Nlp Dokumanlari
April 18, 2017 | Author: mahir_demir_2 | Category: N/A
Short Description
Download Nlp Dokumanlari...
Description
BU DÖKÜMANLARIN OLUŞTURULMASINDA MAHİR DEMİR İN ESERİNDEN FAYDALANILMIŞTIR. http://www.editor.benbigun.com/mahirdemir/editor-mahir-demir.php
NNLP PRACTITIONER New NLP diploma ve Practitioner içerikleri
AŞKIM KAPIŞMAK-NNLP Tranier
www.askimkapismak.net
İÇİNDEKİLER 1-NEDİR New NLP™ 2-NEDEN New NLP™ ? 3-KİMLER İÇİN New NLP™ ? 4-NASIL BİR New NLP™ ? 5-NLP’ NEDİR 6-NLP VE TARİHÇESİ 7-NLP İLKELERİ 8-NLP İLETİŞİM MODELİ 9-NLP NİN KLASİK STRATEJİLERİ 10-BEDEN ZİHNİN UZANTISIDIR 11-FİLTRELEME 12-İNANÇ 13-DIŞ MESAJ 14-İÇ MESAJ 15-ZENGİNLİK, BAŞARI VE SEVGİ –HİKAYESİ: 16-İLETİŞİM 17-İLETİŞİM İLKELERİ 18-İLETİŞİM STRATEJİLERİ 19-İLETİŞİM STRATEJİLERİ-2 20-KENDİMİZİ GELİŞTİRMEK (BALTAYI BİLEMEK) 21-GÖRMEK İÇİN GÖZ ŞART DEĞİL 22-TEMSİL SİSTEMLER 23-ALT-MODELLER 24-İŞİTSEL TİPLER 25-DOKUNSAL TİPLER
26-GÖRSEL TİPLER 27-TEMSİL SİSTEMLERİ ÜZERİNE BİR DENEY 28-DEĞERLER(İŞ VE EĞİTİM DÜNYASINDA) 29-İKNA 30 SIRRI İKNA ETMENİN ON BÜYÜK 31-PSİKOLEJİK VE SOSYOLOJİK ROLLER 32-EN ÖNEMLİ DERS *–insanlar arasında sınıf ayrımı olmamalı* 33-NLP BİR MODELLEME TEKNİĞİDİR 34-KÜLTÜR 35-EMPATİ 35-EMPATİ NEDİR? 36-Sen misin Haklı? Ben mi? Yoksa Hepimiz mi? 37-SENİN YERİNDE OLSAYDIM 38-EMPATİ SİZE NE KATAR? 39-TELAPATİ 40-METAPROGRAMLAR 41-KİŞİLİK BOZUKLUKARI 42-İÇ ALGI 43-DIŞ ALGI 44-ALGI 45-ÇAPALAMA 46-Çapa Tekniği Veya Çağrışım Tetikleyicisi 47-ÇAPA ATMAK 48-HEDEF 49-YENİ BİR DÜNYA-hikaye 50-BEŞ MAYMUN hikaye 51-HEDEF BELİRLEME STRATEJİLERİ 52-MOTİVASYON VE İPUÇLARI 53-KAVANOZ(hikaye) (hedeflerimizi sıralamalıyız)zamana karşı-sabır-acıhaz 54-BAŞARI STRATEJİLERİ 55-BAŞARI VE BAŞARININ TEMEL İLKELERİ-SDP-NLP 56-BAŞARININ AŞAMALARI 57-ÖĞRENMENİN ve BAŞARMANIN AŞAMALAR 58-KRALIN YOLU-başarı hikayesi 59-DÜŞÜNÜRLERDEN SÖZLER 60-FARK NEREDE? :) HİKAYE 61-BAŞARININ TEKNİKLERİ 62-GENEL BAŞARIYA NASIL ULAŞILIR 63-DEĞİŞMEK VE GELİŞMEK VE BAŞARMAK İÇİN 5 (İ) KURALI 64-TEK KOLLU JUDOCU –HİKAYE
65-EFSANEVİ YAZILAR (BAŞARIYA YOLCULUK AZMİ VE SONUCU 66-ADİDAS'IN DAS'I 67-BİLGİNİN YOLCULUĞU ÇÖZÜM TEKNİKLERİ 68-2 Lİ GÖRÜŞMELERDE UYULMASI GEREKENLER 69-BİLİNÇ 70-5 TEMEL DEĞER 71-BEDEN DİLİ 72-SAHNEDE DURUŞ-sahne sunum 73-ÜÇ PARA KURALI-tekniği 74-KONUŞMALARIN PLANLANMASI 75-4 MAT TEKNİĞİ 76-ETKİLİ SUNUM TEKNİKLERİ -EİNSTEİN VE ŞOFÖRÜ hikaye 77-BAŞKA BİR ARZUNUZ... Mercedes otomobillerinin hikâyesidir 78-ACIMI HABER YAPTIM –duyguları dengelemeye örnek bir hikaye. 79-DENGE TABLOSU 80-BAKMAK ,GÖRMEK VE YAKALAMAK 81-BEYNİMİZİN HER İKİ YANI 82-LOPLAR ARASI MONOLOG puhahahaha 83-SUNUM İÇİN ÖRNEK__LOPLAR 84-DÜNYANIN İLK İKİ BEYİNLİ İNSANI- (KORPUS KALLOSUM) yogun sinir liflerinden oluşan bağ 85-YENİDEN ÇERÇEVELENMEK 86--BİREYSEL FARKINDALIK HARİTASI 88-FARKINDALIĞINIZI ARTTIRIN –KENDİNİZİ KEŞFEDİN 89-RUH SAĞLIĞINIZ İÇİN 90-KENDİNİZİ POZİTİF OLARAK GÜDÜLEYİN 91-EN BÜYÜK KORKUN “KORKMAK “OLSUN
abece Eğitim Danışmanlık ve Organizasyon NEDİR New NLP™ ? •
N NLP, Tüm dünyada kişisel gelişim eğitim sektöründe bilimselliğiyle, uygulanabilirliğiyle, faydacılığıyla, rakipsiz bir markadır.
•
N NLP Practitioner; bireylerin iş ve özel yaşamlarında daha başarılı olabilmeleri için, kendileriyle ve başkalarıyla daha iyi iletişim kurabilmeleri için hazırlanmış üst düzey bir kişisel gelişim programıdır. Herkese tavsiye edebileceğiniz ve hayatınız boyunca olumlu etkisini görebileceğiniz, uluslar arası sertifikalı bir seminer programıdır.
• •
NEDEN New NLP™ ? Hedefleri belirleyebilmek için Hedeflere ulaşmak için
• • • • • • • • • • • • • • • •
• • •
İş ve özel yaşamda daha başarılı olmak için Deha diye nitelendirilen insanların deneme-yanılma yoluyla öğrendikleri 10’larca yılın deneyimini 10 günde elde etmek için. Motivasyon ve performansı artırabilmek için Ahenkli, etkileyici ve stratejik iletişim becerilerine sahip olmak için Güçlü ikna becerisine sahip olmak için Problemlere daha hızlı çözüm üretebilmek için Olayları üç boyutlu düşünebilmek için Kısa sürede daha verimli sonuçlar elde etmek için Liderlik becerilerini geliştirebilmek için Stresli bir yaşamı pozitif bir yaşama dönüştürebilmek için İstenmeyen davranışları değiştirebilmek için Özel ilişkileri geliştirebilmek için Aile içi ilişkileri geliştirebilmek için Hayata karşı farkındalığı artırabilmek için Kendimizi daha iyi tanıyabilmek için Başkalarını daha iyi tanıyabilmek KİMLER İÇİN New NLP™ ? Kendine yatırım yapmak ve her zaman kendini yenilemek isteyenler için Ne kadar bilirse bilsin, öğrenmeye açık olanlar için Kişisel gelişim alanında kariyer yapmak isteyenler için NASIL BİR New NLP™ ?
25 FARKLI KONU • • • • • • • • • • • • • • •
Pozitif Yaşam Becerileri Öz Güven Konsantrasyon Değişim Stratejileri Hedef Belirleme Başarının Sihirbazları Bireysel Başarı Stratejileri Motivasyon Duygusal Zeka Bilinç Dışı Performans Yönetimi Kişisel İmaj Zaman Yönetimi Stres Enerjisini Olumlu Kullanma Modelleme Teknolojisi
• • • • • • • • • •
İnsan Tanıma Sanatı Beden Dili İletişim Stratejileri İkna Stratejileri Sihirli Sorular Hipnotik İletişim Sunum Stratejileri Karar Verme Teknikleri Topluluk Önünde Konuşma Sahne Becerileri
KENDİMİ MÜKEMMEL OLMAKTAN ALIKOYAMIYORUM
)))
NLP(practitioner) NLP’ NEDİR
N---nöron-sinir-düşünceler L---linguistik-dil davranış P---programig-proglamlama
Nöro linguistik Programlama - Neuro Linguistic Programming Nöro : Yaşamdaki deneyimlerimizin beş duyumuz aracılığı ile algılanması ve işlenmesi. Linguistik : Sözlü - sözsüz iletişim ve davranışlarımız aracılığı ile düşüncelerimizi yansıtma tarzımız. Programlama : zihnimizin iç programlarını kullanarak düşüncelerimizi ve iletişimimizi belirlediğimiz ve arzuladığımız hedeflere ulaşacak şekilde düzenlemek.
NLP VE TARİHÇESİ
Nöro Linguistik Programlama (NLP), beynin ve zihnin çalışma sistemlerini inceleyerek, düşünme, dil ve davranış süreçlerini araştıran ve vardığı sonuçlarla kişilerin hedeflerine ulaşmalarını sağlamak üzere şahısların özgün zihin haritalarını yine kendilerinin oluşturmasına katkıda bulunan etkili teknikler bütünüdür. Hedefe ulaşmak için gereken mükemmelliği irdelemenize ve yeniden oluşturmanıza imkan sağlayan bir yöntemdir.(nlp, kişisel gelişim, koçluk, danışmanlık) *NLP, düşünme, dil ve davranış süreçlerini araştırarak, hedeflere ulaşmak için bu unsurların en etkin kullanımını öğreten bir çalışma sahasıdır. Bu süreçler, kişide doğal olarak bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde yerleşmiş olabilir. NLP, başarıya (başarıdan kastedilen, herkesin kendi değerlerine uygun olarak ulaşmak istediği noktadır) ulaşmak için, bu süreçler üzerinde kontrol sağlama yeteneklerinin geliştirilmesine yönelik sistemler, teknikler ve modelleri vermektedir *Nöro, beş duyuyu kullanarak, hayatımızı bilinçli ve bilinçdışı düşüncelere dönüştüren süreçleri kapsar. Yapmaya çalıştığımız, bu süreçleri en etkili şekilde kullanmayı öğrenmek ve bunu hayatımıza adapte etmektir *Linguistik, dilin hayatımız üzerindeki etkisini kullanarak yaşamımızı daha bilinçli bir şekilde anlamlandırma süreci ile ilgilenir. Yapmaya çalıştığımız, dili hayatımızda bize daha faydalı olacak şekilde kullanabilmektir. Dilimizi, duyularımızı fark edecek şekilde zenginleştirmek yaşamı daha dolu yaşamımıza imkan tanır, *Programlama, hayatımızı inceleyerek kendimizi yeni ve daha etkin bir yola yönlendirme sürecidir. Yapmaya çalıştığımız, başarılı olmak için bu süreci en yararlı şekilde biçimlendirmeyi öğrenmektir. Zihnimizi, çok yüksek kapasitesi olan bir bilgisayara benzetebiliriz. (nlp, kişisel gelişim, koçluk, danışmanlık)Ancak bu bilgisayar çoğu zaman üstün performans gösterebilecekken, üzerindeki eski sürüm sebebiyle istediğimiz etkinlikte çalışmaz. İşte biz zihni yeniden programlayarak bilgisayarın üzerindeki eski sürümü daha iyi model bir sürümle değiştirip etkinliğinin artmasına katkıda bulunabiliriz *NLP kavramının oluşturucuları, dilbilimci John Grinder ve matematikçi-bilgisayar programcısı psikoterapist Richard Bandler'dır. Grinder ve Bandler, 1970'lerin başlarında, üç önemli psikoterapist olan Milton Erickson, Fritz Peris ve Virginia Satir'in insanlar üzerinde olumlu değişiklikler yapan yöntemlerini incelemeye başladılar. Antropolog Gregory Bateson ve psikanalist Paul Watzlawick'in çalışma ve tecrübelerini araştırdılar, derlediler. (nlp, kişisel gelişim, koçluk, danışmanlık)Alanlarında çok başarılı başka isimler için de benzer çalışmalar yaptılar. Bulmak istedikleri, bu insanların neyi farklı yaparak bu kadar başarılı olabildikleriydi. Böylece, NLP'nin temelleri atılmış oldu. Aradan geçen yıllar boyunca, Grinder ve Bandler, büyük başarılarıyla tanınan insanlarla iletişim halinde olmuşlar, çalışmalarını zenginleştirmek için onların tecrübelerinden
faydalanmışlardır. Giderek zenginleşen ve etkinliği kanıtlanan NLP, 35 yıl içinde bir bilim, sanat ve teknoloji olarak kabul edilmiş, dünyanın her tarafında yararlanılan bir gelişim tekniği olarak yaygınlaşmıştır *Hızla değişen iş ortamında ve özel hayatta karşılaşılan çeşitli zorluk ve sıkıntılarda, yöntemlerle çalışanların kendilerini değerlendirmeleri ve içlerindeki potansiyeli ortaya çıkarmaları oldukça zordur. Geleceğin anahtarı kişilerin içinde saklıdır. Onların düşünce davranış ve iç çatışmalarını yönetmedeki kabiliyetleri, parlak, üreticiliğe ve işbirliğine dayalı bir geleceğin kapılarını açacak; çağa ayak uyduranlar ile yarışı terk etmek zoruna kalanlar arasındaki farkı oluşturacaktır, işte NLP, içinde bulunduğumuz modern çağın bizlere sunduğu en etkili, en pratik ve en işe yarar teknolojilerden biridir. Günümüzde pek çok büyük kuruluş ve binlerce insan, NLP'nin gücüne başvurmakta, NLP büyük üniversitelerde ders olarak verilmektedir *NLP önce sizin gayretinizle baslar. Kendinizi yönetmek, yönlendirmek kolay değildir. Yine de bunu başardıktan sonra çevrenize de etki etmeye başlayabilir, yani "etki alanınızı" artırabilirsiniz *NLP teknikleri, öğrenme sürecinizi çabuklaştırır. Böylece değişimlere ayak uydurmanın ötesinde, değişim yaratmanızı, kendi davranış ve iletişim şeklinize göre yaşamınızı yönetmenizi sağlar * İletişim ve uyum becerilerinizi çok önemli ölçüde geliştirir. Potansiyelinizi kendinizden beklemediğiniz seviyede artırır. Motivasyonunuzu geliştirir * İnisiyatif sahibi, proaktif bir insan olmanızı sağlar. * İş çevrenizde ve özel yaşamınızda yapıcı iletişimler kurmanıza yardımcı olur. * Duyarlılığınızı artırarak, davranış ve tutumlardaki titreşimleri sezinleyip yorumlamanızı sağlar. Seçeneklerinizi çoğaltır, etki alanınızı genişletecek esnekliğe ulaşmada sizi destekler. * Çevrenizi işbirliğine yönlendirip, bağlılık, coşku gibi hisler uyandırmanızı sağlar. * Duygu ve düşüncelerinizi yönlendirerek iç dünyanızın sahibi ve geleceğinizin mimarı olmanıza imkan verir. Bilinçaltını harekete geçirerek onun gücünü ve kaynaklarını kendi lehinize kullanabilirsiniz. Çünkü bilinçsiz süreçler, bilinçli süreçlerden daha güçlüdür. NLP, bilinçdışını güçlendiren ve yönetmemizi sağlayan teknikler sunar NLP ilkeleri: NLP, bazı ana varsayımlara dayanır.
1. Harita, bölgenin kendisi değildir
Gerçeklerle alakalı tüm bilgi, düşünce ve inançlarımız iç temsillerden, başka bir deyişle "harita"lardan meydana gelir. Bir haritanın nasıl gerçeğin yerini almaya
hakkı yoksa, bir bilgi ya da inancın da gerçekliğin yerini almaya, hakikatin kendisi olduğunu iddia etmeye hakkı yoktur Bu varsayımı daha iyi kavrayabilmek için, NLP'nin tanımında yer alan "düşünce, dil ve davranış arasındaki i1işki"den söz etmek gerekir.
Bu ilişki, sekiz temel adımdan oluşur: * Dış dünyadan beş duyumuzla kavrayabileceğimiz veriler gelir ve kaydedilir. * Bu veriler algı filtrelerimizden geçerken genelleme, çarpıtma ve silme gibi bozulmalara uğrar. Bu mekanizmanın nasıl işlediğine daha sonra değineceğiz. * Bozulmalara uğrayan veriler iç filtrelere ulaşır, îç filtreler, inanç sistemlerimiz, değerlerimiz, ihtiyaçlarımız ve meta programlarımızdan meydana gelir *İç filtrelerden geçerken, çağrıştırıcılar, alt sistemler ve stratejilerle alaka kurularak, meta model ve Milton model ilişkisine göre derin yapı veya yüzey yapı arasında değişim geçirir. * Bu dönemlerden geçen veri, temsil sistemine göre tanımlanır. Bu, kişi de hangi temsil sistemi ağırlıklı ise, ona göre yapılır. * Bu tanımlama işlemi gerçekleştirilirken, aynı zamanda nörolojik olarak sinir hücrelerinde tanımlanan benzer verilere de ulaşılır. * Yeni temsil: Düşünce haline gelen veri, yeniden iç filtrelerden geçirilerek davranış oluşturulur * Bütün bu işlemler tamamlandıktan sonra dış dünya ile ilişkiye geçilir ve davranış meydana konur. NLP İLETİŞİM MODELİ
2. İletişim senin ne anlattığın değil, karşındakinin ne anladığıdır
Anlattığınız herşey, dinleyenlerin algı kanalından geçer ve düşündüğünüzden farklı şekilde algılanır. Tek bir iletişim tarzı benimser ve iletişiminizi bu tarzın üzerine gerçekleştirirseniz, çevrenizdeki kişilerle iletişim tıkanıklığı yaşarsınız *Bunu önlemek için, insanların algı tarzlarını öğrenmek, kavramak ve buna göre bir yaklaşım geliştirmek gerekir. Bir kişinin "birkaç gün" kavramından anladığı üç gün iken, diğeri bunu iki hafta olarak değerlendirebilir ve ortada anlaşmazlık oluşabilir. Karşımızdakinin aklını okuyamayacağımıza göre, öncelikle bu hakikatin bilincinde olmalı, sonra da bu bilginin yardımıyla karşımızdakinin algı dünyasına göre iletişim gerçekleştirebilmeyi öğrenmeliyiz.(nlp, kişisel gelişim, koçluk, danışmanlık) îletişim hatalarımızdan ders almanın yanında, başarılı iletişim kurduğumuz zaman ve ortamlarda kullandığımız yöntemleri de hatırlayarak onları tekrar işe yarar biçimde kullanmayı akıl etmeli ve bunu alışkanlık haline
getirmeliyiz. Biz hep kapıyı kendimize çökerek açan biri olabiliriz ve karşımızdaki hep kapıları iterek geçmiş bulunabilir. Ya da, iki tarafın da kendine doğru açmayı tercih ettiğini düşünün)
3. Her insan değerli, manalı, eşsiz ve onurludur
İnsanların birbirinden farklı algılama ve iletişim biçimleri olduğunu, her insanın farklı dinamiklere ve ifade biçimlerine sahip olduğunu anımsayın. Her insanın diğerinden birbirinden sadece farklı olduğunu, daha iyi ya da kötü olmadığını bilin. Bu sayede, etrafınızdaki insanların tepkilerini daha rahat ve objektif bir gözle değerlendirebilirsiniz
4. Başarısızlık yoktur, sadece sonuçlar vardır
En önemli varsayımlardan biri budur. Bu anlayış kavranırsa, "başarısızlık" olarak algılanan şeyin kişiye göre değişen bir kavram olduğu, önemli ve yararlı olan şeyin ise, bu sonuçlardan bir mana çıkarmak olduğu anlaşılacaktır. Eğer istediğiniz geribildirimleri anlayamıyor ve yeteri kadar anlaşılmadığınızı, kısacası başarısız olduğunuz kanaatindeyseniz, bu anlayışı devreye sokmanız size büyük fayda sağlayacaktır
5. Her davranışın olumlu bir sebebi vardır
Bir diğer NLP varsayımına göre, her davranışın altında, kişinin kendi algılayışı alanında olumlu bir niyet yatar. Burada anlatılmak istenen, niyet ve sonuç toplumca olumsuz olarak değerlendirilse bile, kişiyi bir davranışa iten gücün kendine göre olumlu bulunduğudur. Bu yaklaşım benimsendiğinde, karşınızdakiler ile ilişkilerinizde daha az yargılayıcı davranabilir, hedef ve ideallerin insanları olumlu anlamda nasıl etkilediğini bir kez daha görebilirsiniz.(nlp, kişisel gelişim, koçluk, danışmanlık) Davranışlarımız, bizim için değerli olanı gerçek kılma yönündedir. Çok içen adama sormuşlar neden sarhoş olacak kadar fazla içtiğini, o da "unutmak için" demiş. Sonuçta yöntem yanlış olsa da, amaçlar kişinin kendisi için olumludur. Bu bilinçle yaşadığınızda, var olanı kabullenebilir ve onu değiştirmek için bir şeyler yapabilirsiniz
6. Bilinçdışı bizim iyiliğimiz için çalışır
*Burada bilinçdışının gücüne dokunmadan geçemeyeceğiz. Bilinçdışı, genel güzellik ve doğruluk için çalışır. Siz farkında olmasanız da, bilinçdışı gece gündüz çalışır. Onun kendine özgü hayatı hep uyum, sağlık ve huzura yöneliktir ve sizi de bunları karşıt olan olumsuzluklardan korumak ister. *Biz, bilinçli zihnimizle neyi ne için yaptığımızı bildiğimizi düşünsek de, bilinçdışımız ayrı bir amaç taşıyor olabilir. Elimizdeki bardağı mutfaktan oturma odasına götürmek istiyor olabiliriz. Ancak bilinçdışı zihin, sevmediğimiz birinin vermiş olduğu bu bardağı saf dışı bırakmak istediği için, zemindeki halının
kenarına takılıp bardağı kırabiliriz. Bu bilgiye dayanarak, kendi gücümüzü daha derin bir şekilde kullanmaya çalışabiliriz.(nlp, kişisel gelişim, koçluk, danışmanlık) Aslında olumlu bir nedene dayanan bilinçdışı mesajların farkına varmaya başlayabilir ve kendimizle alakalı olumlu değişiklikler yapma yolunda bunlardan faydalanabiliriz. Nasıl bedenimizin herhangi bir verinin ağrıması, doktora gitmemiz için verilen bir mesaj ise, kendimizi tanıyamamamıza sebep olan davranışlar da bilinçdışımızın içinde bulunduğumuz psikolojik durumla ilgili yolladığı mesajlardır. Niçin bu biçimde davrandığımızı araştırabilir ve sorunumuzu çözmeye bu şekilde yaklaşabiliriz
7. Alaka neredeyse enerji oradadır
NLP'nin en çok kullandığı gerçeklerden biri de, alakayı kullanarak enerjinin yönlendirilebileceğidir. Örneğin sağ ayak başparmağınızı düşünmenizi isteyene kadar, bedeninizin bu parçasını hissetmediğinizi söyleyebiliriz, değil mi? Çünkü dediğimiz gibi, alaka neredeyse enerji oradadır
8. Zihin ve beden birbirini etkiler
NLP'nin belirttiği pratik gerçeklerden biri de budur, insanlar güldüklerinde tüm bedenleri rahatlar ve zihinleri daha aydınlık, daha açık hale gelir. Bunu şöyle açıklayalım: Bilinçli zihin, istemli sinir sisteminde titreşimlere yol açan bir düşünceyi kavradığında, istemsiz sinir sisteminde de benzer bir akım yayılır *Böylece fikir, yaratıcı ortam olan bilinçdışına verilmiş olur. İşte düşünceler böyle biçimlenir. Bilinçli zihinde oluşan ve gerçek olarak kabul edilen her düşünce, beyin tarafından bilinçdışı zihne gönderilir, burada şekillenir ve bir gerçeklik olarak yaşadığınız dünyada karşınıza çıkar. Dolayısıyla kendinizi iyi hissettiğiniz bir zamanda içinde bulunduğunuz beden durumda kötü olduğunuz bir zamana kopyalamak, tahmin edeceğinizden çok daha büyük olumlu ruhsal değişim sağlayacaktır
9. Herkes yeterli kaynaklara sahiptir
Herkes, herhangi bir şeyi yapabilmek için gerekli duygusal ve zihinsel kaynakları barındırır. Doğru ve etkili sorularla kaynaklarınızı yaşama geçirebilirsiniz. Böylelikle cevapların kendiliğinden geldiğini görebilirsiniz. Bilmeliyiz ki, aptal insan yoktur, yanlış soru vardır
10. Yaptığın şey işe yaramıyorsa, başka bir şey yap
Hayatta karşılaştığınız sorunları çözmeye çalışırken, mutlaka tek bir yöntem ve tarza bağlı kalacaksınız diye bir kural yok. Kendi yollarınızı oluşturmalı ve biri işe yaramadığında diğerine geçiş yapabilmelisiniz. Esneklik bu manada en büyük
yardımcınız olacaktır. Örneğin, bir insanla iletişim kurmakta zorlanıyorsanız, bir bakın, hep aynı yöntemi kullanıyor olabilirsiniz. Belki de bir değişiklik yapmanın zamanı gelmiştir. Bu değişikliği sağlayan en önemli iki yöntem, şaşırtmak ve güldürmektir. Karşınızdakini şaşırttığınız ve güldürdüğünüz anlar, en büyük değişikliği yapabileceğiniz, tıkanıklıkları geçebileceğiniz zamanlardır
11. Anlamak istiyorsan harekete geç
Yeni bir meseleyi veya durumu kavramak ve öğrenmek için en etkili yol, kısa zamanda uygulamaya geçmektir. NLP, değişikliklerin lafta kalmamasını, gerçek uygulamalarla yaşama geçirilmesini sağlar
NLP ' nin Klasik Stratejileri Çoğu NLP kitaplarının içerisinde aşağıda yazılmış olan stratejiler mevcuttur. 1 -İletişiminizin anlamı almış olduğunuz tepkilerdir, 2 -Başarısızlık diye bir şey yoktur. Sadece geri bildirim ( feedback ) vardır, 3 -Her İnsanda ihtiyacı olan kaynaklar mevcuttur, 4 -Her davranışın altında pozitif bir neden vardır, 5 -Güç, amaçlanan hedeflere ulaşabilmektir, 6 -İnsanlar algılayabildikleri arasında en iyi seçimi yaparlar, 7 -Harita sahanın kendisi değildir, 8 -Her zaman bir seçenek daha vardır, 9 -İnsan yaşantısının bir yapısı vardır, 10-Eğer bir insan bir işi başarabiliyorsa bunu herkes öğrenebilir Yukarıdaki stratejiler NLP' nin temel felsefesidir. Bunları kısa cümleler veya örnekler ile açılıyorum: 1- İletişimin anlamı almış olduğunuz tepkilerdir. ÖRNEK: Ali bu pazar pikniğe kız arkadaşı ile gitmek istiyor. Almak istediği tepki bir 'evet' cevabıdır. Telefon açıyor ve " sakın bu pazar bir yere söz verme benimle pikniğe geliyorsun " bu itici konuşma kızın canını sıktığı için o da sert bir cevap verip gelmeyeceğini belirtiyor. Bu örnekte anlaşıldığı gibi Ali umduğunu bulamadı yani iletişiminin ne kadar negatif olduğu ortada.. Belki şöyle söyleseydi olumlu bir cevap alabilirdi " Merhaba canım, Sana bu hafta sonu ciğerlerinin bayram edeceği,şehrin tüm sıkıntılarından kurtulacağın ve başbaşa yemek yiyebileceğin bir sürprizim var ne dersin."
2- Başarısızlık diye birşey yoktur sadece geribildirim vardır. Yukarıdaki örneği bu başlıkla ele alalım. Ali başarısız olduğunu düşünürse bir iletişim krizinin devamı sıkılmaya başlar. Ama bunun kendisinin kurmuş olduğu iletişimin negatif olduğunu algılar da bu geri bildirimi yeniden değerlendirerek telefon açarsa geribildirimi olumlu olan bir sonuç alabilir. 3- Her insanda ihtiyacı olan kaynaklar mevcuttur. Yaradılışımız itibariyle akıl, duygu ve duyu organları ile donatıldığımızdan gerekli motivasyonu, konsantrasyonu, iş geliştirmeyi ve sair davranışları sonsuz sayıda üretebilir ve geliştirebiliriz. 4- Her davranışın altında pozitif bir neden vardır. Bir katil düşünün onun cinayet işlemesinde kendi dünyasında mutlaka olumlu bir nedeni vardır ve cinayeti bir fayda için işliyordur. Sorduğunuzda ise belki kendisinin dünyanın en iyi insanı olduğunu ve dünyadaki kötü insanları ortadan kaldırdığını savunabilecektir. 5- Güç amaçlanan hedefe ulaşabilmektir.İnsanları güçlü kılan özelliklerinden en önemlilerinden biriside başarıya olan inancıdır. Yani bir işe giriştiğinde başaracağına olan kesin tavrı ve sonucun tutması o kişiyi diğer bireylerden daha güçlü kılar. Ve Başardıkça kendini daha güçlü hisseder.. Eğer siz ufak yada büyük hedeflerinizi olumlu feedback ile sonuçlandırarak bunların sayısını arttırırsanız kendinize olan güveninizin geldiğini hissedebilirsiniz. Bir oyunda 10 kez kazanan kendini başarılı sayar 50 kez kazanan kendini 'GÜÇLÜ' hissede ama 500 kez kazanan kendini yenilmez olarak ifade eder. 6- İnsanlar algılayabildiklerinin arasından en iyisini seçerler. Bu strateji bizi hiç durmadan öğrenme kabiliyetimizi geliştirmemizi, zengin bir kelime ve bilgi hazinesine sahip olmayı sağlar. Bir çoban cam parçası zannettiği bir şeyi bir dereye sırf sudan ses çıkartmak için veya stres atmak için atarsa gerçekte elmas olan bir serveti atmış olabilir. Eğer kendini geliştirip algı zenginliği için uğraşsaydı daha farklı bir hayat yaşardı. 7- Harita sahanın ( bölgenin) kendisi değildir. İletişim kurduğumuz insanların kendi hayat tarzları, ait oldukları kültürleri ve hayat tecrubesi çerçevesinde bu stratejiyi ele alırsak dünyadaki yaşayan insan sayısı kadar farklı fikirler, duygular ve vücut dilleri ile karşılaşırız. Bu da bir kelimenin esas anlamını yitirip onun dünyasında bir takım anlam kaymaları veya bozulmalarına uğrayarak değişik bir ifade tarzına hatta değişik bir anlama gelebileceğini gösterir. Birine "muz nedir?" dediğimiz zaman kimi sarı renkli bir meyve, kimi çok tatlı bir gıda, kimi kabuklu bir yiyecek, kimi ticaret maddesi olarak algılayabilir. Bir bölgenin haritası
nasıl ki gerçeğinin kağıt üstündeki tarifi ise aynen iletişim kuran kişilerin kullandıkları kelimelerde onların dünyasındaki manaların birer tarifleridir. 8- Her zaman bir seçenek daha vardır. Bu strateji bana hepimizin sürekli duyup örnek aldığı EDİSON'u hatırlattı hiç vaz geçmeden başka seçenekler üzerinde durarak binlerce deney sonucu Lambayı bulması bu gün tüm insanların idolü haline gelmesine sebep olmuştur. 9- İnsan yaşantısının bir yapısı vardır. İnsanlar duygu, fikir ve akıl gibi oluşumların bileşimi olarak bunları kullanırken hangi sistemi kullandığı çok önemlidir. İnsanların hayatlarında mutsuz olması kafasındaki duygu, akıl ve fikir gibi objelerinde olumsuzluklarla dolu olduğunu gösterir. Örneğin bir davranışta bulunacaksak önce akıl ile dış dünyayı içerisine duygu katarak sentezleriz sonra kafamızda hareket tarzına ilişkin bazı fikirler oluşur ve bunu bir sabite haline getirerek harekete geçeriz. Sonuç olumsuz bir feedback ( geribildirim ) ise kendimizi başarısız ve mutsuz olarak görmeye başlarız. Oysa yaşantımızın belirleyici unsurlarından olan fikirlerimizi, akıl yürütme yeteneğimizi ve duygularımızı değiştirir ve ona göre hareket edersek daha güzel sonuçlar çıkarabiliriz. Yani yaşantımızı oluşturan bu yapıları değiştirerek hayatımızı değiştire biliriz. 10- Eğer bir insan bir işi başarabiliyorsa bunu herkes yapabilir. Harry ALDER bir kitabında İnsanları bilgisayara benzetmiştir. Donanım (kafa, kol, beden,beyin vs ) herkeste aynıdır. Farklı olan sadece yazılımdır. Bir bilgisayara muhasebe programı yüklerseniz muhasebe yeteneği olur. Bir kişide, başarılı birinin davranış,düşünüş ve duygularını aynen modellersek aynı yeteneğe sahip olur. Mesela karbon atomunu elmasın oluştuğu şartlara ( modellemelere) tabi tutarsak oda elmas olma şansına sahip olur. Mesele bu kadar basittir. BU STRATEJİLER YENİ HAYAT FELSEFEMİZ OLACAK ve bu rotada ilerledikçe kendimizi iletişim ustası, başarma teknikleri geliştirebilen, kendi yaşamsal kaynaklarının farkında olup bunlara yön verebilen, insanların davranışlarındaki olumlu yönleri bulup uzlaşabilen,kendine küçük büyük demeden hedefler seçerek başarıya olan inancını pekiştirip güçlü kılan, algı yeteneğini geliştiren, bir kelimenin söyleyen kişinin dünyasında farklı anlamlarının olduğunu bilerek hareket eden, her olumsuz geri bildirimde başka seçenekler araştırıp ısrarla uygulayan ve başarılı insanların başarılı oldukları yönlerini modelleyebilen biri olacağız. O HALDE TÜM BENLİĞİNİZİ HAREKETE GEÇİRİP KENDİNİZİ YENİLEYEREK BU STRATEJİLER IŞIĞINDA HAYATA HAYKIRIN.
*BEDEN ZİHNİN UZANTISIDIR* HUY__doğuştan gelen KARAKTER__sonradan kazanılan KİŞİLİK__her ikisinin birleşimi TEMA:İletişimde düşüncenin başarıya programlanması dil ve davranış değiştirebilmek için insanın önce zihni değişmelidir. • İnsanlar kendileriyle deği davranışlarıyla ilgilenirse davranış değişebilir. • Harita sahanın kendisi değildir • Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.zihnimizde haritayı gercekmıs goruruz algılarız. NLP İLKESİ=> inandığımız gerçek değildir ama neye inanıyorsan o senin gerçeğindir.Hayatta imkansızlık yoktur,kişinin imkansızlıkları vardır.Beynimiz olumsuz ekleri almaz BEYİN MESAJLARI; GÖRSEL İŞİTSEL DOKUNSAL ALIR ve FİLTRELER •
FİLTRELEME Beyin gördüğünü ,işittiklerini ,hissettiklerini filtrelerden geçirir. .)SİLME=Beyin olumsuz ekleri almaz, hoşuna gideni almaz, hoşuna gideni alır, işine gelmeyeni almaz ve siler. Beyin ego merkezlidir. Örn= 2 çocuğun uzun kıyasıya kavgası nın =anneye tek bir son olayın aktarılması Hafızamıza takılan TEK bir kelime örneğin:bana aptal dedi,tembel dedi Aslında hiç düşündüğün gibi değil? hangisi gerçek ? Küçük şeylerin sonuçları büyük olur. .)KIYASLAMA=(zamanda geçmiş ve bu gün) Kıyaslama yapanın bir deneyimi olması gereklidir.olaylar nört dür pozitif yapan tepkilerimizdir. Örn =çocuk doğurmak,iş değiştirmek ,ayrılma,kırılmak Örn=eşim o adama göre çok huysuz. Olaylar değiştirilemez ama tepkiler kontrol edilebilir. Örn :ölüm gerçeğinde Amerikalı annenin soğuk tepkisi ,Anadolu kadınının agıtı. Beynimiz gerçekle gerçek olmayanı ayırt edemez .)ÇAPALAMA=Yaşanan an ve olaylarda önceki benzerlikleri kodlamadır. Ani duygu ve düşünceleri hissetmektir.
Örn :kol saati bana erkek arkadaşım hediye etti,kim aldı her gördüğünde hatırlamak . *kişilerin kokuları çapalanır. *fobiler çapalanır(örümcek fare şeftali vss) *bebeklerin başı okşanır=ilk okul öğretmeni unutulmaz oda siz küçükken başınızı okşadığı için. .)YARGI=Herkesin gerçeği kendisini ilgilendirir. Örn :Kastamonulular ayıdır-hitler canidir-kırmızı güzeldir. Yargıya gelene kadar 3 aşamayı da yaşamak zorundasın. Örn : insanlar beni anlamıyor denir,halbuki şu kişi beni anlamıyor dense problem hemen çözülür.
İNANÇ İnanç nasıl geliştirilir?
İnancınız Net-Kesin Olsun Şüpheli olduğunuz bir konuyu savunurken şüphe yayarsınız. Siz inandığınızdan emin misiniz? Yani neye inandığınızı biliyor musunuz? İnsan birbiriyle çelişen inançlarla kimseyi ikna edemez. Örneğin yeni bir dil öğretim tekniğini duydunuz ve çok etkili bir teknik olduğunu defalarca duydunuz. Sonra birileri size bu tekniğin hiç de sanıldığı gibi etkili olmadığını söyledi. inancınız sarsıldı mı? Küçük bir şüphe oluştu mu? Oluştu ise inancınız kesin ve net değildir.
İnancınız Güçlü Olsun İnandığınız konu hakkında şüpheniz yoktur ama kolay şüpheye düşebilecek konumdasınızdır. Bu durumda inancınız zayıftır. İnancınızın en güçlü olduğu noktada aksini görseniz bile inancınızdan vazgeçemezsiniz. Çünkü inancı o kadar çok tekrar ettiniz ve o kadar onu destekleyen tecrübe aldınız ki o inanç tüm hücrelerinize işledi. İnancınızın Hedefi Belli Olsun İnandıktan sonra bu inancınızı kime anlatmak istiyorsunuz. Bu hedef kitleyi inancınızla birlikte sürekli düşünmelisiniz. Onlara vermek istediğiniz mesaj sevgi sayesinde tüm problemlerin hallolabileceği inancı mı? O zaman onları tüm kalbinizle sevin, sanki ayni sevginin hepsini kuşattığını ve aralarındaki tüm problemleri hallettiklerini duyun. ama bunu yaparken hangi kitleye hitap ettiğinizin mutlaka farkında olmalısınız.
İman Derecesinde İnanç Geliştirin: 1. İnancınızın net ve kesin olmasını sağlayın. Yani neye inandığınızı tam olarak bilin. 2.İnancınızdan doğan bir fikri anlatırken kimleri hedef seçtiğinizden duygusal olarak emin olun.
*bireyde inanç geliştiren içerden ve dışardan gelen mesajlardır.* DIŞ MESAJDış dünyadan gelen telkinler,okunan kitaplar vs.. İÇ MESAJBizim hissettiklrimizdir.olumlu yada olumsuz geliştirdiğimiz duygularımızdır.iç iletişiminiz değişmediği sürece davranışlarınız duruşunuz değişmez,kemikleşir ve yapamaz hale gelirsiniz.İnançlar ve denemeler sonucunda oluşur ve gerçegimiz olur.İnaçlar çatışmaya başlayınca tartışmalat artar.İnsanı en çok etkileyen iç mesajlardır.vazgeçilmesi en zor olan inanç “iman “ boyutudur. .)İnançlar gerçek değil ama neye inanırsanız o sizin gerçeğinizdir.Neyi çok düşünüyorsanız o oluyor ,o sizin inancınız oluyor. ***sağ lop –duygusal zeka( çocuklarda çok gelişmiştir) Eger çocuk birisinin yanında çok aglıyorsa ve tepki veriyorsa o kişiden uzak tutun -Beyin ma-me—almaz (olumsuz ekleri) -Beyin yap-gel—alır(olumlu ekleri)
-
Beyinsilme/genelleme/kıyaslama/yargıbeyin filtreleme Beyin düşündüğünü yaşatır(İnsan 5 milyar msj alır sn yede ) Beyin bu mesajlardan istediğini tutar ,istediğini siler. Kişilerden ayrıldıgımız nokta,silme aşamamızda neyi sildiğimiz ZENGİNLİK, BAŞARI VE SEVGİ –HİKAYESİ: )
Bir kadın evinden çıktı , evinin önünde beyaz, uzun sakalları olan 3 yaslı adam gördü. Onlara: - "Sizi tanımıyorum ama aç olma silisiniz. Lütfen evime buydun ve birseller yiyin." dedi.
- "Kocanız evde mi?", diye sordular. - "Hayır", dedi,kadın. "Dinarda." - "O zaman giremeyiz", dediler. Aksam kocası eve geldiğinde kadın olanları ona anlattı. Kocası: - "Onlara eve geldiğimi söyle ve onları eve davet et", dedi. Kadın dışarı çıktı ve yaslı adamları davet etti. - "Biz bir eve hep beraber girmeyiz", dediler. kadın: - "Neden?" dedi. Yaşlı adamlardan biri cevap verdi: - "Onun adi 'Zenginliktir", dedi, arkadaşlarından birini göstererek. Ve bir diğerini göstererek "Onun da adi 'Basari'dir, ve ben de 'Sevgi'yim." Ve ekledi:"Simdi eşinle konuş ve hangimizi evinize davet edeceğinize karar verin", dedi. kadın eve girdi ve olanları kocasına anlattı. kocası çok sevindi. - "Ne kadar harika", dedi. "Zenginliği davet edelim, gelsin ve evimizi zenginlikle doldursun", dedi. Kadın: - " Neden basariyi davet etmiyoruz? dedi. O sırada onları dinlemekte olan kızları: - "Sevgi'yi davet etsek daha iyi olmaz mi?",diye sordu. "O zaman evimiz sevgiyle dolar." Adam: - "Bence kızımızın tavsiyesine uyalım", dedi. "dışarı çık ve Sevgi'yi davet et, Sevgi bizim misafirimiz olsun", dedi. kadın dışarı çıktı ve Sevgi'yi seçtiklerini söyledi ve Sevgi'yi evlerine davet etti. Sevgi kalktı ve eve doğru yürümeye başladı. Diğer iki arkadaşı ayağa kalktı ve onu takip ettiler. kadın büyük bir şaşkınlıkla: - "Ben sadece Sevgi'yi davet ettim, siz neden geliyorsunuz?" , diye sordu. Yaşlı adam cevap verdi: - "Eğer siz Zenginlik veya Başarıyı davet etmiş olsaydınız, diğer ikimiz kalacaktık, ama siz beni (Sevgi'yi) davet ettiğiniz için, Ben nereye gidersem, Basari ve Zenginlik de benimle gelir.”
EK BİLGİ
İLETİŞİM ***her insan iletişime değer*** ***herkes düşünür ama herkes iletişim kuramaz*** ***siz paspas olursanız üzerinize silen çok olur*** ***iletişimde güçlü olmanız için saklı kalmanız gerekir***
İLETİŞİM İLKELERİ 1-Ne kadar anlatırsanız anlatın, anlatabildiğiniz karşıdakinin algılayabildiği kadardır. Karşıdakinin algılama yelpasesine göre aktarmıyorsanız sorumluluk da size aittir.
İletişim üç unsurdan oluşmaktadır:
İLETEN
SİZ İLETİ
İLETİLEN
KONUNUZ
KARŞINIZDAKİ KİŞİ
İletişimin üç unsurunda önemli olan nokta, sadece konunuzun aktarılması değildir, aynı zaman anlatabilmelisinizde. Unutmayın, aktarmak anlatmak değildir, anlatmak ise anlamlandırmak değildir. Etkin bir iletişim için aktaracağınız bilgiyi iyi anlatmalı, anlattığınızı ise karşınızdaki kişinin zihninde anlamlandırabilmelisiniz. 2-İletişimsizlik diye bir şey yoktur, sadece iletişim kopukluğu vardır. İletişim kurmamak imkansızdır, en sessiz olduğunuz anlarda bile bir iletişim vardır. Mesala, iki arkadaşın küs olduğu bir ortamda bile bir iletişim mümkündür, iletişimin mutlaka sözlü olması gerekmez, sözsüz iletişimde olabilir, beden dili, jestler ve mimikler sözsüz iletişimin elemanlarıdır. 3-Ekin iletişim zihindeki haritaların benzeşmesi ile olur. Karşınızdaki kişinin zihinsel haritasını (duygu, düşünce, bilgi) keşfettikçe, ve kişinin zihin haritasına uyum sağladıkça iletişim kaliteniz artar. 4-İletişimde ne söylediğiniz kadar nasıl söylediğinizde önemlidir. İletişimde önemli olan noktalardan biriside kelimelerin ihtiyaç duyduğu vurgulamaları yapabilmektir. Mesala bir komutan ürkek bir şekilde arkadaşlar ileri derse inandırıcılığını kaybeder. 5- Güç gerektiğinde hayır diyebilmektir. Unutmayın kimseyi mutlu etmek zorunda değilsiniz, kimsenin sizi üzmesine müsaade etmeyiniz, inanlara bizler üzmeleri yada mutlu etmeleri için fırsat veririz. bunu engeller isek farkımız olur. kişi kendi gerçekleri ile yaşamalıdır. 6-Konuşmak iletişim değildir….
İletişimde saygı kazanmanız için anlatacaklarınıza çok dikkat etmeniz gerekir.. Her zaman gizemli bir yönünüzün olması gerekir. Konuşmak için kendinizi güçten düşerecek bilgileri karşınızdaki kişiye aktarmamalısınız, unutmayın kendinize verdiğiniz deger kadar değerli görülürsünüz. Örneğin, iş saatleri içinde çalışanlar sizi ilgilendirir, iş dışındaki saatleri saklı tutabilirsiniz. Aynı şekilde kendi zayıf noktalarınız hiçbir şekilde anlatmamalısınız. İletişimin ilk evrelerinde kendinizi espri konusu yapmamalısınız. ÖZET Olumsuz Duyguların Önünü Kesin: 1. Konuştuğunuz insanları asla eleştirmeyin. kendinizi bile eleştirmemelisiniz. 2. Eğer varsa hatalarınızı savunarak örtbas etmiyorsunuz. Hatayı hemen kabul etme fazileti sayesinde hem hatanızı yok edersiniz hem de zannedilenin aksine daha yüksek bir onura kavuşturulursunuz. 3. Tartışmalarda kaybeden de kazandığını sanan da kaybeder. Eğer bir insanı kazanmak istiyorsanız onunla asla tartışmayın. 4.Katılmadığınız bir fikre doğrudan ”hayır” demiyorsunuz. bunun yerine fikre saygı duyup bildiğiniz farklı hususları açıklıyorsunuz. Karşınızdaki insanlara “hayır” diyeceklerinden emin olduğunuz konuları doğrudan söylemeyin. 5.Siz çok büyüksünüz. Ama herkes büyük. Ve siz dahil herkes büyük olmak istiyor. Şu halde kendinizi başkalarının önünde büyülterek veya başkalarını önünüzde küçülterek dengeyi bozmayın. Aksi halde her iki durumda da gerçekte siz küçülürsünüz. İLETİŞİM STRATEJİLERİ 1.)KALİBRE ETMEK:Gözlemlemek İletişim esnasında kişideki değişiklikleri ve belirtileri gözlemleyerek,gerçekleşmekte olan iletişim faaliyetinin kalitesi hakkında bilgi sahibi olunabilir.En basit şekilde bir gülümseme yada kaş çatış bile karşımızda kişinin ne hissettiğini bize çıkarabilir. Kişiyi kalibre ederken beden dili nasıl,ses tonu nasıl,oturuş sekli nasıl, farkındalığı nasıl tespit etmeliyiz.karşımızdaki kişinin algı kanalını bulup ona göre uyum sağlamalıyız.kişi görsel mi ?,dokunsal mı? İşitsel mi? çözümlemeliyiz. Temsil sistemlerini özetleyecek olursak;
GÖRSEL TİPLER İŞİTSEL TİPLER DOKUNSAL TİPLER Mesela dokunsal biri bir olayı anlatırken görsel bir kişi derhal lafa girerek onun cümlesini tamamlayabilir.dokunsalların ağır konuşmaları görselleri deli eder.bir diğer örneğimiz..görsel bir erkek işitsel olan eşine çok pahalı bir hediye almakla her şeyin çözümleneceğini düşünür fakat eşine bir gün bile onu ne kadar çok sevdiğini söylememiştir.işitsel bir bayan hediye değil de sözlerle daha çok mutlu olur. Kişiyi kalibre edip temsil sistemini anında belirledikten sonra artık eşleşme vakti gelmiştir..
2.)AYNALAMA:Eşleşme Karşımızdaki insanın kişisel bütünlüğüne ve inançlarına saygı duyarak,vücut hareketlerini,ses tonunu ve kullandığı kelimeleri aynalamak ,eşleşme olarak adlandırılır.Aynalama esnasında göz teması kurmalıyız . Eşleşme taklit boyutunda olmamalıdır, çünkü eşleşme asla taklit etmek değildir, eşleşme bütünlük sağlamak demektir, karşımızdaki kişiyle aramızda bir köprü oluşturmak demektir.eşleşme çoğu zaman farkında olmadan da yapılır mesela “düğünlerde insanların neşesine ortak olunur,cenazelerde daha ciddi ve üzgün olunur. Eşleşmede kendi içinde üçe ayrılır; 1.Beden eşleşmesi: %60 oranında, kişi bedene odaklanır.karsımızdaki kişiyle taklit yapmadan eşleşmeliyiz,o karsınızda bacak bacak üstüne atmışsa sizde bir sure sonra atmalısınız.o sağ koluyla basını tutmuşsa bır sure sonra sizde sol kolunuzla başınızı tutmalısınız.o kravatını düzeltmişse sizde bir sure sonra yakanızı düzeltmelisiniz.Böylelikle karşı tarafa senle aynıyız mesajını veririz.İnsanlar kendilerine benzeyen insanları severler. 2.Ses eşleşmesi: %30 oranında ,kişi ses tonuna odaklanır örneğin karsınızdaki sizinle bağıra bağıra konuşuyorsa sizde ses tonunuzu kişi gibi yükseltmelisiniz ve konuşma
devam ederken ses tonunuzu yavaş yavaş indirmelisiniz.o kişi bağırdığında eğer ses tonunuz aşağıda kalırsa güç karsı tarafın eline gecmektedir. Mesala, is yerinize geç kaldınız ve kapıda sizi patronunuz karşılıyor.size şöyle diyor” nerdesin sen,saat kaç oldu,geç kalmamanız konusunda uyarmıştım(bağırarak) sizde bu durum karsısında sessiz bir şekilde cevap verirseniz güç patronunuz eline geçecektir fakat eşleşir sizde ses tonunuzu aynısı gibi yaparsanız ve yavaş yavaş indirirseniz tonu ,patronunuz size bağırmaktan vazgeçecektir. 3.Harita eşleşmesi: %10 oranında, kelimelere odaklanır. onay vermek, İletişimde kelimeler karşımızdakiyle aynı kalıpta kullanılmalıdır.ortak konularda bulunmamız gereklidir,seçtiğimiz kelimeler bu kısımda çok önemlidir.kişi size bey diye hitap ediyorsa sizde bey diye hitap etmelisiniz.yine aynı bağlamda bireylerin kullandıkları kelime yapıları ve onları tonlama biçimleri o kelimelerin onlar için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir
İLKE “HATA DEĞİŞTİĞİNDE HATALIDA DEĞİŞİR”
3.)AHENK KURMAK: Uyum sağlamak mükemmel bir iletişim kurmak ve insanların güvenini kazanmak açısından önem taşımaktadır.Eğer herhangi bir ilişkide uyum yoksa o ilişki uyumsuz ve yanlış bir ilişkidir. Çoğu zaman insanlar” ortak hiçbir yanımız yok ”paylaşacak hiçbir şey bulamıyoruz”.farklı kişilikleriz”.”sanki iki yabancıyız” diyerek bir çok yönden aynı olmalarına rağmen uyum içerisinde olamadıklarını
ve sorunlar yaşadıklarını dile getirmektedirler.iyi bir ilişkiyi birbirinden ayıran nedir o halde?insanlar nasıl uyum içerisinde olurlar?birbirini seven iki insan incelendiğinde çoğu zamanki ayrı insanın “bir” imiş gibi uyum içerisinde hareket ettikleri görülür.vücutlarını kullanma biçimleri,ses tonları,duyguları ve davranışları hemen hemen aynı gibidir.Aralarında sanki hiçbir engel yokmuş gibi hareket ederler,ve sanki birbirlerini yansıtırlar.Karşımızdaki kişiyle aynı tempo ile konuşuyor ,ses tonumuzu,nefes alışverişimizi ayarlarsak ,onunla birlikte göz kırpıp ,başımızı sallarsak aradığımız ahengi yakalamış oluruz. her zaman karsımızdaki kişinin konuşmasının bitmesini beklemeliyiz. kişi konuşurken asla -ama –fakat –acaba gibi kelimeler kullanmamalısıyız.eğer bu kelimeleri kullanacak olursanız iletişim kopar.kişiyi dinlemek çok önemlidir söyleyeceği bir kelime bile kişi hakkında size bilgi verecektir. 4.)MESAJI İLET: Bu kısım yönetim aşamasıdır.Dinleyen kişi daha çok güce sahiptir çünkü dinlerken topladığı bilgiyle ve sorduğu sorularla bir diyalogu yönlendiren kişi kendisidir.Verilen mesajı değil arkasındaki duygularıda anlamaya çalışmalısınız,
Etkileyici Görünüş Oluşturun: 1.Enerjik bir insan gibi canla ve heyecanlı durun. bakışlarınız canlı olsun. 2.Her zaman yeni ve en kaliteli elbiseleri giyinemezsiniz. Ama giyindiklerinizin temiz olmasına, vücudunuzun mutlaka temiz bulunmasına dikkat etmelisiniz. Saç, sakal, tırnak, diş ve ayakkabı temizliğini bu çerçevede düşünebilirsiniz. 3. Uçuk hareketlerden kaçının. genel görünümünüz ve duruşunuz ağırbaşlı bir kişilik imajı çizsin. Tükürük savururcasına bağırmak, küçük dili gösterecek kadar gülmek gibi durumlar iletişimciyi küçük düşürtür. 4.Yapmacık jest ve mimiklerden kaçınılmalıdır. bunları öğrenebiliriz ama iletişim esnasında tabii olarak çalışmalarına izin verilmelidir. İLETİŞİM STRATEJİLERİ 1-Karşınızdakinin düşüncelerini algıladığı kanalı bulun ve ona göre uyum sağlayın. Dokunsal biri bir olayı anlatırken görsel bir kişi derhal lafa girerek onun cümlesini tamamlayabilir.Dokunsalların ağır ve durağan konuşması görselleri deli edebilir. Bir görsel şekiller ve grafikler çizerek bir işitsele önemli bir sunum yapıyorsa
kendine göre bu sunum çok başarılıdır.Ancak işitsel bir kişi muhtemelen şöyle diyebilir: Bu grafikten bir şey anlamıyorum Bunu bana daha kısa bir şekilde anlatabilirmisin. Görsel bir erkek işitsel olan eşine güzel bir kürk veya güzel bir hediye almakla her şeyin bittiğini sanabilir.Eşinin bir gün kendisine onunla hiç ilgilenmediğini söylemesi onu çok şaşırtır.Eşine çok güzel bir şey almıştır ama bir defa bile onu sevdiğini söylememiştir. Dokunsal bir erkek sürekli dokunsal davranışlarla eşine sevgisini belli etmek isterken işitsel olan eşi ondan sevgisini kelimelerle ifade etmesini isteyebilir. 2-Tüm insanlar kendilerine benzer insanları severler ve sayarlar. Eğer insanlarla iyi bir iletişim sağlamak istiyorsanız önce onları olduğu gibi kabul edin ve onların frekanslarına girin.Karşınızdaki kişinin algı kanallarını tespit edin.Sesinizin yüksekliğini ve hızını ona göre ayarlayın.Kendi hareketlerinizi onun hareketlerine uyumlayarak yapın buna nlp de aynalama deniyor.Ancak bunu yaparken onu taklit etmeyin.Onlara saygı duyun ve onlarla eşleşmeye çalışın. 3-İleşiminizin kalitesi benden dili ,ses tonu ve kelimelerin benzeşimli bir şekilde uyumuna bağlıdır. İletişim kurma sırasında ses tonunuz beden dilinize uygun olmalı, eller bedenin en iyi enstrümanlarıdır kelimelerinizin insanları hafızalarındaki kalıcılığını istiyorsanız ellerinizle kelimelerinizi destekleyin.Mesela, hayatta hiçbir şey pat diye olmaz diye bir cümle dediğinizi varsayalım buradaki pat kelimesinin insanların bilinçaltlarında etkisini arttırmak için iki elinizi birbirine şaplatın.Beden dilini kullanmak iletişimde önemlidir çünkü iletişimin %60 beden dili ile %30 ses tonu ile %10 da kelimeler ile gerçekleşir. Beden dilini görsel bir malzeme olduğu için insanların direk bilinçaltlarını etkiler bu nedenle bedenimizi ses tonumuz ve kelimelerimiz ile uyumlu kullanmalıyız. 4-Dinleyen kişi daha çok güce sahiptir çünkü dinlerken topladığı bilgiyle ve sorduğu sorularla bir diyalogu yönlendiren kişi kendisidir. 5-İnsanları ilgi duydukları alanda konuşturmaya çalışın çünkü her insan bildiği ve ilgi duyduğu alanda konuşmaktan hoşlanır. 6-İlgilenin Karşınızdaki kişiyle güven saygıya dayana bir diyalogun ilk aşaması için karşınızdakini dikkatle dinlemelisiniz. 7-Konuşanı rahatlatın. Karşınızdaki kişinin dikkatini dağıtacak hareketlerden kaçınmalı ve ona gürültüsüz bir ortam sağlamalısınız.
8-Dikkatinizi verin Dinlemek çaba ister.Bir dakikalık konuşma toplam 100-200 kelime içerir.Beynimiz ise 800-1000 kelimelik işlem yapabilecek kapasiteye sahiptir.Bu yüzden dinlerken sıkılıyoruz.Dikkatimiz dağılıyor.Bunu engellemek için dikkatinizi ne az ne de çok kullanın. 9-Bilgi paylaşın ve soru sorun Karşınızdakini soru ve bilgi bombardımanına tutmayın.Aklınıza gelen bilgiyi en az 25 saniyede aktarın.Sorularınızı karşınızdakinin kişinin ilgi duyduğu alanda kısa ve öz olarak sorun. 10-Söz kesmeyin Konuşmacı duraksadığında ne demek istediğini tahmin etmeyin veya onun yerine söylemeye çalışmayın.Sözünün bittiğinden emin olun. 11-Empatik ilişki kurun Yalnızca verilen mesajı değil arkasındaki duyguları da anlamaya çalışın Zaman zaman onun söylediklerini kendi sözcüklerinizle tekrarlayın.Bu kaşınızdaki kişi de anlaşıldım hissini uyandırır. 12-İlk 45 saniye önemlidir,dikkat edin. İlk izlenim diye bir hadise vardır işte ilk 45 saniye insanların zihinlerinde ilk izlenimin oluştuğu süredir.Bu süre içinde yapacağınız olumlu hareketler kişinin size karşı olumlu düşünceler edinmesini sağlayacaktır.Mesala bu 45 saniyede hiç olmadığınız kadar kendinize güvenli durun,konuşmalarınız düzgün ses tonunuz sağlam çıksın kelimeleri kullanmada hata yapmayın. KENDİMİZİ GELİŞTİRMEK (BALTAYI BİLEMEK)
Bir ormanda iki kişi ağaç kesiyormuş. Birinci adam sabahları erkenden kalkıyor, ağaç kesmeye başlıyormuş, bir ağaç devrilirken hemen diğerine geçiyormuş. Gün boyu ne dinleniyor ne öğle yemeği için kendine vakit ayırıyormuş. Aksamları da arkadaşından bir kaç saat sonra ağaç kesmeyi bırakıyormuş. İkinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya başladığında eve dönüyormuş. Bir hafta boyunca bu tempoda çalıştıktan sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başlamışlar. Sonuç: İkinci adam çok daha fazla ağaç kesmiş. Birinci adam öfkelenmiş: - “Bu nasıl olabilir? Ben daha çok çalıştım. Senden daha erken işe başladım, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla ağaç kestin. Bu isin sırrı ne?” İkinci adam yüzünde tebessümle yanıt vermiş:
- “Ortada bir sır yok.. Sen durmaksızın çalışırken, ben arada bir dinlenip baltamı biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir.” GÖRMEK İÇİN GÖZ ŞART DEĞİL
Adamın biri, ilk defa gittiği bir kasabada şaşkın şaşkın gezindikten sonra yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa: - “Buraların yabancısıyım. Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum. Çok yakın olduğunu söylediler.” Çocuk arabanın penceresini iyice açtıktan sonra: - “Ben de buraya ilk defa geliyorum. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde.” Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez. Çocuk: - “Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz?” diye gülümsemiş. “Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.” - “İyi ama,” demiş adam. “Bunların parktan değil de bir tek ağaçtan gelmediği ne malum?” - “Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez”, diye atılmış çocuk.” Üstelik manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsınız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu da duyarsınız.”—
TEMSİL SİSTEMLERİ GÖZLE ERİŞİM İPUÇLARI Göz hareketlerine bakarak bir insanın düşünme süreçlerini tanımak mümkündür. Gözlerimizi kullandığımız temsil sistemine göre hareket ettiririz. Göz hareketleri çoğu zaman bir insanın nasıl düşündüğünü anlamak için güvenilir bir göstergedir. Görsel düşünme süreçleri kullanırken genellikle yukarı bakarız. İşitsel süreçler için öteye/yana bakarız. Dokunsal süreçler içinse aşağı bakarız. İnsanların farklı gözle erişim sistemleri kullanabileceğini unutmayın. Ama sağ elini kullanan insanlar için aşağıdaki şema oldukça tipiktir.
İşitsel konuşurken yanlara bakar.
Görsel konuşurken yukarı bakar.
Dokunsalkonuşurken aşağıya bakar. Görsel kurgu GK
Görsel hatırlanan GH
İşitsel kurgu İK
İşitsel hatırlanan İH
Dokunsal hisler DH
İçsel diyalog İD
ALT-MODELLER (Tat ve koku da dahil olmak üzere) görsel, işitsel ve dokunsal temsil sistemleri içsel deneyimlerimizi oluşturur. Duyularımızla dış dünyada yapabileceğimiz ayırımları iç dünyamızda da yapabiliriz. Örneğin hayal dünyamızda renkleri görürüz, mesafeyi algılarız ve farklı sesler işitiriz. NLP içerisinde bu ayırımlara alt-modeller denir. Bunlar duyuların inşa bloklarıdır ve her resim, ses veya duygunun nasıl oluştuğunu gösterirler. Sık kullanılan bazı alt-model ayırımları şunlardır:
GÖRSEL
İŞİTSEL
DOKUNSAL
İlgili (olayları kendi gözleriyle görüldüğü gibi) İlgisiz (kendini de olayları da sinemada izler gibi) Renkli veya siyah beyaz Biçimlendirilmiş veya biçimlendirilmemiş Yer Uzak mesafe Parlaklık Zıtlık Net veya bulanık Hareketli veya hareketsiz Hız Büyüklük
Stereo veya mono Vurgu Sesin yüksekliği Sesin yeri Sözcükler veya sesler Ton Tını Uzak mesafe Sürekli ve süreksiz Hız Net veya boğuk
Yer Yoğunluk Sert veya yumuşak Büyüklük Doku Ağırlık Sıcaklık Biçim Süre
Her an değiştirebileceğimiz için alt-biçemler öznel deneyimlerimiz ve iç dünyamız üzerinde denetim kurmamıza yardımcı olur. En etkili durumlarımızla ilgili alt-biçemleri tanımayı ve bunları daha az etkili olduğumuz alanlara aktarmayı öğrenebiliriz. Örneğin etkili olduğunuz bir duruma geçin ve hangi alt-biçemleri kullandığınızı belirleyin. Sonra daha az etkili olduğunuz bir duruma geçin ve alt-modelleri kaydedin. Mutlaka farklıdırlar! Daha az etkili olduğunuz durumlar için çok etkili olduğunuz durumların alt-modellerini kullanacak şekilde iç deneyimi değiştirin. Farkı göreceksiniz!
Bazı alt-biçemlerin özellikle güçlü bir etkisi vardır. Bunlara kritik alt-modeller denir. Motivasyon, doruk performans, etkili iletişim, vs açısından bu güçlü durumlara girebilmek için kritik alt-modelleri tanımak yararlıdır.
İŞİTSEL TİPLER
ÖZELLİKLERİ NELERDİR? • Tane tane ve uzun konuşurlar • Ayrıntıya girerler, • Beyninin her iki tarafınıda kullanırlar • Kızdığında” duymak istemiyorum ,sus artık” derler • Devamlı anlatırlar • Hafif yan oturup,kulağını uzatır görünümü verirler • Öğrenmede aktiftirler • Konuşurken seslerin nasıl olduğunu anlatmaya başlarlar • Sese karşı hassastırlar • Mide ve karın ağrıları hastalıkları çok görülür • Kendi kendilerine konuşurlar • Karından nefes alırlar • Gözler yanlara gidip gelir. • Sözel şeylere daha çok tepki verirler. • Şiir gibi konuşular ve konuşmaktan keyif alırlar. • Orta hızda nefes alırlar. • Kullandıkları sözcüklere daha çok önem verirler.
İşitsel Canlandırma Yapınız: İşitsel canlandırmada ses unsuru kullanılır. Sesin şiddeti, geliş yönü, yapısı gibi unsurlar sesin canlandırılmasına yardımcı olan faktörlerdir. Bu arada sesleri bilinen seslerle ilişkilendirebildiğimiz ölçüde onları kavrayabilmekteyiz. İnsanlar, kalın, ince, titrek, düz, dalgalı, şiddetli, zayıf,kesintili, fısıltılı ses türlerini bilirler. Bu arada uzaktan, yakından gelen, kulağının arkasından, burnunun ucundan gelen, yansıyan şeklinde de sınıflandırmalar yapılabilir. Ayrıca sesler daha önce duyulmuş bilinen seslerle ilişkilendirildiğinde gök gürültüsü, aslan kükremesi, bomba patlaması gibi somutlaştırmalar da oluşturulabilir. Aşağıdaki örneklere bakalım: a) “Adamın sesi çok yavaş çıkıyordu--Adam sinek vızıltısı gibi konuşuyordu.”
b) “Öyle bağırdı ki hepimiz irkildik--Aslan gibi kükreyince hepimiz irkildik” c) “Öyle gürültü yapıyorlardı ki uyuyamadım--sanki kulağımın arkasında davul çalıyorlardı. Uyuyamadım.”
DOKUNSAL TİPLER
ÖZELLİKLERİ NELERDİR? • Diyaframdan nefes alırlar • Beyine nefes gidene kadar “ııııı”eeee” sesleri çıkarırlar • Ellerini başlarının üstüne koyarak(dokunarak) yere bakarak düşünürler. • Ağır yürürler • Otururken yayılırlar • Koku duyguları gelişmiştir • Rahatlık ön plandadır • Akşam saatleri aktiftirler • Fobileri şeftali,orlon,yün vs.. dokunamazlar • Gözler konuşurken sağ alta bakar. • Monoton bir tarzda konuşurlar. • Cümleler dokunsal hissel ağırlıktadır. • Az ve öz konuşmayı tercih ederler. • Konuşma araları uzundur. • Ağır ve yavaş konuşurlar. • Yaparak öğrenirler.
Dokunsal Canlandırma Yapınız: Dokunsal canlandırmada dinleyicinin dokunma duyusuna hitap edilir. Bildiğimiz dokunma duyuları arasında, kesici, delici, batıcı, yakıcı, ısıtıcı, soğutucu, dondurucu, titreşimli, yapışkan, emici, sert yumuşak, ağır, hafif, okşayıcı, üfleyici gibi özellikler yer alabilir. Bu dokunsallık algılarına dayalı olarak insanların zihinlerinde yerleşik somut duyular vardır. Aşağıdaki örneklerde dokunsallık kullanımlarının kavrayışımızı nasıl desteklediğine dikkat edelim: a) “Elleri çok yumuşaktı.-- Elleri pamuk gibi yumuşaktı.” b) “Burnum az kalsın soğuktan donacaktı.---Burnum soğuktan donup buz gibi dağılacak sandım.”
c) “Adam işkence altında inliyordu.--Adam öylesine işkence çekiyordu ki sanki etleri bıçakla lime lime doğranıyordu.”
GÖRSEL TİPLER
ÖZELLİKLERİ NELERDİR? • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
Görme merkezi beynin arkasındadır. Göz hareketleri yukardadır. Kullandıkları kelimeler ve mecazlar görsel ağırlıktadır. Göğüs nefesi alırlar. Hızlı konuşurlar ve konuşma tarzına dikkat etmezler. Görüntülerle düşünürler. Tablolarla renklerle görsel şablonlarla öğrenmeyi tercih ederler. Öne doğru eğilerek otururlar. Soru sorulduğunda gözlerini yukarı kaldırarak sanki ekrandan okur gibi konuşurlar. Beynin arkasını kullanırlar. Göğüsten nefes alırlar. Konuşurken elini ensesinin arkasına koyarlar. Kızdığı birine ”gözüm görmesin seni,seni görmeye tahammülüm yok” diye bağırırlar. İsimleri unuturlar. Yapılanı asla unutmazlar,genelde “sen bunu yapmıştın ”derler. Sabahları aktiftirler. Fobileri yılan ,yükseklik vs… dir. Konuşmaya direk renk,şekil,ve objeyle ilgili başlarlar. Anlattıkları sanki bir resmi tasvir eder gibidir. Görerek öğrenirler. Gırtlak kanseri vakaları çok görülür.
Görsel Canlandırma Yapınız: Görsel canlandırma bilgiyi resme hatta filme çevirebilme ve bu resim veya filmi tanımlayabilme yeteneğidir. Bu tanımlama yapılırken resmin büyüklüğü, içindekilerin renkleri, resmin hareket yönü gibi unsurlara değinilebilir. Görsel canlandırmaya ilişkin teorik anlatımı kısa tutarak konuyu örnekler yoluyla anlamayı tercih edelim ve aşağıdaki örneklere bakalım:
a) “İnsan vücudunda binlerce kilometre uzunluğunda bir damar şebekesi vardır.”-(daha görsel yapalım) “İnsan vücudundaki damar ağları örümcek ağlarından çok daha karmaşıktır.”--(daha görsel yapalım) “Vücudumuz o kadar çok damarlarla kuşatılmıştır ki bu damarları uç uca getirip ip yapsaydık Dünyanın etrafını üç defa sarabilirdi.” b)”Atomun çekirdeği merkezinde bulunur. Bu çekirdeğin etrafında elektronlar süratle dönerler. Aradaki mesafe ve boşluk ise 10-15’tir.” (daha görsel yapalım) “Atomların merkezinde bulunan çekirdek ile çevresinde dolaşan elektronlar neye benzer biliyor musunuz? Dünya ve diğer gezegenleri bir atomun elektronları olarak düşünse idik Güneş bu atomun çekirdeği olurdu. Bu atomun elektronları ile çekirdeği arasında mesafe ise Güneş ile en uzak gezegen olan Plüton arasındaki mesafe olurdu.” Görsel canlandırmada renkleri ve boyutları da kullanabiliriz. Renk-- “Çocuğun yüzü kararmıştı”-- “Çocuğun yüzü kazan karı gibi simsiyah olmuştu.” Renk--İnanılmaz derecede güzel gülüyordu”-- “Tüm çiçeklere baksam, bembeyaz, sapsarı, kıpkırmızı çiçeklere... Onun gülüşündekine benzer bir güzelliği göremezdim.” Boyut-- “Elleri çok büyüktü.”-- “Elleri bir fil kulağı gibi büyüktü.” Boyut-- “Adamın boyu çok uzundu.”-- “Adam o kadar uzun boyluydu ki insanlara bakarken sanki karıncalara bakardı.”
İNSANLAR ÜÇÜNEDE SAHİPTİRLER FAKAT BİRİSİ DAHA BASKINDIR. Görselsabah İşitselöğlen Dokunsalakşam Romantik olurlar…. TEMSİL SİSTEMLERİ ÜZERİNE BİR DENEY
Bu küçük deneyi veya geliştirilecek bir benzerinin öğrencilere uygulanması ile
öğrenmenin nasıl gerçekleştiği konusuna giriş yapılabilir. İkinci sınıf öğrencileri arasında öğrenme üzerine yapılmış bir deneyde aşağıdaki adımlar izlenmiş ve sonuç alınmıştır. UYGULAMA ADIMLARI Öğretmen tahtaya aşağıdaki işlemleri yazar ; Öğrenciler tahtadaki işlemleri defterlerine yazarken; Öğretmen sözlü olarak "çıkartma işlemine başlamadan önce tahtadaki işlemleri büyükten küçüğe yeniden sıralayın" talimatını verir. Öğrenciler işlemi tamamlayıp cevapların kontrolüne geçildiğinde Öğretmen, sözlü olarak vermiş olduğu "-işlemlerin büyükten küçüğe yeniden sıralanması" talimatının öğrencilerin çoğu tarafından anlaşılmamış olduğunu görür. Sonuç : Bu olayda öğrenciler, aynı anda görsel ve işitsel olmak üzere iki farklı türde duyumsal girdi almışlardır. Öğrencilerin aynı anda iki farklı türden duyumsal girdiyi kısa süreli hafızaya kaydetme potansiyelleri olmasına rağmen, o sırada tahtada gördükleri işlemleri defterlerine yazmakta oldukları için öğretmenin sözlü olarak verdiği talimat, öğrenciler tarafından kısa süreli hafızada işleme sokulamamıştır. Bu durumun sonucu olarak da, öğretmenin talimatı anlaşılamamış ve yerine getirilememiştir. DİKKAT! Çoğu insan özellikle de çocuklar, iki farklı kaynaktan gelen duyumsal girdileri aynı anda işlemezler. ÇÖZÜM : Oldukça basit. Öğretmen. öğrencileri tahtadaki işlemi defterlerine geçirinceye kadar bekleyecek ondan sonra ikinci talimatı verecektir.
DEĞERLER(İŞ VE EĞİTİM DÜNYASINDA) BARIŞana değer HUZURana değer SEVGİ ve SAYGIana değer MUTLULUK ÖZGÜRLÜK DÜRÜSTLÜK HOŞGÖRÜ SORUMLULUK SADELİK BÜTÜNLÜK İŞ BİRLİĞİ
ALÇAK GÖNÜLÜLÜK ****anlık bile olsa tepkilerimiz değerlerimizi içermelidir.**** ****ilk tanıdığımız insan hakkında 3sn de karar veririz**** ****davranış kişinin kendisi değildirdevamlı bir şey söylersen ,o kişi o dediğin gibi olur. *ÖRN*tembelsin,tembelsin kişi tembel olmayı öğrenir” tembelsin değilse” bu yaptığın yanlış denmeli,”ben tembellik” yerine “bu yaptığım davranış tembelliğe girer “denmelidir. ****davranışları değiştirmek gerekir,kişiyi değil**
İLKE=)”HERKES İLETİŞİME DEĞER,HERKESLE İLETİŞİM KURMAK MÜMKÜNDÜR Kişiyi olduğu gibi kabul etmeliyiz.dinlemeyi bilmediğimiz sürece anlatmak tada sorun yaşarız.( kişiyi değiştirmekten vazgeçin,davranışını değişin)davranış değişir kişilik değişmez. “BİZİ İNSANLARDAN AYIRAN TEK ÖZELLİK PARMAK İZİMİZDİR..”
İKNA Bir insanı ikna etmek için ne yaparsınız?silahınız nedir? 1.)denetler kabul eder 2.)denetler kabul eder. 3.)denetler kabul eder. 4.)denetlemeden kabul eder. Beyin üç kere bir şeye ”EVET” derse dördüncüde denetlemeden kabul eder.beyin olumsuza çalışmaz(ma-me)ları atar.bir insanla eşleşmediğimiz zaman iletişim kuramazsınız,hayal eşleşmeden ibarettir. İKNA ETMENİN ON BÜYÜK SIRRI 1- Olumlu olun. Başarılı satış elemanları, olumlu kişilerdir. Kendileri, temsil ettikleri firmalar, sattıkları ürün ya da hizmetler, ikna etmeye çalıştıkları müşteri adayları ve yaşadıkları ülke hakkında olumlu düşünce ve yaklaşımlara sahiptirler. Her şeye
olumlu bakarlar. Coşku, bulaşıcıdır. Yaşam ve yaptığınız iş hakkında heyecan duyduğunuzda, ikna gücünüz artar; çünkü, diğer insanları da heyecanlandırırsınız. 2- Adayınızı seçin. Başarılı satış elemanları, ikna güçlerini, satın almak için yeterli kaynağı bulunan ve sattıkları şeyi almak için sağlam nedenleri olan kişilere yönlendirirler. Profesyonel satış elemanları, uzun vadede kârlılık sağlayabilecek müşteri adayları bulurlar. Çapraz satış olanaklarını analiz ederler. Mevcut bir müşteriye çapraz satış yapmak için 3 telefon görüşmesi gerekirken, yeni bir müşteriye satış yapmak için 7 görüşme gerektiğini bilirler. Kısacası, ikna gücü yüksek bir kişi, tüm gayretini, satın almak için kaynakları, motivasyonu ve yetkisi olan; ayrıca, yeniden kârlı satış yapma potansiyeli sunan kişiye yoğunlaştırır. 3- Hazırlık yapın. Ortalama bir satış elemanı, randevu alabilmek için deliler gibi uğraşır. Karar verecek kişi görüşmeyi kabul ettikten sonra da zayıf bir sunumla satış fırsatını kaybeder. Meşgul insanlara, 40 dakika boyunca özellikler ve faydalar hakkında konuşup durarak satış yapamazsınız. Genellikle, böylesine kopuk sunumların ardından, ne satış elemanı, ne de müşteri adayı, biraz önce ne anlatıldığını özetleyebilir. Profesyonel satış elemanları, her zaman ev ödevlerini yaparlar. Ne kadar iyi hazırlanırlarsa, sunum yaparken o kadar ikna edici olacaklarını bilirler. Müşteri adayı hakkında bilmeleri gereken her şeyi araştırıp öğrenirler. Ne göstereceklerini ve söyleyeceklerini planlarlar. Ve hiç durmadan pratik yaparlar. 4- Zamanınızı iyi kullanın. Amatör satış elemanları, bir rakip tarafından bozguna uğratıldıklarında sinirli bir biçimde şikayet ederler. Şu müşteri nasıl olur da o fahiş fiyatlı, kalitesiz malı alır? Aptal olmalıdır! Müşteri, aptal değildir. Yalnızca, şikayet eden taraf, daha rekabetçi bir satış elemanı tarafından geçilmiştir. Unutmayın: İnsanlar, satın almazlar; onlara satış yapılır. Aslında, hiçbir şey satın alınmaz. Her şeyin satılması gerekir. Güçlü bir sunum yapmazsanız, müşteri adayınızı satın almaya ikna edemezsiniz. İkna gücü yüksek kişiler, tüm tiyatroya oynayan sahne sanatçıları gibidirler. Sunumlarını yaparken oyuncudurlar. Seyretmesi ve dinlemesi çok eğlenceli ve bilgilendirici insanlardır. İşte başarılı olmak için, “eylem sürenizin” her saniyesini çok iyi kullanmalısınız. 5- Anlayın. İkna gücü yüksek kişiler, müşteri adayına odaklanır ve her birinin yaşamdaki motivasyon kaynağını araştırırlar. Söz konusu motivasyon kaynağını bir kez bulduklarında, bu doğrultuda hareket ederler.
İkna gücünüzü artırmak için, müşteri adaylarınızın gözlerini okumayı ve satın alma ya da almama konusundaki motivasyonlarını keşfetmeyi öğrenin. 6- İyice araştırın. Ortalama satış elemanları, fazla konuşurlar. Aklınıza gelebilecek her konuda 30 dakikalık bir konuşma yapabilirler. Bu yüzden sessizlik, satış elemanlarının çoğu için bir tehdit oluşturur. Müşteri adayı, nefes almak üzere bir an durduğunda, amatör satışçı, yalnızca sessizliği bozmuş olmak için, bir satış palavrasıyla ortaya atlayacaktır. Oysa, yetenekli bir doktorun, hastanın sorunlarını teşhis etmek için soru sorması gibi, ikna gücü yüksek kişiler de müşteri adayının ihtiyaç ve ilgi alanlarını anlamak için sorulardan yararlanırlar. Konuya nüfuz eden sorular sormada ustalaşırlar ve müşteri adaylarını satış sürecinin içine çekecek sorular sorarlar. 7- Kişiselleştirin. Satışta en güçlü sözcük “siz”dir. “Siz” üzerindeki vurgu, yönlendirici satış ile yönlendirici olmayan satış arasındaki farkı ortaya koyar. Yönlendirici satış, bencildir. Satış elemanının ne istediğine ve neye ihtiyaç duyduğuna odaklanır. Yönlendirici olmayan satış, müşteri merkezlidir. Müşteri adayının ihtiyaç ve isteklerine odaklanır. Sunduğunuz iş önerisini inceleyen bir kişi, yalnızca tek bir şeyi bilmek ister: Bunun bana ne yararı var? İkna gücünüzü artırmak istiyorsanız, sunumunuzun her bölümünü, müşteri adayınızın kişisel ihtiyaç ve isteklerini karşılayacak biçimde kişiselleştirin. 8- Memnun edin. İkna gücü yüksek kişiler, satışı, müşterilerini memnun ederek kapatmaya çalışırlar. Müşteri adayları, sattığınız şeye sahip olma konusunda heyecan duymaya başladıklarında, müşteriniz olurlar. Profesyonel satış elemanları, müşteri adaylarını satın almaya zorlayamayacaklarını bilirler. Önlerindeki en büyük engel, adayların satın almayı istemelerini sağlamaktır. Bu yüzden, satın alma arzusu yaratmak için pek çok yöntemden yararlanarak adayları memnun etmeye çalışırlar. 9- Kanıtlayın. Satış becerisine sahip kişiler, arkasında duramayacakları sözler söylemezler. Ve söyledikleri her şeyin, müşteri tarafından görünürdeki değeriyle kabul edilmesini beklemezler. Öne sürdükleri her iddiayı kanıtlamaya; bu iddiaları somut veriler, test sonuçları ve performans kayıtları ile desteklemeye her zaman hazırdırlar. Kanıtlama yoluyla ikna etmenin en güzel yollarından biri, ürün ya da hizmetlerinizden memnun olan kişilerin kanıt niteliğindeki sözlerini kullanmaktır.
Üçüncü tarafların onaylayıcı ifadeleri, iddialarınız ve ürünleriniz hakkında güven oluşturmanız açısından son derece etkilidir. Gerçekler ve destekleyici beyanlar, ikna edicidir. Bunları kullanmayı öğrenin ve ikna gücü yüksek bir kişi olun. 10- Israrcı olun. İyi müşteri adaylarını satış yapıncaya kadar arayın. Satışların % 80’i, beşinci arayışta ya da daha sonra gerçekleşir. Öte yandan, çalışmalar şunları göstermiştir:
*****Amerika’daki satış elemanlarının % 50’si, müşteri adayını bir kez arayıp bırakmaktadır. % 18’i, müşteri adayını iki kez arayıp pes etmektedir. % 7’si, üç kez arayıp vazgeçmektedir. % 5’i, pes etmeden önce müşteri adayını dört kez aramaktadır. Yalnızca % 20’si, vazgeçmeden önce müşteri adayını beş ya da daha fazla kez aramaktadır. Amerika’daki satışların % 80’ini yapanlar, işte bu % 20’lik kesimdir. Satış yapmak için, dinamik bir kişiliğe sahip olmanız gerekmez. Satmak için, kişilere baskı uygulamak ya da onlardan daha fazla konuşarak üstünlük sağlamak zorunda değilsiniz. Yapabileceğiniz en etkili şey, ikna gücünüzü artırmak amacıyla sunulan bu 10 yönteme kendi satış becerinizi katmaktır. PSİKOLEJİK VE SOSYOLOJİK ROLLER PsikolojikAhmetönem vermeliyiz….ölünce geriye hiçbir şey kalmaz. SosyolojikAhmet • yönetici • Baba • Doktor • Evi olan • Arabası olan • Bankacı Statü ve bey hiç önemli değil bu tabloda.önemli olan Ahmet Ne algıladığın gerçektir.iletişim çok önemlidir.ilk önce psikolojik Ahmet i doyurun çünkü gerçek olan o….hedeflerinizi koyun,ama düşüncelerini programlamadığınız sürece faydalı olmaz.
EN ÖNEMLİ DERS *–insanlar arasında sınıf ayrımı olmamalı* “HERKEZ İLETİŞİME DEĞER”
Okuldaki ikinci ayımdı, hocamız test sorularını dağıttı. Ben okulun en iyi öğrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada çakıldım kaldım. Son soru şöyleydi: - “Hergün okulu temizleyen hizmetli kadının ilk adı nedir?..” Bu herhalde bir çeşit şaka olmalıydı. Kadını yerleri silerken hemen her gün görüyordum. Uzun boylu, siyah saçlı bir kadındı. 50’lerinde falan olmalıydı. Ama adını nerden bilecektim ki!.. Son soruyu yanıtsız bırakıp kağıdı teslim ettim. Süre biterken bir öğrenci, son sorunun test sonuçlarına dahil olup olmadığını sordu. - - “Tabii dahil” dedi, hocamız.. “İş yaşamınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsi birbirinden farklı insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hakkeden insanlar bunlar. Onlara sadece gülümsemeniz ve‘Merhaba’ demeniz gerekse bile..” Bu dersi hayatim boyunca unutmadım. O hizmetlinin adını da...
NLP BİR MODELLEME TEKNİĞİDİR!! 21 Günde değişim başlar,nöronlar etkileşmeye başlar --değişimin başlaması için o nöronların yok olması lazım.o da 21 günde gerçekleşir,hiçbir şey bir anda olmaz,olan her şeyde bir anda düzelmez… İnanlar değişince davranışlarda değişir.zihninizle düşünmediğiniz bir şeye ulaşamazsınız. BIRAKMADIĞINIZ VE DENEMEKTEN VAZGEÇMEDİĞNİZ SÜRECE ASLA YENİLMİŞ DEĞİLSİNİZ
KÜLTÜR DOGU
BATI MONOGAMİ
• • • •
Doğuya doğru polijini var Aktifbatı Pasifdoğu Monogamitek eşlilik
poliandriye doğru kayma
Polijiniçok eşlilik Poliandri1 den fazla erkekle/kadınla yaşamak. *****zihin haritalarında ben merkezliği yapmamak lazım***** -göz kapayıp açmakla beyin daha fazla öğrenme sağlar. Gözümüzü kapadığımızda düşündüğümüzü ????hafızaya alırız. Duygu yoğunluğu ne kadar fazlaysa o kadar net çapalarız. *çıpapsikoloji *çapaNLP Duygusallığın yoğun anlarında söylenenler çapalanır. Nefret ve güzel sözler beyine kodlanır. Nesnelerin varlığı seni üzmez veya sevindirmez,oma yüklediğin anlam üzer veya sevinir • Beden zihnin ötesine geçemez-zihin ne isterse beden onu yapar. her sorun bir fırsattır iki türlü insan var,biri şansını yaratır,diğeri şansa bırakıyorum. • Nedenler değişmedikçe sonuçlar değişmez • Bir şeyin nedenleri arttıysa eğer faydaları da artar. • • • • • • • • • • •
EMPATİ Kendini karşısındaki nin yerine koymalı,onun zihin haritasıyla bakabilmek istersen kendi zihin haritanla bak eğer karşındakiyle bakamazsan “ ilişkilerde ennnn önemli inanç empatidir” ÖRN: resturant ta yemek –Ömer ve ali bey Ömer bey Üzerine Çorba Dökünce Ali beyin aldığı tutum 1.)ayy rezil oldu(bu sempatidir) 2.)hiç önemli değil,hemen garsonu çağıralım(bu empatidir)
Sen misin Haklı? Ben mi? Yoksa Hepimiz mi? İki öğrenci sınıfta ciddi bir biçimde tartışıyorlarmış. Durumu gören öğretmenleri, onlara çok önemli bir ders vereceğini söyleyerek, masasının iki ucuna karşılıklı oturmalarını rica etmiş. Aralarına, iki renkli bir vazo getirip koymuş. Öyle ayarlamış ki masadaki vazoya, bir taraftan bakınca siyah, diğer taraftan bakınca beyaz görünüyormuş. Sırayla vazonun rengini sorunca, bu sefer öğrenciler vazonun rengi için tartışmaya başlamışlar. Biri “Siyah”, diğeri de “Beyaz” diye itiraz ediyormuş. Öğretmenleri olaya bir kez daha müdahale etme ihtiyacı hissetmiş. Öğrencilerinden bu dersin tamamlanması için bir şey daha rica edeceğini belirterek, yer değiştirip vazonun rengi hakkında tekrar konuşmalarını istemiş. Yer değiştirdiklerinde anlamışlar ki vazo siyah değil beyazmış, aslında beyaz değil siyahmış. Bu öğrencilerin kaçıncı sınıfta olduklarını düşünüyorsunuz diye sorarsak, alacağımız cevap büyük oranda ilköğretim öğrencisi oldukları yönünde olacaktır.
Bizleri bu şekilde düşünmeye iten sebepler nedir? Acaba empati kurmak basit bir davranış mıdır? Eğer basitse neden toplumumuzda çok az birey karşısındaki kişiyle empati kuruyor? Empati kurmayı, ilköğretim çağındaki çocukların yaptığı izlenimine kapılıyoruz. Peki bizler empati kuruyor muyuz? Bunlara cevap bulmadan önce “Empati nedir?” sorusunu yanıtlamamız işimizi daha da kolay hale getirecektir. EMPATİ NEDİR? Bir kişinin, kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine empati denilmektedir. Genelde olaylara başkasının baktığı açıdan bakarak, onun anladığı şekilde anlamak için oturduğumuz yeri değiştirmemiz gerekmez. Ama empatinin üç öğesini göz önünde bulundurmamız gerekir. Bu öğeler: 1- Kendimizi algısal olarak karşımızdaki kişinin yerine koymaktır. Biz artık vazoyu siyah gören öğrenci değil, karşısında oturan öğrenciyiz. 2- Karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini doğru anlamalıyız. Vazoya o taraftan bakınca beyaz göründüğünü kabullenmeliyiz. 3- Karşımızdakine, onu doğru bir şekilde anladığımızı hissettirmeliyiz. Vazonun gerçekten onun için beyaz göründüğüne dair ona geribildirim yapmalıyız. Empati terimi ilk olarak, 1897 yılında Alman psikologlardan Tpeodor Lipps tarafından kullanıldı ve şöyle tanımlandı: “Bir insanın, kendisini karşısındaki bir nesneye yansıtması, kendini onun içinde hissetmesi ve bu yolla o nesneyi içine alarak anlaması sürecine einfühlung denir”.1909 yılında Titchener, einfühlung terimini eski Yunanca’daki “empatheia” teriminden yararlanarak İngilizce’ye “empathy” olarak tercüme etti. (Yunanca’da “em içine, “pathheia” ise algılama anlamı taşıyordu). Böylece empatinin, “psikoloji ve psikiyatri” literatüründeki serüveni başladı.
SENİN YERİNDE OLSAYDIM Ben merkezci davranan biri, kendisini karşısındaki insanın yerine koyamaz. Bu nedenle empati kuracak bireylerin, önşart olarak ben-merkezci davranış tarzından kurtulmaları gerekir. Ben-merkezcilik ve empatiye, Microsoft ve Wolkswagen arasında geçtiği anlatılan şu diyalog iyi bir örnektir: Bill Gates, Microsoft’un bir seminerinde bilgisayar sektöründeki gelişmenin hızını
anlatmak için şöyle benzetme yaptı: - Eğer Wolkswagen firması, son 25 yıl içinde bilgisayar sektörü kadar hızlı gelişmiş olsaydı, bugün 500 dolara alacağımız arabalara 25 dolarlık benzin koyup, dünya turu atmamız mümkün olacaktı. Birkaç gün sonra Wolkswagen firması bir basın açıklaması yayınladı. Açıklamada Gates’in sözlerine şöyle cevap veriliyordu: - Eğer otomotiv sektörü Bill Gates’in işletim sistemi gibi gelişmiş olsaydı, alacağımız her arabada tek koltuk olacak, diğer koltuklar için ekstra lisans parası ödemek zorunda kalacaktınız. Arabanız sadece bizim ürettiğimiz benzinle çalışacak, gösterge tablosundaki tüm ikaz ve uyarı ışıkları yerine üzerinde, “Arabanız geçersiz bir işlem yürüttü, kapatılacaktır!” yazan tek bir lamba olacaktı. Ayrıca kaza sırasında arabanın hava yastıkları açılmadan önce bir düğmenin üzerinde “Hava yastıkları açılacak, emin misiniz?” diyen bir ışık yanacaktı!.. Bu örnekten anlaşıldığı üzere, empatide ben-merkezcilikten kurtulmadıkca kendimizi istediğimiz kadar başkasının yerine koymaya çalışalım, onun gibi düşünüp anlayamayız. Gördüklerimiz hala bizim bakış açımızladır. Aşamalı empati sınıflamasında üç basamak vardır. Ben-merkezci davranmamız, empatinin sen basamağına yükselemediğimizi gösterir. İletişimde başarılı olmamız için sen basamağında olmamız gerekir. Empatik açıdan onlar basamağında bulunan birey, karşısındakinin sorununu toplumun genel yargılarını göz önünde tutarak algılar ve değerlendirir. Ben basamağında olan bir birey ise empati kurarak karşısındaki kişinin durumunu anlamaya çalışmak yerine, ona öğütler vererek, “ben olsaydım şöyle yapardım” der. Karşısındakinin bu söylediklerini düşünmediğini sanarak nasıl hareket etmesi gerektiği konusunda yol göstermeye çalışır ya da kendisinin de aynı durumda olduğunu söyler ve kendi sorunlarını anlatmaya başlar. Para sıkıntısı çeken arkadaşına arabasını satmasını tavsiye edebilir ya da “Sorma bu ay benim durumum da aynı. Nasıl getireceğiz ayın sonunu?” diyebilir. Sen basamağında olan birey ise karşısındakinin, ne öğüte ne de çözüme gereksinim duyduğunun bilincinde olarak, sadece onu anlamaya çalışır, çözüm önermez ya da kendisinden bahsetmez. Karşısındakine onu anladığını hissettirir. İnsanlar zaten kendilerini anlayacak insanlar ararlar. Siz de onlar için aranan insan olabilirsiniz EMPATİ SİZE NE KATAR ?
Peki empati sadece karşısındaki kişiyi anlamak için mi yapılır? Empatinin bize faydası nedir, kendimizi başkasının yerine koyarak farklı açılardan olaylara bakmak bize ne kazandırır? Bir ebeveyn, çalışan, evlat ya da öğrenci olarak, kısacası toplumun içinde yaşayan bir birey olarak, karşımızdaki kişinin, davranışlarını sergilerken hangi düşüncelere sahip olduğunu bilebilirsek onlarla iletişim kurarken daha sağlıklı mesajlar gönderek sorunları daha rahat çözebiliriz. Sözgelimi, öğrencisiniz ve sınava çalışıyorsunuz. Eğer önümüzdeki kitabı bir öğrenci gibi değil de sınav hazırlayan bir öğretmen olarak incelersek, öğretmenin sorabileceği soruların çoğunu biz de sorabiliriz. Eğer soruları çıkardıktan sonra, bir öğrenci gibi de sınava çalışırsak, sınav kağıdı önümüze geldiğinde soruların çoğunun bizim çıkarttığımız sorularla aynı olduğunu anlayacağız. Bu da bize elde etmek istediğimiz başarıyı getirecektir. Bir örnek de iş hayatımızdan verelim. Bir işletmenin satış elemanı olarak çalışıyorsunuz. Göreviniz, müşterilerin ürünlerinizi tercih etmelerini sağlamak. Empati burada nasıl işimize yarar diye mi düşünüyorsunuz? Elinizdeki ürün kadar işinize yarayacağından emin olun. Ürünü elinizden bırakın ve onu satmak için değil, almak için orada olduğunuzu düşünün. Siz bu ürünü almak isteseydiniz satıcının size nasıl yaklaşmasını, ürünün hangi özelliklerini vurgulamasını beklerdiniz? Kısacası; satıcının sizi ürünü satın almak için nasıl ikna edebileceğini düşünün. Müşteri gelmeden, siz alıcı olarak ilk ürünü kendinize satabilirsiniz. Yani kendinizi ürünü almaya ikna edebilirseniz, herkesi ikna edebilirsiniz demektir. Empati, her zaman karşınızda insan varken yapılmaz, insanların önceden nasıl davranabileceklerini düşünerek, bu davranışın nedenlerini anlayarak, ona göre kendi davranışlarımızı geliştirerek de yapılabilir.
TELAPATİ Telepati, düşünceler arasında doğrudan doğruya bağlantı kurulması, iki zihin veya ruh arasında imaj, fikir, sembol tarzında ortaya çıkan etki alış verişidir. Bilinen duyular, ya da herhangi bir araç kullanmaksızın, her türden düşünce ve duygunun zihinden zihin e gönderilip, alınması tarzında yapılan bir haberleşmedir. Telepatiyi, ünlü metapsişikçi ve spirit araştırmacısı J. L’homme’nun ağzından şöyle tarif edebiliriz: Kendisinde bir içgüdü, bir imaj, bir koku ve bazen de sesler halinde olan, bir fikri alma kabiliyeti. Telepati mantal seviyedeki birçok psişik ve spirit olayların, fenomenlerin esası olmasından dolayı önemlidir. Ruhsal irtibatlar, -medyumsal celse çalışmalarında olduğu gibi- derin telepatik bir birleşmedir. Telepati, evrensel bir bilgi iletişim aracıdır.
Telepatide, alıcı ve verici olmak üzere en az iki kişi vardır. Telepati esnasında düşüncesini yayan, gönderen kimseye Ajan (Agent) yani verici denir. Alıcı (Percipiant) ise telepati deneylerinde süje olarak geçer. Parapsikolojide DDA kapsamında araştırma konusu olan telepati, insan zihninin ve psişik varlığının zamanla körelmiş bir yeteneğidir. Devamlı çalışmak suretiyle bu yetenek gelişebilir. Telepati yeteneği hemen hemen hepimizde bulunmasına rağmen, daha başarılı sonuçların alınmasında kişiler arasındaki heyecansal uyumun olumlu etkisi olduğu saptanmıştır. Birbirlerine aşık olan insanların, anne ve çocukların, çok samimi dostların, kardeşlerin veya buna benzer birbiriyle sempati bağları bulunan insanların birbirlerini, konuşmaksızın daha kolaylıkla anlaşabilmelerinin bir sebebi de budur. Dr. I. Kogan’a göre: “Telepatik alış veriş sırasında telepatik verici, bir fikri kendi zihninden alıcının zihnine yansıtırken daha çok bu fikri içeren bir enformasyonu aktarmaktadır. Bu enformasyonlar, alıcının zihnine bir psi alanı vasıtasıyla aktarılır.” Psi alanı vasıtasıyla aktarılan enformasyon özel dalgalar halinde yayılmaktadır; telepati olayını bilimin henüz bilemediği bir güç sağlamaktadır. Telepati zamanla ve mekanla sınırlanamaz. Telepatik tesirler zihinsel ve ruhsal güçlerin kapasiteleri oranında, uzay ve zamansızlık içinde her yere ve her yöne yönlendirilebilir. Örneğin, radyo dalgaları, televizyon dalgaları, eski çağlarda da mevcuttu. Fakat her ikisi de keşfedilip ortaya çıkarılıncaya kadar yok gibiydiler. Kulaklarımızın algılayamadıklarının bir kısmını, örneğin telsiz ve radyo gibi araçlarla; gözlerimizin algılayamadıklarının bir kısmını da, yine örneğin televizyon gibi araçlarla algılayabiliyoruz. Nitekim hayvanlarda algılama sınırları insanlardan farklı olduğundan, bir araca, bir gerece gerek duymadan, örneğin bir köpek, bizlerin kulaklarımızın duymadığı tiz bir düdük sesini duyup, ona uyabilir. Yine çoğu evcil hayvanlarımızla, bazı diğer hayvanlar, depremlerden önce, deprem tesirlerini algılayıp, bir takım huzursuzluk belirtileri gösterebilirler. İşte bunlar gibi, beş duyumuzla algılayamadığınız ruhsal tesirlerden biri de telepatiyi oluşturmaktadır. Psişik yetenekler insanla ilgili olduğuna göre, hepsinin tarihi insanlığın başlangıcına kadar indirmek mümkündür. Fakat yazılı kayıtların hepsinde, değişik değişik zamanlamalar rastlanmaktadır. Örneğin 19. yüzyıla kadar telepati için “düşünce nakli (transmisyonu), zihin okuma, zihinsel haberleşme” gibi adlar kullanılagelmiştir.
Belki de parapsikoloji terimleri içerisinde en çok tanınan, en çok bilinen fenomen telepati fenomenidir. Birçok kişi telepati hakkında şöyle veya böyle birtakım bilgilere sahiptir. Farklı alanlar da bu fenomen değişik şekillerde kavramlaşmıştır. Örneğin bu yetenek için “zihin okuma, zihinden zihne haberleşme, düşünce transmisyonu” gibi ifadelerde kullanılmaktadır. Rusya ve eski Doğu Bloğu ülkeleri de Bio Enformasyon terimini kullanmayı tercih etmişlerdir. Telepati düşünceler arasında doğrudan doğruya bağlantı kurulmasıdır. İki zihin veya ruh arasında imaj, fikir, sembol tarzında ortaya çıkan etki alış verişidir. Bilinen duyular, ya da herhangi bir araç kullanmaksızın, her türden düşünce ve duygunun zihinden zihne gönderilip, alınması tarzında yapılan bir haberleşmedir. Telepatide, alıcı ve verici olmak üzere en az iki kişi vardır. Telepati esnasında düşüncesini yayan, gönderen kimseye ajan (agent) yani verici denir. Telepati deneylerinde alıcı ise, süje (Pêrcipiant) olarak geçer. Deneysel olabileceği gibi, kendiliğinden de ortaya çıkar. Parapsikolojide Duyular Dışı Algılama (DDA) ismi altında araştırma konusu olan telepati, insan zihninin ve psişik varlığının zamanla yozlaşmış bir yeteneğidir. Devamlı çalışmak suretiyle bu yetenek gelişebilir. İngiliz Ruhsal Araştırmalar Derneğinin kurucularından olan F. Myers Yunanca tele (uzaktan) ve pathos (duygu, düşünce) kelimelerinden telepatiyi türetmiştir. Telepati yeteneği hemen hemen herkeste bulunmasına rağmen, daha başarılı sonuçların alınmasında kişiler arasındaki heyecansal uyumun yani sempatinin olumlu etkisi olduğu saptanmıştır. Birbirlerine aşık olan insanların, anne ve çocukların, çok samimi dostlukların, kardeşlerin veya buna benzer birbirleriyle sempatik bağları bulunan insanların birbirlerini, konuşmaksızın daha kolaylıkla anlayabilmelerinin aslında bir sebebi de budur. Ezoterik bilgilere göre telepatinin kökeni insanoğlunun başlangıcına kadar dayanır ve o zamanlar telepati bir fenomen olarak kabul edilmezdi. Bugün modern dünyanın sakinleri olan bizler, nedense aklımızın ermediği ve alışamadığımız her şeye ‘acayip’ veya ‘doğaüstü’ damgasını vuruveriyoruz. Bu fenomen bir kez etüt edildiğinde, prensiplerinin tamamen mantıksal olduğu görülür. Araştırmacılar Avustralya’daki bazı orman kabilelerinin bir tür zihinsel iletişim metodunu kullandıklarını bildirmektedir. Bu araştırmacılardan biri olan Alexander Markey, Yeni Zelandalı Maoris’lerin günümüzde hala telepati kullanarak iletişim sağlayabildiklerini yazmış olduğu bir kitabında ifade etmektedir. Ormanda bir kabileden diğerine seyahat ederken, sözlerinin daha önce iletildiğini fark etmişti. Gideceği yere varınca tüm kabilenin, kendisini beklediğini görmekteydi. Oysa bu haberin kabileye fiziksel bir vasıtayla ulaşması imkânsızdı. Mistik tecrübeleriyle tanıdığımız Hindistan halkı, telepati ve benzer psişik yeteneklere çok yabancı değildir. Buradaki fakir, yogi ve keşişlerin kendilerini tanıma yolunda
keşfettikleri yeteneklerini kimi zaman insanlara da sergilediklerini biliyoruz. Bu kimseler, konsantre olma üzerine hayatları boyunca çalışmaktadırlar. Dolayısıyla birtakım fenomenleri uygulamada oldukça başarılı olmuşlardır. Afrika da bazı kabilelerin, DDA yeteneklerini kullanarak haberleşmelerini sürdürdükleri bilinmektedir. Büyük Sahra Çölü’ndeki vahalarda yaşayan bu kabileler, bulundukları vahaya yaklaşmakta olan kervan konvoylarını 1000 mil (yaklaşık 1600 km.) ötelerden, içindeki canlılar ve öteki ağırlıklarıyla birlikte algılayabilmektedirler. Araştırmak isteyenler için bu kabilelere örnek olarak Tabu yerlilerini söyleyebiliriz. Gene, gizli bilimlerle uğraşanlarda (yani okültistlerde), teozofi ve tasavvufta ustalaşmak isteyenlerde, telepati yeteneğini geliştirip kullanmak, öteden beri yaygındır. Bu değişik ekollerin telapatları kendi bölgelerinde, “olgun ve keramet ehli” olarak değerlendirilirler. •
Telepati deneylerinin yapılabilmesi için laboratuar koşulları şart değildir; halk arasında veya aile içinde yapılan telepati deneyleri arasında en bilinen yöntem şöyle açıklanır: Dış uyaranların az olduğu (sessiz, pek ışık almayan, soğuk olmayan vs.) bir odada birkaç kişi gevşeme ve zihinsel konsantrasyona girer. Bu kişilerden biri “verici”, diğerleri “alıcı”dır. Deneyde herhangi bir aldatmaca olmaması için verici kişi deneyden önce diğerlerine aktarmak istediği şey (imaj, örneğin bir elma) neyse onu bir kağıda diğerlerinden gizli olarak yazmış olmalıdır. Beş veya on dakika süren konsantrasyon süresince verici kişi başka hiçbir şey düşünmeden aktaracağı imaja konsantre olmalı, yani hep onu düşünmeli ve onu zihninde net ve berrak bir şekilde canlandırmalıdır. Alıcılar ise, vericiden gelen tesir yayınının zihinlerinde yer edebilmesi için hiçbir şey düşünmemeye, zihinlerini tümüyle boş tutmaya azami derecede dikkat etmelidirler. Başarı, vericinin konsantrasyon derecesine bağlı olduğu kadar, alıcıların her türlü kaygı ve kişisel düşüncelerden uzak bir biçimde zihinlerini boş tutabilmelerine bağlıdır. Konsantrasyon bitiminde tüm alıcılar kendi önlerinde bulunan kağıda zihinlerinde hangi imajın belirdiğini yazarlar ve sonuçlar karşılaştırılır. Gözlemler her beş kişiden birinin iyi bir alıcı olduğunu ortaya koymuştur.
METAPROGRAMLAR (İÇ DİNAMİKLERİMİZ) EŞLEŞEN
Onay verendir.
EŞLEŞMEYEN
İÇSELLEŞEN
Depresyon adayı(aşırıya kaçarsa) Her zaman kendi bildiği doğrudur. Dışarıdaki işlerde iyidir. Boş ver yaa !der
DIŞSALLAŞAN
İÇREFARANS
PROSES HAZ ODAKLI GELECEK ODAKLI
“şunu yaparız,bunu yaparız der BENZERLİKODAKLI Gibi kelimesini çok kullanır
DIŞREFARANS
PROSEDUR ACI ODAKLI GEÇMİŞ ODAKLI
FARKLILIKODAKL I
Onay vermeyendir Olayı dışardan görür etkilenmez. Dışardan mesaj çok alır ve dogru bulur Masa başı işinde iyidir. Ne kötü bir yer burası der. Yapma oda öyle yaptı bak ne oldu der Farklı kelimesini çok kullanır.
EŞLEŞENeşleşenler onay verirler(kafa sallarlar) çok arkadaşları vardır. samimidirler ve sonradan kazık yiyenlerdendirler. Gençlik dönemi en çok eşleşen gruptur.Uzmanlar eşleşmeyi çok iyi düşünmeli ve uygulamalı.çünkü bir insanla eşleşemediğinizde iletişim kuramazsınız. Bedensel eşleşmeye örnek: anne-çocuk ilişkisi.örn:”sen yetki haber ver gece 1 veya 2 fark etmez gelirim” der EŞLEŞMEZOnay vermez,soğuk durur,teklifleri ters çevirir.sonradan olsun şimdi işim var vss… der ve erteler.hataları net görür ve söyler .örk: “hayır ben bu konuda böyle düşünmediğimi sana söylemiştim “der İÇSELLEŞENbir film izlerken çok etkilenir,ağlar.detaycıdır.gözlem gücü çok yüksektir.kötü bir olayı anlattığınızda sanki başına gelmiş gibi oturup seninle ağlar.olayın taa içine girer.korku filmi izlerken sanki kendi.başına gelmiş gibi korkar.örn:”kana bakamayacağım ben” der
DIŞSALLAŞANBir film izlerken sadece seyreder,içselleşen gibi olayın içine girmez.bir çok şey garip görünür ona,korkutmaz ağlatmaz.dış referansa en güzel örnek ”doktorlardır” kana ameliyat yarasına bakar etkilenmez”. PROSESkurallar onu sıkar.saatinde istenilen yerde olmaz.evleri düzenlidir ama en fazla 5 dk toplu durur.iş hayatındaysa iş saati bitse de gitsem diye gözler.prosesin kurum dışı işlerde çalışması en uygunudur,karışık bir insan tipidir proses.prosedür çalışan kişiye çok özenir onun gibi ajanda alır yazar sonra sıkılır unutur.süreklilik geliştirmez.tatile gideceği zaman yer ayırttırmadan çıkar gider ,yatacak yer bulmasa da sabaha kadar gezer durur.çok sık iş değişir,çantası her zaman dağınıktır.kuralları sevmez.örn:”aman boş ver sonra toparlarız.şimdi oradaki sinemaya gidelim “der PROSEDURKuralları sever.hayatın tam içindedir.şirket kurallarını tek tek öğrenir ve ona uyar.saat 08:00 geliş 20:00 gidiş saati ise bu saat dilimlerinde işte kalır,düzenlidir.bir kuruma prosedur alınmalıdır.her ayrıntı önemlidir onun için,ajandası ve çantası çok düzenlidir.tatile gitmeden bir hafta öncesinden hazırlanır.otel odasında dinlenmeyi tercih eder.evlilik yaşamlarını etkiler,iş hayatında yükselmeyi hedefler,sahip olduklarını paylaşmak istemez.örn:” evdeki eşyaların hepsi yerinde olsun ben gelene kadar “der. HAZ ODAKLIAraba alınca ”ohh ne güzel hava atacağım” diye söylenir ”çok güzel olacak” vs.. diye odaklanır.örn:” saçlarımı fildişi rengine boyatınca artık çok güzel olacağım “der ACI ODAKLIAcı odaklı olan araba alırsa eğer” ben bu arabanın taksitini ödeyebilir miyim acaba” diye düşünür…”ya parçalarını bulamazsam “diye düşünür.örn:”cenazeye giderse işlerinin aksayacağını düşünüyorum” der GELECEK ODAKLIKonuşmalarında Ecek-acak-ları fazladır Her zaman tasarlar,eylem adamıdır.Bir şeyin kötüde olabileceğini söyle o görmek ister.konuşmalarında” şuraya-buraya” gidelim der çoğunlukla. GEÇMİŞ ODAKLILiderler geçmiş odaklıdır.(ama-fakat—hep bu kelimeleri kullanır.Yeni bir şey tattığında hemen benzetir tatil yerini seçmez,hep aynı yeri tercih eder.gar dolabında birbirine benzer birçok kıyafeti vardır. BENZERLİK ODAKLIGibileri kelimesini çok kullanır.Yeni bir şey tattığında benzetir.tatil yerini seçmez hep aynı yeri tercih eder.bir restaurant ta yemek yemişse ve orayı beğenmişse hep orayı tercih eder.gar dolabında birbirine benzer kıyafetleri vardır.örn:”pantolonun diğerine benziyormuş “der
FARKLILIK ODAKLIBir şeyleri farklı olduğu için tercih eder,mesela farklı olduğu için daha önce hiç yemediği bir yemeği yer,farklı olduğu için içer.her zaman farklı olanı tüketir.her sene tatil için aynı yere gitmez,giyim tarzında ani değişiklikler yapabilir,çok sporken birden klasik giyinebilir.örn:” akşama daha farklı bir yer biliyorum oraya gidelim,değişik mekanlar iyi oluyor”der (ÖRNEK) HAYAT EYLEMİNE TEPKİ VERİR • • • •
Coca cola=pepsi Bill Gates=cem uzan Amasya elması=tadelle Sinop=Hatay
Bu dört maddeye bakıldığında benzerlik mi? Farklılık mı? var Meta programlar farklıdır!!iç dinamikler anlık tepkilerimizdir.değişebilir.örn=travma tik değişiklikler,göç ,savaş, ölüm gibi… Meta programlarda iyi analizde bulunmamız gereklidir,kalibre etmeliyiz(iyi gözlemlemek)
Meta Programlar-(ek kaynak) *Meta sözcüğü Yunanca’dan gelmekte; ötesi, üstü ya da farklı bir düzeyde anlamını taşımaktadır. *Herkes, deneyimlerini otomatik olarak süzgeçten geçiren ve tüm davranışlarını yöneten, oturmuş (değişmesi zor) zihinsel programlara sahiptir. Huy ve davranışın kişiden kişiye çarpıcı farklılıklar göstermesinin nedeni de bu tür zihinsel programlardır . *Meta programlar dünyayı algılama filtreleridir ve insan davranışlarının temelini oluştururlar.
Bilgisayar
diliyle
konuşursak
meta
programları
beyindeki
software’ler, yani bir tür davranış yazılımıdır. Bu yazılım doğrultusunda ve genellikle bilinçsiz olarak hareket edilir. *Meta programlar aynı zamanda kişilerin dünyayı kendi algıları ve düşünceleri doğrultusunda sağlarlar.
algılamaları,
biçimlendirmeleri
ve
bu
yönde
davranmalarını
*Meta programlar, NLP ilkesinden biri olan, “Bütün davranışların bir yapısı vardır.” İlkesini oluşturur. *Meta programlar motivasyon, karar verme ve kıyas oluşturmada kişilere önemli modeller sunar. Usta iletişimciler kişiler arası iletişimlerinde çoğunlukla kendilerinden çok başkalarının meta programlarını (dünya modellerini) kullanarak konuşurlar ve insanları etkilerler. Liderlere bakılırsa onların konuşma ve davranış modelleri genellikle çoğunluğun meta programlarına uymaktadır . *Meta programlar insanların neyi niçin nasıl yaptığını anlamada bizlere kolaylık sağlar. Nasıl ki bir bilgisayar programını bilmek onu kullanmayı kolaylaştırıyorsa insanların kullandığı meta programları anlamak, insanlarla iletişimimizi hatta onları yönetmeyi kolaylaştıracaktır. Meta programları kullanmak; insanın kendi hayatında kendini anlaması ve başkalarıyla iyi iletişime girmesi, hatta başarı konusunda en büyük yardımcısıdır. *Aşağıda NLP literatüründe ortak olan meta programlar anlatılmaktadır. Hiçbir meta program iyi ya da kötü değildir. Yalnızca bunlar kişilerin tercih hakkıdır ve onlar bunlarla başarı sağlıyor ve rahat ediyordur .
EK BİLGİ -
-PROAKTİF (AKTİF) REAKTİF (PASİF) İşitsel ve görsellerden çıkar . Dokunsallardan çıkar. Sorumluluk alır, kendi değer ve Daima başkalarının hareketlerini inançları
doğrultusunda önce
davranır.
Riski
sever.
olarak
beklerler
veya
başkalarına
Birey öncelik verirler. Karar vermeleri
davranışlarının uzun zaman alabilir ve çoğunlukla da
sorumluluklarını üstlenir.
duruma göre hareket ederler. Pek girişken olarak hareket
Girişkendirler.
etmezler. Diplomatik ve pasif bir dil yapısı
“Bilgisayar
öğreneceğim, kullanırlar. Örneğin; “bunu yapmak
dünyayı
gezeceğim, istiyorum” yerine “bunun yapılması
sorumlulukları üstüme alıyorum” gerekiyor,
bunu
yapmayı
arzu
gibi ifadeler kullanır ve kararlı edebilirim” gibi dolambaçlı ve ikinci bir yapısı vardır.
ya da üçüncü tekil şahıs kipleri kullanır.
“Hadi,
tam
zamanı”,
“vakit
geldi”, “git ve yap”, “beklediğin an geldi”, “seni senden başka kimse
bir
inandıramaz”,
şey
“hayatın
kontrolünde”, bilerek
yapmaya
yapacak
sen
senin bunları
konumdasın”
vb. gibi cümlelerle de motive
“Bekleyelim görelim”, “dur biraz”, “önce
onlar
yapsınlar
hele”,
“başkaları ne der”, “el aleme ne deriz ileride”
sonra”, gibi
“düşünürüz, belirsizlik
belki
gösteren
ifadeler kullanırlar.
olurlar .
Proaktif (Aktif) – Reaktif (Pasif) *Bu meta program kişilerin eylemleriyle ilgilidir. *Proaktif (Aktif) insan, düşüncelerini eyleme döken ve bunun sorumluluğunu alan insandır. Tepkide değil etkide bulunur. Proaktifliğin yolu “Ben”e
odaklanmaktan geçiyor. Kişi kendi içinde iç barışı oluşturamamışsa, etrafa pek katkıda bulunamaz . *Bu meta program kıyas yaparken kullanılır.
Uyuşma (Benzerlik) Ya Da Uyuşmazlık (Farklılık) *Bazı insanlar şeyleri ortak yönlerine göre sınıflandırırken, bazıları ise farklılıkları dikkate alırlar . *Benzerliklere odaklananlar çoğunlukla başkaları tarafından tercih edilirler. UYUŞMA (BENZERLİK) Ortak eğilim yakalar. Genelleme yapar.
UYUŞMAZLIK (FARKLILIK) Dikkati istisna üzerine çeker. Özgül yanlar üzerine yoğunlaşır. Daha çok olayların farklı yönlerine
Sorun çıkarmazlar.
odaklandıklarından bazı durumlarda
Çabuk
diyalog
kurarlar
kişi ve gruplara aykırı gelebilir. ve Başkaları ile aynı olmaktan, başkaları
iletişimleri kuvvetlidir. Kibardırlar. ile
aynı
şeyi
yapmaktan
nefret
Diplomat ağzıyla konuşurlar. ederler. Değişiklikten hoşlanmazlar. Değişiklik onlar için tehdittir. Uzun süre aynı işte çalışabilirler. Hatta berberleri, doktorları, arabalarını götürdükleri servis bile uzun süre
Müteşebbis ve lider ruhludurlar. sık sık iş, ev, araba, eş değiştirirler. Rutinliğe dayanamazlar.
aynı kalır. Güvenlik ve sadakate önem verirler. Onları cezbeden sözcük “yeni” ve İlişkilerde aynılık ön plana çıkar .
“farklı”dır.
Hazza Yaklaşma – Acıdan Uzaklaşma Bu meta program kişilerin motivasyon yönünü belirler. *Herkes hazzı artırmaya, acıyı azaltmaya çalışacak biçimde davranır. Bunlara ilişkin algılamalar kuşkusuz farklıdır; birinin tiksindiği bir şeyden diğeri zevk alabilir. Ama bazıları istedikleri şeylere yönelik hareket etme konusunda daha büyük bir eğilime sahipken, bazılarının istemedikleri şeylerden uzaklaşma yönünde hareket etmeleri daha fazla mümkündür. Olumlu motivasyon daha güçlü olmaya eğilimli olsa da, her “dürtü” son derece motive edici olabilir ve benzer sonuçlar getirebilir .
ACIDAN UZAKLAŞANLAR HAZZA YAKLAŞANLAR Ne istemediğini açıklar. Ne istediğini açıklar. İşe gitmek için davranmazsa kötü Günün getireceği keyif verici ama şeyler olacağından korktuğu için zararsız bir şeyle motive olmuş sonunda yataktan çıkar. olarak yataktan çıkar. Emekliliğini parasal bağımlılık ve Emekliliğin vaat ettiği yeni keyifleri yalnızlık korkularından kaçınacak iple çeker. şekilde planlar. “Eğer şöyle
yapmazsan.” “Eğer şöyle yaparsan.” temelinde
temelinde davranır. “Aynen”,
“gibi”,
“benzer”
türü
sözcükler kullanmayı severler. Yaratıcılık, hedefleri
vizyon,
misyon
belirleme
işlere uygundurlar .
vb.
gerektiren
davranır. “Evet, ama”, “bilmiyorum”, “bir şey eksik”, “farklı”, “fena değil”, “belki” sözcüklerin sıklıkla kullanırlar. Gerçekçilik, ayakların yere basması, sorunların önem
çözülmesi,
verilmesi
detaylara
gerek
işlere
uygundurlar.
*Bu ve her şeyi kapsayan diğer stratejiler, kişinin benzersiz deneyimlerine, özellikle de yaşamın ilk evrelerinde bağlı olunan değer ve tutumlara dayalı olarak inşa edilir .
İç Referanslılar – Dış Referanslılar İnsanlar farklı türden ödüllerle de motive olabilirler. Ama bir insan bir işi kendi içsel başarı standardına göre iyi yapmakla tatmin olurken, diğer insan dışsal bir tanınmaya gereksinim duyabilir. Bu, parasal türden gerçek bir ödül ya da yazılı veya sözlü bir övgü ve takdir olabilir. Davranışın takdir edilmesi için bir ölçüt içsel, diğeri de dışsaldır .
EK BİLGİ -
İÇ REFERANSLILAR Her şeyi başkalarına doğrulatmak zorunda kalmadan, genellikle “içinden bilir” ya da “bir şeyin doğru olduğunu hissedebilir.” Ayrıntılı denetime tabi olmadan çok daha fazla sorumluluk üstlenirler. Kısa erimli veya somut sonuçlara sahip olmayan önemli projeleri takdir görmeseler bile başarıyla yürütmektedirler. İhtiyaç duydukları tüm şey belki ara sıra bir “aferin” sözünü duymaktır. Ağırlıklı olarak kendi değerleri, kabulleri, görüşleri doğrultusunda hareket ederler. Seçimlerinde kendileri karar verirler. Motive veya ikna edilirken “yapmanı senden başka kimse sana söyleyemez. Senin bildiğin gibi.”, “bunların senin için önemli olduğunu zaten sen biliyorsun”, “Sen bunun önemini zaten kavramıştın. Sen bunları yapabilirsin bundan benim kadar sen de eminsin” gibi şeyler söylemek gerekir .
DIŞ REFERANSLILAR Hedefe yönelik tutumunu sürdürmek için günlük “okşamalara” ihtiyaç duyabilir.
Sertifikalar, “ayın satış elemanı” ödülleri ve düzenli personel liyakatleri gibi her türden takdir sembolleri önemlidir.
Karar vermek için kendi değerlerinden çok başkalarının değerlerinden etkilenirler ve yönlendirilmeye ihtiyaç duyarlar. Motive veya ikna edilirken “Hepimiz bunları yapabileceğine eminiz.”, “Sendeki gücün farkındayım / farkındayız.”, “Sana inanıyorum”, “Başarabileceğine yüzde yüz eminim” ya da “bunları yapman senin çıkarınadır” , “alırsan”, “yaparsan” gibi şeyler söylemek gerekir.
*Yönetim hiyerarşisinde üst kademlere doğru çıktıkça, dışsal övgü çok az olabileceği ve bilgiler tam olmadan cesur kararlar almak zorunda kalınabileceği için, içsel motivasyon daha önemlidir .
Bağımsızlar – Düzenciler *Herkesin farklı çalışma tarzı vardır. Bir insan bağımsız olarak çalışmak isterken, bir diğeri başkalarıyla yakınlık ve işbirliği içinde çalışmak isteyebilir. Bunlar, insanın kendisini rahat hissettiği diğer çalışma programlarıdır, ama farklı bir strateji benimsemiş insanlar için de hiçbir anlam ifade etmeyebilir . -
BAĞIMSIZLAR Denetim altında ya da kurallar
içinde
hoşlanmazlar Girişimcilik ruhuna
DÜZENCİLER belirli
çalışmaktan
Kuralların baştan bilinir olmasını isterler.
sahiptirler. Ekip
Çoğunlukla bir şekilde kendi işlerini Şirketin kurarlar. Bir şirket içinde ise onlara özgürlük ortamı verdiğiniz ölçüde verimleri artar .
işlerinde
başarılıdırlar.
düzeninin
tıkır
tıkır
işlemesi bunların sayesindedir. Çalışma ortamı sıcak, güvenli ve maaşı yeterli olduğu sürece uzun yıllar aynı firmada çalışır hatta oradan emekli olurlar.
Olasılık– Gereklilik Bazı insanlar olası olandan çok, gerekli olanla motive olurlar. Bu iki grubun her biri sadakat, risk alma, kurallara uyma, vb. açısından çok farklı davranışlara sahiptir. Her biri, farklı tipte görevler ya da koşullarda ortaya koyacağı güçlere sahiptir. Yeni
OLASILIK olasılıklara ve
GEREKLİLİK seçeneklere
açıktırlar. Dolayısıyla bilinmeyene sıcak Gerekli olduğu için iş yapar. bakarlar. KİŞİLİK BOZUKLUKLARI İÇ ALGI
DIŞ ALGI
İÇ ALGIGeçmiş odaklı insanlardır.depresyonda iç algı boyutunda oluruz.unutkanlık ve hafıza kaybıda iç algıda olmaktadır.bazı şeylerin farkında değilsinizdir.deprosyonde iç algıya çok girdiğinizde akıl hastalığı tehlikededir.şizofrenler su sevmez,sudan uzaklaşırlar iç algıdadırlar.uyumama hali iç algıda olur.çocuklar iç algıdayken genelde yere bakarlar ve mesajları alamazlar Bir çocuğa mesajı vermek istiyorsanız kafasını size doğru kaldırması gerekmektedir o zaman mesajı iletebilirsiniz.Aşırı iç algı ciddi bir problemdir.Beyninizi siz yönetin.Dalıp giderseniz eğer bir toplulukta hemen dış algıya geçin.bu çok önemli bir süreçtir hemen iç algıdan uzaklaşın-çıkın… Transta geçmiş ve gelecek yoktur.İnsan karşıya bakar ve kalır.Eğitim verirken iç ve dış algı dengede olmalı nerede hangi boyutta olduğunuzun farkında olmalısınız.
Geçmişi değiştiremeyiz ama geleceği şekillendirebiliriz.Duygularını iç algılarını pervasızca dışarı vuranlar kontrolsüz davranışlar gösterirler. DIŞ ALGI_____HİPERAKTİVİTE(Dış etkenler çok önemlidir) Kitap okumak,spor yapmak,yürüyüş yapmak,alış-ver is yapmak ev temizlemek yada yemek yapmak algımızı harakete geçirir. iç algıda dış algıda yoksa şaşırma vardır.iç algıdaki beklentimi dış algıda göremezsem şaşırırım. *şaşırmanın uzmanlaşmış hali “Şok”tur.şoka giren göz kırpmaz,tepkiyi göz kapandığı anda verir,reaksiyon vermeye başlar,Şokta geçmiş ve gelecek yoktur.tıkanır kalırsın hiç bir şeyle ilgili dert tasada yoktur. *dikkat eksikliği olan çocuklarda dış algı vardır.,kolay kolay odaklanamaz *fobilerin hepsi iç algıdadır. “İÇ ALGIDA-DIŞ ALGIDA UZUN SÜRELİ YAŞANMAMALI YOKSA SORUN YARATIR”
ALGI PARADİGMA(ŞABLON) Algıladıklarımız paradigmalarımızı (değerler dizisi)oluşturur. Her kez aynı şeye bakar ama herkez farklı bir paradigma ortaya çıkarır.İnançlar gerçekleri yaratır.Algının toplamlarıda bizi oluşturur.İnsanlarıda şablonlarız ve bunlarda bizim gerçeklerimiz olmaya başlar.Paradigmalarımızı değiştirebiliriz bu tamamen bizim elimizdedir. SABIRLI OLUN • • •
Zaman acıya zevke karşı sabırlı olun. Liderlerin hayatlarında verdikleri örneklere dikkat edin Gösterdikleri sabrın içeriğini,dayanma noktalarını kalibre edin
NLP ‘DE Sonuçlarla ilgilenmeyeceksiniz.Nasıl ? sorusuyla Sebepleri? Sorusuyla Neden? Sorusuyla analiz yapacaksınız. Örn=neden böyle oldu?olmaması için neler yapabilirim?
İLİŞKİLERİNİZDEçocuğunuza ,eşinize,arkadaşlarınıza model olacaksınız.Alacağımız şeyi verdiğimize karşılık gelecek şekilde beklemeliyiz.daha uyumlu sakin tavırlarla ilişkiler süper olur.Neyle –nasıl karşılaşacağımızı bilemeyiz ama nasıl tepki vereceğimiz bizim elimizdedir.Durum eşleşmesi yapın.Karşı tarafın tarzında konuşun .Volümü ona göre ayarlayın.
ÇAPALAMA ÇAPALAMA EĞZERSİZİ Çapalama egzersizi,insanın motivasyonunu daha çok şiddetlendirmesi yada motivasyonun azaldığı noktada azalan enerjinin tekrar ortaya çıkmasını sağlamaktadır.Sistemin amacı bizi biz yapan temel değerlerin gerektiği yerde ve zamanda hatırlanmasını sağlamaktır.Bu temel değerler insanın hedefleri,inançları ilkeleri,sloganları,hayalleri olabilir. Mutsuzluğun temel nedeni de buların olamaması değil mi zaten?İnsanların enerjilerini kaybetmiş pasif bir durumda olmalarının nedeni uğrunda koşacak tutkuyla bağlandıkları hedeflerinin olamaması,temel inançlarının ve ilkelerinin olmamasıdır.İnsanı hayatta başarılı yapan da zaten bu değerleri içinde barındırıyor olmasıdır.Yapılan bir araştırmaya göre insanların yüzde 97 sinin hedefi yoktur geri kalan kesim bizim gıpta ettiğimiz başarılı kesimi oluşturmaktadır.Önemli olan nokta insanın ihtiyacı olduğunda kendi değerlerlerini hatırlayabilmesi ve motivasyonunu arttırabilmesidir işler yolunda gitmediğinde bazen insanlar hedeflerinden sapabilmekte inançlarını kaybedebilmektedir bunun nedeni bu temel değerlerini belirledikleri gün kadar şiddetli hatırlamıyor olması beyninde güçlü imgeleyemiyor olmasından kaynaklanır bunların bir şekilde insana an ve an hatırlatılması gerekmektedir.Bunun içinde bu temel değerleri çağrıştıracak kişinin kendisiyle bütünleşmiş bir simge gereklidir.Bu simge görevini yapacak olan insan elidir.(Uygulaması yapılmadan sistem saçma gelebilir)Bu uygulama orta beyinde bulunan hipokamp’ı uyaracak ve duyguların harekete geçmesini sağlayacak bu hareket insanın kedini daha enerjik hissetmesini sağlayacak işitsel olarak duyulan hedef beynin sol lobunda görsel olarak canlandırılan hedef beynin sağ lobunda işlenerek beyin kullanımında etkinlik sağlanacak ayrıca insan beyninin gerçek görmeyle görsel olarak canlandırma arasındaki farkı ayırt edememesinden dolayı kişi hedefi hayali olarak görmeyle gerçek olarak görmüş gibi olacak beynin limbic sistemi uyarılarak kişiye heyecan ve coşku katacak sonuçta kişi pozitif olarak motive olmuş olacak. 1-Baş parmak:Hedeflerimizi kapsamaktadır. 2-İşaretparmağı:Hedeflerin görsel canlandırmasını kapsamaktadır.
yapacağımız
hayalleri
3-Yüzük parmağı:İnsanın kendisi hakkında inandığı inançları kapsamaktadır. 4-Orta parmak:Kişinin hedefleriyle ilgili sloganlarını kapsamaktadır. 5-Serçe parmak:Temel ilkeler BU AŞAMALARIN HEPSİ ZİHİNSEL EKRANDA YAPILARAK YUMRUK SIKILMAKTADIR.
Çapa Tekniği Veya Çağrışım Tetikleyicisi Size bir kaç kelime söylesem içinizde 3 saatlık bir filmin en etkilendiğiniz gelecektir, örneğin; kuzuların sessizliği, can dostum vs... Sizinle endişeli bir zamanınızda konuşmaya geldiğimde omzunuza ellerimle dokunup bazen sırtınızı sıvazlasam benden sözle ifade etmediğim bir güvenlik mesajı alırsınız. Sizinle tartışmış olsam ve yanınıza gelip bir elimle elinizi diğeriyle de omzunuza elimi atsam içinizdeki buzları eritir. Bir gün yaşadığınız önemli bir anın izlerinden bir ses , bir görüntü veya dokunsal bir uyarıcı versem aklınıza yaşadığınız o an ve hisleriniz gelir. acaba neden.. İçimizde ki bu tetikleyicilerde neyin nesi? Bir psikolok hipnoz ettiği bir danışanını ikinci seansında daha çabuk ve rahat bir şekilde nasıl hipnoz edebilir? Bunu hayatımızın neresinde kullanabiliriz? Çapa tekniğinin nimetlerinden anlatacağım birkaç tekniği geliştirerek uygulayarak gerekirse uygulayanlardan öğrenerek hayatımızda başarının sistematize edilmesin de duygusal çöküntülerden kurtulmamıza anlık tatil ve gevşeme istediğimiz zamanlarda vs... kullanabiliriz. Teknik basit anlamda şu şekilde kullanılır... Daha önce anlatılan görsel işitsel ve dokunsal ifadeler kullanarak bir gevşeme sağlanır, örneğin; Bir sahil kenarında tatil Yaptığını anlatmak veya hayal etmek gibi. ( kişinin gevşediğini yüz kaslarından ve yüzünün renginden anlayabilirsiniz. Yüzü gevşer ve eskisinden biraz daha geniş olur.uygulamak istenen konu seçilir. Mesela, sigarayı bırakmak olsun. ( ... nokta olan yerlerde bekleyip kişi ile nefes uyumu sağlamaya özen gösterin ve anlatımlarınız onun görsel işitsel veya kinestetik yapısına uygun olsun ) Yanınızdaki kişinin içerisinde sigara içmesine dair duygusal veya içsel bir yer vardır ne olduğu çokta önemli değil. O na " senin içinde ki sigarayı arzulayan yönü benimle muhatap etmeni istiyorum" dedikten sonra bir süre bekleyip " seninle ( yani sigarayı içmek isyeyen yönüyle bir kişi gibi konuşmak) bir anlaşma yaparken sana çok keyif alacağın bir başka bir şey vereceğim."... deyip içsel bir ilgi oluşturulur. Bu arada " ister şimdi söyle yerine
koyacağın şeyi ister daha sonra" deyip, ona sağlıklı yaşam ile ilgili ve sigaranın zararları ile ilgili gerçekleri anlat " sigaradan her 6,5 saniyede bir kişi ölüyor " şeklinde istatistik rakamlarda kullanabilirsin. Sağlık ile ilgili ve sigaranın zararlarını anlatırken kişinin sol omzuna dokunun ( çapa atın ) ve bekleyin. Daha sonra Sağ omzuna dokunarak ( çapa atarak ) " şimdi geleceğe gidiyoruz ve... canın fena halde sıkılmış... veya için sigara çekti... şu anda olduğu gibi... elini sağ omzuna dokundur... ve içinden en nefret ettiğin bir yemek... veya içecek düşün... bütün iğrençliği üzerinde olsun... birden görüntü değiştir yanan bir sigarayı düşün... ve ard arda sigara ile iğrendiğin yemeğin görüntülerini gör ( en az 6 kere )... içme isteğinin tamamen kaybolduğunu hisset..." kişinin sağ omzundan elinizi kaldırın ve onu tekrar yavaş bir şekilde ve telkinlerle uyandırın.. İşte size Sigara Çapası.. bir kaç uygulamadan sonra sigara içmek istediği zaman önce sol sonra ağ omzuna dokunmak etkili olacaktır. İlk deneme ile 25. denemenizde farklı sonuçlar elde edeceğinizi unutmayın
ÇAPALAMAYA ÖRN= Durup dururken ağlamak=çapalardan geribildirim başlıyor.Trafikte sezen aksu’nun şarkısını duyuyorsun ve ağlamaya başlıyorsun— bu çapalama olayıdır.Bu şarkı sizin eski bir anınızı hatırlamanıza sebep olmuştursağlamıştır. ÇAPA ATMAK Çapa tekniğinin değişik bölümlerinden bahsederken beynimizin klişeleşmiş davranış programlarına bir el atıp paslanmış yerlerine ayar çekip tabiri caizse BEYNİMİZİ YIKAYAZAĞIZ ÇAPA ( DEMİR ) ATMAK: Çapa atmak NLP literatüründe olumlu yada olumsuz davranımları koşum altına alıp istediğimiz an istediğimiz ( görsel, işitsel, kinestetik) bir şeye bağlamaktır. Bir Hikaye : Bir kadın yağmurlu bir günde akşam saatinde cam kenarında çalışırken birden bire başına feci bir ağrı vurur ne kadar ilaç alsada bir süre sonra yeniden ağrı başlamaktadır. Doktora başvurur ama çaresiz. Yine bir şey elde edemeyince bir psikologa gitmekte çare bulur. Bir yıl önce sevgilisi ile ansızın ayrılmak zorunda kalmıştır o gün çok acı çekmiştir. Sevgilisini uğramak üzere tren istasyonuna gittiğinde yağmur yağmaktadır. Sevgilisinin bineceği tren dururken fren sesi işitir. ve acılar içerisinde iken sevgilisine veda eder... Şimdiki
baş acısının nedeni bulunmuştur. Yağmur, fren, sesi, istasyon birer çapa zinciri oluşturup eski duygularını çağırmıştır. Bu olumsuz durumdan neden faydalanmayalım? Çok basit bir şekilde aynen hayatı menfaatimiz uğruna kopyalayıp beynimizin zaafından ( gücünden ) gaddarca faydalanacağız :))) Çok başarılı, motivasyonun zirvede, iç huzurunuzun olduğu bir gün oluşturup buna bir çapa atın. Ben bir gün ( ben bigün) deniz kenarında iken iş stresinden uzak gürültüden uzak dalga sesleriyle ninni kaydettim beynime insan sesleri bir başka geliyordu kulağıma güneş sıcaktı ama ben severek yanıyordum suyun yer çekimine aykırı davranabileceğim bir yer olduğunu hissedip kollarımla kanat çırpıp suyun içerisinde uçuyordum. koş koca denizin içerisinde uzaydan bakınca nokta kadar bile gözükmediğimi hayal ettim ve o görünmeyen noktanın beyninde ki stresin bir o kadar küçük olduğunu ve yok olduğunu hissediyordum. Akşam ay dalgalarla sevişirken denizin uzaktaki ucuna göz gezdirirken gözlerimi kapatıp tamamen bitene kadar derin bir nefes verip, ciğerlerim dolana kadar yavaş yavaş nefes aldım sonra tekrar yavaş yavaş nefes verdim gözlerimi açarak işte hayat bu dedim. Ne zaman stres içerisinde olsam işler üst üste gelse bir ara ortadan kaybolup nefes çapamı uygularım... İŞTE HAYAT BU dedikten sonra ise anlık bir tatil yapmış olurum.... Beyninizi streslerden yıkayın arındırın. Onun dizginlerini çapa atma tekniği ile elinize alın yönetin. Onu anlık tatillerle ödüllendirin insan dünyanın en kıymetlisidir değil mi ? Çapa atmak istediğiniz bir duyguyu veya davranışı bir gözden geçirin onu görsel işitsel ve kinestetik olarak aklınızda defalarca bütün ayrıntılarını hissederek yaşayın ve ona çapa atın ister derin bir nefesle, ister yumruğunuzla isterse bir haykırışla.... Bir arkadaşınıza da bunu uygulayabilirsiniz. Veya bir grup kurup motivasyon çapaları oluşturabilirsiniz. Alın kendi beyninizi yıkayın :))))
EK BİLGİ -
-
AMAÇLARIN BEYİNDE PROGRAMLANMASI
HEDEF
Amaçlarımızı beynimizde programlayabilmek için beynin üç ana algılama biçimini hedefimize yönlendirmemiz gerekir.Bu üç ana algılama biçimine temsil sistemleri denir.Temsil sistemlerinin kaynağı beynin akli duyularıdır.Her insanın temsil sistemlerinden tercih ettiği bir algılama biçimi vardır yani bu temsil sistemlerinden her insan da birisi baskındır.Etkin bir performans ve hedefimize ulaşmak için beynimizi beynimizi üç boyutta şarlandırmalıyız. • Beyninizin görsel merkezini şartlandırın. • Beyninizin işitsel merkezini şartlandırın. • Beyninizin hissetme merkezini şartlandırın.
1.Beynin üç temel algılama merkezinden en etkin olanı görme merkezidir. Görme merkezi işitme merkezine oranla yaklaşık 20 kat daha güçlüdür.Görme merkezini etkin bir biçimde uyarmayı bilmeliyiz. NLP’ ye göre etkileyici bir görüntü; • Hareketli ise daha çok etki bırakır. • Fotoğraf değil de film gibi ise daha etkileyicidir. • Büyük hayaller küçüklere ,çerçevesiz hayaller çerçevesi olan hayallere göre daha etkileyicidir. • Renkli hayaller renk unsurunu az kullanan hayallere göre daha etkileyicidir.
Hayali kuranın ,hayalindeki kendisinin zihnen içinde olduğu hayal daha etkileyicidir. Hayalinizde kendinizi canlandırıyorsanız ve kendi yüzünüzü veya ensenizi görecek şekilde yukarıdan veya yandan bakıyorsanız hayal fazla etkileyici olamayacaktır. Hayalinizdeki bedenin içine girin. • Canlı,net,parlak hayaller sönük ,bulanık,mat hayallere göre daha etkileyicidir. 2.Beyin gerçek bir görüntü ile zihinsel olarak canlandırılan hayali bir görüntü arasındaki farkı anlayamaz iki sininde beyin üzerinde bıraktığı etki aynıdır. •
Vücut bu iki görüntüye de aynı tepkiyi verir.Limonu hayal ettiğimizde limonun hayali görüntüsünü beyin gerçek gibi algılar ve beden ağız sulandırma refleksi verir.Stresin kaynağı da budur.Başımıza geleceklere yönelik tahmin yaparız,kötü tahminleri yarattığı olumsuz iç görüntüler de bedenimizde stres ve gerilim yaratır.Bundan çıkaracağımız sonuç cesur gibi düşünerek cesareti mutluymuş gibi düşünerek mutluluğu ,başarmış gibi düşünerek başarı hissini yaşabiliriz. Düşünce gücünün kaynağı da budur.Madem ki resimler hayatımızı yönlendiriyor o zaman doğru resimler (hayaller-iç görüntüler)seçmeliyiz. • )Hedeflerinizi zihninizde akli duyu merkezlerinizi harekete geçirerek imgeleyin. • )Hedefinize ulaştığınızda içine gireceğiniz çevreyi oluşturun. • )Hedeflerinize ulaştığınızdaki ideal gününüzü tasarlayın. *1*)Hedeflerinizi zihninizde, akli duyu merkezlerinizi harekete geçirerek imgeleyin. * Hedefinize vardığınızda neler görecek, neler duyacak ,neler hissedeceksiniz? Neler koklayacak ve neler tadacaksınız?O görüntüleri,sesleri ve hisleri daha ayrıntılı oluşturmaya ve varılan noktanın hedefe ne kadar uzak olduğunu tespit etmeye duyusal keskinlik denir. * Hedefleriniz listesindeki yazdıklarınızın görsel-hayali örneklerini bulun.Hedefiniz araba almak ise modeli ne,nasıl görünen bir araba rengi ne? Kendiniz içinde sürerken araba dışardan nasıl görünmeli? Koltukları ne renkmodel, arabanın içindeki süs eşyaları neler?Hayalinizi süsleyen her şeyi detaylandırarak kesinleştirin.Somut şeylerden başka soyut şeyleri de görselleştirin.Ne istiyorsanız hepsinin görsel kaydını yapın. Örneğin mutlu olmak istiyorsanız “Ben mutlu olduğumda nasıl biri olurum nasıl davranırım , neler yaparım?” Diye düşünün ve tüm cevapları görselleştirin.Eğer mutlu isem çevremdekilere daima gülerim diye bir cevap bulmuşsanız kendinizi gülümserken canlandırın.Gülümserken dişlerinizi görün ,gamzelerinizi, gözlerinizin çevresini görün.
* Bütün isteklerinizin için yukarıdaki görselleştirme işlemini yaptıktan sonra çok yoğun bir şekilde hayallerin yaratması gereken hisleri yaşayıncaya kadar tekrarlayın. * İkinci aşamada iç konuşma merkezinin şartlanması var.Hedef listenizdeki isteklerinizi birer birer konuşturun ve seslerini dinleyin.Arabanızın sesini dinleyin,onu yolda gören kişilerin sizin hakkınızdaki konuşmalarını dinleyin.Amacınız bir topluluğa başarılı bir şekilde hitap etmek ise mükemmel sunuşunuzu dinleyin,şampiyon olmak istiyorsanız alkış seslerini dinleyin.Mutlu olmak istiyorsanız kahkahalarınızı dinleyin.Tüm bunları kafamızın içinde konuşarak yapın. * Üçüncü aşamada görsel,işitsel olarak şartlandığınız hayallerinizi hissetmeye sıra geldi. Beyninize başarıyı hissettirin yaşatın ki sizi aynı şeyi gerçek olarak yapmaya zorlasın.Sahip olmak istediğiniz arabaya bakınca , binince onula gezince neler hissettiniz?Şampiyon olunca tam olarak neler hissedeceksiniz? Vücudunuzu kasılı bir şekilde geliştirince neler hissedeceksiniz?İstediğiniz satışı gerçekleştirince neler hissedeceksiniz? Tüm duygularınızı sınırsızca yaşayın.Hayalin ücreti yoktur.Üniversite adayıysanız sınav sonuç kağıdının geldiği anda o günün akşamında kendi kendinize kaldığınız anda fakülteye kayıt yaptırmaya gittiğiniz andaki hislerinizi kafa sinemanızda önceden yaşayın. Bir üniversite öğrencisiyseniz almak istediğiniz sonuçları başarıyla aldığınızı bunların sonucunda aldığınız diplomayı gözünüzün önüne getirin diplomadaki başarı notunuzu görün kendinizle gurur duyun arkadaşlarınızın yakınlarınızın ailenizin sizi tebrik edişini size dedikleri başarı övgülerini işitsel olarak akli duyu merkezinizde duyun o başarıyı hissetmeye çalışın,birisi size ne mezunusun dediğinde üniversite mezunu dediğinizi duyun diplomayı elinize aldığınızda neler hissedeceksiniz cv’nize nasıl yazacaksınız yazdığınızda neler hissedeceksiniz?bunların hepsini akli duyu merkezlerinizde yaşayın. * Olumlu amaçlarınıza şartlandıktan sonra biraz daha itici güç oluşturmak için “Hayatımda hiçbir değişiklik yapmadığım zaman on yıl sonra nasıl yaşıyor olacağım?” diye kendinize sorun ve cevapları görselleştirin,konuşturun,hissedin.Hayatınızdaki acılara odaklanarak onların etkisini artırabilir ve bu acı eşiği denilen katlanılabilirlik sınırını aşacak kadar olumsuzlukları büyütebilirsiniz.Olumsuzluklar belirli bir orandan daha fazla bize acı verirse kesinlikle onu dünyamızdan çıkartırız. *2*)Hedefinize ulaştığınızda içine gireceğiniz çevreyi oluşturun * İstediğiniz her şeyi gerçekleştirdiğinizde çevreniz nasıl olmalı. Eğer bunu hayal edebiliyorsanız ve bir şekil çizebiliyorsanız o duruma ulaşmak için gerekli yatırımı yaparsınız.Çevrenizde kimler olacak,ne yapacak ne okuyacak neler görecek neler işitecek neler hissedeceksiniz?Bırakın zihniniz serbestçe çalışsın. Hiçbir kısıtlama koymayın. Ne istiyorsanız oraya yerleştirin.Bir kral gibi
düşünmeyi unutmayın. Çevreyi bir insan olarak size en iyi şeyleri verebilecek şekilde tasarlayın.Ormanda,okyanusta,büroda mı,nerede olmak istersiniz? Bilgisayar telefon,müzik,resim gibi hangi araçlara sahip olmak istersiniz? *3*)Hedefinize ulaştığınızdaki ideal gününüzü tasarlayın. * Hedeflerinize ulaştığınızda nasıl bir hayat yaşayacaksınız?İdeal bir gün tasarlayın . Bu günün içinde kimler olacak?Ne yapacaksınız? Nasıl işe başlayacaksınız? Nereye gideceksiniz?Nerede olacaksınız?Önemli kişilerle görüşmeler,önemli toplantılara katılmalar, ailenizle geçireceğiniz saatler.. bunların hepsini tasarlamalısınız.Bu işlemleri günün tamamı için tasarlayın .İdeal günün sonunda yatarken kendinizi nasıl hissedeceksiniz? Bir kağıt ve kalem alın.Bunları ayrıntılarıyla tanımlayın.Yaşadığınız gerçekler,eylemler ve sonuçların zihninizde yaratılarak başladığını hatırlayınız.Onun için de en çok istediğiniz şekilde bir günü nasıl yaşamak istediğinizi belirleyin. * İdeal bir gününüzle ilgili açık bir temsiliniz yoksa:onu yaratma şansınız ne olabilir?İdeal bir çevrenin ne olduğunu bilmiyorsanız onu nasıl yaratacaksınız? Hedefinizin ne olduğunu bilmeden hedefi nasıl vuracaksınız? Beyninizin neye ulaşmak istediğinize ilişkin açık doğru sinyallere ihtiyacı olduğunu unutmayın.Zihniniz istediğiniz her şeyi verebilecek güce sahiptir. Fakat bunu kendisine ulaşan sinyaller açık parlak yoğun ve net olursa yapabilir HEDEF NEDİR? Şimdiki benden –sonraki bana ulaşmaktır.İstekler arasında ulaşmaya karar vermektir,hedef istektir.ulaşılması kolay veya zor olan ama sonuçta ulaşılabilendir. HAYEL NEDİR? Hayal gerçek olmayandır.örn:deniz kızı gibi uzun saçlarının olmasını hayalini ,hayalde yaşamak gibi YENİ BİR DÜNYA-hikaye
Anne rahmine düşen ikiz kardeşler önceleri her şeyden habersizmiş. Haftalar birbirini izledikçe onlar da gelişmişler. Elleri, ayakları, iç organları oluşmaya başlamış. Bu arada, etraflarında olup biteni fark etmeye başlamışlar. Bulundukları rahat, güvenli yeri tanıdıkça mutlulukları artmış. Birbirlerine hep aynı şeyi söylüyorlarmış: - “Anne rahmine düşmemiz, burada yaşamamız ne harika değil mi? Hayat ne güzel şey be kardeşim!”
Büyüdükçe, içinde yaşadıkları dünyayı keşfe koyulmuşlar. Öyle ya, hayatın kaynağı neymiş? İşte bunu araştırırken, karşılarına anneleriyle onları birbirine bağlayan kordon çıkmış. Bu kordon sayesinde, hiçbir zahmet çekmeden, güven içinde beslenip büyütüldüklerini tespit etmişler. - “Annemizin şefkati ne kadar büyük! Bize bu kordonla ihtiyacımız olan her şeyi gönderiyor.” Artık aylar birbiri ardınca geçiyor, ikizler hızla büyüyor, diğer bir deyişle 'yolun sonu'na yaklaşıyorlarmış. Bu değişiklikleri hayretle gözlemlerken, bir gün gelip bu güzelim dünyayı terk edeceklerinin işaretlerini almaya başlamışlar. Dokuzuncu aya yaklaştıklarında, bu işaretleri daha kuvvetli hissetmeye başlamışlar. Durumdan telaşlanan ikizlerden birisi diğerine sormuş: - “Neler oluyor? Bütün bunların anlamı nedir ?” Öteki daha sakin ve aklı başındaymış. Üstelik, bulundukları bu dünya çoğu zaman ona yetmiyor; duyguları daha geniş bir âlemi arzuluyormuş. O cevap vermiş: - “Bütün bunlar, bu dünyada daha fazla kalamayacağız anlamına geliyor. Buradaki hayatımızın sonuna yaklaşıyoruz.” - “Ama ben gitmek istemiyorum” diye haykırmış kardeşi. “Hep burada kalmak istiyorum.” - “Elimizden gelen bir şey yok. Hem, belki doğumdan sonra hayat vardır.” - “Bize hayat sağlayan kordon kesildikten sonra bu nasıl mümkün olabilir ki?” diye cevaplamış öteki. - “Bize hayat veren kordon kesilirse nasıl hayatta kalabiliriz, söyler misin bana? Hem, bak bizden önce başkaları da buraya gelmiş ve sonra da gitmişler. Hiçbirisi geri gelmemiş ki bize doğumdan sonra hayat olduğunu söylesin. Hayır, bu her şeyin sonu olacak.” Bütün bunları söyledikten sonra eklemiş: - “Hem, belki de anne diye bir şey de yok!” - “Olmak zorunda” diye itiraz etmiş kardeşi. - “Buraya başka türlü nasıl gelmiş olabiliriz, nasıl hayatta kalabiliriz ki?” - “Sen hiç anneni gördün mü?” diye üstelemiş öteki. - “O belki de sadece zihinlerimizde var. Bir annemiz olduğu düşüncesi bizi rahatlattığı için onu belki de biz uydurduk.” Böylece, anne rahmindeki son günleri derin sorgulamalar ve tartışmalarla geçmiş. Sonunda doğum anı gelmiş çatmış. İkizler dünyalarını terk ettiklerinde gözlerini başka bir dünyaya açmışlar ve sevinçten ağlamaya başlamışlar. Çünkü gördükleri manzara hayallerinin bile ötesindeymiş. Anthony de Mello BEŞ MAYMUN hikaye
Bir gün bilim adamlarının kafalarına esmiş, çok enteresan bir deney yapmışlar... Önce bir kafesin tavanına bir hevenk muz asmışlar. Sonra bu kafese hiçbir şeyden habersiz beş zavallı maymuncuğu doldurmuşlar. Muzu gören maymunların gözleri parlamış tabii. Hemen birisi atılmış, kafesin tellerine tırmanarak muza doğru seğirtiyormuş ki... dışarıdan tazyikli su tutarak maymunu aşağı indirmişler. Gariban, başına ne geldiğini pek anlamamakla beraber paldır küldür yere inmiş. Derken öbürü atılmış muza, tabii onu da ıslatmışlar hemen. Öbürü, öbürü ve hepsi aynı şekilde ıslatılmışlar böylece. Ve sonuçta, tavanda sallanan enfes muzlar ve onları almaya cesâret edemeden altında bekleyen beş ıslak maymundan müteşekkil bir manzara çıkmış meydana. Ardından ıslak maymunlardan biri kafesten çıkartılıp, yerine bir kuru maymun koyulmuş. Yeni gelen, tavanda sallanan güzelim muzları görür görmez atılmış hâliyle. Öbürküler tecrübeliler tabii. Hemen yakalayıp alaşağı etmişler kuru maymunu. Sonra da belki dersini almamıştır diye bir güzel de dövmüşler. Böylece, dördü ıslak biri kuru ama hiç biri de muzları almaya yanaşamayan maymunlar elde edilmiş. Bir sonraki aşamada bir ıslak maymunla hiçbir şeyden habersiz bir kuru maymun daha değiştirmişler. Aynı şeye teşebbüs edince, üç ıslak bir kuru maymundan ve bilhassa da kuru olanından esaslı bir sopa da o yemiş. Bu işlemi tekrar etmişler. Sırayla önce iki kuru iki ıslak sonra üç kuru bir ıslak maymun kafese yeni giren kuru maymunu ilk teşebbüsünde hemen cezâlandırmışlar. Nihâyet son denemede, kafesteki son ıslak maymunu da çıkartarak yerine bir kuru maymun koymuşlar. Netice ibretlik olmuş. Niçin olduğunu bilmedikleri halde dört kuru maymun niye olduğunu anlayamayan bir kuru maymunu muzu alma teşebbüsüyle hemen yakalayıp bir güzel pataklamışlar. “AZMİNİN
HER KIRILIŞINDA GAYENİ AMACINI DÜŞÜN..
İNANDIĞIMIZ ŞEYLER GERÇEĞİN KENDİSİ DEĞİLDİR” “NLP’ de SONUÇLARLA DEĞİL,SEBEBLERLE UĞRAŞIN DER” ŞİMDİKİ BEN NLP ÖĞRENCİSİ
********* BAŞARI AŞAMASI
HEDEFTEKİ BEN NLP UZMANI
SÖZ:Ne istediğimizi ve inancımızı bilmemiz lazım.Çocuk suyu getirirken “bak şimdi dökecek” dersek çocuk suyu döker:(çünkü buna inanır. -Ne istediğini bilen beyine istediğini seçemiyoristenilenleri bir kağıda yazın!
-Görsel hafızanızla almadığınız hiç bir şeyi beyin algılamaz.60.000 düşünceden
önemli olanları yazdığınızda beyin onları önemser ve yapılması gerekeni kendisi yapar. BİLİNÇLİ--olarak hedef belirlerseniz hedefiniz için önce küçük bir eylem gerçekleştirmeniz ve istemeniz gerekir. VAZGEÇME--nin hedef belirleyememenin nedeni;ne?(%40 oranında bunu sorar)nasıl? –niçin? Sorularına cevap vermemektir. NE?Hedefi sorgular ,iç sesinizdir. NASIL? Stratejinizi sorgular beyin size yol çıkarır,alternatifler gelir. NİÇİN? Bu soruyu sormadığınız sürece başarıya ulaşamıyorsunuz.en önemli soru budur ,başarılı insanların en çok sorduğu soru “niçin”dir.hedef belirlerken “niçin” sorusuna cevap verin. --İnsanlar hedeflerine ulaştıklarında mutlu olurlar pozitif düşünceyle mutluluk farklıdır.düşünceyle hedefi ayırın --Beyin “bana somut eylem getir,sonuçlandırayım,seni mutlu edeyim “ der BİLİNÇLİ OLARAK SORUN!! NE? NASIL? NİÇİN
HEDEF BELİRLEME STRATEJİLERİ
İnandıklarımıza göre hedef belirleriz... • Olumlu olmalı • Faydalı olmalı • Kontrolümüzde olmalı • Detaylandırmalıyız • Somut ve ölçülebilir olmalı • Mantıklı ve ulaşılabilir olmalı 1:)OLUMLU OLMASI GEREKLİDİR...arzu istek haz zevk ve doyum olmak zorunda,olumlu cümleler kurulmalı,beyin daima olumlu olanı alır,olumsuzu algılamaz (”ben bunu yapacağım,başaracağım”)
2.)FAYDASININ OLMASI GEREKİR...bize,çevremize,ailemize faydalı olduğunu görmeliyiz.Bu motivasyonu da hızlandırır,fayda sadece kendineyse insan zalim olur.(eğer faydası yoksa haz ve zevk vermiyorsa anında bırakmıyorsunuz) 3.)KONTRÖLÜMÜZDE OLMASI GEREKİR...yetki kimdeyse sorumluluk onda olmalı ,sorumluluk kimdeyse yetkide onda olmalı.Kontrol daima hedefi belirleyende olmalı.onun bunun değil hedefi belirleyen istemesi önemli,isteyecek ve eyleme geçecek kişi. 4.)DETAYLANDIRMALIYIZ...beyin bana detayları belirle der,zamanı belirle ,bilgi ver,yoğunlaş,mutlaka cevaplandır,ne kadar*,ne zaman?,nasıl?,niçin?vs... detaylandırmasak zaman ,emek,para,moral kaybı olur Örn=ben evleneceğim,beni mutlu edecek birisi olmak zorunda 5.)SOMUT VE ÖLÇÜLEBİLİR OLMALI...Örn=ben zengin olmak istiyorum...dediniz.ne kadar zengin olmak istiyorsunuz?ölçülendirmek zorundasın.mesela;2 sene içinde gibi...Örn=”2007 de 3 bankayla çalıştık.2008 de 5 bankayla daha çalışmak istiyorum,bu sene %20 satışlarımı arttırmak istiyorum 6.)MANTIKLI VE ULAŞILABİLİR OLMALI…Hedeflerinizi büyük seçerseniz haz o kadar büyüyecektir acıda küçük kalacaktır.gücünüzü neye harcadığınızı bilmek zorundasınız.ilk baştan ne istediğimizi bileceğiz,zamanı belirleyeceğiz.zamanı gelmeden hiçbir şey yapamayacaksınız.önce küçük küçük eylemlere başlayın ve esnek olun. (“Esnek olmak taviz vermek demek değildir.hedefinizde asla ve asla esnek olmayınız”) *başarı stratejisinde ve yöntemlerinde esnek olun,yaklaşımlarınızda insanlara esnek olun ama bire bir verin.ne eksik nede fazla olamamalı.esneklik hayatınıza girdiğinde hedefe daha çabuk ulaşırsınız. HEDEFTE ESNEK OLMA Yöntemlerimizde esnek olacağız Karar verdiğinizde hemen eyleme geçin Eylem gecikirse her şey olduğu yerde kalır. Kararla eylem arasındaki süreç uzarsa başarı olmaz Neyle karşılaşacağımızı asla bilemeyiz ama vereceğimiz tepkileri bilebiliriz. Vereceğimiz tepkiyi hedef stratejileriyle belirleyeceğiz DİNLEALGILABAKARAŞTIRÇÖZÜMLE. ZİHİN HARİTASI Nereye nasıl varacağımızı bilmek en önemlisidir.Senin kontrolünde olmadığı sürece hedefine ulaşamasın.yerli yerinde ve ne zaman olacagını bilmek hedefinize ulaşmanızı sağlar.Herkesin bakış açısı ve vereceği tepki başkadır.zihin haritası herkeste farklıdır.Hayatında 2.alternatif varsa o zaman hedeflerin başarıyla sonuçlanır.Hedefimizde esnek olmayacağız ancak izlediğimiz yolda esnek olabiliriz .
*Başarılı olmak için 2.alternatif olmalı… Örnek:bakkalda bulamadığını 2.alternatifini değerlendirerek az ilerde olan markete gidip alabilirsin. “SABIRACIYA KARŞI HAZZA KARŞIZAMANLA OLUR!!” *Nasıl sabretmemiz gerektiğini göreceğiz *Hedeflerimizin olacağına inanmak ve istemek gerekir. *Hayat davranışlarımıza geri bildirim verir,düşüncelerimize değil. *İnanç ve istekler olduğu sürece hedefe daha kolay ulaşılır. *Her zaman gerçekten ne istediğimizi bilmek gerekir,aksi halde hayat bize istediğimizi vermez. *Kendimizi tanıyıp karşı tarafı anlayacağız ve nasıl dönüştüğümüzü göreceğiz. *Ne kadar çok hayal kurarsak o kadar çok hedefe ulaşmış oluruz. *Nasıl sabretmemiz gerektiğini göreceğiz.İnanacagız MOTİVASYON VE İPUÇLARI Bireysel Motivasyon Motivasyonun, ülkemiz koşullarında akla ilk getirdiği kavram para olmasına karşın, yapılan araştırmalar göstermektedir ki, paranın motivasyona katkısı çok da yüksek değildir. Fakat motivasyonun düşmesine neden olan temel gereksinimlerden olduğu inkar edilemez. O halde diyebiliriz ki motivasyon paradan daha fazlasıdır. Peki motivasyon nedir? Ne işe yarar ve özellikle bireysel motivasyon kavramı bize neyi çağrıştırmalıdır? Bugüne kadar Maslow'u, Herzberg'i ve diğerlerini okuyarak, onaylayarak ya da ret ederek öğrendik motivasyon ile ilgili her şeyi. Bugün geldiğimiz noktada bizler, onların bize ne dediğini bir yana bırakıp, neler yapabileceğimizin farkına varmalıyız. Bir kulağımızı yine onların doğrularına açık tutalım fakat diğer kulağımız ile kendimizi dinleyelim. Motive olmak yada etmek için kendimize odaklanalım. Bazı şirketlerin gazete ilanlarına baktığımızda, kendi kendini motive edebilen bireylerden söz edilmekte. Buradan şunu görebiliyoruz ki, artık şirketler personelinin motivasyonu, demotivasyonu, saplantıları vb. ile uğraşmak istemiyorlar. Çalışanlarından verimli olmalarını ve bunu kendilerinin başarmalarını bekliyorlar. Bu beklentinin akla getirdiği bir kavram olarak duygusal zeka karşımıza çıkıyor. Sözünü etmekte olduğumuz bireysel motivasyon kavramını, duygusal zeka' dan ayırmak mümkün değildir. Çünkü, ancak duygusal zekaya sahip bireylerin, dışsal bir etken olmaksızın kendi iç yeteneklerini ortaya çıkarmaları beklenebilir ve bireysel motivasyon içsel harekete geçiştir. Sıkça duyulan diğer bir kavram olarak empati'yle sıkça karşılaşmaktayız. Bireyin kendisini karşısının yerine koyarak, onun gözüyle dünyaya bakması olarak tanımlanabilecek empatinin yerini, bence artık *özüne empati kavramı almalıdır.
Günümüz insanının en çok sıkıntı çektiği konuların başında, kendisini tanımaması ve dış çevreye karşı bir duruş ortaya koyamamasıdır. Duygusal zekası yüksek olmayan ve kendini (özünü) tanımayan bireylerin empati kuramayacağı gerçeğinden yola çıkıldığında, özüne empati'nin önemi daha çok ortaya çıkacaktır. Kendisiyle empati kuramayan bireyler için, bireysel motivasyon'un sağlanmasından söz edilemez. Buraya kadar sıraladığımız nedenlerden dolayı, birey kendindeki gücü yine kendi içinde aramalıdır. Kendi gücünün farkında olmayanlar, ya başkaları tarafında çekilmek / itilmek durumunda kalacaklar yada olağanüstü güçlerin bir işaret vermesini bekleyeceklerdir. Halbuki, bireysel motivasyonu ve duygusal zekası yüksek, özüne empati kurabilen bireyler, umutsuzluğa düştüklerinde, bir noktada tıkandıklarında, engele değil, çözüme odaklanarak bunu aşabilecek gücü hissederek, başkalarından bir şeyler beklemek yerine harekete geçerler. Zaten tüm engeller bu kişiler için, daha iyiye ulaşma kapısıdır. Bireysel motivasyon'a sahip olmak zor mu? Sadece olaylara sürekli olumsuz bakan, negatif düşünen kişiler için evet, diğerleri için ise asla. Olumlu bakmayı öğrenmek ile başlayacak her şey ve unutmayacağız ki geçmişimiz geleceğimiz değildir ve bugün geriye kalan hayatımızın ilk günüdür. Neden motivasyonumuz yüksek olsun isteriz, çünkü hepimiz başarıya ulaşmak arzusunu yüreğimizde taşırız. O halde kendimizdeki gücü bilelim, başarabileceğimize inanalım ve odaklanalım. Eğer, baştan başaramayacağımıza inanırsak, gelecek zamanda haklı olduğumuzu göreceğiz. Başaramayacağıma inanarak, haklı çıkacağıma, başaracağıma inanarak, haksız çıkmayı yeğlerim. İPUÇLARI Motivasyon kelimesi Latince "movere" , yani "hareket ettirme, hareketlendirme" kelimesinden gelmektedir. Bu kelimenin de yardımı ile diyebiliriz ki; motivasyon, bireyin harekete geçmesi ve belli bir hedefe ulaşabilmesi için gerekli olan arzu ve isteğe sahip olmasıdır. Hedefe ulaşmak üzere kendi kendimizi motive edebilme ile ilgili birkaç ipucu sunmaya çalışacağız. Ancak, ipuçlarına geçmeden önce, motivasyonun ne olduğu ile ilgili küçük hatırlatmalar yapmakta yarar görüyorum. Bilindiği üzere motivasyon, bireyin hedefe ulaşmak için isteğe sahip olması kadar, bu isteğini sürdürebilmesidir de aynı zamanda. Halk arasında söylenen "Türk gibi başlayıp, Alman gibi bitirmek" sözü bu durumu en iyi anlatan örnek olacaktır. Yaygın bir inanışa göre, Türkler bir işe başlarken çok istekli ve heyecanlı olurlar, fakat işin yürümesi sırasında o heyecanları kalmaz ve bu nedenle projeler genellikle sonuçlanmaz. Almanların ise -ki burada Batılılar kastediliyor olabilirişe başlarken ve işin devamındaki istek seviyeleri çok fazla değişmez. Bizim kadar
istekli başlayamasalar bile, mevcut heyecanlarını koruyabiliyorlar. Böylece başladıkları işi sonuçlandırabiliyorlar. Bu da onlara başarıyı getiriyor. Yukarıdaki örnekten de anlaşılabileceği gibi, motivasyonun iki boyutu var diyebiliriz. Birincisi, hedefe yönelme isteğine, heyecanına sahip olmak ve harekete geçmek, ikincisi bu hedefe yürürken aynı heyecanı, isteği muhafaza edebilmek. Bu iki boyutu iyi değerlendiren ve anlayan kişilerin sürekli motivasyon havasında olmalarında, neticesinde başarıya ulaşmalarında hiçbir engel yoktur. Aşağıdaki bölümde hem ilk harekete geçmenizi sağlayacak, hem de motivasyonunuzun sürekliliğine yönelik uygulanabilir 20 ipucu bulacaksınız. Bunlar, pratik ve sonuca yönelik tavsiyelerdir. Uygulamaya geçmediğiniz sürece, burada yayınlanmış bir yazı olmaktan öteye geçmeyeceklerdir. 1. HİKAYENİZİ YAZIN Temiz bir kağıda bir iki paragraf olacak şekilde arzu ettiğiniz geleceğin hikayesini yazın. Ne yapmakta olduğunuzu, nerede yaşadığınızı ve sahip olduklarınızı. Bu, sizi hem şimdi hem de gelecekte motive edecektir. 2. GELECEĞİ GÖZÜNÜZDE CANLANDIRIN Gözlerinizi kapatın ve kendinizi gelecekte ne yapıyor olarak görmek istiyorsanız, onu yaparken canlandırın. Sağlıklı bir şekilde koşuyorsunuz, bahçenizdeki çiçekler ile ilgileniyorsunuz ya da çalışıyorsunuz. Örneğin, hayaliniz küçük bir işyeri açmaksa, kendinizi açılış gününde, müşterileriniz ve çalışanlarınız ile selamlaşırken hayal edin. Böylece, hayallerinizi somutlaştırabilirsiniz. 3. GEÇMİŞİ GÖZÜNÜZDE CANLANDIRIN Geçmişi canlandırdığınızda, daha önce nerede olduğunuzu ve ne kadar yol kat ettiğinizi görürsünüz. Planlı hedeflerinize ne kadar ulaştığınızı ve nerelerde hata yaptığınızı anlarsınız. Bu sizin doğru yolda ilerlemenizi sağlayacaktır. Bir şoförü düşünün, yalnızca önüne baksa ve dikiz aynasından yararlanmasa nelere maruz kalabilir. Zaman zaman geçmişe bakmak, şoförün dikiz aynasına bakmasından daha yararlıdır. 4. BÜYÜK DÜŞÜNÜN Geleceğiniz hakkında düşünürken, büyük düşünmekten korkmayın. Bu, kısa süreli başarısızlıklarınıza katlanmanızı kolaylaştıracaktır. Bir engele çarptığınızda, bu sizi durduramayacaktır. Çünkü, sizin gözleriniz büyük hedefe kilitlenmiş olacaktır. Uzun bir zamandan sonra sevdiğinize kavuştuğunuzu düşünün, o anda bardaktan boşanırcasına yağan yağmur sizi rahatsız eder mi? 5. KENDİNİZİ EĞİTİN Özel hedef ya da hayaliniz ile ilgili her şeyi öğrenin, okuyun, konuşun, dinleyin ve
deneyin. Eğer bir yazar olmak istiyorsanız, ders alın, kitaplar okuyun, yazın, diğer yazarlar ile konuşun, workshoplara katılın. 6. DÜZENLİ OLUN Temiz, düzenli, ve iyi organize edilmiş bir ev, ofis, ve hayat, motive edilmiş akıl için şart. Fiziksel dağınıklık, zihinsel dağınıklığa neden olur. Hayatınızı organize edin, böylece kendinizi her gün daha da zinde hissedeceksiniz. 7. EVİNİZDE VE OFİSİNİZDE MOTİVATÖRLERE YER VERİN Evinizde, ofisinizde, arabanızda, cüzdanınızda, takviminizde, size hedef ve hayallerinizi hatırlatacak sembollere, işaretlere, notlara ya da objelere yer verin. Bu hatırlatıcılar, sizin motivasyonunuzun devamının garantisi olacaklar. Son model bir araba mı satın almak istiyorsunuz, o halde hayalinizdeki arabanın resimlerini odanızın duvarına asın, cüzdanınızda saklayın ve ihtiyaç duyduğunuz an, ondan yararlanın. 8. GÖNÜLLÜ ÇALIŞMALARA KATILIN Gönüllü olarak başka insanlara yardım edin. Bunu yaptığınızda, diğer insanları mutlu etmenin ne kadar tatmin edici bir şey olduğunu fark edeceksiniz. 9. KENDİ MOTİVASYONUNUZ İLE BAŞKALARINI MOTİVE EDİN En iyi öğrenme yöntemi, öğretmektir. Çocuklarınızın motive olmalarına, arkadaşlarınızın daha etkili hedefler belirlemelerine, eşinizin kişisel hayallerine ulaşmasına yardımcı olun. Onlara yardımcı olduğunuz zamanlarda, aslında kendinize de yardım ediyor olacaksınız. 10. ÇOCUKLAR İLE ZAMAN GEÇİRİN Çocuklar ile zaman geçirmek size perspektif kazandıracaktır. İşteki yada özel hayatınızdaki sıkıntı yada endişeler, çocuklarınız ile oynadığınızda eriyip gider. Çocuklar her şeye basit yollu bakarlar ve bunu öğrenmek bile bizim için kar sayılır. 11. BADİLİK SİSTEMİ KURUN Bir şeyleri başarmak isteyen yakın arkadaşınız var mı? Ya da eşinizin kendi gelişimine yönelik hedefleri? Eğer varsa, onlar ile badilik sistemi kurun. Birbirinizi motive edin, cesaretlendirin ve hedeflerinizde yardımcı olun. 12. KENDİNİZE BİR MODEL BUL Kendisinden bir şeyler öğrenebileceğiniz rol model seçin. Bu kişi, sizin saygı duyduğunuz ve kendisi gibi olmak istediğiniz birisi olmalıdır. Saygı duyduğunuz bir insanı örnek aldığınızsa, tekerleği yeniden icat etmeniz gerekmeyecektir. Eğer çevrenizde böyle bir kişi yoksa, ünlü bir lideri, sanatçıyı yada bilim adamını da rol
model olarak alabilirsiniz. Kendisi ve yaptıkları hakkındaki tüm bilgileri edinerek, hedeflerinize ulaşmak için kullanabilirsiniz. 13. YÜRÜYÜŞ YAPIN VE ARABA KULLANIN Şöyle bir etrafı gezin yada bulunduğunuz semtte arabanızla dolaşarak, rahatlayın, serbest zaman geçirin. Hepimizin rahatlamaya ihtiyacı var ve aslında hızlı yürüyüşler yapmak, araba kullanmak gerçekten iyi birer çözüm. Bu şekilde yaptığınız mekan değişikliği, üzerinizdeki olumsuz havayı dağıtacaktır. 14. BAŞARI HİKAYELERİNİ OKUYUN Etrafınızdaki insanların başarı hikayelerini okuyun. Günlük gazetelerde bile size ilham verebilecek, motive edecek ve harekete geçirecek düzinelerce küçük başarı hikayeleri var. Kütüphaneler, sıradan insanların sıra dışı hikayelerini anlatan biyografi ve otobiyografileri ile dolu. Hepsi, sizi başarıya ulaştırmak için raflarda heyecanla bekliyorlar. 15. MÜZİK DİNLEYİN Müzik sakinleştirir, heyecanlandırır, hüzünlendirir ve hatta motive edebilir. Mesela, koşu yaparken Rocky'nin film müziğini dinlemek, müziği motivatör olarak kullanmaya en güzel örnektir. Sizi motive edecek şarkıları belirleyin ve ihtiyacınız olduğu durumlarda onlardan yararlanın. 16. MOTİVE EDİCİ FİLMLER İZLEYİN Sizi motive eden filmlerin listesini yapın ve küçük bir arşiv oluşturun. Örneğin; Forrest Gump filmini izlemek pek çok kişiyi motive edebilir. Biliyorsunuz bu filmde, IQ'su normal insanlardan çok daha düşük bir kişi, büyük başarılara imza atıyordu. 17. MOTİVE EDİCİ ALINTILARI OKUYUN Gerek internette, gerekse kitaplarda size ilham verecek ve motive edecek binlerce alıntı bulunuyor. İnternette dolaşın ve işinize yarayacak bilgileri toplayın. Bunlar işinize çok yaracaktır, çünkü hepimizin hayatı yorumlama şeklimiz farklıdır. Hayata farklı açılardan bakmamızı sağlayacak hikayeler bile çok işinizi görecektir. Bu konuda http://www.motivasyon.net adresinden de yararlanabilirsiniz. 18. SAĞLIKLI BESLENİN Mutlu bir yaşam sürdürmek için, sağlıklı beslenme çok önemlidir. İyi bir diyet, sizin vücut sisteminiz için gerekli olacak tüm besin, vitamin ve mineralleri içerecektir. Fazlası zaten zararlı olacaktır. Ne demişler, "sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur". Vücudunuz ve motivasyonunuz için sağlıklı beslenin. Sigara ve alkolden uzak durun.
19. YETERİNCE UYUYUN Bazı insanlara 6 saat uyku yeterken, bazıları için 8 saat gerekli olabilir. Ne kadar ihtiyacınız varsa, yeterince uyuduğunuza emin oluncaya kadar uyuyun. Ancak, 8 saatten fazla olmamasına da dikkat edin. Düzenli ve yeterli bir uykuya sahip olmanın, hem vücudunuz hem de zihniniz açısından ne kadar yararlı olduğunuz göreceksiniz. 20. SÜREKLİ ÖĞRENİN En önemli ders bu. Etrafınızdaki dünya hakkında sürekli öğrenmeye devam edin ve asla durmayın. Sizi ilgilendiren şeyler hakkında okuyun, dinleyin ve öğrenin. Mesela, sorulan bir soruya "bilmiyorum" demenin tadını çıkarın, sonra hemen öğrenin. Meraklı olun. Biliyorsunuz, merak ilmin hocasıdır
KAVANOZ(hikaye)
(hedeflerimizi sıralamalıyız)zamana karşı-sabır-acı-haz
Zamanın iyi ve üretken olarak kullanıma konusunda zaman zaman kurslar düzenleniyormuş. İşte bu kurslardan birinde zaman kullanma uzmanı öğretmen, çoğu hızlı mesleklerde çalışan öğrencilerine: - “Hadi, küçük bir sınav yapalım” demiş. Ve masanın üzerine kocaman bir kavanoz koymuş. Sonra bir torbadan irice kaya parçaları çıkarmış, dikkatle üst üste koyarak kavanozun içine yerleştirmiş. Kavanozda taş parçası için yer kalmayınca sormuş: - “Kavanoz doldu mu” Sınıftaki herkes, - “Evet, doldu” yanıtını vermiş. - “Demek doldu ha” demiş hoca. Hemen eğilip bir koca küçük çakıl taşı çıkartmış, kavanozun tepesine dökmüş, kavanozu eline alıp sallamış, küçük parçalar büyük taşların sağına soluna yerleşmişler. Yeniden sormuş öğrencilerine: - “Kavanoz doldu mu?” İşin sanıldığı kadar basit olmadığını sezmiş olan öğrenciler, - “Hayır, tam da dolmuş sayılmaz” demişler. - “Aferin” demiş zaman kullanım hocası. Masanın altından bu kez de bir koca dolusu kum çıkartmış. Kumu kaya parçaları ve küçük taşların arasındaki bölgeler tümüyle doluncaya kadar dökmüş. Ve sormuş yeniden: - “Kavanoz doldu mu?” - “Hayır dolmadı!” diye bağırmış öğrenciler. Yine “Aferin” demiş hoca. Bir sürahi su çıkarıp kavanozun içine dökmeye başlamış. Sormuş: - “Bu gördüklerinizden nasıl bir ders çıkardınız?” Atılgan bir öğrenci hemen fırlamış:
- “Şu dersi çıkarttık. Günlük iş programınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman yeni işler için zaman bulabilirsiniz.” - “Hayır” demiş öğretmen. “Çıkartılması gereken asıl ders şu: Eğer büyük taş parçalarını baştan kavanoza koymazsanız daha sonra asla koyamazsınız. Ve tabii, herkesin kendi kendisine sorması gereken soruyu sormuş: “Hayatınızdaki büyük taş parçaları hangileri? Onları ilk iş olarak kavanoza koyuyor musunuz? Yoksa kavanozu kumlarla ve suyla doldurup büyük parçaları dışarıda mı bırakıyorsunuz?”
BAŞARI STRATEJİLERİ
BAŞARILI – BAŞARISIZLIK Başarılı insan daima çözümün bir parçasıdır: Başarısız ise daima sorunun bir parçasıdır. Başarılı insanın her zaman bir programı; Başarısızın ise her zaman bir mazereti vardır. Başarılı insan ‘işine yardım edeyim’ der; Başarısız ‘bu benim işim değil’ der.
Başarı hedeflerime ulaşmaktır.
“melisin-malısın- kullanılmaz,her alanda başarmayı bilmeliyiz. K Karar ver(ecek-acak olamamalı E Eyleme geç(hareket zamanı) S Sonuçları değerlendir(fayda ve haz verecek mi düşün) E Esnek ol(alternatif üret,hedefte esnek olma)
Hayatta daima esnek ol ve 2.alternatifini hep düşün. SABIRACI SABIRZAMANA KARŞI
ZAMAN HAZZA KARŞI
ZEVK ZEVKE KARŞIKARALA EYLEM ARASINDAKİ YERDİR BURASI. DÜŞÜNDÜĞÜNÜ HEMEN YAP ****Hayatta sabırlı olmak zorundayız.**** *Düşüncelerini şansa bırakan insan şanssızdır,düşüncelerini hayata geçiren kişi başarılıdır.* *Bazıları karanlığa küfreder(soyutlar kendini) *Bazıları karanlığa bir mum yakar(kendinin farkında lığına varır) *Sonuçları değerlendirin hata oranınız azalır. *Sonuç değerlendirmek –hatayı üzüntüyü azaltır(+) *Sonuç değerlendirmesek –hayatta her şey (olumsuz) bizi bulur(-) *Sinirli olduğunuzda karar vermeyiniz,relax olduğunuzda başarıyı yakalarsınız* Örnek:Çocuğunuz bir şey kırdı diyelim olay esnasında algısı kapalıdır,esnek olun 3 gün sonra konuşun. Örnek:Neden bu eğitime geldi? .)karar verdi .)eyleme geçti .)sonuçları değerlendirdibu eğitimi alırsan hayatına ne katacak? .)esnek 100 saat boyunca biraz daha yorulacak ama sonucunda iyi şeyler kazanacak.
EK BİLGİ -
BAŞARI VE BAŞARININ TEMEL İLKELERİ-SDP-NLP
1. Başarısızlık yoktur sadece sonuçlar ve getirdiği öğrenme fırsatları vardır. 2. İnsanlar hedeflerine ulaşmak için ihtiyaç duydukları kaynaklara sahiptirler. 3. Güç amaçlanan hedeflere ulaşabilmektir.
4. 5. 6. 7.
Her zaman bir seçenek daha vardır. Bir insan bir işi başarabiliyorsa bunu herkes öğrenebilir. İnsanlar algılayabildikleri arasından en iyi seçeneği seçerler. Her sorun insanların gelişmesi ve esneklik kazanması için yeni bir öğrenme fırsatıdır. 8. Hayatımızın yönünü başımıza gelen olaylar değil olaylar karşısında verdiğimiz cevaplar belirler ve sonuç bu cevapların ürünüdür. 9. Her sorunun bir çok çözüm yolu mutlaka vardır önemli olan yaratıcı bakmak ve görmektir. 10. Eğer yaptığın bir işe yaramıyorsa başkasını yap 11. Düşünmek iç diyalog ve soru cevap sürecinden başka bir şey değildir. 12. Zihin ve vücut aynı sistemin parçalarıdır.Biri ne durumda ise öteki de aynı durumda olur. 13. Her davranışın altında olumlu bir niyet yatar. 14. İnsan yaşantısının bir yapısı vardır bu yapı çözülmelidir. 15. Her işte bir hayır vardır bu unutulmamalıdır. 16. Akıl öze giren özü çıkarandır. 17. Ak l e dip de akıllanmalıyız akılsızlıktan akıllanmamalıyız. 18. Şans hazırlıklı olarak karşına çıkan fırsatları değerlendirmektir. 19. Çaresiz değilsiniz çare siz olmalısınız. 20.İlgi nerdeyse enerji ordadır. 21. Yıkıcı düşüncenin enerjinizi emeceğini yapıcı düşüncenin enerjinizi artıracağının farkında olun. 22.Motivasyon düzeyinizi iki olgu belirler.Acıdan kaçmak ve mutluluğa ulaşmak.Acı ve zevk çizginizde hangi acı ve zevki tadacağınızı bilin. 23.Zor olan bir işte azim varsa gelişim kaçınılmazdır. 24. Zorluğun derecesini bizim konulara yüklediğimiz negatif anlamlar belirler. 25.İnancın ve isteğin olduğu yerde mutlaka bir çıkış yolu vardır. 26.Bir işin basitini anladıktan sonra karmaşığını çözmekte sorun yoktur. 27.Yenemiyorsan yenilme, yeniliyorsan da savaşarak yenil unutma ki savaşarak yenilenler yenilmezlerdir. 28.Harita sahanın kendisi değildir. 29.İletişiminizin anlamı karşınızda oluşturduğunuz etki ve aldığımız cevaplardır. 30.Bir şeyi kullanabilmeniz için onu anlamış olmanız gerekmez. 31. Ne olursa olsun sorumluluğu üstlenmekten kaçınmayın. 32.İstekler ihtiyaca dönüştürülebilirse gerçekleşir.İhtiyaçlar ise hedefler belirlendikten sonra ortaya çıkar. 33.Önemli olan bir işe çok zaman ayırmak değil, kaliteli zaman ayırmaktır Kalite güçlü bellek ve konsantrasyonda gizlidir. 34. Güçlüler takip edilir zayıflara gülünür.Güç için amaca ulaşmak gerekir 35.Yapıcı düşüncenin temeli zihni olumlunun üzerine odaklaştırmaktır.
36.Her kötüye gidiş gelişmenin tohumunu eker. 37.Potansiyel insan düşüncesinin yapısında oluşur. 38.Esnek olan kazanır. 39.Rahatlık bölgesini terk edenler gelişimin kapısını açarlar. 40.Engeller başarı yolunda küçüklü büyüklü basamaklardır.Esas olan bu basamakları çıkmaktır. .)Aşırı istemekbilgi gelişir heyecan gelişir yetenek gelişir .)Aşırı istemesen algı açılmaz .)Kişi kendine “ne istiyorsun” sorusunu sormalıdır .)Eylemde bulunmadüşünce-şimdiki zamandır (örn:anılarımızı alırız şimdiki zamanda yaşarız.) SİHİRLİ SORULAR 1.Ne yapacağınızı biliyor musunuz? 2.Yapabilecek girişimci ruha sahip misiniz? 3.Bu konuda kendinizi yazılı ve sözlü ifade edebiliyor musunuz.? 4.Cesaretinizi yeterli buluyor musunuz? 5.Kalite ve estetik anlayışınız gelişti mi? 6.Neyi-nerede-nasıl yapacağınızı öğrendiniz mi? 7.Deneyip yapabileceğinizi gördünüz mü? “EVET” se olmanızı istediğiniz yerdesiniz!!1 Aşırı neyi istiyorsanız odağınız oradadır.Kişilerin ana yetenekleri vardır CÜNEYT ARKINAna hedefi doktorluk özel yetenek oyunculuk Düşüncenin gelişme süreciyle nöronların gelişme süresiyle ilgilidir. Düşüncebeden zihinin ötesine geçemez. Zihinde hedefi düşündükçe hedef detaylanır • Çok düşün • Konunun üstüne git • Detaylandır. • Eylemi başlat Alışkanlık insanlar alışkanlıklarıyla kendilerini belli ederler ,karakterimizin bir özelliğide budur. *****başarının yolu nerden geçiyor***** BAŞARININ AŞAMALARI Başarı başarısızlık her şey bizim elimizdedir Başarılı oluşumuzda yada başarısız oluşumuzda tek sorumlu kendimiziz.Bunu iyi anlayıp değerlendirince başarısızlık görmeyiz. K Karar ver(ecek-acak olamamalı E Eyleme geç(hareket zamanı)
S E
Sonuçları değerlendir(fayda ve haz verecek mi düşün) Esnek ol(alternatif üret,hedefte esnek olma) BAŞARININ AŞAMALARI NELERDİR? Bilinçsiz ve yetersiz Cahillik aşaması Bilmediğini bilmek Bilinçli ve yetersiz Çıraklık aşaması Öğrenme aşamasında olan(%80 emek %20 bilgi var.sabır aşamasıdır.maksimum emek harcar-minimum sonuç vardır.çırak modelleyendir. Bilinçli ve yeterli Kalfalık aşaması % 50 % 50 oranında etkilidir.ne yapacağını biliyordur,harcadığın emek kadar sonuç alırsın.vazgeçip başka bir alana sapabilir.yaratıcı olmaz ,verilen işi yapar, Kalfalıkta ayrıntıyı anlatabilirsin. Bilinçli ve yeterli Ustalık aşaması %20 emek %80 bilgi vardır.bildiği ile ilgili farkında lığı yoktur.aynı anda başka işlerde yapar.her şey otomatikleşmiştir artık.yeni şekiller yeni işler yaratırlar,üretirler Başarı aşamalarında sorular?? 1.)soru sormaz –neden sormuyorsunuz dersiniz(-)cahillik 2.)sorular bu kısımda gelir-bilmediğimiz hiçbir şey için soru soramayız.-çıraklık 3.)artık kendi sorularımız oluşmaya başlar- kalfalıkta. 4.)cevaplarımı ver aşaması-ustalıktadır.
ÖĞRENMENİN ve BAŞARMANIN AŞAMALARI Beceriksiz insan yoktur.Becerikli durumda bulunmayan insan vardır 1-Bilinçsiz Beceri Eksikliği(Habersizlik): Bu aşamada karşımızdaki şeyin ne olduğunu bilmeyiz. 2-Bilinçli Beceri Eksikliği(Çıraklık):Bu aşamada karşımızdaki şeyin farkındayızdır, ama yine de beceri eksikliğimiz vardır.
3-Bilinçli Beceri Kazanma(Kalfalık):Bu aşamada kişi neyle karşı karşıya olduğunu bilir ,ama olaya otomatik olarak değil düşünerek yaklaşır.Bir şeyi yapabilmesi için mutlaka adım adım düşünmesi gereklidir. 4-Bilinçsiz Beceri Kazanma(Ustalık):Artık kişi otomatik hareket eder.Yapması gereken şeyi düşünmeye gerek kalmadan büyük bir ustalıkla yapar.Bir işte ne kadar bilincinizi devreden çıkarır otomatikleşirseniz, o işte başarınız o kadar artar
Hikaye Alice: Hangi yoldan gideyim? Tavşan: Nereye gideceğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin hiçbir önemi yok Lewis Karayı Görebilseydim... Florence Chadwick, hem Fransa’dan İngiltere’ye, hem de İngiltere’den Fransa’ya yüzerek Manş denizini her iki yönde geçen ilk bayan yüzücüydü. Bir ideali daha vardı: Catalina Adası’ndan California sahiline kadarki 21 millik mesafeyi yüzen ilk bayan olmak... Ama bu iş hiç de o kadar kolay olmayacaktı. Yılın en sıcak günlerinden olan 4 Temmuz’da bile, yüzeceği denizin suyu insanın bedenini uyuşturacak kadar soğuktu. Hava o kadar sisliydi ki, yüzücü kendisine eşlik eden tekneleri zorlukla seçebiliyordu. Üstelik o bölgede köpek balıkla-rına da rastlanıyordu. Florence, soğuğa ve köpek balıklarına rağmen tam 15 mil yüzdü. Teknede bulunan annesi ve antrenörü “Başaracaksın! Az kaldı!” diye bağırıyorlardı. Televizyonlarının başında onu seyreden milyonlarca insan, başarısı için dua ediyordu. Sonra 5 mil daha yüzdü. Hatta California sahillerine sadece yarım mil kaldı. Teknedekilerin bütün teşviklerine rağmen kendisini sudan çıkarmalarını istedi. Herkes hayal kırıklığı içindeydi. Sadece birkaç kulaçlık bir mesafe kalmışken, ba-şarılı yüzücü vazgeçmişti. Florence Chadwick, daha sonra başarısızlığının nedenini şöyle açıkladı: “Önümde hiçbir şey göremiyordum. Karayı görebilseydim, başarabilirdim!” Onu durduran ne soğuk, ne on altı saat süreyle kulaç atmanın yorgunluğu, ne de köpek balıklarıydı. Başarısızlığına hedefini görememesi neden olmuştu! İki ay sonra, Florence yine denedi. Su yine soğuktu, köpek balıkları yine vardı, sis yine her şeyin üstünü örtüyordu. Ama bu defa, Florence sisin ardında bir yerde kıyının olduğunu düşünerek yüzdü hep. Sahili hayal ederek attı kulaçlarını. Ve başardı! Catalina Kanalını geçen ilk kadın unvanını kazandı. Hem de erkeklerin rekorunu iki saat farkla geçerek! Deneme sınavlarından istediğim başarıyı elde edemiyorum.” “İçimden bir türlü çalışma isteği gelmiyor.” “İçimden çalışma isteği geliyor da ben mi çalışmıyorum!” “Dersin başına oturduğumda canım sıkılıyor ve çalışma masasından kalkıyorum;
ders çalışmak için ilham bir türlü gelmiyor.” Bu ve benzeri cümleler zaman zaman hepimizin sarf ettiği cümleler adeta. Beyaz atlı bir prens(es) gelip bizi bu dertten kurtarsa ya da birileri öyle cümleler kurarak bizi etkilese ki içimizdeki çalışma isteğini durduramasak... Ne güzel olurdu değil mi? Bu masallarda olacağına göre bizim içine düştüğümüz kısırdöngüden çıkabilmek için kendimizi iyi tanımamız gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Gelin bu kısırdöngüden çıkmak için ne yapmamız gerektiğini değerlendirelim. Derslerde istediği başarıyı gösteremeyen bir öğrenci; sebeplerin (derslerde anlatılanları anlayamama, soru çözmede yeteri kadar başarılı olamama, kavramsal ilişki ağlarını görememe v.b.) sonuçları (deneme sınavında başarılı olamama), sonuçların da (deneme sınavlarında başarılı olamama) sebepleri şekillendirdiği bir kısırdöngünün içine girmiştir adeta. Başarılı olamadığımız için derslere çalışma arzusu duyamayız; çalışma arzusu duymadıkça merak ve ilgi duymayız; merak ve ilgi duymadığımız için de derslere çalışmak istemeyiz. Bu bir kısırdöngü değil de nedir? Zira anlamadığımız şeylerden zevk alamaz ve ona ilgi de duyamayız. En sonunda belki de o konuda kendimize olan güvenimizi bile kaybedebiliriz. Derslerden uzaklaştığınızı hissediyorsanız, ödevlerinizi yapmakta zorluk çekiyorsanız ve dahası dersler bir an önce bitse diye hapishaneden çıkacağı günü bekleyen bir mahpus gibi günleri ve hatta dakikaları sayı-yorsanız, öğrenmenin ve öğrenilen konuların siz de uyandıracağı zevkin tadına varamamışsınız demektir. Peki, bu ve benzeri problemlerin ortaya çıkmasının sebepleri nelerdir? Neden bazı insanlar daha başarılı iken diğerleri daha az başarılıdır? Başarılı insanlar ile yaptıkları işlerde başarısız olan insanların genel özellikleri nelerdir? Bu yazının konusu, genelde, başarılı olan insanların, özelde de, Öğrenci Seçme Sınavı’nda hedefledikleri başarıyı yakalayan öğrencilerin başarılı olmalarını sağlayan özelliklerdir. Ancak isterseniz bu kez farklı bir yol izleyelim ve öncelikle “Nasıl başarısız olunur?”, “Başarısız olmak için nasıl davranmak gerekir?” ve “Başarısız olmak için ne tür özelliklere sahip olmak gerekir?” sorularını cevaplayalım. Daha sonra da, eğer ilginizi çekerse, nasıl başarılı olunabileceğini birlikte görelim.
Başarısızlığa Giden Yolda Yolcu Olmak Her durumun kendine özgü birtakım vasıfları vardır. Kişi eğer, o vasfa sahip olmak istiyorsa o vasfa ait gereklilikleri de yerine getirmek zorunda olduğunu bilmelidir. Başarılı olmanın temel formülleri gibi başarısız olmanın da bazı püf noktaları vardır. Gelin şimdi başarısızlığa giden yolda nasıl davranmak gerekir? soru-suna, yaptıkları işlerde başarılı olamayan insanların genel niteliklerini gözden geçirerek başlayalım.
Başarısız insanların genel özellikleri şunlardır: 1.Başarabileceklerine dair özgüvenleri ve inançları yoktur. Üniversite sınavında başarılı olmak için çalışmaya başlamış olabilirsiniz. Ancak bu çalışma işini kararlılıkla sürdürmüyorsanız başarılı olabilmeniz zordur. Kararlılık ise başarabileceğine dair kendinize güven duymanıza bağlıdır. Bu yüzden ÖSS’de başarısız olmak istiyorsanız, kararlılığınızı başarılı olamayacağınıza yönelik bir inançla balta-lamalısınız.
2.Sürekli endişeli oldukları görülür: Özgüven eksikliği insanlarda başarılı olamama korkusunu ve endişesini de beraberinde getirmektedir.
3.Çalışma azmi ve alışkanlığına sahip değildirler. 4.Amaca değil, başarısızlıklarına odaklanırlar. 5.Hedef koyarlar; ancak bu hedefe en kısa yoldan nasıl ulaşabileceklerinin planını yapmazlar.
6. Hedeflerine ulaşmalarını engelleyecek bir problemle karşılaştıklarında hemen vazgeçerler. Yukarıdaki özellikler, yaptıkları işlerde başarılı olamayan kişilerin genel özellikleridir. Peki, bu tür insanların yaptıkları işlerde (yarım yamalak da olsa) karşılarına çıkan en büyük sorunun ne olduğunu hiç düşündünüz mü? Bu problem “verimli olamama”dır. Verimli olamama doğrudan kişisel özelliklere bağlı bir problemdir. Ancak yapılan işin niteliğine gönderme yapar. Daha açık bir ifadeyle “Çok çalışıyorum; ama bir türlü başarılı olamıyorum.” diyen bir öğrencinin yaşadığı sorun aslında verimli çalışamamaktır. Peki verimlilik probleminin ortaya çıkmasını sağlayan faktörler nelerdir? Eğer sizde verimlilik probleminizin olduğunu düşünüyorsanız, bunun sebebi aşağıdakilerden bir ya da daha fazlası olabilir: Bunlar: a. Hedefleri açık ve net olarak belirlememek: Eğer hedefinizi açık ve net olarak belirlemediyseniz hangi işleri daha önce yapmanız gerektiğini ve bunları nasıl organize etmeniz gerektiğini bilemezsiniz. b. Yapılacak işleri önem ve aciliyet sırasına göre düzenlememek: Üniversiteye hazırlanan bir öğrenci olarak hangisi sizin için daha önemli: Arkadaşlarla sohbet etmek mi, TV’de sevdiğiniz bir programı seyretmek mi yoksa ders çalışmak mı? Öncelikli olanın hangisi olduğuna karar vermelisiniz. Aksi takdirde başarılı olmak için yapma(ma)nız gerekenlerin bir listesini çıkartmanız size herhangi bir fayda sağlamayacaktır. Doğal olarak da size daha kolay ve eğlenceli gelen şeyleri tercih etme ihtimaliniz daha yüksek olacaktır. c. Günlük, haftalık ve aylık bir program yapmadan çalışmak: Bir plan yapılmadan başlanılan her iş verimlilik sorunuyla yüz yüze gelmeye
mahkumdur. d. Çalışmayı kesintiye uğratmak ve ertelemek: Bir plan yaptınız. Ancak yapılan plana uymuyor ve başka şeylerle ilgileniyorsanız dönüp arkanızda bıraktığınız şeylere bir bakmalısınız. e. Bilgi ve anlayış düzeyine uygun olmayan kaynaklardan çalışmak: Verimsizliğe neden olan faktörlerden biri de eğitim hayatı boyunca edinilen bilgi ve anlayış durumuna uygun bir noktadan (kolay ya da orta derece zorlukta bir çözümlü soru bankası, yaprak test, dergi v.b.), yani anlaşılması ve çözülmesi daha kolay kaynaklardan çalışmamaktır. Bu nokta ne ümitsizliğe ve yılgınlığa düşürebilecek derecede zor ne de ilgi ve merakı söndürecek kadar kolay olmalıdır. Bu durumu bir örnek vererek açıklayalım: Araba kullanmayı öğrenmek istiyorsanız yapacağınız ilk şey belki de bir sürücü kursuna yazılmak ve ilk önce arabanın teknik yapısı ile ilgili bilgi edinmek, sonra da belirli aralıklarla araba kullanmayı öğrenmek için boş bir arazide ya da yol da denemeler yapmak olacaktır. Direksiyon başına geçtikten sonra arabanızın vahşi bir at gibi sizi üstünden atmak istediğini düşünebilirsiniz. Bu durum, eğer araba kullanmayı yeni öğreniyorsanız ve örneğin bunu ilk defa İstanbul’un en işlek caddelerinden birinde yapıyorsanız, sizde hayal kırıklığı ve ümitsizlik uyandıracaktır. Hâlbuki yapılması gereken şey trafiğe, hazırlanmadan çıkmak değil belirli bir zaman dilimini sakin ya da boş yollarda deneme sürüşleri yaparak geçirmek olacaktır. Böylelikle araba kullanmanın zevkini de duyacaksınız. Şimdi de yaptıkları işlerde başarılı olan insanların özelliklerini inceleyelim. Başarıya Giden Yol: Amaç Belirleme, Plan Yapma, Alınan Kararları Hayata Geçirme Başarı çalışmayı, öğrenmeyi ve öğrendiklerini kullanmayı kolaylaştırarak çalışma verimini artıran kısa ve uzun vadeli amaçları belirlemek, belirlenen amaç ya da amaçlara ulaşmak için bir plan yapmak ve alınan kararları hayata geçirmekle birlikte gelmektedir. Bunun anlamı ise “etkili ve verimli çalışma”dır. Günümüzde artık “çok çalışmak” uygun bir ifade olmak-tan çıkmıştır. Başarılı olmak için gerekli olan şey, belirlenen hedefe belirlenen zaman dilimi içerisinde ulaşmanın yol ve yöntemlerini bilmektir. Bu da “etkili ve verimli çalışma”yı bilmekle mümkündür.
Şimdi bunların başarı üzerindeki etkilerini inceleyelim. A- Amaç belirleme:
Bir futbol oyuncusunun maç başladıktan sonra sahanın bir köşesinden diğerine amaçsız bir şekilde koşma-sının kendisine ve takımına faydasının olacağı nasıl düşünülemezse hedeflerini açık ve net bir şekilde belirlememiş bir öğrencinin de kendisine ve çevresine faydalı olacağını düşünmek safdillik olur. Bu yüzden bir işe başlarken kendinize bir amaç koymalı ve bu amacı gerçekleştirmek için harekete geçmelisiniz. Ama öncelikle amaç belirlerken kendinize sormanız gereken birtakım soruların olduğunu da unutmamalısınız. Şimdi de amaçlarınızı belirlerken kendinize sormanız gereken soruların neler olduğunu gözden geçirelim. 1. Amaçlarımı açık ve net bir şekilde belirledim mi? Amaç, bir kişinin belirli bir zaman dilimi içerisinde ulaşmak istediği noktayı açık ve net bir şekilde belirle-iş olmasıdır. Belirsiz ya da net olarak belirlenmemiş hedefler kişilerde rahatlık meydana getirirler ve motive edici özellikleri de yoktur. Bu yüzden kısa ve uzun vadedeki hedeflerinizi net olarak belirlemelisiniz. Amacını açık ve net bir şekilde belirlememiş bir kişi gideceği limanı bilmeyen bir gemiye benzer. Böylesi bir geminin rotası belli olmadığı için rüzgar hangi yönden eserse gemi o tarafa gitmeye adeta mahkumdur.
2. Kazanmayı hedeflediğim bölüm hangisi? Hangi bölümü neden kazanmak istiyorum? sorusuna cevap verebilmelisiniz. Eğer “Puanım bir gelsin de ona göre tercih yaparım.” diyorsanız hedefinizi açık ve net olarak belirlememişsiniz demektir. Buysa hangi mesleği severek ve mutlu bir şekilde yapacağınızı düşünmediğiniz anlamına gelir.
3. Hedeflerimi belirlerken beceri ve yeteneklerimi gözden geçirdim mi? Başarılı insanların özelliklerinden biri de ilgi, beceri ve yeteneklerini geliştirmek için yeterli kapasiteye sahip olup olmadıklarını bilmeleridir. Bu yüzden siz de ilgi ve yeteneklerinizi iyi değerlendirmeli ve yapmaktan mutlu olmayacağınız bir alanı kendini-ze hedef olarak seçmemelisiniz. Zira insan kendini yeterli gör-düğü alanda mutlu ve başarılı hissedebilir.
4. Belirlediğim hedefleri gerçekleştirebileceğime inanıyor muyum? Bir işi başarabilmenin temel koşullarından biri, hedefe ulaşmak için gereken çalışmayı zamana yaymaktır. Böylece belirlenen hedefe adım adım yaklaştıkça başarmaya olan inanç da artacaktır. Başarmaya olan inancın en önemli kaynağı ise, elde edilmiş başarılardır. Başarılar bireylerdeki özgüveni ve saygıyı artırır. Özgüven ve kendine saygı da başarıyı beraberinde getirir.
5. Amaçlarımı belirlerken yeterince gerçekçi miyim? Hedefler belirlenirken gerçekçi olunmalıdır. Bireylerin bilgi ve
kapasitelerini aşan amaçlar, bir kişinin kendi vücut ölçülerine uymayan bir elbise giymesi gibidir. Elbiseniz ne çok bol ne de çok dar olmalıdır. Ulaşılamayacak bir hedef, kişinin kendine olan güvenini kaybetmesine de neden olabilmektedir.
6. Belirlediğim hedefler motive edici bir özelliğe sahip mi? Belirlediğiniz hedeflerin motive edici olması, ulaşılabilir olup olmamalarına bağlıdır. Ulaşılabilir bir hedef, çalışma azmini artırır ve atalete (isteksizlik, hareketsizlik) kapılmayı engeller.
7. Hedeflerime ulaşmak için gereken istek, gayret ve kararlılığı
gösterebilir miyim? Başarılı insanların en önemli özelliklerinden biri de hedeflerine ulaşmak için gereken istek, gayret ve kararlılığı gösterebilmeleridir. Ancak bu sanıldığı kadar basit değildir. Bunları sağlayabilmek için ne yapılması gerektiğini biraz daha detaylı inceleyelim. Çünkü bunlar yukarıda anlatılanlara doğrudan bağlıdır. İstemelisiniz, Gayret Etmelisiniz, Kararlı Olmalısınız! Öğrenilecek konuya ya da derse yöneltilen dikkat, çalışma isteğinin bir sonucudur. Böyle bir istek olmazsa öğrenmek geçmek bilmeyen saatlere dönüşen can sıkıcı bir etkinlik halini alır. Öğrenmek kendinize güven duymanızı, kişiliğinizin güçlenmesini sağlar ve üzerine eğildiğiniz işe hakim olma duygusu verir. Bu yüzden başarılı olmak için öncelikle başarılı olmayı samimi bir şekilde istemeli ve bunun için de eliniz-den gelen gayreti göstermelisiniz. “İçimden çalışma isteği geliyor da ben mi çalışmıyorum.” türünden sözler ne isteğin ne de bu istek üzerinde yoğunlaşmış bir gayretin olmadığını gösteren bahanelerden başka bir şey değildir. Bu cümleyi lise 1’de okuyan bir öğrencim sarf etmişti. Siz de yakınınızdaki birçok öğrencinin bu cümleyi benzeri şekillerde kullandığını duymuşsunuzdur. Kim bilir belki siz de bu öğrencilerden birisinizdir! Ders çalışmak bir istek ve ilhamın dışardan bize pompalanmasıyla meydana gelmezler. İsteğin gelmesini de gelmemesini de sağlayacak olanlar bizlerizdir.
Yanılgı şuradadır: Başarı için isteğin olması gerektiği konusunda hemfikiriz. Ancak şekil I’deki gibi düşünen bir öğrencinin başarıyı yakalaması son derece zordur. Çünkü bu öğrencinin düşünme biçimi şöyledir: Önce ders çalışma isteği gelmelidir (I). Sonra ders çalış-maya başlayabilirim diye düşünür (II). Sonuçta da başarılı olurum (III) demektedir. Burada bizi başarıya götüren ana faktör istektir. Oysaki istek, ders çalışmanın duygu yönü-dür. Duygular ise akıl tarafından yönlendirilmeye ihtiyaç duyarlar. Aksi
bir durum ise başarısızlığı beraberinde getirir. Oysaki akılcı düşünen öğrencinin izlediği yol şudur. Başarılı olmak i-çin öncelikle ders çalışmaya başlamak (I) gereklidir. Ardından başarı (II), sonuç olarak da çalışma isteği (III) meydana gelir. Bir ders ya da konunun üzerine istekle eğilmediğimizde o konuda çı-kan soruları çözmekte zorlanırız. Sonuç olarak da o derse çalışmak bir işkence halini alır. “Sevmediğim” türünden ifadeler daha baştan o derse gereken ilgiyi göstermeyişimizin bir sonucudur. O konulara kar-şı ilgi duymayabilirsiniz; ancak başarının kriteri sevdiğiniz ya da ilgi duyduğunuz bir derste başarılı olmanın yanında ilgi duymadığınız bir derste de aynı sonucu almaktır.
Hikâye Güney Afrikalı bir roman yazarı olan John Maxwell bunu çok güzel bir şekilde şu sözleriyle ifade etmektedir: “Başarı, sevdiğiniz işleri ne kadar severek yaptığınıza değil, sevmediğiniz işleri nasıl bir bi-linçle yaptığınıza bağlıdır.” İnsan birçok işin üstesinden aklını kullanarak gelir. Aklın enerjisi ise istekten gelir. Bunu şöyle bir benzetmeyle açıklayabiliriz. Son model bir arabanızın olduğunu, ancak arabanızın deposunda benzinin olmadığını düşünün. Bu arabayla isteğiniz yere gidebilir misiniz? Maalesef ki hayır. Tıpkı bunun gibi, yola çıkarken zihninizi tam anlamıyla kullanabilmeniz için, aklınızın ihtiyaç duyacağı yakıtı koymayı unutmamalısınız. Bazen de yolda kalmamak için aklınızın ihtiyacı olan isteği sağlayabilir; ancak bu isteği baltalayacak, zayıf düşürecek olaylarla (sınavdan düşük puan alma, sorulan soruları çözmekte zorlanma v.b) ya da insanlarla karşı karşıya gelebilirsiniz. Maalesef ki olumsuz tutum ve davranışlarıyla desteklemekten ziyade köstekleyen insanlar çoktur. Öyleki milletçe bu özelliğimiz fıkralara bile konu olmuştur. Acemi bir zebani “staj” yapmak için, cehenneme gider. Orada pek çok kapağı kapalı kazan bulunmaktadır. Sadece bir kazanın kapağı açıktır. Acemi zebani, tecrübeli zebaniye sorar: “Şuradaki kazanın kapağı neden açık?” Tecrübeli zebani cevap verir: “O kazanda Türkler var. Kazanın kapağını kapatmaya gerek yok. Zaten biri kazanın dışına çıkmak isterse, diğerleri onu aşağı çekiyor!” Bu yüzden üniversite sınavına hazırlık sürecinde yapmanız gereken şey, kulaklarınızı kapatmak ve sadece önünüze bakmaktır. Aslında O Sağırmış... Bir gün kurbağalar arasında bir yarış düzenlenmiş. Hedef, çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kur-bağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmış. Ve yarış başlamış. Gerçekte seyirciler arasından hiçbiri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece şu sesler duyulabiliyormuş: “Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!” Yarışmaya başlayan kurbağalar
kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş. Seyirciler bağırıyorlarmış: “Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!” Sonunda, bir tanesi hariç, diğer kurbağaların hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş bu işi nasıl başardın diye. O anda farkına varmışlar ki... Kuleye çıkan kurbağa sağırmış!
B- Belirlenen amaca ulaşmak için plan yapmak: Her birey toplum içerisinde bir statüye sahiptir. Bu, bazen bir doktor, bazen bir mühendis, bazen bir anne-baba bazen de bir öğrencidir. Belirli bir statüye sahip bir kişinin de statüsüne özgü olan ve yerine getirmesi gereken birtakım görevleri vardır. Öğrencinin de “öğrenci” niteliğini hak edecek şekilde öğrencilik görevlerini yerine getirmesi gereklidir. Nasıl ki mesleğini ciddiye alan ve hastalarının sağlığından sorumlu olan bir doktorun görev yerine aklına estiği saatlerde gitme lüksü yoksa “Öğrenci Seçme Sınavı”nda başarılı olmak isteyen bir “öğrenci”nin de işi şansa bırakmamak için programlı ve disiplinli çalışmaktan başka bir alternatifi yoktur. Birilerinin size defalarca “Başarılı olmak için programlı ve disiplinli çalışmalısın.” dediğini duymuş olabilir-siniz. Peki, bunu söylerken neyi kastettiğini hiç düşündünüz mü? Bunun anlamı şudur: Öğrenmek belirlenmiş hedeflerin gerçekleştirilmesine duyulan bir istekle başlar; ancak bununla son bulmaz. “Öğrenci Seçme Sınavı”nda istediğiniz üniversiteyi ve/veya bölümü kazanmak için aldığınız kararı, davranışlarınızla göstermeniz gerekir. İstek ve gayretle bir süre çalışabilirsiniz; ancak başarı, kişinin çalışmayı hedefine ulaşana kadar devam ettirme iradesi göstermesidir. Kısacası kişinin başarmak için yaptığı ve disiplin içinde uyguladığı çalışma programı, ders çalışmanın irade yönüdür. Sınavlardan istediği sonucu alamayan bir öğrenci hayal kırıklığına uğrayacak, bu da ders çalışmaktan soğuması ve çalışma programına uymamasını beraberinde getirebilecektir. İşte başarılı olmanın temel niteliklerinden biri de budur. Başka bir ifadeyle zamanı iyi bir şekilde kullana-bilmek, yani programlı ve disiplinli bir şekilde çalışmayı alışkanlık haline getirebilmiş olmak. Böylelikle ö-nemli işleri önemsiz işlerden ayırma ve zamanı daha verimli kullanabilmek de mümkün olacaktır.
İradenin Gücü...
Birkaç yıl önce Elkhart Kansas’ta, iki kardeş bir okulda çalışıyorlardı. Her sabah sınıftaki sobayı yakmak onların görevi idi. Soğuk bir günün sabahı, kardeşler sobayı temizlediler ve odunla doldurdular. Birisi, bir şişe gazı odunların üstüne döktü ve ateşe verdi. Öyle büyük bir patlama oldu ki, eski bina sallandı. Patlama sırasında büyük kardeş öldü, diğerinin de bacakları feci şekilde yandı. Daha sonra, şişeye yanlışlıkla benzin doldurulduğu ortaya çıktı. Yaralanan çocuğu tedavi eden doktor, çocuğun bacaklarını kesmenin daha iyi olacağını söyledi. Anne ve babası yıkılmıştı. Zaten bir oğullarını yitirmişlerdi. Şimdi de diğer oğulları bacaklarını kaybedecekti. Ama inançlarını kaybetmemişler-di. Doktora kesme işlemini ertelemesini rica ettiler. Doktor kabul etti. Çocuklarının bacaklarının iyileşmesi için dua ediyorlar ve her gün doktordan kesmeyi bir gün daha ertelemesini istiyorlardı. Bu iki ay sürdü. Doktorla her gün tartışıyorlardı. Bu arada da çocuklarını her gün tekrar yürüyeceğine inandırıyorlardı. Çocuğun bacakları kesilmedi ama sargılar açıldığında, sağ bacağının diğerinden altı santim daha kısa olduğu ortaya çıktı. Sol ayağındaki parmaklar da nerede ise yoktu. Ama oğlan yinede kararlıydı. Acılar içinde kıvranmasına rağmen, her gün egzersiz yaptı ve nihayet bir-iki adım atmayı başardı. Bu genç adam, daha sonra koltuk değneklerinden de kurtuldu ve yürümeye başladı. Derken koşmaya da başladı. Bu genç adam koştu, koştu ve koştu. Nerede ise kesilmek üzere olan bacaklar ona bir dünya rekoru bile kazandırdı. Bu genç adam Glenn Cunningham’dı. “Dünyanın En Hızlı İnsanı” olarak tanınan gence Madison Sguare Garden’da yüzyılın sporcusu ünvanı da verildi.
Etkili bir planın özellikleri şunlardır: Bir plan yapılması ve zamanın bu plana göre düzenlenmesi, yangınla savaşmaktan ziyade, yangın sebeplerini ortadan kaldırmaya benzer. Peki bu yangının ortaya çıkmasının sebepleri nasıl ortadan kaldırılabilir. a- Plan birçok adımdan oluşmalıdır: Hazırlayacağınız çalışma planında yapacağınız işleri açıkça tanımlayın. Yapılacak her bir işi küçük adımlara bölün. Konu çalışmasının, soru çözümünün, notların tekrarının, dinlenmenin, yemek yemenin, uyumanın v.b hangi zaman aralığında ve ne kadar bir sürede yapılacağı gibi. b- Zaman sınırlaması olmalıdır:
Yapılacaklarla ilgili bir zaman sınırlaması koymayı unutmayın. Bu bir konuya ya da bir etkinliğe ne kadar zaman ayıracağınız, ne zaman başlayıp ne zaman bitirmeniz gerektiğine karar vermeniz anlamına gelir. Örneğin “Ders çalışmaya saat kaçta başlamalı ve çalışmayı saat kaçta bitirmeliyim (16.00 – 22.00 arası mı)?”, “Hangi derse ne kadar zaman (sayısal alan tercih yapacak bir öğrencinin Türkçe dersine 45 dakika mı, 1 saat mi yoksa 2 saat mi zaman ayıracağı gibi) ayırmalıyım?” türünden soruları cevaplamalısınız. Zaman sınırlaması, planların etkililiği için önemlidir. Zira zaman sınırlaması olmayan planlardaki adımların gerçekleştirilme oranı zaman geçtikçe azalır. c- Yapılacakları önem sırasına koymak: Yapılacakların önem sırasına konulması önemlidir. Ders çalışma, arkadaşlarla sohbet, TV izleme, müzik dinleme, uyuma, yemek yeme, bilgisayarda oyun oynama v.b. Bunların hangilerinin plana yerleştirileceği bir tarafa hangilerinin daha acil ve önemli olduğuna da karar vermek gereklidir. Öncelik sırasına koyma, örneğin ders çalışma programına da uygulanmalıdır. ÖSS’de puan değeri diğerlerinden fazla olan bir derse ayırılacak zaman ile değeri daha az olan bir derse ayırılacak zaman ya da öğrencinin çıkan soruları yapmak-ta zorlandığı bir derse ayırdığı zaman ile daha kolay yaptığı başka bir derse ayırdığı zaman muhakkak ki aynı olmayacaktır
Kralın Yolu-başarı hikayesi
Kral, halkı için geniş bir yol yaptırmaya karar verdi. Yapımı tamamlanan yolu halka açmadan önce, bir yarışma düzenlemeyi düşündü. İsteyenin bu yarışmaya katılabileceğini ilan ettiren kral, yoldan en güzel geçecek kişiyi belirleyeceğini söyledi. Yarışma günü, insanlar akın ettiler. Bazıları en güzel arabalarını, bazıları en güzel elbiselerini getirmişti. Kadınlardan kimileri saçlarını en güzel biçimde yaptırmıştı, kimi de yanlarında en güzel yiyecekleri getirmişti. Gençlerden bazıları spor kıyafetler içinde yol boyunca koşmaya hazırlanıyordu. Nihayet, tüm gün insanlar yoldan geçtiler, fakat yolu kat edip tekrar kralın yanına döndüklerinde hepsi aynı şikayette bulundu; yolun bir yerinde büyükçe bir taş ve moloz yığını vardı ve bu moloz yığını yolculuğu zorlaştırıyordu.
Günün sonunda yalnız bir yolcu bitiş çizgisine yorgun - argın ulaştı. Üstü başı toz toprak içindeydi, ama krala büyük bir saygıyla yönelerek elindeki altın kesesini uzattı: "Yolculuğum sırasında, yolu tıkayan taş ve moloz yığınını kaldırmak için durmuştum. Bu altın kesesini onun altında buldum. Bu altınlar size ait olmalı.” Kral gülümseyerek cevap verdi: "O altınlar sana ait delikanlı." "Hayır, benim değil. Benim hiçbir zaman o kadar çok param olmadı." "Evet" dedi kral. "Bu altınları sen kazandın, zira yarışmanın galibi sensin. Yoldan en güzel geçen kişi sensin. Çünkü, yoldan geçen en güzel kişi, ardından gelenler için yoldaki engelleri kaldıran kişidir." DÜŞÜNÜRLERDEN SÖZLER
Bir gün insan virgülü kaybetti... O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün "ünlem işareti"ni kaybetti. Alçak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı. Bir süre sonra "soru işareti"ni kaybetti ve soru sormaz oldu. Hiç bir şey ama hiç bir şey onu ilgilendirmiyordu. Ne kâinat ne dünya ne de kendi umrundaydı. Bir kaç yıl sonra "iki nokta üstüste işareti"ni kaybetti ve davranış sebebini başkalarına açıklamaktan vazgeçti. Ömrünün sonuna doğru elinde yalnız "tırnak işareti" kalmıştı. Kendine özgü tek bir düşüncesi yoktu. Son olarak "nokta"ya gelindiğinde düşünmeyi ve konuşmayı unutmuş durumdaydı. Kandevski Olgun insan güzel söz söylemesini bilen değil, söylediğini yapan ve yapabidiğini söyleyebilen insandır. En çok yaşamış olan uzun yıllar yaşamış olan değil, yaşamının anlamını en fazla anlamış olan insandır. S. Kierkegaard Elmas yontulmadan, insan da yanılmadan mükemmelleşemez. J. Jenkins Randevuya her zaman zamanında gelmek, ötekinin gecikmesini onun yüzüne vurma sanatıdır. Sir W. Scott İnsan, yaşamının dörtte üçünü yapamayacağı şeyleri istemekle geçirir. Goethe Siz kendinize inanın, başkaları da size inanacaktır. Montaigne
Çevremizi o kadar değiştirdik ki; şimdi bu yepyeni çevreye uyabilmek için kendimizi de değiştirmemiz gerekiyor. A. Camus Kendine bir anlam arayan tek varlık insandır. T. H. White İnsanoğlunun değeri bir kesirle ifade edilecek olursa; payı gerçek kişiliğini gösterir, paydası da kendisini ne zannettiğini, payda büyüdükçe kesrin değeri küçülür. Tolstoy Dünyaya gerçek bir dahi geldiğinde onu şu işaretten tanıyabilirsiniz. Tüm ahmaklar ona karşı birleşmişlerdir. Jonathan Swift Babam iki tür insan bulunduğunu söylerdi. İşi yapanlar ve yapılan işten kendine kredi çıkartanlar. O, benden birinci grupta yer almam için çalışmamı istedi. Zira bu grupta diğerinden daha az rekabet vardı. Indra Gandhi Kötümser yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür; gerçekçi hem tünelle birlikte ışığı hem de gelecek treni görür. J.Harris Yumuşak olma ezilirsin sert olma kırılırsın. VICTOR HUGO Küçük şeylere gereğinden çok önem verenler, elinden büyük iş gelmeyenlerdir. Eflatun
FARK NEREDE? :) HİKAYE
Dünyanın en ünlü kalp doktoru De Bakey'ın arabası bozulmuş, arabasını tamire götürmüş. Tamirci arabasının kaputunu açmış ve De Bakey'e dönerek: - “Size birşey soracağım neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerde olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım... Söylesenize nasıl oluyor da siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz ama ben meteliğe kurşun atıyorum?” Bunun üzerine De Bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş: - “Bunların hepsini motor çalışıyorken yapmayı denesene!”
EK BİLGİ --
Abraham Lincoln-ABD Başkanı 31 32 34 35 36
yaşında işini kaybetti. yaşında bir hukuk kavgasını kaybetti. yaşında işini tekrar batırdı. yaşına geldiğinde çocukluk aşkı öldü. yaşında sinir krizi geçirdi.
38 yaşında eyalet seçimini kaybetti. 43, 46, 48 yaşlarında kongre seçimlerini kaybetti. 55 yaşında eyalet senatörü olamadı. 58 yaşında gene senatör olamadı. 60 yaşında ABD Başkanlığı’na seçildi.
Onun ismi, Abraham Lincoln’düğ.. Asla vazgeçmedi... Asla vazgeçmeyin, kaybedenler yalnızca vazgeçenlerdir.. 62 yaşında vuruldu, öldürüldü.. ABD Başkanı olduğu için.. Keşke vazgeçse miydi?.
*çıraklık döneminde vazgeçerler.(çıraklıkta 1gr 2gr tarife bakar *çırak ustayı modellemelidir *zamana karşı sabırlı olmalıdır *ustalığa girdiğimiz aşamadır artık ustalık aşamasında bilinç dışı her şeyi yaparsınız örn:yemek yaparken aynı anda 2-3 çeşit yapabilirsiniz(otomatikleşmiştir) -
BİLİNÇLİ
BİLİNÇ DIŞI
BAŞARININ TEKNİKLERİ GENEL BAŞARIYA NASIL ULAŞILIR?
BAŞARI
İÇ DİSİPLİN
MOTİVASYON
TEKNİK
DEĞİŞMEK VE GELİŞMEK VE BAŞARMAK İÇİN 5 (İ) KURALI İhtiyaç Değişime ihtiyaç duyuyor mu? İstek Değişimi istiyor mu? İtimat Kendisini değiştirecek kişilere güven duyuyor mu? İnanç Değişeceğine ne kadar inanıyor? İrade Değişmek için karar verebiliyor mu? Bu 5i kuralı insanın hayatına yön verir.Değişime ve gelişime ihtiyacınız olduğuna inanmıyorsanız, bunun gereğini kendinize ne kadar anlatırsanız anlatın değişim anlamsız gelecektir. “Acaba benim de kendimi değiştirmem ve geliştirmem
gerekiyor mu?Başarabilir mi yim? Diye düşüncelere daldığınız bir anda kendinize “Ne yapabilirim neyi geliştirebilirim ve değiştirebilirim?” sorusunu sorun.Böylelikle içinizde gelişim ve değişim için bir istek oluşacaktır.Artık üçüncü basamağa geçebilirsiniz.Çevrenizde size bu konuda yardımcı olabilecek değişmenizi ve gelişmenizi sağlayacak kişiler bulun.Mutlaka güveneceğiniz birileri vardır.Yanınıza güvendiğiniz birilerini aldıktan sonra yapabileceğinize inanmanız diğer bir adım olacaktır.İnanmak aslında kocaman bir bulmacanın anahtar sözcüğü gibidir.En son basamak ise yapabilme gücünü kendinizde hissetmek ve iradenizi kullanıp harekete geçmektir. .) Uzaylı gibi ol(%90 başarılı olacağım mantığıyla yaklaşın öğrenmek için9 .)Aşırı merakımızın olduğu her şeyi daha iyi öğreniriz. .)Israrlı sorular sorun(bunu ben yapmak istiyorum-neden-niçin-nerede gibi sorular sorun) Neden? Nerede? Ne zaman? Kazancım ne kadardı? Hangi psikolojide istedim? Neyi hayal ederek istedim? Nasıl? Niçin? ----hedefleri ayrıntılara dökün kendinize ait bir defteriniz olsun ve bütün ayrıntıları yazın---*1 sene sonra 1000 kişiye sunum yapmak istiyorum (bu ayrıntıdır) *Israrlı sorular sormaktan vazgeçmeyin *Hayatımız yola çıktığımızda en çok isteyene ve emek harcayana veriyor POTANSİYELİMİZYaptıklarınız değil yapacaklarınız sizi başarıya götürür. -yaptıklarınızı düşünmekgeçmişte -yapacaklarınızı düşünmekgelecek
BAŞARI KİMSENİN TEKELİNDE DEĞİLDİR TEK KOLLU JUDOCU -HİKAYE
9 yasındaki bir Japon çocuğun en büyük hayali günün birinde çok iyi bir judocu olmaktır. Fakat talihsiz bir trafik kazası sonucu sol kolunu tamamıyla kaybeder. Hem çocuk hem de ailesi yıkılır. Ailesi sırf çocuk oyalansın diye, Japonların en unlu hocalarından birini tutarlar. Hoca kolları sıvar, çocuğa tek kolla yapabileceği yegane fırlatma hareketini
öğretir. Gece gündüz çocukla beraber bu hareketi çalışırlar. Bir müddet sonra çocuk hareketi gayet iyi ve hızlı bir şekilde yapmaya baslar, fakat hocası çocuğa her gün saatler boyu ayni hareketi adeta ezberletir. Çocuk bu hareketten sikilir ve yeni hareketler öğrenmek istedikçe hocası bu hareketi dünyada en hızlı sen yapana dek çalışmasını ve başka hareket öğretmeyeceğini söyler. Bir müddet sonra çocuk bu hareketi yıldırım hızıyla yapmaya alışır. Bunun üzerine hoca çocuğa artık bir turnuvaya katılma zamanının geldiğini söyler. Olacak şey değildir. Tek kollu bir judocu tek hareketle turnuvaya katılacak. Çocuk itiraz ettikçe hocası; - "Evlat; sen öğrendiğin hareketi yap, gerisini merak etme" diye öğütte bulunur. 1. tur 2. tur derken çocuk turları gayet rahat geçer. En nihayet finale gelir. Tek hareket bilgisi ile finale kadar gelen çocuğun finaldeki rakibi bölgenin en iyi judocusudur. Çocuk dev cüsseli rakibini görünce korkar. Hocası yine sakindir; - "Evlat sen bu harekette dünyada teksin, kendi oyununu yap yeter" der. Çocuk rakibine kendi hareketini simsek hızıyla uygular, rakip kalktıkça ayni hareketi yineler. İnanılır gibi değildir, çocuk tek kolla tek hareket sayesinde şampiyon olmuştur. Çocuk dayanamaz ve hocasına sorar; - "Hocam inanamıyorum,ben nasıl şampiyon oldum?" der. Hocası yine sakin ifade ile söyle cevaplar; "Bu zaferin iki sırrı var oğlum.Birincisi judonun en güç hareketlerinden birini çok iyi yapabilmendir. İkincisi bu harekete karsı tek bir savunma vardır.O da hareketi yapanın sol kolunu tutmak!...” EFSANEVİ YAZILAR (BAŞARIYA YOLCULUK AZMİ VE SONUCU ADİDAS'IN DAS'I
İkinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde Almanya'da bir kasaba Herzogenerauch'ta iki kardeş ayakkabı yapıp satmak üzere bir atölye açarlar; Adolph ve Rudolph Dassler. Savaş sonrası Adolph, Rudolph'a artık birlikte çalışmak istemediğini, kendine ayrı imâlâthane açacağını söyler. Rudolph şaşkındır. Ufacık kasabada iki kardeş ayrı imalathanelerde rekabet edeceklerdir. Kardeşine bunun mantıklı olmayacağını, bu ufak kasabada zaten insanların sayılı ayakkabı satın aldıklarını, ikisinin birden iflas edeceğini söylese de Adolph bu uyarıyı dikkate almaz ve kendine yeni bir ayakkabı imalathanesi açar. Gerçekten de aralarında kıyasıya bir rekabet başlar. Rekabetleri doğdukları kasaba sınırlarını dahi aşar. İki kardeş ayrıldıktan sonra birbirlerine küsmüşlerdir ve Adolph 1978 yılında öldüğünde tam 29 yıl dargınlardır.
Bugün iki firmanın genel merkezi de bu ufak kasaba Herzogenerauch'tadır. Adolph Dassler'in ayakkabı şirketinin adı ADIDAS, Rudolph'un ki ise PUMA'dır.
NLP DERKİ ;İNSANLARI SINIRLANDIRMSAYINIZBİLGİNİN YOLCULUĞU SEZGİLEŞME(bilinç dışı) OTOMATİKLEŞME(bilinç dışı) HIZLANMA(bilinçli) YENİDEN DİZAYN(bilinçli)
KARŞILAŞMA(bilinçli)
Şüphe yoktur v eminsinizdir.,iç algı vardır.bilginin gerçekliğine inanır. Şüphe yok denecek kadar azdır,iç algıdadır Burada da iç algıdasın,savaştığın acabaların oluşur,bilgi hızlanır Dış algı vardır,algıyı alırsın.beyin bir bilgiyi dizayn etmeye başlamıştır,çok yorulursun,kıyas yapmak zorundadır. Karşılama boyutu ilk aşamadır,ilk algı yoktur.Burada şüphe var.bu aşamada insan önce direnç gösterir.yetişkinlerde direnç çok fazladır çocuklarda bu yoktur veya çok azdır.
Söz:”her şeyin yenisi,dostluğun eskisi makbuldür” *Hayır demeyi bilmeliyiz-seçici olun-hayatınızı kendiniz seçin-yapıcı olmaya çalışın-olumsuzluklarla uğraşırsan bir yere varamazsınız. *küçük işerin peşinden koşarsak hedefe ulaşamayız. *kullandığımız kelimeleri yaşarız(küçük-adi-aptal-salak vs..) İlk öğrendiğimizi beyin kısa süreli hafızaya atar.bilgi sonrasında kullanılmasa beyin bunu siler,beyin işine yarayanı alır yaramayanı atar,filtreleme yapar.saniyelik bir olaydır bu. Uzun süreli hafızaya atabilmek için ne yaparsınız?özellikle çocuklara görselişitsel-dokunsal uyarı verilir.tekrarlar görsel uyaranlar,deney ve uygulamalar yaptırırlar.beyin bu noktada hangi temsil sistemini kullanıyorsa temsil sistemimiz neyse onu kullanır. KARŞILAŞMADADIŞ ALGI AKTİFTİR-iç dünya çok aktifse dış dünya pasifleşir,dış dünya aktifse iç dünya pasifleşir.Eğitimde dış algı aktif olduğunda
öğrenci iç algıdan uzaklaştırılmalı.karşılaşmada beyin bilgiyi filtreleme yöntemiyle alır,kısa süreli hafızaya atar ve yeniden dizayn eder. YENİDEN DİZAYNDışarıdan aldığı bilgilerle kıyas yapar.bu boyutta şüphe,güven problem ve direnç vardır ,size o bilgi tersse bilgiyi red edersiniz ve bilgi gerçekleşmez. HIZLANMATekrar yaptığımız aşama dır.bilgi tekrarlanıp hızlandıkça uzun süreli hafızaya gidecektir.dış ve iç algı aktiftir bu devrede şüphe azalmaya başlar.tekrarlar arttıkça otomatikleşme yede başlar. OTOMATİKLEŞMEBu aşamada şüphe minimum olur.bilgi artık uzun süreli hafızaya alınmıştır.inanç boyutuna geçmiştir ve bilgi artık gerçeğinizdir. SEZGİLEŞMENet yargılar vardır,şüphe yoktur.işte tüylerinizin diken diken olduğu boyut bu boyutturşeriatçılar,seri katiller bu boyuttadırlar,refleks verdiğimiz boyuttur.sezgileşme boyutunda insanı kurtarmak zordur ama imkansızda değildir.bu boyutta kullanılmayanlar ,önceki boyutlardan bilinçaltına atılır.bilinçaltına girilip şüphe sokulursa bilgi yeniden dizayn edilebilir.Uzun süren bir değişim programıdır.bu süreç daha çok profesyonel uzmanlaşmış kişilerin gözetiminde yapılır. Öğrenme nasıl olur?nasıl olmaz?çatışmalar nasıl olur?,bu şekilde sezgileşme boyutunda çocuğunuzu arkadaşından ayıramazsınız Başta içine şüphe soktunuz soktunuz ……görüşmeye devam ediyorsa o çocuk artık bitmiştir.uzman kontrolüne geçmesi gerekir.Ebeveyn çocuğunun tanıştığı içine girdiği toplulukları baştan iyi gözlemlemelidir.Çocuğunuzla iletişiminiz iyi ise güvenecektir. Sezgileşme döneminde bu çok zordur ”inanmıyorum “ der Artık bitmiştir değiştiremezsiniz,iç algıdadır ve ciddi inanç boyutundadır. •
•
•
Hayır demeyi bilmeliyiz-seçici olun-hayatınızı kendiniz seçin,Olumsuzluğu düşünen insan kendini olumsuzluğa çeker .Daima yapıcı olmaya çalışın olumsuzlukları anlata anlata elimize bir şey geçmez,hiçbir şey değişmez. İnsanlar kullandıkları kelimeleri yaşarlar (küçük-adi-şerefsiz-aptal vss)gibi kelimeler kullanmayınız.küçük işlerin peşinden koşarsanız hedefe ulaşamazsınız. Şarkı söylerken beynimiz aynı zamanda klip çeker ya acı çeker yada sevinirsiniz. ÇÖZÜM TEKNİKLERİ Büyük düşünmenin sırrı nedir?coşkuyu yakalayabilmek için ne yapmalıyız?
*Eğer çok sıkıntı çekiyorsanız büyük işlerin peşindesinizdir. *Düşünceyi geliştirmek insanların elindedir. *Büyük hedefte büyük sorunlar vardır. *Küçük hedefte küçük sorunlar vardır. *Anında faydaya ulaşmak gereklidir. *İletişim gücünde mutluluğunda anahtarıdır. *Daima büyük iş için büyük kelimeler kullanın(süper-mükemmel-sır-harika-canlı) __sen süpersin __burası harikulade __sen bana müthiş bir enerji veriyorsun __bu gün yine muhteşemsin vs.. SÖZ=DAVRANIŞ KİŞİNİN KENDİSİ DEĞİLDİR 2 Lİ GÖRÜŞMELERDE UYULMASI GEREKENLER
***Seansta görüşenin arkasında kapı olmamalı ***Önden giden hep danışan olsun ,siz yolu gösterin ***2. ve 3. seansta artık tanınmak ister.asla ismini ve sorununu unutmayın. ***Görsel ve işitsel hafızasını geliştirin ***Eşleşin …karşınızdaki nasıl oturuyorsa onun oturduğu gibi olun. ***Seansı görsel başlatın. ***İşitsel olarak tane tane konuşarak devam edin ***Yavaş yavaş danışanı rahatlatarak hafifçe koltuğunuzda kaykılarak oturarak dokunsallıkla seansı bitirin. Her kez iletişime değer bunu asla unutmayın İnsanları kıyafetle karşılar bilgisiyle alkışlarız İnsanlarla aranızdaki mesafe görebileceği-duyabileceği-hissedebileceği boyutta olmalı Koltuğunuzda daima renk-yapı-dizayn olarak farklı olmalı(gücün simgesi) Odanız sade ve soft olmalı Kokulara dikkat etmelisiniz ferahlatıcı kokular tercih edilmeli. EV’DE *Çok eşya bizi kısıtlar sahip olduğumuz popülasyon (beden popülasyonu)önemlidir. *Her kez evimizin salonuna girebilir ama mutfağımıza yatak odamıza giremez.
*Her kez her yere girebiliyor ve eşit davranıyorsa hatalıyızdır. *İlişkilerinizde hedefi baştan belirleyin. *Devamlı vermeyin. *Misafirinize oturacağı yeri siz gösterin. *Nerde oturduğunuz önemlidir.
BİLİNÇ BİLİNÇ DÜZEYİ ----------------------- SONRADAN ÖĞRENİLEN Hiçbir şey ilki kadar acı veya haz vermez ve her insan düşündüğü kadar yaşar. DÜŞÜNCEKendinle ilgili inançlarındır.En önemlisi ise niyettir. ÖRN:niçin üniversiteye gitmek istiyorsun?niçin işini büyütmek istiyorsun? cevaplarını verdiğinde ise onu yaşamaya başlamışsınızdır artık. NİÇİN SORUSUNiyeti ortaya çıkarır ve bu dış dünyaya enerji ,niyet olarak yayılmaya başlar,algılar odaklanmaya başlar,hayatta tesadüf yoktur.Beyin niyet ettiği şeyi toplar önünüze getirir.Önemli olan onu görebilmenizdir.Daima misyonuvizyonu ve hedefini yüksek belirlemesiniz. NİYETBilinç altında bilinç dışında yatandır.bilinçaltına toplanan niyetler önemlidir,onlar sizi açan ufuklardır,sizi sınırlayanlarda orada bilinçaltındadır. BİLİNÇLİ BOYUT DANIŞMALIK YAPARKEN BU BOYUT ÇOK ÖNEMLİDİRKARŞINDAKİNİ DOĞRU ÇÖZÜMLEYEBİLMEK İÇİN(BEYİNDE FİLTRELEMEKARŞILAŞMA-YENİDEN DİZAYN-HIZLANMA BURADADIR
BİLİNÇ DIŞI BOYUTYARGI OTOMATİKLEŞME SEZGİLEŞME BOYUTUDUR.
5 TEMEL DEĞER İNSANLARIN 5 TEMEL DEĞERİ VARDIR. 1:) BİLMEK 2:)YAPMAK 3:)SAHİP OLMAK 4:)YAKIN OLMAK 5:)OLMAK
BİLMEK DEĞERİBilmek değeri yüksek olan insan bilmek ister,ne kadar çok bilirse kendini o kadar güçlü hisseder.Yeterli bilgiye ulaşınca eyleme geçer,bulundukları alanda elde ettikleri bilgi kadar güçlü ve güvende hissederler.Araştırma geliştirme alanında olması gereken kişilerdir.Çok soru sorarlar..nasıl yapacağım?nasıl olacak gibi? YAPMAK DEĞERİEyleme geçmek davranışta bulunmak önemlidir,bilgi o kadar önemli değildir.Yaparak öğrenirler,çocuklarda böyledirler,önce eyleme geçer sonra düşünür.Hareket etmekten sıkılmaz kolay kolay yorulmazlar,motivasyon sorunları yoktur.İyi bir koç ve liderle olurlar başarılı olurlar.Davranışa yönelik alanlarda başarılı olurlar. SAHİP OLMAK DEĞERİElde etmek için sahip olma duygusu gelişmiştir.Ev araba güzel bir ofis onlar içindir.İdealden daha çok sahip olma güdüsü ön plandadır,kiralamayı değil satın almayı severler.Kredi-taksit onlara göre değildir.Hemen sahip olmak isterler,armağan almayı severler. YAKIN OLMAK DEĞERİYakın ilişkileri severler,ilişkileri daima sıcak tutmaya çalışırlar.Diğer insanlar tarafından beğenildiklerinde rahat ederler .Dış referanslı olurlar,kolay ilişki kurarlar,kabul görmeyi severler.En sevdiği başkalarının kendisi hakkında güzel şeyler söylemesidir.Sanatçılarda bu değer gelişmiştir. OLMAK DEĞERİÖnemli olmak bir titre sahip olmak onlar için önemlidir,kariyer sahibi olduğu unvanla anılması çok önemlidir.Bu unvana sahip olabilmek için yıllarca okuyup eğitim alabilirler ÖRN:tıpta okuyanların %90 nın da doktor olmak önemlidir.İsminin anılmasından hoşlanırlar.,
BEDEN DİLİ BEDEN DİLİ SES TONU KELİMELER
% 60 % 30 % 10
MODELLEYEBİLİR GENETİKTİR MODELLEYEBİLİR
İNSAN
*MAHREM BÖLGEYüzümüzün yan alanıdır İki amaçla bu bölgeye girilir.(kavgacinsellik) *KİŞİSEL ALAMOmuz bölgesidir.temas azdır,yan yana duruşlar yada kokteyl duruşu diyebiliriz kişiseldir. *SOSYAL BÖLGEÇok yakın insanlara açtığımz bölgedir.resmi olarak el sıkışmak.sosyalleşmenin ilk adımıdır. *ORTAK BÖLGEAyak bileğinden dizine kadar olan bölümdür.sunum yapan insanları dinleyenler bu bölgesine bakarlar SAHNEDE DURUŞ-sahne sunum __Sahneye ilk çıktığınızda dik durun __Eller cepte olmamalı,hemen elinizi cebinize koyarsanız heyecan gelişir. __Karşınızdaki kişiye avucunuzun içini gösterirseniz ”iletişim kurmak istiyorum” demiş olursunuz.Ellerinizi mutlaka açık tutunuz __Arkanızı dönmeyin __Tahtaya yan durarak yazı yazın __Geri geri gidin __Yanınızda mutlaka su olsun(ara vermek için gerekir) __Elinize kalem –silgi almayın __Sunum sırasında soru-cevap yapma.son 10 dk içinde soruları yanıtlayacağınızı söyleyin.(soruyu sorana bakarak al cevabı her keze bakarak ver ) __Özgüven yüksek olmalı (dik durun) __Görselliğiniz çok önemli ( bakımlı olun ama abartmadan sadeliği tercih ederek) ***Dinleyenler için tipiniz görünüşünüz önemlidir,tipi nasıl?na anlatacak? anlattıklarından ne hissettim,neler öğrendim diye düşünecek.****
Etkileyici Görünüş Oluşturun: 1.Enerjik bir insan gibi canla ve heyecanlı durun. bakışlarınız canlı olsun.
2.Her zaman yeni ve en kaliteli elbiseleri giyinemezsiniz. Ama giyindiklerinizin temiz olmasına, vücudunuzun mutlaka temiz bulunmasına dikkat etmelisiniz. Saç, sakal, tırnak, diş ve ayakkabı temizliğini bu çerçevede düşünebilirsiniz. 3. Uçuk hareketlerden kaçının. genel görünümünüz ve duruşunuz ağırbaşlı bir kişilik imajı çizsin. Tükürük savururcasına bağırmak, küçük dili gösterecek kadar gülmek gibi durumlar iletişimciyi küçük düşürtür. 4.Yapmacık jest ve mimiklerden kaçınılmalıdır. bunları öğrenebiliriz ama iletişim esnasında tabii olarak çalışmalarına izin verilmelidir.
Sizi İzleyen Duyguları Coşturun: 1.Doğru ve samimi iltifatları her fırsatta kullanın. 2.Dinleyenlerin üstün olduğu yönleri keşfetmelerini sağlayın. 3.Sürekli iyimser ve çözüme dönük yaklaşımların sergileyin.
ÜÇ PARA KURALI-tekniği 1__GÖRSEL DURUŞYüksek sesle başlayın hızlı konuşabilirsiniz kendinizi tanıtın.Adınızı ve ne anlatacağınızı söyleyin. 2__İŞİTSEL DURUŞKonuya ve ayrıntıya gir.ses tonuna dikkat et ve hissettirmeden ses tonunu değiş.Vurgulu ama kibar-naif-mimikli konuş.Şarkı gibi sunuş yapın.tane tane açıklayarak üçüncü paraya geç. 3__DOKUNSAL DURUŞMesajı ver bitir.ağır ağır kesik kesik konuş,son anda görsel bir şey söylemek istersen görsele geç ve hissettirmeden dokunsala geri gel.Bitişiniz duygusal ve çekici sözlerle bitirmelisiniz. __Eşleş (göz teması)dinleyenlerin alınlarına bak,göz temasını uzun süreli tutma.Alınlarına baktığınızda” beni dikkate alıyor “ duygusu yaşar,sizi bir daha bırakmak istemez. __Sahnede çok fazla gezmemlisiniz __Giyiminize özen gösterin sade ve şık olun. __Devamlı görsel-işitsel yada dokunsal kalmayın __Kurumdan ayrı bir oda isteyin(kişiler sizi sahnede görsün) __Eğitim verirken iç ve dış algı dengede olmalı,hangi boyutta olduğunuzun farkında olmalısınız. __Olumlu bir olay anlatırken “siz” olumsuz bir olayı anlatırken “biz” demelisiniz.karşı tarata güven oluşur. __Duruşunuzla fark yaratın,gizli kalın ortada olmayın.
__Sabit tahtalarda sunum yapın __Kürsü kesinlikle kullanmayın KONUŞMALARIN PLANLANMASI
Toplum karşısında söz söylerken sözün planlı olması anlaşılmak ve etkili olmak için zorunludur. Çok önemli bir konuşmanın en önemli bölümleri başlangıç ve sonuç bölümleridir. Burada konuşmayı “giriş-gelişme-sonuç” olmak üzere üç bölümde ele alalım ve bu bölümlerin ayırıcı özellikleri üzerinde duralım KISALIK:Giriş çok kısa olmalı, bir kaç cümleden oluşmalı ve hemen konuya girilmelidir. Konuyla doğrudan ilgili olmayan sözlerle başlamakla tüm konuşmayı mahvedersiniz. İLGİNÇLİK:Giriş cümlesi, ilk cümle mutlaka ilgi çekici hale getirilmelidir. Basit bir olay bile ilgi çekici hale getirilebilir. Konuşmaya başladığınızda sizi dikatle dinlemeyenler daha sonra hiç dinlemezler. Dinleyicilerin dinlemeye en hazır oldukları an sizi ilk gördükleri andır. İLGİLENDİRMEK:Söyleyeceğiniz söz dinleyicilerinizi mutlaka ilgilendirmelidir. Bu ilgiyi ilk cümlelerinizde kurabilmelisiniz. Bunun insanların genelinin ilgilendiği bir olayı anlatarak başlayabilirsiniz. bir tasvir yapmak, bir nesne göstermek, bir sual sormak, büyüklerin b-sözlerini hatırlatmak, konuşu beklenmedik şekilde canlandırmak ilk anda ilgiyi çekmeyi sağlayacak başlama taktikleri arasında düşünülebilir. DİKKAT ÇEKİCİLİK:İlk sözlerinizi dikkat çekecek şekilde planlamalısınız. Bunun için söze bir tasvirle, benzetmeyle, bilinen bir büyüğün sözleriyle başlayabilirsiniz. Bir soru sorabilir, bir nesne gösterebilirsiniz. SAMİMİYET:Girişte fazla resmiyetten veya aşırı samimiyetten(laubalilik) kaçınmalısınız. dinleyicilerle içten, olgun ve samimî bir dostluk kurulmalıdır.
GELİŞME BÖLÜMÜ FİKİR UYUMU:Gelişme boyunca söyleyeceğiniz her söz ilk baştaki ana fikrinizle uyum içinde ve onu destekleyici olmalıdır. Başından beri söylediklerinizle ilgisiz fikirleri kesin olarak atmak gerekir.
FİKİR ORTAKLIĞI:Konuşma boyunca en sık kullanacağınız kelimeler ortak olarak paylaştıklarınız olmalıdır. Paylaşmadığınızı düşündüğünüz fikirleri paylaştıklarınızdan sonra vermelisiniz. BİLGİ VERİN:Slogan ifadelerden kaçınmalısınız. Zihinleri yıkamıyorsunuz veya kafalara düşünceleri çakmıyorsunuz. Dinleyicilerinizin sonuçları kendilerinin bulmalarını sağlayın. Bunun için sonuca vardıracak şekilde fikirlerinizi sıralamalısınız. Fikirleri dinleyenlere mal etmelisiniz. SONUÇ BÖLÜMÜ ÖNCEDEN PLANLAYIN:Son bölümü ve hatta özellikle son cümlenizi mutlaka önceden planlamalı ve en çarpıcı cümleyi bulmalısınız. Son sözünüzü söymlediğiniz an yeni sözler söylemeye hazır olduğunuzu, aslında çok dolu olduğunuzu hissettirdiğiniz andır. Dinleyenlerin aklında son söylediğiniz cümle ile kalacaksınız. BİTİŞİ SÖYLEMEYİN:Dinleyicilere sözünüzün bittiğini söylemeyin. Uygun bir veda ile ayrılabilirsiniz ama sözünüzün kalmadığını söyleyemezsiniz. DORUK NOKTASINDA DURUN:Sözünüzün bittiği nokta tam bir doruk noktası olmalıdır. Heyecanları zirveye taşıdığınız noktada son sözünüzü söylemelisiniz. Doruk noktası bir şiir okunarak, güldürücü veya duruma göre ağlatıcı bir söz söylenerek, kompliman yapılarak , taltif veya övgü ile, büyük bir insanın sözüyle tamamlanabilir ÖZETLEME YAPIN:Sonuçta söyleyeceğiniz sözler baştan beri ileri sürdüğünüz düşüncelerin özetini taşımalıdır. Gelişme boyunca tüm anlattıklarınız sonuçta iki cümlede özetlenebilmelidir. HAREKETE DAVET EDİN:Sözlerinizin işe yaramasını ve daha sağlıklı şekilde dinleyicileri etkilemesini istiyorsanız sonucunuz aynı zamanda bir eylem davetini içermelidir. Anlattıklarınızın gerektirdiği bir eylemi onlarla birlikte yapmaya davet ediyorsunuz. ÖRNEK 1.Konuşmanızın giriş bölümü kısa olmalı, ilginç olmalı, dinleyenleri ilgilendirici olmalı, dikkat çekici olmalı, samimi olmalıdır. 2.Konuşmanızın gelişme bölümü baştan sona fikir uyumu taşımalı, dinleyenlerle ortak fikirler taşımalı, bilgi verici olmalıdır.
3.Sonuç bölümü önceden planlanmalı, bitiş söylenmemeli, doruk noktasında durulmalı, özetleme içermeli, harekete davet içermelidir. NOT1=Sunumlarda mutlaka atasözleriniz-metaforlarınız olmalı. NOT2=Diyelim ki sunum sırasında anlatacağınız konuyu unuttunuz.karşınızdaki insanlar sizin ne anlatacağınızı ve detaylarınızı bilmediği için rahat olun ,konuyu fazlaca dağıtmadan kendinize hatırlama payı bırakarak araya bir metafor yada bir fıkra sokun daha sonra iki elinizi birbirine çarparak-yada şirinlikler yaparak odağı toparlayın ve konunuzu anlatmaya devam edin.
EĞİTİM VERDİĞİNİZDE EĞER HER KEZ SİZİ KONUŞUYORSA (saçınızı kıyafetinizi takınızı vs..) BAŞARISIZSINIZ,EĞER KONUŞTUKLARINIZI KONUŞUYORLARSA BAŞARILISINIZDIR.
4 MAT TEKNİĞİ 1 . gruptur % 25 lik dilim bu kim ? Ne anlatıyor? Öğretici
% 18 lik dilim Yaparsam ne olur? Yapmasam ne olur? açıklamalarını yapmak zorundasınız İnsanlar burada iki odaklıdır Mentörler
2.. gruptur % 35 lik dilim Niçin yapmalıyım? Niçin yapmalısın? Niçin yapması gerektiğini bilmesi gerekir Motivatör 3 gruptur % 22 lik dilim Nasıl? Nasıl sorusunun cevabını verenlerdir. Liderler
__Sunum yaparken 4 mat tekniğini yaparsanız çok soru soran çıkmayacaktır __Birisinin sizi dinlemediğini gördüğünüzde o kişiye soru yöneltin,kişi size cevap vermese de onun beynini kendinize odaklamışsınızdır artık.Aslında o an beyninde bu soruya cevapta verir . 2 PARA TEKNİĞİÖne arkaya yarım adım kadar ileri geri yaparız.Olumlu sözlerde öne doğru adım atarız,olumsuz sözlerde arkaya doğru adım atarız.
ETKİLİ SUNUM TEKNİKLERİ Planlama Hazırlık: Konuşmayı yapacağınız topluluğun sizden bu bilgiyi alabilecek düzeyde bir eğitimi, bilgi birikimi, tecrübesi olmalıdır. elbetteki sunumun konusu hakkındaki hazır bulunuşluluklarının da yeterli olması gereklidir.Yani prezentasyona gelenler öyle laf olsun diye değil de sunumda verilen bilgileri almak için o sunuma katılmış olmalılar. 1- Planlamak: Neyi sunacağınıza dair sıkıca hazırlanın. Öyleki hazırlandığınız sunumun bilgilendirici, ikna edici, insanları harekete geçirici, sunumunu yaptığınız konunun karşı taraf tarafından tıpkı satın alınan bir ürün gibi satın alındığını, o bilgiyi sunum yapan kişiden adeta satın aldığını düşünün. Ve en önemlisi hazırlamış olduğunuz sunumun öğretici ve eğitici olması sunumun gerçek amacına ulaşmasında en etkili yönetemdir. Kendinizi motive etmek adına sunumunuzun amacının ne olduğunu tekrar sorgulayın ve bunun ne olduğunu iyice tanımlayın.Sonrasında bu mesajı karşınızdaki topluluğa verdiğinizi ve onların da bunu anladığını hayal edin. Bu sizin sunum yapmadan önce kendinizi motive etmenizi sağlar. Zira yapacağınız sunuma önce kendinizi inandırmalısınız. Sonra o topluluğun size değişik sorular sorduğunu hayal edin.Ve sizin o sorulan bütün sorulara, hangi zorlukta olursa olsun, hangi niyetle sorulursa sorulsun cevap verdiğinizi düşünün.Zira sizi köşeye yatırmaya çalışacak insanlar olabileceği gibi, gerçekten bilgi amaçlı sorular sorabilecek insanlarda olduğunu unutmayın.Ve son olarak ta bu sunumu başaracağınıza inanın. Bu sizin daha ikna edici bir sunum yapmanıza yardımcı olur. Dikkati Çekecek bir açılış yapın. Örneğin o günün esprili bir magazin konusu ile veya sunuş yaptığınız grubun ortak bir ilgi alanını belirleyip onlara soru sorun ve cevap isteyin. Katılımcıları bir soru üzerinde düşündürün veya güzel bir kaç espri yapın.Hepsini seminerin başında tek tek isimleriyle ve görevleriyle, meslekleriyle tanımaya çalışın. Gruba iltifatta bulunun örneğin onların ne kadar özel kişiler olduğunu, mesleklerinin ne kadar güzel olduğunu, bu seminere katılmalarının onlar için ne kadar kısmet olduğunu, ve onların ne kadar ayrıcalıklı olduğunu vb. bir çok motive edici sözle grubu kendinize bağlayabilirsiniz. Buradaki temel nokta sunumun başında grupla özel olarak geçirilecek bu zamanın yeterli seviyede ve grubun zincirini kıracak şekilde olması gerektiğidir.Bunları planlayın. Seminere başlamadan önce varsa konuyla ilgili istatistiklerden bahsetmek konusunda planlar yapın. Veya anlatacağınız konuyla ilgili benzer olaylardan.
Ayrıca sunum süresince sunumunuzun akılda kalmasını sağlayacak bir kaç olaydan bahsedin veya bir kaç güzel söz söylemeye hazırlanın. Seminer sonuna doğru konuyu özetsel olarak tekrar edeceğinizi ve gruba kafalarına takılan bir konu olup olmadığından bahsedeceğinizi planlayın. Sunumunuzdan aldıkları bilgiyle ilgili ne kadar geliştiklerine dair onları motive edici sözler hazırlayın. Güzel sözler söyleyin. Sunumdan önce yapacağınız antrenmanda eğer sabırsız bir şekilde hızlı hızlı sunum yapmak gibi bir eğiliminiz varsa bunu neden yaptığınızı düşünün.Sakin olmayı ve herşeyi kelime kelime anlatmanız gerektiğini hatırlayın. Sonra anlatacağınız konuları, söyleyeceğiniz güzel sözleri düşünün ve bunları söyleme gerekçelerinizi gözden geçirin. 2- Antrenman: Seminerden önce prova yapın. Ayna karşısında çalışın ve sunumunuzu tıpkı seminer sunacağınız zaman gibi sunmaya çalışın. Seminerinizin akılda kalmasını sağlamak için size özel bir takım hareketler, espriler, anlatım biçimleri, yöntemler geliştirmeye çalışın. Öyleki sunumunuz kaliteli ve sıradışı olsun. 3- Sunmak Sunacağınız konuya başlamadan önce o konuya ne kadar hakim olduğunuzu hissedin. Bu sizi pozitif yapacaktır. Sunuma başlamadan önce seminerin ne kadar önemli olduğunu ve katılımcılara ne kazandıracağından bahsedin. Herkesle göz kontağı kurun.Güven verici bir vücut dili kullanın.Rhat olun ve ciddi giyinin.(Dekolte veya spor olmayın) Gruba iyi bir sunum yapmak istiyorsanız önce sunacağınız konuya siz inanın. İçten ve samimi olun. Topluluğa hitap ederken hep biz deyin. Onlara siz diyerek ayrımcılık yapmayın.Örneğin 'biz şu anda şunu şunu yapıyoruz deyin'. Topluluğa sorular sorun ve cevaplarını bekleyin. Fikirlerini söylemeleri için onları teşvik edin. Güzel bir kaç hikaye anlatın. Grubun mümkünse ortasında gezinin. Yüksek bir ses kullanın. Mümkünse oturmadan, doğru bir vücut dili kullanın.
EİNSTEİN VE ŞOFÖRÜ hikaye
Einstein bir çok yerde konferanslar vermişti. Bu konferanslara özel şoförün kullandığı bir otoyla gidiyordu. O konferans verirken şoför de dinleyiciler arasında oturarak onu dinlerdi. Bir gün yine bir yere konferansa gidiyorlardı. Bir ara şoför; - “Dr Einstein,' dedi, sizi o kadar uzun zamandır defalarca dinledim ki artık yapacağınız konuşmayı kelimesi kelimesine biliyorum.” Yaşlı adam pası almıştı. -“Pekala, şimdi gitmekte olduğumuz yerde beni tanımazlar. Palto ve şapkalarımızı değişelim ve sen konuş.” Şoför konuştu. Gerçekten de dersini iyi çalışmıştı. Biri çıkıp da daha önceki konferanslarda sorulmamış bir soru soruncaya kadar sorular kısmını bile başarıyla götürüyordu. Yine de bozuntuya vermedi: - “Böyle basit bir şeyi sormanız gerçekten çok garip şimdi arka sırada oturan şoförümü çağıracağım ve size cevap vermesini söyleyeceğim.”
BAŞKA BİR ARZUNUZ... Mercedes otomobillerinin hikâyesidir
Şimdi şu pazar gününde gelin sizin için bir hayal kuralım. 1900’lü yıllarda ülkelerin birinde yıllar boyu uğraşarak çok güzel ve kaliteli bir otomobil üretiyorsunuz. Kaliteden taviz vermeden, seri üretimi gerçekleştiriyorsunuz. Otomobilinizin ünü neredeyse dünyaya yayılıyor. Müthiş satışlar gerçekleşiyor. Bayilerinizin siparişlerini yetiştirmekte zorlanıyorsunuz. Kendi adınızı taşıyan otomobille gurur duyuyorsunuz. Bu da sizin en tabii hakkınız; arabayı A’dan Z’ye düşünüp tasarlayan, üreten sizsiniz çünkü. Bir gün aldığınız beklenmedik bir haber sizi hayrete düşürüyor; komşu ülkelerden hem de kültürü size çok yakın olan birindeki bayiniz arabanızı satmaktan vazgeçtiğini bildiriyor. En büyük satışlarınızı gerçekleştiren bayiniz bu ve görünürde hiçbir problem de yok. İşte bu en başarılı bayinizin kararını değiştirmek için harcadığınız gayretler hiçbir sonuç vermiyor, ne yapacağınızı bilemiyorsunuz. Atlıyorsunuz trene, o bayinin ayağına kadar gidiyorsunuz. Herkes gururunuzu ayaklar altına aldığınız bu davranışı pek de hoş karşılamıyor. Bayinizle uzun süren müzakerelerden de bir netice çıkmıyor. Son bir cümle olarak kendisine; - “Bay filan, siz bizim gerçekten saygı duyduğumuz bir müşterimizsiniz. Sizi kaybetmemek için ne isterseniz yapmaya hazırım” diyorsunuz. Bayinizin isteği şu; - “Arabanıza biricik kızım ....’in ismini verirseniz bayiliğinize devam ederim” diyor. İşte bu; hepimizin bildiği. Almanya’nın sembollerinden sayılan otomobilin üreticisi bay Gottlieb Daimler, 'Daimler-Benz' markasıyla ünlenen otomobilin ismini Avusturyalı müşterisinin küçük kızı 'Mercedes'in ismiyle değiştiriyor. Sonrası malûm. Dünyanın bir numaralı araba markası “Mercedes”
ACIMI HABER YAPTIM –duyguları dengelemeye örnek bir hikaye.
1964 yılıydı. Stajyer gazeteci olarak bir İtalya seyahatine gitmiştim. Dönünce gazeteden bana; - “Çok başarılısın, seni kadroya alacağız.” dediler. 22 yaşındayım, dış politika yazarlığı yapıyordum. Benim için sevindirici bir durumdu. Babama müjde verecek ve onayını alacaktım. Bir cumartesi günüydü. Eve gittim, ama hayret!.. Evde bir durgunluk var. Kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Tabii şaşırarak sordum: - “Hayırdır ne var, ne oldu?” Nihayet acı da olsa bana haber vermek durumundaydılar. Dediler ki: - “Böyle böyle, baban Ankara'ya gitmişti. Dönüşte trafik kazası geçirmiş...” Hemen koştum. İki tane cerrah buldum. Adapazarı'na hareket ettik. Çünkü Adapazarı'nda kaza geçirmiş. Durumunu tam olarak bilemiyorum elbette. Adapazarı Devlet Hastanesi'nin önüne vardığımda, helikopter, ambulânslar mahşerî bir kalabalık vardı. Herkes bir telâş içerisindeydi. Kapıdan içeri girdiğimde, kalabalığın arasında annemi gördüm. Koştum annemden yana. Daha ben anneme hiçbir şey sormadan, annem boynuma sarıldı ve gözyaşları içinde acı haberi verdi: - “Baban öldü oğlum.” - “Yapma anne!.. Aman Allahım.” Ben daha olayın şokunda iken, biri geldi yanıma. Dedi ki: - “Mehmet bey, telefondan çağrılıyorsunuz.” Hemen telefona koştum. Kimin ne için aradığını da bilmiyorum. Baktım karşımdaki ses Yalçın Bayer. Bana başsağlığı diledikten sonra mesleğimi yapmamı istedi: - “Haberi yazdır bize.” - “Ne haberini?” - “Babanızın ölüm haberini.” Mesleğimin ne olduğunu o zaman daha bir anlamıştım. Ve göz yaşlarıma hâkim olarak, “Cemil Sait Barlas trafik kazasında vefât etti.” diye haberi yazdırdım. Mehmet Barlas
DENGE TABLOSU
1-AİLEAile içinde fertler ne düşünüyor sizin için? Ne kadar mutlusunuz? aile içinde kişilerle arkadaş olabiliyor musunuz?yoksa yaşamınızda ters giden şeyler varsa onlarımı suçluyorsunuz? 2-PARANe ifade ediyor? Paraya sahip misiniz ? ne kadar mutlu ediyor? birilerine borç verirmisiniz?hayır diyemiyor musunuz?siz birilerinden para isteyebilirmisiniz-varmı?evet bu (x) kişi dediğiniz var mı?para yüzünden tartışma yaşadınız mı? 3-SOSYAL YAŞAMİlişkiler nasıl? Çok mu sesli yaşıyorsunuz?dedikodunuz yapılıyor mu?arkadaşlarınız sizi mutlu ediyor mu?çevrende sadece akraba ve arkadaş gruplarınız mı var?sosyal yaşamda nerdesiniz? 4-KARİYERKariyeriniz umduğunuz yönde gelişiyor mu?doğru alanda mı çalışıyorsunuz?ne yapmak istediğinizi biliyor musunuz?enerjiniz yüksek mi bulunduğunuz iş alanında ?iş yeriniz ahlaki değerlere uyuyor mu?siz bu ahlaki değerlere uyuyor musunuz? 5-AKRABAAkrabalarınızla ilişkileriniz sınırlı mı?keyif alıyor musunuz?keyif aldıklarınız ne?eşinizin ailesiyle aranız nasıl?kavgalar var mı ? 6-EVKomşularla anlaşabiliyor musunuz?harcamalarınızı nasıl yapıyorsunuz? parasal anlamda sorun yaşıyor musunuz ev harcamalarında*evle ilgili ihtiyaçları karşılayabiliyor musunuz?evinizin yeri?oturduğunuz yeri seviyor musunuz? Sizi oturduğunuz yer tedirgin ediyor mu ?eve girdiğinizde mutlu oluyor musunuz ? evinizi paylaştığınız insanlar sizi mutlu ediyor mu? Eve karşı yeterince özel alakanız var mı? 7-YARATICILIKGüven var mı* yaratıcılık konusunda kendinizden emin misiniz ? Yeteneklerinizin farkında mısınız?eğitim –kurslar almak ister misiniz ? Kendinizi ifade etmeyi becerebiliyor musunuz 8-AŞK VE ROMATİZMKendinizi yeterli buluyormusunuz ? Cinsel duygularınızı ifade edebiliyor musunuz?aşk sizin için ikili bir ilişki yaşamaktır? cinsellik sizin için çokmu önemlidir,partreninizle orantılımısınız?partreninizin ihtiyaçlarını karşılayabiliyormusunuz? Eşiniz yada partnerinizle aşk ve
romantizm den bahsedebiliyormusunuz(yaşayabiliyormusunuz)?kendinizi sevmeye layık görüyormusunuz? BAKMAK ,GÖRMEK VE YAKALAMAK
GÖZ BAKAR ,BEYİN GÖRÜR,HAFIZA İLİŞKİ KURAR Beyin haritalarında özel seçilmiş kelimeler önemli rol oynar.Bu özel seçilmiş kelimelere anahtar kelimeler denir. Anahtar kelimeler bir metinden ,bir konuşmadan yada bir düşünce’den seçilebilir.Fakat anahtar kelimeleri doğru seçebilmek için onlara sadece bakıp geçmek yeterli olmaz onları görebilmemizde gerekir.Örneğin bir metin okuduğumuzdaki kelimelere bakıp o metindeki hangi kelimelerin anahtar kelime olduğunu görmez isek yine bir seminerde konuşmacının söylediği kelimelerden hangilerinin anahtar kelime olduğunu görmez isek doğru bir beyin haritası oluşturacağımız gibi hafızada ilişki de kuramayız sonuçta bilgileri hafıza da tutmak için gerekli olan anahtar kelimeleri yakalayamayız. Gerek bir konuşmada gerekse bir metinde doğru kelimeleri görebilmek için alıcı gözüyle bakmalıyız. Alıcı gözüyle bakabilmek için ise kişinin konuya karşı istek ilgi ve ihtiyaç duyması gerekir.Bundan sonraki aşamada ise işin teknik boyutu olan yön sözcüklere dikkat verilmelidir
BEYNİMİZİN HER İKİ YANI
SAĞ LOP Duygu-gelecek SOL LOP Mantık kullanır Resmin detaylarını görür Gerçekleri yönlendir Kelimeler ve dil Geçmiş ve şimdiki zaman Matematik ve bilim Kavrar Bilir Kabul eder Düzen kalıp algılaması Nesne isimlerini bilir Gerçek temelli Stratejiler oluşturur Pratik Güveni sever
SOL LOP Mantık-geçmiş SAĞ LOP Duyguları hisleri kullanır Resmin bütününü görür Hayalleri yönlendiri Semboller ve izlenimler Şimdiki ve gelecek zaman Felsefe ve din Edinir İnanır Takdir eder Uzaysal algılama Nesnelerin işlevlerini bilir Kurgusal temelli Olasılıklar sunar/oluşturur Düşünmeden yapar/aceleci Risk alır
% 56 kadınlar sağ lop-duygu % 35 erkekler sol lop-mantık ***Günümüzün başarılı insanı, beyninin her iki yarısını da etkili ve dengeli bir şekilde kullanabilen ve gerektiğinde birinden diğerine kolaylıkla geçebilen insan olarak değerlendiriliyor. *** Beyin Nasıl Öğrenir? ***Beynin nasıl öğrendiği konusunda son yirmi yıl içinde ilginç gelişmeler oldu. Beyninin her iki lobundan biri alınan hastalar üzerinde gerçekleştirilen çalışmalar hızlı öğrenme ve hafıza eğitimi metotlarında çığır açtı.
***Bunca gelişmelere rağmen beyin, hâlâ insan vücudunun çalışması hakkında en az şey bilinen organ olma özelliğini koruyor. Konunun uzmanlarına göre birçok kişi beyin potansiyelinin ancak yüzde 4-8 arasındaki bir kısmını kullanıyor. Beyin gerçekleri, başarılı bir eğitimin, insanın öncelikle kendini tanıması ve keşfetmesine; nasıl öğrendiğini öğrenmesine bağlı olduğunu gösteriyor. İnsan beyni yaratılış itibariyle bir öğrenme programıyla yüklü olarak gelmektedir. Ancak, bu programın yanında kullanıcı el kitabı mevcut değildir. Zaman geçtikçe öğrenilen bilgi ve becerilerin modası geçmekte ve kullanılmaz hâle gelmektedir. Modası geçmeyen ve hayat boyunca ihtiyaç duyduğumuz ise öğrenmenin öğretilmesidir. ***Bu gelişmeler, Başarılı insan kavramında da değişikliğe yol açtı. Günümüzün başarılı insanı, beyninin her iki yarısını da etkili ve dengeli bir şekilde kullanabilen ve gerektiğinde birinden diğerine kolaylıkla geçebilen insan olarak değerlendiriliyor. Beyin hücreleri arasındaki bağlantıları gelişmemiş insanlar, beyinlerine ne kadar bilgi yığmış olurlarsa olsunlar, düşünce, muhakeme, akıl yürütme becerileri gelişmemekte, bu yüzden de eğitilmiş sayılmamaktadır. Hipokamp ve Etkili Öğrenme **İç içe üç bölüm hâlinde bulunan beynimizin orta beyin bölümünde yer alan Hipokamp (hippocampus) hafızanın merkezi durumundadır. Bu merkez, beynin yazıcısı gibi faaliyet gösterir. ***Hipokamp bölgesi bilgilerin kalıcı hafızaya geçip, geçmeyeceğine karar veren merkezdir. Çeşitli şekillerle bize ulaşan bilgiler, verdiğimiz önem derecesine göre beyne kaydolmaktadır. Merak ve ilgi duymadığımız, önemsemediğimiz; kısacası duyguların hareketlenmediği olaylarda gelen bilgiler düşük frekanslı elektrik sinyalleri şeklindedir. Sonuçta, zayıf sinaptik bağlar oluşur ve beyin hardiskine (korteks) kayıt işlemi gerçekleşmez. Çünkü böyle durumlarda alıcılar (duygular) harekete geçmemektedir. Duyguların uyandığı olaylarda ise hipokamp hareketlenmekte ve kortekse kayıt işlemi tamamlanmaktadır. Beyin Loplarının Öğrenmedeki Yeri ***Birçok test sonucunda, beynin sol lobunun, konuşma, matematiksel işlemler, diziler, sayılar ve analiz gibi konularda çok üstün olduğu, mantıklı ve doğrusal çalıştığı tespit edildi. ***Araştırma sonuçları beynin sağ lobunda, ritim, hayal kurma, renkler, boyut, hacim, müzik gibi fonksiyonların yapıldığını ortaya koymaktadır. Beynin sol tarafı bilgiyi mantıklı ve doğrusal olarak işlemekte, sağ lop ise artistik tarafı oluşturmakta, detaydan çok resmin bütünüyle ilgilenmekte ve bilgiyi şekil ve hayal gücüyle işlemektedir. ***Sağ lobun duygular, inanma ve hayallerin etkisinde olduğu ve fotoğrafik, yani bütünsel öğrendiği ortaya çıktı. Bu yüzden bilgiyi sıra ile işleyen sol lobun aksine, sağ lobun öğrenmede çok daha hızlı ve etkili olduğu anlaşıldı. Ayrıca,
insanın mucitlik ve üretkenlik kısmı sağ lop fonksiyonları arasında yer almaktadır. ***Sadece sol lobu gelişmiş olan ve bu lobu iyi kullanan insanların üretken düşünebilmesi sağ loplarını da geliştirmelerine bağlıdır (gerekir). Öğrendikleri konuları ve formüllerden yeni şeyler üretebilmeleri ancak beynin sağ lobunu işin içine katmaları ile mümkündür. ***Beynin her iki lobu birbirini tamamlayan fonksiyonlara sahiptir. Her iki lop arasında yoğun sinir lifinden oluşan Korpus kallosum ağ demeti bulunur. Bu ağ, beynin sağ ve sol lobu arasında sürekli bilgi alışverişinin yapılmasını sağlayan bir köprüdür. ***Sağ beyin yaratıcılığı, duygusallığı, seslere ve renklere, hayal gücüne, sezgilere ve soyut algılamalara daha yatkın çalışırken; sol beyin mantıklı, sistematik ve analitik düşünmeye, yazı ve sayılara, ölçme, değerlendirme ve eleştirmeye daha yatkın olarak çalışmaktadır. Beyinlerinin bir yarısını diğerine göre daha iyi kullanan kişiler, diğer boyutta çalışan yarıkürenin yeteneklerine ihtiyaç duyduklarında zorlanırlar ve başarısız olurlar. ***Hızlı ve etkili öğrenmenin yolu beynin her iki lobunu birlikte ve dengeli kullanmaktan geçiyor. Bir kuşun uçabilmesinin iki kanatla mümkün olması gibi etkili öğrenme için beyin loplarının her ikisinin dengeli gelişimine ihtiyaç vardır. ***İki lobun birlikte kullanıldığı, birbirleriyle uyumun sağlandığı ve işbirliği içinde çalışıldığı durumlarda kişisel yetenek ve etkinlikte olağanüstü artış gözlenmektedir. Eğitimde beynin iki lobunun kullanımı, beyin kapasitesini iki kat değil, kat kat artırabilmektedir. ***Kitap okurken genelde her iki lop birlikte koordineli bir şekilde çalışmak zorunda kaldığından kitap okumak beyin loplarının dengeli gelişiminde en faydalı faaliyetlerdendir. Sol lopça takip edilen ve kavranan sözel kavramlar, sağ lopla tasvir edilir, şekil, imge ve yeni düşüncelere dönüştürülür, canlandırılır. Halbuki, televizyon izleme sağ lobu genelde pasif durumda bırakmaktadır. Bu yüzden de beyin gelişimine olumlu bir katkı sağlamamaktadır. ***İnsanların yüzünü kolayca hatırlarken, ismini hatırlamada zorlanışımız sağ lobun öğrenmede sol loptan ne derece etkin olduğunu gösterir. Bin defa duymaktansa bir defa görmek yeğdir Çin atasözü de bu gerçeğe parmak basmaktadır. Hafıza şekillerle, temsillerle çalışır ve bilgiyi resimlerle işler şeklinde ifade edilen hafıza gerçeği aslında, sağ lobun şekil, resim, hareket ve boyuta duyarlılığı; hayallerin ve üretici düşüncenin merkezi olması vesilesiyle öğrenmede olağanüstü etki ve fonksiyona işaret etmektedir. ***Bazı insanlar okuduğu, gördüğü ve duyduğu bilgileri kolayca ve hemen hatırlıyorlar. Bunlar fotoğrafik hafızaya sahip insanlardır. Fotoğrafik hafızaya sahip insanlar üzerinde yıllar süren bilimsel araştırmalar yapılmıştır.
Bunların en önemli özellikleri beynin her iki lop fonksiyonlarını birlikte ve dengeli olarak kullanmalarıdır. LOPLAR ARASI MONOLOG puhahahaha
sağ lop: acaba ne yazsak? ne yazsak?... sol lop: şöyle komik bişeyler... insanlar bizim ne kadar espirili olduğumuzu düşünsün. sağ lop: yok yok... romantik bi şeyler yazalım ki duygusal zekamız ortaya çıksın. sol lop: lan kaç yıl oldu bi bok öğrenemedin! duygusal oldun mu insanlar seni ezik zanneder. karı kız kısmı kendini güldüren erkeği sever. sağ lop: yok öğle bi şey... romantiklik her zaman işe yarar. söyle gül yağmur filanda koyarız sol lop: saçmalama az kıvrımlı.. sanki ilkokul çocuğu... bide kurdale takalım istersen!! sağ lop: hıh.. sen daha iyisini bulda görelim... sol lop: bulurum tabii embesil... bak ne yapalım... bana geçen gün bi mail geldi. ordan bi şeyler araklarız, yıkılır millet... sağ lop:. sende ancak forward mailleri kopyala yapıştır... nerde yaratıcılık! sol lop: bak bak ağzını bozma...düz fön çekerim senin nöronlarına... sağ lop: tamam tamam... hemen kızma agresif moron... en iyisi gizemli bir hava yaratmak... sol lop: fena fikir değil hani... aferin lan duygusal idyot. ama nasıl? sağ lop: bekle... bekle... evet.. tamam. sol lop: ne tamam lan? ne tamam? sağ lop: insanlar neyi gizemli bulur? sol lop: neyi? sağ lop: hakkında bi şey bilmediklerini... sol lop: eee.. bunun bize ne faydası var? sağ lop: merak uyandırırız salak... şey yazalım mesela... hırçın akşamların gizemli kurdu.. acayip fiyakalı değil mi? sol lop: oldu.. istersen bide sonuna bide asl? yazalım... arabesk kıvrımını fönlediğim sağ lop: ne yazalım peki bay copy past ustası... sol lop: en iyisi boş bırakalım... düşünsün dursunlar. ne dersin? sağ lop: aferin aferin... sonunda bi işe yaradın... tebrikler.. sol lop: ee tabi.. senin gibi saksı niyetine taşınmıyoruz.
sağ lop: gene başladı hakarate... ama ben derim ki gene de sonuna bir gül koyalım.. duygusal olduğumuz belli olsun... sol lop: ………. git.. gül kadar beynin yok şerefsizim... SUNUM İÇİN ÖRNEK__LOPLAR
Beş km.'lik bir yolu kaç saatte yürürsünüz. Gelin uzlaşalım ve cevabınızın da "1 saat" olduğunu kabul edelim. Yani iki ayağınızı ve iki kolunuzu kullanarak beş km.'lik bir yolu 1 saatte yürüyebiliyorsunuz. Şimdi sizden birşey istiyorum. Ayağa kalkın ve tek ayağınızın, örneğin sol ayağınızın üzerinde durun. Şimdi sağ ayağınızı dizinizden geriye doğru bükerek sağ elinizle ayak bileğinizden tutun. Bir an arka tarafta sağ elinizle sağ ayağınızı birbirine bağladığımı kabul edin. Aman ne oluyor diye heyecanlanmayın. Amacım bir elinizin ve bir ayağınızın kullanılmamasını sağlamak. Yani yürürken kullandığınız organlarınızın yarısını kullanmazsanız, veriminizin ne kadar düşeceğini merak ediyorum. Evet, şimdi sorumu tekrarlıyorum. "Sağ eliniz ve sağ ayağınız birbirine bağlanmış halde iken, sadece sol ayağınızı ve sol elinizi kullanarak beş km.'lik bir yolu kaç saatte yürürsünüz?". Kaç saatte? 2 saatte mi? Duyamadım, yoksa 5 saatte mi? Belki 10 saatte, belki de 20 saatte, ne dersiniz. Belki de bu işi hiç başaramazsınız. Gelin uzlaşalım. Bunun cevabının da 10 saat olduğunu kabul edelim. Peki, şimdi size daha önceki bir cevabınızı hatırlatıyorum; "Beynin yarısını kullanan bir insanın verimi sadece % 50 düşüyor da, neden yürüme organlarının yarısını kullananların performansı % 50'den çok daha kat kat aşağı düşüyor?"
EK BİLGİ
DÜNYANIN İLK İKİ BEYİNLİ İNSANI-
(KORPUS KALLOSUM) yogun sinir liflerinden oluşan bağ
İkinci Dünya Savaşı'nda asker olan W. J. savaş sırasında düşman hatlarının arkasına paraşütle indirilen askerler arasındaydı. İndirmeden sonra çıkan çatışmada birçok arkadaşı ölmüş, kendisi de esir düşmüştü. Ama çatışma sırasında kafasından yara almış ve yara beyninin bir lobuna da isabet etmişti. Doğal olarak vücudunun diğer tarafına da felç gelmişti. W.J.'i iyileştirme çabaları savaştan sonra da devam etmiş, fakat hiçbir tıbbi tedavi olumlu sonuç vermemişti. Aksine felç vücudunun diğer tarafına da sirayet etmeye başlamıştı. Bu sonuç bilim adamlarını oldukça şaşırtmıştı. Beynin yara aldığı kısma göre vücudunun diğer tarafına felç gelmesi normaldi. Fakat beynin diğer tarafında yaralanma olmadığına göre, felç neden vücudun diğer tarafına da sirayet ediyordu. Bu sonuç beynin bir lobundaki yaranın, diğer lobunu da etkilemeye başlamasından olabilirdi. Eğer durum böyle ise, yaranın diğer lobu etkilememesi için son çare olarak ameliyatla iki lobun birbirinden ayrılması gerekiyordu. Böylece W.J. ameliyatla beyninin sağ ve sol lobu ayrılan ilk hasta oldu. Plana göre beynin sağ ve sol lobunu birbirine bağlayan "korpus kallosum" adındaki yoğun sinir liflerinden oluşan bağ kesilecekti. Böylece beynin bir lobundaki yaranın, beynin diğer lobunu etkilemesi önlenecekti. Sonuç olarak vücudun bir yanında bulunan felç diğer tarafa sirayet etmeyecek ve W.J. kısmen normal bir hayat yaşayacaktı. Ameliyat başarılıydı ve diğer ameliyatlar bunu izledi. Artık W.J.'in her iki lobu arasında iletişimi sağlayacak hiçbir bağ yoktu. Ancak W.J.'in hayatında beklenmeyen birçok değişiklikler olmaya başladı. Örneğin yapılan deneylerden birinde W.J.’e bir ekranın ortasına dikkatlice bakması söylendi. Bu sırada aynı anda slayt filmiyle ekranın solunda bir "tavuk" resmi, sağında ise bir "kardan adam" resmi hızla gösterildi. Bilim adamları gösterilen bu resimlerin beyinde çapraz olarak algılandığını biliyorlardı. Yani ekranın solundaki tavuk resmi sağ lop tarafından, ekranın sağındaki kardan adam ise sol lop tarafından algılanıyordu.
W.J.’e ne resmi gördüğünü söylemesi istendiğinde "kardan adam" diyordu. Ama gördüğü şeyin resmini sol eliyle göstermesi istendiğinde örnekler arasında bulunan "tavuk" resmini gösteriyordu. Testler devam etti ve gerçekler ortaya çıkmaya başladı. Konuşma merkezi beynin sol lobu üzerindeydi. W.J.'e "ne gördün" dendiği zaman cevap veren sol loptu ve sol lob ne gördüğünü yani "kardan adam"ı söylüyordu. Gördüğünü sol eliyle göstermesi istendiğinde durum farklılaşıyordu. Sol eli çapraz olarak beynin sağ lobu idare ediyordu. Sağ lobun gördüğü ise "tavuk" resmiydi. Sonuç olarak sol eli kontrol ederek cevap veren sağ loptu. O da kendi gördüğünü sol eli kontrol ederek söylüyordu, "tavuk". W.J. artık iki tane ayrı insan olmuştu. Her iki beyin birbiriyle haberleşemediği için ayrı ayrı bağımsız çalışıyordu. Beyin loplarının bu şekilde bağımsız çalışması şüphesiz W.J.’in hayatında beklenmeyen değişiklikler yapmıştı. Ancak bu tesadüfi olay ve yapılan testler hangi lobun hangi fonksiyonlarda uzman olduğunu öğrenmemizi sağlamıştır.
YENİDEN ÇERÇEVELENMEK Bazen bazı durumlara saplanıp kaldığımızda ve duyguları yanlış yorumladığımızda yeniden çerçevelenmek bizleri daha farklı bakış açıları kazandıracak,dolayısıyla esneklik kazanmış olacağız.Yeniden çerçevelendirme düşüncesiyle bazı olaylar farklı perspektiften bakarak güçlükleri yenmeyi başarabiliriz.Ayrıca yeniden çerçevelenmek yaratıcı düşüncenin özüdür.Örneğini,başkalarının gerçeklik haritalarını anlamak için ,olayları onların bakış açısından görmemiz gerekir.Yeniden çerçevelenme seçenekler üretir ve yeni olasılıkları gündeme getirir. Yeniden çerçeveleme klasik bir pollyanna’cılık değil ,kötü bir olayın ilk darbesini çabucak atlatıp eyleme geçmemize yarayan çok önemli bir silahtır. Yeniden çerçeveleme ,insanı karşılaştığı başarısızlık denilen olaylar karşısında çöküntüden kurtarır.Engeli basamağa dönüştürür.Böyle olunca da o azimle engel ne kadar büyükse yükseğe çıkarır. O engeller, 7 yaşında gözlerini kaybeden küçük Veysel’in büyük halk şairi aşık Veysel olmasını engelleyememiştir. İki yıl zindanda yatan Muhammet ali clay,zindandan çıktıktan sonra o zindan hayatının izleri ve psikolojisi altında ezilmemmiş görünürdeki bütün aleyhte şartlara rağmen dünya boks şampiyonluğunu yeniden kazanmıştır. Olaylara bakışınız,dezavantajlarınızı müthiş avantajlara ,acılarınızı büyük birikimlere çevirebilir.Size beklenmedik sıçramalar yaptırabilir.Yeter ki olaylara bir de o yönden o gözle yaklaşın. Bunları düşünürken gayemiz sorunlara dalmaktan çıkıp hedeflerimize ulaşmak olmalıdır.
‘Üzülmek,yarının sıkıntısından bir şey eksiltmez.Sadece bugünün gücünü tüketir.’(a.j.cronin) Her işte bir hayır vardır.Bir kapı kapanınca bir kapı daha açılır. Her sorun bizi geliştirecek bir fırsattır.Yeter ki bu fırsatları görelim. ÖRNEKLER 1-Televizyon bozuk,(bu akşam moral bozucu haberler dinlemeyeceğiz.Kitap okumak için harika bir fırsat) 2-Hala bir arabam yok(park problemi ,tamir ve benzin masrafını düşünmüyorum.) 3-Bu sene üç dersten sınıfta kaldım(Ne güzel İngilizce öğrenmek için harika bir fırsat) 4-Eşime evlilik yıldönümü hediyesi alacak param yok(ona çok özel bir hediye alacağım.)
EK BİLGİ -
BİREYSEL FARKINDALIK HARİTASI
KENDİNİZİ POZİTİF OLARAK GÜDÜLEYİN
Durum :Önce durumunuzu değiştirin.Bakışınız kayık,omzunuz bükük ,suratınız asıksa elbette motive olamazsınız.Başta zorlayarak da olsa gülümseyin,neşeliymiş gibi davranın, hayatınızda en zevkli işle uğraşıyormuş gibi rol yapın, gerisi kendiliğinden gelecektir.Bir repliğiniz olsun o hareketi yapınca moda girin.Sağ yumruğunuzu sıkın ve uçuşa geçin.
Düşünceler:Düşüncelerinizi kaliteleştirin bunun içinde kendinize böyle
düşünmem hedeflerime hizmet ediyor mu? diye sorun.Boş negatif düşüncelerin yerine sizi güçlü hissettirecek hedeflerinizi düşünün hedeflerinizin sizi harekete geçirmesi içinde duygularınızı harekete geçirmeye başlayın.
Duygular:Negatif bir düşünce başlamış ise bunun sonucu olarak kendinizi
negatif duygularla donanmış olarak bulursunuz .Olayın şiddetine göre uyursunuz ,kafanızı duvarlara vurusunuz,yemek yersiniz vs. Halbuki düşüncelerinizde başlayan bu negatif durumu değiştirir seniz duygularınızda pozitif duygular olacaktır.Pozitif duygular daima insanı harekete geçirir. Pozitif duygularınızı harekete geçirmek için düşünceler kısmında düşüneceğiniz hedeflerinizi hayalle yoğurun bu durum limbic sistemin sizin için çalışmasını sağlayacaksınız.
Davranışlar:Durumunuzu,düşüncelerinizi,duygularınızı yani 3D’yi değiştirirseniz davranışlarınızda otomatik olarak değişecektir. FARKINDALIĞINIZI ARTTIRIN –KENDİNİZİ KEŞFEDİN Zihinsel özelliklerimiz ile ilgili saptamalar yaptıktan sonra kişiliğimize ilişkin özellikler hakkında bilgi ve farkındalık edinmemiz gerekmektedir. Aşağıdaki tabloda yer alan özelliklerden kendinizde gördüklerinizi işaretlemeniz kişiliğinize ilişkin önemli ip uçları oluşturacaktır. DÜRÜSTÜM YARATICIYIM SORUMLUYUM ÖVÜLEN BİRİYİM GERÇEKCİYİM YAPICIYIM SAYGILIYIM CÖMERTİM SAKİNİM HEYECANLIYIM ADİLİM KARARLIYIM OLUMLUYUM SAMİMİYİM HOŞGÖRÜLÜYÜM ANLAYIŞLIYIM PLANLIYIM İSTEKLİYİM POLİTİĞİM İSTİKRARLIYIM RİSK ALIRIM
MÜKEMMELLİYETCİYİM ÇABUK ÖĞRENİRİM ESNEĞİM İLGİLİYİM BAĞLIYIM AHLAKLIYIM ÇALIŞKANIM DUYARLIYIM SABİT FİKİRLİYİM ÖNYARGILIYIM ELEŞTİRİLEBİLİRİM YENİLİKÇİYİM GÜVENİLİRİM HAK ARARIM MERAKLIYIM DERLİ TOPLUYUM ENERJİĞİM OTORİTEYE UYUMLU ZORLUKLARI SEVERİM TUTUCUYUM AYRINTICIYIM TUTARLIYIM
MOTİVSYONA SAHİBİM BİLGİLİYİM SEVİLENİM POPÜLERİM HASSASIM ZEKİYİM DİNLERİM ESPİRİLİYİM MERHAMETLİYİM DAKİKİM İNSAN ODAKLIYIM TEMKİNLİYİM MACERACIYIM BECERİKLİYİM SAKİNİM KONTROLLÜYÜM YENİ FİKRE AÇIĞIM SONUÇ ODAKLIYIM ALÇAKGÖNÜLLÜYÜM NEŞELİYİM SEMPATİĞİM HAZIR CEVABIM
Bu özelliklerden pek çoğunu işaretlemiş olabilirsiniz.İşaretledikleriniz sahip olduklarınız,işaretlemedikleriniz sahip olmadıklarınız olduğuna göre bunlar üzerinde biraz çalışarak kendiniz hakkındaki farkındalıklarınızı arttırabilirsiniz. Bu farkındalıklarınız hem güçlü yönleriniz hem de zayıf yönleriniz hakkında size güçlü ip uçları verecektir.
genlerin depresyona neden olduğu kesin bilinemiyor. Ancak incelendiğinde, özellikle manik depresif kişilerin aile fertlerinde de aynı bulgulara rastlanıyor.
Ruh sağlığınız için… 1. Bol su için. 2. Sağlıklı beslenin. 3. Pozitif ve sağlıklı düşünün. 4. Kendinizi her gün hayatınızda şükran ve minnet duyduğunuz şeylere odaklayın. 5. Pollyanna’yı okuyun. 6. Zamanınızı pozitif, sizi yücelten ve kendinizi iyi hissettiren insanlarla geçirin. 7. İnsanlarla sevecen ve yardımsever bir dille konuşun. 8. Bungee jumping yapmayın. 9. Kafanızla topa vurmayın. 10. Egzersiz yapın. 11. Kendi kendinize hipnoz yapmayı ve meditasyonu öğrenin. 12. Diyaframdan nefes almayı öğrenin. 13. Hayatınız için açık hedefler belirleyin (ilişkiler, iş, para) 14. Hayatınıza bir anlam, amaç, heyecan ve hedef katın. 15. Hemen hayır demeden önce, seçenekler üzerinde biraz düşünün. Kendinizi batağa saplanmış ve sıkışmış gibi hissettiğinizde seçeneklerinizi ve çözümlerini bir yere yazın. 16. Çaresiz hissettiğiniz zaman başkalarından yardım almaktan çekinmeyin. 17. Hafızanızı geliştirin. 18. Sesinizin nasıl olduğu önemli değil; şarkı söyleyin ya da mırıldanın. 19. Güzel ve dinlendirici müzikleri hayatınızın bir parçası yapın. 20. Güzel kokuları hayatınızın bir parçası yapın. 21. Dokunmaktan çekinmeyin. Sevdiklerinize sık sık dokunun. 22. Partnerinizle cinsel ilişki yaşayın. 23. Ritimli hareket edin. 24. Kafanıza aldığınız en küçük bir darbeyi bile ciddiye alın, doktora başvurun. 25. Sizi çok rahatsız eden halledemediğiniz bir problem üzerinde sürekli yoğunlaşmayın. Biraz mola verin, dikkatinizi dağıtın. Daha sonra o probleme tekrar geri dönün. EN BÜYÜK KORKUN “KORKMAK “OLSUN
Korku, her türlü gelişimin, iyileşmenin ve değişimin daha başlangıçta önünü keser. Hedeflerimize ulaşmamıza engel olur, hatta hedef belirlememize bile izin vermez. Yeni ve özgün bir şey yapmak, bir şey üretmek söz konusu olduğunda içimizi bir korku, bir kuşku sarar. Bilinmeyenle karşılaşmaktansa, kötü de olsa her şeyi eski halinde bırakmak daha kolay gelir insana. Bu yüzden de yeniliklere hep direnç gösteririz. Korku belki de bizim hep yol arkadaşımız olacaktır. Önemli olan değişim isteğinin korkudan baskın çıkmasıdır. Nlp’ deki amaç bunu başarmaktır; isteklerimizin korkularımızdan daha güçlü olmasını sağlamak… Her yeni atılımda içimizi biraz korku, biraz kuşku ve heyecan karışımı bir duygu kaplar. Bu duyguyu kontrol etmek kişinin kendi elindedir. Kişi bu duyguların kararlarını yanıltmasına ve aklını kullanmasına engel olmayacak şekilde mesafe koymalıdır. Aksi takdirde korku bizi avuçları içine alır ve hem ruhumuzu hem de kalbimizi felç eder. Aşırı tepki vermemize neden olur. Korkunun sebebi sadece bizim içimizde, düşünce biçimimizde. Onu oluşturan biziz. Bilinçaltının bir düşünce tarzından bir diğerine geçmesini sağlamak için telkinler en mantıklı çözümlerdir. Olumsuzdan olumluya, korku salan düşünceden güven yaratana. Korku olaylar abartarak gösterir bize, onları imkânsızlaştırır. Hâlbuki imkânsız diye bir şey yoktur. Tecrübelerimize dayanarak gerekli önlemleri alabilir ve olumlu bir çözüm elde edebiliriz. Her şey bir denemeye bakar. NLP’ ye göre de korkacağımıza ve her şeyin bir felaketle sonuçlanacağını düşüneceğimize, her şeyin daha iyiye gideceğini ve hedeflerimize varabilmek için gerekli tüm imkânlara sahip olduğumuzu görmeye çalışmalıyız. Yani olumlu düşünmeliyiz. Eylem düşüncede başlar çünkü.
Shakespeare’in sözcüklere döktüğü bu korku bakın nelere muktedir; “Olmak ya da olmamak. İşte bütün mesele bu. Düşüncelerimizin katlanması mı güzel, Zalim kaderin yumruklarına, oklarına? Yoksa direnip belâ denizlerine karşı, “dur, yeter” demesi mi? Ölmek, uyumak sadece. Ama düşünün ki, uykuda düş görebilir insan! İşte bu kötü. Çünkü o ölüm uykusunda, Şu fani bedenden sıyrılıp çıktığımızda, Göreceğimiz rüyalar bizi duraksatır ister istemez.
İşte, felaketi onca uzun ömürlü kılan da bu. Yoksa kim katlanırdı zamanın kırbaçlarına, küfürlerine, Zorbanın haksızlığa, kibirli adamın hakaretine? Hor görülen, aşkın acılarına, adaletin gecikmesine, Devlet görevlisinin kendini bilmezliğine; Sabırla bekleyen erdemli kişinin, Değersiz insanlardan gördüğü muameleye Yalın bir hançer darbesiyle hesabı kesilecekken? Kim katlanırdı, bu yorgun yaşamın yükü altında Homurdanıp terlemeye, Ölümden sonraki bir şeyin korkusu olmasaydı! Sınırları geçenin bir daha dönmediği, O bilinmez ülkenin korkusu kafamızı karıştırıp Bizleri tanımadığımız kentlere koşup gitmektense, Başımızdakilere katlanmak zorunda bırakmasaydı? İşte bunları düşündükçe Ödlek olup çıkıyoruz hepimiz Ve işte böyle karanlığın doğal rengi, Endişenin soluk gölgesinde bozuluyor; Bulutları hedef alan büyük ve iddialı atılımlar Bu yüzden yörüngesinden sapıyor Ve bir girişim olmaktan çıkıyor adları.” Korkuyla baş etmeliyiz. Korkuyu hafifletmenin yolu en çok korktuğumuz şeyleri bir kenara yazmak ve şu soruyu sormak olmalı; “En kötü ihtimalle ne olur?” Bu ihtimalleri yazıp, bunlara karşıdan şöyle bir bakmak gerek. Sonra korktuğumuz şeyler için şu soruyu sormalıyız; “Hayatımın tamamını bu şekilde geçirmek ister miyim?” Daha sonra korktuğumuz ama yapmayı arzu ettiğimiz şey için; “Yapamazsam neler kaybederim?” sorusu gelmeli aklımıza. Tabi ki ölümün kıyısında iken; “Keşke şunu da yapsaydım diye hayıflanacağım ne olabilir?” sorusu da gelmeli…
Tüm bu sorular korkunun hafiflemesine, hedef belirlemeye sebep olacaktır. İnsanların çoğunun hedefi yoktur. Birçoğunun hedefi olduğu halde eyleme geçmemektedir. Nlp eylem olmadan hiçbir işinize yaramaz, onca kitabı okumak veya onca bilgiye sahip olmak… Önemli olan sizin harekete geçmenizdir. Gemi hareket ettikçe yol alır, bekleyerek değil… Hedefi olup da bunları gerçekleştirmek için eyleme geçenlerse %1’lik gibi az bir dilimde yer almaktadırlar. Nlp’ de de incelenmiştir ve görülmüştür ki hedefine ulaşmış insanlar uzun bir süreci, vazgeçmeden çalışmış, üstün bir çaba sarf etmiş,
azimli insanlardır. Başarı kolay elde edilmemektedir. Einstein’ın da dediği gibi başarıda %1 zekâ, %99 çalışma etkilidir. Hiçbir insan çalışmadan başarıya ulaşamaz. Başarıya ulaşmış insanların da günleri herkes gibi 24 saattir. Herhangi bir bedel ödemeden, çaba göstermeden istediğimiz başarıyı yakalayamayız. Rahatlık bölgemizden uzaklaşmalıyız. K. Moorleed’in dediği gibi; “Hiç kimse başarı merdivenini elleri cebinde tırmanmamıştır.” Eğer ki korkumuzu beynimizden atıp, hedeflerimiz için girişimde bulunursak, azimli, kararlı bir şekilde çalışırsak bundan kazancımız “ARZU ETTİKLERİMİZ olacaktır. Bu da dünyanın en kazançlı işidir.
EK BİLGİ
DERLEYEN SELMA SEZER NLP practıtoner-master EGİTMENLER AŞKIM KAPIŞMAK-düşünce ve iletişim uzmanı ŞÜKRAN BERBER-NLP treaner Sevgili hocam Sayın Aşkım Kapışmak ve Şükran Berber’e göstermiş oldukları ilgi sabır ve destekten dolayı ,bana kazandırmış oldukları bilgi ve becerilerden dolayı sonsuz teşekkürleri bir borç bilirim.
ANNEMİZİ, BABAMIZI, KARDEŞİMİZİ, ÇİÇEKLERİ SEVELİM. YOLUN ORTASINDAKİ TAŞI, AĞAÇLARI SEVELİM. DAHA DA ÖNEMLİSİ BİRBİRİMİZİ VE İNSANLARI SEVELİM. HAYAT SEVGİYLE DAHA GÜZEL DEĞİL Mİ ? NE DERSİNİZ. İÇİNDEKİLER 1-NNLP MASTER PRACTITIONER Eğitimi 2-DENEYİMSEL TASARIM 3-ON BİR YILDIZ TERAPİ 4-11 YILDIZ TERAPİ TEKNİKLERİ NE FAYDA SAĞLAR 5-MASTER
6-ETKİLEŞİM YASASI 7-DÜŞÜNCE NEDİR? 8-DUYGU 9-HEYCAN 10-BAYILMA 11-MANTIKSAL ZEKA 12-DUYGUSAL ZEKA 13-MUTLULUK NEDİR? 14-GÜÇ 15-KAYGI NEDİR? 16-KORKU NEDİR? 17-FOBİLER NASIL OLUŞUR? 18-UYGULAMALI BİR TERAPİ ÖRNEĞİ 19-SİHİRLİ SORULAR***TERAPİ SORULARI 20-İLK SEANSIN İLK SORULARI 21-SİHİRLİ SORULAR İLK SEANSTA SORULUR 22-KIYAS SORULARI ( 2. SEANSDA 23-İLKELER 24-İKİ BOYUTLU DÜŞÜNCE TERAPİSİ 25-İKİ BOYUTLU TERAPİ ÖRNEK 26-HİPNOTİK İLETİŞİM 27-ONAY SORULARI 28-SEÇENEK SORULARI 29-ODAK SORULARI 30-OLASILIKLAR 31-İŞ DÜNYASINDA 32-MEDİASYON TERAPİSİ 33-KENDİNLE YÜZLEŞMEYE HAZIR MISIN? 34-TRANS ANI ( VİZYON TERAPİ 35-VİZYON TERAPİ ÖRNEK; 36-SWİSH TERAPİSİ 37-BİR ÖNERİN OLSUN 38-KAYAN YILDIZ TERAPİSİ 39-KAYAN YILDIZ TERAPİSİ ŞÖYLEDİR
NNLP MASTER PRACTITIONER Eğitimi Practitioner eğitiminden sonra bireylerin NLP�yi hayatlarında profesyonel bir şekilde uygulayabilecek seviyeye gelmelerini sağlamak.Bu bölümde bireyler kişisel gelişim, aile içi ilişkiler, iletişim becerilerini nasıl başarı için programlayabileceklerini öğreneceklerdir. Ayrıca bu bilgileri terapi, iş, eğitim, spor, sanat dünyalarında da kullanabilirler.
DENEYİMSEL TASARIM Bu bölümde bireyler hayatlarında fark yaratmış kişilerin bunu nasıl başardığının farkındalığına ulaşacak, aynı zamanda da başarısızlığa uğramış kişilerin niçin başarısız olduklarını fark edeceklerdir. Bu farkındalıkla birlikte kendilerinin bu başarıya, kendilerine has bir modelle, kültürel farkları göz önünde bulundurarak nasıl ulaşabileceklerini öğreneceklerdir. Bununla birlikte de başarı kaçınılmaz olacaktır.
ON BİR YILDIZ TERAPİ On Bir Yıldız Terapi kişilerin hayatlarını kolaylaştırmasına yardımcı olacak stratejileri ve terapi tekniklerini içerlemekle birlikte çevresinin de değişimine yardımcı olacak önemli teknikleri bünyesinde bulundurmaktadır. Profesyonel danışmanlık yapanlar için ise ayrı bir önem arz eden On Bir Yıldız Terapi, terapi de sonuca hızlı bir şekilde ulaşmak isteyenler için vazgeçilmez bir yöntemler bütünüdür. insanın olduğu her yer de psikolojinin olduğunun bilincinde olan New NLP, psikolojik süreçler göz önünde bulundurularak hazırlanmış olan uluslararası tescillenmiş 11 YILDIZ TERAPİ TEKNİKLERİ’ne sahiptir. 11 Yıldız Terapi Teknikleri kişilerin neyi değiştirmek istediklerinin yanı sıra, değiştirmek istedikleri şeyin nasıl ve neden olduğuyla da ilgilenen ve bilinç dışı kayıtlı programları etkili ve kalıcı bir şekilde değiştirip, dönüştüren bir sistemdir. New NLP İle Terapi “ Bir Şey Size Acı Veriyorsa, Değiştirmekte Fayda Vardır” New NLP Yaşantılarımız zannettiklerimizden oluşur. Bir konu hakkında, bir olay hakkında, bir kişi hakkında kendi zihinsel haritalarımıza göre gerçeklikler çizer ve bunları değişmez inançlarımız olarak kaydederiz. Bu inançlar olumlu veya olumsuz programlar olarak yaşantılarımızı etkiler. Taki biz o programları ( Davranış, düşünce, inanç, duygu durumları v.b...gibi) değiştirmek isteyene kadar…….
11 YILDIZ TERAPİ TEKNİKLERİ NE FAYDA SAĞLAR !
Fobilerimizi yenmemizi, travma boyutuna ulaşmış olan duygusal yaklaşımlarımızdan kurtulmamızı, ( Yas, Şok durumları v.b. ) Geçmişe ait takıntılarımızdan, yanlış inanç kalıplarımızdan, affedememeye yönelik v.b. duygu durumlarımızdan arınmamızı, derin güvensizlik, kuşku, endişe, panik atak gibi süreçlerden çıkmamızı, Fizyolojimize yer etmiş olan, psikolojik ağrılarımızdan, mide bulantılarımızdan, daralma ve sıkıntı hislerimizden, bize zarar veren kokusal, tatsal, dokunsal hassasiyetlerimizden v.b.lerinden kurtulmamızı, Karı- koca, çocuk- ebeveyn, iş arkadaşlığı anlaşmazlıkları gibi her türlü ilişki sorunlarımızın ortadan kalkmasını, Olaylara ve kişilere farklı bakmamızı, alışkanlıklarımızı terk etmemizi, Ve daha bir çok şekilde yaşam kalitemizi düşüren, bize artık fayda sağlamayan programlardan kurtulmamızı sağlar.
“BEDEL ÖDEYEN İNSAN EĞİTİMİNE ÖNEM VERİR.”
MASTER İnsanlara hedeflerinizle ilgili fazla bilgi vermeyin ve paylaşmayın.sadece işinizi yapın ,gizli kalmayı öğrenin ”insanları mutlu edin ”ondan sonra uzaklaşın ama size ulaşabilecekleri mesafede kalın “ “hiçbir şeyi birden tüketmeyin”doyura doyura verin,hızlı vermeyin her şeyi sindirin.
Cinsiyetlerle uğraşmayın sadece konularla ilgilenin,kimsenin özel yaşamı sizi ilgilendirmesin,eğer karşı taraf size anlatmak isterse dinleyin,zorlamayın.Gizli kalın ;özel hayatınızı vs..fazla sermeyin,irdelenmesine izin vermeyin. Master 2 bölümden oluşmaktadır. 1-deneyimsel tasarımkatılımcı kişi kendi stratejilerini tasarlar 2-on bir yıldız terapisiteorik aldığınız bütün bilgileri projeye dönüştürmek için teknikler öğrenilecek.klinik vakalarla uğraşmayın,hedef belirlemede yardımcı olun.ilaç verilmeyen insanlara yardımcı olabilirsiniz,ikili danışmanlık,trans,aile danışmanlığı görülecek. Diplomayı alanlar için; 24 saatlik diploma ,2 günlük eğitim verebilirsiniz.bunlaın içinde - beyin filtreleme –insan tanıma sanatı -ilkeler -metaprogramlar -iletişim Başarının aşamaları -hedef belirleme vardır. Bu eğitimleri verirken çok fazla uzatmayın. Diploma fiatları = minimum 250 ytl maksimum 400 ytl dir
ETKİLEŞİM YASASI
Trans Aşırılık Aşırılık
ETKİLENME *1_____________________10*buralara kayarsa *2_____________________9* problem var!! *3_____________________8* *4_____________________7*
Denge Denge Değişim Değişim Aşırılık Aşırılık
*5_____________________6*ilişkiler bu boyutta *6_____________________5*sağlanmalı!! *7_____________________4* *8_____________________3* *9_____________________2* *10____________________1*
Etkilenme ve etkileme yoktur,etkileşim vardır .Dış dünyada ne olursa olsun iki insan arasında etkileşim vardır.eşitlik diye bir şey yoktur.Bazı insanlar vardır,mesela ADOLF HİTLER çok iyi bir stratejiyi kullanmıştır. Eşitliği savunan insanlar ,hangisini savunduğunu bilmezler.İki insan arasındaki iletişim 5-6 boyutunda başlar.Denge boyutudur.İki insan arasında 11 birimlik etkileşim vardır.Mesela ;ben FUNDA yı 5 birim etkilerim FUNDA’DAN 6 birimlik etkilenirim.Bu boyut denge boyutudur.Bu boyutta heyecan yoktur. Yeni tanıştığın bir insanla aranızda heyecan olmaz. Mesela ; sanatçı ise farklı olur.O zaman heyecan olabilir(örn:İbrahim Tatlıses) evliliklerini bu boyutta yaşayan insanlar dada heyecan yoktur..tanışmadan sonra onun varlığı veya yokluğu beni etkilemez.2. gün sonra biraz daha görüşürsem ,iş anlamında yeniden bir araya gelirsem ilişkimiz artmaya başladığında, ben 4 birimlik etkiliyorum ,ondan 7 birimlik etkileniyorum.Hoşlanan taraf 4 birimlik etkilenirken,diğer taraf 7 birimlik etkilemeye devam eder.Ben onu düşünüyorum ama o beni çok fazla düşünmüyordur .Hiç bir zaman ikisi de aynı anda olamaz.Bazı ilişkilerde hastalık boyutu olabilir.Bazen kavga olabilir,biri işine gider hayatına devam eder,8 birimlik etkilenen daha yoğun düşünür.Kıskançlıklar arttı diyelim 3 birimlik etkilenin çok umurunda değildir..bu durumda aile danışmanına gitmelidir.8 birimlik etkileyen çok konuşmaz,Teke tek görüşmeniz gerekmektedir ,bu tip danışanlarda 3 birimlik etkilenen her şeye ağlıyordur.3 birimlik etkilenen kişiyi 8 birimliğe getirmelisiniz. 9 birimlik etkilenen insanın bütün dünyası o olmuştur artık.bu durum 2 birimlik etkilenen çok saçma gelir.9 birimlik etkilenen çok koşar peşinden .Örneğin etkilendiği kişinin ceplerini karıştırmaya başlar,telefonları kontrol eder,hastalık boyutudur .devamlı onun hakkında konuşur.2 birimlik etkilenenin üstüne gider.Diğeri çok kendini vermez,eve geç gelmeye devam başlar,9 birimlik etkilenenin değişeceğine inanmaz. Bir boyut vardır ,bu boyuttaki insan intihara kadar gider.Aşırılık boyutudur.Mesela tecavüze uğramıştır 10 birimlik etkilenmiştir.Bu bir etkileşim yasasıdır,doğadaki her şey bunun üstüne kuruşmuştur. Mesela; aslan ile ceylan,statüsü düşük olan yemek yerken bile tetiktedir.Bazı anneler çocuğu için endişelenir çocuğun umurunda bile değildir.Bu
boyutta inanç kalmamıştır.Bazı insanlar geçmişi unutama deyip kafasına bir kurşun sıkar . Birini günde 3 kez arasan onun seni aramasına fırsat vermezsin ,hep düşünür 8 birimlik etkilenirsin.2 birimlik etkilenen diğerinin her gün aramasına alışmıştır.Birinci gün aramayınca çok önemsemez.2. gün merak etmeye başlar neden aramıyor diye söylenir.,Hep aynı konuşunca insan değişmez diye düşünür,siz bir danışanla konuşurken (koçluk yaparken) bu denge tablosunu dikkatle çıkarmalısınız. Kişiye bakıp eşini yada ailesini çözebilirsiniz. Aşırılık neredeyse problem hep oradadır.Bu bir stratejidir.Kendi hayatınız dada uygulayın bunu.Bir konuda problem çıktı diyelim,hemen bu tabloya bakın ve nereden kaynaklandığını çözümleyin. Mesela ; bir işyerinde patron 8 birimlik etkiliyor,ama çırak için patronun her dediği yaptığı önemlidir,bunu dengeye getirmek gerekir.Oynayın ,her zaman yaptığını yapmayın bakın nasıl değişecek.9 birimlik etkilenen bir anlam çıkartmaya başlıyor” seviyor ya baksana …geçen gün bana güldü vss.” Gibi.2 birimlik etkilenin umurunda değildir. Çocuğun senden korkuyorsa senden 8 birimlik etkileniyor demektir.Bir bakışla korkuyorsa hemen anlarsın “çocuk annem abartıyor” der “,hiçbir şeyden mutlu olmuyor ki “az etkilenen söyler bunu . Farkında lığınızı sağlamak zorundasınız. Öğretmen öğrenciden 3 birimlik etkilenmelidir.8 birimlik etkilenmemeli.Tam tersi olursa çocuğun umurunda olmaz öğretmen . Danışmanlık yaparken siz 7 birimlik etkileyin ,4 birimlik etkilenin Sahnede sunum yaparken siz etkileyin ,fazla etkilenmeyin.Eğer her şeye takarsanız olmaz işinizi yapamazsınız.Aniden telefon çeler,su dökülür,kadının biri kötü bakar,yada sunum sırasında salonu terk eder bunlardan etkilenmemelisiniz. Eğer ben alkolden 8 birimlik etkileniyorsam içmeden duramam,madde bağımlıları uyuşturucudan çok etkilenir,vazgeçemez. Bir eğitimci 8 birimlik etkiliyorsa çok başarılı olur. SATICI TÜKETİCİ ÖRN:Tüketici çok konuşursa ben işimi yapamam onun için birebir ilişkide de çok etkilenme,önce dinle gücü karşındakine ver sonra sazı eline al:9gücü ele geçir.Aktifleş,doneleri toparla.Vücudumuzda hiçbir tarafta ,eşitlik yoktur.sağ lop aktifleştikçe ,sol lop pasifleşir.hiç bir zaman denge olmaz.Sesini yükselten karşı taraftan etkileniyordur,kendisi etkilemiyordur. Sabah akşam düşünüyorsa aşırılık boyutundadır. Her şey zararlı olmaya başlıyorsur.9 birimlik etkiliyor,2 birimlik etkileniyorsur.bu boyutta aşırı dış referanslı olmaya başlıyorsun.iç sesini dinlemiyorsun.herşeyi kafasına takıyordur.herşey ona batıyordur.herşeye bir anlam çıkartıyordur .bu boyutta terapistler çalıştığı kişilere ödev verirler.9 birimlik boyutta insan dış uyarıya kapalıdır ,iç algıdan çıkarmak gerekir.8 birimlik etkilendiğin insanlardan hiçbir şeyi esirgemez hata yapma boyutudur .duygusaldır,onu denge boyutuna
çekmelidir.İç dünyada ki sıkıntıyı dışarı atmasını sağlamalıyız .Bilgi alışverişinde sohbet edersin,davranış boyutundadır.kitap oku dersin,ödev verirsin.Genelde zengin çocukları intihar eder,fakirinse ise öldürülür. Size bir soru sorulduğunda istesen de istemesen de cevap verisiniz.Psikiyatri terapi bilmez,psikolog ve davranış bilimleri uzmanı yapar terapiyi.Aşırılık boyutu zararlı boyuttur.Çok fazla uyarılmada zararlıdır .Her kez üstüne gelir,aşırı duyarı vardır,hiç kimse ile görüşmek istemez Az uyarılmada önemlidir,oda zararlıdır bu sefer iç ten çıkmaz .Anne ,baba ,akraba onları bu konuda bilinçlendirmek gerekir “onu çok seviyorum “der aa zarardır.”Takma kafana “ derler ama oda çok saçma bir yaklaşımdır.bu şekilde davranılmamalıdır.Odağını başka şekilde değiştirmek gerekir.Anne baba çok üzülür içselleşirler.Aşırılık boyutundaki kişiye acıdan duygulardan bahsetmemek gerekir.Psikologa güvenmezse anlatmaz.Mesela; kokain içtiğini söyleyemez.O zamanda psikologdan fayda gelmez.Belki mesleğinde iyidir ama o kişiye faydalı olamamıştır. Hapishaneden çıkan yine suç işler—neden ? çünkü 10—1 boyutunda hapse girer ,yine aynı şekilde hapishaneden çıkar ,tedavi yapılmadığı için suç işlemeye devam eder.Islah edip topluma kazandırmak gerekir. Devamlı ortada olan sanatçılara bakınız dış uyarıcıları çok olduğu için depresyona girerler.Ortada gözükmeyenler…mesela; Tarkan—sezen aksu gibi onlar dış uyarıcı istemezler ve başarılı olurlar. Meta programları bilmelisiniz. Eğer kontrol sizde değilse ,dış dünyadaysa kendi içinizde değişim sağlayamazsınız.Genelde değişim için seçeneklerinizi arttırın –alternatiflerinizi çoğaltın.Çocukların anne-baba üstünde çok fazla etkisi vardır.Onun için “hayır” diyemezler.Kişi 9 birimlik boyuttaysa eğer ,birinden de ayrılmışsa hemen yeni birini sıkmamalı hayatına ,düzelttikten sonra dengeye gelince başka birine ihtiyaç duymalı. Çocuk lar her şeyi gözünüzden alırlar,onların sağ lopları aktif olduğu için özsezileri çok kuvvetlidir.Bir bakış bile yeter onlara. Kurum yada kişiye çok fazla bilgi vermeyin .Konu ile ilgili hakimiyetinizi bilsinler Ama-lar fakat-lar gelince 4 mat tekniğini uygulamısınız.
DÜŞÜNCE NEDİR? Düşüncenin kimyası nedir? Düşünce iç algılarımızdır.akıl ve duygunun birleşimi ile oluşur.Mntıksal lobun birleşiminden doğar.Düşünce durmaz .Hasta insanlarda düşünür,sağlıklı insanlarda düşünür.Düşünce soru-cevapla gelişir.Niçin-lerin çok olursa gerekliliğinde çok
olması gerekir.Niçnleri çok sorarsan beyin nöron üretmeye başlar.Çocuklara soru –cevapla yaklaşın!! Siz sorarsanız oda öğrenir.Bu soruları farkındalık haline getiri beyin.Bu sorular o kişiyle ilgili yargı oluşturur.Düşünceyi çogaltmak için kendi kendinize sorular sorun .Niçin bunu yapmak zorundayım? vb..Kendi düşüncelerinizle hareket etmeyi örgenin .Düşüncenin bir oluşum sistemi vardır.Akıl ve duygudan oluşur. DUYGU Duyguda acı ve haz vardır.Korku ,,acı,haz,mutluluk ,öfke,duygu için önemli olan acı yada haz duymaktır.Duygunun yoğunlaştığı anlarda vücut ısınmaya başlar .Vücut ısındıkça kan dolaşımı hızlanır.Sevişme sırasında ısınırız.Orgazm olduktan sonra üşümeye başlarız.Duyguyu çok yaşarsınız.Olumlu yada olumsuz olaylarda kan dolaşımı hızlanır.Düşünce olumlu ise haz verir,olumsuzsa acı verir.Pozitif düşünmenin önemi burada çıkıyor.Olaylara bakış açısını değiştirmek gerekir.Çerçevenin değişmesi için soru sormak lazım” bu adam beni neden üzüyor”? mesela; “çok küfür ediyor” der.Düşüncemizin yani bakış açımızın değişmesi için devamlı soru sorun. HEYECAN.. Duyguların yoğunlaşmış halidir.acının yoğunlaşmasıda hazzın yogunlaşmasıdq heyecan verir.Hazzın yoğunlaşmasındada acının yoğunlaşmasındada fizyoloji aynıdır,duygu farklıdır. BAYILMA.. Heyecanın uzmanlaşmış halidir.heyecan yoğunşlaştığında beyin kendini kapatır.Resetler. Hayatta karar alırken mantıksal karar almalı,süreci duygusal yaşamalıyız.Örn:walt dısney Hata yapacaksın fakat bunu tekraralamamalısın.,çok emek az sonuç işe yaramaz.Başarısızlık diye bir şey yoktur,vazgeçme süreci vardır.Hayatını başlatıyorsun ve sonra yeniden aynı yerden başlıyorsun .Çıraklıktan vazgeçip ustalığa getiriyorsun.Süreyi askıya alıyorsun. İnsanoğlunun başarılı olmasını ne engelliyor.Düşünceler duygular ve acı….
Akıl
Düşünce
Duygu
Akıl ve duygunun birleşimidir düşünce.bir lobumuz duygusal bir lobumuz mantıksaldır. İki lobunda özellikleri vardır..Düşüncenin kimyasında mantıksal ve duygusal zeka diye iki bölüm var. Koçluk yaparken bunları bilmemiz gerekir.
• • • • • • • • • • • • • • • • • •
MANTIKSAL ZEKA Mantıksal zekayı kullanan insanlarda doğru ve yanlış önemlidir. Bir şeyin doğrumu –yanlış mı olduğunu inceler. Mantıksal insan eve bir şey alacağı zaman doğrumu,işe yaramı diye düşünür. Mantıklı olan için güç ve dayanıklılık önemli. Mantıksal zekayı kullanan zarar ve faydaya bakar. Mantıksal marketten yiyeceği kadar meyve alır. Mantıksal dayanıklı yavaş emin hareket eder. Mantıksalda abartı yoktur.duygusalın bazı yaklaşımlarında abartı vardır. Mantıksal geçmiş odaklıdır. Mantıksal zekayı kullanan ,düşük seviyeli ama uzun süreli motive olur. Mantıksal bir şeyi almadan önce düşünür, Mantıksal olayı dışsallaştırır.kelimeler mantıksaldan çıkar. Mantıksal zihinsel olarak daha enerjiktir. Mantıksal olan denetleyicidir. Mantıksal insanı denetleyici olarak seçerler. Mantıksal karar vermeli duygusal yaşanmalıdır. İnsanlar olaylar başlamadan önce doğruyu ararlar,.başladıktan sonrada güzelin peşinde koşarlar. İş dünyasında bir liderin sol lobunu geliştirmesi gerekir,
• •
DUYGUSAL ZEKA Duygusal olan önce dış dünyayı güzel veya çirkin olarak algılar. Doğru yanlışla başlayıp,sonra güzel ve çirkinle devam eder.
Duygusal olan estetikmi güzelmi duracak der bir eşya alırken Duygusal zekayı kullananalar için acı ve haz ön plandadır. Duygusal çok abartır,bir markete gittiğinde yemeyecekde olsa gördüğü her şeyi almak ister. • Duygusal zekayı kullananlar için hız önemlidir. • Gelecek odaklıdır. • Duygusal zeka biraz yapaydır ,biraz abartıdır. • Duygusal zekayı kullanan yüksek ve kısa süreli motive olur. • Duygusal zekalı olan olayı içselleştirir. • Şiddete başvuranlar duygusal lobunu daha çok kullanır. • Konuşurken tonlamalar duygusal loptan çıkar. • Bazı çocukların sol lobunda kanam olur.duygusallık yüksektir. • Kelime önemli değil, ritmini verir. • Duygusal daha hareketlidir,enerji olarak ,nörolojik olarak. • Duygusal olan girişimcidir. • İşletmelerde patron duygusal olabilir ama denetleyiciler vardır. • Çocuklarda duygusal zeka yüksektir.hayel eder,yaratıcıdır,çocukların hayaline yetişmek zordur. Sağlıklı insanlarda duygusal zekada,mantıksal zekada her ikiside vardır.ama birisi daha baskındır.moda dünyasında sağ lopun gelişmesi gereklidir. • • •
MUTLULUK NEDİR? Kısa süreli zevk!! Doğrular çirkin ve zevksiz şeylerin arkasında ,yanlışlar ise güzel ve zevkli şeylerin arkasındadır. Sevgide huzur vardır.mutlulukta zevk vardır.ikisini ayırmak gerekir. Mutluluk kısa süreli huzur ise uzun sürelidir. Mutlulugun içinde zevk ,zevkin içinde heyecan vardır. Güzel olan her zaman zordur. Mesela; gül ve diken …Hindistan cevizi( güzel ama yemesi zordur) Bir insanın duygularını nasıl anlarsın ?? Mutlu olup olmadıgını nereden anlarsın?(sesinin tonundan) Mantıklı olup olmadığını nereden anlarsın?(kelimelerinden) Bir şey satıyorsun,mantıksaldan 10 ytl dersin..gayetr ciddi bir tavırla. Bir şey satarken duygusaldan ,kırılarak,oynayıp zıplayarak söylersen kaybedersin. Duygusal insan mantıksal sözleri tam giderken söyler,mantıksal baştan söyler. Bir söze yada işe başlarken mantıksal başlayacaksınız ,sonra duygusal boyuta geçmelisiniz. Mantıksal insan herseyde bir fayda arar,kurallar olmalı.
Duygusal küçük şeylerden mutluluk çıkarmaya çalışır. Mantıksal insan fayda odaklısır(yemek,içmek,sevişmek) GÜÇ Hedefine ulaşabilme potansiyeli,hedef neyse ona ulaşmak için sahip olduğunuz potansiyeldir. Erkeker ile kadınlar ayrımı Kadınlar % 55 duygusal %45 mantısal Erkekler% 35 duygusal % 65 mantıksal Kadın duygusal zekasını geliştirmezse onu daha güçlü kılar Erkek güçlü gözükür ama duygusal bir durum oldugu zaman yıılır. Aklımızdaki her şey fayda yada zarar verir. Duygu acı yada haz verir.insanların duygularında azalma olmaya başladıkça fayda veya zarar aramaya başlarlar.duygusal lobunu kullana birine sohbet esnasında bir anda “ arkanda biri var” deyin zıplar korkar.mantıksal olana aynı şeyi söyleyin ..sakince döner ve bakar. İkisi aynı olayları yaşar ama tepkileri farklıdır.duygusal lop akşamları daha çok çalışır ,üretkenliği artar.mantıksal lop sabahsaatlerinde gündüz vakitlerinde çok çalışır.insanların tüyleri ve saçları gece uzar. İki insanın kaygıları nasıl olur? Gelecek odaklıda kaygı vardır,geçmiş odaklıda korku vardır. KAYGI NEDİR? Olabilecek bir olayın ,olmamış bir şeyin olabilirliliğini düşünmektir. KORKU NEDİR? Hayal olmazsa yaşayamaz insan ,sahip olmasa da olmuş gibi düşünmek , ayakları yere bassın derler Mesela; koçluk yaparken karşınızdaki insanı tanırken ,Duygusal mı? mantıksal mı? çıkarmalısınız.
FOBİLER NASIL OLUŞUR? Korku ve kaygı fobide vardır.korkular ve kaygılar bilinçli ve yeterli boyutundadır. Fobilere dikkat edin,fobisi olan insana fobisini hayel ettirin,edemyorsa çözemezsiniz.Hayal güçlerini değiştirmek gerekiyor,insanlar beyinlerinin içindeki şeylerden korku duyarlar.Bizi yöneten bilinç dışıdır.
Mesela;köpek fobisi,kişinin onu görmesine gerek yok,zihin haritasında düşünüp ,olmasa bile korkar. Olayları zihinden çıkartıp değiştiremezsiniz ,ama duyguları değiştirebilirsiniz..Korku kaygı ,nefret dozunda olmalı,bunları hepsinin olması gerekir. BİLGİLERİNİZİ BEDEL ÖDENMEDİĞİ SÜRECE PAYLAŞMAYIN…İYİ BİR UZMAN İYİ GÖREN,,DUYAN VE İYİ HİSSEDENDİR. En çok gördüğümüz etkilendiğimiz izleri taşıyoruz üzerimizde.en çok duygusal bağ yaşadığımız insanı modelleriz.Duygusal olarak kimden etkilenirsek onun gibi davranırız.Anne ve babamızı isteme sekte modelleriz.Ergenlik dönemindeyken onların hiçbir şeyini beğenmeyiz,eleştiririz ama 35 yaşından sonra birde bakarız,onlar gibi olmuşuz. Mafya babaları eşlerini kimseye göstermezler,gizlerler.Uyuşturucu ve alkol alırlar ,eşlerine tecavüz ederler.,diğer güzel kadınlar onlar için meyvedir.Yemekten sonra alacakları bir tatlı gibidir.
****İnsanlar dinlerken sorunlar kelimelerden çıkmaz ,duygulardan çıkar” artık onu sevmiyorum “derlerse ,inanamayın ..**** Kelimelere odaklanmayın ,duygulara dikkat edin.Duyguları değiştirirsen kelimelerde değişir zaten.iyi bir uzaman o duyguyu verir. ***insanların geleceği kuzeydedir. ***güneyi geçmiştir. ***doğu olumlu yanlarıdır. ***batısında değiştirmek istediğimiz yönleri varıdr. Konuşurken olumsuz yanlarım var demeyin.deiştirmek istediğim yanların var deyin..
UYGULAMALI BİR TERAPİ ÖRNEĞİ DANIŞMAN ___ D DANIŞAN_____K D – arakada bıraktığın şeylerden bahsetmek ister misin ? K – mesela neden bahsedeyim.
D – sana kalmış neden bahsedeceğin K – geçmişte en çok pişman olduğum olaylardan bahsetmek istiyorum .iletişimimin bir arkadaşımdan bahsedeceğim. D – ne hissettirdi bu sana ? Başka ne var geçmişinde. K – Pişmanlıklar var,10 yılımı boşa geçirdim,oğlumu büyüttüm bu arada aslında D - Başka saymak istediğin şeyler var mı? K – Keşke ailemle diyaloglarımı daha iyi kurabilseydim. D – İnsanlar geçmişi düşünürler,ama acısını ,hazzını şimdi yaşarlar. D – Geleceğinle ilgili konuşalım,biraz anlat,paylaşmak istersen anlat. K – Mezuniyetime az kaldı,önce kendime faydalı olmak istiyorum ,sonra aileme. D – Şimdi doğuya dön ,olumlu yönlerinden bahset bana K – Herkezi dinlerim ,larşı taraf beni dinlemek istrese anlatırım. D – Değiştirmek istediğin yanların var mı? K – Sabrımı değiştirmek,denge kurmak sitiyorum .tecrübe istiyorum D – En çok hangini konuşmak seni daha iyi hissettirdi? Galiba geçmişini anlatmaktan bahsetmek seni daha çok etkiledi…
MANTIK KK
DUYGU
NİYET NİYET İYİ İYİ
KÖTÜ KÖTÜ
Mesela;kadının birisi çocuguyla bir problem yaşamıştır.çocuk ögretmeni ile tartışmıştır.Kadın akşam olunca bunu kocasına anlatır.Adam “tamam canım ne olmuş yani” der.kadın eylemi nasıl yaptığını anlatır.Adam için “ne” kadın için “nasıl” sorusu önemlidir. İnsanlar terapiye geldiğinde “nasıl”ı anlatırlar ama prpblemi duyguda yaşarlar. Hiçbir araç kötü değildir Örnek; bıçak—niyeti iyi yada kötüdür.ekmek mi keseceksin ? adam mı öldüreceksin?
*****hiçbir şey iyi yada kötü değildir.***** SİHİRLİ SORULAR***TERAPİ SORULARI
Bu soruları bilmeliyiz.nerede nasıl ve ne soracağımızı bilerek konuşmaya başlamalıyız.Yanlış yerde yanlış soru ile bir haftanızı boşa geçirtir. Danışan kendini sorgular ve o soruların cevapları ile gelir size ..geldiğinde bu sefer başka sorular sormalısınız.Terapinin amacı soru ve cevapları kendi kendine sormasını sağlamaktır. Diyelim ki; insanlar size geldi danışmanlık istediğini söyledi,İçeri girdiği andan itibaren farklılık yaratın .Oturtun,nasılsın diye sorun ,rahatlamasını sağlayın.Oturduktan sonra önemli olan kişinin size sormasını bekleyin.Sen danışan için farklı olmalısın .Her şey rahatsız edecektir onu .aslında anlatmak ister bunun için bekler fakat sizden bir adım bekler aynı zamanda da.Uzman mahalle sohbeti yapmamalı ,Gücü elinize alın,lider her zaman siz olun…gelen kişi ile eşleşmeden önce onu dinleyip kalibrasyon yapın. ** neyi değiştirmek istiyor sun ? **çözmeyi bilediğin konu ne* **benimle paylaşmak istediğiniz sorununuz nedir? İnsanlar size silmeleriyle gelirler ”çok stres yasıyorum,eşimle problemlerim var,çok sorumsuz bir eşim var,benimle ve çocukla hiç ilgilenmiyor,iyice evden uzaklaştı,ne yapacagımı bilmiyorum “der İLK SEANSIN İLK SORULARI UZMAN_*** DANIŞAN_* ***benimle ilgilenmiyor derken ne anlatmak istediniz. *Önceden eve erken geliyordu şimdi eve geç geliyor.(ilgilenmiyor)derken cümlesini açıp irdelemek lazım… ***Yani? ***Tam olarak nasıl? *Çocuğum bana küfretti hiç beklemediğim bir tepkiydi.. ***Olay nasıl oldu? *Gelmek istemiyordu ama ben zorladım .ergenlik döneminde de.” On kere söyledim ama artık burama geldi,bir tane yapıştırdım” “bize de annemiz dövdü ne var bunda ( bu soruları içselleştirmeniz lazım..) *İnsanlar beni anlamıyor. ***Yani tam olarak nasıl anlamıyorlar?( kim-ne var soruları) ***Kim seni anlamıyor? ***Kim böyle hissettirdi? ( ilk seansta konuşmaya ve kalibre etmeye çalış;problem çözmeye çalışma)insanlar
insanlardan üzüntü duymazlar aslında,olaylardan üzüntü duyarlar. Kim sorusundan sonra ….. ***Bunu nasıl hissettin ? ***Bu sana ne hissettirdi? ***Mesela seni aldattığını nasıl hissettin? (yaşadığı olayları dinledikten sonra ) … ***Bunu anladığında ne hissettin ? ***Onun seni sevdiğini biliyor muydun? ***Bilseydin ne olurdu? Ne yapardın ? En iyi uzman ses tonunu iyi kullanandır.ne yaptığını değil,nasıl yaptığın önemlidir.duyguyu iyi kullanmalısın -- Onun boşalmasını ağlamasını rahatlamasını sağlaman gerekiyor. --Zaten oturma şeklinden anlarsın ,diken üstünde gibi,sandalyenin ucunda oturuyorsa bir daha gelmek istemeyebilir. --Arkasına yaslanıp olayın içersine girerse zamanın nasıl geçtiğini anlamaz.kendi gerçeğini anlatır. --Mesela; Terbiyesiz dedi(hareketle anlatır) ***terbiyesiz derken ne demek istediniz? -- Bazende eşleşme gerekmeyebilir. --Kişi devamlı çarpıtma yapacaktır.(silmelerden sonra)abartmalar gelecekyanılsamalar yaşarlar. --Bu soruların amacı; kişinin inancını değiştirmek ve inancını yıkmaya yönelik olmalı . --Bu inanca nasıl varıyorlar? Kıyasları yıkacak bir soru olması lazım --Danışanı bu sorularla eve yollayın . --Minimum 8 seans alacaksınız bunu çalıştığınız kişiye söyleyin toplam 8 seans çalışacağız diye . --Seanslar çözmek istediğimiz sorunlara göre olacak . --İlk seansın tamamı olayı anlatmakla geçer. --Danışmanın danışanı çözme aşamasıdır. --İkinci seansda belki haftada 2 kez alırsınız. --Sonra haftada 1 e düşer --Dosya tutun --Dosyanız özel olmalı kimsenin irdelemesine müsaade etmeyin --Kendinize ait formülleriniz olsun --Bazı sembolleriniz olsun ,o sembollerin isimlerini yalnızca siz bilin.
1 =/
2 >@<
3 +*+
4 x?x
5 %/
SİHİRLİ SORULAR İLK SEANSTA SORULUR(SİLMELERDEKİ SORULARDIR) ……………….derken ne anlatmak istiyorsunuz? Tam olarak nasıl? kim ve ne ? Bunu nasıl hissettin? bu sana ne hissettirdi? KIYAS SORULARI ( 2. SEANSDA SORULABİLİR) Kime göre? Neye göre? Kime göre sinirli? Kime göre çirkin? Neye göre güzel? ****sana göre sinirli olması bana göre gıcık olması herkese göre sinirli olması anlamına taşımaz. Neye göre çirkin? Nereden çıkartıyorsun? Bu hareket doğru değil? Neye göre yanlış? Bana göre başarılı değil.kime göre başarısız? Ders çalışmasına göremi başarısız? Bunlardan dolayımı bu yargıya varıyorsun ? Kıyasları gördünüz..kişi kendi gerçeği ile size geliyor.bu gerçek onu mutsuz ediyor. X in anlamı Y midir? Yani nedir bu? Şu davranışı sergilemesi onun öyle olduğunu mu gösterir.mini etek giyiyor diye ,onunla bunun lamı yatıyor ?sana bağırmışsa seni saymadığı anlamı namı gelir?gerçeği yansıtıyor mu söyledikleri? ---Kişi “şöyle davranıyor ,böyle davranıyor,bunu söylüyor “der.bunları çıkartın sözlerinden . Danışman hala kendi görüşlerini söylemiyor,hala dinlemeye devam ediyor 2.seansta hala yönetmeye devam ediyor. Danışman nötr olmak zorundadır. Cinsiyetsiz olmak zorundadır. Yaşsız olmak zorundadır. Tarafsız olmak zorundadır Takımsız olmak zorundadır. Danışmanın bir siyasi görüşü olabilir ama bunu saklı tutmak zorundadır.
Size bir sapıkta gelebilir.hapisten yeni çıkmış bir suçluda gelebilir.nötr olmalısınız Herkesin özgürlüğü vardır.Abdullah Öcalan’ın bile..danışmanlık ve avukatlık yapan insanlar var. Ayrım yaparsak işimizi yapamayız. Taraf tutamazsınız olayda haklı olan adamsa ,kadının görmesini sağlayın. İstemeyerek bu işi yapamayız. İstemiyorsanız eğer” ben sizi dinledim fakat ben size yardımcı olamam ,sizi başka bir uzmana yönelendireceğim” deyin.”bende sizin hayatınızda olayım,sizi dinleyeyim ama sizi ŞAHİKA YÜKSELe yönlendireyim “ deyin.” Ben onu arar sizin için randevu alırım “ deyin .çalışmak istemiyorsanız kişiye bunu belirtin.mutlaka bu piyasadan birilerini tanıyın. İLKELER “Soru soran güçlüdür” yaşam koçluğunda yönlendirme yok,kişinin doğru soruları kendisine sormasını sağlamak ,bu soruların cevaplarını bulması için farkındalık geliştirmek ,hedefini belirlemek,kendi kişiliğine uygun stratejilerle hedefine ulaşmasına rehberlik etmektir. -soruya soruyla cevap verin “ anlayamıyorum bu hareketi hala bana yapıyor; sence? -şikayetle karşılaştığında ;”bana tam olarak ne istediğini söyleyebilir misin? Demelisiniz. -bilmiyorum düşünemiyorum derse “şayet bilseydin,bildiğini düşün “ demelisiniz.
GENELLEME *insanlar beni anlamıyor ***Kimler seni anlamıyor? ***Neler seni rahatsız ediyor? *Hep mutsuzum (genelleme yapar) ***Her zaman mı istemediğin şekilde yaklaşıyor sana ? ***Her zaman mı kızdırıyor seni,üzüyor seni? *Mesela hafta sonları çok kızgın oluyor,onun ütün davranışları batıyor bana ***Neler bu davranışlar? *Mesela ağzını şapırdatıyor. *Fenerbahçeliler holigan bu iş yerinde her kez kötü(genelleme) ***Hepsi mi? Bütün kadınlar şöyle ,bütün erkeler ldatır(genelleme) Bu soruları sorduğunuzda haftasını düşünmeyle geçirir kişi.sizden çıktıktan sonra evdede bunları düşünecek .kendisine soruları soracak.kendisii anlayan birini
bulucak.fikir bireyleşmeye başlar artık.hep genelleme yapılır.” Kürtler kötü “deriz.yapılırken genel konuşuruz.o kurumdaki herkezi kötü görürüz **** kişiyi düşünmeye sevketin **** Beni hiç anlamıyor…. Hiç mi? seni anladığı anlar hiç mi olmadı? __Danışmanla danışanın koltuğu aynı olmasın . __Renk model farklı olsun . __laka müzik olsun . __sela; kırmızı koltuk rahatsız edebilir. __len kişinin su içtiği bardak bile farklı olsun . __yı başka biri getirsin,çay bardağı bile farklı bir şekilde olsun . __zmet ve farklılık kapıdan başlar. __num çok önemlidir. __şiye önemlisin duygusunu yaşatmalısınız.
İLKELER “Soru soran güçlüdür” yaşam koçluğunda yönlendirme yok,kişinin doğru soruları kendisine sormasını sağlamak ,bu soruların cevaplarını bulması için farkındalık geliştirmek ,hedefini belirlemek,kendi kişiliğine uygun stratejilerle hedefine ulaşmasına rehberlik etmektir. Gelen kişi devamlı size soru sorarsa sen ona faydalı olamıyorsundur.güç sizde olsun danışmanlıkta yönlendirme olmaz.kişinin doğru soruları kendisine sormasını sağlamak ,bu soruların cevaplarını bulması için Farkında lık geliştirmek,hedefini belirtmek,kendi kişiliğine uygun stratejilerle ulaşmasına rehberlik etmektir. ***ya soru ile karşılık verin*** *anlamıyorum ki bana niye böyle davranıyor? ***sence niye Bir şikayetle karşılaştığınızda ona şu soruyu sorun Bana tam olarak ne istediğini söyler misin? “bilmiyorum düşünemiyorum derse eğer *** bilseydin ,düşünseydin ne yapardın ? (genellemeleri yıktığımız aşamadır bu aşama )
İKİ BOYUTLU DÜŞÜNCE TERAPİSİ
İki boyutlu düşünce tekniği de diyebiliriz.bu terapi teknikleri para ile satılır okullarda öğretilmez.üniversitede teoriyi alırlar uzmanlık belirlerler.,onunla ilgili bir yerden eğitim alırlar.NLP teori teknikleri mastır programında vardır. Terapi tekniklerini kimseyle paylaşmamalısınız ama satabilirsiniz.insanlar hep benmerkezcilerdir.olaylara öyle yaklaşırlar ,diğer kişinin zihin haritasıyla bakmazlar . Bu tekniği tek kişi uygulanır iki kişi alınmaz .bu boyutta gelenlere sorular aynıdır .bu teknik aşağıdaki örnekteki gibi uygulanmalıdır. İKİ BOYUTLU TERAPİ ÖRNEK *** Nasılsın ? * İyi değilim? *** Neyi değiştirmek istiyorsun ,anlatır mı sın bana? *** Diğer ilişkilerinde başarılı mı sın? *** Aşk hayatında neler yaşıyorsun? *** En son yaşadığın ilişkide problem yaşadın mı? * Evet zor bir ilişkiydi *** Anlatmak ister mi sin? * Karşı tarafa ben ne kadar verdimse o ,o kadar uzaklaştı. * Her şeyi yaptım *** Ne yaptın her şey olarak? *** O senin istediğin kadar dönmedi mi sana? ***Ne oldu peki? *Ayrıldım ***Ayrıldın …o istemedimi ayrılmayı? ***Burada neyi değiştirmek istiyorsun ? ***Tam olarak ne sitiyorsun? *Yeni birisi ile tanıştım.aynı hataları tekraralamaktan korktum. ***Korkuda yaşıyorsun,ilişkiye ilk başladığında ,ona tam olarak karşılk vermediğini söylüyorsun,çok mu çektin kendini? ***Arkadaşların etkiler mi? ***Kimdir o ikinci kişi? *** Ne yaptı sana ? ***Şimdi ne boyutta ilişkin? ***Kendini çok tutuyorsun heralde öyle değil mi? ***Konuşmaktan korkuyormusun ? ***Önceden böyle şeyler mi yaşasın ? ***Kazanmakmı istedin? ***Neyi kazanmak istersin? ***İlişkide başarılı olmak istiyorsun öyle mi? ***Yalnız yaşamak istemiyorsun ?
***Çok güzel hepimiz isteriz.. ***Son yaşadığın ilişkide kazanmak istiyorsun,bana biraz o insanı anlatsana ? ***Bunu o insana soralım mı? *****o kişiyi çagırıp ona FEHİMEyi sorup anlattırın,konuşturun sorular sorun ***Kıskançmıdr,mutlu bir insan mı? ***Bu ilişkide seni mutlu ediyor mu? ***Ne istiyorsun ki bulamıyorsun ? *Güven ***Nasıl bir güven istiyorsun? ***Kadınlar beni terk etti hep ***Neden terk ettiler? ***Ben çok anlatırım karşımdaki anlatmaz,ben o sormadan anlatırım ***Sen yapıyormusun ? *Hayır. __sonra seni tekrar davet edeceğim.teşekkür edeim ***Emre olmak nasıl bir duygu? ***Sen o kadar açık davranmıyorsun .
uzmanın danışanı problem yaşadığı kişinin yerine koyması lazım 2 boyutlu terapi tekniğinde.
bu boyuttayken onu yine kendi boyutuna getirmelisiniz.yani kendisi olsun ***Ben Emre’yim ne söylemek istersin? ***Ne sorardın ona?
bu durum ötekinin kıyafetlerini giymesidir.onun bedeninde ruhunda olmuş gibi
davranıp düşünmektedir. ***Bu ilişkide şimdi ne yapmalı? *Konuşmalı ***Sen konuştun diyelim ki ,o ne yapmalı? ***Bitmesinden korkuyormusun ,neden ? ***Kaybetmek hoşuna gitmiyor değil mi? ***Sen güçlümüsün ? ***9 yıllık ilişkide çok bedel ödemişsin . ***Yine bedel ödemek istermisin ? ***Öncekinin acısını şimdikine çektirmek istermisin ? ___teşekkür edip sohbeti değiştirin. ___1 haftada 2 seans yapın. ___bu Boyutta braksanız ne olur? ___kendisini yargılayacak,sorgulayacak ve emre hakkında düşünecek,onun gözüyle bakacak. ___teşekkürler,tekrar görüşelim deyip gönderin.
Bazı insanlar sigara içmeden duramazlar.onu rahatlatmak gerekir.izin vermeyebilirsiniz ama kişi duramıyorsa izin verebilirsiniz.içecek bir şeyler sunabilirsiniz ama ısrar etmeyin !!! Eşleşme yapın,yapay başlar,sonra doğallaşır…bir iki görüşme sonrası yerine oturur.karşılıklı oturmalar daha iyidir.mekan algısı çok önemlidir.beyaz bir odada olmanız faydalı olacaktır ,beyaz düşünün.
HİPNOTİK İLETİŞİM Hipnotik iletişimde;mesajı bilinçaltına yolladığımız sorulardır.insanlar sorulara direnç göstermezler,cümleleri anlatın sonrada sorular sorun. Belli seanslardan sonra ve farkında lığını geliştirdikten sonra ben yapamam,söyleyemem dediğinde bu sorular direkt bilinçaltına gönderdiğimiz sorulardır.İnsanlar bu sorulara direnç göstermezler o yüzden soru sorun .
ONAY SORULARI Seanslarda bu sorular hazineniz ,kılıncınız olsun Cümleleri anlatın sonra sorular sorun …………..yapabilir misin?( yumuşak) yoksa yapamaz mısın(daha net) 1.soru=bilinç altına gidiyor 2.soru=bilinç dışına gidiyor. …………….söyleyebilir misin ,yoksa söylemez mi sin? __bu dil kalıpları soru kalıplarıdır. __cümlelerin anlamını ve eylemini kolay gösterip herkes yapıyor havası geliştirip,”yoksa sen yapamaz mı sın? Deyin Mesela;odamı toplamıyorum annemde kızıyor” derse sizde soruyu bu durumda sorun artık _topla bilirsin,yoksa toplayamaz mı sın? __kişi burada kendi kendine onay veriyordur. Onay sorusunda “şunu da yapabilirsin” diyebiliriz.bilinç altına gider.
SEÇENEK SORULARI Genelde hedef belirlerken kişiyi önceden hazırlamasınız. Baştan söyleyin ve şöyle yaklaşın… • Yine o insanla aynı şeyleri yaşayacaksın • Yine geç gelecek • Belki ilgilenmeyecek
• Belki üzüleceksin • Olaylara tepkisizde kalabilirsin • Olaylara tepkide verebilirsin • Çok sinirlenebilirsin • Çok sakinde olabilirsin • Hayır yapmayacağımda diyebilirsin ***Sesiz konuşmanın dil kalıbında fark budur.yapması gerekenleri sakin yapmaması gerekenleri sesli verin. ***Aslında bütün seçeneklerin ona ait olduğunu belirtin ve öyle hissettirin. Bilinçdışına sesiz yaklaşın,bilinçdışına sesli ***herkes hipnoz olmaz herkes transa girmez. Evde aile toplantıları yapın çocuğunuz anne olsun siz çocuk olun.evde bunları uygulayın ,eğlenin.psiko drama yapın .2 boyutlu düşünceyi evde uygulayın eğlenin. • Gerçek / Somut • Gerçek / Somut • Gerçek / Somut • Mesaj / Soyut / ilet Beyin 3 kere bir şeye” evet” derse yani denetlerse 4. sü de denetlemeden “evet” der
ODAK SORULARI Aklında olmayanı aklına getirirsin.Hem yapıyorsun hem de zevk alıyorsun .Şunu da yapabilirsin; önerdiğiniz şeylerden hem yapıp ,hem zevk aldığını hissettirin .odak sorularında önerilerin bulunduğu aşama davranışsal boyuttur. Eşiyle dışarı çıkması ,yemek yemesi çocuğunu alıp ,şunları yapabilirsin değil mi? zevkte alabilirsin,çıkmaktan mutluda olabilirsin değil mi? diyerek mantığına ve duygusuna hitap edersiniz.Sorularınızda ,davranışsal boyutta ,ödevler verebilirsiniz.bunun zevkli olduğunu söylersiniz.sinemaya Tiyatroya gidebilirsiniz. Genelde insanlar kendilerine söyleneni yapmak istemezler Başkasından duyduğunu dinlerler. örnegin;çocuk bir hata yaptı ,genelde yargılarız ama onunla konuşurken ,”birisi buna dediki”bir başkasının mesajını vermiş olursun.Şunun çocuguda böyle bir şey yapmış babası ona şöyle demiş gibi….. başkasının ağzından mesajı ver ,direk söylersen çok fazla dinlemez.Bu kalıbı kullanın (…….birisi bana dedi ki…… kalıbı ….)
OLASILIKLAR
İnsanlar seansa gelince yaptıkları hataları anlatabilirler,insanlar hayatında kesin yargılarla direnç gösterirler.Olasılıklarla yaklaşırsanız lehinize olur.Çok önemlidir bu kısım. Örneğin ;…….yapmış olabilirsin………söylemişde olabilirsin……….gitmiş de olabilirsin…….bunu o görmeden elinden almış olabilirsin….. gibi Mesela;çocuklara yaklaşırken ; Okula gitmekten hoşnut olmayabilirsin … Bana açık davranmamış olabilirsin …. Bana karşı dürüst olmamış olabilirsin…. *olasılıkla yaklaştığınızda değişme olasılığı yüksek olur. *yargıyla yaklaştığımızda kabul etmez ideğişmez. *yargılasanız anlatmayabilir. …………bu yaptığın hata değil ,bunu herkez yapabilir ……… bu cümle kalıpları ile insanlar rahatlar. İŞ DÜNYASINDA Mesela; saat 10:00 da gelmiş olabilirsin,bu iş yerinde bazı kurallar var onlarad uymamış olabilirsin ,insanlar seni yanlış anlamış olabilir,bu senin yanlış olduğunu göstermez -olabilir tacize uğramış olabilirsin -şiddette görmüş olabilirsin -bu gün canım ders çalışmak istemiyor…..olabilir olabilir başka şey yapmak istiyor. -bu gün benimle görüşmek istemeyebilirsin . -okula aşlamadım…….henüz okulda sağlıklı ilişkiler kurmamış olabilirsin. -( henüz) sihirli bir kelimedir. - .cümlenin başına henüz getirirsen o kişiye yakın davranmış olursun . -iç referanslıysa “bunu sende biliyorsun “ diyebilirsin. -bazı cümlelrin başına “merak ediyorum “ konmalı. -“merak ediyorum “ 1 hafta sonra okula alıştığın zaman neler yapacaksın. ÖRNEK: ***hoş geldiniz. ***nasıl yardımcı olabilirim? *eşimle problemlerim var ***tam olarak nasıl problemler? *benimle ilgilenmiyor ***ilgilenmiyor derken nasıl ilgilenmiyor? *eve geç gelmeye başladı
***yani? ***bunu nasıl hissettin?
MEDİASYON TERAPİSİ Kriz yönetimidir.3 boyutlu düşünce terapisi,çatışma terapisi… bu üç imside kullanabilirsiniz. • • • •
İlişkiler koçluğunda yapılan terapidir. Karı-koca arasındaki ilişkilerde kullanılır. Ben sen ve o vardır bu terapide Sadece karı-koca ilişkisinde değil farklı iki kişi arasındada uygulanır.çatışma yönetimidir.
Mesela; *** şimdi sizi dinleyelim ***şu an eşinizi dinliyorum,sizi sonra dinleyeceğim, ***sizin baştan beri dinlemediğiniz ortada ***hala dinlemiyorsunuz. ***eşiniz sizi anlattı,kendisini değil ***siz eşinizi anlatın Burada her iki tarafıda dınlemek önemlidir.hakemlik yapacaksınız. İki kişide sorun odaklı,çözüm odaklı değiller. Ben ikinizide dinledim ,şimdi sizinle bir uygulama yapacagız ***siz kazım bey’in yerine geçin. __bu herkezi aslına döndüren bir seansdır.uzman hakemlik yapacak burada __eşinin yerine geçene sorular sorun . ***eşiniz sizin için dırdır ediyor diyor.anlatın bana ,eşiniz sizi anlamaya çalışıyor ,peki siz sinirlendiğiniz zaman ne yapıyorsunuz? *** zor olsa gerek şiddete başvurmak. ***peki eşinizin eksiği ne ? zaman ayırmadığınızı söylüyorsunuz. ***peki ne yapıyorsunuz? ***giderseniz ne olurdu? ***biraz uzaklaşıyorsunuz heralde ,bu süreklimi oluyor? UZMANA; *ben ve sen boyutunda kesinlikle öneri ve yargı yok *çatışma boyutunda hakem konuşmaz. *kocayı alıp kendi koltuğunuza oturtacaksınız. *uzaman o olacak(adam kadın –kadında adam olsun )
*uzman gözü ile konuşturun . *önerilerde bulunmalarını sağlayın. *iki boyutlu terapiden sonra 3 boyutlu önerilerde bulunmasını sağlayın . *şimdi adam uzman rolüne girecek ama ( kadınken) kadında ( adam ken) *Uzman diğer koltukta kalacak bu sefer o önerilerde bulunsun. *aile danışmanlığında bunu uygulayın *bir problem sezerken ,tekde alabilirsiniz eşleri *2. görüşmeden sonra mediasyon yapabilirsin.en sonunda herkez yerine geçsin ,gerçek kimliklerine dönsünler. *sizinle evliliğinizle ilgili konuştuk,ama haftaya sizinle bir ön görüşme gerekliliği duyuyorum dersiniz. *Eşin yanında söyleyin ,gizlilik olmasın *genelde kadınlar ister görüşmeyi,eşler zor gider.ama bir defada sorun çözülmez. *iki müdür ,iki ortak,iki kardeş olabilir.hiç bir zaman 3 kişiyi bir arada almayın.o grup terapisine girer.(önce çocugu sonra anne babayı alın) Üçünü 15 gün sonra yeniden görmek istiyorum deyin.ama problem kimde ise onu haftaya bir daha görmeliyim deyin.(asla istiyorum demeyin)
KENDİNLE YÜZLEŞMEYE HAZIR MISIN? Bir binanın temelini düşünün,insanın temeli özüdür.bunu değiştiremezsiniz.eğer klinik vaka değilseniz özüne döndürürsünüz. Bütün insanlar özünde iyidir.kimse başkasına zarar vermek istemez.hangi standartlara sahip olursanız olun özünde iyiyse insan hepsinin aldığı haz aynıdır.ikiside bir şekilde eğlenir.Reinada oynayıp 10 milyar harcayanla bağcılarda bir barda oynayan kişi aynı hazzı alır.Başkalarının hayatlarına küfredenler özden uzaklaşıyor.Sahip olduklarıyla mutlu olmuyor ve özünden ayrılıyor.Sahip olduklarımız ömür boyu bizle gidecek zannederiz.Özgür insan hiçbir şeye sahip olmadığını düşünen insandır.. Sahip oldukların sonra sana sahip olur.Herkes kaç yaşında olursa olsun ,kendi içine dönecek. Bir yolculuğa çıktık,yolun sonu aslında başladığımız nokta olacak.Aslında yolun başında tektin sonunda da tek olacaksın İnsan dünyada bir iz bırakmak için vardır.bazıları Atatürk gibi yaptıkları ile iz bırakır,bazıları kitap yazar,bazıları hiçbir iz bırakmaz ama ağaca adını kazır.Doğurduğumuz çocuklar da bir iz aslında . Eğer bırakmaya çalıştığınız şey sadece kendinize fayda sağlıyorsa ,zalimsiniz bencilsiniz.eğer kendine ,ailene,topluma faydası olacaksa bu sonsuz mutluluğu getirecektir insana .
Hepimizin bir yaşam alanı var.100 metre karelik bir evde de yaşasak kullandığımız alan bırakırsanız misafir için.Evinizde her yeri kullanın ,size ait olsun.Yaşamda her alanı kullanın .hiç bir şeye de sahipmiş gibi yaşamak ister.Eğer kendinize güveniyorsanız etik kurallar içinde ve doğru yaptığınıza inanıyorsanız işinizi mutlaka karşılığını alın. Her zaman hak ettiğinizden fazlasını isteyin.o zaten düşürecektir fiyatı ve hak ettiğinizi alacaksınız.Karşılığını istemesini bilin.
ÖZ
KÖTÜ
İYİ
Kendinizle yüzleşmek ne ne demektir?Öze kadar inebilmek demek aslında.Kendinizi hatalarınızla kabul ediyor musunuz?.Yalanlarınızla başarılarınızla ,hırslarınızla sizin doğrularınız var… çünkü; insan hiçbir şeyi kendinden saklayamaz.izin verdiğiniz ölçüde kendinizle yüzleşin .Aynanın karşısına geç ve her şeyi olduğu gibi kendine söyle . İnsanlara şunu önerebilirsiniz.”evet bu hafta ayna karşısına geçip kendinizle yüzleşmelisin “deyin. Danışmalıkta kimseyi ikna etmeye başlamayın,ama fakat lakin cümleleri devam ediyorsa bırakın.
TRANS ANI ( VİZYON TERAPİ) İnsanın vücudunda sahip olduğu bir şey varsa transa giremez Mesela;eşinin aldığı bir yüzük ,babasının verdiği bir şey yada sevdiği güvendiği birinin aldığı bir şey varsa üzerinde trans esnasında oynar onunla ve hatırlar.Bu olmaz. VİZYON TERAPİ ÖRNEK; *Şimdiki zamandan bahseder misin bize? Şu an yaşamınla ilgili ayrıntılı bir şey anlatır mı sın ? *birazcık geçmişle ilgili şeylerden bahseder mi sin? * biraz kendinle yüzleşmeni istiyorum ..aileni,arabanı bırakıp kendinle ilgili ,özünde sahip olduklarını anlatır mısın? *en çok sabrettiğin şey?
*çok sabrettiğin şeyin geri dönüşü san nasıl oldu? *değdi mi? *Bu saatten sonra yaşadıklarınla hedeflerinle ilgili sabrın var mı? *geçmişte çözmek istediğin ne var? *yaşadığın çok sabır gösterdiğin bir iki şey vardır,oraya yolculuk yapmak ister mi sin? *yüzleşmek istemediğin şeyler var hala! *kaç sene öncedeydi yaşadığın olay? __şimdi danışanın ismini değişin ,ona ne ismi olmasını sorun.GAYE mesela;şimdi sandalyesini duvara döndürüp oranın bir sinem salonu olduğunu duvarda da bir film oynadığını düşünmesini sağlayın.ve orada neler oluyor,seyret ,kim nerede anlatır mısın ? deyin *Tülin nerede orda? Tülin ne yapıyor? Kim ona öyle yapıyor? Annesi nerede? Kardeşleri yok mu? Kim getirdi onu oraya? ne kadar kaldı orada? bir ay sonra Tülin de ne değişiyor? Ailesinin yanına gidebiliyor mu? Tülin mutlu oldu mu? Sen başka bir kimliktesin,sen GAYE sin şimdi.. ___şimdi koltuğu çevirip daha ileriye alıp danışanı tekrar oturtun ve bu makinist koltuğu,sen şimdi makinist olarak bu koltuğa otur diyeceksiniz. Ve şimdi filmi izleyen GAYE hanıma bu filimi eleştirmesini söyleyin. *makinist olarak bu film kaç kere izlediğini sorun ?içsel eleştirin. *nasıl bir filimdi? O kadar acıklımı? Bir makinist olarak baktığında GAYE hanıma bir eleştiride bulunmak istersen ne söylemek istersin? Filmi eleştirirsen ne düşünürsün? Sen makinistsin,Tülin i anlat? Siz GAYE hanımdan daha farklı anlatıyorsunuz __şimdi filmin kritiğini yapıyorlar,daha mantıksal anlatıyorsunuz. *güçlü olmak zorundaydı o kadın ,yaşadığı o şartlara göre insan yaşamının iplerini ,başkasının eline o kadar kolay verebilir mi? *Aysel’in kocası nasıl?anaerkil bir düzen var mı? *Anne ayrımcı mı? kültürlümü? *çevrenin yüklediği bir misyon var anneye,Tülin i gözlemleyince annesinin ve kızının benzerlikleri var mı? *Tülin e faydası oluyor mu?
__Aysel den gelen ve modellediği şeylerde var * Aysel Tülin i elde elde edebilir mi? *mükemmeliyetçi ve her şeyi eline almaya çalışan biri zordur.! *sonrası çekildimi bu filmin? *ana –kız görüşüyormu?devamı çekildimi? Bir şeyin devamlı olduğu yine olacagı anlamına gelir mi* *etkileşim yasasında anne ile Tülin arasında kaça kaç bir etkileşim vardır? *9__2 gibi. * bu senin etkilenmediğini mi gösterir? *neden böyle bir ey fark ettin? -güçlü oldukça duygularını anlamada zalim gibi görünebilir. __şimdi koltukta kaldır.sinemanın dışına çıkmış gibi odanın başka bir köşesine götür.burası kafterya deyip sandalyeye oturt,karşılıklı bir sigara içmek ister misin de? Sonra filmi o seyretmemiş başka birisi gibi,siz ona özet geçerek yeniden anlatın.ona yorumlamasını söyleyin.kişi karşınızda olsun . *bu kahramana ne dersiniz diye aynı kişi yi sorun.ve anlattırın kendisine . * bu duvarlar ne kadar güçlü sizce? • bende yorum yapabilirmiyim deyip ve analiz yapın. bu vizyon terapide ile neleri çözebilirsiniz? fobilerde çok etkilidir. • İkili ilişkilerde kullanılır. • İnsanların inançlarını değiştirmede kullanılır. • Ergenlerde • Aile içi ilişkilerde kullanılır. • Geçmişte çözümlenmeyen ilişkilerde kullanılır. • Doğru uygulayabilmek çok önemlidir. • Günlük küçük sorunları çözmeye başlayın. • Uyarıcı olmamalı. • Uyguladığınız yer çok önemli. • Vizyon terapide kişinin değiştirmek istediği zihin haritalarını değişitirin. • İnsanlar zihin haritalarından acı çekerler ve haz alırlar. Başka bir isimle sineme filmi seyretmiş gibi onu oraya oturtun. Olayı orada sergiletin. Filmi anlattıktan sonra nerde durup nerede soru soracaksınız çok önemlidir. Amaç olayı içselleştirmek Olaylar değişmez duygular değişir. Bazı sol lop lu insanlar olayın içine giremez anlatmak istemezler…o zaman “bana güveniyor musun ? “ demeliyiz. Olayın ayrıntılarına giremeyebilir sol loplar. Kişi bazı şeyleri de fark edebilir.
Kişi ile göz teması kuracak şekilde oturmayın bu rahatsız edebilir. Üzerindeki bazı eşyaları çıkartın. Siz çok makyajlı olmayın. Ses tonunuz çok yumuşak olmalı . Duvara dönmesini sağlayın orada bir film oynadığını düşünsün. Makinist koltuğuna oturduğunda ,ilk seyredişte belki ağlar ama sonra bir çok kere seyrettiği için filmi ayrıntılarıda biliyordur.rahatlar. Size tamamen dışsal bir boyutta bir şeyler anlatabilir. Sağ loptan çıkıp sol lopa kayar. Dizayndan otomatikleşmeye geliyor. Makinist dışarıdan bakıyor. İçselleşmeden kendisine söylediği şeylerdir. Sinemadan çıkardıktan sonra film ile ilgili eleştiriler ve öneriler yapın. Nasıl buldunuz fil mi? gibi yorumlar getirin . Sen dışarıdan birisin ,sohbet etmeye başla “deyin bu kısımda insan olaya başka yorumlar getiriyor. Kişi kendi oluyor sonra makinist sonradan dışarıdan biri oluyor Bu terapiyi önce hayatınızda uygulayın.aile sorunlarına ve ergenlerde çok etkili bir terapidir. Sihirli sorular ve Cevaplar nerelerde gerekli.ağlatabiliriz de,güldürebiliriz de.yine amacımıza ulaşamayabiliriz de.meraklı sorular sorulmamalı.Eğer yüzleşmek istiyorsa ,hazırsa çıkarın.bazı ampulleri yakabilirsinizde.ilk seansta olmamalı .çok iyi bir gözlemci olmalısınız.neler yapıp neler yapamayacağınızı fark edin .Olaydan biraz uzaklaşıp ses tonu ile eşleş yanına gidip evet şimdi gerçektende orada görebiliyor musun deyin .sen Tülin in yerinde olmak istermisin ?diye sesinizi yumuşacık tutup kısın.oradaki Tülin i tam anlamıyla görebilmesini sağlayın. ** Mastır bitince dizaynır aldıktan sonra ancak koçluk yapabilirsiniz. ** Zamanla bu yaptıklarınızı kendi üzerinizde de deneyin .Bir farkınız olsun.kendinizi yaratın.sesinizlede hareketlerinizlede mahrem mesafeleri korumanız gerekir.sesle eşleşebilirsiniz.size gelirken zaten soru işaretleriyle gelir kişiler .kendi analizinizi yapmaya başlarsa ,çözüm bulamazsınız,uzar gider Odağını değiştirin. ÖRNEK *Belki de acılar güçlendiriyor insanları *Daha iyi koruyabileceğini mi düşünüyordu *Peki;İsmail in böyle düşünmesi,senin öyle olduğunu mu gösteriyor. *Özlem de kabul etmiş bunu galiba. * Nasıl eğlenceliydi. *Özlem sorunlar lamı besleniyordu? *Özlem in hayatında bir kurtarıcımıydı İsmail?
*Beklide farkındalık geliştirdi *Şimdi ne yapıyorlar filmin o karesi var mı? *Özlem çocuğunu vermek istemiyor mu? *Özlem niçin korkuyor>? *Korkumu var kaygımı? *Çocuğun deneyimlediği bir şey var mı? __makinist sandalyesine alın. * siz bu filmi izlediniz Gül hanım neden ağladı? *Özlem ne yaptı nasıl tepki verdi? *Nasıl tepki verdi? *Davranışları anladımı? *Özlem destek adlımı? *İsmail adlımı destek ? *Sonuç? *Sende olumlu bir değişiklik odlumu? *Ne zaman bitirdin bu evliliği? *Özlem e fiziksel bir şiddet uyguladımı? *Çocuk anneyi korumaya geçtimi? *Ne yaptı? *Seni neden koruyordu? *Anne ile ogul ne kadar birbirlerine bağlı? *Özel bir çocuk olduğunu düşünüyor mu özlem *Belki çocuk olmasaydı özlem devam edecekmiydi bu evliliğe. *Evliliği bitirdiler,kim nasıl yaşıyor? Sonra filmin dışından biri gibi soru sormaya başla.makinisti dinledim .Yaşadıkları ile ilgili sanki filmi izlediğini anlatır gibi. Dışardan biri gibi ona filmi nasıl bulduğunu sorun .İnsanlar boşanabilir,ayrılabilir,film bunu anlatıyor.Yarıda bırakılan bir şey var öneride bulunsanız,filmi anlattım ben size. *bu film hakkında ne düşünüyorsunuz? *bazı sorunları çok iyi görmek lazım *bedelini anında ödemek lazım Sence Özlem ne yapmalı? *o zaman şöyle diyebilir miyiz?sonuçlara katlanabilcek mi? * ben sana senaryoyu vereyim,bu filmin sonunu sen çek ve biz senden böyle bir son seyredelim.
SWİSH TERAPİSİ • •
Fobilerde kullanabilirsiniz. İnsanlar dışarıdakilerden değil ,içerdekilerden üzülürler ve fobi yaratırlar.
ÖRNEK TERAPİ ----Fare böcek yılan fobim var ,görünce çığlık atıyorum . ***Görünce çığlık atıyorsun. ***En çok ne kadar yakınına gelse senin için problem olur. ----Resimden bile etkileniyorum . ___Fare fobi boyutundadır burada,zihnimizdeki durum önemli. ***O zaman sana apartman yaşamı iyi gelmiştir. ___İnsanlar korktukları şeyleri gözünü kapatınca görüp korkabilirler.çerçeve çok belirgindir.hep onu görürsünüz.zaman geçtikçe çerçeve uzaklaşır artık duygusu da yoktur.fobi gözünün önündedir..swish terapide gözünün önüne getirmelisiniz. ***Gözünü yavaşça kapat.dik otur.kendini nasıl rahat hissediyorsa öyle otur. ***Gözünün önüne bir fare getir,boyutunu sen belirle. ***Şeklini bize anlatabilir mi sin? ----Siyah kocaman. ***Şu an gözünün önüne iyice getirebilirsin. ***Şimdi anlat bize ----Dişleri,bıyıkları var kokuyor çok itici. *** Parmağıma bir mesafe göster,nerde? ***Biraz daha yaklaştırabilir misin? ***Hala gözünün önünde duruyor mu? ***Şimdi fareyi bir çerçeve içine almanı istiyorum. ***Zihninde bir çerçeve yarat. ***O görüntüyü uzaklaştırmaya çalış ***Uzaklaştıkça küçüldüğünü düşün. ***Uzaklaşıyor mu? ***En uzağa yollamaya çalış. ***Gitti mi? ***Şimdi ne hissediyorsun ----Gözümün önünde değil. ***Şimdi yine gözünün önüne getir ***İstediğin mesafeye getir. ***Şimdi biraz daha yaklaştırıp üstünde değişiklik yaptığını düşün . ***Elinde boya olduğu düşün ve boya fareyi. ***Kendine göre biraz komik hale getirebilirsin mesela. ***Eline bir sigara ver mesela. ***O kirli görüntüsü gitti mi? ----Ben bir şey yapmam ki diyor. ***Peki dokunabiliyor musun ? ***Şimdi o haliyle uzağa gönder onu.
***Yolladın mı? ***Şimdi derin nefes al. ***Senden bir kere gözünü açıp kapamanı istiyorum . ***O fareyi boyadığın haliyle gözünün önüne getir. ***Gözlerini de boya istersen ***Ne söylüyor sana şimdi? ***Elini biraz yakınına götürebilir misin ? ***Onun sana yaklaşmasına izin verir misin ? ***Senden aşağı da duruyor. ***Biraz daha çağır yanına . ***Belki de ayağına dokunup sevmek istersin. ***Peki şu hali o yakınlığı ne hissettiriyor sana ? ***Ayakkabı nın üzerine çıkmasına izin verir mi sin :? ***Tekrar uzaklaştırır mısın? ***Derin bir nefes al gözünü bir daha aç kapa. ***Yine bir fare düşün küçük bir fare. ***Anlat bize nasıl?ne renk? ***Ne kadar küçük? ***Ne mesafede şimdi sana? ***Onu da biraz yakınına almaya çalış ***Ne söylüyor? ***Biraz daha yakınına alıp onu da istediğin gibi değiştir,şekle sok. ***Onu vücudunun neresine yaklaştırıyorsun? ***Ayakkabınla oynayabilir mi? ***Oynat ayağınla. ***Ne hissettiriyor sana ayağınla oynaması? ***Bir zarar verdimi sana? ***Uzaklaştır,gönder gitsin,nefes al son kez gözünü aç.kapa ***Sana bir son sorum ,tekrar bir fare düşün istersen. ***Mavi olsun mesela boyutu nasıl olsun :? ***Bir çerçevenin içine alır mı sın? ***uzaklaştırabildiğin kadar uzaklaştır. ***Şu an nasıl hissediyorsun kendini? ***En son fareyi çok komik bir şekilde sana doğru getir. ***Ne kadar yakınına geldi? ***Ayak ucunda dolaşabiliyor mu? ***Onu da yolla ***Derin bir nefes al ,yavaş yavaş gözünü aç. SWİSH TERAPİDE GÖRSEL HAFIZADA OYNAMA YAPTIK . Çerçeve içine neden alıyoruz?Yoğun yapabildiğinizde onu kontrol altına alıp uzaklaştırabilirsiniz.
Yapabildiğiniz kadar sevimli hale getirip yakınlaştırabilirsiniz.dokunsal aşama en son aşamadır..onların oyuncak olanlarda var terapi sırasında kullanılırsınız.kucağına alıp bacağına dokunabilmesini sağlayabilirsiniz.Bunu alırkende “şu an ne hissediyorsun” sorusunu sormalısınız. Görüşmek istemediğiniz insanları çerçeve içine alıp uzaklara yollayın .vereceği anlamı değiştirmek lazım .uygulamalı swish yapmalısınız. Zihinsel olarak görsel,işitsel,dokunsal,yapıyorsunuz.önce görselliğinizi değiştireceksiniz.Sonra işitselliğini en son peluş bir oyuncakla dokunsallagını düzeltmeye çalışacaksınız. Çok öenmli bir faydası da; Duruşunuzu sesinizi,bazı huylarını beğenmiyorsanız,onları çağırın,çerçeveleyin,kontrol altına alın ve gönderin.Duygu larınıza hükmettiğiniz anda düzeliyor.Kendinizi olmak istediğiniz yerde ve görmek istediğiniz yerde yaklaştırıp kendinize getirin.İstediğiniz şeyleri yakınlaştırın ve kendine çek önce “mış” gibi davran ,gözünün önüne çerçevele ve getir.İnsanın korktuğu şey hep gözünün önündedir.Oresmi görürsünüz.Zihin haritanızda uzaklaştırdığınız şeyler sizi mutlu eder.Çerçeve içine aldıktan sonra onu film haline getirebiliyorsanız hızlı bir şekilde kaybolur veya kendinize çekin. Bir masal anlatın mesela; ( pamuk prenses) Onu bu terapilerle uyarlayın. Çocuklara özgüven aşılamak lazım.Bir insan kendisinde kötü davranışlar sergileyip ailesinden ve değerlerinden kaçtı diyelim ki ,onu kurtaracak kişilerin dışarıda olacağını zanneder.Sorumluluk vermiyoruz çocuklara ,Doğrulardan kaçmamız lazım.Eğer kendinde güç hissediyorsan yardım edecek birilerini bulursun ..Hiç korkmadan cesaretle davranmalı .mesela 7 cüceyi toplasan 1 adam etmiyor-özgüvenleri eksik.Bir sihir olmuş gibi biz yapamayız başkasından bekleriz ,7 cüce pamuk prensesi korumayı misyon ediniyor fakat sahip olduklarının peşinden koşmuyor!!! Hayır koşamasın kapitalist yaklaşıyorsun bunu temelde bilinçaltımıza verdiler. Güzellik salonları falan var ve cadı yaşlanmak istemiyor ,egolarından vazgeçmiyor,farklı bir kimliğe bürünüyor.Sanki yaşlılar hayatta kötülük yapamaz mış gibi.Kim bizi mutlu edecek ? bizi kurtaracak olan beyaz atlı prensi bekleriz,sende güç ve beceri yoksa hep bir erkeği beklemek zorundasın.Senin hiçbir hakkın yok bu konuda.Güzellik merkezleri boyalar estetikler ne kadar çok kapitalist yaklaşım var. AMERIKADAN ,AVRUPADAN GELEN MASALLARLA BÜYÜDÜ ÇOCUKLARIMIZ : ( Fakat bizim dede korkut hikayelerimizi bilmezler ,Türk destanlarını bile bilmiyor çocuklarımız .Bir önerimiz olsun her zaman çözüm odaklı olmayı bilmemiz gerekir.
BİR ÖNERİN OLSUN Çıkış noktamız bu “bir önerin olsun”.sosyolojik sorunlarımıza ve kişisel sorunlarımıza bir bakış açısı getireceğiz.Hiç kimse,bir başbakanı veya bir milletvekili arayıp bir öneri getirmiyor.Arayanlar ise kendi sorunlarını dile getiriyorlar .Sahip olduklarımızı öneri haline getiremezsek bir çözüm üretemeyiz. Mesela; ilaç tedavi etmez,geçicidir. Düşünce değişmediği sürece tedavi olmaz.Bir öneriniz olsun -kadına şiddet -gönüllü destek -eğitim sistemi -aile çi iletişim güçlenmesi Sokak çocukları Engelliler için yürüyüş yerleri -çevre kirliliği için çözüm -trafik -yaratıcılık -aldatma Boşanma Evlilik öncesi eğitim -deprem bilinci -uyuşturucu Taciz Aile içi şiddet Nerde yaşıyorsanız yaşayın ,ne yapıyorsanız yapın her zaman bir öneriniz olsun. Hep bağırıyoruz,küfrediyoruz sorun çıkaranlara ama bir öneri getirmiyoruz..İlişkilerde de bir öneriniz olsun . Batıl inançlardan kurtulun, bir insanın bu tür korkularla büyüdüğünü düşünsenize …Karanlığa küfretmektense bir mum yakalım .İnsanın hayatını engelleyecek kültür içinde büyüyoruz.Eğitimin aileden başlaması gerekiyor.Ailelerin bilinçlendirilmesi gerekiyor.Önce aile sonra öğretmen ve arkadaş.bu bir yaşam felsefesi olsun …….
KAYAN YILDIZ TERAPİSİ Bu terapi Amerikalı bir uzaman tarafından yaratılmıştır.Bu uzman karısı tarafından aldatılır evden kaçarak bir parka gelir.Ve ağlamaya başlar Karısının çıplak görüntüleri gözünün önüne gelir.Adam ve karısı çıplak olarak yataktadırlar,olay gözünün önünden gitmez.Sahne gözünün önündeyken birden
gözü parmaklaına takılır ve parmağını ileri geri hareket ettirmeye başlar.Ve görüntü birden gider.Bu ona parmak tedavi tekniğine teşvik eder. KAYAN YILDIZ TERAPİSİ ŞÖYLEDİR; • Kişinin sorununu dinliyorsunuz • Yaşadığı olayı anlattırıyorsunuz. • Ne hissettiriyor bu sana Önce kişiyi dinleyip sorununu anlatmasından sonra bir sandalye ye alıp onun yanında çapraz oturun.Görsel ,işitsel,dokunsal da 3 sistemde de temizlemek var bu terapide.bunların üçü nüde değiştireceksiniz. • Travmalarda kullanılır. • Gaspta uygulanabilir • Bıçaklama olaylarında kullanılır. • Polislerde uygulanır. Başını oynatmadan görsel olarak parmağınızı takip etmesini sağlayın.Bugün yaşadığı olayın seni üzme derecesini söyleyin.9 mesela, 1 den 10 a kadar iki parmağınızı yan yana getirin .ileri geri hareket ettirin.Parmağınızı takip ederken duygusuz anlatır.sadece görüntüyü anlatır çünkü.duygu olmaz Hemen görsel soru sorun ---annen ne giymişti? ---ne gördün? ---ne yapıyordu? ---ne renk mont vardı üzerinde? Ağlayan biriyse bu seansda ağlaması kesilir. İşitsel olarak anlatmasını isteyin ve dış uyarıcı verip kulaklarının dibinde parmak şıklatın.o zaman daha çok konuşur. ---ne duydun? ---ne söyledin? ---o ne dedi? Bu terapinin erkekler açısından bir sakıncası vardır. Dokunsal anlamda parmağını tutmanız gerekebilir.erkekler pek hoşlanmaz bundan. Parmağını tutup dokunsal bir baskı verin ve ne hissettiğini sorun Anlattığı her şeye soru sorun ,anlattığı şeylere artık olayın dışından bakmaya başlar Siz kendinize de uygulayın ,hırsızlıkta,ağlama nöbetlerinde de etkilidir.burada ise duyguları yok ediyoruz. EK BİLGİ
İÇİNDEKİLER
1-NNLP MASTER PRACTITIONER Eğitimi 2-DENEYİMSEL TASARIM 3-ON BİR YILDIZ TERAPİ 4-11 YILDIZ TERAPİ TEKNİKLERİ NE FAYDA SAĞLAR 5-MASTER 6-ETKİLEŞİM YASASI 7-DÜŞÜNCE NEDİR? 8-DUYGU 9-HEYCAN 10-BAYILMA 11-MANTIKSAL ZEKA 12-DUYGUSAL ZEKA 13-MUTLULUK NEDİR? 14-GÜÇ 15-KAYGI NEDİR? 16-KORKU NEDİR? 17-FOBİLER NASIL OLUŞUR? 18-UYGULAMALI BİR TERAPİ ÖRNEĞİ 19-SİHİRLİ SORULAR***TERAPİ SORULARI 20-İLK SEANSIN İLK SORULARI 21-SİHİRLİ SORULAR İLK SEANSTA SORULUR 22-KIYAS SORULARI ( 2. SEANSDA 23-İLKELER 24-İKİ BOYUTLU DÜŞÜNCE TERAPİSİ 25-İKİ BOYUTLU TERAPİ ÖRNEK 26-HİPNOTİK İLETİŞİM 27-ONAY SORULARI 28-SEÇENEK SORULARI 29ODAK SORULARI 30-OLASILIKLAR 31-İŞ DÜNYASINDA 32-MEDİASYON TERAPİSİ 33-KENDİNLE YÜZLEŞMEYE HAZIR MISIN? 34-TRANS ANI ( VİZYON TERAPİ 35-VİZYON TERAPİ ÖRNEK; 36-SWİSH TERAPİSİ 37-BİR ÖNERİN OLSUN 38-KAYAN YILDIZ TERAPİSİ 39-KAYAN YILDIZ TERAPİSİ ŞÖYLEDİR
View more...
Comments