde tekil ifadeler var. B: A seçeneği için yaptığımız açıklama B seçeneği için de geçerli. C: Çoğul ifade var. Bu iyi. Ancak, Mike burada olumsuzluk belirtirken kendisine ait son konuşmada fikir değiştirip 'They'll enable sufficient...' diyerek olumluya geçiş yapıyor. Tam bir politikacı. D: Çoğul ifade var. Ayrıca Mike, Andy'nin ilk konuşmasına güzel bir karşılık veriyor: Andy - Onların (they) şöyle şöyle yaptıklarını duydum. Mike - Doğrudur. Onlar (They) ... E: Çoğul ifade iyi. Ancak, 'I hear' girişi bir tür soru gibi iş görür. Bu sorunun karşılığı yok. Örneği inceleyelim: - I hear your mother has been taken ill. - No, it wasn't my mother, it was Jane's mother. Seçenekte ayrıca özel bir yer adından söz edilmiş: Sapporo. For example giriş ifadesi kullanılsaydı belki bu seçeneği değerlendirmeye alabilirdik. - Correct. For example, in Sapporo they ...

Soru 50. Peter : - We had double-glazing installed throughout the house last year and are immensely pleased with it. Colin : - .......... Peter : - As far as I’m concerned, the main one is a reduction in fuel costs due to efficient insulation. Colin : - Yes, that is important. Presumably, it also cuts down on noise. A) That must have cost you quite a lot! B) Is it really worthwhile? C) Just what are the benefits? D) My wife’s keen on it, but I’m not so sure. E) Does it really achieve all they promise? Çözüm 50. Doğru cevap: C. A: Peter’ın hem boşluktan önceki (immensely pleased), hem de boşluğu izleyen konuşması olumlu (efficient). O halde, Colin’in boşlukta olumsuz bir görüş belirtmiş olması beklenemez. Böyle bir durum söz konusu olsaydı, Peter, ikinci olumlu konuşmaya geçerken zıtlık bağlacı kullanırdı. Örneği inceleyelim: - I’m very happy with the new software. - It must have cost you a lot. - Yes, but it is easier to use and more efficient. Ayrıca, boşluğu izleyen konuşmada ‘the main one’ ifadesi var. Bu ifade, boşlukta çoğul bir grup isminden söz edildiğine işaret ediyor. A seçeneğinde ise çoğul isim yok. B: Olumsuzluk devam ediyor ve çoğul isim yok. •

Is it really worthwhile? (Gerçekten (bu masrafa, emeğe) değecek mi/değdi mi?)

C: Olumsuzluk yok. Benefits aradığımız çoğul isim olsa gerek. ‘Yararları nelerdir?’ sorusuna verilen cevapta, one zamirinin yararlardan (benefits) birinin yerine geçtiği anlaşılıyor. Bundan daha iyisini bulamazsak C seçeneğini gönül rahatlığıyla doğru cevap sayabiliriz. D: Colin, burada yine olumsuz görüş belirtiyor. Çoğul bir isim de olmadığına göre, bu seçenekle daha fazla vakit kaybetmeyelim. E: Görüş olumsuz. Bu bakımdan seçenek uygun görünmüyor. Ancak, çoğul bir zamir (they) kullanılması insanı bir an duraksatıyor. Biz, zamir değil, isim arıyorduk. Bir grup ismi olacak ki biz de bunlardan birisine işaret etmek için one zamirini kullanabilelim. - Didn’t you like the shirts? - I liked the blue one made of silk. But it was far too expensive for me to buy. Önemli not: 50. sorunun A, B, D ve E seçeneklerinde farklı kelimeler kullanılmış ama hepsine de olumsuz anlamlar yüklenmiş. Birbirlerine anlamca benzeyen bu türden seçeneklere kuşkuyla yaklaşınız! Soru 51. Interviewer : - What advice do you have for people wishing to go on a space trip? Space tourist : - ..........

Interviewer : - Why do you say that? Space tourist : - Well, I had to train for seven months, but the training period will gradually be reduced, and so will the costs. A) Ask me that when I get back. B) I’d say wait a while. It’s going to get far more accessible quite soon. C) Make sure that you really want to! There’s more hard work involved and less fun than most people imagine. D) Make sure you are physically very fit indeed! E) Well, I wished to; I worked hard at it; and now I’m going! Çözüm 51. Doğru cevap: B. A: Boşluğu izleyen ifade hiçbir ipucu vermiyor. Ancak, A seçeneğinde uzay turisti, ‘Bu soruyu bana daha sonra sorun.’ demiş. (Bu, kolayca anlaşılabilen bir ifade olduğu için çevirisini yapmakta sakınca görmüyoruz.) Ama, aynı kişi hemen alttaki konuşmasında eksiksiz bütün bilgileri vermiş. Bu ilinti kopukluğunu fark edemediğinizi varsayalım ve diğer seçeneklere geçelim. Nasıl olsa A seçeneği insanı yanıltacak/çeldirecek tuzaklar içermiyor. Yani, A seçeneği ilk okunuşta ‘İşte doğru cevap!’ denebilecek türden değil. B: Seçenekteki it zamiri a space trip isim tamlaması yerine geçmiş olabilir. ‘Far more accessible=erişilebilir/ulaşılabilir’ ise olumlu bir ifade. Bu önemli bir saptama çünkü uzay turistinin son konuşması da, önce olumsuz başlamakla birlikte olumluya dönüyordu: ... but the training period will be reduced and so will the costs. Seçeneğin doğru cevap olma ihtimali böylece yükselmiş oldu. Ayrıca, bu seçenekteki ‘Biraz bekleyin’ öğüdü ve going to gelecek zaman çekimi, aynı kişinin son konuşmasındaki future tense (will be reduced) ile uyumlu. C: Bu seçenek olumsuzluk içeriyor. Aynı kişinin son yaptığı olumlu konuşma ile tezat. Uzay turistinin son konuşmasında kullandığı but zıtlık bağlacıyla olumsuz-olumlu dönüşümünü sağladığı düşünülebilir. Ancak, bu bağlaç tek başına dönüşümü sağlamıyor. Hatalı örneği inceleyelim: - I had difficulty in learning to drive a motorbike. (Motorsiklet kullanmayı öğrenirken zorlandım.) - Why do you say that? (Neden?) - Well, I had to train for three months, but in future the training period will be reduced. (Üç ay eğitim almak zorunda kaldım, ama gelecekte bu iş kolaylaşacak.) Kırmızı boyalı kısımdaki olumlu sözlerin haklı çıkabilmesi için konuşmanın girişinde de olumlu konuşulması gerekirdi. D: Burada, C seçeneğindekine benzer bir olumsuzluk var. D seçeneği, son konuşmada olumlu ifadeye geçileceğine dair hiçbir işaret taşımıyor. E: Dikkat: wish fiili tekrar edilmiş! Bunun bir hata kodu olduğunu daha önce de söylemiştik. Üstelik, konuşmacı bu seçenekte ‘I wished to.’ demiş. O halde, bir önceki konuşmada çok büyük ihtimalle simple past çekimli fiil içeren bir soru sorulduğunu anlarız. - Did you visit the British Museum when you were in London? - Well, I wished to, but I had no time. (Vallahi, isterdim ama ...) Boşluktan önceki konuşmada simple past çekimli bir fiil olmadığına göre E seçeneği yanlış cevaptır.

9. Paragraf tamamlama sorularının çözüm teknikleri Paragraf tamamlama sorularına geçmeden önce genel bir açıklama yapacağız. Bu bölümde zayıf olduğunuzu hissediyorsanız, tekniklerinizi geliştirmek için 'uymayanı at' ve karşılıklı konuşma sorularının genel açıklamalarını tekrar okumanızı öneririz. Zira, bu tür sorularının çözüm teknikleri ile paragraf tamamlama sorularında uygulanan teknikler arasında büyük benzerlikler vardır. *1. Paragraf tamamlama sorularında boşluktan önceki kısmın gidiş yönü çok önemlidir. Bu kısım olumlu bir anlam içeriyorsa, boşluğu izleyen cümleye/cümlelere bakınız. Bu cümle/cümleler de olumlu ise, boşlukta olumsuzluktan söz eden ve zıtlık bağlacı içeren seçeneklere şans tanımayınız. Ancak olumlu bir gidiş, boşluktan sonra değişmiş ve olumsuza dönmüşse, seçeneklerde bu geçişi sağlayacak bir zıtlık bağlacı arayınız, *2. Boşluktan sonraki kısımda kullanılan zamirler, boşlukla ilgili fikir verebilirler. Ayrıca, boşluktan sonra this/that/these/those/such + isim varsa, boşlukta bu isim büyük ihtimalle kullanılmıştır, *3. Tense uyumuna dikkat ediniz. Tek bir konu ya da hikayenin anlatımına kilitlenmiş bir paragrafta durduk yere zaman değişikliği yapılmaz. Belki geçmişten bugüne geçerken -ki o da but now, however today gibi uyarılar taşır- zaman değişikliği gerekebilir. Ancak, zaman değişikliği bu tür sorularda sık karşılaşılan bir durum değildir, *4. Boşluğu izleyen cümlede gördüğünüz bir kelimenin seçeneklerde aynen tekrar edildiğini fark ederseniz, bu seçeneklere karşı temkinli yaklaşınız. Eşanlamlı olanlara ise öncelik veriniz. Örneğin; boşlukta find out kullanılıyor ve izleyen cümle the discovery ismini içeriyor, *5. A/an/the artikelinin kullanımına dikkat ediniz (Örneğin; boşluğu izleyen cümlede the island ismi varsa, an island ismiyle başlayan bir seçeneğin doğru cevap olma ihtimali yükselir.). Başka adaylar, artikel kullanımıyla ilgili bir inceliği fark edemedikleri için soruyla boğuşup ter dökerken, siz çoktan diğer soruya geçmiş olursunuz. Örneği inceleyelim: The sailors noticed a spot in the distance. .......... . The island seemed deserted. A. The island became larger and larger as they approached its shores B. This was what they had been longing to see: an island C. When they sailed closer to the island, they were somewhat disappointed Çözüm: A ve C seçenekleri daha önce ismi geçmemiş bir ada için the artikelini kullanarak hataya düşüyor. B seçeneği ise hakkında ilk kez konuşulan bir ada için doğru bir biçimde an island ifadesini kullanıyor ve izleyen cümlede the island geçişine imkan tanıyor. *6. Karşılıklı konuşma sorularında olduğu gibi, paragraf tamamlama sorularında da boşluğu izleyen cümleye öncelik veriniz. İpuçlarının bir çoğu bu cümlede gizlidir. Paragrafı bütünüyle okumayı ve her söyleneni anlamayı bir zorunluluk saymayınız. Geçmişte nice aday, özellikle kendi ilgi alanlarına giren bir paragrafı/metni çok iyi anlamış ama doğru cevabı ya hiç bulamamış ya da farkında olmadan yanlış seçeneğe işaret koymuştur, *7. Kronolojik sırayı takip ediniz. Bu sırayı bozan seçeneklere karşı dikkatli olunuz (Bkz. Uymayanı At türü soruların giriş açıklaması), *8. Boşluk paragrafın sonunda ise zıtlık bağlacı taşıyan seçeneklerden uzak durunuz (Bkz. Uymayanı At türü soruların giriş açıklaması), *9. Boşluk paragrafın başında ise, tercih edeceğiniz seçeneğin o paragrafın sınırları içerisinde bütünlük sağlayan ve özele inmeyen bir ifade olmasına dikkat ediniz. Örneği inceleyelim: .......... . We should either take jobs to the people or bring people to the jobs. If the latter alternative is chosen, governments should develop public transportation. A. Lack of transportation in big cities is a serious problem B. Unemployment is a problem that must be solved at once C. There is one solution to the problem of unemployment in rural areas

D. There are essentially two ways of tackling (bir sorunla ilgilenmek/uğraşmak) the problem of regional unemployment Bu örnek sorunun doğru cevabı D seçeneğidir. A seçeneği yanlış sorundan bahsetmiş. Sorun toplu taşıma değil, işsizliktir. Seçenekte sözü edilen taşımacılık isminin paragrafın sonunda tekrar karşımıza çıkması yanıltıcıdır. Bu seçenekle uğraşmak zaman kaybına yol açar. B seçeneği sadece işsizlik sorunundan bahsetmiş, ancak çözüm önerilerine geçileceğine dair hiçbir işaret vermemiş. Bu seçenek, paragrafta anlatılan konuyla ilgili olmakla birlikte, paragrafı bütünleyebilecek özelliklere kısmen sahiptir ve bu nedenle yanlıştır. C seçeneği ise hem işsizlik sorunundan söz ediyor, hem belli bir bölge adı veriyor, hem de çözüm önerilerine geçiş yapıyor. Bunlar iyi ama bir tek çözüm önerisine yer verilmesi işi bozuyor. Zira, boşluğu izleyen cümledeki either-or ikilisi, çözüm önerilerinin birden fazla olması gerektiğine işaret ediyordu. D seçeneğinde her şey tamam: işsizlik sorunu, belli bir bölge ve iki çözüm önerisi. *10. Paragraf tamamlama sorularında aşağıdaki ikililere şans tanıyınız: some - others; one another/the other; on the one hand - on the other hand; not only - but also; neither - nor. Örneğin; boşlukta some, izleyen cümlede others ya da boşluktan önceki cümlede one, boşlukta another/the other gibi. Oil has made many countries rich. One (of them) is Saudi Arabia; .......... . A) another is Kuwait B) the other is the United Arab Emirates Yukarıdaki örnekte A seçeneği doğru cevaptır. The other içeren B seçeneği iki üyeli bir guruptan söz edilmediği için yanlıştır. Örneği inceleyiniz: I have two sisters; one is married and the other is single. Soru 52. The world’s ten most important coral reef hotspots have been identified. The sites, which are all over the world, have one thing in common: .......... . The findings contradict a long-held contention that marine species are unlikely to become extinct because of their vast geographic ranges in the oceans. A) they are all rich in marine species found only in small areas and therefore highly vulnerable to extinction B) habitat destruction leads to loss of biodiversity C) most of the world’s coral reefs are under threat from human activities, in particular from pollution D) the advantages of an integrated land and sea conservation strategy are suggested by at least eight of them E) the ten hotspots account for a tiny 0,017 per cent of the oceans, but 34 per cent of restricted range coral reef species Çözüm 52. Doğru cevap: A. A: Boşluğu izleyen cümlede geçen contradict (çelişmek) fiili zıtlık bağlacı gibi görev görüyor ve olumsuzdan -> olumluya yön değişikliğine işaret ediyor (A seçeneği: highly vulnerable=çok savunmasız -> Boşluğu izleyen cümle: unlikely to become extinct=neslinin tükenmesi ihtimali yok). Yine, A seçeneğindeki they, boşluktan bir önceki cümlede verilen the sites çoğul ismi yerine geçmiş olabilir. Ayrıca, boşluktan önce colon (iki nokta üst üste) kullanılmış. Bu imla işareti, boşlukta yapılacak açıklama ile bu açıklamanın bağlandığı cümle arasında çok yakın bir ilişki bulunduğunu gösterir. Gerçekten de, boşluktan önceki cümle alanların (sites) ortak bir noktaları olduğu (one thing in common) ifadesine yer vermişti. O halde, boşlukta bu alanlardan söz edilmesini beklemek doğru olacaktır.

Önemli not: Paragraftaki zıtlığı fark edememiş olabilirsiniz; bu normaldir. Ancak, vulnerable ve extinct kelimelerinin şu an çözmekte olduğumuz sınavda sıkça kullanıldığını hatırlayınız. Sınavın genel kelime hazinesi içerisindeki bu kelimelerin bilinmesi gerekir. B: Contradiction kelimesiyle boşluğu izleyen cümlede olumsuzdan olumluya geçildiğini yukarıda belirtmiştik. Bu nedenle, B seçeneğindeki olumsuzluk iyi (destruction, loss) ama konu bütünlüğü (sites) nerede? C: B seçeneğinin bir benzeri. Olumsuzluk ifadesi (under threat=tehdit altında, pollution=kirlilik) var, ancak ortak konu görünmüyor. Üstelik, paragraf girişinde en önemli 10 adet coral reef'ten söz edilmişti. Bu seçenekte, dünyanın bir çok coral reef'i niçin tekrar karşımıza çıkıyor. D: Giriş olumlu (advantages). Bu, seçeneğin değerlendirme dışı kalması için yeterli. Ancak, A seçeneğinde söz ettiğimiz zıtlığı fark etmediyseniz, paragrafın girişindeki 10 adet coral reef ve bunlara ait ortak noktadan söz edildiğini hatırlayınız. Bu seçenekte ise 8 rakamı var: tam bir yutturmaca! E: The ten hotspots ifadesinin paragraf girişindeki ten most important coral reef'e işaret ettiği açık. Bir ismin ikinci kullanımda the artikeli ile tanımlanması kompozisyon bütünlüğü açısından uygun bir bağlantı. Ancak bu ifade, paragraf girişinden hemen sonra karşımıza çıkmalıydı. Paragrafı incelediğimizde, söz konusu iki ifade arasında the sites isminin zaten kullanıldığını görüyoruz. Yani, ten most important coral reef yerine yazar the sites demeyi tercih etmiş. Bundan sonra, üçüncü kez aynı nesneden söz ederken they zamirini kullanmanın artık vakti gelmedi mi? Soru 53. The training for tourists travelling into space is tough; the journey itself is even tougher. .......... . Moreover, the G-forces push their organs and blood to the back of their body. Eight minutes later they should be 805 km above Earth, travelling at speeds of more than 40,234 km/h. A) Besides the vigorous training programme, there are stringent medical and fitness tests B) The view and the experience, however, more than compensate for any unpleasantness C) After ignition the force of acceleration drags on the tourists with the weight of eight men D) Would-be travellers to space have also to complete a 22-month training programme E) The G-force exercises are perhaps the most demanding part of the training Çözüm 53. Doğru cevap: C. Kolay bir soru; çözerken ter döktüğümüz bir önceki sorunun acısını çıkaracak gibi görünüyor. A: Bu seçenek besides bağlacı ile başlamış. Boşluğu izleyen cümlede ise moreover=besides bağlacı var. Aynı anlama sahip iki bağlacın art arda kullanılması hayra alamet değil. Ayrıca, boşluğu izleyen moreover bağlaçlı cümlede their body ifadesi var. A seçeneği, bu ifadeye karşılık gelebilecek bir çoğul şahıs (astronotlar, turistler vs.) içermiyor. B: Paragraf olumsuz başlamıştı (*tough=zor, zahmetli). Bu seçenekte kullanılan however bağlacı ve compensate for ile yön olumluya dönüyor. Dönüyor ama boşluğu izleyen cümledeki forces ve push kelimelerinden ötürü kendisine yandaş bulamıyor. Seçeneğin ikinci kusuru ise, A'ya benzer şekilde çoğul şahıs içermemesi. *Adaylar bu kelimeyi hazinelerine katmak zorundalar. Soru: More than burada hangi iki nesneyi karşılaştırıyor? Cevap: Hiçbir şeyi karşılaştırmıyor, sadece pekiştirme görevi yapıyor. Seçeneğin çevirisi: Manzara ve yaşanan tecrübe zorlukları fazlasıyla kompanse ediyor. C: Bu seçenekte aradığımız çoğul şahıs var (the tourists). Ayrıca, çok güzel bir bağlantı daha var: the force of acceleration + moreover, the G-forces. İki tür force birbirlerine moreover bağlacı ile bağlanıyor. Son olarak, girişteki tourists burada (ikinci kullanımda) the tourists biçimini almış, yani tanımlanmış. Bundan iyisi can sağlığı.

D: Çoğul şahıs ve olumsuzluk var. Bu gayet güzel. Ama bu seçenekte have to zorunluluk kipi ve also ekleme ifadesi de var. Peki, bir önceki cümlede aynı çoğul şahsın başka bir işi yapmak zorunda olduğundan söz edilmiş miydi? Students have to be present in class before the teacher is. Students also have to stand up when the teacher enters the class. E: Demanding=zahmetli, çok emek isteyen sıfatı iyi. Ancak, çoğul şahıs yok ve the G-force ifadesinin izleyen cümlede tekrar edildiği görülüyor. Bu tehlike işareti. Soru 54. One important aim of this “Scientific Opportunities” organisation is to create a more welcoming environment for creative, inventive thinkers. ..........; but they are tools that aren’t used nearly enough. Too many young people become bored with science and maths education, and they learn far too little about what the great inventors have done to create the world we live in. A) Other skills are naturally required if the job is to be done properly B) No cause is more important than cultivating the potential of the human mind C) Every trade has its own tools and special equipment D) Invention and creativity are humanity’s most powerful tools for making the world a better place E) This is its long-standing mission and to achieve it every available tool is being used Çözüm 54. Doğru cevap: D. A: Other skills (beceri, maharet) girişi ne önceki, ne de sonraki cümlede karşılık buluyor. Sırasıyla inceleyelim: Boşluktan önceki cümlede beceri yerine geçebilecek creative ve inventive sıfatları var. Ancak, bunlar isim değil, sıfat. Bize isim gerekiyor, çünkü A seçeneği bunlardan beceri olarak söz etmiş. O halde, boşluktan önce creativity (yaratıcılık) ve inventiveness (yenilikçilik) isimlerine yer verilmeli ya da aynı cümlede kullanılan creative ve inventive thinkers (düşünürler) ifadesi boşluğa other skillful people olarak taşınmalıydı. Boşluktan sonraki cümlede they are tools ifadesi var. Bir an için A seçeneğini doğru cevap sayalım. Bu taktirde, they zamiri other skills yerine geçmiş olur. Şimdi de, açıklamayı bu noktada keselim ve sizden, asıl doğru cevap olan D seçeneğine bakmanızı rica edelim. Seçenek invention ve creativity isimleriyle başlamış ve izleyen cümlede bu iki isim yerine they zamiri kullanılmış. İşte bu çok önemli, çünkü çoğul şahıs zamiri they, adları belli olan bir grubun üyelerinden söz ediyor. A seçeneğindeki other skills ise adı belli olmayan bir grup. Örneği inceleyelim: ... . Other skills are also necessary. These include creativity and inventiveness, which may help develop one's character. Örnekte, these yerine they zamiri kullanılamayacağı açıktır. B: A seçeneğinde yaptığımız boğucu açıklamadan sonra rahat bir nefes alabilirsiniz, çünkü buradaki hata çok basit: they zamirinin karşılayabileceği çoğul bir isim yok. C: Burada tools çoğul isminin örneklendirilmediğini görüyoruz. (A seçeneğindeki açıklamayı hatırlayınız.). Üstelik, boşluktan sonra gelen ve zıtlık bağlacı (but) taşıyan cümle, tools için açıkça olumsuz konuşuyor. O halde, boşlukta tools ismiyle ilgili kolay anlaşılır bir olumlu görüş belirtilmiş olması beklenirdi. D: They zamirinin yerine geçebileceği çok güzel bir ikili var: invention and creativity. Ayrıca seçenek, tools ile ilgili kolayca fark edilebilen olumlu bir görüş içeriyor. Seçeneğin, temkinli yaklaşılması gereken tek yanı tools isminin bir sonraki cümlede de kullanılmış olması. Ancak, burada herhangi bir hata yok. Zira, yazar bu ismi bir kez daha kullanarak vurguyu arttırmak istemiş. E: Its iyelik sıfatı bir önceki cümlede adı geçen organisation ismini karşılıyor. Bu dikkate değer bir ilinti ama devamı gelmiyor: Tool tekil kullanılmış ve they zamirinin yerine geçebileceği başka bir çoğul

isim yok. Dahası, tool ile ilgili açıkça fark edilebilen olumlu bir görüş de belirtilmemiş. Oysa, D seçeneği bunu çok güzel vermişti. Soru 55. There is very little similarity between the chemical composition of river water and that of sea water. The various elements are present in entirely different proportions. .......... . An important reason for the difference is that immense amounts of calcium salts are constantly being withdrawn from sea water by marine animals for the making of shells and skeletons. A) The ocean is the earth’s greatest storehouse of minerals B) The rivers bring in four times as much calcium as chloride, for example; yet in the ocean the proportions are reversed; there is 46 times as much chloride as calcium C) Although the earth is constantly shifting her component materials from place to place, the heaviest movements are always from land to sea, not from sea to land D) The annual flow of water seaward is believed to be about 5,500 cubic miles, and this inflow of river water gives the ocean several billion tonnes of salts E) In a single cubic mile of sea water there are, on the average, 166 million tonnes of dissolved salts Çözüm 55. Doğru cevap: B. A: Boşluğu izleyen cümle şöyle başlamış: An important reason for the difference (Değişikliğin önemli nedenlerinden biri). O halde, bir önceki cümlede (boşlukta) değişiklik/fark anlatıldı ve şimdi bunun nedenine geçilecek. Gerçekten de, paragrafın girişinde, nehir ve deniz suları arasındaki fark kolay anlaşılır kelimelerle vurgulanmış. İrdelemekte olduğumuz A seçeneği ise farklılıktan söz etmiyor. Bu seçeneğe göre, 'En büyük okyanus; başka büyük yok.' B: Seçenek, nehir ve deniz arasındaki farktan söz ediyor ve yet=however bağlacıyla bu farkı belirgin hale getiriyor. Bir önceki cümlede geçen various elements ifadesi ise bu seçenekte, for example bağlantısı ile calcium ve chloride örnekleriyle karşımıza çıkıyor. Seçeneğin tek kusuru, sea yerine ocean kullanmış olması. Bu, insanı bir an duraksatıyor. Ancak, cevapta hiçbir hata yok çünkü belli bir deniz ya da okyanustan söz edilmemiş. Bu nedenle, sea ya da ocean kelimelerinin birbirleri yerine kullanılması sakıncalı değil. C: Although bağlacının kullanımını haklı çıkartacak bir durum yok. Üstelik, ilk iki cümlede verilen nehir-deniz karşılaştırması, bu seçenekte birden dünya/toprak-deniz arasındaki karşılaştırmaya döndü. D: Deniz var, nehir var; bunlar iyi. Ama farklılık nerede? Various elements için örnekleme nerede? E: Burada tuzdan söz edilmesi hoş, çünkü bir element/mineral örneği arıyorduk. Ancak, geçiş kurallarına riayet edilmemiş, yani such as ya da for example kullanılmamış. Aşağıda verdiğimiz iki cümleyi aradaki örneğin ifadesini çıkartarak okuyunuz: 'Denizde bazı elementler ve mineraller vardır. Örneğin; iyot denizde büyük miktarlarda bulunur.' Eksikliği siz de fark ettiğinize göre, E seçeneğinin birinci kusuru konusunda görüş birliğine vardığımızı söyleyebiliriz. Seçeneğin ikinci kusuru ise, deniz-nehir farkından söz etmemiş olması. Soru 56. Acid rain not only kills fish, it also erodes buildings. Airborne urban pollution, including SO2, nitric acid and carbon particles (soot) is deposited on the wet surfaces of stonework to form unsightly black crusts. .......... . Porous stones and sandstone are especially vulnerable. A) To make matters worse, the features of many of these statues have also been eroded away B) Air pollution was much worse in Western cities 30 years ago than it is today C) The crust is essentially soot, mixed with gypsum - the soft mineral calcium sulphate which forms when stone reacts with sulphuric acid D) Another problem that used to be associated with acid rain was lead poisoning, but plastic pipe work has more or less eliminated this risk

E) Rural sources of acidity from industrial sites have similarly been increasing at an alarming rate Çözüm 56. Doğru cevap: C. A: Seçenekte these statues (bu heykeller) ifadesi dikkat çekiyor. Bir önceki cümlede heykel meykel yok! Heykeller herhalde asit yağmurlarına kurban gitmiş. (Bkz. paragraf tamamlama soruları giriş açıklamaları 2) B: Western cities ve 30 years ago ifadeleri çok özel. Bize daha genel bir ifade gerek. Üstelik, paragraf dün-bugün karşılaştırmasına girmemişti. C: The crust, bir önceki cümlenin sonunda gördüğümüz black crusts yerine kullanılmış olabilir. Seçenekte, bundan başka bir şey bulmak mümkün değil, çünkü çok sayıda yabancı teknik kelime kullanılmış. Bu kelimeleri anlamaya çalışmayıp kaçmakta fayda var. Bu seçenek bir kenarda dursun; daha iyisini bulamazsak doğru cevap olarak işaretleriz. D: Kullanılan tense insanı rahatsız ediyor ama hem another problem (Bir önceki cümlede asit yağmurlarının yol açtığı sorunlardan söz edilmişti.), hem de present tense geçişi bu duraksamayı boşa çıkartıyor. İlinti, asıl eliminate this risk (bu tehlikeyi ortadan kaldırmak) ifadesiyle kopuyor, çünkü izleyen cümle vulnerable sıfatı ile hala olumsuz konuşmaya devam ediyor. E: Can simidimiz similarly. Bir önceki cümlede benzer şekilde artan bir şeyden söz edilmedi. Örneği inceleyelim: Car fumes augment (arttırmak) acidity in urban areas. Rural sources of acidity from industrial sites have similarly been increasing at an alarming rate. Yapılan açıklamalardan sonra, çok iyi anlamasak da C seçeneğini doğru saymalıyız. Zira, C seçeneği için hiçbir kusur bulamadık. 10. Metin inceleme sorularının çözüm teknikleri Metin inceleme soruları adayların korkulu rüyası. KPDS ve ÜDS'de başarılı olmanın sırrı, sınavın %30'una karşılık gelen bu bölümde saklı. Metinlerde zayıf olan bir aday, Ankara'ya, başarısızlığı aşağı yukarı garantilemiş olarak gidiyor. Çünkü bu bölümde soru sayısı çok fazla ve buradaki açığı başka bir bölümle kapatabilmek hemen hemen imkansız. O halde, adaylar metin sorularında belli bir başarıyı mutlaka yakalamak zorunda. Eğer bu görüşlerimizi paylaşıyor ama ne yapmanız gerektiğini tam olarak bilemiyorsanız, aşağıdaki önerilere lütfen kulak veriniz: *Sitemizde, adayların sınavda sıkça düştükleri hatalardan söz ettiğimizi hatırlayacaksınız. Bizce, bu hataların en büyüğü bir adayın metinlere geldiğinde 'yorgun' düşmesidir. Bu büyük sorunu çözememiş bir adaya metin inceleme tekniklerinden bahsetmek, uykusuzluktan göz kapaklarına artık söz geçiremeyen bir uzun yol şoförüne 'İleri Sürüş Teknikleri' öğretmeye benziyor. Önceki bölümlerde irdelediğimiz hiçbir soru türüyle ilgili böyle bir uyarı yapma ya da ön koşul getirme gereği duymadığımızı hatırlayınız! Ancak, metin inceleme bölümü sınavın kaderini belirleyen çok önemli bir istisna. Bu nedenle, metin sorularının uykuda değil, uyanıkken çözülmesi bizce başarının ön koşulu. Aksi taktirde, kim, hangi sihirli formülü verirse versin, sonuç değişmeyecek, adayın metin sorularına geldiğinde formül hatırlayabilecek ya da bu formülü uygulayabilecek gücü kalmayacaktır. (Bu zorluğun nasıl aşılacağını, daha sonraki haftalarda yayınlayacağımız 'Sınavın Anatomisi' bölümünde ayrıntılı olarak açıklayacağız.), *Bir metinde verilen bütün yabancı kelimeleri bilmek ve konu çeşitliliği nedeniyle bütün metinleri anlayabilmek mümkün değil. Hatta bu, bazen bir dezavantaj dahi oluşturabiliyor. Şöyle ki, ilgi alanımıza giren ve çok iyi anladığımız metinlere ait sorularda, tuzakları göremeyip yanlış seçenekleri işaretleyebiliyoruz. Metni bir bütün olarak anlamak başarıyı garantilemeye yetmiyorsa, bu durum, uyguladığımız çözüm tekniğinde bir hata olduğuna ve mevcut imkanları verimli şekilde kullanmadığımıza işaret eder. O halde, soruları cevaplayabilmek için metni enikonu anlamamız gerektiği saplantısından kurtulmalı ve bir saat içinde 24 metin sorusuna da bakabilmek istiyorsak, tahminler ve istatistiklerle hareket etmeye alışmalıyız (Metin sorularının çözümleri içerisinde bu konuya değineceğiz.),

*Çoktan seçmeli bir çok soru türünde olduğu gibi, metin inceleme sorularında da marifet doğru cevabı bulmak değil, yanlışları ayıklamaktır. Bunu yapabilmek için yanlış cevap hazırlama tekniklerini anlamaya çalışmalıyız. Bu tekniklerden bazıları aşağıda listelenmiştir; 1. Doğru cevap farklı kelimeler kullanılarak gizlenir. Yanlış cevaplar ise metin içinde geçen kimi ifadelerin kopyası gibidir. Bu ifadeler, kolayca hatırlandığı için insanı çeker. Bunlardan uzak durunuz, 2. All-none, always-never ya da only gibi, bir bütünü olduğu gibi içine alan ya da onu tamamen dışlayan/hariç tutan miktar belirleyiciler ya da sıklık zarfları ve diğer zarflar tehlike işaretidir. Bunların bulunduğu seçenekler genellikle yanlış çıkar, 3. Most-a few, usually-seldom, confine-restrict gibi miktar belirleyiciler, zarflar ve fiiller iddialı ifadelerdir. 2. maddede sözü edilenler kadar olmasalar da, bunları içeren seçeneklerin yanlış çıkma ihtimalleri vardır. Bu gibi ifadelerin benzerlerinin metinde geçtiğinden ve gerek seçenekte gerekse metinde verilen aşırı ifadenin aynı kişiyi/nesneyi gösterdiğinden kesin emin olmadıkça bunları içeren seçenekleri doğru saymayınız, 4. Aktif bir ifade, doğru seçenekte pasif olarak verilebilir. Bu yaygın bir doğru cevap seçeneği hazırlama yöntemidir. Böyle bir seçeneğe şans tanıyınız, 5. Metinden farklı kelimeler kullanılan bir seçeneğin doğru cevap olma ihtimali yükselir, 6. Özellikle en üstünlük derecesi olmak üzere, karşılaştırmalar (as ... as, more ... than, the most, the same vs.) yanlış cevap hazırlama teknikleri içinde sıkça tercih edilen bir yöntemdir. Olumsuz karşılaştırma kalıplarının (not as ... as, not the most vs.) geçtiği seçeneklerin ise doğru çıkma ihtimalleri yüksektir, 7. Tarihlerin ya da rakamların metinden olduğu gibi alınıp aktarıldığı seçenekler genellikle yanlıştır. Kısmen doğru bilgiler içerdikleri için bu seçenekler adayları çok yanıltır, 8. En zor sorular, metnin ana fikrinin ve metin için en uygun başlığın istendiği sorulardır. Bunlara cevap verebilmek için metni çok iyi anlamış olmak gerekir. Bu tür sorulardan uzak durunuz, 9. Eğer soru girişi sizi metnin belli bir bölümüne götürüyorsa, o bölümden ayrılmayınız. İrdelediğiniz seçenek, o bölüme ait olmayan, yani metnin başka bir bölümünde geçmiş bir bilgi içeriyorsa, o seçeneği yanlış sayınız, 10. Bir metin Ali ve Veli'ye ait bilgiler içeriyor olsun. Soru girişinde ise Ali'nin ismi doğrudan verilmeyip kendisinden the former person (iki kişiden birincisi) olarak söz edilsin. Bu durumda, seçeneklerin çoğu the latter person (iki kişiden ikincisi), yani Veli'ye ait bilgiler içerir. Dikkat ediniz, 11. Bazen bir metin kısa ve kolayca anlaşılır olmasına rağmen, buna ait sorular yukarıda sözü edilen tekniklerin hiçbirine tam anlamıyla uymayabilir. Bu, 'Benimle uğraşma!' işaretidir. Bu işareti, fazla gecikmeden dikkate almanızı öneririz. Yoksa 'gençliğinize' yazık olur, 12. Bir metin genel olarak olumlu konuşuyorsa, yanlış seçeneklerin çoğu olumsuz ifadeler içerir. Bu yanlış cevap hazırlama tekniğine karşı uyanık olunuz, 13. Bir metin olumlu başlayıp herhangi bir zıtlık bağlacı ile olumsuza dönüyorsa, yanlış cevapların çoğunda aşağıdaki tekniğin uygulandığını görürsünüz: Soru girişi: Metnin olumlu kısmından bir ifade. Yanlış seçenekler: Metnin olumsuz kısmından çeşitli ifadeler. (Çözümlerde bu teknikten montaj hatası olarak söz edilecektir.) Metin inceleme sorularında uyulması gereken belli başlı kuralları verdikten sonra artık çözümlere geçebiliriz. 57. - 59. sorular William Willcocks was born 150 years ago in a tent beside a canal in northern India, where his father worked for the colonial

government. He learnt his engineering in 5

India before heading for Egypt in 1883. There he rose to become director-general of reservoirs, and a legend on the banks of the Nile. He built the first Aswan dam, then the largest in the world, went on to revive the

10

ancient irrigation systems of Mesopotamia, and watered deserts from south Africa to India. But he was deeply troubled by the discovery that much of what his fellow water engineers did in their colonial playgrounds

15

was worse than useless.

Not: Çözümler esnasında işaret edilen satırların kolay bulunabilmesi amacıyla metinlerin sol tarafına satır numarası verilmiştir (5. satır ve katları olarak). Soru 57. We gather from the passage that William Willcocks .......... . A) travelled all over India in search of fresh water resources B) devoted his engineering skills to the improvement of agriculture in India alone C) was inspired by his father in choosing engineering as a profession D) came from a wealthy and influential English family in India E) was an extremely talented irrigation specialist of the late 19th century Soru 58. It is clear from the passage that William Willcocks was upset .......... . A) to find out that the ancient irrigation systems of Mesopotamia were inadequate B) because the first Aswan dam was needlessly large and costly C) when he realised the work of his fellow water engineers in the colonies was utterly ineffective D) to discover that the water resources of south Africa were not sufficient to irrigate the desert E) because the whole responsibility for the construction of the Aswan dam was on his shoulders Soru 59. As it is stated in the passage, Willcocks’s work in Egypt .......... . A) brought about a rapid change in the economic life of the country B) earned him fame, power and prestige C) was of secondary importance compared with what he was to do in India D) was confined to the construction of the Aswan dam E) has always been underestimated 57. - 59. soruların çözümü Çözüm 57. Doğru cevap: E. Kahramanımız William Wilcocks adında bir mühendis ve metin kendisinden olumlu yönde söz ediyor. Bu kişiyle ilgili 6. satırdaki rose to become director-general (genel müdürlüğe yükselmek) ve 7. satırdaki to become legend (efsane olmak) ifadelerine dikkat ediniz. Metin sadece 12. satırda but bağlacı ile dönüş yapmış ve 15. satırda worse karşılaştırmasına yer vermiş. Ancak, bu olumsuzluk kahramanımıza değil, diğer mühendislere ait.

57. sorunun girişi bizi metnin belirli bir yerine götürmüyor. Zira, bütün metin kahramanımızla ilgili. Bu nedenle, her seçeneği ayrı ayrı metine taşımak zorundayız. A: All over India çok iddialı bir ifade. Hindistan 2. ve 12. satırlarda geçmişti. Bu satırlarda belki kısmen Hindistan'dan söz ediliyor ama 'bir uçtan bir uca Hindistan' ifadesi çok aşırı. B: Seçenek Wilcocks için olumlu konuşuyor (devoted=kendisini adamak). Bu iyi bir başlangıç ama seçeneğin sonunda yine 1. dereceden çok aşırı bir ifade var: alone. Wilcocks sadece Hindistan'da mı çalışmıştı? C: İçinde hiçbir aşırı ifade taşımadığı için bu seçeneğe şans tanımak gerek. Inspire (esinlenmek) kelimesini biliyorsanız cevabın C seçeneği olamayacağını anlamışsınızdır. Eğer bilmiyorsanız, by edatının pasif etkileşime işaret ettiğini hatırlayınız. Oysa, metinde baba ve oğul yan yana gelmemiş, ikisinden de ayrı ayrı söz edilmişti. D: Wealthy (zengin) ve influential (nüfuzlu) iddialı sıfatlar. Ayrıca, kahramanımızın sadece babasından söz edildi, İngiliz ailesinden değil. E: Extremely zarfına normal şartlarda temkinle yaklaşmamız gerekirdi. Ancak bu zarf + talented (yetenekli) sıfatı, hakkında olumlu konuşulan bir kişiye ait. Üstelik, 19. yüzyılın sonları 1883 yılını dolaylı olarak karşılıyor. Bu da iyiye işaret. Çözüm 58. Doğru cevap: C. Soru girişindeki upset (morali bozulmak) bizi metnin olumludan olumsuza döndüğü noktaya (12. satır) götürüyor (But he was deeply troubled). Bu noktadan ayrılmamalıyız. A: Seçenekte yer alan inadequate (yetersiz) sıfatı aradığımız olumsuzluk olabilir. Ne var ki, ancient irrigation systems of Mesopotamia ifadesi metnin olumlu konuşulan kısmından alınmış ve inadequate sıfatı burada sırıtıyor. Üstelik, ifade hiç değiştirilmeden olduğu gibi aşağıya (A seçeneğine) indirilmiş. B: A seçeneğinde karşımıza çıkan yanlış cevap hazırlama tekniği burada da kullanılmış. Soru girişi bizi Asuan barajına götürmüyor. Ayrıca, baraj hakkında olumsuz konuşulmamıştı (needlessly large=gereksiz bir şekilde büyük, costly=masraflı). C: Utterly ineffective (tamamen verimsiz, işe yaramaz) sıfatı metinde olumsuz konuşulduğunu fark ettiğimiz son kısımdaki bir unsura bağlanmış (fellow water engineers). 13. satırdaki discovery yerine burada realise fiilinin kullanılmış olması da güzel. İşaretler iyi yönde. D: A ve B seçeneklerindeki teknikten burada da yararlanılmış. Metnin olumlu kısmından bir unsur alınmış ve bu unsur not sufficient=not adequate sıfatıyla olumsuz hale getirilmiş. E: Whole kelimesi çok aşırı. Ayrıca Asuan barajı, soru girişinin bizi götürdüğü noktadan daha önce karşımıza çıkmıştı. Çözüm 59. Doğru cevap: B. A: Metin, Mısır'dan 5.-9. satırlar arasında söz ediyor. O bölümde ise, ekonomide hızlı bir değişikliği (rapid change) haklı çıkartacak herhangi bir bilgi yok. Herhalde, Asuan barajının Mısır için ne denli önemli olduğunu hatırlayıp yorum yapmamız istenmiş. Bu tuzağa düşmeyiniz! Ayrıca bir işin ekonomik sonuçlarını öne çıkaran seçeneklerden uzak durunuz (çok pahalı, çok ucuz, masraflı vs.). B: Kahramanımızın lehinde konuşan bir seçenek. Soru girişi de bizi metnin olumlu bölümüne götürdüğüne göre, bağlantılar uygun görünüyor. C: Bu bir karşılaştırma seçeneği. Kahramanımızın Mısır ve Hindistan'daki eserleri kıyaslanmamıştı. Metin sorularının çözüm teknikleriyle ilgili verdiğimiz listeyi hatırlayınız. Karşılaştırma içeren seçeneklere tereddütle yaklaşınız. D: Confined (sınırlı olmak) fiiline karşı sizi önceden uyarmıştık. Bunun, yerinde bir uyarı olduğunu görmek isterseniz, metinde Asuan barajının geçtiği cümleyi tekrar okuyunuz. Buradan, Willcocks'un Mısır'da sadece bu barajın inşasıyla uğraşmadığı, başka işler de yaptığı anlaşılıyor. E: Always çok aşırı bir zarf. Üstelik, soru girişi metnin olumlu bölümünden alınmıştı. Bu seçenekte ise, underestimate (değerini bilmemek, küçümsemek) fiili var.

60. - 62. sorular The acronym ‘radar’, for radio detection and ranging, has been credited to the US Navy, which used it officially towards the end of 1940, but the concept of radar is somewhat 5

older. Hertz showed that metals would reflect electromagnetic waves and Tesla is said to have suggested using this phenomenon in a radar-like manner in 1899. A few years later a German, Christian Hulsmeyer, received

10

patents for a ship’s anticollision device. Also many radio engineers and experimenters observed that passing aircraft or ships interfered with their experiments. Although these features are all suggestive of radar,

15

none was actually radar unless the term is very loosely defined. In the 1930s, however, several of the major powers became aware of the military possibilities of radar and work on it started immediately in the USA, Britain,

20

France, Germany, Italy, Japan and the Soviet Union. By the end of World War II, military radar, and military radio navigation aids too, were well developed.

Soru 60. We understand from the passage that the work on radar ......... . A) was begun by Hertz and completed by Hulsmeyer B) only began upon the outbreak of World War II C) received almost no scientific attention until the end of 1940 D) was originally undertaken by the US Navy E) developed very fast during World War II Soru 61. According to the passage, one fact that opened the way to the development of radar was .......... . A) the use of electromagnetic waves by the US Navy B) the pressing need for the prevention of collisions on land and sea C) the interference in radio experiments when ships or aircraft passed by D) the growing hostilities between East and West E) America’s entry into World War II Soru 62. It is clear from the passage that many of the world’s leading countries .......... . A) were keen to develop radar because of its military advantages

B) had been involved in the development of radar from 1899 onwards C) were worried about the sharp increase in collisions at sea D) decided to pool their resources so as to develop radar at a faster rate E) were investing large sums of money to improve the navigational techniques of their military aircraft 60. – 62. soruların çözümü Çözüm 60. Doğru cevap: E. Tarihlerin sıkça geçtiği, anlaşılması zor bir metin. 23 satırlık bu metinde radarların tarihçesi anlatılıyor. 4. satırda geçen but ve somewhat (bir dereceye kadar) older ifadeleri kullanılarak eskiyeni, önceki-sonraki gibi, metin inceleme sorularında sıkça karşılaşılan bir tartışma başlatılmış. 13. satırda bir zıtlık bağlacı daha var ama bu bağlacın hangi iki nesne, olay vs. arasında kontrast sağladığını anlamak kolay değil. Son satırdaki well developed, olumluya dönüşe işaret ediyor. Soru girişi bizi başlara değil sonlara götürüyor: 18. satırda work on it started immediately denmişti. Bu alışıldık bir durum değil çünkü metin soruları genellikle sıra takip ederler: Örneğin; birinci soru metnin başından, ikinci soru ortasından gelir. Soru girişindeki work on radar ifadesini bulmak için metni sonuna kadar okumak çok zahmetli bir iş. Bu nedenle, biz seçeneklere geçip buradaki hataları bulmaya çalışalım. A: Hertz'in radar işini başlatan kişi olduğu metinde açıkça belirtilmemiş. Ayrıca, complete aşırı bir ifade. İsim verilmemekle birlikte, Hulsmeyer adlı kişiden sonra da bir çok çalışma yapıldığı metinden anlaşılabiliyor. B: Only zarfı imdadımıza yetişti. II. Dünya Savaşı'nın geçtiği 21. satırda radar çalışmalarının başladığı değil, geliştiği belirtilmişti. C: Received almost no attention (hiç dikkat çekmedi) çok iddialı bir saptama. 1940 yılının geçtiği 4. satır ve öncesinde radarla ilgili hiçbir olumsuz ifade yok. Bir diğer sorun ise zaman zarfının hiç değiştirilmeden buraya taşınmış olması. Bu türden zaman zarfları taşıyan seçenekler için kesin yanlıştır diyemeyiz ama istatistik bir sonuç olarak genellikle doğru çıkmadıklarını belirtmek isteriz. D: Originally (ilk olarak, başlangıcta) zarfı buraya biraz fazla gelmiş. US Navy'nin geçtiği 2. satırda begin, start gibi başlangıca işaret edecek fiiller yok. Tam tersine, 4. satırda but .. older denmesi, radarı US Navy'den önceki dönemlere götürüyor. E: Very fast aşırılığa işaret eden bir zarf. Ancak, bu zarf, son satırdaki well developed ile uyum içinde. Metindeki by the end of World War II zaman zarfı ise olduğu gibi E seçeneğine alınmamış; by the end of, during ile yer değiştirmiş. Bu önemli bir fark ve doğru cevabın E seçeneği olduğunu anlamak için metnin bir bütün olarak yorumlanmasını gerektiriyor. Ancak biz, burada öğretmeye çalıştığımız çözüm tekniğine uygun olarak size bu yorumdan uzak durmanızı öğütleyeceğiz. Diğer tüm seçenekler haklı nedenlerle elendiğine göre, E seçeneğinin doğru cevap olması gerekiyor. Çözüm 61. Doğru cevap: C. Soru girişinden hareket edip metinde belirli bir yere çıkmak mümkün görünmüyor. Yine seçenekleri tek tek irdelemek zorunda kalacağız. A: US Navy 2. satırda, electromagnetic waves ise 6. satırda geçiyor. Bu bir montaj hatası. B: Pressing (acil, ivedi, baskılayıcı) güçlü bir sıfat. Metinde, collision (çarpışma) kelimesinin geçtiği 10. satırda pressing sıfatını ya da prevention (önleme) ismini haklı çıkartacak hiçbir ipucu yok. 10. satırda basit bir cümle ile Hulsmeyer'ın patent aldığından söz ediliyordu. Üstelik, prevention olumsuz bir durumu önlemek söz konusu ise kullanılır. Metin içinde herhangi bir olumsuzluğa ya da tehlikeye rastlamamıştık. C: Bu seçenekte geçen ifadelerin benzeri 11 ve 12. satırlarda var. Ancak, C seçeneğini soru girişine bağlayarak irdelemek ve buradan çıkan anlamı 11 ve 12. satırlarda bulmaya çalışmak aslanın ağzından ekmek almaya benziyor. İyisi mi, biz bu seçeneği burada bırakalım. D: Son satırlarda doğu ve batıyı akla getiren kimi ülkeler vardı. Bu insanı duraksatıyor ve iş hostility (düşmanlık) kelimesini bilmeye kalıyor. Kelimeyi bilmiyorsak, hatalı bir karar alıp C’ye ek olarak D seçeneğine de şans tanıyabiliriz.

E: Bu kolay elenebilecek bir seçenek çünkü ABD metnin 19. satırında tek başına geçmemiş, adı diğer bir çok ülkeyle birlikte anılmıştı. Ayrıca, II. Dünya Savaşı'ndan söz edilen son cümlede ABD'nin adına rastlamıyoruz. Not: Doğru cevap olan C seçeneğinde kullanılan kelimelerin metindekilerle benzerlik göstermesi tarza aykırı bir durum. Ancak, diğer seçenekler bariz hatalar içerdiği için doğru cevap yine de C seçeneğidir. Çözüm 62. Doğru cevap: A. Soru girişi leading countries diyerek bizi yine ülke adlarının geçtiği noktaya götürüyor. Bir öncekine göre daha kolay bir soruya benziyor. Hiç değilse metnin neresine gideceğimizi biliyoruz. A: Military advantages metnin 18. satırında military possibilities olarak geçmiş. Aynı yerde, aradığımız ülkeler de var. Keen (istekli) sıfatının haklılığını görmek için zahmetli bir işe girişip metni yorumlamak gerek. Bundan kaçınmak gerektiğine göre, sadece eldeki verileri değerlendirelim ve A seçeneğine şans tanıyalım. B: 1899 çok yukarıda kaldı. Tarihin olduğu gibi alındığı bir seçenek yine yanlış çıktı. C: Sharp increase aşırı bir ifade. Üstelik, collision'dan metnin yukarıdaki bölümünde söz edilmişti. D: Faster ikinci derece bir karşılaştırma sıfatı. Ülkelerin geçtiği yerde hiçbir karşılaştırma yapılmamıştı. Ayrıca, so as to amaç anlatan bir bağlaçtır. Metnin bağlı bulunduğumuz bölümünde aim, purpose gibi, so as to amaç bağlacının kullanımını haklı çıkartacak bir kelime geçmiyor. E: Large sums of money (Ekonomik sonuç: metin inceleme bölümünde yaptığımız giriş açıklamalarını hatırlayınız!) ve aircraft metinde olmayan ifadeler. Improve fiili son kısımdaki develop ile uyuşuyor ama seçeneği kurtarmaya yetmiyor. 63. - 65. sorular Aviation is about to go back to its roots. Nearly 100 years after the Wright brothers’ first heavier-than-air powered flight, the US Air Force is testing an experimental plane 5

that uses “wing warping”, which is the steering and control technique that kept Orville Wright aloft in 1903. But this time round, it will be at supersonic speeds. Unlike conventional aircraft wings, which use

10

movable surfaces like flaps on the wings and the tail, wing warping bends the entire wing. The USAF call it “active aeroelastic wing” technology, and is investing $41 million in the project in the hope that it will lead to lighter, more manoeuvrable supersonic planes.

Soru 63. We understand from the passage that the reason why the USAF is giving so much importance to the “wing warping” technique is .......... . A) because they believe it may help them to produce supersonic planes that are easier to control and less heavy B) because it will improve the performance of conventional aircraft by increasing their weight C) because it will help them to cut down on production costs of supersonic aircraft

D) to enable combat aircraft to develop a more effective defence system E) to ensure that the wings can withstand supersonic speeds over long periods of time Soru 64. As it is clear from the passage, the “wing warping” technique that is presently being tested .......... . A) is a brand new technique especially developed for supersonic aviation B) in fact dates back to the early history of aviation C) is being sharply contested by the USAF D) is unlikely to prove effective in supersonic aircraft E) will probably have no noticeable effect on an aircraft’s performance Soru 65. The phrase “kept Orville Wright aloft” in lines 6 and 7 means .......... . A) gave Orville Wright an easy control B) helped Orville Wright to fly faster C) lifted Orville Wright into the air D) enabled Orville Wright to stay in the air E) made Orville Wright fly more safely 63.- 65. soruların çözümü Çözüm 63. Doğru cevap: A. Baştan sona olumlu gelişen, nispeten kısa (15 satırlık) ama dişli bir metin. 2. satırda 100 yıl öncesine gidilmesi, 7. satırda but ve bir alt satırda unlike bağlaçları, 14. satırda ise hope kelimesi ve lighter, more manoeuvrable karşılaştırmaları dikkate alınmalı. Bir de anladığımız şu: metin havacılıktan bahsediyor. A: USAF kısaltması 12. satırda geçti. Bu kısaltmanın olduğu cümledeki hope kelimesini hatırlayınız. A seçeneğindeki help fiili bu kelimeye yakınlaşarak beklediğimiz ilk işareti verdi. Ayrıca bu seçenekte, lighter kelimesi less heavier ve more manoeuvrable ifadesi easier to control şeklinde karşılık buluyor. Bundan iyisi can sağlığı. B: Improve iyi bir başlangıç ama bu fiil conventional aircraft için kullanılmış. Bu ifade, USAF'ın olduğu yerde değil, 9. satırda geçmişti ve unlike bağlacı ile metinden hariç tutulmuştu. Bardağı taşıran son damla ise, 14. satırdaki lighter (daha hafif) sıfatının B seçeneğinde increasing weight olarak karşımıza çıkması. C: Yine işin maddi yönünden söz eden ve baştan kaybeden bir seçenek. USAF'ın geçtiği son satırlarda 'wing warping' tekniğinin maliyetinden doğrudan değilse de dolaylı bir şekilde söz edildi. Ancak ucuzdur, pahalıdır denmedi. Sadece bu yatırımın 41 milyon dolar tutacağı belirtildi. D: Burada karşılaştırma var. 63. sorunun cevabını aradığımız metnin son kısmında da karşılaştırma yapıldığı için D seçeneğinden hemen uzaklaşmak zor. Üstelik, enable (mümkün kılmak) fiili 14. satırdaki hope ile yakınlık kurabilir. Ancak, hope kelimesine bağlı olan ifade supersonic planes iken D seçeneğinde enable + defence system var. More effective ise 15. satırda karşılık bulmuyor. E: Over long periods of time tartışmaya yer bırakmayacak kadar açık bir aşırı ifade. USAF ile başlayan son cümlede buna benzer bir olumsuz ifadeye rastlanmıyor. Çözüm 64. Doğru cevap: B. A: Soru girişi halihazırda test edilen 'wing warping' tekniği ile 4 ve 5. satıra atıfta bulunmuş. Bir önceki soru tarza aykırı olarak metnin sonundan gelmişti. Artık bu soruda başa dönülmesini beklemek gerekir. 7. satır, bu tekniği 1903 yılına geri götürmüş. 2. satırda da 100 yıl öncesine gidilmiş ve USAF'ın bu tekniği Wright Kardeşler'den 100 yıl sonra test etmekte olduğu söylenmişti. Yani, teknik hiç de brand new (tamamen yeni) gibi görünmüyor.

B: Geçmişle ilgili ilinti kuruldu. B seçeneği bir kenarda dursun. Biz diğerlerini elemek üzere yolumuza devam edelim. C: Sharply aşırı bir ifade ve olumsuzluk göstergesi. USAF ve 'wing warping' tekniğinden metnin hiçbir yerinde olumsuz söz edilmemişti. Contest=itiraz etmek, aykırı görüş belirtmek fiilini biliyorsanız işiniz daha da kolaylaşacaktır. D: Bir önceki seçenekteki sharply zarfının yerini burada unlikely almış. Oysa ki, metin hiçbir olumsuzluk ifadesi taşımıyor. E: Bakınız D seçeneği. No noticeable effect, taşıdığı olumsuzluğun yanında, ayrıca 1. derece aşırı bir ifade. Çözüm 65. Doğru cevap: D. Bu, bir tür kelime sorusu. Açıklama yapılacak bir durum yok. Ancak, yine de bir iki ipucu vermeye çalışalım. *Sorulan phrase 'kept Orville Wright aloft' dümdüz bir kelime grubu, yani içinde ikinci derece sıfat bulunması ihtimali aşağı yukarı sıfır. Bu nedenle, B ve E seçeneklerinden uzak durmalısınız. *Keep (kalmak, tutunmak) fiili, doğru cevap D seçeneğinde stay olarak karşımıza çıkıyor. 66. - 68. sorular Like so many American waterways, the Chesapeake Bay, an enormous, semi-saline body of water that is treasured for its aquatic life, became badly polluted during the 20th 5

century. But it has regained much of its biological vitality since the early 1970s, thanks to concerted ecological stewardship. In this effort, the Conowingo dam has provided valuable assistance.

10

Environmentalists are not often fond of dams, which have a habit of trapping migratory fish and disrupting sensitive water ecosystems – not to mention looking ugly. But the Conowingo dam on the Susquehanna river in

15

eastern Maryland is an exception. Since its construction in 1928, the Conowingo dam has not only generated electricity but also trapped vast amounts of sediment behind its imposing walls. This was not a function the

20

builders had planned for, but in recent years its value has become clear. The water flowing past the Conowingo dam is much cleaner than it would otherwise be. Even America’s onceendangered national symbol, the bald eagle,

25

can be seen perching near the dam, waiting to

swoop down and seize a meal of fish by its talons. Soru 66. As it is pointed out in the passage, dams are not usually popular among environmentalists .......... . A) but the Conowingo dam has their approval B) unless they disrupt sensitive water ecosystems C) and especially all those on the Susquehanna river D) but the Conowingo dam, because of its imposing appearance, is generally admired E) although they acknowledge that most are environmentally friendly Soru 67. According to the passage, the Conowingo dam holds back large quantities of sediment .......... . A) so the water going into the bay is lacking in nutrients B) which means that the water flowing into the Chesapeake Bay is almost salt free C) and has to be constantly cleaned D) though this was not thought of when the dam was designed E) as well as a great many migratory fish Soru 68. We learn from the passage that one gratifying sign that the Chesapeake Bay is no longer seriously polluted is the fact that .......... . A) the bald eagle is now no longer an endangered species B) America has made the bald eagle her national symbol C) the bald eagle that feeds on fish has returned to the region D) its biological variety has remained unchanged E) the water is so clear one can see the aquatic life there 66. – 68. soruların çözümü Suyollarından, barajlardan ve buradaki biyolojik yaşamdan söz eden uzunca bir metin (27 satır). Metinde dikkate değer unsurlar sırasıyla şöyle: *4. satırda became badly polluted olumsuzluğu, *5. satırda but regain (tekrar kazanmak) ile olumluya dönüş, *10. satırda not often fond of dams, *13. satırda but ile yine olumluya dönüş; Conowingo Barajı’nın an exception (istisna) olduğunun belirtilmesi ve metnin sonuna kadar baraj için bu olumlu görüşlerin devam etmesi, *19 ve 20. satırlarda uzak geçmiş ve yakın yıllar karşılaştırması. Çözüm 66. Doğru cevap A. A: Soru girişi olumsuz. Environmentalists (çevreciler) ismi 10. satırda geçmişti. Bu satırda kullanılan bazı sıfat ve zarflar 66. soru girişinde yerlerini benzerlerine bırakmışlar: often – usually; fond – popular. Metinle ilgili yukarıda yaptığımız genel açıklamada, 10. satırdaki olumsuzluğun 13. satırda but ile olumluya döndüğünü söylemiştik. A seçeneği aynı bağlacı (but) ve (approval=onay, rıza) kelimesini kullanarak bu dönüşü sağlıyor. B: Bağlı bulunduğumuz 10. satır ve devamında disrupting sensitive water ecosystems var. Bu tehlike işareti çünkü ifade hiç değiştirilmemiş ve çok kolay bir yem gibi görünüyor. Ayrıca, o satırlarda bir şartlı cümle yoktu. Burada, unless niye kullanıldı?

C: 10. satır ve devamı olumsuz, but ile başlayan cümle ise olumlu idi. Şimdi dikkat ediniz: soru girişindeki olumsuzluk C seçeneğindeki and bağlacı nedeniyle devam ediyor. Ayrıca, all aşırı çünkü metin Susquehanna nehri üzerindeki tek bir barajdan söz ediyor. D: But ve Conowingo dam ile iyi bir başlangıç yapılmış. Ancak, because’lu yan cümledeki imposing appearance (etkileyici dış görünüş) ifadesinin karşılığı aynı satırlar civarında yok. 19. satırda imposing sıfatı var ama walls ismine bağlı. Admire=takdir etmek taşıdığı olumlu anlam nedeniyle uygun ama generally sıklık zarfının karşılığı yok. E: Çevreciler metinde hiçbir beyanatta (acknowledge) bulunmadı. Most aşırı bir determiner. Soru girişini hatırlarsak, most determiner’inin barajlar yerine kullanıldığını anlarız. Bağlı olduğumuz satırlarda ise bir tek Conowingo Barajı’ndan söz edilmişti. Çözüm 67. Doğru cevap: D. Soru girişi bizi 18. satıra götürüyor. Burada kullanılan vast amounts, soru girişinde large quantities olarak karşılık buluyor. A: Bay=koy çok yukarılarda kaldı (2. satır). Lack=eksik, yoksun olmak olumsuz bir ifade: 13. satırdan sonra Conowingo Barajı için hep olumlu görüş bildirildiğini hatırlayınız. B: Chesapeake Koyu 2. satırda geçmişti. Almost aşırı bir ifade. Dahası, suyun salt free (tuzsuz) olduğunu nereden anlayacağız? Tadına mı bakacağız? Bu da aşırı bir ifade. C: Has to zorunluluk kipi ya da benzeri bir başka kip (must, should, ought to, obliged to vs.) ne soru girişinin bizi götürdüğü 18. satırda, ne de metnin başka herhangi bir yerinde geçiyor. Constantly (devamlı, aralıksız) zarfındaki aşırılık da cabası. D: Seçenek, 19. satırdaki ‘This was not a function the builders andırıyor. Metinde bu cümle olumsuz iken bundan bir önceki cümle girişi bir önceki olumlu cümleye ait iken D seçeneği olumsuz kısmı seçeneği though zıtlık bağlacı ile başlamış ve seçenekte geçen kullanılmış.

had planned for ...’ cümlesini olumlu idi. Benzer şekilde, soru karşılamaktadır. Bu nedenle, D thought of, planned for yerine

Önemli not: Yaptığımız açıklamayı anlamamış olabilirsiniz. Bu durumda, son kez D seçeneğinin bir hatası olup olmadığına bakınız. Eğer herhangi bir hata göremiyorsanız, seçeneği yanlış saymayınız. Tam tersine, bu durumu, seçeneğin doğru cevap olma ihtimalinin yükseldiği şeklinde yorumlayınız. E: Soru girişinin bizi 19. satıra götürdüğünü belirtmiştik. Migratory fish ise 14. satırda geçti. Üstelik, as well as=and anlamına gelir. Yani, bu iki ifadenin (sediment ve migratory fish) metinde aynı cümle içinde birbirine bağlı olarak karşımıza çıkması gerekirdi. Çözüm 68: Doğru cevap: C. Soru girişi bir hayli karmaşık. Sadece, no longer seriously polluted (artık ciddi bir kirlilik yok) ifadesi kolaylıkla anlaşılıyor ve cevabı 4. satırda aramamamız gerektiği konusunda bizi uyarıyor. 66 ve 67. soruların metnin ortalarından geldiğini hatırlarsak, 68. soruyu metnin sonundan bekleyebiliriz. A: No longer zarfı aşırı bir ifade. Metnin sonunda kel kartaldan söz edildi. Hatta bu kuşun bir zamanlar tehlike altında olduğu da söylendi (once-endangered). Ancak, bu bilgiden hareketle kartalın artık tehlike altında olmadığı sonucunu çıkartırsak yorum yapmış oluruz. Bu tür kişisel yorumlardan uzak durunuz; yok yere puan kaybedersiniz. B: Dost ve müttefik ABD’nin ulusal simgesinin kel kartal olduğunu biliyoruz. Bu bilgi, metnin 24. satırında da açıkça belirtilmiş. Ancak, soru girişinde ciddi kirlilik ve bunun nedeni (is the fact that) bağlantısı ile ABD’nin, kel kartalı ulusal simgesi yapmış olması arasında nasıl bir ilişki var (yani yok!)? C: Seçenekteki returned fiili can be seen ile uyuşuyor (geri dönmek – görülmek). Seçenekte geçen diğer ifadeler de (kartal, balık, bölge) metnin sonunda karşılık buluyor. Ancak, bu bilgileri soru girişine nasıl bağlayacağız ve doğru sonucu nasıl çıkartacağız? İyisi mi, bu seçenek bir kenarda dursun. D ve E seçeneklerini haklı nedenlere dayanarak eleyebilirsek, C’yi o zaman doğru cevap sayarız.

D: Remain unchanged=değişmeden kalmak aşırı bir ifade. 22. satırdaki much cleaner ifadesi bile tek başına bütün bir metinde değişim olduğuna işaret eder. Ayrıca, biological sıfatı 6. satırda geçmişti ve variety değil, vitality ismine bağlıydı. E: So clear fazla dikkat çekiyor. 21. satırda clear sıfatı var ama become clear=anlaşılmak demektir. See fiili ise 25. satırda geçmişti ve kel kartala ait olarak kullanılmıştı. Son olarak, aquatic life sıfat tamlaması 4. satırda geçmişti. Bu sorunun (68) çözümüne başlarken yaptığımız açıklamaları hatırlayınız: 68. soruya cevap ararken 4. satır ve civarından uzak durmalısınız. 69. - 71. sorular More than half of astronauts suffer from space sickness, also known as Space Adaptation Syndrome. Symptoms include headaches, nausea, vomiting and poor 5

concentration. The main cause of space sickness is disorientation caused by exposure to zero gravity conditions. The human body is used to a much stronger gravitational field on Earth and organs in the

10

inner ear, along with canals that sense motion, tell the brain about the location of the limbs relative to the ground. In other words, they’re responsible for balance. Unfortunately, the signals from these organs

15

in the inner ear go wrong in zero gravity, leading to space sickness. Over time though, the brain learns to ignore them and relies instead on visual clues, such as the position of the feet, to determine balance. Astronauts

20

quickly re-adapt to Earth’s gravity within a few days and there are probably no long-term effects from this strange affliction.

Soru 69. As we understand from the passage, the “Space Adaptation Syndrome” .......... . A) brings about serious damage to the inner organs of the astronauts B) persists for a very long time after the astronauts return to earth C) means the physical disorientation experienced by a majority of astronauts in space D) is in no way related to zero gravity E) has only been observed in recent space missions Soru 70. One interesting point made in the passage is that .......... . A) astronauts get used to zero gravity before setting off on a space mission B) the structure of the inner ear is more complicated than that of other organs C) the earth’s gravitational field has, in the long run, an adverse effect upon the human body

D) astronauts learn to maintain their balance in space by ignoring visual signals E) the human brain can, after a certain length of time, learn to adapt to zero gravity Soru 71. We learn from the passage that within the Earth’s gravitational field .......... . A) the space adaptation syndrome of astronauts immediately disappears B) we maintain our balance through the organs of the inner ear C) the symptoms of space sickness continue to increase noticeably D) symptoms similar to those of space sickness are quite unknown E) astronauts who have experienced zero gravity never again feel quite comfortable 69. – 71. soruların çözümü Astronotlarda görülen bir tür hastalıktan söz eden orta uzunlukta bir metin (22 satır). Bu metin pekala Sağlık Bilimleri sorusu olarak da karşımıza çıkabilirdi. Metinde dikkate değer unsurlar sırasıyla şöyle: *1. satırda more than half karşılaştırması, *5. satırda the main cause of ... ifadesi, *8. satırda much stronger karşılaştırması, *12. satırda in other words (başka bir deyişle) bağlacı, *14. satırda unfortunately ve bir alt satırda go wrong ifadesi, *16. satırda though bağlacı ile metnin olumsuzdan olumluya dönüşü, *20 ve 21. satırlarda quickly, within a few days ve probably no long-term ifadeleri. Çözüm 69. Doğru cevap: C. Soru girişinde kullanılan Space Adaptation Syndrome 2. ve 3. satırlarda geçiyor ama bütün bir metin bu rahatsızlıktan söz ediyor. Yine de, ilk sorunun cevabını başlarda aramakta yarar var. A: Öncelikle serious aşırılığına dikkat ediniz. Inner 10 ve 15. satırda geçiyor ama inner organs değil, inner ear olarak kullanılmış. Örneğin; 9 ve 10. satırlarda iç kulaktaki organlardan söz edilmiş ama A seçeneği iç organlar diyerek kelime oyunu yapıyor. B: Persist=inat etmek, kalıcı olmak iddialı bir fiil. A very long time zaman zarfı ise iyice ipin ucunu kaçırmış çünkü time ifadesi metnin 16 ve 21 satırlarında geçti. Sırasıyla inceleyelim: *16. satırdaki over time zarfı zaman içerisinde demektir. Bunu kaçırmış olsanız bile, bu cümledeki though bağlacı ile baştan beri olumsuz devam eden metnin olumluya geçtiğini fark etmişsinizdir. B seçeneği eğer metnin bu satırına bağlı ise, niçin olumsuz konuşuyor? *21. satırdaki few days ve no long-term ifadeleri de B seçeneğindeki a very long time aşırılığı ile tezat oluşturuyor. C: Majority of astronauts = more than half of astronauts: Doğru cevap ortaya çıktı. Burada rahatsızlığın tanımı verilmiş. Disorientation (oryantasyon bozukluğu) 6. satırda geçmiş ama sendromun tanımı metnin başlangıcından itibaren ve birden fazla cümle içinde yapılmıştı. Bu nedenle, C seçeneği iki farklı cümleden alıntı içeriyor. Tanım sorularında bu beklenen bir durumdur. D: In no way= hiçbir surette, hiçbir şekilde çok kesin bir ifade; zero gravity ikilisinin geçtiği 7 ve 15. satırlarda karşılığı yok. E: Only zarfı hemen sırıtıyor. Üstelik, metin uzak zaman - yakın zaman (recent) karşılaştırmasına hiç yer vermedi. Eğer metin aşağıdakine benzer ifadeler içerseydi, E seçeneğini değerlendirmeye alabilirdik: In the past space missions were ... . But in recent years they have become ... Çözüm 70. Doğru cevap: E.

Soru girişi fazla bir şey anlatmıyor ve bizi, metinde açıkça fark edebileceğimiz bir yere götürmüyor. Seçenekleri, soru girişinden bağımsız olarak kendi içinde irdelemek zorundayız. A: 8. satırda geçen get used to, burada is used to olarak verilmiş. Ancak, bu satırda zero gravity yok. Bunun yerine gravitational field kullanılmış. Zero gravity ise is used to kipinin geçmediği bir önceki satırda yer almış. Ayrıca, A seçeneği before bağlacı içeriyor. Yani, eylemler arasında (alışmak, uzay uçuşuna çıkmak) öncelik - sonralık sırası verilmiş. Bu tür bir sıralama zero gravity isminin geçtiği satırlarda (6 ve 15) yer almıyor. B: Dikkat: Karşılaştırma var! 69. sorunun A seçeneğindeki kelime oyunu devam ediyor. Inner ear ve diğer organlar karşılaştırılmadı. C: In the long run=in the long-term zaman zarfının geçtiği 21. satırda olumlu konuşma vardı. ‘Biz girişte verilen eşitliği bilmiyoruz. Seçeneğin hatalı olduğunu nasıl anlayacağız?’ diyorsanız, 20. satıra, Earth’s gravity yazan yere bakınız: Quickly re-adapt (tekrar alışmak) ifadesi olumludur; ayrıca, a few days kısa bir zaman dilimidir. Bunlar, C seçeneğindeki adverse effect ve long=uzun (Zamanın uzunluğunu anlatmak için kullanıldığını hatırlayınız!) ifadeleriyle çelişiyor. Üstelik, 16. satırdaki though bağlacı ile birlikte gidiş yönü olumluya dönmüştü. D: Kolay bir av. Visual signals=visual clues: 18. satır. Ignore fiili ise bir önceki satırda geçiyor. Ancak, signals ismine değil, them zamirine bağlı. E: Over time (16.satır)=after a certain length of time. Eşitliği fark edemediyseniz ya da bilmiyorsanız, seçenekteki olumlu konuşmaya dikkat ediniz: Though bağlacı ile birlikte esmeye başlayan olumlu hava, bu seçenekte yelkenlerimizi iyice dolduruyor. Çözüm 71. Doğru cevap: B. A: Immediately disappears aşırı bir ifade. Earth’s gravitational field’ın geçtiği ne 9, ne de 20. satırda böyle bir bilgi verilmedi. Gerçi 20. satırda, immediately yerine düşünebileceğiimiz quickly zarfı var ama disappear yok. Üstelik, bu satırda within a few days zaman zarfının kullanılması, işin hiç de immediately yapılmadığını gösteriyor. B: Seçeneğin doğru olduğunu anlamak kolay değil. Ancak, yanlış olduğunu söyleyebilmek de mümkün değil çünkü aşırı bir ifade içermiyor. B seçeneği şimdilik bir kenarda dursun. C: 1. continue, 2. increase ve 3. noticeably: Bu kelimeler metnin hiçbir yerinde geçmiyor. Ayrıca, semptomlardan sadece 3. satırda söz edilmişti. Dünyanın yerçekimi ise farklı satırlarda karşımıza çıktı. D: Similar to ile bir nevi karşılaştırma yapılmış (as ... as gibi). 3. satırdaki semptomların benzerlerinden başka bir satırda söz edilmedi. Semptomlar o satıra hapis olmuştu. Dahası, quite unknown nereden çıktı? E: Never zarfının, seçeneğin hatasını göstermek için yeterli olacağını söyleyebiliriz. (Zaten, never içeren bir seçenek ne zaman doğru çıktı ki!) Metnin olumlu bittiğini hatırlarsak, 71. sorunun E seçeneğini elemek daha da kolaylaşacaktır. Not: Diğer seçenekleri haklı nedenlere dayanarak eleyebildiğimize göre, doğru cevap, hatalı olup olmadığını anlamadığımız B seçeneğidir. 72. - 74. sorular Why do transformers hum? This is one of those questions which seems easy but has surprising hidden depths. The simple explanation is that electric currents create 5

magnetic fields, and the alternating current of mains electricity used by transformers creates a magnetic field that changes at 50

cycles a second. This in turn triggers a regular motion of the metal molecules inside 10

the transformer, known as magnetostriction. It’s this motion that makes the surrounding air vibrate, creating the hum. But why does the metal respond in this way? The answer lies in a property of the electrons in the metal

15

known as ‘spin’ - a property which can only be explained by reference to Einstein’s theory of relativity, which is beyond the understanding of most of us.

Soru 72. It is pointed out in the passage that the sound produced by a transformer .......... . A) is actually the vibration of the air caused by the movement of the metal molecules within the transformer B) is only noticeable when it occurs in an enclosed space C) varies according to the type of magnetic field created D) can easily be eliminated E) varies according to the size of the magnetic field in which it occurs Soru 73. We understand from the passage that the question “Why do transformers hum?” .......... . A) has never been adequately answered B) appears straightforward but the answer is extremely complicated C) has been under discussion from the time transformers were first made D) has raised doubts concerning the safety of mains electricity E) has opened the way to the manufacture of quieter transformers Soru 74. In the passage, the question “Why does the metal respond in this way?” .......... . A) bears no relationship with the phenomenon known as “magnetostriction” B) refers to the creation of magnetic fields by mains electricity C) can be fully answered without reference to the theory of relativity D) can be answered far more easily than can the opening question E) is not answered in a clear and detailed manner 72. – 74. soruların çözümü Transformatörlerle ilgili anlaşılmaz bir metin (18 satır). Bunu, metni yazan da fark etmiş olmalı ki son satırda which is beyond the understanding of most of us (birçoğumuzun aklı ermez) demeyi ihmal etmemiş. Metinde öne çıkan unsurları sırasıyla belirterek işe başlayalım: *2. satırda seems easy (kolay gibi görünmek) ifadesinin but ile yön değiştirmesi, *3-12. satırlarda sorunun kolay görünen kısmının anlatılması, *12. satırda but ile anlaşılması zor kısma geçiş, *15. satırda only zarfı ve son satırda most of us zamiri,

*12. satırdaki but ve 15. satırdaki only zarfı nedeniyle most of us zamirinin bağlı olduğu cümlenin (which is beyond the understanding of most of us) olumsuzluk taşıması. Çözüm 72. Doğru cevap: A. Soru girişinde geçen the sound produced by a transformer ifadesi hum (uğuldamak, vızıldamak, transformatör ya da trafonun çıkardığı ses) yerine kullanılmış. Ancak, bunu anlamak pek kolay değil. Bu nedenle, soruyu açıklarken bu anlamı/tanımı kaçırdığınızı varsayacağız. A: A seçeneği iddialı ifadeler içermeyen bir bilimsel açıklama cümlesi. Ancak, doğru mu, yanlış mı? Bunu anlamak için tekrar elektrik fiziği mi okuyacağız? Bu seçenek burada kalsın. Diğer seçenekleri eleyebilirsek doğru sayarız. B: Only zarfı sadece 15. satırda geçmişti ve explain fiiline bağlıydı. C: Vary=değişkenlik göstermek fiili, 5 ve 7. satırlardaki magnetic field sıfat tamlamalarına bağlı görünmüyor. C’yi doğru cevap saymak için, vary yerine metinde change, differ gibi fiiller kullanılmasını beklerdik. En az bunun kadar önemli bir diğer nokta ise type of magnetic field ifadesidir, çünkü manyetik alanın türlerinden hiç söz edilmedi. D: Burada geçen ‘kolaylıkla bertaraf edilebilir’ ifadesi hatalı. Zira, metnin 2. satırı sorunun kolay olmadığını, kolay gibi göründüğünü (seems easy) açıkça beyan etmiş ve but bağlantısıyla sorunun difficult yönlerine geçiş yapmıştı. E: Bakınız C seçeneği. E seçeneğinin hatasıyla ilgili C’de verilen bilgilere ek olarak, metinde manyetik alanların büyüklüğünden/küçüklüğünden bahsedilmediğini de hatırlayınız. Not: Kusur bulamadığımız tek seçenek A olduğu için bu seçeneği doğru cevap saymak zorundayız. Çözüm 73. Doğru cevap: B. Soru girişinden metnin belli bir bölümüne/cümlesine çıkmak mümkün görünmüyor. Zira, bütün bir metin, ‘Why do transformers hum?’ sorusunun cevabını bulmak için yazılmış. Üzgünüz, ama soru girişini yine yok saymak zorundayız. A: Never, 1. dereceden aşırı bir zarf. Doğru cevap olma ihtimali çok zayıf. Yine de biraz irdeleyelim. A seçeneği, ‘Why do transformers hum?’ sorusuna asla yeterli bir cevap bulunamadığını söylüyor. Ama bu yalan çünkü metnin başından sonuna kadar bu soruya cevap arandı ve epey bir mesafe alındı. Bunu fark edemedik derseniz, 15. satıra bakınız: Bu satırda kullanılan can only be explained ifadesiyle, tek bir kaynağa bağlı olsa da sorunun bir cevabı/açıklaması bulunduğu belirtilmişti. Üstelik, A seçeneği ‘has never been ...’ diyerek geçmişle gelecek arasında köprü kuruyor. Oysa ki, metinde sadece simple present tense kullanılmıştı. A seçeneği bariz tense hatası içeriyor. B: Appear=seem ve straightforward (anlaşılması kolay)=easy paslaşması mükemmel bir başlangıç. Ardından but ile yön değişimi ise kaymaklı kadayıf olmuş. Bu seçenekte, metnin 2. satırı farklı kelimelerle tekrar yazılmış. Tek sorun extremely zarfı. Gerçi, 3. satırdaki surprising hidden depths (gizli kalmış hayret verici derinlik/zorluk) bu zarfı fazlasıyla karşılıyor ama kelime bilgimiz yetmiyorsa, extremely zarfına şerh koyup her zamanki gibi, diğer seçenekleri irdelemeye devam etmeliyiz. Daha iyi bir seçenek bulamazsak, B’yi doğru cevap sayarız. C: Transformatörlerin ilk yapıldığı zamandan metinde söz edilmedi. Metinde, transformatörlerin tarihçesi de anlatılmadı. Hatırlarsanız, metin baştan aşağı geniş zamanda anlatılmıştı; simple past ve present perfect nereden çıktı? D: Mains electricity’nin geçtiği 6. satırda ne kuşku (doubt) var, ne de güven/emniyet (safety) sorunu var. Present perfect tense kullanılması da cabası! E: İkinci derece karşılaştırma (quieter) var ama metinde karşılığı yok. Present perfect hatası yine sırıtıyor. Not: Bu açıklamalar ışığında doğru cevabın B seçeneği olduğunu bir kez daha vurgulayalım. Çözüm 74. Doğru cevap: E.

Soru girişi bizi 12 ve 13. satırlara götürüyor. Cevap belli ki bu ve bundan sonraki satırlarda gizli. Ancak, o satırları anlamak bir mesele. Biz yine tek tek seçenekleri irdeleyerek yürümeye çalışalım. A: No çok aşırı. Magnetostriction ise 10. satırda geçmişti. B: Magnetic fields ve mains electricity 5 ve 6. satırlarda kaldı. Cevabı, ‘But why does the metal respond in this way?’ sorusundan sonraki satırlarda aramamız gerektiğini, 74. sorunun çözümüne geçmeden önce yaptığımız giriş açıklamasında belirtmiştik. C: Can be fully answered herhalde 15 ve 16. satırlardaki can only be explained ile karşılanmış olamaz. Fully zarfı aşırı. D: Karşılaştırma var. Metnin açılış sorusu ile 12 ve 13. satırlarda verilen soru kolaylık/zorluk açısından karşılaştırılmadı. Üstelik, far (çokça, ziyadesiyle) zarfı olmayan bir karşılaştırmayı güçlendiriyor. E: 12. satırda but ile anlaşılması zor kısma (olumsuzluğa) geçildiğini metne ait genel açıklama yaparken belirtmiştik. E seçeneğindeki olumsuzluk bu nedenle iyi. Eğer E seçeneği not answered diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışsaydı, yanlış cevap olurdu. Bunun nedenini 73. sorunun A seçeneğinde şöyle açıklamıştık: ‘... çünkü metnin başından sonuna kadar sorunun cevabı arandı ve epey bir mesafe alındı.’ 74. sorunun E seçeneği bu hataya düşmemek için not answered ifadesindeki kesinliği, in a clear and detailed manner zarfıyla yumuşatıyor (açık ve ayrıntılı bir cevabı olmamak). Doğru cevap E seçeneğidir. 75. - 77. sorular Time travel has been a favourite science fiction theme ever since it was first used in H.G. Wells’s trailblazing novel “The Time Machine”. But not everything it describes is 5

science fiction: travelling forward in time, for example, is a proven fact. Einstein’s theory of relativity predicts that an observer moving relative to Earth can leap into Earth’s future, and the effect has been confirmed using

10

atomic clocks. Dramatic time warps require speeds close to that of light, which is possible in principle but would take a major feat of engineering, not to mention a lot of money. Going back in time is far more

15

problematic. Relativity does not rule out an observer being able to make a journey through space-time and return to the past. But all scenarios so far discussed require exotic circumstances.

Soru 75. According to the passage, going back in time .......... . A) may not be impossible but presents a great many difficulties B) has been feasible ever since Einstein formulated the theory of relativity C) is completely contradicted by the theory of relativity

D) requires speeds that are greater than the speed of light E) was an idea originally put forward by Einstein Soru 76. It is pointed out in the passage that “The Time Machine” by H.G. Wells .......... . A) was to a large extent inspired by Einstein’s theory of relativity B) was the first novel to deal with the idea of time travel C) is the only early work of science fiction that still remains popular D) is still regarded as a standard reference for time travel studies E) focuses on travel into the past rather than into the future Soru 77. The passage makes the point that it is possible to travel into Earth’s future .......... . A) and indeed this has already been achieved B) though this has not been verified by atomic clocks C) if Einstein’s theory of relativity is found to be true D) at reasonably attainable speeds E) but technically and financially it is still not possible 75. – 77. soruların çözümü Zamanda yolculukla ilgili 19 satırlık insaflı bir metin. Metinde, soruların cevabını bulmamızı kolaylaştıracak dikkate değer bir çok unsur var: *1. satırda present perfect kullanımı ve favourite sıfatı, *2. satırda ever since zarfının geçmiş ile bugün arasında köprü kurması ve first used ifadesi, *4. satırda but bağlacı, *9. satırda confirmed=teyit edildi fiili, *10. satırda dramatic sıfatı, *12. satırda but bağlacı ve major sıfatı, *13 ve 14. satırlarda not to mention a lot of money (parayı saymazsak) ifadesi, *14 ve 15. satırda far more problematic karşılaştırması, *18. satırda but bağlacı ve so far zarfı. Not: 15. satırdaki rule out (devre dışı bırakmak, hesaba katmamak) phrasal verb’ü, bu sınavın 30. sorusunun D seçeneğinde de karşımıza çıkmıştı. İngilizce’deki yüz binlerce kelimeden birinin 8000 kelimelik bir sınavda ikinci kez kullanılması, bu zorlu sınavı başarmak isteyen adayların dikkatini çekmelidir. Çözüm 75. Doğru cevap: A. A: Soru girişindeki ‘Going back in time’ bizi 14. satıra götürüyor. Presents a great many difficulties=is far more problematic eşitliği güzel bir başlangıç. May not be impossible (imkansız olmayabilir) aşırı değil, bilakis yumuşatılmış bir ifade. Ancak, bu satır ve devamında karşılığı var mı, yok mu? Bunu anlamak için metni defalarca okumaktansa, bu seçeneği şimdilik bir kenara bırakalım. B: Feasible=uygulanabilir sıfatı belki being able ile ilişkili olabilir. Ancak, bu seçenek iki büyük montaj hatası içeriyor: *Present perfect ve ever since bizi 1 ve 2. satıra götürüyor, *Einstein’ın ismi ise 6. satırda geçmişti. C: Completely zarfı çok aşırı. Ayrıca, 15. satırda izafiyet teorisine yapılan atıf bu seçeneği kurtarmaya yetmiyor çünkü C seçeneğinde contradict=çelişmek fiili kullanılmış. Metinde, ‘Going back in time ...’

ve ‘Relativity ...’ ifadeleriyle başlayan ve birbirini izleyen iki cümle arasında zıtlık bağlacı yoktu. Bu durumda çelişkiden söz etmek zorlaşıyor. D: Karşılaştırma var. Ayrıca, require speeds ve light kelimeleri 10 ve 11. satırlarda kalmadı mı? E: ‘Going back in time ...’ cümlesinden sonra izafiyetten söz edildi ama Einstein’ın adı geçmedi. Originally=ilk olarak zarfı ve simple past tense ise 2. satırda kullanılmıştı. Not: Yapılan açıklamalar A seçeneğinden daha doğru bir cevap olmadığını gösteriyor. Çözüm 76. Doğru cevap: B. A: To a large extent=büyük oranda iddialı bir ifade. Wells’in romanı ve Einstein farklı satırlarda. Inspire=ilham almak/esinlenmek, bu iki kişi arasında bir etkileşim olduğuna işaret ediyor ama metin böyle söylemiyor. B: B seçeneği insanı şaşırtacak kadar kolay bulunan bir doğru cevap. Soru girişi ve B seçeneği metnin ilk cümlesinin biraz değiştirilmiş bir versiyonu. C: Still remains popular (hala popüler olmak), insanı bir an için has been a favourite theme ever since (-den beri sevilen bir tema/konu olarak kalmak) ifadesine götürüyor. Ancak, soru girişi Wells’in romanından söz ediyordu. C seçeneğine göre, popüler kalan Wells’in romanıdır. Halbuki, metin time travel (zaman yolculuğu) konusunun popüler kaldığından söz ediyor. Büyük bir aldatmaca. Neyse ki, only zarfı verilmiş ve seçeneği elemek bu sayede kolaylaşıyor. D: Still zarfını ever since’den ötürü dikkate almak zorundayız. Ancak, standard reference ve time travel studies nereden çıktı? Bu ifadeler Wells’in romanından söz edilen ilk satırlarda yok. Hoş, metnin kalan bölümlerinde var mı diye sorarsanız, o da yok. E: Rather than karşılaştırma habercisi. Üstelik, Wells’in romanının hangi zaman dilimine ait olduğu belli değil. Geçmişe yolculuktan ise, romanın anlatıldığı ilk satırlarda değil, 14. satırda söz edilmişti. Çözüm 77. Doğru cevap: E. A: Earth’s future ifadesiyle 8. satırda karşılaşmıştık. Confirm=teyit etmek ile achieve fiilleri arasında az da olsa bir yakınlık var ve bu da insanı ilk bakışta yanıltıyor. Ancak, metinde teyit etmek fiili the effect ismine bağlı (the effect has been confirmed). Yani, Earth’s future ve confirm kelimeleri ayrı cümlelerde kullanılmış. Bizim aradığımız Earth’s future ikilisi, can leap fiili ile birlikte sadece ihtimallerden söz ediyor; confirm fiilini haklı çıkartacak bir kesinlik yok. B: Verify=confirm eşitliği hatayı ampul gibi ortaya çıkarıyor. Çünkü metin confirmed using (=by) atomic clocks demişti. B seçeneğindeki not verified (=not confirmed) ise bunun tam tersini söylüyor. Ayrıca, Earth’s future ve atomic clocks ifadelerini içeren cümleler arasında zıtlık bağlacı yok: B seçeneği taşıdığı though bağlacından ötürü de hatalı görünüyor. C: Einstein ve Earth’s future aynı cümlede geçiyor. Geçiyor ama bu cümlede herhangi bir şarttan söz edilmiyor. C seçeneğinin, Einstein’ın teorisi için ‘doğru bulunursa’ şartı koyması hatalı çünkü metnin 6. (is a proven fact) ve 9. satırları (the effect has been confirmed) zaten bazı şeylerin kanıtlanmış olduğunu açıkça ve üstüne basa basa belirtmişti. D: Speeds 11. satırda geçmişti; soru girişi ise bizi 8. satıra götürüyor. 11. satırda, reasonably attainable (insan gücünün sınırları içerisinde ulaşılabilir) kullanılmadı. Bunun yerine speeds close to that of light (ışığınkine yakın hızlardan) söz edildi. Attainable kelimesini bilmiyorsanız, bu uyuşmazlığı fark edememiş olabilirsiniz. Bu taktirde, soru girişi ve D seçeneği arasındaki montaj hatasını görmeniz büyük önem kazanacaktır. E: Bu seçenekteki but technically and financially ifadeleri, bizi 10-12. satırlara götürüyor. 12. satırda but bağlacı zaten vardı. 13. satırda kullanılan engineering kelimesi technically zarfına yakın bir anlam taşıyor. A lot of money ise financially zarfını hatırlatıyor. Ancak, it is not possible ifadesini bu satırlarda yakalamak zor. Size belki şu kolaylığı sağlayabiliriz: ‘which is possible in principle but=kağıt üzerinde/teoride mümkün ama’ ifadesi possible’dan but bağlacı ile impossible’a geçiş yapıyor. Evet, metin bunu açıkça söylemiyor ama siz bunu fark etmek zorundasınız. 78. - 80. sorular

In a biography of Bardeen, recently published, he does not fit the popular stereotype of scientific genius, for he is surprisingly sane and ordinary. As far as 5

character goes, he had several assets. To start with he was a notable team builder. Tenacious when it came to attacking problems, he had the gift of breaking a large problem down into smaller, more soluble

10

parts and then reassembling the whole. As a teacher, his habit of stopping to think allowed his students to do so too. Governments and industry valued his advice - according to one commentator, he helped Xerox to build one of

15

the finest industrial laboratories in the world in the fields of organic and disordered solids during the late 1970s. But, perhaps, the most telling aspect of Bardeen’s character was his willingness to share the credit with others.

20

For example, he deliberately stayed away from the meeting of the American Physical Society in March 1957, at which his theory of superconductivity was first presented, so that the contribution of his young co-researchers

25

would be recognised.

Soru 78. It is emphasised in the passage that Bardeen’s ideas .......... . A) almost invariably centred on the study of organic solids B) frequently had a practical application C) received very little recognition in his own life-time D) had no direct bearing on industrial practices E) were, in the opinion of other scientists, rather stereotyped Soru 79. As we understand from the passage, Bardeen .......... . A) showed very little interest in his students and their work B) was generally regarded as having several shortcomings C) really disliked attending scientific conferences and giving papers D) was by nature a modest person who preferred to keep a low profile E) achieved nothing of any scientific importance prior to the 1970s Soru 80. It is clear from the passage that, unlike many really great scientists, Bardeen had the gift of .......... .

A) getting the utmost benefit out of his co-researchers work B) persuading governments to support his research projects C) choosing the right problems to work on, that is, the ones that could be solved D) writing biographical works as well as scientific ones E) working effectively with other people and sharing his ideas with them 78. – 80. soruların çözümü Metin, yaptığı çalışmalarla aynı alanda iki kez Nobel Ödülü alan ilk bilimadamı, ünlü fizikçi John Bardeen’i anlatıyor. 25 satırlık hatırı sayılır bu metinde dikkate değer unsurları şöyle sıralayabiliriz: *1. satır: recently published, *4. satır: surprisingly sane (aklı başında, makul) and ordinary, *5. satır: several assets (beceri), *6. satır: notable team builder, *8. satır: the gift (Allah vergisi yetenek), *9. satır: more soluble, *13. satır: valued, *14 ve 15. satırlar: one of the finest, *17 ve 18. satırlar: the most telling (etkili, etkileyici), *20. satır: deliberately (kasten, bilerek), *23. satır: first presented, *25. satır: would be recognised, Önemli not: 2. satırda Bardeen ile ilgili olumsuz bir ifade göze çarpıyor. Aslında, burada herhangi bir olumsuzluk yok ama kelime bilginiz yetersiz ise, 2. satırdaki does not fit fiili yanıltıcı olabilir. Ancak burayı olumsuz saysak da, metnin geri kalanı Bardeen hakkında hep olumlu konuşuyor. O halde, 2. satırdaki cümleden diğerine geçerken arada bir zıtlık bağlacı kullanılmalıydı. Kullanılmadığına göre 2. satır ve buna bağlı olan cümlenin tamamı olumludur. Çözüm 78. Doğru cevap: B. Soru girişi metinde karşılık bulmuyor. İş yine başa düştü: mecburen seçenekleri tek tek kendi içinde irdeleyeceğiz. A: Almost invariably=neredeyse hiç değişmez bir biçimde çok aşırı bir ifade. Organic solids 16. satırda kullanıldı ve arada and bağlacı ile disordered solids’e bağlandı. Bu da, Bardeen’in sadece organic solids üzerine çalışmadığını gösterir. B: Frequently insanı biraz duraksatıyor. Çünkü bu sıklık zarfının benzerini metin içinde tek başına bulmak zor. Bu zarf, herhalde, Bardeen’in metin içinde anlatılan birden fazla becerisini karşılıyor. Frequently zarfının yarattığı sıkıntıyı saymazsak, B seçeneği Bardeen için olumlu konuşmuş. Diğer seçenekleri eleyebilirsek B seçeneğini doğru sayabiliriz. C: Very little aşırılığa işaret eden bir miktar belirleyici ve Bardeen’i küçümseyen bir ifade. Metnin giriş açıklamasında, Bardeen hakkında olumsuz konuşulmadığını belirtmiştik (Bkz: Yukarıdaki önemli not). D: No direct bearing=doğrudan ilgili olmamak, seçeneği yanlış saymamız için yeterli ipucu veriyor. Industrial kelimesinin geçtiği 15. satıra ve buna bağlı cümleye dönersek (he helped Xerox to build one of the finest industrial laboratories...), Bardeen’in konuyla ilgili olduğunu ve kendisinden övgüyle söz edildiğini görebiliriz. E: Rather stereotyped=oldukça basmakalıp nitelemesi iddialı bir ifade ve Bardeen yine küçümseniyor (Bilimsel çekememezlik!). Bu, metine tamamen aykırı. Ayrıca, diğer bilim insanları nereden çıktı? 3. satırda, streotype kelimesinin geçtiği cümlede diğerlerinden söz edilmedi.

Not: Bu bilgiler ışığında, doğru cevap B seçeneğidir. Çözüm 79. Doğru cevap: D. Soru girişinden elimiz yine boş dönüyoruz. Ancak vazgeçmek yok. Yok, çünkü soruların tekniği belli oldu: Yanlış seçeneklerin büyük çoğunluğu Bardeen hakkında olumsuz konuşurken doğru cevaplar onun iyi yönlerine atıfta bulunuyor. A: Very little interest: çekememezlik devam ediyor. Bardeen’in, öğrencilerine ilgi gösterip göstermediğini anlamaya çalışmadan bu seçeneği içerdiği olumsuzluk nedeniyle atabilirsiniz. B: Shortcoming=kusur, eksiklik. Bardeen hakkında bir hatalı tespit daha. Kelimeyi bilmiyorsanız seçenek sizi duraksatabilir. C: Dislike fiili seçeneğin elenmesi için yeterlidir. D: Modest=alçakgönüllü, to keep a low profile=ön plana çıkmamak, reklamdan hoşlanmamak. Bardeen hakkında olumlu konuşulan bu seçenek doğru cevaptır. Ancak low sıfatı, taşıdığı olumsuz anlam nedeniyle sizi yanıltabilir. Eğer modest kelimesini biliyorsanız, keep a low profile ifadesini de olumlu sayınız. Zira, modest kelimesi ile bu ifade arasında zıtlık bağlacı kullanılmamış. E: Achieved nothing=hiçbir şey başaramadı. Adam iki kez aynı dalda Nobel Ödülü almış tek bilim insanı; bu kadar da çamur atılmaz ki! Çözüm 80. Doğru cevap: E. Soru girişi bizi 8. satıra götürüyor ama susuz geri getiriyor. Çünkü burada bahsi geçen problem çözüm tekniği sadece C seçeneğinde ele alınıyor ve o seçenek de yanlış çıkıyor. A: Getting the utmost benefit=en büyük çıkarı sağlamak, alabildiğine yararlanmak. Bu çok aşırı bir ifade. Metin, Bardeen’in çalışma arkadaşlarına destek verdiğinden söz etmişti. B: 12. satırda governments, industry ile birlikte kullanılmıştı. B seçeneği tek bir hükümetten söz ediyor. Persuade=ikna etmek 12. satır ve civarında geçmiyor. Ayrıca, his research projects ifadesini bu satırda kullanılan his advice ile karşılamak herhalde mümkün değil. C: Soru girişindeki gift kelimesinin geçtiği 8. satıra dönersek, orada large-small problem ve more soluble ifadelerini görürüz. C seçeneğinde ise right problems ve could be solved kullanılmış. Bunlar aynı şeyler değil. D: Metnin giriş cümlesinde biyografi kelimesi geçti. Ama bu biyografiyi Bardeen’in yazdığı belli değil. Ayrıca, as well as=and bağlantısı ne metnin ilk cümlesinde, ne de soru girişinin bizi götürdüğü 8. satırda (gift) kullanılmıştı. Bu seçenek, bariz şekilde montaj hatası tekniğinden yararlanmış. E: Bardeen hakkında sorulan üçüncü soruda, üçüncü olumlu ve doğru cevap. 19. satır: willingness to share the credit with others = E seçeneği: working effectively with other people and sharing his ideas with them. 11. Metin inceleme sorularıyla ilgili son değerlendirme Deneme Sınavı’nın metin inceleme bölümünde 8 metin x 3 soru = toplam 24 sorunun çözümü yapılmıştır. 24 soru x 5 seçenek = toplam 120 seçenekten 96’sı yanlış, 24’ü doğru cevaptır. Yanlış ve doğru cevap seçeneklerinin özelliklerine göre dağılımı aşağıda verilmiştir: *120 seçenekten 17 tanesi (%14.1) 2. derece aşırı ifadeler (most, a few, many vs.) içermektedir. Bunlardan 11’i yanlış (11/96=%11.4), 6’sı doğru cevaptır (6/24=%25), *24 doğru cevabın 8 tanesi (%33.3) çoğunlukla yanlış seçeneklerde kullanılan ifadeler içermektedir: 6 aşırı ifade, 1 ekonomik bilgi (Bkz. 77/E) ve 1 metinde verilenlere benzer kelimeler (Bkz. 61/C). 24 doğru cevabın 16 tanesi ise (%66.6) metinde verilenlerden farklı ifadeler içermektedir, *1. derece aşırı ifade (only, completely, the biggest vs.) içeren 14 seçeneğin hepsi yanlış cevaplar arasında yer almıştır (14/96=%14.5), *96 yanlış seçeneğin 18 tanesi (%18.7) metnin aksi yönünde (örneğin, hakkında olumlu konuşulan bir kişi için olumsuz) bilgi vermektedir,

*96 yanlış seçeneğin 11 tanesi (%11.4) metinde olmayan ifadeler içermektedir (Örneğin, metin sadece Türkiye’den söz ederken seçenekte Avrupa ülkelerinin de bulunması.), *Toplam 45 yanlış seçenekte birden fazla hata saptanmıştır (örneğin 67/B’de, aşırı ifade + montaj hatası ya da 73/A’da 1. derece aşırı ifade + tense hatası). Birden fazla hata içeren 45 seçenekten 23 tanesi aşırı ifade içermektedir, *Diğer hatalı seçeneklerde ise aşağıdaki yanlış cevap hazırlama tekniklerinden yararlanıldığı anlaşılmıştır: Montaj hatası

9 seçenek

(Örn: 74/B)

2. derece karşılaştırma

7 seçenek

(Örn: 59/C)

Yanlış bağlaç kullanımı

5 seçenek

(Örn: 77/B)

Tense hatası

4 seçenek

(Örn: 73/C)

Ekonomik bilgi

3 seçenek

(Örn: 63/C)

Tarih belirtilmesi

2 seçenek

(Örn: 73/C)

Aynı ifadelerin kullanımı

2 seçenek

(Örn: 66/B)

Zorunluluk kipi

1 seçenek

(67/C)

Sonuçlar, metin inceleme sorularının çözümlerine geçmeden önce verdiğimiz genel kurallar ve tekniklerle uyumludur. Bundan sonra çözeceğiniz metin inceleme sorularında yukarıda sözü edilen tekniklerin ne ölçüde kullanıldığını test ediniz. Elde ettiğiniz sonuçlar, bizim sonuçlarımızla benzerlik gösteriyorsa, siz de bu teknikleri kendi deneme sınavlarınızda uygulamaya çalışınız. Önemli not: 65. soru kelime bilgisini sınayan türden olduğu için normal şartlarda diğer sorulardan ayrı değerlendirilmeliydi. Ancak, sorunun genel dağılımda önemli sayılabilecek bir etkisi olmadığı için buna gerek görülmemiştir.

View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF