Download Tarihin Peşinde - 4 (Ekim 2010)...
I • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH •
YIL: 2 • SAYI: 4 EKM 2010
YEAR: 2 • ISSUE: 4 OCTOBER 2010
II • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH
TARHN PENDE • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS • III
TARHN PENDE -ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS-
THE PURSUIT OF HISTORY -INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
(e-dergi) ISSN: 1308-5468 (basl) ISSN: 1308-545X
Editör Doç. Dr. Necmi UYANIK
Yönetim Kurulu Prof. Dr. Abdullah ÖZTÜRK, Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman SAVA, Doç. Dr. A. Murat SÜNBÜL, Prof. Dr. Âlim GÜR, Prof. Dr. Bahaeddin YEDYILDIZ, Yrd. Doç. Dr. Çaatay BENHÜR, Prof. Dr. Emine YENTERZ, Prof. Dr. Hasan BAHAR, Yrd. Doç. Dr. Hüseyin MUMAL, Prof. Dr. Muhittin TU, Doç. Dr. Mustafa DEMRC, Doç. Dr. Necmi UYANIK, Doç. Dr. Özdemir KOÇAK, Prof. Dr. Ramazan ÇALIK, Yrd. Doç. Dr. Sinan GÖNEN, Yrd. Doç. Dr. Ufuk Deniz AÇI Editör Yardmclar Cemal ÇETN, Fatih ÇOLAK, Hatice Gül KÜÇÜKBEZC, Harun YILDIZ, Yrd. Doç. Dr. Hüseyin MUMAL, Mehmet Fatih BERK, Mustafa ARSLAN, Salih KAYMAKÇI, Salih KI, Dr. Sinan TADELEN, Yunus NCE, Zehra ODABAI Yayn Kurulu Prof. Dr. Abdullah KAYGI, Prof. Dr. Abdüsselam ULUÇAM, Prof. Dr. Adnan MAN, Prof. Dr. Ahmet Yaar OCAK, Prof. Dr. Ali BRNC, Prof. Dr. Ali brahim SAVA, Prof. Dr. Anvarbek MOKEEV, Prof. Dr. Azmi ÖZCAN, Prof. Dr. Azmi SÜSLÜ, Prof. Dr. Bahaeddin YEDYILDIZ, Prof. Dr. Benjamin FORTNA, Doç. Dr. Birol AKGÜN, Prof. Dr. Claus SCHÖNG, Yrd. Doç. Dr. Çaatay BENHÜR, Prof. Dr. Haluk Hadi SÜMER, Prof. Dr. Hasan BAHAR, Prof. Dr. Hüseyin BACI, Yrd. Doç. Dr. Hüseyin MUMAL, Yrd. Doç. Dr. brahim Halil SUGÖZÜ, Prof. Dr. lber ORTAYLI, Prof. Dr. Kurtulu DNÇER, Prof. Dr. M. Akif ERDORU, Doç. Dr. Mehmet KIRBIYIK, Doç. Dr. Mehmet ÖZDEN, Prof. Dr. Metin AYIII, Prof. Dr. Metin HÜLAGÜ, Prof. Dr. Muhittin TU, Doç. Dr. Mustafa DEMRC, Prof. Dr. Mustafa YILMAZ, Dr. Mürteza HASANOLU, Doç. Dr. Necmi UYANIK, Doç. Dr. Özdemir KOÇAK, Prof. Dr. Rainer CZCHON, Prof. Dr. Ramazan ÇALIK, Prof. Dr. Salim CÖHÇE, Prof. Dr. S. Esin DAYI, Prof. Dr. S. Waleck DALPOUR, Yrd. Doç. Dr. Sefer SOLMAZ, Prof. Dr. Semih YALÇIN, Prof. Dr. Süleyman BEYOLU, Prof. Dr. Thomas Drew-BEAR, Prof. Dr. Temuçin Faik ERTAN, Dr. Ufuk AYHAN, Yrd. Doç. Dr. Ufuk Deniz AÇI, Doç. Dr. Yusuf SARINAY, Dr. Zekeriya MR
IV • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH
TARHN PENDE -ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS-
THE PURSUIT OF HISTORY -INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
Bask Öncesi: MinyaTÜ®K
Bask:
Biliim & Organizasyon Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi içi Selçuklu / Konya Tel: (0332) 223 14 25 - Faks: (0332) 241 15 23
letiim: Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Kampüs/Konya « 0.332.2231423 / 0.542.3566471 http://www.tarihinpesinde.com www.thepursuitofhistory.com
[email protected],
[email protected],
[email protected]
TARHN PENDE • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS • V
Hakem ve Danma Kurulu Prof. Dr. Abdullah KAYGI (Hacettepe Üniversitesi), Prof. Dr. Abdullah ÖZTÜRK (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Abdullah SAYDAM (Erciyes Üniversitesi), Prof. Dr. Abdullah TOPÇUOLU (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman SAVA (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Abdülkadir YUVALI (Erciyes Üniversitesi), Prof. Dr. Abdüsselam ULUÇAM (Batman Üniversitesi), Prof. Dr. Adil DAISTAN (Akdeniz Üniversitesi), Prof. Dr. Adnan SOFUOLU (Hacettepe Üniversitesi), Prof. Dr. Adnan MAN (Uak Üniversitesi), Doç. Dr. Ahmet ÇAYCI (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Ahmet GÖGERCN (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Ahmet KANKAL (Dicle Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Ahmet amil GÜRER (Rize Üniversitesi), Doç. Dr. Ahmet MEK (Marmara Üniversitesi), Prof. Dr. Ahmet TABAKOLU (Marmara Üniversitesi), Prof. Dr. Ahmet YAMAN (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. A. Adil TIRPAN (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. A. Bican ERCLASUN (Gazi Üniversitesi), Prof. Dr. A. Halûk YÜKSEL (Anadolu Üniversitesi), Prof. Dr. A. Kâzm ÜRÜN (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. A. Kürat GÖKKAYA (Gazi Üniversitesi) , Prof. Dr. A. Yaar OCAK (Hacettepe Üniversitesi), Doç. Dr. Alaaddin AKÖZ (Selçuk Üniversitesi), Doç. Dr. Alexander A. SOTNCENKO (St. Petersburg Devlet Üniversitesi/Rusya), Prof. Dr. Ali AKYILDIZ (Marmara Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Ali BAYKAN (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Ali BRNC (Türk Tarih Kurumu Bakan), Yrd. Doç. Dr. Ali BÜYÜKARSLAN (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. A. brahim SAVA (Çankr Karatekin Üniversitesi), Doç. Dr. A. Murat SÜNBÜL (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Âlim GÜR (Selçuk Üniversitesi) , Prof. Dr. Anvarbek MOKEEV (Manas Üniversitesi/Krgzistan), Doç. Dr. Arif BLGN (Sakarya Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Athina A. SPTANOU (Makedonya Üniversitesi /Makedonya), Prof. Dr. Ayfer ÖZÇELK (Pamukkale Üniversitesi), Prof. Dr. Aygün ATTAR (Giresun Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Aziz MERHAN (Yldz Teknik Üniversitesi), Prof. Dr. Azmi ÖZCAN (Bilecik Üniversitesi), Prof. Dr. Azmi SÜSLÜ (Ankara Üniversitesi ), Prof. Dr. Bahaeddin YEDYILDIZ (Hacettepe Üniversitesi ), Prof. Dr. Bayram ÜREKL (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Behçet Kemal YELBURSA (Abant zzet Baysal Üniversitesi), Prof. Dr. Benjamin FORTNA (Londra Üniversitesi/ngiltere), Prof. Dr. Birol AKGÜN (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Birol GÜLNAR (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Bülent ATALAY (Trakya Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Bülent BAKAR (Marmara Üniversitesi), Prof. Dr. Bülent ÇUKUROVA (Çukurova Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Caner ARABACI (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Cemal GÜVEN (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Cemil ÖZTÜRK (Marmara Üniversitesi), Prof. Dr. Cezmi ERASLAN (stanbul Üniversitesi/Atatürk Aratrma Merkezi Bakan), Doç. Dr. Charles WILKINS (Wake Forest Üniversitesi/ABD), Prof. Dr. Claus SCHÖNG (Freie Üniversitesi Berlin/Almanya), Yrd. Doç. Dr. Çaatay BENHÜR (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. David KUSHNER (Haifa Üniversitesi/srail), Prof. Dr. Deniz AHN (Hacettepe Üniversitesi), Doç. Dr. Dimitris MAVROSKOUFS (Aristotle Üniversitesi/Yunanistan), Doç. Dr. Doan YÖRÜK (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Donald QUATAERT (Binghamton Üniversitesi/ngiltere), Doç. Dr. Durmu BULGUR (stanbul Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Dursun GÖK (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Emine YENTERZ (Selçuk Üniversitesi), Doç. Dr. Erdal AÇIKSES (Frat Üniversitesi), Doç. Dr. Erdal AYDOAN (Atatürk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Erdinç YAZICI (Gazi Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Erkan GÖKSU (Gaziosmanpaa Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Ercan YILMAZ (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Esra BURCU (Hacet-
VI • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH
tepe Üniversitesi), Prof. Dr. Evangelia BALTA (Milli Helenik Aratrma Vakf/Yunanistan), Prof. Dr. Fahrettin TIZLAK (Süleyman Demirel Üniversitesi), Prof. Dr. Fahri UNAN (Hacettepe Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Fatih ERBAY (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Ferda AYSAN (Dokuz Eylül Üniversitesi), Doç. Dr. Ferudun ATA (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Fikret HACIZADE (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Géza Dávid (ELTE Török Tanszék Budapest Múzeum/Macaristan), Prof. Dr. Gökhan ÇETNSAYA (stanbul Teknik Üniversitesi), Doç. Dr. Gümeç KARAMUK (Hacettepe Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Hakan KUYUMCU (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Hale IVGIN (Gazi Üniversitesi), Prof. Dr. Halil NALCIK (Bilkent Üniversitesi), Prof. Dr. H. Hadi SÜMER (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Hasan BAHAR (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Haim KARPUZ (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Hayati AKTA (Karadeniz Teknik Üniversitesi), Prof. Dr. Hayrani ALTINTA (Ankara Üniversitesi), Prof. Dr. Hüseyin BACI (Ortadou Teknik Üniversitesi), Doç. Dr. Hüseyin ÇINAR (Krkkale Üniversitesi), Prof. Dr. Hüseyin GÜMÜ (Marmara Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Hüseyin KANDEMR (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Hüseyin MUMAL (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. brahim LKHAN (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. brahim KUNT (Selçuk Üniversitesi), Doç. Dr. brahim SOLAK (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. brahim Hakk KAYNAK (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. brahim Halil SUGÖZÜ (rnak Üniversitesi), Prof. Dr. hsan GÜNE (Anadolu Üniversitesi), Prof. Dr. lber ORTAYLI (Topkap Saray Müze Müdürü), Prof. Dr. lhan AHN (Manas Üniversitesi/Krgzistan), Prof. Dr. zzet ÖZTOPRAK (Ankara Üniversitesi), Doç. Dr. zzet SAK (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Jon T. OPLNGER (Maine Üniversitesi/ABD), Prof. Dr. Judith SPENCER (Alberta Üniversit/Kanada), Prof. Dr. Kemal ÇÇEK (Karadeniz Teknik Üniversitesi), Doç. Dr. Kezban ACAR (Celal Bayar Üniversitesi), Prof. Dr. Kubilay AKTULUM (Süleyman Demirel Üniversitesi), Prof. Dr. Kurtulu DNÇER (Hacettepe Üniversitesi), Prof. Dr. Levent ZOROLU (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Mahmut ATAY (Frat Üniversitesi), Prof. Dr. Mehmet AÇA (Balkesir Üniversitesi), Doç. Dr. Mehmet AKGÜL (Selçuk Üniversitesi), Doç. Dr. Mehmet PÇOLU (Selçuk Üniversitesi), Doç. Dr. Mehmet KIRBIYIK (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Mehmet KURT (Karamanolu Mehmetbey Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Mehmet MERCAN (Karamanolu Mehmetbey Üniversitesi), Prof. Dr. Mehmet ÖZ (Hacettepe Üniversitesi), Doç. Dr. Mehmet ÖZDEN (Hacettepe Üniversitesi), Doç. Dr. Mehmet SEYTDANLIOLU (Hacettepe Üniversitesi), Prof. Dr. Mehmet AHNGÖZ (Gazi Üniversitesi), Doç. Dr. Mehmet TEMEL (Mula Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Mehmet YILMAZ (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. M. Akif ÇUKURÇAYIR (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. M. Akif ERDORU (Ege Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. M. Ali HACIGÖKMEN (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. M. Hulusi LEKESZ (Hacettepe Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. M. Murat ÖNTU (Uak Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. M. Serhat YILMAZ (Kastamonu Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. M. Ziya KÖSE (Nevehir Üniversitesi), Prof. Dr. Mesut ÇAPA (Karadeniz Teknik Üniversitesi), Prof. Dr. Metin AYIII (Balkesir Üniversitesi), Prof. Dr. Metin HÜLAGÜ (Erciyes Üniversitesi), Prof. Dr. Michel BALVET (Province Üniversitesi/Fransa), Prof. Dr. Mikail BAYRAM (Emekli Öretim Üyesi/Konya), Doç. Dr. Mevlüt ÇELEB (Ege Üniversitesi), Prof. Dr. Muhittin TU (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Musa ÇADIRCI (Ankara Üniversitesi), Prof. Dr. Mushtaq Ahmad KAW (Kemir Üniversitesi/Hindistan), Yrd. Doç. Dr. Mustafa ARIKAN (Selçuk Üniversitesi ), Prof. Dr. Mustafa AVCI (Selçuk Üniversitesi ), Yrd. Doç. Dr. Mustafa
TARHN PENDE • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS • VII
BIYIKLI (Dumlupnar Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÇIPAN (Selçuk Üniversitesi), Doç. Dr. Mustafa ÇOLAK (Mustafa Kemal Üniversitesi), Doç. Dr. Mustafa DEMRC (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Mustafa OFLAZ (Yüzüncü Yl Üniversitesi), Prof. Dr. Mustafa ÖZCAN (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Mustafa TOKER (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Mustafa TURAN (Gazi Üniversitesi), Prof. Dr. Mustafa YILMAZ (Hacettepe Üniversitesi), Prof. Dr. Münir ATALAR (Gaziosmanpaa Üniversitesi), Prof. Dr. Naci BOSTANCI (Gazi Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Naile HACIZADE (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Nazl GÜNDÜZ (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Necdet HAYTA (Gazi Üniversitesi), Doç. Dr. Necmi UYANIK (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Nedim PEK (Ondokuz Mays Üniversitesi), Prof. Dr. N. Güngör ERGAN (Hacettepe Üniversitesi), Prof. Dr. Nikos P. TERZS (Aristotle Üniversitesi /Yunanistan), Prof. Dr. Nilgün ÇELEB (Ankara Üniversitesi), Doç. Dr. N. Sabiroviç NYAZOV (St. Petersburg Devlet Üniversitesi/Rusya), Prof. Dr. Nuri KÖSTÜKLÜ (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Nuri MEKLER (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Nurullah ÇETN (Ankara Üniversitesi), Prof. Dr. Ouz AYTEPE (Ankara Üniversitesi), Prof. Dr. Orhan KILIÇ (Frat Üniversitesi), Prof. Dr. Osman AKANDERE (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Ömer TURAN (Ortadou Teknik Üniversitesi), Doç. Dr. Özdemir KOÇAK (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Özkan ZG (Hacettepe Üniversitesi), Prof. Dr. Parviz ABOLGASSEM (Province Üniversitesi/Fransa), Doç. Dr. Raif PARLAKKAYA (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Rainer CZCHON (Freie Üniversitesi Berlin/Almanya), Doç. Dr. Ramazan ACUN (Hacettepe Üniversitesi), Prof. Dr. Ramazan ÇALIK (Selçuk Üniversitesi), Doç. Dr. Ramazan YELKEN (Selçuk Üniversitesi), Doç. Dr. Reyhan SUNAY (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Ruhi ÖZCAN (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Rüçhan ARIK (Emekli Öretim Üyesi/Ankara), Doç. Dr. Rüya KILIÇ (Hacettepe Üniversitesi), Prof. Dr. Saadettin GÖMEÇ (Ankara Üniversitesi), Prof. Dr. Sabri SÜRGEVL (Ege Üniversitesi), Prof. Dr. Sadk SARISAMAN (Afyon Kocatepe Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Selahattin AVAROLU (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. S. Süleyman KUCUR (Marmara Üniversitesi), Prof. Dr. S. Esin DAYI (Atatürk Üniversitesi), Prof. Dr. S. Waleck DALPOUR (Maine Üniversitesi/ABD), Prof. Dr. Saim SAVA (Uak Üniversitesi), Prof. Dr. Salih AYNURAL (Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü), Prof. Dr. Salim CÖHÇE (nönü Üniversitesi), Prof. Dr. Salim KOCA (Gazi Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Sefer SOLMAZ (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Selahittin ÖZÇELK (Pamukkale Üniversitesi), Prof. Dr. Selami KILIÇ (Atatürk Üniversitesi) , Prof. Dr. Semih YALÇIN (Gazi Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Serdar SALAM (Hacettepe Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Sinan GÖNEN (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Süleyman BEYOLU (Marmara Üniversitesi), Prof. Dr. ahin AKINCI (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. efika KURNAZ (Gazi Üniversitesi), Prof. Dr. erif AKTA (Gazi Üniversitesi), Doç. Dr. T. Niyazi KARACA (Bozok Üniversitesi), Prof. Dr. T. Faik ERTAN (Ankara Üniversitesi), Prof. Dr. Thomas Drew-BEAR (Lyon Üniversitesi /Fransa), Prof. Dr. Tuncer BAYKARA (Emekli Öretim Üyesi/ zmir), Yrd. Doç. Dr. U. Deniz AÇI (Selçuk Üniversitesi), Doç. Dr. Yasemin DOANER (Hacettepe Üniversitesi), Prof. Dr. Yasin AKTAY (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Yaar ERDEMR (Selçuk Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Yaar ÖZÜÇETN (Ahi Evran Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Yaar SEMZ (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Yavuz ATAR (Selçuk Üniversitesi), Doç. Dr. Ylmaz KOÇ (Selçuk Üniversitesi), Doç. Dr. Yunus KOÇ (Hacettepe Üniversitesi), Prof. Dr. Yusuf KÜÇÜKDA (Selçuk Üniversitesi), Doç. Dr. Yusuf ÖZ (Sel-
VIII • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH
çuk Üniversitesi), Doç. Dr. Yusuf SARINAY (Devlet Arivleri Genel Müdürü), Doç. Dr. Zekeriya KARADAVUT (Selçuk Üniversitesi),
TARHN PENDE • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS • IX
TARHN PENDE Uluslararas Tarih ve Sosyal Aratrmalar Dergisi Ylda iki say (Bahar ve Güz) olmak üzere internet ortamnda elektronik belge ve basl olarak yaymlanan uluslararas hakemli bir dergidir.
1.
2. 3.
4. 5. 6.
7.
8.
9.
YAYIN LKELER Tarihin Peinde -Uluslararas Tarih ve Sosyal Aratrmalar Dergisi- / The Pursuit Of History -International Periodical For History And Social Research-, uluslararas hakemli bir dergi olup, bahar ve güz olmak üzere ylda iki kez yaynlanr. Dergide Türk tarihi arlkl olmak üzere sosyal bilimler alannda yazlm olan makaleler yaynlanr. Dergiye gönderilen makalelerin özgün bir çalma olmas, daha önce yaynlanmam olmas gerekmektedir. Ulusal ve uluslararas sempozyumlarda sunulan tebliler baka bir yerde yaynlanmam olmas ve makale içinde sunulduu sempozyum vb. belirtilmek kaydyla yaynlanabilir. Makale içeriklerinin her türlü yasal sorumluluu yazarlarna aittir. Makaleler için telif ücreti ödenmez. Yazarlar dergi lehine makalelerinin telif hakkndan feragat ettiklerini kabul ederler. Derginin yayn dili Türkçe olmakla birlikte uygun görüldüü takdirde ngilizce, Almanca, Franszca ve Rusça yazlara da yer verilecektir. Makalelerin banda, 200 kelimeyi amayacak ekilde özet metin ve 5 kelimelik anahtar sözcükler bulunmaldr. Türkçe makalelerde, Türkçe özet ve anahtar kelimelerin yan sra, yazarn kulland ngilizce, Franszca, Almanca veya Rusça yabanc dillerinden birisine ait özet ve anahtar kelimeler yer almaldr. Yukarda belirtilen yabanc dillerden birisiyle yazlm makalelerde ise, Türkçe özet ve anahtar kelimeler de bulunmaldr. Yazlarda yazar unvan, ad soyad, görev yapt kurum ve e-mail adresi bulunmamal ve aada belirtilen iletiim adresi üzerinden gönderilmelidir. Yine her türlü haberleme aada belirtilen iletiim adresinden yaplmaldr. Makaleler PC uyumlu Microsoft Word veya “.doc” uzantl belge oluturmaya elverili kelime ilem programnda yazlarak bir adet disket veya CD kayd ve üç kopya kât çktsyla birlikte verilecektir. Eski harfli metinler Universal Word ve benzeri programda yazlm olmaldr. Özel bir yaz karakteri kullanlm ise belgeyle birlikte söz konusu fontun da gönderilmesi gerekmektedir. Metin içinde kullanlan resim, harita vb. materyallerin “.jpg / .tiff” uzantl kaytlar da ayrca eklenmelidir. Bu tür belgelerin bask tekniine uygun çözünürlükte (en az 300 piksel) ve sayfa alann amayacak büyüklükte olmasna dikkat edilmelidir. Yazlar; Times New Roman karakterinde, 11 punto (dipnotlarda 9 punto) büyüklüünde olmal, satr sonunda heceleme yaplmamaldr. Sayfa yaps A4 ebadnda, kenar boluklar sadan, soldan, üstten ve alttan 3 cm olmak üzere, 1,5 satr aralyla, iki yandan hizal ve paragraf aras boluu, öncesi ve sonras 3 nk olacak ekilde ayarlanmal ve sayfa numaras verilmelidir. Paragraf balarnda “TAB” tuu yerine “ENTER” veya “RETURN” tuu kullanlmaldr. Noktalama iaretleri kendilerinden önceki kelimelere bitiik yazlmaldr. Söz konusu iaretlerden sonra bir harflik boluk braklmaldr. Metinler 33 sayfay amamaldr.
X • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH
10. Dergiye gönderilen makale, dergi editörü/editör yardmclar tarafndan bilimsel yeterliliinin denetlenmesi amacyla üç hakeme gönderilir. Makale, deerlendirme sonucunda iki hakemden gelecek olumlu raporlar dorultusunda dergi yönetimi tarafndan uygun görülen bir sayda yaynlanr. Raporlarn olumsuz olmas nedeniyle makalenin yaynlanmamas durumunda yazar, her hangi bir hak talebinde bulunamaz. 11. Süreli yaynmz elektronik ve ayrca basm yaplan bir dergi olup, basm yapldnda bir adet dergi yazarna gönderilir. Ayr basm talep eden makale sahipleri, sitemize konulacak olan yazlarnn pdf formatn indirip çoaltabilirler. 12. Bir makalede sra ile özet, giri, ana metin, sonuç, kaynakça ve (varsa) ekler bulunmaldr. Makalede ana balklarn tamam büyük harflerle ve koyu yazlmaldr. Ara balklarn tamam koyu olarak yazlacak; ancak her kelimenin ilk harfi büyük olacak ve balk sonunda satrba yaplacaktr. Alt balklarn tamam koyu olarak yazlacak; ancak baln ilk kelimesindeki birinci harf büyük sonraki kelime/kelimelerin ilk harfi küçük olacak, balk sonuna iki nokta (üst üste) konularak yazya ayn satrdan devam edilecektir. 13. Dergide gerek metin içerisinde gerekse dipnot eklinde atf yaplabilir. Ancak genel bir uyum salanmasna dikkat edilmelidir. Metin içerisinde atf sisteminin tercihi durumunda yaplacak olan açklama dipnotlarnda dipnottan sonra atf yine metin içerisinde yapld gibi olmaldr. 14. Metin içerisinde yaplacak olan atflarda aadaki örneklere uygun davranlmaldr. Kaynak Gösterme (Atflar) * Makalede yaplacak atflar, ilgili yerden hemen sonra, parantez içinde yazarn soyad, eserin yayn yl ve sayfa numaras srasyla örnekteki gibi verilmelidir. (Bloch, 2005: 28) * Birden fazla kaynak gösterilecei durumlarda eserler ayn parantez içinde, en eski tarihli olandan yeni olana doru, birbirinden noktal virgülle ayrlarak sralanr. (nalck, 2000: 120; Faroqhi, 2003: 28) * ki yazarl kaynaklarda, araya tire iareti (-) konulur. kiden fazla yazarl kaynaklarda ise ikinci yazarn soyadndan sonra “vd.” ksaltmas kullanlmaldr. (nalck-Seyitdanlolu, 2006: 15), (Akgündüz-Öztürk vd., 2002: 157) * Yazarn ad, ilgili cümle içinde geçiyorsa, parantez içinde tarih ve sayfann belirtilmesi yeterlidir.(1954: 77) * Yazarn ayn yl yaynlanm iki eseri, yayn ylna bir harf eklenmek suretiyle ayrt edilir. (nalck, 2000a: 156), (nalck, 2000b: 17) * Soyadlar ayn olan iki yazarn ayn ylda yaynlanm olan eserleri, adlarn ilk harflerinin de yazlmas yoluyla belirtilir. (Demir, A., 2003: 46), (Demir, H., 2003: 27) * Ulalamayan bir yayna metin içinde atf yaplrken, bu kaynakla birlikte alntnn yapld eser u ekilde gösterilmelidir: (Tabaqat- Nasrî, 1864: 32'den aktaran; Köprülü, 1991: 19) * El yazmas bir eser kaynak gösterilirken, müellif veya mütercim adndan sonra [yz.] ksaltmas konmal, varak numaras örnekteki gibi belirtilmeli ve tam künye kaynakçada gösterilmelidir. (Ahmedî, [yz.], 1410: 7b) * Ariv belgeleri kaynak gösterilirken, metin içindeki ksaltma örnekteki gibi olmal, açlm kaynakçada verilmelidir. (BOA. MAD 7342: 25) * Not: Alanlarnda daha çok klasik atf sistemi esas alnan bilim dallarnda, yazarlarn istei üzerine söz konusu sistem de uygulanabilir. (Örnek
TARHN PENDE • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS • XI
Dipnot: Ali Birinci, Hürriyet ve tilâf Frkas II. Merutiyet Devrinde ttihat ve Terakki'ye Kar Çkanlar, Dergâh Yay., stanbul 1990, s. 156-157.) Bibliyografya (Kaynakça) * Kitap: Uzunçarl, smail Hakk, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, Türk Tarih Kurumu Yaynlar, Ankara 2003. * Derleme Kitap: nalck, Halil-Seyitdanlolu, Mehmet, Tanzimat Deiim Sürecinde Osmanl mparatorluu, Phoenix Yaynlar, Ankara 2006. * Makale: Demirpolat, Enver, “slâm Felsefesinin Bat Düüncesine Etkisi”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Say 9, Konya 2003, ss. 429- 439. * Derleme kitaplardaki makaleler: Clark, Edward C., “Osmanl Sanayi Devrimi”, Tanzimat Deiim Sürecinde Osmanl mparatorluu, (Derleyen: nalck, Halil-Seyitdanlolu Mehmet), Phoenix Yaynlar 2006, Ankara, ss. 467- 480. * Bildiriler: Yavaca, Alâeddin, “Osmanl ve Mûsiki”, Uluslararas Kuruluunun 700. Yl Dönümünde Bütün Yönleriyle Osmanl Devleti Kongresi, Konya, 07- 09 Nisan 1999, (Yayna Hazrlayanlar: Alâaddin Aköz- Bayram Ürekli-Ruhi Özcan), Selçuk Üniversitesi Basmevi, Konya 2000, ss. 29- 41. * Tezler: Lekesiz, M. Hulusi, Osmanl lmi Zihniyetinde Deime (teekkülgelime-çözülme: XV-XVII. Yüzyllar), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dal Baslmam Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1989. * Web siteleri: http://www.xenodochy.org/ex/lists/maslow.html, eriim tarihi: 27.11.2007.
XII • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH
THE PURSUIT OF HISTORY -An International Periodical for History and Social Researchis published twice a year (in spring and in autumn) both in print and e-journal version. It is an international refereed journal.
Publication Principles 1. The Pursuit of History -An International Periodical for History and Social Research-, is aninternational refereed journal and published twice a year (spring and autumn) 2. The submissions presented to the Journal based on Social Sciences especially Turkish history. 3. Articles sent for publication should have not been previously published in another journal, not even in a different language. The papers submitted for any symposiums or congresses can be published on condition that it has not been previously published and citing the name of the symposiums where the articles presented. Scientific and legal responsibilities of the published texts belong to the authors. 4. No royalty payment for the articles. The writers acknowledge that they will renounce their copyright. 5. The publication language of the journal is Turkish. But if it is approved it can be published in English, French, German and Russian languages. 6. Each article must include an abstract of not more than 200 words and 5 key words. In Turkish articles, one abstract written in any foreign language especially (French, German, English and Russian) should be placed with 5 key words in addition to the Turkish abstracts and key words. If the article is written in the languages stated above, Turkish abstract and key words are required. 7. The titles, the names- surnames of the academicians, the association in which he/she is located, the e-mail addresses shouldn't be written on the texts. The above ones should be sent through the following contact address. Also you can communicate through the contact addresses. 8. The submissions should be written on word-processing programs such as Microsoft Word or the document (the “.doc” texts) that is adaptable with PC and please send three paper complimentary copies of the texts in addition to the CD or floppy. The texts written with the old (different) letters should be written on Universal Word or similar ones. If any special typeface is used, please send the typeface character with the text. The “.jpg / .tiff” extension records of the materials used in the texts such as the pictures and the maps also should be attached to the texts. Also pay attention to the pixel resolution (at least 300 pixel) adaptable with the printing technique and the size of the materials shouldn't exceed the size of the page. 9. Texts; The main body of the text should be written in Times New Roman letters, font size 11(9 font at footnotes). Please do not syllabify at the end of the line. The paper should be typed on A4-size paper. Leave 3 cm margins on left -and right and top and bottom, use 1.5-line spacing, flush-right alignment. To adjust spacing before or after paragraphs leave “3 nk” and in addition to the page number. At the paragraph indentation please use “TAB” key rather than “ENTER” or “RETURN”. Do not write the punctuation marks as adjacent to the last letter, leave one letter space. The text shouldn't exceed 33 pages 10. The article that is arrived to the journal is sent to the three referees by the editor and the editor assistants in order to be examined in terms of
TARHN PENDE • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS • XIII
11.
12.
13.
14.
the academic competence. The criterion for assessment is the appropriateness of two referee comments then the articles will be published in any issue decided by the journal management. If the assessment of the article is negative, the writer never demands for right. Our periodical will be presented both e-journal and in print version. Following the publication, one issue of the journal will be sent to the writer of the article. The owner of the articles also downloads the text from the journal web site as PDF pattern Abstract, introduction, main text, conclusion and bibliography are presented consecutively in a text. Main headlines should be big bold letters, the other headlines should be written in bold type with the small letters except for the first letter. Then following the headlines put colon (:) and continue to the text from the same line. Both in text or footnote type reference can be possible. But pay attention to the general consistency. If you use the reference system in the text, the reference after footnote should be used as in the text on the explanatory footnotes. The references used in text should be based on the following samples.
Resource Attributes (References) * The references used in the text should be started from the relating point and in brackets, the surname of the writer, the publication year of the work, page number stated as in the sample. (Bloch, 2005: 28) * If more than one reference is preferred, the works should be cited in the same brackets from the older to the newer dated with semicolon. (nalck, 2000: 120; Faroqhi, 2003: 28) * Please put hypen(-) on the resources with two writers.If the writers are more than two,then after the surname use this abbreviation “et al.” (nalck-Seyitdanlolu, 2006: 15), (Akgündüz-Öztürk et al., 2002: 157) * If the name of the writer is cited in the text, just only mention the date and the page number (1954: 77) * Two works of a writer that have been published in the same year can be distinguished by adding a letter to the publish date. (nalck, 2000a: 156), (nalck, 2000b: 17) * If the writers' surnames are similar as well as their publish date, then put the first letter of the names. (Demir, A., 2003: 46), (Demir, H., 2003: 27) * If you don't find the resource that has been attributed in a text, cite both of the resources in the following sample: (Tabaqat- Nasrî, 1864: 32'den aktaran; Köprülü, 1991: 19) * While attributing a manuscript, after the name of author and translator put the abbrevaiton of [ms.],and the leaf number should be stated as it is shown in the sample.The whole tag can be cited in thebibliography (Ahmedî, [yz.], 1410: 7b) * While attributing the archive documents, cite in the text just like the following sample,the detailed version should be in the bibliography. (BOA. MAD 7342: 25) * PS: Classical reference system can be used in some scientific branches that used mostly that system (Ali Birinci, Hürriyet ve tilâf Frkas II. Merutiyet Devrinde ttihat ve Terakki'ye Kar Çkanlar, Dergâh Yay., stanbul 1990, s. 156-157.) Bibliography * Book: Uzunçarl, smail Hakk, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, Türk Tarih Kurumu Yaynlar, Ankara 2003.
XIV • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH
* *
*
*
*
*
Compilation: nalck, Halil-Seyitdanlolu, Mehmet, Tanzimat Deiim Sürecinde Osmanl mparatorluu, Phoenix Yaynlar, Ankara 2006. Article: Demirpolat, Enver, “slâm Felsefesinin Bat Düüncesine Etkisi”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Say 9, Konya 2003, ss. 429- 439. Articles in a compilation work: Clark, Edward C., “Osmanl Sanayi Devrimi”, Tanzimat Deiim Sürecinde Osmanl mparatorluu, (Derleyen: nalck, Halil-Seyitdanlolu Mehmet), Phoenix Yaynlar 2006,Ankara, ss. 467- 480. Announcements: Yavaca, Alâeddin, “Osmanl ve Mûsiki”, Uluslararas Kuruluunun 700. Yl Dönümünde Bütün Yönleriyle Osmanl Devleti Kongresi, Konya, 07- 09 Nisan 1999, (Yayna Hazrlayanlar: Alâaddin AközBayram Ürekli-Ruhi Özcan), Selçuk Üniversitesi Basmevi, Konya 2000, ss. 29- 41. Thesis: Lekesiz, M. Hulusi, Osmanl lmi Zihniyetinde Deime (teekkülgelime-çözülme: XV-XVII. Yüzyllar), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dal Baslmam Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1989. Web sites: http://www.xenodochy.org/ex/lists/maslow.html, history: 27.11.2007.
TARHN PENDE • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS • XV
ÇNDEKLER
1-24 TEMETTÜAT DEFTERNE GÖRE XIX. YÜZYILIN ORTALARINDA PURSAKLAR’DA SOSYO-EKONOMK YAPI THE SOCIAL AND ECONOMIC STRUCTURE OF PURSAKLAR IN THE MIDDLE OF THE XIXth CENTURY ACCORDING TO THE TEMETTUAT REGISTRY Ahmet CENGZ
25-42 TEREKE KAYITLARINA GÖRE 17. YÜZYILIN ORTALARINDA MANSA ALESNN SOSYO-EKONOMK DURUMU SOCIAL-ECONOMIC CONDITION OF MANISA FAMILY ACCORDING TO TEREKE RECORDS IN THE MIDDLE OF 17th CENTURY Alpay BZBRLK
43-58 GENERAL JOZEF BEM (MURAT PAA)’N CENAZESNN NAKL (1929) THE FUNERAL TRANSPORTATION OF GENERAL JOZEF BEM (MURAT PASHA) (1929) Çaatay BENHÜR
59-86 CUMHURYETN LK YILLARINDA TÜRKYE’DE TARIM KESMNN EKONOMK DURUMU (1923-1935) THE ECONOMIC SITUATION OF AGRICULTURAL SECTOR IN THE EARLY YEARS OF TURKISH REPUBLIC (1923-1935) brahim NC
87-104 20. YÜZYILIN BALARINDA ORDU KAZASI’NDA SOSYAL DURUM DIE SOZIALE STRUKTUR DES LANDKREISES ORDU, ANFANG DES 20. JAHRHUNDERTS zzet Bahri ATEL
105-120 SELÇUKLULAR ZAMANINDA EREL’DE AHLER HAKKINDA BR ARATIRMA A RESEARCH ON “AHI”S IN EREGLI DURING THE SELJUKS ERA Mehmet Ali HACIGÖKMEN
XVI • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH
121-140 THE MYTHOLOGICAL POWER OF PHRYGIA PHRYGIA’NIN MTOLOJK GÜCÜ M. Fatih BERK
141-162 1268/1852 VE 1306/1889 TARHL K MÜFREDAT DEFTERNDE GEÇEN STANBUL’DAK TEKKE VE TÜRBELERE DAR K MÜHM LSTE TWO SUBSTANTIAL LISTS ABOUT TEKKES AND TOMBS IN ISTANBUL ACCORDING TO TWO INVENTORIES DATED 1268/1852 AND 1306/1889 Mesut AYAR
163-184 ATATÜRK DÖNEM SKÂN POLTKASI’NDA 2510 SAYILI KANUNUN YER VE ÖNEM THE PLACE AND IMPORTANCE OF THE LAW NUMBERED 2510 IN THE ATATÜRK’S PERIOD HOUSING POLICY Muhammed SARI
185-202 STATSTKLERLE SON OSMANLI MECLS- MEBUSANI THE STATISTICAL ANALYSIS OF THE LAST OTTOMAN NATIONAL ASSEMBLY Sebahaddin MIHÇI
203-212 TÜRKYE’NN LK KADIN MLLETVEKLLERNDEN BENAL NEVZAT (TAR) ARIMAN ONE OF THE FIRST WOMAN DEPUTY OF TURKEY, BENAL NEVZAT (TAR) ARIMAN Selman YAAR
213-226 EBÛ BRÂHÎM SHÂK B. BRÂHÎM EL-FÂRÂBÎ’NN HAYATI VE DÎVÂNU’L-EDEB ADLI ESERNE DAR ABOUT LIFE OF EBÛ BRÂHÎM SHÂK B. BRÂHÎM EL-FÂRÂBÎ AND HIS WORK NAMED DÎVÂNU’L-EDEB erafettin YILDIZ
TARHN PENDE • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS • XVII
227-240 AZERBAYCAN SAFEVÎ DEVLETININ ASKERÎ TEKILÂTI MILITARY ORGANISATION OF THE AZERBAIJAN SAFEVY STATE Zabil BAYRAMLI
241-246 KTAP TANITIMI Yusuf KÜÇÜKDA, Türk Alevilii Aratrmalar, Çizgi Kitabevi, Konya, 2010, (XI+161 s.). Bar SARIKÖSE
247-252 KTAP TANITIMI BLMSELLK ÖLÇENDE DÜNE, BUGÜNE VE GELECEK VAROLUA DAR BR YAPIT A WORK CONCERNING PAST, TODAY AND FUTURE PRESENCE IN THE ASPECT OF SCIENCE Kaan ENM
XVIII • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH •
TARHN PENDE
THE PURSUIT OF HISTORY
-ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS-
-INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
Yl: 2010, Say: 4 Sayfa: 1-24
Year: 2010, Issue: 4 Page: 1-24
TEMETTÜAT DEFTERNE GÖRE XIX. YÜZYILIN ORTALARINDA PURSAKLAR’DA SOSYO-EKONOMK YAPI
Ahmet CENGZ Özet Bugün Ankara’nn yeni kurulan ve büyük bir ilçesi olan Pursaklar, uzun yllar küçük bir köy olarak varln sürdürmütür. Bu makalede Pursaklar’n XIX. yüzyl ortalarndaki sosyal ve ekonomik yaps ortaya konacaktr. Bunun için “Pursaklar Temettuat Defteri” esas olarak alnmtr. Temettuat Defterleri Osmanl Devleti tarafndan 1844’lerde, Tanzimat reformlarndan sonra halk vergilendirmek amacyla tutulmutur. Bu defterlerde hane reisleri hakknda bilgiler, ailelerin malvarlklar, arazileri, üretimleri, hayvanlar ve kazançlar yer almtr. Pursaklar’n Temettuat Defteri’ndeki bilgiler kullanlarak 1844’lerde Pursaklar’n sosyal ve ekonomik yapsn tespit etmek mümkün olmaktadr. Pursaklar 1844 ve 1845’lerde 41 haneli küçük bir köydür. Osmanl’da her ailenin ortalama be kiiden olutuu varsaym göz önünde bulundurulursa Pursaklar’n XIX. yüzyln ortalarndaki tahminî nüfusu 200’dür. ncelenen tarihlerde Pursaklar’da tarm yaygnd. Boya bitkisi (cehri), buday, arpa, yulaf, burçak ve üzüm üretilirdi. Köylüler hayvanclkla urar; binek hayvan, küçükba ve büyükba hayvan yetitirirlerdi. Halk vergi olarak “Vergi-yi Mahsusa”, “Âdet-i Anam” ve “Öür” öderdi. Anahtar Kelimeler XIX. yüzyl, Pursaklar, Temettuat Defteri, Sosyal ve Ekonomik Yap
THE SOCIAL AND ECONOMIC STRUCTURE OF PURSAKLAR IN THE MIDDLE OF THE XIXth CENTURY ACCORDING TO THE TEMETTUAT REGISTRY Abstract Pursaklar was a small village for many years, today it is a new and big district of Ankara. In this article, we want to reflect how was the social and economic structure of Pursaklar in the Middle’s of XIX. century. We use for this purpose “Pursaklar Temettuat Registry”. “Temettuat Registries“ were written by Ottoman State for taxing in 1844’s, after the Tanzimat reforms. They mentioned on the information of goodman and properties, lands, productions, animals and earnings of families. Pursaklar has a Temettuat Registry and by means of this registry we can learn important informations about the social and economic structure of 1844’s
Dr. Ankara Pursaklar Kaymakam.
[email protected]
2 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Pursaklar. Pursaklar was a village with 41 family during the years of 1844-1845 . In Ottoman, it was assumed every family had 5 persons average. So Pursaklar had 200 population approximately in the Middle’s of XIX. Agriculture was common at that time. Paint plant (cehri), wheat, barley, oats, vetch and grape were produced here. And villagers had been dealing animal husbandry and were breeding horses, cattle and small cattle raising. People had paid as a tax: Vergi-yi Mahsusa; Âdet-i Anam and Öür. Key Words XIXth century, Pursaklar, Temettuat Registry, Social and Structure
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 3
GR Pursaklar, bugün yüz bini aan nüfusuyla Ankara’nn büyük ilçelerinden biridir. Osmanl döneminde uzun yllar az sayda insann yaad bir köy olarak kald, belgelerden anlalmaktadr. H. 937 (1530) tarihli 438 Numaral Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri’ndeki kayda göre Pursaklar, “Busaklar” adyla Çubuk Kazas’na bal bir köy olup yedi hane alt mücerret bulunuyordu. Osmanl’da her hanede tahminen be kiinin yaad genel kabul görmü gibidir1. Hane saysnn be ile çarpmna mücerret yani bekâr nüfus ilave edilir. Buna göre 1530 ylnda Pursaklar’da tahminen 41 kii yaamaktadr2. Bu makalede kaynak olarak kullanlan Temettuat Defteri’nin yazld H. 1260–1261 (1844–45) yllarnda Pursaklar köyü Zîr Kazas’na bal olup 41 hane mevcuttur. Ankara sanca 1830 ylnda; Aya, Murtazaabad (Mürted ve çevresi), Arapsun, Haymanateyn (Büyük ve Küçük Haymana), orba (Çubuk ile Kzlcahamam arasnda kalan bölge), Çubukabad (Çubuk), Yabanabad (Kzlcahamam), Yörük kazalar ile Süfla ve Bala nahiyelerinden olumuken3 daha sonraki yllarda bu kazalara Zîr’in de ilave edildii anlalmaktadr. Ankara Vilayeti Salnameleri’nde de XIX. yüzyln sonlarnda ve XX. yüzyln balarnda Zîr, kaza merkezi olarak görülmektedir. H. 1320 (1902) tarihli Ankara Vilayeti Salnamesi’nde Zîr Kazas’nn snrlarndan bir tarafnn Çubuk Çay’nn sol yan olduu belirtilmitir4. ÖZDEMR’in 1785–1840 yllarn gösteren haritasnda Zîr küçük bir kaza merkezi, Pursaklar ise Ankara merkez kazasna bal Süfla Kasabas’na tabidir5. Temettuat Defteri’nde de Zîr Kazas’na bal gözüken Pursaklar’n, XIX. yüzyla ait baz belgelerde ise Süflâ kasabasna bal olduu görülmektedir6. Bu, idari yapnn sk sk deimesi ile izah edilebilir. Zîr, bugün Sincan Kazas’na bal bir yerleim yeri olan Yenikent’tir. Pursaklar’n ad belgelerde deiik ekillerde yazlmtr. XIX. yüzyla ait H. 1282 (1865/1866) tarihli üç belgede ve H. 1324 (1906/1907) tarihli bir belgede köyün ad “Busaklar”; H. 1312 (1894/1895) tarihli bir belgede ise “Bursaklar Karyesi” olarak kaydedilmitir7. Bu durum, köyün eski ad olan Busaklar’n zamanla Bursaklar, daha sonra da Pursaklar olarak deitiini göstermektedir. 1
2 3 4
5
6 7
Bk. Mehmet ÖZ, “Tahrir Defterlerindeki Saysal Veriler”, Osmanl Devleti’nde Bilgi ve statistik, (Derleyenler: Halil NALCIK, evket PAMUK), Ankara 2000, s. 15–32; Cem BEHAR, “Osmanl Nüfus statistikleri ve 1831 Sonras Modernlemesi”, Osmanl Devleti’nde Bilgi ve statistik, (Derleyenler: Halil NALCIK, evket PAMUK), Ankara 2000, s. 61–72; Nejat GÖYÜNÇ, “Hâne Deyimi Hakknda”, Tarih Dergisi, Say: 32 (1979), s. 331–348; ayn yazar, “Hane”, TDV slâm Ansiklopedisi, C. III, stanbul 1997, s. 328–329. 438 Numaral Muhasebe- i Vilayeti Anadolu Defteri (937- 1530)-I, (Tpkbasm), Ankara 1993, s. 387. 1830 Saymnda Ankara, (Hazrlayanlar: Musa ÇADIRCI, A. Latif ARMAAN, Sedat BNGÖL, Bekir KOÇ), Ankara 2000, s. 14. 1320 (1902) Tarihli Ankara Vilayet Salnamesi, Ankara Matbaa-i Vilayet, 1320 (M. 1902), s. 13. Zîr kazasndan baka o tarihlerde Ankara sancana bal kazalar unlardr: Aya, Bala, Beypazar, Çubukabad, Haymana, Nallhan, Mihalççk, Seferihisar, Yabanabad. Bazen bunlara Kalecik de ilave edilmitir. Bk. Yusuf GÜLER, “Ankara Vilayeti’nde dari Yapnn, Yöredeki SosyoEkonomik Yapya Olan Etkileri (1880–1919)”, (Ondokuzmays Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Baslmam Doktora Tezi), Samsun 2007, s. 10- 17. Rifat ÖZDEMR, XIX. Yüzyln lk Yarsnda Ankara, (Ksaltma: Ankara), Ankara 1986, s. 137–139, 306 (Ek: 18/a’da bulunan harita); Hülya TA, XVII. Yüzylda Ankara, Ankara 2006, s. 28–45. BOA, EV. MH. 01148, s. 63; Ev. MKT. CHT. 00391, s. 71; EV. MKT. CHT. 00393, s. 97; EV. MKT. EVM. 00020, s. 90. BOA, EV. MKT. CHT. 00393, s. 97.
4 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Pursaklar, Cumhuriyet döneminin ilk yllarnda Ankara merkez kazasnn bir nahiyesi olan Balum’a bal iken; 1936 ylnda Keçiören bucana balanm; 1953’te Altnda ilçe olunca onun buca olan Keçiören’e; arkasndan dorudan Altnda lçesi’ne; 1983 ylnda Keçiören ilçe olunca buraya balanmtr. 1987 ylnda Pursaklar’da Belediye tekilat kurulmu, 2008 ylnda çkarlan 5747 sayl yasa ile de ilçe olmu; Çubuk ilçesine bal Sirkeli Beldesi, Altnda ilçesine bal Altnova Beldesi ve Keçiören ilçesine bal Saray Beldesi; belediye tekilatlar kaldrlarak mahalleleri ile birlikte Pursaklar ilçesine dahil edilmitir. Anadolu’da Cumhuriyet döneminde köyden kente göç Pursaklar’da da yaanm; Ankara’ya olan hzl göç Pursaklar’ da etkilemitir. 1935’te 272 olan nüfus 1945’te 477; 1965’te 559; 1970’te 820; 1975’te 1.151; 1980’de 1.558; 1985’te 2.179; 1990’da 3.526; 2000’de 27.974; 2007’de 64.197; 2008’de 91.742 ve 2009’da 100.732 olmutur. Nüfus art, doal olarak sosyal ve ekonomik yapy da deitirmitir. I. PURSAKLAR TEMETTUAT DEFTERLER Temettuat; Arapça kökenli “temettü” kelimesinin çoulu olup kazançlar anlamna gelir8. Asl ad “Emlak, Arazi, Hayvanat ve Temettuat Tahrir Defterleri” olan Temettuat Defterleri, hane reislerinin gelirlerinin belirlenmesi amacyla yllk kazançlarn yazld kaytlardr9. Bunlar, Tanzimat’n ilanndan sonra vergilerde yaplan yeniden düzenleme çalmalarndan sonra tutulmu olup, yllk gelirler üzerinden alnacak vergileri belirlemek için hazrlanan bir anlamda tarh defterleridir10. Deiik adlarla alnan vergilerin tek bir isim altnda alnmaya balanmas, Tanzimat’n getirdii yeniliklerden biridir11. Daha önce tutulan Tahrir Defterleri'nde bir yerleim yerinin vermesi gereken yllk toplam vergi miktarlar yazlrken; Temettuat Defterleri’nde, tüm yerleim yerlerinde yaayan ve vergiye tabi olan kiilerin isimleri, unvanlar, etnik kimlikleri, menkul-gayrimenkul mal varlklar, yllk gelirleri, meslekleri gibi ayrntl bilgilere yer verilmitir. Özellikle Tanzimat Dönemi Osmanl tarasnn sosyo-ekonomik durumunun anlalabilmesi için Temettuat Defterleri, önemli kaynaklardr12. Tevfik GÜRAN, Mübahat S. KÜTÜKOLU, Said ÖZTÜRK Temettuat Defterleri’ni kullanarak bu alanda çalma yapanlara öncülük etmilerdir13. 8 9
10 11
12
13
Ferit DEVELLOLU, Osmanlca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara 1962, s. 1288. Tevfik GÜRAN, “19. Yüzyl Temettuât Tahrirleri”, Osmanl Devletinde Bilgi ve statistik, T. C. Devlet statistik Enstitüsü Yaynlar, (Derleyenler: Halil NALCIK, evket PAMUK), Ankara 2000, s. 75. Abdüllatif ENER, Tanzimat Dönemi Osmanl Vergi Sistemi, stanbul 1990, s. 108. Mübahat S. KÜTÜKOLU, “Osmanl Sosyal ve ktisâdî Tarihi Kaynaklarndan Temettü Defterleri”, Belleten, C: LIX, Say: 225, (1995), s. 395. smail ARSLAN, “XIX. Yüzyl Osmanl Tarihinde Temettuât Defterleri'nin Yeri: diç ( Selimaa Köyü) Temettuât Defteri Örnei”, BAÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, V/8, (2002), s. 59. Bk: Tevfik GÜRAN, “Ondokuzuncu Yüzyl Ortalarnda Ödemi Kasabas’nn Sosyo-Ekonomik Özellikleri”, ÜF, Ord. Prof.Dr. Ömer Lütfi Barkan’a Armaan Özel Says, stanbul 1985; ayn yazar, 19. Yüzyl Osmanl Tarm Üzerine Aratrmalar, (Ksaltma:Tarm), stanbul 1998; ayn yazar, “19. Yüzyl Temettuât Tahrirleri”, (Ksaltma: Temettuât), Osmanl Devleti’nde Bilgi ve statistik, Ankara 2000; Mübahat KÜTÜKOLU, “Osmanl Sosyal ve ktisadi Tarihi Kaynaklarndan Temettu Defterleri”, Belleten, LIX/225 (1995); Said ÖZTÜRK, Tanzimat Döneminde Bir Anadolu ehri Bilecik, stanbul 1996; ayn yazar, “XIX. Yüzylda
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 5
Babakanlk Osmanl Arivi’nde muhafaza edilen Temettuat Defterleri’nin tasnifi ve kataloglanmasnda, o tarihlerdeki idari taksimat esas alnmtr14. Tarihler ise hicri takvime göre verilmitir. Buna göre H. 1260–1261 yllar M. 1844–1845 yllarna karlk gelmektedir. Pursaklar Temettuat Defteri, BOA’da bulunan Maliye Nezareti Defterleri içinde saylan Varidât Muhasebesi Defterleri’ne dâhil 508 katalog Genel No’da Ankara ve Aydn Temettuat Defterleri arasnda yer almaktadr15. Kapakla birlikte 14 sayfadan ibarettir. Kapak sayfasnda “Karye-i Busaklar Tâbi‘-i Kasaba-i Zîr” ifadesi yer almaktadr. kinci sayfa ise “Ankara’ya muzâf Zîr kasabasna tâbi‘ Busaklar karyesi ahâlîsinin emlâk ve arâzî ve temettuâtlarn mübeyyin defterdir” ibaresi ile balamaktadr. Defterin son sayfasnda ise “Karye-i mezbûr ahâlîsinin emlâk ve arâzî ve temettu‘lar ketm ve ihfâ’ olunmadan kâffesi cümle ma‘rifetiyle tesbît ve defter olunmutur.” dendikten sonra, saymlarn yaplmasndan sorumlu olan birinci ve ikinci muhtarn mühürlerine yer verilmitir. Pursaklar Temettuat Defteri 41 haneyi kapsamaktadr. Her sayfada ortalama üç bazen be vergiye tabi hane reisi erkein emlak ve gelirleri yazlmtr. Sadece 15. hanede mamolu Mehmet vefat ettii için vergi mükellefi olarak kz Fatma’nn ad yazlmtr. Bir numaral hane birinci muhtara, iki numaral hane ise ikinci muhtara aittir. Her aile reisi için bir hane ve numara sras verilmi, arkasndan kiinin varsa görevi ve lakab yazlmtr. Adnn üstüne dikey olarak kiinin meslei, bir önceki sene vermi olduu vergiler kaydedilmi, isminin altna ise kiinin menkul-gayrimenkul mal varl ile hayvanlar ve dier gelirleri yazlmtr. Defterde baz yazm ve hesap hatalar yapld anlalmaktadr. Örnein 20 nolu hanede kaytl Ali olu Ali’nin Temettuat yazlrken ödedii öürler yanl toplanmtr. Yine 22 nolu hanede kaytl Ahmet olu Hüseyin’in sahip olduu bir ineinin H.1261 yl geliri olan 15 kuru ile 1262 yl geliri 25 kuruun toplam yanl alnm, sonuç 45 olarak yazlmtr. Pirli olu Ali’nin üzerinde 100 dönüm cehrilik görülmektedir. Hâlbuki dier kiilerin cehrilikleri genellikle 10 dönüm civarndadr. Büyük bir ihtimalle Pirli olu Ali’nin 10 dönüm olan cehrilii yanllkla 100 dönüm yazlmtr. Hatal yazmlara dair örnekler artrlabilir. II. DEMOGRAFK YAPI, SMLER, LAKAPLAR a. Nüfus Yaps ncelenen dönemde Pursaklar’da hiçbir gayrimüslim mevcut olmayp 41 hanenin tamam Müslüman’dr. Her hanede ortalama be kiinin yaad varsaylrsa; Pursaklar’n 1844/1845 yllarndaki tahmini nüfusu 200’dür16.
14 15 16
Söüd’ün Sosyo-Ekonomik Yaps”, Türk Dünyas Tarih Dergisi, Say 106 (1995); ayn yazar, “Temettuât Tahrirleri”, Akademik Aratrmalar Dergisi, Osmanl Özel Says, stanbul 2000. Babakanlk Osmanl Arivi Rehberi, stanbul 2000, s. 254. BOA, ML. VRD. TMT. D. 01357. Ankara’da XVIII. Yüzylda ailelerin büyüklüü için bk. Ömer DEMREL, “ 1700–1730 Tarihlerinde Ankara'da Ailenin Niceliksel Yaps”, Belleten, C. LIV, Say: 211(1990), s.945–961.
6 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Ayn tarihlerdeki Çubuk köyleri ile karlatrldnda 41 hanesiyle Pursaklar’n etrafna göre nispeten büyük bir köy olduu anlalmaktadr.1844’te Çubuk’a bal 77 köyden Akkuzulu 41, Klack 46, Mekki 43, Ovack 45, Serinli 70 hanedir. Dier köylerin hepsi Pursaklar’dan küçüktür17. Yine ayn tarihlerde Pursaklar’a yakn olan Peçenek Köyü’nde 21 hane vardr18. b. Resmî Görevliler Temettuat Defteri’ne köyde görev yapan herhangi bir kamu görevlisi kaydedilmemitir. Ancak H. 1229 (1814) ylnda Pursaklar’daki camide görev yapan bir imamn bulunduuna dair belge tespit edilmitir19. Temettuat Defteri’nin kaleme alnd dönemde imamlk kadrosunun bo olduu söylenebilir. Çünkü 1844–1845 yllarnda vergiye tabi olmasa da kamu görevlileri yazlmtr. Birinci muhtar Ahmet, ikinci muhtar ise Curudal olu Osman olarak kaydedilmitir. c. simler Hane reisleri; varsa lakaplar ile yoksa baba isimleri ile yazlmtr. Buna göre dokuz kiinin ad Ali, alt kiinin ad Hüseyin, dört kiinin ad Mehmet, üçer kiinin ad brahim ve Hasan, ikier kiinin ad Ahmet, Halil, Mustafa, Osman, Ömer, birer kiinin ad da Abidin, Hamit, smail ve Musa’dr. Hane reisleri ile beraber baba isimleri de göz önünde bulundurulursa; 13 kiinin ad Ali, yedi kiinin ad Hüseyin, alt kiinin ad Hasan, beer kiinin ad Ahmet, Halil ve Mehmet, dörder kiinin ad brahim, Musa ve Mustafa, ikier kiinin ad smail, Osman, Ömer ve Seyit, birer kiinin ad da Abidin, Cehri, Hamit, Kadir, Musa ve Yusuf’tur. Sadece 19 nolu hanede oturan kii çift isimlidir ve ad Ali Mehmet’tir. Defterde geçen tek bayan ad Fatma’dr. Baba adlar ayn olan 5. sradaki Hasan olu Hamit ile 25. sradaki Hasan olu Ali; 8. sradaki Mustafa olu Hüseyin ile 28. sradaki Mustafa olu Mehmet; 9 ve 10. sradaki Yusuf olu Abidin ile Yusuf olu Halil; 17. sradaki Hüseyin olu Mehmet ile 18. sradaki Hüseyin olu Mustafa; 20. sradaki Ali olu Ali ile 21. sradaki Ali olu Ahmet; 24. sradaki Ali olu Mehmet ile 35. sradaki Ali olu Hüseyin; 13. sradaki Kul olu Seyit ile 32. sradaki Kul olu Mustafa; 26. sradaki Deli Ahmet olu Osman ile 38. sradaki Deli Ahmet olu brahim muhtemelen kardetirler. Buna göre köyde yaayanlardan birçounun akraba olduu söylenebilir. d. Lakaplar Curudal olu, Pirli olu, Beratl olu, Berber olu, Emir Halil olu, Kul olu, Sar olu, mam olu, Küçük olu, Emmi Halil olu, Deli Ahmet olu, Kabasakal olu, Gökmen olu, Kara Halil olu, Gök Hasan olu, Laz olu, Kara olu; kiilerin lakaplardr. Hiçbir kimsenin unvan yazlmamtr. Hiç unvann kullanlmamas imkânszdr. Ayn tarihlerde Pursaklar’a çok yakn olan Gicik ve Peçenek
17 18 19
Hüseyin ÇINAR, Osman GÜMÜÇÜ, Osmanldan Cumhuriyete Çubuk Kazas, Ankara 2002, s. 219–220. Kr. GÜMÜÇÜ-ÇINAR, ayn eser, s. 96–97. VGMA, 418 nolu defter, s. 288.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 7
köyleri için de benzer durum söz konusudur20. Bu durum Temettü Defterleri’ne unvanlarn yazlmam olmas ile izah edilebilir. III. EKONOMK YAPI Osmanl Devleti’nde ekonominin temeli tarma, tarmn temeli de köylüye dayanrd. Köylü, darya fazla ihtiyaç duymadan tek bana hayatn sürdürebilirdi. Saban, trmk, düven gibi tarm makineleri ahaptan olmak kaydyla köylerde yaplr, yiyeceklerini de besledikleri hayvanlardan ve yetitirdikleri ürünlerden karlarlard. Tarmn bir parças olarak köylerde hayvanclk da yaygn olarak yaplrd21. Özet olarak köylerde sadelik ve kanaat hâkimdi. Pursaklar’da da XIX. yüzyln ortalarnda birçok köyde olduu gibi ekonomi, tamamen tarma dayanmaktayd. Ancak tarm da küçük ölçekli olup genellikle köylünün kendi ihtiyac kadar üretim yapt anlalmaktadr. Ekonomik Yap bal altnda önce köylünün meslekleri ve mali durumlar incelenecek daha sonra tarmsal üretime ve hayvancla yer verilecektir. A. Köydeki Meslekler Pursaklar Temettü Defteri’nde 1 nolu hanede kaytl Muhtar- Evvel Ahmet ve 2 nolu hanede kaytl Muhtar- sani Curudal olu Osman çiftçidir22. Alt nolu hanede yaayan Kadir olu Musa, aslen Yabanabad Kazas, Avdan köyünden olup be yldr Pursaklar’da oturmaktadr. Emlak ve arazisi kendi köyünde yazlmtr. Yine 40 numaral hanede oturan Seyit olu Ali’nin de Çubukabad kazasna yerlemi olduu anlalmaktadr. Bu iki kiinin meslei kaydedilmemitir. 15 nolu hanede yaayan Fatma, babas öldüü için vergi mükellefi olmutur. Meslei yazlmamtr. 41 nolu hanede yaayan Cehri olu Halil’in ise çalma gücü olmadndan bakalarnn yardm ile geçindii anlalmaktadr. Aadaki I nolu tabloda da görüldüü gibi meslei yazlmayan dört kii hariç tutulursa 37 kiiden 20’si çiftçi, 14’ü amele, bir kii hizmetkâr ve bir kii de çobandr. 32 nolu hanede kaytl Kul olu Mustafa ise hem çiftçi hem de ameledir. Tablo I: Hane Reisleri ve Meslekleri HANE NO
20 21 22
ADI VE VARSA LAKABI Birinci Muhtar Ahmet kinci Muhtar Curudal olu Osman Pirli olu Ali Beratl olu Ali
MESLE Çiftçi Çiftçi Çiftçi Çiftçi
Bk: Osman GÜMÜÇÜ, Hüseyin ÇINAR, Gicik ve Peçenek’ten Altnova’ya, Ankara 2004, s. 94-95. Ziya KAZICI, Osmanl’da Toplum Yaps, stanbul 2003, s. 146. Osmanl Devleti’nde XIX. yüzyln ilk ikinci çeyreine kadar Müslümanlarn yaad köy ve mahallelerde imamlar; gayrimüslimlerin yaad köy ve mahallelerde ise haham ve papazlar yöneticilik yaparken ilk defa 1829’da stanbul’da Üsküdar, Galata ve Eyüp’te muhtarlk tekilat kurulmutur. Arkasndan ayanlarn basksndan kurtulmak için 1833’ten itibaren Kastamonu’da ve ayn yl içinde Ankara, Sivas, Aydn ve dier Anadolu vilayet ve sancaklarnda da muhtarlk tekilat kurulmutur. lk zamanlar her köy ve mahalleden halk nezdinde saygnl olan, tecrübeli, namuslu ve becerikli kimselerden iki kii “muhtar- evvel” yani birinci muhtar ve “muhtar- sani” yani ikinci muhtar adyla atama usulüyle görevlendirme yaplrken, ileriki yllarda seçim usulü getirilmitir. Gayrimüslimlerin yaad yerlerde ise muhtarlarn gördüü görevleri görmek üzere kâhyalar atanmtr. Bk. Musa ÇADIRCI, “Türkiye’de Muhtarlk Tekilâtnn Kurulmas Üzerine Bir nceleme”, Belleten, C. XXXIV, Say: 135, s. 409–420; Ali AKYILDIZ, “Muhtar”, TDV slâm Ansiklopedisi, C. XXXI, stanbul 2006, s. 51–53.
8 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Hasan olu Hamit Kadir olu Musa smail olu Hasan Mustafa olu Hüseyin Yusuf olu Abidin Yusuf olu Halil Berber olu Hüseyin Emir Halil olu brahim Kul olu Seyit Sar olu Ali mamolu Müteveffa Mehmet’in Kerimesi Fatma Küçük olu smail Hüseyin olu Mehmet Hüseyin olu Mustafa Ali Ahmet Ali olu Ali Ali olu Ahmet Ahmet olu Hüseyin Emmi Halil olu Ömer Ali olu Mehmet Hasan olu Ali Deli Ahmet olu Osman Kabasakal olu Hüseyin Mustafa olu Mehmet brahim olu Ali Gökmen olu Ömer Kara Halil olu Ali Kul olu Mustafa Gök Hasan olu Hasan Laz olu brahim Ali olu Hüseyin Kara olu Hasan Seyit olu Ali Deli Ahmet olu brahim mam olu Hüseyin Seyit olu Ali Cehri olu Halil
Çiftçi (Yazlmam) Çiftçi Çiftçi Amele Amele Çiftçi Çiftçi Amele Askerlikten ihraç edilmi. Amele. Yazlmam Amele Çiftçi Çiftçi Amele Çiftçi Amele Çiftçi Çiftçi Çiftçi Amele Hizmetkâr Çiftçi Çoban Çiftçi Amele Çiftçi Çiftçi ve amele Çiftçi Amele Amele Çiftçi Amele Amele Amele (Yazlmam) Çalma gücü yok. Yardmlarla geçinir
Bu kaytlara göre Pursaklar’da çiftçilik, amelelik, hizmetkârlk ve çobanln dnda bir meslek mensubu yoktur. Halkn % 50’ye yakn çiftçidir. kinci büyük grup amelelerdir. Amelelerin hangi sektörde çaltklar yazlmamsa da tarm sektöründe çalanlarn arlkl olduu tahmin edilebilir. 26 nolu hanede yaayan Deli Ahmet olu Osman hizmetkârlkla geçinmektedir. Ancak kimin yannda çaltna dair bir kayt yoktur. Hizmetkârlar, yllk ya da alt aylk dönemler halinde bir kiinin hizmetinde çalrlard23. B. Ekonomik Durum Temettuat Defterleri’nde deirmen, dükkân ve klak gibi iyerlerinin de kaydedilmesi artt24. Pursaklar’da bu gibi iyerlerinin olmad anlalmaktadr. Dolaysyla köyde esnaf ve zanaatkâr da yoktur. Bu tür ihtiyaçlarn gelimi bir durumdaki Ankara’dan karlanm olmas gerekir. Bir yllk gelirlerine baklrsa 1586 kuru ile köyün en zengini Birinci Muhtar Ahmet’tir. Bu kii bir önceki yl 500 kuru “Vergi-yi Mahsusa” ödemitir. 18 nolu hanede kaytl Hüseyin olu Mustafa’nn yllk geliri 1005 kurutur. Ancak bir önceki yl 550 kuru ile en çok Vergi-yi Mahsusa ödeyen kiidir. Bu kiinin 100 23 24
GÜRAN, Tarm, s. 94. GÜRAN, Temettuât, s. 78.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 9
dönüm ekilen, 100 dönüm ekilmeyen tarlas; iki dönüm ba, bir dönüm cehrilii ve bir miktar hayvan vardr. Birinci Muhtar Ahmet’in malvarl daha fazladr. 100 dönüm ilenen, 100 dönüm ilenmeyen tarlaya, dört dönüm baa, 12 dönüm bostana ve bir miktar da hayvana sahiptir. Köyün en fakiri ise 41 nolu hanede kaytl olan Cehri olu Halil’dir. Bu kiinin hiçbir eyi bulunmad gibi çalmaya da gücü olmadndan bakalarnn yardm ile yaamn sürdürmektedir. 14 nolu hanede kaytl Sar olu Ali’nin ise gelir getirici hiçbir eyi yoktur. Bir ylda sadece amelelikten 150 kuru kazanmtr. Köylünün toplam yllk geliri 15.186 kurutur. Bu rakam hane says olan 41’e bölündüünde hane bana düen yllk gelir 370,3 kuru olup ortalamadan daha yüksek gelire sahip 13 hane varken 28 hanenin geliri, ortalamann altndadr. Bu durum, gelir dalmnn yeterince adaletli olmadn göstermektedir. Klasik dönemde köylünün iledii çiftlikler topran verimine göre 70–150 dönüm arasnda olurdu25. Ele alnan dönemde topran yava yava çocuklar arasnda paylalmaya baland, kii bana düen toprak miktarnn azald anlalmaktadr. Arazinin köylülere dalm incelendiinde 216 dönümle en fazla araziye birinci muhtar Ahmet’in sahip olduu görülür. kinci zengin ise 212 dönümle 11 nolu hanede kaytl Berber olu Hüseyin’dir. 34 nolu hanede yaayan Laz olu brahim’in; 35 nolu hanede yaayan Ali olu Hüseyin’in; 40 nolu hanede yaayan Seyit olu Ali’nin ve 41 nolu hanede yaayan Cehri olu Halil’in hiç arazisi yoktur. En az araziye iki dönümle 14 nolu hanede kaytl Sar olu Ali sahiptir. 9 nolu hanede yaayan Yusuf olu Abidin’in sekiz dönüm, 6 nolu hanede yaayan Kadir olu Musa’nn da 20 dönüm arazisi vardr. Köyün toplam arazisi sadece arazisi olanlara bölünürse hane bana 78 dönüm arazi düerken arazisi olmayanlar da sayya katlrsa bu rakam hane bana 74 dönüm olur. En zengin kiinin 216 dönüm araziye sahip olduu göz önünde bulundurulursa, ortalama 78 dönüme göre toprak dalmnn çok adaletsiz olmad anlalmaktadr. Yani toprak belli kiilerin elinde toplanmamtr. Kii bana düen toprak büyüklükleri, tarm iletmelerinin büyüklüklerinin tespiti açsndan da önemlidir. Osmanl’da ekilen ve nadasa braklan tarlalarn yüzölçümüne göre; 10 dönümden az topra olan çiftçilere küçük iletme sahibi, 10–50 dönüm aras büyüklükteki topraa sahip olan çiftçilere orta büyüklükteki iletme sahibi ve 50 dönümden fazla topraa sahip olan çiftçilere de büyük iletme sahibi denirdi26. Buna göre Pursaklar’daki 10 dönümden az topra olan iki çiftçi küçük iletmeci, 10–50 dönüm aras topraa sahip olan 13 çiftçi orta iletmeci, 50 dönümden fazla topraa sahip olan 21 çiftçi ise büyük iletmecidir27. 25
26 27
Bahaeddin YEDYILDIZ, “Osmanl Toplumu”, Osmanl Devleti ve Medeniyeti Tarihi, (Editör: Ekmeleleddin HSANOLU), C. I, stanbul 1994, s. 479. GÜRAN, Tarm, s. 81. Ayn dönemde 21 haneli Peçenek köyü sakinlerinin iledikleri 515 dönüm ekili, 225 dönüm ekili olmayan ve 5,5 dönüm ba/bahçe vardr. Peçeneklilerin sahip olduklar toprak büyüklükleri çok daha küçüktür. Bk. GÜMÜÇÜ-ÇINAR, ayn eser, s. 96.
10 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Toplama baklacak olursa köyün tarmsal üretimden ve hayvanclktan elde ettii ylk gelirin 15.186 kuru olduuna baklrsa, aada halkn tarmsal ve hayvansal üretimi ayrntl olarak incelendiinde de görülecektir ki; halkn gelirleri ve malvarl çok yüksek deildir. Tablo II: Pursaklarlnn Sahip Olduu Arazi Miktar ve Cinsleri (Dönüm28) HANE NO
MALKN ADI
Muhtâr- Evvel’i Ahmet Muhtar- sani Curudal olu Osman Pirli olu Ali Beratl olu Ali Hasan olu Hamit Kadir olu Musa smail olu Hasan Mustafa olu Hüseyin Yusuf olu Abidin Yusuf olu Halil Berber olu Hüseyin Emir Halil olu brahim Kul olu Seyit Sar olu Ali Fatma Küçük olu smail Hüseyin olu Mehmet Hüseyin olu Mustafa Ali Ahmet Ali olu Ali Ali olu Ahmet Ahmet olu Hüseyin Emmi Halil olu Ömer Ali olu Mehmet Hasan olu Ali Deli Ahmet olu Osman Kabasakal olu Hüseyin Mustafa olu Mehmet brahim olu Ali Gökmen olu Ömer Karahalil olu Ali Kul olu Mustafa Gök Hasan olu
28
MEZRU‘ TARLA 100
GAYR MEZRU‘ TARLA
BOZ HAL TARLA
CEHRLK
BA
HARAP BA
BOSTAN
BAHÇE
TOPLAM
100
-
-
4
-
12
-
216
60
50
-
-
2
-
-
-
112
30 80 30
50 80 30
-
100 10 11
3 2 2
-
-
3 15 15
186 187 88
20
20 30
-
-
1
-
-
-
20 51
30
100
-
-
2
-
-
-
132
-
-
-
5
3
-
-
-
8
90
30 110
-
6
6
3
-
-
33 212
30
60
-
-
2
-
-
-
92
-
15 30 -
30
-
2 -
2 2
-
-
17 2 30 32
30
30
-
-
2
-
-
-
62
100
100
-
7
4
-
-
-
211
30 55
30 80 50
50 -
10 5 -
2 2 -
8 -
-
-
62 67 88 105
50
7
-
10
3
-
-
-
70
50
80
-
6
7
-
-
2
145
-
-
30 50
-
3 -
-
-
-
33 50
100
100
-
-
3
-
-
-
203
15
15
-
1
2
-
-
-
33
30 20
30 30
-
1
2 2
-
-
-
62 53
30
20
-
1
1
-
-
-
52
30
40
-
1
3
-
-
-
74
40
30
-
-
2
-
-
-
72
Dönüm: Osmanl döneminde kullanlan ve geni admlarla yürüyen bir kiinin adm ile 40X40=1600 adm karelik yüzölçümü birimi. (Feridun EMECEN, “Dönüm”, TDV slâm Ansiklopedisi, C. IX, stanbul 1994, s. 521.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 11
Hasan Kara olu Hasan Seyit olu Ali Deli Ahmet olu brahim mamolu Hüseyin
36 37 38 39 TOPLAM
30 -
30 30 -
30
2
1 1
-
-
-
61 30 33
-
-
50
-
2
-
-
-
52
1080
1407
240
176
71
15
12
35
3036
C. Tarmsal Üretim Pursaklar’da 1844–1845 yllar itibariyle halkn üzerine kaytl tarlalarn toplam 3036 dönümdür. Bu tarlalardan 1080 dönümü mezru, 1407 dönümü gayrimezru, 240 dönümü hali tarla, 176 dönümü cehrilik (boya bitkisi tarlas), 71 dönümü ba, 15 dönümü harap ba, 12 dönümü bostan ve 35 dönümü bahçedir. Defterde Pirli olu Ali adna 100 dönüm cehrilik kaytldr. Yanllkla bir sfrn fazladan yazlm olma ihtimali yüksektir. Çünkü dier boyalk tarlalarndan en büyüü 11 dönümdür. Cehrilikler ortalama 10 dönüm civarndadr. Eer Pirli olu Ali’nin cehrilii 100 olmayp 10 dönüm ise toplam cehrilik ekilen arazi 176 dönümden 86 dönüme, kaytl arazi miktar da 2946 dönüme düer. Bu, yüksek bir rakam deildir. Defterdeki kaytlara göre tarlalar mezru ve gayr-i mezru diye ikiye ayrlmtr. Baz topraklar ise boz ve hali, yani botur. Gayr-i mezru tarla ile boz ve hali tarlann ayrm net deilse de muhtemelen gayr-i mezru tarlalar nadasa braklan yerler, boz ve hali tarlalar ise tamamen bo olan, üretime elverisiz yerlerdir29. 1080 dönüm ekili araziye karlk 1407 dönüm arazinin nadasta olmas, nadasn yaygnln gösterir. Topran kaç sene nadasa brakld konusunda bir bilgi yoksa da ekilen arazi ile nadasa braklan topraklarn miktarna baklarak nadasn bir yllna yapld tahmin edilebilir. Yetitirilen tarmsal ürünler hububat, yem bitkisi (burçak), cehri üretimi, baclk ve bostanclk balklar altnda ele alnacaktr. Pursaklar bu gün olduu gibi o gün de çok yaknnda diyebileceimiz Balum, Saray, Karacaören ve Solfasol köyleri ile çevrili olduu için büyük bir yüzölçümüne sahip olmamas gerekir. Dolaysyla tarmsal üretimin küçük boyutlarda olmas normaldir. 1. Tahl Üretimi Ele alnan dönemde Pursaklar’da tahl olarak buday, arpa ve yulaf üretilmektedir. Üç çeit tahln bir bölge için çok az olduu açktr. Bu, tarmn susuz oluu, iklim artlarnn elverisizlii ve tarmn geleneksel metotlarla yaplmas ile izah edilebilir30. Temettuat Defterleri’nde tarlalarn mevkii ve hangi tarladan ne kadar mahsul elde edildii yazlmamtr. Ancak köylüden alnan öür miktarlarndan hareketle köyde hangi hububatn ne kadar üretildii tahmin edilebilir. Çünkü öür, bölgele29
30
Temettuât tahrirleri için vilayetlere gönderilen örnek kaytlarda gayri mezru tarlalar için “devrile ziraat olunur” ifadesi kullanlmtr ki bu, ekilmeyip nadasa braklma anlamna gelir. GÜRAN, Temettuât, s. 92–93. Ayn dönemde Peçenek Köyü’nde bu ürünlere ek olarak nohut da üretilmekteydi. Bk. GÜMÜÇÜ- ÇINAR, ayn eser, s. 98.
12 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
re göre deiiklik göstermekle beraber ortalama olarak ürün üzerinden %10 orannda alnrd. Dolaysyla alnan öürler 10 ile çarplarak üretim miktarlar tahminen tespit edilebilir. Tahl ve yem bitkisi olan burçak için XIX. yüzylda ölçü birimi olarak kaytlara “keyl” olarak yazlan “kile” ile “yarm” kullanlmaktadr. Kile, Osmanl döneminde deiik yörelerde deiik deerler ifade ederdi. ÇINAR-GÜMÜÇÜ, Çubuk ilçesi için yapt bir çalmada arpann bir kilesinin 22,25 kg, budayn bir kilesinin ise 25,656 kg olduunu, burçan ise buday kilesi ile deerlendirildiini tespit etmitir31. Yarm da bir hububat ölçeidir. GÜMÜÇÜ-ÇINAR’a göre Ankara bölgesinde sekiz yarm, bir kileye eit olacak ekilde kullanlmtr32. Pursaklar Temettuat Defteri de bunu dorulamaktadr. Tablo III: Köylünün Ürettii Tahl ve Yem Bitkisi Çeitleri ve Miktarlar HANE NO
ÇFTÇNN ADI
1 2
Muhtar- Evvel’i Ahmet Muhtar- Sani Curudal olu Osman Pirli olu Ali Beratl olu Ali Hasan olu Hamit smail olu Hasan Mustafa olu Hüseyin Berber olu Hüseyin Emir Halil olu brahim Hüseyin olu Mehmet Hüseyin olu Mustafa Ali olu Ali Ahmet olu Hüseyin Emmi Halil olu Ömer Ali olu Mehmet Kabasakal olu Hüseyin Mustafa olu Mehmet brahim olu Ali Gökmen olu Ömer Karahalil olu Ali Kul olu Mustafa Gök Hasan olu Hasan Kara olu Hasan
3 4 5 7 8 11 12 17 18 20 22 23 24 27 28 29 30 31 32 33 36 TOPLAM
BUDAY Keyl Yarm 60 30 -
ARPA Keyl 20 10
Yarm -
BURÇAK Yarm 60 30
YULAF Yarm 20 20
TOPLAM Keyl Yarm 80 80 40 50
20 10 30 10 10 40 10 40 30 30 10 10 10 10 10 10 380
10 15 10 20 10 95
40 50 40 20 30 50 40 40 25 20 30 40 40 10 50 10 535
10 10 10 10 30 10 15 10 10 10 10 30 10 15 10 290
30 20 40 20 10 20 180
20 10 40 10 10 55 10 50 50 40 10 10
60 60 50 25 105 50 350
10 10 10 10 475
100 90 50 90 110 95 60 55 10 155 25 30 10 40 30 30 90 40 25 80 10 1355
ncelenen dönemde Pursaklar’da üretilen tahl türleri ve miktarlar u ekildedir: a. Buday Belgelerde “hnta” olarak geçen buday, Pursaklar’da halkn un, dolaysyla ekmek ihtiyac için üretilen bir tahl çeidi idi. Alnan öürlere bakldnda ylda tahmini buday üretimi toplam 380 kile ve 350 yarm ölçeindedir. Yarmlar sekize bölerek tüm üretimi kileye çevirirsek 423,75 kile buday eder ki; 1 kile budayn 25,6 kg olduu varsaymyla bir yldaki buday üretimi 10.871 kg’dr. Osmanl’da kii bana yllk buday tüketimi 190–235 kg’dr. Pursaklar’n ele alnan dö31 32
ÇINAR-GÜMÜÇÜ, ayn eser, s.168, Dipnot: 543–550. GÜMÜÇÜ-ÇINAR, ayn eser, s. 97.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 13
nemdeki nüfusu yaklak 200 kabul edilecek olursa ve herkesin buday unu tükettiini varsaylrsa, köyün yllk buday tüketimi en az 38.000 kg’ dr. Üretilen 10.871 kg budayn yaklak bete birinin tohum olarak ayrld düünülürse33 net 8700 kg civarnda buday kalr ki; bu da toplam ihtiyacn dörtte birinden daha az bir rakam demektir. Buna göre incelenen dönemde Pursaklar’da halkn ihtiyac olan budayn büyük çounluu dardan satn alnmaktadr. Budayn yannda arpann da tüketiliyor olma ihtimali yüksektir. Pursaklar Temettuat Defteri’nde budayn kile fiyat 20 kurutur. Buna göre bir ylda üretilen budayn parasal deeri 8.475 kuru civarndadr. evket PAMUK, bir çalmasnda 1844 yl 1 kuruunun 1998 yl sonundaki deerine göre 0,85 ABD Dolarna karlk geldiini tespit etmitir34. Buna göre 1844 ylnda yaklak 10.000 ABD Dolar deerinde yani yaklak 15.000 TL’lik buday üretilmitir35. b. Arpa Belgelerde “aîr” olarak yazlan arpa, XIX. yüzylda insanlar tarafndan az miktarda tüketilirken daha çok hayvanlar için yetitirilirdi. ncelenen dönemde Pursaklar köyünde yllk arpa üretimi tahminen 161,875 kiledir. Her kilenin 22,25 kg olduu varsaylrsa yllk arpa üretiminin 3601,7 kg olduu görülür. Pursaklar Temettuat Defteri’nde bir kile arpann parasal karl 12 kurutur. Buna göre toplam yllk arpa üretimi 1942,5 kuru=2285 ABD Dolar=3.427 TL’dir. Bu üretim de, hayvan varl incelendiinde görülecei üzere ihtiyac karlamaktan uzaktr36. c. Yulaf Köyde üretilen son tahl çeidi yine hayvanlar için yetitirilen yulaftr. Toplam yulaf üretimi 22,5 kiledir. Bunun kg karl 500,6’dr. Temettuat Defteri’nde bir yarm yulafn deeri bir kuru olarak yazlmtr. Kile fiyatnn bulunmas için sekiz ile çarpldnda 8 kuru elde edilir. En ucuz tahl 8 kuru ile yulaftr. Toplam üretim olan 22,5 kile sekiz ile çarplrsa 180 kuru=212 ABD Dolar=318 TL bulunur. Bu rakam da bir köy için çok az bir yulaf üretimi demektir. 2. Yem Bitkisi: Burçak Burçak da hayvan yemi olarak kullanlrd. ncelenen dönemde az miktarda burçak ekimi yapld görülmektedir. Yine alnan öürlerden hareketle köyde toplam 290 yarm burçak üretildii tespit edilmitir. Bunun kile olarak karl 36,25 ve kg olarak karl da 930’dur. Temettuat defterinde bir yarm burçan deeri 1,5 kuru olarak verilmitir. Bir kile burçan fiyatn bulmak için sekiz ile 1,5 çarpldnda 12 kuru bulunur ki; arpa ile burçan fiyatnn ayn olduu anla-
33 34 35 36
GÜRAN, Tarm, s. 99. evket PAMUK, stanbul ve Dier Kentlerde 500 Yllk Fiyatlar ve Ücretler, 1469–1998, Ankara 2000, s. 30. Ayn tarihte 21 haneli Peçenek Köyü’nün buday üretimi 170 kiledir. Bk. GÜMÜÇÜ-ÇINAR, ayn eser, s. 99. Ayn tarihte 21 haneli Peçenek Köyü’nün arpa üretimi 100 kiledir. Bk: GÜMÜÇÜ-ÇINAR, ayn eser, s. 99.
14 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
lmaktadr. Yllk burçak üretimin parasal deeri de 435 kuru=510 ABD Dolar= 765 TL’dir. Bu da küçük bir rakamdr37. 3. Endüstriyel Bitki: Cehri Temettuat Defteri’ne göre ele alnan dönemde Pursaklar’da cehri bitkisi üretimi de yaygndr. Cehri, Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüü’nde “Kök boyasgillerden, güzel krmz renk veren bir kök” olarak tanmlanmtr38. Boya yapmnda bu bitkinin üzüme benzeyen ve boyama olgunluuna erimi yani yeilimtrak sar renk alm meyveleri kurutulduktan sonra ya dorudan doruya veya ezildikten sonra su ile kaynatlarak boya elde edilirdi. Bu doal boyann rengi; sar, yeil olur, ipekli ve pamuklu kumalarn boyanmasnda kullanlrd. Cehri, XIX. yüzylda Anadolu’da yaygn olarak yetitirilmekteydi39 ve deiik yörelerde, cehri, sar boya, sar tane, altn aac, boyac dikeni, cehni, cehil, çehri, çihri olarak adlandrlyordu. Cehri, yabani olarak yetiebildii gibi, alanarak ya da çelik dikmek suretiyle de yetitirilirdi. Birkaç hektar cehri, yetitiricileri için önemli bir zenginlik kayna demekti40. Tarih boyunca olduu gibi ele alnan dönemde de Ankara’da tiftik keçisinin tiftiinden elde edilen ve sof denen kuma yaygn olarak dokunmakta ve ehirde bulunan boyahanelerde boyanmaktayd41. Cehri bitkisinin bu boyahanelerde kullanlm olmas gerekir. Pursaklar’da bulunan toplam 42 haneden 15’inin cehri üretimi yapt tespit edilmitir. Cehri üretimi yapan aileler, ödedikleri cehri öürleri, cehri ektikleri tarlalarn miktarlar ve elde ettikleri gelirler aada tablo halinde verilmitir (TABLO IV): Tablo IV: Cehri Üretimi
37 38 39
40
41
ÜRETC HANE RESNN ADI
CEHRL (DÖNÜM)
Pirli olu Ali Beratl olu Ali Hasan olu Hamit Yusuf olu Abidin Berber olu Hasan Hüseyin olu Mustafa Ali Ahmet Ali olu Ali Emmi Halil olu Ömer Ali olu Mehmet Mustafa olu Mehmet Gökmen olu Ömer Karahalil olu Ali Kul olu Mustafa Deli Ahmet olu brahim TOPLAM
10 10 11 5 6 7 10 5 10 6 1 1 1 1 2 86
ELDE ETT GELR (Kr) H.1260 Senesi H.1261 Senesi 9 40 27 70 45 160 13,5 30 9 13 31,5 167 9 104 56 63 100 90 270 18 72 9 77,5 27 65 9 70 45 42 405 1336,5
Toplam 49 97 205 43,5 22 198,5 113 56 163 360 90 86,5 92 79 87 1741,5
Ayn tarihte 21 haneli Peçenek Köyü’nün buday üretimi 7,5 kiledir. Bk: GÜMÜÇÜ-ÇINAR, ayn eser, s. 99. KOMSYON, Türkçe Sözlük, TDK, C. I, stanbul 1992, s. 251. Konya’ya bal Sille kasabas XIX. yüzylda önemli bir cehri üretim merkezi idi. Bk. Bar SARIKÖSE, Sille Bin Yllk Birliktelik, Konya 2010, s. 227. Mehmet SOMUNCU, “Cehri Üretimi Ve Ticaretinin 19.Yüzylda Kayseri Ekonomisindeki Önemi”, Erciyes Üniversitesi ktisadi Ve dari Bilimler Fakültesi Dergisi, Say: 22, (Ocak-Haziran 2004), s. 100–103. ÖZDEMR, Ankara, s. 236; ayn yazar, “Ankara (ktisadî ve Ticarî Hayat)”, TDV slâm Ansiklopedisi, C.III, stanbul 1991, s. 207.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 15
Defterde Pirli olu Ali adna kaytl 100 dönüm cehrilik kaytldr. Ancak köydeki dier cehrilikler ve ödenen öürler incelendiinde bunun 10 dönüm olduu anlalr. Buna göre köyde toplam 86 dönüm alanda cehri yetitirilmektedir. Cehri üretiminden H.1260 (1844–1845) ylnda 405 kuru, H.1261 (1845) ylnda ise 1336,5 kuru gelir elde etmitir. Hasan olu Hamit 11 dönümle en fazla cehrilie sahip kii, cehriden H.1260 (1844–1845) ve H.1261 (1845) yllarnda toplam en fazla gelir elde eden kii ise Ali olu Mehmet’tir. 4. Baclk Pursaklar’da incelenen dönemde yaygn olan üretim türlerinden biri de baclktr. Defterdeki 41 ailenin 31’inin ba vardr. Toplam 78 dönüm badan halkn H.1260 ylnda 881 kuru H.1261 ylnda ise 1290 kuru kazanc olmutur. Köylünün cehriden H.1260 ylnda 405 kuru, H.1261 ylnda 1336,5 kuru; burçaktan H.1260 ylnda 435 kuru, yulaftan 180 kuru, arpadan 1942,5 kuru, budaydan da 8,475 kuru elde ettii düünülürse üzümden bir ylda kazand 1290 kuru azmsanamayacak bir miktardr. Ankara ve civarnda o tarihlerde üzüm yetitiricilii yaygn olup cumhuriyetin ilk yllarna kadar sürmütür. Ba miktar ile baclk yaplan yerleri gösteren ema aadadr42 (TABLO V). Tablo V: Ba Miktarlar ve Baclk Yapanlar
42
ÜRETC HANE RESNN ADI
BA (DÖNÜM)
Muhtar- Evvel Ahmet Muhtar- Sani Curudal olu Osman Pirli olu Ali Beratl olu Ali Hasan olu Hamit Mustafa olu Hüseyin Yusuf olu Abidin Yusuf olu Halil Berber olu Hasan Emir Halil olu brahim Kul olu Seyit Sar olu Ali Küçük olu smail Hüseyin olu Mehmet Hüseyin olu Mustafa Ali Ahmet Ali olu Ali Ali olu Ahmet Emmi Halil olu Ömer Ali olu Mehmet Hasan olu Ali Kabasakal olu Hüseyin Mustafa olu Mehmet brahim olu Ali Gökmen olu Ömer Karahalil olu Ali Kul olu Mustafa Gök Hasan olu Hasan Kara olu Hasan Deli Ahmet olu brahim mam olu Hüseyin TOPLAM
4 2 3 2 2 2 3 3 (harap) 6 2 2 2 (harap) 2 (harap) 2 4 2 2 8 (harap) 3 7 3 3 2 2 2 1 3 2 1 1 2 85
ELDE ETT GELR (Kr) H.1260 Senesi H.1261 Senesi 27 40 63 120 45 30 45 30 9 25 9 60 18 25 90 140 72 100 9 25 36 50 36 80 18 30 18 15 102 50 54 65 24 80 18 15 45 25 36 80 18 15 18 20 9 30 17 20 18 15 18 15 9 90 881 1290
Toplam 67 183 75 75 34 69 43 230 172 34 86 116 48 33 152 119 104 33 70 116 33 38 39 37 33 33 99 2171
Nail ORAMAN, Ankara Vilayeti Bacl ve Ankara’da Yetien Balca Üzüm Çeitlerinin Ampelografisi, Ankara 1937, s.201.
16 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
5. Bostanclk Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüü bostan sebze bahçesi veya kavun-karpuz tarlas olarak tanmlamtr43. Pursaklar Temettüât Defteri’nde de kavun-karpuz tarlas kastedilmi olmas gerekir. Çünkü bahçeler ayrca yazlmtr. Bostan olan bir kii vardr. O da Muhtâr- Evvel Ahmet’tir. Bostan tarlasnn büyüklüü 12 dönümdür. H.1260 ylnda 27 kuru elde edilmiken H.1261 ylnda bir gelir elde edememitir. Muhtemelen ekim-dikim yaplmamtr. Pursaklar’da o dönemde çok az karpuz-kavun yetitirildii anlalmaktadr. 6. Bahçeler Bahçe, Temettuat Defteri’nde sebze yetitirilen yer anlamnda kullanlmtr. ncelenen dönemde dört kiinin bahçesi vardr. Bahçesi olanlar, bahçelerinin büyüklükleri ve gelirleri aada verilmitir (TABLO VI). Tablo VI: Bahçeler ve Miktarlar ÜRETC HANE RESNN ADI
BAHÇE (DÖNÜM)
Pirli olu Ali Beratl olu Ali Hasan olu Hamit Ali olu Mehmet TOPLAM
3 15 15 2 35
ELDE ETT GELR (Kr) H.1260 Senesi H.1261 Senesi 9 5 27 12 27 12 90 45 153 74
Toplam 14 39 39 135 227
Görüldüü gibi toplam 35 dönüm yerde sebzecilik yaplmaktadr. Köyde sadece dört kiinin sebze ürettiini düünmek yanl olur. Çünkü Osmanl döneminde köylerde sebze ve meyve yetitiricilii yaygnd44. Muhtemelen deftere sebzecilikten ticari kazanç elde edenler kaydedilmitir. Özellikle on beer dönüm bahçesi olan Beratl olu Ali ve Hasan olu Hamit’in bu ii kazanç amacyla yapt tahmin edilebilir. Elde edilen ürünlerin Ankara pazarlarnda satlm olmas gerekir. Dikkati çeken bir dier konu da bahçelerden elde edilen gelirler arasndaki ciddi farktr. On beer dönüm bahçesi olan Beratl olu Ali ve Hasan olu Hamit iki ylda bu bahçelerden toplam 39’ar kuru elde etmiken, Ali olu Mehmet iki dönüm bahçeden iki ylda toplam 135 kuru kazanmtr. Bu fark, elde edilen ürünün cinsinden olabilecei gibi bahçenin veriminden de olabilir. Defterde bahçelerin mevkileri yazlmamtr. Ürünlerin sulanabilmesi için bahçelerin su kaynaklarna yakn yerlerde olmalar gerekir. Pursaklar ve civarnda çok sayda su kaynann varl düünülürse ciddi su sknts çekilmedii tahmin edilebilir. D. Hayvanclk Osmanl döneminde köylünün olmazsa olmazlarndan biri hayvanclktr. Hayvanlarn eti, sütü, gücü, kl-yünü-tiftii, gübresi köylünün yaam için zorunlu olan maddelerdir. Pursaklar’da o dönemde be hane hariç herkesin az ya da çok
43 44
KOMSYON, Türkçe Sözlük, s. 211. KAZICI, ayn eser, s. 146.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 17
hayvan vard. Vergiye tabi olmadndan kümes hayvanlar deftere yazlmamtr. Köyde yaayanlarn hayvan varlklar aadaki tabloda verilmitir (TABLO VII). Tablo incelendiinde 25 hanede büyükba hayvan, 22 hanede küçükba hayvan, 30 hanede binek hayvan mevcuttur. 6 nolu hane sadece bir büyükbaa (bir inek), 10 nolu hane sadece be küçükba hayvana, 12 nolu hane üç büyükba ve bir binek hayvana, 13 nolu hane bir büyükba ve bir binek hayvana, 15 ve 19 nolu haneler sadece bir büyükba (bir inek) hayvana, 16, 25, 32 ve 34 nolu haneler sadece bir binek hayvana, 13, 21, 28, 30 ve 39 nolu haneler ise sadece bir büyükba ve bir binek hayvanna sahiptir. Toplam hayvan varlnn % 20,5’i büyükba, % 71’i küçükba ve % 8,5’i binek hayvandr. Tüm hayvan varl 436 olup 41 haneli bir köy için düük bir saydr. Ayn tarihte örnein Konya’ya bal 160 haneli Çumra Köyü’nde toplam 9140 hayvan vardr45.
TABLO VII: HAYVANLAR
MALKN HANE NOSU
N E K (S*)
N E K (K*)
M A N D A (S)
M A N D A (E*)
Ö K Ü Z
T O S U N
D Ü V E
K E Ç (S)
K E Ç (E)
O L A K
K O Y U N (S)
K O Y U N (E)
K O Y U N (K)
K U Z U
K I S R A K (D*)
K I S R A K (Dz*)
E S B
M E R K E P (Dz)
M E R K E P (E)
M E R K E P (D)
T O P L A M
1 2
2 1
-
1
2 -
2 2
1 1
1 -
8 2
1 1
8 3
12 7
2 -
3 2
12 7
1
1 -
-
-
-
1 1
56 29
3 4 5 6 7 8 9
2 2 1 1 -
1 -
-
2 -
1 2 2 1 -
1 1 -
1 1
2 2 1 3 1 -
2 -
2 2 1 3 1 -
4 3 6 5 3 2
3 -
5 4 -
4 2 6 5 3 1
-
1 -
-
1 1
-
1 1 1 -
23 15 23 1 23 11 5
10 11 12 13
1 1 1
1 -
-
-
2 2 -
1 -
-
2 3 -
-
1 3 -
1 -
-
-
1 -
-
-
-
-
1
2 1 -
5 13 4 2
15 16 17
-
1 2
-
-
-
-
-
2
1
2
4
-
-
3
-
-
-
1
-
1 -
1 1 15
18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34
1 1 1 1 1 2 1 1 1 1 1 -
1 -
1 -
1 1 -
4 2 2 2 2 2 2 2 1 -
2 1 1 1 -
-
4 2 4 4 8 3 2 -
3 3 -
4 2 2 4 8 2 2 -
4 4 3 4 10 2 3 -
-
2 5 1 -
4 7 3 4 9 3 -
-
1 -
1 -
1 1 1 1 1 1 1 1
1 1 1 -
2 1 1 1 -
29 1 8 2 4 23 23 1 8 47 2 12 2 9 1 10 1
36 38 39 TOPLAM
1 1 26
6
2
6
2 3 5
1 1 12
3
2 3 58
11
2 3 55
4 81
5
22
3 77
1
3
1
1 1 13
4
1 15
16 8 2 436
45
* * * * *
Hüseyin MUMAL, “XIX. Yüzyln Ortalarnda Çumra’nn Sosyo-Ekonomik Görüntüsü (10353 Numaral Temettuât Defterine Göre)”, Türkiyat Aratrmalar Dergisi (Selçuk Üniversitesi), Say: 24, (Konya 2008), s. 260. S: Saman K: Ksr E: Erkek D: Döllü Dz: Dölsüz
18 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
1. Büyükba Hayvanclk Defterde büyük ba hayvanlar öküz, tosun, inek, manda, düve yani dii buza olarak be kategoride yazlmtr. Köydeki toplam büyükba says 90’dr. a. Öküz ve Tosunlar Köylerde tarmn temel araçlarndan biri o dönemde öküzdü. Atlar da çift sürmede kullanlmsa da öküzün hem daha güçlü olmas hem de beslenme maliyetinin düüklüü tercih sebebi olmutur. Tosunlar ise genel olarak çiftte kullanlmaz, çifte altrlrd. Tarlalarn büyüklüü çou zaman bir çift öküzün bir günde sürebildii yerin katlar olarak hesap edilirdi. Köylerde en deerli büyükba hayvan öküzdü. Bir çift öküzle; balarda ve bahçelerde daha az olmak kaydyla; bir günde 3–4 dönüm tarla ilenebilirdi46. ncelenen dönemde Pursaklar’da 41 hanenin 35’inde toplam 35 adet öküz ve 12 tosun vardr. Arlkl olarak aileler ikier öküze sahip iken 18 nolu hanede yaayan Hüseyin olu Mustafa dört öküze sahiptir. Bu kii, 211 dönümle köyde en fazla araziye sahip olanlardan biridir. Üç hanede sadece birer öküz vardr. Muhtemelen bu kiiler ihtiyaç olduunda komularndan bir öküz ödünç alarak çiftlerini sürüyorlard47. Pursaklar’da o dönemde sürülebilen; 1080 dönüm ekili ve 1407 dönüm nadasa braklm tarla, 176 dönüm cehrilik, 71 dönüm ba, 12 dönüm bostan ve 35 dönüm bahçe vard. Nadasa braklm 1407’yi esas alnrsa öküzle sürülen toplam 1700 dönüm arazi vard. Bir çift öküzle; arazinin çok engebeli olmamas göz önünde bulundurarak; bahçeler dâhil üç dönüm arazinin ilenebilecei ve çift sezonunun 45–60 gün devam ettii düünülürse Pursaklar için 35 öküz yeterli bir sayyd. b. nek, Manda, Düve Defterde inekler salan ve ksr; mandalar ise salan ve erkek diye ayrlmtr. Evlerde ya bir ya da iki inek vardr. Buna baklrsa inekler ev ihtiyaçlar için beslenmitir. Köyde salan toplam 26 inek, iki manda; alt ksr inek alt erkek manda vardr. Bir inein ve mandann günde iki kez salmak kaydyla ylda 10 ay sald ve bu samdan toplam ortalama 192–770 kg süt verdii varsaylrsa48 Pursaklar’da o dönemde yllk 5376–21560 kg aras inek sütü üretildii anlalmaktadr. Bu üretimin süt ve süt ürünleri olarak tüketilmi olmas gerekir. 2. Binek Hayvanlar Köyde o dönemde yavrular dâhil 53 binek hayvan vardr. Yavrulu binek hayvanlar için “döllü” tabiri kullanlmtr. Toplam binek hayvann 47’si merkep, alts attr. 11 hanede hiç binek hayvan yoktur. Genellikle aileler bir merkep ya da bir ata sahiptir. 1, 2, 3 ve 24 nolu haneler bir merkeple beraber bir ata; 11 nolu hane
46 47 48
GÜRAN, Tarm, s. 86. Ayn tarihte 21 haneli Peçenek Köyü’nün toplam 35 öküz ve tosun vardr. Bk. GÜMÜÇÜ-ÇINAR, ayn eser, s. 101. GÜRAN, Tarm, s. 104.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 19
iki merkebe; 18 nolu hane bir at, iki merkebe sahiptir. Hiçbir hanede iki atn bulunmayndan, atlarn çift sürmede kullanlmad sonucu çkarlabilir49. 3. Küçükba Hayvanclk Pursaklar’da XIX. yüzyln ortalarnda 21 hanede toplam 309 küçükba hayvan vardr. Keçi, olak, koyun, kuzu, erkek, dii kark olmak kaydyla 46 saysyla en çok küçükba hayvana birinci muhtar sahiptir. Dier hanelerde 10–15 gibi küçük miktarlarda küçükba hayvan vardr. Bu rakama bakarak küçükba hayvancln yaygn olmad söylenebilir. Bölgede tiftik keçisinin fazla olmas beklenirken koyun daha fazladr. Erkekleri ve yavrular sayya dâhil edildiinde toplam 124 keçiye karlk 185 koyun vardr. Bunun sebebi muhtemelen keçinin daha iyi beslenmesi için gereken ormanlk alann olmaydr. Her birinin yllk 50 kg süt verdii düünülürse50 köydeki toplam 139 keçi-koyundan yllk süt üretimi yedi ton civarndadr. Bu süt, köyde tüketilebilecek bir miktardr. Artan ürünler, yün ve tiftikler muhtemelen yakn olan Ankara pazarlarnda satlyordu51. IV. HALKIN ÖDED VERGLER Tanzimat’n ilanndan sonra geleneksel vergi sisteminde de köklü deiiklikler olmutur. Bu deiikliklerin banda vergi sisteminin basitletirilmesi ve sadeletirilmesi gelir. “Tekâlif-i er’iyye” ad altnda tmar, zeamet ve has sahipleri ile havâss- hümâyûn ve dierlerinin almakta olduu birçok vergi benzeri mükellefiyet kaldrlm, yerine zirai ürünlerden onda bir orannda öür, küçükba hayvanlardan anam resmi alnmas ve gayrimüslimlerden alnan cizyenin sürdürülmesine karar verilmitir. Ayrca birçok isim altnda alnan örfi vergilerin yerine tek isim altnda alnan “Vergi-yi Mahsusa” getirilmitir52. Pursaklar halknn XIX. yüzyl ortalarnda ödedii vergilerin çeitleri ve toplam miktarlar aadaki tabloda verilmitir (TABLO VIII): Tablo VIII: Toplanan Vergiler VERGNN ADI Vergi-yi Mahsusa Âdet-i Anam Öür TOPLAM
TOPLAM MKTARI (Kuru) 8559 9,25 1247,5 9. 815,75
Tablodan en çok alnan verginin Vergi-yi Mahsusa ile öür olduu anlalmaktadr. A. Vergi-yi Mahsusa Pursaklar Temettuat Defteri’nde Vergi-yi Mahsusa olarak geçen ve ylda bir kez ödenen vergiye “an cemaatin vergi”, “vergü” ve “komuca alnan vergü” gibi 49 50 51 52
Ayn tarihte 21 haneli Peçenek Köyü’nün toplam 19 binek hayvan vardr. Bk. GÜMÜÇÜ-ÇINAR, ayn eser, s. 101. GÜRAN, Tarm, s. 104. Ayn tarihte 21 haneli Peçenek Köyü’nün toplam 174 adet küçükba hayvan vardr. Bk. GÜMÜÇÜ-ÇINAR, ayn eser, s. 101. Abdullah MUTLU, Türkiye’de Vergileme Zihniyetinin Geliimi, Ankara 2009, s. 60; Abdülkadir GÜL, “Temettuât Defterlerine Göre Pasinler’in (Hasankale) Sosyal Ve Ekonomik Yaps”, Karadeniz Aratrmalar, C. VI, Say: 23, (Güz 2009), s. 92.
20 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
deiik isimler de verilmitir. Bu vergi hiçbir zaman iltizama verilmemi, halkn temsilcileri vastasyla toplanmtr53. Bu vergi, 1840’dan itibaren yürürlüe girmi, halkn eskiden ödedii örfi vergiler göz önünde tutularak, herkesin mali gücüne göre alnmtr54. Pursaklar’da en yüksek Vergi-yi Mahsusa ödeyen kii 550 kuru ile 18 nolu hanede kaytl Hüseyin olu Mustafa’dr. kinci srada 500 kuru ile Muhtar- Evvel Ahmet gelmektedir. En düük Vergi-yi Mahsusa’y da 20 kuru ile 41 nolu hanede yaayan Cehri olu Halil ödemitir. Az ya da çok bu vergi maddi gücüne göre 41 hanenin hepsinden alnmtr (TABLO IX). Tablo IX: Hane Bana Alnan Vergi-yi Mahsusa MÜKELLEFN ADI Birinci Muhtar Ahmet kinci Muhtar Curudal olu Osman Pirli olu Ali Beratl olu Ali Hasan olu Hamit Kadir olu Musa smail olu Hasan Mustafa olu Hüseyin Yusuf olu Abidin Yusuf olu Halil Berber olu Hüseyin Emir Halil olu brahim Kul olu Seyit Sar olu Ali mamolu Müteveffa Mehmet’in Kerimesi Fatma Küçük olu smail Hüseyin olu Mehmet Hüseyin olu Mustafa Ali Ahmet Ali olu Ali TOPLAM
ÖDED (Kr) 500 384 225 450 225 50 200 225 100 50 470 225 160 30 160 80 190 550 100 236
VERG
HANE RESNN ADI Ali olu Ahmet Ahmet olu Hüseyin Emmi Halil olu Ömer Ali olu Mehmet Hasan olu Ali Deli Ahmet olu Osman Kabasakal olu Hüseyin Mustafa olu Mehmet brahim olu Ali Gökmen olu Ömer Kara Halil olu Ali Kul olu Mustafa Gök Hasan olu Hasan Laz olu brahim Ali olu Hüseyin Kara olu Hasan Seyit olu Ali Deli Ahmet olu brahim mam olu Hüseyin Seyit olu Ali Cehri olu Halil
ÖDED (Kr) 160 160 450 450 100 60 470 370 150 150 150 360 270 75 100
VERG
200 50 80 100 24 20 8559
B. Âdet-i Anam Anam, Arapça’da koyun anlamna gelen “ganem” kelimesinin çouludur. Osmanl döneminde koyun ve keçilerden alnan vergiye “Anam Resmi” ya da “Âdet-i Anam” denmitir. Tanzimat döneminin balamas ile birlikte anam resmi hariç, hayvanlardan deiik adlar altnda alnan dier vergiler kaldrlm, bunun yerine davar bana 5,5 kuru anam resmi konmutur55. Ele alnan dönemde Pursaklar’da 21 hanede küçükba hayvan varken bunlarn sadece dördü âdet-i anam mükellefi olarak yazlm ve toplam 9,25 kuru âdet-i anam toplanmtr. Tüm küçükba hayvan sahiplerinin âdet-i anam mükellefi olmamasnn sebebi anlalamamtr. Mükellefliin hayvan says ile balantl olmad görülmektedir. Örnein 10 küçükba hayvan olan 4 nolu hanede 53 54
55
ENER, ayn eser, s. 95–96, 101. Mübahat S. KÜTÜKOLU, “Osmanl iktisadi Yaps”, Osmanl Devleti ve Medeniyeti Tarihi, (Editör: Ekmeleddin HSANOLU), C. I, stanbul 1994, s. 541–542. MUTLU, ayn eser, s. 62.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 21
kaytl Beratl olu Ali âdet-i anam mükellefi iken 5 nolu hanede kaytl Hasan olu Hamit 19 küçükbaa sahiptir ve âdet-i anam mükellefi deildir. Âdet-i anam mükellefleri ve ödedikleri vergiler aada verilmitir (TABLO X). Tablo X: Âdet-i Anam MÜKELLEFN ADI Muhtar- Evvel’i Ahmet Muhtar- Sâni Curudal olu Osman Pirli olu Ali Beratl olu Ali TOPLAM
HAYVAN SAYISI 45 23 17 10
ÖDED VERG (Kuru) 4,5 2,25 1,5 1 9,25
C. Öür Vergisi Öür, Arapça’da “onda bir” demektir. Çoulu “aar”dr. Aar vergisi de denen öür, hayvancln yaygn olduu Osmanl’da en önemli vergilerden biri olmu, devletin kuruluundan yklna kadar gayrisafi ürünün yarsndan onda birine kadar farkl oranlarda alnmtr56. ncelenen dönemde Pursaklar’dan toplan öür miktarlar ve çeitleri aada verilmitir (TABLO XI). Tablo XI: Toplanan Öürler ÖRÜN CNS Arpa Ba Bahçe Bostan Buday Burçak Cehri Yulaf TOPLAM
MKTARI (Kr) 194,25 89 15 3 847,5 44,25 38 16,5 1247,5
SONUÇ Bu makalede Temettuat Defteri esas alnarak Pursaklar’n XIX. yüzyl ortalarndaki sosyo-ekonomik yaps ele alnmtr. Buna göre Zîr Kasabas’na bal olan Pursaklar’da bu tarihte 41 hane mevcuttur. Klasik bir Anadolu köyü olan Pursaklar, döneminin orta büyüklükte bir yerleim yeridir. Ankara merkeze yaklak üç saat mesafede olan köyde oturanlarn birçounun, baba isimlerine bakarak akraba olduu tahmin edilebilir. Köyde herhangi bir kamu görevlisi yoktur. Birinci Muhtar Ahmet, kinci Muhtar ise Curudal olu Osman’dr. Köyde en yaygn meslek çiftçiliktir. Onu içiler takip etmektedir. Köyde bir çoban bir de hizmetkâr vardr. Köyün ekonomisine tarm hâkimdir. Tahl çeitlerinden buday, arpa ve yulaf; yem bitkilerinden burçak; boya bitkisi olarak cehri; ekimi yaplan tarmsal ürünlerdir. Ancak üretim miktarlar çok düüktür. Köyde baclk da yaygndr. Çok az bostanclk yaplrken, baz kiilerin bir miktar sebze bahçesi vardr.
56
ENER, ayn eser, s. 120.
22 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Her köyde olduu gibi o dönemde Pursaklar’da da hayvanclk yaygndr. Ancak hayvan saylar düüktür. Örnein bir kiinin sahip olduu en çok koyun says 12’dir. Köydeki koyun says keçi saysndan daha çoktur. Yine birçok evde birer-ikier süt inei ve çift hayvan olan öküz mevcuttur. Köylünün en çok ödedii vergi Vergi-yi Mahsusa’dr. Bunun dnda toplanan vergiler Âdet-i Anam ve Öür’dür. Alnan vergilerin toplam 9.815 kurutur. Pursaklar köylüsünün XIX. yüzyln ortalarnda mütevaz bir yaantya sahip olduu anlalmaktadr. Çünkü üretilen tahl, insanlarn beslenmesine; yem bitkisi ise hayvanlar için yetersizdir. Çann lüks ulam arac diyebileceimiz at yerine köylü çounlukla merkebe sahiptir. Yine köyde hiçbir esnaf ve zanaatkâr yoktur. Köylünün toplam yllk geliri 15.186 kurutur. Bu rakam, hane says olan 41’e bölündüünde hane bana düen yllk gelir 370,3 kurutur. Bu miktar günümüz rakamlar ile bu 472 TL eder. Pursaklar 166 ylda inanlmas güç bir deiim yaamtr. leriye yönelik projeksiyon yapanlar için bu bir ölçü olabilir. Ancak ideal olan, deiimlerin insan odakl olmas, insann mutluluunu esas almasdr.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 23
BBLYOGRAFYA I. ARV KAYNAKLARI A. YAYINLANMAMI ARV KAYNAKLARI -Pursaklar Temettuât Defteri, BAO, ML. VRD. TMT. D. 01357. -BAO, ML. VRD. TMT. , D. 01357. -BOA, EV. MH01148, s. 63. -BOA, EV. MKT. CHT 00393, s. 97. -BOA, EV. MKT. CHT 00393, s. 97. -BOA, Ev. MKT. CHT00391, s. 71. -BOA, EV. MKT. EVM 00020, s. 90. -VGMA, 418 Nolu Defter, s. 288. B. YAYINLANMI ARV KAYNAKLARI -438 Numaral Muhasebe- i Vilayeti Anadolu Defteri (937- 1530)-I, Yayna Hazrlayan: Ahmet ÖZKILINÇ, Ali COKUN, (Tpkbasm), Ankara 1993. II. DER ESERLER -1320 (M. 1902) Tarihli Ankara Vilayet Salnamesi, Ankara Matbaa-i Vilayet, 1320 (M. 1902). -1830 Saymnda Ankara, (Hazrlayanlar: Musa ÇADIRCI, A. Latif ARMAAN, Sedat BNGÖL, Bekir KOÇ), Ankara 2000. -AKYILDIZ, Ali, “Muhtar”, TDV slâm Ansiklopedisi, C. XXXI, stanbul 2006, s. 51–52. -ARSLAN, smail, “XIX. Yüzyl Osmanl Tarihinde Temettuât Defterleri'nin Yeri: diç (Selimaa Köyü) Temettuât Defteri Örnei”, BAÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, V/8, Balkesir 2002, s. 57–87. -Babakanlk Osmanl Arivi Rehberi, stanbul 2000, s. 254. -BEHAR, Cem, “Osmanl Nüfus statistikleri ve 1831 Sonras Modernlemesi”, Osmanl Devleti’nde Bilgi ve statistik, (Derleyenle: Halil NALCIK, evket PAMUK), Ankara 2000. -ÇADIRCI, Musa, “Türkiye’de Muhtarlk Tekilâtnn Kurulmas Üzerine Bir nceleme”, Belleten, Cilt XXXIV, Say: 135, (1970), s. 409–420. -ÇINAR, Hüseyin-Osman GÜMÜÇÜ, Osmanldan Cumhuriyete Çubuk Kazas, Ankara 2002. -DEMREL, Ömer,“ 1700–1730 Tarihlerinde Ankara'da Ailenin Niceliksel Yaps”, Belleten, C. LIV, Say: 211(1990), s. 945–961. -DEVELLOLU, Ferit, Osmanlca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara 1962. -EMECEN, Feridun, “Dönüm”, TDV slâm Ansiklopedisi, C. IX, stanbul 1994, s. 521. -GÖYÜNÇ, Nejat, “Hâne Deyimi Hakknda”, Tarih Dergisi, 32 (1979), s. 331–348. ---------------------, “Hane”, TDV slam Ansiklopedisi, C. XV, stanbul 1997, s. 552–553. -GÜL, Abdülkadir, “Temettuât Defterlerine Göre Pasinler’in (Hasankale) Sosyal ve Yaps”, Karadeniz Aratrmalar, C. VI, Say: 23, (Güz 2009), s. 77–98. -GÜLER, Yusuf, “Ankara Vilayeti’nde dari yapnn, Yöredeki Sosyo-Ekonomik Yapya Olan Etkileri (1880–1919)”, (Ondokuzmays Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Baslmam Doktora Tezi), Samsun 2007. -GÜMÜÇÜ, Osman-Hüseyin ÇINAR, Gicik ve Peçenek’ten Altnova’ya, Ankara 2004. -GÜRAN, Tevfik, 19. Yüzyl Osmanl Tarm Üzerine Aratrmalar, stanbul 1998. --------------------, “19. Yüzyl Temettuât Tahrirleri”, Osmanl Devletinde Bilgi ve statistik, (Derleyenler: Halil NALCIK, evket PAMUK), T. C. Devlet statistik Enstitüsü Yaynlar, Ankara 2000, s. 73–94. --------------------, “Ondokuzuncu Yüzyl Ortalarnda Ödemi Kasabas’nn Sosyo-Ekonomik Özellikleri, ÜF, Ord. Prof.Dr. Ömer Lütfi Barkan’a Armaan Özel Says, stanbul 1985, s. 301– 345. -KAZICI, Ziya, Osmanl’da Toplum Yaps, stanbul 2003. -KOMSYON, Türkçe Sözlük, TDK, stanbul 1992.
24 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
-KÜTÜKOLU, Mübahat S. , “Osmanl iktisadi Yaps”, Osmanl Devleti ve Medeniyeti Tarihi, (Editör: Ekmeleddin HSANOLU), C. I, stanbul 1994, s. 515–649. -----------------------------------, “Osmanl Sosyal ve ktisâdi Tarihi Kaynaklarndan Temettü Defterleri”, Belleten, C. LIX, Say: 225, (1995-Austos), s. 395–412. -MUMAL, Hüseyin, “XIX. Yüzyln Ortalarnda Çumra’nn Sosyo-Ekonomik Görüntüsü (10353 Numaral Temettuât Defterine Göre)”, Türkiyat Aratrmalar Dergisi (Selçuk Üniversitesi), Say: 24, (Konya 2008), s. 253–277. -MUTLU, Abdullah, Türkiye’de Vergileme Zihniyetinin Geliimi, Ankara 2009. -ORAMAN, Nail, Ankara Vilayeti Bacl ve Ankara’da Yetien Balca Üzüm Çeitlerinin Ampelografisi, Ankara 1937. -ÖZ, Mehmet, “Tahrir Defterlerindeki Saysal Veriler”, Osmanl Devleti’nde Bilgi ve statistik, (Derleyenle: Halil NALCIK, evket PAMUK), Ankara 2000, s. 17–32. -ÖZDEMR, Rifat, XIX. Yüzyln lk Yarsnda Ankara, Ankara 1986. ----------------------, “Ankara (ktisadî ve Ticarî Hayat)”, TDV slâm Ansiklopedisi, C. III, stanbul 1991, s. 206–209. -ÖZTÜRK, Said, Tanzimat Döneminde Bir Anadolu ehri Bilecik, stanbul 1996. -------------------, “Temettuât Tahrirleri”, Akademik Aratrmalar Dergisi Osmanl Özel Says, stanbul 2000, s. 537–591. -PAMUK, evket, stanbul ve Dier Kentlerde 500 Yllk Fiyatlar ve Ücretler, 1469–1998, Ankara 2000. -SARIKÖSE, Bar, Sille Bin Yllk Birliktelik, Konya 2010. -SOMUNCU, Mehmet, “Cehri Üretimi Ve Ticaretinin 19.Yüzylda Kayseri Ekonomisindeki Önemi”, Erciyes Üniversitesi ktisadi Ve dari Bilimler Fakültesi Dergisi, Say: 22, (OcakHaziran 2004), s. 99–125. -ENER, Abdüllatif, Tanzimat Dönemi Osmanl Vergi Sistemi, stanbul 1990. -TA, Hülya, XVII. Yüzylda Ankara, Ankara 2006. -YEDYILDIZ, Bahaeddin, “Osmanl Toplumu”, Osmanl Devleti ve Medeniyeti Tarihi, (Editör: Ekmeleleddin HSANOLU), C. I, stanbul 1994, s. 441–499.
TARHN PENDE
THE PURSUIT OF HISTORY
-ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS-
-INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
Yl: 2010, Say: 4 Sayfa: 25-42
Year: 2010, Issue: 4 Page: 25-42
TEREKE KAYITLARINA GÖRE 17. YÜZYILIN ORTALARINDA MANSA ALESNN SOSYO-EKONOMK DURUMU
Alpay BZBRLK Özet Osmanl sosyo-ekonomik tarihinde oldukça önemli bir yere sahip olan tereke kaytlar özellikle vefat eden kiinin maddi varln göstermesi açsndan oldukça deerliydi. Tereke kaytlarnn sadece ölen kiinin mallarnn alt alta sralanmas gibi görünmesi durumunda tarihi gerçeklere bir katk salamayaca aikârdr. Terekelerin incelenmesi sayesinde kiinin mal varlna bakarak; ekonomik durumu, yaay ekli, ayrca gayr-i menkullerine bakarak; Osmanlda gayr menkul fiyatlar gibi konular anlalabilir. ste bu aamadan sonra terekelerin gerçek önemi ortaya çkar ve tarihe katk yapmaya balar. Bu çalmamzda 129 no’lu Manisa er’iyye Sicilinde yer alan tereke kaytlarn inceleyerek Manisa’nn sosyo-ekonomik durumu hakknda fikir edinmeye çalacaz. Anahtar Kelimeler Manisa, Tereke, Sosyo-ekonomi, Osmanl Devleti SOCIAL-ECONOMIC CONDITION OF MANISA FAMILY ACCORDING TO TEREKE RECORDS IN THE MIDDLE OF 17th CENTURY Abstract Tereke records in Ottoman socio-economic history has very important place especially in terms of showing the existence of material of death person’s. It is obvious that it does not contribute to historic realities if it seems only materials of death person’s listed. This study of tereke’s, we can understand ,life styles and economic conditions by analyzing the assets and we can find out the price of real estates of the Ottoman by analyzing the real estates.And after this process, the real importance of tereke’s emerged and it starts to contribute to the history. In this study we will try to get an idea by examining the tereke records, numbered 129, placed in Manisa er’iyye register Key Words Manisa, Tereke, Socio-Economic, Ottomon State
Yrd. Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öretim Üyesi.
[email protected]
26 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
GR Osmanllarn, tekilât ve müesseseleri açsndan birçok hususlarda, özellikle malî konularda, lhanllarn tesirinde kald bilinmektedir. Bulunduklar dönem içerisinde emsallerine nispetle gelimi bir mali sisteme sahip olan lhanllar, sistemin esasn kendilerinden önceki devletlerden alm olmakla beraber, daha düzenli bir hale getirmilerdir1. Osmanllar da bu mali ve idari düzeni kullanarak önemli bir atlm yapmlardr. Osmanl Devleti’nde temel idari birim kazadr. Bu birimin banda kad bulunmaktadr. Kadnn görev yapt her kaza müstakil bir mahkemedir. Sancakta veya vilayette bal bulunduu bir makam yoktur2. Kad, dorudan merkezle muhatap, mahalli otoriteden bamsz çok geni yetkileri bulunan kiidir3. Kaza kadlar “kaza dairesi” içinde, kaynan er’i ve örfi hukuktan alarak, padiah adna yarg gücünü kazada uygulam ve her türlü vesikayla, karara balanan konular kad sicili olarak adlandrlan defterlere kaydetmilerdir4. Tereke listeleri, er’iyye sicilleri içindeki en büyük alt belge gruplarndan biridir. Tereke veya bir baka ifadeyle terike; ölen bir insann gerisinde brakt eylerdir. Muhallefât ve metrukât sözcüklerinin de terekeyle eanlaml olarak kullanld görülmektedir5. Bu listeler çou zaman kad sicillerinde dank halde yer almaktadr. Yalnz stanbul, Bursa, Edirne gibi büyük ehirlerde ayr defterler eklinde de düzenlenmilerdir6. Terekeler biçim yönünden tekdüzedir. lk bata ölenin ismi, varsa unvan, sakin olduu mahalle veya köy, evli ise ei (veya eleri), çocuklar ve dier mirasçlarnn isimlerinin belirtildii ksa bir giri vardr. Bu kimlik bilgileri geç dönem belgelerinde kiinin yapt i gibi ekleme bilgilerle biraz daha ayrntlandrlmtr. Sonrasnda ölen kiinin kalan her türlü mal ve alacaklarnn madde madde yazld ve altlarna fiyatlarnn biçildii liste kaleme alnr. En sonda kadlk makamnn yapt paylatrma hizmetinin karl olarak “resm-i ksmet” gibi vergiler ve “cenaze ve defin” gibi masraflar belirtilip kiinin toplam servetinden düülerek kalan miktar mirasçlara bölütürülürdü. Bazen vefat eden kimsenin borçlar olduunda veya malnn belli bir ksmnn hayr ileri gibi iler için ayrlmasn istediinde bu meblalar da toplam servetten çkarlarak bölüüm öylece yazlrd7. Terekeler eya ve maddelerin alt alta sralanmasndan ibaret gibi görünse de, ölen kiinin medeni haline, aile yapsna, yaam standartlarna, tasarrufunda bu1 2
3
4
5
6
7
W. Barthold,“ lhanllar Devrinde Malî Vaziyet”, Türk Hukuk ve ktisat Tarihi Mecmuas, C.1 stanbul 1931 s. 142, 143. Vehbi GÜNAY, “Balkanlara Ait Siciller ve Karaferye Kazas er’iyye Sicilleri Katalou”, Türk Dünyas ncelemeleri Dergisi, S. II, , zmir 1997, s. 103– 113. M.Feridun Emecen, Osmanllarda Devlet, Toplum ve Mahkeme , 18. Yüyl Kad Sicilleri Inda Eyüp’te Sosyal Yaam,( Editör: Tülay Artan), Tarih Vakf Yaynlar, stanbul 1998, s.76. Vehbi GÜNAY, “Balkan ehir Tarihleri Kayna Olarak er’iyye Sicillerinin Envanter ve Kataloglarnn Tespiti Hakknda”, Tarih ncelemeleri Dergisi, C. XVIII, S. 2: 71- 82, Ankara 2003, s. 71–72 Ali hsan Karata, “Tereke Kaytlarna Göre XVI. Yüzylda Bursa’da nsan-Kitap likisi”, Uluda Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, , C. 8, S. 8, Bursa 1998, s. 1–2. Bu konuda örnek olarak bkz. Ömer Lütfi Barkan, “Edirne Askeri Kassamna Ait Tereke Defterleri (1545–1659)”, Belgeler, C.III, T.T.K. Ankara, (1966), s.1-479. Mirasn mirasçlara nasl datlaca ile ilgili hususlar hakknda bkz: Ali Himmet Berki, slâm Hukukunda Ferâiz ve ntikal , Diyanet sleri Bakanl Yaynlar, stanbul 1954.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 27
lunan her türlü giyim ve ev eyasna, özel uralar ile ev, ba, bahçe ve çiftlik gibi gayrimenkul mallar ve bunlarn tespit edilmi deerlerine dair verdii bilgilerle maddi kültürün önemli bir kaynan oluturmaktadr. Yine bu defterler deiik zamanlarda ve bölgelerde servetin çeitleri ve dalm, insan hayatndaki konforun seviyesi, türlü üretim ve ticaret mallarnn belirlenmesi bakmndan önem arz etmektedir8. Ayrca terekelerin yerleim yerinin zengin ve fakir mahallelerini, kiilerin ölüm sebeplerini, ehrin ticari ve snai faaliyetlerini örenebilmek açsndan da önemli bilgiler verebilecei de görülmektedir9. Vefat edenlerin miraslarnn taksimi kad’nn vazifeleri arasndadr. Kad, birinin bu husustaki istei üzerine zaten yetkileri dâhilinde olan yetim ve gaiplerin hakkn korumak, ölenin vasiyetlerinin yerine getirilip getirilmediini kontrol etmek, mirasçlarn menfaatlerini temin etmek, bunun haricinde ölen kii devlet hizmetinde çalan bir kii ise hazinenin menfaatlerini korumakla görevli idi. Bu gibi durumlarda kadnn bu konuda ihtisaslam memuru olan kassamn huzurunda miras mallar tek tek saylrd. Yetkili bilirkiiler tarafndan deerleri belirlenerek “muhallefat” listeleri oluturulurdu10. Konu açsndan tereke kaytlaryla ilgili belirtilmesi gereken bir baka nokta da terekelerin kadla intikali meselesidir. Çünkü belgelere yansyan terekeler, doaldr ki o yerdeki tüm terekelerin veya ölümlerin ancak bir ksmn, hatta küçük bir ksmn, göstermektedir. Genel olarak terekelerin kadla intikal etmesi için u üç arttan birinin olmas gerekirdi: 1- Mirasç taraflar arasnda herhangi bir anlamazln vuku bulmas. 2- Varisler arasnda küçük (bulu çana ermemi) çocuk veya çocuklarn olmas. 3- Ölen kiinin varisinin olmamas –ki bu durumda kiinin mal varl devlet hesabna geçerdi- veya kiinin ölmese de uzun süredir ortalarda görünmemesi yani kaybolmas. Bunlarn yannda devlet hizmetinde çalan ve “askerî” olarak nitelendirilebilecek kiilerin miraslarnn taksiminde de devlet haliyle olaya müdahil olmaktayd. Bunlar dnda kadln miras taksimine karmas uygun deildi11.
8
9 10 11
Ayrntl bilgi için bkz: L. Fekete, “XVI. Yüzylda Taral Bir Türk Efendisinin Evi”, (Çev. Sadrettin Karatay), Belleten, XXIX/115-116, Ankara 1965, s. 615-638; Ömer Lütfi Barkan, Ayn makale, Belgeler, III/5–6, s. 1–479; Yavuz Cezar, “Bir Âyann Muhallefat Havza ve Köprü Kazalar Âyan Kör smailolu Hüseyin (Müsadere Olay ve Terekenin ncelenmesi)”, Belleten,C. 41,Ankara 1977, s. 41-178; Bahaeddin Yediyldz, “Samsun Halknn Kulland Eyalar Üzerinde Bir Tahlil Denemesi”, II. Milletleraras Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Kültür ve Turizm Bakanl Yaynlar, Ankara 1983, s.271–284; Hüseyin Özdeer, 1463-1640 Yllar Bursa ehri Tereke Defterleri, stanbul 1988; Musa Çadrc,“ Hüseyin Avni Paa’nn Terekesi”, Belgeler, XI/15, Ankara 1986, s. 145– 164; Ö. Demirel-A. Gürbüz-M. Tu,“ Osmanl Anadolu Ailesinde Ev, Eya ve Giyim Kuam (XVI-XIX. Yüzyllar)”, Sosyo-Kültürel Deime Sürecinde Türk Ailesi II, Ankara 1992, s. 704-755; Halil nalck, “Osmanl Sosyal ve Ekonomik Tarihiyle lgili Belgeler: Bursa Kad Sicillerinden Seçmeler: III, Köy Sicil Terekeleri”, Belgeler, XV/19, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1993, s. 23-167; Bayram Ürekli-Alpay Bizbirlik, “Karaman Valisi Çelik Mehmed Paa’nn Terekesi”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Aratrmalar Dergisi, S.1, Konya 1994, s. 175-220; Said Öztürk, “Askeri Kassama Ait Onyedinci Asr stanbul Tereke Defterleri”, OSAV, stanbul 1995; Said Öztürk, “Tereke Defterlerine Göre XVII. Asrda stanbul’da Aile Nüfusu, Servet Yaps ve Dalm”, stanbul Aratrmalar, S.3, stanbul 1997, s.21–57; Tülay Artan, “Terekelerin Inda 18. Yüzyl Ortalarnda Eyüp’te Yasam Tarz ve Standartlarna Bir Bak Orta Halliliin Aynas”, 18. Yüzyl Kad Sicilleri Inda Eyüp’te Sosyal Yaam, Tarih Vakf Yaynlar, stanbul 1998, s. 49–64 . Colet Establett- Jean Paul Pascual, Familles el Fortunes a Damas 450 Foyers Damacians Eli J 700. Damas 1994. Ömer Lütfi Barkan, ayn makale, s. 2. lker Er, “Balkesirli Tereke Sahipleri Hakknda Sosyo-Kültürel Açdan Baz Deerlendirmeler(1670–1700)”, Balkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. 12, S. 21, Balkesir Haziran 2009, s.368–376, 371.
28 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Manisa, Osmanl Devleti’nin önemli idari birimlerinden biri olan Saruhan sancann merkezi olmas, geçmiinde oldukça önemli bir beyliin merkezi olmas, önemli bir liman kentine olan yaknl gibi sebeplerden ötürü ekonomik verileri merak edilebilecek Osmanl ehirlerinden biridir. Manisa’da yaam kiilerin gerilerinde ne gibi eyler brakt ehrin ekonomik pozisyonu açsndan oldukça önemli olup, bu eyalarn Manisa ailesinin ekonomik durumu hakknda önemli veriler sunaca açktr. TEREKELERN STATSTKSEL DEERLENDRMES Manisa kazasna ait 129 numaral 1075–10767 1664–1665 tarihli er’iyye sicili içinde yer alan tereke kaytlar istatistiksel olarak u ekilde deerlendirilebilir: ncelenen defterde toplam 59 tereke12 örnei olup bunlardan 13’ü kadn 46’s ise erkeklere aittir. Bütün terekelerin maddi deerleri toplandnda 528668 akçeye denk gelmektedir. 59 tereke örnei içerisinde dokuz kii varissiz ölmütür ve bu kiilerin mallar beytü’l mala alkonulmutur. Varissiz ölen dokuz kiiden13 sadece üçünde terekelerin deerleri ve eya listesi verilmi, bu mallarn toplam deeri 3726 akçe olarak kaydedilmitir. Geri kalan alt kiiden hiçbirinin mallar ya da geride braktklar servetlerin miktar verilmemi, terekenin beytü’l mala alkonulduu belirtilmitir. Direkt belirlenen bu miktarlar dnda tereke sahiplerinin bakalarndan toplam 17985 akçe alaca olduu, 59 terekeden farkl isimler altnda 123200 akçe vergi alnd, beytü’l mala kalanlar dnda pek çok kere mirasn varisler arasnda nasl bölütürüldüünün de yazlmad görülmektedir. Varislerin yazld 14 tereke toplam 51 kiiyi etkilemi ve bu 51 kiiye toplam 153955 akçe miras taksim edilmitir. Bu verilere dayanarak basit bir hesaplama ile o zamanki Manisa ailesinin ortalama 4.6 kiiye tekabül ettii görülür ki, bu da dier aratrmalardaki deerlerle paralellik gösteren bir durumdur14. Terekelerde eya çeitlilii ve toplama yansmas aadaki gibidir: Tablo 1: Terekeden çkan mallarn çeit ve deerlerine göre dalm Tür Giyim Eyas Gda Maddesi Ev Eyalar Aletler Hayvanlar Lüks Eya Silah Nakid Gayr-I Menkul Dier Toplam
12 13 14
Çeit 171 21 159 54 19 11 5 3 5 7 455
Çeit % 37,6 4,6 35 11,8 4,2 2,4 1,1 0,7 1,1 1,5 100
Mebla 77207 18465 51124 8941 84476 4190 4730 27880 240020 11485 528668
Mebla% 14,6 3,4 9,7 1,7 16 0,8 0,9 5,3 45,4 2,2 100
M..S 129, s. 25-36,38-49, 51-56, 72, 83, 91-93, 95, 105. M..S 129, s. 35, 36, 39, 46, 52, 56, 72, 83, 105. Feridun Emecen, XVI.Yüzylda Manisa Kazas, Ankara 1989,s.5; ayn yerde XIX. Yüzyl Aydn Vilayeti deerleri için 4.65 rakam verilmektedir.Hanenin kaç kiiye tekabül ettii hakknda bkz; M.A.Cook, Population Pressure in Rural Anatolia 1450-1600, London 1972,s.85,90,98;Ömer Lütfi Barkan, “Tarihi Demografi Aratrmalar ve Osmanl Tarihi”, Türkiyat Mecmuas,S.X, stanbul 1953, s.12; Nejat Göyünç, “Hane Deyimi Hakknda”, TD,stanbul 1979, s.331-348; Mehmet Öz, “Tahrir Defterlerindeki Saysal Veriler, Osmanl Devletinde Bilgi ve statistik, (Ed. Halil nalck, evket Pamuk)”, Devlet statistik Enstitüsü, Ankara 2000, s.17-32.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 29
Yukarda görüldüü gibi ürünlerdeki çeitlilik açsndan çok zengin olan giyim ve ev eyalar deer olarak ele alndnda, çeit açsndan kendilerinden çok aada olan hayvan ve gayr- menkullerden düük kalmaktadr. Manisa’da ki gayrimenkuller çok fazla çeitlilik göstermese de deer açsndan en geni dilime sahiptir. Yukardaki tabloyu fiyat ve çeide göre grafikte gösterildiinde öyle bir durumla karlalr: MALLARIN ÇETLERNE GÖRE DAILIM GRAF 40 35 30 25 20 15 10 5 0
37,6
35
11,8 4,6
1
2
4,2 3
4
5
2,4
1,1
0,7
1,1
1,5
6
7
8
9
10
(1: Giyim Eyas, 2: Gda Maddesi, 3: Ev Eyas, 4: Aletleri, 5: Hayvanlar, 6: Lüks Eyalar, 7: Silahlar, 8: Nakid Paralar, 9: Gayrimenkuller, 10: Dier). MALLARIN DEERLERNE GÖRE DAILIM GRAF 45,4
50 40 30 20
16
14,6
10
9,7 3,4
1,7
0,8
0,9
6
7
5,3
2,2
0 1
2
3
4
5
8
9
10
(1: Giyim Eyas, 2: Gda Maddesi, 3: Ev Eyas, 4: Aletleri, 5: Hayvanlar, 6: Lüks Eyalar, 7: Silahlar, 8: Nakid Paralar, 9: Gayrimenkuller, 10: Dier).
Grafik 1’de bir ve üçüncü srada yer alan giyim ve ev eyalar kendilerine en yakn yüzdeye sahip i aletlerinden yaklak %25 daha fazla çeitlilik göstermektedir. Buna karlk mallarn deere göre dalm grafiinde ise, gayrimenkuller çok büyük farkla en deerli dilimde yer almakta, ikinci deer diliminde yer alan hayvanlar ile deerlerin toplam açsndan %29,4 fark göze çarpmaktadr.Her iki grup dier 8 grubun toplamndan daha çok ( % 61,4 ‘e karn % 38.6 ) ekonomik deere sahiplerdir. 1-GYM EYALARI ncelenen defterde adet olarak en fazla yeri tutan giyim eyalar kymet olarak ele alndnda ayn sonucu vermemektedir. Lüks olarak kabul edilebilecek baz giysiler dnda genelde çok büyük kymet arz etmedikleri görülmektedir. Tablo 2 incelendii takdirde, kymetçe en yüksek olanlarn çou kiide bulunmayan atlas
30 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
sancakl ferace, yeil ferace, gümü dümeli mai atlas kaftan, tafta kuak gibi ürünler olduu görülmektedir. Kymetsiz olarak nitelendirebileceimiz giyim eyalar ise genel olarak köhne (eski) ya da müstamel (kullanlm) olarak adlandrlan ürünler olmutur. Örnein yelein normal fiyat 500 akçe iken köhne yelek 300 akçe, müstamel yelek ise 200 akçe olarak kaydedilmitir ki, bu fiyatlar oldukça yüksek saylabilir. Benzer çalmalara bakldnda bu gibi fiyatlara benzerlik gösteren kymet takdirleri ortaya çkmaktadr. Örnein komu kent olan Balkesir’de mavi çuka yelein deeri 400 akçe ve yine dier köhne mavi çuka yelein ise 700 akçe olarak tespit edildii görülmektedir15.Bunlar dnda tablo 2 incelendiinde, tereke sahiplerinin elinde lüks saylabilecek giyim eyalarnn çok fazla olmad görülmektedir. Tablo:2
15
Eya ad Köhne yeil kürdiye Köhne mai kürdiye Köhne sark Köhne kaftan Londra mai serhatti Harc- makrame Fes Neft-i köhne kaftan Petemal Köhne krmz ihram Kale buraml makrame Köhne makrame Beyaz kaftan Köhne mai kaftan Atlas sancakl eskarlet ferace Bezzezan Köhne yeil yelek Kösele Müstamel mai atlas kaftan Müstamel sar kutni kaftan Alaca darayi kaftan Alaca Penbe bezi Hegbe Alaca zira Bez zira
Adet 3 1 5 2 3 27 3 1 3 1 1 2 1 1 1 3 2 1 2 1 27 2 (top) 6 9 -
Kymet 650 50 135 50 1900 2101 40 120 20 100 150 35 100 50 1500 600 700 50 800 200 150 2940 60 170 400 3,5
Müstamel al darayi zbun Müstamel al darayi çintiyan Müstamel nakl don
1 2 2
100 160 100
Müstamel gömlek Müstamel gök uçgur Müstamel mai serhatti
1 1 1
100 50 200
Müstamel mai yelek Müstamel beyaz kaftan Müstamel al kemha kaftan Müstamel sark
1 2 1 3
200 230 250 250
Eya ad Makrame abdest Babuç Zbun Arakyye boasi Uçgur Mai kurak Önü sim kuak Köhne futa Nakka körüklü ferace Yeil serhatti Yeil kaftan Kavuk maa kuak Keten bezi Siyah futa Temur kuak alvar Badadi kaftan Çenberlik Alaca serhatti Menkul sark Basma donluk Nim sark Krmz ve al çenberlik Mor çenberlik Yeil ferace Köhne yeil körüklü kürdiye maa kavuk ve sark Köhne keçe Köhne save kaftan Krmz cam düme zenne kaftan Kurak maa makrame Köhne krmz keçe Gümü dümeli mai atlas kaftan Velense al tiftik Mai kürdiye Mai dolama
Adet 1 2 8 1 1 1 2 2 1 1 1 1 28 1 1 2 2 1 2 1 6 1 2 1 2 1
Kymet 120 200 670 25 800 1000 60 30 3640 200 30 100 340 100 300 200 950 150 200 30 3000 500
1 1 1
200 25 500
1 1 1
300 100 1500
1 1 2 1
60 10 1300 500
lker ER- Serdar Genç, “17. Yüzyln Sonlarnda Balkesir’de Giyim Kuam”, Balkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. XI, S. 19, Balkesir 2008, s. 109.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 31
Köhne zbun Müstamel yekta Sim civan ka kuak Ön kuak Londra yeil ferace Don Hamam gömlei makrame ve futa Arakye Keçe Hare mai kaftan Kavuk al Gömlek Aba tulumu Sark maa kavuk Köhne kürdiye Kösele parças Sahtiyan Mes Entari Kabare Beyaz zbun Sim kuak Sark Krmz kuak Çizme Sim kuak niza’ Sim niza’ ba Sim düme Kuzu kürk Alaca kaftan Beyaz arakyye boasi Makrame abdest Babuç Zbun Arakyye boasi Uçgur Mai kurak Önü sim kuak Köhne futa Nakka körüklü ferace Yeil serhatti Yeil kaftan Kavuk maa kuak Keten bezi Siyah futa Temur kuak alvar Köhne çagir Çenberlik Alaca serhatti Menkul sark Basma donluk Nim sark Krmz ve al çenberlik Mor çenberlik Köhne kapama Köhne yeil körüklü kürdiye maa kavuk ve sark Köhne keçe
7 1 1 1 1 13 1
150 1200 200 500 360 100
Terlik Frenk krmz babuç Siyah çizme Penbe bezi don Köhne dmki kaftan Köhne alvar Köhne yelek
9 1 2 1 1 2 1
40 150 40 30 70 300
5 3 1 4 2 15 1 3 3 1 2 14 1 1 2 2 5 1 1 1 1 9 4 3 6 1 2 8 1 1 1 2 2 1 1 1 1 28 1 1 2 1 1 2 1 6 1 2 1 1 1
340 20 500 110 35 740 100 530 650 30 50 295 60 100 30 3500 650 5 90 500 150 100 430 300 120 200 670 25 800 1000 60 30 3640 200 30 100 80 100 300 200 950 150 200 30 20 500
Kurak- kaftan Kurak üst Köhne alaca kaftan Alaca don Futa maa makrame Kemha kaftan Ön kuak srma kollu Tafta kuak Sar kemha entari Al kemha kaftan Kutni kaftan köhne Köhne valense Kurak Telli hare Çagir diz maa fes Kök boasi zira Boz aynal zira Münevve diz çagir Köhne çagir Köhne beyaz yekta Siyah halebi kaftan Gök dimi Köhne kapama ebden Beyaz celali Yomak ebden Beyaz celali Yomak Siyah celali Yekta köhne Hamam esbab Köhne aba çagir Diz çagir Yekta beyaz Krmz boasi yekta Cedid zülte Gelibolu boasi Derhiz boasi Çengari boasi Boasi serhatti Beyaz boasi Krmz Diyarbekir boasi Sar boasi Mai boasi narihesi Köhne alaca yekta Kebir …. boasi Çagir Serhatti Köhne kurak Yeil yelek
1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 9 1 1 8 9 1 1 4 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 2 1 1 2 1 17 1 1 1 15 8 4 1 3 1 1 2 1 3 1
100 150 60 20 30 2000 250 1000 100 50 785 50 100 120 63 150 80 180 120 50 20 10 150 8 10 150 8 40 80 50 60 40 100 54 300 200 100 2000 960 1000 100 80 50 150 70 100 305 500
1
200
Köhne krmz çintiyan
1
60
32 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Köhne save kaftan Krmz cam düme zenne kaftan Kurak maa makrame Köhne krmz keçe Gümü dümeli mai atlas kaftan Velense al tiftik Mai kürdiye Mai dolama Terlik Frenk krmz babuç
1 1
25 500
Zbun alaca Boasi zbun
1 1
50 50
1 1 1
300 100 1500
Entari zbun Darayi kaftan Bez kuak
1 1 1
40
1 1 2 1 9 1
60 10 1300 500 40 -
Münakka makrame Babuç müstamel Kürdiye Mukaddem sark Boasi Köhne dmki kaftan
3 1 1 45 1
450 20 100 900 2,5 30
Siyah çizme Penbe bezi don Köhne alvar Köhne yelek Kurak- kaftan Kurak üst Köhne alaca kaftan Alaca don Futa maa makrame Kemha kaftan Köhne beyaz yekta Siyah halebi kaftan
2 1 2 1 1 1 1 1 1 1 4 1
150 40 70 300 100 150 60 20 30 180 120
Ön kuak srma kollu Tafta kuak Sar kemha entari Al kemha kaftan Kutni kaftan köhne Köhne valense Kurak Telli hare Çagir diz maa fes Kök boasi zira Boz aynal zira Münevve diz çagir
1 1 1 1 1 1 9 1 1 8 9 1
2000 250 1000 100 50 785 50 100 120 63 150
Gök dimi
1
50
2-GIDA MADDELER Terekeler incelendiinde görülecei üzere gda maddelerinde de çok fazla çeitlilik yoktur. Bunun nedeni terekelerin çounlukla orta halli ve aasnda ekonomik güce sahip kiilere ait olmasdr. Tablo 3’e bakld taktirde görülecektir ki zaferan dnda bütün gda çeitleri hayat sürdürebilmek için temel saylan gdalardr. Aslnda bu durumda o dönemde en azndan tereke sahiplerinin sadece yaamn idame ettirecek besinleri ellerinde bulundurmakta olduunu söylemek pek de yanl olmayacaktr. Terekelerde çkan tüketim malzemelerinin bir ksm da aslnda insanlarca tüketilen malzemelerden ziyade, ziraati yaplmak için ayrlm tohumluk malzemeyi iaret etmektedir. Gda maddeleri ile ilgili tereke kaytlarnda kyye, ölçek, vukyye, müd gibi arlk birimleri kullanlmtr 16. Tablo: 3
16
Gda ad Beyaz sükker Mezru buday(ekilmi) Nohut Burçak Mezru arpa Bulgur
Adet 1 53(ölçek) 16(ölçek) 15,5(ölçek) 10 34(ölçek)
Kymet 300 2200 270 464 140 200
Gda ad Ziraat olunmu arpa Zaferan Aktar Tuz Gök zeytun Buday
Tarhana
2(ölçek)
-
Hatab (dakik, un)
Adet 30(ölçek) 12(kyye) 20(ölçek) 12(ölçek) 2 53(ölçek)35,5(müd)3(keyl) -
Kymet 1000 1200 300 128 80 2500–1750800 1200
Ölçüler hakknda detayl bilgi için bkz: Walter Hinz, slamda Ölçü Sistemleri,(Çev. Acar Sevim), Marmara Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Yaynlar, stanbul 1990.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 33
Akdar Alaf Ziraat olunmu buday
50(ölçek) 10(ölçek) 60(ölçek)
1050 300 3000
Koz Bekmez maa testi Arpa
3(vukyye) 3 45(ölçek)20(kyye)
50 400 725-400
3-EV EYALARI Ev eyalarnda dikkati çeken ey giyimde olduu gibi köhne ve müstamel olmasnn fiyatna etkisidir. Bunun yannda büyüklükleri de deeri konusunda etkili olmaya balamtr. ncelenen ev eyalar içinde en yüksek deere sahip olan maln 1000 akçe deerindeki “kebir kazgan”17 olduunu görüyoruz. “sagir kazganlar” ise ortalama 20 akçe, herhangi bir özellik verilmeden yazlan kazganlar ise 50–70 akçe aras fiyatlarla kaydedilmilerdir. Bir baka dikkat çeken nokta baz mallarn çok sayda olmasdr. ncelenen terekelerde çok fazla geçen mallar; sahan, tencere ve tas gibi eyler olup, bunlarn hiç birisi yüksek yaam standartlarna iaret etmemektedir. Tablo: 4 Eya ad Döek beledi blik ve tuz ve köhne makreme Tas Arun amdan Bakraç Tabe Tencere Demür sini Kaliçe-i cedid Sini Lengeri sahan Kebir tencere Köhne karar ve köhne çuval ve hebe Cul ve kebenek Köhne boça Boça Çareb Yemeni boça Harani Demür kupa Kazgan- kebir Yasdk Yorgan Hamam tas Sahan Döek Esbab Kilim Al tabe Tencere sagir Bçak Saman Alaca kilim müsta’’mel 17
M..S 129, s. 48 b.4.
Adet 12 -
Kymet 1530 50
Eya ad Müsta’mel seccade Köhne döek ma’a yasdk
Adet 1 1
Kymet 300 150
25 1 2 13 14 51 1 1 10 4 2 -
735 10 30 670 690 4810 300 800 1300 250 380 50
Kürde temürü Kürdiye maa topuz Divit Müstamel yorgan Tepsi ma’a ilistir Mein Köhne minder Kömür Köhne temür kupa Çkrk Penbe bezi zira Bakrac- cedid
1 1 1 2 1 2 1 1 1 2 1
30 100 30 150 100 30 100 25 22 100
1 3 9 19 1 3 1 1 44 30 2 75 33 1 22 4 10 10 1 4
100 45 130 940 30 580 50 1000 1950 2318 80 4490 4120 250 730 25 270 495 220 400
Köhne tas El ii yasdk i Odun Harar Divitlik Pirinç bçak plik ma’a çuval Al kilim pou Tabe ma’a bakraç sagir Sahan ve tas Tencere kay Sudan sahan Sahan niza Tencere niza Döek niza Yasdk niza Tepsi Yoz yastk Penbe bezi tora
2 4 2 2 1 1 1 1 1 3 2 2 2 15 1 3
70 40 150 240 200 28 200 100 100 70 210 160 200 160 660 -
34 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
El deirmeni Kahve ibrik Tezgâhta iblik Ibrk Çuval Kazgan Küp Alaca kilim Kalemi kilim Köhne kaliçe Yasdk klf Matara köhne
3 8 7 8 7 2 6 2 5 7 1
110 430 400 620 230 1300 45 550 300 230 215 25
Minder Bekmez tabesi Güüm listir ve avadan Leen ki sapl tabe Tabe ve tencere Köhne sandk Sahan ve tepsi Alaca kilim ve namazl Döek klf Pare keçe ma’a velense maa kilim Sahan ma’a tas ve tepsi amdan tabe ve maraba Münakka yorgan ba Münakka çareb Çömlek
6 5 8 2 7 1 1 1 1 2 3 1
300 700 850 50 390 60 50 50 200 120 250 150
1 1 1 1 2
100 100 50 300 6
Namazl Köhne çul Köhne yorgan Güüm sagir köhne Masa ve sahan Köhne tabe ve tencere Köhne tencere Kefkir ve keçe Sahan- yahni Suvedan sahan harrani Sair güüm Kahve ibrik ve amdan Havan Sini sagir Hamam leen sagir Köhne seccade Köhne yasdk
2 1 7 1 1 1 2 2 1 1 1 1 3 1 1 2 1
60 5 420 35 30 15 70 45 50 100 70 30 210 50 100 200 50
Sandk Kaliçe Kazgan sagir Krmz kilim Kese Saban hasr Kiseli enam Sünger Makrame Kilim ve minder Makat Sahan ma’a maraba amdan Buhurdan Gülebdan Seferi sahan Sahan sagir Kefkir sahan Bakraç ma’a kefkir ve keçe Kebap tabesi Alaca cedid kilim Tencere ma’a sahan Kebir sahan Tencere orta Tabe köhne sair Tepsi sagir köhne Beyaz kaliçe Maraba Bekmez testisi Hamam döemesi makreme Cemdan Beledi yorgan yüzü Beledi yasdk yüzü Basma beledi yasdk Basma çift Tas kebir ve sagir Tencere ma’a sahan sair Kürsü Sahan ayakl Köhne kilim Leen sagir Köhne çuval Tas sagir Köhne döek Köhne sahan Cedid kilim
9 4 5 1 1 2 2 30 1 1 1
340 330 1150 340 50 80 150
1 2 4 19 1 1 1 3 2 2 1 1
50 35 400 250 130 100 150 500 200 300 150 15
1 1 2 2 2
40 200 20 200
1 4 2 2 2 1 1 3 1 10 35 2 2 7 1 3
20 550 200 100 150 200 60 30 100 470 40 550 50 150
4- ALETLER Terekelerde kaytl bulunan i aletleri ehircilik tarihi açsndan oldukça önemli bilgiler verir. ehir hayatndaki meslek gruplar ve bu meslek gruplarnn ekonomik durumlar hakknda deerlendirmeler terekelerden yola çklarak yaplabilir. Terekelerde genellikle vefat eden kiinin mesleine dair net ifadeler bulunmasa da geride brakt i aletlerinden hangi ile megul olduu konusunda fikir yürü-
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 35
tülebilir. ncelenen terekeler içinden çkan davul18, zurna19 ve nsfyye20 bu konuda güzel bir örnek olacaktr. Ayn kiiye ait olan bu müzik aletleri kiinin müzikle uratn akla getirmekte, ayrca nsfyyenin gümü olmasndan dolay kymetinin 800 akçe olarak kaydedilmesi vefat eden kiinin ekonomik durumunun iyi olduuna iaret etmektedir. Terekelerde geçen demürcü alat21(500 akçe), nalbant alat22(800 akçe) gibi eyalar da meslek gruplarn belirlenmesini salayan mallar arasndadr. Bunlarn dnda ziraat aletlerinin younluu ölen kiilerden bazlarnn da geçimlerini çiftçilikle sürdürdüünü düündürmektedir. Tablo: 5 Alet ad Saban temür Çapa Demir ve lenger Terazü Trpan Urgan Satr Bel ma’a çapa ve balta ve bçak Deirmen ta Alat- çift Penbe çapas Temürlü araba Temür kantar Temürcü alat Çapa- kebir Alat- düzgah(dikici) Köhne kürek Cedid urgan Nacak Saban Tahta Taar Deirmenlik Eer Keser Tezgâh alat Boyunduruk
Adet 3 8 4 6 1 1 1
Kymet 150 235 40 250 130 15 40 65
Alet ad Destere Orak sagir Kiremit Bel Mermer Muta Tomak kalb Çapa ve trpan
Adet 1 1 1 21 1 1 2
Kymet 5 8 30 140 100 100 50 100
1 2 3 1 2 1 1 2 1 2 1 1 13 1 2 1 1 1
20 200 25 1200 500 28 500 100 20 50 190 50 150 10 950 50
Evlek Tekne Nalbant alat Kalp Körük Keser temürcüde Kantar Orak Sacayak Davul Zurna Raht sim nsfiye Tüfenk kua Acem çifti Kil hokkas Biz ve kurun Tezgâh Yarak
7 6 5 1 2 7 6 1 2 1 1 2 1 3 1 3
230 800 180 50 10 115 90 65 200 250 800 15 500 50 20 50 15
5-HAYVANLAR Terekelerde hayvanlarn deer olarak önemli bir yer tuttuu görülmektedir. Gayri menkul fiyatlarndan hemen sonra en büyük pay hayvanlara aittir. Bunda Osmanl Devleti’nin bir tarm toplumu olmasnn etkisi çok büyüktür. Çift hayvan olarak kullanlan büyük ba hayvanlarn deerlerinin ortalama 1000 ile 1100 akçe civarnda olduu görülmektedir. ncelenen terekelerde karlalalan “kovan”, Manisa’da arclk yapldn ortaya koymakta ve bir ksm insann bu faali-
18 19 20 21 22
M..S 129, s. 92 b.3. M..S 129, s. 92 b.3. M..S 129, s. 43 b.1. M..S 219, s. 52 b.2. M..S 219, s. 30 b.1.
36 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
yetten geçimini salayabileceini düündürmektedir. Terekelerde dierlerine göre saysal olarak daha nadir ve o zamann artlarnda tamaclkta çok önemli bir yere sahip olan devenin en pahal hayvan olduu görülmekte, deerleri ise 2000 ile 2500 akçe arasnda deimektedir. Tablo: 6 Hayvan ad Öküz çift Merkeb re’s Deve re’s Öküz re’s Kovan Öküz camus re’s Camus inek re’s Kara sr re’s Ksrak re’s Keçi re’s
Adet 2 14 1 7 54 1 1 11 1 150
Kymet 1200 7900 2000 10800 2900 1500 1000 7700 700 21000
Hayvan ad Öküz çift kara sr Doru bargir Bargir re’s Torum ve deve re’s Ksrak maa tay Camus re’s Al bargir re’s Kovan nügi Katr re’s
Adet 4 1 1 4 1 1 1 1 7
Kymet 5500 1500 800 10500 1000 400 76 8000
6-LÜKS EYALAR ncelenen terekelerde lüks eya kategorisinde deerlendirilebilecek eya says oldukça azdr. Bu kategoride ki en ilginç örnein köleler olduu görülmektedir. ki köle kaydedildii görülen terekelerde, fiyatlarna dair bilgi verilmemesi, bu konuda yorum yaplmasn zorlatrmaktadr. Ancak en azndan bu tereke sahibinin köle edinebilecek kadar varlkl olduu ve dierlerinden daha iyi bir yaant standartna sahip olduu söylenebilir. Tablo: 7 Eya Ad Sim sahan Altun küpe çift Altun firuze tal börk Sim kaliçe Sim varsak Sim beyaz boasi
Adet 2 1 1 1 1 -
Kymet 400 300 50 1500 500 -
Eya Ad Gümü Köle Sim saç ba Sim hançer Sim bçak
Adet 2 1 1 1
Kymet 100 140 1200
7-SLAHLAR Günlük hayatn ana gereklerinden olmamas, daha çok temel ihtiyaçlarn karlamay düünen ekonomik gücü oldukça snrl ailelerin bütçelerinin pozisyonlarna göre silahn fiyat itibariyle oldukça lüks saylmas gibi sebeplerden ötürü Manisa’da ailelerin silah sahibi olmaya çalmad, daha çok sade yaantlarn sürdürebilecekleri malzemeler üzerine younlatklar söylenebilir. Tablo: 8 Silah Ad Tüfenk Silah Kara klç
Adet 3 1 1
Kymet 1200 2830 200
Silah Ad Çakmakl tüfenk Sim balta
Adet 2 1
Kymet 350 150
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 37
8-PARALAR imdiye kadar yaplan tahlilleri adeta dorular nitelikte tereke listelerinin bir çounda nakit para kaydedilmemi olduu, bunun da Manisa ailesinin ekonomik artlarnn anlalmas açsndan önemli bir veri oluturduu aikardr. 59 terekenin incelenmesi sonucu sadece 27885 akçe nakit parann kaytlara geçirilmi olduu, bu durumun dier verilere paralellik arz ettii görülmektedir. 9-GAYRMENKULLER ncelenen dönem içerisindeki gayrimenkullerin fiyatlar, Manisa’nn zengin ve fakir mahallelerini tespit etmek, sosyo-ekonomik yaanty tahlil etmek, aileler aras maddi farkllklar belirleyebilmek açsndan oldukça önemlidir. Haneler dnda balar gibi ehir ahalisinin ekonomik dayanaklarndan birini oluturan tarm alanlarn ve deerlerini görmemiz ekonomik yaanty anlayabilmek açsndan oldukça yararldr. Mahallelere göre ev fiyatlarna baklacak olursa, en deerli evlerin Çapraslar- Kebir, Hüsrevaa ve mat mahallelerinde olduu görülmektedir. Tabiidir ki sadece bu bilgiler mahallelerin ekonomik durumlar hakknda bir tespitte bulunmak için yeterli olmayacaktr. Fakat incelenen terekeler içinden en yüksek mal varlna sahip kiilerin de bu mahallelerden çkm olmas dikkate alnmaldr. mat Mahallesi’nden Merhum el-hac Receb b. Abdullah23 45920 akçelik serveti ile, kaytlardan çkarlan en iyi ekonomik duruma sahip ikinci kiidir. En yüksek servete sahip kii ise Hüsrevaa Mahallesi’nden 52000 akçelik serveti ile Merhum Süleyman b. el-hac brahim’dir24. Ekonomik durumlar iyi olmayan mahallelerin tespiti verilerden bazlarnn bir genellemeye varlmasn güçletirmesine ramen, terekelerde en az mal sahibi olan kiilerden Dere Mahallesi’nde kaytl Debba Hüseyin’in25 1100 akçelik servetine paralel olarak, Tablo 11 incelendiinde en düük deerde evlerden birinin de ayn mahallede olmas, bu duruma paralel olarak ev deerlerinin düük olduu Dilikar, Dere ve Bölücek-i Atik mahallelerindeki tereke sahiplerinin mal varlklarnn 5000 akçeyi geçmemesi, gibi veriler mahallelerin ekonomik durumlarn aa yukar yanstmaktadr. Mahalleler ve ev fiyatlar hakknda terekelerdeki bu rakamlarn incelenmesi srasnda ev deerleri düük olan mahallelerin büyük çounlukla ova ksmnda yer alan ve nispeten yeni olumu mahalleler, ev fiyatlarnn daha yüksek olduu mahallelerin ise daha eski ve kaleye yakn olan mahalleler olduu görülmektedir26. Tablo: 10 Kymet-Adet Ev
23 24 25 26
Mahalle Saz mahalle
Hrdavat
Ba Kta
Harabe Ba Kta Dönüm
Dier Emlaklar
M..S 129 , s.39 b.2. M..S 129 , s.43 b.1. M..S 129, s.46, b.2. Mahallelerin konumu hakknda bkz. Emecen, XVI. Asrda Manisa Kazas, Ekler Harita 1; Mehmet Karakuyu, Manisa ehrinde Mahallelerin Tarihsel Geliimi, Uluslar Aras nsan Bilimleri Dergisi,(E. Dergi),C.4, S.2, ISSN:1303-5134, s.7,9,10.
38 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
3000-1 8000-1 2500-1 2000-1 ???-1 5000-1
Bölücek-i Atik Sakalar Sakalar Alaybeyi Cami-i Kebir Serabat Çapraslar- Kebir -
200 200
2500-1
Bekta- Kebir
4000-1
Aliaa
2500-1 4000-1 2000-1
Dere Arapalan Bekta- Kebir
100-1 500
4000-1 4000-1
Derviaa Ebekuyusu Çiftlikveli
100
Yarhasanlar -
150
Serikler karyesi Babakuyusu Akmescit mat Alaybeyi Bab- am
120 600
4000-1 300-1
4000-1 4000-1 25000-1
30000–2 3500–1 5000–1 5000–1 3000–1 5000–1 3500–1
Bag Ktaa der Karye Dömelek 1000-1kta Dükkan Der Çaru- Palani-1----6000 Bag Ktaa Der Kurb- Kad Kapusu 900-1 Kta
2000
500-1 Kta 1500-1kta Dönüm 2000-1kta
1.5
1000-1kta Dönüm
1
Menzilde Hisse --- 3000
2500-1 Kta 1.5 Dönüm
120 100-6 2000 / 500 Kiraz Baçesi der Nif 1 Bag der Karacaahmed Dönüm
Hüsrevaa Dere Hüsrevaa Alaybeyi safakih Dere Alaybeyi Hüsrevaa mat el-hac Yahya Nasrl
Kurb- 1000- 1
2300–2 Kta 1 Dönüm 1300-2kta
380
1000-1kta Ahr 1 --- 3000 1600-1kta
7000–1 3000–1
Alaybeyi vazpaa Derviaa
100
14000–1
Çapraslar- Kebir
200
5000–1 2000–1 3000–1
Yarhasanlar Dilikar Hakibaba -
400 450
Ziraat Olunmu Pembe 8 Dönüm 500
300–1
1000–1 1dönüm 3000-1kta
Kta
Bag Kta der Harab Dölek 1000 Ziraat Olunmu Pembe 3 Dönüm 200
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 39
Serabat Davutfakih Davutfakih Davutfakih Hakibaba Hakibaba Hakibaba -
2000–1
4000 8600 4000–1
3000–30 Dönüm 1000-Dönüm .5 300 10000–5 Dönüm
10-DER Bu balk altndaki deerlendirdiimiz eyalarn toplam deeri 11635 akçe olup toplam deerde %2,2’lik bir dilim igal etmektedir. Tablo: 9 Ad Mihr- musbet Kulb- müsavi irke Kelam- izzet
Adet 1 1
Kymet 8000 100 50 400
Ad Koza Koza vukiyye Çivid vukiyye Ecar- zeytun
Adet 16 137 1 1
Kymet 285 2300 350 150
SONUÇ ncelenen defterdeki terekeler gözden geçirildiinde toplam 528668 akçe deerinde kayt yapld görülmektedir. Tereke sahiplerini says 59 kii olduu göz önünde bulundurulduunda kii ba ortalama 9000 akçelik bir servet dalm söz konusudur. Bu durumda 9000 akçenin, orta hallilii ifade eden bir deer olarak alnmas yanl olmayacaktr. Tereke sahiplerinin servetleri Manisa ehrinin ekonomik durumunu ortaya çkarmak amac ile incelenecek olursa öyle bir dalmla karlalr: Grafik: 3 45
38,5
40 35 30 25 20
21,1 17,3 13,5
15
9,6
10 5 0 ZENGN
ORTANIN USTU
ORTA
ORTANIN ALTI
Tablo: 10 SERVET ARALII 15000+ 10000–15000 7000–10000
K SAYISI 9 7 5
YÜZDES 17,3 13,5 9,6
7000–3000
20
38,5
3000–
11
21,1
FAKR
40 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Görüldüü gibi 7000–3000 akçe aras servete sahip olanlar yani orta halliliin alt ile ifade edilen grup oldukça büyük bir dilime sahiptir. ncelenen terekelerde orta halliliin alt ve fakir kiilerin toplam, tüm toplamn %59,6’sn oluturmaktadr. Terekelerin büyük çounluunun geride braktklar mal tutar toplamnn aslnda tablo 3’ te verilen baz temel ihtiyaç malzemelerinden dahi alamad ya da çok az alabildii küçük bir hesapla ortaya çkmaktadr.Bu da Manisa’da en azndan %21.1 lik bir kesimin oldukça zor artlarda yaam sürdüünü söylemek açsndan delillerden biri kabul edilebilir.Bu dönemde Manisa halknn bu ksm sade ve gösteriten uzak giyinmekte, büyük çounluu kt kanat geçinmekte, mutfaklarnda günlük tüketimleri dnda fazladan malzemeleri bulunmamakta, ev eyalarnda ise lükse kaçan hiçbir eyaya rastlanmamakta idi. Zengin olarak kabul edilebilecek kiilerde ise farkl bir durum söz konusudur. Bu kiilerin servetleri her ne kadar “15000 akçe ve üzeri” olarak deerlendirilmi olsa da, zengin kiiler arasndaki servet farkllklar da dikkat çekmektedir. Zengin kiiler içinde 16475 akçelik serveti bulunan bir kii yer alrken bunun yannda 52000 akçelik serveti bulunan bir kiide bulunmaktadr. Bu kiilerin says az olmasna ramen tereke kaytlarndan görülebilecei gibi hayat standartlar dierlerine göre gelimi, eya çeitlilii daha zengin, evleri daha iyi muhitte ve daha çok deere sahip idi.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 41
KAYNAKÇA -Manisa er’iyye Sicilleri 129 Numaral Defter. -Artan,Tülay, “Terekelerin Inda 18. Yüzyl Ortalarnda Eyüp’te Yasam Tarz ve Standartlarna Bir Bak Orta Halliliin Aynas”, 18. Yüzyl Kad Sicilleri Inda Eyüp’te Sosyal Yaam, Tarih Vakf Yaynlar, stanbul 1998, s. 49–64. -Barkan, Ömer, Lütfi, “Edirne Askeri Kasamsna Ait Tereke Defterleri (1545–1659)”, Belgeler, C.III, T.T.K. Ankara 1966, s.1-479 . -Ayn Yazar, “Tarihi Demografi Aratrmalar ve Osmanl Tarihi”, Türkiyat Mecmuas,S.X, stanbul 1953, s.1-26. -Barthold, W., “lhanllar Devrinde Malî Vaziyet”, Türk Hukuk ve ktisat Tarihi Mecmuas, C.1 stanbul 1931. -Berki, Ali Himmet, slâm Hukukunda Ferâiz ve ntikal , Diyanet leri Bakanl Yay. , stanbul 1954. -Cezar, Yavuz, “Bir Âyann Muhallefat Havza ve Köprü Kazalar Âyan Kör smailolu Hüseyin (Müsadere Olay ve Terekenin ncelenmesi)”, Belleten,C. 41,Ankara 1977, s. 41-178. -Cook, M.A., Population Pressure in Rural Anatolia 1450-1600, London 1972. -Çadrc ,Musa, “Hüseyin Avni Paa’nn Terekesi”, Belgeler, XI/15, Ankara 1986, s. 145–164. -Demirel, Ö. - Gürbüz, A. - Tu, M., “Osmanl Anadolu Ailesinde Ev, Eya ve Giyim Kuam (XVI-XIX. Yüzyllar)”, Sosyo-Kültürel Deime Sürecinde Türk Ailesi II, Ankara: 1992, s. 704755. -Emecen, M. Feridun, , XVI. Yüzylda Manisa Kazas, Ankara 1989 -Ayn Yazar, “Osmanllarda Devlet, Toplum ve Mahkeme” , 18. Yüyl Kad Sicilleri Inda Eyüp’te Sosyal Yaam, (Editör: Tülay Artan), Tarih Vakf Yaynlar, stanbul 1998, s. 73–81.. -Er, lker - Genç, Serdar, “17. Yüzyln Sonlarnda Balkesir’de Giyim Kuam”, Balkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 11 Say 19, Balkesir 2008,s.107–115. -Establett, Colet - Jean Paul Pascual, Familles el Fortunes a Damas 450 Foyers Damacians Eli J 700,. Damas 1994. -Fekete, L., XVI. “Yüzylda Taral Bir Türk Efendisinin Evi”, (Çev. Sadrettin Karatay), Belleten, XXIX/115-116, Ankara 1965 s. 615-638. -Göyünç, Nejat, “Hane Deyimi Hakknda”, TD,stanbul 1979, s.331-348 -Günay, Vehbi, “Balkanlara Ait Siciller ve Karaferye Kazas er’iyye Sicilleri Katalou”, Türk Dünyas ncelemeleri Dergisi, S. II, zmir 1997,s. 103 – 113. -Ayn Yazar , “Balkan ehir Tarihleri Kayna Olarak er’iyye Sicillerinin Envanter ve Kataloglarnn Tespiti Hakknda”, Tarih ncelemeleri Dergisi, C. XVIII, S. 2, Ankara 2003,s. 71- 82. -Hinz, Walter, slamda Ölçü Sistemleri,(Çev. Acar Sevim), Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yaynlar, stanbul 1990. -Karata, Ali hsan, “Tereke Kaytlarna Göre XVI. Yüzylda Bursa’da nsan-Kitap likisi”, Uluda Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, Say 8, Cilt 8, Bursa 1998. -Karakuyu, Mehmet, “Manisa ehrinde Mahallelerin Tarihsel Geliimi”, Uluslararas nsan Bilimleri Dergisi, (E. Dergi) C.4,S.2, ISSN:1303-5134, s.1-20. -Öz, Mehmet, “Tahrir Defterlerindeki Saysal Veriler, Osmanl Devletinde Bilgi ve statistik”, (Ed. Halil nalck, evket Pamuk), Devlet statistik Enstitüsü, Ankara 2000, s.17-32. -Öztürk, Said, “Askeri Kassama Ait Onyedinci Asr stanbul Tereke Defterleri”, OSAV, stanbul 1995. -Ayn Yazar, “Tereke Defterlerine Göre XVII. Asrda stanbul’da Aile Nüfusu, Servet Yaps ve Dalm”, stanbul Aratrmalar, S.3, stanbul 1997, s.21–57. -Özdeer, Hüseyin, 1463-1640 Yllar Bursa ehri Tereke Defterleri, stanbul 1988. -Ürekli, Bayram – Bizbirlik, Alpay, “Karaman Valisi Çelik Mehmed Paa’nn Terekesi”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Aratrmalar Dergisi, S.1, Konya 1994, s. 175-220.
42 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
-Yediyldz, Bahaeddin, “Samsun Halknn Kulland Eyalar Üzerinde Bir Tahlil Denemesi”, II. Milletleraras Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Kültür ve Turizm Bakanl Yaynlar, Ankara, 1983, s.271–284.
TARHN PENDE
THE PURSUIT OF HISTORY
-ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS-
-INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
Yl: 2010, Say: 4 Sayfa: 43-58
Year: 2010, Issue: 4 Page: 43-58
GENERAL JOZEF BEM (MURAT PAA)’N CENAZESNN NAKL (1929)
Çaatay BENHÜR
Özet Jozef Zachariasz Bem, 1774 ylnda Polonya’nn Tarnow ehrinde domu ve ald askeri eitimin ardndan Polonya ordusunda göreve balamtr. Askerlik hayat boyunca Polonya ordusunda, Portekiz’de ve Macaristan ordusunda çalan ve genellikle Ruslara kar savaan General Bem, 1849 tarihinde yaral olarak Osmanl Devletine snm ve slâm dinini kabul ederek Murat Paa adn almtr. 1851 tarihinde Halep de vefat eden Murat Paann kemikleri, 1929 ylnda Türkiye üzerinden Polonya’ya nakledilmi, nakil srasnda Türk-Yunan snrnda yaanan bayrak krizi nedeniyle Türkiye ile Polonya arasnda ksa süreli bir diplomatik kriz yaanmtr. Bu çalmada ad geçen kriz dönemi belgeleri ile ele alnacaktr. Anahtar Kelimeler Jozef Zachariasz Bem / Murat Paa / Türkiye-Polonya / 1848 Avrupa htilalleri / 1929 THE FUNERAL TRANSPORTATION OF GENERAL JOZEF BEM (MURAT PASHA) (1929) Summary Jozef Zachariasz Bem, was born in 1774 in Tarnow, Poland and after receiving military training, he started to work in the Polish army. General Bem, had been worked for Poland, in Portugal and Hungary armies throughout his military life and often fought against the Russians, took refuge to the Ottoman Empire as an injured one and accepted the Islamic religion and was named as ‘Murat Pasha’ in 1849. The bones of Murat Pasha, died in Aleppo in 1851, were transferred to Poland, via Turkey in 1929. Turkey and Poland had experienced a short-lived diplomatic crisis during the transportation due to the flag crisis between Turkish-Greek border. In this study, the crisis period aforementioned here, will be discussed with the documents. Key Word Jozef Zachariasz Bem / Murat Pahsa / Turkey-Poland / 1848 Europea Revolution / 1929
Yrd.Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öretim Üyesi.
[email protected].
44 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
GR Avrupa’da 1789 Fransz Devrimi sonrasnda deimeye balayan snrlar ve oluan dengeler konusunu çözümlemek amacyla 1814 tarihinde Viyana’da bir araya gelen büyük devletler (ngiltere, Avusturya, Rusya ve Prusya) Napoleon’u yenip, Fransa’y devrimden önceki snrlarna sokmakla, ortaya çkm olan hürriyetçilik fikirlerini de yenilgiye urattklarn sanmlardr. Bunlar Viyana’da Avrupa’nn toprak ve snr düzenlemelerini kendi politik çkarlarna göre yaparlarken, ayn zamanda bundan sonra patlak verebilecek herhangi bir hürriyetçilik hareketini beraberce bastrmak hususunda da anlamlardr1. Viyana Kongresinde, bu çalmann kapsam içerisinde bulunan konular etkileyen olay ise dönemin Rus Çar Aleksandr’n Lehistan’n tamamnn Rusya’ya braklmasn istemesidir. Dier devletler bu istee kar çkm, hatta ortaya çkan gerginlik Rusya ile Prusya arasnda sava çkmasn gündeme getirmitir. Kongrenin sonunda Rusya, Varova dâhil Lehistan’n büyük ksmn alm, Çar Aleksandr “Leh Kral” unvan ile taç giymi ve Lehistan Krall Rusya’ya katlmtr. Ayn kongrede Lehistan’n taksimat devam etmi, Poznan ve çevresi Prusya’ya, Galiçya Avusturya’ya verilmi, Krakow serbest ehir ilan edilmitir2. Çar Aleksandr zamannda Lehistan’a bir nevi muhtariyet hakk tannm, Diyet Meclisi (Seym)’nin toplanmasna izin verilmitir. Çar Aleksandr’dan sonra Rusya tahtna oturan I.Nikola (1825-1855) zamannda da Rusya’nn Lehistan politikasnda bir deiiklik olmam bu durum Leh milliyetçilerinin önderliinde birçok ehirde gizli cemiyetlerin kurulmasna, Rus idaresine kar mücadeleye hazrlanlmasna neden olmutur. 1830 ylnn sonlarnda Leh milliyetçileri Varova’da Ruslara kar geni çapl bir ayaklanma balatm, ülkenin hemen tamamna yaylan bu hareket neticesinde pek çok yerde Rus idaresi kaldrlmtr. Leh milliyetçileri kurduklar bir hükümet ile de Rus Romanov sülalesinin Lehistan üzerindeki haklarn iptale karar vermilerdir. Fakat bu durum çok uzun sürmemi, Çar I.Nikola 1831’de General Dibiç, ardndan Mareal Paskeyeviç’i Lehistan üzerine yollayarak Leh kuvvetlerini yenmitir. 1832 ylnda çkarlan bir kanuna göre de, Lehistan tüm özel statülerini kaybetmi ve sradan bir Rus eyaletine dönütürülmütür. Ardndan ülke çapnda ciddi bir Ruslatrma faaliyeti balatlm, binlerce Lehli hapse atldktan sonra, büyük bir ksm Sibirya’ya sürgüne gönderilmitir. Leh çiftlikleri Rus köylülerine datlm, kurtuluu batda arayan binlerce Lehli’de Avrupa’nn çeitli ülkelerine iltica etmitir3. Çalma konumuzun alt yapsn oluturan bir mesele de, Avrupa’da 1848 yl ihtilâlleridir. Yal ktada 1830’larda meydana gelmi olaylar, 1840’larda ayn sebeplerden beslenerek yeniden ortaya çkmtr. çerisinde pek çok rk ve mezhepten insan barndran Avusturya-Macaristan mparatorluu da, 1848 ihtilallerinden 1 2 3
Fahir Armaolu, 20.Yüzyl Siyasî Tarihi, Alkm Yay., stanbul 2005, s.7. Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 1993, s.309. Age., s.329-330.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 45
nasibini alan bir ülkedir4. 13 Mart 1848’de Viyana’da halkn anayasa ve özgürlük için ayaklanmas ile balayan olaylar sonrasnda Babakan Metternich istifa ederek ngiltere’ye kaçm, mparator Ferdinand ise halkn isteklerini kabul edeceini ve anayasay yürürlüe koyacan ilan etmi, mparatorluk içerisinde yaayan Macarlarn da; kendisine bal kalmak kayd ile ayr bir hükümet kurmalarn kabul etmitir5. Büyüyen olaylar sonunda ülkesini terk eden Ferdinand’dan sonra toplanan Kurucu Meclis’te ülkenin tüm aznlklarndan temsilciler vard ve bu meclis, mparatoru yeniden göreve çarmtr. Ferdinand ise Viyana’y igal ettirerek meclisi datmtr. Ferdinand’n bu hareketinden sonra olay farkl bir boyut alm özellikle Macarlar bata olmak üzere mparatorluu oluturan tüm milletler bamszlk hareketlerine girimilerdir. Macaristan bu srada tam bamszln ve cumhuriyeti ilan etmi, bunun üzerine de Avusturya, Rusya ile bir ittifak kurarak Macarlarn ve onlarn safnda çarpan Polonyallarn üzerlerine gitmitir. 1849’da Macaristan’a giren büyük bir Rus ve Avusturya ordusu olaylar kanl ekilde bastrarak nihayetlendirmitir6. JOZEF BEM’N HAYATI VE OSMANLI DEVLETNE SIINMASI Yukarda bahsedildii gibi 1849’da Rus-Avusturya ordular Macar bamszlk hareketini sonlandrrken, bu savata Macar tarafnda yer alan kiilerden birisi de Jozef Zachariasz Bem’dir. 14 Mart 1774 ylnda bugünkü Polonya’nn Tarnow ehrinde doan Bem, Fransa’nn Polonya’nn bir ksmn almas ile ailesiyle birlikte Krakow’a tanm ve burada askeri okulu bitirmitir. Ardndan asker olarak bulunduu bölgedeki Polonya hükümetlerine hizmet eden Bem7, Napoleon’un 1812’deki Rusya seferinde de Polonya topçu birlikleri ile Fransa yannda görev almtr. 1813 Danzig savunmasnda da kendisini gösteren Bem, 1815 tarihinde yeniden Polonya ordusunun hizmetine girmitir8. Viyana Kongresinden sonraki dönemde ise askeri okullarda öretmenlik yapan Bem, ayrca matematik ve mühendislik alanlar ile de ilgilenmitir. Bir dönem Ukrayna ‘da Lviv ve Brody kentlerinde de yaam ve özellikle motorun askeri teknolojide kullanm üzerine çalmalar yapmtr. 1830 ylndaki Polonya bamszlk hareketinde Polonya ordusunda yerini alm olan Jozef Bem, general rütbesi ile oldukça baarl iler gerçekletirmi fakat Polonya’nn Rusya karsnda yenilgisine engel olamamtr. 1831 ylnda Paris’e, oradan da 1833’te Portekiz’e geçen Bem, 1848 ylnda AvusturyaMacaristan içerisindeki hareketlilie sessiz kalmam ve hemen Macarlarn safnda 4
5 6 7 8
1848 ylna gelindiinde Avusturya Macaristan mparatorluu Avrupa’nn ilerlemi ülkelerine oranla geri kalm bir konumda idi. mparatorlukta sanayi ve ulam çok yava geliiyordu. lk demiryolu 1828 ylnda döenmiti ve 1840 ylna gelindiinde ancak 144 km demiryolu yaplabilmiti. Özellikle Macaristan ve Slav bölgelerinin büyük bölümünde kölelik devam etmekteydi. Ayrntl bilgi için bkz. N.V.Yeliseyeva-A.Z.Manfred, Yakn Çalar Tarihi, Konuk Yay., stanbul 1978, s.124-126. Rifat Uçarol, Siyasi Tarih, Der Yay., stanbul 2008, s.136. Age., s.136. http://en.wikipedia.org/wiki/J%C3%B3zef_Bem (03.10.2010). Ana Britannica, Bem, Josef Zacharias, Ana Yay., C.3, stanbul 1986, s. 583.
46 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
yerini almtr. Özellikle Transilvanya’nn müdafaas konusunda elindeki sayca az kuvvetlerle yaptklar büyük bir askeri baar olarak anlmtr9. General Bem’in Osmanl’ya snmasn salayan olaylar silsilesi yukarda belirttiimiz; Avusturya’da 1848 ylnda yaanan karklklar neticesinde olmutur. Avusturya’da 1848 ylnda balayan olaylar ksa bir süre sonra Macar özgürlük savana dönümütü 10 fakat Macarlarn da kendi içerisinde birtakm skntlar mevcuttu. O dönemde Macaristan’da Macarlardan baka Srp, Hrvat, Slovak ve Romenler yaamaktaydlar ve bu milletler de Macaristan’dan ayrlmak istemekteydiler11. Avusturya ile Macaristan’n çekimesi önceleri Macarlarn lehine bir yön almken, 29 Mays 1848’de Hrvatistan Macaristan’dan bamszln ilan etmi, bunu çok geçmeden güney bölgelerdeki Srp isyan ve Romenlerin Avusturya’y tandklarn ilan eden deklarasyonu izlemitir. Macarlarn özgürlük savanda kazanlan en büyük zafer 21 Mays 1849’da Budin kalesinin alnmas olmutur. O tarihlerde Macar ordusu 152 bin kii ve 450 toptan olumakta idi. Karlarna çkacak olan ve Avusturyal Baron Gyula ve Varova Prensi Paskieviç12 yönetimindeki Rus-Avusturya ordusu ise 370 bin kii ve 1200 toptan müteekkildi13. 13 Austos 1849 tarihinde Mareal Paskieviç, Vilagos kalesi önünde Macar ordusu komutan Görgei teslim olduunda Rus Çarna “Macaristan hametlûnun ayaklarnn altndadr” mesajn göndererek sava sonlandrmtr14. Macar lider Lajos Kossuth15 tarafndan Erdel ordular komutanlna atanm olan General Bem, önceleri Avusturyallara kar baarl sonuçlar aldysa da, Avusturyallarn Rus yardm almas ile dümann say ve mühimmatça çok güçlenmesi üzerine komuta ettii kuvvetler baarl olamamtr. Kendisi de sava meydannda atndan düerek yaralanmtr16. Macarlarn sava kaybettiinin kesinlemesi ile bata Kossuth olmak üzere pek çok Macar ve onlarn yannda savam olan dier milletlerden kiiler yaamlarn devam ettirebilecekleri bir yol aramaya balamlardr. Bu kiilerden kalabalk bir ksm Osmanl Devletine snmay bir kurtulu yolu olarak görmü ve uygulamlardr. Macar lider Kossuth da dahil olmak üzere pek çok kii Osmanl Devleti’ne snmak için harekete geçmitir. Türkler ise Macar isyanlarna iddetli bir alaka göstermilerdi. Macarlarn hristiyan olmakla beraber, Türklerle rk bakmndan akraba olduklar, Avrupa’y 9 10 11 12
13 14 15
16
http://en.wikipedia.org/wiki/J%C3%B3zef_Bem (03.10.2010). ükrü Esmer, Siyasi Tarih, stanbul 1944, s.163. Bayram Nazr, Osmanl’ya Snanlar, Yeditepe Yay., stanbul 2006, s.23. General van Paskeviç’in ( ) ismi Türkçeye aktarlm eserlerde farkl transkripsiyonlarda geçmektedir. Rusçadan birebir transkripsiyonu van Fedoroviç Paskeviç eklindedir. Ayrntl bilgi için bkz. http://en.wikipedia.org/wiki/Ivan_Paskevich (04.10.2010). F.Eckhart, Macaristan Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yay., Çev. brahim Kafesolu, Ankara 1949, s.212. Eckhart, age., s.213. Macar Özgürlük Savann lideri Lajos Kossuth (1802-1894) hakknda ayrntl bilgi için bkz. http://en.wikipedia.org/wiki/Lajos_Kossuth Bayram Nazr, age., s.29.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 47
gören ve tanyan gençler tarafndan da örenilmi bulunuyordu. Macaristan Kanuni Sultan Süleyman döneminde bir Türk eyaleti idi ve sonradan Avusturyallarn eline geçmiti. Osmanllar, Avusturya idaresinde bir Macaristan’dansa bamsz bir Macaristan’ tercih etmekteydi. te tüm bu sebeplerden dolay Tuna Nehrini geçip Türk misafirperverliine snan tüm mülteciler hiç tereddüt gösterilmeden kabul edilmitir. Macarlarla ibirlii yapm olan Polonyallar da snr geçtiinde ayn hüsnükabulü görmülerdir17. Mülteciler Osmanl topraklarna girdikten sonra konu batl ülkeler ile Rusya’nn bir hayli ilgisini çekmi ve özellikle mehur lider ve generallerin gelecekleri ile ilgili çeitli giriimlerde bulunmak istemilerdir. Osmanl Devleti ise mültecileri kabulünden taviz vermemitir18. General Jozef Bem ise, son ana kadar cephedeki direniine devam etmi, artk yenilginin kesinlemesi üzerine o da Osmanl Devletine snmaya karar vermitir. Yannda bulunan sadk Yüzbas Weppler ve 500 Macar süvarisi ile Türk snrna doru harekete geçmitir. Bu srada sava meydannda ald kurun yaralarndan dolay bir hayli bitkin olan general, yinede Vidin’e ulamay baarm ve burada Kaymakam Yakub Bey’in konana yerletirilmitir19. Burada bulunduu süre içerisinde din deitirerek Müslüman olan ve Murat adn alan Jozef Bem20, ardndan umnu kentine geçmitir. Kendisine Paa ünvan verilen Murat Paa, daha sonra Halep’de görevlendirilmi ve ksa bir süre sonra 1851 tarihinde burada vefat ederek defnedilmitir. JOZEF BEM’N CENAZESNN NAKL VE SONRASI General Jozef Bem (Murat Paa), 1851 ylnda vefat edip, Halep ehrinde defnedildikten uzun yllar sonra, yeniden Türkiye’nin gündemine gelmi ve çeitli Türk kaynaklarnda kendisine yer bulmutur. 22 Haziran 1929 tarihli Vakit Gazetesi Jozef Bem’in mezarnn Suriye21’den Polonya’ya naklini “Murat Paa / htida eden Leh cenralinin bakyeyi izam” bal ile ilk sayfa haberi olarak yaynlamtr: “… Jeneral Bem’in külleri önümüzdeki pazartesi günü Halepten ehrimize gelecek ve ayn gün hareket eden trenle Lehistana nakledilecektir. Bu münasebetle Sirkeci stasyonunda Lehistan sefarethanesi ve tebas tarafndan merasim yaplacaktr. Bu merasime Vali, memurini resmiye ve ehrimizdeki meb’uslar ile süfera merasime itirak edeceklerdir. Ceneral Bem, Lehistan istiklâli için büyük fedakarlklarda bulunmu millî bir kahramandr. 1831 de Lehistan ihtilâlini idare eden jeneral Bem 1849 da Macarlarn istiklâl mücadelesine de itirak etmitir. Mumai17 18
19 20 21
Enver Ziya Karal, Osmanl Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yay., C.V., Ankara 1988, s.215. Konu hakknda ayrntl bilgi için bkz. Nicolae Jorga, Osmanl mparatorluu Tarihi, Yeditepe Yay., C.V., Çev. Nilüfer Epçeli, stanbul 2005, s.346-350. Bayram Nazr, age., s.57-58. Age, s.84-85. Suriye 1929 ylnda Fransz Mandas altnda yönetilmekte idi. Ayrntl bilgi için bkz. http://en.wikipedia.org/wiki/Syria (04.10.2010).
48 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
leyh malubiyeti üzerine Türkiye’ye iltica etmi ve itida ederek Murat Paa ismile Türk ordusuna dahil olmutur. Murat Paa bir müddet ordumuzda hizmet etmi ve Mikeviç ile birlikte Rusya aleyhine gönüllü tekilât yapmtr. Jeneral Bem – Murat Paa 1855 de Halep’de vefat etmi ve oraya gömülmütür22”. General Bem’in cenazesinin nakledildii tabut; 24 Haziran 1929 Pazartesi günü beraberinde bir Polonya askerî heyeti ile stanbul Haydarpaa Garna ulamtr. Burada tabut vagondan indirilirken Türk askerleri tarafndan bir tören düzenlenmi, daha sonra tabut Türk ve Polonya bayraklar ile sarlmtr23. Oradan saat yedi de bir istimbot ile Sirkeci stasyonuna nakledilen tabut, burada kendisini bekleyen ve Polonya hükümetince tahsis edilmi olan özel vagona konulmutur24. Sirkeci’de düzenlenen törende Bahriye bandosu ve Türk askerleri bulunmu, önlerine konan kürsüye yerletirilen General Bem’in tabutunun önüne Türk ordusu ile Polonya, Macaristan, Fransz, Msr ve dier baz elçiliklerin çelenkleri konulmutur25. Bandonun Polonya Millî Marn çalmasnn ardndan Polonya Orta Elçisi M.Kazimi Olzorenski bir konuma yapmtr26. Polonya elçisinin nutkundan sonra söz alan stanbul Merkez Komutan Emin Paa: “Ana vatanndan cüda olarak ölen bu mukaddes ölüyü millî bir istiklâl kahraman olarak tescil ederken Türk ordusuna bir Türk gibi hizmet ve büyük rütbeler kazanan aziz ferikimizin27 ifa etmi olduu iyi hizmetlerini Türkiye Cumhuriyeti Ordusu namna takdiren bir daha tezkir etmei vazife bilirim” eklinde görülerini bildirmitir28. Emin Paa’dan sonra Macar Elçisi M.Tahl’da bir konuma yapm, ardndan bandonun millî marlar icras dinlenmi ve ehremini Muavinlerinden Emin Ali Bey, Polis Müdürü erif Bey, Hariciye Memuru Hakk Bey’in de hazr bulunduu tören sekize yirmi kala bando Leh selam havasn çalarken tabutun yüklendii trenin Sirkeci’den ayrlmas ile sona ermitir29. General Bem’in naa, ölümünden 78 yl sonra yeniden Türk topraklarndan geçip Türk medyasnda kendisine olumlu haberlerle yer bulurken; kamuoyunca bilinmese de General Bem, cenazenin naklinden hemen sonra çeitli resmî yazlar22 23 24 25 26
27
28 29
Vakit, 22 Haziran 1929, s.1. Milliyet, 25 Haziran 1929, s.1. Vakit, 25 Haziran 1929, s.1. Milliyet, 25 Haziran 1929, s.1. Polonya elçisinin konumas öyledir: “Efendiler! Hayatnda vatan akndan daha mukaddes bir ey tanmam ve bütün varl onun istiklâlini müdafaaya ve alelumum milletlerin hürriyetini müdafaya hasretmi olan bu büyük Leh kahramannn bakiyei izam karsnda bir Lehlinin kalbini aan heyecan hakkile ifade etmek çok müküldür. O, 1831 de Lehistann istiklâli için Çar birinci Nikolaya kar harbetti. 1849 da, Macar milleti istiklâlini kazanmak için silaha sarld zaman jeneral Bem bu Çar kuklalarnn ordularile yeniden mücadele etti. Bu mücadelenin ikisinde de fark kuvvetler karsnda malup oldu. Fakat bu kuvvetler kalbindeki istiklâl akn malup edemedi. Bu ruh, bu ak kudretini bir an için bile kaybetmedi. Bilâkis bir asra yaklaan bir zaman zarfnda nazarlar daima büyük, millî mefkûreye müteveccih bir çok Leh nesilleri arasnda yaad. Büyük Leh kahraman vatann terk etmee mecbur olduktan sonra ancak Türk topraklarnda lâyk olduu misafir perverlii buldu. Burada onun meziyetleri taktir edilerek yüksek askeri vazifelere tayin edildi. Misafirperver Türk toprana hürmet ve tazimler… Leh topraklar, vatanna bu derece lâyk bir çocuunu bunca senelik bir ayrlktan sonra tekrar sinesine almakla bahtiyardr. Bu dakikada bütün Lehistan tarihin hakl bir tekrarile vatanna avdet eden bu kahramanna kavumakla mezrurdur” . Vakit, 25 Haziran 1929, s.1-3. Ferik: Osmanl Devletinde Korgeneral rütbesine verilen isim. Osmanl Devletinin XIX. yüzyldaki rütbelendirme ve deiikliklerinde ayrntl bilgi için bkz. Ali Akyldz, Tanzimat Dönemi Osmanl Merkez Tekilâtnda Reform, Eren Yay., stanbul 1993, s. 38-39. Milliyet, 25 Haziran 1929, s.1. Vakit, 25 Haziran 1929, s.3.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 49
la Türkiye Cumhuriyeti Devletinin gündeminde kalmaya devam etmitir. Bugün Türkiye Babakanlk Osmanl Arivlerinde bulunan bu belgelerden de anlald üzere; Halep-stanbul-Edirne hattnda sorunsuz ekilde yolculuk yapan General Bem’in naa, Edirne Uzunköprü’de Türk – Yunan snrn geçerken tabut ve tren üzerindeki Türk bayraklarnn kaldrlmas suretiyle ve tren Polonya heyetinin kontrolünde olduundan; konu Türkiye ile Polonya arasnda diplomatik bir soruna dönümütür. Türk Dileri Bakan 27 Haziran 1929 tarihinde Edirne’den kendisine gelen bir telgraf Babakanla sunmu ve durumu arz etmitir: “Edirne vilayetinden alnan tahriratta Lehli heyeti hamil tirenin Uzunköprü istasiyonundan itibaren Yunan arazisine geçeceini nazar itibare alan seyyar memuru Türk bayrandan dolay Yunanllarn bir mesele çkarmalarna mahal braklmamak için hey etin uykuda bulunduu esnada kondüktör vastasyla Türk bayran yerinden çkartp vagon içersine koyduu ve tirenin Kuleli istasiyonuna muvasalatnda heyet uyanp Türk bayran yerinde görmeyince tekrar yerine koymak istemilersede talik edilirken kondöktür Yunan zabiti tarafndan davet edilerek avdette heyetle görüüp Türk bayran içeri aldklar dier bayraklarnda indirilimesi için Yunan zabiti merbut bulunduu kumandanlkla bilmuhabere neticesinden kendilerine malumat verilmeden tirenin on be dakika teahhurla anszn hareket ettirilmi olduu bildirilmektedir, arz keyfiyet ederim efendim”30. General Bem’in nann nakledildii Polonya heyetinin idaresindeki özel trenin ve nan konduu tabutun üzeri çeitli ülke bayraklar31 ile örtülmü idi ve bu ekilde Polonya’ya kadar yolculuk yapmas planlanmaktayd. Yukardaki belgeden de anlald üzere tren Türk-Yunan snrna ulatnda bir memur Yunanllarn trenin dndaki Türk Bayra nedeniyle sknt çkarabileceklerini düünerek bayra kondüktör yardmyla indirmi, heyetin bu durumu fark ettikten sonra yapt müdahale de durumun Yunan makamlarnca onanmas sonucu yetersiz olmutur. Dipnotta verilen belgeden anlaldna göre de; üzerinde Polonya, Bulgar, Macar bayraklarnn da bulunduu vagondan yalnzca Türk Bayra indirilmitir. Bem’in nann naklinde Türk-Yunan snrnda yaanan hadise Türk kamuoyuna yansmamtr. General Bem ile ilgili bir sonraki haber Milliyet Gazetesinde 1 Temmuz 1929 tarihine ait “Leh kahraman için” balkl ilk sayfa haberidir: “Lehistan kahraman jeneral Bem in kemikleri Cracovicye getirilmitir. ehir Türk, Macar ve Leh bayraklar ile donatlmtr. Jeneralin küllerini hamil olan tren Türk, Macar ve Leh hey’eti murahhasalar refakat etmektedir. Merâsim dolaysile fevkal’ade tezahürat yaplmtr. Harbiye nazr Türk ve Macar hey’etimurahhasalar erefine 30 31
BCA, f.030.10., y.245.657.14., s.1. “1850 senesinde Halepte ölen ceneral (Bem)in –(Murat Tevfik Paa) bakiyesi izamnn Lehistana nakliyesi zmnnda memleketimizden Transit suretiyle ve ömendöferle geçirilmesine müsaade itas Leh sefaretinin müracaat ve iltimas üzerine hükümetçe ibu mürceat is’âf buyurulmu idi. Bu kemikleri hamil vagon – Türk, Bulgar, Macar, Leh bayraklariyle tezyin edilmi olduu halde Kuleliden geçerken Yunanllarn yalnz bizim bayramz indirdikleri ve tafsilatn posta ile bildirilecei Edirne vilâyetinden i’âr klnmtr”. BCA, f.030.10., y.245.657.14., s.2.
50 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
bir ziyafet vermitir”32. Ayn tarihli Vakit Gazetesi de Anadolu Ajansnn geçtii haberi hiç deitirmeden fakat “Leh Kahramannn Kemikleri” bal ile 4. sayfa haberi olarak yaynlamtr33. Gazetelerin haberlerinden de anlald üzere General Bem ebedi istirahatgâhna ulatnda Leh halknn iltifat ve sevgisi ile karlanm, bu önemli bulumaya bir ekilde vesile olanlar ve yardm edenlere de muhabbetle davranlmtr. Türk-Yunan snrnda yaanm olan bayrak krizinin Türk kamuoyunca bilinmedii ve gazetelerde güzel haberlerin çkt dönemde; General Bem konusu Türk basn için nan memleketine ulamasyla son bulmutu. Ancak Jozef Bem’in cenazesinin naklinde yaananlar resmî kanallarda bir süre daha gündemi megul etmitir. 4 Austos 1929 tarihinde Babakan smet nönü’ye bir evrak gönderen devrin Dileri Bakan Tevfik Rütü (Aras) Bey, dönemin Varova Büyükelçisi Vasfi (Çnar) Bey’in34 Polonya yetkili makamlarndan edindii izlenimleri ve konu ile ilgili yorumlarn babakana arz etmitir. Tevfik Rütü (Aras) Bey’in bakan olarak yorumlarndan önce Türkiye’nin Varova Büyükelçisi Vasfi (Çnar) Bey’in konu hakknda edindii bilgilere göz atmakta yarar vardr. Belgeden anlald üzere Vasfi Bey, Polonya Dileri Bakan Yardmcsna; Türk Bayrann trenden indirilmesi konusunda bilgi almak üzere iki kez müracaat etmitir. Türkiye’nin konuyu hassasiyet ve dikkatle takip ettiini belirttii ilk müracaatna cevap alamayan Vasfi Bey, ikinci müracaat sonras istedii bilgiyi edinmitir35. Polonya yetkili makamlar yaanan olay u ekilde aktarmaktadrlar: “Müteveffa ceneralin vagonu üzerinde dekoratif olarak iki küçük Türk bayra 25 haziran sabah 4.30 da yunan jandarma kumandan tarafndan hudut stasyonunda kaldrlarak vagonun Lehistan kondüktörine tevdi edilmitir. Yunan memuru trenin yunan arazisinden müruru esnasnda bu bayraklarn vagon içinde muhafazasn rica etmitir. Hey’ete riyaset eden miralay vazyete muttali olur olmaz ie müdahale etmi ise de Yunan jandarmas bir hadise zuhuru endiesi ve bilhassa Türk bayrann bir offans’a maruz kalmas korkusile bu tarzda hareket mecburiyetinde bulunduunu ifade etmekle bayraklar bizzarure ancak Bulgaristan hududunda vagonun dndaki mahallere tekrar konulmutur. Lezkûr bayraklar digerlerile beraber muharrek vagonu tezyin maksadile Lloyt nakliyat kumpanyas tarafndan vazedilmitir. Dier taraftan kayda ayandr ki Yunan Hükûmetine bu kafilenin müruru hakknda evvel emirde resmen malûmat ita edilmemiti. Müteveffann tabutu üzerine konulmak üzere Emin Paa Hz.leri tarafndan tevdi edilen dost Cümhuriytin bayra ise daima tabut üzerinde olduu
32 33 34
35
Milliyet, 1 Temmuz 1929, s.1. Vakit, 1 temmuz 1929, s.4. Büyükelçi Vasfi Çnar Bey, 01.05.1929-11.08.1931 tarihleri arasnda Türkiye’nin Varova Büyükelçilii görevini yürütmütür. Ayrntl bilgi için bkz. http://varsova.be.mfa.gov.tr/MissionChiefHistory.aspx (04.10.2010). “Emir buyurulan teebbüsat sureti müessirede, icra ve Lehistan Hükûmeti tarafndan ittihaz edilecek hatt harekete hassasiyetle ve ehemmiyetle intizar ettiimiz Hariciye Nazr Vekiline ikinci defa izah edilmi idi. Tahkikatn esbab mücbireye mebni geciktiini beyan eden Nazr Vekilinden ancak bugün alnabilen cevap ikinci maddede arz olunmutur”. BCA, f.030.10., y.245.657.15., s.4.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 51
halde Tarnof, taki mezara kadar kemali tevkirle getirilmitir. Vakay aynen bu mahiyette gösteren Hariciye Nazr Vekili samimî teessüflerini tekrar etti. Bu izahata nazaren Lehli hey’et mazur mevkiinde kalmakta ve Yunan Hükûmeti evvelce resmen haberdar edilmedii için Yunan memurun hareketine kar da Lehistan Hükûmetince bir teebbüs icras mükül olduu ihsas edilmektedir. Bendeniz aldm cevab Hükûmetime iblâ edeceimi bildirmekle iktifa ettiime bu cevap kâfi görülmedii ve Lehistan Hükûmetinden daha memnuniyet bah bir hareket suduru iltizam buyurulduu taktirde iki güne kadar Varovaya avdet edecek olan Zaleski’ye36 müracat ederek dost bir jeste intizar ettiimizi telakkî edeceim yeni bir talimati devletleri dairesinde söyleyebilmek kapsn açik brakm oldum. Emri Devletlerine muntazrm”37. Görüldüü üzere Vasfi Bey, Polonya makamlarndan ald cevaplar tatmin edici bulmam, konuyu Türk Dilerindeki yetkili makamlara bildireceini kar tarafa iletmi ve konunun aratrlmasna gerektii taktirde devam edilecei ile Polonya Dileri Bakan ülkesine döndüünde onunla meseleyi yeniden ele alma hakkn sakl tutmutur. Vasfi Bey’in raporunu okuduktan sonra Babakanla ileten dönemin Dileri Bakan Tevfik Rütü Bey, arznda konu hakkndaki kendi yorumlarn da yazmtr. Tevfik Rütü Bey’e göre Polonya makamlarnn açklamalar ve özrü alelade resmî ilikileri olan devletler arasnda normal saylabilecek bir nispette olmakla birlikte ilikilerinde samimi dostluk bulunan devletlerin verecei bir cevap deildir. Buradan sonra konuyu dileri ritüelleri ve d politika ekseninden deerlendiren bakan, Polonya makamlarna ilikilerde daha fazla samimiyet beklediimizin belirtilmesi ve konunun sona erdirilmesi gerektii görüünü aktarmtr. Metinden anlald üzere; Türkiye ad geçen bayrak meselesi hakknda Yunanistan nezdinde de giriimlerde bulunmutur38. Türk Dileri Bakanl tarafndan, Babakanla gönderilen yukardaki evrakla ilgili bakanln takibat devam etmi ve 25 Austos 1929 tarihinde yine Tevfik Rütü Bey imzal bir belge Babakanla iletilmitir. Bu belgede; Babakanlk Müstearndan bahsi geçen konu ile ilgili smet Paa’nn görülerinin ne dorul36
37 38
Burada kasdedilen kii dönemin Polonya Dileri Bakan August Zaleski’dir. Hakknda ayrntl bilgi için bkz. http://en.wikipedia.org/wiki/August_Zaleski (05.10.2010). BCA, f.030.10., y.245.657.15., s.4-5. “Bavekil smet Paa Hazretlerine. Varuva’dan malûm hadiseye müteallik gelen cevap ikinci maddede aynen arzedilmitir. Polonya hükûmetinin cevabnn mahiyeti, izahat ve teessüfü ihtiva etmek itibarile alelade münasebat remiyede bulunan devletler arasnda kâfi addolunabilse de hususî dostluk iddia eden devletler arasnda tatmin edici deildir. Gerçi Polonya hükûmetine izahlarna beyan memnuniyetle beraber daha dostane bir muameleye intizar etmekte bulunduumuz bildirilmek suretile hem mes’eleyi açk tutmak hem de daha tatmin edici bir cevaba desteres olmak imkân dairesinde görülüyorsa da bu vaziyet muvacehesinde böyle bir mes’eleyi açk tutmann behemhal arzu edildii ekilde intaç edilmedii takdirdeki tabii ve maneviî mahzurlar da derpi edilmek lâzm geldiinden hem mes’eleyi açk tutmyarak ve hem de Varuva hükûmetine kar intizar ettiimiz derecede tatmin edilmediimizi göstererek Büyük Elçilik mes’elesinde de bundan istifadeyi temin için isahat vakaya muttali olduumuzu beyanla iktifa edip ibu beyanatmz Türkiyeye kar hususî dostluk iddeasnda bulunan Polonya hükûmetinden tabii hassas olacamz böyle bir mes’elede beklediimiz cevap ve hareket bundan fazla idi, diyerek ve bir netice beklemiyerek, hadiseye nihayet verilmesi muvafk olaca varit olmaktadr. Bu suretle mütealada bilhassa bu mes’elede emrü iradeleri dahilinde olarak yunanistana kar tebli etmi olduumuz cevaptan da mülhem oluyorum.Keyfiyeti arz ve istizan eylerim Efendim”. BCA, f.030.10., y.245.657.15., s.2-3.
52 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
tuda olduu sorulmaktadr39. Babakanla gönderilen bu soru önergesinin üzerinde alt ksmda Bavekalet Müstear Kemal40 imzal bir el yazs notu bulunmaktadr: “C.25.8.29 ifreleme: Emri devletlerini bugün aldm. ’ar buyurulan raporu buldurdum. Bavekil Hz.lerine arzedilmi ve hafiy iareti konulmu olduunu gördüm. Hürmetlerimle arz ederim. Bavekalet Müstear Kemal”41. Kemal Bey’in notundan da anlald üzere Babakan smet Paa ad geçen belgeleri görmü ve üzerine gizli notu dümütür. 12 Ekim 1929 tarihli bir dier belgede ise Dileri Bakan Tevfik Bey, Türkiye’nin Polonya Maslahatgüzarlnn Jozef Bem’in cenazesinin naklinde yaananlar hakknda Leh yetkililer ile yapt bir görümeyi Babakanla aktarmtr42. Ekte verilen belgede Polonya Dileri Müstear ile görüen Türk yetkilinin ad yazlmamtr. Sadece metnin sonunda bir paraf mevcuttur. Polonya Dileri Bakan ülke dnda olduundan müstear ile görütüünü belirten Türk diplomat, müstearn kendisine Generalin cenazesinin nakli srasnda ve Polonya’ya ulatktan sonra Polonya haklnn Türkiye ile Türklere gösterdii alakay bizzat gördüünü ve ne istediini sorduunu aktarmaktadr. Türk diplomat cevaben hükümetinin kendisini herhangi bir ey istemeye memur etmediini fakat millî hislerimizi yaralayan malum olaydan sonra Polonya hükümetinin yapmas gereken giriimler olduunu ahsi bir kanaat olarak düündüünü söylemitir. Konu hakknda bir diplomatik not braktn da ilave eden Türk diplomat, yapt giriimler sonucunda Ankara’daki Polonya Büyükelçiliinden daha tatminkar cevaplar geleceini umduunu da belirtmektedir43. Jozef Bem’in cenazesinin naklinde ortaya çkan bayrak krizi aslnda ne Türk ne de Polonyal yetkililerin yaptklar eylemler sonucunda ortaya çkmtr. Yukarda kronolojisini takip ettiimiz hadiselere son veren metin ise 15 Ocak 1930 tarihli Dileri Bakan Tevfik Bey tarafndan Babakanla gönderilen belgedir: “Ceneral “Bem” hadisesi hakknda Leh Hariciye Nezareti nezdinde yapt teebbüsata cevaben bu nezaret müstear Mösyö A.Wysocki’nin Varova Maslahatgüzarlmza gönderdii mektup suretini rapten yüksek makamnza takdim ediyorum. Mektubun müteleasndan müsteban buyurulaca veçhile Leh Hükûmeti hadise hakknda yunan hükûmeti nezdinde teebbüsatta bulunmu ve hükûmeti mezkûrece bu münasebetle beyan teessür edilerek beynelminel 39 40
41 42 43
BCA, f.030.10., y.245.657.15., s.1. Burada imzas olan kii Hasan Kemaleddin Gedeleç olmaldr. Kendisi 1926-1939 yllar arasnda Babakanlk Müstearl görevini yürütmütür. Ayrntl bilgi için bkz. http://tr.wikipedia.org/wiki/Hasan_Kemaleddin_Gedele%C3%A7 (10.10.2010). BCA, f.030.10., y.245.657.15., s.1. BCA, f.030.10., y.245.657.16., s.1. “Hariciye Nazrnn merkezden müfarekat hasebile müstear ile görütüm. eklini (Bir grup hiç yoktur) Mumaileyh talimat Devletleri dairesinde vaki ifadatm üzerine münfail olarak Jeneralin teftin merasimi günlerinde Lehlilerce memleketimizin nasl tevkir edildiine ahit olduumu beyan ile ne istediimi sordu. Hükûmetim tarafndan bir ey istemee memur edilmediimi ancak millî izzeti nefsimize tealluk eden böyle bir hadise (yi) müteakip Lehistan Hükûmeti tarafndan elbette icras münasip teebbüsler bulunduunu ahsî bir müteala olarak ilave ettim. Bu (mükâleme) nin Hariciye Nazrna avdetinde nakli esnasna maksad Devletleri haricinde bir tefsire meydan vermemesini teminen emir buyurulan sözleri ihtiva eden bir de “aide memoire” braktm (……..) kalan bu meselede bu defa Ankaradaki Lehistan Sefaretinin Zâti Alilerine tatminkâr maruzatta bulunmaa sevkedilmesi muhtemeldir”. BCA, f.030.10., y.245.657.16., s.2.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 53
mücamele esaslarna mugayir harekette bulunmu olan memura tevbihat icra edildii bildirilmitir. Leh Hariciye Müstear bu vesile ile de Maslahatgüzarlmza hükûmetinin teessüflerini tekrar etmektedir. Bundan baka Ankaradaki Leh sefiri Mösyö Olszowsky de Vekâletimiz Müstear Numan Rifat Beyi ziyaretle Lehistan Hariciyesinin Maslahatgüzarlmza verdii cevab teyit eylemitir. Sefirin bu husustaki beyanatn havi olarak tevdi eyledii muhtra suretini yüksek huzurunuza takdim ediyorum efendim”44. Görüldüü üzere Polonya Dileri yetkilileri Türk makamlarnn konuyu takipteki srar ve kendi açlarndan da Türkiye ile olan dostane ilikileri çerçevesinde krizin almas için çeitli çalmalar yapmlardr. Bunlarn arasnda Polonya makamlarnn Yunanistan hükümeti nezdinde giriimlerde bulunarak konuyu soruturmalar dikkat çekicidir. Metinden anlaldna göre Yunan makamlar da olayn üzerine gitmi ve uluslar aras kurallara uymayan memurlarna sözlü uyar cezas vermi ve özürlerini beyan etmilerdir. Polonyal yetkililer ayrca içten üzüntülerini yinelemiler ve samimiyetlerini göstermilerdir. Tevfik Rütü Bey, Babakana gönderdii belgeye Franszca yazlm iki ek ilitirmitir. Bunlardan ilki Varova’da Türk Maslahatgüzarlna Polonyal yetkililerce verilmi olan cevabî nota45, ikincisi ise Ankara’daki Polonya Büyükelçisinin Türk Dilerine ilettii cevaptr46. SONUÇ Hayatn askerlik mesleine adam ve ülkesi Polonya akyla dolu bir insan olan Jozef Bem (Murat Paa), yaam boyunca pek çok cephede savamtr. En zorlu anlarda bile metanetini korumas ve dalan birlikleri bir ekilde toplamas ile ünlenmi olan Bem, bugün çok az insana nasip olmu olan “iki halk kahraman” olarak anlmaktadr. Kendisi hem ana vatan Polonya’da, hem de özgürlüü uruna savat Macaristan’da halk kahraman unvanna sahiptir. 1956’da Macaristan’da Sovyetler Birlii’ne kar balatlan halk ayaklanmas da; eski günlere vurgu yapmak için Budapete’de General Bem’in heykelinin önünde balatlmtr. General Bem ayrca Fransz Legion d’honneur nianna sahiptir. 1849’da Osmanl Devletine sndktan sonra büyük bir sevgi ve ilgiyle karlanan General Bem, ksa süre yaad Türk topraklarnda rahat etmi, slam dinini kabul ederek Murat adn almtr. Osmanl Devleti tarafndan ferik rütbesi ile taltif edilerek Halep Valiliine atanm, burada 1851 ylnda vefat etmitir. General Bem (Murat Paa)’in cenazesinin 1929 ylnda Halep’ten memleketi Tarnow’a nakli srasnda na bir kez daha hizmet ettii topraklardan geçme frsat bulmu ve yine sevgi ile karlanmtr. Nan nakledildii tren ve tabutun üzerindeki Türk bayraklarnn Türk-Yunan snrnda, Yunanl bir memur tarafndan kaldrlmas, trenin kontrolü Polonya heyetinde olduundan bir süreliine Türki44 45 46
BCA, f.030.10., y.245.657.18., s.1. BCA, f.030.10., y.245.657.18., s.2. BCA, f.030.10., y.245.657.18., s.3.
54 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
ye-Polonya ilikilerinde olumsuz bir hava esmesine neden olmutur. Türk makamlarnn konu üzerindeki hassasiyetinin ana noktas; gerçekleen hadiseyle beraber Polonya yetkililerinin oldukça dostane olan Türk-Polonya ilikileri çerçevesinde beklenen düzeyde ilgi gösterilmedii yönündeki üphe(beklenti) den kaynaklanmtr. Yukarda aktarlan yazmalar neticesinde de Polonya hükümetinin, Yunanistan nezdinde gerekli giriimleri yapt ve Yunan makamlarnn ad geçen memura uyar cezas verdiinin ortaya çkmas ile Türkiye – Polonya ilikileri normale dönmütür. Konunun aratrlmas srasnda stanbul’da bulunan Babakanlk Osmanl Arivi kataloglar da taranm olup, Osmanl’ya snan Macar ve Polonyal mülteciler konusunda önemli bir çalma yapm olan Bayram Nazr’n güzel eserinde kulland ariv belgelerinin dnda birkaç belgeye ulalmtr. Bu belgelerin dierleriyle birlikte olmamasnn sebebi beklide kataloglara bir yazm hatas ile “BEN” eklinde kaydedilmi olmasndan kaynaklanmaktadr. Konunun Osmanl döneminde çok spesifik bir ksmn ilgilendirdiinden ad geçen belgeler bu çalmada kullanlmamtr. Yine baz gazete haberlerinde de (örnein 25 Haziran 1929 tarihli Vakit Gazetesi) Generalin ad “BEN” olarak yazlmtr. Türk basnnda Jozef Bem ile ilgili haberlerde zaman zaman küçük tarih yanllar da gözlemlenmektedir. 22 Haziran 1929 tarihli Vakit Gazetesi, General Bem’in ölüm tarihini 1851 yerine 1855 olarak vermitir.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 55
KAYNAKLAR A.Ariv Belgeleri: Babakanlk Cumhuriyet Arivi (BCA) -BCA, f.030, y.245.657.14-1. -BCA, f.030, y.245.657.14-2. -BCA, f.030, y.245.657.15-1. -BCA, f.030, y.245.657.15-2. -BCA, f.030, y.245.657.15-3. -BCA, f.030, y.245.657.15-4. -BCA, f.030, y.245.657.15-5. -BCA, f.030, y.245.657.16-1. -BCA, f.030, y.245.657.16-2. -BCA, f.030, y.245.657.18-1. -BCA, f.030, y.245.657.18-2. -BCA, f.030, y.245.657.18-3. B.Süreli Yaynlar: -Milliyet Gazetesi (1929) -Vakit Gazetesi (1929) C.Kitap ve Makaleler: -AKYILDIZ, Ali, Tanzimat Dönemi Osmanl Merkez Tekilâtnda Reform, Eren Yay., stanbul 1993. -Ana Britannica, Bem, Josef Zacharias, Ana Yay., C.3, stanbul 1986. -ARMAOLU, Fahir, 20.Yüzyl Siyasî Tarihi, Alkm Yay., stanbul 2005. -ECKHART, F., Macaristan Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yay., Çev. brahim Kafesolu, Ankara 1949. -ESMER, ükrü, Siyasi Tarih, stanbul 1944. -JORGA, Nicolae, Osmanl mparatorluu Tarihi, Yeditepe Yay., C.V., Çev. Nilüfer Epçeli, stanbul 2005. -KARAL, Enver Ziya, Osmanl Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yay., C.V., Ankara 1988, -KURAT, Akdes Nimet, Rusya Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 1993. -NAZIR, Bayram, Osmanl’ya Snanlar, Yeditepe Yay., stanbul 2006. -UÇAROL, Rifat, Siyasi Tarih, Der Yay., stanbul 2008. -YELSEYEVA, N.V. - A.Z.MANFRED, Yakn Çalar Tarihi, Konuk Yay., stanbul 1978. D.nternet Adresleri: -http://en.wikipedia.org/wiki/August_Zaleski -http://tr.wikipedia.org/wiki/Hasan_Kemaleddin_Gedeleç -http://en.wikipedia.org/wiki/Ivan_Paskevich -http://en.wikipedia.org/wiki/Jozef_Bem -http://en.wikipedia.org/wiki/Lajos_Kossuth -http://en.wikipedia.org/wiki/Syria -http://varsova.be.mfa.gov.tr/MissionChiefHistory.aspx
56 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
EKLER:
Ek 1- Murat Paa / Jozef Bem, Osmanl Üniformas ile
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 57
Ek 2-Jozef Bem’in memleketi Tarnow’daki heykeli.
58 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Ek 3- Babakanlk Osmanl Arivinde konu ile alakal bir belge.
TARHN PENDE
THE PURSUIT OF HISTORY
-ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS-
-INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
Yl: 2010, Say: 4 Sayfa: 59-86
Year: 2010, Issue: 4 Page: 59-86
CUMHURYETN LK YILLARINDA TÜRKYE’DE TARIM KESMNN EKONOMK DURUMU (1923-1935)
brahim NC Özet 1923-1935 yllar aralnda Türkiye ekonomisinin temelini oluturmasna karn, bu sektörde, ülke kaynaklarnn az bir ksmnn ekonomik olmayan yollarla iletilmesi, üretim miktarn, mümkün olann çok altnda bir düzeyde tutmutur. Küçük köylü iletmelerinin yaklak %50 sinin yetersiz topraklar üzerinde geçimlik üretim yapmalarnn nedenlerinin banda, tarm arazilerinin yarsndan çounun az sayda büyük arazi sahiplerinin elinde toplanm olmas gelmekteydi. Bahsi geçen bu dönemde Cumhuriyet hükümetlerinin topraksz veya yeterli topra olmayan köylüyü, topraa kavuturma konusundaki giriimleri, arazi mülkiyetiyle ilgili adaletsiz yapy ksmen düzeltmitir. Ancak, yürütülen politikalara ramen, köylünün önemli bir ksm bakalarnn arazisinde ortakç, yarc veya rgat olarak çalmay sürdürmek zorunda kalmtr. Aratrma ve incelemeye konu olan dönemde ve özellikle kriz yllarnda, ülkede var olan kredi ve pazarlama ilikileri, tüccar-tefecinin küçük üreticinin ürettii iktisadi fazlaya el koyma sürecinin en önemli mekanizmas olmutur. Anahtar Kelimeler Tarm, Çiftçi, Tüccar, Tefeci, Gelir. THE ECONOMIC SITUATION OF AGRICULTURAL SECTOR IN THE EARLY YEARS OF TURKISH REPUBLIC (1923-1935) Abstract Although agriculture was the main sector of Turkish economy in 1923-1935, non-economic management of a tiny portion of national resources in agricultural sector resulted in quite a lower production than possible. The main reason why the small villager businesses would produce just for survival was the majority of agricultural land was owned by a minority group of people. There were several governmental efforts to give agricultural land to landless villager or those owning insufficient land. Although these efforts corrected partly, the unjust situation related to the land ownership, significant percentage of villagers had to maintain their sharecropper or laborer position in somebody else’s land. The credit and marketing relationships that existed in
Ar. Gör. Dr., Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öretim Eleman.
[email protected]
60 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
that period, especially during the crisis years were the most important mechanisms for the usurer or merchant to steal the economic extra that the small producers produced. Key Words Agriculture, Farmer, Merchant, Usurer, Income
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 61
GR Tarmn en güçlü sektör olduu ülkelerde ekonomik kalknma için tarm kesiminde verim ve üretimin artrlmas bir zorunluluktur. Çünkü gelimi bir tarm kesimi, ülkenin gda, hammadde, i gücü, sermaye ve döviz gibi hayati ihtiyaçlarn karlayarak ülke kalknmasn tevik eder. Nitekim, 18. ve 19. yüzyllarda Bat Avrupa ve Japonya’da tarm teknolojisindeki gelimeler sonucu bu sektörde yaratlan verim ve üretim artlar ekonomik gelimeyi uyaran en önemli etkenlerden biri olmutur (Dinler, 1996: 54-55). 1923-1935 yllar arasnda Türkiye’nin ekonomisi tarma dayanmaktayd. Tarm sektörü, Cumhuriyet döneminde uzun yllar ülkenin tarma dayal bu özelliini koruyarak ekonominin temelini oluturmutur Cumhuriyet döneminde tarma yüklenen ilev ve bu alanda izlenen politikalarn üç temel amac olmutur. Bu amaçlar milli iaeyi salamak, milli sanayiyi o günkü ve gelecekteki ihtiyaçlar ölçüsünde gerekli hammaddelerle beslemek, ihracat artrarak sanayi alannda kalknmann gerektirdii dövizi ülkeye kazandrmakt. Cumhuriyet’in benimsemi olduu halkçlk ilkesinin gerei, gerçek üretici olan köylünün geçim durumunu iyiletirmek, onun bamsz bir üretici olarak varln gelitirerek sürdürmesini salamakt (Tekeli-lkin, 1988: 38-39). Bu çalmada 1923-1935 döneminde tarm kesiminin genel olarak ekonomik durumu açklanarak, Dünya Ekonomik Bunalmnn köylü üzerindeki etkisi aratrlmas hedeflenmitir. Bir yandan Türkiye’de arazi mülkiyet yapsnn toprak tasarruf eklini ne yönde etkiledii irdelenirken, öte yandan büyük toprak sahibi, tüccar ve tefecinin küçük köylü üreticiyle girdii üretim pazarlama ve kredi ilikilerinin üreticinin gelir ve serveti üzerindeki etkisi ayrntl bir ekilde incelenmi, daha çok bitkisel üretim üzerinde durulmutur. TARIMIN GENEL ÖZELLKLER Türkiye balamnda tarmn genel özelliklerine ksaca baklacak olursa, öncelikle bu sektörde üretimin büyük ölçüde doaya bal olduu görülmektedir. Ele alnan dönemde, üretim tekniinin geriliinin de etkisiyle Türkiye’de tarmsal üretim hava artlarna bal olarak yldan yla büyük dalgalanmalar göstermekte olup, 1928 ile 1950 arasnda hava koullarnn en kötü olduu üç yln budayda arazi verim ortalamas en iyi üç ylnkinin ancak %54’ü kadar olmaktayd.( Cumhuriyet, 28 Eylül 1924; Tezel, 1994: 351). Tarmsal ürünlerin pek çou bütün yl süresince deil, sadece yln belli mevsimlerinde olgunlap hasat edilmektedir. Ayn zamanda tarm ürünleri talep esneklii de düüktür. Tarm ürünlerinin bu özellii hasat mevsiminde ürünün piyasaya ani olarak talep miktarnn çok üstünde arz edilmesine yol açmaktadr. Bu durum ise mevsimlik fiyat dalgalanmalarna neden olmaktadr. Örnein, 19311932 hasat ylnda Türkiye’de buday fiyatlarndaki mevsimlik dalgalanmalar
62 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Konya borsasnda %60, stanbul borsasnda %37 olmutu (Güray, Yurtmen, 1937: 50-51). Tarmda üretimin mevsimlik olmas, bu sektörde faaliyet hacmini de mevsimlere göre deitirmektedir. Faaliyet hacminin azald k aylarnda emek ve dier girdilerin kullanm azalmakta; yükseldii yaz aylarndaysa emek ve dier üretim girdilerinin talebinde art olmaktadr. ncelenen dönemde, Çukurova’da, pamuk hasat mevsiminde i gücü talebi yln dier mevsimlerine göre çok artmaktayd. Bölgenin 70-100 bin arasndaki içi ihtiyac Dou ve Güneydou Anadolu ile Orta Anadolu’nun arazisi kt yörelerinden karlanmaktayd (Silier, 1988: 15; Pamuk, 1993:179). Tarmsal üretimin %90’ insanlarn yaamas için gerekli besin maddelerinden olutuundan topraklarn çok büyük bölümü bu ürünlerin üretimine ayrlmaktadr (Sarc, 1934: 47). 1923-1935 döneminde Türkiye’nin ekili alanlarnn yaklak %90’ hububat üretimine ayrlmt. Baklagiller ve sebze gibi dier besin maddelerine ayrlan topraklarn toplam içindeki pay da %4 idi (statistik Yll C 5, 1930: 164). Bunlara ilave olarak üretilen sanayi bitkileri içinde gda maddesi niteliinde olan bir çok ürün de bulunmaktayd. Tarmsal üretimin genel özelliklerinden bir dieri, ürün arz piyasasnn tam rekabet koullarna yaklamasdr. Üretimin türde olmas ve büyüklü küçüklü bir çok firma tarafndan üretiliyor olmas, tarm ürünleri arz piyasasna belirtilen özellii kazandrmaktadr. Tarm ürünleri sat piyasas, pazarn gelimilik düzeyine göre tam rekabete yakn piyasa ile aksak rekabet piyasalarnn en ucunda olan monopson piyasasna kadar farkllk göstermektedir (Kazgan, 1977: 10). ncelenen dönemde Türkiye’de tarm ürünleri arz piyasas tam rekabete yakn piyasa özellikleri göstermesine karn, talep piyasasnn çok az sayda veya birkaç alcdan oluan oligopson veya monopson piyasasna benzer özellikler tad anlalmaktadr (Tezel, 1994: 402; Aktan, 1955: 294-295; Silier, 1981: 52,93). Tarmn doaya ve farkl piyasa koullarna ball, küçük üreticinin üretim, pazarlama ve kredi konularnda sürekli sknt içinde olmas her ülkede tarm çok problemli bir sektör durumuna getirmitir. Bu yüzden tarmn yapsal deiiminden, girdi ve ürün piyasalarna kadar geni bir alanda, devlet müdahalesi söz konusu olmaktadr (Kazgan, 1977: 4; Dinler, 1996: 244). TÜRK TARIMINDA TOPRAK DAILIMI VE TASARRUF EKLLER Cumhuriyet dönemine Osmanl’dan aktarlan toprak mülkiyet yaps incelendiinde, tarm arazilerinin %65’inin saylar 40 000’i amayan derebeyi ve toprak aalarnn elinde olduu anlalmaktadr. Krsal kesimde yaayan toplam bir milyon ailenin %87’sinin, yani 870 000 ailenin elinde topraklarn ancak %35’i bulunmaktayd. Topraksz köylü ailelerinin says ise 80 000 ve toplam içindeki oranlar da %8 idi. Ayn yllarda Türkiye genelinde 50 dekardan küçük iletmelerin oran %73.5 idi (Türkiye’de Toplumsal ve Ekonomik Gelimenin 50 Yl, 1973: 29-30). ç
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 63
ve Dou Anadolu’da cüce iletme olarak tanmlanabilecek küçük iletmeler 50 dekardan büyük olmayan iletmelerin yarsn oluturuyordu. Dier bölgelere oranla bu bölgelerin pazarla ilikilerinin nispeten zayf olduu, iklim koullarnn elverisizlii, yetitirilen ürün türleri (hububat en önemli ürün grubunu oluturuyordu) ve kullanlan teknolojinin gerilii göz önünede bulundurulduunda bu bölgelerdeki iletmelerin büyük bir bölümünün bir köylü ailesine asgari geçimlik geliri salamaktan uzak olduu anlalmaktadr. Birinci Dünya Sava koullar, zaten asgari geçimlik gelir düzeyinin altnda bulunan büyük bir tarmsal üretici kitlesi için ykm olmutur. Bu durumun Osmanl’nn son dönemlerinde var olan adaletsiz toprak dalmn Birinci Dünya Sava yllarnda ve hemen sonrasnda daha da adaletsiz hale getirmi olduu savunulabilir (Silier, 1981:10-12) 1930’lu yllarda, toprak dalm ili ilgili bu olumsuz durumun devam ettii görülmektedir. Eldeki bilgiler yetersiz olmakla birlikte o tarihlerde yaplan aratrmalara ve yaynlara bakldnda topraklarn önemli bir ksmn büyük arazi sahiplerinin kontrol ettii anlalmaktadr. Hamid Sadi’ye göre, ülkede 33 000 büyük arazi sahibi ailenin, 8 milyon hektar arazisi vard ve bu aileler ekili alanlarn %35’ini denetlemekteydiler (Hamit Sadi, 1932: 68). 1920’lerin sonlarna doru Türkiye tarmn ele alan bir Rus aratrmacya göre ise, Türkiye’de krsal ailelerin %5’i tarmsal alanlarn %65’ine sahipti (Zhukovsky, 1951: 130). Cumhuriyetin yönetici kadrosu arazi mülkiyet dalmn deitirmeye, bu alanda bir toprak reformu yapmaya niyetlendii tarihlerde, baz kamu kurulular ülkedeki arazi mülkiyetinin dalmn aratrmaya, çeitli anketler yapmaya balamlardr. Ancak, hükümetin niyetini sezen büyük arazi sahipleri varlklarn küçük göstermek için ellerinden geleni yapmlardr. Bu nedenle 1930’larn sonlarnda balatlan bu aratrmalar büyük arazi mülklerinin says ve kontrol ettikleri alanlar göstermek bakmndan eksik sonuçlar vermitir. Bahsi geçin bu anket sonuçlarnn dier verilerle düzeltilmesi ile elde edilen bilgilere göre ele alnan dönemde ülkede en az 1000 kadar 500 hektar ve daha büyük arazi mülkü olduu söylenebilir. 1930 anketlerinden çkan sonuçlara göre, anket kapsamna giren 33 ilde 500 hektar ve daha büyük arazili mülklerin ortalama alan 1540 hektar olup, en büyük iki mülkün arazi varl 10 000’er hektar geçmekteydi (Tezel, 1994: 360). Bir baka kaynaa göre ise Türkiye’deki en büyük özel mülkiyet altndaki arazinin genilii 20 000 hektar idi (Zhukovsky, 1951: 130). 1930’larn sonlarnda Türkiye’de yaklak 1000 kadar büyük arazi mülkü bulunduu, bunlarn ortalama alanlarnn 1 500 hektar kadar olduu varsaylrsa, büyük mülklerin yaklak olarak 1.5 milyon hektar denetledikleri söylenebilir. 50 ila 500 hektar arasndaki mülklerin ayn anketlere göre saysnn 5 800 olduu ve 1.7 milyon hektarlk bir alan kapladklar belirtilmektedir (Barkan, 1945: 89). Bu iki tahmini rakamlar 1940’larn banda, 6 800 kadar ailenin yaklak olarak 3.2 milyon hektar araziye sahip olduunu göstermektedir (Tezel, 1994: 361).
64 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Cumhuriyet’in ilk yllarnda tarmsal iletmelerin özellikleri hakknda yaplan deerlendirmelere göre, Türkiye tarm temel olarak küçük köylü iletmelerine dayanmaktayd. Genel olarak aile emeiyle üretim yaplan bu iletmeler, geçimlik iletme niteliindeydi. Ky bölgeleri dndaki bölgelerde kapal köy ekonomisi egemendi. Hamid Sadi’ye göre, genellikle arazi çok parçalanm olup küçük iletmeler çounluu oluturmaktayd. Türk köylüsünün %85’i 3-6 hektar araziye sahip ayn tipte küçük çiftçilerdi. Bununla birlikte binlerce hektar araziden oluan büyük çiftlikler de vard (Hamid Sadi, 1932: 63; Silier, 1981: 13). Mirza Gökgöl’ün bu konudaki deerlendirmeleri de yukardaki yorumlardan farkl deildir. Gökgöl’e göre, kendi arazisi üzerinde çalan küçük köylü hiçbir zaman malikane sahiplerinin elinde esir olmamtr. Yalnz Anadolu’nun güney dousunda beylerle eyhler, büyük arazilere sahip olup, halk toprak üzerinde istedikleri gibi çaltrmlardr. Memleketin dier taraflarnda büyük çiftlikler bulunmakla birlikte, arazinin önemli bir ksm küçük çiftçilerin elindeydi. Anadolu’da nüfus az ve arazinin geni olmasna ramen çiftçinin elindeki arazi miktar 10-50 dekar kadard. Küçük çiftçilerin elinde arazinin az olmasnn nedeni, bir taraftan ülkede genel alann pek az bir ksmndan, ancak %7-8 gibi küçük bir oranndan, tarm için yararlanlyor olmasndan, dier yandan ilenen alann önemli bir ksmnn büyük çiftlik sahiplerinin elinde bulunmasndan ileri gelmekteydi. Buna göre Türkiye’de küçük çiftçiler ekstansif (toprak youn) tarm yaptklarndan ellerinde bulunan 10-50 dekar kadar arazi yetmemekteydi. Çiftliklerin büyüklüü ise yörelere göre deimekteydi. En büyük çiftlikler Dou ve Güneydou Anadolu’da bulunmakla birlikte Bat Anadolu, Trakya ve Akdeniz bölgesinde de büyük çiftlikler hayli geni alanlar kaplamaktayd. Büyüklüü 2000-3000 dönüm (dekar)’den balayan özel çiftlikler, bazen yüz bin dönümü amaktayd. Örnein Aydn vilayetinde büyüklüü 70-80 bin dönümü aan çiftlikler bulunmaktayd (Gökgöl, 1935: 185-188). Büyük çiftlikler ekstansif tarm yapmakta ve basit ekilde idare edilmekteydi. Genellikle arazi sahibi ehir ve kasabalarda oturmakta, çiftlik arazisinin önemli ksmn köylülere ortaa veya kiraya vermekte (Zhukovsky, 1951: 130) veya topraklarn küçük bir ksmnda tarm yapmakta, dier bölümünü bo brakmaktayd. Büyük çiftçiler hububat tarm yapyordu. Endüstri bitkileri yetitiren yörelerde dahi, örnein pamuk gibi ürünler fazla igücü ve sermayeye ihtiyaç gösterdiinden az miktarda ekilmekteydi (Gökgöl, 1935: 189). Türkiye’de en yaygn üretimi yaplan ürün grubunu tahllar oluturmaktayd. Tahllar içinde de buday üretiminin arlkl bir yeri vard. 1927 tarm saymna göre Türkiye’de ekilen topraklarn %57.26’s budaya ayrlmt. Toplam hububata ayrlan saha ise ekili alanlarn %89.6’unu oluturuyordu. Baklagiller ve endüstri bitkilerine ayrlan alan ise srasyla %4 ve %6.4 idi (statistik Yll C 5, 1930: 164). Buday tarm ele alnan dönemin teknik koullarnda zahmetli ve düük verimliydi. Bu durumun farknda olan büyük arazi sahipleri buday ekmek için topraklarn köylülere ortaa veriyorlard. Bu çiftçilere göre köylü yapacak bir ey bilme-
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 65
dii için yar aç yar tok bu tarlalarda cesurca çalarak yarclk yapmaktayd (Cumhuriyet, 12 Mays 1924; Tökin, 1934: 190). Cumhuriyet döneminde köylüyü bakasnn topranda ortakç, kirac, maraba ve rgat olarak çalmaktan kurtarmak için önce Dou’daki isyan vesilesiyle, Dou ve Güneydou Anadolu’da ksmi bir toprak reformu çalmas balatlmtr. Cumhurbakan Atatürk, 1928 ylnda Meclis’i aç konumasnda hükümete, özellikle dou illerinde topra olmayan çiftçilere toprak tedarik etmek meselesiyle ehemmiyetli olarak uramak direktifini vermitir. Bir yl sonraki aç konumasnda da bu isteini yenilemitir (T.B.M.M.Zabt Ceridesi Devre III, C. 5, 1928: 2; T.B.M.M. Zabt Ceridesi Devre III Devre III, C. 13, 1929: 3). Yine Atatürk, 1936 ylnda da çiftçilerin topraklandrlmas konusuna öyle vurgu yapmtr: “Toprak Kanununun bir neticeye varmasn Kamutayn yüksek himmetlerinden beklerim. Her Türk çiftçi ailesinin geçinecei ve çalaca topraa malik olmas behemehal lazmdr. Bundan fazla olarak büyük araziyi modern vastalarla ileyip vatana fazla istihsal temin edilmesini tevik etmek lazmdr” (T.B.M.M. Zabt Ceridesi, Devre V, C. 13, 1936: 5). Atatürk, genel bir toprak reformu konusunda resmi bir belge nitelii tayan ve toprak reformunun ana ilkelerini ortaya koyan 1937 yl Meclis aç konumasnda u tespitleri yapmtr: “Milli ekonominin temeli ziraattr. Bunun içindir ki, ziraatta kalknmaya büyük önem vermekteyiz… Fakat bu hayati ii isabetle amacna ulatrabilmek için ilk önce, ciddi etütlere dayanan bir ziraat siyasetini tespit etmek ve onun için de her köylünün ve bütün vatandalarn kavrayabilecei ve severek tatbik edebilecei bir ziraat rejimi kurmak lazmdr. …Bu siyaset ve rejimde önemle yer alabilecek noktalar balca unlardr: Bir defa memlekette topraksz çiftçi braklmamaldr. Bundan daha önemli olan ise, bir çiftçi ailesini geçindirebilene topran hiçbir sebep ve suretle bölünemez bir mahiyet almasn, büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin iletebilecekleri arazi geniliini arazinin bulunduu memleket bölgelerinin nüfus kesafetine ve toprak verim derecesine göre snrlamak lazmdr” (T.B.M.M. Zabt Ceridesi, Devre 5, C. 20, 1937: 4). Çiftçiyi Topraklandrma Kanunu’nun kabulüne kadar Türkiye’de toprak datm ile ilgili ilk giriim 2 Haziran 1929 tarihinde 1505 sayl “ark Mntkas Dahilinde Muhtaç Zürraa Tevzi Edilecek Araziye Dair Kanun” ile balatlmtr. Bu yasayla Hükümet, Dou illerinden Batya göç ettirilen kimselerin arazisini, köylü, airet efrad, göçebe ve muhacirlere verme yetkisine sahip olmutur (Düstur III.Tertip, C.8; 1929; Barkan, 1980: 454). Ancak sürgün edilen toprak sahiplerine, kendi istedikleri takdirde, 500 dönümden 2000 dönüme kadar toprak alkoymak hakknn tannmas, datlacak topraklar snrlayan bir karar olmutur (Silier, 1981: 17). Toprak tevzii konusunda bir dier düzenleme ise 14 Haziran 1934 tarihli ve 2510 sayl skân Kanunu’dur. skân Kanunu, dardan gelecek göçmenlerle içeri-
66 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
deki göçebelerin topraa balanarak üretici durumuna getirilmesi için devlete ait veya kamulatrma ile elde edilecek olan topraklarn datlmasn hükme balamaktayd. Bu yasalara dayanlarak muhtaç çiftçilere önemli miktarlarda toprak datlmtr. 1923-1938 yllar arasnda 246 431 aileye toplam 9 983 750 dekar toprak datlmtr (Resmi Gazete, 21.6.1934, Say: 2733; Barkan, 1980: 454-455). TARIMDA KAYNAK KULLANIMI VE ÜRETM TEKNOLOJ Bir ülke için ekonomik kaynaklarn banda yeterli sayda eitimli üretken insan gelmektedir. Cumhuriyet’in kurulduu yllarda Türkiye insan kaynaklar açsndan fakir durumdayd. 1913 ylnda 15.8 milyon olan ülke nüfusu 1923 ylnda yaklak 10 milyona dümü, 1927’de ancak 13 648 000’e çkabilmitir (statistik Yll 1932-1933, 1933: 64 Türkiye’de Toplumsal ve Ekonomik Gelimenin 50 Yl, 1973: 28, 60; Eldem, 1994: 23). Nüfustaki azalmann en önemli nedeni 1913’ü izleyen on yllk sürekli sava döneminde ülkenin Türk ve Müslüman nüfusunun Osmanl ordularnn asker kaynan oluturmasyd. Birinci Dünya Sava’nda Osmanl kuvvetlerinin cephedeki kaybnn 400 000, hasta ve kayp asker saysnn 1 600 000 civarnda olduu belirtilmektedir (Bayur, 1967: 787; Tezel, 1994: 98). Öte yandan, sava yllarnda sivil nüfus arasnda, beslenme, salk koullarndaki bozulmalar, igal ve etnik çatma alanlarndaki karklklar nedeniyle ölüm oranlar artarken, erkek nüfusun önemli bir ksmnn askerde olmasndan dolay doum oranndaki düme Türk ve Müslüman nüfus üzerinde azaltc etki yapmtr. Cumhuriyet’in ilk yllarnda nüfusun okur yazarlk, eitim ve salk yönleri ve devletin salad eitim ve salk hizmetleri de geri durumdayd. Kurtulu Sava’ndan çkan Anadolu toplumu, beeri sermaye bakmndan bir hayli fakirdi. 1927 saym, nüfusun %11’inin okur yazar olduunu göstermekteydi. 1924 ‘de on milyonun üzerindeki nüfusa karlk ülkede sadece 1000 kadar doktor ve 10 000’den daha az hastane yata vard. Salk hizmetlerinin gerilii ve yetersizlii, genel cahillik ve fakirlik nedeniyle stma, trahom, frengi, tifüs, tüberküloz gibi hastalklar büyük ölçüde igücü ve refah kaybna yol açmaktayd (Tezel, 1994: 102). ncelenen dönemde, yukarda da belirtildii gibi, Türkiye nüfusu çok az olup ülkede topraa nispetle emek kt faktördü. Türkiye’de 21milyon hektar tarm yaplabilecek toprak olmasna karn, 1920’lerin sonlarnda bu topraklarn ancak yaklak 5 milyon hektar ekilebiliyordu (Zhukovsky, 1951: 128). Ekili alanlarn ülke topraklarnn çok snrl bir bölümünü oluturmas da düük nüfus younluunun bir sonucuydu. Emein kt faktör olmas, ülkede emek tasarruf edici üretim teknolojisinin kullanlmasn, yani tarmda makinelemeyi gündeme getirmitir. Hükümet, tarm makine ve aletlerini gümrük vergisinden muaf tutarak, kredi olana salayarak ve bizzat tarm aletlerinin ithalini kendisi yapp çiftçilere uygun koullarda satarak tarmda makinelemeyi tevik etmitir (Avcolu, 1969: 229-230). 1929 Dünya Ekonomik Bunalmna kadar nispeten tarm ürünleri fiyatlarnn yük-
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 67
sek düzeyde seyretmesinin de etkisiyle Türkiye tarmnda hzl bir makineleme görülmütür. Ancak bunalmn ba göstermesiyle birlikte tarmsal ürün fiyatlarndaki hzl düü tamamen ithalata baml olan tarmda makineleme çabalarn, ekonomik olmaktan çkararak sürdürülemez hale getirmitir. Cumhuriyet hükümetleri büyük çiftçiyi traktör ve ekipmanlaryla donatma çabasnn baarszla uramasyla birlikte köylüyü at ile çekilen modern tarm aletleriyle çalmaya tevik etmitir. Bu amaçla hükümet, pulluk kanunu çkararak yerli pulluk fabrikalarna, üretimlerini artrmalar için tevik amaçl pirim ve ucuz kredi vermitir (Resmi Gazete, 2 Nisan 1931). Sözü edilen bu teviklerin ksa sürede etkisi görülmü, ülkedeki pulluk miktar, ihtiyac karlamaktan uzak olsa da, önemli ölçüde artmtr. 1927’de 210 000 olan pulluk says (Tökin, 1934: 42) 1936 ylnda 410 360’e yükselmitir (statistik Yll 1940-1941, 1941: 286). Nüfus miktar ile bir bölgedeki ekili topraklarn yüzdesi arasnda bir paralellik görülmektedir. Nüfus younluu daha düük olan Dou, Güney ve Orta Anadolu’da ekili toprak oran nüfus younluu daha yüksek olan Bat Anadolu’dan daha düüktü. Toprak faktörünün göreli bolluuna karlk emein kt oluu birçok önemli tarm bölgesinde, tarmsal igücü ihtiyacnn artt hasat mevsiminde, üretimi aksatacak ölçülere ulayordu. Adana ve Tarsus gibi bölgelerin içi ihtiyac Diyarbakr ile Dou Anadolu vilayetlerinden ve ç Anadolu’nun topra kt yörelerinden salanmaktayd (Tökin, 1934:136-138; Toprak, 1988: 32; Güran, 1988: 229). Cumhuriyet’in ilk yllarnda tarmda sermayenin kt olmasnn yan sra üretim teknii de çok geriydi. 1920’lerin banda Türkiye’nin birçok bölgesinde üretim hâlâ tarih öncesinden kalma teknikler, araç ve gereçlerle yaplmaktayd. ç bölgelerde kullanlan saban, neolitik çadaki gibi, ucuna çakmak ta cinsinden sert bir sivri ta taklm kanca biçimli bir odun parçasyd. Yapay gübre kullanm neredeyse bilinmiyordu. Bir tarlaya birbirini izleyen yllarda farkl ürünler ekerek verimliliini artran ürün rotasyonu ülkenin büyük bir ksmnda balamamt. Tohum ekme ii ve hasat genellikle elle yaplyor, altna ta çaklm ilkel bir döven kullanlyor, tanenin sapndan ayrlmas için, binlerce yl öncesinde olduu gibi rüzgardan yararlanlyordu. Bir Hitit köyündeki buday üretiminin, 1920’lerin banda Orta Anadolu’daki durumdan pek farkl olmad söylenebilir. Yeni tarm makine ve aletleri ile biraz daha ileri tarm yöntemleri ky eritlerinde ve demiryollar çevresinde ksmen yaylmt (Tezel, 1994: 102-103). 1927 Tarm saymna göre Türkiye’de 1 187 000 karasabana karlk ancak, bunun altda biri kadar, 210 000 adet hayvanla çekilen pulluk vard. Ülkenin her yöresinde pulluk mevcudunun karasabana nispeti ayn deildi. Bat Anadolu’da 167 100 karasabana kar 65 000 pulluk, Trakya, stanbul, Kocaeli ve Bursa’da 108 000 karasabana kar 60 000 pulluk bulunuyordu. Buna göre Bat Anadolu’da pulluk karasaban oran yaklak 1/3, Trakya, stanbul, Kocaeli ve Bursa’da 1/2’den biraz fazla idi. Orta ve Güney Anadolu’da ise bu oran 1/10-15’e, Dou Anadolu’da 1/30’a ve Karadeniz bölgesinde ise 1/40’a kadar inmekteydi (Gökgöl, 1935: 215).
68 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Yine ayn sayma göre, Türkiye’de bulunan bütün tarm makineleri 15 711 olarak tespit edilmitir. Bu tarm makinesi tanm içine traktör, çayr makinesi, trmk, mibzer, biçer-balar, harman makinesi ve triyörler girmektedir (1927 Tarm Saym, 1970: 110). Ülke tarmnda sermaye ile emein kt bir üretim girdisi özelliini tamas ve Anadolu topraklarnn binlerce yldr hemen hiç gübre verilmeksizin kullanlmas nedeniyle topraklarn yorgun olmas yüzünden, tarm arazileri iki ekim yl arasnda uzunca bir süre dinlenmeye terk edilmekteydi. Türkiye’nin her yerinde topraklarn dinlenmeye, yani nadasa braklma süresi ayn deildi. Topra, nüfusuna göre fazla olan, mahalli pazar ve ulam imkanlar kt olan bölgelerde arazi, rasyonel bir ekilde kullanlmaktan çok uzakt. Dou Anadolu’nun baz yörelerinde tarlalar be yl gibi uzun bir süre dinlendirilirdi. Bo braklan arazilerde bu süre içinde hayvan otlatlrd. Kars vilayetinde hububat yetitirilen topraklar üç yl dinlendirilir dördüncü yl yine hububat ekilirdi. Topran görece kt olduu yörelerde nadas süresi bir yla inmekteydi. Orta Anadolu’da ulam olanaklarnn elverili olduu yerlerde topraklar iki ylda bir ekilmekteydi (Gökgöl, 1935: 212-213; Tökin, 1934: 48-49). Bat Anadolu, Çukurova ve Trakya’nn baz yörelerinde sulama imkannn olduu, endüstri bitkilerinin yetitirildii yerlerde tarm arazileri nadasa braklmamakta, hemen her yl ekilmekteydi. Üretimin pazar için yapld bu yörelerde daha çok kazanma düüncesiyle hareket eden üretici, topran daha rantabl kullanmaya çalyor ve bo brakmyordu. Köylü bu yörelerde bir yl hububat ertesi yl çapa bitkisi (pamuk, tütün, susam, eker pancar vb.) tarm yapyordu (Tökin, 1934: 54). Bu toprak ileme ekli basit anlamda münavebe (rotasyon) yöntemi demektir. Münavebe usulünün uyguland yörelerde köylü, sürekli ilenmekten dolay topran verimini kaybetmemesi için gübre kullanmaya imkanlar ölçüsünde önem vermekteydi. Gübreyi tezek halinde snmak ve yemek piirmek amacyla yakan ve tarlas yorulunca meradan ya da ormandan bir yenisini açan ç ve Dou Anadolu köylüsünün aksine olarak gübrenin bu iletmelerde ekonomik bir deeri vard. Örnein, Manisa’da topraklar çounlukla gübrelenirdi. Gübre araba veya develerle tanarak bahçe ve tarlalara datlr ve topraa kartrlrd (Zhukovsky, 1951: 140; Tökin, 1934: 57). Ege bölgesinde, pahal olmasna ramen suni gübre kullanmna da rastlanmaktayd. Suni gübreyi en çok kullananlar baclar ve tütüncüler idi. Ne var ki, Manisa örneine bakarak meta üretiminin gelitii yerlerde gübre kullanmnn yaygnlatn düünmek yanl olur. Ele alnan dönemde gübre kullanm pazar için üretim yapan yörelerde bile ehir ve kasaba üreticileri ile buralara civar köyleri aamamtr (Tökin, 1934: 57). Köylünün bitkisel üretim için gübrenin önemini yeterince kavrayamam olmas, ülkede mevcut hayvan saysnn az ve arlklarnn düük olmas yüzünden gübre üretiminin yetersizlii, gübre kullanmn snrlandran balca nedenlerdir (Gökgöl, 1935: 206-207; Tevfik Süleyman, 1931: 1752; Bilgemre 1940: 25).
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 69
Doru nadas yöntemi ve gübre uygulamalar verim art yaratmaktayd. Devletin kurmu olduu enstitü, slah istasyonlar ve Devlet çiftliklerinde yaplan aratrmalar daha iyi tekniklerin ve slah edilmi tohumlarn kullanlmas ile önemli ölçüde verimin artrlabileceini kantlamtr (Tayi, 1940: 13; Kraç, 1940: 2). Yine tohum slah istasyonlarnda verimi %20 ila %50 daha fazla olan yeni cins tohumlar üretilmitir (Toprak, 1988: 27). Ne var ki, yeni cins tohumlar ve üretim yöntemleri köylüye yeterince ulatrlamamtr. Sürekli savalar ve nüfus azalmas sebebiyle Türkiye’deki tarmsal üretimde 1913 ve 1922 arasnda meydana gelen azalma da önemlidir. Birinci Dünya ve Kurtulu savalarnn Anadolu’nun üretim yaps üstünde kesintisiz olarak sekiz yl boyunca yapt tahribatn büyük olduu görülmektedir. Bitkisel üretimdeki gerileme Cumhuriyeti izleyen birkaç yl içinde büyük ölçüde giderilebilmi, fakat hayvan varlnn sava döneminde yar yarya azalm olmasnn olumsuz etkileri uzun sürmütür (Tezel, 1994: 104). Topran görece bol, emek ve sermayenin kt olduu bir ekonomik kaynaklar dengesinin, toprak ya da emek faktöründen elde edilebilecek verimin artrlmasn salayan daha ileri teknolojilere geçie elverili olmad açktr. Çünkü, her ekonomik gelime için belli ölçüde yatrma ihtiyaç vardr. Oysa ele alnan dönemde Türkiye’nin ekonomik kaynaklar dengesinde emek faktörünün ktl topran, sermaye faktörünün ktl da emein daha etkin kullanmn salayacak yatrmlar engellemi ve köy topluluklarnn üretim çabalarn toprak youn (ekstansif) geri bir teknolojiyle sürdürmelerine yol açmtr (Güran, 1988: 230). ÜRETM, PAZARLAMA VE KRED LKLERNN TARIM KESM ÜZERNDEK ETKLER 1920’li yllarda Türk tarmnda küçük ve orta ölçekli iletmelerin önemli bir yeri vard (Türkiye’nin Ekonomik ve Toplumsal Geliiminin 50 Yl, 1972: 29-30). Büyük toprak sahiplerinin topraklarn büyük ölçekli çiftlikler olarak iletmek yerine, küçük parçalara bölerek köylülere kiralamay tercih etmelerinin de etkisiyle, toplam tarmsal üretimin olduu kadar pazar için yaplan üretimin de önemli bir bölümü küçük ve orta ölçekli iletmeler tarafndan gerçekletirilmekteydi. Ancak, bu yarg Türkiye ölçeinde genel olarak doru olmakla birlikte, mülkiyet ve kiraclk, ortakçlk ilikileri, pazara yönelik üretimin yaygnlk derecesi, iklim ve toprak koullar, üretimin bileimi gibi temel konularda bölgeden bölgeye önemli farkllklar görülmekteydi. 19. yüzylda ve 20. yüzyln balarnda kapitalizm ve ticari ürün üretiminin yayl sürecindeki eitsizlikler bölgesel farkllklar artrmtr. Elverili toprak ve iklim koullar ile ana limanlara yaknlk sayesinde Bat Anadolu 20. yüzyl balarnda Anadolu’nun ihracata en fazla yönelen bölgelerinden biri durumundayd. Sözü edilen dönemde üzüm, incir, tütün, pamuk, zeytinya gibi ürünler Bat Anadolu’nun ve özellikle zmir ve çevresinin temel ihraç mallarn oluturdu. Ege bölgesinde Osmanl’nn son dönemlerinde görüldüü
70 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
gibi, büyük toprak mülkiyeti ile küçük ve orta mülkiyet birlikte varlklarn sürdürmekteydi (Pamuk, 1993: 177; Tezel, 1994: 338-339). Yl boyu ve daha çok mevsimlik ücretli içi kullanan büyük iletmelere de rastlanmakla birlikte, büyük toprak sahiplerinin çounluu topraklarn ortakçlk yoluyla, topraksz veya yeterli topra olmayan köylülere kiralayarak iletmeyi tercih ediyorlard (Zhukovsky, 1951: 130). hracata yönelik tarmsal meta üretiminin yaygnlat dier bölgeler ise Karadeniz ile Çukurova bölgeleriydi. Karadeniz bölgesindeki fndk ve daha sonralar Samsun yöresinde tütün ihracat genilerken, küçük iletmeler önem kazanmtr. Çukurova’da ise 1860’larda ovann kurutulmasndan sonra, bölgenin verimli topraklar yörenin güçlü kiilerinin eline geçmitir. Ovada büyük iletmeler daha çok pamuk üretimine yönelmilerdi. Adana bölgesinde igücü ihtiyacnn büyük bölümü mevsimlik göç yoluyla ücretli emek biçiminde karlanyordu (Keyder, 1993: 16). Bu yöreye her yl 70 ila 100 bin arasnda içi Güneydou, Dou ve ç Anadolu’dan çalmak üzere gelmekteydi. Bahsi geçen dönemde Çukurova, tarmn en fazla ticariletii ve kapitalist üretim ilikilerinin en fazla yaygnlat yöre olmutur (Silier, 1988: 15; Pamuk, 1993:179). Trakya, iç bölgelerin daha gelimi bir benzeriydi. Bu bölgede tarmn ticarilemesi, stanbul pazarna yaknl nedeniyle daha erken tarihlerde gerçeklemitir. Trakya ve Marmara Denizi kylar ayrca stanbul’un et ihtiyacn da karlamaktayd. stanbul pazarna ulam imkan daha kolay olduundan, hayvanclk, sebze ve meyve üretimi en youn biçimde Marmara Denizi kysndaki vilayetlerde yaplyordu (Keyder, 1993: 25). 19. yüzyln sonlarna kadar, ç Anadolu bölgesinde deve kervanlaryla yaplan tamacln yüksek maliyeti nedeniyle, uzun mesafeli pazarlar için yaplan üretim tiftik ve afyon gibi ürünlerle snrl idi. 1890’larn balarnda, Eskiehir, Konya ve Ankara’y stanbul’a balayan Anadolu Demiryolunun yapmndan sonra bu bölgelerde stanbul ve d pazarlar için hububat üretimi hzla artt. Orta Anadolu, ülkenin hububat ambar konumuna yükseldi. Bu bölgede devlet mülkiyetinde bulunan topraklarn Karadeniz’in kuzeyinden ve Balkanlar’dan gelen göçmen ailelere datlmas, bölgede küçük ve orta mülkiyete dayanan yapy daha da güçlendirdi (Pamuk, 1994: 102-103). Orta Anadolu’da tahl üretimi yaplan küçük ve orta ölçekli iletmelerin hakimiyeti yannda, ortakçlkla iletilen büyük iletmeler de vard. Sahiplerince iletilen büyük tahl üretim çiftliklerine az da olsa rastlanmaktayd. Bu iletmeler Anadolu Demiryolu çevresinde toplanmlard. Bu bölgeler aras çeitlilik, birden çok nedene dayanmaktadr. Bunlardan iki temel belirleyici faktör öne çkmaktadr. lki topran nitelii ve iklim koullardr. kincisi ise üretim bölgelerinin pazara yaknlk konusundaki farkl konumlardr. Ayrca, en yakn pazarn niteliinin de yetitirilen ürün çeitlerini etkilediini belirtmek gerekir. hracat limanlarna yaknlk, dünya pazarlar için üretim yapmay
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 71
tevik ederken, yurt içi pazarlarla snrl olma durumu ülke içi sata yönelik meta üretiminin gelimesini uyarmtr (Keyder, 1993: 25). Anadolu’nun Dou ve Güneydou bölgeleri 1923-1935 döneminde yurt içi ve yurt d pazarlara açlma sürecinin dnda kalmtr. Özellikle hububat gibi tanmas güç mallarda, bölgedeki meta üretimi yerel kent pazarlarnn snrlarn aamamtr (Pamuk, 1993: 179). Dou Anadolu yaylalarnn pazarla ilikisi zayf olan yörelerinde köylünün ürettii ürünün çou kendi öz tüketimi içindi. Ancak ihtiyaç fazlas ürün yörenin ehir ve kasabalarna çkarlmaktayd. Bu gibi kapal ekonominin hüküm sürdüü yerlerde, bolluk yllarnda ürünler yöre dndaki pazarlara sevk edilemedii için üretim mahallinde çürümekteydi. 1931 ylnda düzenlenen Birinci Ziraat Kongresi’ne yerel ziraat odalar tarafndan verilen raporlara göre Mu vilayetinde üretilen hububatn yaklak yüzde sekseni vilayet dahilinde tüketilmekte, ancak yüzde yirmisi civar vilayet ve kazalara sevk olunmaktayd. Yine Erzincan Ziraat Odas’nn raporuna göre, bu vilayette köylü, ürettiinin çok büyük bir bölümünü kendi tüketimine ayrmakta, ancak yüzde ikisini pazara arz etmekteydi. Anadolu’nun iç ve dou bölgelerinde geçimlik üretimin egemen olmas beslenme ve giyim ürünleri ile ev eyasnn çounu köylünün kendisinin üretmesini zorunlu klyordu. Kadnlar evde yün örer, seccade ve kilim dokurlard. Dou vilayetlerinde aratrmalar yapm shak Refet Bey’e göre Dou Anadolu’da pazarla ilikisi olmayan yörelerde köylünün beslenme ve giyinme tarz öyleydi: Köylüde beslenme basit olmakla birlikte genellikle bir türlüdür; dar çorbas, bulgur pilav, ayran ve ekmek gibi. Erkeklerin üzerlerine giydikleri, keçi postu yahut keçi postuna benzer aba tabir olunan bir çeit tüylü keçedir. Bu keçeden kadnlarnn imal ettii yelek ve ceket giyerlerdi. Yine erkeklerin giydii keçi klndan alvar evlerde örülürdü. Erkekler ayakkab olarak alt kenevirden üstü keçi klndan mamul harik denilen bir çeit pabuç giyerlerdi. Kadnlar hep yaln ayak gezerlerdi. Ayakkabs olanlar ancak ehirde giyerlerdi. (Tökin, 1934: 22-23). Elaz vilayetiyle ilgili bir gazetecinin gözlemlerine göre, bu ehrin çarsnda al veriin büyük ksmn hükümet hazinesinden geçinen memur kesimi yapmaktayd. Bunun haricinde herkes ekmeini tarlasndan ve gömleini kadnlarnn igüzarlndan, yakacan ineinin tezeinden tedarik edip sanat ve hayat eyasndan yalnz eker, gaz, çay, kahve gibi eyleri pazardan alrd (Yusuf Mazhar, Cumhuriyet, 25.8.1925). Nüfusun önemli bir bölümünü göçebe Kürt airetlerinin oluturduu Güneydou Anadolu bölgesinde Osmanl Devleti askeri yükümlülükler ve düzenli vergi ödemeleri karlnda bu topluluklara özerklik tanmak zorunda kalmt. Cumhuriyet dönemine kadar bölgedeki airet reisleri siyasal, toplumsal ve ekonomik güçlerini sürdürdüler. Airetler yerleik tarma geçmeye balamalaryla birlikte, airet reisleri de büyük toprak aalarna dönümü ve böylece yar feodal üretim ilikileri arlk kazanmaya balamtr (Pamuk, 1993:179). Dou ve Güneydou
72 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
vilayetlerinde genellikle topraklar ve köylünün üretim vastalar, airet reislerinin, beylerin mülkiyeti altndayd. Doudaki derebeylik benzeri üretim ilikileri hakknda incelemeler yapm olan Erzincan valisi Ali Kemali Bey, airet reislerinin köylüler ile olan ilikilerini öyle tasvir etmektedir: “Bata kuvvet ile çevresindekilere tahakküm eden reis, yaanlan yöredeki araziyi hemen tamamen eline geçirmitir. Topraklar akraba ve taallukatna iletir. Airet fertlerinden araziye muhtaç olanlar ve ziraatla geçinmek isteyenler, ya airet muhitinden uzaklamaya ya da arazisinden bir miktarn kiralamak için reise müracaata mecbur olmulardr. Arazinin ekilebilecek ksmlarnn hemen tamam beylerin, aalarn eline geçmi olduu için halk ekseriyetle ne bir eve, ne de bir parça topraa sahiptir. Airet reisinin mezraa denilen arazisinde birer in tarznda yaptrm olduu kulübeye maraba namyla snr. Bütün mülkü altna serdii bir çul, krk bir testi, birkaç odun parçasdr. Kursana yufkadan ve katktan baka bir ey girmez. Üstü ba lime lime, çplak ve açtr”. Cebir ve tahakkümle toprak üzerinde derebeyi mülkiyeti kurulunca, köylüyü Bey’e balayan hukuki ilikiler ve bunlar teyit eden kurallar olumutur. Toprak sahibine zorla balanan köylüye bir takm mükellefiyetler yükletilmiti. Bunlar angarya çalma, Bey’e cizye ödenmesi ve üretilen üründen belirli bir hisse verilmesi gibi mükellefiyetlerdi. Dou ve Güneydou vilayetlerinde maraba, sanki bir borçmu gibi airet beyinin bütün angarya ilerini de görürdü. Baz yerlerde marabann kendi topra varsa da bundan yararlanamazd. Çünkü ya topra verimsiz ya da aaya borçluydu. Hem toprak hem de aletler toprak sahibine ait olduundan yerleik kurallara göre ürünün ancak dörtte biri üreticiye dümekteydi (Tökin, 1934: 176-178). Bu bölgelerde airet reisinin en fakirinin üç dört köyü vard. Otuz krk köye sahip ve bütün köyün gelirini toplayan beyler mevcuttu (Avcolu, 1969: 230). eyh Sait syanndan sonra Devletin, topraklar airet reislerinden alarak köylüye datmas, derebeylik sisteminde yalnz ksmi bir dönüüm yapmaktan öteye geçememitir. Topraklarnn bir ksmn satan beylerin hepsi, derebeyi olmaktan çkarak birer toprak aas haline gelmilerdir. Hükümet sayesinde toprak sahibi olan köylü, tarmsal üretim için iletme sermayesine muhtaçt. Halbuki köylünün ne üretim vastas ve ne de sermayesi vard. Bunlar yine Bey’den almak zorundayd. Eskiden de bunlar Bey verirdi. Ne var ki, incelenen dönemde de toprak sahibi olan köylü yine beyin tabiiyetinden kurtulamamtr. Topraa sahip olmazdan önce beye hukuki balarla bal olan köylü 1930’lu yllarda iktisadi balarla balanmaktayd (Tökin, 1934: 185-186). 20. yüzyl Osmanl tarm saymlar ve Cumhuriyet döneminde yaplan tarm saym ve anketleri Güneydou Anadolu’nun Adana’dan sonra Anadolu’nun en adaletsiz toprak dalmna sahip bölgesi olduunu göstermektedir (Pamuk, 1993:179; Avcolu, 1969: 230). ncelenen dönemde Türk tarmnda ortakçlk ülke genelinde çok yaygn bir üretim ekliydi. Büyük arazilerin hemen hepsi bu usulle iletilmekteydi. Elde do-
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 73
ru istatistikler olmad için, ortakçlarn says ve ektikleri arazinin genilii hakknda kesin bir ey söylemek mümkün deilse de, baz tahminlere göre ortakçlkla geçinen nüfus ülkede birkaç milyonu bulmaktayd (Sarc, 1934: 143). ç leri Bakan ükrü Kaya 1934’de; “bu gün memleketimizde birçoklar bakalarnn topraklarnda çalmaktadr. Böyle bakalarnn topraklarnda çalanlar ancak kara ekmek yiyebilecek haldedir” demekteydi (Karnca, Say 2, Temmuz 1934: 4). Yine ükrü Kaya’nn 1937’deki beyanatna göre, on sekiz milyon Türk’ün on be milyonu çiftçiydi. Bu on be milyonun bir çou bakalarnn topraklarnda çalmaktayd (Avcolu, 1969: 234). Ülkenin deiik bölgelerinde ortakçlk yapan köylüler, Dou ve Güneydou Anadolu’da olduu gibi topraa bal deillerdi. Köylü toprak sahibi için angarya olarak çalmyordu. Köylü ile toprak sahibi arasndaki ilikiler karlkl anlamalarla düzenlenmekteydi. Köylü toprak aasndan arazinin yan sra çou zaman iletme sermayesi de almak zorunda kalyordu. Toprak sahibinin nakit olarak verdii borca dayama denmekteydi. Hasat mevsiminde ürün, masraflar çktktan sonra önceden belirlenmi bir orana göre toprak sahibi ve köylü arasnda paylalrd. Bu ortaklk ilikisi yörelere ve ürün gruplarna göre farkllk gösteriyordu (Tökin, 1932b: 10-11; Sarc, 1934: 145). Ürün paylam oranlar toprak sahibinin köylüye topran dnda üretim araçlar verip vermemesine göre farkllk gösteriyordu. Ürün yar yarya paylald gibi, baz durumlarda (üretim araçlarn toprak sahibinin vermesi durumunda) mahsulün üçte veya dörtte biri köylüye, geri kalan toprak sahibine kalyordu. Eer sermayeyi köylü salam ise ürün paylam yukardaki oranlar dahilinde üreticinin lehinde gerçekleiyordu. Köylü, hasat mevsiminde safi haslattan kendi hissesine düen miktardan toprak sahibine olan borcunu ödemek zorundayd. Üretici, genellikle toprak sahibine olan borcuna ve borcunun faizine karlk hissesine düen bütün ürünü vermekte ve yaamak için yine borçlanmaktayd. Borçlu ortakç bu ekonomik koullarda toprak sahibinin adeta tutsa haline gelmiti. Ksman feodal üretim ilikilerini hatrlatan bu uygulamaya toprak aal ad verilmektedir. Bu sistemde ortaklar arasndaki ilikiler, yörenin nüfus younluuna, üretilen ürünün kârllk derecesine göre farkllk gösteriyordu (Sarc, 1934: 144-145). Nüfusun youn ve topran göreli kt olduu yerlerde, ortakçlk artlar topraksz köylünün aleyhineydi. Buralarda köylü ürünün çounu toprak sahibine vermek zorundayd. Örnein Adana gibi nüfusu nispeten fazla ve daha kârl olan meta üretimine yönelmi yerlerde, toprak sahibi ürünün dörtte veya üçte birini üreticiye brakmaktayd. Nüfusuna nispetle arazisi geni olan yörelerde üretici üründen daha fazla pay almaktayd. Antalya ve Konya gibi nüfusu az ancak ilenecek topraklar çok olan, tahl arlkl üretimin yapld vilayetlerde ortaklar ürünü yar yarya paylayorlard. Tütün, üzüm, pamuk gibi ürünlerde genellikle mahsulün yarsndan fazlasn toprak sahibi alrd. Yukarda da belirtildii gibi, mahsul piyasada ne kadar kâr getiriyorsa, toprak
74 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
sahibi tarla veya bahçesini o nispette ar artlar altnda otaa veriyordu. Buday üretilen yörelerde ortakçlk genellikle yar yaryayd. Manisa yöresinde balarn yüzde ellisi ortakçlk yöntemiyle ilenmekteydi. Akhisar kazasnda tütün tarm Manisa’da olduu gibi ortakçlk usulüyle gerçekletiriliyordu. Manisa’nn bir baka kazas olan Alaehir’de ovann yarsndan fazlasn kaplayan büyük çiftliklerde, oturduklar evler dahi kendilerine ait olmayan kalabalk ortakç köyleri vard. Kasabada oturan çiftlik sahipleri köylülere ekim zaman tohum ve tarm aletleri verirlerdi. Hasat mevsimi tohum ve dier masraflar çktktan sonra ürün yar yarya toprak sahibi ile köylü arasnda paylalrd (Tökin, 1934: 186-189). Kastamonu ilinde de büyük toprak sahipleri arazilerini ilemenin risk ve zahmetinden kurtulmak için topraklarnda daha kârl gördükleri ortakçlk yöntemini tercih ediyorlard (Cumhuriyet, 12 Mays 1924; Tökin, 1934: 189). Toprak sahibi arazisini kendi ilediinde içiye belirli bir ücret vermesi gerekmekteydi. Ancak, ürünün para etmedii dönemlerde iletme sahibi içi ücretini nakit olarak ödemekte sknt çekiyordu. Oysa, ortakçya emeine karlk para etmeyen üründen vermek daha kârlyd. Bu düzende emein karlnn ayni (mal) olarak ödenmesi köylünün refahn dorudan ürün fiyatlarndaki dalgalanmalara tabi klyordu. Özellikle tarm ürünleri fiyatlarnn dütüü kriz yllarnda, payna pek az ürün düen ortakç, bunu pazarda düük fiyata sattnda ailesini geçindirebilecek gelirin çok altnda bir gelir elde etmekteydi. Ortakçlk yapan köylüler bu yüzden genellikle toprak sahiplerine sürekli borçluydular ve ülkenin en yoksul halkn oluturuyorlard (Tökin, 1934: 191). 1923-1928 yllar arasnda tarm ürünleri fiyatlar nispeten yüksek düzeyde seyretmitir (Bulutay-Tezel vd., 1973: Tablo Ek 1-5,10,12,15). Fiyatlarn da etkisiyle sava döneminde gerileyen bitkisel üretim bu yllar arasnda toparlanmtr. Bu dönemde fiyatlarn yüksek düzeyinden büyük ölçüde köylünün yararlandn ve refahnn arttn iddia etmek ne yazk ki mümkün deildir. Köylüyü koruyacak pazarlama örgütleri ve kooperatifler olmadndan, üretici ürününü borç ilikisi içinde olduu arac tüccara piyasann çok altndaki fiyatlardan satmak zorunda kalyordu (Cumhuriyet, 7 Mays 1929). Bu yüzden 1928’e kadar yüksek seyreden tarm ürünleri fiyatlarndan köylü deil, onun ürettii iktisadi fazlaya ortakçlk ve borç ilikileri içinde el koyan büyük toprak sahibi ve arac tüccar yararlanmtr. 1927 ve 1928 yllarnda kuraklk nedeniyle Türkiye’nin birçok bölgesinde ktlk yaanmtr. 1929 Dünya Ekonomik Bunalm Türkiye köylüsünü anszn yakalamamtr. Global kriz, Türk tarmnn yapsal özelliklerinden kaynaklanan bunalm daha da artrmtr. 1928-1929’dan itibaren tarm ürünleri fiyatlar hzla dümeye balamtr. Fiyatlardaki düü 1932-1933 yllarnda en düük seviyesine inmitir. Tarm ürünleri fiyatlarndaki aa yöndeki hareket öncelikle ihraç ürünlerinde kendini göstermitir. Çünkü, ihraç ürünleri fiyatlar üzerinde hem yerel krizin hem de dünya ekonomik krizinin birlikte ve e zamanl etkisi olmutur. Bu
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 75
ihraç ürünlerinin balcalar tütün, pamuk, üzüm, incir ve fndk idi (Hatipolu, 1936: 30-32). 1920’lerin sonlarna doru Türkiye ekonomisi iki önemli kanaldan dünya ekonomisindeki krizden etkilenmekteydi. Bunlar, d ticaret ve dünya tarmsal ürün fiyatlarndaki dalgalanmalar ile yabanc ticari kredi hacmindeki daralmalardr. ncelenen dönemde d ticaretin Türkiye milli geliri içindeki pay yaklak olarak %15 idi. hracat deerinin ise %80’den fazlasn tarmsal ürünler oluturmaktayd. 1923-1929 döneminde toplam ihracat deerinin %55’i tütün, üzüm, fndk, incir ve pamuktan salanmaktayd. Bu be ürün içinde ihracat deeri en yüksek olan tütündü. 1920’lerde tütün tek bana toplam ihracat deerinin %24 ila %36’s arasnda deien bir bölümünü salayarak en önemli ihraç ürünü durumundayd (Silier, 1981: 51-52; Hatipolu, 1936: 36). Dünya ekonomik krizinin kendini hissettirmeye balamas ile birlikte, bir yandan Amerikal ve Avrupal tüccarlarn Türk tütünlerini çok düük fiyatlara alabilmek için almda acele etmeme karar almalar, dier yandan bankalarn mal karl verdikleri kredileri kesmeleri sonucu tütün ihracat büyük ölçüde geriledi. 1926’da toplam ihracat deeri içinde %36 olan tütünün pay bir yl sonra %27’ye dütü (Silier, 1981: 52). 1928 ylnda önceki yllardan devralnan tütün stoklarnn büyüklüü ve kredi darl bir çok yerli ve yabanc irketin tütün almlarn durdurmalarna neden olmutur. Bu durumun sonucu köylünün elinde milyonlarca kilo tütün kalmtr (Sarc, 1934: 51). 1927 ile 1932 yl arasnda geçen 5 yl içinde tütün fiyatlar %66 orannda bir düü göstermitir. Tütün fiyatlarndaki düü daha önceki kadar olmasa da 1932’den sonra da devam etmitir. Bu tarihlerde tütünün kilosu 20 kurua kadar inmitir. Kriz öncesi tütünün 70-100 kuru aralnda satld göz önüne alndnda bu ürünün fiyatndaki düü daha iyi anlalmaktadr. Burada verilen fiyatlar büyük tüccarlarn alm fiyatlardr. O yllarda Türkiye’de ihracatç tüccarn alm fiyatlaryla çiftçinin eline geçen fiyatlar arasnda büyük farklar vard. Örnein zmir yöresinde köylü kriz zamannda tütününü 10-15 kurua satmak zorunda kalmtr (Hatipolu, 1936: 35; Tökin, 1934: 145). Hatta birçok köylü bu denli düük fiyatlardan dahi tütününü satamam, ürün ellerinde kalmtr (Akam, 1.8.1932). 1929-1932 yllar arasnda Türkiye’nin balca ihraç mallarndaki fiyat düüleri fndk ve afyonda %73, incirde %52, tütünde %53, pamukta %48, üzümde%43 ve zeytin yanda %44 olmutur (Tökin, 1934: 143). Türkiye’de kriz döneminde tarmsal ürün fiyatlar dünya piyasalarna göre daha hzl düerken, sanayi mallar fiyatlar çok daha yava düme eilimi göstermitir (Hatipolu, 1936: 80). Örnein 1927-1933 arasnda dünya eker fiyat 22 kurutan 8 kurua düerken, Türkiye’de 50 kurutan 40 kurua dümütür. Buna ilave olarak faiz ve tarmsal girdi fiyatlarnn göreli yükseklii ile vergi yükünün artmas fiyat makasnn köylü aleyhine iyice açlmasna neden olmutur (Silier, 1981: 55; Hatipolu, 1936: 108). Kriz döneminde tarm ürünleri aleyhine dönen iç
76 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
ticaret hadlerindeki gelimeler bu gerçei daha açk bir biçimde ortaya koymaktadr. 1929’da iç ticaret hadleri 100 kabul edildiinde 1930’da 68.9’a, 1932’de 52.5’ ve 1933’de 48.1’e dütüü görülmektedir (Silier, 1981: 58). Kriz yllarnda köylü büyük ölçüde gelir kaybna uramtr. En çok gelir kaybna urayanlar hububat ve tiftik üreticileri olmutur (Aktan, 1955: 310). Çünkü en büyük fiyat düüü bu ürünlerde görülmütür. 1928-1929’da 13 kuru olan buday fiyat 1932-33’de 4 kurua dümü, ayn yllarda arpa 7.3 kurutan 2.2 kurua gerilemitir. Bu dönem banda 100 olan buday fiyat endeksi 30.3’e arpannki ise 29.5 dümütür (Bulutay-Tezel vd., 1973: Tablo Ek 1-2). Dünya Ekonomik Krizinin Türkiye tarm üzerindeki etkisi çok ar ve ykc olmutur. Kriz öncesinde geliri pek yüksek olmayan baz köylü iletmeleri, ailelerini geçindirebilecek kazanç elde edebiliyorlard. Ancak, bu dönemde bile köylü, zaruret anlarnda kullanabilecei ihtiyat amaçl bir birikim oluturamyordu. Çünkü köylü iletmesinden çkan fazla haslat orta ticaretin eline geçiyor, veresiye al veri ilikisi içinde eriyip gidiyor veya murabahacnn kesesine giriyordu. Bununla birlikte bu durum krizden önce köylünün çou tarafndan, ktlk yllar hariç, pek o kadar hissedilmiyordu. Çünkü, köylü emeinin karlnda kt kanaat bir geçim temin edebiliyordu. Ancak, kriz baladktan sonra artk köylü toprandan geçimini salayacak bir gelir elde edememeye balad. Bu nedenle zaten kt olan sermayesini harcamaya mecbur kald; böylece Türk tarm kazançl bir sektör olmaktan çkt (Hatipolu, 1936: 81). 1923 ylndan itibaren Türkiye tarmnda belli bal ürünlerin ekimi de verimi de artyordu. 1924 ile 1928-29 yllar arasnda buday üretimi 1 075 287 tondan 1 961 000 tona, arpa üretimi 1 134 518 tondan 1 300 000 tona, pamuk üretimi 30 000 tondan yaklak 52 000 tona, fndk üretimi 18 000 tondan 1928’de 21 549 tona ve tütün üretimi 1923’de 980 tondan 1928-1929’da 39 800 tona yükselmitir (BulutayTezel vd., 1973: Tablo Ek 1,2,10,12,15). Bu olumlu gelime kriz balayncaya kadar devam etti. Baz tarm ürünlerinde üretim art fiyat düüü baladktan sonra bir süre daha düük hzla da olsa devam etmitir. Bu durum, fiyatlarn dümesiyle uranlan gelir kaybn üretim fazlasyla kapatmak umudundan kaynaklanmt. Bunun yan sra yakn gelecekte fiyatlarn tekrar iyileecei beklentisi vard (Hatipolu, 1936: 82). Ancak, ksa bir süre sonra bu beklentiler boa çknca, üretim duraklad ve baz ürünlerin üretim hacimlerinde önemli miktarlarda daralmalar oldu. Örnein, hububat üretiminde kriz döneminde az da olsa bir art görülmesine karn, ihracat ürünlerinden pamuk ve tütünün üretim miktarlarnda büyük düüler yaanmtr. 1928-29’da 1 961 000 ton olan buday üretimi 1932-33’de 2 073 000 tona çkmtr. Arpa üretimi ayn dönemde 1 300 000 tondan 1 383 000 tona yükselmitir. Pamuk üretimi ise bu dönemde 51 700 tondan 23 800 tona, tütün üretimi de 39 800 tondan 29 100 tona gerilemitir (Bulutay-Tezel vd., 1973: Tablo Ek 1,2,10,12).
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 77
Krizden önce tarm sektörü kârl bir alan iken, krizle birlikte bu özelliini yitirmitir. Kriz öncesi küçük köylü iletmeleri bile büyük çiftlikler kadar olmasa da, tarmsal makine ve alet eksiklerini gidermeye ve imkanlar ölçüsünde iletmelerini daha yeni aletlerle donatmaya çalyorlard. Krizle birlikte çiftçilerdeki bu istek kaybolmutur. Öyle ki, traktör ve modern makineler çürümeye terkedilmitir. Türkiye’de krizin etkisiyle köylünün toprakla olan balar gevemeye hatta yava yava kopmaya balamtr. Köylü bu dönemde asgari geçimlik gelir dahi elde edemedii topran terk ederek baka geçim yollar aramak zorunda kalmtr (Hatipolu, 1936: 86-87; Vedat Nedim, Cumhuriyet, 2 Kanunusani 1930). Bu dönemde ailesinin geçimini salamak, vergi ve kredi borcunu ödemek için demiryolu inaatnda çalmak üzere bir çok köylü köyünü terk etmiti. 1932 ylnda Orta Anadolu vilayetlerinde yaplan bir aratrma, erkekleri neredeyse tamamen boalm köyler tespit etmitir. Devlet dairelerinde kapclk ve hademelik, özel kurulularda hizmetçilik yapanlarn çou Orta Anadolu’nun çiftçi çocuklaryd. Köyünü terk edip ehirde bu tür i arayanlarn, bir i için günlerce sra bekleyenlerin says normalin çok üstündeydi (Hatipolu, 1936: 87). Dünya Ekonomik Bunalmnn iddetlendirdii Türkiye tarmnda yaanan krizin bir dier kötü etkisi de, köylünün satn alma gücünün büyük ölçüde dümesiydi. Buhrandan önce tarm ürünleri fiyatlarnn elverili olduu ve çiftçinin eline para geçtii yllarda, köylünün pazarla ilikileri güçlenmeye balamt. Bu dönemde köylü yar kapal ev ekonomisinden pazar ekonomisine geçiyordu. Çiftçi kendi iletmesinde ürettii gda maddelerini bol bol sarf ettii gibi ihtiyaç duyduu sanayi mallarn da pazardan satn alabiliyordu. zmir, Adana, Samsun, Giresun gibi yörelerin köylülerinde kendi koullar ölçüsünde lüks tüketim bile görülüyordu. Kriz baladktan sonra köylü eskiden pazardan satn ald gda maddelerinin çounu alamaz olmu veya bunlarn tüketimini büyük ölçüde azaltmak zorunda kalmtr. evket Rait Hatipolu’nun yapt aratrmalara göre, kriz döneminde pazardan dönen köylülerin heybeleri bo veya içlerinde ancak çok gerekli baz mallar bulunuyordu. Oysa eskiden köylü pazardan evine dolu heybeyle dönerdi. Kriz yllarnda köylü, daha önceki yllarda olduu kadar eker tüketememekteydi. Bu nedenle Türkiye’nin toplam eker tüketimi azalmt. Köylü baz yllarda pazardan istedii kadar tuz bile alamaz hale gelmiti. Kibrit köylerde tasarrufla kullanlmaktayd. Bir çok köylü aydnlatma amaçl petrol kullanmaktan vazgeçmi, geceleri karanlkta oturmak zorunda kalmtr (Hatipolu, 1936: 97-98). Krizin köylü üzerindeki etkisini hafifletmek için alnan önlemlere baklacak olursa, 1929 ylnda yükseltilen hayvanlar üzerinden alnan saym vergisinde, köylünün ödeme gücünün üstünde olduu anlalnca, 1931-1932’de indirime gidildi. Ancak, hayvan ve hayvansal ürün fiyatlar daha da düünce köylü tekrar bu verginin yüksekliinden yaknmaya balad. Köylü, saym vergisini 1936 ylnda ikinci bir indirim yaplncaya kadar hayli yüksek düzeyde ödemeye devam etti (Hatipolu, 1936: 108; Önder, 1988: 126). Daha önce de belirtildii gibi, Türkiye’de
78 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
kriz döneminde sanayi ürünleri fiyatlar pek dümemiti. Bu durum nüfusun çounluunu oluturan tarm kesimini zor durumda brakmtr. Örnein, eker ve tuz gibi iki temel gda maddesi fiyatlar kriz döneminde oldukça yüksek düzeylerde seyretmi, köylü bu yüksek fiyatlar söz konusu mallar için ödemek zorunda kalmtr. Bu iki maddenin fiyatnda ancak 1935 ylnda az bir indirim yaplmtr (Hatipolu, 1936: 109). Köylü kriz öncesinde de bankalara ve murabahaclara borçlu durumdayd. Krizle birlikte çiftçinin borç yükü artt ve borçlarn ödeme gücü kalmad. Bu borçlarn büyük bir ksmna karlk gösterilen arazinin deeri dütüü ve çiftçinin elinden alacak baka deerli eyi bulunmad için Ziraat Bankas alacaklarn tahsil edemiyordu. Tahsil edilemeyen bu borçlar 1935 ylnda çkarlan 2814 sayl kanunla zorunlu bir tecile tabi tutulmutur (Düstur, III.Tertip, C.16, 1935: 729). 1933 ylnda Ziraat Bankas faiz oranlarn %12’den %10’a düürmütür. Ancak, bir yandan ödenmeyen kredi borçlar Banka’nn kredi hacmini daraltm, öte yandan kriz döneminde geliri büyük ölçüde dümü olan köylü için, Banka’dan kredi alabilse bile, resmi faiz oran hayli yüksek bulunmutur. Tarmsal kredi hacmi bu dönemde ihtiyacn çok altndayd. Bu durum ülkede insafszca hüküm süren murabahann daha da yaygnlamasna ve tefeci faiz oranlarnn artmasna yol açmtr (Hatipolu, 1936: 109; Yunus Nadi, Cumhuriyet, 2 Birincikanun 1934). Kriz döneminde, yukarda da belirtildii gibi, fiyat en çok düün ürünlerden biri, üretimine ülke topraklarnn yarsndan çounun tahsis edildii buday idi. 1931ylnda köylü, ürettii buday iç piyasada 2-2.5 kurua satmak zorunda kalmt. in asl kötü yan, bu derece müthi bir fiyat düüklüüne ramen buday piyasasndaki durgunluk nedeniyle çiftçinin ürününü satamayacak hale gelmesiydi (Hatipolu, 1936: 110). te piyasadaki bu tkankl gidermek, buday fiyatlarnn dümesini ve mevsimlik dalgalanmalar önlemek için Hükümet, buday fiyatlarn düzenleme karar almtr. 3.7.1932 tarihinde 2156 sayl Buday Koruma Kanunu ile Hükümet, buday alm satm yapmak üzere Ziraat Bankas’n görevlendirdi. Bu kanuna göre buday alm satmndan doacak yllk bir milyon liraya kadar olan zararlar devlet bütçesinden karlanacak, kâr edilmesi durumunda ise bu paralarla silo ve depolar ina edilecekti (Resmi Gazete, 10 Temmuz 1932, Say: 2146). Kanunun uygulanmas ile görevlendirilen Ziraat Bankas, bu amaçla 1932 ylnda 11 alm merkezi açt ve budayn kilosunu hükümetçe tespit edilen fiyattan, 5.5 kurutan satn almaya balad. Bu fiyat, cins ve kalite gözetmeksizin ve yöresel farklar dikkate almakszn bütün ülke için tespit edilmi bulunuyordu. Bu uygulama nedeniyle iyi kaliteli budaylar pek az fiyat fark ile tüccarlar toplamtr (Aktan, 1955: 290-291). lk yl Banka’nn almlar gecikti ve etkinlii çok snrl kald. Bunun nedeni buday üreticisinin pazarla ilikisinin yeterince gelimemi olmas, çiftçilerin arac tüccarlara borçlu olmalar ve Ziraat Bankas’nn buday almlarnn köylü tarafndan üphe ile karlanmas idi. Köylü, Banka tarafndan satn alnan buday bedellerinin ödenmeyen vergilere veya
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 79
Ziraat Bankas borçlarna mahsup edileceinden korktuu için Banka’ya budayn satmaktan kaçnd. Bunun üzerine hükümet, satn alnan budaylarn bedellerinin vergilere, Banka borçlarna mahsup edilmeyecei ve sat bedelinin tamamnn çiftçiye ödeneceine ilikin açklama yapmak zorunda kald (Hatipolu, 1936: 111). Yasann ilk uygulama ylnda devlet almlarnn etkisi snrl kaldndan alm merkezleri bulunmayan yerlerde budayn kilosu 2.5-3.5 kuru arasnda kald. Tüccarlar bu durumdan yararlanmaya çaltlar ve ucuza aldklar buday Banka’ya resmi fiyattan satmaya kalktlar; fakat bu giriimleri ksa sürede önlendi (Aktan, 1955: 291). 1933 ile 1935 yllar arasnda buday alm merkezlerinin says yldan yla artrlarak 66’ya çkarld. Bu yllar içinde satn alnan budaylar iki kaliteye ayrlarak iki ayr fiyat tespit edildi. Normal buday için kiloda 5 kuru ve ekstra buday için 5.5 kuru olarak belirlenen fiyatlar izleyen yllarda 3.8 ve 4.25 kurua düürülmütü. 1935 ylnda kuraklk dolaysyla ürün kt olunca piyasa fiyat yükseldi ve Banka’nn almlar azald. Devlet adna buday alm satmnn mali külfeti, 29 Mays 1934 tarih ve 2466 sayl “Buday Koruma Karl Kanunu” gereince un ve un mamulleri üzerine konulan bir vergi ile tüketicilere yüklendi. lk uygulama yllarnda Ziraat Bankas’nn almlar buday fiyatlarn daha fazla dümekten korumu ve özellikle ürününü satma imkann bulan çiftçilere faydal olmutur. Fakat, almlarn snrl kalmas, fiyatlarn hissedilir derecede yükselmesine imkan vermemi ve buday üretim artn uyarmamtr. Buday koruma önlemlerinin ikinci etkisi fiyatlardaki mevsimlik dalgalanmalar azaltmasdr. Fakat, Banka 1935 ylnda almlarn azaltnca fiyat dalgalanmalar yine görülmeye balad. Bu önemli iki etkinin yan sra buday koruma uygulamasnn köylünün psikolojisi üzerinde olumlu tesiri de görülmütür. Çünkü, Hükümetin çiftçinin içinde bulunduu zor durumu takdir ederek yardm giriiminde bulunmas köylünün üretim evkinin krlmasn önlemitir (Sarc, 1934: 288). Ayrca, tanzim satlaryla tüketim merkezlerinde anormal fiyat yükselmelerinin önlendii, bu tedbirlerin Hükümetin muhtaç çiftçilere ve göçmenlere tohumluk datma iini kolaylatrd ve ihracat tevik ettii ve son olarak, bu stoklarla ordunun ihtiyaçlarnn güvenle ve kolaylkla saland belirtilmelidir (Güray, Yurtmen, 1937: 180-182). Osmanl Devletinin son yllarnda birkaç yabanc alc firmann Türkiye’nin kuru incir ve üzüm, fndk ve tütün gibi önemli ihraç ürünlerinin piyasasna hakim olmas durumu, 1920’lerde de sürdü. Bu ürünleri üretenler daha ürün dalnda ya da tarlada olgunlarken, kredi bulamadklar için, mallarn alacak tacirlerden avans alr, bunlarla a livrer sat ilikisine girerlerdi (Cumhuriyet, 7 Mays 1929). Böylece köylüler üstünde nihai fiyatn tespiti konusunda büyük bir pazarlk avantaj elde eden tacirin kendisi ise, Türkiye piyasalarndan bu mallar alan birkaç yabanc irkete, belirli mukavelelerle balanm olurdu. Bu durumda az saydaki bu yabanc irketler, hem bu ürünlerin o ylki piyasa fiyatlarn hem de yerli tacir-
80 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
lerin kar paylarn adeta dikte etme gücü kazanrd. Örnein, zmir ve Samsun yörelerindeki on binlerce tütün üreticisi, kendilerine önceden bir miktar avans veren birkaç Amerikan ve talyan firmasnn elinde oyuncak gibiydi. Fndk piyasasnda da, dier tarmsal ihraç ürünlerinin piyasalarnda da benzer durumlar söz konusuydu (Tezel, 1994: 403). Türk köylüsünün ürününe sahip olmas, emeinin karln alabilmesi için etkin bir ekilde çalacak tarm kredi ve tarm sat birliklerine ihtiyaç vard. Çiftçi ihtiyaç duyduu krediyi yukarda belirtildii gibi, ürününü önceden satmas karlnda ya tüccardan salamakta ya da tefeciden yüksek faizle borç almaktayd. Kredi kurumlarnn henüz yeterince gelimemi olmas çiftçiyi bu iki kötüden birini seçmek zorunda brakmaktayd. Tüccar önceden avans vererek balad ürünü piyasa fiyatnn altndaki bir fiyattan üreticiden almaktayd. Tefeci ise mevcut yasal faizin en az üç-dört kat faiz karl borç vermekteydi. Her iki tür kredi ilikisinde de çiftçinin ürettii iktisadi deere tüccar veya tefeci tarafndan el koyulmaktayd. Tefeciliin (murabahacln) ülke çapnda yaygnl devlet yöneticilerini de rahatsz etmekteydi. Köylünün tefeci basksndan kurtulmas için kredi ve sat örgütlerinin kurulmasna kaynaklk edecei umulan 498 sayl yasa 1924 ylnda, tibar Ziraî Birlikleri Kanunu adyla çkarlp yürürlüe koyuldu (Düstur, III Tertip, C.5, 1924: 1090). Ancak, bu yasaya dayanlarak herhangi bir kredi ve sat örgütü kurulamamtr (Cevdet Nasuhi, 1931: 1934) . Bu yasann ardndan 1929’da zirai kredi kooperatifleri kurulmas hakknda 1470 sayl yasa çkarlmtr (Düstur, III Tertip, C.10/2, 1929: 1527). Bu kanun yürürlükte kald alt yl süresince ülke genelinde bir çok tarm kredi kooperatifi kurulmutur. 1935 ylnda Tarm Kredi ve Tarm Sat Kooperatifleri kanunlar yürürlüe girmesiyle kooperatifçilik faaliyetleri hz kazanmtr. Ancak, incelenen dönemde, bütün bu çabalara ramen kredi ve pazarlama örgütleri say ve etkinlik açsndan ülke ihtiyaçlarn karlamann çok uzanda idi. Bu yüzden köylü ihtiyaç duyduu krediyi resmi kredi kurulularndan ziyade ahslardan, daha çok da tefecilerden salamaktayd (Düstur, III Tertip, C. 16, 1935: 1651-1658; Cumhuriyet, 11 Mays 1929; Yunus Nadi, Cumhuriyet, 13 Nisan 1930). Türkiye tarmnda yaratlan deerin büyük bir bölümü küçük üretici köylü ailelerinin üretimiyle ilikili olduu için, tefecilerin faiz gelirleri tarmsal iktisadi fazlann sahiplenilmesinde önemli bir rol oynuyordu. Tefecilii çok kere, krsal kesimle ilikili tacirler ya da büyük arazi sahipleri yapt için, tarmsal kredi sorunu, köylünün mübadele, kredi ve üretim ilikileri içinde ezilmesinde can alc bir rol oynuyordu. 1931’de toplanan Birinci Ziraat Kongresi’ne sunulan raporlar ve tebliler, tefeciliin sadece ihraç ürünleri üreten bölgelerde deil, bütün ülke çapnda yaygn olduunu gösteren, köylülerin tefeciler karsnda sürekli olarak borçlu kalmasna yol açan kredi ve faiz uygulamalarnn köylüleri perian eden, yoksullatran ve mülksüzletiren sonuçlarn anlatan örneklerle doludur (Tezel, 1994: 408; Hatipolu, 1936: 90-91). Köylülerin kredi ihtiyaçlarnn karlanmasn-
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 81
daki balca kaynak, ilikili olduklar tacirlerdi. Bunlardan aldklar borçlara uygulanan yllk faiz hadleri, baz hallerde %100’ü ayordu (Atasaun, 1943: 166-167; Fazl, 1931: 2450-2451). Fakir köylülerin bu yüksek faizlerle tefecilerden ald borçlar özellikle 1927 kurakl ve 1929 buhran gibi doal afet ve iktisadi krizlerde, binlerce köylünün arazi varln yitirmesiyle sonuçlanyordu. Bu olaylara o yllarda Kadnhan’da tank olan bir stajyer hakimin anlattklar, tefeciliin köylüyü toprandan koparmasn net bir ekilde ortaya koymaktadr: “Umumi Harp yoksulluu üstüne Kurtulu Savann tabii skntlar geldi… Yurt kurtuldu, sa kalan Mehmetçikler köylerine döndüler. Paraszdlar… çplaktlar. lk ileri kasabadan giyecek tedariki oldu. Dükkanclar da … veresiye pahal mal satarak kazanacaklard. Köylüler, kafile kafile çarya borçlandlar… 927 senesine kadar yllar iyi gitti… borçlarn ödeyebiliyorlard. Vatka ki, o mahut kuraklk geldi, artk köylü giyecekten vazgeçti, boaz kavgas balad… Tüccarn elinde buday vard. Onu bir sene evvel köylüden alacak yerine almt. Köylüler tüccarlara yalvardlar… gelecek sene bire üç vermeye razyz dediler… 929 senesinde köylünün katmerleen borçlarn ödemek imkan olmad. Mahsul vard, fiyatlar… düüktü…Köylü buday alrken pahal satn almt… Bir kilesinin borcunu üç kilenin deeriyle ödeyemedi. Tüccar da icra kanununa dayand. Ektii tohumu alamayan… köylülerin borçlarna, bu sene de icra masraflar…harçlar biniyor… Daha imdiden Ankara’ya, Eskiehir’e giden köylüler var” (Yalçn, 1933: 431432’den aktaran Silier, 1981: 42). ncelenen dönem için köylü ile tefeci-tüccar ilikisinin en canl örneklerinden bir dierini, olaylar çok iyi gözlemleyen biri olarak evket Rait Hatipolu vermektedir: “Köylünün kasabada veya ehirde tand tüccar dostu yannda bir veresiye al hesab vardr. Köylünün yl boyunca satn ald emtia en yüksek fiyatlarla bu hesaba geçirilir. Bundan baka köylünün satn ald emtiann sermayesi için de ayrca bir faiz hesaplanr. Dier taraftan köylü ba skt zamanlarda bu dost tüccardan bin minnetle ve yine bir murabaha faiziyle para da alr. Bu suretle bir iktisat ylnn sonunda köylünün tüccara olan borcu harmanlar kadar kabarr… Köylü harman sonunda mahsulünü kasabada veya ehirde borçlu bulunduu bu ahbap tüccara satmaya mecburdur. Zira veresiye al bu artla yaplmtr. Bu sebepten o, mahsulü ister istemez, en aa fiyatla ve en hileli tartlarla bu tüccar dostuna teslim etmeye mecburdur… Bu suretle bir yandan evvelce satn alnan emtiann fahi fiyatla hesaba geçirilmesi ve öte yandan bu emtiann sermayesi için bir murabaha faizinin kaydedilmesi yüzünden kabaran borçlarn köylü bütün mahsulünü verdikten sonra da ödeyemez, daha bir ksm borç tpk bir maya gibi gelecek seneye devredilir… bu hal bir gün, yllanm ve altndan kalklamayacak derecede kocaman bir yn tekil eden borçlar ödemek için köylünün arazi ve istihsal vastalarnn satlmasna kadar devam eder… Veresiye allarla biriken borçlarn, harman sonunda ödeyebilenler ise, ömürleri boyunca kasabadaki tüc-
82 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
carlar hesabna çalan kimselerdir… murabaha Türkiye’de köylü iktisadnn hayat usaresini yllar ve yllardr emip sömüren bir sülüktür” (Hatipolu, 1939: 104105, 108). 1930’larda küçük üretici tüketim ve üretimine ait zorunlu harcamalarn ancak kredi alarak veya dier ekillerde borçlanarak karlya biliyorlard. Küçük köylülüün çou yetitirdikleri ürünün tamamna yaknn satmak veya borçlu olduklar tüccara, tefeciye teslim etmek zorundayd. Bir yandan çiftçilerin giderek artan borçluluk durumu, dier yandan karlarndaki tüccar ve murabahac grubun güçlülüü alm fiyatnn alabildiine düük tutulmasna, buna kar kredi koullarnn da çok ar olmasna yol açmaktayd (Silier, 1981: 93). Bu artlarda üreticinin tüccardan satacak olduu ürüne karlk avans almas, zorunlu harcamalarn karlamas yönüyle ona geçici bir rahatlk salasa da çiftçinin malnn yok pasna elinden çkmasna neden oluyordu. Köylü borç yükü altnda ezildiinden ürününü daha yüksek fiyatla satabilmek için bekletemiyor, ya kendisi satmak zorunda kalyor veya alacakllar sattryordu (Karnca, Say 4, Eylül 1934: 19; Cumhuriyet, 30 Mays 1935; Tevfik Dündar, 1931: 1984). Köylü borçlarn ödeyemeyecek hale geldiinde üretim araçlarn ve topran da satmak zorunda kalyordu. smail Hüseriv’in kaydettiklerine göre, ehir ve kasabalarda oturan tüccar, esnaf, serbest meslek erbab kimseler, ödenmeyen borçlar mukabilinde köyde toprak sahibi olmulardr. Köyde birikmesi gereken milli sermaye ehir ve kasabalarda toplanmtr. Baka ülkelerde ehir ve kasabalarda biriken bu sermayeler, sanayiye, ticarete yahut dier bir i sahasna akt halde Türkiye’de pek karl olan murabahaclk sahasnda kullanlyordu. Köyde üretilen fazla kymetler ehir ve kasabaya gelir ve oradan murabaha kanalyla tekrar köye dönüyordu (Tökin, 1932b: 14). Murabahacln en ykc olan, borç ödenmeyince gayri menkulün tefeciye intikal edeniydi. Örnein, faizin %600’lere kadar yükseldii Armutlu’da yüz binlerce liralk bahçe ve tarlalar gayet az bir para karlnda murabahaclara ipotek edilmi ve mal sahibi borcunu ödeyemeyince bu gayri menkullerin hepsi tefecilerin mülkiyetine geçmitir. Ordu’da da faiz aylk %3 ila %7 gibi çok yüksek düzeylerdeydi. Bu yörede borcunu veremeyenin gayri menkulünü almak adet olmutu. Giresun’da üreticilerin önemli bir ksm borçlarn ödeyemedikleri için bahçelerini tefecilere devretmiler, daha önce kendi mülkü olan fndk bahçelerinde çalan ortakç veya içi durumuna dümülerdir (Tökin, 1932a: 32). 1923-1935 döneminde Türkiye tarmnda tefecilik, büyük toprak sahibinin rant gelirinin, yine büyük toprak sahibi ve tüccarn ticari kazancnn yada dier biçimlerde elde ettikleri parasal sermayenin en hzl arttrld bir alan olmutur. Büyük toprak sahiplii, tüccarlk ve tefecilik o kadar iç içe geçmi ki, genellikle bu fonksiyonun en az ikisi, baz durumlarda da hepsi ayn kiilerde birlemitir. Murabahaclk kavramnn halk arasnda “vurgunculuk” ile e anlaml kullanlmasnn balca nedeni de bu alanda parasal birikimin dier alanlara göre çok daha ksa sürede olaanüstü bir hzla büyümesiydi. Yine murabahaclk, yukarda da iaret edildii
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 83
gibi, bu dönemde köylünün toprakszlamasna ve topraklarn toplulamasna, dier yollara göre en hzl hizmet eden bir mekanizma olmutur (Silier, 1981: 94; Avcolu, 1969: 297). SONUÇ Aratrma ve incelemeye konu olan dönemde, tarmsal üretimin büyük ksm küçük ve orta ölçekli aile iletmeleri tarafndan gerçekletiriliyordu. Ülke tarmnda küçük köylü iletmeleri hakim durumdayd. Büyük toprak sahiplerinin çou, arazilerini kendileri iletmiyorlard. Bunlar arazilerini daha çok, küçük parçalara bölerek, ortakçlk yoluyla iletiyorlar veya kiraya veriyorlard. Tarm ürünleri fiyatlarnn düük, emein ve sermayenin kt olduu bir tarm sektöründe, geni topraklarn sahipleri tarafndan kapitalist yöntemlerle ilenmesi ekonomik olmad gibi, pek de mümkün deildi. Bu dönemde tarmla uraan köylü ailelerinin yaklak yarsnn sahip olduklar araziler aile igücünün deerlendirilmesine yetecek kadar büyük deildi. Bu durum kaynak dalmn ve kullanmn olumsuz yönde etkilemi, tarm sektöründe üretim artn snrlandrc bir faktör olmutur. Cumhuriyet hükümetleri ele alnan dönemde, topraksz ve topra yetersiz çiftçi ailelerine önemli saylabilecek miktarlarda arazi datmtr. Fakat, buna ramen köylü, büyük toprak sahiplerinin arazilerinde ortakç, içi vb. statülerde çalmaktan kurtulamamtr. Çünkü, toprak dalmn düzenlemek için ülkede kapsaml bir toprak reformu yaplamamtr. Köylü, bir yandan büyük arazi sahiplerine toprak rant ödedii, dier yandan veresiye alveri ve kredi ilikileri içinde olduu tüccar ve tefeciye ürettii iktisadi fazlay kaptrd için yoksulluktan kurtulamamtr. ncelenen dönemde, Hükümet Cumhuriyet’in ilk ylarnda tarm kredi ve pazarlama örgütleri kurulmasn tevik eden yasalar çkarmtr. Bu yöndeki çabalar, 1929 ylndan sonra meyvelerini vermeye balam ve 1930’larn ikinci yarsndan itibaren kredi ve pazarlama kooperatifleri daha salam yasal temellere dayandrlarak ülke çapnda yaygnlatrlmaya çallmtr. Ne var ki, ele alnan dönemde, köylü ihtiyaç duyduu kredinin çounu murabahacdan salamakta, ürününü de pazarlama örgütlerinin yokluu yüzünden, piyasa fiyatnn çok altndaki fiyatlarla tüccara satmak zorundayd. Ktlk yllarnda ve Dünya Ekonomik Krizi döneminde söz konusu üretim, mübadele ve kredi ilikileri içinde köylünün yoksullama ve mülksüzleme süreci hzlanmtr.
84 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
KAYNAKLAR -Aktan, Reat, Türkiye’de Ziraat Mahsulleri Fiyatlar, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yaynlar, Ankara 1955. -Atasaun, Yusuf Saim, Türkiye’de Ziraî Borçlanma ve Ziraî Kredi Politikas, Kenan Matbaas, stanbul 1943. -Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I, TBMM Meclisinde ve CHP Kurultaylarnda (1919-1938), Türk nklap Tarihi Enstitüsü Yaynlar, Ankara 1945. -Avcolu, Doan; Türkiye’nin Düzeni (Dün, Bugün, Yarn), Bilgi Yaynevi, stanbul 1969. -Barkan, Ömer Lütfi, “Çiftçiyi Topraklandrma Kanunun ve Türkiye’de Ziraî Bir Reformun Ana Meseleleri”, stanbul Üniversitesi ktisat Fakültesi Mecmuas, C: VI, Say: 1-2, Ekim 1944Ocak 1945, ss. 54-145. -Barkan, Ömer Lütfi, Türkiye’de Toprak Meselesi: Toplu Eserler I, Gözlem Yaynlar, stanbul, 1980. -Bayur, Yusuf Hikmet, Türk nklap Tarihi, C.3, TTK Yay. Ankara, 1967. -Bilgemre, Kadri, “Dou Anadolu Krmz Srlarnda Vücut Yapl”, Ziraat Dergisi, Sene: 1, Say: 1, 1940, ss. 24-33. -Bulutay, Tuncer-Tezel, Yahya S.-Yldrm, Nuri; Türkiye Milli Geliri: 1923-1948, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yay., Ankara, 1973. -Cevdet Nasuhi, “Ziraî Kooperatifçiliimiz”, 1931 Birinci Ziriat Kongresi htisas Raporlar, Milli ktisat ve Tasarruf Cemiyeti Yaynlar, stanbul, 1931, ss. 1930-1951. -Cumhuriyet Gazetesi, 18 Eylül 1924. -Devlet statistik Enstitüsü, 1927 Tarm Saym, Anakara 1970. -Devlet statistik Enstitüsü, Türkiye’de Toplumsal ve Ekonomik Gelimenin 50 Yl, Ankara 1973. -Dinler, Zeynel, Tarm Ekonomisi, Ekin Kitabevi Yaynlar, Bursa 1996. -Düstur, III. Tertip, C.16, 1935, Sayfa: 729. -Eldem, Vedat, Osmanl mparatorluu’nun ktisadi artlar Hakknda Bir Tetkik, TTK Yaynlar, Ankara 1994. -Fazl, “Ziraî Kredi”, 1931 Birinci Ziriat Kongresi htisas Raporlar, Milli ktisat ve Tasarruf Cemiyeti Yaynlar, stanbul, 1931, ss. 2428-2462. Gökköl, Mirza, Türkiye Budaylar, C: I, T.C. Ziraat Vekâleti Yaynlar, stanbul 1935. -Güran, Tevfik, “Osmanl Tarm Ekonomisi, 1840-1910” stanbul Üniversitesi ktisat Fakültesi Türk ktisat Tarihi Yll 1987, Say: I, stanbul Üniversitesi Yay., stanbul 1988, ss. 225-303. -Güray, Atf-Yurtmen, Vahdi, Buday Krizinde Türkiye, Ziraat Vekaleti Neriyat, Ankara 1937. -Hamid Sadi, ktisadi Türkiye, Yüksek ktisat ve Ticaret Mektebi Yay., stanbul, 1932. -Hatipolu, evket Rait; Türkiye’de Ziraî Buhran, Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü Yay., Ankara 1936. -Hatipolu, evket Rait, Ziraat Aleminden Vakalar ve Düünceler, Dönüm Neriyat, Ankara 1939. -smail Hüsrev, “Türkiye Köy ktisadiyatnda Borçlanma ekilleri”, Kadro, Say 3, Mart 1932a. -smail Hüsrev, “Türkiye Köy ktisadiyatnda Toprak Rant”, Kadro, Say 4, Nisan 1932b. -smail Hüsrev, Türkiye Köy ktisadiyat, Matbaaclk ve Neriyat Türk Anonim irketi, stanbul1934. -statistik Umum Müdürlüü, statistik Yll 1932-1933, C: 6, Ankara 1933. -statistik Umum Müdürlüü, statistik Yll 1940-1941, C: 12, Ankara 1941. -statistik Umum Müdürlüü, statistik Yll, C. 3, 1930, Ankara 1930. -Kazgan, Gülten, Tarm ve Gelime, stanbul Üniversitesi ktisat Fakültesi Yay., stanbul 1977. -Keyder, Çalar, Dünya Ekonomisi çinde Türkiye (1923-1929), Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul 1993.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 85
-Önder, zzettin, “Cumhuriyet Döneminde Tarm Kesimine Uygulanan Vergi Politikas”, Türkiye’de Tarmsal Yaplar, Der.: evket Pamuk, Zafer Toprak Yurt Yaynlar, Ankara, 1988, ss. 113-133. -Pamuk, evket, Osmanl Ekonomisinde Bamllk ve Büyüme (1820-1913), Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul 1994. -Pamuk, evket, Osmanl-Türkiye ktisadî Tarihi 1500-1914, Gerçek Yaynevi, stanbul 1993. -Resmi Gazete -Sarc, Ömer Celal, Ziraat ve Sanayi Siyaseti, stanbul Yüksek ktisat ve Ticaret Mektebi Talebe Cemiyeti Neriyat, stanbul 1934. -Silier, Oya, Türkiye’de Tarmsal yaplarn Geliimi (1923-1938), Boaziçi Üniversitesi dari Bilimler Fakültesi Yaynlar, stanbul, 1981. -Tayi, Vamk, “Türkiye’de Kuraklk Felaketi ve Onunla Mücadele mkanlar”, Ziraat Dergisi, Sene: 1, Say: 1, 1940, ss. 10-14. -TBMM Zabt Ceridesi. -Tekeli, lhan-lkin, Selim, “Devletçilik Dönemi Tarm Politikalar (Modernleme Çabalar)”, Türkiye’de Tarmsal Yaplar (1923-2000), Der.: evket Pamuk, Zafer Toprak, Yurt Yaynlar, stanbul, 1988, ss. 37-89. -Tevfik Dündar, “Ziraat ve Kooperatif”, 1931 Birinci Ziriat Kongresi htisas Raporlar, Milli ktisat ve Tasarruf Cemiyeti Yaynlar, stanbul, 1931, ss.1982-1986. -Tevfik Süleyman, “Karasr ve Manda”, 1931 Birinci Ziriat Kongresi htisas Raporlar, Milli ktisat ve Tasarruf Cemiyeti Yaynlar, stanbul, 1931, ss. 1750-1762. -Tezel,Yahya Sezai, Cumhuriyet Döneminin ktisadi Tarihi: 1923-1950, Üçüncü bask, Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul, 1994. -Toprak, Zafer, “Türkiye Tarm ve Yapsal Gelimeler 1900-1950”, Türkiye’de Tarmsal Yaplar (1923-2000), Der.: evket Pamuk, Zafer Toprak, Yurt Yaynlar, stanbul, 1988, ss. 19-35. -Yunus Nadi; “100 Milyon”, Cumhuriyet, 13 Nisan 1930. -Yunus Nadi, “Köyleri Kalkndrmakta Ziraat Bankasnn Oynayaca Rol”, Cumhuriyet, 2 Birincikanun, 1934. -Yusuf Mazhar, “ark Vilayetlerinden Mektuplar”, Cumhuriyet, 25.8.1925. -Zhukovsky, P., Türkiye’nin Ziraî Bünyesi, Türkiye eker Fabrikalar A.. Neriyat, Ankara 1951.
86 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
TARHN PENDE
THE PURSUIT OF HISTORY
-ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS-
-INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
Yl: 2010, Say: 4 Sayfa: 87-104
Year: 2010, Issue: 4 Page: 87-104
20. YÜZYILIN BALARINDA ORDU KAZASI’NDA SOSYAL DURUM
zzet Bahri ATEL
Özet Bu çalmada, 1476 numaral Ordu Kazas er’iyye Sicil Defteri esas alnarak, 20. yüzyl balarnda Ordu Kazasnn sosyal yaps ele alnmtr. Yazda, özellikle kazadaki aile yapsna ( evlenmeboanma olaylar, ailelerin çocuk saylar, vasi atamalar, miras taksimi vs.) deinilmi olmakla beraber, kazadaki Müslim-gayrimüslim ilikileri ve vakflarn durumu konularna da temas edilmitir. Çalma 20. yüzyl balarnda, Türkiye’nin sosyal yapsnn anlalmasna k tutmay hedeflemektedir. Anahtar Kelimeler Ordu, er’iyye Sicili, Hukuk DIE SOZIALE STRUKTUR DES LANDKREISES ORDU, ANFANG DES 20. JAHRHUNDERTS Die Zusammenfassung Die Grundlage dieses Artikels ist das Ser’iyye Registerbuch des Landkreises Ordu mit der Nummer 1476. Der Artikel nimmt die soziale Struktur des Landkreises Ordu, Anfang des 20.Jh. durch. Die Abhandlung, beinhaltet hauptsächlich über die familiäre ( Heirate und Scheidungen, die Kinderzahlen, die Vormund Einsetzungen, das Erbrecht usw.), die Beziehungen der Muslimen mit Christen und die Lage der Stiftungen. Das Ziel des Artikels ist die gesellschaftliche Lage der Türkei im 20. Jh. zu begreifen. Die Schlüsselwörter Ordu, das er’iyye Registerbuch, das Jura
Bu makale, 1476 No’lu Ordu Kazas er’iyye Sicil Defteri, (Ondokuzmays Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Baslmam Yüksek Lisans Tezi, Samsun 1995) isimli yüksek lisans tezinden özet olarak hazrlanmtr. Okutman, Gaziosmanpaa Üniversitesi, Niksar Meslek Yüksekokulu,
[email protected]
88 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
GR Türk milletinin tarihi süreç içerisindeki sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yaps yannda idari yaplanmasnn da numunelerini gösteren ehirlerin tarihlerinin aratrlmas bir bütün olarak Türk tarihinin aydnlatlmas konusunda önemli bir rol oynamaktadr. ehir tarihçilii için en önemli kaynaklardan biri de er’iyye sicilleridir. Bugünkü anlamyla er’i mahkeme kaytlar olan er’iyye sicil defterleri, Osmanl dönemine ait toplumsal tarih, kültür ve Türk-slam medeniyetine k tutacak oldukça önemli bilgileri içermektedir. Bu defterlerde, genel tarih, hukuk tarihi, iktisat tarihi, sosyal yap, vakf sistemi, mimari eserler gibi daha pek çok konuda bilgiler bulunmaktadr1. er’i mahkemelerin idarecisi durumunda olan kadlarn, önlerine getirilen her olay ince ayrntlarna kadar ve tarih belirterek kaydetmi olmalar, er’iyye sicillerini özellikle Tanzimat’a kadar ki tarih aratrmalar için oldukça önemli kaynaklar haline getirmitir. Tanzimat’tan sonra ise hukuk alannda yaplan düzenlemeler neticesi kurulan yeni mahkemeler, er'i mahkemelerin ellerindeki davalarn kapsamn daraltm, bu da er'iyye sicillerinin konu çeitlilii açsndan zayf kalmasna sebep olmu olsa da, er’iyye sicillerinin, er’i mahkemelerinin kapsamnda braklan(islami-bireysel alan); evlenme-boanma olaylar, miras taksimi, vasilik, borç-alacak davalar, doum-ölüm ilanlar vs. gibi konular hakkndaki içerik zenginliini devam ettirmitir. er’i mahkemelerde davalarn çözüme kavuturulmasnda slam hukuku müracaat edilen birinci mercidir. Bu sebeple çalmamzda, tespit edilen konulara slam Hukukunun özde nasl baktn anlamak için tannm slam hukukçularnn eserlerine de müracaat edilmitir. ALE YAPISI a- Evlenme ve Boanma Olaylar: Nikâh, sözlükte bir eyi bir eye eklemek, katmak anlamnda alnma olarak sözlük örfünde, sifahn yani zinann zdd olan ve cinsel birlemeyi meru klan sözleme anlamnda kullanlr. er'an ise, "kadnn kadnlndan yararlanma üzerine kurulan bir söz sözleme" diye tanmlanr2. Nikâh ayn zamanda bir evlilik aktidir. Evlilik ise; erkein kadndan faydalanma mülkiyetini elde etmesi, kadnnda erkekten faydalanmasn helal klmas için Allah'n koyduu bir akit manasna gelir3. ncelenen er'iyye sicilinde hakknda en çok hüküm bulunan konu, kar koca ilikileri ile ilgili olup, çalmamzda gerek evlenme talebi gerek boanma talebi yan sra birçok ilginç olay bu balk altnda incelemeye tabi tutulmutur. 1 2 3
Geni bilgi için baknz: Ahmet AKGÜNDÜZ, er’iyye Sicileri, stanbul 1988. E.H. Yazr, Hak Dini Kuran Dili, C-II, Azim Yaynclk, stanbul 1993, s. 94. V. , Zuhayli, slam Fkh Ansilopedisi, C- IX, Feza Yaynclk, s.27.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 89
Ordu Kazas’nn Perembe Nahiyesi’nin Uzunmusa Köyü’nde Asiye isimli bir kzn, ayn nahiyenin Kzlhisar Köyü’nden Mehmet isimli bir adam ile yapt evlilik hakknda hüküme bakldnda, dönemin evlilik uygulamalar hakknda ipuçlar elde etmek mümkündür. Bu hükümde dikkati çeken hususlar: a) Öncelikle evlenme olaynda kadnn da seçme hakk olduunun ve onaynn gerekliliinin ortaya çkmasdr. Zira hükümde açkça Asiye isimli kzn rzasnn olduu ortaya çkyor. b) Ayn hükümde, hukuken mümkün olmasna ramen çok eliliin özellikle kadnlar arasnda tasvip edilmediini görüyoruz. Zira bu hükümde, Asiye isimli kz öncelikle Mehmet'in baka bir kimseyle evli olmadn Mehmet'in köyünün ihtiyar heyetinden aratryor ve ancak emin olduktan sonra evlilii kabul ediyor. c) Bir baka husus ise evlilik evlenecek taraflardan birinin veya her ikisinin vekilleri tarafndan da gerçekletirilebilirdi. Bu hükümde nikâh olayn Mehmet'in babas vekâleten gerçekletiriyor. Boanma olaylarnda ise gerek erkek, gerekse kadn tarafndan öne sürülen en geçerli sebepler aralarnda "hüsn-ü muaeret" olmamas, "mtizaç" edememeleri ve aralarnda münaferet olmasdr. Yine Perembe nahiyesinin Uzunmusa Köyü’nden Fatma isimli kadn kocas Ali ile aralarnda imtizaç edemediklerinden dolay boandklarn belirtmektedir(29 Cemazielahir 1325/9 Austos 1907). Bu tür davalarda, yani karlkl rza ile meydana gelen boanmalarda genellikle taraflar arasnda bir pürüz çkmamakla beraber4, zaman zaman boanan kadnlarn bir takm talepleri olduu da görülmektedir. Meselâ, 11 Rebiulahr 1326 (13 Mays 1908) tarihli bir hükümde Ordu kazasnn Kirazliman Mahallesi’nde ikamet eden Nebiha Hatun kocas Yakub reisin kendisini boadn belirterek kocasndan 1001 kr mihr-i müeccelini ve beraberinde nafaka talebinde bulunuyor. Bu durum karsnda Yakub Reis, maddi külfeti çekmemek için tek çkar yol olarak karsn boadn inkâr ediyor. Mahkeme kadndan iddiasn isbat edecek ahitler istiyor. Kadn bu ahitleri gösteriyor. ahitlerin dinlenmesinden sonra mahkeme kadnn iddiasn doru kabul ediyor5. Evlilik ve boanma ilerinin her zaman düzenli olarak kayt altna alnmamas, daha sonralar bu örnekte olduu gibi daha bir çok problemin domasna sebep olabiliyordu. 17 Cemazielevvel 1326 (17 Haziran 1908) tarihli bir hükümde Habismane Nahiyesi’nin Uzunpare Köyü’nde Rabia isimli kadn kocas Hakk'nn 1316 senesi austos aynda asker dönüü kendisini babasnn evinde geçimsizlik sebebiyle boadn ve daha sonra kendisine müdahale ettiini belirterek, bu müdahalenin engellenmesini istiyor.
4 5
Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 25. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 65.
90 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Hakk ise cevabnda asker dönüü kaynpederinin evine hanmn almaya gittiini ve hanmnn kendisiyle gelmek istemediini belirterek hanmn boamadn belirtiyor. Mahkemenin Rabi'dan ahit istemesi üzerine ahitler dinleniyor ve Rabia iddiasnda hakl görülüyor6. Ordu Kazas’nn Kirazliman Mahallesi’nde geçen bir olayda: Emine isimli bir kadna evki ve ükrü isimli iki ayr adam sahip çkyor. Ve her biri Emine'nin kendi kars olduunu ve kendisine verilmesini taleb ediyor. Vekiller (Avukat) tarafndan yürütülen dava ükrü lehine sonuçlanyor7. Biraz önce de bahsedildii üzere bu kargaalarn ortaya çknda, evlilik ve boanma ilemlerinin düzenli bir ekilde kayt edilememesi önemli bir rol oynamaktadr. Ordu er'iyye sicilinde incelenen hükümler arasnda nafaka davalar da önemli bir yer tutmaktadr. Nafaka davalar hem kadn hem de erkek tarafndan açlabilmektedir. Kadn tarafndan açlan nafaka davalarnda, kadn gerek kendisi için8, gerek çocuu için9, gerekse doacak çocuu için talepte bulunabiliyordu10. Nafaka davas açan erkek ise; birtakm gerekçeler ile, karsna ödedii nafakann azaltlmasn istiyordu.11 Hayriye isimli bir kadn, kocas smail'in kendisini nafaka vermeden boadn ve bu olayn kendisini maddi açdan çok zor durumda braktn söyleyerek nafaka talebinde bulunuyor. Mahkeme Hayriye Hanm’a günlük 3 kuru aylk toplam olarak 90 kuru nafaka bal12 yor . Ordu Kazas’nn Bucak Mahallesi’nde ahasene isimli kadn, kocas Abdullah'n kendini 10 ay önce boadn ve bu durumun hem kendisini hem 6 yandaki Nadire ve 4 yandaki Mürüvvet isimli kzlarn maddi yönden çok zor durumda braktn belirterek nafaka talebinde bulunuyor. Mahkeme kararnda Abdullah' her ay 90 kuru nafaka ödemeye mecbur ediyor13. Yine Bucak Mahallesinden Miyase isimli kadn, kocas Ahmet'in kendisini boadn belirtiyor. Kendisinin ise 7 aylk hamile olduunu söyleyerek doum yapncaya kadar Ahmet'den nafaka taleb ediyor. Mahkeme kendisine müracaat tarihinden itibaren her ay 60 kuru nafaka balyor14. Yine Bucak mahallesinden Yunus isimli ahs, mahkemeye müracaat ederek boad kars Zinet'e ödedii günlük 3 kuruu ödemede güçlük çektiini ancak günlük 40 para ödeyebileceini geri kalan 2 kr'un kaldrlmasn talep ediyor. 6 7 8 9 10 11 12 13 14
Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 78. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 70. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 167. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 64, 131. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 132. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 76. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 167. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 131. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 132.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 91
Mahkeme Yunus'un bu durumunu mahallesinin ihtiyar hey'eti araclyla tesbit ettikten sonra Yunus'a önceden takdir edilen günlük 3 kr nafakann 2 kr'u kaldrlarak, günde 40 para ödemesine müsaade ediliyor15. Bu hükümlerden de anlalaca üzere mahkeme mümkün olduu kadar çok taraflarn durumunu göz önünde durduracak taraflar madur etmemeye dikkat etmektedir. Bu bölüm altnda incelediimiz hükümlerde ilginç kalan bir konu ise, kocalarn evlerine gelmeyen hanmlarn mahkemeye ikâyet etmeleri idi. 14 Zilkade 1326 (5 Aralk 1908) tarihli bir hükümde Pençenbe nahiyesinin Yaralu köyünden Mustafa isimli kii 1326 senesi zilkade aynda Hanife isimli kz ile 331 kr mihr-i müeccel ile babalar tarafndan nikâhlandklarn fakat Hanife'nin kendi evine gelmediini belirterek Hanife'nin kendine itaatini istiyor. Hanife'nin nikâh olayn kabul etmesi üzerine dava Mustafa lehine sonuçlanyor. b-Ailelerin Çocuk Saylar: ncelenen sicil defterinde vasi tayini veraset davalar gibi hükümlerde ailelerin çocuk saylarnn tesbiti konusunda oldukça detayl bilgi edinmek mümkündür. Sicil defterindeki kaytlara göre 129’u Müslim, 33’ü gayrimüslim olmak üzere toplam 162 aileye tesadüf edilmitir. Müslüman ailelerin çocuk says 316, gayrimüslim ailelerin çocuk says 94 olup toplam çocuk says 410 dür. Belgelerde rastlanan kaytlara göre, 129 tane Müslüman ailenin toplam 316 çocuu bulunmaktadr. Ve her aileye ortalama 2.45 (3) çocuk dümektedir. Müslüman ailelerden 3 tanesinin hiç çocuu görülmezken, 45 tanesinin 1 çocuu, 25 tanesinin 2 çocuu, 23 tanesinin 3 çocuu, 18 tanesinin 4 çocuu, 10 tanesinin 5 çocuu, 5 tanesinin 6 çocuu görülmektedir. Belgelerde ebeveynden herhangi birinin ölümünden kaynaklanan vasi tayini miras taksimi gibi davalarn çokluu özellikle 1 çocuklu aile saysn fazla göstermektedir. Ayrca sicil defterinin muhtevas dahilinde bulunan ve bizlere ailelerin çocuk saylar hakknda bilgi veren hükümlerin tamamna yakn bir ksmnn ölüm sonras mahkemeye intikal eden davalar olduu için Ordu kazasnda yaayan ailelerin çocuk saylar hakknda salkl bilgi edinmemizde güçlemektedir. Yine incelediimiz sicil defterinde 33 gayrimüslim aileye ve bu ailelere ait toplam 94 çocuk kaydna rastlanmtr. Bu aileler içerisinde çocuksuz aileye rastlanmazken 8 ailenin 1 çocuu, 11 ailenin 2 çocuu, 1 ailenin 3 çocuu, 8 ailenin 4 çocuu, 3 ailenin 5 çocuu, 2 ailenin 7 çocuu olduu izlenmektedir. Aile bana ise ortalama 2.83 (3) çocuk dümektedir. Müslim ailelerle gayrimüslim ailelerin çocuk edinme oranlar sicil kaytlarndaki bilgiler baz alnarak mukayese edilecek olunursa gayrimüslim ailelerin Müslüman ailelere göre 0.38 orannda daha çok çocuk edindii görülecektir. 15
Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 76.
92 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Teorik olarak slam hukuku, çok elilie müsaade etmise de bu uygulamaya Türk toplumlarnda fazla rabet edildii ve yaygnlat söylenemez. Çok eliliin Türkler arasnda fazla rabet görmemesinin önemli sebepleri arasnda birden çok kadna bakmann ekonomik güçlüü, yine birden fazla kadn birbirleriyle geçindirmenin zorluu, mevcut aile huzurunun bozulmas korkusu, ebeveynlerin evli erkeklere kz vermede titiz davranmalar ve slam öncesi tek elilik geleneinin etkileri gibi sebepleri sayabilir16. ncelenen er’iyye sicil defterindeki konuyla ilgili kaytlar da bu iddiay dorulamaktadr. Kaytlarda bahsi geçen 129 Müslüman ailenin sadece bir tanesinde iki kadnla17, bir tanesinde de üç kadnla18 birden evli erkek ad geçmektedir. Yine kaytlarda iki kadnla evli gayrimüslim bir erkein adnn geçmesi de dikkat çekicidir19. c- Vasi Tayinleri: Ömer Nasuhi Bilmen, vasi kavramn, "bir kimsenin mallarnda veya çocuklarnn ilerinde tasarruf etmek üzere nasb edilen kimsedir” eklinde tarif etmektedir20.Yine Osmanl Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüünde ise "Terike veya kaasrlar veyahut her ikisi üzerinde kendisine tasarruf hakk tefviz olunan kimse hakknda kullanlr bir tabirdir” tanm vardr21. Vaside önce akl ve bali, hür, malî, eitlik, güvenilir (emânet) ve Müslüman olma artlar aranrd. Yani vasi olarak atanan kimse akll ve ergenlik çana gelmi olmaldr. Bakalarnn velâyeti altnda bulunduklarndan dolay deli ve çocuklarn vasîlii sahih olamaz22. Yukarda belirtilen artlarn er’iyye sicilindeki ilgili hükümlerde arand açkca göze çarpmaktadr. Konuyla ilgili hükümlerde bu artlar “Emanet ile maruf, istikamet ile mevsuf ve her vechile vesayet uhdesinden gelmeye kadir”cümleleriyle ortaya konuluyordu. ncelenen eriyye defterinde, vasi olarak atanan kimsenin saydmz özellikleri sralandktan sonra, bu özellikler vasi olarak atanan kimsenin ikamet ettii mahallesinin imam, muhtar ve ihtiyar hey'eti tarafndan verilen mühürlü bir ilmühaberle tescili de yaplmaktadr.23 Lüzum görüldüü durumlarda vasilerin yaptklar ileri kontrol etmek ve nezarette bulunmak için bir de nazr atanabilirdi. Nazr olarak atanan kimseler vesayet ilemini kontrol altna alarak doabilecek istismarlar önlemek ile yükümlüy16
17 18 19 20 21 22 23
M.E. Yolalc, (1990), XIX. Yüzyl Ortalarnda Samsun’un Sosyal ve Ekonomik Yaps, Ondokuz Mays Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 1990, Baslmam Doktora Tezi, s. 57-58. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 28. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 31. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 12. Geni Bilgi için Baknz: Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk- slamiye ve Istlahat- Fkhiyye Kamusu, Bilmen Yaynlar, stanbul PAKALIN,M.Z.(1983), Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüü, M.E.B. Yaynevi, stanbul, s.584. ZUHAYL,V. age C-X, s.226 Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 1.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 93
düler. Hem vesayet ilemine hem de sorumluluklarn üstlendii çocuklarn “umur ve hususatlarnn küllisine “nezaret” ederlerdi24. ncelenen er’iyye defterinde sadece çocuklara deil ayn zamanda mallarn koruyamayacaklar gerekçesi ile kimsesi olmayan mahpuslara da vasi tayin edildii görülmektedir. Ebulhayr Mustafal Köyünden Topalolu Hüseyin isimli 20 yalarnda mahpus bir genç adna köylerinden Kara brahimzade Bilal isimli bir ahs tarafndan dilekçe ile müracaat edilip hapiste olan Hüseyinin velisi olmadn dolaysyla mallarnn korunmas gerektiini ve bu amaçla vasilik için gerekli güvenirlilik ve kabiliyete sahip, ayn zamanda mülkiyet durumuda herkes tarafndan bilinen -burada mahpusun mülkünü üzerine geçirmeye teebbüs edemeyecei belirtilmek amaçlanmtr- Kara brahimolu Mehmet’in Hüseyin’e vasi atanmas teklif dilmi ve bu teklif kabul örmütür25. Vasi olarak atanan bir kimsenin, vasi olabilmesi için bulundurmas gereken özelliklerin bulunmadnn anlalmas veya durumunda herhangi bir sebepten dolay deiikliin tespit edilmesi halinde vasilik hakk kendisinden alnrd. Ordu kazasna bal Anamoz köyünde vefat eden Byklolu Hac Ali isimli bir ahsn vefatndan sonra küçük yalardaki çocuklarna vasi olarak atanan çocuklarn amcalar Byklolu Durmu’un çocuklarn hukukunu muhafazaya kudreti olmad gerekçesi ile vasilikten azledildiini ve yerine vasiliin gereklerini daha iyi yerine getirecei iddiasyla çocuklarn daylar Çamolu Salih’in vasi tayin edildiini ayn zamanda anneleri Hatice Hanmn da nazr tayin edildiini görüyoruz26. ncelenen er’iyye deterinde, vasilerin sadece yetersiz görülmelerinden dolay azledilmedikleri görülmektedir. Ordu kazasna tabi Tebe-i Bala köyünde vefat eden Kuruhüseyinolu Abdullah’n küçük çocuklarna vasi olarak atanan Çocuklarn anneleri Fatma Hanm tekrar baka bir kii ile evlenince vasilikten azledilerek yerine çocuklarn amcalar Kuruhüseyinolu Ruen vasi olarak atanyor27. Vasi olarak tayin edilen kiiler aadaki vazifelerle yükümlüydüler; Vasilerin yapmalar gereken en önemli ileri vasisi olduklar çocuklarn menkul ve gayr-i menkul mallarn çocuklar reit ve kendi ilerini doru ve hatasz görebilecekleri zamana kadar (vakt-i rüt ve sedadlarna dein hfz ve ru'yet etmek) ve çocuklarn ilerini düzenlemektir (tesviye-i umur).28 Bununla beraber vasiler çocuklarn yararna olmak art ile çocuklar adna mal alabilirler veya çocuklarn mülklerini satabilirlerdi. Fakat burada al ve satn kesin olarak çocuklarn yararna olmas gerekirdi. Ve bu ilemi yapan vasi mülkün gerçek deerinden ancak önemsiz bir miktar sapabilirdi. Gerçek deerinden çok pahalya mal alamaz, ve gerçek deerinden çok ucuza mal satamazd. Bu al veri ileminde çocuklarn zarar görmelerinin engellenmesi sadece vasilerin insafna 24 25 26 27 28
Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 203. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 207. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 100. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 1. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 8.
94 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
braklmam ayn zamanda alnan birtakm önlemlerle çocuklarn zarar görmeleri engellenmeye çallmtr . Öncelikle vasiler adna herhangi bir al verite bulunmay düünen bir vasi bunu sadece kendi iradesiyle gerçekletiremezdi. Yaplacak al veriin gerekli ve muhakkak çocuklarn yararna olduunun bal bulunduklar köy yada mahallenin ihtiyar heyeti tarafndan verilecek bir belgeyle onaylanmas gerekiyordu. Yine bu al verite çocuklarn zararnn engellenmesi amacyla alveriin komisyon huzurunda yaplmas da gerekliydi. Ve muhakkak alnan eyler çocuklar adna tapu ettirilmek zorundayd. Ordu Kazas’nn Bucak Mahallesi’nde vefat eden Kaptanolu Mahmut isimli kiinin küçük çocuklarna vasi olarak tayin olunan anneleri Emine Hanm mahkemeye müracaat ederek; babalarndan kalan araziyi çocuklarn kullanamayacan, bu tarlalarn satlarak kullanlabilecek daha müsait bir tarlann satn alnarak çocuklarn adlarna tapu ettirilmelerinin daha yararl olacan belirtiyor ayn zamanda bu iddiasn mahallelerinin ihtiyar hey’eti tarafndan verilen bir ehadetname ile doruluyor. Bunun üzerine mahkeme Emine Hanma izin veriyor29. Miras taksimlerinde vasilerin, hazr bulunup vesayeti altnda bulunan çocuklarn zarar görmelerini engellemeye çalmalar da belgelerde rastlanan olaylar arasndadr. Mirasnn paylatrlmas esnasnda yetikin vereselerin küçük vereselere kar herhangi bir hakszlk yapmalarn engellemek görevi de vasilere aitti. Ordu kazasna bal Bucak mahallesinde vefat eden Ömerolu brahim’in küçük çocuklarna vasi tayin edilen amcazadesi mahkemeye müracaat ederek brahim’in küçük çocuklarnn zarara uramalarn engellemek amacyla mirasn taksimi esnasnda hem kendisinin hem de tapu memurunun hazr bulunmasn talep ediyor ve bu talebi mahkemece kabul ediliyor30. Vasilik müessesesi, vasilere snrsz yetkiler tanmamakla beraber, vasilik süresini de snrlandrmtr. Vasiler sadece; kendi ilerini kendileri göremeyecek, kendileri hakknda iyi ile kötüyü ayramayacak ve mallarn koruyamayacak kadar küçük çocuklarn zarara uramalarn önlemek amacyla faaliyet gösterirlerdi. Ve çocuklarn reit, Kendi haklarnda iyi ile kötüyü ayrt edebilecek, kendi ilerini kimseye muhtaç olmadan yürütebilecek ve mallarn koruyabilecek yaa ve olgunlua geldikleri zaman görevleri sona ererdi. Ancak vasilerin bir ksmnn, her ne kadar çocuklar gözetmek, çocuklarn yararna i görmekle mükellefse de, er’iyye defterindeki birtakm hükümlerde baz vasilerin çocuklarn mallarn, çocuklar büyüdükleri halde kendilerine iade etmekten srarla kaçndklarn, vesayeti altndaki kiilerle mahkemelik olduklarn gö-
29 30
Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 105. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 140.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 95
rüyoruz. Bu durumda baz vasilerin çocuklarn mallarndan kendilerine çkar saladklar ihtimalini ortaya çkmaktadr. ncelenen eriyye defterinin 45-46. sahifelerinde yer alan bir hükümde "Ulubey nahiyesine tabi Çonkaba" karyesi sakinelerinden müteveffa Çelenkzade Mustafa efendi ibn Hüseyin adl kiinin kz Arife mahkemeye müracaat edip yirmibir yan geçtiini, balia olduunu ve ilerini tek bana görmeye kadire olduunu ve ilerini tek bana görmeye kadire olduunu ve vasinin yardmna ihtiyaç duymadn belirterek vasisi Abdalzade Salih efendi ibn Hüseyin efendiden babasndan kalan ve defter-i kassam eytam sandnda belli olan mallarn kendine iade etmesini taleb edince, vasi Abdalzade Salih Efendi ibn Hüseyin Efendi Afife'nin rüt iddiasn inkâr ederek mallarn kendine iade etmek istemiyor. Bunun üzerine mahkeme Afife'den iddiasn isbat edecek ahitler isteyince Afife, iddiasn Ordu kazasnn Bucak mahallesinde ikamet eden Ordu medresesinden Çobanzade Ahmet Efendi b. Mehmet Efendi ibn Mehmet Efendi ve Kahyaolu Molla Hasan B. Hüseyin ibn Musa adl kiilerle isbat edeceini ifade ediyor. ahitler, Afife lehine beyanatta bulununca mahkeme ahitlerin doruluunu Bucak Mahallesi imam ve muhtarndan ald bilgilerle aratrarak Afife lehine davay balyor. Ordu Kazas er’iyye sicilinde vasilik ile ilgili belgelerde tutuklu durumundaki kiiler hariç çocuk durumundaki yetimlere genellikle birinci dereceden akrabalarn; “anne, baba, erkek karde, büyük baba, amca , day, hala,enite, amca olu” vasi olarak atandn görüyoruz. d- Miras ve Veraset ile lgili Hükümler: "rs" dilde, bir ahsn baka birinin ölümünden sonra (hayatta) kalmas ve ölenin geride brakt maln almas demektir. Fkhta ise irs ölene ait olup ölüm sebebiyle er’î mirasçnn hak ettii geriye kalan mallar ve haklardr. 31 slâm dini ölünün mallarnn sonraki nesillere intikali konusunda, son derece titiz davranm, gerek ayet ve gerekse hadislerle ayrntl bir ekilde miras paylalmas ileminin nasl yaplacan öretmitir. ncelenen er’iyye sicilinde kaytl veraset davalarnn büyük bir ksm; varislerin, "müverris'in shhatinde filan kiiye bir miktar para borç verdiini ve borcunu alamadan öldüünü, kendilerinin varisleri olmalar hasebiyle, filan kiinin ölüye olan borcunu kendilerine ödemesini taleb etmesiyle" açlan davalar olup hemen tamamnda gerçek varisleri olduklarn isbat etmeleri durumunda davay kazanyorlar32.
31 32
ZUHAYL,V. age. C-X, s.317 Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 11.
96 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Yine çounluu oluturan bir baka dava türü ise; ölenin gerek borç alma33 gerek al veriten34 doan borçlarnn alacakllar tarafndan varislerinden istenmesi konulu davalardr. Aslen Rizeli olup Ordu Kazasnn Bucak Mahallesinde vefat eden Ordu mahkeme bakatibi Kadzade Mesrur’un mal varl 48 sehim üzerinden resmi mirasçlar olan ei Gülsüm’e 6 sehim ve çocuklar; Mehmet Tahir’e 14 sehim, Naciye’ye 7 sehim, Rasime’ye 7 sehim, Hatice’ye 7 sehim, Hamdiye’ye 7 sehim olmak üzere aralarnda paylatrlyor. Daha sonra vereselerden Mehmet Tahir mahkeme-i er’e müracaat ederek babalar Kadzade Mesrur’un resmi mirasçlarnn kendileri olduunu ve kendilerinden baka mirasa hakk olan kimsenin bulunmadn belirttikten sonra, babasnn hayatta iken mahkeme-i er’iyye mülazmlarndan Necip Efendiye 20 kuru borç verdiini ve bu borcun hayatta iken babasna ödenmediini belirterek, Kadzade Mesrur’un resmi mirasçlar sfatyla bu parann kendilerine ödenmesini talep ediyor. Mahkeme Necip efendiden konuyla ilgili bilgi isteyince Necip Efendi söz konusu borcu kabul etmekle beraber Mehmet Tahir’in veraset iddiasn reddediyor. Bunun üzerine mahkeme Mehmet Tahir’den veraset iddiasn ispat etmesini istiyor. Mehmet Tahir, iddiasn ahitlerle mahkemeye isbat edince mahkeme iddia sahibi lehine karar vererek Necip Efendiden borcunu ödemesini istiyor35. Ordu Kazas’na tabi Bucak Mahallesi’nde Ahmet isimli bir ahs mahkemeye arz- halle müracaat edip; yine Ordu kazasna tabi Bayadi mea Mecidiyeli köyünden Mehmet ve biraderi Mustafa’dan Mukavelat muharrerliinden tasdikli senetle bir kta fndk bahçesi sattn aldn ancak bahçenin yarm hissesini almadan Mehmet’in öldüünü ve almas gereken bahçenin kendine teslim edilmediini, ayn zamanda bu bahçeyi alrken zraat bankasndan para aldn belirterek ya bahçenin kendine teslimini yada bankaya ödemesi gereken parann vereseler tarafndan ödenmesini talep ediyor. Mahkeme, merhum Mehmet’in ei Hanife Hanm ile biraderi Mustafa’ya 3 defa murasele-i er’iyye gönderdii halde Hanife ve Mustafa’nn mahkemeye gelmemeleri üzerine Ahmetin talebi üzerine Hanife ve Mustafa’ya haklarnn korunmas için mecellenin 1834. Maddesi gereince gyaben bir avukat tayin ediyor. Yaplan soruturmalar srasnda Hanife ve Mustafa Ahmet’in iddiasn reddediyor. Bunun üzerine Ahmet iddiasn ahitlerle isbat edince mahkeme Ahmet’in lehine karar veriyor36. e- Kz Çocuklarnn Hizmetçi Olarak Verilmelerine Dair Hükümler:
33 34 35 36
Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 61. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 180 Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 16. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 180
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 97
ncelediimiz er'iyye sicilinde; Maddi durumlar kötü olan baz ailelerin, fakir olduklar ve ihtiyaçlarn karlayamadklar gerekçesi ile37, küçük yataki kz çocuklarn veya kz kardelerini38 veya kz yeenlerini39 maddi yönden zengin ailelere belirli bir süre40 ve ücret tesbiti ile hizmetçi olarak verdiklerini görüyoruz. Belgelere göre hizmetçi olarak verilen kzlardan en küçük yata olann 341, en büyük yata olann 12 yalarnda olduklar42 ve tesbit edilen sürenin en ksas 3 sene43 ve en uzununun 10 sene44 olduu göz önünde bulundurulacak olursa bu ilemin sadece hizmet gördürmek amaçl yaplmad ayn zamanda bu çocuklarn (her ne kadar belgelerde açkça yazlmasa bile) çocuklar olmayan aileler tarafndan evlatlk olarak da alnd akla geliyor. Yukardaki paragrafta belirtilen durumlar göz önünde bulundurulduunda, üstelik bu çocuklar alan ailelerin ekonomik durumlarnn en az bir hizmetçi tutabilecek kadar iyi olduu da düünülecek olursa, küçük yataki çocuklar hizmetçi olarak çaltrmakdan çok, onlar ya evlatlk alma ya da fakir ailelerin yannda yaayacaklar muhtemel zorluklar giderme gibi hayr düüncelerinin de bulunduu zann güçlenmektedir. Ayn zamanda ksa bir zihin zorlamas ile Osmanl tarihinde buna benzer birçok hadisenin varln hatrlanabilir. Küçük yataki kz çocuklarn alma ilemi bizzat çocuu alan aile tarafndan yaplabildii gibi özellikle ehir dndaki aileler bu ii vekiller aracl ile de gerçekletirilebiliyorlard45. Burada vekiller, hem çocuklarn ailelerine çocuklarn her türlü ihtiyaçlarnn karlanacana dair teminat olurlar hem de çocuklar alacak aile namna çocuun ailesine ücretlerini ödemektedirler46. Ücretler senelik ve toplam olarak tesbit ediliyor ve pein olarak veriliyordu. Çocuun ailesi, paray aldktan sonra tesbit edilen sürenin tamamnda çocuunun, kendisini alan aileye tamamen hizmet edeceini etmedii taktirde ald paray geri iade edeceini söylerdi.47 Çocuu alan aile ise tesbit edilen süre içerisinde çocuun yeme-içme, giyinme ve dier zaruri ihtiyaçlarn karlamay kabul ederdi48. Baz aileler tesbit edilen miktarn bir ksmn çocuunun ihtiyaçlarna sarf edilmesini ve bir ksmnn da çocuk adna biriktirilmesini de art koabiliyorlard49. f- Annelerin Oullarndan Nafaka Talepleri: 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49
Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 10. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 48. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 44. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 48. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 154. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 49. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 68. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 58. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 10. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 186. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 10. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 10. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 154.
98 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
er’iyye sicilini incelerken karlatmz en ilgi çekici olaylar arasnda kukusuz baz muhtaç annelerin kendilerine bakmayan oullarn mahkemeye ikâyet ederek onlardan mahkeme kararyla nafaka almalar konulu olanlar idi. Annelie ve annelere önem veren Türk kültüründe, slam dininin konuyla ilgili hassasiyetinin de katksyla, Türk anneleri toplumda ayrcalkl bir yer edinebilmilerdir. yi bir Türk evlad için anne-babasnn hayr duasndan daha önemli güç ve moral kayna düünülemez. Türk annesi, sadece evlatlar ve çevresi tarafndan korunmakla braklmam her ihtimal göz önünde bulundurularak gerektii zaman devlet korumas altna da alnabilmitir. ncelenen er’iyye sicil kaytlarnda azda olsa bu türden olaylara rastlanmaktadr. Ordu Kazas’na bal Bucak Mahallesi’nde ikamet eden Gülsüm isimli bir kadn mahkemeye müracaat edip fakir ve naçar olma gerekçesiyle geçimini salayamadn ve Tireboluda polis olan olunun kendisine bakmadn iddia ederek mahkemeden yardm talep ediyor. Bu talep üzerine Mahkeme, Gülsüm Hanm’a olunun ödemesi kaydyla zaruri ihtiyaçlarn karlamas için 60 kuru nafaka balyor. ORDU KAZASINDA MÜSLM GAYR- MÜSLM LKLER Türkler tarih boyunca farkl kültürlere kar, ister hakim ister eit konumda olsunlar, her zaman hogörülü ve adil davranmay baarm ender milletlerdendir. Bu durumu en belirgin bir ekilde, “Türk Devlet Geleneinin” açkça sergilendii Osmanl Devletinde görebilmekteyiz. Osmanl Devletinde gayrimüslim milletlere dünyann hiç bir devletinde görülmeyen ölçüde dini, adli idari ve kültürel alanlarda özerklik tannm, dillerine kilise ve havralarna, mektep, mahkeme ve hastanelerine karlmamtr. Evlenme, boanma, düün ve ölüm gibi medeni hukuku ilgilendiren bütün iler millet tekilatlarna braklmtr50. Fakat Osmanl Devletinin, bu engin hogörüsünün karln gayrimüslimler sonuna kadar sadakatle bal kalarak ödeyememilerdir. Zamanla Osmanl Devletinin gücünün zayflamas, buna karlk gayrimüslim teb’ann iktisadi ve siyasi bakmdan güçlenmesi, milliyetçilik akmnn etkisi gibi nedenlerle gayrimüslim teb’a çou zaman Osmanl Devleti için bir problem olmutur. ncelenen er’iyye sicilindeki gayrimüslimler hakkndaki belgelerin büyük bir çounlukta miras taksimi, vasi tayini arlkl olmas, bu olaylarn da gayrimüslimler arasnda geçiyor olmas, aznlklarla Müslüman halk arasndaki ilikiler hakknda net bilgiler edinmemizi güçletirmektedir. Ama, yinede aznlk konumunda olan baz kimselerin birbirleriyle olan hukuki davalarnda bir Türk avukata müracaat etmeleri, ayn ekilde Türklerin de kendi aralarndaki anlamazlklarn çözümünü gayrimüslim bir avukata brakmalar, Türklerle aznlk konumun50
Geni Bilgi çin Baknz: B. ERYILMAZ, Osmanl Devletinde Gayri Müslim Tebaann Yönetimi, Risale Yaynlar,stanbul 1996.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 99
daki insanlar arasnda 20. yy’n ilk çeyreinde çok ciddi problemlerin yaanmad izlenimini uyandrmaktadr. ncelenen er’iyye sicilinde bunun aksini ispat eden hiç bir olaya da rastlanmamtr. Bununla beraber Müslim halk ile gayrimüslim halk arasnda mahkemeye intikal eden anlamazlklarda devlet adaletten ayrlmamaya dikkat etmi gerektii zaman mahkeme kararnn Müslimler aleyhine de neticelendii görülmütür. Ordu Kazas’nda bulunan Ermeni Taba Mahallesinde ikamet etmekte olan Agop olu Kalosa vefat edince, miras terk ettii eski einden olan yedi çocuu arasnda paylatrlyor. Resmi mirasçlar olan bu çocuklar, mahkeme-i er’iyye mülazmlarndan Osman Aazade Necip Efendi’yi mahkemeye vererek babalarnn hayatta iken kendisine borç para verdiini imdi ise babalarnn resmi mirasçlarnn kendileri olduunu dolaysyla Necip Efendi’nin babalarna olan borcunu kendilerine ödemesi gerektiini söylüyorlar. Necip Efendi ise, borç iddiasn kabul etmekle beraber çocuklarn mirasçln reddederek para ödemekten kaçnyor. Mahkemeye müracaat eden Agop olu Kalosa’nn çocuklar ahitlerle iddialarn ispat edince mahkeme Necip Efendi’nin aleyhine sonuçlanyor51. Yukardaki örnein dnda incelenen er’iyye defterinde yer alan ve çounluu oluturan vasi tayini, miras taksimi gibi davalar tamamen gayrimüslimler arasnda geçmekle beraber davalarn ileyi ekillerinde de bir deiiklik göze çarpmaz. Ayrca davalarn çözüme kavuturulmas için gerekli bütün artlar aynen gayrimüslimler içinde gereklidir, onlar da balar. Gayrimüslim bir çocua vasi tayin olunurken, aynen Müslimlerde olduu gibi güvenilirlik, muktedirlik vb. artlar aranmaktadr. Aslen talya Devleti tebas olup Ordu Kazas’nda vefat eden Tüto isimli bir gayrimüslimin, küçük çocuklarna anneleri vasi olarak atanrken kendisinde u özelliklerin olduu da ortaya konulmaktadr: “emanet ile maruf”, “istikamet ile mevsuf”, “her vecihle vesayet uhdesinden gelmeye kadir”52. Bu özelliklerin hepsi ayn zamanda Müslüman vasiler içinde aranrd. Sicil kaytlarnda, göze çarpan ve devletin hukuk alannda oluturduu adilane tavrn Müslim halk ile gayrimüslim halk tam anlamyla kaynatrdn da söylemek doru olmaz. nsanlarn din ayrl faktörünü kenara ittiklerini düünmek hatal olur. Mahkemelerdeki ya da devletin herhangi bir kurumundaki adilane tavr, farkl dinlere mensup insanlarn oluturduu Ermeni Mahallesi, Rum Mahallesi gibi kavramlar ortadan kaldrarak, onlar bir araya getirmeye yetmemitir. Ayrca sicil kaytlarnda, farkl din mensuplarnn birbirleriyle evlilii, mirasc olmalar, vasi tayin edilmeleri gibi olaylara rastlanmamaktadr. VAKIFLAR
51 52
Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 12. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 9.
100 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Arapça'da durmak, al koymak anlamlarna gelen53, bu kelimeyi emseddin Sami, “Sahibi tarafndan er'-i erif marifetleriyle bir fiil-i hayra ve hayrat ve hasenata tahsis olunmu mülk ve mal”54, Ömer Nasuhi Bilmen ise; “Bir mülkün menfaatini halka tahsis edip aynn Allah tealânn mülkü hükmünde olarak temlik ve temellükten müebbeden men etmektedir”55 eklinde tarif etmektedirler. Vakf kurumunun kesin olarak meneini tespit etmek mümkün deildir. Bu kurumun Türk-slâm meneli olduu, vakf kurumunun, slâm öncesi Arap toplumuna, Babillere, Roma, Bizans veya Budizme ait olabilecei de iddia edilmektedir56. Vakf kurumunun Türk-slam meneli olmadn düünmek yanl olmaz57. Çünkü insanlar ilk çalardan itibaren tanrya yaknlamak ve onun honutluunu kazanarak, ebedi mutlulua ulamak gayesini tamlardr ve bu gaye onlar tanrnn honutluunu kazanmann yollarn aramaya itmitir. Bu yollardan birisi de Tanr için tanrya yaknlamak için mallarna feda etmektir. Bu durum vakfn slâm öncesi toplumlarda da olduu iddia eden bilim adamlarnn görülerini akla daha uygun hale getiren faktörlerden birisidir. Fakat uras bir gerçektir ki, Vakf kurumunun menei ister Roma-Bizans hukuku, ister eski Arap adetleri veya Babîl hukuku olsun Vakf kurumu en mükemmel manada Türk-slâm medeniyetinde ekillendiini görülmektedir. Dinlerinin icaplarn yerine getirmeye çalan hayrsever Müslümanlar, gerek Allah’n honutluunu kazanmak gerekse, sosyal hayat dengelemek için say ile snrlandrlamayacak kadar çok vakf meydana getirmilerdir. Onlardan bugüne geriye bir çok cami, mescid, mektep, medrese, kütüphane, dergah, zaviye, mezar, mera ve çayrlar kalmtr. Vakflarn çeitleri sadece bunlarla da snrl deildir. Hacca giden haclarn çeitli ihtiyaçlarn karlamak için kurulmu vakflardan, mektep ve medreselerde öretim ve örenim yapan kiilerin ihtiyaçlarn karlamak için kurulmu vakflara, borçluya, köleye (azad olunmas ve sonrasnda i tutabilmesi için) yardm amaçl Vakflardan, gelinlik kzlara çeyiz düzen, fakirlere bayram hediyesi alan hatta yararl göçmen kular tedavi eden Vakflara kadar daha birçok alanda vakf kurulmutur. Vakflarn bu ileyii ayn zamanda devletin ileyiinin kolaylamas yönünde olumlu etki yapmtr. Toplumsal bar bozabilecek birçok problem, devleti hiç uratrmadan vakflar araclyla çözüme kavuturuluyordu. Vakflarn Osmanl ehirlerinin oluumunda da önemli katklar vardr. ehir merkezleri genellikle vakf bir külliyenin çevresinde kurulmutur. Vakflarn adyla anlan mahaller ise genellikle cami, mescid, hamam veya çemelerin etrafnda 53 54 55 56 57
B.YEDYILDIZ, “Vakf”, slam Ansiklopedisi, C-13 s.153 . SAM, “Vakf”, Kamus-i Türki, Bedir Yaynevi,stanbul, s.1497 Ö.N. BLMEN, age, C-IV. s. 284. YEDYILDIZ, B., age, C-13, s.155 H. HATEM, “Osmanllarda Toprak Düzeni ve Vakf kurumu” Osmanl Ansilopedisi, C-V, stanbul 1994, s.203- 207.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 101
olumutur. Yüzlerce vakf cami, bir o kadar mescid, medrese, tekke özellikle Rumeli'de ehirlerin slâmi bir görüntü almalarn salamtr. Vakflarn karlksz yardma yönelik hizmetleri toplumun psikososyal yaps üzerinde devletin lehine olumlu etkileri olmutur. XVIII. yy'n sonlarnda vakf gelirlerinin tüm devlet gelirlerinin hemen hemen yars, tmar ve zeamet gelirlerinin ise vakf gelirlerinden az olduu göz önüne alnrsa, vakflarn Osmanl Devletinde oynad yapc rol açkça ortaya çkm olur58. ncelenen er’iyye sicilinde çok sayda Vakf ad geçmektedir. Sicil kaytlarna geçmi olan konuyla ilgili belgelerin tamamna yakn, ya bir toprak parçasnn gelirlerinin ya da vakfedilmi belirli bir miktar parann faiz gelirlerinin vakfedilmesi içeriklidir. Bununla beraber vakfedilmi paralardan borç alp borcunu ödemeyen kiiler ile vakf yöneticilerinin mahkemelik olduu da görülmektedir. Sicil defterinin tamamnda benzer konularda toplam 30 adet vakf’a rastlanlmtr. Bu tür vakf kaytlarna bir örnek olarak aadaki hüküm özeti verilebilir: Ordu Kazas’nn Bucak Mahallesi’nde evkaf muhasebe vekili Mehmet Ruhi Efendi, dava vekillerinden Topalzade Sadettin Efendi araclyla, yine Ordu Kazas’na bal Kirazliman Mahallesi’nde ikamet eden Ali Kahya isimli bir ahsn Gözükanlolu Hac Mustafa vakfndan 800 kuru borç alarak, bu paray ödemeden vefat etmesi gerekçesi ile Ali Kahyann mirasçlarndan ei Akgül Hanm’a dava açarak faiziyle beraber toplam 1600 kuruu talep ediyor. Akgül Hanm borç iddiasn red edince mahkeme iddia sahiplerinden iddialarn kantlamalarn istiyor. ahitlerin dinlenmesi üzerine Akgül Hanm haksz bulunarak 1600 kuruu ödemeye mecbur klnyor59. SONUÇ Yaplan bu çalmada XX. yüzyln ilk çeyreinde Ordu Kazas’nn sosyal durumuna dair baz veriler elde edilmitir. er’iyye sicilindeki konu ile ilgili kaytlarn azlndan kazann ekonomik, siyasi ve kültürel yapsna ait geni kapsaml bilgiler elde etme imkân olmamtr. Fakat sosyal yaant ve hukukla ilgili davalar, bize kaza hakknda baz deerlendirmelerde bulunma frsat vermitir. Öncelikle davalarn ileyiinde takip edilen metod ve davalarn çok ksa sürede sonuçlanmas dikkati çeken önemli bir özelliktir. Mahkemelerde daval ve davacnn rki kökenini ön plana çkaran kayda deer hiçbir unsur görülmemekle birlikte, dini kökenlerin de davann ileyiinde olumlu ya da olumsuz bir etkisi bulunmamaktadr. Müslim ve gayrimüslim halkn birbirleriyle olan ilikilerini detayl bir biçimde ortaya koyacak hükümlerin mevcut olmamas, ayr dinlere mensup insanlarn birbirleriyle olan münasebetlerini sicil kaytlarna bakarak tesbit etme imkânn
58 59
E. ÖZBLGEN, “Osmanllarda Gündelik Hayat”, Osmanl Ansiklopedisi. C- 2, stanbul 1994, s.221-225. Ordu er’iyye Sicili, Hüküm 61.
102 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
ortadan kaldrmtr. Çünkü Müslim ve gayrimüslim halkn mahkemelere intikal eden olaylar büyük çounlukta kendi aralarnda geçmektedir. Yalnzca borç, alacak konularnda iki ayr dine mensup insanlarn birbirleriyle olan sürtümeleri mahkemelere intikal etmi ve bu durumlarda mahkeme tamamen adaletli davranm, gayrimüslim lehine Müslim aleyhine karar alabilmitir. Aile yapsnda ise, genelde görülen tek eliliin yaygn olma durumu vardr. Kar ve koca arasnda mahkemelere intikal eden olaylar geçimsizlik, erkek ya da kadndan birinin sorumluluklarn yerine getirmemesi ya da boanan elerin nafaka taleplerinden doan problemlerdir. Mahkeme, bu konularda da ahitler aracl ile erkek kadn ayrm yapmadan her iki taraf ve ahitleri dinleyerek hakl taraf tesbit etmeye çalmtr. Çok büyük oranla daval taraf mahkemeden hakl olarak ayrlmtr. Vasi tayinlerinde ve vasilerin yapaca ilemlerde ise, tamamen yetimlerin haklarnn korunmas birinci gaye edinilmi ve mahkemeler bu konuda oldukça titiz çalmtr. Vasilerin yapmay düündüü her ite, bu iin yetimlerin yararna olduunu ispat ederek, mahkemeden izin almalar bir zorunluluk olmutur. Bütün bu tedbirlere ramen, baz vasilerin vakti geldii halde vesayetleri altnda olan çocuklarn mallarn iade etmek istememeleri mahkemelere intikal ederek sürtümelere sebep olmutur. Bu gibi olaylarda mahkemeler tamamen yetimler lehine karar vermitir. Aile balarnn süresizliini kabul eden Türk-slam kültürü, çocuklarn yetitirilmesine itina gösterdii gibi maddi-manevi zayf düen ve evlatlar tarafndan terk edilen anne-babalarn bakmlarnda, çocuklar zorlayc olabilmitir. Sicil defterinde bu anlamda hükümlere de rastlanmaktadr. Yine belgelerde dikkat çeken hükümler arasnda ekonomik yönden zayf ailelerin bakmakta yetersiz kaldklar küçük yataki kz çocuklarn zengin ailelerin yanlarna para karl belirli bir müddetle hizmetçi olarak vermeleri durumu söz konusu olmutur. Vakflarla ilgili hükümlerde ise dikkat çekici bir yön vardr. Vakf slam dininin tavsiye ettii, özendirdii bir kurum, faiz ise tamamen yasaklad bir ilemdi. Fakat Osmanl Devletinde, bu iki ztln birbiri ile uyuturulmu ve faiz ilemini vakflara gelir salayan unsurlardan biri haline gelmi olduu görülmektedir. Vakflarn, genelde ahslarn kendilerinin yaptrdklar camilerin giderlerine, imam-hatiplerin maalarna kaynak oluturmak için tekil edildii görülmekle birlikte, eitim kurumlar için de, vakflarn oluturulduu dikkat çekmektedir.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 103
KAYNAKLAR I. Ariv Kaynaklar -1496 Numaral Ordu Kazas eriyye Sicil Defteri, Milli Kütüphane, Ankara. II. Kitap ve Makaleler -AKGÜNDÜZ, Ahmet, er’iyye Sicileri, stanbul 1988. -BLMEN, Ömer Nasuhi, Hukuk- slamiye ve Istlahat- Fkhiyye Kamusu, Bilmen Yaynlar, stanbul. -ERYILMAZ, B., Osmanl Devletinde Gayri Müslim Tebaann Yönetimi, Risale Yaynlar,stanbul 1996. -HATEM, H., Osmanllarda Toprak Düzeni ve Vakf kurumu Osmanl Ansiklopedisi, C-V, stanbul 1994. -ÖZBLGEN, E., “Osmanllarda Gündelik Hayat”, Osmanl Ansiklopedisi. C- 2, stanbul 1994. -PAKALIN, M.Z., Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüü, M.E.B. Yaynevi, stanbul 1983. -SAM, . “Vakf”, Kamus-i Türki, Bedir Yaynevi, stanbul. -YAZIR,E.H., Hak Dini Kuran Dili, C-II, Azim Yaynclk, stanbul 1993. -YEDYILDIZ, B. “Vakf”, slam Ansiklopedisi, C-13. -YOLALICI, M.E., XIX. Yüzyl Ortalarnda Samsun’un Sosyal ve Ekonomik Yaps, (Ondokuz Mays Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Baslmam Doktora Tezi 1990). -ZUHAYL V., slam Fkh Ansiklopedisi, C- IX, Feza Yaynclk 1994.
104 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
TARHN PENDE
THE PURSUIT OF HISTORY
-ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS-
-INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
Yl: 2010, Say: 4 Sayfa: 105-120
Year: 2010, Issue: 4 Page: 105-120
SELÇUKLULAR ZAMANINDA EREL’DE AHLER HAKKINDA BR ARATIRMA
Mehmet Ali HACIGÖKMEN
Özet Ereli Türk hakimiyetine geçtikten sonra önemli bir merkez olarak gözüküyor. Çünkü devletin batsnda Kilikya’daki Ermenilerin snrlarna en yakn bir bölgede bulunan Ereli Selçuklular için çok önemliydi. XIII. Yy.da Türk nüfusunun burada çounluu saladn biliyoruz. Tabi ki bu dönemde buraya gelen ihabüdin Makbul ve eyh Bedrüddin’in adl iki karde bunda etkili olmutur. Onlar babalarndan kalan servetleriyle bölgede ahi ve Türkmenlerin koruyucular olmular burada zaviye kurmulardr. Bu dönemde burasnn ilim ve kültür merkezi olduunu biliyoruz. Ahilerin burada toplanmalar ve faaliyetlerinde Karamanoullarnn desteini alm görünüyorlar. Ahilerin Karamanoullar ile yakn ilikisi Ahi ihabüddin ve eyh Bedreddin Yaman’a kadar dayanmaktadr. Bu da Moollar’n dikkatini çekmi olmal ki, burada büyük bir temizlik hareketlerine girdikleri görülüyor. Osmanllar döneminde Ahilere ait bir eyin kalmamas bundan olmaldr. Bu çalmada bu konular izah edilecektir. Anahtar Kelimeler Eregli, Ahi, Ahi ihabeddin, Ahi Zekeriya, Bedreddin Yaman A RESEARCH ON “AHI”S IN EREGLI DURING THE SELJUKS ERA Abstract Eregli is considered as a significant center during the Turkish sovereignty there. Eregli was located near an area close to the Armenian boundary. Armenians were in Kilikya on the west of the state. For this reason, Eregli was very important for the Seljuks. We know that Turkish population form the majority there in XIII century. It is doubtless that two brothers, namely ihabüdin Makbul and eyh Bedrüddin were influential on forming majority. They protected the “ahi”s and Turkmens in this region and built zaviye’s here. It is also known that there was a center of information and culture. Ahi’s received the support of Karamanogullari’s for their services there and coming together. Their close relation with Karamanogullari dates back to Ahi ihabüddin and eyh Bedreddin. It seems so that this must have taken Mogol’s attention that they dared to genocide here. It can only
“Selçuklular Zamannda Ereli’de Ahiler”, III. Uluslar aras Ahilik Kültürü Sempozyumu 11-17 Ekim Krehir 2004, yaynlanmam bildirinin geniletilmi halidir. Yrd. Doç. Dr., M. Ali Hacgökmen, Selcuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öretim Üyesi.
[email protected]
106 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
be explained in this respect that there were nothing remained from Ahi’s during the Ottomans. These issues will be evaluated in this study. Key Words Herakliye, Ereli, Achis, Seljuks, Ahi ihabüddin
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 107
GR Türkiye Selçuklu Devletin batsnda Kilikya’daki Ermenilerin snrlarna en yakn bir bölgede bulunan Ereli, Selçuklular için çok önemliydi. Bundan dolay devletin önemli meliklik merkezlerinden biriydi. Selçuklu Sultan II. Klç Arslan (1156-1192) ülkesini 11 olu arasnda paylatrdnda, Ereli’yi Sancarah’n yönetimine vermiti1. Sancarah Ereli’de yedi sene kadar meliklik yapmtr2. XIII. y.y’ln banda Ereli’ye Türkmen boylarnn yerletiini biliyoruz. Ayrca bu yüzyln ortalarnda bölgeye ahilerin de göçü olmutur. Bunlarn en önemlisi Anadolu’nun ilk ahilerinden olan 1207 ylnda3 Ahi ihabüddin Makbul ve eyh Bedrüddin’in babalar Hace Mevdûd Gürcülerin Ahlat’ yama ve tahrip etmelerinden sonra4 (1207) memleketinden göçüp, Ereli’ye gelip yerlemi ve burada ölmütür5. ihabüdin Makbul ve eyh Bedrüddin’in adl iki karde babalarndan kalan servetleriyle bölgede ahi ve Türkmenlerin koruyucular olmular burada zaviye kurmulardr6. Bu dönemde burasnn ilim ve kültür merkezi olduunu biliyoruz. Aada bahsedilecei gibi Moollara Köseda savandan sonra esir olan Ahi Evren’in ei Evhadü’d-din Kirmani’nin kz Fatma Bac, esaretten dönünce babasnn dostlarnn bulunduu Ereli’ye gitmek isteyecektir7. Ahi ihabüdin Makbul ve Bedrüddin kardelerin koruyuculuu altnda Ereli ahilerin bir toplanma ve snma merkezi olmas Moollar’n dikkatini çekmi olmaldr. Ayrca Karaman Oullarnn buradaki ahileri Moollara kar destekledii görülüyor. Bundan dolay Ereli birkaç defa Moollarn hücumuna maruz kalmtr. A. GEYHATU’NUN EREL’DE KATLAM YAPMASI XIII. yüzyl sonlarna doru Selçuklu devleti Sultanhan savandan sonra tamamen Moollarn hâkimiyetine geçmi, basklarn daha da arttrmlar, Selçuklu melikleri ile bir kukla gibi oynamaya balamlard. II. zzeddin Keykavüs’un olu II. Mesut( 1284-1296) tahta çktnda, devlet merkezini, kendini emniyette hissetmemesinden dolay, Konya’dan Kayseri’ye tamtr8. Ayrca Erefogullar Karamanoullar ve dier uc Türkmenlerinin en ufak bir otorite boluunda merkezin emrinden çkyorlar, bunu yapanlar Erefoluna, Karamanoluna, veya
1
2 3
4 5 6 7 8
bn Bibi, El- Evamirü’l-Alaiye fi’l- umuri’l-Alaiyye, I, Tpk basm, ( Haz: A. S. Erzi) Ankara, s. 22; trc. M. Öztürk, Ankara 1996, I, s. 41. O. Turan, Selçuklular Zamannda Türkiye, stanbul 1971, s. 217 B. Furuzan-fer, Menakp-name-i Evhadüddin-i Kirmanî, Tahran 1347, s. 161; F. Sümer, “ Ahlat ehri ve Ahlatahlar, Belleten, Ank. 1986, L, 486-488; bnü’l- Esir, El- Kâmil fi’t-Tarih, Beyrut, 1966, XII, s. 253-253; M. Bayram, “Ereli’de Medfun Olan eyh ihabuddin Makbul Kimdir?” Selçuk Üniversitesi Sel. Aratrma Merkezi, III. Millî Selçuklu Kültür Ve Medeniyeti Semineri Bildirileri (20-22 Mays 1993), Konya 1994, s. 123. Menakp, s. 20-23; F. Sümer, Ahlat ehri ve Ahlatahlar, Belleten, Ank. 1986, s. 486-488. Bayram, “Ereli” s. 123. Bayram, “Ereli” s. 123-124-125. Bayram, Fatma Bac ve Bacyan- Rum, Konya 1994 , s. 27. bn Bibi, I, T.s. 22; trc.,I, s. 41 ;. Hakk Uzunçarl, Anadolu Beylikleri, Ankara 1969, s. 7; .H. Konyal, Beyehir Tarihi, Erzurum 1991, s.30
108 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Germiyanllar’a snyorlard. Bu gibi olaylar Sultan Mesud’u rahatsz ediyordu9. Ancak bu arada lhan hükümdar Argun 690/1290 ylnn rebiülevvel aynda ölmü yerine Anadolu Geyhatu hükümdar olmutu. Bundan dolay lhanl hükümdar Geyhatu’yu Anadolu’ya çarmak zorunda kalmtr10. Kuvvetli bir orduyla Anadolu’ya gelen Geyhatu daha evvel sekiz yl kald Anadolu’yu ve havasn çok sevdii için de ordusunu banda bizzat geldi. Sultan Mesud onu Kayseri’de karlad. Lârende (Karaman), Ereli (Herakliye), Beyehir ve yöresinde katliam ve yama hareketinde bulunmu ve 7000 kiiyi esir alarak Konya’ya götürmütür11. Tonguzlu (Denizli), üç gün yama ve ktale urad. Mentee ilinde ayn eyler yapld. Kaynaklar bu bölgelerde uç ay ku uçmad ifadesini kullanmaktadrlar. Herakliye’yi (Ereli) yamalad. Hiçbir kimseye aman vermediler. Bu baskna dair bilgi veren kaynaklar Ereli’de o kadar insan öldürüldü ki hiçbir zaman bu kadar insan öldürülmemitir diye yazmaktadr. ehir batanbaa atee verildi. Müslümanlarn çocuklar esir kadnlarn rezil ve rüsva ettiler. Geyhatu her zaman adamlarna; asla merhamet göstermeyiniz öldürünüz, emrini vermitir. Ereli’nin 687/1288 tarihinde Bayncar Tatar (Noyan) adl bir Mool emiri tarafndan yakldn da biliyoruz12. Bu basknlardan sonra Ereli’de birçok âlim kaçmak zorunda kalmtr. Bu âlimlerin bazlarn Msr’a kaçm olabileceini B. Moritz tarafndan ner edilen eserinden anlamaktayz. Mesela bu eserde Erelili Muhammed bin smail bin Hasan bin Ebi’l- Hüseyin ibn Ali El- Herakli adl birisinin Vâkfu’l- fera adl eserinden bahsedilmektedir13. Bu eserin telif tarihi de Geyhatu ve Bayncar Tatar’n ( Noyan) Ereli’de katliam yapt tarihe yakndr. (687/1288) te bu eser sahibi de Geyhatu’dan kaçp Msr’a snan Erelili âlimlerdendi. Ancak Ereli’de Mool baskn bununla kalmamtr. Mool tahtna oturan Ebû Said Bahadr Han’n hükümdarl zamannda Emir Çoban lhanl imparatorluunun en kudretli ahsiyeti olmu, olu Timürta’ 1317 ylnda Anadolu’ya göndermi, o da Türkiye Selçuklu devletini bir hükümdar gibi idare etmitir14. Temürta’n sert ve acmasz tavr karnda bata Karaman oullar olmak üzere Erefolu II. Süleyman, Hamidolu Felekeddin Dündar bey, Çoban beye müracaat ederek oluna kar himayelerini aradlar. Timürta’ babas emir Çobanla lhanl
9 10
11
12 13 14
Turan, age., s. 589. Anonim Selçukname, (nr. F.N.Uzluk), Ankara 1952, s. 69-71; Hamdullah Kazvinî, Tarih-i Güzide, Tahran 1339, s. 479; Ebu’lFerec, s. 492; Turan, age.,s. 590. Ebu’l-Ferec, s. 492; Anonim Selçuk-nâme, s. 83-88; Aksarayî, s. 189-196. F. Sümer “Anadolu’da Mogollar” Selçuklu aratrmalar Dergisi, I/1969, Ank. 1970 s, 63. S. Kofolu, agm., s. 484. Tevarih-i Âl-i Osman, (Der. N. Adsz), stanbul 1949, s. 49. B.Moritz, Arabic Palaography A Collection of Arabic Texts, Cario 1905, s. 146. Çünkü 1318 ylndan sonra Anadolu Selçuklu devleti II. Mesud’dan sonra Timürta tarafndan ehzadelerin datlmas ile son bulmutur Bu dönemde hakikaten halk çok bezgin haldedir.Timür-ta Anadolu’da nizam ve asayii kurup kuvvetli bir idare vücuda getirince, anari, buhran ve zulüm altnda ezilen Anadolu halk üzerinde öyle bir müsbet bir tesir yaratt ki, Anadolu’da 1322 senesinde istiklalini ve ahir zaman kurtarcs Mehdî olduunu ilan etti. Anadolu halk, uzun müddet, Mool istila ve tahakkümü altnda ezildii ve çok felaketli günler geçirdii için âdil, dindar, cömert ve cesur olan Timurta ile ilk defa, bir nizam ve huzura kavuuyor ve bu sebeple de çok ümitsiz bir durumda meydana çkan bu umumî valinin mehdiliini kabul ederken, Mool devrinin hakikaten ahir zaman olduuna inanlyordu Turan, age., s. 645,647; Menâkb, II, s. 977-978.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 109
hükümdar Ebu Said Bahadr Han’a ikâyet ettiler15. Emir Çoban olunu Bahadr han’a götürdü. Timürta bir müddet kaldktan sonra Han’n aff ve müsadesi ile tekrar Anadolu’ya vazifesi bana gönderildi. Çoban bey olunu kurtarrken, onu kkrttklar itham ile, suçu yanndaki adamlara yükledi ve onlar idam etti16. Temürta’n Anadolu’ya dönüü ile birlikte kendisine kar hareket eden, özellikle kendisini merkeze ikâyet eden beylere çok sert davrand. Bunun banda Erefolu ve Karamanllar geliyordu. Beyehir ve çevresi Temürta tarafndan istilaya urad. Erefolu II. Süleyman yakalanarak ikence ile öldürülmütür(1326).17 Konya, Karamanllardan alnd. Ereli tekrar talan edildi. Ereli’du bulunan ahiler Karamanoullar tarafn tuttuu için ahiler de bundan nasibini ald. Bu basknlardan sonra Erelili Selçuklu bir kumandan olduunu tahmin ettiimiz, Cahî olu adl Selçuk beyinin Nide ve Aksaray arasnda bulunan Develihisar kalesini ele geçirerek Moollar’a kar isyan etmi olduunu biliyoruz(703/1303)18. Osmanl dönemi evkaf defterlerinde Cahî Olu’nun, Ereli’de kendi adn tayan bir Cahî mahallesi ve zaviyesini tespit etmekteyiz.19 Cahi zaviyesinin ahilerle de ilgisi vardr. Çünkü 1501 tarihinde Cahi Zaviyesi vakf Ahi Pirî adl bir ahi tarafndan iletilmektedir20. Hatta Osmanl kaytlarnda Ereli’nin nahiyeleri saylrken ilk nahiyenin Cahî olduu görülüyor21. 1500 ylnda tutulan vakf defterinde Zaviyeye ait bilgi verilirken, Karamanolu brahim Bey bu zaviyenin gallesinden nüzûl alnmamas için ferman ve lanetleme vermitir. Bu lanetleme her kim bunlardan nuzûl alrsa Allahn laneti üzerine olsun denmektedir22. Bu bilgiler bize Cahi olunun Karamanoullar ve ahilerle ilikii olduunu gösterebilir. Bu misaller bize Ereli bölgesinde Moollar’a ve Mool yönetimine kar bir hareketin varln ve bu hareketin içinde Ahilerin bulunduunu çok açk bir ekilde göstermektedir. Ereli’de Selçuklular döneminde Ahi Tekilat çok kuvvetli olmasna ramen Moollarn yapt basknlar sonucunda, günümüzde Ahi tekilatna ait pek fazla bir bilgi kalmamtr. Bunu Osmanllar dönemi kaytlarnda da görebiliyoruz.
15 16
17
18 19
20 21 22
A. imirgil, “Erefoullar Beylii, Türkler, VI, Ankara 2002, s. 772. Aksarayî, s. 326-327; Hafz- Ebru, Zeyl Camiü’t-tevarih, (nr. H. Bayani) Tahran 1317, s. 114-115; el Ömeri, Mesalikul ebsar, (nr. F. Taeschner) Leipzig1929, s. 51-52; Kalkaandî, Subhu’l-aa, V, Kahire 1334, s. 363; bn Hacer,Dürerul kamine, Haydarabad 1358/1350, I, s. 518; Turan, Türkiye, s.647. Eflakî, Menakib, II, 925-26; Âli, “Erefoullar Hakknda Birkaç Söz”, TOEM, V/28 (1 terinievvel 1330) stanbul 1330, s. 253; Konyal, age., s. 58; Y. Akyurt, “Beyehir kitabeleri ve Erefolular Camii Türbesi” Türk Tarih Arkeoloya Etnorafya Dergisi, stanbul 1940/IV, s. 94; Uzunçarl, age., s. 60; Turan, Türkiye, s. 646; Y. Erdemir, Beyehir Erefolu Süleyman Bey Camii ve Külliyesi, Konya 1999, s. 5. Aksarayi , Müsameretü’l-Ahbâr, (nr: Osman Turan) TTK yay. Ankara 1944, s. 294 . Hak Konyal, Konya Erelisi Tarihi, stanbul 1970, s394, 425,426; F. Nafz Uzluk, Fatih Devrinde Karaman Eyaleti Vakflar Fihristti, Ankara 1958, s.56; D. Yörük, “Xv. Yüzylda Karaman Topraklarnda Ahiler ve Ahi Vakflar” S. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sa.20/2008 s. 668. Tapu Kadastro Kuyud- Kadime Arivi, (TKKK), 564, vr.71b;Uzluk, a.g.e, s.56; Yörük, agm., s. 668. TKKK, 564, vr.71b; Yörük, agm.,s. 668-669 TKKKA, Karaman Evkaf Defteri, No: 565, (906/1500), vr. 160-175; Konyal, age., s. 237-238.Uzluk, a.g.e, s. 56.
110 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
B. AH HABÜDDN-I ÇOBAN-I EMR VE EYH BEDRÜDDN- YAMAN- EMR eyh ihabüddin Anadolu’daki ilk ahilerdendir. Tacir Mevdud’un olu ve 1237 ylnda vefat eden Türkmen sofî eyh Evhadüddin-i Kirmanî’nin halifesi olan eyh ihabüddin Çobandr. Nideli Kad Ahmed onu ve kardei Bedreddin Yaman’ emir diye anmaktadr23. Büyük bir ihtimalle bu kardeler burada emirlik de yapmlardr. Hata kesin olmamakla beraber Alaeddin Keykubad’n uc beyi Hüsameddin Çoban’n bu kardelerle yakn akrabalk ilikisi olabileceini düünüyoruz. Ünlü sofi Evhadüddin Hamid el- Kirmanî’nin (635/1235) Farsça menakb-nâmesinde aslen Ahlatl olup, Missis Kürkü ve Missis Börkü giymi iki gencin Kayseri’de Evhadüddin Kirmanîn huzuruna geldikleri ve Evhadüddin’in iki karde olan bu gençler hakknda çevresindekilere u aadaki bilgileri verdii anlatlmaktadr. “Bu iki genç zengin bir tüccarn oullardr (Hacezadegânend). Babalar öldü. Babalarndan bu gençlere büyük servet kalmtr. Ahilie gönül veren bu salih gençler servetlerini Allah yolunda ve Ahilik urunda harcamaktalar. Bir imaret yapp, tefri edip sofra döemiler ayende ve revendeye hizmet sunmaktalar”24. Bu iki karde de Ahlattan Ereli’ye göçmülerdir. Bir taraftan Nideli Kad Ahmed de “el Veledüefik” adl eserinde eyh Evhadüddin-i Kirmanî’nin Ereli’de eyh Bedrüddin Yaman-i Emir ve eyh ihabüddin Çoban- emir adlarnda iki talebesi bulunduunu ve bu iki kardein Erelili Mevdud’un oullar olduklarn yazmaktadr. Kad Ahmed bu kardelerden büyüü olan Bedreddin Yaman’n ulu bir kii olduunu belirtmektedir25. Yukarda bahsettiimiz gibi, Mool ordusu 1243 ylnda Köseda’da Selçuklu ordusunu yendikten sonra Kayseri’de bir çok Ahiyi klçtan geçirmi, birçounu da esir alm idi. Bu arada Evhadüddin’in kz, Ahi Evren’in ei Fatma Hatun’da (Fatma Bac) esir almlard. Evhadüddin-i Kirmanî’nin menakb-namesinde bildirdiine göre, Selçuklu ümeras olan Muinüddin Süleyman (Pervane) Sahip Ata Fahruddin Ali ve Hatirolu erefüddin, Hulagu Han ile görümeye Azarbeycan’a gittikleri zaman, Moollar nezdinde esir bulunan Evhadüddin-i Kirmani’nin kz Fatma Hatun’u serbest braklmasn istediler. Sonra Fatma Hatun’u da alarak Anadolu’ya döndüler. Bir müddet sonra Fatma Hatun’a nerede ikamet etmek istediini sormular. O da babamn arkadalarnn yanna gitmek isterim demi ve oraya götürmülerdir26. Yine menakb-namede Hatun’un eyh ihabüddin’e teslim edildii, eyh ihabüddin’in de Fatma Hatun’u kardei Bedreddin’in müridlerinden eyh Eminüddin Yakub’a nikahlad ve Fatma Hatun’un bu evlilikten de bir olu dünyaya geldii anlatlmaktadr27.
23 24 25 26 27
El Veledüefik, Fatih (Süleymaniye) Ktp., nr. 4518, s. Yp.118b.; Bayram, “Ereli”, s. 123. Menakp-name-i Evhadüddin-i Kirmanî, s. 161. Bayram, “Ereli, s. 121. Menakp-name-i Evhadüddin-i Kirmanî, s.70-71; Bkz. Bayram , “ Ereli”, s. 122. Menakp-name-i Evhadüddin-i Kirmanî, s. 71. Bkz Bayram, “ Ereli” s. 122.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 111
Menakb-namenin Farsçasnda eyh habeddin’in nerede olduu ve Fatma Hatun’un nereye götürüldüü belirtilmemi olmasna ramen menakb’n Gelibolulu Muhyddin tarafndan yaplan tercümesinde eyh habeddin’in Erelili olduu Fatma Hatun’un Ereli’ye götürüldüü ve Fatma Bac’nn Ereli’de ikamet ettii belirtilmektedir28. Fatma Hatun’un Ereli’ye gelmesi ahi Evren’in öldürüldüü tarih olan 1261’den sonradr. Bu tarihte Erelili eyh Bedrüddin’in hayatta olmad, kardei ihabüddin’in hayatta olduu anlalyor. Hatta S. Konevî’nin Ereli’de bulunan Evhadü’d-din-i Kirmanî’nin halifelerinden olan eyh ihabü’ddin Çoban ile görütüünü biliyoruz29. Bu iki karde Karamanoullar ile irtibat halinde olduklarn düünmek gerekir. Çünkü Kayseride bu iki kardein Evhadüddin ile görümeleri srasnda yanlarnda bulunan biri de Karamanoullarn ceddi Kerimüddin Sûfî olduu görülüyor30. C. AH ZEKERYA (HELVACI) Türbesi ve mezar kitabesi günümüze kadar gelebilen ahilerdendir. Lakâb helvacdr(Resim- 1-2). Ahi Zekeriyann türbesi bugün harap bir haldedir. Sanduka ise merhum Konyal tarafndan bulunmutur. Daha sonra bu sanduka müzeye intikal etmitir. Ahi Zekeriya’nn ölüm tarihini tespit edemiyoruz. Sandukann tarih ksm tamamen tahrip olmutur. Ancak mezar kitabesinden onun ehit olduunu öreniyoruz31. Sanduka’nn yazs ve ekli itibaryla Selçuk tarzyla yazld görülmektedir32. Acaba Ahi Zekeriyya bir savata m ehit olmutur. Bunu bilemiyoruz. Ölüm tarihini mezar kitabesinden okunamad için tam olarak tespit etmek mümkün gözükmüyor( Resim-3-4-5-6).Yalnz Ahi Zekeriyann vefat tarihi Moollarn Ereli’de katliam yapt döneme tesadüf etmesi muhtemeldir. D. OSMANLILAR DÖNEMNDE AHLER VE MÜESSESELER Osmanllar döneminde Ereli’de Ahilere ait pek fazla birey kalmamtr. Zaviye olarak eyh ihabeddin ve Cahi Olu zaviyesi dnda baka bir ahi zaviyesine bulmak mümkün gözükmüyor. Bunu sebeplerini yukarda açkladk. 1-eyh ihabeddin Zaviyesi Prof. Dr. Beyhan Karamaral burada kaz çalmas yapm ve zaviye ortaya çkmtr. Artk elimizde bir Ahi Zaviyesinin genel olarak hangi bölümlerden olutuunu bu kaz çalmasndan sonra ortaya çkmtr33(resim-7-8). Zaviye Moollar 28 29
30 31
32
33
Bayram, “ Ereli” s. 122; ( Tercüme-i Menakb- Evhadüddin-i Kirmanî, Konya . Koyunolu Ktp. Nr. 2016, yp. 107b) Hem Nideli Kad Ahmed, hem de Menakb- Evhadüddin-i Kirmani’in yazar eyh Bedreddin’in ölümünden sonra kendilerine Bedrî denilen mürid ve ballarnn, kardei eyh habeddin’e balandklarn ifade etmektedir. Bu bedrî derviler eyh ihabüddin’e balanmay kabul ettikleri için ona “makbul” denmitir.. Bkz. Bayram, “Ereli’, s. 123,124,125. Menakp-name-i Evhadüddin-i Kirmanî, s.76-64; Bkz. Bayram , “ Ereli”, s. 123. Sandukann sa yüzünün altnda tek ve sol tarafnda iki satr halinde çok güzel bir sülüs ile ayetel kürsî yazldr. Tan ayak ucunda bulunan tarih siliktir. Okunamamaktadr. Burada rahmetle Konyal hem bu sandukann sandukann selçuk tarzyla yazldn söyledikten sonra, yazsnda Kanunî döenemini andrmaktadr diyerek üphe uyandrmaktadr.( Bkz. Konyal, Ereli, s. 548). B. Karamaral, “Ereli eyh ihabüddin Sühreverdi Külliyesi Kazs” Türk Vakf Medeniyetinde Vakf Eski Eserlerin Restorasyonu Seminerleri ( Ankara 5-7 Aral 1989)Ankara 1990, s. 255-278.
112 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
tarafndan tahrip edildikten sonra tekrar Osmanllar döneminde faaliyetine devam ettii Osmanl dönemi kaytlarndan anlalmaktadr. II. Beyazt zamanna ait evkaf defterinde Sihabüddin zaviyesi vakf Medine vakflarnda sonra en büyük vakf olarak görülüyor34. Hatta eyh ihabüddin’e ait 1145 ( 1752) tarihli bir hüccette, eyhin 12. göbekten ahfad olan Seyid brahim Efendi mütevellisi olduu vakfn 500 sene evvel önce kurulduu ifade etmektedir. Bu hüccete göre eyh ihabüddin vakf 1247 (645) de kurulmu olduu sonucuna varlabilir35. 2-Cahî Zaviyesi Bu zaviye büyük bir ihtimalle yukarda bahsettiimiz 1303 ylnda Develehisar kalesini ele geçirerek Moollara isyan eden Selçuk beyi ile ilgili olmas gerekir. Osmanl kaytlarnda Cahî zaviyesinden baka mahallesi de bulunmaktadr. Hatta ayn isimle Bakabanlk Osmanl arivinde Kanuni döneminde tutulduu anlalan tarihsiz 465 nolu defterde Ereli’nin en büyük nahiyesi durumunda olan bir de Cahi adl nahiye bulunmaktadr. Ereli 1471 ylnda tutulan evkaf defterinde Zaviyenin vakfnnn tasarrufu Ahi Pirî’nin elindedir36. 1500 ylnda tutulan vakf defterinde Zaviyeye ait bilgi verilirken, Karamanolu brahim Bey bu zaviyenin gallesinden nüzûl alnmamas için ferman ve lanetleme vermi olduunu, Cahi olunun Karamanoullar ve ahilerle iliki içinde olabileceini yukarda ifade ettik. 3- Zaviye-i Meydan, Bu zaviyenin de muhtemel bir ahi zaviyesi olmas gerekir. Çünkü bugün Meydanba denilen yerde Ahi Zekeriyann türbesi bulunmaktadr. Türbe ayn zamanda harab bir haldedir. Eer eyh ihabeddin zaviyesinde yaplan kaz gibi türbenin etrafnda kaz yaplsa bu zaviyenin de kalntlar ortaya çkabilir. (Resim9) Büyük bir ihtimalle Moollarn Ereli’de yapt katliam srasnda bu zaviye tahrip olmu, bu arada da Ahi Zekeriya öldürülmü olabilecegini yukarda söyledik. Daha sonra, Osmanl kaynaklarndan örendiimize göre, bu zaviye Osmanllar zamannda da devam etmi görünüyor37. SONUÇ Selçuklular döneminde Ahi ihabuddin ve eyh Bedreddin Ereli’de ahilerin hamisi olmutur. Bundan sonra Ereli kuvvetli ilim merkezi olarak görülüyor. Buras Ahilerin bir snma merkezi olmutur. Ahi Evren’in einin esaretten sonra buraya gelmek istemesi bunu gösteriyor. Ahilerin burada toplanmalar ve faaliyetlerinde Karamanoullarnn desteini alm görünüyorlar.
34 35 36 37
TKKKA, no. 565, Vilayet-i Karaman Defteri, varak 234; Uzluk, age., s. 54-56; Konyal, age., S. 401, 512-529. Bayram, “Ereli”, s. 124. TKKK, 564, vr.71b.;Uzluk, age., s. 56; Yörük, agm., s. 668. Konyal, age., s. 237-238.Uzluk,a.g.e, s. 56.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 113
Ahilerin Karamanoullar ile yakn ilikisi Ahi ihabüddin ve eyh Bedreddin Yaman’a kadar dayanmaktadr. Bu da Moollar’n dikkatini çekmi olmal ki, burada büyük bir temizlik hareketlerine girdikleri görülüyor. Ahi Zekeriya’da bu srada öldürülmü olduunu yukarda söyledik. Osmanllar döneminde Ahilere ait bir eyin kalmamas bundan olmaldr.
114 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
KAYNAKÇA -Ankara Tapu Kadastro Genel Müdürlüü Kuyûd- Kadîme Arivi (TKKK): 564,565. -Aksarayi , Müsameretü’l-Ahbâr, (nr: Osman Turan) TTK yay. Ankara 1944. -Anonim Selçukname, (nr. F.N.Uzluk),Anadolu Selçuklar Tarihi, Ankara 1952. -Âli, “Erefoullar Hakknda Birkaç Söz”, TOEM, V/28 (1 terinievvel 1330) stanbul 1330. -Akyurt, Y.,“Beyehir kitabeleri ve Erefolular Camii Türbesi” Türk Tarih Arkeoloya Etnorafya Dergisi, stanbul 1940/IV. -Adsz, N.( (der)., Tevarih-i Âl-i Osman, stanbul 1949, s. 49. -Bayram, M.,“Ereli’de Medfun Olan eyh ihabuddin Makbul Kimdir?” Selçuk Üniversitesi Sel. Aratrma Merkezi, III. Millî Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Semineri Bildirileri (20-22 Mays 1993), Konya 1994. -Bayram, M.,Fatma Bac ve Bacyan- Rum, Konya 1994. -Ebu’l-Ferec, Gregory, Ebu’l Ferec Tarihi, I-II, (Ebu’l-Ferec), TTK. yay. Ankara 19872. -Erdemir, Yaar, Beyehir Erefolu Süleyman Bey Camii ve Külliyesi, Konya 1999. -Furuzan-fer, B., Menakp-name-i Evhadüddin-i Kirmanî, Tahran 1347. -Hamdullah Kazvinî, Tarih-i Güzide, Tahran 1339. -Hafz- Ebru, Zeyl Camiü’t-tevarih, (nr. H. Bayani) Tahran 1317. -bn Bibi, El- Evamirü’l-Alaiye fi’l- umuri’l-Alaiyye, I, Tpkbasm, ( Haz: A. S. Erzi) Ankara 1957. -bn Bibi, El- Evamirü’l-Alaiye fi’l- umuri’l-Alaiyye, I, (trc. M. Öztürk), Ankara 1996ç -bn Hacer, Dürerul kamine, I, Haydarabad 1358/1350. -bnü’l- Esir, El- Kâmil fi’t-Tarih, XII. Beyrut, 1966. -Kalkaandî, Subhu’l-aa, V, Kahire 1334, s. 363; -Karamaral, B., “Ereli eyh ihabüddin Sühreverdi Külliyesi Kazs” Türk Vakf Medeniyetinde Vakf Eski Eserlerin Restorasyonu Seminerleri ( Ankara 5-7 Aral 1989)Ankara 1990. -Konyal, .H., Beyehir Tarihi, Erzurum 1991. -Konyal, .H., Konya Erelisi Tarihi, stanbul 1970. -Kofolu, Sait, “Erefoullar”, DA, XI, stanbul 1995, s. 48 -Moritz, B., Arabic Palaography A Collection of Arabic Texts, Cario 1905. -Nideli Kad Ahmed;el, El Veledüefik, Fatih (Süleymaniye) Ktp., nr. 4518, s. Yp.118b. e-l Ömeri, Mesalikul ebsar, (nr. F. Taeschner) Leipzig1929. -Sümer, Faruk, “Ahlat ehri ve Ahlatahlar’, Belleten, L/197, Ankara 1986,. -Sümer, F., “Anadolu’da Mogollar” Selçuklu aratrmalar Dergisi, I/1969, Ank. 1970 . -imirgil, A., “Erefoullar Beylii, Türkler, VI, Ankara 2002. -Tercüme-i Menakb- Evhadüddin-i Kirmanî ,Konya . Koyunolu Ktp. Nr. 2016, yp. 107b. -Turan, O., Selçuklular Zamannda Türkiye, stanbul 1971. -Uzluk, F. Nafz, Fatih Devrinde Karaman Eyaleti Vakflar Fihristti, Ankara 1958. -Uzunçarl, . Hakk, Anadolu Beylikleri, Ankara 1969.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 115
EKLER Resim-1-2
116 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Resim-3
Resim-4
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 117
Resim-5-6
118 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Resim-7
Resim-9-10
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 119
Türbe etrafnda bulunan bir mezar ta kalnts
120 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
TARHN PENDE
THE PURSUIT OF HISTORY
-ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS-
-INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
Yl: 2010, Say: 4 Sayfa: 121-140
Year: 2010, Issue: 4 Page: 121-140
THE MYTHOLOGICAL POWER OF PHRYGIA
M. Fatih BERK Abstract Mythology bears many clues that illuminate the ancient history. If we regard them from a functionalist, as a Durkheimian view, the main roles of all myths are legitimate the social and moral structure of a society and to reaffirm the identity of the people. Myths contribute to the essence of the identity of a nation. Since the Early Ages, Anatolia has hosted many ancient civilizations. The unique characteristic of Anatolia has been noticed by everyone in throughout the world if they interested in art, literature, music and any subject ranging from the first beauty contest in the world to the Gordion knot. It is impossible to avoid the origins of many inventions emerged in Anatolia. Phrygia and its richness on mythology is just one of the parts of Anatolian richness. The distinguished characteristics of Phrygia and such as King Midas, King Nannakos and the other mythological figures such as god or goddess contribute a lot to introduce the Anatolia by means of their highly regarded place in the world literature, art and history. Key Words Phrygia, Mythology, King Midas, Anatolia PHRYGIA’NIN MTOLOJK GÜCÜ Özet Mitoloji, Eski Ça tarihini aydnlatan, pek çok ipucunu bünyesinde tar. levsel açdan baktmz zaman, mitoloji, Durkheimci bak açsyla toplumun sosyal ve ahlaki yapsn merulatrmak ve insanlarn kimliklerini yeniden onaylamaktr. Mitler, bir ulusun varlnn özüne katkda bulunur. lk Çalar’dan itibaren Anadolu, pek çok medeniyete ev sahiplii yapmtr. Anadolu’nun bu emsalsiz özellii, yeryüzünün ilk güzellik yarmasndan, Gordion düümüne kadar farkl konularla, sanata, edebiyata, müzie ilgi duyan herkesin dikkatini çeker. Anadolu’da ortaya çkan birçok ilki görmemezlikten gelmek imkânszdr. Phrygia ve onun mitolojik zenginlii Anadolu’nun sahip olduu zenginliklerden sadece bir parçadr. Kral Midas, Kral Nannakos gibi Phrygia ile özdeleen karakterleri ile tanr ve tanrçalardan oluan dier mitolojik figürler, dünya literatürü, sanat ve tarihindeki yüksek deerleriyle Anadolu’nun tantmna katkda bulunurlar.
Okutman. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu Öretim Eleman.
[email protected]
122 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Anahtar Kelimeler Phrygia, Mitoloji, Kral Midas, Anadolu
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 123
I.INTRODUCTION Anatolia (Asia Minor) has been the cradle of civilizations throughout the world. It hosted many civilizations in its prehistoric and historic times from Hittites to Phrygians, Roman Empire to the Byzantines, Seljukians to the Ottoman Empire and still carry out this hosting by Mustafa Kemal Ataturk’s new secular, democratic Republic called as Turkey with dominantly Muslim population but also embraces the some other minorities with different nation and religion with its unique tolerance in the world. The Hittites considered themselves as “The country of One Thousand Gods of Hatti”1 and this tolerance tradition continued to the Ottoman Empire and has taken over by the young republicans of the Turks. The various civilizations we have just stated a few of them contributed to the presentation of Anatolia. Many distinguished figures of art, literature, history, religion, geography and etc. were originated in Anatolia. St.Nicholaus was born in Patara , lived in Myra and his church is in Demre / Antalya, the father of history, Herodotos and the the famous geographer and historian Strabon were born in Anatolia, the former one in Halicarnassus(Bodrum) and the later one in Amesia(Amasya).One of the civilization that contributes to the presentation of Anatolia is the ancient kingdom of Phrygia, during the tenth and eleventh centuries before our era, reigned almost without a rival, over the western half of Asia Minor.2 R.D Barnett emphasizes the noteworthy contribution of the Phrygians in the arts in spite of its intangibility and hardness to emerge. He called them great musicians and inventors of the Phrygian music mode and some musical instruments such as cymbals, flutes, the triangle and syrinx and the Phrygians taught the usage of these musical instruments to the Greeks.3 Gordion knot metaphor is used to identify the intractable problems that require a bold stroke and a fresh thinking for a successful resolution.4 Apollo versus Pan and the Story of Midas and the origin of the musical instrument flute is originated in Phrygia. Aesop, famous for his fables and Parables, was a native of Phrygia.5 These are the a few samples that enrich the especially the Greek then respectively the European and the world literature and art. Today, millions of students throughout the world learn the works and stories of Herodotos, Strabon, Aesop, St.Nicholaus, and King Midas and find an opportunity to discover their hometown, Asia Minor.
1
2
3 4
5
Karasu, Cem, “Why did the Hittites Have a Thousand Deities”, Hittite studies in Honour of Harry A.Hoffner Jr. on the occasion of his 65th birthday, edit. Gregory McMahon, Harry A. Hoffner, Gary M. Beckman, Richard Henry Beal, International Congress of Aesthetics 2007 “Aesthetics Bridging Cultures”, s.221. W. Crooke, King Midas and His Ass's Ears, Taylor & Francis, Ltd. on behalf of Folklore Enterprises, Ltd., Folklore, Vol. 22, No. 2 (Jun. 30, 1911), pp. 183. R.D. Barnett, Phrygia and the Peoples of Anatolia in the Iron Age, Cambridge Ancient History II/30, 1975, p.433. W. Russell Neuman, Lee W. McKnight, Richard Jay Solomon, The Gordian Knot: Political Gridlock on the Information Highway, MIT Press,1998,p.xi. Samuel Griswold Goodrich, A History of All Nations From the Earliest Periods to the Present, Miller, Orton & Milligan Publishers, New York and Auburn 1856, Vol. II, Chapter CLIX, p.300.
124 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
II. KING MIDAS AND THE GOLDEN TOUCH King Midas, son of Gordius and Cybele, is said to have been a wealthy king of Phrygia, a pupil of Orpheus and a great patron of the worship of Dionysus. His wealth is stated in a story concerning with his childhood obtaining the wheat through the ants. This story indicates that one day he would be the richest of all mortals.6 The second character of the legend is Silenus, fat, ugly constantly drinking wine, and sporting a tail and a pair of horses’ ear, he was the close friend of Dionysus (Roman name Bacchus), the Greek god of wine and one of the twelve Olympians.7 Herodotus, mentions of a place in Macedonia called “the Gardens of Midas, son of Gordius," where roses grew of themselves and with blossoms that had as many as sixty petals apiece.8 Here Midas is said to have captured the satyr Silenus, of whom it was believed that when he was drunk or asleep mortals could compel him to prophesy and sing by surrounding him with chains of flowers. When Dionysus found Silenus, he was so grateful to the king and he granted him his wish. Midas asked that whatever he might touch should be changed into gold. King Midas didn’t notice Dionysus and Silenus leaving. He was so greedy to begin! He touched the gate; it turned into gold! He touched the fountain; it turned into gold and threw an arc of golden droplets to fall into a golden pond! He touched a statue; it turned into gold and played a golden harp. He ran around the garden touching twigs, and stones and flowers and even a wheelbarrow and they all turned into the finest gold. Midas imagined transforming his whole palace into gold. His dream of golden glory lasted until his meal time. Everything turned into gold while he was eating and he couldn’t eat and drink anything. Midas was beginning to starve amid splendor. He bitterly regretted the wish that he had made.King Midas begged Dionysus, humbly acknowledging how greedy and unwise he had been, and the god forgave him and ordered him “Go to the River Pactalus and have a bath in it.” The myth stated by the Ovidious in his Metamorphoses. In the last part of the myth the sand of River Pactalus turned into gold following the diving of King Midas as we have seen the lines of Ovidious:9 The hungry wretch, his folly thus confest, Touch'd the kind deity's good-natur'd breast; The gentle God annull'd his first decree, And from the cruel compact set him free. But then, to cleanse him quite from further harm, And to dilute the relicks of the charm, He bids him seek the stream that cuts the land 6
7
8 9
William Smith., A New Classical Dictionary Of Greek And Roman Biography, Mythology And Geography, ed. Charles Anthon, Harper & Brothers Publishers, New York, 1851, p.513. Anna Claybourne, Gods, Goddesses, And Mythology, edit. C. Scott Littleton, Marshall Cavendish Corporation, Vol. V, China, Jan. 2005, p.1305. Herodotos, Heredot Tarihi VIII–138, çev. M.Önen, Türkiye Bankas Kültür Yaynlar, st, 2004.s.444. Ovidious, Metamorphoses, translated by M. Brookes, Cornhill Publishing Co. Boston, 1922, XI, 146-193.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 125
Nigh where the tow'rs of Lydian Sardis stand; Then trace the river to the fountain head, And meet it rising from its rocky bed; There, as the bubling tide pours forth amain, To plunge his body in, and wash away the stain. The king instructed to the fount retires, But with the golden charm the stream inspires: For while this quality the man forsakes, An equal pow'r the limpid water takes; Informs with veins of gold the neighb'ring land, And glides along a bed of golden sand. III. THE MUSIC CONTEST OF APOLLO AND PAN Pan, the son of Hermes, was the Greek god of nature, known his modesty. Robert Graves says that Pan “is said to have been so ugly at birth, with horns, beard, tail and goat- legs, that his mother ran way from him in fear and Hermes brought him to the Olympus in order to amuse the gods and goddess.10 Pan, in an audacious behavior, challenged Apollo, the god of the lyre, to a trial of skill. Apollo accepted his offer and then they involved a musical contest Pan and King Midas of Phrygia acted as a judge in the Metamorphoses of Ovid:11 Abhorring riches he inhabited the woods and fields, and followed Pan who dwells always in mountain-caves: but still obtuse remained, from which his foolish mind again, by an absurd decision, harmed his life. He followed Pan up to the lofty mount Tmolus, which from its great height looks far across the sea. Steep and erect it stands between great Sardis and the small Hypaepa. While Pan was boasting there to mountain nymphs of his great skill in music, and while he was warbling a gay tune upon the reeds, cemented with soft wax, in his conceit he dared to boast to them how he despised Apollo's music when compared with his—. At last to prove it, he agreed to stand against Apollo in a contest which it was agreed should be decided by Tmolus as their umpire. This old god sat down on his own mountain, and first eased his ears of many mountain growing trees, oak leaves were wreathed upon his azure hair and acorns from his hollow temples hung. First to the Shepherd-god Tmolus spoke: “My judgment shall be yours with no delay." Pan made some rustic sounds on his rough reeds, delighting Midas with his uncouth notes; for Midas chanced to be there when he played. When Pan had ceased, divine Tmolus turned to Phoebus, and the forest likewise turned just as he moved. Apollo's golden locks were richly wreathed with fresh Parnassian laurel; his robe of Tyrian purple swept the ground; his left hand held his lyre, adorned with gems and Indian ivory. His right hand held the
10 11
Robert Graves, Yunan Mitleri, çev. Uur Akpur, Say Yaynlar, st, 2004, s.112. Ovidious, Metamorphoses, translated by M. Brookes, Cornhill Publishing Co. Boston, 1922, XI, 146-193.
126 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
plectrum—as an artist he stood there before Tmolus, while his skilful thumb touching the strings made charming melody. Delighted with Apollo's artful touch, Tmolus ordered Pan to hold his reeds excelled by beauty of Apollo's lyre. That judgment of the sacred mountain god pleased all those present, all but Midas, who blaming Tmolus called the award unjust. The Delian god forbids his stupid ears to hold their native human shape; and, drawing them out to a hideous length, he fills them with gray hairs, and makes them both unsteady, wagging at the lower part: still human, only this one part condemned, Midas had ears of a slow-moving ass. Midas, careful to hide his long ears, wore a purple turban over both, which hid his foul disgrace from laughter. But one day a servant, who was chosen to cut his hair with steel, when it was long, saw his disgrace. He did not dare reveal what he had seen, but eager, to disclose the secret, dug a shallow hole, and in a low voice told what kind of ears were on his master's head. All this he whispered in the hollow earth he dug, and then he buried all he said by throwing back the loose earth in the hole so everything was silent when he left. A grove thick set with quivering reeds began to grow there, and when it matured, about twelve months after that servant left, the grove betrayed its planter. For, moved by a gentle South Wind, it repeated all the words which he had whispered, and disclosed from earth the secret of his master's ears. The other version of music competition is concerns the Phrygian satyr or silen Marsyas and Apollo:12 Phrygian satyr or silen Marsyas, who engaged in a musical competition with Apollo. Athena devised a double flute but threw it away when she found that it distorted her face while she played it. Marsyas found the flute and learnt how to play it then challenged Apollon to a musical competition. They agreed in advance that the winner could do whatever he wished the loser. The satyr, Marsyas inevitably lost. After the competition, Apollo flayed Marsyas alive and hung him from a pine tree. The nymphs and satyrs of the countryside mourned for him, and either their tears or Marsyas’ blood became the River Marsyas. It is also stated in Hyginus Fabulae 165, Pausanias 10.30.9, and Apollodoros I.4.2. IV. THE GORDION KNOT After controlling the modern coast of Turkey, Alexander spent nearly a year travelling through the central part of Turkey. Alexander came here for strategic reasons. Gordion was the key-road junction in Central Anatolia. Also he must have been known from his boyhood in the Garden of Midas. In the spring of 333 B.C., at Gordion, the capital of Phrygia, an oracle identified Alexander as the destined ruler over Asia.13 Gordion was the city of Midas whose father Gordius 12
13
William F. Hansen, Classical Mythology: A Guide to the Mythical World of the Greeks and Romans, Oxford University Press, New York, 2005, p.280. Ernest A. Fredricksmeyer, Alexander, Midas and the Oracle at Gordium, Classical Philology, Vol. 56, No: 3, July 1961, s.160.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 127
was believed to have migrated from Macedonia centuries before in a wooden cart. His arrival fulfilled a local prophecy, and Gordius became king of the place, which was henceforth called as Gordion. In Plutarch's Parallel Lives (Bioi Paralleloi), the entrance of Alexander into the Gordion stated:14 After this, he subdued such of the Pisidians as had offered him resistance, and entered Phrygia; and after he had taken the city of Gordion, reputed to have been the home of the ancient Midas, he saw the much-talked-of waggon bound fast to its yoke with bark of the cornel-tree, and heard a story confidently told about it by the local people, to the effect that whosoever loosed the fastening was destined to become king of the whole world. Since the fastenings had their ends concealed, and were intertwined many times in crooked coils, Alexander was at a loss how to proceed, and finally loosened the knot by cutting it through with his sword, and that when it was thus smitten many ends were to be seen. But Aristobulus says that he undid it very easily, by simply taking out the so-called “hestor,” or pin, of the waggon-pole, by which the yoke-fastening was held together, and then drawing away the yoke. As thanks offering Gordius dedicated his ox cart to the temple of Zeus, King of the Gods.15The legend is described in the Annabasis of Arrian in the following lines:16 When Alexander arrived at Gordion, he was seized with an ardent desire to go up into the citadel, which contained the palace of Gordius and his son Midas. He was also desirous of seeing the wagon of Gordius and the cord of the yoke of this wagon. There was a great deal of talk about this wagon among the neighboring population. It was said that Gordius was a poor man among the ancient Phrygians, who had a small piece of land to till, and two yoke of oxen. He used one of these in ploughing and the other to draw the wagon. On one occasion, while he was ploughing, an eagle settled upon the yoke, and remained sitting there until the time came for unyoking the oxen. Being alarmed at the sight, he went to the Telmissian soothsayers to consult them about the sign from the deity; for the Telmissians were skilful in interpreting the meaning of Divine manifestations, and the power of divination has been bestowed not only upon the men, but also upon their wives and children from generation to generation. When Gordius was driving his wagon near a certain village of the Telmissians, he met a maiden fetching water from the spring, and to her he related how the sign of the eagle had appeared to him. As she herself was of the prophetic race, she instructed him to return to the very spot and offer sacrifice to Zeus the king. Gordius requested her to accompany him and direct him how to perform the sacrifice. He offered the sacrifice in the way the girl suggested, and afterwards married her. A son was born to them named Midas. When Midas was grown to be a man, handsome and valiant, the Phrygians were harassed by civil discord, and consulting the oracle, they were 14
15
16
Plutarch, The Parallel Lives, translation by Bernadotte Perrin, Harvard University Press, William Heinemann Ltd. 1919. Chapter: XVIII. Michael Wood, In the Footsteps of Alexander the Great: A Journey from Greece to Asia, University of California Press, 1997, p. 49. Arrian, skender’in Seferleri, çev. Meriç Mete, dea Yaynevi, st, 2005, s.46–47.
128 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
told that a wagon would bring them a king, who would put an end to their discord. While they were still deliberating about this very matter, Midas arrived with his father and mother, and stopped near the assembly, wagon and all. They, comparing the oracular response with this occurrence, decided that this was the person whom the god told them the wagon would bring. They therefore appointed Midas king; and he, putting an end to their discord, dedicated his father’s wagon in the citadel as a thank-offering to Zeus the king for sending the eagle. In addition to this the following saying was current concerning the wagon, that whosoever could loosen the cord of the yoke of this wagon was destined to gain the rule of Asia. The cord was made of cornel bark, and neither end nor beginning to it could be seen. It is said by some that when Alexander could find out no way to loosen the cord and yet was unwilling to allow it to remain unloosened, lest this should exercise some disturbing influence upon the multitude, he struck it with his sword and cutting it through, said that it had been loosened. But Aristobulus says that he pulled out the pin of the wagon-pole, which was a wooden peg driven right through it, holding the cord together. Having done this, he drew out the yoke from the wagon-pole. How Alexander performed the feat in connection with this cord, I cannot affirm with confidence. At any rate both he and his troops departed from the wagon as if the oracular prediction concerning the loosening of the cord had been fulfilled. Moreover, that very night, the thunder and lightning were signs of its fulfillment; and for this reason Alexander offered sacrifice on the following day to the gods who had revealed the signs and the way to loosen the cord. Nearly the same version of the legend is also stated in Justinus’s book.17The most noteworthy event was his encounter with the Gordion knot. For centuries there existed the myth of this intricate knot made of special bark which united the yoke and tongue of an ox cart. Alexander may have pursued the Gordion knot to sanction his inevitability, support his ambition to heroism, strengthen his ego, enlarge his visibility, encourage his army and generals, affect the locals, improve his reputation, and discourage Darius.18 Today “cut the Gordion knot is a cliché” referring “making it happen” or “get things done.” The Gordian knot is a legend associated with Alexander the Great. It is often used as a metaphor for an intractable problem, solved by a bold stroke ("cutting the Gordian knot"): "Turn him to any cause of policy, The Gordian Knot of it he will unloose, Familiar as his garter" 19 Alexander’s favourite line in the Iliad shows his declared ambition, to be; “at the same time a good king and a strong spear-fighter.”20In Gordion he had the convenient time of a major propaganda coup. In the palace of legendary King 17
18
19 20
Marcus Junianus Justinus, Epitome of the Philippic History of Pompeius Trogus, translated with notes by the Rev. John Selby Watson., London, Henry G. Bohn, York Street, Convent Garden, 1853, Book II/VII. Lance B.Kurke, The Wisdom of Alexander the Great: Enduring Leadership Lessons from the Man Who Created an Empire, Amacom, New York, 2004, p.123. Shakespeare, Henry V, Act 1 Scene 1. 45-47. Peter Green, Alexander of Macedon, 356-323 B.C.A Historical Biography, University of California Press, London, 1991.p.41.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 129
Gordius, founder of the Phrygian Kingdom, was a wagon whose yoke was attached firmly to its pole by a knot of a cornel bark, the ends of which were impossible to see. An ancient tradition, perhaps invented for the occasion, said that whoever could untie this knot would become lord of all Asia. Alexander went up to the acropolis and he had two choices; have a go or ducking the issue. But what if he failed. Before cutting the knot he muttered himself; “It doesn’t matter how the knot is loosened.” Alexander thought about the problem for a while and then, with his usual impulsive disregard for little difficulties, cut through the knot with his sword. There are some speculations whether it was untied or cut. Alexander solved the matter by pulling out a pin out of the midst of the knot and unties it told by one version of a story. Some new reproduction versions states that it is impossible to untie because of its fastening form and then it was cut by Alexander after he got frustrated.21Callisthenes was quick to hail this achievement as a proof of his divine endorsement for the campaign. 22 The stories differ greatly in many historians’ works. In Arrian it is Midas’ wagon and Midas is chosen as a king; in Justin it is Gordius wagon but Midas is chosen king; in Cortius it is Gordius’ wagon but Midas is chosen as a king; in Plutarch Midas is king, but it was not stated whose wagon it was.23The legend is also mentioned in V. THE MYTH OF CYBELE AND ATTIS Grant Showerman states the Cybele and Attis myths on the basis of Phrygia in the following lines:24 The Cybele-Attis myth symbolizes the relation of Mother Earth and her fruitage. Attis is the plant kingdom beloved by her: his emasculation is the cutting of her fruits: his death, his burial, and his preservation by the mourning mother symbolize the death and preservation of plant life through the cold and gloom of winter; his resurrection is the return of the warmth of spring. Cybele was usually identified with Rhea, the mother of Zeus and the greatest Greek gods, and like Rhea she personified with Mother Earth.25The Great Mother Deity of the Phrygians, known also, and especially in the cult language of the Romans, as the Great Mother of the Gods (Magna Deum Mater).Her worship had its origin in Asia Minor in pre-historic times, probably prior to the advent of the Phrygians, which is placed at about 900 B.C. ; became prominent in early historic times in Galatia, Lydia and Phrygia where the various forms of Cybele legend agree in localizing the origin of her cult; and was most strongly centralized in
21 22 23 24 25
Lance B. Kurke, Ibid, 124. Richard Stoneman, Alexander the Great, Routledge Publishment, London, 1997, p.31. W. W. Tarn, Alexander the Great: Volume II, Sources and Studies, Cambridge University Press, Cambridge, 1948, p.263. D.C.Holtom,The national faith of Japan; a study in modern Shinto, Paragon Book Reprint Corp., New York, 1965, p.113. Michael Grant & John Hazel, Who’s Who in Classical Myhthology, ,Routledge, NewYork, 2004, p.95.
130 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Phrygia.26Its most sacred seat was at Pessinus a Galatian city near the borders of Phrygia, but it was a part of the Great Phrygian Empire, in which the symbol of the goddess, a small meteoric stone was preserved. The cult spread to Thrace, Greece and the island around there but never gets the popularity as it has in Asia Minor because of un-Hellenistic background. In 204 B.C. in a response to an oracle, the Roman Senate brought the Cult of Cybele and its most important image, a large sacred stone that is said to have fallen from Cybele. The cult was adopted by the Romans for the purpose of winning the favor in the 2nd Punic War. This was a common practice in Roman tradition and in this case, was done so to combat the infamous Hannibal’s deadly escapades in the Italian peninsula.27This incident also stated in the History of Rome by Livius.28The envoys from Rome visited Attalus in Pergamum. He received them kindly and went to Pessinus in Phrygia with them gave the sacred stone to them. Attis was said to have been a young shepherd beloved by Cybele. His birth was miraculous. His mother Nana, the daughter of the god of the river Sangarios, was a virgin and became pregnant after an almond fell on her lap. In some version of the legend the pregnancy of the Nana is described in a different way. Agdistis, who was a monster with both male and female sexual organs, was born from the seed that Zeus once let fall upon the ground when he was asleep. But since his double sexuality frightened the gods, they cut off Agdistis' male organ. From Agdistis' amputated organ then, an almond tree grew up with its fruit ripe; and when Sangarius' daughter came along, they say, she took of the fruit and laid it in her bosom and, on doing this, the fruit disappeared and she found herself pregnant. Attis was left to die a he-goat took care of him. Attis grew up and became a handsome youth and Cybele fell in love with him. Attis was unaware of Cybele’s love and made preparations to get marry with the daughter of Pessinus King.Cybele became furious drove both Attis and his father-in-law mad so that in their frenzy they castrated themselves.Attis injury was so terrible and eventually he died. After the incident, Cybele felt bad and accused himself having killed him. Then Cybele begged Zeus to transform Attis into a pine tree. Cybele continued her mourning period under the tree and all growth stopped on earth. Zeus promised her that tree will always remain green (evergreen).29There is some confusion in Attis stories and in some stories, Cybele was stated as the mother of Attis. Cybele, mother of gods and goddess, bringing life and productivity, corresponds to Mary, virgin mother of Jesus known by many Christians as “Holy Mary, Mother of
26
27 28
29
James Hastings, Encyclopedia of Religion and Ethics, Part VII, edit. John A. Selbie, Kessinger Publishing, LLC, January 24, 2003, p.377. James Hastings , Ibid, p.377 Titus Livius, The History of Rome, translated. Canon Roberts, Everyman's Library (London: J.M. Dent and Sons, 1912).XXIX/1014. Michael Grant & John Hazel, Ibid, p. 95.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 131
God,” who is also “full of grace,” and such the medium conveying Christ, the bestower of divine eternal life, unto the world.30 Ovidious, in his book Festi, desribes the different version of the myth.31In his lines, Attis attached himself to the Cybele. She deployed him as the caretaker of her temples, pledging him to vow of chastity. Attis committed a sin with the tree nymph Sagaritis whom Cybele destroyed. Attis then worried about himself and had a nightmare without stopping. He lacerated his body with a sharp stone and cut off his genitals, weeping, and “I have deserved it! With my blood I pay the penalty that is my due. Ah, perish the parts that were my ruin! Ah, let them perish.” This incident created a tradition and the priests of Attis started to castrate themselves before entering the service of goddess Cybele. VI. THE BEAUTIFUL DAUGHTER OF MIDAS AND THE CURATIVE HOT WATERS In early times, Phrygia was divided into Phrygia Major on the South, and Phrygia Minor on the northwest. The Romans divided into three parts; Phrygia Salutarist on the east; Phrygia Pacatiana on the west; Phrygia Katakekaumene in the Middle.32 Phrygia Salutarist is known with its hot waters and it means “Healthy Phrygia”. The following story is about the curative waters of Phrygia.33 King Midas has a wealthy life; he can get everything that he wants. His only problem was absence of a child. Eventually the gods replied his wishes and bestowed him a beautiful daughter called Suna. Daughter of the king, Suna, catches a disease when she is a young woman. Nobody can find a cure for her acnes on her body. Because of her misery, she started to travel through the mountains.After the exhaustive travelling, she feels tired and looking for a place to rest. While she was looking for water in order to overcome her thirstiness, noticed a river today called as Gazlgöl and put her into the water without considering the mudness of the water. She sleeps for a few days around the river after the restless days. When she wakes up, she realizes that she has no pain and the acnes are disappeared. When the King’s men find her, they immediately go to the King’s palace. The King is very happy after observe his daughter’s recovery. Suna tells about everything the period of her recovery based on the curative waters. The King asks to her daughter "Which medicine man healed you? Tell me, and I will assign him the chief medicine man". And Suna answers "The hot water healed me, not a medicine man". So he orders "Build there a bath, so people passing by shall be healed". So, it is considered that these thermal springs are being used since the Phrygians 30
31 32 33
Ivan Strenski, Thinking About Religion an Historical Introduction to the Theories of Religion, Blackwell Publishing, United Kingdom 2006, p.157. Ovid, Festi, translated by James G. Frazer, IV/221. Edward Robinson, A Greek and English Lexicon of the New Testament, Longman, London, 1850, p.769. Latif Dademir, Afyonkarahisar Efsaneleri, Afyonkarahisar Kütüü, II, Afyon , 2001, s. 91–104.
132 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
VII. THE LEGEND OF KING NANNAKOS The traditions of the many nations bear the memories of the flood. Among the Phrygians was a legend of King Nannakos in Iconium, who lived to the age of 400 years, predicted the flood, and in prospect of the devastation awaiting them, cried and prayed for his people.34The city Apameai bears the nickname , “Ark.” On coins from Apameia under Septimus Severus and others we can see portrayals of the departure from the Ark. The Ark bears the name “N(” (it is states as “Noah” in Riehm reproductions).It is really difficult to accept the name “Noah” is an old, native tradition here. So, whether the flood legend, itself, was brought here by the Jews who were flooding all of Asia Minor or the Jewish tradition added a preexistent, native Phrygian tradition.35James George Frazer describes the legend in its article called “Ancient Stories of a Great Flood” in the following lines;36 Another city of Asia Minor which appears to have boasted of its connexion with the Great flood was Apamea Cibetos, in Phrygia. The surname of Cibotos, which the city assumed, is the Greek word for the chest or ark; and on coins of the city, minted in the reigns of Severus, Macrinus and Philip the Elder, we see the ark floating on water with two passengers in it, whose figures appear from the waist upwards; beside the ark two other human figures, one male and the other female, are represented standing; and lastly, on the top of the chests are perched two birds, one of them said to be a raven, and the other a dove carrying an olive branch. As if to remove all doubt as to the identification of the legend, the name Noe, the Greek equivalent of Noah, is inscribed on the ark. No doubt the two human figures represent the Noah and his wife twice over, first in the arks and afterwards outside of it. These coin types prove unquestionably that of our era the people of Apamea acquainted with Hebrew tradition of Noachian Deluge in the form in which the story is narrated in the Book of Genesis. They may easily have learned it from their Jewish fellow citizenship, who in the first century before our ear were so numerous or wealthy that on one occasion they contributed no less than 100 thousands pound weight of gold to be sent as an offering to Jerusalem. Whether Apamea the tradition of Deluge was purely Jewish in origin, or whether it was grafted upon an old native legend of a great flood, is a question on which scholars are not agreed. In his work Ethnica, Stephanus Byzantinus, states that Iconium, drawn from the major flood tradition of the Greeks. He also identified Iconium as the place where Prometheus and Athena, at the command of Zeus, recreated the human race after the great flood by creating post-diluvian mud images ( ), later to be resurrected by the summoned breath of the wind.37 The Iconium was repeopled after the flood and Iconium was named after this command. In Greece, 34 35 36
37
G. Frederick Maclear, A Class book of Old Testament History, Macmillan and co, London, 1868, p.16. Hermann Gunkel, Mark E. Biddle, Genesis, Mercer University Press, the USA, 1977, p. 75. J.G. Frazer, Ancient Stories of a Great Flood, The Journal of the Royal Anthropological Institute of Great Britain and Ireland, Volume: 46,1916, p.270. Dean Philip Bechard, Paul Outside the Walls: A Study of Luke's Socio-Geographical Universalism in Acts 14:8-20, Editrice Pontificio Isttuto Biblico , Rome, 2000, p. 321.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 133
there is an expression called as “more ancient than the Nannakos” that refers to the “before the flood” or “antediluvian”.38 “To weep like a King Nannakos” is the other expression related with the flood occurred in Iconium.39 VIII. THE LEGEND OF PHILEMON AND BAUCIS Philemon and Baucis were elderly peasants in the country of Phrygia. They were an old married couple who were the only ones in their town of Phrygia to welcome the disguised gods. One evening, Jupiter (Zeus) decided to visit the village to observe if the people who live there kind and hospitable. He and his son Mercury (Hermes) changed their clothes and wear shabby clothes. Then they went from door to door, begging food and rest. At each door they were rejected, until they finally arrived at the cottage home of Philemon an old man, and her wife Baucis.40 Philemon and Baucis invited the two tired travelers in. This old couple joyfully greeted and entertained them with great kindness. During the meal, as Philemon refilled her guest's glasses many times, the wine pitcher remained full. They thought that their meal was not sufficient and decided to slaughter their only goose in their guests' honor. Unfortunately, the legs of the goose were faster then those of householders. Even though the humans were not as fast, they were smarter, and so they cornered the goose inside the cottage, where they were just about to catch it. But at the last moment, the goose sought the shelter of the divine guests. To save the life of the goose, Jupiter and Mercury disclosed themselves and immediately expressed their pleasure in finally meeting an honorable human pair and led the old couple to the top of the hill in order to save themselves because Jupiter said that he was going to destroy the town and all the people who ignored him. When they looked around them, they saw that the town in the valley below had disappeared completely below a new lake. Their neighbors had not been kind, but still the old couple wept for them.41 Their sadness soon turned to wonder as their humble hut was transformed into a stately pillared home with a golden roof. Zeus said to them, "I will grant you whatever you wish." The old couple whispered to one other. Then Philemon replied, "Oh, mighty Zeus, let us serve you as priests and priestess of your temple. When it is time for us to die, grant that we die in the same instant so that neither of us has to grieve for the loss of other. “Zeus accepted their offer.42 After many years of faithful service in that great temple and they did not miss their small hut and sincere character. One day as they were standing in front of the 38 39 40
41 42
William M. Ramsay, Pictures of the Apostolic Church: Studies in the Book of Acts, Kessinger Publishing, 2004, p.355. Guy Davenport, Seven Greeks, New Directions Books, New York, 1995, p.239. Ann. G. Thomas, The Women We Become: Myths, Folktales, and Stories About Growing Older, Volcano Press, California, 2004, p.35. Ann. G. Thomas, Ibid, p. 36-37. J. Parker, A. Mills, J. Stanton, Mythology: Myths Legends and Fantasies, Global Book Publishing, Publishers, 2003, p.77.
134 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
building, they started talking about the old days. Suddenly each saw the other putting forth leaves. Their skin started to turn into tree bark. They embraced each other and cried, "Farewell!" Baucis was turned into a silver linden tree and Philemon into an oak, two different but beautiful trees intertwined with one another. In wonder, people came from afar to admire and hang wreathes on the branches in their honor.43 The story we have mentioned above also stated in the following lines of the Ovid’s Metamorphoses:44 The power of heaven is great and has no bounds; Whatever the gods determine is fulfilled. I give you proof. Among the Phrygian hills An oak tree and a lime grow side by side, Girt by a little wall .I saw the place. With my own eyes when Pittheus ordered me To Pelops’ land where once his father reigned. Not far from these two trees there is a marsh, Once habitable land, but water now, The busy home of divers, duck and coot. Here once came Jupiter [Zeus], in mortal guise, And with his father herald Mercury, His wings now laid aside. A thousand homes They came to seeking rest; a thousand homes Were barred against them; yet one welcomed them, Tiny indeed, and thatched with reeds and straw; But in that cottage Baucis, old and good, And old Philemon (he as hold as she) Had joined their lives in youth, grown old together, And eased their poverty by bearing it Contentedly and thinking it no shame. It was vain to seek master and servant there; They two were all the household, to obey And to command. So when the heavenly ones Reached their small home and, stooping, entered in At the low door, the old man placed a bench And bade them sit and rest their weary limbs, And Baucis spread on it a simple rug In busy haste, and from the hearth removed The ash still warm and fanned yesterday’s embers 43
44
Northrop Frye, Jay Macpherson, Biblical and Classical Myths: The Mythological Framework Of Western Culture, University of Toronto Press, 2004, p.316. Ovid, Metamorphoses, translated. A. D. Melville, Oxford University Press, 1986, Book: VIII, p.190-197.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 135
And fed them leaves and bark, and coaxed a flame With her old breath; then from the rafters took Split billets and dry twigs and broke them small, And on them placed a little copper pan; Then trimmed a cabbage which her spouse had brought In from the stream-fed garden. He reached down With a forked stick from the black beam a chine Of smoke-cured pork, and from the long-kept meat Cut a small piece and put it in to boil. Meanwhile their talk beguiles the passing hour And time glides unperceived. A beachwood bowl Hung by its curving handle from a peg; They fill it with warm water and their guests Bathe in the welcome balm their weary feet. They place a mattress of soft river-sedge Upon a couch (its frame and feet were willow) And spread on it their drapes, only brought out On holy days, yet old and cheap they were, Fit for a willow couch. The Gods reclined. Then the old woman, aproned, shakily, Arranged the table, but one leg was short; A crock adjusted it, and when the slope Was levelled up she wiped it with green mint. Then olives, black and green, she brings, the fruit Of true Minerva [Athena], autumn cherry plums Bottled in wine lees, endive, radishes, And creamy cheese and eggs turned carefully In the cooling ash; all served in earthenware. Next a wine-bowl, from the same ‘silver’ chased, Is set and beechwood cups, coated inside With yellow wax. No long delay; the hearth Sends forth the steaming feast and wine again Is brought of no great age, then moved aside, Giving a space to bring the second course. Here are their nuts and figs, here wrinkled dates, And plums and fragrant apples in broad trugs, And sweet grapes gathered from the purple vines, And in the midst a fine pale honeycomb; And - over all - a zeal, not poor nor slow, And faces that with smiling goodness glow. Meanwhile they saw, when the wine-bowl was drained,
136 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Each time it filled itself, and wine welled up All of its own accord within the bowl. In fear and wonder Baucis and Philemon, With hands upturned, joined in a timid prayer And pardon sought for the crude graceless meal. There was one goose, the trusty guardian Of their minute domain and they, the hosts, Would sacrifice him for the Gods, their guests. But he, swift-winged, wore out their slow old bones And long escaped them, till at last he seemed To flee for sanctuary to the Gods themselves. The deities forbade. ‘We two are gods’, They said; ‘This wicked neighbourhood shall pay Just punishment; but to you there shall be given Exemption from this evil. Leave your home, Accompany our steps and climb with us The mountain slopes.’ The two old folk obey And slowly struggle up the long ascent propped on their sticks. A bowshot from the top They turn their eyes and see the land below All flooded marshes now except their house; And while they wonder and in tears bewail Their lost possessions, that old cottage home, Small even for two owners, is transformed Into a temple; columns stand beneath The rafters, and the thatch, turned yellow, gleams A roof of gold; and fine doors richly carved They see, and the bare earth with marble paved. Then Saturnius [Zeus] in gentle tones addressed them: ‘Tell us, you good old man, and you, good dame, His worthy consort, what you most desire.’ Philemon briefly spoke with Baucis, then Declared their joint decision to the Gods: ‘We ask to be your priests and guard your shrine; And, since in concord we have spent our years, Grant that the selfsame hour may take us both, That I my consort’s tomb may never see Nor may it fall to her to bury me.’ Their prayer was granted. Guardians of the shrine They were while life was left, until one day, Undone by years and age, standing before
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 137
The sacred steps and talking of old times, Philemon saw old Baucis sprouting leaves And green with leaves she saw Philemon too, And as the foliage o’er their faces formed They said, while still they might, in mutual words ‘Goodbye, dear love’ together, and together The hiding bark covered their lips. Today The peasants in those parts point out with pride Two trees from one twin trunk grown side by side. This tale I heard from staid old men who had No reason to deceive. I saw myself Wreaths on the boughs and hung a fresh one there, And said: ‘They now are gods, who served the Gods; To them who worship gave is worship given." IX. RESULT The expression of “Cut the Gordion knot” is to solve very quickly any very complex problem or to get to the heart of the problem became popular throughout the world.45A double or Gordion knot, a technique unique to Anatolia that results in a denser, more durable product than the single knotted carpets found abroad.46It is believed that some musical instruments such as cymbals, flutes, the triangle and syrinx were invented in Phrygia and the people of Phrygia were regarded as the great musicians.47These are just a few examples of the Phrygian culture that we can see in their mythological stories. Today, many scholars believed that the European Civilization based on Greek and Roman civilization but in fact the Greek and Roman civilizations benefited from the Anatolian, Egyptian, Mesopotamian and the other civilizations. Anatolia with its geographical position between the Mesopotamian and the Greek civilization, contributed to the transition of the civilization from east to the west not only from its own culture but also the other cultures from the east as a bridge. Phrygia, as a center in the middle of Anatolia, and also as a neighboring country to the west, especially to the Greek civilization plays an important role with its geographical position and its culture in the world literature, art and music.
45
46 47
Eric Donald Hirsch, Joseph F. Kett, James S. Trefil, The new dictionary of cultural literacy , Houghton Mifflin Harcourt Publishment, the U.S.A.,2002, p.34. Lynn A. Levine, Frommer’s Turke , Wiley Publishing,New Jersey,2006, p.140. Barnett, R.D., Phrygia and the Peoples of Anatolia in the Iron Age, Cambridge Ancient History: II /30, 1975, p. 433.
138 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
BIBLIOGRAPHY -Arrian, skender’in Seferleri, çev. Meriç Mete, dea Yaynevi, st, 2005. -Barnett, R.D., Phrygia and the Peoples of Anatolia in the Iron Age, Cambridge Ancient History: II /30, 1975. -Bechard, Dean Philip, Paul Outside the Walls: A Study of Luke's Socio-Geographical Universalism in Acts 14:8-20, Editrice Pontificio Isttuto Biblico, Rome, 2000. -Claybourne, Anna, Gods, Goddesses, And Mythology, edit. C. Scott Littleton, Marshall -Cavendish Corporation, Vol. V, China, Jan. 2005. -Crooke, W., King Midas and His Ass's Ears, Taylor & Francis, Ltd. on behalf of Folklore Enterprises, Ltd., Folklore, Vol. 22, No. 2 (Jun. 30, 1911). -Dademir, Latif, Afyonkarahisar Efsaneleri, Afyonkarahisar Kütüü, II, Afyon, 2001. -Davenport, Guy, 7 Greeks, New Directions Books, New York, 1995. -Frazer, J.G., Ancient Stories of a Great Flood, The Journal of the Royal Anthropological Institute of Great Britain and Ireland, Vol. 46, 1916. -Fredricksmeyer, Ernest A., Alexander, Midas, and the Oracle at Gordium, Classical Philology, Vol. 56, No: 3, July 1961. -Frye, Northrop & Macpherson, Jay, Biblical and Classical Myths: The Mythological -Framework of Western Culture, University of Toronto Press, 2004. -Goodrich, Samuel Griswold, A History of All Nations From the Earliest Periods to the Present, Miller, -Orton & Milligan Publishers, New York and Auburn 1856, Vol. II, Chapter CLIX. -Grant, Michael & Hazel, John, Who’s Who in Classical Myhthology, ,Routledge, NewYork, 2004. -Graves, Robert, Yunan Mitleri, çev. Uur Akpur, Say Yaynlar, st, 2004. -Green, Peter, Alexander of Macedon, 356-323 B.C.A Historical Biography, University of California Press, London, 1991. -Gunkel, Hermann & Biddle, Mark E., Genesis, Mercer University Press, the USA, 1977. -Hansen, William F., Classical Mythology: A Guide to the Mythical World of the Greeks and Romans, Oxford University Press, New York, 2005. -Hastings, James, Encyclopedia of Religion and Ethics, Part VII, edit. John A. Selbie, Kessinger Publishing, LLC, January 24, 2003. -Herodotos, Heredot Tarihi VIII–138, çev. M.Önen, Türkiye Bankas Kültür Yaynlar, st, 2004. -Hirsch, Eric Donald, Kett, Joseph F., Trefil, James S., The new dictionary of cultural literacy , Houghton Mifflin Harcourt Publishment, the U.S.A.,2002. -Holtom, D. C.,The national faith of Japan; a study in modern Shinto, , Paragon Book Reprint Corp., New York 1965. -Justinus, Marcus Junianus, Epitome of the Philippic History of Pompeius Trogus, translated, with notes by the Rev. John Selby Watson.London: Henry G. Bohn, York Street, Convent -Garden, 1853, Book II/VII. -Karasu, Cem, “Why did the Hittites Have a Thousand Deities”, Hittite studies in Honour of Harry A.Hoffner Jr. on the occasion of his 65th birthday, edit. Gregory McMahon, Harry A. Hoffner, Gary M. Beckman, Richard Henry Beal, International Congress of Aesthetics 2007 “Aesthetics Bridging Cultures”. -Kurke, Lance B., The Wisdom of Alexander the Great: Enduring Leadership Lessons from the Man Who Created an Empire, Amacom, New York, 2004. -Livius, Titus, The History of Rome, translated by Canon Roberts, Everyman's Library (London: J.M. Dent and Sons, 1912).XXIX. -Levine, Levine, Frommer’s Turkey, Wiley Publishing, New Jersey, 2006. -Maclear, G. Frederick, A Class book of Old Testament History, Macmillan and co, London, 1868. -Neuman, W. Russell & McKnight, Lee W. & Solomon, Richard Jay, The Gordian Knot: Political Gridlock on the Information Highway, MIT Press, 1998
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 139
-Ovidious, Festi, translated. James G. Frazer, IV/221. _________, Metamorphoses, translated by M. Brookes, Cornhill Publishing Co. Boston, 1922, XI. _________, Metamorphoses, translated. A. D. Melville, Oxford University Press, 1986, Book: VIII. -Parker, J. & Mills &A, Stanton, J., Mythology: Myths Legends and Fantasies, Global Book Publishing, Publishers, 2003. -Plutarch, The Parallel Lives, translation by Bernadotte Perrin, Harvard University Press, William Heinemann Ltd. 1919, Chapter: XVIII. -Ramsay, William M., Pictures of The Apostolic Church: Studies In The Book Of Acts, Kessinger Publishing, 2004. -Robinson, Edward, A Greek and English Lexicon of the New Testament, Longman, London, 1850. -Shakespeare, Henry V, Act 1 Scene 1. 45– 47. -Smith, William., A New Classical Dictionary Of Greek And Roman Biography, Mythology And Geography, ed. Charles Anthon, Harper & Brothers Publishers, New York, 1851. -Stoneman, Richard, Alexander the Great, Routledge Publishment, London, 1997. -Strenski, Ivan Thinking About Religion a Historical Introduction to the Theories of Religion, Blackwell Publishing, United Kingdom 2006. -Tarn, W. W, Alexander the Great: Volume II, Sources and Studies, Cambridge University Press, Cambridge, 1948. -Thomas, Ann. G., The Women We Become: Myths, Folktales, and Stories About Growing Older, Volcano Press, California, 2004. -Wood, Michael, In the Footsteps of Alexander the Great: A Journey from Greece to Asia, University of California Press, 1997.
140 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
TARHN PENDE
THE PURSUIT OF HISTORY
-ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS-
-INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
Yl: 2010, Say: 4 Sayfa: 141-162
Year: 2010, Issue: 4 Page: 141-162
1268/1852 VE 1306/1889 TARHL K MÜFREDAT DEFTERNDE GEÇEN STANBUL’DAK TEKKE VE TÜRBELERE DAR K MÜHM LSTE
Mesut AYAR Özet Osmanl padiah ve hanedan üyeleriyle devlet ricali tarafndan, bayram ve hicrî ylba gibi çeitli vesilelerle, baz ihtiyaç sahipleriyle bir takm dinî müesseselere atyye datlmaktayd. Yardm alanlar arasnda tekke ve türbelerdeki türbedarlk yapan görevlilerle tekkelerin eyhleri de bulunmaktayd. Bahsi geçen yardmlar yaplrken, iin intizaml bir ekilde yerine getirilmesi için önceden listeler hazrlanr ve bu listeler Müfredat defteri ad verilen defterlere geçirilirdi. Müfredat defterleri, hazrlandklar dönemin stanbul’una ait, baz deerlerin günümüze tanmas açsndan oldukça önemli kaynaklardr. Zira Osmanl bakentindeki, bugün bazs tarihten silinmi birçok tekke, zâviye, hankâh ve türbeyle ilgili mühim veriler salayan bu kaytlar, bu müesseselerin bulunduu mevkilerin ayrntlaryla birlikte ortaya konulmasna katkda bulunmaktadr. Defterlerdeki listeler, artk kullanlmayan yer adlarnn ortaya konulmas açsndan da oldukça kymetlidir. Bunun dnda, yaplan yardmlardan ve bu yardmlarn ne miktarda olduundan yola çklarak, stanbul’un dînî-mistik hayatnda hangi tarikat ve tekkelerin hangi dönemlerde öne çkt da anlalabilmektedir. Anahtar Kelimeler Osmanl Devleti, stanbul, Tekke, Türbe TWO SUBSTANTIAL LISTS ABOUT TEKKES AND TOMBS IN ISTANBUL ACCORDING TO TWO INVENTORIES DATED 1268/1852 AND 1306/1889 Abstract On various occasions like religious festivals and new-year’s day of the Hegira, Ottoman sultans and Ottoman dynasty used to grant gifts to the poor and a certain number of religious institutions. Among the gift receivers, there were also some caretakers of tombs and sheikhs of dervish lodges. To ensure that gift-giving was carried out systematically, lists were prepared and then these lists were conveyed to defters (inventories), which were called Mufredat Defteri. Mufredat defteri was very important resource for a number of reasons: First of all, they give noteworthy information specific to Istanbul of that period and these documents provide important information on the locations of dervish lodges and tombs which do not exist today. Secondly, the lists in the defters also prove to be very substantial in terms of displaying the place
Yrd. Doç. Dr., Krklareli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Üyesi.
[email protected]
142 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
names which are not used anymore. Apart from these, when we look at these favours and the amount of each favour, we can easily discern which religious order or which lodge came into existence in which period of the mystical life of Istanbul. Key Words Ottoman Empire, Istanbul, Dervish Lodge, Tomb
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 143
GR XIX. yüzyln ortalarndan itibaren, Osmanl idaresinin dergâh ve türbeleri kayt altna alma çalmalar vesilesiyle hazrlanan listeler, özellikle stanbul’da hangi tarikatlarn yaygn ve etkin olduu ile bunlarn ehrin hangi semtlerinde faaliyet gösterdiini iaret etmesi açlarndan önemlidir. Bunun dnda, devletin yine bilhassa son dönemlerinde hazrlanm olan ve stanbul’daki dergâh ve türbeler hakknda geniçe listeler içeren bir kaç eserde, sözü edilen müesseselerin meâyih silsilesi, mensup bulunduklar tarikat ve mukabele günleri gibi hususlar da izah edilmitir1. stanbul’daki baz tekke ve türbelerin listelerinin hazrlanmasyla ilgili olarak, yukardakilerden farkl bir sebep daha vard. Buna göre; her Hicrî yln banda bir gelenek olarak, hayr dua kazanmak amacyla, dier dînî müesseselerin mensuplarna olduu gibi, tarikat erbabna padiahlar tarafndan atyye datlmtr. Dier taraftan sözü edilen gelenein zamanla dier ileri gelen saray mensuplar ve devlet yöneticileri arasnda da yaylm olduunu düünmek yanl olmaz. Ayrca, kurban bayramlarndan önce de baz ihtiyaç sahipleriyle, cami, mescit ve medreselerdeki imam, müezzin ve müderrislere, tekke ve türbelerdeki türbedarlk yapan görevlilere ve bu tekkelerin eyhlerine kurbanlk koyun verilmesi de bu balamda ele alnabilecek benzer uygulamalardandr. Bunlardan dergâh ve türbelere verilen atyyenin miktar veya datlan koyunlarn says, bu mekânlarda barnan nüfusa, mensup olunan tarikata ve yüksek ihtimalle buna dayanarak kurumun atyyeyi verenin nazarndaki saygnlna göre deimitir. Bu hayr iinin düzgün bir ekilde yaplmasn salamak amacyla da stanbul ve çevresindeki dergâh ve türbelerin bulunduu mevki ile beraber bir liste halinde tespit edilmesi yoluna gidilmi, listelerden bazlarnda, dergâhn bal bulunduu tarikatla birlikte eyhlerinin adlar da verilmitir. Osmanl bakentindeki kayda deer tekke, zâviye, hankâh ve türbeler hakknda önemli bilgiler içerebilen bu listelere müfredat defteri denir. Müfredat defterlerindeki kaytlar, bazs tarihten silinmi bu müesseselerin adlarnn tespitinde kullanlabildii gibi, bunlarn bulunduu semt, mahalle, çar, sokak, yoku, çayr, mezarlk gibi mevkilerin de ayrntlaryla birlikte ortaya konulmasna katk salar. Baka bir ifade ile bu listeler, yazld dönemin stanbul’una ait, bir ksm bugün
1
Bu eserlerden bazlar unlardr: Hâlâ Âsitân- Aliyye’de ve Civarnda Vâki‘ Olan Dergâh Zevâyâ ve Hankâh, stanbul Büyükehir Belediyesi Atatürk Kitapl, Osman Ergin Yazmalar, nr. 1825; Erzurumlu Yeilzâde Mehmed Salih, Rehber-i Tekâyâ, Süleymaniye Kütüphanesi Trnoval Bölümü, nr. 1035, 1335 (Rumi)/1919; Babakanlk Osmanl Arivi, Kâmil Kepeci, nr. 6290/1; Âsitâne-i Aliyye ve Bilâd- Selâse’de Kâin el-an Mevcûd ve Muhterik Olmu Tekyelerin sim ve öhretleri ve Mukabele-i erîfe Günleri Beyân Olunur, Dârü’s-Saltanatti’s-Seniyye, 1256/1840; Hâfz Hüseyin Ayvânsarayî, Hadîkatü’l-Cevâmi‘, stanbul 1281; Tabibzâde Dervi Mehmed ükrî, Derûn- slâmbul’da Hankâhlar Beyânndadr, stanbul Büyükehir Belediyesi Atatürk Kitapl, Belediye Yazmalar, nr. K. 75; II. Mahmud’un Kz Sâliha Sultan ile Tophane Müiri Halil Rifat Paa’nn Düünleriyle lgili Tutulan Defter, stanbul Üniversitesi Kitapl, bnülemin Mahmud Kemal nal Bölümü, nr. 2802; Hac smail Beyzâde Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi‘, Dersaadet 1304/1886-1887; Bandrmalzâde Ahmed Münib, Mecmua‘-i Tekâyâ, stanbul 1307; Dârüs’Saltanati’lAliyye’de Zâviyeniîn Olan Meâyihin Defteri, Süleymaniye Kütüphanesi, Zühdî Bey Bölümü, nr. 439.
144 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
ad dahi unutulmu olan dinî mekânlarn günümüze tanmas açsndan oldukça önemlidir. Çalmamzn konusu, biri 1268/1852, dieri 1306/1889 tarihli iki ayr müfredat defterindeki tekke ve türbe kaytlardr. Buradaki gayretimiz, daha önceden hazrlanm örnekleri de bulunan2 bu tür defterlerin sunduu bilgilerin gün yüzüne çkarlarak stanbul’un tasavvufî müesseseleri hakkndaki bilgi birikimine bir katk salayabilmektir. Nitekim, bahsi geçen bu iki defterdeki kaytlarn bir cetvelinin hazrlanp deerlendirilmesi bu amaca yöneliktir. Defterlerden ilki, Babakanlk Osmanl Arivi’nde bulunan Topkap Saray Müzesi Arivi fonunda (TS.MA.d) kaytl 2253 numaral defterdir. Dört varak, sekiz sayfa olan defterin alt sayfas yazldr. Bu defter, Mehd-i ulyâ-y saltanat- seniyye devletlü ismetlü veliyye-i ni‘met sultan- aliyyetü’-an efendimiz hazretlerinin emr ü irâde-i seniyyeleriyle tekye ve türbe ve medâris ve sâireye 68 senesi kurban bayramnda tevzi‘ ve taksim olunan kurbanlarn defteridir adyla, 1268/1852 yl kurban bayram öncesinde hazrlanan ayrntl bir listedir. Ayn defter, Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmialem Valide Sultan’n hayrna dattrm olduu koyunlarn kime ne sayda verildiini içerir. Buna göre; o yl datlan toplam 807 koyundan 192 adedi tekke ve türbelere verilmitir. Defterdeki dier bilgiler ayklanarak dergâh ve türbelerle ilgili ksmlar incelendiinde, çok az sayda dergâhn mensup olduu tarikatn belirtildii; bunun dnda, dergâh ve türbelerin mevkilerinin ekseriyetle detaya inilerek izah edildii ve bazlarnn ise yalnzca isminin verilmesiyle yetinildii görülmektedir. Yukarda da belirtildii üzere ve kesin olmamakla birlikte, verilen kurbanlklarn saysnn, tekkelerin atyyeyi dattran nazarndaki itibaryla da yakndan ilgili olduu düünülebilir. Bu durumda, 1852 ylnda stanbul’daki en muteber dergâhlarn mevlevîhaneler olduu söylenebilir. Yenikap, Kasmpaa, Üsküdar ve Beikta’ta olmak üzere XIX. yüzyln ortalarnda stanbul’da mevcut olan dört mevlevîhaneye dörder kurbanlk koyun verilmesinin baka bir anlam olmamaldr. Aada verilecek listede de görülecei üzere, Mevlevîlere verilenden daha çou yalnzca Üsküdar Miskinler Tekkesi fukarasna balanmtr. Bu istisna dnda, II. Mahmud’un Türbesi’ne de dört koyun verilmi, Hamidiye, Eyüb Sultan, Karacaahmed Sultan ve Yahya Efendi Türbeleriyle, Karagümrük’teki Nureddin Cerrâhî, Mehmedpaa Yokuu’ndaki Zevkolu Mehmedpaa, Aziz Mahmud Hüdâyî Celvetî ve Paaliman Tekkelerine üçer kurbanlk koyun verilmitir. Yalnzca bu bilgiden yola çklarak, bu müesseselerin ad geçen dönemde stanbul’un dînî-mistik hayatnda öne çkan mekânlar olduu ileri sürülebilir. kinci defter, yine Babakanlk Osmanl Arivi’nde bulunan Topkap Saray Müzesi Arivi fonunda (TS.MA.d) kaytl 5441 numaral defterdir. Üç varak olan
2
Mesela, bkz. Atilla Çetin, “stanbul’daki Tekke, Zâviye ve Hankâhlar Hakknda 1199/1784 Tarihli Önemli Bir Vesika”, Vakflar Dergisi, XIII (1981), s. 582-590.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 145
defterin dört sayfas yazldr. Bu defter, Beher sene îd-i adhâ-y meyâmin metâyâda ba‘z tekyehâ-y erîfe ve ba‘z dâ‘iyâna i‘tâ buyrulan anâmn bir kt‘a defteridir 15 Zilka‘de 1306 adyla ve 1306/1889 yl kurban bayram öncesinde hazrlanan ayrntl bir listedir. Bu defter de bir önceki gibi, datlan koyunun kime ne sayda verildiini içerir ki buna göre; 1889 kurban bayramnda datlan toplam 107 koyundan 96 adedi tekke ve türbelere verilmitir. Defterde 92 adet tasavvufî yap kaytldr ve bunlardan ikisi hariç hepsine birer koyun verilmitir. Yalnzca Sultan Mahmud’un türbedarlarna dört ve Kocamustafapaa Tekkesi’ne ise iki kurbanlk verilmesi dikkat çekicidir. Defterde, dergâhlarn mensup olduu tarikatlar belirtilmemi; bunun dnda, yaplarn mevkileri açklanmtr. Ayrca defterde Eyüp, Aksaray, Ayasofya, Üsküdar, Kasmpaa ve Beikta’taki tekke ve türbeler ayr alt balklar oluturularak verilmitir ki buna göre, en çok yardm alanlarn Eyüp ve Üsküdar taraflarndaki dergâh ve türbeler olduu anlalmaktadr. Ayrca belirtmek gerekir ki; özellikle ilk defterde (BOA, TS.MA.d, 2253), kâtibinden kaynaklandn düündüümüz bir kaç imla hatas vardr. Baz isimlerin yazmnda yanl harfler kullanld da fark edilmi3, bu nedenle farkl kaynaklar taranarak bu yanllklar giderilmeye çallarak tekke veya türbenin adnn dorusu metinde verilmitir4. Mehd-i Ulyâ-y Saltanat- Seniyye Devletlü smetlü Veliye-i Ni‘met Sultan- Aliyyetü’-an Efendimiz Hazretlerinin Emr ü râde-i Seniyyeleriyle Tekye ve Türbe ve Medâris ve Sâireye 68 Senesi Kurban Bayramnda Tevzi‘ ve Taksim Olunan Kurbanlarn Defteridir. (BOA, TS.MA.d, 2253) 1. Ayasofya-i Kebir civarnda Nazikî Ahmed Efendi Tekkesi’ne (1)5 2. Ayasofya-i Kebir civarnda Sancakdar Dede Türbesi’ne (2) 3. Ayasofya-i Kebir civarnda Erdebilî Tekkesi’ne (1) 4. Divanyolu’nda cennetmekân efendimizin6 türbesine (4) 5. Babâli civarnda Aydnolu Tekkesi’ne (1) 6. Baba Ca‘fer Hazretleri Türbesi’ne (1) 7. Bahçekaps’nda Yldz Tekkesi’ne (1) 8. Hamidiye Türbesi’ne (3) 9. Arpaclar Cami-i erifi Türbesi’ne (1) 10. Demirkap kurbünde Aa Cami-i erifi Tekkesi’ne (2) 11. Helvac Dede Türbesi’ne (1) 12. Cebe Âli Hazretlerinin Türbe-i eriflerine (1) 13. Yeil Tulumba ittisalinde Rufaî Tekkesi’ne (2) 14. Kapan- Dakik’te cennetmekân efendimizin ihya buyurduklar Nakiyye Tekkesi’ne (2) 3 4 5 6
Örnein, Karagümrük’teki Ejder Tekkesi eklinde yazlmtr. Buradaki her iki listeye de dier bilgiler elendikten sonra, yalnzca tekke ve türbelerle ilgili kaytlar alnmtr. ( ) arasndaki rakamlar, tekke ya da türbeye verilen koyunun adedini iaret etmektedir. Ad geçen zat, Sultan II. Mahmud’dur.
146 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
15. Nurosmaniye’de Çplak Tekkesi civarnda emsigül Hanm’a (1) 16. Nurosmaniye’ye civarnda Yeralt Türbesi’ne (1) 17. Gedikpaa’da Yakub Paa Kona karsnda mekteb civarnda fuhûl-i evliyâdan Kapudan- derya Evliyâ Çelebi Hasan Paa Türbesi’ne (1) 18. Sultan Bayezid-i Velî Hazretleri Türbesi’ne (1) 19. Koska’da Eskici Dede Türbesi’ne (1) 20. Kara Baba Türbesi’ne (1) 21. Kovaczâde Tekkesi’ne (2) 22. Lâleli Dede Türbesi’ne (1) 23. Lâleli civarnda Mercimek Tekkesi’ne (2) 24. Altmermer’de eyhülislam Tekkesi eyhi brahim Nuri Efendi’ye (1) 25. Yüksekkaldrm’da Fndkzâde Tekkesi’ne (2) 26. Davutpaa skelesi’nde Bekâr Bey Tekkesi’ne (2) 27. Davudpaa’da Etyemez Tekkesi’ne (2) 28. Davudpaa’da Halil Paa Tekkesi’ne (1) 29. Avratpazar’nda Bamak- erif Bayram Paa-y Velî Türbesi’ne (2) 30. Kocamustafapaa Tekkesi’ne (2) 31. Kocamustafapaa’da Nuh Efendi Tekkesi’ne (2) 32. Silivrikaps civarnda Badadî eyh Abdullah Efendi Tekkesi’ne (2) 33. Silivrikaps haricinde Seyyid Nizameddin Hazretleri Türbesi’ne (1) 34. eyh Merkez Efendi Hazretlerinin Türbesi’ne (3) 35. Yenikap Mevlevîhanesi’ne (4) 36. Bukaulu Dede Türbesi’ne (1) 37. Kazlçemesi’nde tarik-i Halvetiye’den Resme?7 Tekkesi’ne (1) 38. Sofular Mahallesi’nde tarik-i Nakibendiyye’den Yesârîzâde Tekkesi’ne (2) 39. Hrka-i erif civarnda Emir Buharî Türbesi’ne (1) 40. Otlukçu Yokuu’nda Samânîzâde Tekkesi’ne (2) 41. Çarambapazar’nda Murad Molla Tekkesi’ne (2) 42. Karagümrük’te Nureddin Tekkesi’ne (3) 43. Karagümrük’te eyh Ecder Tekkesi’ne (1) 44. Mehmedpaa Yokuu’nda Zevkolu Mehmedpaa Tekkesi’ne (3) 45. Mehmedpaa Yokuunda Buharî Tekkesi’ne (1) 46. Kumkap’da Çiftegelinler Türbesi’ne8 (1) 47. Galata Mevlevîhanesi’ne (4) 48. Kurunlumahzen Camii içinde Ashâb- efendimizin türbesine (2) 49. Kasmpaa Mevlevîhanesi’ne (4) 50. Arapzâde Tekkesi’ne (2) 51. Piyâlepaa civarnda eyh bi Efendi Tekkesi’ne (2) 52. Hasköy civarnda Sütlüce’de Hasrczâde Tekkesi’ne (2) 53. Eyüb-i Ensârî Hazretleri civarnda Talburun Tekkesi’ne (2) 54. Eyüb’de Necati Efendi Tekkesi (2) 55. Eyüb’de Vezir Tekkesi’ne (2) 56. Eyüb’de Kalenderhane Tekkesi’ne (2) 57. Eyüb’de eyhülislam Tekkesi’ne (1) 58. Eyüb-i Ensârî Hazretleri Türbe-i eriflerine (3) 59. Erikap civarnda Hâfir Hazretleri Türbesi’ne (1) 7 8
Defterdeki yazdan tekkenin ad anlalamam, burada verilen isim ise yaklak olarak ve tahminen yazlmtr. Aslnda bu türbe, Eyüb Sultan Türbesi’nin yanndaki mezarlktadr. Defterde türbenin niçin Kumkap’da gösterildiini bilemiyoruz. Bu durumda, ya ayn isimli baka bir türbe daha vard da bugün tespit edilememektedir ya da yalnzca kâtipten kaynaklanan bir karklk söz konusudur.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 147
60. Erikap’da Nakibendiyye’den Emir Buharî Tekkesi’ne (2) 61. Ayvansaray’da Ca‘ber Hazretleri Türbesi’ne (1) 62. Erikap’da Abdullah el-Huzrî Hazretleri Türbesi’ne (1) 63. Eyüb’de Dökmeciler Mahallesi’nde Ümmî Sinan Tekkesi’ne (2) 64. Edirnekaps’nda mezaristan arasnda Kemal (bn-i Kemal) Efendi Türbesi’ne (1) 65. Edirnekaps’nda mezaristan arasnda Salih Baba’ya (1) 66. Eyüb’de Otakçlar arasnda Hasan Baba’ya (1) 67. Eyüb’de Krklarhamam’nda Rufaî eyhi brahim Efendi’ye (1) 68. Ayvansaray’da Ka‘b el-Ensârî Türbesi’ne (1) 69. Ayvansaray’da Muhammed el-Ensârî Türbesi’ne (1) 70. Ayvansaray kapsnda Toklu Dede ve Hamdullah el-Ensârî Türbelerine (2) 71. Erikap civarnda Tekfur Saray kurbünde Beir Gazi Türbesi'ne (1) 72. Ashâb- kirâmdan Ayvansaray dâhilinde Ebuzer Gfârî Türbesi’ne (1) 73. Erikap haricinde ashâb- kirâmdan u‘be/e‘be el-Huzrî Türbesi’ne (1) 74. Erikap haricinde ashâb- kirâmdan Abdussadk Âmir Türbesi’ne (1) 75. Kariye Cami-i erifi kurbünde ashâb- kiramdan Hazret-i Eba Said el-Huzrî Türbesi’ne (1) 76. Sultanhamam kurbünde Meydanck’da ashâb- kirâmdan Ca‘fer ibn-i Abdullah el-Ensârî Türbesi’ne (1) 77. Sultanhamam kurbünde Dabbu’l-edabbe?9 Türbesi’ne (1) 78. Otakçlar kurbünde Mustafapaa Tekkesi’nde Hazret-i Hüdaverdi Ahmed Efendi Türbesi’ne (1) 79. Eyüb’de Baba Ca‘fer Haydar Mahallesi’nde Nureddin Türbesi’ne (1) 80. Eyüb’de Oluklubayr’da eyh Niyazi Efendi Tekkesi’ne (1) 81. Hasköy’de Halcolu’nda tarik-i Kadiriye’den Abdüsselam Tekkesi’ne (3) 82. Üsküdar’da nadiye’de eyh Rüdü Efendi Tekkesi’ne (1) 83. Zincirlikap’da Mustafa Efendi Tekkesi’ne (2) 84. Aziz Mahmud (Hüdâyi) Tekkesi’ne (3) 85. Ahmediye’de Fethi Efendi Tekkesi’ne (2) 86. Ahmediye’de Rûhî Efendi Tekkesi’ne (1) 87. Aa Hamam kurbünde Kaymakçzâde Tekkesi’ne (1) 88. Menzilhane civarnda eyh Feyzi Efendi Tekkesi’ne (2) 89. Tekkekaps ittisalinde Selâmi Efendi Tekkesi’ne (1) 90. Paaliman Tekkesi’ne (3) 91. Miskinler fukaralarna (5) 92. Yeniçeme kurbünde Gizlice Evliyâ Türbesi’ne (1) 93. Çavuderesi’nde müteveffâ Halil Efendi Mescidi’nde Mustafa Dede’ye (1) 94. Tekkekaps’nda Hüseyin Efendi Tekkesi’ne (1) 95. nadiye’de Bandrmal Tekkesi’ne (2) 96. Üsküdar Mevlevîhanesi’ne (4) 97. Doramaclariçi’nde eyh Kadri Efendi Tekkesi’ne (1) 98. Çamlca’da Selâmi Efendi Tekkesi’ne (1) 99. Karacaahmed Sultan Türbesi’ne (3) 100. Tunusba’nda mezarlk arasndaki tekkeye (1) 101. Nasuh Efendi Tekkesi’ne (2) 102. Zenbilli Hac Mehmed Aa Mahallesi’nde tarik-i Nakiyye’den Hac Selim Baba’ya (1) 103. Eski Valde Sultan Türbesi’ne (2) 104. nadiye’de Bandrmal Yusuf Efendi Türbesi’nde Nâtka Molla’ya (1) 105. Debbalar Meydan’nda Rufaî eyhi Nuri Efendi Tekkesi’ne (2)
9
Yine defterdeki yazdan türbenin ad çkarlamadndan burada verilen isim de yaklak olarak ve tahminen yazlmtr.
148 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
106. Beylerbeyi’nde Murad Molla Tekkesi eyhi Hafz Tevfik Efendi’ye (2) 107. Tarik-i Celvetiye’den Selâmi Efendi’nin Acbadem Tekkesi eyhi Mehmed Hilmi Efendi’ye türbedar- Hazret-i Hüdâyî (1) 108. Fndkl’da eyh Yunus Efendi Tekkesi’ne (2) 109. Kara Abal Çakraa Tekkesi’ne (1) 110. Yahya Efendi Hazretleri Türbesi’ne (3) 111. Beikta Mevlevîhanesi’ne (4) 112. Arap skelesi’nde Ahmed Turânî Efendi Tekkesi’ne (1) 113. Maçka Camii derununda enlik Dede Türbesi’ne (1) 114. Tophane’de Klç Ali Paa Türbesi’ne (1)
Beher Sene Îd-i Ahâ-y Meyâmini Metâyâda Ba‘z Tekyehâ-y erîfe ve Ba‘z Dâ‘iyâna ‘tâ Buyrulan Anâmn Bir Kt‘a Defteridir 15 Zilka‘de 1306 (BOA, TS.MA.d, 5441) 1. Hazret-i Eyüb el-Ensârî türbedarlarna (1) 2. Hazret-i Eyüb civarnda Musa Çavu Dergâh’na (1) 3. Hazret-i Eyüb civarnda Hasib Dede Dergâh’na (1) 4. Hazret-i Eyüb civarnda zzet Paa Dergâh’na (1) 5. Oluklubayr’da eyh Niyazi Dergâh’na (1) 6. Hazret-i Eyüb civarnda Kagarî Dergâh’na (1) 7. Hazret-i Eyüb civarnda Hüsrev Paa Türbesi’nde Halidî Dergâh’na (1) 8. Hazret-i Eyüb civarnda Ebu el-Derdâ’ türbedarlarna (1) 9. Eyüb Kalenderhane Dergâh’na (1) 10. Ebuzer Gfârî türbedarlarna (1) 11. ah Sultan Dergâh’na (1) 12. Otakçlar’da Kolanc Dergâh’na (1) 13. Defterdar skelesi’nde Balçk Dergâh’na (1) 14. Balat civarnda ashâbdan Ca‘fer ibn-i Abdullah el- Ensârî türbedarlarna (1) 15. Ayvansaray civarnda Muhammed el-Ensârî türbedarlarna (1) 16. Ayvansaray civarnda Hazret-i Câbir türbedarlarna (1) 17. Ayvansaray civarnda Toklu Dede Dergâh’na (1) 18. Alibey Karyesinde âzelî Dergâh’na (1) 19. Talburun Dergâh’na (1) 20. Sütlüce’de Hasrc Dergâh’na (1) 21. Erikap civarnda Hazret-i u‘ayib10 Dergâh’na - eyh Hac Hakk Efendi (1) 22. Erikap civarnda Hazret-i Ka‘b türbedarlarna (1) 23. Erikap civarnda Ümmî Sinan Dergâh’na11 (1) 24. Erikap civarnda Hazret-i Hâfir türbedarlarna (1) 25. Erikap civarnda Emir Buharî Dergâh’na (1) 26. Erikap civarnda Nureddin Dergâh’na (1) 27. Erikap civarnda Ebu Said el-Huzrî türbedarlarna (1) 28. Erikap civarnda Avc Bey Mahallesi’nde Abdullah el-Huzrî türbedarlarna (1) 29. Erikap civarnda Abdullah ibn-i Sami Hazretlerinin türbedarlarna (1) 30. Otakçlar’da eyh Murad Hazretleri Dergâh’na (1) 31. Bahariye Mevlevîhanesi’ne (1)
10 11
Defterde u‘ayib yazlm olsa da dorusunun u‘be veya e’be Türbesi olduu bilinmektedir. Aslnda bu tekke Eyüp’te Dökmeciler’dedir.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 149
32. Merkez Efendi Dergâh’na (1) _ Aksaray civarnda bulunan tekâyâ ve türbedârânn miktar 33. Aksaray civarnda Sofular’da eyh Yakub Efendi Dergâh’na (1) 34. Molla Ak Yokuu’nda Gürcü Ali Efendi Dergâh’na (1) 35. Sofular’da eyh Süleyman Ekmeleddin Dergâh’na (1) 36. Kovac Dergâh’na (1) 37. Horhor Dergâh’na (1) 38. Yedikule’de Hac Murad Efendi Dergâh’na (1) 39. Hekimolu civarnda Sancakdar Baba türbedarlarna (1) 40. Kocamustafapaa Dergâh’na – koç bahas olarak (2) 41. Kocamustafapaa civarnda eyh Osman Efendi Dergâh’na (1) 42. Fenâî civarnda Bac Dergâh’na (1) 43. Fenâî civarnda Tâhâ Dergâh’na (1) 44. Yenikap Mevlevîhanesi’ne (1) 45. Mevlevîhane Yokuu’nda Bey Dede postniini Said Efendi Dergâh’na (1) 46. Kocamustafapaa civarnda Ramazan Velî Hankâh imam Hâfz Resmî Efendi’ye (1) _ Ayasofya civarnda bulunan tekâyâ ve türbedârânn miktar 47. Ayasofya civarnda Akbyk Dergâh’na (1) 48. Ayasofya Cami-i erifi ittisalindeki türbedârâna (1) 49. Ayasofya civarnda eyh Nazikî Efendi Dergâh’na (1) 50. Ayasofya civarnda Sancakdar Dede Dergâh’na (1) 51. Sultan Ahmed Han Gazi türbedarlarna (1) 52. Bahçekap civarnda Yldz Baba Dergâh’na (1) 53. Zevkolu Mehmedpaa Dergâh’na12 (1) 54. Baba Ca‘fer Hazretlerinin türbedarlarna (1) 55. Sultan Abdülhamid Han Hazretlerinin türbedarlarna (1) 56. Hocapaa civarnda Aydnolu Dergâh’na (1) 57. Sultan Mahmud Han Gazi Hazretlerinin türbedarlarna (4) 58. Ayasofya civarnda Erdebil Dergâh’na (1) _ Üsküdar civarnda bulunan tekâyâ ve türbedârânn miktar 59. Üsküdar’da Halim Gülüm Dede Dergâh’na (1) 60. Üsküdar’da Acbadem Dergâh’na (1) 61. Üsküdar’da Karacaahmed Sultan türbedarlarna (1) 62. Üsküdar’da Çnarl Dergâh’na (1) 63. Üsküdar’da Bandrma Dergâh’na (1) 64. Üsküdar’da Selimiye Dergâh’na (1) 65. Üsküdar’da Eski Menzilhane Yokuu’nda Rufaiye’den eyh Sadk Efendi Dergâh’na (1) 66. Üsküdar’da Tabutçular’da Rufaiye’den eyh Edhem Dergâh’na (1) 67. Üsküdar’da Miskinler Dergâh’na (1) 68. Üsküdar Mevlevîhanesi’ne (1) 69. Üsküdar’da eyh Nasuhi Efendi Dergâh’na (1) 70. Üsküdar’da Tabutçulariçi’nde Abdulhayy Efendi Dergâh’na – eyh Ali Efendi (1) 71. Üsküdar’da Doanclar’da Safvet Efendi Dergâh’na (1) 72. Üsküdar’da Aziz Mahmud Efendi Dergâh’na (1) 73. Üsküdar’da tarik-i Nakibendiyye’den el-Hacc Selim Dede Dergâh’na (1) 74. Üsküdar’da Saçl Hüseyin Dede Dergâh’na (1) 75. Üsküdar’da Alacaminare’de eyh Sadk Efendi Dergâh’na (1) 76. Üsküdar’da tarik-i Halvetiye’den Raufî Efendi Dergâh’na (1) 12
Bu kaydn derkenarnda “Sokullu” ibaresi vardr, yani tekke bu isimle de anlyor olmal. Muhtemelen bu dergâh, Küçükayasofya’da bulunan ve iyi bilinen Sokullu Mehmed Paa Tekkesi’dir.
150 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
77. Üsküdar’da eyh Camii derununda Devâtîzâde Dergâh’na (1) 78. Üsküdar’da Ümmî Ahmed Efendi Dergâh’na (1) 79. Üsküdar’da Devâtçlar’da Bezcizâde eyh Muhiddin Efendi Dergâh’na (1) 80. Üsküdar’da Aa Hamam civarnda tarik-i Halvetiye’den skender Baba Dergâh’na (1) 81. Üsküdar’da Atpazar’nda eyh Osman Efendi Dergâh’na (1) 82. Üsküdar’da Hallac Baba Dergâh eyhi efendi dâ‘ilerine (1) 83. Üsküdar’da Toygartepesi’nde tarik-i Rufaiye’den eyh Hâzm Efendi Dergâh’na (1) _ Beikta civarnda bulunan tekâyâ ve türbedârânn miktar 84. Beikta’ta Yahya Efendi türbedarlarna (1) 85. Tophane civarnda Kadirî Han Dergâh’na (1) 86. Dolmabahçe civarnda Attarzâde eyh Hakk Efendi’ye (1) 87. Beikta’ta Tüccarzâde eyh Hakk Efendi Dergâh’na (1) 88. Fndkl’da eyh Yunus Efendi Dergâh’na (1) _ Kasmpaa civarnda bulunan tekâyâ ve türbedârânn miktar 89. Okmeydan Dergâh’na (1) 90. Kalekaps Mevlevîhanesi’ne (1) 91. Kasmpaa Mevlevîhanesi’ne (1) 92. Kasmpaa’da Uzunyol’da Bedevî Dergâh’na (1)
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 151
KAYNAKÇA -Babakanlk Osmanl Arivi, Kâmil Kepeci, nr. 6290/1. -Hâlâ Âsitân- Aliyye’de ve Civarnda Vâki‘ Olan Dergâh Zevâyâ ve Hankâh, stanbul Büyükehir Belediyesi Atatürk Kitapl, Osman Ergin Yazmalar, nr. 1825. -Tabibzâde Dervi Mehmed ükrî, Derûn- slâmbul’da Hankâhlar Beyânndadr, stanbul Büyükehir Belediyesi Atatürk Kitapl, Belediye Yazmalar, nr. K. 75. -II. Mahmud’un Kz Sâliha Sultan ile Tophane Müiri Halil Rifat Paa’nn Düünleriyle lgili Tutulan Defter, stanbul Üniversitesi Kitapl, bnülemin Mahmud Kemal nal Bölümü, nr. 2802. -Âsitâne-i Aliyye ve Bilâd- Selâse’de Kâin el-an Mevcûd ve Muhterik Olmu Tekyelerin sim ve öhretleri ve Mukabele-i erîfe Günleri Beyân Olunur, Dârü’s-Saltanatti’s-Seniyye, 1256/1840. -Dârüs’Saltanati’l-Aliyye’de Zâviyeniîn Olan Meâyihin Defteri, Süleymaniye Kütüphanesi, Zühdî Bey Bölümü, nr. 439. -Erzurumlu Yeilzâde Mehmed Salih, Rehber-i Tekâyâ, Süleymaniye Kütüphanesi Trnoval Bölümü, nr. 1035, 1335 (Rumi)/1919. -Hâfz Hüseyin Ayvânsarayî, Hadîkatü’l-Cevâmi‘, stanbul 1281. -Hac smail Beyzâde Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi‘, Dersaadet 1304/1886-1887. -Bandrmalzâde Ahmed Münib, Mecmua‘-i Tekâyâ, stanbul 1307. -Atilla Çetin, “stanbul’daki Tekke, Zâviye ve Hankâhlar Hakknda 1199/1784 Tarihli Önemli Bir Vesika”, Vakflar Dergisi, XIII (1981), s. 582-590.
152 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
EK – I/a (BOA, TS.MA.d, 2253)
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 153
EK – I/b
154 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
EK – I/c
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 155
EK – I/d
156 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
EK – I/e
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 157
EK – I/f
158 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
EK – II/a (BOA, TS.MA.d, 5441)
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 159
EK – II/b
160 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
EK II/c
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 161
EK – II/d
162 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
TARHN PENDE
THE PURSUIT OF HISTORY
-ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS-
-INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
Yl: 2010, Say: 4 Sayfa: 163-184
Year: 2010, Issue: 4 Page: 163-184
ATATÜRK DÖNEM SKÂN POLTKASI’NDA 2510 SAYILI KANUNUN YER VE ÖNEM
Muhammed SARI * Özet Atatürk döneminin iskân politikasnda 2510 sayl kanun önemli bir yer tutar. Bu döneme kadarki süreçte, plânsz ve düzensiz yürüyen iskân ileri, 1934 ylnda hazrlanan bu kanunla bir düzene girmeye balamtr. Bir taraftan memleket içerisindeki göçebe airetler, dier taraftan dardan gelen göçmenler ve ülke içerisindeki topraksz durumdaki kiiler, bu kanunun dorudan doruya ilgilendii kesimler olmutur. Bu kanunla, bahsedilen kesimlerin ülke içerisinde plânl bir ekilde iskân edilerek hem kültürel, hem sosyal, hem de ekonomik alanda homojen bir toplum yaratlmaya çallmtr. Anahtar Kelimeler 2510 Sayl Kanun, Muhacir, Mübâdele, Mülteci, Airet THE PLACE AND IMPORTANCE OF THE LAW NUMBERED 2510 IN THE ATATÜRK’S PERIOD HOUSING POLICY Abstract The law numbered 2510 regarding the housing policy has an important place in Atatürk’s period. Until this period, the unplanned and irregular housing works started to be in order with the law prepared in 1934. This law directly covered the following groups ;the nomadic tribes in the country, the emigrants from outside the state and landless people in the country. These groups were tried to settled with this law in a planned way and a homogeneous society was tried to occur in an economic and social sphere. Key Words Law No. 2510, Emigrant, Exchange, Refugee, Tribe
*
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dal Atatürk lkeleri ve nklâp Tarihi Bilim dal Doktora Program örencisi.
[email protected]
164 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
GR Lozan Antlamas ile balayan mübadele ve ardndan hükümetin yerletirmek zorunda kald içerideki kesimlerle birlikte yaklak 1.5 milyon kii, Cumhuriyet hükümetinin en çok zorland meselelerin banda gelmitir. Burada yaanan aksaklklar ve beraberinde kazanlan tecrübeler, iskân iinin bundan sonraki süreçte daha plânl ve sk bir biçimde yönetilmesi gereini ortaya çkarmt. skân iinin düzenli bir ekilde baarya ulaabilmesi için, yerletirilecek olan insanlarn her eyden önce belli kültür düzeyini, sanatn, karakterini ve sonrada yerletirilecek olan yerin tabii ve ekonomik artlarn bilmenin yannda, bu artlara göre uygun olan iskân sisteminin de iyi seçilmi olmas1 gerekiyordu. Bu nedenle hükümet, daha önceden karlam olduu skntlara tekrar mâruz kalmamak amacyla bir kanun hazrlama gerei duymutur. Bu kanunun hazrlanma gerekçesine bakldnda; ilk olarak 1933 ylndan itibaren balayan d göçlerin büyük etkisi vardr. Ayrca bu göçler bizzat devlet tarafndan da desteklenmekteydi. Türkiye, darda kalan unsurlarn millî snrlar içinde toplamakta üç bakmdan fayda görmekteydi. Bunlar:2 1. Bo topraklarn iletmek ve nüfusunu çoaltmak. 2. çerideki unsurlar temsil etmek. 3. Darda ve bilhassa Balkanlarda kalan unsurlarn kurtarmaktr. 21 Haziran 1934 tarih ve 2510 sayl kanunun hazrlan gerekçelerinden biri de, ülke içerisinde mevcut olan büyük toprak parçalarnn ya kullanlmamakta olmas ya da toprak aalarnn elinde toplanm olmas sebebiyle toprak sorununa çözüm bulmaktr. Yine baka bir sebep ise, Dou ve Güneydou’da çkan çeitli isyanlarn zaten yeni kurulmu olan bir devletin rejim açsndan kskanç bir vaziyet alarak onlarn muhtemel bir isyanlarnn önünü almaktr. Bu sebeple bu gibi kimseler yerlerinden alnarak baka yerlere nakledilirken, bunlarn yerine ise dardan gelen Türk unsuru yerletirilecekti. Nitekim mübadillerin kabulü ile balayan iskân sürecinde pek çok mübâdilin hiç meslei ya da yaad iklimle ilgisi olmayan yerlere iskân pek çok sknty da beraberinde getirmiti. A. 2510 SAYILI KANUNUN HAZIRLANMASI VE BU KANUNUN HEDEFLER Lozan Antlamas’n müteakiben ülke içerisindeki felâketzede, harikzede ve ark mültecileriyle, ülke dndan gelen muhacir, mübâdil ve mültecilerin iskân zarureti karsnda bir Mübâdele, mâr ve skân Vekâleti kurulmutu. Bu vekâlet, çeitli skntlara mâruz kalm olan bu guruplarn evvela hayatlarnn temini noktasnda yarmda bulunmu, daha sonra ise geçimlerini salamak açsndan kanunî düzenlemeler yaplmt. Ancak bu düzenlemeler hem bu iin seyrinin çabukluk
1 2
eref Nuri, “Göçmenlerin Yurtlandrlmas”, Hakimiyet-i Milliye, 20 Temmuz 1935, Nu: 5020, s. 2. Galip Pekel, “skân ve Muhaceret I”, Siyasî limler Mecmuas, S.83, Aralk 1938, s. 8.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 165
arzetmesi, hem de parasal yetersizlikler yüzünden çeitli skntlarla kar karya kalnmtr. Bununla birlikte mübâdelenin bitmesinin ardndan yeni bir göç dalgasnn meydana gelmesi ve bunun yannda ülke içerisinde ve özellikle de Dou ve Güneydou vilayetlerinde çkan ayaklanmalar, hükümeti daha kapsaml bir iskân politikas izlemeye mecbur etmi ve bunun neticesinde de yeni bir iskân kanunu hazrlanmas çalmalarna balanmt. 1932 ylnda yeni bir iskân kanunu çalmalarna balanrken Mays 1932’de bu hususta bir layiha Meclis’e gönderilmiti. Bu lâyihada memleket çeitli iskân mntkalarna ayrlmaktayd. Bununla birlikte dardan gelecek muhacirler için konacak kabul artlar, iç iskânda çingene, göçebe, yörük ve airetlerin iskân meseleleri düünülmü, airetlerdeki beylik, aalk, eyhlik gibi tekilatlanmalar reddeden kaytlar konulmutu.3 Yaklak iki yl süren bu çalma Haziran 1934’e gelindii zaman eklini almaya balamt. Buna göre, iskân tekilat merkez ve vilâyet olmak üzere iki ksma ayrlmaktayd. Vilâyet tekilat seyyar olacak ve Bakanlar Kurulu’nun veya Dâhiliye Vekâleti’nin gösterecei yerlerde i görecekti. Merkez ve vilâyet tekilatlar yeni ve eski memurlardan alnacak uzman unsurlardan oluacakt.4 Bu çalmalar devam ederken skân Genel Müdürü Ali Galip Bey, yeni iskân kanununa göre iskân mntkalarn tespit için Dou illerine giderek incelemelerde bulunmutu.5 ncelemeler için özellikle Dou’nun seçilmi olmasnda buradaki airet yapsnn deitirilmesinin hedeflenmesinden kaynakland söylenebilir. Fakat bu iskân kanununu bu kadar dar bir çerçevede ele almak mümkün deildir. Yani kanunun etki alan sadece Dou’da yaayan halk deil, daha geni bir çevreye uygun olarak belirlenmiti. 1934 tarihli iskân kanunu ükrü Kaya’nn ifade ettii gibi, dört ana derde çare bulmak gayesindeydi. Bunlar: nüfus, muhaceret, göçebelik ve toprak meselesi. Nüfusun saysn artrmak nasl bir i ise, bu saydan istifade etmek ve onun saysn çoaltmak da o kadar önemli bir iti. ç ve d göçleri düzenlemek, airet ve göçebe hayatna son vermek millî bünyemizi kemiren büyük mahzurlarn önüne geçilmesi yaplacak önemli ilerdendi.6 Ömer Celal’in ifadesiyle, 14 Haziran 1934 tarihli iskân kanunu Türk iskân siyasetinin bir dönüm noktasn, daha dorusu hakiki bir iskân siyasetinin temelini ve balangcn tekil etmekteydi. 7 Bu tarihe kadar gelii güzel ve plânsz olarak yaplan iskân ileri bu kanunla ekonomik, sosyal ve ulusal gayeler gözeten uurlu bir siyasetin çerçevesine girmiti. Bu sebeple, iç ve d birçok meseleden sonra normal bir sistem altnda millî bünyemizi koruyarak, nüfusun kemiyet ve keyfiyet itibaryla daha iyi bir duruma getirmek hedeflenmitir. Bunun için ise, nüfusun en bata daha homojen bir yapya kavuturulmas açsndan iskân iinin hangi kesimleri kapsad yönünde maddeler yazlmt. 3 4 5 6 7
Cumhuriyet, 5 Mays 1932, Nu: 2859, s. 3. Hâkimiyet-i Milliye, 1 Temmuz 1934, Nu: 4647, s. 5. Akam, 23 Austos 1934, Nu: 5701, s.2. Zeki Mesut, “Mühim Bir Kanun”, Hâkimiyet-i Milliye, 22 Haziran 1934, Nu: 4638, s.1. Ömer Celal, Ziraat ve Sanayi Siyaseti, Arkada Matbaas, stanbul 1934, s.102.
166 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Bu amaçla ilk önce muhacir ve mültecinin tanmlar yaplm ve bunlarn kabul artlar belirlenmiti: “Türkiye’de yerlemek maksadyla dardan, tek veya toplu gelmek isteyen Türk soyundan meskûn veya göçebe fertler ve airetler ve Türk kültürüne bal meskûn kimseler, bu kanunun hükümlerine göre Dâhiliye vekilliinin emriyle kabul olunurlar. Bunlara (muhacir) denir. Türkiye’de yerlemek maksadyla olmayp bir zaruret haliyle geçici olarak oturmak üzere snanlara (mülteci) denir. Mülteciler, Türkiye’de yerlemek isterler ve bunu yaz ile bulunduklar yerin hükümetine bildirirler ise muhacir muamelesi görürler. Öbür mülteciler için vatandalk kanunu hükümleri tatbik olunur.”8 Demek suretiyle öncelikle bu guruplar arasndaki kargaalk ortadan kaldrlmaya çallmtr. Bundan sonra ise anaristlerle casuslar, göçebe çingeneleri, memleket dna çkarlm olanlar, Türk kültürüne bal olmayanlar ve Türkiye’ye hicret edemeyecekler arasnda görmekteydi. Mülteciler arasnda ise bu gibi kimselerden olmayanlar, Türkiye’ye yerlemek isterlerse ve yaz ile bulunduklar hükümetin yetkilisine bunu bildirirlerse muhacir ilemi göreceklerdi.9 Burada görüldüü üzere ülke güvenlii ön plana alnarak böyle bir madde hazrlanmt. 2510 sayl kanun, ayn zamanda geni miktarda ve ana dilleri Türkçe olan, Türk soyundan bulunan muhacirlerin, Türkiye’ye gelmelerini ve yerlemelerini temin ediyordu. Göç aknnn, Bulgaristan, Yugoslavya ve Romanya’dan geni ölçekli bir yapda balam olmas dahi, mazinin tasfiyesine doru atlan büyük bir adm ve gayret10 olarak görülmekteydi. Bunun için, mübâdele döneminde yaanm olan ailelerin farkl yerlere yerletirilmesi ve bunun ardndan ailedeki parçalanmalar ortadan kaldrlmak istenmitir. Bilhassa bu sebebe dayanarak ailelerin iskân alanlarndan firarnn önüne geçilmesi büyük bir ehemmiyet arz etmekteydi. Bu kanunda, ailelerin parçalanmas ve firarlarnn önüne geçmek için; kar ve kocann bir aile olarak iskân edilecei, evlenmemi çocuklar, çocuksuz erkek ve kadn dullar, ana ve baba ile veya bunlardan sa olan ile birlikte iskân görecekleri, anasz ve babasz torunlar dede ve büyük analaryla veya bunlardan sa olanyla birlikte iskân edilecekleri ancak torunlarn hisselerinin tapuda kendi adlarna yazlaca ile anasz ve babasz çocuklarn birlikte bulunduu ve yaad kan, civar ve yakn akrabalaryla birlikte yerletirilecei ve bunlarn da hisselerinin tapuda kendi adlarna yazlaca belirtilmiti. Yine, evli çocuklar ve evli torunlarn, bal bana bir aile olarak iskân görecekleri; Türk muhacir ve mülteciler hsm ve akrabalarnn bulunduklar yerde iskân olunacaklar belirtiliyordu.11 1934 tarihli bu kanunun hedeflemi olduu en önemli kitlelerden birisi de, çeitli isyanlar sebebiyle Dou ve Güneydou’dan iç bölgelere ve Bat vilâyetlerine gönderilenlerin terk etmi olduu mallarla ilgili olmutur. Buna göre; hükümetçe naklettirilenler veya istekleriyle göç edenler bir yl içinde eski yerlerindeki menkul 8 9 10 11
T.B.M.M. Zabt Ceridesi, Devre: IV, çtima: III, C. XXIII, Ankara 1934, s.142. H. Nuri, skân ve Muhaceret, (Yaynevi yok), stanbul 1934, s.8. Age., s.24. T.B.M.M. Zabt Ceridesi, Devre: IV, çtima: III, C. XXIII, s.146.; Düstur, 3. Tertip, C. XV, Ankara 1934, s.1162-1163.; skân Kanunu, Maarif Vekâleti Derleme Müdürlüü Yayn, stanbul 1934, s.14.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 167
ve gayrimenkul mallarn tasfiye etmeye mecburdular. Bu müddet içinde tasfiye etmeyenlerin menkul ve gayrimenkul mallar devletçe tasfiye olunacakt. Bunlardan isteyenler gayrimenkullerine karlk hükümetten istihkak mazbatas alabilecek, bu takdirde bahsedilen gayrimenkullerin mülkiyeti tam olarak devlete geçecekti.12 Bunun yannda Balkanlardan ve dier yerlerden gelecek olan muhacirlerin zorluk çkarlmadan kabul edilmesi amaçland için bunlara vergi kolayl da getirilmiti. Örnein 25 Ekim 1935 tarihinde kabul edilen 2837 sayl kanunla 21.6.1934 tarihinden evvel gelen muhacir ve mülteciler hiç bir harç ve vergiye tabi tutulmakszn, bu kanunun yürürlüe girdii tarihten itibaren iki sene içinde kanunî mevzuata göre nüfus kütüüne kaydolunacakt. Yaplacak olan müracaatlar ilgili memurlar bu müddet içinde neticelendirmeye mecburdular.13 Bu kanunun çkarlmasyla birlikte yaplan çalmalarda nüfus mntkalar oluturulmu, hükümet çeitli yardmlar yaparak muhacir, mülteci v.b. guruplar topraa balamaya çalm ve bunun yannda iskân iinin nasl yaplaca ve bundaki hedefler belirlenmiti. Çünkü bundan önce uygulanm olan iskân faaliyetlerinde karlalan olumsuzluklar bertaraf etmenin ancak geni kapsaml bir iskân kanunuyla mümkün olaca anlalmt. 1- Nüfus Mntkalar Oluturma Kültür ve nüfus siyaseti açsndan büyük bir önem tayan 2510 sayl kanunun, uygulanmas yönündeki çalmalarn en önemli ksmn; hangi nüfusun nerelerde ve nasl yerletirileceinin tespit edilerek, bunun haricinde bir yerletirmenin yaplmamas anlamna gelen nüfus mntkalar oluturmak olmutur. Millî hars ve medeniyetimize temessülü matlup olan nüfus kütleleriyle temsil kudretini haiz olan nüfus anasrnn konu vaziyetleri ve iskân ve ikameti gerek maddî erait, gerek millî bünyemizin korunmas noktasndan mahzurlu olan mahallerin ayrlmas lüzumu nazara alnarak memleket dâhilinde14 1934 tarihli iskân kanununa göre Türkiye, iskân bakmndan üç çeit mntkaya ayrlmt:15 1 numaral mntkalar: Türk kültürlü nüfusun younluu istenilen yerlerdir. 2 numaral mntkalar: Türk kültürünü temsili istenilen nüfusun, nakil ve iskânna ayrlan yerlerdir. 3 numaral mntkalar: Yer, shhat, iktisat, kültür, siyaset, askerlik ve güvenlik sebepleriyle boaltlmas istenilen ve iskân ve ikâmeti yasak edilen yerlerdir. Görüldüü üzere 1934 tarihli iskân kanunu ülkeyi üç bölgeye ayryordu. Bir numaral bölgede Türkçe konuan, Türk kültürü ve milletinden olanlar oturuyordu. Bu bölge, ülkenin herhangi bir ksmndan ve dardan göçmen alabilirdi. kinci bölge, Türklükleri kültür ve dil bakmndan güçlendirilmesi gereken insanlar 12 13 14 15
skân Kanunu, s.18-19. skân Hakkndaki 2510 Sayl Kanuna Ek Kanun, T.C. Bavekâlet Neriyat Müdürlüü Yayn, Ankara 1935, s.1. T.B.M.M. Zabt Ceridesi, Devre: IV, çtima: III, C. XXIII, (skân Kanunu Muvakkat Encümen Mazbatas), s.3. T.B.M.M. Zabt Ceridesi, Devre: IV, çtima: III, C. XXIII, s.142.; Cumhuriyet, 8 Temmuz 1934, Nu: 3653, s.2,
168 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
kapsyordu. Üçüncü bölge, güvenlik gerekçeleriyle her türlü sivil yerleime kapal alanlar olarak tasarlanmt.16 Açkças bu kanunla, herkesin kendi düüncesine uygun olarak veya gelii güzel yurdun neresinde olursa olsun bir yuva kurmasna, daha aç dank yerlemelerine devlet göz yummuyordu.17 1934 ylnda bu kanun çkarlrken bir taraftan da Türk kültürlü muhacirlerin yurt dndan göç etmeleri onlar 1 numaral mntkalara yerletirmek isteyen hükümetin de iini kolaylatrmt. Çünkü ülke içerisinde bir iç iskân ayr bir masraf ve toplumsal gailelere sebep olaca gibi çok uzun bir süreç gerektirirdi. Bunun yerine zaten iskân edilme lüzumu karsnda bulunan bu muhacirlerin hem de Türk kültürüne sahip vaziyette bulunmalar bulunmaz bir nimetti. Zaten hükümetin öncelikli amac da ana dili Türkçe olmayan nüfusun datlmas ve bu sayede kültür birliinin salanmasyd. Bu sebepledir ki, 1 numaral mntkalara: yeniden hiçbir airetin veya göçebenin sokulmasna, Türk kültürüne bal olmayan hiç bir ferdin yeniden yerlemesine ve mntkalarn eski yerlilerinden olsa bile, Türk kültürüne bal olmayan hiç bir kimsenin göç etmesine izin verileyecekti. Bu mntkalarda soyca Türk olup, dilini unutmu veya ihmal etmi bulunan köyler ve airetler efrad, ahalisi Türk kültürüne bal köyler ile nahiye, kaza ve vilâyet merkezleri civarna yerletirilecekti. Ayrca bu mntkalarda, 1914’ten önce yerleip ana dili Türkçe olan ve I. Dünya Sava ve Millî Mücadele’de mntka darsndaki vilâyetlere gelmi ve bu kanunun yürürlüe giriine kadar hiç bir iskân yardm görmemi bulunanlarn eski yurtlarna gelmeleri ve yerlemeleri temin olunacakt. Böylece dardan gelecek Türk kültürlü muhacirler iklim ve yaay artlarna uygunluu göz önünde tutularak, bu mntkalara alnp yerletirilecekti.18 Nitekim bu kanunla çeitli aileler yerlerinden alnmak suretiyle 2.168 ailede 11.716 nüfus çeitli vilayetlere nakledilmiti.19 Bu yerletirme sonucunda ise asrlardan beri devam etmi olan airet usulü ebediyen lavedilmi ve zararl etkileri ortadan kaldrlm olacakt.20 Bu sayede pek çok isyann da önüne geçilmi olunacaktr. Gerek içeride ve gerekse dardan gelenlerin iskân ile edinilmi tecrübelerin ardndan bu kanunla zararl tesirlerinden çekinilen bir ksm kiilerin de memleketimize iskân edilemeyecekleri yönünde karar alnmt. Buna göre;21 a.Türk kültürüne bal olmayanlar, b. Anaristler, c. Casuslar, ç. Göçebe çingeneler, 16
17
18 19 20 21
Kemal Kiriçi, Gareth M. Wnrow, Kürt Sorunu Kökeni ve Geliimi, (Çeviren: Ahmet Fethi), Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul 1997, s.103. T.B.M.M. Zabt Ceridesi, Devre: IV, çtima: III, C. XXIII, (skân Kanunu Muvakkat Encümen Mazbatas), s.8.; Düstur, 3. Tertip, C. XV, s.1156. skân Kanunu, s.9-10. Geçen Yllarda Yaplan ve Gelecek Yllarda Yaplacak Olan ler Hülasas, Dahiliye Vekâleti Yayn, Ankara 1938, s.100. H. Nuri, Age., s.11. T.B.M.M. Zabt Ceridesi, Devre: IV, çtima: III, C. XXIII, s.142.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 169
d. Memleket dna çkarlm olanlar, Türkiye’ye muhacir olarak alnamazlard. Bu kanundaki çalmalardan birisi de Türk kültürüne mensup olmayan guruplarn ayr birer kasaba ya da köy gibi yerleim yeri kurmalar ya da bu gibi yerlerde çounlukta bulunmalarnn önüne geçilmesi yönünde olmutur. Kanunun 11. maddesine göre; anadili Türkçe olmayanlardan toplu olmak üzere yeniden köy ve mahalle, içi ve sanatç kümesi kurulmas veya bu gibi kimselerin bir köyü, bir mahalleyi, bir ii veya bir sanat kendi soydalarna mahsus klmalar yasak edilmiti. Bunun yannda, kasaba ve ehirlerde yerleen yabanclarn says belediye snrlar içindeki nüfus miktarnn yüzde onunu geçemez ve ayr mahalle kuramazlard.22 Yine ayn maddeye göre, Türk kültürüne bal olmayanlar veya Türk kültürüne bal olup da Türkçeden baka dil konuanlar hakknda kültürel, askerî, siyasî, içtimaî ve inzibatî sebeplerle Bakanlar Kurulu kararyla, Dâhiliye Vekili lüzumlu görülen tedbirleri almaa mecburdu. Toptan olmamak artyla baka yerlere nakil ve vatandalktan çkarma da bu tedbirler içindeydi. Ayrca kasabalarda ve ehirlerde yerleen yabanclarn belediye snr içindeki bütün nüfus tutarna oran yüzde onu geçemez ve ayr mahalle kuramazlard.23 Bu kanunda “Türk kültürüne ait olmama ve Türkçe konumama” ifadeleri büyük ölçüde Kürtlere ve Araplara iaret etmek için kullanlyordu.24 Aslnda bu kanunda hükümetin teklifinde, gezginci çingenelerin ve Türk kültürüne bal olmayan göçebelerin Türk kültürlü köylerimize birer aile olarak yerletirilmesi yazlm ise de, maksat bunlarn süratle ana dillerini unutmas, Türklerle karmas olduundan büyük köylerde bir mahallede veya birebirine komu ve kolaylkla toplanr bir yerde olmamak artyla oturtulmalarnda saknca görülmemitir. Bunlarn yerletirildikleri srada birbirine komu olmamalarna ve sk görümelerine meydan verecek surette, yakn kalmamalarna dikkat etmek, bu maksad temin edeceinden serpitirme yolu uygun görülmütü.25 Burada devlet, çeitli sebeplerle yurda gelenleri ta Türk kültüründe iyice eriyip Türklük içinde hamur oluncaya kadar gözü önünde tutmak istemitir. Ancak yllar geçip de artk Türk kültüründe yorulmu ve bir kaç kuak sonra evlenme ve birbirine kaynama yoluyla ayrlk kalmam olunca, nüfus yaylm mntkalarnda deiiklik yaplmas gerei ortaya çkacandan bu deiikliklerin yaplmas, çileri Bakanlna verilmiti.26 2510 sayl yasann 7. maddesi de, bu dorultuda “bir tek dil konuan, ayn düünen ve hisseden bir millet” yaratmay amaçlyordu. Bu bakmdan Türk rkndan olan göçmenlere iskâna kapal alanlar dnda istedikleri yere yerleme
22 23 24 25
26
H. Nuri, Age., s.19. T.B.M.M. Zabt Ceridesi, Devre: IV, çtima: III, C. XXIII, s.144.; Düstur, 3. Tertip, C. XV, s.1159. Kemal Kiriçi, Gareth M. Wnrow, Age., s.103. T.B.M.M. Zabt Ceridesi, Devre: IV, çtima: III, C. XXIII, (skân Kanunu Muvakkat Encümen Mazbatas), s.10.; Düstur, 3. Tertip, C. XV, s.1158. T.B.M.M. Zabt Ceridesi, Devre: IV, çtima: III, C. XXIII, (skân Kanunu Muvakkat Encümen Mazbatas), s.9.; Düstur, 3. Tertip, C. XV, s.1156-1157.
170 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
hakk tanrken, dier göçmenlerin iskânn hükümetin düzenlemesine brakmt. Uygulama safhasan geçildiine ise baz Kürtler Türkiye’nin Batsna, baz Türkler de, Douda geleneksel olarak Kürtlerin oturduu alana yerletirildi.27 Bu sayede devlet istedii ekilde bir nüfus mntkas oluturarak muhtemel bir bakaldrnn da önü alnm oluyordu. Nitekim yasann 13. maddesinin son fkrasnda “Türk rkndan olmayanlarn serpitirme suretiyle köylere ve ayr mahalle ve küme tekil etmeyecek ekilde kasaba ve ehirlere iskân mecburidir.”28 Denilerek yeni yerleim yerlerinde bu guruplarn hükümetin icraatlarna yönelik veyahut da baka sebeplerle isyan v.b. faaliyetlerinin önüne geçilmesi açsndan önemli bir adm atlm oluyordu. dare makinemizde bir ailenin bu kanuna göre yuvasndan sökülüp atlabilmesi için karakol komutannn (…bunlarn bu köyden veya bu kasabadan baka yerlere nefyi icap eder…) demesi kâfi bir sebep addedilebilir.29 eklinde eletiriye urayan maddesinde ayrca hükümetçe iskân edilen muhacir ve mülteciler, en az on yl süreyle yerletirildikleri yerde oturmaya mecburdular. Bu amaçla göçebe ve gezginci çingenelerin göçebelie ve gezgincilie dönmelerine müsaade olunmayacak, bunlardan bu maksatla iskân yerlerini terk edenler, yerletirildikleri yere geri gönderileceklerdi.30 Bu ekilde iskânn süreklilii salanm olacak, ülke içerisindeki yer deitirmeler ve göçebeliklere son verilmi olacaktr. Bundan sonra ise kanunun baz maddeleri zamann artlarna göre deitirilmi fakat, bu kanunun özüne dokunulmamtr. lk olarak 18 Kasm 1935 tarihinde kabul edilen 2848 numaral kanunla 2510 sayl kanunun baz maddeleri deitirilmiti. Buna göre; Türkiye’de Türk kültürüne ballk dolaysyla nüfus oturu ve yaylnn bu kanuna uygun olarak Bakanlar Kurulu’nca yaplacak bir programa göre düzeltilmesi, Dahiliye ve Shhat ve çtimaî Muâvenet Vekilliine verilmiti.31 Yine bu kanunda deitirilen bir dier madde de, iskân mntka alanlarnn tespiti idi. Yine bu kanunla da iskân mntkalar üçe ayrlm fakat ufak baz deiiklikler yaplmt. Buna göre bu i Bakanlar Kurulu karanna braklmt.32 Bu kanun ve bundan sonraki deiikliklerde hükümetin amac Türk kültürüne uyum salam ve onu benimsemi homojen bir nüfus yaratmakt. Tabii burada nüfusun artrlmas ve bu sayede de özellikle savalar sebebiyle azalan ve topraklar ilenmeyen bir ülkenin ekonomik olarak kalkndrlmas en büyük amaçlar arasnda saylabilir. Bu sebeple hükümet özellikle dardan gelen muhacirleri, boaltlan yerlere ve iletilmesi hedeflenen bo topraklara yerletirerek onlara her türlü yardm, imkân dairesinde yapmay vaat etmiti.
27 28 29 30
31 32
Kemal Kiriçi, Gareth M. Wnrow, Age., s.104. Uur Mumcu, Kürt Dosyas, Um:ag Vakf Yaynlar, stanbul 2005, s.68. A. Atakbek, skân Kanunu ve Hakszlklar, (Yaynevi yok), stanbul 1946, s.8. Naci Kökdemir, Eski ve Yeni Toprak, skân Hükümleri ve Uygulama Klavuzu, (Yaynevi yok), Ankara 1952, s.57.; Düstur, 3. Tertip, C. XV, s.1165-1166. Düstur, 3. Tertip, C.XVII, Ankara 1936, s.28. skân Kanununun Baz Maddelerinin Deitirilmesine Dair Kanun, Bavekâlet Matbaas, Ankara 1935, s.1.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 171
2- Muhacirler çin Hükümet Yardm Bilindii gibi bu kanun 1932 ylnda hazrlanmaya balanrken, sadece belli bir gurubun slah ya da, çeitli yerlere serpitirilmesi deil, bunun yannda dardan gelecek olan muhacirleri de en iyi ekilde iskân etmeyi amaçlamt. Bu sebeple de ilk olarak onlarn geliinde baz kolaylklarn tannmas da bu kanunun içeriinde yer alacakt. 1934 ylnda muhacirlerin gelmeye balamasyla birlikte onlarla ilgili çeitli düzenlemelerde yaplmaktayd. Bunlardan biri de muhacir ve mültecilerin getirecei mallarn gümrük vergisinden muaf tutulmasyla ilgiliydi. Kanuna göre muhacirler getirdikleri mallar hakknda gümrüe bir beyanname vereceklerdi. stanbul piyasasnda toptan fiyatlara göre takdir edilecek 6 bin liralk ziraî ve 12 bin liralk ticarî mal gümrüksüz girecekti.33 Bunda hükümetin gelecek olan muhacirlere yardm söz konusu edilmi ve bu yönde admlar atlmaya çallmt. Romanya ve Bulgaristan’dan ve dier memleketlerden iskân kanununun yürürlüe giri tarihi olan 21 Haziran 1934 tarihine kadar yurdumuza gelmi muhacirlerden henüz ev ve dier ihtiyaçlar temin edilmemi bulunan muhacirlerle önümüzdeki senelerde gelecek muhacirlere yaplacak kanuni yardm eklini ve tespit edilecek kararlarn tatbik suretini görümek üzere Mart 1938’de bir komisyon tekil olunmutu. skân Genel Müdürü bakanlnda oluan komisyon, birkaç toplant yapmt. Bu toplantlarda o tarihe kadar gelen muhacirlere yaplan yardmlar ve yaplmas zaruri bulunan yardmlar hakknda skân Genel Müdürü’nün yapt açklama dinlenmi, serbest iskân suretiyle yurdumuza gelmek isteyen muhacirler için tatbik edilen ekiller ile kanunen yaplmas lazm gelen yardm ekli üzerinde görüülmü ve bu hususta kararlar alnmt. Alnan kararlar skân Genel Müdürlüü tarafndan hazrlanacak bir kanun projesi ile temin edilecek ve bu proje iskân kanununun baz maddelerini deitirecekti. Alnan kararlara göre herhangi bir suretle Türkiye’ye gelen ve kabul edilen muhacirlerin getirecekleri çift hayvanlarna (Hükümetin yardm ettii adet dâhilindekilere) prim verilmesi ve bunlarn üç sene müddetle saym vergisinden muaf tutulmas imkân altna alnmt. Komisyon primi bir çift hayvan manda, öküz, inek için her ba adna 25 lira, beygire 35 lira, araba için 20 lira, bir pulluk için 5 lira prim verilecekti.34 Gelmi ve gelecek olan muhacirlerin hepsine ev yaptrlmas komisyonca çok mühim görülmütü. Romanya’dan getirilen muhacirler hariç olmak üzere, iskân kanununa dayanarak Bulgaristan ve dier yerlerden gelen muhacirlere yalnz, kereste, kiremit, cam ve hrdavat gibi muhacirler tarafndan tedarik imkân bulunmayan ina malzemesinin verilmesi ve usta tedariki ile evlerinin muhacirler tarafndan skân Genel Müdürlüü’nün talimat dairesinde yaptrlmas temin olunacakt. Romanya’dan getirilen muhacirlere yine eskisi gibi ev 33 34
Son posta, 12 Mart 1934, Nu: 1305, s.3. skan Mevzuat, Shhat ve çtimaî Muavenet Vekaleti skan Umum Müdürlüü Yayn, Ankara 1936, s.258.; B.C.A.; 30.10/ 123.880.1; Düstur, 3. Tertip, C. XV, s.1163.
172 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
yaptrlacak ve dier yerlerden gelen muhacirlere hükümetin lüzum gördüü yerlerde yine ev yaptrmaya devam olunacakt.35 Gerçekten de hükümet muhacirlerin iskân iine büyük önem vermekte ve onlar hzla üretici duruma getirmeye çalmaktayd. Nitekim hükümet, çiftçi ve muhacirlerin yardma muhtaç olmalarndan dolay, buday koruma kanununa göre alnm olan budaylardan bir milyonluk kadarnn datlmas kararlatrlmtr36. Bu nedenle muhacirlere yardm yönündeki en büyük çalma ve ilk çalma ise 2510 sayl kanunun hazrlanmas ve yürürlüe konmas olmutu. Atatürk’ün 1 Kasm 1936 ylnda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Beinci Dönem, kinci toplanma yln açarken yapt konumasnda da ülkemize gelen muhacirlerin yerletirilmesi ve onlara yaplan yardmlarla ilgili konumasnda “Anavatana yeni kavuan vatandalarmzn iskân balca ilerimizdendir. Göçmenleri iyi yerletirmek ve süratle üretici klmak için onlar yeterli derecede donatmaya çalyoruz. Aldmz neticeler ümit vericidir. Bu millî meseleye tahsis edebildiimiz vasta derecesinde, fakat ara vermeksizin devam edeceiz.”37 diyerek, muhacirlerin iskânna verdii önem ve ayn zamanda bu iskân adeta millî bir mesele olarak kabul etmesi, iin ciddiyetini ortaya koymaktadr. Zaten kanunun 17 ve 18. maddeleri muhacirlere yaplacak yardmlar hakkndayd. 2510 sayl kanunun 17. ve 18. maddeleri gereince gelecek göçmenlere kendileri tarafndan ev yaplmak üzere arsa verilmesi veya inaatta kendileri çaltrlmak üzere inaat malzemesi veya ev verilmesi gerekiyordu. Fakat gelecek olan göçmenler pek yoksul olduklar için kendilerine arsa verilse dahi ev yaptracak maddi kudrete sahip deillerdi. Bu sebeple de onlarn perian vaziyete dümeleri de kaçnlmaz olacakt. Bir dier öneri olan hükümetin ev yaptrmas ise, devletin de para sknts çekmesi sebebiyle böyle bir yükün altndan kalmas da mümkün deildi. O sebeple de kendileri de yaplarda çaltrlmak üzere hükümet tarafndan inaat malzemesinin verilmesi uygun görülmütü.38 Neticede gelecek olan muhacirlere kendileri inaatlarda çalmalar artyla inaat malzemesi verilmesi kararlatrlm ve bundan da inaat masraflarnda %30’luk bir tasarruf salanmt. Ancak gelmi ve gelmekte olan göçmen aileleri arasnda kadn, çocuk, ihtiyar, hasta, sakat gibi bizzat yap ilerinde çalamayacak birçok kii vard. Bunun yannda, ortalama her aile içinde 1-2 kiinin çalabilecei kabul edilse dahi yap ilerine almam olan bu acemi kiilerle yaplarn belli bir müddet ve plân dâhilinde yaplmas mümkün deildi. Yine her yere inaat malzemesi belirli miktarda datm ve inaat sahiplerine teslimi ii de pek zor gözükmekteydi. Bu nedenlerle Shhat ve çtimaî Muâvenet Vekâleti bu kiilerde azami surette içi olarak istifade artyla eskiden beri yapld üzere evlerin hükümet tarafndan yaptrlmas gere35 36 37 38
Ekekon, 8 Mart 1938, Nu: 534-138, s.4. T.B.M.M. Arivi, Kayt No:1/1181, Dosya No: 2661. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.I, Atatürk Aratrma Merkezi Yayn, Ankara 1997, s.406. B.C.A.; 30.10/ 123.880.1.; Düstur, 3. Tertip, C. XV, s.1163.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 173
ine inanmaktayd. Bütçede en mühim toplam tekil eden bu yap ilerinin ksmen tasarrufu temin etmek için plânlama ve inaat malzemesi miktarnda tadilât yapmay tercih etmiti.39 Bu sayede hükümet iskân iini daha düzenli bir çalmaya balamt. Ayrca bu kanunla birlikte iskân iinin ne ekilde ve nasl olaca da belli esaslara balanmakta ve yine bu iin hükümet yardm ile olaca da saptanmaktayd. Nitekim Dâhiliye Vekâleti, iskân kanununun tatbikini kolaylatrmak amacyla Eylül 1934 tarihinde bir talimatname hazrlayarak vilayetlere göndermiti. Talimatnameye göre; iskân, muhacirlerin huduttan girmesiyle balayarak, yerletirildii yerde hakk olan yaplarn ve topraklarn tapularyla beraber teslim edilmesi ve üretim vastalarnn ve bir yllk yiyeceklerinin verilmesiyle bitmekteydi. Hükümetten iskân istemeyen muhacirlere iskân ad altnda hiçbir yardm yaplmayacakt. Yalnz bunlardan hükümetin göstermi olduu yere gitmi olanlara tam hak ettikleri miktarda toprak verilecekti. Hükümetten tam iskân isteyen veya toprak isteyen muhacirler hükümetin gösterdii yere gitmeye ve orada yurt tutmaya mecbur olacaklard. Türk rkndan bulunan muhacirler tercihen akrabalarnn bulunduklar yerlere yer olmad takdirde en yakn yere iskân edileceklerdi. Türk olan muhacirlerden bir köyden olanlar yine bir köye iskân edileceklerdi. Türk kültürüne bal olup da Türkçe’den baka dil konuanlar serbest iskân isteyemeyecekler ve hükümetin gösterdii yerde iskân olunacaklard. Bunlar iskân edildikleri yerleri terk edemeyecekler, iki defa terk edenler vatandalktan çkarlp snr d edilecekti. Bunlar kendi soylar olan kendi dilleriyle konuan köy ve mahallelere iskân edilmeyerek, Türk köylerine ve mahallelerine iskân edileceklerdi.40 Bununla birlikte, hükümetçe naklolunanlardan ve kendi kendine gelen muhacir ve mültecilerden ihtiyaçsz olanlara ve serbest iskân isteyen bütün muhacir ve mültecilere hükümet masraf yapmayacakt. Ancak imkân olan yerlerde bunlara toprak, ev yeri, ba ve meyvelik yeri verilecek, masraflar kendi taraflarndan ödenmek artyla, nakil vastalar, yatacak yer, yiyecek, içecek ve yakacak hükümet tarafndan temin olunacakt.41 Ayrca skân kanunu gereince mübadillere, gayri mübadillere ve göçebelere verilmi olan ev ve tarlalarla ziraat ve sanat alet edevat bedelinden borçlu kalanlarn borçlar 1934 ylnda affedilmiti. Borçlanma suretiyle iskân edilenlerin ödeme müddetleri sekiz seneden yirmi sekiz seneye çkarlm ve bunlar pein ödemek isteyenlerin de borçlarnn yarsnn affedilecei bildirilmiti.42 Bu çalmalaryla hükümet Türk topraklarn muhacirler için bir cazibe merkezi haline getirmeye çalmaktayd. Hükümet bu ekilde iskânl olarak gelmek isteyenlerin yannda iskâna tabi olmayp, kendi imkânlaryla yerlemek isteyen yani serbest iskâna tabi olmak 39 40 41 42
B.C.A.; 30.10/ 123.880.1. Hâkimiyet-i Milliye, 14 Eylül 1934, Nu: 4722, s.3. skân Kanunu, s.13. Vakit, 11 Austos 1934, Nu: 5960, s.3,
174 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
isteyenler için de çeitli kolaylklar salamt. Hükümetten yardm istememek artyla Türkiye’ye serbest gelmek isteyenler iki ksma ayrlmt. Bunlardan birincisi; d memleketlerdeki soydalarmz içinde emlâk ve servet sahibi olanlard. Bu gibi kimselerin gerek menkul ve gayrimenkul mallarnn tasfiyesi neticesinde elde ettikleri servetlerini, gerekse bankalardaki nakit paralarn memleketimize serbestçe getirememeleri ve karlnda mal getirdikleri takdirde 2510 sayl kanunun 32. maddesi gereince getirecekleri bu mallarn gümrük vergisine tabi tutulmas, bu gibi varlkl kiilerin Türkiye’ye gelmelerine önemli bir engel oluturmaktayd. Bu sebeple böyle varlkl kiilerin memleketimize gelmelerini temin ve d memleketlerde maruz kaldklar basklar dolaysyla günden güne zaafa urayan bu vatandalarmz kurtarmak için bu gibi kiilere, 2510 sayl kanunun 31. maddesindeki gümrük muafiyetinin verilmesi kararlatrlmt.43 kinci ksmdakileri ise, yine hükümetten yardm talep etmemek ve ancak muhaceret hak ve sfatndan istifade etmek maksadyla kendi bana gelmek isteyenlerdi. Bu suretle gelmesi ve göçmen vizesi verilmesi kabul edilen kiilerin pek çoklar Türkiye’ye geldikleri günden itibaren, hükümetten yardm istemeye balamlard. skân hâricinde kalanlarn memlekete gelmek için bu ekli tercih etmeleri sebebiyle, bu suretle müracaat edenlerin mali durumlarnn yaplacak bir talimatname ile tespiti ve taahhütlerini yerine getirebilecekleri anlalanlarn kabul edilmesi kararlatrlmt.44 Çünkü bu ekildeki yanltmalar hükümetin izlemi olduu plânl bir yardm çalmasn sekteye uratabilirdi. Bu kargaalk ise hükümetin bir an evvel toprakla har neir olmasn istedii bu muhacirlerin perian bir vaziyete dümelerine sebep olurdu ki, bu da uzun uralar sonunda hazrlanm olan bu kanunun ve neticesinde hükümetin büyük bir baarszl olabilirdi. Bu nedenle hükümet gelen muhacirleri veya ülke içerisinde olup da gezgin bir vaziyette bulunan kiileri toplayarak onlara toprak vermi ve bu sayede onlar topraa balayp hem ekonomik açdan hem de sosyal açdan kazançl çkmay hedeflemitir. 3- Muhaciri Topraa Balama 1934 ylnda çkarlacak olan iskân kanununun çözüm getirecei meselelerden biri de, hiç üphesiz toprakla ilgiliydi. Gerçektende iskân ilerini zorlatran meselelerden biri de tapusuz zannedilen arazi üzerinde bir zaman sonra bakasnn hak iddia etmesiydi. Çok kez görülen bu olaylarda sahipsiz arazi, muhacirler tarafndan mâmur hale getirildikten sonra, elinde tapusu olan baka bir kiinin eline geçmekte, bu durum yüzünden de düzenli bir iskân çalmas yaplamaz hale gelmekteydi. Hakikaten muhacirlerin bulunduklar yerden göç etme nedenlerinin banda bu sebep yatyordu. Hatta aradan uzun yllar geçmesine karn, iskân edilenlerin
43 44
B.C.A.; 30.10/ 123.880.1.; Düstur, 3. Tertip, C. XV, s.1167. B.C.A.; 30.10/ 123.880.1.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 175
tümünün ya da bir bölümünün tapuya kavuturulamad köyler vard.45 Yine bu iin çok yava yürümesinin ardndan Suphi Nuri, bir hesapla bu iin bu ekilde, ancak 1800 senede tamamlanaca46 eklinde eletiride bulunmaktayd. Nitekim çileri Bakan ükrü Kaya, bu meseleyle ilgili olarak öyle bir açklama yapmt:“Devlet araziyi metruk arazi diye muhacire veriyor. Onlar da imâr ediyorlar. Sonra herhangi bir sahibi çkyor ve diyor ki bu benim mülkümdür. Tapusunu gösteriyor ve muhaciri sokaa atyor.”47 te bu gibi olaylarn önüne geçmek ve yerletirilen muhacirleri emniyetle topraklarna balamak, yeni köyler kurmak için yeni bir kanuna ihtiyaç duyulmutu. Bu sebeple hazrlanm olan 1934 tarihli kanun pek çok sorunu da ortadan kaldrmay hedefliyordu. Fakat en önemli yan ise kanunun içeriinden ziyade uygulannda isabetli kararlar verilmesiydi. Ömer Celal, 1934 tarihli iskân kanununun muvaffakiyetle sonuçlandrlabilmesi için hükümetin yapmas gereken, ayn zamanda karlaaca zorluklar da içeren görüünde unlar söyler: “Bir kanun ne kadar akllca hazrlanrsa hazrlansn, iyi neticeler verebilmesi iyi tatbik edilmesine baldr. Bundan dolay iskân kanununun gözettii hedeflerin tahakkuk edebilmelerinin art, idare mekanizmasnn iyi ilemesidir. Özellikle iskân mntkalarnn iyi seçilmesi, yerletirilenlere verilen arazinin geniliinin mntkalarn iktisadî ve tabii artlar göz önüne alnarak ihtiyaca uygun bir surette tayin edilmesi, yardmlarn vaktinde yaplmas ve ilerin sürüncemede kalmamas lazmdr. Ayn zamanda iskânn hükümetimiz üzerine mühim bir malî yük yükledii de unutulmamaldr.”48 Gerçekten de bir kanun ne kadar iyi olursa olsun, onun uygulanmasnda aksaklklar olursa bu kanunun iskân açsndan baar getirmedii gibi yeni sorunlar da beraberinde getirmesi pek muhtemeldi. Bunun için kanunun çok iyi tatbik edilerek özellikle de gelen muhacirlere yeterli toprak verilerek onlarn iskân yerlerine sahip çkarak, bu yerleri mâmur hale getirmeleri beklenmeliydi. Buna istinaden hazrlanm olan muhacirlere toprak datm hakkndaki talimatnamenin 4. maddesinde; iskân mntkalarna gelen muhacirlere ve naklolunan kiilere veyahut topraa balandrlmalar icap eden yerli topraksz çiftçilere ve iskân olunacak airet fertlerine üç ay içerisinde toprak datlmas49 öngörülmütü. Yine ayn talimatnamenin 15. maddesine göre; birinci mntkadaki muhacirlere, mültecilere, airetlere ve naklolunan kiilere verilen topraklar ve yaplar parasz olduundan bu mntkada datlan evler ve topraklar hakknda borç senedi yaplmayacakt. Ancak, 1 numaral mntkada yerli topraksz çiftçilere verilen topraklar borçlanmaya tabi olduundan bunlar için borç senedi yaplacakt.50 Bu45
46 47 48 49
50
Cevat Geray, “Türkiye’de Göçmen Hareketleri ve Göçmenlerin Yerletirilmesi”, Amme daresi Dergisi, C.3, S.4, Aralk 1970, s.30. Suphi Nuri leri, “Tapu ve Kadastro” ktisadi Yürüyü, S.42, Kasm 1945, s.13. Akam, 22 ubat 1935, Nu: 5872, s.1. Ömer Celal, age., s.107. Muhacirlere, naklolunanlara, topraa muhtaç yerli çiftçilere ve airet fertlerine 2510 sayl kanuna göre verilecek ev ve topraklarn kaytlarna, temlik ve borçlanma muamelelerinin sureti cereyanna dair izahname, Shhat ve çtimaî Muâvenet Vekâleti skân Genel Müdürlüü Yayn, Ankara 1936, s.3. Age., s.6.
176 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
nunla birlikte iskân edilenler verilen topraklarn su ve yol durumu göz önüne alnarak datmnn yaplmas istenmekteydi. te bu noktada 2510 sayl iskân kanunun en önemli amaçlarndan olan muhacire toprak vermek ve ona gerekli alet ve edevat temin edildikten sonra muhacirin topraa balanmas, pek çok olumsuzluu da ortadan kaldracakt. Nitekim bu amaç encümen mazbatasnda: “Orta Anadolu’da bo yerler haylidir. Ancak kuraklk tehlikesi içinde bulunan bu ksmda sulama tertibat yapmadkça isabetli yerletirmeler yaplm saylamaz. kide bir yüz gösteren ve bazen yerlilere de gücü düündüren kuraklk burada yerletirmeler birinci derecede göz önünde tutulmas lâzm gelen bir etken bulunmaktadr. Bunun için buralarda yaplabilecek yerletirmelerde yerletirilenlere en az geçim verecek miktarda sulak toprak vermeyi düünmek mecburiyeti vardr.”51 Denilerek bu bölgenin genel vaziyeti izah edilmi ve buna göre de bir iskân politikasnn uygulanmas öngörülmütü. Bu amaç yine ayn mazbatada “…Ana yurt dnda kalm soydalarmz artk içeri almak ve u geni topraklarmz üzerinde onlara yurt tutturmak tav gelince, iin kl çok deimi ve eldeki kanunlar bu büyük ii eksiksiz baaracak bir yolda olmad için, dört yann düzeltip toparlayacak bir kanun yaplmas gerekli görülmütür.”52 Denilerek dank köyleri ve evleri toplamak, çöküntü, su basmas gibi tehlikeli ve bataklk ve azmaklk ve sazlk gibi shhatçe zararl yerlerden nüfusumuzu korumak, (dilde, ekimde, kanda birlik)53 yapmak gibi mühim hedeflere ne kadar mümkün ise o kadar çabuk erimeyi plânlamlard. Ayn suretle bu kanunla, dardan gelecek göçmenlerle içerideki göçebelerin topraa balanarak üretici duruma getirilmesi, millî kültürün yaylmas için bir taraftan dier tarafa göç ettirilecek olanlarn topraklandrlmas için devlete ait bulunan veyahut kamulatrlma yoluyla elde edilecek topraklarn datlmas hususlarna ait hükümler konulmutu.54 Bunun için ise muhacirlerin en bata üretici duruma gelmesi açsndan onun topraklandrlmasna yönelik 2510 sayl kanunun içeriine uygun ekilde toprak datm yaplmaktayd. Buna göre; topraklar iyi, orta ve aa olarak snflandrlm, iki nüfuslu bir aileye iyi topraklardan en az 30 en çok 45, orta topraklardan en az 45 en çok 60, aa topraklardan ise en az 60, en çok 90 dekar datlmas kararlatrlmt. kiden fazla her nüfus için ise ilave toprak verilecekti. Bunun yannda, mezuniyet derecesine göre okumu olanlara iki kata kadar toprak verilecekti.55 Bunun neticesinde 28.536 muhacir ve mülteciye 1.151.690 dekar, naklolunan ahslardan 2.426 kiiye 149.021 dekar, toprakl veya az toprakl yerli çiftçilerden 48.411 kiiye 1.517.235 dekar, 7.886 göçebeye ise 129.388 dekar toprak datm yaplmt.56 Bu topraklar ise ülke insannn huzursuz bir kesâfet halinde kalmasn ve toprak sermayesinin belirli ellerde toplanma51 52 53 54 55 56
T.B.M.M. Zabt Ceridesi, Devre: IV, çtima: III, C. XXIII, (skân Kanunu Muvakkat Encümen Mazbatas), s.7. Age., s.6. Age., s.19.; Düstur, 3. Tertip, C. XV, s.1172-1173. Ömer Lütfi Barkan, Türkiye’de Toprak Meselesi Toplu Eserler I, Gözlem Yaynlar, stanbul 1980, s.454. Galip Pekel, “skân ve Muhaceret II”, Siyasî limler Mecmuas, S.84, Ocak 1939, s.39-40. Ömer Lütfi Barkan, age., s.425.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 177
sna57 engel olarak muhacirin topran asl sahibi olmas yönünde önemli bir adm tekil edecektir. Muhacirlerin topraa balanmas yönünde en önemli maddelerden birisi bu kanunun 49-55. maddeleridir. Bu maddede muhacirlerin mülkiyet haklar korunarak onlarn mallar üzerindeki tasarruf haklarnn garantiye alnmas: “…Bugün yurdun birçok yerleri gözden geçirilirse yerletirilmi bulunan birçok muhacirlerin kendilerine devlet tarafndan verilmi ve hatta tapuya balanm topraklarnn ellerinden alnd ve kendilerinin yeni batan bir muhacerete maruz brakldklar ve hatta birçok köylerin tamamen ortadan kaldrld görülüyor. Bu hâl ekseriya ham topraklara yerletirilmi bulunan muhacirlerin, üzerinden birçok yllar geçtikten ve bu yerleri tamamen imâr eyledikten sonra vukua gelmektedir ki, bu durum ayrca ie bir fecaat manzaras da vermektedir.”58 eklinde izah edilmi ve bu tür keyfi durumlarn önüne geçilmek istenmitir. te bu sayede de bu garanti gerçeklemi olacaktr. Bütün bu maddelerin hedefinde ülkemize gelmi olan muhacirlerin bu topraklar benimseyerek kendi mal olarak kabul etmesi ve topra en iyi ekilde ileyerek ülke ekonomisine katkda bulunmasyd. Tabii bunun hükümetin hedeflemi olduu yönde ilerleyebilmesi ise ancak iskân iinde uygulamalarn belirli bir düzen içerisinde yürütülmesine balyd. Hükümetin hedefinde olan kesim ise Dou illerinde bulunan derebeyleri, Orta ve Bat Anadolu’da bulunan toprak aalar ile sermaye sahipleri tarafndan organize edilmi çiftlikler59 olup, bunlarn bir ekilde istimlâk edilerek halka datlmas amaçlanmtr. Fakat unu da söylemek gerekir ki, bu dönemde çiftçinin topraklandrlmas yönünde her ne kadar çaba sarfedilmise de baar salanamamtr. Bundaki en büyük sebep ise, aadan basknn gelmemi olmasnn yannda Türkiye’nin ekonomik hayatn kontrol altnda tutan büyük arazi sahiplerinin kar koymalar olmutur.60 Ancak, bu kanunun, nakil için ileri sürdüü esaslar, arad artlar ve nakle tabi tutulanlarn mallar hakknda uygulanacak muameleler birlikte göz önüne alnrsa, bunun da sosyal deiiklikleri hedef tutan geni ufuklu bir çk noktas olduu anlalr.61 Bu açdan bu kanunun, iklim, ekonomi ve verim artlaryla, arazisi geni olduu halde insan istediimizden az olan bölgelerimizde, yalnz göçmen suretiyle deil, yurt içinde arazi azlndan dalm ve dalmakta bulunan insanlar topraklara balamak, oralar millî gelir için birer kaynak haline getirmek62 hedefinde olduu söylenebilir.
57 58
59 60
61 62
Ömer Barkan, “Türkiye’de Toprak Meselesinin Tarihi Esaslar”, Ülkü Halkevleri Mecmuas, C.11, S.61, Mart 1938, s.52. T.B.M.M. Zabt Ceridesi, Devre: IV, çtima: III, C. XXIII, (skân Kanunu Muvakkat Encümen Mazbatas), s.19.; Düstur, 3. Tertip, C. XV, s.1173-1174. smail Hüsrev, “Türk Köylüsü Bir Toprak Reformu Bekliyor”, Kadro, S.18, Haziran 1933, s.22. Ümit Doanay, “1923-1938 Döneminde Toprak Reformu Sorunu”, Atatürk Döneminin Ekonomik ve Toplumsal Tarihiyle lgili Sorunlar Sempozyumu, stanbul 1978, s.369. Erdoan Baar, “Tarih Toprak Reformunu Hakl ve Mümkün Buluyor”, Sosyal Adalet, S.2, Mart 1963, s.7. Tahsin Cokan, “Toprak Siyasasnn Sosyal Sonuçlar”, Ulus, 7 Terinievvel 1935, Nu: 5100, s.2.
178 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
4- Türk Kültürünü Hâkim Klma Cumhuriyet hükümeti, Anadolu’nun dousunda ve batsnda yaayan bütün vatandalarn mütecanis ve yekpare bir vücut haline getirmek, onlar maddeten olduu gibi manen de homojen ve birlik içinde bir toplum yaratmak gayesindeydi.63 Ancak, Cumhuriyet’in ilk yllarna bu gayeye yönelik olarak yaplan çalmalarda baz çelikiler göze çarpar. Öyle ki, Türk unsuruna dâhil olmayan baz kiilerin iskân kabul edilerek onlarn da Türk unsuruyla birlikte yaamlarn sürdürmeleri yönünde kararlar alnrken, baz kiiler de Türk kültürüne dâhil olmadklar için ülke içerisine kabul edilmemilerdi. 1 Austos 1926 tarihli iskâna ait muhtraya göre, Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde yerlemek amacyla dardan tek tek veya toplu halde gelmek isteyenlerden; Türk kültürüne dâhil olmayanlar, sirayet dönemindeki frengililer, askerî ve siyasî suçlar müstesna olmak üzere cinayetle mahkum olanlar, anaristler, casuslar, çingeneler, memleket dna çkarlm olanlardan bakas hükümetçe alnan kararlara uygun yerlerde iskân olunabileceklerdi. Pomaklar, Bonaklar, Tatarlar Türk kültürüne dâhil kabul edilmekte ve önceden ülkemize gelerek tescil edilmi olan Arnavutlarn darda kalan ailelerin kabulü hakkndaki müracaatlar da yerine getirilecekti.64 Fakat bu guruplarn yerletirilmi olmas çeitli sorunlar da beraberinde getirmitir. Hakikaten birçok köyler, asrlardan beri bu memlekete gelmekte olan muhacir kafilelerinin temsil edilmesini ve millî kültür ve iktisat içinde tekilatlanmasn güden uurlu bir siyaset takip edilmemi olmas, hatta nüfus mübadelesiyle açlan ve devam eden Türk rkndan muhacir akn ile de iskân siyasetimizin icap ettii gibi uurlandrlamam ve tekilatlandrlamam olmas yüzünden ruhi danklklarn, yabanclklarn devam ettirmilerdi.65 Aslnda Temmuz 1923’te Srbistan-Bulgaristan yolu ile Türkiye snrna gelen 200 aileden oluan 1.200 Arnavut Türk rkndan olmamalar sebebiyle kabul edilmemiti. Ancak Müslüman Arnavutlarn, Bulgaristan snrlar içerisinde çok zor durumda kalmalar yüzünden bir defaya mahsus olmak üzere ve yurdun çeitli yerlerine datlmak artyla kabul edilmiti.66 Arnavutlar’dan baka Macarlar’dan da 1925 ylnda Türkiye’ye göç etmek isteyen bir gurup çkmt. Türkiye’nin Pete elçisinin bildirdiine göre; Türk hükümetinin ve Türk milletinin himayesine güven besleyen 120 Macar çiftçi ailesi Türkiye’ye göç etme arzusunda bulunmu ancak, Dileri Bakanl’nn görüü alnarak Türkiye’de ecnebi köyleri kurmaya imkân olmadndan bu istek kabul edilmemiti.67 Bu gibi uygulamalar Kürtler için de geçerli olmutur. Özellikle de isyana karan ve Türk kültürünü benimsememi olan Kürtlere yönelik kanunlar çkarlm ve onlar da ülkenin Bat, ya da ç bölge63 64 65 66
67
Osman Halit, “Cumhuriyette Halk Terbiyesi”, Ülkü Halkevleri Mecmuas, C.2, S.10, kinci Terin 1933, s.293. Naci Kökdemir, age., s.192-193. Nusret Köymen, “Köycülük Programna Giri”, Ülkü Halkevleri Mecmuas, C.5, S.26, Nisan 1935, s.133. Hikmet Öksüz, “kili likiler Çerçevesinde Balkan Ülkelerinden Türkiye’ye Göçler ve Göç Sonras skân Meselesi (1923-1938)”, Atatürk Dergisi, C.3, S.1, Mays 2000, s.186. Agm., s.187.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 179
lerine kaydrlarak Türk nüfusunun youn olduu yerlerde bu kültüre adapte olmalar salanmak istenmitir. Bununla birlikte, Mübadele mâr ve skân Vekâleti’nden mntka müdürlüklerine gönderilen bir yazda, memleketlerine gönderilmekte olan ark vilayetleri mültecilerinden sadece Kürtlerin gönderilmemesi ve Kürt olduklarndan dolay gönderilmediklerinin kendilerine asla hissettirilmemesi önemle tavsiye olunmutu.68 Fakat böyle bir uygulama Türk kültürünü hakim klmaktan çok güvenlik sebebine dayanmaktadr. Bu sebeple ark mültecileri içerisinde Kürt unsuruna dâhil olanlar yerlerinde braklarak iskân edilmeye çallmtr. Bu sayede ise hem bir iç isyann önüne geçilmek istenmi, hem de bu kitlenin Türk kültürünü benimsemesi salanmak amaçlanmtr. Bu dönemde bilhassa Dou’daki kötülüklerin banda emniyet ve asayii tehdit eden hyânet ve ekâvet ocaklar vard. Nait Ulu’a göre, “halk esir gibi kullanan derebeylik ve toprak aalnn yannda bunlarn daha korkuncu olarak airet sistemi” geliyordu. Bu sistem Kemalist rejim gözünde fiili bir isyan ve itaatsizlikten farkl gözükmüyordu. Halkn tam hürriyet ve hakkn tanmayan ve reddeden bir durumu, bu rejimin kabul etmesi beklenemezdi. Bu sebeple de bu durumu ortadan kaldrmay gaye edinmiti.69 Bu gayeye vasl olmak için devletin tam tedbirler almas gerekiyordu. Bunun yannda airet sistemi ve airet gelenei yklmas da gerekliydi çünkü, bu sistemin tehlikesi airetlerin silahl olmasndan kaynaklanyordu. Buradaki aalar ve seyitler buradan çkarlmas, suçlularn yakalanmas, topraksz ve aa elinde esir olan köylülere ya yerlerinde veyahut nakledilecekleri verimli yerlerde toprak verilmesi gibi tedbirler düünülmütü.70 Bu nedenle çkarlm olan 2510 sayl yasayla bütün bu sorunlara çare bulunmas bekleniyordu. Bunun yannda iç iskân ile megul olunurken dardan getirilecek olanlarn da mümkün mertebe Türk kültürünü benimsemi olmalar ve en azndan bir sanat sahibi olmalar hükümetin en önemli artlarndand. Dardan getirilecek göçmenler hususunda Romanya ve Bulgaristan’daki çingenelerin hepsinin Türkiye’ye gelmesini dahi talep eden baz yetkililerin bu isteklerine kar hükümet, göçmen kabul edilecek çingenelerin ancak yerleik, hayvanclk ve ziraat-sanatla uraanlarn getirilmesini uygun görerek u görüleri ileri sürmütü: “…Bulgaristan’da yaayan Müslüman çingeneler vardr. Bunlar Türkçeden baka dil bilmezler. Bulgarlar ise çingenelere siyasî hak vermek istemediklerinden çingene olamayanlara da bu ad takarak siyasî haktan mahrum brakmlard. Bulgaristan’da çingene denilen bu çalkan insanlar hayvanclk, ziraat ve ziraat sanatlar ilerinde çok ileri seviyedeydiler. Bu güne kadar bin bir ikence gördükleri halde Türklüklerini brakmamlar ve onunla iftihar etmilerdir. Bunlardan yerleik olanlarn alnmas ve yalnz
68 69 70
B.C.A.; 272.11/ 19.93.18. Nait Ulu, Tunceli Medeniyete Açlyor, Cumhuriyet Matbaas, stanbul 1939, s.142. Age., s.149.
180 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
gezginci olanlarn alnmamas uygun görülmütür.”71 Görüldüü üzere burada getirilecek olan çingenelerin hem Türk kültürüne ait olmalar hem de bir sanat sahibi olmalar art olarak benimsenmitir. Gerçekten de Cumhuriyet dönemiyle birlikte millî devlet olma ve Türk kültüründen olan vatandalar yurt içinde toplama olarak nitelendirebileceimiz iskân çalmalar balamnda dardan göçler sürekli tevik edilmekteydi. Öyle ki bu durum bir ngiliz raporunda “Osmanllk reddedildiinden ve hilafet ykldndan beri, Türkiye’nin siyaseti Türk olmak ve Türk kazanmaktr.”72 eklinde ifade edilmitir. Bunun için ise en önemli adm, 2510 sayl kanun olmu ve bu kanunun 3. maddesine göre Türkiye’de yerlemek amacyla dardan tek tek veya toplu olarak gelmek isteyen Türk soyundan, meskûn veya göçebe airetler ve fertler ve Türk kültürüne bal meskun kimseler, çileri Bakanl’nn emriyle kabul edileceklerdi. Muhacir olarak adlandrlm olan bu gibi kimseler Yugoslavya, Romanya, Bulgaristan, Sovyet Rusya gibi ülkelerden gelen göçmenlerdi. Hükümet bunlarn Türkiye’ye gelmesini özellikle tevik etmiti. Bunlar Kürtlerin youn olarak yaad yere yerletirecek ve burann Türk kültürüne bal bir bölge olarak düzeltilmesini amaçlamt.73 Buna göre Cumhuriyet hükümetinin iskândaki amac, gerek yurt dndan gelen dank Türkleri toplayarak bu göçebe yaamna son vermek ve gerekse yurt içindeki Türk kültürüne yabanc kalm olanlar Türk büyük benliinde yerletirip eriterek bir karde ve yurtta varl74 yaratmakt. Bu dönemin iskân hedefinin temelini oluturan ve Kütahya mebusu Nait Hakk’nn da dedii gibi, “Türk toplumsal varl, esasen kendisine yaktrmam olduu bir tezat manzarasndan kurtulacak, dil, kültür ve ülkü birlii ile birbirine kaynam olan milyonlarn arasnda velev ki pek azlkta olsa bu gayritabiilik tarihe intikal edecekti.”75 Aslnda burada en canl ve köklü düünce olarak yaplacak i, yerletirmenin bilgi yolunda yaplm olmas ile beraber binlerce yldan beri dönüp dolaan dank Türkleri topraklayarak artk bu göçebe yaayna bir son vermek ve kültür iini kökünden kesmek için açk ve kestirme kurallar konmutu. Bu durum 2510 sayl kanunun encümen mazbatasnda açk ekilde ifade edilirken u görü öne sürülmütü: “Öteden beri Türk kültürüne uzak kalm olanlarn ülkede yerleerek onlara Türk kültürünü benimsetmek için devletin yapaca iler bu kanunda açkça gösterilmitir. Türk bayrana gönül balamam iken Türk yurttaln, kanunun ona verdii her türlü haklar kullanmakta, onlar Türkiye Cumhuriyeti uygun göremezdi. Bunun içindir ki, bu gibileri Türk kültüründe eritmek ve onlar Türk olduklar için daha salam yurda balamak
71
72 73
74 75
Hüseyin Koca, Yakn Tarihten Günümüze Hükümetlerin Dou-Güneydou Anadolu Politikalar Umumî Müfettiliklerden Olaanüstü Hal Bölge Valiliine, Mikro Yaynevi, Konya 1998, s. 401. H. Yldrm Aanolu, Osmanl’dan Cumhuriyete Balkanlarn Makûs Talihi Göç, Kum Saati Yayn, stanbul 2001, s.275. Düstur, 3. Tertip, C. XV, s.1156-1157; smail Beikçi, Bilim Yöntemi Türkiye’deki Uygulama: I Kürtlerin Mecburi skân, Komal Yaynlar, stanbul 1977, s.134. Uur Mumcu, age., s.60. Ayn Tarihi, Temmuz 1934, Nu:7. s.71; T.B.M.M. Zabt Ceridesi, Devre:IV, çtima: III, C. XXIII, s.68.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 181
yollarn, bu kanun göstermitir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinde, Türküm diyen herkesin bu Türklüü Devlet için belli ve açk olmaldr.”76 Bunun için yaplan iki i vardr ki; bunlardan birincisi iç iskân, ikincisi ise dardan getirilenlerin iskândr. Ancak bu sayede ortak bir kültür etrafnda toplanlabilecei düünülmütür. Nitekim 2510 sayl yasada da hem iç iskâna yönelik yani Dou’daki halkn nakledilmesi, hem de Bulgaristan, Yunanistan ve Yugoslavya gibi ülkelerden gelen nüfusun tevik edilmesine yönelik maddeler vard. “Türk rkna mensup kiileri, Türk hudutlar ve Türk toplumu içinde toplamann Cumhuriyet nüfus siyasetinin ana hatlarndan biri” olduuna dikkat çeken Ahmet ükrü, Milliyet Gazetesi’ndeki makalesinde nüfus ilerinin sadece dardan gelen muhacirleri nakletmek ii olmadn ve onlar, sknt çektirmeden üretici konuma getirmek gerektiini bildirdikten sonra nüfusa ilikin öyle demitir: “Bir memleket için nüfus meselesinin ve bilhassa ayn rktan oluan bir younluun ehemmiyetli olduu açktr. Türkiye hükümetinin kendi hudutlar dndaki rkdalarn her an düünmekte olduuna kaniiyiz. Bu kanaat anavatana gelmek isteyenlere en büyük tesellidir.”77 Gerçekten de bu dönemde Rumeli’den gelen muhacirler, yerletikleri yerlerde Müslüman olmayan nüfus kesimlerine kar, Anadolu’nun Müslüman nüfusunu oran olarak artrmlard. Bu durum, ileride yapmna çallan millî devlet düüncesinin kolaylatrlmas demekti. Nitekim Cumhuriyet dönemindeki iskân çalmalarnda, muhacirlerin Türk kültürüne yaknlk ve yatknlklar göz önünde tutulmu ve Türk kültürlü muhacirler, millet oluumunda ve Türkleme çalmalarnda kullanlmlardr.78 Bunlarn ise Türk kültürünü benimsemelerinde bir zorluk olmam zaten buna alkn olduklar için millîbir devlet kurulmas yönünde de azmsanmayacak derecede katklar olmutur. SONUÇ Atatürk dönemi olarak ifade edilen 1923-1938 döneminin içerisinde önemli bir yer tutan 2510 sayl kanun ile, daha önce karlalm olan pek çok sorun, tamamen olmasa da büyük ölçüde ortadan kaldrlmtr. Bu kanunla birlikte ülke iskân mntkalarna ayrlmak suretiyle, bu iin tamamen devlet kontrolü altnda olmas salanmtr. Bunun yannda, ekonomik, siyasal ve askerlik bakmlarndan memlekette nüfusun dal eklini deitirmek, bunun için de, topraksz çiftçileri daha verimli yerlere tamak büyük fayda salamtr. Bu dönemde devleti uzun süre megul eden göçebe yaamn da önüne geçilmek suretiyle bu yaam tarz içersinde olan kimselerin hem devlet ekonomisine hem de millî kültüre katklar salanmaya çallmtr. Bilhassa bu tür göçebe ya da muhacirlerin gelir gelmez topraklandrlmas hem onlarn iskân yerlerini 76 77 78
T.B.M.M. Zabt Ceridesi, Devre:IV, çtima: III, C. XXIII, (skân Kanunu Muvakkat Encümen Mazbatas), s.8. Ahmet ükrü, “Muhaceret leri”, Milliyet, 14 Terinisani 1934, Nu: 3149, s.1. Fikret Babu, Osmanl’dan Günümüze Etnik-Sosyal Politikalar Çerçevesinde Türkiye’de Göç ve skân Siyaseti ve Uygulamalar, Ozan Yaynlar, stanbul 2006, s.125.
182 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
mâmur hale getirmelerini, hem de devlete balanmalarn temin edecek önemli çalmalardandr. Buradan hareketle, bu kanunla birlikte, senelerdir süren iskân meselesi plânl bir hâle geliyor ve devletin güttüü hedefler de buna göre açklk kazanyordu. Bunun neticesinde; memleket içerisinde dal uygunluu, göçebelerin kaldrlmas, toprakszlara toprak verilmesi ve en önemlisi de millî kültürün benimsetilerek derinletirilmesi bu politikann her ne kadar eksiklikleri de olsa en mühim baarlarndandr.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 183
KAYNAKÇA A. Arivler a. Babakanlk Cumhuriyet Arivi -Muamelat Genel Müdürlüü Katalogu (30.10/ 123.880.1.) -Toprak skân Genel Müdürlüü Katalogu (272.11/ 19.93.18.) b. Türkiye Büyük Millet Meclisi Arivi -Kayt No:1/1181, Dosya no: 2661. B. RESM YAYINLAR a. Düstur -Üçüncü Tertip, C. XV, Ankara 1934. -Üçüncü Tertip, C. XVII, Ankara 1936. b. T.B.M.M. Zabt Ceridesi -Devre: IV, çtima: III, C. XXIII, Ankara 1934. c. Ayn Tarihi -Nu: 7, Temmuz 1934. C. SÜREL YAYINLAR a. Gazeteler -Akam, 23 Austos 1934, Nu: 5701.; 22 ubat 1935, nu: 5872. -Cumhuriyet, 5 Mays 1932, Nu: 2859.; 8 Temmuz 1934, nu: 3653., -Ekekon, 8 Mart 1938, Nu: 534-138. -Hakimiyet-i Milliye, 22 Haziran 1934, Nu: 4638.; 1 Temmuz 1934, Nu: 4647.; 14 Eylül 1934, Nu: 4722; 20 Temmuz 1935, Nu: 5020.; 7 Terinievvel 1935, Nu: 5100. -Milliyet, 14 Terinisani 1934, Nu: 3149. -Son posta, 12 Mart 1934, Nu: 1305. -Vakit, 11 Austos 1934, Nu: 5960. D. BAVURU ESERLER a. Yaynlanm Resmî Vesika, Rapor ve Yasalar -Geçen Yllarda Yaplan ve Gelecek Yllarda Yaplacak Olan ler Hülasas, Dahiliye Vekaleti Yayn, Ankara 1938. -skan Hakkndaki 2510 Sayl Kanuna Ek Kanun, T.C. Bavekalet Neriyat Müdürlüü Yayn, Ankara 1935. -skan Kanunu, Maarif Vekaleti Derleme Müdürlüü Yayn, stanbul 1934. -skân Kanununun Baz Maddelerinin Deitirilmesine Dair Kanun, Bavekâlet Matbaas, Ankara 1935. -skan Mevzuat, Shhat ve çtimaî Muavenet Vekaleti skan Umum Müdürlüü Yayn, Ankara 1936. -Muhacirlere, naklolunanlara, topraa muhtaç yerli çiftçilere ve airet fertlerine 2510 sayl kanuna göre verilecek ev ve topraklarn kaytlarna, temlik ve borçlanma muamelelerinin sureti cereyanna dair izahname, Shhat ve çtimai Muavenet Vekaleti skan Genel Müdürlüü Yayn, Ankara 1936. E. TELF VE TETKK ESERLER a. Kitaplar -Aanolu, H. Yldrm; Osmanl’dan Cumhuriyete Balkanlarn Makûs Talihi Göç, Kum Saati Yayn, stanbul 2001. -Atakbek, A.; skân Kanunu ve Hakszlklar, (Yaynevi yok), stanbul 1946.
184 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.I, Atatürk Aratrma Merkezi Yayn, Ankara 1997. -Babu,Fikret; Osmanl’dan Günümüze Etnik-Sosyal Politikalar Çerçevesinde Türkiye’de Göç ve skân Siyaseti ve Uygulamalar, Ozan Yaynlar, stanbul 2006. -Barkan, Ömer Lütfi; Türkiye’de Toprak Meselesi Toplu Eserler I, Gözlem Yaynlar, stanbul 1980. -Beikçi, smail; Bilim Yöntemi Türkiye’deki Uygulama: I Kürtlerin Mecburi skân, Komal Yaynlar, stanbul 1977. -Celal, Ömer; Ziraat ve Sanayi Siyaseti, Arkada Matbaas, stanbul 1934. -Kiriçi, Kemal - Wnrow, Gareth M.; Kürt Sorunu Kökeni ve Geliimi, (Çeviren: Ahmet Fethi), Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul 1997. -Koca, Hüseyin; Yakn Tarihten Günümüze Hükümetlerin Dou-Güneydou Anadolu Politikalar Umumî Müfettiliklerden Olaanüstü Hal Bölge Valiliine, Mikro Yaynevi, Konya 1998. -Kökdemir, Naci; Eski ve Yeni Toprak, skân Hükümleri ve Uygulama Klavuzu, (Yaynevi yok), Ankara 1952. -Mumcu, Uur; Kürt Dosyas, Um:ag Vakf Yaynlar, stanbul 2005. -Nuri, H.; skân ve Muhaceret, (Yaynevi yok), stanbul 1934. -Ulu, Nait; Tunceli Medeniyete Açlyor, Cumhuriyet Matbaas, stanbul 1939. b. Makaleler -Barkan, Ömer; “Türkiye’de Toprak Meselesinin Tarihi Esaslar”, Ülkü Halkevleri Mecmuas, C.11, S.61, Mart 1938. -Baar, Erdoan; “Tarih Toprak Reformunu Hakl ve Mümkün Buluyor”, Sosyal Adalet, S.2, Mart 1963. -Cokan, Tahsin; “Toprak Siyasasnn Sosyal Sonuçlar”, Ulus, 7 Terinievvel 1935, nu: 5100. -Doanay, Ümit; “1923-1938 Döneminde Toprak Reformu Sorunu”, Atatürk Döneminin Ekonomik ve Toplumsal Tarihiyle lgili Sorunlar Sempozyumu, stanbul 1978. -Geray, Cevat; “Türkiye’de Göçmen Hareketleri ve Göçmenlerin Yerletirilmesi”, Amme daresi Dergisi, C.3, S.4, Aralk 1970. -Halit, Osman; “Cumhuriyette Halk Terbiyesi”, Ülkü Halkevleri Mecmuas, C.2, S.10, kinci Terin 1933. -Hüsrev, smail; “Türk Köylüsü Bir Toprak Reformu Bekliyor”, Kadro, S.18, Haziran 1933. leri, Suphi Nuri; “Tapu ve Kadastro” ktisadi Yürüyü, S.42, Kasm 1945. -Köymen, Nusret; “Köycülük Programna Giri”, Ülkü Halkevleri Mecmuas, C.5, S.26, Nisan 1935. -Mesut, Zeki; “Mühim Bir Kanun”, Hâkimiyet-i Milliye, 22 Haziran 1934, nu: 4638. -Nuri, eref; “Göçmenlerin Yurtlandrlmas”, Hakimiyet-i Milliye, 20 Temmuz 1935, nu: 5020. -Öksüz, Hikmet; “kili likiler Çerçevesinde Balkan Ülkelerinden Türkiye’ye Göçler ve Göç Sonras skân Meselesi (1923-1938)”, Atatürk Dergisi, C.3, S.1, Mays 2000. -Pekel, Galip; “skân ve Muhaceret I”, Siyasî limler Mecmuas, S.83, Aralk 1938. ___________ “skân ve Muhaceret II”, Siyasî limler Mecmuas, S.84, Ocak 1939. -ükrü, Ahmet; “Muhaceret leri”, Milliyet, 14 Terinisani 1934, nu: 3149.
TARHN PENDE
THE PURSUIT OF HISTORY
-ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS-
-INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
Yl: 2010, Say: 4 Sayfa: 185-202
Year: 2010, Issue: 4 Page: 185-202
STATSTKLERLE SON OSMANLI MECLS- MEBUSANI
Sebahaddin MIHÇI
Özet Osmanl parlamento tarihinin son dönemini oluturan meclis için 1919 ylnn son aylarnda ülkenin büyük bir ksmnda seçimler yaplmtr. Meclis-i Mebusan çalmalarna 12 Ocak 1920’de balar. Mecliste bir frka üstünlüü yoktur. Mebuslarn büyük bir ksm herhangi bir frkaya üye deildir. Bamsz bir Osmanl Devletinin snrlar ile mücadelenin amaç ve ilkelerinin belirlendii Misak- Millî, bu meclis tarafndan kabul edilir. stanbul’un tilaf Devletlerince resmen igali üzerine meclis çalmalarna ara verir. Yeniden iktidara gelen Damat Ferit Paann isteiyle 11 Nisan 1920’de meclis feshedilir. Üyelerinin büyük bir ksm çalmalarna 23 Nisan 1920’de Ankara’da açlacak Büyük Millet Meclisi altnda devam edecektir. Çalmada, Osmanl’nn son Meclis-i Mebusan olan bu meclisin yaps ve faaliyetleri ile ilgili istatistikî deerlendirmeler yaplmtr. Anahtar Kelimeler Osmanl, Meclis-i Mebusan, Parlamento, Merutiyet THE STATISTICAL ANALYSIS OF THE LAST OTTOMAN NATIONAL ASSEMBLY Abstract The elections held in lots of parts of the country at the last months of 1919 for national assembly that forms the last period of Ottoman parliament history. The members of the national assembly called the Meclisi Mebusan began work on 12 January 1920. In parliament there had no majority of any party and most of members weren’t member of any party or side. Misak- Milli, the determined aims and principles of struggle with an independent Ottoman government customs is accepted by this assembly mostly. Onto the occupation of Istanbul by the Allies, the assembly discontinued its studies. Damat Ferit Pasha came to power again and with his order, the parliament abolished on date 11 April 1920. The majority of the members would continue their duties within the Grand National Assembly (TBMM), that will be opened in Ankara on 23 April 1920.In this article, the statistical evaluations about the last National Assembly of the Ottoman structure and activities have been made.
Bu makale “Osmanl Parlamento Tarihinde Son Dönem”, (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dal Atatürk lkeleri ve nklâp Tarihi Bilim Dal Baslmam Yüksek Lisans Tezi Konya 2000) adl tezin bir bölümüdür. Uzman, Karatay Cemil Keleolu Anadolu Lisesi Tarih Öretmeni.
[email protected]
186 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Key Words Ottoman National Assembly, Parliament, Constitutional Monarchy
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 187
GR ç politika açsndan Cihan Harbi’nin sorumluluunu tayan Osmanl hükümeti, bir mütareke imzalayamadan çekilmek zorunda kalmt. Hükümete dayanak tekil eden ve 1914’te muhalefetsiz bir ortamda ekillenen sava dönemi meclisi ise görev süresini tamamlamasna ramen usulü gereince yenilenme yoluna gitmedii ve mevcut durumun sorumlularndan biri sayld padiah iradesiyle feshedilmitir. Mütareke ortamnda yeniden icras icap eden seçimler, dönemin hükümetleri tarafndan uzun süre ertelenmitir. Bu durum, millî deerleri ön planda tutan ve meclis denetiminden yoksun durumdaki hükümetlere güvenmeyen çevreleri endieye sevk etmitir. Bu endienin de temelinde bu denetimsiz hükümetlerin, bar adna ortaya konulacak herhangi bir metni, bask altnda kabul etmek zorunda kalaca kaygs vardr. Nitekim Erzurum ve Sivas Kongreleri kararlarna da yansyan bu kayg, seçimleri sürüncemede brakan dönemin Damat Ferit Paa hükümetine yönelik olarak tarann merkezle bann kesilmesi eklinde bir protestoya dönüür. Bu eylemin sonunda önce kendi hassasiyetlerini dikkate alan bir hükümetin kurulmas ve takiben yeni hükümetin ilk icraat olarak da seçimlere balanlmas karar alnr. Yürürlükteki mevzuat gerei1 yaklak iki ay süren 1919 seçimleri sonunda, tarihe “son Osmanl Mebusan Meclisi” olarak geçecek meclis oluur. Seçim kararnn alnmasna kadar geçen mücadeleden seçim protestolarna, meclisin toplanma yerinin meselesinden igal altndaki yerlerde seçim yaplmasna kadar birçok sorun, ayr deerlendirilecek konu balklardr. Yine meclisin çalmaya balamak için gerekli ekseriyetinin tamamlanmasndan sava sorumlularnn yarglanmasna kadar farkl sorunlarla itigal eden bu son meclise katlm, mebuslarn siyasi köken ve deneyimi gibi yapsal niteliklerinin ve faaliyetlerinin bir tahlili yaplmaya çallmtr. I. SON OSMANLI MECLS- MEBUSANININ YAPISAL ANALZ 21 Aralk 1918’de feshedilen Meclis-i Mebusan ancak, bir yl yirmi iki gün geçtikten sonra 12 Ocak 1920 Pazartesi günü saat 14.00’te 72 mebusun katlmyla toplanabilmitir. Padiah Vahdettin, rahatsz olduunu öne sürerek Merutiyet döneminin bu IV. Meclisinin açl toplantsna katlmaz2. Padiahn hazrlad aç nutku onun adna Dâhiliye Nazr Damat erif Paa tarafndan okunur3. Böylece son Osmanl Meclis-i Mebusan resmen açlm olur. Çalmann bu bölümünde, son Osmanl Meclis-i Mebusann oluturan mebuslarn siyasi köken, meclise katlm, meslekî kökenleri ve önceki parlamento deneyimleri, mevcut bilgiler nda irdelenmektedir. 1 2 3
Mevzuat için bkz. “1335 Senesi Mebusan ntihabatna Mahsus Kararname” Düstur, II. Tertip, Cilt XI, stanbul 1927, s. 388-389. Ali Fuat Türkgeldi, Görüp ittiklerim, TTK Yaynlar, Ankara 1951, s. 254. hsan Güne, Türk Parlamento Tarihi, TBMM Vakf Yaynlar, C. I, Ankara 1997, s. 667-668.
188 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
A. Siyasi Köken 1919 seçimleri srasnda Anadolu, Kuva-yi Millîye içerisinde örgütlü bir birlik olan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kontrolündeydi. Dolaysyla Anadolu’da seçimler, bu cemiyetin denetimi altnda cereyan etmitir. stanbul ise fiilen tilâf Devletlerinin igali altnda olduu için hemen her türlü siyasi grubun faaliyet gösterdii bir yerdir. Genel sonuçlarna bakldnda 1914’te oluturulan mecliste 256 mebus yer almasna ramen, 1919’da bu sayya ulamak mümkün olmam, toplam 169 mebus seçilebilmitir4. Çünkü 1918’e kadar süren harp boyunca birçok vilâyet elden çkmtr. Savan kaybettirdii nüfus da baz vilâyetlerin mebus saysnn azalmasna yol açmtr. Buna, igal altndaki vilâyetlerde seçim yaplamamas da eklenince 5 yllk bu dönemin sonunda mebus saysnn % 40’n kapsayan bir bölgenin elden çkt anlalr. Yine de Dâhiliye Nazr, 256 mebusun seçilmesi gerektiini belirtmitir5. 1919 seçimleri ülke çapnda 16 vilâyet dahilinde, 7 müstakil mutasarrflkla beraber toplam 61 merkezde yaplabilmitir. Seçim bölgesi olarak ele alnan liva ya da sancaklarn says 1914’te ise 126’dr. Bu rakamlardan da ülke nüfusunun %56’lk bir ksmnn kaybedildii sonucuna varlr. Mebusann siyasî kökenleri açsndan gerek tara gerek stanbul için genel bir tablo çizmek oldukça zordur. Seçilen adaylarn birçou, birkaç frka tarafndan aday gösterilmitir. Meclis-i Mebusan açl veya çalmalar srasnda da frkalara göre bir niteleme yaplmamtr. Meclisteki görümeler ve önemli meselelerdeki oylamalara bakldnda da mebuslarn bir frka görüü dorultusunda oy kullandklar söylenemez. Bugünkü anlaytan farkl olarak mebuslar, tamamen frkalardan bamsz, vicdanî mülâhazalar dorultusunda oy kullanmaktadrlar. Seçimler, Meclis-i Mebusann açld dönemde baz vilâyetlerde henüz tamamlanmam, ulam zorluklar nedeniyle mebuslarn geç gelmesi nedeni de eklenince son birleime yetien, hatta bunun da ötesinde Meclis-i Mebusana hiç katlamayp daha sonra Ankara’daki BMM’ye Osmanl Meclis-i Mebusan mebusu sfatyla katlan mebuslar olacaktr6. Seçimlerden önce frkalar üstü bir oluum olarak ortaya çkan Millî Kongre, tüm ülke çapnda seçimleri yönlendirmek amacyla giriimlere balamt. Fakat bu hareket, seçimler esnasnda yeterli destek bulamayarak sonuçsuz kalm, bunun üzerine frkalarn birçou stanbul dnda aday göstermemitir. Mebuslarn hangi frkaya mensup olduunu saptamaya çalrken, daha önce Millî Kongre tarafndan stanbul için aday gösterilen ve kazanan ahslar, dier bir frka tara4
5
6
Meclis-i Mebusan Zabt Ceridesi, Devre 4, TBMM Basmevi, stanbul 1992, ayrca seçilip de meclise katlmayan mebuslarn tespitinde; Mahmut Gololu, Üçüncü Merutiyet, Banur Matbaas, Ankara 1970, s. 295-303 ve lhan Ezherli, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Osmanl Meclis-i Mebusan, TBMM Kültür Sanat ve Yayn Kurulu, Ankara 1992, s. 203-220’de yer alan listelerden de yararlanlmtr. Meclis-i Mebusann ikinci oturumunda Karahisar- arkî mebusu Ömer Feyzi Efendi, Dâhiliye Nâzr’nn gazetelerde mevcudun 256 olduunu söylediini, buna göre de ekseriyetin 129 olacandan bu saynn tamamlanmadndan müzakerelere balanamayacan ileri sürmütür; Meclis-i Mebusan Zabt Ceridesi, D.4, s. 8 TBMM’ye katlan Oltu mebuslar için bkz. Ahmet Demirel, Birinci Meclis’te Muhalefet, letiim Yaynlar, stanbul 1995, s. 99.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 189
fndan da aday gösterilmise o frkann mebusu kabul etmek gerekecektir. Bu sebeple Millî Kongre tarafndan da aday gösterilen, Dr. Adnan Bey Millî Türk Frkas, Hamit, Lütfi Fikri, Hasan Ferit ve Celâlettin Arif Beyler Çiftçiler Frkas aday kabul edilebilir. Fakat bunlardan Lütfi Fikri seçimden hemen sonra istifa ettii, Hasan Ferit meclis açlmadan vefat ettii, Celâlettin Arif de Erzurum’dan da mebus seçilip ve Erzurum mebusluunu tercih ettii için Çiftçiler Frkasnn meclisteki temsilcisi kabul edilemezler. Kald ki Celâlettin Arif Bey, Millî Ahrar Frkasnn da adaydr. stanbul mebuslarndan geriye sadece Hamit Bey, Çiftçiler Frkasn temsilen meclise katlr. Boalan stanbul mebusluklar için yaplan ikinci seçimde seçilen Ahmet Ferit, – frka reisi olarak – Millî Türk Frkasnn temsilcisidir. Numan Usta ise Osmanl Mesai Frkasnn, Amasya’dan seçilen Sulh ve Selamet-i Osmaniye Frkasnn Reisi smail Hakk Paa da doal olarak frkann temsilcisidir. Osmanl Musevîleri ntihap Cemiyeti ise yalnzca stanbul’da Mion Ventura’y seçebilmitir. Dier gayrimüslim unsurlarn herhangi bir temsilcisi yoktur. Her ne kadar Hürriyet ve tilâf mensubu yirmi kiinin Anadolu’dan seçildikleri söylenmise de bu bilgi dorulanmamaktadr7. Yalnz, Hürriyet ve tilâf Frkasnn boykotuna ramen Karahisar- arkî mebusu Ömer Feyzi Efendi, Kütahya mebusu Hoca Rasih Efendi, Krkkilise mebuslar Mehmet Bahaeddin Efendi ve Mustafa Arif Bey gibi Hürriyet ve tilâfç kimlie sahip kiiler, ahsî çabalar sonucu da seçilmi olsa bu frkann temsilcisi saylmaldrlar. Yine tarada baz bölgelerde Çiftçiler Frkasn baz adaylar çkarmay baard görülür8. Tüm bu bilgiler dorultusunda u ekilde bir meclis tablosu ortaya çkar: Frka
Mebus Says
Mebus simleri Ömer Feyzi Mehmet Bahaeddin Mustafa Arif Hoca Rasih Rauf Ahmet Reat Hikmet Ahmet Ferit Dr.Adnan
Seçim Bölgeleri Karahisar- arkî Krkkilise Krkkilise Kütahya stanbul stanbul stanbul stanbul stanbul
Hürriyet ve tilaf Frkas
4
Ahali ktisat Frkas
2
Millî Türk Frkas
2
Çiftçiler Dernei
1
Hamit
Osmanl Musevîleri ntihap Cemiyeti Osmanl Mesai Frkas Osmanl Sulh ve Selamet-i Osmaniye Frkas
1 1
Mion Ventura Numan
stanbul stanbul
1
smail Hakk
Amasya
Frkalarn stanbul dnda pek etkili olamamas, buna karn Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin yurt çapnda oluturduu tekilât ile mebuslar belirlemeye çalmas, cemiyeti, bir siyasî frka telakki edip sonuçta meclis çounluunu elinde bulundurduunu ilân etmemize yetmez. Belirli bir frkaya mensup olduklar az 7 8
Tark Zafer Tunaya, Devrim Hareketleri çinde Atatürk ve Atatürkçülük, Turhan Kitabevi, stanbul 1981, s. 184. Taha Niyazi Karaca, Son Osmanl Meclis- Mebusan Seçimleri, TTK Yaynlar, Ankara 2004, s.263.
190 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
çok belli olan bu mebuslar haricindekilerin topyekun Müdafaa-i Hukuk mensubu olduu kans yanltr. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de otorite boluuna ramen; seçimlerin sonuçlarn etkileyecek ve merutiyete gölge düürecek kadar bir kontrole sahip deildir9. Cemiyetin de belirttii gibi amaç; meclisi oluturacak mebuslarn, sadece millî menfaatler dorultusunda çalacak nitelikte olmasyd. Nitekim Felah- Vatan adyla kurulan milliyetçi gruba 96 mebusun katlmas,10 bu çounluun göstergesidir. B. Katlm Meclisin açld 12 Ocak 1920 günü, Ekim 1919 kararnamesinin ardndan hzlandrlm bir biçimde yaplan seçimler, ülkenin hemen her tarafnda tamamlanmt. K artlar, dönemin ulam imkânlarnn yetersizlii ve zorluu gibi nedenlerle mebuslarn bir ksm henüz stanbul'a gelememiti. Meclisin üye says ise 1914’te 256 olmasna karn, 1920’de 169 rakamnda kalmt. Açlta ise bu 169 üyeden 72’si hazr bulunmutur. Daha sonraki günlerde gelenlerle bu say artmsa da gelmeyenler ve istifa edenler nedeniyle hiçbir zaman 169’a ulalamaz. Meclisin 2. birleimi, üyelerin katlmn salamak amacyla on gün sonra yaplmt. En çok mebusun olduu birleim ise bakanlk seçimlerinin olduu 31 Ocak’taki 5. birleimdir. Onda da ancak 116 mebus mecliste hazr bulunabilmitir ki bu da meclisin % 68,6’sna tekabül eder. Meclis-i Mebusann öncelikli ve önemli ilerinden birisi; seçilen mebuslarn mazbatalarnn tetkik ve kabuldür. Çalma dönemi boyunca encümenlerde incelenen mazbata says 153’tür. Bunlardan 149’u kabul, Adana mebuslarna ait 4 mebusun mazbatas ise reddedilmitir. Birçok mebusun hakknda seçim yolsuzluundan bahisle ikâyetler bulunsa da bunlarn, aday olan dier ahslar tarafndan yaplmas ve yolsuzlua dair delil gösterilmemesi, mebuslar genel kurulda onaylama yoluna sevk etmitir. Genel fikir olarak bu tür ikâyetleri incelemek ve tartmakla meclisin çalmalarnn yavalayaca düüncesi de kabul yönünde etkili olmutur. Bu seçimlerde gösterilen hogörü, sancan bir ksmnda seçim yaplabilen zmir mebuslarndan da esirgenmemi, onlarn mebusluklar da kabul edilmitir. Meclisin stanbul’un igalinden sonraki tek ve son birleiminde bile hâlâ mazbata incelemesi yaplmaktadr. Bu birleimde Antalya Mebusu Hamdullah Suphi’nin mükerrer seçilip Antalya’y tercih etmesiyle boalan Saruhan mebusluuna seçilen brahim Süreyya ile yine bir istifa ile boalan Kayseri mebusluuna seçilen Ahmet Hilmi Bey’in mazbatalar kabul edilir11. Meclis-i Mebusan açk bulunduu sürece seçilen mebuslardan ancak 147’si (%87) ispat- vücut etmilerdir. 22 mebus (%13) ise hiç meclise uramamlardr. 9
10
11
Nitekim Sinop’tan aday olduklar haber alnan Rza Nur ve Kaymakam Zeki beylerin ‘ayan- emniyet olmadklar’ bildirilmesine karn bu kiilerin seçilebilmesi, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin ne kadar kuvvetli olduu hakknda bir kanya varmamza yardmc olur. Adaylar hakkndaki hüküm için bkz. Bekir Stk Baykal, Heyet-i Temsiliye Kararlar, TTK Yaynlar, Ankara 1989, s. 23. Tülay Duran, “Son Osmanl Meclisi Mebusannda Felâh Vatan ttifak”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, C. XI, S. 61, Ekim 1972, s. 18-19. Meclis-i Mebusan Zabt Ceridesi, D.4, s. 494-495.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 191
Meclise gelmeyen bu 22 mebusun 4’ü istifa etmi (%2,3), 10’u mazeret bildirmeksizin meclise gelmemiler (%6), 8’i (%4,7) ise meclise telgraf göndererek izin istemilerdir. Mazeretsiz olarak gelmeyen mebuslar: Faik Bey-Denizli, Osman Kadri Bey-Mu, Halil Hulki Efendi-Siirt, Kadri Bey-Ergani, Rütü Bey-Ergani, Mithat Bey-Mardin, Ahmet Muhtar Bey-Ayntap, Ömer Lütfi Bey-Karahisar- Sahip, Mustafa Feyzi Bey-Malatya ve Hac Mehmet Rifat Efendi-Malatya. stifa eden mebuslar: Ahmet Remzi Bey-Kayseri, Fuat Selim Bey-stanbul, Yusuf Talat Bey-Antalya ve Asm Bey-Lazistan Mazeret bildirerek izinli saylan mebuslar: Nuri Bey-zmir, Refet Bey-zmir, Resul Efendi-Bitlis, Sadullah Feyzi Bey-Bitlis, Mustafa Kemal Paa-Erzurum, Muhittin Bey-Nide, Hasan Hayri Efendi-Dersim ve Hakk Bey-Van Genel mebus listesi ile karlatrdmz zaman Bitlis-Merkez, Mu ve Siirt sancaklar, Diyarbakr-Merkez ve Ergani Sanca ile Mamuretülaziz vilâyetinin Dersim ve Malatya sancaklarnn hiçbir temsilcisi Meclis-i Mebusana katlmamtr. Bu sekiz seçim çevresinin genele oran % 13’tür. Dolaysyla sancaklarn % 87’si Mebusanda temsilci bulundurmutur. Seçimler sonuçlanr sonuçlanmaz mebuslardan istifa edenler olmutu. Bunlardan yalnzca stanbul mebusu seçilip istifa eden Lütfi Fikri Bey’in mazbatas meclise intikal etmemi, yerine yeni mebus seçilmiti. Yukarda isimleri belirtilen dört mebus ise meclise bir dilekçe ile bavurarak istifa ettiklerini bildirmilerdir. Meclis süresince yaanan tek ölüm olay ise Meclis-i Mebusan Reisi Reat Hikmet Bey’in ubat ay sonundaki vefatdr. Bu mebuslarn istifa nedenleri ise üç türlüdür. Kayseri Mebusu Ahmet Remzi ile Lazistan Mustafa Asm Bey; bulunduklar yerlerde megul olduklar meslekleri ile ülkeye daha faydal olacaklarna inandklarn belirtmilerdir12. Antalya Mebusu Yusuf Talat Bey, salk nedeniyle istifa ettiini bildirmitir. stanbul mebusluuna seçilen Bern eski sefiri Fuat Selim Bey ise önce Msrl olmasndan dolay Mütareke Komisyonundaki üyeler tarafndan bakentte gelmesine izin verilmediini Sadaret’e bildirmi13, daha sonra Meclis-i Mebusana gönderdii telgrafta ise stanbul’a gelmesinin aile sebepleri ve rahatszln gerekçe olarak göstermitir14. Her dört istifa da kabul edilmitir. Meclis-i Mebusana gelemeyerek mazeret bildiren mebuslarn gerekçeleri ise harcrahlarn ödenmemesi, salk ve k artlarnn zorlatrd ulam sorunlar olmutur. Bitlis mebuslar Sadullah ve Resul Stk Bey ile Van Mebusu Hakk Bey harcrahlarn alamadklar için yola çkamadklarn belirtmilerdir15. zmir me-
12 13 14 15
Meclis-i Mebusan Zabt Ceridesi, D.4, s. 12,202. Meclis-i Mebusan Zabt Ceridesi, D.4, s. 194-195. Meclis-i Mebusan Zabt Ceridesi, D.4, s. 202. Meclis-i Mebusan Zabt Ceridesi, D.4, s. 67.
192 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
buslar Nuri ve Refet Bey ile Erzurum mebusu Mustafa Kemal Paa16 hasta olduklarn beyan etmilerdir17. Dersim Mebusu Hasan Hayri, Nide Mebusu Muhittin ve Diyarbakr Mebusu Feyzi Efendi k artlar dolaysyla yollarn kapal olduunu, bu nedenle stanbul’a gelemediklerini bildirmilerdir18. Meclis-i Mebusana hiç gelmeyen bu mebuslarn haricinde 14 mebus mazerete binaen gecikeceklerini haber vermiler ve meclise de gelmilerdir. Baz mebuslar da meclise geldikten sonra rahatszlklarn bildirerek ksa süreli izin almlardr. C. Meslekî Köken Meclise katlan mebuslarn mesleklerine yönelik aratrmalarmz sonucu 148’inin (%87,6) ne tür bir ile megul olduklarn saptayabildik. unu belirtmek gerekir ki birden fazla meslekle itigal eden mebuslar matematiksel olarak sadece bir kategoriye dahil etmek zorunda idik. Bu tanma uygun mebus says genel sonucu deitirecek kadar fazla deildi. Bundan baka baz meslek erbabn genel bir kategori içerisinde belirtmek zarureti hasl oldu. öyle ki; baz mebuslarn müftü, bazlarnn müderris, bazlarnn müftü-müderris veya sadece din görevlisi olduklar tanmlaryla karlatmz için bunlar genel bir tabir ile “MüftüMüderris” olarak snflandrdk. Darülfünundan üç öretim görevlisi, öretmen diye tanmlanan bir mebus ve bir eyhi de “Müftü-Müderris” grubunda gösterdik. “Bürokrat” snfna ise devlet tekilâtnn her hangi bir kademesinde görevli olan tüm memurlar dahil ettik. “Tüccar” eklinde belirttiimiz gruptan da birinin eski banker, bir bakasnn da bir bankann banka yönetim kurulunda görevli olduunu, yine “dareci” grubuna üç belediye bakan, yedi mutasarrfn, “Hukukçu” grubuna da hakim, savc ve dava vekillerinin dahil olduunu belirtelim. Bu kstaslara göre mebuslarn mesleklere göre dalm u ekildedir: Meslek Müftü-Müderris Bürokrat Asker dareci Hukukçu Tüccar
Mebus 28 25 22 21 15 14
Yüzde % 16,5 % 14,8 % 13 % 12,4 % 8,9 % 8,3
Meslek Çiftçi Gazeteci-Yazar Doktor çi Mühendis Bilinmeyen
Mebus 11 6 4 1 1 21
Yüzde % 6,5 % 3,6 % 2,4 % 0,6 % 0,6 % 12,4
Tabloda, meslekleri bilinmeyenler hariç olsa bile mebuslarn yaklak dörtte üçünün ileri düzeyde bir eitim gerektiren meslek sahibi olduklarn görürüz. Meslek gruplar olarak ar bir younlama yoktur. Yalnz, devlet kademesinde görevli veya yerel yönetim görevlileri gibi bir ekilde devleti temsil eden meslek gruplarnn (Müftü-Müderris, Bürokrat, Asker, dareci ve Hukukçu) ortalama üçte iki eklinde baskn olduunu söyleyebiliriz. 16
17 18
Mustafa Kemal Paann gelmeme karar Amasya’da ve Ankara’da Heyet-i Temsiliye üyeleri ile yapt görümelerden sonra alnmt. Dier taraftan rahatszlna dair doktor raporunu da meclise göndermitir. Dilekçe ve doktor raporu sureti için bkz. Ezherli, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Osmanl Meclis-i Mebusan, s. 16-17. Meclis-i Mebusan Zabt Ceridesi, D.4, s. 181-182. Meclis-i Mebusan Zabt Ceridesi, D.4, s. 319-320.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 193
Oy kullanamasalar da askerler, merutiyet dönemi meclislerinin genelinde olduu gibi meclisi, yine temsilcisiz brakmamlardr. Yine bu seçimlerde ilk kez stanbul’dan bir içi meclise girmeyi baarabilmitir. unu eklemek gerekir ki her ne vilâyetten seçilirse seçilsin, mebuslarn kâhir ekseriyeti olmasa da önemli bir ksm, stanbul’da yerleik veya stanbul yüzü görmü, eitim ve kültür seviyesi yüksek kiilerden olumaktayd. Bu ekilde bir tercihe, özellikle hukukçu grubuna; mütareke sonras igallerin Anadolu’nun muhtelif yerlerine sirayet etmesi ve ksmen igale urayan veya igal bölgelerine yakn yerlerde daha çok rastlanmaktadr. Askerlerin mebus seçilmesini de bu faktöre balayabiliriz. D. Parlamento Deneyimi Osmanl parlamento tarihinin bu IV. Meclis-i Mebusannda imdiye kadar ortalama üçte bir olan tecrübelilik oran büyük bir deime göstermi ve bete bire dümütür. IV. devreyi oluturan 169 mebustan ancak 33’ü (%19,5) daha önce meclislerde bulunmutur. 136 mebus (% 80,5) ilk kez seçilmitir. Önceki meclislerde bulunan bu mebuslarda ise öyle bir snflandrma yaplabilir: 20 mebus yalnzca bir kez (% 11,8) meclise katlmlardr. Bunlardan 10’u yalnz I. meclise, 2’si yalnz II. meclise 8’i de yalnz III. meclise katlmlardr. ki kez parlamento deneyimi olan mebus says 4’tür (% 2,4). Bunlardan ikisi I. ve II. meclise katlrken, ikisi de II. ve III. meclise katlmlardr. 9 mebusun ise üç kez (% 5,3) parlamento deneyimi vardr. Tecrübe sahibi toplam 33 mebustan 19’u Meclis-i Mebusann III. devresinde bulunmulard. Parlamento deneyimi olan mebuslar: Ad
Seçim Çevresi
Katld Meclis Devresi
Ahmet Ferit Bey Behçet Bey lhami Bey smail Hakk Paa Mehmet Ali Bey Mehmet Vehbi Efendi Mustafa Arif Bey Ömer Fevzi Bey Rza Nur Bey Yusuf Kemal Bey Ahmet Rifat Bey Ömer Vehbi Efendi Asaf Bey Atf Bey Ebul Ulâ Bey Hilmi Bey smet Bey Mehmet Münip Bey Ömer Mümtaz Bey efik Bey Ahmet Hamdi Efendi Cami Bey
stanbul Kengiri (Çankr) zmir Amasya Canik Konya Krkkilise Karahisar- arkî Sinop Kastamonu Kayseri Konya Hakkari Ankara Mardin Ankara Çorum Van Ankara Bayazt Canik Aydn
I. I. I. I. I. I. I. I. I. I. II. II. III. III. III. III. III. III. III. III. I. ve II. I. ve II.
194 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Yunus Nadi Bey Zülfü Bey Abdullah Azmi Bey Ali Cenani Bey Ali Rza Bey Faik Bey Feyzi Bey lyas Sami Efendi Mehmet Sadk Bey Muhittin Bey Ömer evki Bey
zmir Diyarbakr Eskiehir Ayntab Krehir Edirne Diyarbakr Mu Erturul Nide Tokat
II. ve III. II. ve III. I, II. ve III. I, II. ve III. I, II. ve III. I, II. ve III. I, II. ve III. I, II. ve III. I, II. ve III. I, II. ve III. I, II. ve III.
Osmanl Meclis-i Mebusannn devam nitelii tayan ve seçilmeden kabul edilebildikleri I. TBMM’ne ise mebuslarn 103’ü (%61) deiik zamanlarda katlacaklardr. II. SON OSMANLI MECLS- MEBUSANININ LEVSEL ANALZ Bu bölümde; faaliyet bakmndan meclisin açk bulunduu dönem boyunca, birleim say ve süresi, söz alan mebuslar ile ilgili istatistikler, meclis çalmalarn yönlendiren ve gündemi oluturan takrir, teklif, telgraflarla birlikte müzakerelere esas tekil eden konular irdelenecektir. A. Birleimler Meclis-i Mebusan, açld 12 Ocak 1920 tarihinden feshedildii 11 Nisan 1920 tarihine kadar geçen 91 gün içerisinde ancak 24 kez içtimaa edebilmitir. I. Merutiyet devri meclisleri gün olarak bundan daha ksa sürmesine karn daha fazla içtimaa yapmlard. II. Merutiyet devrindeyse bu kadar ksa ve az birleim yapan baka bir yasama dönemi yoktur. Meclisin resmî olarak açk bulunduu süre 91 gündür. Ancak açltan çalmalarna ara verdii 18 Mart 1920’deki son birleimine kadar geçen süre ise 67 gündür. Bu süre içerisinde 24 birleim (n’ikad) gerçekletirilmitir. Ocak aynda 5 kez, ubat’ta 11, Mart’ta ise 8 birleim yaplmtr. Ortalama 2,8 günde bir birleim yaplmtr. Birleimlere verilen en uzun ara; açltan sonra görümelere balayabilmek için mebuslarn gelebilmesi amacyla 2. birleime kadar verilen 10 günlük aradr. Toplam birleim süresi; yaklak 2.905' (dakika) veya bir baka ifade ile 48 saat 25' dr. Ortalama birleim süresi ise 2 saat 1’dr. En uzun süren oturum; 28 ubat 1920’de bütçe müzakerelerinde 3 saat 35' ve onu takiben bakanlk seçiminin yapld 31 Ocak’ta 3 saat 25'dr. Yine bütçe görümeleri birleim süresi bakmndan 4 saat 5' ile en çok çallan gündür. En ksa birleimler; Ali Rza Paa hükümetin istifasndan sonra hükümet kurulamadndan müzakereler balanamad için 8 Mart’taki 20. birleim ve stanbul’un igali üzerine 18 Mart’ta görümelere ara verilen son birleim, 10’ar dakikadr. Birleimlerden 13’ü tek oturum (celse), 9’u iki oturum, 1’i, üç ve 1’i de dört oturumdan olumutur.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 195
Birleim yaplan günler ise u ekildedir: Pazartesi ve Perembe 7’er, Cumartesi 4, Sal 3, Pazar 2 ve Çaramba günü de 1 kez içtimaa edilmitir. B. Gündem Mecliste gündemi oluturan mevzular, geçen dönemden yarm kalan kararnameler, yeni seçilen mebuslarn takrir ve teklifleri ve ülkenin deiik yerlerinden gönderilen telgraflar çerçevesinde ekillenmitir. 1. Soru Önergeleri Meclis, altm yedi günlük bu ksa çalma süresi içerisinde Kanun-i Esasî’nin “Vükelâ hükümetin siyaset-i umumiyesinden mütereken ve daire-i nezaretlerine ait muamelattan dolay münferiden Meclis-i Mebusana kar mesuldür”19 hükmü gerei 24 adet soru ve açklama önergesi (sual-istizah takriri) ile denetim görevini ve sorululuklarn yerine getirmeye çalmtr. Bunlardan 6’s Dahiliye Nezareti’ne, 4’ü dorudan hükümete, 3’ü Harbiye Nezareti’ne, 3’ü Hariciye Nezareti’ne, 2’er Maliye, Adliye ve Ticaret ve Ziraat Nezaretleri’ne, 1’i Bahriye Nezareti’ne, 1’i de Maarif Nezareti’ne yöneliktir. Buna kar hükümet canibi, ayn sorumluluk ciddiyetini göstermemi, bunlardan ancak 6 tanesini mecliste cevaplandrmtr. Adliye Nezareti’nden: - Tehcir ve taktil meselesi için özel bir Dîvan- Harb tekilinin Kanun-i Esasî’ye ne derece uygun olduuna dair. (Cevaplanmtr) - Sükna kanununun tamamlanmadna dair. Bahriye Nezareti’nden: - Seyr-i Sefain (Gemi Seferleri) daresi’ne dair. Dahiliye Nezareti’nden: - Tara öretmenlerinin neden maalarn alamadklarna dair. (Cevaplanmtr) - Müslüman yetim çocuklarn neden Ermeni yetimhanesine gönderildiine dair. - Yanan mahallelerin haritalarnn düzenlenmesine dair. - Uygulanan sansürün iddetine dair. Harbiye Nezareti’nden: - Adliye memurlarnn ihtiyacnn hafifletilmesi için tutarn datm ekline dair. - lmiye medresesi talebelerinin neden terhis olunmadklarna dair. (Cevaplanmtr) Hariciye Nezareti’nden: - Gelibolu’daki ngiliz müfrezesinin hareketlerine dair. - Lloyd George’un Avam Kamarasndaki beyanatna dair.
19
Tuncer Özyavuz, Osmanl-Türk Anayasalar, Alkm Yaynlar, stanbul 1997, s. 306.
196 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
- Mütarekeden beri otomobillerce çinenen Osmanl tebaasnn haklarnn korunmasna dair. Maarif Nezareti’nden: - stanbul’a getirilen Müslüman yetim çocuklara dair. (Cevaplanmtr) Maliye Nezareti’nden: - Çiftçilerden satn alnan zahirenin bedellerinin ödenmesine dair - 1332-1333 senelerinde alnan zahirelerin köylere datlmamasna dair. Sadaret’ten: - Malta’ya gönderilen kiilerin teslim ekline dair. - dare-i Örfiyye’nin devam edip etmediine dair. - Mara, Urfa ve Antep’te vuku bulan mezalim ve facialara dair. - Mara olay hakknda ne gibi teebbüste bulunulduuna dair. Ticaret ve Ziraat Nezareti’nden: - Depremden zarar gören Burdur ve Isparta neden halkna ormanlardan parasz aaç kesim izni verilmediine dair. - Çiftçiye bu yl ne kadar tohumluk datldna dair. (Cevaplanmtr) Soru önergelerinin genelinde dikkatimizi çeken çarpc nitelik ve içerikte bir sorgulamann olmamasdr. Hükümet icraatlarndan hesap sorma amac tayan soru says oldukça azdr. Dier takrirler, genel bir bilgi almay amaçlar niteliktedir. Mebuslar bölgesel meseleler ile ilgili soru sormay tercih etmilerdir. Ancak Sadaret’e, Hariciye Nezareti’ne verilen takrirler ile Dahiliye Nezareti’ne bir soru umumu ilgilendirmektedir. lginç olan bir nokta da Adliye memurlar ile ilgili takririn Harbiye Nezareti’ne verilmi olmasdr. 2. Takrir ve Teklifler Mebusann itigal ettii hususlardan biri de mebuslarca verilen takrir ve tekliflerdir. Bu devre boyunca mebuslardan 14 takrir ve 14 teklif Meclis Bakanl’na sunulmutur. ncelenmesi için encümenlere gönderilen bu takrir ve teklifler de yer yer hararetli tartmalara neden olmutu. Bilhassa geçmi hükümetlerin Dîvan- Âli’ye sevki hususunda verilen takrir, mebuslar, devletin içinde bulunduu duruma neden ve nasl gelindiini sorgulamaya vesile olmutu. Neticede önceki mecliste balayan Dîvan- Âli çalmalarna bu meclisin el koymasna, bunun yannda birkaç kabinenin daha incelenmesine karar verilmiti. Meclise sunulan takrir ve tekliflerin içerii ise u ekilde listelenebilir: - Daimi Dîvan- Riyaset seçimlerinin ertelenmesine dair, - Encümenlerin tekilât ve aza miktarna dair, - Baz slâm büyüklerine teekkür edilmesine dair, - Devlet daireleri erbabna ödenen tahsisatn Mebusan azalarna da verilmesine dair, - Ordu mensubu olup da mebus seçilenlerin izinli saylmalarna dair,
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 197
- Piyer Loti ve Aa Han ve arkadalarna meclis adna teekkür edilmesine dair, - Harp Kabinelerinin Dîvan- Âli’ye sevkine dair evrakn bir ubeye havalesi, - Ferit Paa Kabinesi’nin Dîvan- Âli’ye sevkine dair, - Hakk, Muhtar ve Mahmut evket Paa kabinelerinin Dîvan- Âli’ye sevkine dair, - Dîvan- Âli’nin mahkeme usulüne dair, - çilerin haftada bir gün tatil yapmalarna dair, - Tedrisat- btidaiyye Kararname-i Muvakkati’nin ertelenmesine dair, - Kanun-i Esasî’nin 36. maddesinin ilgasna dair, - Mebusan tarafndan verilen takrirlerin mecliste okunmasna dair, - Nizamname-i Dahilî’nin onuncu faslnn ilgasna dair, - Ariza-i cevabiye müsveddelerinin müzakere usulüne dair, - Meclisin düzenli toplanmas ve üyelerinin devamnn salanmasna dair, - Tedrisat- btidaiyye Kararnamesinin on beinci maddesinin tehirine dair, - Daire-i Mebusan evrak mahzenindeki evrakn yed-i ahara verilmemesine dair, - Anadolu’da kadn oynatmann men edilmesine dair, - Harp kazançlar vergisinin meclisten geçinceye kadar ertelenmesine dair, - Baz vilâyetlerde anam saymna Mays aynda balanmasna dair, - Tecziye Ahdini içeren bamsz maddenin gündeme alnmasna dair, - ae Encümeni’nin lavna dair, - Âyan azas Abdülkadir Efendi’nin Kürtler hakknda Journal d’Orient Gazetesi’ne verdii beyanata dair, - Vergi toplanmasn gerektiren 58 kta kararnamenin dier kararnamelere göre öncelikle görüülmesine dair, - Maalarn alamayan öretmenlere, Vilâyet yardm bölümünden maalarnn ödenmesine dair, - Vazife-i mebusiyetin icrasnda emniyet bah olacak bir halin vukuuna kadar Meclis-i Mebusann umumi inikatlarnn tehirine dair. Meclis çalmalarnn ekillenmesine vesile olan bu takrirlerin hepsinin ayr bir önemi ve gerei vard üphesiz. Meclisin bazen gündemini deimesine, bazen müzakerelerin uzamasna neden olan bu önerilerin, meclis faaliyetleri açsndan en önemlisi en sonuncusu idi. Zira bu takririn kabulü ile ‘Osmanl Parlamento Tarihi’nin sayfalar kapanacakt. Çalmalara verilen bu aradan yirmi dört gün sonra feshedilen meclis, bir daha Osmanl Meclis-i Mebusan olarak toplanma imkânn bulamamtr. 3. Müzakere Edilen Konular Meclis-i Mebusann III. devresinden 46 kararname, bu yeni devreye intikal etmiti. Bunlardan meclis genel kuruluna sadece “Seferberlikte seferber ordunun
198 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
iaesine muhtas hisse-i örü vermemek kast ile mahsulatn ketm edenler hakknda kararname” gelmi, bu da Adliye Encümeni’nin aleyhte görüüne hükümetin de onay vermesi ile reddolunmutur. Gündeme gelen veya teklif edilen dier kararnameler encümenlere havale edilmi, bu ekildeki tasarlar genel kurula intikal edemeden meclis çalmalarn durdurmutur. Yine Meclis-i Mebusana çalma süresi içerisinde 1’i Dahiliye’den, 2’si Sadaretten, 2’si Âyan’dan, 1’i Ticaret ve Nafa Nezareti’nden 1’de Meclis kinci ube Riyaseti’nden ve 1’i de Meclis Mebusan Riyaseti’nden olmak üzere genel kurula 8 adet tezkire –muhtelif konularda bilgi– sunulmutur. Ayrca bazen ülkenin normal siyasetine müteallik veya igâllerden dolay meclise gönderilen telgraflar da mecliste gündeme gelmi, fikir ve duygu alveriinde bulunulmutu. Bu telgraflarn konulara göre u ekilde bir listesini yapmak mümkündür: 1. Ali Rza Paa kabinesinin istifas nedeniyle yerine gelecek zatn milletin güvenine haiz olmas gerektii, 2. Bat Anadolu’daki Yunan igâl ve fiillerini protesto, 3. Kürtlerin Osmanl ve slâm camiasndan ayrlmak fikrinde olmadklarn beyan ile erif Paa ve emsali tarafndan yaplan teebbüsleri, Paris’te erif Paa ile Boos Nubar Paann Ermenilerle Kürtlerin müterek bir devlet tekiline gayret etmelerini protesto ve erif Paann Anadolu’da bir Kürt devleti tekili teebbüslerinin reddi, 4. Trakya’nn Osmanl hükümetinden ayrlaca rivayetleri üzerine protesto, 5. Türk millî camias içerisinde hukukun temini ve ilikilerin korunmasna dair muhtelif yerlerden gelen telgraflar. Meclis çalmalar ile ilgili bir deerlendirme yapabilmek için faaliyet süresi boyunca tartlan konulara bakldnda öyle bir liste ile karlalr: - Adana mebuslarn mazbatalar, - Ahd-i Millî Beyannamesi, - Ariza-i cevabiye müsveddesi, - Muvakkat bütçe kanunu ve iki kurum bütçesi, - Siyasî suçlular hakkndaki genel af ilânna dair kararname, - Ereli kömür havzasnda çalan içilerin askerlik hizmetleri hesabna istihdamlar hakkndaki kararname, - dare-i Hususîye’den maa alan öretmenlerin maalarnn Muhasebe-i Umumiye’ye dahil edilmesi, - stanbul ve Beyolu vilâyet mahkemelerine ilaveten birer 2. Hukuk Dairesi oluturulmas, - Anam vergisi için sayma Mays aynda balanlmasna dair kanun layihas, - Meclis-i Mebusan reis ile azalarna ödenecek tahsisat- fevkalade, - Sadrazam Ali Rza Paann beyannamesi,
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 199
- Seferberlikte ordunun ihtiyaçlarn karlamaya mahsus öür hissesini vermemek için saklayanlar hakkndaki kararname, - ura-y Askerî’nin oluturulmasna dair kararnamenin yürürlükten kaldrlmasna dair kararnameler, - Harp kazançlar vergisi uygulamasnn ertelenmesine dair teklifi. Bu on alt balk içerisinde gündemi en çok megul eden mevzu ise padiahn meclisi aç nutkuna verilecek cevap niteliindeki Ariza-i Cevabiye olmutur. 1336/1920 senesi Muvakkat Bütçe Kanunu da yine meclisi bir günden fazla megul eden meselelerdendir. Misak- Millî (Ahd-i Millî) Beyannamesi ise daha önce gizli, hatta resmi olmayan toplantlarda müzakere edilip kararlatrld için oluumunun mecliste ne kadar sürdüüne dair bir kayt bulunmamaktadr. Bu arada meclis birleimleri boyunca tartlan konular hakknda 80 mebus söz alrken (%47,33), 89 mebus hiç söz almamtr( % 52,66). Söz alan mebuslarn çounluu; stanbul (27), Trabzon (19), Konya (18), Manisa (16), Edirne (15) eklinde 39 seçim çevresi arasnda dalrken (% 64), hükümet mensubu veya hükümet adna 15 ahs mecliste söz almtr. Ankara, Karahisar- Sahip (Afyon), Burdur, Bursa, Genç, Mamuretülaziz, çel, Mara, Krehir, Kütahya, Mardin, Mentee (Mula), Urfa, Tokat, Van ile mebuslar meclise gelemeyen Mu, Siirt, Dersim, Malatya, Bitlis, Diyarbakr, Ergani mebuslarnn oluturduu 22 seçim çevresi (% 36) temsilcileri, müzakerelerde hiç söz almamlardr. Bu snflandrmadan sonra mecliste en çok söz alan mebuslara baktmz zaman; 15 farkl konuda 23 kez söz alan Saruhan Mebusu Muvaffak Bey ile 11 farkl konuda 23 kez söz alan Sinop Mebusu Rza Nur karmza çkar. Bunlar 15 farkl konuda 22 kez söz alan Eskiehir Mebusu Abdullah Azmi Bey takip etmektedir. Halk dorudan ilgilendiren anam vergisi saymnn geç balamas, harp kazançlar vergisinin ertelenmesi üzerinde de heyecanl ve srarl tartmalar olmutu. Yine maa alamayan öretmenlerin durumu, defaatle ve baka meselelerin arasnda bile gündeme gelmitir. Müzakereler neticesinde kabul edilen kanun veya kararname says, müzakere edilenin yars kadardr. Bunlar; üç geçici bütçe, Ahd-i Millî Beyannamesi, ariza-i cevabiye, harp kazançlar vergisinin tecili, stanbul’a ikinci bir Hukuk Dairesi ve Meclis-i Mebusan reis ve azalarna ödenecek tahsisattr. SONUÇ Demokratik usulle belirlenen millî meclisler, nitelik olarak onu oluturan halkn bir numunesidir. Baka bir ifade ile meclisler, halkn siyasi yönüyle birlikte genel karakter ve zihniyetinin bir yansmasdr. Bu yaklamla halkn iradesiyle oluan Osmanl Meclis-i Mebusann her bir döneminin yapsna ve faaliyetlerine yönelik bir analiz, halkn entelektüel düzeyi hakknda çkarmlarda bulunmay salayabilir.
200 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Resmen atekes imzalansa da igallerin devam ettii gayriresmi sava ortamnda seçmenlerin klasik siyasi anlay ve partilerden uzak, eitim seviyesi yüksek böyle bir meclis oluturmas, halkn alîcenaplnn bir göstergesi saylmaldr. Bu yap meclisin de en temel özellii kabul edilmelidir. Birçok mebusun parlamento deneyiminden yoksun olmas, geçmi dönemlerin icraatlarna bulamam yeni bir meclis oluturma düüncesinin ürünü olarak görülür. craat bakmndan zayf kalmasna eski meclisten devrald meseleler, gündeme gelmesi zorunlu günlük iler, meclisin açln tebrik, igal dönemi uygulamalarna tepkiler gibi nedenlerle meclise gönderilen telgraflarla itigal neden olur. Tüm bu meguliyetlere ramen çalma döneminin henüz banda bir gizli oturumda alnan Misak- Milli kararlar, tek bana bu meclisin onurunu kurtarmaya yetmektedir. Yapsnda deiik frkalardan isimleri geçse de Anadolu seçmeninin bir frka veya cemiyetin düünceleri ile hareket ettiini söyleyemeyiz. Ancak seçilen mebuslarn çounluu, Müdafaa-i Hukuk’un arad niteliklere uymaktadr ve bazlar Müdafaa-i Hukuk tekilâtnn gayretleriyle seçilmilerdir. Devrin artlar altnda milletin, aksi tarzda hareket etmesi zaten mümkün deildir. Sonuç itibariyle seçimleri millî düünceye mensup insanlar kazanmtr. Nitekim farkl tabandan gelen stanbul mebuslarnn da katld Felah- Vatan grubu ve Misak- Milli kararlar, millî amaçlar dorultusunda birletiinin kantdr. Çalma süresinin kstl kalmas nedeniyle az da olsa yasama görevi, hükümetin denetlenmesi, igaller ve sonrasnda ortaya çkan çarpk uygulamalara yönelik faaliyetleriyle misyonunu baaryla gerçekletirdii ifade edilebilir. Yeni Türk Devleti’nin nüvesini tekil eden TBMM’ye, - stanbul’daki meclise katlsn katlmasn – 88 üyesinin deiik zamanlarda yeni bir seçime tabi tutulmadan kabulü, Osmanl’dan Türkiye’ye geçiteki devamlln delili saylmaldr.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 201
KAYNAKÇA I. RESMÎ YAYINLAR -Düstur, II. Tertip, Cilt XI, stanbul 1927 -Meclis-i Mebusan Zabt Ceridesi, D. 4, TBMM Basmevi, stanbul 1992 II. KTAPLAR -Baykal, Bekir Stk, Heyet-i Temsiliye Kararlar, TTK Yaynlar, Ankara 1989 -Demirel, Ahmet, Birinci Meclis’te Muhalefet, letiim Yaynlar, stanbul 1995 -Ezherli, lhan, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Osmanl Meclis-i Mebusan, TBMM Kültür Sanat ve Yayn Kurulu, Ankara 1992 -Gololu, Mahmut, Üçüncü Merutiyet, Banur Matbaas, Ankara 1970 -Güne, hsan, Türk Parlamento Tarihi, TBMM Vakf Yaynlar, C. I-II, Ankara 1997, Ankara 1998 -Karaca, Taha Niyazi, Son Osmanl Meclis- Mebusan Seçimleri, TTK Yaynlar, Ankara 2004 -Özyavuz, Tuncer, Osmanl-Türk Anayasalar, Alkm Yaynlar, stanbul 1997 -Tunaya, Tark Zafer, Devrim Hareketleri çinde Atatürk ve Atatürkçülük, Turhan Kitabevi, stanbul 1981 -Türkgeldi, Ali Fuat, Görüp ittiklerim, TTK Yaynlar, Ankara 1951 III. MAKALELER -Duran, Tülay, “Son Osmanl Meclisi Mebusannda Felâh Vatan ttifak”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, C. XI, S. 61, Ekim 1972, s.12-21.
202 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
TARHN PENDE
THE PURSUIT OF HISTORY
-ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS-
-INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
Yl: 2010, Say: 4 Sayfa: 203-212
Year: 2010, Issue: 4 Page: 203-212
TÜRKYE’NN LK KADIN MLLETVEKLLERNDEN BENAL NEVZAT (TAR) ARIMAN
Selman YAAR Özet Benal Nevzat tar Arman, Türkiye’nin ilk kadn milletvekillerinden biridir. Ayn zamanda roman, tiyatro yazar ve air olan Benal Hanm, zmir’de siyasi hayata atlmtr. 1927 ylnda Cumhuriyet Halk Frkas’na yazlarak zmir’den ilk kadn yönetim kurulu üyeliine ve 1930’da zmir Belediye Meclisi üyeliine seçilmitir. 1935 ylnda tekrar ayn göreve seçilen Benal hanm VI., VII., ve VIII.dönemlerde de zmir’den milletvekili seçilmitir. Anahtar Kelimeler Kadn, Milletvekili, Türkiye, zmir, Benal Nevzat tar Arman ONE OF THE FIRST WOMAN DEPUTY OF TURKEY, BENAL NEVZAT (TAR) ARIMAN Abstract Benal Nevzat tar Arman is one of the first woman deputies of Turkey. Lady Benal has introduced with the political life in Izmir while she was a writer of novel and theatre and also while she was a poet. In 1927, she has been chosen to the management of National Republic Division in Izmir and then she had been choosen to Municipality Member of Assembly. When Lady Benal was chosen to the same work again in 1935, then she had been chosen as the deputy from Izmir at VI.,VII., and VIII.th terms. Key Words Women, Deputy, Turkey, zmir, Benal Nevzat tar Arman
Dr. Okutman, Ege Üniversitesi Atatürk lkeleri ve nklâp Tarihi Bölümü Öretim Eleman.
[email protected]
204 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
GR Atatürk, Milli Mücadele’nin kazanlp yeni Türk devletinin kurulmasndan sonra kadnlarn toplum içinde hak ettii yere gelmesi için gayret göstermitir. 21 Mart 1923 günü Kzlay Kadnlar Kolu’nun verdii çay srasnda Konya kadnlarna hitaben yapt bir konumada kadnlarla ilgili olarak unlar söylemitir: “Hanmlar, Efendiler! Bu son yllarn inklâp hayatnda, ateli fedakârlklarla yüklü mücadele hayatnda, milleti ölümden kurtararak kurtulua ve bamszla götüren kararl çalma hayatnda, her millet bireyinin çalmas, gayreti, emei, fedakârl geçmitir. Bunlar içinde en fazla yüceltilmesi, anlmas ve daima teekkür ile tekrar edilmesi gereken bir emek vardr ki, o da, Anadolu kadnnn göstermi olduu çok yüce, çok yüksek, çok kymetli fedakârlktr… Kadnlarmz aslnda sosyal hayatta erkeklerimizle her zaman yan yana yaadlar. Bugün deil, eskiden beri, uzun zamanlardan beri, kadnlarmz erkeklerle ba baa, mücadele hayatnda, ziraat hayatnda, geçinme hayatnda, erkeklerimizden yarm adm geri kalmayarak yürüdüler. Belki erkeklerimiz memleketi istilâ eden düman karsnda varlklarn ispat ettiler. Fakat erkeklerimizin oluturduu ordunun hayat kaynaklarn kadnlarmz iletmitir. Memleketin varlk nedenlerini hazrlayan kadnlarmz olmu ve olmaktadr. Kimse inkâr edemez ki, bu savata ve ondan önceki savalarda milletin hayat kabiliyetini tutan hep kadnlarmzdr. Kadnlarmzn her millette olduu gibi, bizim milletimiz için de ne kadar yüksek önemi olduunu söylemee gerek yoktur. Bizim milletimizde kadn, eskiden bu önemi gerçekten en yüksek derecede kazanmtr. Büyük atalarmz ve onlarn analar, tarihin ve olaylarn tanklyla sabittir ki, cidden yüksek faziletler göstermilerdir. Burada birçok noktalardan sayabileceimiz o faziletlerin en büyüü ve en önemlisi kymetli evlâtlar yetitirmesi ve daha beikten çocuklarnn ruhuna mertlik ve fazilet alamas sayesinde idi. unu söylemek istiyorum ki kadnlarmzn toplum görevlerinde üzerlerine düen hisselerden baka kendileri için en hayrl, en faziletli bir görevleri de iyi anne olmaktr. Zaman ilerledikçe, ilim gelitikçe, uygarlk dev admlaryla yürüdükçe, hayatn, asrn bugünkü gereklerine göre evlât yetitirmenin zorluklarn biliyoruz. Analarn bugünkü evlâtlarna verecei terbiye eski devirlerdeki gibi basit deildir. Bugünün analar için gereken kaliteye sahip evlat yetitirmek, evlâtlarn bugünkü hayat için çalan bir parça haline koymak, pek çok yüksek vasflarn sahibi olmaa baldr. Bundan dolay kadnlarmz hatta erkeklerden daha çok aydn, daha çok verimli, daha fazla bilgili olmak zorundadrlar…”1 31 Ocak 1923 tarihinde zmir’de halka yapt bir konumada kadnlarn görevlerini öyle açklamtr: “…Bugünün gereklerinden biri de kadnlarmzn her konuda yükselmelerini salamaktr. Bundan dolay kadnlarmz da bilgin ve ilme açk olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün örenim derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadnlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin yardmcs ve destekçisi olacaklardr...”2 Atatürk bu düüncelerini gerçekletirmek amacyla 1930 ylnda Türk kadnna ilk kez belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakk tanm, 1933 ylnda köy ihtiyar heyetlerine ve muh-
1
2
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Hazrlayanlar:Ali Sevim, zzet Öztoprak, Akif Tural, AKDTYK Atatürk Aratrma Merkezi, Ankara 2006, s.539,540. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, s.452,453.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 205
tarla seçme ve seçilme haklar vermi,3 5 Aralk 1934 tarihinde kabul edilen ve 11 Aralk 1935 tarihinde Resmi Gazete’de yaynlanarak yürürlüe giren “Milletvekili Seçimi Kanunu’nun Baz Maddelerinin Deitirilmesine ve Kanuna Bir Madde lavesine Dair Kanun” ile milletvekili seçme ve seçilme hakk tanmtr.4 Türk kadnna seçilme hakk verilmesi üzerine 18 kadn V.dönem milletvekili olarak TBMM’ne girmitir.5 Türkiye’nin bu ilk kadn milletvekilleri arasnda zmir’den seçilen Benal Nevzat tar Arman da yer almaktadr. BENAL HANIM’IN HAYATI VE ESERLER Benal Hanm 1903 ylnda zmir’de domutur.6 Annesi Cemile hanm, Babas avukat Tevfik Nevzat beydir.7 Tevfik Nevzat Bey, zmir’in önemli ve etkili gazetelerinden Hizmet’i ve zmir’in ilk edebi dergisi olan Nevruz’u çkarmtr. lkokulu zmir’in ilk özel ilkokulu olan Bedrekâ-y rfan’da okuyan Benal Hanm,8 lise eitimini zmir Fransz Lisesi’nde alm, üniversite eitimini 1923 ylnda Sorbonne Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde tamamlamtr. zmir’de avukatlk ve gazetecilik yapan babas tutuklanarak gönderildii Adana cezaevinde ölünce kzkardeiyle birlikte önce daysna, bir süre sonra da Fransa’da bulunan amcasnn yanna gitmitir.9 Fransa’dak eitimi süresince Franszca, Rumca, sosyoloji, belediyecilik ve edebiyat dersleri alan Benal Hanm 1926 ylnda Türkiye’ye dönmütür.10 1935 ylnda Neet Arman ile evlenen Benal hanmn Cemile (Güralp) adnda bir kz olmutur.11 15 yanda iir yazmaya balayan Benal Hanm,12 gazetelerde, sosyal, edebi, özellikle kadn konularnda yazlar yazm, konferanslar vermitir. Yars baslm pek çok yazlar, tiyatro piyesleri, romanlar bulunmaktadr.13 Franszca, Farsça ve Rumca bilen Benal hanmn Kara Osman, Manzum Piyes(1973), Aytm, iirler(1974) adl iir kitaplar ile Kösem Sultan adl baslmam bir eseri bulunmaktadr.14 lk iiri Aytm adl eserinde yer alan Okurlarma adl iirdir. Daha sonra amcasnn yannda Fransa’da kalrken Babama adl iirini ve zmir’e dönüte bir sel fotorafndan etkilenerek Seylâb adl iirini yazmtr. Bu iir 1924 temmuzunda Sadâ-y Hak adl gazetede yeralmtr. Ayn gazetede Kadn adl bir makalesi de yaynlanan Benal Hanm Halkapnar’da açlan bir ant için düzenlenen iir yarmasnda birincilii kazanmtr. Bu baarlarndan sonra zmir’de çkan gazete ve dergilerde çeitli türden eserleri yaymlanmtr. Bunlar 1926-1932 yllar 3
4
5
6 7 8
9 10 11 12 13 14
Latif Dademir, “Atatürk ve Kadn”, Az Bilinen Yönleriyle Atatürk, Editör:Nemci Ülker, Yay.Haz:Latif Dademir, Meta Basm, zmir,2007, s.249. T.B.M.M Zabt Ceridesi, D:IV, :3, C:24, TBMM Matbaas, Ankara 1934, s.85,86; T.B.M.M Kavanin Mecmuas, D:IV, :4, C:14, TBMM Matbaas, Ankara 1935, s.32. Neriman Elgin, Türk Kadnna Seçme ve Seçilme Hakk Tanyan 5.12.1934 Tarihli ve 2598 Sayl Kanun ve TBMM Tutanaklar, TTK.Basmevi, Ankara 1985, s.6. Kazm Öztürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi Albümü, (23 Nisan 1920-14 Ekim 1973), Önder Matbaas, Ankara 1973, s.153. T.B.M.M.Arivi, Benal Nevzat tar Arman’n 185 Nolu Sicil Dosyas. Aykar Alat, Benal Nevzat Arman’n Hayat ve Eserleri Üzerine Bir Aratrma, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yaynlanmam Yüksek Lisans Tezi, zmir 1999, s.1. hsan Güne, Türk Parlamento Tarihi, Cilt:II, TBMM Vakf Yaynlar, s.29. Alat, age., s.6. Güne, age., s.29. Alat, age., s.6. TBMM Arivi, Benal Nevzat tar Arman’n 185 Nolu Sicil Dosyas. Güne, age., s.29.
206 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
arasnda Hizmet gazetesinde, 1927-1929 yllar arasnda Âhenk gazetesinde, 1927-1928 yllar arasnda Fikirler dergisinde, 1929-1934 yllar arasnda Anadolu gazetesinde ve 1932 ylnda Halkn Sesi’nde yaynlanm iir, hikaye ve makalelerdir. Gazete ve dergilerdeki eserleri 31 iir, 8 hikaye ve 7 makaleden ibarettir. iirleri daha çok kendi ruh halini ve dünya görüünü yanstan karamsar iirlerdir. Bu iirlerini yenilerini de ekleyerek 1974 ylnda Aytm adl kitabnda toplanmtr. Hikayelerinde sosyal konular ileyen Benal Hanm, makalelerinde kadn, siyaset ve bilim gibi konular üzerinde durmutur. Bunlar arasnda kadnn toplumdaki yeri ve eitimi arlktadr. Üslup olarak söyleve daha yakn olan makalelerinde Atatürk’ten ve O’na olan minnet duygularndan bahsetmi ve kadnlar da bu yönde eitmitir. Osmanl Devletinin kuruluunu ve Osman Bey’i anlatan basl bir piyesi olan Benal Hanm’n baslmam be perdelik iki manzum piyesi ile stanbul’un Fethi ve Güzel ren, Roksolan(veya Kösem Sultan) ve Ayfer adl piyesleri ve romanlar da bulunmaktadr. Eserlerindeki ortak konu ise çocuk olmutur. Eserlerinde gelecei çocukla özedeletirmi ve çocuun eitim meselesi üzerinde durmutur. Avrupa’y tanyan, yabanc dili ve geni bir kültürü olan bir aydn olarak düz yazlaryla halka ulamaya çalmtr. Benal Nevzat Hanm’n yaynlanm eserleri unlardr: 1924 “Kadn” (makale) Sadâ-y Hak, nr.1354, 6 Haziran 1340/1924 “Metruk Evin Esrar” (hikaye) Sadâ-y Hak, nr.1361, 15 Haziran 1340/1924 “Versailles Saray’nda” (makale) Sadâ-y Hak, nr.1364, 18 Haziran 1340/1924 “Açlk Korkusu” (hikaye) Sadâ-y Hak, nr.1375, 1 Temmuz 1340/1924 “Seylâb” (iir) Sadâ-y Hak, nr.1396, 29 Temmuz 1340/1924 “Frtna, Sükûn” (iir) Sadâ-y Hak, nr.1406, 10 Austos 1340/1924 “Bataklk” (hikaye) Sadâ-y Hak, nr.1406, 10 Austos 1340/1924 “Meçhul Asker” (iir) Sadâ-y Hak, nr.1432, 9 Eylül 1340/1924 “Küçük Yaramaza” (iir) Sadâ-y Hak, nr.1455, 25 Eylül 1340/1924 1925 “K” (iir) Sadâ-y Hak, nr.1546, 21 Kanun- Sani 1341/1925 “Matemli Yuva” (iir) Sadâ-y Hak, nr.1566, 13 ubat 1341/1925 “ubat Hikayesi” (hikaye) Sadâ-y Hak, nr.1572, 20 ubat 1341/1925 1927 “Vahi Ada” (hikaye) Hizmet, nr.78, 27 Austos 1343/1927 “Mechul ehide” (iir) Fikirler, nr.5, 1 Eylül 1343/1927 “Hasene Nalan Hanmefendiye” (iir) Âhenk, nr.10244, 24 Eylül 1343/1927 “Serseri” (hikaye) Fikirler, nr.7, 1 Terin-i Evvel 1343/1927 “Leylâ” (iir) Fikirler, nr.12, 15 Kanun- Evvel 1343/1927
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 207
1928 “Sanat ve Felsefe” (çeviri makale) Fikirler, nr.17, 1 ubat 1928 “Kurt Masal” (iir) Âhenk, nr.10424, 23 Nisan 1928 “Bir Sat” (hikaye) Âhenk, nr.10633, 30 Birinci Kanun 1928 1929 “Yl Dönümü” (iir) Âhenk, nr.10638, 3 kinci Kanun 1929 “Bo Evin Srr” (hikaye) Âhenk, nr.10644,10645,10646, 12 kinci Kanun 1929 “29 ubat” (hikaye) Âhenk, nr.10704,10705, 18 ubat 1929 “Alayan Kadn” (iir) Âhenk, nr.10742, 30 Mart 1929 “Küçük Yaramaza” (iir) Âhenk, nr.10638, 6 Nisan 1929 “Umac” (iir) Âhenk, nr.10757, 23 Nisan 1929 “Çocuk Saadettir” (iir) Âhenk, nr.10757, 23 Nisan 1929 “Doann Dersi” (hikaye) Âhenk, nr.10758, 24 Nisan 1929 “Versaille Saray’nda” (iir) Âhenk, nr.10836, 21 Temmuz 1929 “Dokuz Eylül” (iir) Âhenk, nr.10874, 9 Eylül 1929 “Gecenin Çocuu” (iir) Âhenk, nr.10930, 28 Kasm 1929 1930 “Bilir misin?” (iir) Hizmet, nr.1531, 26 kinci Kanun 1930 “Hayat” (iir) Hizmet, nr.1536, 2 ubat 1930 “Küçük Bir Kza” (iir) Hizmet, nr.1548, 16 ubat 1930 “Heyhat” (iir) Hizmet, nr.1560, 2 Mart 1930 “Ne Kadar Yazk” (iir) Hizmet, nr.1563, 9 Mart 1930 “ntihar Edecee” (iir) Hizmet, nr.1581, 30 Mart 1930 “Doru mu? Söyle” (iir) Hizmet, nr.1593, 2 ubat 1930 “Kadn ve Siyasi Hayat” (makale) Anadolu, nr.4684, 6 Mays 1930 1931 “Kadn” (makale) Anadolu, nr.4975, 14 Nisan 1931 “Kurt Masal” (iir) Anadolu, nr.4983, 23 Nisan 1931 1932 “Mukaddes Abide” (iir) Halkn Sesi, nr.674, 10 Eylül 1932 “Üstat ekib’e” (iir) Hizmet, nr.2391, 17 Terin-i Sani 1932 1933 “19 Mays” (iir) Anadolu, nr.5614, 21 Mays 1933 1934 “Resminin Karsnda” (iir) Anadolu, nr.5854, 5 Mart 1934
208 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
“Ne Mutlu Türk Kadnna” (makale) Anadolu, nr.6086, 10 Kanun- Evvel 1934 1940 “Çocuun Hürriyeti” (makale) Fikirler, nr.200, 15 Mays 1940 1946 “zmir” (iir) Fikirler, nr.314-315, 1 Haziran 1946 1973 Kara Osman (piyes) Özaydn Basmevi, stanbul 1973. 1974 Aytm (iirler) Yelken Basmevi, stanbul 1974.15 BENAL HANIM’IN SYAS HAYATI VE FAALYETLER Kzlay, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi kurumlarda üye olarak çalan Benal Hanm,16 1927 ylnda Cumhuriyet Halk Frkas’na yazlarak zmir’den ilk kadn yönetim kurulu üyeliine ve17 1930’da zmir Belediye Meclisi üyeliine seçilmitir.18 1932 ve 1934 yllarnda zmir Halkevi’nin Dil-Tarih-Edebiyat komitesinde görev alan Benal Hanm, 26 Ocak 1931 tarihinde CHF zmir Vilâyet kongresinde zmir Vilâyet dare Heyeti seçiminde yedek âzâ olmutur.19 1935 ylnda tekrar zmir Belediye Meclisi üyeliine seçilmitir.20 Kadnlara milletvekili seçilme hakknn verilmesi sonrasnda siyasi faaliyetleri Atatürk tarafndan yakndan takip edilen Benal Hanm, Atatürk’ün; “Tevfik Nevzat Bey’in air kzn milletvekili intihap edeceksiniz” direktifiyle zmir milletvekili aday olur.21 Benal Nevzat Hanm, 5 ubat 1935 tarihinde Milliyet gazetesinde yer alan milletvekili aday listesinde 10.srada, Benal Nevzat (kadn) C.H.Frkas vilâyet idare ve belediye üyesi eklinde zmir milletvekili adaylar arsnda yeralmtr.22 6 ubat’ta kadn milletvekili adaylarn tercümei halleri yaynlanmtr. Buna göre Benal hanmn tercümei hali öyledir: “Benal Nevzat, zmirlidir. lk ve orta tahsilini zmir’de yapmtr. 920 ve 921 de Paris darülfünununda edebiyat tahsil etmi, döndükten sonra Hilâli ahmer, Himayeietfalde çalm, yaz ve sözle sosyal ilerde Cumhuriyet Halk Frkas vilâyet azalnda çalmtr. 930 danberi zmirde belediye azasdr.”23
15 16 17 18 19 20 21 22 23
Alat, age., s.8-79. TBMM Arivi, Benal Nevzat tar Arman’n 185 Nolu Sicil Dosyas. Güne, age., s.29. TBMM Arivi, Benal Nevzat tar Arman’n 185 Nolu Sicil Dosyas. Alat, age., s.6,7. TBMM Arivi, Benal Nevzat tar Arman’n 185 Nolu Sicil Dosyas. Alat, age., s.7. Milliyet, 5 ubat 1935, Sal, Sene:9, No:3230, s.2. Milliyet, 6 ubat 1935, Çaramba, Sene:9, No:3231, s.1.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 209
Benal Nevzat Hanm, 8 ubat 1935 tarihinde yaplan seçimlerde zmir milletvekili seçilmitir.24 1155 oy alan Benal Hanm, 11 ubat 1935 tarihli seçim tutana ile 1 Mart 1935 tarihinde T.B.M.M.’ne katlmtr.25 Benal hanmn tutana 7 Mart 1935’de onaylanmtr. V. Dönemden sonra, VI., VII. ve VIII.dönemlerde de zmir’den milletvekili seçilen Benal hanm26 milletvekillii süresince ktisat Encümeninde görev yapm, Orman Kanunu geçici encümeninde bulunmutur. Genel Kurul’da “Boazlarn tâbi olaca usule dair mukavelenin yerine kaim olmak üzere Montrö’de imza edilmi bulunan yeni mukavelenamenin tasdikine dair kanun” üzerine söz alarak unlar söylemitir: “Sayn arkadalarm, bu kadar güzel konuan hatiplerden sonra, benim buraya çkarak söz söylemek istekliimin ne kadar büyük cüret olduunu biliyorum. Fakat ne yapaym ki, ben de bugün gösümü iftiharla kabartan, kalbimi coturan sonsuz minnet ve ükran duygularm ifade etmek istiyorum. Ben de bugün önümüze açlan bu parlak tarih sahifeleri karsnda duyduum sonsuz kvanc, nihayetsiz heyecan burada cihana göstermek, anlatmak istiyorum. Arkadalar ne mutlu bize ki Atatürk’ün asrnda yayoruz. Onun tarihlere nur verecek olan büyük dehasnn klar ile aydnlanan yollarda yürüyoruz. Türk çocuklar tarihimizi okurken bu asrda yaayanlara imrenecekler, bizlere gpta edecekler. Büyük önderimizin, Kymetli smet nönü kabinemizin bugün bize hediye ettii Montrö Zaferi, dünya tarihinin bir dönüm yeri olacaktr.”27 Benal Nevzat Arman, Atatürk’ün ölümü üzerine de bir konuma yapmtr. Konumasnda Türk kadnlarna kazandrd haklardan dolay Atatürk’e olan minnettarlk duygularn belirtmitir.28 14 Kasm 1938 tarihinde yapt bu konumasnda Atatürk’ün vefatndan duyduu üzüntüyü öyle dile getirmitir: “Sayn arkadalarm, Bugün bütün Türkler, bilhassa Türk kadnl en kederli, en scak gözyalarn döküyor. Türk kadnlk tarihinin elem ve gözya dolu siyah sayfalarn kapayp, önümüze bembeyaz nurlu yapraklar açan büyük Atamz, kymetli, esiz babamz kaybettik. Yakn zamanlara kadar peçelerin, kafeslerin arkasnda dünyay bile görmekten menedilen, bir sözle, en ufack bir suçla, kurduu yuvadan, çocuklarnn arasndan kovulan Türk kadnn yuvasna sahib eden, evlâdna sahib eden, ordularla kahraman yetitiren Türk anasn insanlk kurumundaki lâyk olduu mevkie çkaran büyük kurtarcmz ebediyen aramzdan ayrld. Kaybmz büyük, kederimiz büyüktür. O’nun zyana ne kadar yansak, ne kadar gözya döksek yine azdr. Atatürk’ün dünyay aydnlatan esiz ad, asrlarn kanatlar üzerinde ebediyete kadar gidecektir. Müsterih ol büyük Atam, senin eserin ebediyen yürüyecektir.”29 Benal Hanm, “ngiltere ile imzalanan Kriling vesair anlamalar hakkndaki kanun”, “Sancan mülkî tamamiyetine ve Türkiye-Suriye hududunun teminine dair muahedelerin tasidikine
24 25 26 27 28
29
Ayn Tarihi, Say:15, Dahiliye Vekaleti Matbuat Umum Müdürlüü, Mart 1935, s.17,20. TBMM.Arivi, Benal Nevzat tar Arman’n 185 Nolu Sicil Dosyas. Güne, age., s.29. Güne, age., s.29. Ayten Sezer, “Türkiye’deki lk Kadn Milletvekilleri ve Meclisteki Çalmalar”, Atatürk Aratrma Merkezi Dergisi, C:XIV, S:42, AKDTYK Atatürk Aratrma Merkezi Yaynlar, Kasm 1998, s.902,903. TBMM Zabt Ceridesi, 14.11.1938, D:V, :4, C:27, TBMM Matbaas, Ankara 1938, s.26; TBMM Yllk, D:V, :4, TBMM Matbaas, Ankara 1939, s. 222.
210 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
dair kanun”, “Atatürk’ün cenaze merasimi için yaplacak sarfiyat hakknda kanun” dolaysyla da konumalar yapmtr. Benal hanm 21 Temmuz 1990’da stanbul’da vefat etmi ve Zincirlikuyu’daki aile mezarlnda topraa verilmitir.30 SONUÇ Benal Nevzat star Arman, yazar, air olmasnn yannda siyasi hayatta da yer alm aydn bir kadndr. 1903 ylnda zmir’de doan Benal Nevzat ilk ve orta örenimini burada tamamlamtr. Babasnn ölümü üzerine Fransa’ya amcasnn yanna giden Benal Hanm, burada Sorbonne Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde örenim görmütür. Franszca, Rumca ve Farsça bilen Benal Hanm belediyecilik, sosyoloji ve edebiyat dersleri almtr. 1926 ylnda zmir’e dönmütür. Gazetelerde, sosyal, edebi, kadn konularnda yazlar yazm, konferanslar vermitir. Yars baslm pek çok yazlar, tiyatro piyesleri, romanlar bulunmaktadr. Kzlay, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi kurumlarda üye olarak çalan Benal Hanm, 1927 ylnda Cumhuriyet Halk Frkas’na katlmtr. zmir’den ilk kadn yönetim kurulu üyeliine ve 1930’da zmir Belediye Meclisi üyeliine seçilmitir. 1932 ve 1934 yllarnda zmir Halkevi’nin Dil-Tarih-Edebiyat komitesinde görev alan Benal Hanm, 26 Ocak 1931 tarihinde CHF zmir Vilâyet kongresinde zmir Vilâyet dare Heyeti seçiminde yedek âzâ olmutur. 1935 ylnda tekrar zmir Belediye Meclisi üyeliine seçilmitir. Benal Hanm, Atatürk’ün Türk kadnna verdii milletvekili seçilme hakk dorultusunda TBMM’nde yer alan ilk Türk kadn milletvekilleri arasnda yer almtr. V., VI., VII. ve VIII. dönemlerde zmir milletvekili seçilmi ve yapt çalmalarla Atatürk’ün Türk kadnna verdii görevi baaryla yerine getirmitir.
30
Güne, age., s.29.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 211
KAYNAKÇA -ALAT, Aykar, Benal Nevzat Arman’n Hayat ve Eserleri Üzerine Bir Aratrma, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yaynlanmam Yüksek Lisans Tezi, zmir 1999. -Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Hazrlayanlar:Ali Sevim, zzet Öztoprak, Akif Tural, AKDTYK Atatürk Aratrma Merkezi, Ankara 2006. -Ayn Tarihi, Say:15, Dahiliye Vekaleti Matbuat Umum Müdürlüü. Mart 1935. -DADEMR, Latif, “Atatürk ve Kadn”, Az Bilinen Yönleriyle Atatürk, Editör:Nemci Ülker, Yay.Haz:Latif Dademir, Meta Basm, zmir 2007. -ELGN, Neriman, Türk Kadnna Seçme ve Seçilme Hakk Tanyan 5.12.1934 Tarihli ve 2598 Sayl Kanun ve TBMM Tutanaklar, TTK.Basmevi, Ankara 1985. -GÜNE, hsan, Türk Parlamento Tarihi, Cilt:II, TBMM Vakf Yaynlar. -Milliyet, 5 ubat 1935, Sal, Sene:9, No:3230. -Milliyet, 6 ubat 1935, Çaramba, Sene:9, No:3231. -ÖZTÜRK, Kazm, Türkiye Büyük Millet Meclisi Albümü, (23 Nisan 1920-14 Ekim 1973), Önder Matbaas, Ankara 1973. -SEZER, Ayten, “Türkiye’deki lk Kadn Milletvekilleri ve Meclisteki Çalmalar”, Atatürk Aratrma Merkezi Dergisi, C:XIV, S:42, AKDTYK Atatürk Aratrma Merkezi Yaynlar, Kasm 1998. -TBMM.Arivi, Benal Nevzat tar Arman’n 185 Nolu Sicil Dosyas. -TBMM Kavanin Mecmuas, D:IV, :4, C:14, TBMM Matbaas, Ankara 1935. -TBMM Yllk, D:V, :4, TBMM Matbaas, Ankara 1939. -TBMM Zabt Ceridesi, 14.11.1938, D:V, :4, C:27, TBMM Matbaas, Ankara 1938. -TBMM Zabt Ceridesi, D:IV, :3, C:24, TBMM Matbaas, Ankara 1934.
212 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Ek: Benal Nevzat tar Arman’n 185 Nolu Sicil Dosyas, Tercümei Hal Kâd.
TARHN PENDE
THE PURSUIT OF HISTORY
-ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS-
-INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
Yl: 2010, Say: 4 Sayfa: 213-226
Year: 2010, Issue: 4 Page: 213-226
EBÛ BRÂHÎM SHÂK B. BRÂHÎM EL-FÂRÂBÎ’NN HAYATI VE DÎVÂNU’L-EDEB ADLI ESERNE DAR
erafettin YILDIZ
Özet Ebû brâhîm shâk b. brâhim el-Fârâbî (ö. 350/961)’in Dîvânu’l-edeb adl eseri, lügat türleri içinde son harf sistemine göre tasnif edilen lügatlerin ilkidir. Müellif, bu eserinde kelimenin önce son harfini, sonra ilk, daha sonra da orta harfini esas almtr. Daha sonra yeeni Ebû Nasr smâ‘îl b. Hammâd el-Cevherî (ö. 393/1003), Tâcu’l-lua ve Shâhu’l-‘arabiyye adl eserinde daysnn eserini örnek alm ve bu metodu devam ettirmitir. Bu makalede Ebû brâhîm shâk b. brâhim elFârâbî’nin hayat ve Dîvânu’l-edeb adl eseri hakknda bilgi verilmitir. Anahtar Kelimeler Ebû brâhîm shâk b. brâhîm el-Fârâbî, Dîvânu’l-edeb, Lügat, el-Cevherî ABOUT LIFE OF EBÛ BRÂHÎM SHÂK B. BRÂHÎM EL-FÂRÂBÎ AND HIS WORK NAMED DÎVÂNU’L-EDEB Abstract The work of Ebû brâhîm shâk b. brâhim el-Fârâbî (ö. 350/961) called Dîvânu’l-edeb is the first dictionary among the dictionary types which are classified according to the latest letter system. The author firstly predicated on the last letter of a word, then the first and finally the letter in the middle in this work of him. Later on, his nephew, Ebû Nasr smâ‘îl b. Hammâd el-Cevherî (ö. 393/1003), took his uncle’s work a sample in his work named Tâcu’l-lua and Shâhu’l-‘arabiyye and maintained this method. In this article, information about the life of Ebû brâhîm shâk b. brâhim el-Fârâb and the work named Dîvânu’l-edeb is given. Key Words Ebû brâhîm shâk b. brâhîm el-Fârâbî, Dîvânu’l-edeb, Dictionary, el-Cevherî
Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Konya 1995) tarafndan kabul edilen “Abû brâhim shâk b. brâhîm al-Fârâbî (ölm. 350/961)’nin Hayat ve “Dîvân al-adab” adl eseri” balkl yüksek lisans tezinin özetidir. Ar.Gör.Dr., Selçuk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Dou Dilleri ve Edebiyatlar Bölümü, Arap Dili ve Edebiyat Anabilim Dal Öretim Eleman.
[email protected]
214 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Lügatçiliin, Arap dili ve edebiyat sahasnda önemli bir yeri vardr. Nitekim Arap dil âlimleri ciddi çalmalar yaparak çok deerli lügatler hazrlamlardr. lk defa el-Halîl b. Ahmed el-Ferâhidî (ö.175/791) kelimeleri, harflerin mahreçlerini esas alarak tertip edip kalb sistemini uygulam ve Kitâbu’l-‘Ayn’ telif etmitir. elHalîl b. Ahmed’den sonra da alfabetik lügatçilik bir takm merhaleler geçirmi ve günümüzdeki son eklini almtr. Arapça alfabetik lügatler, ekil bakmndan be grupta mutâlaa edilebilir. 1-) Harflerin mahreçleri esas alnarak tertip edilen sözlükler: Birinci grubu tekil eden lügatlerin öncüsü el-Halîl b. Ahmed el-Ferâhidî (ö.175/791) olup Kitâbu’l-‘Ayn adl eseriyle harflerin diziminde mahreçleri esas alarak, bunlar en dipteki grtlak seslerinden dudak seslerine doru sralamtr. Böylece dizide ilk sray ‘ayn harfi ald için lügati bu ad tamaktadr. el-Halîl’in Kitâbu’l-‘Ayn’n kendilerine örnek alan müellif ve eserleri, Ebû ‘Alî smâ‘îl b. elKâsm el-Kâlî (ö.356/966)’nin el-Bâri‘, Ebû Mansûr Muhammed b. Ahmed el-Ezherî (ö.370/980)’nin Tehzîbu’l-lua’s, Ebû’l-Kâsm es-Sâhib smâ‘îl b. ‘Abbâd b. ‘Abbâs (ö.385/995)’n el-Muhît fi’l-lua’s, bn Sîde (ö.458/1065)’nin el-Muhkem ve’l-muhîtu’la‘zam’dr. 2-) Son harf sistemine göre tasnif edilen sözlükler: Bu ekolün öncüsü, esas konumuzu tekil eden Ebû brâhîm shâk b. brâhîm el-Fârâbî (ö.350/961) olup eseri Dîvânu’l-edeb’de kelimenin önce son harfi sonra ilk ve daha sonra orta harfini esas almtr. Sonra yeeni Ebû Nasr smâ‘îl b. Hammâd el-Cevherî (ö.393/1003); Tâcu’l-lua ve shâhu’l-‘arabiyye adl eseriyle daysnn eserini örnek alarak bu metodu sürdürmütür. Bu metotla yazlan dier eserler ise unlardr: bn Manzûr (ö.711/1311)’un Lisânu’l-‘arab’, Cemâleddîn Muhammed b. Ya‘kub el-Fîrûzâbâdî (ö.816/1413)’nin el-Kâmûsu’l-muhît’i, Muhammed b. Muhammed el-Huseyn ez-Zebîdî (ö.1205/1790)’nin Tâcu’l-‘arûz’u. 3-) lk harf göz önüne alnmakla birlikte kalb sistemi uygulanan sözlükler: bn Dureyd (ö.321/933)’in el-Cemhere’si, bn Fâris (ö.395/1004)’in el-Mucmel ve Mu‘cemu mekâyîsi’l-lua’s. 4-) lk harf sistemine göre tasnif edilen sözlükler: Öncüsü Mahmûd b. ‘Omer ez-Zemaherî (ö.538/1143) olup eseri Esâsu’lbelâa’dr. Bu metodu takip eden müellifler ve eserleri unlardr: Ebû’l-Huseyn Ahmed b. Fâris (ö. 395/1004)’in el-Mucmel fî’l-lua’s, Muhammed b. Ebî Bekr b. Abdilkâdir er-Râzî (ö. 666/1267)’nin Muhtâru’s-Shah’, Ahmed b. Muhammed elFeyyûmî (ö.770/1368)’nin el-Misbâhu’l-munîr’i, Butrus el-Bustânî (ö. 1883)’nin Muhîtu’l-muhît’idir. 5-) Kelimelerin okunduu gibi tertip edilen sözlükler: ‘Abdullâh el-‘Alaylî tarafndan telif edilen el-Merca‘ etrafnda teekkül eden ekoldür. Bu ekolde telif edilmi lügatlerde kelimeler zaid harflerden soyutlanmakszn, okunduu gibi tertip edilmi ve bu sisteme “et-Tertîbu’n-nutkî” ad verilmi-
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 215
tir. Bu metot ile yazlm lügatler unlardr: Cubrân Mes‘ûd’un er-Râ’id’i, Fu’âd Efrâm el-Bustânî’nin el-Muncidu’l-ebcedî’si, Halîl el-Cer’in Lârûs’u1. Bunlarn yan sra son yllarda Recep Dikici’nin hazrlad, ayn ve zt anlaml Arapça kelimeleri ihtiva eden “Arapça Müterek Lafzlar Lügati” (Konya, 1995) tarznda farkl lügatler de kaleme alnmtr. Bu lügatler arasnda farkllk arz eden Dîvânu’l-edeb; kelimelerin son harflerine göre ilk tertip edilme özelliini tamaktadr. Bunun yan sra bu eserde tasrif (vezinler) de esas alnmtr. Buna göre Dîvânu’l-edeb, vezinlerden hareket edilerek kelimelerin son harflerine göre düzenlenmitir. Nitekim günümüzde dier lügatlerden farkl yönü olan Dîvânu’l-edeb’in benzeri lügatler de kaleme alnmtr. Bunlardan Antony Dahdah’n Mu‘cemu tasrîfi’l-ef‘âl (Beyrut, 1980) ve Cemâleddîn Ebû’l-Hasan el-Hmyerî (ö.572/1177)’nin emsu’l-‘ulûm’u adl eseri kaydedilebilir. Bütün bunlardan sonra, lügat sahasnda gerek kelimelerin son harfleri, gerekse tasrif’in esas alnd lügatlerin ilk örneini tekil eden Dîvânu’l-edeb’in müellifi Ebû brâhîm shâk b. brâhîm el-Fârâbî’nin hayatna geçebiliriz. EBÛ BRÂHÎM SHÂK B. BRÂHÎM el-FÂRÂBÎ’NN HAYATI Müellifin ismi, çou kaynaklarda shâk b. brâhîm2 eklinde, ancak bazlarnda ise shâk b. brâhîm b. el-Huseyn3 veya brâhîm b. shâk b. brâhîm4 olarak kaydedilmitir. shâk b. brâhîm’in künyesi, genel olarak tabakât ve terâcim kitaplarnda, Ebû brâhîm diye zikredilmektedir5. Ancak bnu’l-Anbârî (ö.577/1181), Nuzhetu’l-elibbâ’
1
2
3 4
5
Demirayak, Kenan- Çöenli, Sadi, Arap Edebiyatnda Kaynaklar, Atatürk Ün. Fen-Edebiyat Fakültesi Yaynlar, Erzurum 1994, s.123-134. es-Sem‘ânî, Abdulkerîm Muhammed b. Mansûr, el-Ensâb, nr. ‘Abdullah ‘Omar el-Bârûdî, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1988, IV, 331; bnu’l-Enbârî, ‘Abdurrahmân Ebû’l-Berekât, Nuzhetu’l-elibbâ’ fî tabakâti’l-udebâ’, nr. Muhammed Ebû’l-Fadl brâhîm, Kahire 1976, s.344; Yâkût el-Hamavî, ehâbeddîn Ebû ‘Abdillah, Mu‘cemu’l-udebâ’, nr. hsân Abbâs, Dâru’l-garbi’l-islâmî, Beyrut 1993, II, 618; Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-buldân, Dâr sâdr, Beyrut 1977, IV, 225; bnu’l-Esîr, ‘zzeddîn el-Cezerî, el-Lubâb fî tahzîbi’lensâb, Dâr Sâdr, Beyrut, trs., II, 402; bn Hallikân, Ahmed b. Muhammed, Vefeyâtu’l-a‘yân ve enbâ’u ebnâ’i’z-zemân, nr. Muhyuddîn ‘Abdulhamîd, Kahire 1948, IV, 243; es-Safedî, Selâhaddîn Halîl b. Aybek, el-Vâfî bi’l-vefeyât, nr. Muhammed Yûsuf Necm, Dâr Franz Steiner, Wiesbaden 1971, VIII, 395; es-Suyûtî, Celâleddîn ‘Abdurrahmân, Buyetu’l-vu‘ât fî tabakâti’l-luaviyyîn ve’n-nuhât, nr. Muhammed Ebû’l-Fadl brâhîm, el-Mektebetu’l-‘asriyye, Beyrut, trs., I, 437; es-Suyûtî, el-Muzhir fî ‘ulûmi’l-lua ve envâ’ihâ, nr. Muhammed Ebû’l-Fadl brâhîm, el-Mektebetu’l-‘asriyye, Beyrut, trs., I, 224, 230; Taköprüzâde, Ahmed b. Mustafâ, Miftâhu’s-sa‘âde ve misbâhu’s-siyâde fî mevzû‘âti’l-‘ulûm, nr. Kâmil el-Bekrî-‘Abdulvahhâb Ebû’n-Nûr, Dâru’l-kutubi’l-hadîse, Kahire 1968, I, 110; Kâtib Çelebî, Kefu’z-zunûn ‘an esâmi’l-kutub ve’l-funûn, nr. erafettin Yaltkaya ve Rfat Bilge, Maarif matbaas, stanbul 1941-1943, I, 774; smâ‘îl Pââ el-Badâdî, Îzâhu’l-meknûn, nr. erafettin Yaltkaya ve Rfat Bilge, stanbul 19451947, II, 204; smâ‘îl Pââ el-Badâdî, Hediyyetu’l-‘ârifîn, nr. Rfat Bilge-M. Kemal nal, stanbul 1951-1955, I, 199; ez-Zirikli, Hayreddîn, el-A‘lâm, Beyrut, trs., I, 284; Kehhâle, ‘Omar Rzâ’, Mu‘cemu’l-mu’ellifîn, nr. Mektebe tahkîki’t-turâs, Mu’essetu’rrisâle, Beyrut 1993, II, 227; el-Knnavcî, es-Seyyid Muhammed Sddîk Hasanhân, el-Bula fî usûli’l-lua, nr. Nezîr Muhammed Mektebî, Dâru’l-Beâ’iri’l-islâmiyye, Beyrut 1988, s. 381; Brockelmann, Carl, Târîhu’l-edebi’l-‘arabî, Arp. çev. ‘Abdulhalîm enNeccâr, Dâru’l-Ma‘ârif, Kahire 1959-1977, II, 258; Sezgin, Fuat, Târîhu’t-turâsi’l-‘arabî, Arp.çev. Arafa Mustafâ, Câmi‘atu’l-mâm Muhammed b. Su‘ûd, 1988, VIII/I, 351; Karaarslan, Nasuhi Ünal, “Fârâbî, shak b. brâhim”, Türkiye Diyanet Vakf slam Ansiklopedisi, stanbul 1995, XII, 163. kbâl, Ahmed arkâvî, Mu‘cemu’l-me‘âcim, Dâru’l-garbi’l-islâmî, Beyrut 1993, s. 252. bn Hacer el-‘Askalânî, ahâbeddîn Ebû’l-Fadl Ahmed b. ‘Alî, Lisânu’l-mîzân, nr. Mu’essetu’l-A‘lâmî li’l-matbû‘ât, Beyrut 1971, I, 401. es-Sem‘ânî, age., IV, 331; bnu’l-Enbârî, age., dipnot s.344; Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-udebâ’, II, 618; bnu’l-Esîr, age., II, 402; el-Kftî, Ebû’l-Hasan ‘Alî b. Yûsuf, nbâhu’r-ruvât ‘alâ enbâ’i’n-nuhât, nr. Muhammed Ebû’l-Fazl brâhîm, Dâru’l-fikri’l-‘arabî, Kahire 1986, I, 87; es-Safedî, age., VIII, 395; es-Suyûtî, Buyetu’l-vu‘ât, I, 437; Kâtib Çelebî, age., I, 774; Kehhâle, age., I, 199; Brockelmann, age., II, 258; Sezgin, age., VIII/I, 351.
216 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
adl eserinde (s.344)6 ve es-Suyûtî (ö.911/1505) de el-Muzhir’inde (I, 211) müellifin künyesini Ebû Nasr olarak belirtmektedir. Ebû Nasr künyesinin shâk b. brâhîm’e isnat edilmesinin sebebini yeeni olan mehûr dilci smâ‘îl b. Hammâd elCevherî’nin künyesiyle kartrlm olmasyla izah edilebilir. Hatta onu, büyük Türk filozofu Ebû Nasr el-Fârâbî ile kartranlar da olmutur7. Dilci Ebû brâhîm shâk b. brâhîm, Türkistan’n Fârâb8 ehrinde doduu için el-Fârâbî9 nisbesini ve afii10 mezhebine mensup olduu için de e-âfi‘î nisbesini almtr. Nitekim müellifin yaad bölge halk da, bu mezhebe mensuptur11. Maalesef kaynaklarda Ebû brâhîm shâk b. brâhîm’in doum yeri ve tarihi kaydedilmemitir. Ancak pek çok kaynakta onun nisbesinin el-Fârâbî12 eklinde kaydedilmesinden Fârâb ehrinde doduu anlalmaktadr. Bunun yan sra elFârâbî’nin isminin, el-Ezherî13 (h.do. 282/ö. 370)’nin akranlar arasnda zikredilmesinden14 onun bu mezkûr tarihe yakn bir tarihte doduu anlalmaktadr. Kaynaklarda Ebû brâhîm shâk b. brâhîm el-Fârâbî’nin el-Cevherî (ö.393/1003)’nin days olduu bilgisi15 dnda, onun ailesi hakknda herhangi bir bilgiye ulalamamtr. Maalesef kaynaklarda shâk b. brâhîm el-Fârâbî’nin hocalarna dair bilgi kaydedilmemitir. Tabakât ve terâcim kitaplarnda shâk b. brâhîm el-Fârâbî’nin seyahat ve yolculuklar hakknda fazla bilgi yer almamaktadr. Ancak el-Kiftî (ö.464/1248)’nin babas Yûsuf b. brâhîm el-Kiftî’nin rivayetine göre, shâk b. brâhîm, Fârâb’dan 6
7 8
9
10 11 12
13
14
15
Nuzhetu’l-Elibbâ’’y tahkik eden Muhammed Ebû’l-Fadl brâhîm; shâk b. brâhîm’in künyesinin asl nüshada Ebû Nasr eklinde kaydedildiini, ancak bu künyenin yanl olduunu belirtmitir. Bundan dolay asl metne Ebû Nasr künyesinin yerine Ebû brâhîm künyesini kaydetmitir (bkz. bnu’l-Enbârî, Nuzhetu’l-elibbâ’ dipnot, s.344). Büyük bir ihtimalle es-Suyûtî de bnu’l-Enbârî’nin eserinden nakilde bulunduundan shâk b. brâhîm’in künyesini Ebû Nasr olarak kaydetmitir. Karaarslan, Nasuhi Ünal, age., XII, 163. Fârâb; Orta Asya’da Kazakistan’n güney bölgesinde bulunan, o zaman da Türklerin bir bölgesi olup corafi olarak Seyhun nehrinin arkasnda, â (Takent) ehrinin üstünde Balâsâgûn kentine yakn bir ehirdir. Fârâb’n halk afii mezhebine mensup olup suyunu â nehrinden alan verimli topraklara sahiptir (bkz. es-Sem‘ânî, age., IV, 331; Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-buldân, IV, 225; bn Hallikân, age., IV, 243; el-Fîrûzâbâdî, Mecduddîn Muhammed b. Ya‘kûb, el-Kâmûsu’l-Muhît, Mu’essetu’r-Risâle, Beyrut 1987, s.156; ez-Ziriklî, age., I, 284; eyho, Luis, el-Muncid fî’l-edeb ve’l-‘ulûm, el-Matba‘atu’l-Kâsulikiyye, Beyrut 1956, II, 289) Baz kaynaklarda ise ehrin ad Otrâr eklinde geçmektedir (bkz. bn Hallikân, age., IV, 331; el-Fîrûzâbâdî, age., s.156; Huart, Clément, Arap ve slam Edebiyat, çev. Cemal Sezgin, Ankara, trs., s.160). es-Sem‘ânî, age., IV, 331; bnu’l-Enbârî, age., s.344; Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-udebâ’, II, 618; Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’lbuldân, IV, 225; bnu’l-Esîr, age., II, 402; bn Hallikân, age., IV, 243; es-Safedî, age., VIII, 395; es-Suyûtî, Buyetu’l-vu‘ât, I, 437; es-Suyûtî, el-Muzhir, I, 224, 230; Taköprüzâde, age., I, 110; smâ‘îl Pââ el-Badâdî, Îzâhu’l-meknûn, I, 204; ez-Ziriklî, age., I, 284; Brockelmann, age., II, 258; Sezgin, Fuat, age., VIII/I, 351. Ancak Kâtib Çelebî, Kefu’z-zunûn (I, 774)’da el-Faryâbî eklinde kaydetmitir. el-Knnavcî, age., s.59. Ancak smâ‘îl Pââ el-Badâdî, Hediyyetu’l-ârifîn (I, 193)’de bu âlimi el-Hanefî nisbesiyle zikretmektedir. es-Sem‘ânî, age., IV, 331; bnu’l-Esîr, age., II, 402; bn Hallikân, age., IV, 243. es-Sem‘ânî, age., IV, 331; bnu’l-Enbârî, age., s.344; Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-udebâ’, II, 618; Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’lbuldân, IV, 225; bnu’l-Esîr, age., II, 402; bn Hallikân, age., IV, 243; es-Safedî, age., VIII, 395; es-Suyûtî, Buyetu’l-vu‘ât, I, 437; es-Suyûtî, el-Muzhir, I, 224, 230; Taköprüzâde, age., I, 110; smâ‘îl Pââ el-Badâdî, Îzâhu’l-meknûn, I, 204; ez-Ziriklî, age., I, 284; Brockelmann, age., II, 258; Sezgin, Fuat, age., VIII/I, 351. Ebû Mansûr Muhammed b. Ahmed el-Ezherî, Tehzîbu’l-luga adl sözlüün de müellifi olan büyük dil âlimidir. el-Ezherî, h. 370 ylnda vefat etmitir (bkz. bnu’l-Enbârî, age., s.323; el-Kftî, age., IV, 232-236; es-Suyûtî, Buyetu’l-vu‘ât, I, 19; bnu’l-‘mâd, Ebû’lFelâh ‘Abdulhayy b. Ahmed b. Muhammed, ezerâtu’z-zeheb fî ahbar men zeheb, Beyrut 1986, IV, 379-380; ez-Ziriklî, age., I, 284; Kehhâle, age., III, 47). ez-Zehebî, Ebû ‘Abdillah Muhammed b. Ahmed, Târîhu’l-islâm, Vefeyâtu’l-meâhir ve’l-a‘lâm, Dâru’l-kutubi’l-‘arabî, Beyrut 1989, s.455; Karaarslan, Nasuhi Ünal, age., XII, 163. bnu’l-Enbârî, age., s.344; Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-udebâ’, II, 656; el-Kftî, age., I, 87, 229; ez-Zehebî, Târîhu’l-islâm, s.455; es-Suyûtî, Buyetu’l-vu‘ât, I, 446; bn Hacer el-‘Askalânî, Lisânu’l-mîzân, I, 401; bnu’l-‘mâd, age., IV, 497.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 217
Yemen’e gitmi ve orada Zebîd16 kentinde ikamet etmitir17. Yâkût el-Hamavî (ö. 626/1229) de, bu rivayeti eserinde zikretmi ve dier tabakât ve terâcim müellifleri de ondan nakillerde bulunmulardr. Baz kaynaklarda ise müellifin, Dîvânu’l-edeb adl eserini Zebîd’de yazd ileri sürülmütür18. Oysa Yâkût el-Hamavî, bu rivayeti zikrettikten sonra el-Cevherî’nin müellifin Dîvânu’l-edeb adl eserini kendisinden Fârâb ehrinde okuduunu ve bu eserin Zebîd’de yazlmadn belirtmitir19. el-Kiftî (ö.911/1505) de, el-Fârâbî’nin Yemen’e hiç gitmediini ve Ebû’l-‘Alâ’ elMa‘arrî ile bir edebiyatç arasnda geçen bir olayn kartrldn, hadisede geçen Dîvânu’l-edeb’in eksik sayfalarn el-Maarî’ye tamamlatan kiinin shak b. brahim sanldn ifade etmitir20. Nitekim Ebû’l-‘Alâ’ el-Ma‘arrî’nin 450/1058’de shâk b. brâhîm el-Fârâbî’nin ise 350/961 ylnda vefat etmi olmas, el-Kiftî’nin bu husustaki ifadesini teyit etmektedir. Ebû brâhîm shâk b. brâhîm el-Fârâbî’nin kaynaklarda zikredilen örencileri unlardr: 1. Ebû Nasr smâ‘îl b. Hammâd el-Cevherî: el-Cevherî21, Türkistan’n Fârâb kentinde domu ve ilk ilim tahsilini orada days Ebu brâhîm shâk b. brâhîm el-Fârâbi’den yapmtr. el-Cevherî, days elFârâbî’den Dîvânu’l-edeb’i okuduktan sonra, bu eseri Ebû’s-Serrî el-Esbahânî’den Asbahân’da tekrar okuduunu zikretmektedir22. Bilâhere Badat’a giderek, orada devrinin büyük dil âlimlerinden Ebû ‘Alî el-Fârisî (ö.377/987) ve Ebû Sa‘îd es-Sîrâfî (ö.368/979)’nin yannda çalmalarn ve tahsil hayatn sürdürmütür. Dil ve lügat bilgilerini derinletirmek için Arap yarmadasnda Hicaz’dan Diyar- Rebî‘a’ya kadar yaylan çölde Mudar ve Rebî‘a kabileleri arasnda uzun süre kalm ve bu sayede mehur sözlüü Tâcu’l-lua ve shâhu’l-‘arabiyye’yi hazrlamtr. el-Cevherî, bu eseri kaleme alrken daha önce daysndan okuduu Dîvânu’l-edeb’in tertibini kendisine örnek almtr23. Buna göre kelimelerin son harfi bâb, ilk harfi ise fasl olarak düzenlemitir24. Dier taraftan el-Cevherî, kanat takarak uçma teebbüsünde bulunmu, fakat Nîsâbûr camiinin çatsndan yere düerek h. 393 (m. 1003) ylnda vefat etmitir.
16
17
18
19 20 21
22 23 24
Zebîd; Yemen’de mehur bir ehirdir. Bu ehirden birçok âlim çkmtr. Nitekim mehur dilci ve Tâcu’l-‘arûz’un müellifi Muhammed b. Muhammed ez-Zebîdî (ö. 1205/1790) ile Ebû Kurrâ’ Mûsâ b. Târk ez-Zebîdî (ö.203/818) bu ehirde yetimitir (bkz. Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-buldân, III, 131). Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-udebâ’, I, 437; es-Safedî, age., VIII, 395; es-Suyûtî, Buyetu’l-vu‘ât, I, 437; Taköprüzâde, age., I, 110; Kâtib Çelebî, age., I, 774; ez-Ziriklî, age., I, 284; Brockelmann, age., II, 258; Sezgin, Fuat, age., VIII/I, 351; Kehhâle, age., III, 47. Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-udebâ’, II, 618; es-Safedî, age., VIII, 395; es-Suyûtî, Buyetu’l-vu‘ât, I, 437; Taköprüzâde, age., I, 110; Brockelmann, age., II, 258; es-Safedî, age., VIII, 396. el-Kftî, age, I, 87-88. Hakknda geni bilgi için bkz. bnu’l-Enbârî, age., s.344-345; Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-udebâ’, II, 656-658; Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-buldân, II, 322; el-Kftî, age., I, 229-233; es-Suyûtî, Buyetu’l-vu‘ât, I, 229-233; Taköprüzâde, age., I, 115-119; Kâtib Çelebî, age., II, 1071-1073; bnu’l-‘mâd, age., IV, 497-498 ez-Ziriklî, age., I, 309; Brockelmann, age., II, 259. Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-udebâ’, II, 619. Yâkût el-Hamavî, age., II, 656; smâ‘îl Pââ el-Badâdî, Hediyyetu’l-‘ârifîn, I, 209; kbâl, Ahmed arkâvî, age., s.216-234. Kâtib Çelebî, age., II, 1071-1073; smâ‘îl Pââ el-Badâdî, Hediyyetu’l-‘ârifîn, I, 209.
218 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
2. Ebû ‘Alî el-Hasan b. ‘Alî b. Sa‘îd ez-Zâminî el-Hasan b. ‘Alî ez-Zâminî, Divanu’l-edeb adl eseri, müellif Ebû brâhîm shâk b. brâhîm el-Fârâbî’den bizzat okuduunu zikretmitir25. Ayrca Yâkût el-Hamavî (ö.626/1229) de el-Hâkim’den nakilde bulunarak ez-Zâminî’nin Ebû brâhîm’den Dîvânu’l-edeb adl eserini okuduunu belirtmektedir26. Ancak yukardaki ifadelerden müellifimizin talebesi olduu anlalan ez-Zâminî’nin hayat ve eserleri hakknda kaynaklarda geni bilgi bulunmamaktadr. Ebû brâhîm shâk b. brâhîm el-Fârâbî’nin ekseri kaynaklarda h. 350 (m. 961) ylnda vefat ettii bildirilmektedir27. Ancak shâk b. brâhîm’in vefat tarihi hakknda farkl rivayetlere de rastlamaktayz. Nitekim ‘Alî b. Yûsuf el-Kiftî (ö.464/1248), müellifin h. 398 (m.1007)28 tarihinde, Yûsuf b. brâhîm el-Kiftî ise onun h. 450 (m. 1058)29 tarihinde vefat ettiini zikretmektedir. Bu arada baz rivayetlere göre onun h. 370 (m.980)30 ve h. 400 (m. 1009)31 yllarnda vefat ettii de nakledilmektedir. Baz kaynaklarda Ebû brâhîm shâk b. brâhîm el-Fârâbî’nin doduu ehir olan Fârâb’da vefat ettii belirtilmitir32. el-Cevherî’nin Dîvânu’l-edeb’i Ebû brâhîm’den Farab’da okudum33 eklindeki ifadesinden ve Yâkût el-Hamavî’nin de el-Cevherî’nin istinsah ettii Dîvânu’l-edeb’i okudum34 rivayetinden onun vefatna yakn yllarda Fârâb’a döndüü anlalmaktadr. Eserleri: Kaynak eserlerde Ebû brâhîm shâk b. brâhîm el-Fârâbî’nin yazd üç kitap zikredilmektedir. Bunlar öyle sralayabiliriz: A- Elimizde Bulunmayanlar: 1- erhu Edebi’l-kâtib bn Kuteybe (ö.276/889)35 tarafndan telif edilen ve Edebu’l-kâtib adyla tannan eser, müellifin döneminde tahsil arzusunu hisseden seçkin snfa ve bilhassa devlet tekilat arasnda nüfuz sahibi olmaya balayan kâtiplere, Küfe’deki sarf âlimlerinin derledii lisanî ve edebî malzemeyi sunmay amaçlamaktadr. Ksacas bn Kuteybe, bu eserinde kâtiplere doru okuma, yazma ve konuma konusunda aydnlatc bilgiler vermektedir36. 25 26 27
28 29 30 31 32 33 34 35
36
es-Suyûtî, Buyetu’l-vu‘ât, I, 437; Taköprüzâde, age., I, 111. Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-udebâ’, II, 619. Yâkût el-Hamavî, age., II, 618; es-Safedî, age., VIII, 395; es-Suyûtî, age., I, 437; ez-Ziriklî, age., I, 284; Taköprüzâde, age., I, 110; Katip Çelebî, age., I, 48; smâ‘îl Pââ el-Badâdî, Îzâhu’l-meknûn, I, 204; Kehhâle, age., II, 227; Brockelmann, age., II, 258; Sezgin, Fuat, age., VIII/I, 351; kbâl, Ahmed arkâvî, age., s.252; Goldziher, Ignace, Klasik Arap Literatürü, çev. Azmi YükselRahmi Er, maj Yaynlar, Ankara 1993, s. 82. el-Kftî, age., I, 88. Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-udebâ’, II, 618. es-Safedî, age., VIII, 395; Taköprüzâde, age., I, 110; Sezgin, Fuat, age., VIII/I, 351. el-Kftî, age., I, 88; es-Suyûtî, Buyetu’l-vu‘ât, I, 437. Brockelmann, age., II, 258; Huart, age., s. 160. Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-udebâ’, II, 619. Yâkût el-Hamavî, age., II, 618. Ebû Muhammed ‘Abdullah b. Muslim b. Kuteybe ed-Dînaverî, dil âlimidir. H. 276 (m.889) ylnda vefat etmitir. Dil ve edebiyata dair bir çok eseri vardr (Geni bilgi için bkz. Ebû’t-Tayyib el-Luavî, ‘Abdulvâhid b. ‘Alî, Merâtibu’n-nahviyyîn ve’l-luaviyyîn, Dâru’l-fikri’l-‘arabî, 1394, s. 136-137; bnu’l-Enbârî, age., s.72; bnu’l-Esîr, age., III, 15; el-Kftî, age., II, 143-147; ez-Zehebî, Tezkiretu’l-huffâz, Dâru ihyâ’i’t-turâsi’l-‘arabî, Beyrut 1956, II, 764; bnu’l-‘mâd, age., II, 69; ez-Ziriklî, age., IV, 208). Demirayak, Kenan- Çöenli, Sadi, Arap Edebiyatnda Kaynaklar, s.6.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 219
Ebû brâhîm shâk b. brâhîm el-Fârâbi tarafndan erh edilen ve erhu Edebi’lkâtib adn alan bu eser, maalesef günümüze kadar ulaamam ve hiçbir nüshas da mevcut deildir. 2- Beyânu’l-i‘râb Bu eser de, isminden de anlald gibi irab hakknda olup kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanlamamtr37. B. Elimizde Bulunan Eserleri: 1. Dîvânu’l-edeb Bu eser hakknda bilgi veren tabakât ve terâcim müellifleri, el-Fârâbî’nin kitab Dîvânu’l-edeb’i kime yazdn ve onu kime hediye ettiinden bahsetmemektedir38. Ancak güzel bir tesadüf eseri olarak, aratrmalarm srasnda Dîvânu’l-edeb’in stanbul’un çeitli kütüphanelerindeki el yazmas nüshalarnn mukaddimesinde “e-eyh Ebû’l-Hasan Ahmed b. Mansûr39, oullar ve Müslüman cemaati için bir kitap yazdm” meâlindeki ibaresinin yer aldn tespit ettim40. el-Fârâbî’nin kitabn ithaf ettii Ebû’l-Hasan Ahmed b. Mansûr’u e-eyh sfatyla zikretmesi, onun tannm âlimlerden biri olduunu göstermektedir. DÎVÂNU’L-EDEB 1- Dîvânu’l-edeb’in Muhtevas ve Eserde Kullanlan Metod Ebû brâhîm shâk b. brâhîm el-Fârâbî’nin kaleme ald bu eser, sözlük telifinde vezinleri ve kelimelerin son harfini esas almas itibariyle, lügatçiliin tarihi seyrine bakldnda kendi türünde ilk örnei tekil ettii görülmektedir. Dîvânu’l-edeb, Dr. Ahmed Muhtâr ‘Omar tarafndan tahkik edilerek Arap Dili Akademisi tarafndan h. 1394 (m. 1974) ylnda dört cilt halinde Kahire’de baslmtr. Bu eserde, tekrar edilen vezinler de dâhil olmak üzere 662 vezin içerisinde 23593 adet kelime izah edilmitir. Ayrca eser, 228 adet ayet, 204 adet hadis, muhtelif airlere ait 1080 adet iir ve 300 adet de darb- mesel (atasözü) ihtiva etmektedir. Müellif eserini Kitâbu’s-sâlim, Kitâbu’l-mudâ‘af, Kitâbu’l-misâl, Kitâbu zevâti’s-selâse, Kitâbu zevâti’l-erba‘a ve Kitâbu’l-hemze olmak üzere alt bölüme ayrm, daha sonra da bunlar isimler ve fiiller eklinde alt bölümlerde ele almtr41.
37
38
39 40
41
Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-udebâ’, II, 618; es-Safedî, age., VIII, 396; es-Suyûtî, Buyetu’l-vu‘ât, I, 438; Taköprüzâde, age., I, 111; smâ‘îl Pââ el-Badâdî, Îzâhu’l-meknûn, I, 204; Kehhâle, age., II, 227. Ancak sadece Kefu’z-zunûn (I, 774)’da brâhîm b. shâk el-Fârâbî’nin bu eserini Atsz b. Havârezmâh (ö.551/1156) için yazd zikredilmitir. Oysa müellif el-Fârâbî, h. 350 (m.961) ylnda vefat etmitir. Kefu’z-zunûn müellifi Kâtib Çelebî, Dîvânu’l-edeb’i Mahmûd b. ‘Omar ez-Zemaherî (ö.538/1144)’nin Mukaddimetu’l-edeb adl eseriyle kartrmtr. Halbuki ez-Zemaherî, bu eserini Havârezmâh Kral Atsz’a sunmutur. Eserlerdeki isim benzerliinden dolay bir karklk olduu, ahslarn vefat tarihlerinden anlalmaktadr. Bu zat hakknda kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmamtr. Topkap Kütp., III. Ahmed Böl.: 2652, vr. 2b.; Süleymaniye Kütp., Carullah Böl.: 2013, vr. 2a.; st. Ün. Merkez Kütp.: 1063, vr. 6b.; Süleymaniye Kütp. ehit Ali Paa Böl.: 2676, vr. 2b.; Klç Ali Paa Böl.: 788, vr. 2a.; Reisu’l-kuttâb Böl.: 1101, vr. 2b.; Beir Aa (Eyüp) Böl.: 128-129, vr. 2a.; Atf Ef. Kütp.: vr. 2a.; Murad Molla Kütp.: 1768, vr. 2a.; Millet Kütp., Feyzullah Ef. Böl.: 2068, vr. 2a.. Kenan Demirayak- Sadi Çöenli, Arap Edebiyatnda Kaynaklar, s. 127.
220 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Her bölümde önce isimler fa‘l, fa‘le, fa‘lî, fu‘l, fu‘le, fu‘lî, fi‘l, fi‘le, fi‘lî vb. olmak üzere srayla üçlü, dörtlü, beli ve altl 144 kalp içinde, ardndan fiiller sülâsî mücerred, bunlarn mezîdleri, rubâ ‘î mücerred ve mezîdleri olarak yirmi yedi kalp halinde ele alnp kök harflerinden önce son harflerin, sonra da ilk harflerin dikkate alnd bir alfabetik sistem içinde sralanmtr. Sarf iyi bilen bir kimsenin bile aradn güçlükle bulabilecei bu sistem, pratik deildir. Özellikle harekeli olmayan metinlerde kelimelerin bulunabilmesi daha da güçlemektedir. Fârâbî bu eserini, Arap dilinin müfredatnn âz ve nâdirlerini dikkate almadan sadece pratik deeri olanlarn ele alarak sarf ilmi çerçevesinde tasnif etmitir. Eser hem sarf yönünden büyük bir deer tamakta, hem de modern alfabetik sisteme geçite önemli bir safha tekil etmektedir. Müellifin yeeni smail elCevherî, maddelerin eserin çeitli yerlerine datlm parçalarn birletirmek suretiyle meydana getirdii es-Shâh adl lügatta Arap alfabetik sistemine daha düzgün bir görünüm kazandrmtr42. 2- Dîvânu’l-edeb’in Yurtiçi ve Yurtdndaki Elyazmas Nüshalar Ebû brâhîm shâk b. brâhîm el-Fârâbî’nin Dîvânu’l-edeb adl eserinin dünyann birçok ülkesinde elyazmas nüshalar bulunmaktadr. Bu da Dîvânu’l-edeb’in bilim dünyasnda büyük önem arz ettiini açkça göstermektedir. imdi bunlar srasyla sunalm: 1- Dou Ülkelerindeki Elyazmalar A- TÜRKYE a) stanbul: 1- Topkap Saray Müzesi Kütüphanesi, III. Ahmet Kitapl: 2652 Kahverengi deri cilt, 255x170, 265 vr., 120 mm., 19 str., stinsah tarihi h. 654, Nesih. 2- Millet Kütüphanesi, Feyzullah Efendi Bölümü: 02068 Mein deri cilt, 292x168, 235x168 mm., 272 vr., 24 str., Müstensih Nizâr b. ‘Alî b. Nivân b. Ahmed b. Nizâr en-Nizârî, h. 642. 3- Süleymaniye Kütüphanesi, Çorlulu Ali Paa Bölümü: 446 Mukavva cilt, srt ve kenarlar mein, 288x190, 220x143 mm., 1-401 vr., 19 str. 4- Atf Efendi Kütüphanesi: 2717 Mein cilt, XVI+451 vr., 27x16 cm., 21 str., Müstensih Muhammed b. Murâd, h. 868, Ta‘lik. 5- Süleymaniye Kütüphanesi, ehit Ali Paa Bölümü: 2676 Mein cilt, 271x186, 175x122 mm., 481 vr., 17 str., Müstensih brahim b. Muhammed el-Karamiyye, h. 902. 6- Süleymaniye Kütüphanesi, Beir Aa (Eyüp) Bölümü: 128-129 206x155, 160x120 mm., 313 vr., 17 str., mukavva ciltli, Müstensih Ali Arslan, Nesih. 42
Karaarslan, Nasuhi Ünal, age., XII, 164.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 221
7- Süleymaniye Kütüphanesi, Reîsu’l-Kuttâb Bölümü: 1101 Mein cilt, 258x148 (206x117) mm. ebadnda, 443 vr., 21 str., Müstensih Abdullah b. Muhammed, h. 1142, Nesih. 8- Süleymaniye Kütüphanesi, Reîsu’l-kuttâb Bölümü: 1084-1085 Mein cilt, 4+245: 249 vr., I. Cilt, 261x179, 202x125 mm., Müstensih Lutfullah. 9- Süleymaniye Kütüphanesi, Klç Ali Paa Bölümü: 00788. Mein cilt, 258x148, 206x117 mm., 31 str., 229 vr., stinsah tarihi h. 540, Nesih. 10- Süleymaniye Kütüphanesi, Cârullah Bölümü: 02013 Mein cilt, 329 vr. 11- Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya Bölümü: 04677 Mein ciltli, 442 vr., stinsah tarihi h. 1141. 12- Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya Bölümü: 04678 Mein ciltli, 16x27 cm. ebadnda,447 vr., stinsah tarihi 1142. 13- Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih Bölümü: 05192 Mein cilt, II. Cilt, 201x140, 170x100mm., 227 vr., 15 str., stinsah tarihi h. 582, Nesih. 14- Murat Molla Kütüphanesi: 1768 270x210, 185x140 mm., 240 vr., 27 str., stinsah tarihi h. 783, Nesih. 15- Murat Molla Kütüphanesi: 1767 Mein cilt, 255x190, 175x125 mm., Müstensih Muhammed b. ‘Abdurrahmân, h. 909, Nesih. 16- stanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi: 1434 Ebrulu mukavva cilt, 272 (143x190) 303, 178 vr., II. Cilt, 20 str. 17- stanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi: 1063 192 vr., (158x304) 130 mm., ebrulu mukavva cilt, 19 str. B-IRAK a-Badat aa. el-Evkâf Kütüphanesi: 1106, vr. 446 (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 354). ab. Irak Müzesi: 1297, s.528 (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 354). ac. el-Hikme Üniversitesi Kütüphanesi: Mecmû ‘a Serkîs, vr. 218, stinsah tarihi VII.yy. (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 354). b. Basra: el-Abbâsiyye Kütüphanesi: Rakamsz, vr. 286 (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 354). C- FLSTN a-Kudüs aa. el-Hâlidiyye Kütüphanesi: (h.588 bkz. el-A‘lâm, I, 285) Bu nüshann mikrofilmi Kahire’deki Arapça Elyazmalar Enstitüsünde bulunmaktadr (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 354). ab. Mecmû‘atu’l-Fityânî (h.632) Mikrofilmi Kahire’de bulunmaktadr (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 354). Ç-YEMEN a- San‘â’ aa. el-Mutevekkiliyye Kütüphanesi: Dil: 34 (I, vr.326); dil: 35, 36 (I, vr. 220, h. VII yy.) 34 ve 36 nolu elyazmann mikrofilmi Kahire’de bulunmaktadr (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 354). ab. El-Garbiyye Kütüphanesi: Edebiyat: 40 (I, vr. 109,
222 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
h. VII. Yy.). Yine burada rakamsz bir elyazmas daha vardr. Mikrofilmi Kahire’dedir (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 354). D- MISIR a-Kahire aa. Dâru’l-kutub: Dil: 25 (tam, vr. 222, h. 574); dil: 234 (I, h.611); dil: 264 (I. Cilt); dil: 344 (tam, h.617); dil: 383 (tam, vr. 405, h. 629) (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 354). ab. Dârul-kutub- Teymûriyye: Dil: 498 (h.1146) (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 355). E- SUUD ARABSTAN a- Medine aa. el-Mahmûdiyye Kütüphanesi: Edebiyat:7, I, vr. 285, h. 618 ylnda yazlm bir nüshadan h. 926 ylnda nakil yaplmtr. Mikrofilmi Kahire’de bulunmaktadr (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 354). F- FAS a. el-Karaviyyîn: 80/368, eksik (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 355). G- HNDSTAN a-Rampûr aa. Rza Kütüphanesi: Dil: 29, vr. 254, h. 1226; dil:30, vr. 229, h. 1090 (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 354). H- RAN a- Tahran aa. Sipehsalar: 105 (I, vr. 243); 106 (II, vr. 233 sonu eksik, h. V. yy.) (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 353). 2- Bat Ülkelerindeki Elyazmalar A- NGLTERE a. Londra aa. Medresetud-drâsâti’-arkiyye ve’l-afrîkiyye: 4797, I, vr. 266, h. VII. yy.; 47972, II, vr. 189, h. 621 (bkz. GAS, VIII/I, 355). ab. British Museum: Or. 5032, vr. 391, h. 879 (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 355). ac. Oxford-Bodalyana, Pock. 227, vr. 366, h. 668; Hunt. 281, I, vr. 206, h. 662; Hunt. 276, II, vr. 204; Hunt. 228, II, vr. 280, h. 373 (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 355). B- FRANSA a- Paris aa. Paris Milli Kütüphanesi: 6663, vr. 248, h. 547 (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 355). C- HOLLANDA a. Leiden aa. Leiden: Or. 473, vr. 237, h. 596, eksik; Or. 547, vr. 185, h. 619, eksik; 2391, vr. 168, h. 651 (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 355). Ç- ALMANYA a- Berlin aa. Berlin: Mecmû ‘a Dahdah: 161, vr. 403, h. 629 (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 355). D- RLANDA a- Dublin aa. Sör Chaster Kütüphanesi: 3125, vr. 243, h. VI. yy. (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 355). E- RUSYA a-Moskova aa. Kremlin: h. 1007’de yazlmtr (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 355).
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 223
F- AMERKA a. Princeton aa. Princeton Üniversitesi Kütüphanesi, Carît (Yahuda) Bölümü: 202, vr. 278, h. 1205 (bkz. Sezgin, age., VIII/I, 355). 3- Dîvânu’l-edeb’in Kaynaklar Müellif Ebû brâhîm shâk b. brâhîm el-Fârâbi, mehur eseri Dîvânu’l-edeb’i kaleme alrken dier ilimlere dair eserlerden de istifade etmitir. Bunlar öyle sralayabiliriz: 1. Sîbeveyh (ö.180/796)’in el-Kitâb adl eseri. 2. Ebû Ubeyde (ö. 210/825)’nin el-bdâl, el-Hayl ve el-‘bl’i. 3. Ebû Zeyd (ö. 215/830)’in Fa‘altu ve ef‘altu, el-Hemze ve en-Nevâdir’i. 4. el-Asma‘î (ö. 216/831)’nin el-Hemze, en-Nevâdir, es-Sfat, el-Hayl, Halku’l-insân, en-Nahl, el-Vahve ve el-Elfâz’. 5. Ebû Ubeyd (ö. 223/837)’in el-Karîbu’l-musannef, Emsâlu’l-‘arab ve Karîbu’lhadîs’i. 6. bnu’s-Sikkît (ö. 244/858)’in slâhu’l-mantk, el-Ezdâd, en-Nevâdir ve el-Vahve’i. 7. Ebû Hâtim es-Sicistânî (ö. 248/862)’nin el-Hemze, Halku’l-insân, en-Nebât, enNahl ve el- ‘bl’i. 8. bn Kuteybe (ö. 276/889)’nin Edebu’l-kâtib’i. 4- Dîvânu’l-edeb’i Kaynak Edinen Eserler 1. el-Cevherî (ö. 393/1003)’nin es-Shah’. 2. es-Se‘âlebî (ö.429/1038)’nin Fkhu’l-luga’s. 3. el-Hasan b. el-Muzaffer (ö.442/1050)’in Tehzîbu dîvâni’l-edeb’i. 4. Muhammed b. Ca‘fer el-Gûrî (ö. 460/1073)’nin Dîvânu’l-edeb’i. 5. Mahmûd el-Kagârî (ö. 466/1073)’un Divanu lugati’t-Turk’u. 6. ez-Zevzenî (ö. 486/1093)’nin el-Masâdr’. 7. Ebû Ca‘fer el-Makarrî (ö.544/1149)’nin Tâcu’l-masâdr’. 8. Nevân b. Sa‘îd (ö. 573/1178)’in emsu’l-‘ulûm’u. 9. es-Sagânî (ö.650/1252)’nin el-‘Ubâb’. 10. et-Tiflîsî (ö. 629/1232)’nin Kânûnu’l-edeb’i. 11. bn Mâlik (ö. 672/1273)’in kmâlu’l-i‘lâm bi teslîsi’l-kelâm’. 12. el-Feyyûmî (ö. 770/1360)’nin el-Misbâhu’l-munîr’i. 13. es-Suyûtî (ö. 911/1505)’nin el-Muzhir ve el-Kavlu’l-mucmel fî’r-redd ‘alâ’lmuhmel’i. 14. Muhammed el-Fâsî (ö. 1170/1756)’nin zâ‘âtu’r-râmûs’u. 5- Ebû brâhîm shâk b. brâhim el-Fârâbî ve “Dîvânu’l-edeb” Adl Eseri Hakknda Söylenenler Ebû brâhîm shâk b. brâhîm el-Fârâbî’den sonra yaayan büyük âlimler, bu eserin deerini anlamlar ve bu eseri methedip, en güzel ifadelerle takdirlerini belirtmilerdir. Nitekim Yâkût el-Hamavî (ö. 626/1229), Dîvânu’l-edeb’in öhretinin
224 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
her tarafa yaylm bir eser olduunu zikrederken43, mehûr dil âlimi Ebû’l-‘Alâ’ el-Ma‘arrî (ö.450/1058), öneminden dolay bu eseri ezberlemi ve Yemenli bir edibin getirdii Dîvânu’l-edeb’in eksik bir bölümünü ezberden tamamlamtr44. Hayreddin ez-Ziriklî (ö. 1396/1976) ise, shâk b. brâhîm’in bir kitap yazp ismini Dîvânu’l-edeb koyduunu ve bu eseri “dilin terazisi ve kelamn ölçei” diyerek tanttn belirtmektedir45.
43 44 45
Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-udebâ’, II, 618. el-Kftî, age, I, 87. ez-Ziriklî, age., I, 284. Ayrca bkz. Murad Molla Kütp. nr. 1767, 1a.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 225
KAYNAKÇA -Brockelmann, Carl, Târîhu’l-edebi’l-‘arabî, Arp. çev. ‘Abdulhalîm en-Neccâr, Dâru’l-Ma‘ârif, Kahire 1959-1977. -Demirayak, Kenan- Çöenli, Sadi, Arap Edebiyatnda Kaynaklar, Atatürk Ün. Fen-Edebiyat Fakültesi Yaynlar, Erzurum 1994. -Ebû’t-Tayyib el-Luavî, ‘Abdulvâhid b. ‘Alî, Merâtibu’n-nahviyyîn ve’l-luaviyyîn, Dâru’l-fikri’l‘arabî, 1394. -el-Fîrûzâbâdî, Mecduddîn Muhammed b. Ya‘kûb, el-Kâmûsu’l-Muhît, Mu’essetu’r-Risâle, Beyrut 1987. -Goldziher, Ignace, Klasik Arap Literatürü, çev. Azmi Yüksel-Rahmi Er, maj Yaynlar, Ankara 1993. -Huart, Clément, Arap ve slam Edebiyat, çev. Cemal Sezgin, Ankara, trs.. -bnu’l-Enbârî, ‘Abdurrahmân Ebû’l-Berekât, Nuzhetu’l-elibbâ’ fî tabakâti’l-udebâ’, nr. Muhammed Ebû’l-Fadl brâhîm, Kahire 1976. -bnu’l-Esîr, ‘zzeddîn el-Cezerî, el-Lubâb fî tahzîbi’l-ensâb, Dâr Sâdr, Beyrut, trs.. -bn Hacer el-‘Askalânî, ahâbeddîn Ebû’l-Fadl Ahmed b. ‘Alî, Lisânu’l-mîzân, nr. Mu’essetu’lA‘lâmî li’l-matbû‘ât, Beyrut 1971. -bn Hallikân, Ahmed b. Muhammed, Vefeyâtu’l-a‘yân ve enbâ’u ebnâ’i’z-zemân, nr. Muhyuddîn ‘Abdulhamîd, Kahire 1948. -bnu’l-‘mâd, Ebû’l-Felâh ‘Abdulhayy b. Ahmed b. Muhammed, ezerâtu’z-zeheb fî ahbar men zeheb, Beyrut 1986. -kbâl, Ahmed arkâvî, Mu‘cemu’l-me‘âcim, Dâru’l-garbi’l-islâmî, Beyrut 1993. -smâ‘îl Pââ el-Badâdî, Îzâhu’l-meknûn, nr. erafettin Yaltkaya ve Rfat Bilge, stanbul 19451947. -smâ‘îl Pââ el-Badâdî, Hediyyetu’l-‘ârifîn, nr. Rfat Bilge-M. Kemal nal, stanbul 1951-1955. Karaarslan, Nasuhi Ünal, “Fârâbî, shak b. brâhim”, Türkiye Diyanet Vakf slam Ansiklopedisi, stanbul 1995. -Kâtib Çelebî, Kefu’z-zunûn ‘an esâmi’l-kutub ve’l-funûn, nr. erafettin Yaltkaya ve Rfat Bilge, Maarif matbaas, stanbul 1941-1943. -Kehhâle, ‘Omar Rzâ’, Mu‘cemu’l-mu’ellifîn, nr. Mektebe tahkîki’t-turâs, Mu’essetu’r-risâle, Beyrut 1993. -el-Kftî, Ebû’l-Hasan ‘Alî b. Yûsuf, nbâhu’r-ruvât ‘alâ enbâ’i’n-nuhât, nr. Muhammed Ebû’l-Fazl brâhîm, Dâru’l-fikri’l-‘arabî, Kahire 1986. -el-Knnavcî, es-Seyyid Muhammed Sddîk Hasanhân, el-Bula fî usûli’l-lua, nr. Nezîr Muhammed Mektebî, Dâru’l-Beâ’iri’l-islâmiyye, Beyrut 1988. -es-Safedî, Selâhaddîn Halîl b. Aybek, el-Vâfî bi’l-vefeyât, nr. Muhammed Yûsuf Necm, Dâr Franz Steiner, Wiesbaden 1971. -es-Sem‘ânî, Abdulkerîm Muhammed b. Mansûr, el-Ensâb, nr. ‘Abdullah ‘Omar el-Bârûdî, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1988. -Sezgin, Fuat, Târîhu’t-turâsi’l-‘arabî, Arp.çev. Arafa Mustafâ, Câmi‘atu’l-mâm Muhammed b. Su‘ûd, 1988. -es-Suyûtî, Celâleddîn ‘Abdurrahmân, Buyetu’l-vu‘ât fî tabakâti’l-luaviyyîn ve’n-nuhât, nr. Muhammed Ebû’l-Fadl brâhîm, el-Mektebetu’l-‘asriyye, Beyrut, trs.. -es-Suyûtî, el-Muzhir fî ‘ulûmi’l-lua ve envâ’ihâ, nr. Muhammed Ebû’l-Fadl brâhîm, elMektebetu’l-‘asriyye, Beyrut, trs.. -eyho, Luis, el-Muncid fî’l-edeb ve’l-‘ulûm, el-Matba‘atu’l-Kâsulikiyye, Beyrut 1956. -Taköprüzâde, Ahmed b. Mustafâ, Miftâhu’s-sa‘âde ve misbâhu’s-siyâde fî mevzû‘âti’l-‘ulûm, nr. Kâmil el-Bekrî-‘Abdulvahhâb Ebû’n-Nûr, Dâru’l-kutubi’l-hadîse, Kahire 1968.
226 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
-Yâkût el-Hamavî, ehâbeddîn Ebû ‘Abdillah, Mu‘cemu’l-udebâ’, nr. hsân Abbâs, Dâru’l-garbi’lislâmî, Beyrut 1993. -Yâkût el-Hamavî, Mu‘cemu’l-buldân, Dâr sâdr, Beyrut 1977. -ez-Zehebî, Tezkiretu’l-huffâz, Dâru ihyâ’i’t-turâsi’l-‘arabî, Beyrut 1956. -ez-Zehebî, Ebû ‘Abdillah Muhammed b. Ahmed, Târîhu’l-islâm, Vefeyâtu’l-meâhir ve’l-a‘lâm, Dâru’l-kutubi’l-‘arabî, Beyrut 1989. -ez-Zirikli, Hayreddîn, el-A‘lâm, Beyrut, trs., I, 284; Kehhâle, ‘Omar Rzâ’, Mu‘cemu’l-mu’ellifîn, nr. Mektebe tahkîki’t-turâs, Mu’essetu’r-risâle, Beyrut 1993.
TARHN PENDE
THE PURSUIT OF HISTORY
-ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS-
-INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
Yl: 2010, Say: 4 Sayfa: 213-226
Year: 2010, Issue: 4 Page: 213-226
AZERBAYCAN SAFEVÎ DEVLETNN ASKERÎ TEKLÂTI
Zabil BAYRAMLI Özet Daimi ordunun bölümleri “korçu”, “gulam”, “tüfekçi”, “topçu” bölümlerinden oluur. Bu bölümlerin lideri “korçuba” dr, ikinci srada “gulamaas”, üçüncü srada “tüfekçiba” ve son olarak “topçuba” yer alr. Devlet kademesinde üye olarak “korçuba” ayn zamanda ordudan sorumlu bakandr. Korçu ad verilen kiiler hassa askerleridir. I. ah smail tarafndan Chagataev ordu sistemi örnek alnarak kurulmutur. Yazl kaynaklara göre o dönemde oluturulan bu ordu yerel insanlardan oluuyordu. ah Abbas iktidara gelir gelmez askeri reform çalmalarn hzlandrd ve gulam, tüfekçi ve topçu snfndan oluan yeni bir ordu kurdu ve ah’n ordusunu güçlendirdi. Yeni oluan bu ordunun toplam says 44 bin kiiyi buldu. Korçular askeri politikalarda geni bir etkiye sahiptiler ve ah smail bunlarn yetkilerini kstlamak istedi fakat ordudaki ehemmiyetlerini düünerek plann erteledi. 16.yüzylda bile Korçular devleti desteklemeye devam ettiler. Anahtar Kelimeler Safevi Devleti, Azerbaycan, Askeri Tekilat MILITARY ORGANISATION OF THE AZERBAIJAN SAFEVY STATE Summary The permanent army consisted of the divisions of “qurchu”, “qulam”, “tuphenkchi” (riffler) and topchu (cannoner). Among the staff of these army “qurchubashi” was the head,“qullazaghasi” the second, “tuphengchi aghasi” the third, and “topchubashi” the last. Being the member of the state council,”qurchubashi” was the Military Minister as well. Gorshus were hassa soldiers. C reated by Shah Ismail I on the sample of Chagataev military system.According to the written sources of that period this army consisted of only indigenious people. Almost at onse came to the power Shah Abbas I carried out military reform and have created new combat army consist of gulam,tuphenchy and topchy improved and strengthened Shah army. The aggregate number of new combat arms were 44 thousand persons. As the Gorchuss military political in fluence was wide,Shah Abbas I decided to restrict their rights,but considering their importance sustained his plan.
Yrd. Doç. Dr., Azerbaycan Bakü Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi Öretim Üyesi.
[email protected]
228 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
Even in XVII century the Gorchus were still the support of state. Key Words Azerbaijan, Safevi State, Military Organization
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 229
GR Safevî Devletinin askerî tekilâtyla ilgili olarak XVI.-XVII. yüzylarn Avrupa literatüründe ve yerli kaynaklarda ayrntl ve bilimsel önem tayan bilgiler bulunmasna ramen sovyet tarih biliminde bu sorun her yönden ve bilimsel olarak bir çözüme balanmamtr. Çünkû bu devirde ilk kaynaklar bazen ayrntl olarak ele alnmam, tarihsel gerçekleri yanstan olgular aça çkarlmam ve karlatrmal bilimsel–eletirel incelemeler yaplmamtr. Bu yüzden Azerbaycan Safevî devletinin askerî tekilâtnn kaynaklar esas üzerinde aratrlmasna, örenilmesine ve sorunla ilgili tarihsel gerçeklerin aça çkarlmasna büyük gereksinim duyulmaktadr. Safevî ordusu devlet ve ah ordusundan müteekkil olmak üzere iki bölüme ayrlyordu. Birincisi (devlet) yöneticilerinin (hakimlerinin)* Alaylar'ndan, Gorçularcdan (Korçularcdan), ikinci bölüm ise Kullar (Gulamlar), Tüfekçiler ve Topçularcdan meydana gelirdi.1 Eyalet hakimlerinin emrinde olan Türk-Kzlba ordusu hakknda “Tezkiret elmüluk”ta bulunan bilgileri V.Minorski aratrarak sözü geden ordu mevcudunun toplam saysnn 58.289 kiiden, .P.Petruekski ise 59.496 kiiden olutuunu belirtmitir.2 1617-1624 yllarnda Kzlba memleketinde oturan Pyetro della Valle'ye göre Kzlba askerlerinin says 70.000 olmu, bunlardan 50.000 kii ise askerî hizmette bulunduklarndan dolay devletten maa alyordu. 20.000 kii ise ticaret ve tarm ileriyle uratklarndan devletten maa almyordu.3 Seyyaha göre Kzlbalar 32 kabileden olumu, her kabiledeki nüfus says 10.000-12.000 kiiye ular ve bir kaç kabile nüfusu ise 500 kiiden fazla deildi.4 Pyetrocnun kiisel gözlemlerine göre Türk Kzlbalarn on alt ili sol kol, dier on alt ili ise sa kol ili adn almaktayd. Savata, seferde, divanhanecde on alt il ahcn sanda, on alt il ise solunda bulunurdu.5 Pyetro ifade ediyor ki, her Kzlba serbest olup istedii zaman maan almaktan kendi istei üzerine vazgeçebilir, yahut hizmet yerini dee bilirdi. Ama sava srasnda bakana, yani maa verene kaytsz artsz tabi olmal ve askerî disiplini, kurallar yerine getirmeliydiler. Her bir askerîn yllk maa 5 tümenden az deildi, bu ise iyi bir at satn almak ve bir yl geçim salamak için yeterince idi. Ordu komuta kadrolarnn ve memurlarn mali durumu daha iyiydi; onlar hizmet derecesine göre maa alrlard. Orduda öyle ünlü kiiler vard ki, onlarn yllk maa 300-400 tümene ulard. Bu ünlü kiiler sava sra*
1 2
3
4 5
Safevî devlet tekilâtnda eyaletler genellikle valilerce yönetilen hudut eyaletleri ve Beylerbeyilerce yönetilen eyaletler olmakla ikiye ayrlrd. Beylerbeyi'lerin yönettii eyaletler sayca çok idi; ah I. Tahmasp devrinde Beylerbeycilerce yönetilen 50 eyâlet bulunmaktayd. Valiler ve Beylerbeyiler eyaletleri “han”, yahut “sultan” payesiyle yönetirlerdi. arden, Sefername-ye arden, Tercome-ye Ebal Yemai, C.3, Tehran, h. 1374, s. 1191. Sazmane edera-ye hökumete Sefevi ya Teliate Minorski ber Tezkiret el-müluk, Tercome-ye Mesud Pecebniya, Tehran, h. 1368, s. 54; Petruevskiy .P. Oçerki po istorii feodalnh otnoeniy v Azerbaydjane i Armenii v XVI. Naçale XIX. vv. Leningrad, 1949, s. 144. Pyetro della Valle, Sefername-ye Pyetro della Valle, Tercome-ye ez metn-e esli-ye talyayi doktor uaeddin efa, Tehran, h. 1348, s. 348. Pyetro della Valle, age., s. 349. Ayn eser, s. 347.
230 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
snda askeri hizmet için imkanlar uyarnca 50-100 savaç vermeliydiler. Ama askerî deftere yalnz kendi isimleri kaydolunduundan emirleri altnda bulunanlarn maalarn alrlard.6 Devlet ordusunun dier nev'i Kzlba kabile süvarilerinden oluan ve Korçu denilen müntazam muhafiz birlikleri idi. Pyetro della Valle'ye göre Korçu terimi Türkçedeki korumak sözünden meydana gelerek koruyan, gözleyen, kay gösteren anlamna gelmektedir. Korçular Kzlba olarak, deil hann, yahut sultancn, dorudan doruya ahcn buyruu altnda bulunurlard.7 Faruk Sumer yazyor ki, Safevi hassa askeri olan korçular I. ah smail tarafndan Çaatay askerî telilât esasnda kurulmutur.8 Ne var ki, Korçu askerî tekilât Azerbaycancda XV. yüzylda da mevcut idi. Ülke snrlarnn korunmas ve ahn muhafazas ile baka bir devlet muhafz birlii olan Korçular görevlendirilmiti.9 Kaynaklarda Korçularn eyâletlerde serbest yaay ve harp esnasnda reislerinin yönetimi altnda birletikleri hakknda bilgilere rastlanmaktadr.10 Tavernye belirtir ki, Korçular eskiden beri soylu nesillerden çkmlar ve atlganlkta hep ün yapmlar. Bu kiiler Türkmanlar gibi çadrlarda oturuyor, evlâtlarn genç yalardayken aha hizmet için gönderir ve burada ahperest olarak yetiinceye kadar eitim görürler.11 Ama Tavernye Korçularcn soyu, kökeni ve yaay üzerine verdii bilgilerde hata yapmtr. Çünkû, Azerbaycan Türk nüfusunun XVI.-XVII. yüzyllarda büyük ehirleri, köyleri vard ve ahalinin geni kitlesi zanaat, ticaret ve tarm ileriyle, bir ksm ise yaylak-klak hayvanclyla urayordu. Türkmanlarn ise sözü geçen devirde Azerbaycancdaki Türk illerinden biri olduu su götürmez bir gerçektir. XVI.-XVII. yüzyllarn tarih yazarlarnn belirttikleri gibi, onlar Ustaclu, Türkman, Rumlu, Avar, Kaçar, Bayat, Varsak12 ve dier Türk boylarndan seferber edilmi ayr bir muntazam ordu nevi idi; onun kadrosunda qayri-milletlerden askerin bulunduu hakknda devrin hiç bir kaynanda bilgilere rastlanmaz. Nitekim arden kendi gözlemlerine dayanarak belirtir: “Korçular birkaç defa darbe yemelerine raman bugün muntazam ordunun en kudretli, heybetli askerî ktasdr. Onlar Türkmen, Tatar soyundan gelirler...kendi köylerinde oturuyor, baqa airet ve kabileye karmamlar”.13 Alman seyyah Engelbert Kempfer de belirtir ki, cesaretleriyle ün kazanm bulunan, boylu boslu Korçular Türk soyundan geliyorlar.14 Safevî devletinin yönetiminde güç ve söz sahibi olan
6 7 8 9 10
11 12
13 14
Ayn eser, s. 349-353-354. Ayn eser, s. 351. Faruk Sümer, Safevi Devletinin Kuruluu ve Gelimesinde Anadolu Türklerinin Rolü, Ankara, 1977, s. 20. Sefername-ye Sanson, Tercome-ye Ta Tefezzüli, Tehran, h. 1346, s. 46. Adam Oleariy, Podrobnoye opisaniye puteestviya Goltinskovo posolstva v Moskovskiyu i Persiyu v 1633, 1636 u 1639 godax, Perevod s nemetskovo yazka: P. Barsova, Moskva, 1870, s. 889. Jan Batist Tavernye, Sefername-ye Tavernye, Tercomo-ye Ebuturab Nuri, sfahan, h. 1336, s. 581. sgender Bey Türkman Müni Tarih-i alem ara-yi Abbasi, C. I, Tehran, h. 1350, s. 43; Hesen bey Rumlu, Ehsen et-tevarih, Be sey-o teshih Ç.N. Seddon Tehran, h. 1342, s. 259. arden, age., c.3, s. 1191. Engelbert Kempfer, Der derbare ahenahe ran, Tercome-ye Keykavus Cahandari, Tehran, h. 1350, s. 87.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 231
korçularn kökeni hakknda Engelbert Kempferin deerli bilgisi ardencin yukarda kaydolunan fikrini dorulamaktadr. Tavernye'nin günlüünde ise Korçularn mensup olduu Türk illerinin yaam tarzna ilikin kimi yanl fikirlere ramen, sözü geçen illerin sava yetenekleri, I. ah Abbas devrinde onlara kar tutum ve verilen güvence gerçee uygun biçimde anlatlmaktadr. O kaydediyor ki, hepsi süvarilerden oluan korçulara cire ve yeteri kadar aylk ödenir. Kimi zaman korçularn içinden yetimi olan ve ülke yönetiminde yüksek mevki sahibi kiiler de bulunmaktayd. Genellikle onlara “Kzlba” denilir. Diyorlar ki, padiahn 22 bin korçusu var, hepsi de cesaretli olan bu korçular savalarda hayret verici ytlik gösterirler. I. ah Abbas bu ordu ksmnn kimi ayrcalklarn ortadan kaldrarak Gulamlara verdi. Fakat bu i hemen durduruldu ve I. ah Abbas amacn tümüyle ve vaktinde uygulayamad. Korçularn serdarna (reisine) “Korçuba” denilmektedir ve korçular içinden yetiirdi. ah, baka kabile mensubu olan bir kiini onlara “serdar” – reis atamazd.15 Korçu alaynda onlu sistem uygulanrd. En ufak askerî birlii on asker olutururdu. Bunu yüz ve bin kiiden oluan birlikler izlerdi. Bu birliklerin banda bulunan komutanlara “onba”, “yüzba” ve “binba” denirdi. Ylda korçubacya 150 tümen, bimbacya 70 tümen, yüzbacya 30 tümen ve onbacya ise 10 tümen maa balanmt. Atl erlerin her birine ylda 10 tümen yahut 15 tümen verilirdi. Buna ek olarak, her üç ylda bir ahn da katld geçit töreni yaplrken, yahut korçu ordusunun genel durumu tefti edilirken onlara maan üçte bir ksmndan fazla bahi verilirdi. Bu bahi her kiiye yetenek ve beceriine göre verilmekteydi. ah yüksek mevki sahibi olan birini oldürmek isterken bu ii korçulardan biri yerine getirirdi.16 Korçularn rütbe ve görevlerine göre Tavernyecnin iletdii bilgiler XVII. yüzyln 80cli yllarnda Engelbert Kempfercin ayn konuyla ilgili verdii bilgilere tamamyla uymaktadr. Ama Engelbert Kempfercin günlüünde er korçunun maa 9 tümen kadar gösterilmitir.17 Rafael dyu Mans hariç devrin dier Avrupa yazarlar korçubann yllk ayl hakknda ayn bilgileri vermekteler; bu ise onlardan birinin ötekinin eserinden faydalanmasyla ilgilidir. Rafael dyu Manscn eserinde korçubann yllk ayl 1000-1500 tümen,18 “Tezkiret el-müluk”ta ise 1491 tümen 7200 dinar19 tutarnda kaydedilmektedir. Sonuncu eser Azerbaycan Safevî devletinin mali sistemiyle ilgili ilk kaynak olduundan burada korçubann yllk maa üzerine bilgilerin kesinlii kuku götürmez. Alessandricnin daha XVI. yüzyln 70cli yllarnda belirtdiine göre ah be bin kadar korçuya maa balamt.20 Onlar en sözü geçer, güveniler ve becerikli kiiler içinden seçilm ah korçular olarak ahn kiisel muhafz ktasn oluturuyor15 16 17 18 19 20
Jan Batist Tavernye, age., s. 592. Ayn eser, s. 582. Engelbert Kempfer, age., s. 92. Sazmane edare-ye hökumete…, s.165. Mirze Semai, Tezkiret el-müluk, Be kuee döktor Seid Mehemmed Debirsiyagi, Tehran, h. 1368, s. 53. Sefername-ye Venezian der ran, Tercome-ye doktor Menuçöhr Emiri, Tehran, h. 1349, s. 448.
232 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
lard. Korçularn yansra eyaletlerde 20-30 bin, belki de bundan fazla korçu mevcudundan sözedilmektedir. Pyetro della Valle korçularn saysn 12.000 göstermitir.21 E.Kempfer ise 10-12 bin savacdan oluan korçu birliinden, korçularn mensup olduklar illerden, korçularn illerin korumasna dayanmalar ve yüksek rütbeli komutanlarn (subaylarn) buyruu altnda bulunmalarndan söz ederek sahih bilgiler vermektedir.22 Bununla birlikte E.Kempfercin korçularn miktar hakknda bilgilerinde çeliki de söz konusudur. O, korçularn saysnn 10-12 binden fazla olmadn kaydettikten sonra belirtir: “Bugün 15-20 binlik korçu eski zamanlarda ayn ad altnda varln sürdürmü askeri gücün yalnz bir ksmn tekil eder”.23 Cemelli Kareri'nin günlüünde ise Sultan Hüseyin (1694-1722) devrinin ilk yllarnda korçularn saysnn 22000 olduu gösterilmitir.24 Ne var ki, Alessandri'nin belirttii gibi markezdeki korçularn mevcudu 4-5 bini akn olamazd. Tavernye de kendi gözlemlerine dayanarak merkezteki korçularn saysn, ayn zamanda onlatdan oluan askerî birlii hususi ordu nev'i olarak belirlemitir. Tavernye'nin belirttii üzere ah, genellikle sava ve bar zamanlarnda 4000 süvariye maa, erzak (yiyecek) veriyor, hayvanlarnn yemini salyordu. Söz konusu askeri birlik –korçu alay belirli bir yerde savaa hazr bulundurulan hassa ordusu idi. Alay mensubu her bir asker maan ne zaman ve nereden alacan da biliyordu. Tavernye açklamasn sürdürerek öyle anlatyor: imdi 25 yldr ki, onlar hiç kimseye kar savaa girmemiler, yani Kandahar'n fethinden sonra komu devletlerle sava çkmamtr. Bu süre içinde süvarilerden birçou ek masraflardan dolay hayvanlarn satmlar, yahut telef etmilerdi. Onlar telef ettikleri atlarn derisinin damal ksmn saklarlar. Çünkü sava ilan edildiinde atlar, yahut atlarn derisinin damal ksmn kontrol ederler. Derinin damal ksm suya daldrlr ve böylelikle atn hastalanarak, veya yalanarak öldüü, yahut kastl olarak öldürüldüü tespit edilir. Atn kastl olarak öldüren süvari ar cezâdan kurtulmak için hemen kendine bir at satn alr. Dama (nian)yalnz deil atlara, devlete ait klç, tüfek, ok, yay ve dier silahlara, mamullere de vurulurdu. Dama ah'a özgü atlarn sol budunda bulunurdu. Askerî geçit töreninde ve askerlik eitimi tefti edilerken her bir askerin silah ve at onun nian üzerine kontrol edilirdi.25 Kzlba kabile süvarilerinden oluan korçularn kabilelere göre düzenlenerek askerî ktalarda birlemesi, bu birliklerin her birinin bir korçuba'nn buyruu altnda bulunmas hakknda kaynaklarda bilgiler az deildir. Söz gelimi, Ustacl korçubas 1514 ylnda Çaldran meydan savanda öldürülmütür.26 Hasan Bey Rumlu h. 941 (M.S. 1535) ylnda Osmanl ordusunun Azerbaycan'a ikinci seferin21 22 23 24 25 26
arden, age., c.3, s. 1191. Engelbert Kempfer, age., s. 87. Ayn eser, s. 88. Cemelli Kareri, Sefername-yi Kareri, Tercome-ye doktor Abbas Nahçivani ve Ebdüleli Kareng, Tebriz, h. 1348, s. 168. Jan Batist Tavernye, age., s. 574-575. sgender Bey Türkman Muni, age., c.1, s. 43.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 233
de Türkman, Rumlu ve h. 959 (M.S. 1552), ylnda ise smail Mirza'nn Erzurum'a yürüyüünde Nahçvan, h. 979 (M.S. 1572-1573) ylnda Kzlba ordusu Gilan'a doru hareketinde Ustacl, Karipli (Qeribli) korçularnn ordunun bel kemiini oluturduunu belirtir. Ayn zamanda, ah F.Tahmasp'n vefat srasnda Rumlu, Avar, Kaçar, Bayat, Varsak (Varsag) korçularnn saray muhafz ktasn olutuduunu kaydeder.27 ah Süleyman'n eylül 1668 tarihli fermannda irvan bölgesinde ahseven, Avar (Efar), aml korçularnn yerletirildii ve Derbendcin muhafazas ile Derbend korçularnn görevli olduu iaret edilmektedir.28 Bu olgular Kzlba kabile korçularnn yansra ehir nüfusundan da korçu birliklerinin oluturulduunu bildirmektedir. Kaynaklarda korçular vilâyetlerde yayor denilîrken gerçekte korçularn bir ksmnn serhat vilâyetlerinde yerletirilmesi ve bu vilâyetleri koruma ile onlarn görevlendirilmesi göz önünde bulundurulur. Sanson bunun üzerine daha sarih bilgi vererek yazyrdu ki, ülke hudutlarnn muhafazas ile korçubann emrinde bulunan ve korçu denilen askerî birlik görevlendirilmiti.29 Tüfekçiler ahca mahsus ordu nevci olarak vilayet bölgesi üzere seferber edilirlerdi ve yl boyunca maa aldklarndan dolay gerektii zaman derhal tahsis edilmi askerî hizmet yerine gelirlerdi. Onlar önce piyade olarak hizmet yapr, her dörd yahut be kiiye erzak ve mühimmat tamak için birer katr yahut beygir verilirdi. Sava srasnda ordunun hareket mesafesinin uzunluu ve çeviklii göz önünde bulundurularak tüfekçilere birer at verilirdi. Yüz kiiden oluan birlik reisine yüzba, umum reise ise tüfekçiba denilirdi.30 Tüfekçibacnn yllk maa 711 tümen 5300 dinar (0,53), er tüfekçinin yllk maa ise 4-5 tümen idi. Büyük rütbeli tüfekçiler de bu kadar maa alrlard.31 Onlarn toplam says Pyetro della Vallecye göre 20.000, Tavernyecye göre 40.000-50.000, E.Kempferce göre ise 12.000 idi.32 Cemelli Kareri ise tüfekçilerin toplam saysnn 50 bin olduunu belirterek yazyordu ki, onlarn birçou köylü nüfustan gelirler, silahlar klç ve tüfekten ibarettir, her biri ylda 4, yahut 5 tümen maa alr. Eyâlet hanlarnn emri üzerine ayda bir askerî talim yaparlar; böylelikle de onlar silah kullanmada çok becerikli olmular. Onlarn reisine tüfkçiba derler.33 “Tezkiret el-müluk” ta “Gulamane serkare hasse-yi erife”34 adyla gösterilen askerî alay ise devrin dier kaynaklarnda, bilimsel eserlerde “kullar” adyla kaydedilmitir. arden anlatyor ki, onlara “kul” denildiinde bu, dier askerî alay savaçlarna oranla onlarn sarbestliinin snrl olmas anlamn belirtmez. Tersine I. ah Abbascn bu seçkin alaya o kadar rabeti vard ki, onlar kendisinin “sü27 28 29 30 31 32 33 34
Hesen bey Rumlu, age., s. 259. Musevi T.M. Orta esr Azerbaycan tarihine dair Fars Dili senedler, (XVI-XVII. eserler), Baku, 1977, s. 80. Pyetro della Vale, age., s. 47. Pyetro della Vale, age., s. 344-345; Jan Batist Tavernye, age., s. 583. Gös. yer. Pyetro della Vale, age., s. 344; Jan Batist Tavernye, age., s. 583; arden, age., C.3, s. 1189-1193. Cemelli Kareri, age., s. 168. Mirze Semia, age., s. 7.
234 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
vari yeniçerileri” adlandryordu.35 Onlar süvari savaç idiler, silahlar klç, mzrak ve ok-yaycdan ibaretti. Kimi gulamlara özel askerî hizmette tüfek kullanmay da talim ederlerdi. Gulamlar askerlik eitimine göre korçulardan o kadar da farkl deillerdi, ama sayca bir kadar az idiler. Onlar ahn kontorlu altnda talim görür ve ahtan bakasna tabi deillerdi. ahc koruyan gulamlarn arasnda akrabalk balar olmadndan onlarn birleerek devlete kar ayaklanmalar olanakszt.36 Gulamlar askerî hizmete ömürlük alrlard ve onlar askerî hizmetten kaçnamazdlar.37 Onlar kuzey ülkeleri, yani V. Minorskycin belirttii gibi Gürcistan, Kuzey Kafkasya ahalisi içinden ele geçmi çocuklardan ibaretti; sünnet edilerek slam kabullendikten sonra özel kurala göre eitim görürlerdi.38 Onlar Safevî ülkesine getirilen çocuklar, yahut burada yaayan hristiyan ailelerin cocuklar arasndan seçilirdi. Onlarn arasnda erginlik yanda olup maddi çkara göre ahn askerî hizmetine gönüllü olarak giren ve slam kabul eden Gürcüler de vard. F.ümer anlatyor ki, I. ah Abbas köleleri tedarik edip yetitirmek için bir kurulu meydana getirdi. Bu, Yeniçeri Ocagcnn daha küçük oranda bir benzeriydi. Bu Ocacn reisine kullaraas denilirdi.39 Pyetro della Vallecye göre 30.000 kul vard; onlardan 15.000 kii asker idi. arden sözü geçen kullarn saysn 10.000, E.Kempfer ise 15.000 – 18.000 arasnda kaydetmitir.40 Tavernye günlüünde I. ah Abbascn askerî islahatlarna deinse de onun amacn, isteklerini aydnlatabilmemi, ama ahcn yeni kurduu ve says 44 bin olan düzenli alaylardan gulamlar ve tüfekçilerle ilgili baz meseleleri açklamtr. Onun belirttiyi gibi yeni ordu nevci olan gulamlarn reisi gullaraas adn tard. Bu gulamlarn hepsi ahcn altn karlnda ald uaklardr (hizmetçileridir). Onlar deyiik kabile ve milliyetlerden çkmlar ve kuaktan kuaa gulam adlanrlar.ah onlarn hizmetinden çok memnundur ve onlara güveni var. Onlarn çounluu ise slamiyeti kabul etmi Gürcülerdir. Genelde gulamlarn mevcudu 18 bin kiiye ular ve her biri 5 veya 8 tümen maa alr, hepsi de süvaridir. Ne var ki, Tavernyecye göre gulamlara oranla korçular zeki, yüksek fikir sahibi kiilerdi. Onlar maalarn bouna harcayan gulamlardan farkl olarak para biriktirir, koyun ve keçi satn alyorlard. Tavernye onlarn bu tutumunu göçebelikten geldiklerine, sr, koyun ve dier hayvanlardan ibaret malvarlnn sahibi bulunduklarna balar.41 Ancak gerçekte, önce de kaydedildii gibi, korçular yerli halktan gelerek belirli bir vilâyette daimi ikametgâha sahib olmalarndan, yerleik ve yar göçebe yaam biçiminde yaamalarndan dolay maalarn bouna sarf etmiyorlard. Seyyaha göre her iki alay ülkede üstün konuma sahiptir, devlet yönetim organlar-
35 36 37 38 39 40 41
arden, age., c.3, s.1193; Sazmane edare-ye hökumete…, s.55. Engelbert Kempfer, age., s. 89. Pyetro della Vale, age., s. 345-346. Engelbert Kempfer, age., s. 89; Sazmane edare-ye hökumete…, s.55. Faruk Sümer, age., s. 148. Pyetro della Vale, age., s. 345-346; arden, age., c.3, s.1191; Engelbert Kempfer, age., s. 89. Jan Batist Tavernye, age., s. 573-575, 582-583.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 235
da bu alaylardan yetimi yüksek mevki sahibi kiilere de tesadüf edilir. Ama gulamlar deiik halklardan geldiklerinden dolay onlarn birlik olmalar olanaksztr. ah istedii zaman onlar kendilerinin eliyle cezalandrabilir. Onlardan birine iaret etse, hemen kendisinin yükselmesi için dostunun kafasn vurur, yahut onu bir belaya uratr. Gulamlarn silahlar klç, ok-yaydr, bazlarnn kolça, zrh ve baltas da vardr. Onlarn bu ülkede barnacak bir yeri, yurdu olmadndan onlar için mekan ve yeri belirleyen yurtçular da yoktu. Bu yüzden onlar rastladklar elverili bir yerde yerleerek çadrlarn kururlard.42 Tavernye II. ah Abbas devrinde 18.000 gulamn ve 40.000-50.000 tüfekçinin var olmasndan söz eder; bu rakamlar düzenli ordu mevcudunun gerçek göstergesi olarak kabullenmek olmaz. Çünkü I. ah Abbas uygulad askerî islahatlar srasnda kurulan ve gulam, tüfekçi, topçu adlarn tayan düzenli alaylarn birlikte toplam mevcudu 44.000'den fazla olmamtr.43 V.Minorsky unlar anlatmaktadr: Hasan Bey Rumlu, ah Tahmasp gazilerinin 1552 ylnda top ve tüfek kullandn yazm olmasna ramen topçu randa yaygn silah deildi.44 Ebdi Bey irazi ise Kzlbalar ile Özbekler arasnda 1528 ylnda meydana gelmi Daman savanda “yigit tüfekçilerden” söz eder.45 Minadoi ise 1558 ylnda yazyordu ki, Safevîler bugüne dek top kullanmay benimsememiler. Bu ise onlarn top imal etmei bilmemelerinden, yahut malzeme ktlndan ileri gelmezdi; daha çok böyle amansz silah insanlara kar kullanmay rezillik saymalaryla ilgiliydi.46 Gerçekte bu bilgiyi bir tarih gerçei olarak kabul etmek bir yanllk olurdu, çünkü 1603'te meydana gelen Bel savana ah Abbas 300 zerbzen (top) ve 1000 tüfekçi götürmütü.47 E.Kempfer'in yazdna göre 1622 ylnda Portekizliler'e kar savata epeyce çok top ele geçirilmiti; bunlardan 10 adedi Bender Abbas'da, geriye kalan ise dier kalelerde yerletirilmiti. 1637'de ise Holteyn hükumdar III. Fridrik'in aha gönderdii birkaç top ise Kazvin'de idi. Tophane'ye ait mühimmat ve dier malzemeler Taberek Kale'sinde ayr bir cephanelikte saklanlmakta idi.48 arden'e göre önceleri topçu askerinin toplam says 12.000'i bulmu, 1638'de Badat'n kaybndan sonra onlarn says azaltlm ve daha sonra II. ah Abbas bu kolorduyu 1655 ylnda onun topçubas Hüseynkulu Han öldüünde ortadan kaldrmtr.49 Ama Safevîler hakimiyetinin son yllarnda topçu kolordusunun yetkileri, ihtimal ki, geri verilmitir. Nitekim Sanson, Safevî devletinde XVII. yüzyln 80l'i yllarnda 4.000 kiiden oluan topçu ktasnn varlndan söz eder ve onun verdii bilgi topçu kolordusunun yeni batan meydana getirildiini doru42 43 44 45 46 47 48 49
Ayn eser, s. 583. .., age., s.107-108. Sazmane edare-ye hökumete…, s. 55. Hace Zeynalabdin Eli Ebdi Bey irazi. Tekmiletül-Ehbar. Farsçadan tercüme: Vagif Aslanov. Baku, 1996, s.58. Sazmane edare-ye hökumete…, s.55. sgender Bey Türkman, age., c.1, s. 427-428; Sazmane edare-ye hökumete…, s.55. Engelbert Kempfer, age., s. 90. arden, age., c.3, s.1197; Sazmane edare-ye hökumete…, s.55.
236 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
lar.50 ah Sultan Hüseyn'in Horasan'a açd askerî seferlerinde de topçu ktasnn ad ordunun bir bölümü olarak yeniden geçmektedir.51 Yukarda anlatlan 2 ordu nevî'ne dahil olan 5 askerî birlikten baka arden'in eserinde iki küçük birliin de ad kaydedilmitir.52 ah'n 200 sufi muhafz Safevî Hanedan ile özel ilikide bulunurdu. Özlük muhafz diyebilecemz bu sufi takmnn Karargah “Alakap” denilen kale kapsnda, Tohidhana yöresinde idi.53 Sanson sufilerin XVII. yüzyln 80'li yllarnda ululuk ve saygnlklarn yitirdiklerini belirtirse de arden'den farkl olarak, 2000 sufinin sarayn giri kaps önünde nöbet beklediini ve Eikaasna tabi bulunduunu yazmaktadr.54 arden gösterdii iki küçük askerî birliin ikincisi hakknda 600 kiiden oluan Cezair denilen nöbetçiler takmn 1654 ylnda ah Abbas Sani askerî hizmete kabul etmi ve onlar ahn özel mühafzlar, saray nöbetçileri olarak tüfekçibaya tabi idiler, demektedir.55 “Tezkiret el-müluk”ta Cezair'in gulamlarla ilikisine iaret edilmektedir; onlar sürekli olarak saray kapsnda nöbet tutarlad.56 Sanson ise onlarn saysnn 4.000 olduunu ve tüfekçibaya deil, opçubaya tabi olduklarn yazmaktadr.57 Saray muhafaza için Devlet ve ah ordusundan ayrlan asker takmnn mavcudunu Safevî ahlar çoaltmak, yahut azaltmak hakkna sahip olduklarndan ve kimi zaman da bunu yerine getirdiklerinden devrin yazl belgelerinde (eserlerinde) söz konusu asker takmnn mevcudu hakknda farkl bilgiler verilmitir. Sansona göre XVII. yüzyln 80'li yllarnda sarayn muhafazas ile görevli olan birliin mevcudu 14.000 idi.58 Osmanl Yeniçeri kuruluuna benzer yeni düzenli askerî birliklerin meydana getirilmesi gerçekte devletin sava gücünü attrmak amacndan ileri gelmekteydi. Öte yandan, I. ah Abbas yalnz Kzlbalar'n devletteki nüfuzunu kstlamaya çalmam, o hem de gayritürk unsurlarn merkezkaç hareketlerine kar da iddetle mücadele vermiti. Bu mücadelede onun Türk unsurundan oluan askerî güce dayand da bir gerçektir. Bu yüzden onun devrine ve ondan sonrak dönemde yine de Kzlba kabile reisleri Safevî devletinin balca dayana olarak kalmakta idi. Dorudur I. ah Abbas'dan sonra Safevî tahtna geçen hökmdarlar da saltanata kar ba kaldrabilecek kuvvetler arasnda yalnz korçulardan çekindiklerinden onlarn ayrcalklarn azaltmaya çalm, ama bu ii sona erdirememi ve sonuçta önlemler almaktan kaçnmlard. Bu ise Kzlbalarn yine de Safevî devletinin yönetiminde eski askerî güçlerini koruyarak ayakta tutabildiklerini dorulamaktadr. Hatta tüfekçi kolla50 51 52 53 54 55 56 57 58
Sefername-ye Sanson, s. 48. Sazmane edare-ye hökumete…, s.55. arden, age., c.3, s.1195. Gös. yer. Sefername-ye Sanson, s.137-138. arden, age., c.3, s.1195. Sazmane edare-ye hökumete, s.57. Sefername-ye Sanson, s. 139. Gös. yer.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 237
rnn içinde de Kzlbalar az deildi. Nitekim I. ah Abbas'n saltanat devrinde, 1619 ylnda Tebrizli Mehemmedta Bey bin kiilik Azerbaycanl tüfekçi kolunun binbas idi (Mehemmedta Bey Tebrizi minbai-ye tofengçi yan-i Azerbaycani).59 Topçubalar da genellikle Tebrizlilerden gelirlerdi. Çünkü top üretimi alannda Tebrizli ustalar bu ii balatmada önayak, yaratc ve becerikli zanatçlar olmular. Vilayetlerde de tüfekçi ve topu kollar var idi. Nitekim ah Abbas Derbend'i aldktan sonra Horasanllar, rakllar ve dier yerlerden olanlardan müteekkil bir tüfekçi kolunu Menuçöhr Bey Catay'n emrine vererek onu sehrin kalabeyi ve yollarn muhafz tayin etmiti. Rus devlet adam ve diplomat A.P.Volnski'nin günlüünde 1718 ylnda irvan'da ona refakat edenler arasnda yer alan irvan komutanlar – topçubalar ve yardmclar hakknda bilgiler vardr. Ayrca 1723'te Rus ordusu Derbend'i zaptettiinde ganimet olarak 203 adet top da ele geçirmiti.60 Pyetro della Valle'nin yazd gibi devrin icaplar uyarnca Safevî ordusunun says sk sk çoalr yahut azalrd. Seyyah kaydediyor ki I. ah Abbas artk adamlara maa vermekten holanmazd. Bundan baka önceki devirde çkan savalarda Safevî ordusu çok kayp vermiti. Bunlar da dahil orduda 70 000 – 80 000 savaç bulunurdu; bunun da sadece 40 000'ini sözün gerçek anlamnda askerî harekatlarda kullanmak mümkündü. Bununla beraber Pyeto, ahdan maa alan ordunun toplam mevcudunun 100000 olmasndan söz açar; bunun da 30000'i hudut muhafz olarak bölgeni hiçbir zaman terketmezdi. Geriye kalan 70000 kiiyle birlikte komutanlarn ailesi ve hizmet erat da göz önünde bulundurulursa toplam ordu says 200 000 – 300 000'e ular.61 arden'e göre, I. ah Abbas'n vefat esnasnda sarayn muhafazasyla görevli olan 10 000kiinin dnda ordunun mevcudu 120 000 idi; bunun da 50 000'i yeni meydana getirilmi üç alayn mensubuydu. Sarayn muhafazasyla görevlendirilmi 10 000 kii göz önünde tutulmadnda vilayet ordularnn toplam says 70 000'den fazla deildi.62 Safevî ordusunun mevcudu hakknda Oruc Bey Bayat'n günlüündeki bilgiler ise XVI. yüzyln son çeyreine aittir. O, Safevî ordusunun esas kuvvetinin atllardan meydana geldiini, ordu mevcudunun bayraklarn saysna göre belirlendiini, her bin kiilik asker birliinin önünde birlie özgü özel bayran dalalandn ve bütün bunlarn düzenlenmesinde Roma senturyas örnek alndn söylemektedir. Ne var ki, yazarn bu anlatnda bir yanllk da vardr. Bilindii gibi, Romada 100 kiiden oluan askerî birlie senturyon denirdi. Türk ordusunda ise onlu sistem uygulan geleneklemiti. Bunu Türk medeniyyetinin büyük uzman Bahaeddin Ögel öyle tespit eder: “Onluk”, “yüzlük”, “binlik” ve 59 60 61 62
sgender Bey Türkman Muni, age., c. 2, s. 936. Aliyev F.M. Missiya poslannika russkovo gosudarstvo A.P. Volnskovo v Azerbaydjane, Baku, 1979, s.34. Pyetro della Vale, age., s. 352-353. arden, age., C. 3, s. 1197.
238 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
“onbinlik” ordu ve halk düzeni eski bir Türk geleneidir: Latinler'in, “Centenariya”, Almanlarn da “Hundertschaft” v s. dedikleri ordu düzeni Avrupa'ya ancak, Attila Hunlar ile girmiti. Ortaasya'da ise, bu düzenin geçmileri çok eskidir. Büyük Hun mparatoru Mete'nin ordusu bile “yüzlük”, “binlik” ve “onbinlik” bir düzen üzerine kurulmutu”.63 Eski zamanlardan beri bin kiiden müteekkil askerî birliin önünde birlie özgü bayrak tanmas Türk harp kural idi. Oruc Bey anlatr: “...ah kolaylkla 200 bin süvari toplayabilirdi ve bunu ben kendim görmütüm. Katldm birçok askerî seferler srasnda 200 bayrak saymtm”.64 Bununla beraber kaydetmek gerekir ki, devrin birçok kaynaklarnda verilen bilgiler Oruc Bey Bayat'n ordu mevcudu hakknda kaytlar bir kadar abartmal olduunu teyit etmektedir. Tavernye'nin ayr ayr askerî birlikler üzerine bilgilerini özetlerken XVII. yüzyln 50-60'l yllarnda ordunun mevcudu yaklak olarak 90.000-100.00065 ve E.Kempfer'in bilgileri üzere hesaplamalara göre XVII. yüzyln 80'li yllarnda 90.00066 olmutur. Oysa belirtmek gerekir ki, XVII. yüzyln ikinci yarsnda Derbend'den ran körfezine ve Arap Irak'ndan Afganistan'daki Hilmend rmana kadar geni topraklar kapsayan Safevî imparatorluunun askerî-stratejik önem tayan mntkalarnda yerletirilmi ordularnn toplam saysn Avrupal yazarlarn kesinlitirmesi olanakszt. Bundan dolay onlarn Safevî mevcudu hakknda gösterdikleri rakamlarn yaklak bir say olarak anlalmas gerekir. E. Kempfer'le ayn zamanda Safevî ülkesinde bulunan Sanson da Safevî devletinin askerî tekilatyla ilgilenmi ve günlüünde Safevî ordularnn toplam saysnn 144.000 kiiden müteekkil olduunu belirtmektedir.67 XVI.-XVII. yüzyllarn kaynaklarnda, özellikle Avrupa literatüründe Safevî ordusunun sava taktii, askeri müzii ve müzik aletleri hakknda da deerli bilgiler vardr. I. ah smayl'den sonra meydana gelen savalar srasnda kar taraf ordusunun hareket istikametinde otlaklar, tarlalar yaklr, meskun yerlerde yiyecek, erzak ihtiyat saklanr, yahut tahrip edilirdi. Safevî ordusu artk ilk dönemlerde olduu gibi inancla, imanla dolu bir cokuyla meydan savana girmir, süvari alaylar da bellerinde, geçitlerde saklanarak kar taraf ordusunun hareketini gözetim altnda tutur ve kesin galebeye emin olduunda askerî harekata balarlard. E.Kempfer anlatr: “Sava baladnda askerin hepsi birlikte Türkce “yürü!”, “yürü!”, “yürü!” derler ki, bu dehetverici naralardan hava titrer, sesler birbirine karr ve sanki yerle gök birbirine kavuur”. O, belirtir ki, askeri müzik aletlerinden ngiliz trompetine bemzer uzun ve ksa, yani çeitli borular üstünlük tekil eder. Aslnda deiik boyutlu bu borular kernay (garaney) ve zurna (zorney) idi: 63 64
65 66 67
Ögel Bahaeddin, Türk Kültürünün Gelime Çalar, Geniletilmi Üçüncü Bask, stanbul, 1988, s.663. Kniga Orudj-beka Bayata don-Juana Persidskovo. Perevod s anqliyskovo, vvedeniye i kommentarii d.i.n. Oktoya Efendiyeva, k.i.n. Akifa Farzaliyeva. Baku, 1988, s.34-35. Jan Batist Tavernye age., s.581-583. Engelbert Kempfer, age., s.91. Sefername-ye Sanson, s. 137-143.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 239
Engelbert Kempfer askerî musiki aletlerinden deiik ölçülü davul ve nakkereler, ziller gibi vurma çallarn, onlarn ses özelliklerini, çal kurallarn da anlatmaktadr.68 SONUÇ Azerbaycan Safevî devletinin ordusu I. ah Abbas'n yapt askerî slahatlar ve meydana getirdii yeni askerî birlikler sonucunda iyileerek salamlat. Ama I. ah Abbas'tan sonra, yani onun halefleri devrinde ordu giderek zaafa urad ve arden'in belirttii gibi devletin finanse ettii ordunun mevcudu da azald. II. ah Abbas, ordu yapsnn bozulduunu ve ordunun sayca azaltdn anladnda ordu mevcudunu, askerî eitim durumunu saptamak için askerî geçit töreni düzenlemek hakknda 1666 ylnda ferman çkartt. Bu ferman üzerine düzenlenen geçit töreninde ordunun hazr mevcudunun abartlm gösterildii ve bir takm kusurlar, yetersizlikler aça çkt. ah, ordu reislerine bu kusurlar, yetersizlikleri ksa bir süre içinde ortadan kaldrmay emretti. Ancak ordu reisleri ah'n buyruklarn yerine getirmediler. Bunun sonucunda, ah Süleyman devrinde ordunun daha da zayflamasyla, ülke içinde askerî muhafaza hizmetinin, asayiin korunmasnn aksamasyla ilgili olarak hrszlk, soygunçuluk, katil ve sonuçta yaygn honutsuzluklar ba gösterdi. Ordu kadrosu içinde de askerî hizmete ilgisizlik vard. Birçok askerî birliklerin maan reisler ancak sava srasnda verirlerdi. Öte yandan ise arden'in yazd gibi hizmet karlnda askere ayrlan maan verilmesiyle ayr ayr mntkalar görevlendirildiinden dolay asker mntka kelenterine bir kadar “hediye” vermeden maan alamazd. Bunlar ise homutsuzluklara, askerî hizmete ilginin azalmasna, sonuçta ordunun aksamasna yol açyordu. Burada bir hususu da kaydetmek gerektir ki, devlet ve ah tarafndan askere maala beraber ancak silah ve cephane verilirdi. Oysa, yllk maa 400 livr olan bir süvari bir tek giyecek için bunun iki kat kadar para harcamak zorunda idi.69
68 69
Engelbert Kempfer, age., s. 94-95. arden, a. g. e., c. 3., s. 1197-1198, 2000.
240 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
TARHN PENDE
THE PURSUIT OF HISTORY
-ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS-
-INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
Yl: 2010, Say: 4 Sayfa: 227-232
Year: 2010, Issue: 4 Page: 227-232
KTAP TANITIMI Yusuf KÜÇÜKDA, Türk Alevilii Aratrmalar, Çizgi Kitabevi, Konya, 2010, (XI+161 s.). Bar SARIKÖSE Özet Alevilik, Türkiye’de en çok tartlan konulardan biridir. Son yllarda Alevilikle ilgili yaynlarda büyük bir art olmutur. Aleviliin doru anlalabilmesi için tarihi sürecin iyi bilinmesi ve deerlendirilmesi gerekir. Yusuf Küçükda, Aleviliin ortaya çk süreci, Osmanl ran mücadelesi, Anadolu’da Safevi tarikatnn faaliyetleri ve Osmanl Devleti’nin ald önlemeleri ariv belgeleri nda deerlendirmitir. Türk Alevilii kavram, ariv belgeleriyle ortaya konulmutur. Yazar, Alevilik ve Osmanl dönemindeki tarikatlar ve özellikleri hakknda önemli tespitlerde bulunmutur. Çeitli makalelerden oluan bu çalma Türkiye’deki Alevilie farkl bir bak açs kazandrmtr. Anahtar Kelimeler Alevilik, Safevi Tarikat, Osmanl, ran BOOK REVEW Yusuf KÜÇÜKDA, Türk Alevilii Aratrmalar, Çizgi Kitabevi, Konya, 2010, (XI+161 p.). Abstract Alevism in Turkey is one of the most controversial issues. In recent years the publications related to Alevism have been increased in a great extent. For the correct understanding of the process of Alevi, the history process and evaluation should be well known. Yusuf Küçükda analyzed the emerging of Alevism, Ottoman-Iran struggle, the activities of the Safavid order in Anatolia and the measures taken by Ottoman State in the light of archival documents. Turkish Alevism concept put forward with archival documents. The author has made important determinations about the sects and their’s features in the Ottoman period. This work consists of various articles gained a different perspective to Alevism in Turkey. Key Words Alevism, Safavid Sect, Ottoman, Iran
Dr., MEB Konya Meram Atatürk Kz Teknik ve Meslek Lisesi Tarih Öretmeni. barissarikö
[email protected]
242 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
nsanlarn her zaman ilgi oda olan Alevilik, Kzlbalk ve Bektailik üzerinde çok konuulmasna ve yorumlar yaplmasna ramen; çounlukla birbirine kartrlmaktadr. Alevilie kar bilim insanlarnn da ilgisi her geçen gün artmakta, konu ile ilgili yaynlar yaplmaktadr. Son dönemlerde Alevi toplumunun sorunlarna çözüm bulmak için hükûmet “Alevi Çaltaylar” ad verilen toplantlar düzenlemektedir. Ancak yaplan yaynlar ve toplantlara bakldnda önyargya dayal, yar efsanelemi bilgiler çerçevesinde görülerin ileri sürüldüü görülmektedir. Türkiye’deki Aleviler konusu, bata tarihçiler ve ilahiyatçlar olmak üzere sosyologlar ve etnologlar gibi farkl bilim dallarna mensup aratrmaclar tarafndan bilimsel metotlarla incelenmeli; efsaneye dayal mitoslar yerine tarihî gerçekler ortaya konulmaldr. Yusuf Küçükda, özellikle Osmanl dönemindeki tasavvufî hayat, tekke zaviyeler üzerine aratrmalar yapm; ariv belgelerine dayal olarak Selçuklu ve Osmanl dönemindeki çeitli tarikat yaplanmalar ile ilgili önemli bilgilere ulam; tasavvuf aratrmalarna dair makaleleri “Türk Tasavvuf Aratrmalar” (Çizgi Yaynevi, Konya, 2005) ad altnda daha önce yaynlamtr. Küçükda, imdi de çeitli dergilerde yaynlam olduu Alevilikle ilgili makalelerini “Türk Alevilii Aratrmalar” adyla bir araya getirmek suretiyle bilim hayatna yeni bir eser daha kazandrmtr. Yazar, bu kitabnda Türk Alevilii’nin tarihi geliimini bilimsel olarak deerlendirmi; Osmanl döneminde (XV. yüzyl sonlarnda) ortaya çkm Safeviliin esas Alevilik olduunu ortaya koymutur. Eser, ön söz, giri ve yedi makaleden olumaktadr. Kitabn sonuna konu ile ilgili kavramalarn da geçtii bir indeks konulmutur. Küçükda’n eserin ön sözünde kendisinin Alevilie meraknn daha stanbul Üniversitesi’ndeki lisans örencilii esnasnda hazrlam olduu Safevi müritlerinin çkarm olduu ayaklanmalara yönelik bilgilerin yer ald “Ahvâl-i Celâliyan” adl yazma eseri bitirme tezi olarak hazrlamas (1976) ile baladn; akademik hayat boyunca hazrlayp daha önce yaynlad Alevilie yönelik makalelere daha kolay ulamas için bu kitab oluturduunu beyan etmitir. Küçükda, kitapta Alevilik daha dorusu Safevilik ile ilgili hazrlam olduu yedi makalesine yer vermi olup giri bölümünde Aleviliin ortaya çkn, Safevilik ve Kzlbalk kavramlarn açklamtr. Önceleri Sünni karakterde olan Safevi Tarikat’nn kuruluu ile bu tarikatn devlete dönütürülmesi; bir Safevi eyhi olan ah smail’in Anadolu’daki faaliyetleri, Çaldran Sava sonras Safevi Devleti’ndeki yeni yaplanma, ran sahasnda kurulan Safevi Devleti’nden Anadolu kökenli müritlerin bertaraf edilmesi ile ii inanç sistemine dayanan Safevi devlet yaplanmasn deerlendirmitir. Ardndan Safevi Tarikat ve bu tarikat gibi silsileleri Hz. Ali’ye ulaan Bektailik, Halvetilik ve Mevlevilik tarikatlar hakknda ksa bir bilgi vermitir (s.1-7). Giri ksmndaki bilgiler silsileleri benzeyen bu tarikatlarn birbiri ile ilikisini tespit etmede ve ad geçen Safeviliin dier tarikatlar içindeki yerini görmede büyük fayda salamtr.
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 243
Yusuf Küçükda, Bilal DEDEYEV’le birlikte hazrlad “Safeviler’in Nesebi ve Hanedan Olarak Ortaya Çkmalarna Farkl Bir Bak” adl makalesinde Safevilerin nesebi üzerinde durmutur. Safevilerin köken olarak Türk, Kürt ve “Seyyid” yani Arap gibi üç farkl rka dayandrldklarna dair XV-XVI.yüzyl kaynaklarnda bilgi bulunduuna vurgu yaplmtr. Bu konuda Ahmet Kesrevi, Zeki Velidi Togan, Faruk Sümer, Barthold ve Petruevski gibi modern tarihçilerin görüleri deerlendirilmi; Safevilerin Türk olduu kansna varlmtr. Safevilerin ilk balarda Sünni afii Mezhebi’nde iken zamanla iiletii ifade edilmitir. eyh Cüneyd döneminde Safevi Tarikat siyasallaarak devlete dönümütür. lk dönemlerde Osmanl Devleti bu tarikata destek vermi; ancak siyasallatktan sonra Anadolu’yu kendi nüfuz bölgesi içine alma yönündeki faaliyetleri sonucu Safevilik konusunda politika deiikliine gitmitir. Osmanl Sultan II. Bayezid, Anadolu’daki Türkmen müritler ile Safevi eyhlerinin irtibatn kesmek için snrlarda geli gidileri engelledii gibi Akkoyunlular ile de tarikata kar ibirliine girmitir (s. 9-29). “ah smail’in Anadolu’yu iiletirme Çalmalar ve Osmanl Devleti’nin Ald Önlemler”, ksmnda Safevi Tarikat’nn kurulmas, devlet kurma fikrinin ortaya çkmas ile iileme süreci, Anadolu’daki müritlerin faaliyetleri, ah smail ile Anadolu Kzlba Türkmenleri arasndaki ilikiler hakknda bilgi verilmitir. Safevi Tarikat’nn etkisi ile Anadolu’da çkan Nasuh isyan ve ah Kulu ayaklanmas, Çaldran Sava sonras Osmanl Devleti’nin tarikatn faaliyetlerini engelleme çalmalar, tarikata kar alnan askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel önlemler hakknda bilgi verilmitir. Askeri harekat sonucu meydana gelen Çaldran Sava ile Dou Anadolu’da dris-i Bitlisi’nin Kürt airet reislerini örgütlemeye yönelik yürüttüü politika anlatlmtr. Siyasi tedbirler bahsinde Özbekler ve irvanahlar ile yaplan ibirlii yannda ekonomik ambargo tedbirlerinde Osmanl’nn Safevi Devleti’nin en büyük gelir kayna olan ipek ticaretini engelleme çalmas hakknda bilgi verilmitir. Kültürel tedbir olarak, Safevi Tarikat’na kar ayn meneden gelen ehlibeyit sevgisine dayanan Sünni Halveti Tarikat’n örgütlemesi, bu tarikatn Osmanllar tarafndan nasl etkinletirildii belgeler nda açklanmtr. Küçükda, bu ksmn sonunda Osmanllarca alnan tedbirlerin genel bir deerlendirmesini yapm; bunun yeterli olmad, ran’daki Safevi Tarikat ile Anadolu Türkmenleri arasndaki balantnn istenen ekilde kesilemedii, ran’n bölgedeki iiletirme çalmalarnn önüne geçilemedii, Osmanl’nn uzun yllar douda Safevi Devleti ile uramak zorunda kald tespitlerinde bulunmutur (s.31-62). Yukarda deerlendirilen “ah smail’in Anadolu’yu iiletirme Çalmalar ve Osmanl Devleti’nin Ald Önlemler” balkl makale (“Measures Taken By The Ottoman State Against Shah smail’s Attempts To Covert Anatolia To Shia”), ngilizce’ye tercüme edilmitir. Bu makale özellikle konu ile ilgili çalmalar yapan yabanc yazar ve tarihçiler için önemli bir kaynak durumundadr (s.63-93).
244 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
“Osmanl Devleti’nin ah smail’in ii Propagandaclarna Halvetiye ile Kar Koyma Politikas”nda; ah smail’in Anadolulu Türkmenler ile ilikileri, Anadolu’daki Kzlba isyanlar hakknda bilgi verildikten sonra Osmanl Devleti’nin Safevi Tarikat’na kar Halvetiye Tarikat’n örgütlemesi üzerinde durulmutur. Halvetiye Tarikat’nn genel özellikleri ortaya konulduktan sonra bu tarikatn Osmanl devlet politikas çerçevesinde örgütlenmesi deerlendirilmitir. Halvetiye Tarikat’nn Anadolu Türkmenleri üzerindeki etkisi ve Sünnilii yerletirmesi ve devlete ballk konusunda önemli iler baard tespitinde bulunulmutur (s. 95-110). Küçükda, “Osmanl Devleti’nin Safeviye Tarikat Propagandaclarna Kar Mevlevilii Örgütlemesi” ksmnda yukarda deinilen Halvetiye Tarikat gibi Mevleviliin de devlet politikas gerei Safevilie kar yeniden örgütlendirilmesi hakknda önemli tespitlerde bulunmutur. Mevlevilik ile Nakibendilik arasndaki ibirlii, Konya’da Divane Mehmet Çelebi’nin Safevi Tarikat’na meyilli faaliyetleri, Çaldran Zaferi sonrasnda Divane Mehmet Çelebi’nin Sünni anlaya kaymas, Konya’da Sinan Dede’nin Mevlevilii yeniden düzenlenmesi üzerinde durmutur (s. 111-131). Yazar, burada Safeviliin Mevlevilik gibi güçlü bir tarikatn merkezi konumundaki Konya’da etkili olmas durumunda Osmanl Devleti’nin siyasi yapsna kar oluturabilecei tehlikeye de iaret etmitir. Küçükda, “Türkiye’de Alevilik Safevi Tarikat’dr” adl makalede günümüz Anadolu’sunda Aleviliin Safevi Tarikat’nn devam olduunu beyan ettikten sonra Safevi Tarikat müritlerinin mezhep deitirmediklerini, Anadolu Türkmenleri arasnda ran Sahasndaki Safeviler arasnda olduu gibi Caferi Mezhebi’nin yaylmadn, bunlarn Hanefi Mezhebi’nden olduklarn söylemektedir. Burada ayrca cemevinin mescit veya caminin muadili olmad, cemevlerinin daha önceki dönemlerdeki tekke ve zaviye yaplanmasnn bir devam olduu, Aleviliin ayr bir din ve bir mezhep olmad gibi çok önemli tespitlerde bulunmutur (s. 133142). Son makale olan “Safeviliin Dier Deyile Aleviliin Osmanl Eitimine Etkisi ve Sonuçlarnn Toplum Yapsna Yansmas”nda; Safevi Tarikat’nn basks karsnda Osmanl Devleti’nde kültürel alanda alnan önlemler deerlendirmitir. Tekke, zaviye ve medreselerde Sünniliin etkinletirilmesi, ehlibeyit sevgisinin yerletirilmesi için Balm Sultan tarafndan Bektailik; devlet adamlar ve elit çevrede Mevlevilik tarikatlarnn yaplandrlmas üzerinde durulmutur. Küçükda, Osmanl Devleti’nin tekke, zaviye ve medreseleri Safevi Tarikat’nn etkisinden uzak tutmak için farkl fikir ve düüncelerin tartlmaz olduu; bu sebeple de Osmanl’da bilim ve düüncede duraklama ve gerilemenin balad gibi çok önemli tespitlerde de bulunmutur (s.143-147). Yusuf Küçükda, bilimsel makalelerden oluan bu eserinde, imdiye kadar üzerinde durulmam Türkiye’deki Alevilikle ilgili birçok sorunun cevabn dönemin kaynak ve belgelerinden yararlanarak ortaya koymutur. Ayn zamanda
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 245
yeni bilimsel tespit ve deerlendirmeler ile Alevilie farkl bir bak açs kazandrmtr.
246 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
TARHN PENDE
THE PURSUIT OF HISTORY
-ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS-
-INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
Yl: 2010, Say: 4 Sayfa: 233-237
Year: 2010, Issue: 4 Page: 233-237
KTAP TANITIMI BLMSELLK ÖLÇENDE DÜNE, BUGÜNE VE GELECEK VAROLUA DAR BR YAPIT Kaan ENM Oktay ÖZEL, Dün Sancs: Türkiye’de Geçmi Algs ve Akademik Tarihçilik, Kitap Yaynevi, stanbul 2009, (161 s.). Özet Oktay Özel, makalelerini toplayarak oluturduu eserinde, günümüz entelektüel Türk tarihçiliinin yaklamlarn “Dün Sancs” açlmnda incelemi ve postmodern dünya ölçeinde baz tespitlerde bulunmutur. Bu yazda ksaca bu konulara deinilmitir. Anahtar Kelimeler Oktay Özel, Akademik Tarihçilik, Dün Sancs BOOK REVEW
A WORK CONCERNING PAST, TODAY AND FUTURE PRESENCE IN THE ASPECT OF SCIENCE Abstract Oktay Özel examined the approaches of present, intellectual Turkish history as the concept of “Past Pain” and identified some conclusions in the postmodern world scale in his book he had collected his articles. In this study, the aforementioned issues will be discussed in short. Key Words Oktay Özel, Academic Historiography, Past Pain
Yüksek Lisans Örencisi, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dal.
[email protected]
248 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
nsanolu dünden bugüne merak duygusu ile hareket etmitir. Merak duygusunu harekete geçiren insann gerçei bilme arzusudur. Gerçek-hakikat araynda geçmii bilme dorultusunda adm atldnda ana temas insan odakl sosyal bilimler disiplinlerinden olan tarih ilmi, düne dair olan gerçeklikleri ortaya çkarr. Bu dorultuda tarih insann varolu algsna (geçmi, bugün ve gelecee dair varolu) kaynaklk eden temel aktör olmutur. Bunun için geçmi ve bugün arasndaki diyalou salayan tarihtir. Tarih ilminin ilevini yerine getirebilmesi için tarihçilik vardr. Tarihçilik özünde, dünü, geçmie dair bilgi üretme, deerlendirme ve anlamlandrma sürecini, bugünden bugüne ait alg temeliyle ortaya çkarr. Bu yüzden tarihçilik mesleini yürüten tarihçi, geçmie dair bilgi üretmede bugünün toplumsal tesirleri ve ideolojik düünce ekilleri ile tarihi ina çabasna giriir. Böyle olduundan geçmii bugüne tayacak iken bugünü geçmie tayarak içinde yaanlan süreç için bir tarihsel dayanak arama çabasna giriir ki ite o zaman tarihçilik meslei ve tarihçi geçmi algsnda sancl ve huzursuz bir yap ortaya çkarr. Tarihçi yaad dönemin bir ürünü olmaktan kendini alkoyamaz, mesleinin temel prensiplerini unutur ya da ihmal ederek bilimsellikten uzaklar, insani hassasiyetini maksimum düzeye çkarr. Mesleki ahlak unutur ve ona uygun bir dil ve terminoloji kullanmaktan kendini soyutlar. Bir toplumun dünü ile bugünü arasnda ikili ztlk olduunu düünerek tarihsel süreklilii göz ard ederek bugünü geçmite yaratr ve dün ile bugün arasndaki diyalou zaafa uratr. Tarihsel diyalou tarihçi eletirel ve analitik tarzda ortaya koymal tamamen döneminin etkilerini hafzasnda yer açmamaldr. Ne yazk ki tarih yazmna esefle bakldnda, Türkiye ve dünyada tarihçilik ve tarihçi Pozitivizm sonras dönemin sarsntlarndan payn alarak sosyal bilimlerin genel epistemolojik ve metodolojik krizinden etkilenmitir. Dünü sancl hale getiren temel yaklamlar bu yüzden bugünü, var olan süreci sancl ekle getirmitir. Türkiye’de tarihçilik meslei ve tarihçinin tarih yazmnda sanclara neden olacak zaaflarn son on ylda çeitli dergilerdeki yazlar ve bildirileri ile Oktay Özel, ortaya koymaya çalmtr. Kendi ifadesi ile geni anlamda Osmanl tarihi daha dar anlamda demografi ve iskân tarihi, krsal dönüümler ve kitlesel göçler alanlarnda uzmanl bulunan Oktay Özel, bir tür sosyal tarihçidir. Oktay Özel, uzmanlk alannn yan sra tarih yazcl ve Osmanl tarihi yazcl üzerine çalmalar yapmtr. (Örnein: Kudret Emirolu; Oktay Özel; Eyüp Özveren; Süha Ünsal, Akdeniz Dünyas: Düünce, Tarih, Görünüm, letiim Yaynlar, 2006; Mehmet Öz; Oktay Özel, Söüt’ten stanbul’a: Osmanl Devleti’nin Kuruluu Üzerine Tartmalar, mge Yaynlar, 2005.) Çünkü Oktay Özel tarih yazmnda deiimin var olduuna inanmaktadr. Bunun için bu konudaki çalmalarda i birlii yaparak, tarihçilikte yeni yaklamlarn kabul edilmesi, s düünceden kurtularak “kendimize özgü” bir tarihçilik yaklamndan uzaklalarak alg çeitliliinin gerçekletirilmesi taraftardr. Bu arzusunu temelde tarihçilik meslei ve tarihçinin nasl olmas gerektii noktasndan hareket ederek Türkiye’deki tarih yazmnn sancl yapsn makaleleriyle
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 249
hissettirmitir. fade edildii gibi son on yllk önemli çabasnn ürünlerini oluturan makalelerini 2009 ylnda hepsini bir araya getirerek Türkiye’de Geçmi Algs ve Akademik Tarihçilik alt balkl, Dün Sancs isimli kitabnda akademik dünyaya yönelik yazlar ve bildirilerini, “tarih merakls okuyucularn sadece tarihsel meselelere deil tarihçilerin dünyasna dair de bir alg ve farkndalk gelitirmelerine, bu konuda kendi kiisel deerlendirmelerini daha rahat yapabilmelerine yardmc olaca” inanc ile derleyerek yaymlamtr. Oktay Özel'in bu kitab belirtildii gibi bir makaleler derlemesidir. Bu kitaptaki yazlar, “bu ülkenin (Türkiye) ve insanlarnn kendileri ve d dünyayla kurduklar o garip, fakat o ölçüde de problemli ilikinin ürettii” yazlardr. Yaanlan hayatn tarihçi üzerindeki etkileri hakknda bir fikir verecek nitelie sahip yazlardr. Yine yaanlan hayatn problemli bir tarihçilii nasl ortaya çkarp beslediini gösterecek konularda yazlm makaleleri içerir. çerik olarak makaleler eletirel metinler eklindedirler. Yazar Türkiye tarihçiliini bir yandan eletirirken bir yandan da eletirmesine karn tarihçilik meslei ve tarihin savunmasn, toplumsal ve ideolojik bunalm dönemlerinde daha keskin bir ekilde kendini da vuran olumsuzluklara kar ve problemlere ramen yapmaktadr. Çünkü yazar Türkiye'de bir tarihçidir, yazlarn “Türkiye'de tarihçilik yapmaya çalrken, meslein gerekleri ve gündelik, dönemsel gelimelerin etkisi altnda” yazmtr ki “yazlarn sahibi de fikri ve mesleki kimlii, kiiliiyle Türkiye'nin son otuz ylnn bir ürünüdür. Tarihçilii de yazdklar da tarihsel bilginin belli bir versiyonunun zoraki dayatld (resmi ideoloji), bir yandan da küresellemenin etkisiyle zemberei boalan toplumsal dinamizm ve çeitlenmenin yaratt özgürleme patlamalarnn yaand bir dönemde biçimlendi.” Yazar bu form kazanma döneminde tarihçilii etkileyen güncel gelimelere yönelik olarak tarihsel balama ayna tutmay amaç edindii için etik ve akademik zorunluluktan dolay yazlar ile sesini duyurarak yaanlan süreci yazmann zorluu ve tpk tarihçilik mesleinin doasnda olduu gibi objektifliin göz ard edilmi olabileceine ramen “doru bir tarihçilik “ yapmay istemektedir. Bunun içindir ki Oktay Özel, Türkiye'de icra edilen akademik tarihçilik ve popülerleen tarihin içeriden fotorafn çekmitir. Oktay Özel, kitabn iki bölüme ayrarak makalelerini buna göre düzenlemitir. lk bölüm Akademya'nn çinden, ikincisi Yaplrken Tarih Yazmak (M?)bölümleridir. Akademya'nn çinden bölümünün çalmalar temel olarak Akademik Osmanl Tarihçilii'nin problematikleri (belgenin okunup okunamamas, Osmanl mparatorluu'nun kurulu problemi, ilk dönem kaynaklar, kaynaklara yaklam tarz, defteroloji sorunlar, göz ard edilen karanlk dönemler(Osmanl'nn pek ilgilenilmeyen 17. ve 18.yüzyllar gibi.), Modern Osmanl tarih yazmnda “klasik dönem” yaklam ve “dönemlendirme” çabas -Oktay Özel'e göre; klasik dönem ekseninde yürütülen deerlendirmeler, tarihsel geçmiin iç içe geçmi boyutlar olan zaman, mekan ve söylem açsndan dönemlendirme yapabilmek zor, belki de imkanszdr-) ile ilgilidir. Makaleler
250 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4
sosyo-ekonomik tarih balamnda (örnein: Türkiye'de Osmanl Tarihçiliinin Son Çeyrek Yüzyl: Bir Bilanço Denemesi isimli makale, s.40) ilenmitir. Tarihçilik meslei ve tarihçinin kendisini yenileyememe zaaflar, akademik hayatn eletirilebilirlii, akademik tarihçiliin resmi tarih (1980'li yllarn kat anlay) tezinin yerine 1990'l yllarda daha demokratik toplumsal ve siyasi yapnn oluumu ile alternatif tarih tezleri (gayri resmi) ileri sürülmü, özel/özerk sektörün yükseliine paralel olarak gayri resmi tarih tezleri kendilerini duyurarak devlet desteinin yan sra çeitli vakf ve kurulular sayesinde tarihçiliin gelime kaydetmeye balad argümann ortaya çkarmtr. Ayrca bilim adam kimliinde olan tarihçi, kendini yenilemeyen “devlet memuru” tipinden syrlarak, “Türkiye'ye özgü” Osmanl tarihçiliinden kurtularak evrensel bir bak açs ile sosyal bilimler ile i birliini gerçekletirebilmelidir. Her ne kadar tarihçi bireysel tarihçilik anlayn ruhunda tayorsa da grup çalmas içinde yer alabilmeli, eletirel, analitik düünceye sahip olmaldr, eklindeki Oktay Özel'in yaklamlar bu bölümde görülmektedir. Yaplrken Tarih Yazmak (M?) bölümünün çalmalarna bakldnda ise, temel olarak Türkiye'nin aktüel-güncel tartmalardan hareketle entelektüel hayat ile ilikilidir. Çünkü “Türkiye'deki entelektüel hayat esasnda ezeli-ebedi bir tarih tartmas, yani çatan geçmi alglar üzerine kuruludur. En çok gelecekle ilgiliymi gibi görünenler de bir çrpda tarihe ilikin tartmalara dönüebilmektedir. Tartmalarn taraflar bu konularda (Ermeni Sorunu, demokratikleme, kimlik tartmalar, laiklik gibi.) kiisel veya grupsal kendi özel tarihlerinin yükü altnda (var olabilmeleri için ideolojik temel) gelecei tartmaktadrlar aslnda.” Ancak Oktay Özel'e göre, sürekli geriye bakan ve onunla bouan entelektüel hayat geçmi, gelecek alg ve kurgular arasnda bugünü boacak dereceye varmaktadr. deolojik veya demagojik hesaplama yüzünden olumsuz durum yaratan tarih tartmalar farknda olmadan tarihçilii ve entelektüel hayat olumsuz olarak etkilemitir. Bunun için Oktay Özel, bu bölümde tarihçi ve entelektüel karlatrmas ile bölüm içinde Türkiye'deki politikann ve entelektüel hayatn tarihle olan ilikisinin normal seyrinde takip etmesi gerektiini belirtmitir. Tarihçi bir bilim ve meslek insan olarak hareket etmeli, entelektüel ise bir düünür olarak bilgi alan geni, kamusal bir ahsiyet konumundadr. Entelektüel meslekten tarihçi de olabilir. Eer ki tarihçi entelektüelin snrlarna adm atarsa mesleki kimliinden ödün vererek geçmii teknik anlamda ortaya koymaktan uzaklar, geçmii tarihçilik mesleinin metodolojik yöntemleri ile ortaya koyacakken, bugünü, var oluu anlamlandracak tartma ve yorumlarda bulunduu zaman tarihçiliinden ödün vererek düünürün snrlarna girer. Tarihçinin uzmanlk alan bu yüzden yaplrken tarih yazmak deildir. Bu ekilde de tarihçi dünü nesnellikten uzak olarak ortaya çkaramayarak sancl bir geçmi ina eder. Sonuç olarak Oktay Özel kitabnda Türkiye'deki tarihçilik ve tarihçiye kar çeitli problemlerden dolay elitist bir yaklam sergileyerek “tarihçi turizmi”, “ta-
2/4 • ULUSLARARASI TARH ve SOSYAL ARATIRMALAR DERGS TARHN PENDE • 251
ral tarihçi” deyimlerini kullanmas hissedilir bir ekilde ortadadr. Fakat Oktay Özel'in bu yaklam geni bir perspektiften düünüldüünde tarihçilerin yeni tarih yaklamlarn açk olmas gerektii, içe kapank bir yapdan kurtularak küreselleen dünyada evrensel gelimelerin takip edilerek, postmodern yaklamlarn etkiledii farkl metotlardan faydalanmak gerektii bir zorunluluktur. Çünkü tarihsel gerçeklie ulamak için bilim adam olarak tarihçi döneminin çeitli yöntemler takip edilebilmelidir. Bu dorultuda tarihçilik ve tarihçinin bilimsel ilerleme çabalarnn bir ürünü olarak tarih yazmnn sanclar minimuma indirilir. Tarihçinin eletirel ve analitik olarak ortaya koyduu gerçeklik yardmyla dünügeçmii düünür(entelektüel=mütefekkir) zaafa dümeden alglar, var olan süreci anlamlandrabilir. Bilgi alan bu dorultuda içinde bulunulan dönemin tesirleri ile gelitirilir ve ekillendirilebilir. Bunun için Oktay Özel umutludur, bilimin doasna uygun daha yakn bir zihniyetle iini yapan bir neslin yetimeye balad için kitabn, Türkiye'de tarihçiliin yürütülmesinde bu sancl dönemin (cumhuriyet dönemi tarih yazcl) “kapan bilançosu” olarak okunacana inanmaktadr. Uluslar aras ölçekte Osmanl tarihçiliinde i birliine Türkiyeli tarihçilerinde katld için mutludur. Aslnda Oktay Özel, bu ilginç kitab aracl ile sonuç ksmnda yeni kuak tarihçilerden umutlu olduunu ifade ederken o, yeni nesil tarihçilere sade ve anlalr bir dil kullanmyla kendisinden bir hediye mahiyetindeki kitab ile bilimsellikten uzaklalmamas gerektiini vurgulayarak analitik, eletirel düünüün sürdürülmesi ile tarih yazmndaki problemlerin bilimsellik ölçeinde ortadan kaldrlacan belirtmeye çalmtr. Son olarak Oktay Özel, çalmalar ile verdii bilgiler sayesinde yeni nesil tarihçilerin dününü ve bugününü anlamasn katk salayacak bir eser vermitir.
252 • THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY and SOCIAL RESEARCH • 2/4