MESNEVİLER 1 Deryâ-yı muhît cûşa geldi Kevn ile mekân hurûşa geldi Sırr-ı ezel oldu Âşkârâ Ârif neçe eylesin müdârâ Her zerreden güneş oldu zâhir Toprağa sücud kıldı tâhir Nakkâş bilindi nakş içinde La’l oldu ıyân Bedaşh içinde Acı su şerâb-ı Kevser oldu Her zehr nebât ü şekker oldu Tiryâk-mizâcı tuttu ağu Lü’lü’-i müdevver oldu dârû Külli yer ü gök Hak oldu mutlak Söyler def ü çeng ü ney Ene’l-hak Maşûk ile âşık oldu bir zât Mahv oldu vücûd-ı nefy ü isbât Her katre muhît-i a’zam oldu Her zerre Mesîh-i Meryem oldu Taş u kesek oldu verd ü nesrîn Ferhâd ile Husrev oldu Şîrîn Mescûd ile Sâcid oldu vâhid Mescûd-ı hakîkî oldu sâcid Îmân ile küfr bir şey oldu Tatlı ile acı bir mey oldu Şirket aradan götürdü vahdet Vahdetten açıldı bâb-ı rahmet Cân ile ten oldu bir hakîkât Birkidi şer’î at u tarîkat Eşyâ ikilikten oldu hâlî Bâkî ehad oldu lâ-yezâlî Ey tâlib eger degülsen a’mâ Gör vade-i küllü men aleyhâ
Ref’ oldu hicâb-ı mâ-sivâ’llâh El-kudretü ve’l-bekâ’ü lil’llâh Gayr oldu helâk ü vech kaldı Bahr oldu şu kim bu bahre daldı Ger açub ise basîretün bak Gör sende Hakı vü gitme ırak Çün mü’mine mü’min oldu mir’ât Mir’âtına bak vü anda gör zât Gör sen seni kim ne cism ü cânsen Maksûd-ı vücûd-ı Kün fe-kân sen Her kimse ki esridi bu meyden Hâyy-i ebed oldu zât-i hayden Nefsini çü bildi Rabbı Tevhîd yolunda ekdi habbı Ey Hakdan ırak olan azâzîl Ger dîv değilsen Âdemi bil Âdemde tecelli kıldı Allâh Kıl Âdeme secde olma güm-râh Şeytân-ı la’îne uyma zinhâr Anun sözünü işitme ey yâr Hakdan sana Lâ lüti’hu geldi Hem Ve’scüd va’kterib diyildi Çalındı kıyâmetin nefîri Ey sağır işitmedin safîri Haşrîn günü geldi uykudan dur İnanmaz isen gözünü aç gör Uykudan uyan ki mahşer oldu Gör neçe zamâne pür-şer oldu Sûr ünün işitmedi kulağın Dayandı bu köprüden ayağın Çün mahrem-i kul kefâ değilsen Bîgânesen âşinâ değilsen Kopdu kıyâmet kuruldu mîzân Haşr oldu inan bulundu Yezdân
Her kimse ki tanıdı bu cânı Bir zerreye saymadı cihânı Yerden çıka geldi Dâbbetü’l-Arz Uş sırrını eylerem sana arz Müşrikden ider müvahhidi fark Ey vay ana kim işi ala zerk Hem hâtem anın elinde fermân Ya’nî ki benem bu gün Süleymân Mûsâ benem uş asâ elimde Hakdan ezelî kılıç belimde Halkın alına basar asâyı Ya’nî ki bilin bu istivâyı Ya’nî ki bu istivâdadır Hak Ol mâlik-i mülk ü hayy-i mutlak Hum cennet ü ham u hem likâdır Rahman ile arşi’stevâ dır Ger sen geçesin bu istivâdan Âzâd olasan kamu belâdan Hakdan bu sırât-ı müstakîmi Bil sen ki budur Hakın na’îmi Yüzün bu cihetten oldu beyzâ Min fazlı âlihünâ te’âlâ Elfâz-ı Nesîmî gör ne cândır Deryâ-yı muhît u dürr ü kândır Âdem tükeli Hak oldu bilgil Mescûd-ı hakîka secde kılgıl Fazl ister isen hakîkat ey yâr Sa’y eyle bu işe kalma zinhâr Dal bu bahre v’al bu gevheri sen Ta kim bileler ki cevherîsen K’ebyât-ı Ebu’l-Fazl Nesîmî Min matla’ı hâzihî naîmî El hak bu Nesîmî âyetinden Gel oku anun nihâyetinden
Bu bahre dalalıdan Nesîmî Terk eyledi ol zer ile sîmi 2 Ey Hak ehli yakîn imiş bu haber Ki bilen nefsinidir ehl-i nazar Özünü kim ki bildi buldu Hakı Özünü bilmeyenler oldu şakî Ey Hakı isteyen gel insân ol Kara taş olma la’l ü mercân ol Ger dilersen sa’âdet-i ebedî Tamuyı bil ki niçün oldu yidi Sekiz oldu kapusu uçmağın Neye dört oldu suyu ırmağın Tûbî ağacının nedür yemişi Hak anı er yarattı yoksa dişi Hûr u gılmân neden ibârettir Hüve men hû neye işârettir Kevser ü selsebîl ü mâ’-i ma’în Mak’ad-ı sıdk ile makâm-ı emîn Ne demektir bana beyân eyle Bu nihân sırrı gel ayân eyle Ne aseldir ne ma’ü hamr ü leben Şol ki Kur’ânda Hak dedi rûşen Bunların aslını nedendir bil Gör ne şeydense olma egri dil Bunları bilmeyen ne bilmiş ola Adı anın evi yıkılmış ola Kim ki bildi bu ince esrârı Koydu elden cihân-ı geddârı Fâni oldu özünden oldu Hak Bildi ki cümle Hak imiş mutlak Aşk u ma’şûk u aşık oldu yâr Leyse fi’d-dârı gayruhû deyyâr Kim ki bildi bunları insândır Bilmeyen anı bil ki şeytândır
Ne bilir degme cânavar anı Hızra sor Hızra âb-ı hayvânı Ey Nesîmî sözündür âb-ı hayât İçmeyen anı kaldı fi’z-zulümât 3 İbtidâlar ibtidâdır ibtidâ İbtidâdan hâsıl oldu intihâ İbtidâ geldi kelâm-ı lâ-yenâm Fî vü zâd ü lâm-ı Hakdan ve’s-selâm Nutk-ı eşyâ nâtık-ı Hakdır özü Söyleyen kendiye kendidir sözü Kendi kendi zâtını eyler beyân Söz olupdur kendi söz söyler ayân Her sıfatda hâl ediptir kendözin Kendi kendi yüzüne tutmuş yüzin Her yana kılsan nazar ol bî-gümân Kendi kendiden sana verür nişân Uş bu bahr ü berr içinde kendidir Ya’nî esdâf oldu her şey kendi dir Âlem ü eşyâ anın hükmindedir Oku bilgil anı kim nutkundadır Bu sıfatlar intihâsı kendidir Ya’nî bu şehrin esâsı kendidir Uş bu şehr içinde olmuştur mukîm Yoludur anın sırâtu’l-müstakîm Bu sebîlü’llâha her kim buldu yol Anların hâcetleri oldu kabûl Bu sıfât üzre kadîm etmiş kadîm Giremez bu şehre şeytânü’r-racîm Neylesin bilmez bu şehrin yolunu Anlamaz bu ehl-i cennet dilini Dili var sanır velîkin dili yok Bir mekesdir zehri var vü balı yok Âciz ü miskîn ü sergerdân durur Özi heyvân sûreti insân durur
Her kimin kim zerkı var ikrârı yok Bir ağaçdır kim dikilmiş bârı yok Mü’minin gönlün yakar hannâs ile Ya’nî sâlûsluk satar vesvâs ile Cümlenin sırrını ol hâlik bilir Dîn yolunu âşık-ı sâdık bilir Zahid-i zerrak olanlar ham olur Âkıbet salüs olan bed-nam olur Kim ki sana taş atarsa gül ana Şâd oluban sevinip gülgil ana Fi’l ü ef’âli kamu zerk u riyâ Zerk ile kul olmak ister Tanrıya Zerk ile kulum diyenler kul değil Ehl-i zerkin tâ’atı makbûl değil Çünkü zerkin ola ism ü fi’li zerk Âlem-i bi’l-kuvveden algıl sebak Kuvvet-i cân ol dilersen kuvvetin Vuslata vasl ol yetirgin fürkatin Diler isen kim olasan mu’teber Kendi mülkün sırlarından al haber Gel vücûdun şehrine itgil nazar Vâkıf ol özünden olma bî-haber Ey kelâmı zât-ı bî-çündan nişân Bolayın diyen kişi işit beyân Gel bu şehr içinde gör dîdârını Gel bu şehr içinde iste yârını Cisme cân ol cisme cân ol cisme cân Neçe yatarsın beri gelgil uyan Hakkı istersen segirdip dört yana Kime gidersin sana gel sen sana Sen sana gelsen sana Hak yâr ola İstediğin sana sende var ola Âhirette menzil-i dârus’-selâm Bulayım dersen sana gel ve’s-selâm
Sende var ol genc-i pinhân sende var Katresin kim bahr-ı ummân sende var Sendedir eşyâ murâdı sendedir İste bul sen seni senden olma dûr Aç bu ibret gözünü kim göresin Kendi şehrin içre yârın bulasın Bilesin bu varlığın erkânını Göresin cânlar içinde cânını Bulasın her şeyde var u varını Cân gözüyle göresin dîdârını Her ki kendi zâtının sultânına Ermedi girmez bu şehrin kânına Kendi mülkünden ırak âvâredir Gayreti yok neylesin bî-çâredir Bilmedi çün kendi kendi zâtını Anın için okumaz âyâtını Feth eden bu şehr-i yârın şehrini Atladı bildi gümânsız dehrini Çün bu şehrin yârına yâr oldu ol Her ne maksûd ise andan buldu ol Çünki yâr oldu bu şehrin yârına Hükmün etdi mülk ü mâl ü varına Bilmek istersen bu şehrin varını Gel işit gör neçe söyler yârını Anla uş bu sırrı kim söyler sana Yol bulasın kendine önden sona Her yaratılmışın aslısan özün Bilir isen remzini uş bu sözün Alleme’l-esmâe küll budur tamâm Âdeme öğretti Hak bil ve’s-selâm Ey birâder bil bu nutkun gâyetin Lâm u bî görgil yetirgil fürkatin Mâksûd-ı sıdkım lisân-ı sâdıkın Âşıkıyım ma’şuku her âşıkın
Buna irişen kişiler cân olur Küfrü kalmaz kendözi îmân olur Nûr-ı eşyâ çün benim aynü’l-yakîn Bana eren oldu eshâbü’l-yemin Genciyim ben genc-i eşyâ günciyim Derd-i bî-dermânların ben renciyim Sâdıku’l-va’ dü’l-emîndir sözlerin Görünür eşyâ yüzünde gözlerin Ayniyım her ehl-i aynın ayniyım Münkirin gözü içinde beyniyim Nutk-ı zâtımdan ayân oldu cihân Sözlerimden kâf u nûndur lâ-mekân Şehr-i cân içinde cânlar cânıyım Kâ’inatın tahtının sultânıyım Olmışum çün cümle şeyde bî-gümân Yedi iklîme mekânım lâ-mekân Mazharım yokdur şerîkim lâ-şerek Vâhidim mülkümde yokdur müşterek Nûr-ı deryâ-yı vücûd-ı mutlakım Gâh mellâh-ı cihân geh zevrakım Hayy ü kayyûm ü devâm-ı devletim Âlem-i kesret içinde vahdetim Ger dilersen kim bulasın sen seni Benliğinden geç ü terk eyle beni Benliğinden geçmeyen şeytân olur Dîv-i mel’undur kaçan insân olur Zühd ile şeytân kaçan ola melek Aslı oddur oda vasl olsa gerek Benliğinden geçmeyen hod-bîn olur Müstahakk-ı la’net ü bî-dîn olur Derk-ı esfeller makâmıdır derek Hırs-ı lânetden olusardır helek Nefsini tanıya gör ey müttekî Kimseye ta’n etme epsem ey fakî
Tâbi’-i efsâne olmış ta’n eder Bî-haberdir bî-haberdir bî-haber Tâbi’-i nefs ü hevâ-yı şom olur Bu sebepden tâbi’-i mesmûm olur Bilmedi mescûdu kimdir sâcidin Görmedi yüzün vücûd-ı vâhidin Nûr iken nâr oldu çünkim ol la’în Oku la’net cânına ey ehl-i dîn Ey diyen ki kandadır yâr-ı bekâ Aşk ile gel bak vücûd-ı mutlaka Gel ol ibret mülküne gir âbid ol Yollarından cân ilinin sâcid ol Diler isen ehl-i a’râf olasın Ger vücûdun şehrine yol bulasın Gel haber-dâr ol bu şehrin varına Zulmetin tanı vü girenvârına Olasın mülk-i cihânda sen dilir Yollarından ol haberdar ey habîr Gel beri feth et bu şehri gel beri Neçe gezersin cihânda serserî Vasfını işit bu şehrin şehrine Gark olasın mutlak anun bahrine Gel bu şehrin sözlerine tut kulak Ta bilesin kim nedir bu kara ak Dört direkle kâ’im olmuştur bu şehr Kim anun içindedir âfâk-ı dehr Kim ki bildi men’ arefde zâtını Baktı gördü okudu âyâtını Her ne istersen bulursun bunda gel İstediğin anda değil bunda gel Otuz iki menzili var ilimin Yetmiş iki hem makâmı yolunun Bu makâmı kim bilir Hakkı bilir Bu kelâmı fırka-i nâci bilir
Oldu yetmiş yedi şehrin leşkeri Pâdişâhın emridir bil bunları Üç yüz atmış menzili var sûrunun Bu tecellî şehri Mûsâ Tûrunun Dediğim şehrin şu denli burcu var Ki sığar her burcuna yüz bin süvâr Pâs-banı burcunun ey pâs-bân Yigirmi sekiz kişi olur hemân Bunların âvâzına âvâzeler Dop doludur şehr içi dervâzeler Bunların âvâzesinde ser-be-ser Doldu âlem hiç işitmez gûşu ger Yedi iklîm dop doludur ünleri Âşkâra vü nihân bil bunları Hak teâlânın sıfatıdır bular Kendinin nutkunda zâtıdır bular Ya’nî bu yigirmi sekiz kişiden Uyanır buların ünün işiden Gaflet uykusundan ol bîdâr olur Hakkı tanır Hak anunla yâr olur Hak kelâmıdır buların dilleri Her neye sunsa irişir elleri Mantık-ı hay zât-ı Yezdândır bular Nûr-ı arş u vech-i rahmandır bular Muhtelif olmuş buların sûreti Âlem-i ma’nîde birdir sîreti Sûret-i kesretle olmuş muhtelif Cümlesinden zâtı birdir çün elif Birbirinden bunları her kim seçer Bunların sırrından oldur bî-haber Tûl ü arz olmaz bulanda reng ü levn Esfel ü a’lâ amîk u hadd ü levn Bî-şüben vü lâ-şerik olmuş bular Zâhir ü bâtında her şey kendiler
Hayy ü bâkîdir buların varlığı Yok buların sayrılığı sağlığı Bular oldu cümle şeyde müşterek Hem münezzehdir bularda yok direk Hem sıfatta zât-ı kâ-imdir bular Ölmez itmez nutk-ı dâimdir bular İsm ü ayn ü harf-i esmâdır bular Savt u nutk u hem müsemmâdır bular Kâdir ü kahhâr u mehdî mühtedi Fâ’il-i müstakbel ü mâzî mübtedî Cümle bunlardır bil ey dânâ-yı dîn Bunlar oldu rahmetten li’l-‘âlemîn Cümle âlem çün buların hükmüne Oldu mahkûm gör buların hükmü ne Sâ’at ü vakt-i hisâb ü mâh u sâl Gece gündüz nûr-ı hurşîd ü zilâl Çarh-ı eflâk ü semâvât ü zemîn Bunların mülküdür ey ehl-i yakîn Emr-i Hakdır çün bular ey emr-i Hak Gel bunların defterinden al sebak Oku bulardan beri gel kuş dilin Hall edersin ta ki nefsin müşkilin Bunlara derler şehâ Ümmü’l-Kitâb Fi’l-i eşyâya bunlar dır feth-i bâb Her neye baksan bulardır görünen Belki her şeyde bulardır üm olan Buların hükmünde her şey buların Cânıdır her cümle-i mü’minlerin Mushaf-ı nûr-ı kâdim-i lem-yezel Hatt-ı mestûr-ı kitâb-ı bî-bedel Levh-ı mahfuz-ı hurûf-ı zü’l-celâl Rakk-ı menşûr-ı Hudâ-yı pür-kemâl Defteri-i mülk-i vücûd-ı enveri Nâzır-ı âlem-i cihânın serveri
Bular oldu cümle dilin söyleyen Söyleyip hem söyleyen var dil diyen Evvelîn ü âhırîn bular olur Buları bilen kişi Hakkı bilir Kaf u nûna ayn-ı zâta ibtidâ Hem sıfât olur bular bî-intina Gel buları iste sa d-ı gâlip ol Bu’l-fuzül olma Haka gel talip ol Gel buları iste bul ey merd-i râh Kim bular olur sana Hakdan güvâh Cümle bunlar kabz-ı bastında hemân Ders oluptur bu söze yoktur gümân Bunlarınla iresin maksûdûna Âbid ol bunlara ir ma’bûduna Buları bilmek dilersen buları Ahmed-i mürselden istegil yüri Ahmedin şehrinde cem olmuş bunlar Malik ü mülk ü vücûdu kendüler Bunlarındır esfel ü a’la kamu Bunların dilinde uçmak u tamu Ya’nî yigirmi sekiz peygam-berin Dillerini anlagıl sen bunların Ta ki ilteler seni ol hazrete Nûra gark olup batasın rahmete Uş bu menzilden irenler tapuya Dahı muhtâc olmaz özge kapıya İsteyen şehr-i vücûd-ı Ahmedi Gel işit dâr-ı diyâr-ı sermedi Yedi olmuştur bu şehrin kapısı Onsekiz olmuş tamâmet yapısı Ahmedin şehri kapısı yedidir Ger inanmazsan hadîsi uşta gör Yedidir nûr-ı semâvât u zemîn Yedidir her tâlibe degil hemîn
Her kapı altında ikidir melek Bunlarınla yâr olun budur dilek Hak eşiğinde mukîm olmuş bular Bunlarınla yâr olan kişi güler Bu rumûza irişenler cân olur Derviş iken mahrem-i sultân olur Bunların nutkunda eşyâ ser-be-ser Gark oluptur anlamaz her bî-haber Nutk-ı Haktır çün buların sözleri Vahy ü bürhândır temâmet sözleri Bunların dilin bilenler âdemî Âdem oldur kim biliptir bu demi Âşkârâ etti esmâ sırrını Söyledi cân Mushâfın tefsîrini Sahib-i te’vîl-i Haktır bî-gümân Leyletü’l esrâ zumûz-ı câvidân Zulmet içre kalmış idi kâ’inât Dolmuş idi cümle âlem müşkilât Dîv-i mel’un tutmuş idi âlemi Cümle dîv idi yoğ idi âdemî Geldi âlem nûrunu şerh eyledi Od u su toprağ u yerden söyleidi Âdemin sırrın bilenler âdemin Bildi remzin on sekiz bin âlemin Nefh-ı Îsâ ölü dirildir hemân Âdemin sırrıdır ol sâhib-zamân Mehdi-i nûr-ı hidâyettir yakîn Mahrem-i nûr-ı inâyettir yakîn Semme vechü’llâh a edenler nazar Uş bu yüzün aynıdır ey pür-hüner Kenz-i eşyâ menbâ-ı cândır özü Ayn-ı ayn olur görenler ol yüzü Görür ol yüz içre yüzler yüzünü Nutk u cân içinde gözler özünü
Nutk-ı cân olur tamâm ey nutk-ı cân Küfrü gider kendi nûr olur hemân Ey Nesîmî Hak teâlâ sendedir Hem sıfâtı dilde zâtı cândadır Kim ki bildi kendüyü bildi Hakı Bilmeyenler nefsini oldu şâkî İstediğin kendüde bular tamâm Pâdişâh olur ana eşyâ gulâm GAZELLER 1 Ey sıfâtın bahr-ı zâtın gevher-i zât-ı Hudâ Ma’den-i fazl-ı vücûdun ey resûl-i kibriyâ Âlemin cismi vü cânı senden ötrü oldu bil Seyyid-i kevneyn-i âlem yâ Muhammed Mustafâ Sûretin tâhâ ve yâsîn ey resûl-i mu’teber Fe’rtekıb mâfi’s-semâ ey cemâlin kul kefâ Sûretin İnnâ fetehnâ ey cemâlin kâf imiş Ey boyun hem çü tebârek geldi sidrü’l-müntehâ Ahseni takvîm sensin ey elem neşrâh saçın Ey ruhun şakka’l-kamer çün doğdu şemsü’d-duhâ Vahdetin şem’i cemâlindir cemâlin uşta gör Cânları pervâne kıldı ey hidâyetten zıyâ Küntü kenzin perdesi senden açıldı âlem-e Bu beyânın ilmi sensin iş delîl ü reh-nümâ Mâden-i cûd u sehâsın ey velâyet meskeni Hel etâ şânına geldi yâ Aliyyü’l-Mürtazâ Fâtıma ma’sûm oluptur hem Hadîce muhterem Ma’den-i fahrü’n-nisâdır menbâ-ı hayru’n-nisâ Gel bu bahr-i hayret içre dala görgil kim nedir Aşk elinden ağu içti ol Hasan hulk-ı rızâ Kâfir-i nefsin elinden gel oda gir ey gönül Ger şehid olmak dilersen çün Hüseyn-i Kerbelâ Âdem-i Âl-i abâdır şems-i Zeynü’l-Abidîn Şol Muhammed Bâkırı gör mahrem-i zü’l-kibriyâ
Evvel ü âhır olardır zâhir ü bâtın olar Ca’fer-i Sâdık çü kâzım hem Alî Mûsa’r-Rızâ Husrev-i her dü mekândır çün takî vü bâ Nakî Müctebâdır muktedâdır muktedâdır müctebâ Askerîdir şâh-ı keneyn menbâ-ı cûd u kerem Haccetü’l-kâ’im Muhammed Mehdî ol kân-ı vefâ Vaktıdır kılsan zuhûr ey seyyid-i âhır zamân Görset âhır yüzünü ey dürc-i dürr-i lâ fetâ Derd-med oldu vücûdum müstemendem sensizin Kim ki sana nâzir ola ol olur ayn-i safâ Çün Nesîmî mahşrin haşrinden içti kevseri Sırr-ı Kehf oldu vücûdu buldu vahdet bâ-rehâ 2 Câm-ı safâyı bize sun sâkıyâ Kim susamış ol meye ehl-i safâ Şol meyi kim güneş anun câmıdır Şol ki buyurmuş ve sekâhüm Hudâ Şol kim anun şânına oldu nüzûl Sûre-i tâhâ ile hem hel etâ Arş ile mâ’i bulan içer müdâm Câm-ı âle’l-‘arşı mey-i istevâ Kim ki bu mey-hâneye bastı kadem Bî-ser ü pâ oldu ne ser ya ne pâ Şâhid-i gaybî ile oldu harîf Tâ-ebed ikilikten oldu cüdâ Hûrile cennette makâm eyledi Ömr-i ebed buldu vü gördü likâ Hızr kimi içti hayât âbını Cân u teni cümlesi oldu bekâ Ey çemen-i ravza boyun sidresi Hüsn ü melâhatta ruhûn müntehâ Mesken-i ervâh saçındır saçın Lâ’l-i lebin cânlara dârü’ş-şifâ
Zülfünü ve’l-leyl okurum her gece Yüzünü her irtede şemsü’d-duha Gör bu Nesîmî-nefesi kim neçe Bûy-ı Mesîhâ kimidir cân-fezâ Nazm-ı Nesîmî ki dürerdir adı Gör ki ne gevher satar almaz bahâ 3 Ey münâdî ey müdellil ey nidâ-yı tâ ve hâ Ey ki yetmiş yedi harfin ihtivâsı kâfhâ Saçların vasfı durur innâ hedeynâhu’s-sebîl Ve’s-semâvâti’l-‘ulâ’r rahmân âle’l-‘arşi’stevâ Rakkı menşûr un kitâbı çün cemâlindir senin Sûret-i esmâ okudun sî vü dü hatt-ı Hudâ Kirpiğin kaşın ile zülfün bana Ümmü’ l-Kitâb Kim kabûl olmaz salât ansuz demiştir Mustafâ Sâbit oldu cümle eşyâda gözün esrikliği Çün icâbet kıldığın çendân demiştir bârhâ Hûr-ı aynın sûreti fihâzihî cennâti adn Oldu bu gün hüsnüne âyîne-i gîtî-nümâ Arza kıldı kâmetin yâ Rab sırât-ı müstakîm Evvel ü âhır sıfâtındır delîl ü reh-nümâ Nefha-i Îsî durur şîrîn lebin rûhu’l-emîn Câvidân ihyâ kılar cânlar bağışlar bî-riyâ Yevm-i dîn oldu ki âşıklar bu dîne geldiler Secde için hem cemâlinden Nesîmî buldu câ 4 Elf-i Allâhtır cemâlin sidre boyun müntehâ Çün cemâlindir senin Rahmân âle’l-arşistevâ Bî bilindi kaddinin haddı ne mikdâr olduğu Bildiler kim dola sütûn-ı zirâ’an fi’s-semâ Tî türâbîler elinde Zü’l-Fikâr şemşîr-i tîz Fa’dribû buyruldu Hakdan hem Muhammad Mustafâ
Sî sevâbı Hak yolundaa eylegil sen dâ’imâ Derdine Haktan devâdır rencine yüz bin şifâ Cîm cemâlin nûrudur kim doğdu maşrıktan ayân Şu’le verdi her dirâctan şöyle kim nûr-ı zıyâ Hî hayât irdi lebinden hızr u Îsâ oldu hayy Derd-mend âşıkların derdine oldu çok devâ Hî haber-dâr olmayanın tahtını dîv aldı bil Bî-haber oldu özünden şöyle kaldı aczühâ Dâl delîl oldu dehânın remzini kıldı ayân Bildi bildirdi resûl ü hem Aliyy-i Mürtezâ Zâl zâkir sûfiler çok zikre meşgûl oldular Giydiler şâl işleri âl ta’ati zerk u riyâ Rî-i rahmânü’r-rahîm oldu cemâlin âleme Niçin âdem der ki Bismi’llâh ayıtgıl dâ’imâ Zî-i zâhid zühd ile zeyn etti tâc ü hırkasın Bâtını oldu mülevves zikrini kıldı hebâ Sîn sa’âdet buldu her kim bildi Hakkın remzini Anlara kim sıdk ile bu yolda çektiler cefâ Şîn şehid oldu şular kim aşk yolunda öldüler Gam yemez anlar ki bildi Haktır ana kan bahâ Sâd sâdıklar olar kim sabr kıldı ihtiyâr Dil-berîn yolunda gör kim lütfa irdi dâ’imâ Zâd dalâletten halâs etdi bizi Fazl-i ilâh Cism anundur nutk anundur rûh anundur cümlehâ Tîki tapındır vücûdu anların kim bâtını İçtiler câm-ı musaffâ kıldılar zevk u safâ Zî zuhûr oldu cemâl ü sûret-i Hak âşikâr Görmeyenler gözleri kör oldu şöyle kim amâ Ayn ayân ayne’l-yakîn oldu likâ-yı hüsn-i dôst Hak kimin kim gözün açtı gördü didâr-ı Hudâ Gayn gayretli kişiler gâfil olmaz özünden Şerm eder Haktan utanır nefsine vermez rızâ Fî fenâ dârında her kim bulmaz olursa necât
Fikri fâsiddir anun kim emrini kildı hebâ Kâf-ı kavseyn oldu kaşın âşıka mihrâblar Secde-gâh oldu anun çün dedi şâh-ı enbiyâ Kâf Kelâmu’llâh Seb’a’l-mesânîdir yüzün Zülf ü kaş u kirpiğindir yedi yedi hattınâ Lâm lebin oldu Mesanî çün yüzün subh-ı nehâr Zülfünün sırrı kamerdir yüzünün şems-i duhâ Mîm melek sûretli dil-bersin ayâ bedr-i münîr Hüsn-i Yûsufun tecellî eyledi nûr-ı Hudâ Nûn nihân oldu lebinde çeşme-i âb-ı hayat Her kim içti vâcib oldu cennetü’l-me’vâ ana Vav-ı vechin ka’besine her ki kılmadı sücud Adı dîv oldu anun çün kaldı şöyle mübtelâ Hî hidâyet eyledi Mehdî vü Kur’ân-ı mübîn Ol ki eşyâ hilkâtinden bize oldu reh-nümâ Lâm elif üç harf oluptur bil ki Simürg-ı cihân Bilmedi aslın hurufûn kim dedi bu harfe lâ Yî yüvesvisten halâs olmak dilersen âdemî Oku ism-i a’zamı sen kendine eyle du’â Pî penâhımdır benim Hak perde-darımdır benim Pâdişâhım hanım oldur kim veriptir dest ü pâ Çîm çâr unsur oluptur terkibi her mazharın Bunda buldu Hakkı küllî enbiyâ vü evliyâ Jî-i jâle çeşm-ü ebrû zülf ü ruh bu hatt ü hâl Mushaf-ı Haktır mu’ayyen ger okursan tâlibâ Gâf-ı gönlüdür Nesîmînin mahabetten serir Şol şehe kim gölgesidir zıll-ı Sîmürg u Hümâ 5 Her kimin kim reh-beridir sıdk u ihlâs u safâ Ol durur dâreyn içinde bende-i hâs-ı Hudâ Sâdıku’l-v’â dü’l-emîni ister isen sen bu gün Çün bilesin sâdıku’l-kavlü’l-emîn-i Mustafâ Cevrine sabr u tahammül eylegil müşriklerin
Neçe kim gördü resûl ile Aliyyü’l-Mürtezâ Şerbet-i mâentahûri ister isen gam yeme Devr elinden zehr nûş et çün Hasan hulk-ı rızâ Ger bu gün bunda susuzluktan olur isen şehîd Yarın andan haşr olasın bâ-Hüseyn-i Kerbelâ Tâ’ atın fevt etme ger şeytân seni yol azdırır Kıbleden döndürme yüzün neçe kim Zeyne’l-Abâ Şol Muhammed Bakırı kim Hak yolundan dönmedi Neçesi verdi hidâyet lutf-ı Allâhı ana Ca’fer-i Sâdık merâtibin dilersen sâdık ol Sıdk ile bu yolda kul ol bulasın menzil ulâ Müdde-î ta’nına sabr et Mûsî-i Kâzım kimi Hakk ile ol dâ’im oldu dâ’imâ Gel Alî Mûsâ Rızâ kimi Hakın emrini tut Neçe kim Haktan gelir cân u gönülden ol rızâ Hem Takî kimi vücûdun mülkünü virâne kıl Bu fenâda fânî ol kim bulasın Haktan bekâ Sırr-ı esmâdan haber bilmek dilersen çün Nakî Mütteki ol mütteki ol mütteki ol bî-riyâ Askerî kimi eger nefsin çerisin basasın Şüphe olmasın ki sensin pâdişâh-ı dü serâ Şol Muhammed Mehdî kimi adl edip lutf eylegil Hiç gümânsız mesken ola cennetü’l-Me’vâ sanâ Neçe kim kıldım nasîhat uş bu halka lîk ben Kim kabûl etti bu va’zı buldu Haktan çok atâ Gece gündüz zikr ü fikrim şâhid ü şem’ ü şarâb Her zamân ü her nefes ben kâr u bârım dar-safâ Şol Muhammed Mustafânın yüzü suyu hakkı’çin Rahm etgil ben fakîr u miskine rûz-i cezâ Hem bu oniki imâmın hürmeti hakkı için Bu azâb ile beni yandırma der-nâr ey Hudâ Çün sekâhum şerbetin içti Nesîmî der-ezel Sırrı keşf oldu rumûzu sırr-ı zât-ı kibriyâ
6 Ey saçın ve’l-leyli izâ yagşâ yüzündür ve’d-duhâ Yâ vü sîn şânında münzel hem beyânın tâ ve hâ Kâbe kavseyn iki kaşın vasfı ev ednâ ile Hem elem neşrah leke sadrek buyumuş Hak sana Fazl-ı Rabbü’l-Âlemînin ber-güzide mazharı Âlim-i ilm-i ilâhî kaşif-i kul innemâ Hılkat-ı eflâke sensin vasıta nûr-ı ilâh Hem senin şânında münzel oldu levlâke lemâ Sensin el nûru ki Âdem beyne mâ u tîn iken Ol zamân ebnâ kılardın cümleye sensin binâ Lâ nebiyye ba’di buyurdun ya’nî hatm oldu kelâm Saddak el seyyid ki sensin hatm-i cümle enbiya Hem raeytü rabbî dedin leyletü’l-mi’racta Sensin fî-sûretin ahsen gören vech-i likâ Sensin ol zât-ı mutahher ey mübârek ma-ü tîn Kul kefâ gelmiş senin vech-i Haktan kul kefâ İstivâ hattını ettin zâhira n-şakka’l kamer Çün san geldi ve e’r-rahman ale’l-arşi’s-tevâ Rahmeten li’l-âlemin sen seyyid-i kevneyn hem Şem’i-i rûh- sârından oldu kün fekân gark-ı zıyâ Ey Habîbu’llâh ki ismin yazılıptır arşda Ahmed ü Mahmûd ebu’l-Kâsım Muhammed Mustafâ Ol kim anun hakkında min nûrı vâhid söyledin Hem anun şânında Haktan nâzil oldu hel etâ Ol velâyet kânı vü sultân-ı dîn şâh-ı Necef Tâc-dâr-ı enbiyâ vü ser-firâz-ı evliyâ Ahmede şol kim dedin ben şehr-i ilmim kapısı Ol Aliyyü’l-Mürtazâdır ol imâm-ı etkıyâ Fatımâ nakdin senin oldu Hadîce mahremin Bu biri hayru’n-nisâdır bu biri fahru’n-nisâ Şebr ü Şebbîri ki ya’nî şâh Hasanla şâh Hüseyn
Ol iki dürreyn-i bahr-ı zât-ı hem-tâ-yı Hudâ Ol vücûdeyn-i mutahher mazhareyn-i hüsn ü lutf Serverân-ı în serâ vü ser-firâz-ı ân serâ Ol sâ’ideyn-i şehîdeyn ol iki şeh-zâdeler İhtiyâr-ı âlemeyn ü makbuleyn-i kibriyâ Ol şeh-i ahsen Hasandır bu şeh-i hulk-ı Hüseyn Ol şehîd-i zehr-i aşk u bu şehîd-i Kerbelâ Mefhar-ı âlem vü âdem şems-i Zeyne’l-Âbidîn Hem Muhammed Bâkır ol sultân-ı dîn bedr ü dücâ Ca’fer-i Sâdık kim oldur pişvâ-yı ehl-i dîn Ol emîn-î sırr-ı esmâ dürr-i deryâ-yı âtâ Kâzım ol ilm-i ilâhînin mekân u ma’deni Hem imâm-ı heştümîndir şâh Alî Mûsâ Rızâ Ol Takî vü bâ-Nakî kim Mustafânın âlidir Mazhar-ı eltâf-ı rahmet ma’den-i cud ü sehâ Şâh Nakî kim nûr-ı çeşm-i müttekîlerdir yakîn Ol imâm-ı ârifîndir şâh-ı sultân-ı tükâ Şâh-salar-ı cihândır Askerî hem cümleye İbn-i Hâdî pîşvâmız pîşvâdır pîşvâ Mehdî-i sâhib-zamândır kâdî-i ins ü melek Kâtil-i küffâr oldu sâhib-i sancal livâ Cân u dilden Mustafâ vü Murtazâ meddahıyım Hem bu oniki imâma söylerim medh u senâ Gori-i şümr ü Yezîd ü gori-i Mervan-ı har Mustafânın hazretine kılmışım ben ilticâ Hânedân-ı Mustafâ-yı sevmeyen mel ûnlara Okurum bî-hadd ü gâye ana la’net dâ’imâ Yâ ilâhâ Murtazânın Mustafanın hakkı’çin Ver muradım kâma irgür hacetim kılgıl revâ Ey Nesîmî haşr ü neşrin cami isen cami’i Enbiyânın sırrı sensin z’evliyâ vü enbiyâ Kim ki işitti bu oniki imâmın vasfını Rahmet ana kim kıla rûh-ı Nesîmîye du’â
7 Merhâbâ hoş geldin ey rûh-ı revânım merhabâ Ey şeker-leb yâr-ı şîrîn lâ-mekânım merhabâ Çün lebin câm-ı Cem oldu nefha-i Rühu’l-Kudü Ey cemilim ey cemâlim bahr u kânım merhabâ Gönlüme hîç senden özge nesne lâyık görmedim Sûretim aklım ukûlüm cism ü cânım merhabâ Ey melek sûretli dil-ber cân fedâdır yoluna Çün dedin lahmike lahmi kana kanım merhabâ Geldi yârım nâs ile sordu Nesîmî neçesin Merhabâ hoş geldin ey rûh-ı revânım merhabâ 8 Hakkı bilen bilir bu gün aşk-ı hadîs-i Mustafâ Nahv ile sarfı neyler ol oldu şehid-i Kerbelâ Mantık ile mâ’niyi çok okuma sana derim Geldi getirdi bî-gümân midhat-ı aşk-ı hel etâ Râhat-ı rûh-ı cânımız yoksa yeri bu noktada Kim dün ü gün okur bu cân sûre-i levh-i rabbenâ Kıldı nazar bu cânıma ol şâh-ı layezâl ü hay Hayy ü kadîm-i kün fekân gör ki ne der bugün sana Ol ezelî habîbi gör lamvezelî tabîbi sor Kıl cânını ana fedâ gör bu sıfât-ı bâ-safâ Şîr ü şarâbı ol verir cânına bir nigâh ile Sen bu şarâbı içe gör deme ki ağudur bana Şehd ise düşmenin eli alma sunarsa ol balı İçme elinde şehdi sen ol ki hatâ durur hatâ Mihmetli aşk-ı yâr ile gerçi ki çekse cân bu gün Âşıka aşkı dil-berin uş cigerinde pür-belâ Çekdi gamın Nesîmîyi sûret ile ma’âniye Cân ile kûşiş eyledi buldu çü aşk ile safâ 9
Tavâf-ı ka’benin gerçi sevâbı çoktur ey mevlâ Gönül Allâh evidir çün tavâf etmek anı evlâ Yedi gökten dahı a’lâ gönüldür bi’llâh ey ârif Gönül içinde buldular rumûz-ı sırr-ı mâ evhâ Olar kim âşık-ı Haktır niderler hûr u gılmânı Ki hûr u huld u gılmândır tufeyl-i âşık-ı şeydâ Gel ey Hak isteyen tâlib mukaddes vâdiyi tayy et Ki zahmetsiz ele gelmez ne kim istersen ev dânâ Vücûdun şehrini gez gör gönül Tûrunda cân geldi Münâcat etti Hakk ile tecellî gördü çün Mûsâ Kişi her neyi kim sevse odur hem zikr ü tesbîhi Nitekim dâ’imâ Vâmık dilinde zikr idi Azrâ Müyesser olmadı vaslın Nesîmîye ayâ dil-ber Hayâlin mûnis ediptir dün ü gün zikri sen şâhâ 10 Yârın gerek ki mihr-i ruhu dil-pezîr ola Tâ hüsn-i hulk içinde cihânda emîr ola Her kim ki kılmaya nazar ol hüsn-i sûrete Yoktur basiret onda ger ehl-i basîr ola Hûblukta çün misâl bulunmaz mu’âyene Âlemde ol yegâne meger bî-nazîr ola Bî-çâre aşka neyleye tedbîr ü çâreyi Ma’şûka şâh-ı âlem ü âşık fakîr ola Tevhîd içinde nükte-i esrâr bulmuşum Sâhib-nazar gerek ki bu hâle habîr ola Mansûr aşk yolunda Nesîmî vü Fazl-ı Hak Anun mu’îni âyet-i ni’me’l-basîr ola 11 Levh-ı Mûsâ çün yüzünden sıydı açıldı nikâb Sırr-ı tevhîdi ayân etti vü götrüldü hicâb İstivâ sırrına yol buldu yüzünden ta ana Cebra’îl çekti burâkı bindi gitti çün ukâb
Kâbe kavseyn degin gitti vü durmadı hemân Gördü Hakkın yüzünü geldi dilinden bu hitâb Âyet-i Seb’a’l-Mesân-î yüzünden buldu çün Ümmetine dönüben dedi budur asl-ı kitâb Kirpik ü kaşınla zülfün yedi âyet oldu çün Bu yedi âyet su’âline ne verirsin cevâb Fâtiha Seb’ a’l-Mesânî çün yüzünden feth ola Rûşen ola sana bu ilm-i ledün ola savâb Yüzüne karşı sücûd etmedi ol dîv-i racîm Dedi kim ben oddanım ol görünür uşda türâb Yüzüne karşı sücûdu bana müşkil görünür Kılmadı secde ana uş yeridir nâr u azâb Yüzüne karşı sücûdu kılması dîv-i racîm Dedi ben ol zâtım anı görmemiştir uş türâb Lâ’linin vasfını ger şerh edersen ser-be-ser Yazmaya sına kalem âhım ile yana kitâb Çün Nesîmîye bu Fazl açtı hidâyet kapısın Çalınız çeng ü rebâb ü içelim nukl ü şarâb 12 Ey yüzün meydan-ı vahdet vey saçın fethun karîb Sendedir âb-ı hayâtın şemsi külli ey habîb Matlâ-ı hüsnün kemâlindir cemâl-i lâ-yezâl Şol sebebden aşıkın yaşı kesi oldu salîb Zülf ü halin aytei geldi senin devrinle uş Ey ruhun nasrûn mina’llâh a’tınî minhu nasîb Oldu eflak ü kevâkib hüsnüne âşık velî Ben kimi âşık bulunmaz aşkına şey’ün karîb Ta cemâlin tal’ atı doldu cihân-ı lâ-mekân Her taraf kim bakarım vaslın visâlidir garib Eyledi da’vet bana hüsnün te’âlâ şânühü Sen icâbet eylegil da’vet senindir yâ mucîb Âyet-i innî ena’llâh dır ruhun nârı velî Nûra düşmez cân bu nâza sen neden oldun talîb
Nûr-ı envâr-ı ilâhidir visâlin âyeti Ey ruhun innâ hedeynâ fe’ntezir dır ey habîb Çün Nesîmî Tûr-ı Sinâda buluptur âyetin Yâre kıldı levh-ı Mûsâ innehû şey’ün acîb 13 Şol tamâm aynın yüzünden çünkü ref’ oldu nikâb Zulmetin devrânı geçti zâhir oldu âfitâb Leblerin câm-ı meyinden cümle eşyâ ezrimiş Tayyib ey pâkize sâkı bâreke’âllâh ey şarâb Ey yanağın hasretinden cennetin kalbinde nâr Vey dudağın şerbetinden Kevserin aynında âb Ey ruhun hamrâ gülünden lâlenin câmından mey Vey gözün sevdâlarından nergisin câmında hâb Hak te’âlânın kelâmı sûretin tefsiridir Ey yüzün innâ fetahnâ Haktan açıldı bu bâb Kirpiğin kaşınla zülfün Hak kitâbıdır velî Ol kîtâbı kim bilir min indihu ilmü’l-kitâb Sûretin levhında yazılmış hurûfu bilmeyen Bilmedi savm ü salâtin sağışın yevmü’l-hisâb Âb-ı hayvândır dudağın Rûh-ı Kûdsîdir demin Sûret-i Hakdır yüzün va’llâhu a’lem bi’s-savâb Kâdıyü’l-hâcât imiş la’lin meger kim âşıka Her ne kim kıldı temennâ istecib geldi sevâb Dil-berin yolunda ey sâlik ikilik perdedir Benliğin ref’ olmayınca aradan gitmez hicâb Ey Nesîmî secde kıl şol mâha kim Hakdan sana Va’büdû iyyâhu ve’scüd va’kterib geldi hitâb 14 Çün kim gözüme gelmedi hergis hayâl-i hâb Sakî getir piyâle vü doldur şarâb-ı nâb Fursat durur gelin bu gece içelim meyi Şem ile mutrıb ü ben ü sen şâhid ü şarâb Ma’mûr tutun neşât ile cân mülkünü müdâm
Bu emr-i nâzenin çü bilirsin kılar şitâb Zâyî geçirme fursatın eglenme bir nefes Bir gün ola pür-âb ola çeşm ü gönül harâb Hergiz zamâne kimseni hoşnûd kılmadı Her fikr-i nâ-muvafık u her fi’l-i nâ-savâb Nâ-cins sohbeti degil illa tamu odu Fazliyle yâ ilâhî ecrinâ mine’l-azâb Dîv-ı racîmi âdeme hem-sohbet eylemek Sâhib-nazar bilir ki hatâdır değil savâb Hem-dem ne resm ile ola Cibrîle Ehremen Mûnis ne vech ile ola tûtîyile gurâb Gel ey harîf şimdi nasîhat kabûl kıl Cevr eyleme harîfe ki hâcet degil itâb Zerrâk zâhidin içeli kanını süci Mahrûm fâsikın kılalı bağrını kebâb Âlemde kim ki fitne kapısını bağladı El-Hak zehî sa’âdet ü Allâh zehî savâb Çün kalmadı piyâle Nesîmî bu gün sana Bu dest-gehleri içirir türlü türlü kab 15 Aceb la’lin mi şol yâ cân-ı ahbâb Aceb zülfün mü yâ zencîr-i pür-tâb Gözümden akan ey dil-ber gamından Aceb hûn-âbe mi yâ eşk-i unnâb Aceb yüzün mü şol yâ harman-ı gül Aceb dişin mi şol yâ lü’lü’-i nâb Aceb kaddin mi şol yâ serv-i bustân Aceb haddin mi şol yâ verd-i sîr-âb Aceb aynın mı şol yâ sihr-i Bâbil Aceb kaşın mı şol yâ tâk-ı mihrâb Aceb şol mest-i sevdâyâ Moğol-Çîn Benim bahtım mıdır yâ çeşm-i pür-hâb Nesîmînin gözü yârın gamından
Dürün dürci midir yâ bahr-ı sîm-âb 16 Gülşen-i Firdevs eder cân bâgını vasl-ı habîb Âteş-i duzah kılar hem mihnet ü cevr-i rakib Derdimin dermânına hiç kimse bulmaz çün ilâc Yârdan özge çâre var mı söylegil sen ey tabîb Çün belâ vü gussadan hâli degil gönlüm velî Ben gedâyı kem-tere her dem verir artuk nasîb Rahm eder şol gözlerin her kanda bir üftâde var Ben fakirim ben hakirim cümleden miskîn garîb Ger görür va’iz yüzüne dem-be-dem eyler figân Oda yakar minberini görse anı hem habîb Gül yüzün şem’ine uğrar kanda bir pervâne var Hoş nevâyi sâz eder da’im nevâ-yı andelîb Hâcet-i vasl oldu zülfünden Nesîmî müşkili Subh-dem irdi getirdi ol sabâ hoş bûy-ı tîb 17 Ey yüzün nasrun mina’llâh ey saçıh fethun karîb Ey beşer sûretli Rahmân ey melek-sima habîb Vâlihim hüsnünde ey müşkîn saçından münfa’il Cennetin bâğında reyhân sünbülün çininde tîb Zülf ü rusârındır er-rahmânu ale’l-ârşi stevâ Ka’benin mihrâbı kaşın fitneli aynın hatîb Anber-efşân sünbülün esrârı oldu âşikâr Geldi Rûhu’llâh ü mensuh oldu zünnâr u salîb Sûretin levhınden indirdi kitâbı Cebrâ’il Ey cemâlin Hak kitâbı innehû şey’ün acîb Âşıkın esrârını Hakkı bilen arif bilir Âşinâ hâlin ne bilsin nefsini bilmez garîb Kim ki sevdâsından oldu sayrı şehlâ gözlerin Şerbeti şîrîn lebindir Îsevî nutkun tabîb Hûbların aşkından ey zahid beni men’ eyleme Çün bana aşk eyledi kısmet gününde Hak nasîb
Ey edîb oy verme âdâbından ehl-i vahdete Epsem ol niçin ki aşk âdâbını bilmez edîb Cennet_i adnin gülistânı yüzündür şek değil Ey gülistânında rûhu’llâha Rıdvân andelîb Ey Nesîmî çün refîkın Fazl imiş ya’nî ilâh Lutf ile kahr oldu vâhid hem habîb oldu rakib 18 Mahbubum kitâba girdi aldı eline kitâb Açtı mecmû’a okudu oldu syr ânu savâb Aşka düştüm yürüdüm şol mektebin kapısına Baktı gördü bende âşık vâlih ü cânı harâb Hindû-yı kâkül acebdir gönlümü sayd eyledi Yüzü gündüz saçı gece kılmaz özüne nikâb Dudağın la’l-i bedahşân dişlerin dürr-i semîn Şol Hak için ey sanem kim kesmegil bizden hıtâb Gözlerin Allâhu nûr kaşların kavseyn durur Kirpiginin oklarıyla gör ki öldürdü şebâb Şöyle devletlü Nesîmî hûr u vildân iledir Çünkü Hakka vâsıl oldu cennetidir bî-hîsâb 19 Ya resûl-i fahr-ı alem seyyid ü zât-ı sıfât Bahr-ı zâtın gevherisin hem sıfatın ayn-ı zât Kuvvet-i zât-ı ezel da’im seninle müstâkim Hikmet-i dârü’l-edeb kâ’im sanadır muhkemât Mazhar-ı sırr-ı dekâ’ik matla’-ı nûr-ı ezel Mâ den-i sırr-ı hakâ’ik menbâ-ı her mu’cizât Ahmed ü Mahmûd u Kasım şâh-ı sultân-ı rusul Küntü kenz in ma’deni hem kesf-i hall-i müşkilât Vasfına ve’ş-şemsü ve’n-necmü tebârek söyledi Şanına tâhâ ve yâsîn geldi Haktan beyyinât Sûretin envârına her zerresi şems ü kamer Turra-i anber-feşânın leyletü’l-Kadr ü Berât
İzz ü ikbâlinden ötrü oldu terkîb-i cihân Yer ü gök ins ü melâ’ik asl u fer’ u kâ’inât Cevheri deryâ-yı aşkın katresindendir yakîn İsm ü resm ü fevk u dört tabâyi şeş cihât Ey mutahhar geldiğin demde vücûda anadan Kâfirin deyri yıkıldı titredi Lât ü Menât Her iki imânın yakîn etti sana ey pâk-i dîn Lâyezâl oldu hemişe câvidan ender hayât İlm ile hilm ü hayâ vü tevbe vü zühd ü verâ Halka fazlından irişti rûze vü hacc ü zekat Mü’min-i sâdık muvahhid cân-feşân oldu sana Gerçi müşrik şüpheden pâk olmadı ol bî-sebât Yâ şefî’ul-müznibîn rahm et Nesîmîye bu gün Hâsılım iki cihânda sensin ey pâkîze-zât 20 Ayâ latîf-i zamâne ayâ hulâsa-i zât İşit bu sözlerimi tâ bulasın anda necât Şerî’at emrini mürşid edin tarîkata gir Kim ol tarîkat ilen sen içesin âb-ı hayât Hakîkat ehli olursan görüne her ne ki var Deminde ma’rifetinde buluna bin hasenât Bu gün duruş özün için eyü amel ede gör Yarınki ma’rekelerde behişt ola arasât Bu gün bu dâr-ı fenâ bir nefes durur biliniz Bu bir nefeste kılın sad hezâr savm u salât Seni diri tutanı sen bilirsin ey azîz Ki her nefeste bulasın anınca Kadr ü Berât Resul ü seyyid-i kevneyn ki mü’min âyînedir Bu mü’min âyinesinden göründü cümle sıfât Fenâ vefât ile nefsin bu üçü bir gecedir Bekâ hayât ile gündüz bu akl ile mir’ât Bekâ ilinden iriştin fanâda ilm okudun Bu ilm ile seni bildinse ömrüne berekât
Eger bu ilmi bilip bilmedinse kendözünü Götür bu defterini tîz bâzârda bir pula sat Hazer kıl anla seni sen özünü bilmek için Sakın ki cennet için olmaya yerin derekât Kaçan ki katl edesin nefsini oda atasın İrişe âyet-i fe’nzur döne hayâta memât Diler misin ki yakîn el vere tecellîdir Gözün ayırma özünden bu nefsini oda at Duruş bu ma’rifetin hırkasına cem’ ola gör Dağılma dört yana âşık ki kandasın heyhât Getirdi zâtını kıldı ayân bu âlemde Yetirdi nûr-ı tecellî sürüldü çün zulümât Ey neçe teşne-dile sözlerimden ire zülâl Beriyye içre kalınca içe gör âb-ı hayât Dilimden irdi kalemden döküldü kâğıda dür Düzüldü cümle letâ’if cevâhir oldu sebât Bir katre bahr-ı hakîkat sözünü derc edicek Ki bir dakîkada bin türlü gösterir herekât Bu ma’rifet bu tarîkat hakîkat oldu ayân Şeriât emri için ve Muhammede selevât Bu ma’rifet sözünün sırrını beyân edelim Ayâ latîf-i zamân ü ayâ hulâsa-i zât Bu gün Nesîmî sözünün melâhatına iren Hezâr secde kılar tûtî birle kand ü nebât 21 Taht-gâh oldu bana çün bu sarây-ı nâsût Pâdişâhım ki benim oldu cihân-ı melekût Gel bana gel ki benimle çü cihân ihyâdır Bu acebdir ki su ister suya gark oldu hût Zulmete Hızr kimi girme vü hayvân dileme Ağzı içinde hayât âbı ve la’li yâkût Dâne üstünde hatıdır dediler dâm-ı belâ Ki benim şâhid ü şeh-bâz-ı cihân-ı melekût
Gel Nesîmî kimi sen kişverini feth ede gör Yoksa sen fâ’idesiz âlemi tuttun ha tut 22 Çün beni bezm-i ezelden eyledi ol yâr mest Ol cihetten görünür bu çeşmime deyyâr mest Mest-i dergâhım ne mestim bu şarâb-ı cüz’iden Sanma ey hâce beni kim olmuşum bî-kâr mest Şöyle mestim tâ kıyâmet dahı hüşyâr olmazam Çün beni vahdet meyinden eyledi dil-dâr mest Rind ü kallâşım makâmım gûşe-i mey-hânedir Gelmişim kâlûbelâdan âşık u hammâr mest Cûş kıldı akl-ı kül geldi vücûda kâ’inât Kâf u nûn emrinden oldu bu cihân yek-bâr mest İns mest ü cinnî mest ü cümşe bu vahş u tuyûr Hâk mest ü bâd mest ü âb mest nâr mest Cümle bu meyden oluptur bu cihân yek-bâregi Arş mest ü ferş mest künbed-i devvâr mest Nüh felek bu çarh-ı eflâk mest olup gerdişdedir Şems mest ü mâh mest ü kevkeb-i seyyâr mest Aşk-ı sübhâni meyinden vâlih oldu şöyle bil Arş u kürsî her dü âlem bu kamu kirdâr mest Çün ezelden mest ü şeydâ geldi mestân-ı elest Mest durur ol lâ-yezâlî bâdeden ebrâr mest Yeddi yer gök yeddi deryâ yeddi Mushaf yeddi hat Nutk-ı Haktan mest oluptur heft ü penç ü çâr mest Şöyle bil tahte’s-serâdan ta Süreyyâ her ne var Oldu ey hâce ser-â-ser ez-mey-i cebbâr mest Âdem ü Havvâ melâ’ik hûr u gılmân u beşer Kevser ü Tûbâ vü Rıdvân cennet ü dîdâr mest Nûh u Dâvûd u Süleyman u Zekeriyyâ Şu’ayb Mûsi mest ü Îsî mest ü Ahmed-i Muhtâr mest Şâh-ı medân şîr-i Yezdân pîşvâ-yı ehl-i dîn Kâşif-i sırr-ı velâyet Haydar-ı Kerrâr mest
Enbiyâ vü evliyâ vü esfıyâ vü etkıyâ Oldular Hak meclisinde şöyle bî-hüşyâr mest Kâdı mest ü müftî mest ü sûfi mest ü safâ mest Cür’a-i câm-ı elesten mü’min ü küffâr mest Hâce-i mey-hâne mest oldu vü hem pîr-i mugân Ka’be vü büt-hâne mest ü hırka vü zünnâr mest Küfr ü imân mest oldu cümle ayn-i yek-diger Âşık u ma’şûk mest ü yâr mest ağyâr mest Münkirin inkârı çün gitti vü geldi devr-i câm Sûfi mest oldu bu meyden eyledi ikrâr mest Cür’a-i câm-i ilâhi âşıkı mest eyledi Câm mest ü bâde mest ü sâkî vü ebrâr mest Çün şarâb-ı cân-fezâ geldi bize hum-hâneden Oldu anun katresinden bu ser ü destâr mest Çeng ü def hem ûd u ney ser-mest olup efgân eder Bu harabâtın içinde söyleyen güftâr mest Sadr u bedr-i enbiyâ vü bih-terîn-i kâ’inât Hâce-i nûr-ı dü âlem seyyid-i sâlâr mest Mest olup gir şehr-i aşka gör Hakı anda ayân Sûret-i hûbân-ı âlem çâr-sû bâzâr mest Mîr mest ü hâce mest ü bende mest ez-câm-ı aşk Râh mest ü hâne mest ü bu der ü dîyâr mest Mest olup söyler ene’l-hak aşk ile âlemde bil Ya’nî kim Mansûr âşık olubân ber-dâr mest Devlet-i dîdâra vasl olduk ezel bulduk vîsal Gaflet uykusundan olduk çünkü biz bîdâr mest Gönlümüz nûr-ı tecellî cismimizdir kûh-ı Tûr Cânımız dîdâra karşı oldu Mûsî-vâr mest Devr-i Mehdîdir hidâyet eyledi sâhib-zamân Vechini Fazl etti Yezdân gün kimi izhâr mest Burka’ı yüzünden açtı zâtını kıldı ayân Eyledi kevn ü mekânı nûr ile envâr mest Cennet-i adnın gülistânında bülbüldür dilin
Nağme-i cân-sûzu her dem eylegil tekrâr mest Cânımız vasl oldu Hakka gönlümüz oldu emîn Beytimiz ma’mûr kıldı aşk ile mî’mâr mest Ey Nesîmî sırr-ı Hakkın mahremi sensin bu gün Söyledin kudret dilinden ma’nî-i esrâr mest 23 Dîv-i racîme ey gönül kılma dahı mütâbe’at Tanrı sözün işitecek sıdk ile kıl mülâzemet Her kişinin ki aslı çün dîv olaişitmeye Bin diyesen kulağına nükte vü pend ü mev’izât Söz ile câhilin dili âlim önünde lâl olur Ma’rifeti ne söyleye bilmedi çünkü ma’rifet Men’arefi çün tanıdın Tanrıya ârif olasın Sen anı bil ki Tanrıdan zâtına ola bin sıfât Yahşılık eyle sen sana yahşılık eyleye Hudâ Âkıbet aslına kılar hayrışeri mürâca’ât Özünü tanıdın ise Hak sana kerremnâ dedi Ger bilesin hakîkâtı kılmayasın enâniyet Çünki Nesîmî sözlerin ehl-i ma’ânî yeg bilir Kim bu tarîk u ma’nîvî bilmedi bilmeye lügat 24 Gözlerin gamzen mu’ayyen gösterir ve’n-nâzi-at Kaşların makhûr ediptir leşker-i ve’l-âdiyât Vechine mû’cizden ötrü kıldılar cânlar sücûd Müslimâtın mü’minâtın kânitâtin tâ’ibat Ehl-i ulvi kavm-i süflî akl-ı küllî dediler Yüzüne şemsü’d-duhâ hem saçına ve’l-mürselât Müşterî Merrih Zuhal Zühre Utârid mihr ü mâh Hüsnüne tahsîn okurlar rub’ı meskün şeş cihât Arz edersen kâmetini haşr olur yevmü’l-hisâb Söylesen Kevser lebinden mahv olur âb-ı hayât Ger tefahhus kılsa kimse şark u garb u tûl ü arz Bulmayanlar sana nisbet iftihâr-ı Ka’inât
Sevdi gönlünden Nesîmî seni ey ârâm-ı cân Cân-ı cânânsın hakîkat cismine cânlar zekât 25 Çeşme-i hayvân benim bendedir âb-ı hayât Dur neçe bir yatasın fizulumâti’l-memât Cennet ü hûrî benim Kevser ü Tûbâ benim Nârı vü nuru benim hem susuzum hem Fırât Kıble-i imân benim suret-i Rahmân benim Levh ile Kur’ân benim Mısr ile kand ü nebât Genc-i nihân uş benim kevn ü mekân uş benim Cism ile cân uş benim vâcib ile mümkinât Bâg ile bostân benim tâze gülistân benim Kâfire Tûfân benim mü’mine Nûh u necât Arş-ı münakkaş benim çâr ü nüh ü şeş benim Hem hasenat işlerim hem kılarım seyyi’ât Bây ile yoksul benim yolcu ile yol benim Kimki bu mensûbeyi oynamadı oldu mât Mülk ile mâlik benim muhyî vü hâlik benim Mürşid ü sâlik benim abid-i aşnâm ü Lât Kâf ile Ankâ benim âb ile sakkâ benim Cümlede Hakkâ benim uşta tanuk şeş cihât Haşr ile mahşer benim sâhib-i Kevser benim Hem gezerim der-be-der k’ehl-i zekâtım zekât Şem’ ile pervâneyim bahr ile dür-dâneyim Mescid ü mey-hâneyim ma’bed ile Sumenât Çarh-ı Mu’allak benim fâ’ili-mutlak benim Hakk ileyim Hak benim âyet ile beyyinât Hem yetiren hem yeten hem bitiren hem biten Cümle benim cümle ben dehr ile hem kâ’inât Ahseni takvîme çün kılmadı şeytân sücûd Uyma ana secde kıl la’netini nâra at Kim ki dil-ârâm ile emrini sarf eyledi
Her günü ıyd oldu ıyd her gece Kadr ü Berât Mü’mine mü’min durur gözgü arıt gözgünü Tâ göresin seni zât olasın hem sıfât Nefsini her kimse kim tanımadı şüphesiz Ârif-i Rab olmadı yetmedi ol bî-sebât Kendi vücûdunda çün buldu Nesîmî seni Bildi yakîn kendidir mazhar-ı envâr-ı zât 26 Kevserin ayninden akar çeşme-i âb-ı hayât Zulmetin devrânı geçti aradan gitti mamât Dâ’ima Hak söylerim hem Fazl-ı Haktan gelmişim Hak benim Hak bendedir hem âyât ile beyyinât Tûbîyim hem selsebîlim hem benim cennât u hûr Hem şarâbım hem serâbım hem susuzum hem Fırât Hem benim Mûsîye âteş hem benim ânestü nâr Hem kelîmin nûrıyum ben hem temennâyım necât Genc-i pinhânım bu sırrı ben pînhan söylerim Cism ü cânım kün fekânım vâcibim hem mümkinât Şem’iyim hem alemin şem’ina hem pervâneyim Mısr-ı câmi’ uş benim hem ma’bed ile Sumenât Hem benim mansûbe çarh u âleme muhkem uyan Bir ruhu oynamadın hem eylerim ben şâh-mât Hem benim Mûsî-i İmrân hem benim Haktan kelâm Hem benim ol la’l ü mercân şekkerim kand ü nebât Hem benim ins ü melek hem Âde-i Hâkî ilen Bulmuşum hem Arş-ı Rahmân cümle oldum ka’inât Levh-i mahfûzum hurûfum ebcedim ben hem hecâ Hem Halîle ka’be oldum ben benim savm ü salât Âdemim hem Âdeme kıldım sücûd ez-emr-i Hak Tutmadı ol emri şeytân-ı la’in ü oldu mât Mü’minin kalbi safâdır hem benim Rûhü’l-Kudüs Hem sıfâtımdan oluptur âleme zât ü sıfât Hem benim haşr ile mahşer hem benim yevmü’l-hisâb
Hem bu yevmin sâhibi hem olmuşum ehl-i zekât Nefsini her kimse kim tanıdı ol Hakkı bilir Ârif-i Rabb oldu ol kim tanıdı buldu sebât Bildi kim sensin Nesîmî senden özge yok vücûd Her yanadan bildi sensin mazhâr-ı envâr-ı zât 27 Yi yüzün mâhiyetidir âleme envâr-ı zât Lâmelif lâ-raybe illâ vechehû ana cihât Hî hilâlin kâbe kavseyn kaşların mi’râctır Vâv-ı vahdet nûru yüzün saçların ve’l-mürselât Nûn ne mu’cizdir kıyâmet kâmetinden keşf olan Mî muvahhidler dediler yüzüne ve’n-nâzi’ât Lâm la’lin cür’asından âlemi mest eyledi Kâfi gördüm Hızr-ı Îsâdan içen buldu hayât Kâf kur’ândır cemâlin kim bu söze Hak demez Fî felek devrinde buldu ka’benin içinde Lât Gayn-ı gayra semme vechu’llâh durur ey muttekî Ayn-ı ilm-i Fazl-ı Haktır hall eder her müşkilât Zî zuhûr oldu çü Îsâ mazhar-ı sâhib-zamân Tı tanıktır nutk-ı Hâtem kandasın gitti memât Zâd zalâlet mülkünü nûruyla ma’mûr eyledi Sâd safâ kesb etti andan ehl-i Hak buldu necât Şîn şems-i âfitâbım câvidânî lem-yezel Sîn sa’âdet vâcib oldu nutk-ı Haktan mümkinât Zî zülâli şerh ederken âleme şîrîn lebin Rî revân oldu bu lutfun ma’nisi hem çü Fırât Zâl zikrimdir cemâlin âyeti subh u şâm Dâl da’vîsi yalancı sûfilerin oldu mât Hî hayâlim düşeliden zülfünün sevdâları Hî hayâtım kaptı şevkin leşkeri ve’l-‘âdiyât Cîm cemâliyle cemâlin ma’nisi bir nûrdur Sî Süreyyâ vü semâdan gösterir envâr-ı zât Tî te’âlâ’llâh ki mislin görmedi devr-i felek
Bî-bekâ mülkü senindir ey Nesîmî şeş cihât Elif Allâhtır ki olmaz nutk-ı zâtından cüdâ Uş kitâb-ı vahy-i mutlak uş Mesîhî mu’cizât 28 Yâ şefî’a’l-muznibîn ey sadr u bedr-i kâ’inât Mazhar-ı pâk ey resûl’Allâh sâhib mu’cizât Vâli-i mülk-i risâlet Mehdî-i sâhib-zamân Mâni’-i fisk u fücûr ü kâtır-ı tugyân vülât Ahter-i evc-i şeri’at âfitâb-ı ma’rifet Mâ’nî-i nûr-ı hidâyet müşfik-i ehl-i necât Kudve-i erbâb-ı ma’nî ka’be-i ehl-i kemâl Bahr-ı tahkîk udahi müşkil- küşâ vü müslimât Mefhar-ı dünyâ vü dîn hem kâdî-i yevmü’l-hisâb Bahr-ı ilm ü hilm ü dâniş sâhib-i savm u salât Fâzılü’l-gamzi’l-me’âli şehr-i ilm-i ma’rifet Sâhib-i burhân-ı mu’ciz türlü beyyinât Seyyid-i kevneyn-i hatm-i enbiyâ hayru’l-beşer Hâdi-i nûr-ı hidâyet matla’-ı zât ü sıfât Mehdî-i sâhib- kırân ü kâyid-i minhâc u nûr Sâf-ı Mansûr u sirâcü’l-mü’mînü’l-mü-minât Cedd-i sıbtayni’r-resûli’llahi şâh-ı enbiyâ Hâce-i âlem şefî’u’l-müznibînü-Ümüznibât Ahmed-i Mahmûd u Muhtâr ü nebiyyü’l-Hâşimî Tâc-ı ümmet hem sirâcü’l-millet ü nûr-ı müdât Evvel ü zâhir zâhir ü mazhar-ı bedr-i münîr Tâhir ü pâk ü mütahher ez-cemî’-i’seyyiât Seyyidü’l-evlâdı âdem enbiyâlar serveri Gelmedi âlem-i ahsende ancılayın hîç zât 29 Ey cemâli âfitâbı pertev-i envâr-ı zât Gelmedi mislin cihâna nakş olalı kâ’inât Sûretinde vâzıh olmuş ey perî nûr-ı ilâh Ve’d-duhânın şemsi yüzündür saçın Kadr ü Berât
Oynadaldan hatt u hâlin aşk ile satrancını Bu bisât-ı kâ’inât içinde kaldı şöyle mât Lâyemût oldu lebinden Hızr bigi cân u dil Âferîn olsun sana ey menbâ’-ı âb-ı hayât Görmeyen zîbâ yüzünü düştü hattından cüdâ Öpmeyen şekker dudağın şerbetin bulmaz necât Mûsîye verdiasâ sü’bân-ı zülfün sihrini Gözlerim Îsâya gösterdi hezârân mu’cizât Yüz cemâlin ka’besine tutmayan bulmaz safâ Ol cihetten sâcid olmuş müslimin ü mislimât Kıble-i irfân yüzündür kaşların mihrâb-ı cân Ana secde etmeyenin secdesidit seyyi’ât Leblerin vasfın Nesîmî şerh edicek cân ile Utanır şîrîn sözünde mahv olur kand ü nebât 30 Her ki taleb kılar dâr-ı bakâ-yı saltanat Er bigi hâsıl eylegil fakr-ı fenâ vü meskenet Çünkü ibâdetin senin hâs değil Hudâ için Zerk u riyâla ettiğin hergiz ola mı menfa’at Vay sana bunca tâ’atı bi’atı verdiğin ile Aldı gine seni meger Haktan irişe mağfiret Ol bu imiş bu ol imiş diyübenuyma halka sen Halk-ı zemâneden sana hergiz ola mı menfa’at Kendi vücûd-ı şehrinin her kişi pâdişâhıdır Zulm ile şehrini harâb eyleme eyle ma’delet Tâlib-i uhrâvîlik devlet-i dünyevî deme Hod bunâ tâlib olanın sehl bir iki mertebet Gerçi Nesîmînin sözü vahy-ı Hudâ durur işit Sen niçin olmayasın talîb-i kalb-i en temût 31 İrdi bir dem ki sohbetinden anun Sanki uçmağa döndü şeş cihât
Eyyühe’r-râgıbûne fi’l-evkât Üdrukûhâ fe-mâ mazâ kad fât Fevt-i fursat mekun çü vakt-ı safâst Ki pesî hest du cihân âfât Iş kemâ âşe âşıkın ve’lem Târetü’n-nüfsü tâbetü’l-evkât Sebze-i hızr-veş cevânî yâft Çeşme-i âb-râ resîde hayât Nazar et ölü yer dirildiğinde Rahmet âsârı gösterir âyât Zâretü’t-tâ’ibâtü bi’l-akdâh Gannetü’t-tâirâtü bi’l-esvât Cilve-ger şud heme arâyis-i bâg Çün ber-efrûht ruh-ı benîn ü benât Mey ü ma’şuk u bağ u ab-ı revan Bend-i gamdan bu dördü verdi necât İnneme’r-râhu râhatü’l-ervâh Ente işrab revâyihu’l-ke’sât Berekât isteme ol âdemden Ki bu mevsimde kılmaya harekat Lâkin ed-dehrâ kad yünâdînâ Eksiru’z-zikra hâdimü’l-lezzât Hâsılî nîst ömr-i fânî-râ Cüz mülâkât-ı zât-ı pâk-sıfât Kalb ile sen eger diri olasın Hak adın eyleye sana isbat Ellezî fî-hayâtihî kad âşe Men yüfevvit visâlehû kad fât Ân ki tîgaş be-mülk dâd karâr V’ân ki hükmeş zi-kûh burd sebât Kudretin rif’atine sadr-ı felek Sadr-i sine dedi vü verdi berat Ünzurû fi’lehû bi-küll ahsen
Fe-yekûnûnehû ebu’l-hasenât Ey be-Hızr-u Sikenderî meşhûr Nûr küşe be-‘adl-ı tû zulümât Rûm u Şâm mülkü başına sadaka Çin ü Maçin ola tenine zekât Ünzilet fi’n-nebiyyi ve’l-İncîl Kütibat fi’z-Zebûrı ve’t-Tevrât Âyet-i adl-ü bezl-ü ilm-ü amel Çâr vasfeş ki du tu şud yek zât Gözümün Şattı hasretinde müdâm Nîl-gûn eylemiş donunu Fırât Baht şem’ı çü nûrdan yaktı Ki meseldir zücâce-i mişkât Ruh utarsan piyâde yürü şeh3a Fîl ü ferzân ile çü sürsen at Nusretin Rûm evinde dikti alem Küfrü mahv eyleye Habeşte guzât Suda yoktur letâfetin cânı Odda var mı mehâbetin heyhât Âlimü’l-gayb hâtırı meseli Nakş-ı dîvâr u sûret-i mir’ât Tûr oldur şehâ ki Mûsâ-vâr Kalb Tûrunda eyledin mîkât Baş urup ayağına el bağlar Sen ayag içicek benî vü benât Yine ehl-i ferişteler gökten Çağırır nûş bâd âb-ı hayât Câm ile olduğunda leb-ber-leb Süci şerbet olur piyâle nebât Görmedi bu kasîdenin mislin Hadd-ı Sivâs ü hıtta-i Tokat Şeker eflâk içinde vâfirdir
Midhatinde bunun kimi ebyât Neçe ayda tesellî et nedeyin Savletü’l-kalbi ‘uzletü’l-hulüvât Mugtenim nî’metin ile her dil Ben çalarım kuru yere negamât Vaktidir kim du’â yerine yete Müstecâb ede kâdiyü’l-hâcât Ravzasına resûl-i Yezdânın İrdiğince tehiyyetü’s-salavât Hazretinden yakîn budur dilegim Devletinden ırak ola nekebât Veznin eksilmesin diledikçe Fa’ilâtün mefâ’ilün fe’ilât Çün Nesîmî senin durur rahm et Ki oluptur bu müstahakk-ı zekât Gerçi gül-desteliğine yaramaz Lutf eyle bu odunu oda at 32 Ey tabîb-i âhır-ı dil hastayım kılgıl ilâc Hak rizâsiyçin bana bir dervişim kıl ihtiyâc Sakla gönlüm gözgüsün sındırma firkat taşile Sındığından sonra bir dahı bütün olmaz zücâc Hak katında hac kılandan yeg durur bir ehl-i dil Bir sınuk gönül bitirsin yoksa doyursun bir ac Hüsne mağrûr olma şâhâ devlete bel bağlama Kim vefâ kılmaz cihânda kimseye bu taht u tâc Ger leb-i şîrînine bin cân bahâ kılsam aceb Hatem-i la’lin için mülk-i Süleymândır harâc Ger dil ü cân oynamak şahâ ruhun şatrancını Kara zülfün abanostur gül ruhun mânend-i âc Gözlerin yağmacı Türkî Rûm ilinde çaldı tîg Câdû zülfün turrası Çîn hanıdan aldı harâc Ey Nesîmî sözünü âriflere harc et revân
Nitekim kadrin bilen katında söz bulur revâc 33 Gerçek hadîs imiş bu hûbûn vefâsı yok Kim sevdi hûbu kim dedi hûbûn cefâsı yok Aşkın belâsı yok diyüben aşka düşme var Kim âşık oldu kim dedi aşkın belâsı yok Anun ki hacc-ı ekberi ey cân sen olmadın Beytü’l-harâma varmamış anun safâsı yok Şeytândır ol ki sûretine kılmadı sücûd Düştü bu renc ü derde kim anun devâsı yok Şol cân ki senden özge taleb etmedi murâd Hicrinde yakuban anı her dem revâsı yok Yâ Rab ne şevk imiş bu mehin yüzü kim anun Yüzü kayında şems-i duhânın zıyâsı yok Bîmâr-ı aşka cân verir ey cân lebin velî Münkir sanır kim ol şefeteynin şifâsı yok Gel gel beri ki savm ü salâtın kazâsı var Sensiz geçen zamân-ı visâlin kazâsı yok Aynın hatâsız ey büt-i Çîn döktü kanımı Türk-i Hıtâdır aslına varır hatâsı yok Fâni cihâna bakma geçer ömrü sevme kim Ömrün zevâli var u cihânın bekâsı yok Yârın gelr hemîşe cefâsı Nesîmîye Sen sanma kim Nesîmîye yârın atâsı yok 34 Hansı gönül içinde ki aşkın hevâsı yok Bin hac ederse Merveyi anun Safâsı yok Dil-ber cemâl ü ka’besine kılmayan tavâf Yüz nûru görse gözlerinin rûşenâsı yok Lebbeyk uranların Arâfâtına aşkının Teslîm-i cândan özge kapında rızâsı yok Fi’l-cümle şol vefâ hareminde mücavirim
Bîgane gönlümün dahı hîç âşinası yok Aşkın beriyyesinde susuz aç ölenlerin Mahşer gününe vaslınden özge gıdâsı yok İhrâm gününde egnüme ol giydiren donu Neçe kim isterim eteği vü yakası yok Çünkü Nesîmî ıydine kurbân olur yakîn Vasl oldu bir bekâya ki hergiz fenâsı yok 35 Aç bu serâ-perdeyi gir içeri câna bak Gör ne tecellî kılar pertev-i cânâna bak Dost gözü ile gözün sürme gönülüm güzü Aşk ile andan dönüp tal’at-ı sultâna bak Aksini gör ol yüzün ister isen görmege Cân ile cânân gözün âyîne-i câna bak Açtın ise Hak gözün görmek için Hak yüzün Küfrü elinde kimi şu’le-i îmâna bak Savma’a vü mescide güşe-nişîn oluben Kâfiri kisvet giyer sen bu müselmâna bak Gözlerinin âyeti aksi âyân gösterir Diler isen görmege sûret-i insâna bak Niçin eger şîr isen pîşede zinhâr sen Mûrçeden ulular dedi ki merdâne bak Sûret-i Nesîmîden bakışı ayırma kim Anla ki sensin diyen devlet-i bî-dârâ bak 36 Fazlına bel bağladım yâ vâhid ü ferd ü ehad Cümlenin ma’bûdu sensin dâ’imâ hayy ü ebed Okurum isminde bi’smi’llâhi’r-rah-mâni’r-rahîm Çün sıfatındır sıfâtın Kul hüva’llâhu ehâd Evvel ü âhır hüve’l-hayyü’llezîsin lâ yemût Zâhir ü bâtın hüve’l-bâkîsin Allâhu’s-samed Lem yelid sensin okurum ey velem yüled seni
Lem yekün zât ü sıfâtındır lehû kufven ehad Ol zamân kim lutf ile bir gevhere kıldın nazar Zâhir ol gevherden oldu cümle eşyâ bî-adet Kâf ile nûndan yarattın onsekiz bin âlemi Kudretinden erbâ’in günde temâm oldu cesed Bu Nesîmî hâtırında senden özge nesne yok Hem dilinde ol fakîrin her dem aydur yâ’ehad 37 Bu ne âdettir ey Türk-i perî-zâd Gamından olmadım bir lahza âzâd Siyah-dil gözlerin kanımı döktü Çekiptir tîğini mânend-i fulâd Revâ mı gönlümün şehrinde senden Fırâk u gussa vü gam tuttu bünyâd Bu bî-dâdı bana kim hecrin etti Cihânda kılmadı Nemrûd u Şeddâd Gel ey şîrîn-dehân aşkın yolunda Benim ol kûh-ken bî-çâre Ferhâd Nazar kılgıl bu virân gönlüme şâh Kılar sultân olan vîrânı âbâd Eyü ad ede görgil ey Nesîmî Eyülerden cihânda kaldı bir ad 38 Aşk ile yandı vücûdum yâ Alî senden meded Bir fakîr-i derd-mendim yâ Alî senden meded Sen bana lutf u keremden derdime bir çâre kıl Şâh sensin ben gedayım yâ Alî senden meded Kim Muhammedi Alîden ayırır la’net ana Lahmike lahmî değil mi yâ Alî senden meded Hak te’âlâ öz nûrundan hoş yaratmış şâhımı Kudret ü sırr-ı Hudâsın yâ Alî senden meded Çün Hadîce Fâtıma hayru’n-nisâ bintü’n-Nebî
Ma’den-i dürr-i hakîkat yâ Alî senden meded Bende-i hulk-ı Hasan oldum ezelden tâ-ebed Nûr-ı ayn-ı Mustafâsın yâ Alî senden meded Her Receb ayında her yıl neçe mu’ciz gösterir Şâh Hüseynin sandığından yâ Alî senden meded Cümle evlâd-ı nebî senden zuhûr oldu imâm Adı Zeyne’l-Âbidîndir yâ Alî senden meded Bâkır u Sâdık yolunda cânımı ben oynarım Musî-i Kâzım inâyet yâ Alî senden meded Bir tavâf-ı ka’be-i Şâh-ı Horasan eyle bil Hacc-ı Ekber hac yazıldı yâ Alî senden meded Ol Takî vü bâ-Nâkî ân vâris-i dîn-i nebî Âdem ü nesl-i Abâsın yâ Alî senden meded Ol Hasandır Akserî İbnü Alî şahım imâm Gönlüm andan şâd oluptur yâ Alî senden meded Ey Muhammed Mehdî-i sâhib-zamân etgil zuhûr Âlemi küffâr tuttu yâ Alî senden meded Ey Nesîmî sen şikeste Haktan istersen murâd Cür’a-i tevhîdi içgil yâ Alî senden meded 39 Ey saçın zıll-ı ilâhi vey ruhun Allâhu nûr Ravzanın servi boyundur indehâ cennâtü hûr Ey sıfâtın kulhü va’llah vey cemâlin Fâtiha Uşta fürkân uşta Tevrât uşta İncîl ü Zebûr Âdemin vechidir Allahın kitabı uş kitâb Ey kelâmu’llâha münkir hıf mine’llâhi’l-gayûr Âlemü’l-gaybin vücûd-ı ka inâtın aynıdır Ey şehâdetten habersiz câenâ yevmü’n-nüşür Onsekiz bin âlemin âyînesidir sûretin Kim ki şol mir’âtı gördü oldu bin ehl’is-sürûr Küntü kenzin perdesinden gâfirü’z-zenb oldu fâş Zâhid istiğfâra geldi her dem eydür yâ gafûr İstivâsıdır saçın innâ hedeynâhü’s-sebîl
Cennet anundur ki kıldı şol sırât üzre ubûr Kahr u lutfûn illeti ma’nîde vâhiddir velî Bilmedi şeytân bu tevhîdi ehaddan düştü dûr Ayn ü şîn ü kâfa bak yârın cemâlin anda gör Kul tebârek yâ musavvir leyse fîhâ min futûr Fâ’il-i mutlaktan ayrı kimse yoktur arada Ger sen idrâk eylemezsen bil ki sendedir kusûr Koptu hüsnünden kıyâmet ey hisâbın yanılan Uykudan dur kim irişti va’de-i men fî’l-kubur Mü’minin kalbidir ey sâhib-dil Allâhın evi Leyse makbûli’s-salati’l-abdi illâ bi’l-huzûr Kim ki Eyyûbun belâsın sevdiginden çekmedi Giymedi mahbûb elinden hil’at-ı abdü’ş-şekûr Rûh-ı Kuds oldu Nesîmînin sözü ey zinde-dil Ger Mesîhâ tek diriysen yatma kim çalındı sûr 40 Sûretin hatt-ı ilâhî anı nâdân ne bilir Dîv-i mel’ûn-sıfât u ma’nî-i Kur’ân ne bilir Her ki da’vî kıla kim sûret ü ma’nî bilirim Görmemiş yüzünü ol sûret-i rahmân ne bilir Tevrât ü İncîl ü Fürkân kamu hüsnün sıfatı Bu sözünün şerhi nedir âyet-i şeytân ne bilir İns ü cinnin dilini gerçi Süleymân bildi Sen bilen dili bu gün ya’nî Süleymân ne bilir Ka’be-i ma’nîye her kim çü Nesîmî iremez Mihnet-i bî-aded ü hâr-ı mugaylân ne bilir 41 Sünbülün devrinde yüzün mâh-ı tâbân gösterir Kâfiri islâma çekmiş küfr ü îmân gösterir Sûretinde keşf olur çün sûre-i Ümmü’l-kitâb Çün bu sırrın tevhîdi âlemde pinhân gösterir Firkatin devrânı geçti gitti zulmet aradan Kim ayân oldu lebin hoş âb-ı hayvân gösterir
Gözlerim yârım gamından akıtır dür-dâneler Ol sebepten leblerinden la’l ü mercân gösterir Yevm-i dîn oldu cemâlin tâ-ebed ey dil-rûbâ Dîn âyân oldu bu gün Haktan çü bürhân gösterir Ger ene’l-hak sırrını fâş eylerim Haktan bu gün Çün beni firkâtta yakar dahı hicrân gösterir Derdimin dermânı sensin bilmedi sordum tabîb Çün yakîn sensin devâsı derde dermân gösterir Zülf ü ruh-sârın Nesîmî sırrını fâş eyledi Kim bu esrârın beyânın Arş-ı rahmân gösterir 42 Vahdetin şemsi yüzündür lâ-mekânı gösterir Zih kemâl-i şems-i kudret bu nişânı gösterir Sûre-i Seb’a-mesânidir cemâlin ey güneş Sûret ü mâ’ni yüzün Seb’a-mesânı gösterir Zıll-ı sânidir saçın İnnâ ileyhi râci’ûn Kul kefânın âfitâb-i hoş mâ’ânî gösterir Hüsnüne heyrân oluptur mâh hurşîd ü Hümâ Mah u hurşîdi ke-mâ-hî bu beyânı gösterir Ma’den-i lü’lü dişindir müşteri bilmez anı Cevheri cevher ne bilsin kim dehânı gösterir Dil kâmerden kâf u nûnun kâtibi şakk eyledi Şüpheden şakk’ul-kamerden gör kim fülânı gösterir Aşk meydanında gör da’vî nedir ey pür-hüner Da’vîye ma’nî gerektir tercemânı gösterir Hüsnünün mülküne düşmüştür Nesîmî ey perî Dâr-ı ukbâda meger rûh-ı revânı gösterir 43 Gayb-ı mutlak sırrını gerçi ki pinhân gösterir Âşikâra kendözin ber-vech-i insân gösterir Ger dilersen göresin Hak yüzünü aynü’l-yakîn Bist ü heşt ü si vü dü te’vîl ü bürhân gösterir
Yüzü Mushaf hattı bi’smillâh hâli noktadır Sözü rahmâni’r-râhîm mecmû-ı Kur’ân gösterir Hâzihî cennâtü adnin fe’dhulûhâ hâlidîn Sûre-i seb’a’l-mesânı hûr u gılmân gösterir Gam değil ber-dâr olur Mansûr ene’l-hak çün dedi Ecr ne buldu sev3abı derde dermân gösterir Türlü türlü ton içinde gördüm anı dem-be-dem Şîve birle külle yevmin hüve fî-şe’n gösterir Evvel âhır zâhir ü bâtın hakîkât hâlini Sûret ü ma’nâ banadır cism ü der-cân gösterir Gece gündüz zulmet ü nûr-ı celâl ile cemâl Kahr u lutfun âşıkâ küfr ile imân gösterir Vaslâ vâsılan ganîmet tut Nesîmî bu demi Girdiş-i çarh-ı felek nâ-gâh hicrân gösterir 44 Dil-berâ zülfün şebinde mâh-ı tâbân gizlidir Anderîn zülfünde dâ’im anber-efşân gizlidir Sûretinin safhasında yazılı innâ fetâh Harf harf anun yüzünde hatn-i Kur’an gizlidir Leblerinden dâ’ima akar hayât-ı câvidân Şol sebepden dil-berin akar la’linde hayvân gizlidir Doğradı gamzen hadengi bağrımı kan eyledi Ol sihâmın gamzesinde zahm-ı peykân gizlidir Gözü körler görmedi yüzünde îmân nûrunu Gül yanâğın çevresinde nûr-ı îmân gizlidir Derdimin çün kim devâsın bilmedi sordum tabîb Şol sebepden kim senin derdine dermân gizlidir Ahd ü peymân istedi senden Nesîmî ey nigâr Ahd ü peymanında anun ahd ü peymân gizlidir 45 Neylerim ben bunda durupçünkü dil-der andadır Sanma kim anda dediğim Bursa yalarındadır
Neylerim gülzâra bakmak çün bu yanmış gönlümün Şol boyu Serv-i hırâman yüzü gülzâr andadır Firkâtin derdi beni toprak ederse ey sabâ Yarı kıl toprağım ilet anda kim yâr andadır Cân yanâğın çevresinden bir nefes olmaz cüdâ Kanda kim görse gül-i ter bülbül-i zâr andadır Şol Mogol Çin gözlerinle gönlümü yağmalama Çün bilirsin kim ne türlü gizli esrâr andadır Baş ile cân dîn ü dünyâ akl u dâniş zülfüne Vermişim şimdi bulardan her ne kim var andadır Derdimi arttırma lutf et şerbetinle ey hakîm Çün beni sayru kılan şol çeşm-i bîmâr andadır Dişlerin aksi Nesîmînin gözüne düşeli Bahr-ı Bahreyn olmuş ol lü’lü’-i şeh-vâr andadır 46 Benden yüzün yaşırma kim secde-gâhım oldur Seyr ederim bu çarhı hurşîd ü mâhım oldur Hüsnün Çirağın ey cân pervâne kimi geçtim Tarîk içinde rûşen göründü rahım oldur Kirpiklerinle kaşın olmuştur ism-i a’zam Dîvden dahı ne korkum çün kim penâhım oldur Hak da’vîden şehâdet isterler ise benden Ben anı bilmişim kim yine güvâhım oldur Ey dünyanın ganîsi bana hakîr bakma Ben neçe müflis olam çün izz ü cânım oldur Sen benden olma gâfil iste ki ta bulasın Anı ki tanımışsın Fazl-ı ilâhım oldur Perhîz eder mi âşık ey aşka münkir olan Dersen ki terkini ur benim çü şâhım oldur Nesîmîyim düştüm yüzün gülünden ayrı Bülbül kimi çemende feryâd u âhım olur 47
Sen misin ey mâh-sûret cennetin aynında hûr Gözlerin ayn-ı belâdır zülfünüz altında nûr Âyet-i arş-ı semâdandır letâfetli sözün Çünkü ma’ni cem’i kıldı dürr-i meknûndur zuhûr Çeşme-i Zemzem lebin sırr-ı elest oldu sözün Kim ola kim kılmaya vasl-ı visâlinle sabûr Şüpheden arındı ol kim kıldı ikrâr aşkına Tâ-ebed mest oldu içti cür’a-i mâ’i tahûr Levh-ı mahfûza yazıldı vasf-ı hâl-ı vechiniz Şöyle kim Mûsâ tecellî eyledi ber-kûh-ı Tûr Kim ki mahbûbun likâsın gördü ol aynü’l-yakîn Vechini sürttü türâba Rabbine oldu şekûr Kem-terin oldu Nesîmî Fazl-ı Hakkın çâkeri Çünkü vasla vâsıl oldu aşk ile buldu huzûr 48 Mâentahûrı bil kim Haktan bu gün nidâdır Yevmü’l-mezîd imiş durgıl mescide saladır Haktan Hakı gel iste Hakk ile vâsıl ol kim Hak va’de verdi çün kim Cum’a günü likâdır Evvel bu nefsini bil ardınca Rabbini bil Kim kendü dedi Haktan minberde Mustafâdır Sultân-ı ârifînin kavli durur inan kim Her kim bu kavli bilmez ol Cum’adan cüdâdır Hayvânı ister iken zulmâta gark olursun Yârın lebinden içmek lâ-ibtidâ bekâdır Hakku’l-yakîni gördüm Hakkile vâsıl oldum Cümle murâda irdim gör kim ne hoş atâdır Zerk u riyâsı çoktur sûfî sözüne uyma Niçin ki dâ’im işi tezvîr ile riyâdır Hakkı Nesîmî buldu Kur’ân imâmı oldu Câmi2de Cum’a kıldı makbûl-i kibriyâdır 49
Belî yâ Rab yüzündür rakk-ı menşûr Muhammed şartı andan oldu meşhûr Tavâf emr oldu çün beytü’l-âtîka Resûl ol evi kıldı dedi ma’mûr Sıfâtındır bilirim ka’be mutlak Ziyâret eyleyenler oldu mağfûr Saçın hablü’l-metîn hem sûretin Hak Hidâyet şem’idir kim arz eder nûr Yanagın hâzihî cennâtü adnin Yüzündür nûr-ı Hak hem cennet ü hûr Senin mestâne aynin sâgarından Revândır selsebîl uş mest ü mahmûr Mesîhî-nefhadır şîrîn dehânın Ki sıhhat bulur andan sorsa rencûr Kaşınla kirpiğin müşkîn saçınla Vücûdudur Süleymân aynıdır mûr Ene’l-hak dedi zülfün varlığından Çıkardı göğe feryâdını Mansûr Sıfâtın bâtını eyledi rûşen Ki âlem varına olmadı mağrûr Seni bu lutf ile kimdir diyen ki ey dil-ber Bu sûret ile sana kim dedi ki uşta beşer Ezelde düştü cemâlin tecellîsi Tûra İ Mûsâ anı bana sor ki nâre yandı şecer Haktı bı resm ile tanı dahı hakîkât bil Ki Hakk ile yer ü gök doludur bu bahr ile ber Çü hûr u ins ü melek cümle bende oldu sana Bu resme etmeyen ikrâr oluptur adu hacer Kalenderî ile tecrîd fena üçü birdir Ne gam bu üçüne âlem olursa zîr ü zeber İrişt mu’cizi Hakkın Nesîmîye çün kim Anun için kim ana Hak dediler ehl-i nazar Ey Nesîmî rûh-perver geldi yârından nesîm Îsînin enfâsıdır yârın dudağından gelir
53 Götür nikâbı vü halka görün ey şems ü kamer Görüp utana lebinden nebât ü kand ü şeker Gözünü nergise kimdir ki benzedir yâ Rab O gâfil i haberi gör ki neçe kıldı nazar Abîr ü anber utandı cemâlini göreli Saçın hayâline düştü şu şâm-ı tâ-be-seher Ezel gününde okudum yüzünde uş tâhâ Bu sırrı kim anı hiç kimse vermemişti haber 54 Gördüm cemâkin şem’ini tâbende meh tâbân budur Hüsnün te’âlâ’llâh dedi Haktan gelen bürhân budur Hızrın hayâtı gör neçe zulmette zâhir oldu kim Kevser lebindir âşıka cân ile hem cânân budur Secde eder şems ü kamer Zühre vü mâh ü Müşteri Hüsnü cemâlimn görmege her kanda bir insân budur Âşıkların Rıdvânı çün zülf ü rühûndur ey sanem Ol âşıka hüsn-i ruhun hem ravza-i Rıdvân budur Zerk ehlidir gerçek şakî kim tutmamış Hak sözünü Etmedi secde Âdeme Haktan gelen şeytân budur Seb’a’l-mesânîdir yüzün innâ fetahnâdır hatın El-hamdüli-llâhdir dişin kim ma’den-i her kân budur Kıldı Nesîmî kıblesin şol kaşların mihrâbını Kavl-i Nesîmî Hak duru ol Hak diyen bürhân budur 55 Olar kim bende-i Fazl-ı Hudâdır Muhibb-i hânedân-ı Mustafâdır Hakîkât ka’besidir kıble-gâhım İmâm-ı pîştüvâmız Murtazâdır Hasandır ol safâ-yı ehl-i cennet Hüseyn şâhım şehid-i kerbelâdır Dün ü gün söylerim kılgıl ibâdet
Hüseyn oğlu Alî Zeynü’l-abâdır Muhammed Ca’fer ü Mûsî-i Kâzım İmâm-ı heştumin Mûsâ Rızâdır Oku la’net hımâr u hûk ü hırsa Olar kim düşmen-i Âl-i abâdır Teberrâ kılmâyınca yok tevellâ Teberrâsız tevellâlar hatâdır Tevellâ kıl ey miskin Nesîmî Tevellâ kılmayanlara belâdır 56 Cemâlin kıble-i ehl-i safâdır Visâlin ka’be-i rükn-i mînâdır Senin bir tane mû zülfün ucundan İki âlem ana yarım bahâdır Ayağım tozu ey rûh-ı revân-bahş Cihân-bîn çeşmine çün tûtiyâdır Hat u hâlinde gördüm nûr u zulmet Saçın ve’l-leyl ü yüzün ve’d-duhâdır Şeh-i merdâna kul olgıl gönülden Ki ol sultân imâmu pîşüvâdır Aliyî bilmeyen nefsini bilmez La’in ü müşrik ü katli revâdır Sen ahsen sûrete inkâr edenler Azâzîldir ki düştü Tanrıdan dûr Nesîmîye tecellî kıldı gamzen Gözün pür-nûr u gönlün etti mesrûr 50 Âşıkım hüsnüne aşkın ihtimâli bendedir Âkılım emmâre nefsin gûş-mâli bendedir Tâ sümümun nârına yandırmışım şeytânı ben Zıllı men yahmûm eshâbın şimâli bendedir
Fazl-ı Haktan çünkü ben ehlü’l-yakîni cennetim Tâ-na’im firdevs-i meskûkün silâli bendedir Sidr-i mahzûrun içinde talh-ı menzûd olmuşum Ol çekilmiş zıll-i memdûdun hilâlı bendedir Vâsılım şâbün katat hüsn ü cemâlin şem’ine Asl-ı hüsn-i urbün etrâbün şimâli bendedir Çîn ü Mâçîn ü Hebeş ruhsâre-i Rum üstünde Yaşamış Zengî saçın hayl-i hayâli bendedir Sormuşum la’linde çün cennât dört ırmağını Şekker ü şehd ü şerâb u hamr u balı bendedir Benden iç cân-ı musaffâ sâkî-i sâfi benim Havz-ı Kevser ayniyim âb-ı zülâli bendedir Vâcibü’l-mümkin vücûdu bî-araz cevher benim Şüphesiz zât ü sıfât-ı bî-misâli bendedir Sâ’il-i aşk olmuşum ben cümleden şâfî cevâb Sırr-ı hattın hem cevâb ü hem sü’âli bendedir Şehr-i aşkım çün kamer burc-ı şereften tâli’im Şems-i sa’d ü kevkeb-i nahsin vebâli bendedir Mushaf-ı yüzün okudun cümle zülfün kirpiğin Bâreke’llâh ol Kelâmu’llâh fâli bendedir Mâzî vü müstakbeli bu aşka tebdîl etmişim Bu demi ârif bilir kim arz-ı hâli bendedir Bakmazam Ankâ-yı Kâf-ı kurbet-i lâhûte ben Seyr ile Sîmurg-ı aşkın perr ü bâli bendedir Ol nigâr-ı nâzenin nesrin-ber ü sîmîn-beden Serv-kadd ü gül-izârın hatt u hâli bendedir Ehl-i irfânım bilirim Hakkı ben sîmâ ile İttisâl-i Hakk u bâtıl infisâli bendedir Çün Nesîmî âdemi bildi ilâhın mazharı Uşta rûşen mazharın medlûl ü dâli bendedir 51 Sünbülün ebrinde gördüm uş meh-i tâbân gelir Saçının her târesinden şu’le-i îmân gelir
Zulmetin devrânı geçti oldu çün Hızır âyân Şimdi sordum leblerinden çeşme-i hayvân gelir Râzımı fâş etti âhım şol sebepden ey nigâr Vasl ile vasl olmak için degme her nâdân gelir Gül yanağın hasretinden bülbül-i şeydâ-yı râz Âh eder gül hasretinden derd ile nâlân gelir Gerçi ihsân ettiğin dâ’im cefâdır âşıka Sen vefâlısın vefâ kılgıl cefâ çendân gelir Ahseni takvîm yüzündür bu sebepden et habîb Secdesiyçin her taraftan hûr ile gılmân gelir Levh-ı mahfûz oldu kaşın kirpiğin âşıklara Sûretin levhinden ey cân Hakten uş Kur’ân gelir Çün Nesîmînin makâmı vasl-ı yâr oldu bu gün Hoş hayât-ı câvidân buldu yürü cânân gelir 52 Subh-dem dil-dârımı gördüm otağın gelir Öyle sandım hûridir firdevs bâğından gelir Yâ meger nûr-ı tecellîdir ayân oldu yakîn Ay ile gül tal’atı gül-gûn yanağından gelir Çeşme-i hayvân hacildir leblerinden dâ’imâ Âb-ı Kevser şerbeti şîrîn dudağından gelir Zülfünüz çiniyle çün kim dem urur müşk-i Hıta Rû-siyah bilmez hatâ her dem dimâğından gelir Kâmet ü kaddin şehâ ger serv görse der-çemen Ham olup secde eder titrer budağınden gelir Dil-berâ bu hüsnün ile men’ eyleme ben âşıkı Kanda kim bir gül biter bülbül kırâğından gelir İmâm-ı ins ü cinn ü mîr-i Kevser Ki Haktan medhi anun innemâdır Veliyyü’llâdır ol Kur’an-ı nâtık Anı Hak bilmeyen işi hatâdır Hasandır vâris-i ilm-i nübüvvet Hüseyn şâh-ı şehid-i Kerbelâdır
Çü Zeynü’l-Âbidîndir mîr-i kevneyn Anunçün âdem-i Âl-i abâdır İmâm-ı Bâkır u sâlâr-ı Sâdık Şehimdir Kazım u cânım Rızâdır Takî vü bâ-Nakî sırr-ı velâyet Velîkin Askeriî sâhib-livâdır İmâm Mehdî vü Hâdî uş ol kim Çırâğ-ı çeşm-i cümle evliyâdır Bu sırrı bilmeyen oldu münâfık Ki anun tâ’atı külli hebâdır Muhâlif rast ger olsa Hüseynî Hicâz ile Sıfâhân bî-nevâdır Emîr-i dünye vü ukbâdır ol kim Ki Mehdîdir onun adı atâdır Ezelden kul olan Âl-i abâya Nesîmî tek gedâ-yı bî-nevâdır 57 Boyundur Sidre vü Tûbâ dudâğın âb-ı hayvândır Anun mâhiyyet-i zevkın ne bilsin ol ki hayvândır Yüzün innâ fetehnâdır tebârek şânına münzel Bu veche ahsen-i sûret diyenler ehl-i irfandır Hatın Ümmi’l-kitâbıdır beyânı ehl-i tevhîdin Hurûfu levh-i mahfûzun musavver şerh-i Fürkândır Ruhun gülzârına karşı kızardı mağribin rengi Tulû’-i maşrıkın şekli abîr ü anber-efşândır Hadîs-i gevher-efşânın hidâyettir nihâyetsiz Ukûlü ehl-i irfânın anun şerhinde heyrândır Cemâlin pertevi nûru münevver kıldı âfâkı Dudâğın âb-ı hayvândır saçın zıllında pinhândır Visâlin hasreti nâru beni yaktı firâkında Ne mâhiyetsin ey cân kim cemâlin hûr u Rıdvândır Nesîmî çün seni gördü münezzeh oldu âlemden Gözünde sûret-i rahmân dilinde zikr-i sübhândır
58 Gözümden dem-be-dem akan gamından yaş değil kandır Lebin kandinden ey cân gel susamış cânımı kandır Vücûdum şehrini kıldı müsahhar lem-yezel aşkın Bu şehristâna aşk olsun melîk dâ’im ki hâkândır Kaşınla kirpiğin vahyi bana geldi vü bildirdi Ki sensin arş ile kürsî yüzün yazısı Kur’ândır Gel ey hûrî-sıfat dil-ber ki gamdan bağrımın içi Yumulmuş goncaya benzer ki ağzı dop dolu kandır Ena’llâhın odun çün kim yanağın şevkı yandırdı Leb-i la’linden âfâkı hayâtın âbında bandır Ruhûn şem’ı firâkından gönül pervâne tek yandı Ulaş vasliyle hicrâna hasûdun bağrını yandır Sana hûrî eger bir kez kılarsa hüsnünü arza Ruhun bedrin ayân eyle yüzünden anı utandır Hayâlin gerçi şâd eyler beni her gâh gâh ammâ Firâkın gussası çoktur gamın bî-hadd ü pâyândır Cemâlin vaslına cânın susadı yüreğim yandı Gönül hicrinden usandı beni gel vasla usandır Akan yaşım firâkından beni gark eyledi suya Gözümün yaşına gör kim ne seyl akar ne Tûfândır Nesîmîden cüdâ yârı kılan Haktan cüdâ olsun Ki yârından cüdâ kılan bdîn ü îmândır 59 Sensiz ne yesem gussa vü gam derd ile kandır Gel gel ki dudağın şerbetine cânımı kandır Vaslından ırak eyleyeli cânımı takdîr İşin dün ü gün âh ile feryâd u figândır Ey serv-i revân başıma lutf eyle kadem bas Gör kim neçe aynımdan iki çeşme revândır Vaslın dilerim cân u cihân olmasa gam yok Âşıklarına vasl-ı ruhun cân u cihândır
Bürka’götür ey şems ü kamer yüzlü vü halkı Pervâne kimi şem’-i ruhun nûruna yandır Ey hırka giyen yol uracı sâhid-i sâlûs Şirkinden arın hırkayı gel vahdete bandır Zülfünle ruhun her neçe kim Mushafa baktım Gördüm ki anun sûreleri Nûr u Dûhândır Tahkîka iren tâ’ifeye hergiz ulaşmaz Teşkîk ile her kim yolu taklîd ü gümândır Yalancı münâfıktır anun yoktur îmânı Ey gâfil uyan gönlünü gafletten uyandır Ey âşıka kâfir diyen îmâna gel utan Kâfir deme âşıklara niçin ki yalandır Aşkında Nesîmî olalı halka melâmet Meşhûr-ı cihân oldu vü âlemde ayandır 60 Ey lebin ayn-ı âb-ı hayvândır Hızra son anı gör ki ne cândır Ne şîrîndir dudağının zevki Ol sebebden ki la’l ü mercândır Hak ayân eyledi yüzünde bu gün Otuz iki hurûfu bürhândır Seni kimdir ki fark eder Haktan Meger ol lâşe kimi nâdândır Şem’-i ruh-sârının tecellîsi Yine doğdu ki mâh-ı tâbândır Hüsnüne secde kılmayana senin Hak dedi adını ki şeytândır Eyyühe’n-nâsu alleme’l-Kur’ân Yüzü tefsîr ü boyu Fürkândır Küntü kenzi bize beyân eyler Bilirim kim ne genc-i pinhândır Iyd-ı ekber budur Nesîmî gel Kıl fedâ cânını ki kurbândır
61 Ey kelâmu’llâh eşyâ nutk-ı Haktır ser-be-ser Kim oku innî ena’llâha ayıt nûr u şecer Ey kelâmu’llâha vâkıf bil kelâmın sırrını Kalmaya mahfî zamîrin der- ulûm-ı huşk ü ter Anda kim a’yân u sâbit gevher-i lâ-şey idi Fazl idi kim kıldı Haktan feyz-ı envâr-ı nazar Şey’ü li’llâh nur-ı vechinden teâlâ şânühü Merhabâ yâ Mustafâ sallû âlâ hayri’l-beşer Yüzü ve’ş-şems ve’d-duhâdır yanağı bedrü’d-düca Yedd-i beyzâdır eli parmakları şakku’l-kamer Ol şehin kim adı Haktan Hâmid ü Mahmûd idi Tâ kazâdır mâ-mezâdır ta mukadderdir kader Çarh-ı gerdûn çâker-i o dergâhı oldu dâ’imâ Sîm-murassa ton giyiptir bağlanır zerrin kemer Mecma’-ı mecmû’-ı esmâ oldu insânın adı Kim ehad adından oldu şol müsemmâ nâm-ver Kaşları nasrun mina’llâh çün saçı fethun karîb Kirpigi innâ fetahnâ çeşmi ma-zâga’l-basar Firkatinden kandaki gevher ciger kan olmadan Kanda kıymet taptı bir la’l ile yakût u güher Seyyid ü sâdât mehdin çün Nesîmî söyledi Tûtî-î şîrîn-mekâle nutk ile döktü şeker 62 Ayş u tarab yâr-ı gül-ızâr ile hoştur Cân u cihân öyle bil ki yâr ile hoştur Gel kanıma bandır ey nigârâ elimi gör Kim neçe sîmîn elin nigâr ile hoştur Dâra çık ey aşık anda söyle ene’l-hak Âşık olan hakka başı dâr ile hoştur Gerçi hoş olmaz humâr hîç-sıfattan Gamzeyi mestânesi humâr ile hoştur
Geldi gül açıldı lâle gel beri sun cân Lâle vü gül fasl-ı nev-bahâr ile hoştur Ehl-i bâzârdan yaşırma yüzünü gel gel Gül gelicek andelîb-i zâr ile hoştur Âşıka ol fahr yeter kim olmadı sûfî Devlet ana kim bu iftihar ile hoştur Tâ ki gülünün vaslına irişmege her el Çevresş anun hemişe hâr ile hoştur Âlem-i tevhîde çün irişti Nesîmî Nâr ile nûr oldu vü nûr nâr ile hoştur 63 Yâ Rab ne ayn-ı lutfsun ey nüsn-i bi-nazîr Kim akl u fehm vechine bir zerredir hakîr Kâlû belâ rumûzunu zülfün beyân eder Her kim ki gördü anı semî’ oldu hem hazîr Allâhu nûrun âyeti vechindedir ayân Ahsen bu hüsn ü lutfa te’âlâ’llâh ey kadir Ârif bilir ki Tûbâ boyun i’tidâlidir Câhil ne Tûbâ arzûlar ol himmeti kasîr Kaşın müdebbiri neçe çekmiş bu kavsi kim Yâsînî yazamaya bu şekliyle bin debîr İlmü’l-yakîn ile okuyan vechin âyetin Aynü’l-yakîn görür seni Hakku’l-yakîn tanır A’mâdır ol ki ilm ile esmâyı bilmedi Bu ism-i a’zamı oku kim şerhidir kebîr Dîv-i la’lîn ki ahseni takvîmi bilmedi Merdûd-vâr esfel-i sâfildedir esîr Câhil kaçan bilir ki nedir Fâtihu’l-kitâb Bilmez anı fakîh ki beyân eyledi fakîr Her kim ki ol Nesîmî kimi oldu zü’l-hayât Mahşer gününde arzûlamaz nefha-i safîr 64 Ey yüzün nûr-ı ilâhî leblerin ayn-i tahûr
Rahmeten li’l-‘âlemîn hüsnün sıfâtı uş budur Ben yüzün nûrunu gördüm okudum Seb’a’l-mesân Saçların hablü’l-metîndir uş kitâbı bendedir Ey lebin enhârı hamrı Lezzetin li’ş-şân-bîn Cennet içre yok durur hüznün teki turânda hûr Vey yüzün nasrun mina’llâh ey saçın fethun karîb Kul te’âlâ şânuhû geldi yüzün şânında nûr Ey mükerrem senden oldu cümle eşyâ vü melek Küntü kenzin ma’nîsini âleme kıldın zuhûr Hak yolunda çün olan innâhedeynâhü’s-sebil Şâkiran dedi kitâbda yâ ibâdiye’ş-şekûr Rabbenâ ftah beynenâ yüzün beyânı uş beyân Uşta Keşşâf uşta mantık uşta âyât-ı Zebûr Sen vücûdun âlemini bilmedin bahtın nedir Bilmeyen belhüm edall dir bil ana yevmü’n-nüşûr Ey Nesîmî Hak katında çün senin çoktur suçun Şükrü li’llâh kim kerîm ü hem rahîm ü hem gafûr
65 Yüzündür levh-ı Mûsâ kâmetin Tûr Hatın Fürkân yüzündür rakk-ı menşûr Kelâmullâhın aslı sî vü dû hat Cemâlin levhimizdir oldu mestûr Saçındır küfr ü yüzün nûr-ı îmân Ne küfr îmân olur zulmât ilen nûr Cemalin küntü kenz idir ayâ cân Benim gönlüm harâbın kıldı ma’mûr Gören sensin benim aynımda yâ Rab Ne nâzırsın ne manzarsın ne manzûr Boyun Tûbâ dudağın âb-ı hayvân Ruhundur cennet-i adn ü hatın hûr
Nesîmî sözünü kılın tetebbu’ Ne fazl oldu bu abd-i Fazla düstûr 66 Yüzünü sûret-i rahmân okurlar Hatını sünbül-i reyhân okurlar Elif tek cevher-i yektâ boyundur Dudağın çeşmesin hayvân okurlar Boyun Tûba dediler ehl-i ma’nî Belin ince lebin mercân okurlar Ezelden çün yüzündür Mısr-ı câmi Yüzünü ser-be-ser Kur’ân okurlar Yüzün nûruna her kim oldu münkir Anun la’net adın şeytân okurlar Yüzün bâğında bülbül tûtî kumrî Hezârân söz ile destân okurlar Bu gün çün hüsnünüzni yâd ederler Yüzün şemsin meh-i tâbân okurlar Ne hikmettir ayâ ey hüsnü zîbâ Seni âlemlere sultân okurlar Fedâ kıl cânını sen ey Nesîmî Ki cânı yâr için kurbân okurlar 67 Sûre-i Şems-i duhâ cânâ senin vechin durur Âyet-i ve’l-leyl izâ yağsâ iki zülfün durur Çün beneynâ seb’an şidâden Hak dedi Hem Ce’elnâhâ sirâcen şol yedi hattın durur Rabbi ekrim çün sana ta’lîm eyledi kalem Alleme’l-insâne mâlem ya’lem ol ilmin durur Ve’s-semâ’i zâtü’l-bürüc ol saç u kaş u kirpigin Hem ce’alnâhâ tıbâkan seb’a eflâkin durur Yazmış alnın üstüne nasrun mina’llâh ey beşîr Okutan fethan karibi cim ile zâlin durur
Göz ü kaşın sakf-ı merfû’ oldu ağzın selsebil Cennet ile hûr u gılmân beyt-i ma’murun durur Zülf ü kaşın kirpigine Hak dedi Ümmü’l-kitâb Fî-şeb-i esmâ semâda sî vü dû hüsnün durur Çün Nesîmî buldu cisminden Hüseynî cismini Şol ki Kur’ân dedi Haktan levh-ı mahfûzûn durur 68 Gözün aç gör kim ey tâlib Alîdir her kân-ı server Muhammed aşk ile deryâ Alîdir kıymeti gevher Muhammed ilme kân oldu Alî nutk-ı beyân oldu Ana her sır ayân oldu Alîdir hâce-i kanber Alîdir cümlenin cânı Muhammeddir Alî kânı Hakîkattır Alî şânı Alîdir yâr-ı peygamber Hezârân türlü cünbüşler Alî emri ile işler Varır yazlar gelir kışlar Alîdir cisme cân-perver Ne bilsin câhil ü nâdân Muhammed ya Alî kimdir Muhammed server-i dîndir Alîdir cümleye reh-ber Alî evvel Alî âhır Alî zâhir Alî bâtın Alî şems-i münevverdir Alîdir nûr ilen enver Alîdir her şey için cân Alîdir yâr ile mihmân Alî rahîm Alî rahmân Alîdir cümleye server Alî vâhid Alî ehad Alî ferd ü Alî samed Alîdir cümleye rahmet Alîdir şâfi’-i mahşer Alî sultân Alî sübhân Alî cennet Alî Rıdvân Alî dîndir Alî îmân Alîdir sâkı-i Kevser Alîdir ol veliyyu’llâh Alîdir mazhar-ı Allâh Alî nûrundan ey va’llâh münevverdir yedi kişver Alîdir Haydar-ı Kerrâr ol aldı kal’a-i Hayber Alîdir kâtil-i küffâr Alîdir mîr-i her leşker Nesîmînin dil ü cânı münevverdir Alî nûru Alî vâlâ Alî a’lâ Alîdir server-i safder 69 Ey nesîm-i subh-dem bi’llâh ki yârın hoş mudur
Şol habîbim dil-berim âlemde varım hoş mudur Şol mutarrâ misk-i zülfünden sabâ vergil haber Şol yüzü gül kâmeti serv-i çınârım hoş mudur Şol lebi la’l ü gözü âhû-yı şehlâ dil-firîb Şol saçı zulmet kimi müşk-i dilarım hoş mudur Gonç içinde gonçe olup dürc olur dürr-i Aden Şol çemen sahnında açılmış bahârım hoş mudur Yel elimde su gözümde od içimde hâk olur Dâ’im anda haşr olıcak sebze-zârım hoş mudur Çün Nesîmî saldı özün aşkına pervâne tek Ey yüzü gülşen sana bu âh u zârım hoş mudur 70 Gözlerinden çağrışırlar dâdlar bî-dâdlar Tîga dönmüş kirpigin pûlâdlar cellâdlar Dil-berin biliştiğinden sorma çeşmin hârını Dermesin hüsnün gülünden yâdlar hor yâdlar Kim ki aşkın san’atın öğrenmege şâgird olur Koydular adın onun ustâdlar ustâdlar Tabanımdan yardılar baştan ayağa soydular Almadılar dâdımı bî-dâdlar şeddâdlar Çün bıçak yürege yetti yüregim derd eyledi Kıldı anda parça cânım na’ra vü feryâdlar Hakka vâsılsın Nesîmî bî-gümân u şübhesiz Bî-nihâyet dünye açtın gör kamu efrâdlar 71 Kara saçın ki zulmâtındadır nûr Anun adı nedir nûrun alâ nûr Yanağından ayân oldu ene’l-hak Kaçan sûret olur gözgüde mestûr Nazîrin yoktur ey dil-ber nazîrin Zehî sâhib-nazar pâkîze manzûr Bana maksûd iki âlemde sensin
Ki sensin cennet ü cennetdeki hûr Ne meyden esrimiş nergislerin kim Beni endîşesinden kıldı mahmûr Ne Mushafdır ki hüsnün âyetini Beyân ettikçe akl andan düşer dûr Ne gayretli ene’l-hak dır bu yâ Rab Ki Mansûru asar hem dâra Mansûr Visâlün câvidânı saltanattır Bu devlet olmadı her şâha makdûr Çıkar panbuk kulağından gözün aç Ki haşr oldu vü çalındı bu gün sûr Eger nûş ister isen nîşe katlan Ki nûşu nîşsiz vermez bu zenbûr Gel ey sultân-ı âlem ârif ol kim Melik ma-nîde âriftir ne fagfûr Lebin la’l-i Bedahşân eyledi mât Habeş mülkünde hâlin astı menşûr Nesîmî vâsıl oldu Hakka câvid Gerek mâtem tut ey münkir gerek sûr 72 Yüzün Mushafdır ey rûh-ı musavver Te’âlâ şânühü Allâhu ekber Sekiz kapısı var cennât-i adnin Kaşınla kirpigin zülfün mu’anber Elem neşrâh saçın ve’ş-şesm yüzün Boyun Tûbâ lebindir âb-ı Kevser Ayân oldu lebin aynında şol su Ki gark oldu cihân bahrına yek-ser Tenin tîninden oldu halk ervâh Te’âlâ’llâh zehî pâkîze-gevher Sücûd eyler ruh u zülfün katında Ay ile encüm ü hurşîd-ı hâver
Felek hüsnünde hayrândır melek mât Ne deryâsın ne ma’densin ne gevher Rumûzun bilmeyen beytü’l-harâmın Ne bilsin kim nedir mihrâb u minber Ser-â-ser nûr-ı mutlaktır vücûdun Ne mâhiyetsin ey zât-ı mutahher Meger şem’-i tecellîdir cemâlin Ki nûrundan cihân oldu münevver Nesîmînin sözü Haktı Hakı bil Ki haktır kim anın dilinde söyler 73 Yüzündür âlem içre mâh-ı enver Lebindir cennet içre havz-ı Kevser Saçın Ve’l-leyl yüzün ve’d-duhâdır Tâhâdır gözlerin Allâhu ekber Lebin ayn-i hakîkat selsebîldir Dişindir dürr ü mercân la’l ü gevher Çü aşkın pertevidir cümle cânlar Kaşınla kirpigindir şems-i hâver Yüzündür kıble-i ma’bûd tahkîk Sen oldun mescid ü mihrâb u minber Kamer tek kaşının şeklini gördüm Doğuptur mâh-ı tâbân nûr-ı enver Otuz iki yüzünden oldu zâhir Ki nûrundan cihân doldu ser-â-ser Yüzünden çün nikâbı sen bıraktın Yüzün şevkından oldu cân münevver Yanağın rengi âl uçmak gülüdür Akar uçmak içinde âb-ı kevser Nesîmî çün bildi bu sırrı Haktan Anunçün vaslına oldu ber-â-ber 74
Ne sun’-ı pâk-ı Yezdânsın i dil-ber Musavversin mu’anbersin münevver Saçındır zulmet-i yeldâ şeb-i Kadr Yüzün nev-rûz u ıyd ü hacc-ı ekber Tecellîden ki ta açtın nikâbı Habîbîm tal’atındır mihr-i enver Bu hâl ü rah mıdır ya murg-ı sevdâ Ki konmuş der-miyân-ı verd-i ahmer Visâlin dilerim şîrîn lebinden Cevâbım ver ki kand olsun mükerrer Şu cennet Tûbîsidir kâmetin kim Ki koymuş sûret-i rahmânı ber-ser Şu cevherdir bu gün hayrânı hüsnün Ki seyrân-gâhıdır çarh-ı müdevver Nesîmî söylemez özünden ey cân Kelâmu’llâhı gör bu vasfı söyler 75 Yüzün berk-i gül-i terdir gül-i ter Boyun serv-i semen-berdir semen-ber Senin şem’-i cemâlinden vücûdum Münevverdir münevverdir münevver Hatından şem’-i ruh-sârın hemîşe Mu’anberdir mu’anberdir mu’anber Hırâmân kâmetin ber-çeşme-i çeşm Sanevberdir sanevberdir sanevber Bana peyveste şol mihrâb-ı ebrû Berâberdir berâberdir berâber Kaşınla kirpigin adı cihânda Dil-âverdir dil-âverdir dil-âver Dimâğım bûy-ı zülfünden dem-â-dem Mu’attardır mu’attardır mu’attar Senin nakş-ı hayâlin cân içinde Musavverdir musavverdir musavver
Hemîşe zahid-i hâkin dimâğı Mükedderdir mükedderdir mükedder Gönülde leşker-i aşkın hemîşe Muzaferdir muzafferdir muzaffer Murâdı âşıkın iki cihânda Mukadderdir mukadderdir mukadder Zehî devlet ki vaslın gâh gâhî Müyesserdir müyesserdir müyesser Sanâyi’den ne san’attır Nesîmî Mükerrerdir mükerrerdir mükerrer 76 Kim aydır kim yüzün gül-nâra benzer Ki yüzün nûra vü hem nâra benzer Yanağın cennetin handân gülüdür Velî anun firâkı hâra benzer Yüzündür sûret-i Allâh ü rahmân Kim aydur kim anı ruhsâra benzer Süzülmüş gözlerin sağ u selâmet Velîkin bakışı bîmârâ benzer Saçın bûyu Mesîhânın demidir Kim aydur nâfe-i Tatara benzer Ne gündür yâ Rab ey dil-ber cemâlin Ki akşamı anun envâra benzer Sana benzer cihânda kimse yoktur Meger hûrî kim ol bir pâre benzer Egerçi kaşlarındır fitne başı Harâmî gözlerin ayyâra benzer Saçın esrârını zâhid ne bilsin Ki tesbîhi anun zünnâra benzer Fakîh âdemden ürker secde kılmaz Bu dîvin hilkâti emmâre benzer Gel ey sûfi vü terk eyle bu sihri Ki Mûsânın asâsı mâra benzer
Güneş benzer dedim şol aya heyhât Kaçan ol bedre her seyyâre benzer Mahabbet muhkem iştir gâfil olma Bu kârı sanma kim her kâra benzer Safâsız sûfî dâ’im kayguludur Bu ma’nîden ki bu tîmâra benzer Nesîmî küntü kenzin ma’denidir Hadîsi lü’lü’-i şeh-vâra benzer 77 Kaçan ki sünbül-i zülfün nikâbı aya düşer Kamer sehâba girer afitâba sâye düşer Düşürmüş aya saçın zıllını vü gölgesini Düşürmek ancılayın sâye şol Hümâya düşer Kaşında gör ki ne aynü’l-yakîn imiş gizli Ki bî-gümân olur ol kim gözü bu yaya düşer Sabâ saçından utandı ki nâfe-i Çîndir Meger ki silsilesinden sabâ Hıtâya düşer Hatâdır ahsen-i takvîmi sevmek aydur dîv Bu Hakka asîyı gör kim neçe hatâya düşer Egerçi zülfüne dâm-ı belâ demiş âkıl sabâ Bu dâma kim ki gelip düşmedi belâya düşer Cihân mu’attar olur her seher ki bâd-ı sabâ Gelir bu halka-i zülfün abîre sâye düşer Gedâya kanda visâlin sa’âdeti düşüser Eger düşerse benim tek ganî gedâya düşer Aceb şarâb imiş ey sâkî-i ezel aşkın Ki cûş eder anı içen bu hûy u hâya düşer Nesîmî yâra ulaştı ne düştü münkire kim Tutuştu yüregi yandı yavuz kazaya düşer 78 Düşende yüzüne zülfün cihâna sâye düşer Güneş buluta girer çün nikâbı aya düşer
Götür nikâbı yüzünden ki nûr ile yüzünü Tutar tecellî semâdan utar Hümâya düşer Bu derde yanmayan ey cân şifâ zi-hak bulmaz Ki kim bu derd ile yandı yakın şifâya düşer İçerse zâhid ü âbid lebin şarâbından Delire terk ede zühdü vü huy ü hâya düşer Yolunda aşık-ı miskin şehîd ola ne aceb Kaçan ki gamzen oku şol kaşında yaya düşer Egerçi Çîn öger ise hıtayî hûblarını Çü hatt u hâlini görse Hıtâ hatâya düşer Bu gün Nesîmîyi gör kim kapında miskîndir Zekât-ı hüsnünü vergil ki bu gedâya düşer 79 Ummâna giren aşk ile dür-dâneye uğrar Şükrâne veren cânını cânâneye uğrar Yanmaktan eger korkar isen şem’e yapışma Şol âteşi gör kim neçe pervâneye uğrar Mansûrlayın cûşa gelir söyler ene’l-hak Her sûfî-i sâfî ki bu mey-hâneye uğrar Gitmez dün ü gün câm-ı şarâbı nazarından Her kimse ki şol nergis-i mestâneye uğrar Tesbîh ile seccâdeyi bir cur’aya satar Şol sâlik-i âbid ki bu peymâneye uğrar Zencîr saçın şöyle deli kıldı beni kim Aklın yitirir her ki bu dîvâneye uğrar Efsâne satar âşıka efsûn ile vâ’iz Âşık kaçan ol kıssa vü efsâneye uğrar Girdi harem-i ka’beye tahkîka Nesîmî Hannânı tavâf eyler ü mennâneye uğrar 80 Aşk yolunda her kim ol yârine cân-feşân gider Ehl-i yakîn bilir ki ol cennete bî-gümân gider
Kadd ü yüzün hikâyetin işidelide ey sanem Serv gelir hayâlime çehreden erguvan gider Yâr hayâli dem-be-dem gözlerimin sarâyına Âb kimi revân gelir yaş kimi devân gider Ey heves eyleyen kişi aşka işit bu nükteyi Hûblerin hayâline verme gönül ki cân gider Yâr ile sohbet eylemek bir dem iki cihân deger Devlet anun ki yâr ile sohbeti câvidân gider Nergis-i şûhu dil-berin fitneyi âhır eyledi Serv-i kadine kıl nazar gör neçesi revân gider Kirpik okuyla yaralı kıldı gözün Nesîmîyi Anun için gözünden uş lahza-be-lahza kan gider 81 Kametüne elif diyen gör ne uzun hayâl eder Kim ki diler visalini arzû-yı muhâl eder Şol ala gözden ey gönül gel sakın uş sana derim Uykuda sanma anı kim uykusu yoktur âl eder Zülfünü hâk-i reh kimi saldı ayağı altına Gör neçe halk-ı âlemin ömrünü pây-mâl eder Yüzünü göster ey sanem halk-ı cihâna perdesiz Ta göreler ki Hak neçe sun’unu ber-kemâl eder Mülk ile mâl ü saltanat bir ceve saymaz ey sanem Kim ki diler visâlini ya taleb-i visâl eder Kaşına ya şol alına özümü benzetem deyu Geh döner ay bedr olur geh özünü hilâl eder Şerh-i gamın Nesîmînin şol göz ü kaş u zülfe sor Gör neçe her biri sana şerh u beyân-ı hâl eder 82 Tâbende yüzün tâbişi bedr-i dücâya ta’n eder Ferhunde zülfün gölgesi zıll-ı Hümâya ta’n eder Hurşîd-i tâbâna yüzün ger ta’n ederse ne aceb Âlemde rûşendir bu kim sultân gedâya ta’n eder
Bâd-ı sabâ Îsâ kimi gerçi diriltir ölüyü Anber-feşân zülfün demi bâd-ı sabâya ta’n eder Ey hüsnüne hayrân melek yâ Rab ne cândır kim yüzün Bedr olmuş aya dak tutar şems-i duhâya ta’n eder Aşkında ey ârâm-ı cân gönlüm egerçi sayrıdır Bir renc imiş aşkın kim ol yüz bin şifâya ta’n eder Ma’şukanın cevr ettiği yegdir vefâdan âşıka Bilmez vefânın kıymetin her kim cefâya ta’n eder Benzetmez anun yüzünü aya Nesîmî sor neden Şol ma’nîden her kim yüzün görmüştür aya ta’n eder 83 Gül-gûn ruhun gülü semeni şerm-sâr eder Yüzün hayâli gözlerimi lâle-zâr eder Mâh üzre zülfünü gece dağıtma kim beni Aşufte-rûzgâr u perîşân u zâr eder Ağyâr elinden âh ederim her nefes velî Cevri hemîşe âşık-ı miskîne yâr eder Zülfün ne dâm u gamze ne oktur ki gözlerin Âşıkları hemîşe anunla şikâr eder Zülfünde kim ki görmedi hüsnün kıyâmetin Bilmez saçın hisâbını ayruk şumâr eder Ma’nîde gerçi cân leb-i la’lin meyin içer Hüsnün şarâbıdır ki beni bî-karâr eder Gelgil ki şem’a nâr-ı firâkın harâreti Kâr eylemez bu resme ki cânımda kâr eder Ey Çîn nigâr u nakşına hayrân ü mest olan Gel şol nigârı gör ki ne nakş u nigâr eder Ey âşıkın hayâtı vü ömrü saçı anun Cânsızdır ol ki adını müşk-i Tatar eder Ey dünyemin meyinden ulaşan humârına Aşkın şarâbın iste ki def-i humâr eder Vasfında her kaçan ki Nesîmî açar ağız Cevher lebinden akar u gevher nisâr eder
84 Sünbülün ebrinde yüzün mâhını pinhân eder Kâfiri islâma çekmiş gâret-i imân eder Ey gözüm n^ru gözümden gitme ırak olma kim Cânımı yakar gamın şevkın beni giryân eder Anber-efşân zülfünü dağıtma nesrîn üzre kim Âşıkın gönlün perîşân hâli ser-gerdân eder Gerçi la’lin cân verir cânsızlara Îsâ kimi Gözlerin sevdâ meyinden esrimiştir kan eder Gerçi güneşten durur tâbende mâhın tal’atı Ey kamer hurşîd ü mâhı tal’atın pinhân eder Gel beni kurtar firâkından ki kâfir cânına Tamu etmez şol azâbı kim bana hicrân eder Cân ile iki cihânı ver nigârın vaslın al Kim bu bey’ı kılmayan ser-mayesin husrân eder La’l ü mercânın gözümden akıtır dür-dâneyi Gör bu in’âmı bana kim la’l ile mercân eder Ger yanağın hasretinden ağlasam ayb etme kim Bülbülü şevkında giryân şol gül-i handân eder Sorma aşkın derdini dermân tabîb-i âmme kim Yâre sor anı ki âşık derdine dermân eder Zülf ü hâlinden Nesîmî ebcedi kıldı tamâm Şimdi yüzünden beyân-ı sûret-i rahmân eder 85 Devr-i kamer melâhatin hüsnüne ihtitâm eder Yüzüne vâhibü’s-suver hûbluğu müstedâm eder La’l-i lebin visâlini cân ile istedi gönül Fikr-i muhâle gör neçe düştü hayâl-i hâm eder Âşık-ı hastanın kanı çün lebine helâl imiş Âşıka vaslını neden la’l-i lebi harâm eder Kimse cihânda görmedi subh ile şâm müctebâ Gör neçe zülf ü arısın vuslat-ı subh u şâm eder
Mihr ile mâh u müşterî hüsnüne bendedir velî Serv ile sidre özünü kâmetine gulâm eder Fitne gözün humârını sâhir eger eder ise Ağzına kim alır meyi kim dahı fikr-i câm eder Şerh-ı dehân-ı terkîni kim ki sorar Nesîmîye Bir söz ile hikâyetin muhtasar u tamâm eder 86 Yüzüne ehl-i nazar sûret-i rahmân dediler Okuyanlar bu kelâmullâhı Kur’ân dediler Seb’ a-hân hâfıza sordum ki kaşın ile gözün Hak ile bâtılı fark edici Fürkân dediler Hat ile arızına hâzin-i cennât-i na’im Huld ü firdevs-i berîn ravza-i Rıdvân dediler Leblerin çeşmesine Hızr u Sikender Dârâ Zemzem ü Kevser ile çeşme-i hayvân dediler Leb-i la’lin şekerinden bal utandı eridi Seni Şîrîn-i zamân Husrev-i hûbân dediler Dür-i dürc-i leb ü dendânına sarrâf-ı cihân La’l ü yâkût u güher-bâr-ı dür-efşân dediler Sıbgatü’llâhi ve men ahsenü Haktan yüzüne Ârif ol sabgâya hem sıbga-i sübhân dediler Müntehâ sidre boyun kâmeti şimşâd-ı sehî Ki boyun sidresine serv-i hırâmân dediler İmdi gökten yüzüne levh-ı zümürrüd hat ilen Her ki bildi bilene Mûsî-i İmrân dediler Yüzün üstünde saçın cem’ -i perîşân kimidir Âşıkın gönlüne mecmû’ı perîşân dediler Âşık ol âşık ile bil mantık-ı aşkın dilini Mü’mine Nuh-ı necât kâfire Tûfân dediler Ekrimü’d-dayfe emânet dedi peygamber-i Hak İzzet ilgil bu gün ol nutka ki mihmân dediler Men’arefni tanıyan nefsini ol kimsenedir Bildi Rabbini anun adını insân dediler
Secde kıl mescidi bul sâcid ü mescûdunu bil Kim ki toprağa sücûd etmedi şeytân dediler Muhkem âyât u delîl ü ruh-ı vechü’l-hasene Ki Nesîmî sözüne hüccet ü bürhân dediler 87 Lebine ehl-i nazar çeşme-i hayvân dediler Gerçi uçmak hûrîsi cümle ana cân dediler Seni bu hüsn ü cemâl ile bu lutf ile gören Korktular Hak demeğe döndüler insân dediler Sünbülün hâli perîşân dediler hâl ehli Allâh Allâh neyiçin müşke perîşân dediler Bir kılın kıymetini her kime sordumsa anı Genc-i Kârûn ile bin mülk-i Süleymân dediler Sûretin vasfını her tâ’ifeden kim sordum Ma’nînin gözgüsü vü sûret-i rahmân dediler Düşmenin adını âşıklara sordum ki nedir İşiten cümle ne kâfir ne Müselmân dediler Şek degil kim yüzünü görmemiş anlar ki seni Hûrîye benzedüben Yûsuf-ı Ken’ân dediler Leblerin vaslına irmek bana müşkil görünür Gerçi soranlar anı dil ile âsân dediler Belinin dikkatine ince kılanlar nazarı Kıldan ince mi yâhut kıl ile yek-sân dediler Ağsın esrârına endîşe kaçan vâkıf ola Çün ukûl ehli ana nokta-i pinhân dediler Ey Nesîmî dem-i Îsâ değil ise nefesin Nefesi doğrular ana ne için cân dediler 88 Dişlerin nazmına dür-dâne vü gevher dediler Göricek yüzünü halk âyet-i ekber dediler Yazıcak sûretini muhteri’-i nakş-ı vücûd Yer ü gök halkı ana rûh-ı musavver dediler
Kirpiginden dilerim gönlümü kaşınla gözün Koymadı bizde anı zülf-ı mu’anber dediler Sordum ervâha yüzün vasfını harfen harfâ Kimsenin şerhine gelmez bu gül-i ter dediler Lebini cânlara sordum ki nedendir aslı Rûh-ı Kudsî dem ile nûr-ı mutahher dediler Gerçi ser-fitne saçındır kamerin devrinde Kamerin fitnesi ol hâl-i müdevver dediler Ger desem zülfüne mürsel ne aceb yâ hâdî Mu’cizât ehline hâdı vü peyam-ber dediler Gerçi zulmete saçın dâldır ey fitne delîl Âşıka şem’-i ruhun nûrunu reh-ber dediler Rüşen oldu yer ü gök mihr-i ruhun nûrundan Bu cihetten yüzüne mâh-ı münevver dediler Güle el sürmesin ol kim dikeninden üşenir Ki bu hamrâ gülünün hârına hançer dediler Dediler kand ü şeker la’line yâ Rab ne için Kevserin şerbetine kand ile şekker dediler Cennetin hamrı lebin râhıdır ol ma’niden Selsebîl oldu lebin adını Kevser dediler Sana güneş kimi ey fitne sücûd eyleyenin Tâl’i ahtâr-i mes’ûd u muzaffer dediler Ey Nesîmî nedir ayruk dilegin Haktan çün Ne ki Haktan diledin oldu müyesser dediler 89 Leblerin kandine şeker dediler Cân-ı Şîrîne gör neler dediler Dediler kim dehânı yoktur anun Bi-haberler aceb haber dediler Ehl-i ma’nâ huceste sûretine Ma’nî-i vâhibü’s-suver dediler Anber-efşân saçınla ârızına
Yâsemîn üzre müşk-i ter dediler Gör anun sûretinde rahmânı Ehl-i ma’nâ budur nazar dediler Cân demişler dudağında hey hey Bu sözü gör ne muhtasar dediler Haktan ırak imiş anlar kim Seni ey nûr-ı Hak beşer dediler Şâma benzettiler kara saçını Ârızın nûruna seher dediler Fitne düştü cihâna hüsnünden Bu sebepten sana kamer dediler Kirpiğin okuna kaşın yayına Âşıkın sînesi siper dediler Şeb-i yeldâ durur saçın gecesi Sûretin bedrine kamer dediler Bak anun yüzüne ilâhınâ bak Ehl-i diller budur nazar dediler Ey Nesîmî muhît-i a’zamsın Gerçi elfâzına güher dediler 90 Kıbledir yüzün nigârâ kaşların mibrâblar Sûretin Mushâf velî müşkîn hatın i’râblar Çehrenin aksi ezelden taşra çıktı perdeden Düştü anun şu’lesinden aya güne tâblar Âşıkîn ahvâlıni âşıklara sor kim anı Bilmez illâ aşk oduna yanmayan bî-hâblar Aşk odu uğraştı şem’in cânına gör kim neçe Gâh yanar geh gözlerinden akıtır seyl-âblar Çün dilerdi hasta gönlüm vâsıl olmak yâr ile Koy neçe soyarsa soysun bu pelîd kassâblar Topuğumdan deldiler tepemge digin soydular Başıma cem’ oldu dahı bir neçe kullâblar Âşıkın yürek kanından şerbeti var ey hakîm
Katma anun şerbetine kand ile unnâblar Şerh eger kılsam cemâlin defterinden bir varak Her sözü bin fasl olur her faslı yüz bin bâblar Çün Nesîmî câvidânî yâr ile buldu visâl Koy neçe dönerse dönsün bu yaşıl dolâblar 91 Yanarım aşkından akar gözlerimden yaşlar Firkatin derdi çıkardı yüregimde başlar Müdde-î ta’n eyleyip başıma kakar aşkını Sınığa vâcib değildir bunca atmak taşlar Gamdan inceldi vücûdum oldu yeni ay kimi Gözlerime tuş olalı şol hilâlî kaşlar Tâkatım tâk oldu gamdan geçti ömrüm âh ile Derdime dermân ne dersiz neyleyim yoldaşlar Hasta olalı gönül aşkından ey cân pâresi İçerim gam matbahından türlü türlü aşlar Zülfüne dolaştı gönlüm bilmedi âşufte kim Zülfün ucundan ne çok çok yele vardır başlar Şöyle yanar yüreğimde ey sanem aşkın odu Kim tutuşmuş şu’lesinden hem kuru hem yaşlar Olmuşum derd-i firâkınla za’îf ol hadde kim Kim getirmezler hayâle nakşımı nakkâşlar Firkat ü hasret beni senden cüdâ kıldı bu gün Urarım mihnet eliyle taş başıma taşlar Öldü aşkından Nesîmî uşta dünyâdan gider Sen murâd ile cihânda kal vü yaşa yaşlar 92 Her seher vaktinde kim bülbül figânın başlar Âhım artar şöyle kim akar gözümden yaşlar Şöyle feryâd eyler ol bî-çâre bülbül âh ile Kim anun efgânına feryâda geldi taşlar Her ferişte sûretinden da’imâ bir dîv olur
Kanda kim kallâş olursa çok olur kalmâşlar Bâreke’llâh dest-i kudret turfe yazmış nakşını Âferîn ol nakşa kim aciz kalır nakkâşlar Bilmezem zülfün müdür her târesin dâm eyleyen Yoksa câna kasd eden gözün müdür ya kaşlar Kanda kim Leylî olursa anda bir Mecnûn olur Kanda kim bir genc açılır anda iter başlar Çünkü Mecnûnum veririm hâl-i Mecnûndan haber Şol sebebden kem anunla olmuşuz adaşlar Terk-i cân kıldı Nesîmî uşta dünyâdan gider Ata ana kanda kaldı kavm ile kardaşlar 93 Dil-dâra müş’tâk oldu cân anun cemâlin arzular Hicrâna katlanmaz gönül yârın visâlin arzular Yandırdı şevkın bağrımı gör tâbişimden kim neçe Cânım susamıştır lebin âb-ı zülâlin arzular Yakmak gereksin yaş ile her dem gözün misbâhını Ger gözlerin gerçekleyin anun hayâlin arzular Çarhın hilâl ü bedrine gönlüm dilemez bakmağa Niçin ki yüzün bedrini kaşın hilâlin arzular Yâ Rab ne hûrî-çehredir şol mâh-ı tabân yüzlü kim Gördükçe anun yüzünü güneş zevâlin arzular Âşıkların âzârına gör kim neçe bel bağlamış Şol bî-vefâ âşıkların niçin vebâlin arzular Şehdin hadîsi hem şeker hoş gelmez ol müştâka kim Şol Rûh-ı Kûdsün mantıkı şîrîn makâlin arzular Çîn nâfesinden bezdi cân anberden usandı gönül Her subh-dem şol dil-berin zülfiyle hâlin arzular Aşkında kurbân olduğum ister Nesîmî sor neden Şol ma’nîden kim dünyede her şey kemâlin arzular 94 Bir dahı görmek cemâlin gönlüm ey cân arzular
Haste-i derd ü firâkın derde dermân arzular Ger seni arzulasam ey cân-ı cânânım nola Teşne-i la’lin nigârâ âb-ı hayvân arzular Ey yüzün cennet boyun Tûbâ lebin âb-ı hayât Kulluğun etmek kapında hûr u gılmân arzular Tâ gülistân-ı irem ruh-sârını gördü gözüm Bülbül-i şeydâ kimi âşık gülistân arzular Gördü Tûbâ gabgab-ı sîmîn ü çevgân zülfünü Tıfl-ı rûhum neylesin o top u çevgân arzular Gönlümüz arzûladı ol vasl-ı cânânı nola Kim yakîndir arzusun dervîş ü sultân arzular Bak ahî hasta Nesîmînin hayâl-i hâmına Hâtırı der-bend ü zındân hûr u gılmân arzular 95 Iyd-ı ekberdir cemâlin ıyde cân kurbân olur Âb-ı hayvândır dudağın her kim içer cân olur Gerçi aşkın meskenidir gönlümün vîrânesi Genc-i bî-pâyâna lâyık kanda her vîrân olur Ey kaşın mihrâb u yüzün kıble îmân ehline Âşıkın beytü’l-harâmı sûret-i rahmân olur Sûretin esrârını zâhid ne bilsin yâ fakîh Kul kefâbi’llâhe mahrem kanda her hayvân olur Ey kaşınla kirpiğin müşkîn saçın Ümmü’l-kitâb Ehl-i tevhîdin imâm ü mürşidi Kur’ân olur Cân mısın ya Âdem oğlu ey güneş ruh-sâre kim Sûretin nakşında insân vâlih ü hayrân olur Sun’unun ihsânıdır hüsnün te’âlâ şanühû Kudreti kâmil olanın âdeti ihsân olur Yâ Rab ol pâkîze cevher kim beşerdir sûreti Hansı âlemden gelir adı neden insân olur Ger saçın çîninde gönlüm eyledi mesken nola Ehl-i irfânın makâmı ravzâ-i Rıdvân olur
Sûretin her şeyde çün kim zâhir oldu ey güneş Kim dedi hûrî görünmez yâ perî pinhân olur Ey ki müşkildir diyersen vâhid olmak yâr ile Koy seni senden kesil kim müşkilin âsân olur Gül ne çiçektir kim anı benzedem ruh-sârına Hansı gülzârın ruhun tek bir gül-i handân olur Nefsini her kimse kim bildi vü Hakkı tanıdı Ârif-i Rab oldu adı abd iken sultân olur Küllü şey’ün hâlikün lâ-reybe illâ vechehû Gör bu vechi kim ne vechin vechine bürhân olur Düştü sevdâyî gönül âşufte zülfün dâmına Düşmeyen şol anberin zincire ser-gerdân olur Sûret-i rahmâna inkâr eyledi dîv-i racîm Ahsen-i takvîme inkâr eyleyen şeytân olur Ey Nesîmî âb-ı hayvândır meger nutkunda kim Her kim içer ol şarâbı hayy-i câvîdân olur 96 Bahr-ı fenâda fânî ol gör ki ne hoş hayât olur Âb-ı hayât imiş fenâ gerçi adı memât olur Ka’be-i aşka yüzünü doğru tutup piyâde git Teşne-i aşka aşk odu zemzem ü hem fûrât olur Cân u cihân u dîn ü dil oynamayan bu arsada Şâh-ı cihân olur ise ol ruha şâh-mât olur Çıktı Tûfân tenûrden gark ediser cihânı gel Keşteye gir ki cânına ol sebeb-i necât olur Gayra mukayyed olma kim her ne ki gayrdır anun Ger heme kün fe-kân ise ârif-i zât-ı Lât olur Âr ile nâm u nengini var oda sal vâ yak anı Ârif-i zât olan kaçan mültefit-i sıfât olur Kıldı fenâ vücûdumu aşka güm eyledi beni Bellisiz oldu her kim ol garka-i bahr-ı zât olur Şol güneşin şu’â’ına zerrece kim ki buldu yol Her günü ıyd ü her gece Kadr ü şeb-i Berât olur
Fikr ederim ki yazayım zerrece aşk sırrını Bahr midâd ağaç kalem tâb-ı felek devât olur Aşka fenâ-yı mutlak ol geç bu revâk u tâkdan Cevher-i lâ-mekân kaçan beste-i şeş cihât olur Her hasenât kim seni doğru iletmedi Haka Koyma anun adın hüsün kim heme seyyi’ât olur Mescid ü hânkâha sen sûfî tek olma gırra kim Âşıka cümle yer ü gök ma’bed-i Sûmenât olur Zevk ile vü huzûr ile Hakka perestîş eyle kim Kalbi huzûrsuz olanın ta’ati lâ-salât olur Cân u cihâna ur kafa âşık isen gel ey gönül Âşıka farz u müstehab terk-i te’allükât olur Devletine bu dünyenin olma mukayyed ey melik Anun için ki dünyenin devleti bî-sebât olur Vahdet-i harfe tâ-ebed oldu Nesîmî bellisiz Gerçi bu resme mahv olan zübde-i kâ’inât olur 97 Servün katında sidre vü tûbâ-revân olur La’l-i lebin şarâbını içen revân olur Îsâ lebin visâline irdi vü buldu cân Her kim ki buldu lem-yezeli câvidân olur Müşkîn saçınla cân ile sevdâya düşmeyen Ser-mâyesi hasâret ü sûdu ziyân olur Yaşın nikâb içinde ki hüsnünden ey kamer Koptu figân ü fitne-i âhır zamân olur Ey hûr-ı ıynâ benzeden ol Îsevî demi Hûrî kaçan bu lutf ile şîrîn-devhân olur Nutkûn utandırır meliki şol zamânda kim Lâ’lin hadîse başlar u gevher-feşân olur Yüzünde gerçi âyeti oldu otuz iki Her birisi muvahhide yüz bin nişân olur Aşkın hadîsini ne kadar cânda saklarım
Sır saklamaz gönül bu sebebden ayân olur Hüsnün rumûzunu ne melek bildi ne beşer Her degme cânavarda kaçan bu beyân olur Her kim ki Hakkı ahsen-i sûrette görmedi Hak tâ-ebed anun nazarından nihân olur Vaslından oldu zinde Nesîmî ile’l-ebed Âb-ı hayâta vâsıl olan câvidân olur 98 Gözleri a’mâ olan nûr-ı tecellîne ne bilir Bu sözün şerhini bînâya sor a’mâ ne bilir Mü’minin gözgüsü çün mü’min imiş aç gözünü Görmeyen gözgüde şol sûreti ma’nâ ne bilir Dâra çıkmak bu fenâ dârda Mansûra düşer Ol ene’l-hak diyenin sırrını da’vâ ne bilir Benzedirler dudağın hattını reyhâna velî Şol zümürrüd güherin kıymetin ef’â ne bilir Âhiret hâlini hâl ehline sor ey âkıl Bu seferde olanın yoldaşı dünyâ ne bilir Leylînin bildigini ger bile Mecnûn bile bes Âkılın aklı kaçan bildi ki Leylâ ne bilir Ey veren gönlünü Çîn nakşına şol sûrete bak Kudretin sun’ı yazan nakşini Mani ne bilir Cennet içinde olan hûr u likânın şevkını Cennetin ehline sor cenneti â’lâ ne bilir Ey Nesîmî nefesin gerçi Mesîhâ demidir Mu’cizin remzini Mûsâ ile Îsâ ne bilir 99 Gül-i terden gülicek arızına mâ’dökülür Bâğa gir gör ki neçe lâle-i hamrâ dökülür Anberîn sünbülüne bâd-ı seher-gâh esicek Koyma deprenmege kim anber-i sara dökülür Kara saçın ucunu salma ayağına götür Hayf ola nâfe-i Tâtara ki her câ dökülür
Leblerinden düşeli Mısra haber attarın Kutusundan dün ü gün kand ile halvâ dökülür Hüsnünün vasfını yazmaklığa azm eylemişim Kalemin dili ucundan kamu sevdâ dökülür Âlemin başına tâbende yüzün şem’ından Hâlikın rahmetidir nûr-ı tecellâ dökülür Neçe nevmîd olayım çün gözümün ebrinden Katre katre yüzüme her yana deryâ dökülür Sadefin gerçi dehânı doludur inciden Açıcak leblerini lü’lü’-i lâlâ dökülür Tâ cüdâ düştü Nesîmî leb-i la’linden anun Gözlerinden dün ü gün la’l-i musaffâ dökülür 100 Yârımı ayırdı benden çarh-ı gaddâr uşta gör Yüregim kan oldu gamdan gel içim yar uşta gör Yaktı yandırdı beni yârın firâkı neyleyim Tâkatım sabrım tükendi yanarım zâr uşta gör Derdimin dermânı sensin çâre kimden isteyim Çâresi sendendir anun çâr u nâ-çâr uşta gör Ey gül-i hândânım âhır perdeden çık gonçe tek Kim beni şevkında mecrûh eyledi hâr uşta gör Cânımı ânestü naran şevkına yandırma kim Olmuşum Mûsâ kimi müştâk-ı dîdâr uşta gör Âşıkın îmânı yüzündür saçın hablü’l-metîn Ben bu dîni tutmuşum belimde zünnâr uşta gör Ârızın verd-i cinândır bülbülü Rûhu’l-Kudüs Ey bu verdin aşıkı açıldı gülzâr uşta gör Doğradı gamdan firâkın bağrımı şol yâreden Yüregim kanı gözümden akar ey yâr uşta gör Ger ene’l-hak söylemekten dâra asılsam ne gam Bunca Mansûrun asılmış başı ber-dâr uşta gör Ta yüzün gül-nârı takdîr eyledi benden cüdâ
Yandırır şevkın beni ey yüzü gül-nâr uşta gör Ta Nesîmînin vücûdun nûruna yandırdı yâr Nâra düşmüştür hasedden bunca ağyar uşta gör 101 Her neye kim bakar isen anda sen Allâhı gör Kancaru kim azm kılsan semme vechu’llâhı gör Bu ikilik perdesinden geç hicâbı ref’ kıl Gel bu birlik revzeninden bak bu sırru’llâhı gör Geç enâniyyet sözünden gönlünü vîrâne kıl Kim neçe tîzcek bulursan küntü kenzu’llâhı gör Hacc-ı ekber kılmak istersen gel ey zâhid beri Âşıkın kalbi içinde sen bu beytu’llâhı gör Cân gözüyle baktım ise kâ’inâtın aynına Andan özge nesne var mı hasbeten li’llâhi gör Münkir-i rü’yet değilsen sûret-i Hak görmege Baktığınca her nazarda ayn-ı zâtu’llâhı gör Levh-ı ihlâ eyledinse gönlünü ey müttekî Kürsî-i rahmâna ağdın uşta Arşu’llâhı gör Ölmeden nefs öldürürsen cismine olur necât Nefs-i Rûhu’l-Kudüsten mahz-ı Rûhu’llâhı gör İlm-i hikmetten bilirsen gel beri gel ey hakîm Sen Nesîmî mantıkından dînle Fazlu’llâhı gör 102 Dün ü gün muntazarım ben ki bu pergâr nedir Girdiş-i çarh-ı felek künbed-i devvâr nedir Bu dokuz çarh-ı mu’allak neden oldu tertîb Felek altında kamu kevkeb-i seyyâr nedir Felegin aslı nedendir melegin nesli neden Âdemin sûretine bunca taleb-kâr nedir Güneşin kursuna bak yer yüzüne şu’le verir Yine bir meş’aleden nûr nedir nâr nedir Ka’be vü deyr nedir gayr nedir seyr nedir
Mescid ü büt-kede vü hırka vü zünnâr nedir Mûsî vü Tûr nedir Şiblî vü Mansûr nedir Ejdehâ olan ağaç urgan ile dâr nedir Dîn ü îmân ü namâz ü hac ü erkân-ı zekât Bahs ü da’vî-i şerî’at kamu güftâr nedir İlm-i Kur’ân u hadîs ü haber va’z ile ders Cümle bir ma’nî imiş bunca bu tekrâr nedir İlm-i tevhîd okuyan medrese ilmin okumaz Gör ki bu ravzada ol sırrı ile esrâr medir Yel ü su toprak u od adı nedendir Âdem Ana secde ne için İblîse inkâr nedir Gel gel ey dôst kamu müdde’înin körlüğüne Sana âsân kılayım bunca bu düşvâr nedir Kim ki pervâne-sıfat aşkına yanmaz ne bilir Ne bilir şol yine pertev-i envâr nedir Sözlerim cümle hakîkattir özün anlayana Özünü bilmeyene cümle bu güftâr nedir Ay u gün ahter ü encüm neden olmuş izhâr Şu’le-i şems ü kamer girdiş-i etvâr nedir Kim ki bilmez özünü bilmeye pîrler sözünü Ol ne bilsin yine bir tayyib ü mûrdâr nedir Bir meges tab’ına bak bal neden zehr neden Yine bir yerde aceb genc nedir mâr nedir Türk evine gelesin hem çü Nesîmî olasın Bir gün ola diyesin cübbe vü destâr nedir 103 Ey dirîğâ kim cihânda yâr ile hem-dem durur Hûbların fikrinden özge kim bana hem-dem durur Ey güneş yüzlü habîbim şâd kılgıl sen beni Kim firâkından bu cân u dil garîk-ı gam durur Ger inanmazsan ki gamzem yaktı gönlüm şehrini Ben bu feryâdım nedendir dîde kandan nem durur Va’ deyi koy ey gönül gel hoş görelim bu demi
Dünkü geçti danla gâyet bes bu dem hoş dem durur Zâhidin mihrâb içinde zikr ü tâ’attır işi Âşıkın mahbûb önünde çeng ü zîr ü bem durur Ger desem vardır cihânda sensin ey gönlüm alan Dil senindir cân senindir ten benim bes nem durur Bir nazar kılgıl Nesîmî hâline gör kim neçe Sözleri feryâd u nâliş gözleri zemzem durur 104 Tuttu gülzâr-ı cinânı ebr-i gevher-bâr bâr Bâr dâred ebr-i nîsân yüz şekâ’ik-vâr vâr Var nazar kıl gör nedir ez-kudret-i sabbâğ bâğ Bâğ içinde yanadır her gûşede gül-nâr-nâr Nâr-ı gül yandırdı bülbülni ki gam-perver zâr Derd için dâ’im dola sol durur gûşe-i gülzâr zâr Yâr eger zülfün açarsa ger durur mâ-dâme dâm Dâme tûşgı sünbül olgı nâfe-i Tatar târ Târî-i çeşm-i şekâ’ik-gîr ü tarf-cûy cûy Cûy-ı cân pür-âb-ı aşk et çün mecâlin bar bar Bâ-rehâ dedim Nesîmî kılma ez-bî-dâd dâd Dâd ile gönlüm n’ola çün la’l-i gevher-bâr bâr 105 Bâ vü sîn mîm için bişârettir Elif ü lâm ü hâ işârettir Er-rahîm oku anla er-rahmân Bîş ü kem yok genc-i rahmettir Bil ki ma’nâsı münzel oldu kitâb Bu bânın noktasında sûrettir Evvel Ümmü’l-Kitâb Fâtihadır Ki mu’ayyen bilindi hilkattir Hilkatin bir kulu hem ol derde Kîl ü kâlin çü hâl ü âlettir Kanda var ise ma’nî vü sûret Ma’niyi bildiler ki kisvettir
Sûrete dahı cân-ı ma’nâdır Tadana sor anı ne şerbettir Ne mürekkeb düzer gör ol üstâd Her kim içer doluca hikmettir Asl-ı hôd zât imiş her eşyânın İkilik n’ister anda vahdettir Ol iki ki bu birde oldu yerin Beyne zâlik başında gaflettir Yedi âyetle yeddi hat tamâm Yedi a’zâ ki yeddi ümmettir Ne durur yeddi bildiğin bârî Vaz’ı nedir yâ bu ne hey’ettir Kişi şekli musavver etmeklik İki âlem içinde şehvettir der muvahhidler ü muhakkıklar Bilmek ü eslemek risâlettir Âlim olan durur kavî insân Dîv ü ifrît ü cin cehâlettir İns kim anlamadı bu hirfetten Cinne benzer işi dalâlettir Dîv-ı hayrân-ı nâtıkın hakına Kavl-ı Kur’ân bile hem âyettir Istılâh istima’-ı insâna Zafer ü feth dahı nusrettir Yedi kat yer yedi dahı göktür Anla bu yeddiyi ki külfettir Şerbetin teşnesi üçüncüsüdür Ya’nî sevdâ ki ol fesâhattır Âdemi yandıran harâretten Dahı dördüncüsü harârettir Çün Süleymân hâtemi buldu Bes ana cinn ü ins rağbettir
Nerdbân buldu Îsî-i Meryem Künbed-i zer-nigâr kâmettir Geldi sonra Muhammedin nûru Göre âhır şu kimse k’ümmettir Mustafânın rûhunu anıcağız Salavât ver ki şart-ı âdettir Kerrema’llâhu vechehû ki Alî Ne ki dedi cihânda hıdmettir Hem tekebbürlük Âdem oğlunda Ki âzîm ol belâ vü âfettir Bir güneştir Nesîmî kim anun Neçeler zerresine hasrettir 106 Yâr-ı dil-ber senden ayrı kim dedi âlemde var Kanı senden özge dil-ber kanı senden özge yâr Ey güler gül-gûn yanağın cennetin handân gülü Gel kim anun hasretinden cânımı yandırdı hâr Çün bana aşkın tarîkıdır sırât-ı müstâkîm Doğrudur Haktan tarîkım neyler anda yâd yâr Çıktı mağribden güneş keşf etti aşkın remzini Perdesi açıldı hüsnün dil-ber oldu âşikâr Zâğ ile bir yerde tûtî gerçi yaraşmaz velî Alamaz takdîr elinden kimse ey yâr ihtiyâr Dîn ile imânıdır ahd ü emânet âşıkın Kimde kim yoktur emânet bil kim oldur ehl-i nâr Âşıkın mi’mârı Haktır yapar anun bâtının Ey evin Haktan yapılmış sensin ehl-i i’tibâr Devlet-i dîdâra bîdâr uğrar ey gerçek mubih Gözleri açık gerektir âşıkın leyl ü nehâr Gerçi agudur firâkın şerbeti âşıklara Eylemez vaslın şarâbın içene şol ağu kâr Ma’rifet kesb eyle lü’b ü levhe meşgûl olma kim Bunca sûret gösterir her dem oyuncu rûzgâr
Çün bekâsındır cihânin mâl ü mülk ü ni’meti Devlet-i Mansûra yapış iste ömr-i pây-dâr Aşk elinden gel şarâb-ı selsebîl ü Kevser iç Geç bu meyden kim çekersin erte rencinden humâr Gel firâkından gel ey bülbül sabûr ol ağlama Kış geçer handân olur gülşen gelir fasl-ı bahâr Doğru söz doğrar hasûdun bağrını şol ma’nîden Münkire oldu Nesîmînin kelâmı Zü’l-fikâr 107 Âlemde bu gün sencileyin yâr kimin var Ger var der isen yok demezen var kimin var Dil-dâr-ı mecâzî bulunur âşıka yüz bin Benzer sana tahkîkda dil-dâr kimin var Mahbûb kamer yüzlü boyu sidre yüküştür Yanakları gül la’l-ı şeker-bâr kimin var Aşkın gamına eylemişim gönlümü mahzen Bir buncalayın mahzen-i esrâr kimin var Ey nisbet eden yüzünü gülzâra vü bâğâ Yüzü tek anun gülşen ü gülzâr kimin var Ayyâraleyin turrası benden gönül aldı Benzer sana bir turra-i tarrâr kimin var Fâş eylemişim halka ene’l-hakı vü Haktan Bir bencileyin âşık-ı ber-dâr kimin var Ey boncuğu dür-dâne sanan gevherini bil Ta kim bilesin lü’lü’-i şeh-vâr kimin var Gerçi yanağı matla’ı envârdır anun Zülfü kimi bir matla’-ı envâr kimin var Tatara saçın tozunu tüccâr ile gönder Ta kim bileler nâfe-i Tatar kimin var Cân ile cihân yâre fedâ kıldı Nesîmî Anun kimi bir yâr-ı vefâ-dâr kimin var 108 Gönlümde benim âşk-ı cemâlin ezelîdir
Şol nesne kim oldu ezelî lem-yezelîdir Nefsini bilendir ki yakîn Rabbını bildi Haktan bu makâmâta iren bil ki velîdir Ey yüzü turuş hal kimi zâhid meye sun kim Sâkî-i lebin tatlı şarâbı aselîdir Her kimse ki nefsin tanıdı Rabbını bildi İnkârına bel bağlama kim kavl-i Alîdir Ey yârını dünyâya vü ukbâya satan gel Bul nesneyi âlemde ki yârın bedelidir İndirmedi baş ahsen-i takvîme azâzîl Anı bırakan la’nete anun cedelidir İdrâk edemez sûretini görmeyen a’ma Şol ma’niyi kim hüsn ü cemâlinde celîdir Sâf olmayan altun kimi mührinde cihânda Şol yüzü kara kalb imiş adı degalîdir Ey yâre fedâ eylemeyen cânını âşık Ma’şûkaya âh verme ki âşkın amelidir Âşıklarının kanına bandırdı elin dôst Şol kana giren dâ’im anun sîmîn alidir Çün buldu Nesîmî ebedî ömr saçından Şol dirliği neyler ki zamân ecelîdir 109 Vahid-i la-şerik ile şol sanemin cemâlidir Leyse kemislihi anun nûn ile mîm ü dâlidir Sureti gerçi hüsn ile cûşa getirdi âlemi Fitneyi kaynadan anun kaş ile zülf ü hâlidir Çehresi gerçi nûr ile keşf-i hicâb-ı vech eder Veche işaret eyleyen şol kamerin hilâlidir Âhiretin na’îmine olma hârîs ü bakma kim Hûr ile cennet ü lika cümle anun visâlidir Gerçi her ayda bir gece aya kemâl irer velî Yüz kamer irmez anda kim ol kamerin kemâlidir
Mihr-i ruhun ne vech ile kâbil ola zevâle kim Vasf-ı cemâlin ey güneş âyet-i bi-zevâlidir Sübha-i lâ-şerîke leh la bilesin ki bende yok Gözgüye bak vü gözgüde gör ki nenin misâlidir Vasla kana’-at etmişim dünye vü âhiret sana Âşika şol müşâhede ni’met-i lâ-yezâlidir Şükr ide gör ilâhına her nefes ey Nesîmî kim Ehl-i kemâle mantıkın rahmet-i zü’l-celâlidir 110 Kanı bir ahd ü peymânı bütün yâr Kanı bir kavli gerçek doğru dil-dâr Kanı devrinde bir kalbi değalsız Kanı âlemde bir arıca dînâr Kanı Hakkı bilen bir gerçek er kim Ola doğru anun dilimde güftâr Kanı dilinde ikrâr eyleyen kim Haka yoktur anun gönlünde inkâr Kanı dünyâda yâ Rab şol emîn kim Kî anda gizlene bîn türlü esrâr Kanı şol incili arı sedef kim Buluna anda bin lü’lü’-i şeh-vâr Kanı Mansurlayın bir ehl-i Hak kim Asıla aşk içinde başı ber-dâr Kanı sâdıkların râzına mahrem Kanı âşıkların rencine tîmâr Kanı gerçekleyin bir Hakka âşık Kanı görmüş Hakı bir ehl-i dîdâr Kanı gaflet şarâbından bir ayık Kanı esriklerin bezminde hüş-yâr Kanı ahdında şol sâbit- kadem kim Koyam adın anun gerçek vefâ-kâr Nesîmî yâr ilen çün yâr oldu
Kamu âlem ne gâm ger olsa ağyâr 111 Dün gün firâkından gözüm yaşın döker kan akıtır La’lin gamından dem-be-dem yâkût u mercân akıtır Yandırdı şevkın cânımı deldi firâkın bağrımı Aşkın belâsı başına gör kim ne Tûfân akıtır Nutkundan oldum çün diri aynü’l-yakîn oldu bu kim La’lin durur Îsâ kim ol ağzın açar cân akıtır Gel gel unutma yârını hâlin gör anun sor anı Şevkindan ey dür-dâne gör gözden ne ummân akıtır Şol inci sûretli dişin gelmiş hayâli aynıma Agzından esdâfı anun lü’lü’-i galtân akıtır Derdindir ey hûrî-likâ müştâka şol şâfî şifâ Kim şerbetinden her nefes bin türlü dermân akıtır Nûhun gemisin iste kim yaklaştı Tûfân kopmağa Seyl-âb-ı şevkın şöyle kim bu çeşm-i giryân akıtır Müşgîn saçın çevgânına çün başımı top etmişim Aşkın belâsından yine ol top u çevgân akıtır La’l-i lebin tefsîrini söyler Nesîmî cânlara Şol resm ilen kim sanasın Hızr âb-ı hayvân akıtır 112 Yüzün âyîne-i ehl-i safâdır Sözün bu derdime her dem devâdır Boyun Tûbâ lebindir âb-ı Kevser Şarâb-ı la’linin nutk-ı Hudâdır Kaşın mihrâbına aynın imâmı Kılar men secdeyi bi’llâh revâdır Saçın el-fakru fahrî dır fakîre Sevâdü’l-vechi fî-dâri’l-bekâdır Sifâtın Hak kelâmı zâhir oldu Ki zâtın mebde’i her dü serâdır Cemâlin ta’n eder cennete hûra
Cihânda her ne var şâh u gedâdır Kerîm ü râhim ü rahmânsın ey dost Mükerrim pür-keremlerden ulâdır Nesîmînin kelâmından işittin Ki cânı Hakkı ilen âşinâdır 113 Yüzün nûr-ı tecellî mazharıdır Sözün tatlısı âb-ı Kevserîdir Ruhun şem-i şu’âından münevver Felekte mâh ü mihr ü Müşterîdir Gözün sihrinden ol Hârût u Mârût Asılmış çâh-ı Bâbilde yeridir Felekler yüz sürerler ayağına Melekler hidmetinde çâkeridir Azâzîl kaçtı vaslın kurbetinden Anunçün tavk-ı la’net zîveridir Sadefdir cümle mahlûkûn vücûdu Vücûdun ol sadefler cevheridir Cemâlin mü’mine mir’ât oldu Ki da’im mü’minin ol manzarıdır Belâ dedin belânı gezebildin İkilik âleminde dil-beridir Dem-i Îsâ ölü diriltir ammâ Deminden Hızr ile Îsâ diridir Nesîmî gevheridir bahr-ı aşkın Bu bahra dalmayan dîv ü perîdir 114 Ve’s-sâffeti saffen kirpiklerin safıdır Fe’z-zâcirâti zecran cân hicrinin gamıdır Fe’l-mülkiyâti zikren infâk-ı hüsnün ey cân Âdem değildir ol kim bu ma’nîden berîdir Ey yüzü nûr-ı îmân vechin kitâbı Kur’ân
Yüzüne sâcid ey cân her kim ki âdemîdir Ey sûret-i ilâhî oldun ıyân ke-mâ-hî Ez-mâh tâ-be-mâhî hüsnüne müşteridir Mu’ciz cemâlin ey cân her kim getirmez îmâ Bî-şek değildir insân ol dîv-i Hayberîdir Ey ehl-i ayne aynin oldu ayân u zâhir Hak görmeyen seni kim ayn-i ayân amîdir Oldu Nesîmî kurbân der-râh-ı aşk-ı cânân Âşıklara bu ihsân ez-Fazl-ı dâverîdir 115 Ârif-i la-mekân otuz ikidir Sâhib-i cism ü cân otuz ikidir Aç gönül gözünü vü yüzüne bak Kim yakîn bî-gümân otuz ikidir Yüzün Ümmü’l-kitâbın âyâtı Ne sayarsın hemân otuz ikidir Sidretü’l-müntehâ anun aksâmı Sayar irsen ayân otuz ikidir Vahy ü ilhâm yâ nebyy ü velî Âşikâr u nihân otuz ikidir İndi Îsâ götürdü şirk ü nifâk Bil ki sâhib-zamân otuz ikidir Der Nesîmî ki sûret ü ma’nî Şerh ile hem beyân otuz ikidir 116 Eridir firkat odu uş cigerim yana durur Gelmedi cânıma vaslın mededi ya ne durur Akıtan yaşımı dişin adedi incisidir Bak anun nazmına gör sen ki ne dür-dâne durur Mescid etti bize mey-hâne gözün mey-gedeni Meste nâ-çâr uyanın mescidi mey-hâne durur Doludur hûn-ı cigerden gözümün bâdiyesi
Gel beni mest edeni gör ki ne peymâne durur Kim ki hüsnün sıfâtın söylemez anun sözünü Sayarım hîçe ki bî-fâ’ide efsâne durur Etmezem yüzünü bedr ayına nisbet ne için Ki yüzün şem’ine gün ay ile pervâne durur Genc-ı aşkın yeridir gönlüm evi yakma anı Kavle uy ki gencin yeri vîrâne durur Ey kaçan sünbülünün silsilesinden gâfil Kim ki ol silsileye düşmedi dîvâne durur Beni âşüfte diyen hâlimi gör hâline sor Zülfü dâmında beni sayd eden ol dâne durur Ey beni mest sayan sûfî gözün var ise gel Sen özün nergisini gör ki ne mestâne durur Ey ene’l-haktan ırak oldu Nesîmî Mansûr Yan bu hasrette kim ol dâr ne merdâne durur 117 Te’âlâ şânühü hüsnün sıfâtı kim mu’allâdır Ki er-rahmânu ale’l-‘arşiştevâ ol sahn-ı mevlâdır Bu hüsnün iştirâkinden visâlin lâ-şerîk olmuş Bes âmennâ ve saddaknâ sana arz etmek evlâdır Hurûf-ı ayn-ı elkâbın ne mâhiyyet durur çün kim Sıfât u zâtına gelmiş bu esmâ kim müsemmâdır Ezel bezminde ruh-sârın ne şey kim gördü mest oldu Aceb meydir kim içerler henüz ol mest ü şeydâdır Hakîmin şerbeti olmaz gönül sevdâsına nâfi’ Visâlin şerbetin ister dimâgında ne sevdâdır Vücûdun levhına yazdım senin aşkın hurûfunu Nesin ey münşî-i eşyâ bu ne vaz’ u ne inşâdır Yüzün hurşîd-i haverdir ana matladır ay u gün Ne şems-i lem-yezelsin ki bu hüsnün adı yektâdır Saçından bil ki şerh oldu elem neşrah leke sadrek Cemâlin şem’i yâsindir yanagın nûru tâhâdır
Mu’anber zülfüne Haktan kadîmî sabit olmuştur Sübhâne’llezî esrâ anun şânında esrâdır Yed-i beyzâ imiş hüsnün ki Mûsâdır ana mahrem Te’âlâ şânühü ekber bu neçe Tûr-ı Sinâdır Nesîmînin bu gün düştü gözüne dişlerin aksi Zehî pâkîze cevher kim muhîti gör ne deryâdır 118 Yedd-i beyzâdır vücûdun Hak nişânı kandadır Zâhir ü bâtın çü sensin bes kalanı kandadır Lâ-mekânîdir vücûdun kul kefâ şehrinden uş Ey ruhun innâ hedeynâ bu beyânı kandadır Kirpigin Tevrât ü İncîl ü Zebûrun şerhidir Dört kitâbın ma’nîsi Seb’a’l-mesânî kandadır Tâ libâs-ı nûr-er-rahmân ü tâhâ giymedin Bilmedi kimse seni kim hânümânı kandadır Bilmişim Hakkı ki mir’atı durur fahr-ı zamân Akla sığmaz bu hikâyet tercemânı kandadır Âyet-i Levlâk oku vü sûre-i nûn ve’l-kalem Tâ sana ma’lûm ola cân u cihânı kandadır Ahseni takvîmi bil mektûb-ı Sübhâne’llezî Uşta mi’râc-ı ulâsı lâ-mekânı kandadır Sûretin innâ hedeynâdır cemâlin ve’d-duhâ Ma’nî-i Allâhü ekber künfekânı kandadır Çün Nesîmî sırr-ı İbrâhim ü Hâşimdir bu gün Ger Haka vâsıl oluptur cism ü cânı kandadır 119 Ol perî-peyker ki tâc—i saltanat başındadır Çîn ü Mâçîni müsahhar eylemek yaşındadır Tûtiyâ-yı çeşm-i bînâdır ayağı toprağı Secde-gâh-ı ârifân ol kavs ile kaşındadır Bu kamer devrinde hergiz görmesin şâhım zevâl Üç otuz on yaşı olsun on iki yaşındadır Sihr ile eyler imâmet gözleri âşıklara
Secde-i âzâdeler hem çeşm ü hem kaşındadır Şerbet ü âb u şârâbı âh u derd ü hûn-ı dil Ey Nesîmî bil hakîkat aşıkın aşındadır 120 Cemâlin tal’atı gülzâra benzer Dudağın şerbeti hun-hâra benzer Na’îmin bâğı bil gülzâr-ı vahdet Ayân oldu yüzün gül-nâra benzer Temâşâ-yı cemâlin kul hüva’llâh Yüzünden kılmayan füccâra benzer Yanağın cennetin handân gülüdür Zehî nergislerin ayyâra benzer Vücûdun Mısr-ı câmi’ dir saçın şâm Horâsân u Âden Bulgâra benzer Benim ahter bu Mısr u Şâm içinde Kevâkib turrası tûmâra benzer Nesîmînin vücûdu yâ Muhammed Anadır dâ’imâ ikrâra benzer 121 Benim yâr-ı vefâ-dârım gel âhır Melek sûretli dil-dârım gel âhır Firâkın cânımı yaktı be-gâyet Habîbim mûnisim yârım gel âhır Firâkından katı divâne boldum Kerem kıl zülfü zünnârım gel âhır Seni gördüm dedim ey gül-i cennet Benefşe tâze gülzârım gel âhır Karârım kalmadı sabrım tükendi Lebi la’l-i şeker-bârım gel âhır Benim bülbül kimi giryân ü nâlân Dudağı gonca gülzârım gel âhır Kaşın karşısına cânım ber-â-ber Benim tîr ü kemân-dârım gel âhır
Nesîmî nâ-tüvân oldu gamından Gel ey cânım gel ey yârım gel âhır 122 Fâ’il-i mutlak habîbim şânına levlâk der Olmasaydı olmaz idi encüm ü eflâk der Küntü kenzin kenzidir evvel beyân-ı ve’d-duhâ Bu kemâle fehm iremez akl ile idrâk der Sordum ez-cümle mela’ik ism-i a’zam silmedi Âdem-i Hâkîye sordum sor anı ez-hâk der Ahseni takvîme secde vâcib oldu nüh felek Hep melâ’ik secde kıldı kılmadı nâ-pâk der Kim ki mahrem olmadı ber-sûret-i sadru’l-emîn Aradan ağyâr gitti yâr gel çalak der Âdemin vechinde nûru görmedi dîv-i racim Tayyib ü tâhir yarattım ben anı ez-hâk der Çün Nesîmî ayağı toprağına başın koyar Olmaya dahı cihânda hâtır-ı gam-nâk der 123 Şehâ çün sûretin Fürkânımızdır Ol on dört hat bizim Kur’ânımızdır Kaşınla kirpigin zülfün sevâdı Delîl ü hüccet ü bürhanımızdır Sıfatında mu’anber küfr-i zülfün Beyaz-ı vech ile îmânımızdır Ruhun vechindeki ol yeddi hattın Ale’l-arşi’stevâ rahmanımızdır Niçin terkini kılsın cân senin kim Ezelden çünkü cânın cânımızdır Gel ey dervîş olan devr-i kamerde Sürün devrânı hoş devrânımızdır Bu gün çün ıyd-ı ekberdir cemâlin
Nesîmînin cânı kurbânımızdır
124 Gerçek erisen uş bu dem tâ bilesin nazar nedir Bir nazar eyle dop dolu gör ki cihân beşer nedir Genc-i nihânı âşikâr kıldı bu demde lem-yezel Geçti gelen fenâ için geri ana sefer nedir Genc-i ezel bilinmege hijde hezâr âleme Geldi bezendi cümlesi gör ki bunu görür nedir Levha kalem çalınmadan ilm-i ledünde var idik İlmini zâhir etmege zîr ile bu zeber nedir Men aref bu nefsi için geldi hıtâb sûrete Sırr ile seyr etmegeortada bu haber nedir Cân u dilin veren kişi arş üze ol şikâr eder Anda şikâr eden kuşa kuvvet-i bâl ü per nedir Gayrete gelse âdemin ilmini hâsıl eylese Cehl-i mürekkeb olmasa bile bu dem hüner nedir Kendüyü bilmeyen bu dem korku nedir ne bilsin ol Kendözini bilemlere sûd nedir hatar nedir İlm-i ledün taleb kılan teşne Hızır-sıfât gerek Cân u ezelden esriyen âb ı hayat umar nedir Baht u sa’âdet isteyen tâc u kemer taleb kılar Fursata bir nazar kılın ta bilesiz nazar nedir Hâlis u muhlis olmaga terk-i iradet eylegil Terk-i irâdet eyleyen bildi ki şîr-i ner nedir Vuslata çîne-çîn olup râzı şikâr eden bize Gel kerem eyle zahir et söyle ki bu haber nedir Şem’anı gör neçe yanar sırrına irmez âdemî Bir ana sor u gör neçe da’ima terk-i ser nedir Aşk-ı hakîkat anlayan câna vü başa kalmadı Gamzelerine dil-berin cân u gönül siper nedir
Şu’le-i Hak doğurmağa cübbe kabâ gerek müdâm Zulmet içinde görünen şems ile bu kamer nedir Ma’rifetin gülün deren tutiye şekker isteyen Gör bu Nesîmî sözlerin bülbül-i taze-ter nedir Uş bu benim su’alîmin hall ede gör cevâbını Gerçek er isen uş bu dem tâ bilesin nazar nedir 125 Cemâlin yâ Rab ey dil-ber ne tâbân mâh-ı enverdir Kim anun âfitâbından iki âlem münevverdir Yüzün harfinden ey Mushaf beyân-ı küntü kenz eyler Te’âlâ’llâh zehî defter bu defter kangı defterdir Ruhun hat ile hâlinden çeri çekmiştir ey dil-ber Zehî şeh-zâde-ı âlem ki hoş ugurlu leşkerdir Ne ra’nâ sidredir yâ Rab boyun âlemde ey hûrî Kim anun kadd ü bâlâsı yedi iklîme serverdir Yedi hattın kitâbından sekiz cennet ayân oldu Bu vech ile yakîn oldu ki ol zât-ı mutahherdir Hayâlimden degil hâlî hayâlin hayli bir sâ’at Hemişe sûretin nakşi ber-â-berde musavverdir Lebin câmından ol cân kim Hızır tek irdi maksûda Çıka geldi dalâletten bu gün adı Sikenderdir Bebek tek beslerim dâ’im gözümde hâl-i Hindûnu Bebek şöyle azîz olmaz kim ol hâl-i müdevverdir Nesîmî Fazlın Allâhın yüzün nûrunda çün gördü Tavâf-ı ka’be hatm oldu safâ vü hacc-ı ekberdir 126 Saçının şebinde yüzü iki haftalık kamerdir Bu sözü bilen bilir kim bu nazar neçe nazardır Kara zülfünü ruh üzre göreli gözün nigârın Dün ile günüm hemîşe kamu şâm ile seherdir Lebini kılan teşebbüh şeker ü nebât ü kanda Adı ehl-i dil katında gözü bağlı cânavardır
İki âlemin vücûdu ayağın tozuna değmez Bu sadefte kim bilir kim bu ne kıymetî güherdir Bu cemâl ü hüsnü gör kim urur aya ta’ne yâ Rab Bu ne Hak sûretli âdem bu ne ma’nîli beşerdir Güzelin yüzüne bakmak dilemez fakîh ü sûfî Gözü görmezin nasîbi bu güneşten ol kadardır Yanağı lebi gamından neçe sayrı olmayam çün Degüren bana şifâyı bu gül ile ol şekerdir Lebinin ki cân şarâbı utanır halâvetinden Şekere kılan teşebbüh gözü baglı bî-basardır Gül egerçi hûb u tâze görünür nazarda lîkin Gül anun yanagıdır kim ebedî zarîf ü terdir Dudağı gözüdür anun ebedî şarâb u nuklün Bu ne bâdi-i sekâhüm bu ne kand ü gül-şekerdir İremin gülü kuruttu kanını teninde hüsnün Bu semen-berin ruhun gör kim neçe latîf ü terdir Güneşin ol cemâlin cigerin tutuştu yandı Ne bilir bu hâli ol kim kara günlü bî-cigerdir Haberi bilen habîrin haberi özünden olmaz Ne derim sana işit kim bu haber aceb haberdir Ene rabbüküm adına neçe yanmasın Nesîmî Bu ene’l-hakın çirâğı ebedî çü yanısardır 127 Âşık katında küfr ile İslâm birdir Her kanda mesken eylese âşık emîrdir Ma’şûk anın nazîri bulunmaz cihânda çün Tanı anı bu vech ile kim bî-nazîrdir Büt-hâne ile ka’beyi vahdette fark eden Ma’nîde bâlig olmamış ol gerçi pîrdir Ey kanıma tefe’ ül için kur’ayı salan Döndürme fâlını ki mübârek zamîrdir Aşkın yolunda yüzünü hâk eyleyen fakîr Adı cihânda Husrev-i sâhib-serîrdir
Dünyâ vü mülk ü mâl ile aldanma ey melik Kim dünyenin metâ’ı be-gâyet hakîrdir Tozlu cihâna silk etegin kim na’îmine Her bî-basar kim oldu mukayyed esîrdir Ey ka’benin cemâline âşık niyâz ile Meydân-ı aşka gel ki muğaylân harîrdir Müştâka dil-pezîrdir anun cefâları Ma’şûkadan hemîşe cefâ dil-pezîrdir Her kimsenin ki yüzüne açıldı gözleri Sâhib-basîret oldu vü adı basîndir Âfâka düştü gulgule hüsnünden ey kamer Âfâka bak vü gör ki ne âh u nefîrdir Tarh eyledi yolunda Nesîmî vücûdunu Gör anı kim ne muhteşem olmuş fakîrdir 128 Cihân yüzün güneşinden münevver olmuştur Saba saçın kokusundan mu’attar olmuştur Lebin katında ki andan utanır ab-ı hayât Şeker sözün ne diyem çün mükerrer olmuştur Kimin ki gönlü diledi ayağını öpmek Başını oynamak ana mukarrer olmuştur Du’â ile ne dileyim senin için çün kim İki cihân sana Haktân müyesser olmuştur Nasîbimi neçe sa’y ile artıram çün kim Ezelde nahnü kasemnâ mukadder olmuştur Seher yeli eseli sünbülün diyârından Meşâm-ı ehl-i mahabbet mu’attar olmuştur Nesîmî ey şeh-i hubân cemâlini göreli Gözünde sûret-i rahmân musavver olmuştur 129 Şem’-i felek hüsnüne pervânedir Cân u cihân vaslına şükrânedir Kim ki cemâlin sıfâtın söylemez
Söylediği kıssa vü efsânedir Çekti saçın gönlümü zincîrine Şol deliyi gör ki ne dîvânedir Nergis-i mestin olalı mey-fürûş Guşe-nişînin yeri mey-hânedir La’l-i lebin rûh-ı musaffâsına Rûh-ı mukaddes kişi peymânedir Turraların fikrine düştü gönül Fikrini gör kim ne perîşânedir Bâtını ma’mûr olanın bâtını Aşk-ı ruhun gencine vîrânedir Ey leb ü dendânına olmuş tufeyl Kande ki bir la’l ile dür-dânedir Şem’a diyen râzını pervâne tek Çâresi yanmaktır anun ya nedir Dâma beni çekti saçın hâl ile Hâlini gör kim ne belâ dânedir Aşka Nesîmî vereli cânını Hak bilir anı ki ne cânânedir 130 Şem’ oldu gönlüm uşta firâkında yanadır İşi bu resmedir düşenin aşka ya nedir Aşkında her oku ki felekten atar kazâ Âmâcım ol hadenge vü gönlüm nişânedir Şîrîn hadîs ü tatlı kelâmından özge söz Âşıkların kulağına sığmaz fesânedir Ey sûretin cemâl ü melâhatta bî-nazîr Gel gel ki hüsn içinde cemâlin yegânedir Müşgin saçınla gâliyeden vâz’ olan benin Ol dâm içinde ben bilirim kim ne dânedir Ben yâr için ezelde kul oldum bahânesiz Kimdir bahânesiz kulu satan bahâ nedir
Ey mescide ibâdet evidir diyen fuzûl Mey-hâne güncine var u gör kim ne hânedir Ey ömrünü murâd ile sarf etmek isteyen Ver dil-berin visâline kim câvidânedir Ma’densiz altun olmaz u kânsız degil güher Ey gevher-i yegâne rucu’un ne kânedir Yârın visâlin iste bu gün koyma yarına Yârın visâli yarına koymak gümânedir Zülfünde mesken eyledi cânı Nesîmî Cânın hemîşe meskeni ol âşiyânedir 131 Mihr-i ruhun tâbına düştü gönül yanadır Şem’a düşen nârına yansa gerek ya nedir Ey meh-i bedrin yüzü mihr-i ruhundan hâcil Şem’ine gör cânımı kim neçe pervânedir Nakş ü ruhun sûreti aynıma kondu meger Gözlerimin saçısı lülü’i dür-dânedir Nakş ü hayâlin beni nakş ü hayâl eyledi Münkir-i aşkın gözü ikiliğe yanadır Zülf ü ruhun sırrını bilmeyene ayduram Küfr ile îmânımız ka’be vü büt-hânedir Cam-ı sekâhum içer dil-ber elinden müdâm Kim ki anın sâkisi şol gözü mestânedir Çünkü visâlinleyim leyl ü nehâr ey sanem Câm-ı Cem uş bendedir mülk-i Süleymânedir La’l-i lebinle gözün mey içirirler bana Ben neçe mest olmayam çün iki peymânedir Dünye vü ukbâyı ben vaslına degşürmüşüm Asısına bin başım cân ile şükrânedir Aşk-ı ruhun meskeni halvetidir gönlümün Genc-i hayâtın yeri gör ki ne vîrânedir Düştü Nesîmî saçın halka-i zincîrine Düşmeyen ol halkaya dîv ile dîvânedir
132 Firkat içinde yüregim gör neçe yare yâredir Bağrımı gör bu gussadan kim neçe pâre pâredir Gamda yanan bu âşıka lutf u inâyet eylegil Ey büt egerçi yüregin mermer ü seng-hâredir Aşk-ı ruhun ne nâr imiş kim gören anı ey sanem Secde eder melek kimi secdesi Kuds-i nâredir Ben ne târik u vech ile cevr ü cefâdan usanam Çünkü hemîşe yârımın cevr ü cefâsı yâredir Yaralı eyledi beni harbesi ağulu gamın Yaralı yârını koma derdine gör ne çâredir Nâz ü itâb ü işvesi yaktı beni firâk ile Dâ’im anunla âşıkın işi bu resm ü kâredir Hüsn-i ruhun zekâtını aya kılar isen atâ Hüsnün odundan ey perî perdesi pâre pâredir Ay u günü ne vech ile yüzüne nisbet eyleyim Hüsn-i ruhun katında çün ay ile gün sitaredir Zerk u riyâ vü sûfîlik zerrece assı eylemez Şol kişiye ki rağbeti şol mey-i bî-humaredir Zevrakımı mahabbetin denizine bırakmışım Gel çek anı kenâra kim meyli anun kenâredir Hüsnüne âşık eyledi cânımı nâra yandırır Gör ki ne fitneler düzer ol ki bu hüsnü yaradır Zülfü tozundan oldu çün cân u teni Nesîmînin Aslına karışır yine ric’atı şol gubâradır 133 Yâ Rab ol yüzün çirâğı şem’ -ı hâverden midir Yâ Rab ol servin yanağı verd-i ahmerden midir Yâ Rab ol müşgîn sellâsil kim nikâb olmuş güle Müşg-i Tâtarî diyem ya sünbül-i terden midir Berk-i nesrîn üzre yâ Rab şol düzülmüş inciler Subh-dem vaktinde düşmüş çi veya terden midir
La’lini kim yâd ederse nûş olur ağu ana Şol lebin zikri aceb tiryâk-i ekberden midir Zâhid aydur sevme hûbu bakma anun yüzüne Şol hacer yürekli âhen yoksa mermerden midir Ey şekerdendir diyen şol cân-ı şîrînin lebi Bi’llâh anı yahşıdan sor gör ki şekkerden midir Şol dudağın cur’asından esrimiş Rûhu’l-Kudüs Yâ Rab ol câmın şarâbı âb-ı Kevserden midir Ey sabâ Îsî-nefesdir cân-fezâ bûyun meger Uğradı ervâha yaş ol zülf-i anberden midir Dil-berin cevri tükenmez âşıkın bahtı uyur Baht eder yâ Rab bu cevri yoksa dil-berden midir Şol sa’âdetli kemer kim koçar anun belini Tâli’i mes’ûd imiş ya kuvvet-i zerden midir Adı mahv oldu Nesîmînin kalem çek harfine Ey bu defterden habersiz ol bu defterden midir 134 La’lin şarâbı şerbet-i Kevser değil midir Yüzün çirâğı mihr-i münevver değil midir Nûrun alâ ki Hak dedi nûrun ala’l-yakîn Ruh-sârın üzre zülf-i mu’anber değil midir La’lin kimi Mesîh-dem ü mu’tedil-mizâc Hergîz vücûda gelmedi cevher değil midir Ey taşa vü türâba diyen kıymetî güher İnsân bu hüsn ü lutf ile gevher değil midir Ey hasretin zer ile güher iste ma’rifet İnsânda ma’rifet zer ü cevher değil midir Sûretten ey diyen ki münezzeh durur ilâh Gel Hakka bak vü gör ki musavver değil midir Ta görmüşüm cemâlini manzurum oldu Hak Hakkı gören nazar ulu manzar değil midir Ben nâzırım nigâra vü ârif katında bu
Bi’llâh ki hûb nâzır u manzar değil midir Şîrîn lebin ki akl ana Rûhu’l-Kudüs demiş Cennetteki şarâb ile Kevser değil midir Aydur bana bir nakdini ver nesneye fakîh Hayvândan evvel ol yeke kem-ter değil midir Devr-i kamerde merkezi âşûb u fitnenin Müşgîn saçınla hâl-i müdevver değil midir Sûrette gerçi adı beşerdir Nesîmînin Ma’nîde gör ki zât-ı mutahhar değil midir 135 Ma’nîli sözün dürr-i semîndir Beyânın mehbit-i Rûhu’l-Emîndir Revân oldu zülâl-i nazm u nesrîn Şarâb-ı Kevser ü mâ’-i ma’îndir Kelâmın mu’cizi zâhirdir ammâ Dür-efşân mantıkın sihr-âferindir Vücûdun cevheri ratbında nâfi’ Meger aslı vü fer’i mâ’ ü tîndir Sana tîg u kalem behrâm ile tîr Müsellem kıldılar bürhân mübîndir Yakîn oldu ki bulmuşsun hidâyet Deliîn çün hüden li’l-müttekîn dir Yakînsiz olmaz îmân ehli niçin Ki îmân hak buyurdu kim yâkındır Yakîn çün sendedir mü’min sen oldun Sen ol mü’min ehl-i dîndir Nesîmînin tehiyyât ü selâmı Alâ ahbâbihî ve’l-âşıkîndır
Ma’âza’llâh hatâ kıldım ne pür-çîn nafe-i Çîndir Hatâdır çîne haml etmek mu’anber zülfünü bi’llâh Ki her bir kılı saçından harac-ı Çîn ü Maçindir Dehânından haber verdi revân-perver sözün ammâ Bilinmez nesneden kimse inanmaz kim haber-çîndir Sen ol sultân-ı hûbansın bu gün âlemde ey dil-ber Ki kul tek cümle sultânlar sana şâhin ü laçindir Müdevver nokta-i hâlin gözümden bir nefes gitmez Meger kim şol kara benler gözümde nakş-i pür-çîndir Ruhun üzre benin şâhâ ne Hindûdur aceb ya Rab Yalancı uğrı mı yahud İrem bâğında gül-çindir Gügercin tek şikâr etti beni şol nergis-i fettân Yavuz gözden ırak olsun ki hoş şâhâne laçindir Meh-i tabâna ya mihre seni benzetmezem niçin Ki hüsnün harmanında gün meh ile sünbüle-çindir Gözümden gerçi dil-keşdir saçının şîvesi ammâ Nesîmîyi bu sevdâya bırakan şol Mogol Çîndir 137 Sekâhüm rabbühum hamrı dudağın kevserindendir Bu meyden içenin naklı hadîsin şekkerindendir Sabâ müşkîn deminden kim mu’attar kılmış âfâkı Mu’anber zülf-i pür-çînin abîr ü abherindendir Egerçi ehl-i tevhîde saçın hablü’l-metîn oldu Sevâdü’l-vechi fi’d-dâreyn anun sevdâlarındandır Dem-i Îsâ kimi nutkun diriltir cânsız eşbâhı Bu mu’ciz cân-fezâ la’lin müferrih cevherindendir Kıyâmet koptu hüsnünden çalındı sûr u haşr oldu Bu gavgâlar ki yayılmış anun şûr u şerindendir Behiştin esvedü’l-‘ayni ki hûru’l-‘ıyn durur adı Yazılmış halka bir âyet cemâlin defterindendir Fakîh ey ahsen-i sûret seni mescûd eger bilmez Bu âsî dîv-i mel’unun hatâsı reh-berindendir
Yüzündür kul hüve’r-rahmân saçındır alleme’l-Kur’ân Aceb şol cânların cânı ne kânın gevherindendir Nigârın nergis-i mesti ne fettân ayn imiş gör kim Neçe Rûhu’l-Emîn esrik humârinab herindendir Gel ey cân ıyde kurbân ol ki kurbân olmayan ıyde Ne oldu fıtre ıydinden ne anun ekberindendir Cihânın mihneti çoktur anun derd-i serinden geç Ki Haktan düştüğün mahcûb anun derd-i serindendir Nesîmî mâ-sivâ’llâhdan kesildi dil-beri buldu Nesîmî neylesin nitsin inâyet dil-berindendir 138 Ey yüzün seb’a-l-mesâni nezzele’l-fürkân budur Vahy-i mutlak hak kelamı kâf ve’l-Kur’ân budur Şol hayât âbın ki buldu Hızr anı zulmette uş Bulmuşum la’linde ya’nî çeşme-i hayvân budur Söylemek vaktinde şîrîn leblerinden cân yakar Âferin şol câna ey cân-âferîn bürhân budur Ey irem gülzârı yüzün vey dudağın selsebil Âşıkın Rıdvânı sensin ravza-i Rıdvân budur Ger desem Haksın nigârâ gussadan İblîs erir Ver desem insân bu sığmaz akla kim insân budur Ey kılan tevhîdü îmân küfr ü şirkin adını Gel bu zîbâ-sûrete kıl secde kim îmân budur Ey diyen handân ağızlı bitmiş ol gül-gûn gül Gel bu ruhsârın gülün gör kim gül-i handân budur Dil-berin yolunda kurbân ol fedâ kıl cânını Ey bekâsız cân-ı âşık câvidânî cân budur Gözlerin Allâhu nûr âyetin tefsîr eder Ey bu ma’nîden habersiz sûret-i rahmân budur Ahseni takvîme inkâr eyler îmânsız fakîh Şol azâzîlin ki adın hak dedi şeytân budur Zerk u tezvîrin zamânı geçti ey zâhid uyan Aşka tâat kıl oldu hükm anun fermân budur
Âşıkın başıyle oynar şol nigârın zülfü uş Âşık ol meydâna gel kim top ile çevgân budur Aşka çün dermân bulunmaz geç emekten ey hakîm Gel bulunmaz nesneden geç epsem ol dermân budur Gel Nesîmînin elinden bâdeyi nûş eyle kim Lâ-yezâlî işret oldur gussasız devrân budur 139 Cânım vücûdu sensiz lâ-şey’ kimi ademdir Senden cüdâ dirilmek müştâka key elemdir Ruhu’l-Kudüs deminden Îsâ bni Meryem oldu Ey bî-haber bu demden gel gel ki dem bu demdir Zülfün karanusundan yüzün nûru göründü Her kanda şâm olursa ardınca subh-demdir Var ey kılan azîmet Beytü’l-harâma bil kim Ma’şûkunun cemâli hem ka’be hem haremdir Aşkın beni belâsız bir dem komaz elimden Âşık olana dâ’im aşkın işi elemdir Yârın gamını gönlüm kevn ü mekâna vermez Niçin ki ol bilir kim yârın gamı ne gamdır Zer u riyâdan oldu yoksul eger Nesîmî Yârın mahabbetinden gör kim ne muhteşemdir 140 Sûretin Pâkîze nakşı lâ-yezâlî bendedir Benden ayrılmaz bu sûret uş hayâli bendedir Gerçi gözden gittiğin adı firâk oldu velî Her cihetten bakarım vaslın visâli bendedir Neylerim bakmak hilâl ü bedre ayruk tâ-ebed Çünkü yüzün bedrile kaşın hilâli bendedir Tûr-ı aşkındır vücûdum şol cihetten lâ-yezâl Hüsn-i ruhsârın tecellîsi cemâli bendedir Çün dudağın Kevserinden bulmuşum âb-ı hayât Selsebilin aynıyım Hızrın zülâli bendedir
Zülf ü hâlin şerhini ben yazarım harfen be-harf Çün bu mevzûn noktanın harf ü misâli bendedir Arş-ı rahmândır cemâlin zü’l-celâl eyler anı Ey yüzün Kur’ân beyânı zü’l-celâli bendedir Zülf ile kaşın hurûfun yazamaz her yazıcı Ebcedin buldum bu levhin cîm ü dâli bendedir Bulmuşum mülk-i Süleymân genc-i Kârûnu dahı Fazl-ı Haktan çün visâlin mülk ü mâli bendedir Gamzesi bimâr ü aynı nâ-tüvândır sanma kim Kimse hâlin bilmez anın uşta hâli bendedir Dünye vü ukbâ cemâlin vaslına oldu tufeyl Vaslını çün bildin anun ittisâli bendedir Gerçi fettândır gözün aydur yanağın âli kim Fitne-i âhır zamânın mekr ü âli bendedir Sorma aşkın kîl ü kâlin her fakîh ü şeyha kim Bilmedi dîvân-ı aşkın kîl ü kâli bendedir Ey müselsel zülfünün ıkdında ser-gerdân olan Gel bana sor kim cevâbı hem sü’âli bendedir Tâ itâbın zevkını bildirdi la’lin cânıma Cennetin şîr ü şarâbı hamr u bâli bendedir Lâ-mekânın âlemin ger seyr edersem ne aceb Cebrâ’ilim Rûh-ı Kudsün perr ü bâli bendedir Aşka mahv oldu Nesîmî ta kim ayruk şem’ine Yanmasın pervâne kim aşkın kemâli bendedir 141 Leyletü’l-kadrin sevâdı zülf-i pür-tâbındadır Ve’d-duhânın âfitâbı yüzü meh-tâbındadır Zü’l-hayât oldu lebinden Hızr u Îsâ lâ-yemût Gör bu kudret mu’cizi kim la’l-i sîr-âbındadır Ey humârî gözlerinden fitneyi uyur sanan Gözleri şol fitnedir kim fitnesi hâbındadır Sûretin ya Rab ne Mushafdır bu hüsnün sûresi Kim melâhattan ne kim dersem anun bâbındadır
Gerçi recûr oldu şîrîn leblerin aşkında cân Hem şifâsı şol dudağın kand ü unnâbındadır Gözleri mey-hânedir anun yüzü Beytü’l-harâm Gör bu Beytü’llâhı kim mey-hâne mihrâbındadır Ey veren ma’şûkunun esrârını nâ-mahreme Ger bu râzın mahremisen uşta ahbâbındadır Âb-ı hayvânın mizâcı Kevserin hâsıyyeti Selsebilin zevkı yârın lâl-i bullâbındadır Bahr-ı zâtın sırrını ârif bilir sor ârife Kim bu sırrı ol bilir kim cânı gark-âbındadır Turasından sünbülün âşufte gönlüm çektiğin Şol perîşân-hâle sor kim cânı kullâbındadır Gül-şeker bâzâra gelmez bal utanır kand erir Şol halâvetten kim anun şekkeri nâbındadır Çün Nesîmînin Ebu’l-Fazl oldu Haktan künyeti Cümle esmânın hurûfu ayn-ı elkâbındadır 142 Vaslını kim ki bulmadı derd ü azâb içindedir La’lini kim ki sormadı teşne serâb içindedir Kim ki saçınla olmadı subh-ı ezelde âşinâ Tâ-ebed ol ol kara gönül hicâb içindedir Düştü cihâna gulgule uykulu nergisinden uş Fitnelerini gör anun sanma ki hâb içindedir Gönlüm içinde sûretin cân kimi kılmışım yerin Gevher-i küntü kenzi gör kim ne harâb içindedir Şems ü kamer eger yüzün tâbına düşmedi neden Aşka esîr olan kimi âteş ü tâb içindedir Kand ile bal ü şekkerin lezzetini unutmuşum Ta ki benimle leblerin nâz ü itâb içindedir Sırr-ı sekâhüm ey gönül mâhide sorma kim anı Ârif-i rabbühüm bilir kim bu şarâb içindedir Zühde delâlet eylerim aşka hâris olur gönül Ben ne şümâra düşmüşüm ol ne hisâb içindedir
Şem’-i ruhun harâreti cûşa getirdi kanımı Gör neçe yanar od imiş kim bu kebâb içindedir Sûretinin sıfâtına vâlih ü hayrân olmuşum Gözden egerçi sûretin tarf-ı nikâb içindedir Zülf ü kaşın Nesîmîye vech-i hüsnündür ey sanem Cîm ile nûr bu hüsn ile hansı kitâb içindedir 143 Derd-i firâka düştü cân âb u figân içindedir Sen bu azâb u âteşi gör ki bu cân içindedir Şekva bırakma gönlümü çün sana Rûşen oldu kim Bunca gamınla hüzn ile derd-i nihân içindedir Vasl-ı ruhundan özge ben kevn ü mekâna bakmazam Gerçi huceste vuslatın kevn ü mekân içindedir Aynım içinde kâmetin sidresi mesken eyledi Sidre hem anda yaraşır k’âb-ı revân içindedir Çarhâ çıkardı âhımı cânımı yandırır gamın Gör neçe nâr imiş gamın kim bu dühân içindedir Yârımı benden ayıran hâceti hâsıl olmasın Assı sanan bu işi gör kim ne ziyân içindedir Senden egerçi düşmüşüm ayrı seninleyim yakîn Ol ne bilir bu remzi kim zann ü gümân içindedir Hâlimi sensiz ey sanem bilmez isen gel uşta gör Gönlüme bak vü bağrımı gör ki ne kan içindedir Vasl-ı ruhun bahâsına versen eger ucuz ola Cân u cihân u her ne kim iki cihân içindedir Silsilesinde zülfünün cân vatan eyledi anun Ya’nî ki cânımın yeri sahn-ı cinân içindedir Oldu Nesîmî ey kamer hüsnüne fitne neylerim Fitne-i âhıru’z-zamân çün bu zamân içindedir
144
Zülf-i dütâsı şâhımız halkası mâh içindedir Şol kamerin menâzili ebr-i siyâh içindedir Düştü kemend-i zülfüne akl kuşu revân velî Zıll-ı ilâha yapışan zıll-ı ilâh içindedir Ka’be-i aşka varanın sıdk u niyâzdır yolu Menzile âkıbet irer kim ki bu râh içindedir Cânımı bir nigâh ilen aldı harâmî gözlerin Gör ki ne türlü fitneler uş bu nigâh içindedir Servi kabâda ya kamer kimse külehde görmedi Şol boyu servi gör neçe mâh külâh içindedir Alem içinde bî-gümân sensin emîr-i dil-berân Gör ki bu resme pâdişeh hansı sipâh içindedir Sûret-i hûba müddei bakma demiş Nesîmîye Yüzü karayı gör neçe küfr ü günâh içindedir 145 Bahr-ı muhîta düş kim deryâ-yı a’zâm oldur Âdeminden olunca gâfil niçin ki âdem oldur Rûhu’l-Kudüs deminden şol mürde kim dirildi Tahkîk âleminde Îsâ bnü Meryem oldur Esrâr-ı küntü kenze her sîne mahrem olmaz Âdem gerek bu sırra mahrem ki mahrem olmaz Kirpiklerin okundan bir ok bu yana gönder Çün kim bu yaralının zahmına merhem olmaz Sûrette gerçi dil-ber ma’şûkadır velîkîn Ma’nîde fi’l-hakîkat âşık dahı hem oldur Gam-gîne şâdlıkdır yârın gamı velîkîn Gam-gîne çok bulunmaz yârın gamı gam oldur Şol ârifin kim oldu âyînesi cemâlin Âlemde şek değil kim İskender ü Cem oldur Kâlû belâda zülfün cân ile hem-dem oldu Ya’nî hemîşe bil kim ervâha hem-dem oldur Mansûr egerçi haktan rüsvâ-yı âlem oldu Andan ana ne gam kim rüsvâ-yı âlem oldur
Cânsız beden ne bilsin enfâsını Mesîhin Şol câna sor bunu kim bildi kim ol dem oldur Ey ka’be-i hakîkî la’lin ne zemzem eyler Kim susamış Nesîmî aydır ki Zemzem oldur 146 Hüsnün tebâreke’llâh envâr-ı lem-yezeldir Yüzün cemâl içinde bî-misl ü bî-bedeldir Aşkın esâsı ey cân kâbil degil zevâle Niçin ki mülk-i hüsnün mülk-i bilâ-haleldir Ey hikmetin re’îsi ma’lûl ü illeti koy Evvel bu cevheri bil kim müdde’i ileldir Cennette gerçi Haktan bal ü mey oldu va’de La’lin bana gerek kim hem mey vü hem aseldir Cân ile hem cihâna tarh etmeyen bu yolda Dünyâ vü âhirette bî-ilm ü bî-ameldir Ey senden ayrı gönlüm vahşî iki cihânda Aynın aceb gazâle hüsnün aceb gazeldir Sen cân u cümle âlem eşbâh imiş meselde Cânsız beden dirilmiş gör kim bu ne meseldir Ey bâde-i sekâhüm la’l-i lebin şarâbı İkrâh eden bu meyden içtiği ekşi haldir Aşkın odunda şol kim pâk olmadı vü hâlis Adı iki cihânda yüzü kara zegaldir Anber-feşân saçınla şol günü bilmişim kim Âlemde adı anun lâ-ibtidâ ezeldir Çün âlemin Nesîmî kurtuldu kesretinden Vahdet kimi bekâsı bî-müddet-i eceldir
147 Ey ellezî yüvesvis tâ’atların hebâdır Egri yolun delâlet çürük sözün hatâdır
Zann u gümân içinde kalmışsın ey yakınsiz Meşkük ilen kim aydur kılmak amel revâdır Cum’a namâzını çün şart oldu mısr u câmi’ Şartın bil evvel andan meşrûta ayt salâdır Ey bilmeyen bu mısrı itirme cum’ayı kim Cum’a bu Mısr içinde makbûl-i kibriyâdır Yûsuf kimi azizim Mırsın içinde dâ’im Hakkı bilen hemîşe âlemde muktedâdır Âdîne sûretinde geldi resûle cumâ Tanık bu hak hadîse uş kavl-i Mustafâdır Âdine niçin oldu âdînenin adın ayt Bu sırrı ol bilir kim Hakkıyla âşînadır Âdînedir kıyâmet ol gündedir nedâmet Ol günde Hak katında icma’ı enbiyâdır Ey cum’adan habersiz gör cum’ayı vü bil kim Ol günde va’de Haktan uçmak ile likâdır Âdîneyi bilenler mağfur u nâcîdirler Mağfur olan cihânda hâdî vü pîşvâdır Cum’a günün sıfâtı şerh u beyâna sığmaz Ma’nîde gerçi adı câm-ı cihân-nümâdır Çün cum’a yevm-i dîndir arz u semâda Haktan Dînin itirmiş ol kim âdîneden cüdâdır Ol müşrik-i necisdir âdîne kılmayan kim Kavli ve fi’li anun taklîd ile riyâdır Çün huccetü’l-mesâkîn cum’a günüdür anı Miskîne sor ki miskîn âyînesi safâdır Câmi’de cum’ayı uş her gün kılan benim kim Kur’an imânım oldu da’im yüzüm anadır Âdîne hacc-ı ekber huccâca Haktan oldu Ol bî-bazar ne bilsin bu sırrı kim amâdır Îmânı yoktur anun kim oldu bî-emanet Dînin itirmiş ol kim ahdinde bî-vefâdır Peygamberin sözüdür hem Tanrının kelâmı
Bu ahd ü bu emânet bil kim ne iddi’âdır Şol ahd ü şol emânet ger sende var ise koş Yoksa bil ey îmânsız kim dînsîz ol degâdır Ey küfr ü şirk içinde sanma özünü mü’min İslâm ü şer’ u î mân mahsûl-ı evliyâdır Deccâl tu’nesinden fikr eylemez Nesîmî Niçin ki Rûh-ı Kudse avn ü mu’în Hudâdır 148 Kaşınla kirpiğin zülfün karadır Teâla’llâh ne sûretler yaradır Belâdır aynın ammâ hâcibeynin Belâ üstünde bir ayruk belâdır Beyân eyler hat u hâlin yüzünde Kim anun nakşını yazan Hudâdır Kelâmu’llâh ile Seb’a’l-mesânî Eger yüzün desem bi’llâh revâdır Benim dünyâda vü ukbâda sensin İlâhım kıblem uş yüzüm sanadır Sana kimdir diyen kim Hak değilsin Seni Hak bilmeyen Haktan cüdâdır Bana zâhid dedi kim sevme hûbu Hatâdır zâhidin fikri hatâdır Delîl oldu hatın tâhâsı halka Ki er-rahmânu ale’l-arşi’stevâdır Bu esrârı ne bilsin şol azâzîl Kim anun ta’atı zerk u riyâdır Gel ey sûfi safânın sâfını iç Ki sâfi içenin içi safâdır Otuz iki hatındır şol alem kim Lehü mâ fi’s-semâvâti’l-‘ulâ dır Nesîmî çünkü Hakka vâsıl oldu Hüve’l-bâkî hüve’l-bekâ dır
149 Yüzün bedri cihânın dânesidir Yer ü gök ayla gün pervânesidir Cihân u dîn ü dil zülfüne cânın Eger lâyık düşen şükrânesidir Yüzündür Âyetü’l-kürsi anunçün Kelâmu’llâh muharrem hânesidir Saçın zincîrine düştü bu gönlüm Müselsel zülfünün dîvânesidir Kaşınla kirpigin zülfünle hâlin Harâmî gözlerin mestânesidir Tutuşmuş aşk odu cân sordu cisme Bu derdi kimse bilmez yanasıdır Yüzünde âbid olmuştur Nesîmî Nesîmînin bu gün cânânesidir 150 Sen mâh-rûy-ı dil-rübâ ey Türk-i mâ-zâga’l-basar Sen Husrev-i Şîrîn-likâ ey Türk-i mâ-zâga’l-basar Sen kıble-i îmânımız ey rûh-ı cism ü cânımız Bu dilde sensin hânımız ey Türk-i mâ-zâga’l-basar Ey sûretin şems-i duhâ zülfün delîl ü reh-nümâ Kaşın nişânıdır vefâ ey Türk-i mâ-zâga’l-basar Ey gevher-i deryâ-yı cân sen mahzar-ı sâhib-kırân Oldu yüzün dârü’l-emân ey Türk-i mâ-zâga’l-basar Ey sûretin cân-âferîn ey rahmeten li’l-‘alemin İyyâke na’büd nesta’in ey Türk-i mâ-zâga’l-basar Ey hâl ü hattın kul kefâbillâh imiş Haktan nidâ El-aynü mislin mâ reâ ey Türk-i mâ-zâga’l-basar Ey Fazl-ı rahmân zâtımız Kur’ân imiş âyâtımız Aşkın durur âyâtımız ey Türk-i mâ-zâga’l-basar İnnâ hedeynâ mahzarı ser-cümle eyyâ serveri Sen bahr-ı ma’nî gevheri ey Türk-i mâ-zâga’l-basar
Ey server-i cümle rusül ey hâdî-i râh u sübül Sensin yakîn esmâ-yı kül ey Türk-i mâ-zâga’l-basar Sensin emîr ü pîşüvâ sensin Aliyy-i Mürtezâ Ahmed Muhammed Mustafâ ey türk-i mâ-zâga’l-basar Buldu Nesîmî her zamân bir Fazl-ı rahmân bî-gümân Bildi seni cân u cihân ey Türk-i mâ-zâga’l-basar 151 Götürdü nikâbı yüzünden kamer Utandı nebât-ı lebinden şeker Tebârekte ey hak sıfatlı nigâr Te’âleyte ey Hak sûretli beşer Boyun enbete’llâh zehî i’tidâl Gözün ayneke’llâh zehî hoş-nazar Saçın şerhini eylerim her gece Ruhun vasfını söyler her seher Esîr olmayan hüsnüne âdemî Hacerdir hacerdir hacerdir hacer Gel ey tâcir ol Yûsufu satın al Ki kânında kıymetsiz olur güher Kılından belin ince gördüm tamâm Velî incedir incedir bu haber Sözün âb-ı hayvândır ağzın rehîk Bu vasfı azîm eylerim muhtasar Gel ey Sidretü’l-müntehâ kim boyun Mübârek şecerdir mübârek şecer Çü a’lâ vü esfelde gördüm seni Ne gam ger cihân olsa zîr ü zeber Hakı bil Hakı bul Hakı tanı kim Ki Haktan doludur yedi bahr ü ber Zuhûr eyledi cümle eşyâda Hak Kanı bir basîretli açık basar
İkilikte kalan azâzîl olur Melek-sîret insân ol anı gider Nesîmî kimi vâhid ol yâr ile İkilik sıfattan ikilik biter 152 Getir getir getir ol kâse-yi revân-perver Götür götür götür ol cengi bir nevâ göster Verem verem verem öz cânımı ben ol yâre Emem emem emem ol la’li şehd ile şeker Lebin lebin lebinizden akîk oldu mât Dişin dişin dişinizdir bahânesiz gevher Sözün sözün sözünüzden diledi kand ü nebât Yüzün yüzün yüzünüzden utandı Şems ü kamer Saçın saçın saçınızdan çü müşk-i nâb hacil Kaşın kaşın kaşınız yây u kirpigin oklar Beni beni beni gamze oku ile urdu Senin senin senin ol câdû gözlerin yek-ser Yakîn yakîn yakîndır Nesîmîye şeksiz Habîb hâbîb habîbdir ki dilde söylerler 153 Visâlini dileyen cân ile cihânı neder Şol âb-ı Kevseri içen neder bu cânı neder Mahabbet ehline aşkın yeter neder zühdü Şol assıyı bu ziyânı bilen ziyânı neder Cemâlini gören ey ravzanın gülistânı İrem sarâyını ya sahn-ı gülsitânı neder Hakın likâsına cânı ki câvidan olanın Bu cism-i fânîye ayruk ki ne hâcet anı neder Kaşın hilâline bakıp gören yüzün ayını Zavallı güneş ü mâh-ı âsumânı neder Seni beşerde bilen ne gizli cevhersin Bu kâ’inâta ne bakar bu bahr u kânı neder
Boyun çinârını ârzûlayan ulu himmet Çemende herze biten serv-i bûstânı neder Hakîkat ehline aynü’l-yakîn ayân oldu Yakîne uğrayan ayruk hatâ gümânı neder Mekânsız oldu Nesîmî mekânı yoktur anun Mekâna sığmayan ol bî-mekân mekânı neder 154 Sûretin şu’lesine nûr-ı tecellâ dediler Görmeyen şol sûretin nûrunu a’ma dediler Boyuna serv-i sanevber neçe nisbet edeler Nazar ehli boyuna sidre vü Tûbâ dediler Kaşların aksini gözüm göreli dür döker uş Dürri mât etti görün dişleri Îsî dediler Yüzüne bakmağa bin cân u cihân terk ederim Yoluna cân u cihân dünye vü ukbâ dediler Gözünün sihri kanıma susamış şimdi şehâ Şol haramî gözüne sihr eder uğru dediler Neçe benzettiler anun saçına şâmı ne aceb Şol sebebden kim anun saçına Leylâ dediler Mü’minin gözgüsü mü’min dedi çün ehl-i nazar Anun için gözüne sûret ü ma’na dediler Ey Nesîmî dem-i Îsâ dediler nutkuna kim Nefesi urdu lebin kim dem-i Îsâ dediler 155 Dediler leblerine şerbet-i Kevser dediler Kevserin şerbetine kand ile şekker dediler Yüzünü gördü senin kim bu sebebden kim ola Lebine ins ü melek cümle müsahhar dediler Neçe derya dökülür gözümün ebrinden i cân Dişlerin nazmına dür-dâne-i gevher dediler Boyunu Sidreyi mi gördüler anlar ki senin Bu belâ kâmetine serv-i sanevber dediler
Yüzünün bâğına cennet dedi Hak ehl-i nazar Ki yanağın gülüne gör neçe ahmer dediler Zülfünün tozuna kimdir ki hayâl ede i cân Yapışıp zülfüne bin cân ile anber dediler Gerçi ser-fitne saçındır kamerin devrinde kim Bu sebebden yüzüne mâh-ı münevver dediler Gerçi zulmâta saçından olalı fitne delîl Âşıka zülf ü ruhun nûruna reh-ber dediler Ey Nesîmî dileğin yâr idi Haktan çü senin Sana Haktan dileğin oldu müyesser dediler 156 Ehl-i îmân ısları ol demde inkâr ettiler Çün Hüseynîni Haleb şehrinde ber-dâr ettiler Seyide cevr eyleyip zulm ile Hakkı bastılar Ahseni takvîme gör kim neçe inkâr ettiler Kâdîlar fetva verüben Hakka bâtıl dediler Küfr olup îmâna gelmez gelmege âr dediler Bileyip bıçakların çün kıydılar bu tenime Sağ iken ben miskıni gör neçe bîmâr ettiler Hak bana söyle deyü emr etti ben de söyledim Sözümü destân edip âlemde tekrâr ettiler Yüzdüler çıkardılar çün kim Nesîmînin tenin Yas edip gökte melekler cümlesi zâr ettiler Ey Nesîmî vâsıl oldun hâlik-i rahmâna sen Cennetü’l-me’vâ bulup yerini gülzâr ettiler 157 Ey hatın Seb’a’l-mesânî vey lebin ma’-i tahûr Vey cemâlin pertevinden ser-be-ser âlemde nûr Va’de-i yevmü’l-kıyâmet indi Haktan ârife Rûz-i haşr oldu çalındı vahdetin kûyunda sûr Hilkâtin şânında münzel oldu emr-i uscüdü Bilmedi şeytân bu remzin şükrünü oldu gayûr
Şübheden arın ve ehl-i sâcid ol kıl secdeyi Leyse makbûli’s-salâtü’l-kalbi illâ bi’l-huzûr Hâtır-ı cem’iyyet ol zülf-i perişânındadır Şol cihetten olmadı hâlî hayâlin ez-hutûr Aynıma gelmez cihânın zulmeti bir şemmece Çü iki âlemde sensin merdüm-i aynımda nûr Hamdü li’llâh kim Nesîmî buldu yârın valsını Fârigu’l-bâl ez-gam-ı dünyâ ve min haşri’n-nüşûr
158 Çün elestü rabbüküm güş ettiler dervîşler Pes alıp vahdet meyin nûş ettiler dervişler Gördüler bu devri kim bir mâh kejdim heft pir El çekip andan ferâmûş ettiler dervişler Bellerine şer’ menkülünü kıldılar kemer Pes tarîkatta ki dil-hoş ettiler dervîşler Hırka-i fakrı ki fahr etti anunla Mustafâ Özlerine anı ser-pûş ettiler dervîşler Buldular râh-ı hakîkatta kemâl-i ma’rifet Âlem-i vahdette çün cûş ettiler dervîşler Şevk-ı şem’ına yakıp pervâne bigi bâl ü per Öldüler ölmezden ön hoş ettiler dervişler Ey Nesîmî oldular mülk-i belâda câvidân Çün fenâ dârından el boş ettiler dervîşler 159 Görün ki bahr-ı ma’ânî kad-ı cân eyler Sıfât u sûret-i vahdeti hoş beyân eyler Kaşın gözün nazarı bil yakîn ki Haktandır Hakın nazar-gehini gör ki tercemân eyler Tarîkat er diler isen hakîkata başla Haka gönül vericek aşk ana nişân eyler
Bu günc-i vahdete gir gör sıfât-ı kün fe-yekûn Ki kâf u nûna irişen özün ayân eyler Ayân gözün açı gör Hakkı bî-gümân bilgil Ki yârı göriceğin Hak sana beyân eyler Hadîs-i aşk u mahabbet vücûd içinde gelir Ki nûn ve’l-kalemin sırrını ayân eyler Gel ey Nesîmî bu ser-geşte cânı terk eyle Ki cân kafesten uçar azm-i câvidân eyler 160 Yüzündür Tûr-ı Sînîni rakk-ı menşûr Bilindi uşta gör nûrun alâ nûr Kaşındır kâbe kavseyn Sidre boyun Katında cennet ü Rıdvân u hem hûr Yüzün bârü’s-selâm oldu selâmın Yeridir ka’be vü hem beyt-i ma’mûr Anun şânındadır fethun karîbi Kelâmu’llâh içinde gör bu mestur Kara çeşmindedir devrân-ı âlem Kim oldur cümle sâye uşta manzûr Kıyâmet kâmetinden oldu zâhir Yakîn bu kaddin için oldu makdûr Kamu eşyâya sensin hâkim ü şâh Kulundur kayser ü hâkân u fagfûr Senin nutkundan oldu cümle eşyâ Bilindi haşr ü neşr ü nefha-i sûr Çü nâtıktır kelâmu’llâh yüzünden Görün bu sırr-ı pinhân oldu menşûr Nesîmî der-ezel cânân elinden Şarâb-ı Kevser içti ez-leb-i hûr 161 Gönül verme cihâna bî-vefâdır
Gönül vermek ana ayn-i hatâdır Buna cân u dil ile anla vü bak Fenâdır bu fenâ sanman bekâdır Bekâsı var imiş olsa cihânın Kalaydı bâkî şol Mustafâdır Bunun hergiz bekâsın bulmadılar Şular kim enbiyâ vü evliyâdır Bunun şekkerleri ağudan acı Bunun gülmekleri cümle belâdır Bunun zevk u sefâsı hep küdûret Bunun râhatları renc ü belâdır Kamu ser-mâyesin verdi ziyâna Bu dünyâ ile her kim âşinâdır Zehî magbûn degil midir şu kimse Ki da’îm dünye için mübtelâdır Cihânın çün bekâsı yok Nesîmî Anı koyup Haka dönmek revâdır 162 Ey yüzün nûr-ı tecellî ma’nî-i îmân budur Her kim ikrâr eylemez insân degil hayvân budur Sun’-ı Yezdân eyledi zâhir yüzün yüz âferîn Yoktur anda zerre peydâ nükte-i pinhân budur Görmüşüm zîbâ yüzünü sûret-i rahmân durur Sormuşum la’l-i lebini derdime dermân budur Leyletü’l-mi’râc zülfün kâbe kavseyndır kaşın Her kişi kim oldu münkir lâyık-ı kurbân budur Sûretin levhinde yazmış nakş-bend-i kâf u nûn Âyet-i Allâhu nûrun hüccet ü bürhân budur Sûretin vechini buldu bildi arif sırrını Bilmedi gâfil bu sırrı câhil ü nâdân budur Söyledi zâhir Nesîmî şî’rini verdim cevâb Rûh-ı Kudsî kıldı Tahsîn dedi kim Selmân budur
163 Hamdü li’llâh kim cemâlinden cihân pür-nûrdur Şol cihetten mülk-i cân virânesi ma’mûrdur Yedi âyettir ki mülk-i cân virânesi ma’mûrdur Hatt-ı müşkîn rakk-ı menşûr üstüne mestûrdur Okuyan harf-i kitâb-ı hattını cân bildi kim Ahmede tâha ve yâsin Mûsıye ve’t-tûrdur Kıble-i ehl-i safâ dedi emîn-i enbiyâ Secde kıl kim kıblesiz ca’iz degil meşhûrdur Cümle cân terk etmedi dârında gerçek dil-berin Ger ene’l-hak söylese sen sanma kim Mansûrdur Fâtih u savm ü salât ü rûze vü dârü’s-selâm Hâzin-i ebvâb-ı cennet hem na’im ü hûrdur Kâmeti serv ü lebi şekker sözü âb-ı hayât Sûreti hûr u yüzü gör kim ne hoş manzûrdur Hakka minnet çün Nesîmî buldu vaslından berât Şol cihetten dem-be-dem bir sırr ile mestûrdur 164 La’linde câm-ı hamr-ı musaffâ değil midir Hâlin sıyahı habbe-i sevdâ değil midir Mihr-i ruhun ki devr-i kamerden haber verir Arş u semâda nur-ı mu’allâ değil midir Çün şâhid-i hakîkî sen oldun bu arsada Ruh’-l-Kudüs bu hikmete güyâ değil midir Hâcet değil meşât-ı celâl ü cemâline Şol sûret-i huceste müheyyâ değil midir Lem-yezel Hızr güşe-i cem-ı lebindedir Ez çeşme-i cemâl-i tü ihyâ değil midir Her bî-haber ki bilmedi kadr-i visâlini Hayvândan ol olay ki kem-ter değil midir Peyveste döktü kanımı mestâne gözlerin Şol kâfir ol meyânda müberra değil midir
Mir’ât-ı lâ-mekân ki ruhun âfitâbıdır Ârif katında manzar-ı a’la değil midir Cân verdi çün Nesîmî bahâ-yı visâline Vaslından ol fakîre temenna değil midir 165 Yüzün hurşîd tâbından cihân cümle münevverdir Hayâl-i leblerin dil-ber bana kand-i mükerrerdir Verüben âsitânına yüzümü sürdüğüm bu kim Şu kim ka’be tavâf eyler oda yanmaz mukarrerdir Benim Rabb-ı rubûbiyyet benimle hem-dem olmuştur Zîrâ dil-dârımın şekli bu gönlümde musavverdir Ayâ dil-ber n’ola dersem tapına ahsen-i eşyâ Letâfet ma’deni sensin kara zülfün mu’anberdir Hudâ nahnu kasemnâ deyüben çünkü atâ kıldı Bi-hamdi’llâh Nesîmîye senin cevrin müyesserdir 166 La’l-i nâbın çeşmesinden âb-ı hayvân gizlidir Dürc-i yâkûtunda ey cân dürr ü mercân gizlidir Leblerin şîrîn dehânın hokkasından söz ile Açar esrârın velîkîn sırr-ı pinhân gizlidir Cânımın cânı gamındır şol sebebden ey nigâr Şâd olur cânım ki cânda dâ’im ol cân gizlidir Şol hadeng-i gamzeler kim câna urdu gözlerin Kan gider yürekten ammâ zahm-ı peykân gizlidir Anberın zülfünde yüzün gizlenirse ne aceb Şeb nikâbında hemîşe mâh-ı tâbân gizlidir Ey tabîb-i âm elin çek çâre etmekten bana Âşıkın cânında dâ’im derd-i cânân gizlidir Kâni’ oldu derd ile senden Nesîmî ey nigâr Şol sebebden kim senin derdine dermân gizlidir 167 Her kim irer visâline ayş-i na’îm içindedir Vaslına irmeyen kişi bil ki cahîm içindedir
Zulmet-i hicr ü firkatin misl-i cehennem âteşi Manzar-ı âlî vuslâtın nûr-ı azîm içindedir Âb-ı hayâta irişen buldu hayât-ı câvidân Zulmet içinde kalanın azm-i ramîm içindedir Çün gide ortadan hicâb ayna mübeddel ola ilm Biline anda kim kimin kalb-i selîm içindedir Buldu selâmet ol kişi kim taleb-i visâl eder İstemeyen selâmeti renc-i elîm içindedir Sûret-i hûba müdde’i bakma deyip harâm eder Yüzü karayı gör neçe küfr-i azîm içindedir Buldu bu gün visâlini aşk ile uş Nesîmî kim Vaslına vâsıl olanın ayşı mukîm içindedir 168 Şîrîn hadîsin her sözü bin gevher-i yek-dânedir Envârına şem’-ı ruhun ay ile gün pervânedir Yüzündür ol tâbân kamer envâr-ı tâbından anun Hûrşîd ü mâhın meş’ali dâ’im tutşmuş yanadır Devrinde aynın sâgarı sâhib-tarîkat sâlikin Pîr-i mugân oldu adı ser-halka-i ey-hânedir Tesbih ile seccâdeyi elden bırak ey müddeî Şol zülfü ü hâle bak anun gör kim ne dâm u dânedir Âşıkların cânânesi Haktır Haka ver cânını Niçin ki cânsız kalısar ol cân ki bî-cânânedir Aşkın hâdîsin gel işit efsâneye aldanma kim Kur’ânı satan vâ’ızin nakli uzun efsânedir Düşmez humârın rencine vahdet meyinden tâ-ebed Şol mest-i Hakkın sâkîsi şol nergis-i mestânedir Şîrîn lebidir dil-berin vahdet meyin peymânesi Ey zâhid ol peymâneden mest ol ki hoş peymânedir Şol sûret-i rahmâna ol sâcid ki merdûd olmadı Ol ehl-i Hak kim secdesi şol sûret-i rahmânedır Ârif bilendir Rabbını gel Rabbını bil ârif ol Şeytânlayın Haktan bu gün mahcûb olan bîgânedir
Müşkîn saçın zincirine düştü Nesîmî ey sanem Zincîr-i zülfün kaydına sayd olmayan dîvânedir 169 Ey bilen Hakkın sıfâtın sırr-ı esmâsı nedir Yâ bu esmâdan murâd olan müsemmâsı nedir Niçin olmuş merkez-i hâki aceb mînâ-misâl Yâ bu tâk-ı ser-nigûnun sakfı binâsı nedir Ne sebebdendir kamer geh bedr olur gâhi hilâl Sırrı hurşîdin neden başında sevdâsı nedir Her sanevder boylunun yüzünde kandandır bu hâl Her bir âhû gözlünün zülf-i mutarrâsı nedir Çün ibâdet Hakkadır ma’bûd bir hakdır hemîn Mü’minin bes mescid ü gebrin kilisâsı nedir Yazılırken sûret-i eşhâs her dem muhtelif Müttefik olduğu envâ’ın heyûlâsı nedir Çünkü Hakkın zâtın isbât edemez erbâb-ı akl Âşık-ı Hak-bîn ile her dem bu da’vâsı nedir Zâhir ü bâtında çün mevcûd Haktan özge yok Yâ bu mevcûdâtın ara yerde gavgâsı nedir Ey Nesîmî çün sana Haktan likâdır ârzın Nâr-ı dûzahtan ne gam Firdevs-i a’lâsı nedir 170 Ey kılan da’vî ki sûfîyim fütûhâtın nedir Ger safâ ehlinden isen Hakka mir’âtın nedir Ârif-i nefs olmayınca kimse bulmaz Hakka yol Da’vî-i irfân edersen göster isbâtın nedir Olmadan fanî özünden mürtefî olmaz hicâb Fanîyim dersen aceb bu zerk u tâmâtın nedir Nûr-ı Haktan urma lâf ey kendözünden bî-haber Bilmedin çün sende ol misbâh u mişkâtin nedir Bu rîyâ-yı taylasânî hırkadan yok hâsılın Geç bu sûretten özünü tanı gör zâtın nedir
Eylemişsin sûret-i sûfîligi dükkân-ı kizb Bundan özge var ise göster kerâmâtın nedir Çünkü sen mahkûm-ı nefs-i şûmsun ey bu’l-heves Kimseye kâfir deme boynunda gör Lâtin nedir Dâ’vî eylersen ki ben seyr-i akâmât eylerim Bilmezem ey har bu yolda bindiğin atın nedir Çün bulunmaz bî-rîyâ âlemde bir sâhib-kemâl Ey Nesîmî sözü kes bunca makâlâtin nedir 171 Sırr-ı ilâhı bilen şol hat u hâli ne bilir Hâle habîr olmayan kanda bu hâlî bilir Kaş u gözü mu’cizi vahy-i mübîndir anun Ol bilir ol sırrı kim aynı vü dâli bilir Hâfız egerçi okur yevme yünâd i velî Sen bu nidâyı ana sor ki Bilâlı bilir Gerçi alâ şânihi yazarım ol şâha ben Hüsnüne hatm ettiğim celle celâli bilir Nakl ü rivâyât ile vâ’ız uzadır sözü Bunca ne söyler eger doğru makâli bilir Şol sanemin sûretin kim ki ayân görmedi Kanda bu vech-i hasen yâ bu cemâli bilir Ahsen-i sûret kimin vasfıdır ey müdde’i Kim ki cevâbın verir ol bu sü’ali bilir Mihr-i ruhûn vasfını hicre yanan câna sor Firkatini çekmeyen kanda visâli bilir Şânına nûn ve’l-kalem münzel oluptur kaşın Kim ki bu harfi okur bedr ü hilâli bilir Gerçi Nesîmî bu gün cümle sen oldun velî Kim bu sözü fehm eder kim bu hayâli bilir 172 Âfitâbın tal’atında mâh-ı tâbân çigzinir Vâlih ü hayrân oluptur çarh-ı gerdân çigzinir
Âşıkın şartı budur ma’şûk için baş oynaya Şöyle kim pervâne gönlüm şem’i giryân çigzinir Gül yanagın çevresinde zülfü çevgân eylemiş Başımı top eyledim meydâna galtân çigzinir Kevserin aynı dudağındır ben anı sormuşum Ağzı yârı hasretinden âb-ı hayvân çizginir Gülşen içinde sanavber kâmetinden utanır Kul yazılmış kaddine serv-i hırâmân çigzinir Cennet ü hûrî sana olmaz ber-â-ber hüsn ile Nisbetini görmemiş bunca ki devrân çigzinir Iyd-ı ekberdir Nesîmî cân sana kurbân olur Başını terkini urmuş yâra kurbân çigzinir 173 Tâbende yüzün tal’atı hurşîd-i tâbân gösterir Şol sidre-i a’lâyı gör serv-i hırâmân gösterir Hüsnün rumûzu şerh eder innâ fetahnâ ey nigâr Kim vahy-i mutlak sırrını âlemde pinhân gösterir Cam-ı ale’l-‘arşi’stevâ rahman-ı Haktan buldum uş Ol ma’nîden hak da’imâ mu’cizle bürhân gösterir Yaktı firâkın uş beni Mûsâ kimi ser-tâ-kadem Firkatta yanan âşıka gör kim ne hicrân gösterir Lü’lü’-i nâbın vasfını akıttı gamdan gözlerim Gör kim neçe her katrası deryâ-yı ummân gösterir Ruh-sârın üzre zülfünü dağıtma nesrîn üzre kim Zülf-i siyâhın gör neçe küfr ile îmân gösterir Gerçi dudağın vasfını sordum ben anı ârife La’lin şarâbı Hızra gör ne âb-ı hayvân gösterir Oldu hayâlinden za’if cân u teni Nesîmînin Dermânı sendedir yine kimdir ki dermân gösterir 174 Bana sensiz cihân ey cân gerekmez Visâlin var iken hicrân gerekmez Leb-i la’lin zülâl-âbından ayrı
Şarâb-ı çeşme-i hayvân gerekmez Câmındır gönlümün tahtında sultân Bir iklime iki sultân gerekmez Yeter derdin devâ müştâka niçin Ki derdin bilene dermân gerekmez Gülistânın gülü sensiz dikendir Bana sensiz gül ü butsân gerekmez Gel ey âşıkların ridvânı hüsnün Ki sensiz âşıka ridvân gerekmez İki âlemde dîdârından özge Bana ey sûret-i Rahmân gerekmez Visâlin şerbetin içen muhibbe Firâkın agusu çendân gerekmez Bana rahm eyle ey derdim devâsı Ki buldum derdimi dermân gerekmez Ezelden kılmışım peymân seninle Bütün ahda sınık peymân gerekmez Bana sabr eylemek sensiz nigârâ Eger müşkil ve ger âsân gerekmez Kesilmez gerçi vaslından Nesîmî Gözünden olduğun pinhân gerekmez
175 Gel gel ki senden ayrı müştâka cân gerekmez Müştâka sensiz ey cân iki cihân gerekmez Gül-zâr u serve gönlüm meyl eylemez meger kim Kaddinden ayrı ana serv-i revân gerekmez Çün hâsıl oldu vaslın ey cân bana cihânda Oldum visâle kâni’ kevn ü mekân gerekmez Yüz türlü va’de verdin birisi olmadı hîç Gerçek yârın dilinde bunca yalan gerekmez Gördüm seni gümânsız her dil-berin yüzünde
Hakku’l-yakîn bilene zann ü gümân gerekmez Müşkîn saçına anun verdim cihân u cânı Assıya ugrayana kılca ziyân gerekmez Kaşınla kirpigin çün sayd eyledi cihânı Sayyâd elinde ayruk tîr ü kemân gerekmez Şîrîn lebin meyinden çün esirdi Nêsîmî Fâş oldu sırr-ı pinhân şerh u beyân gerekmez 176 Firâkı çekmeyen âşık visâlin kadrini bilmez Cemîle olmayan vâsıl cemâlin kadrini bilmez Şeb-i esrâda kavseynin iki nısf eyledi ayı Bu mu’cizden olan gâfil hilâlin kadrini bilmez Dudağı selsebilinden haber-dâr olmayan gâfil Anun mâhiyyeti oddur zülâlin kadrini bilmez Müdevver nokta-i hâlin bebek tek ayna kondurdum Bebeksiz kalsın ol göz kim bu hâlin kadrini bilmez Cemâlinden nazar her kim bıraksa özge manzûra Bu ma’nîdendir ey cân kim hayâlin kadrini bilmez Leb ü la’lin visâlinden cüdâ olmak bana düşmez Bu zevkı bilmeyen sûfî bu hâlin kadrini bilmez Nihâl-i i’tidâlinden utanır Sidre vü Tûbâ Bu kaddi benzeden serve nihâlin kadrini bilmez Güneş mâh-ı tamâmından zevâle her gün uğrar çün Neden şol âfitâb ayruk zevâlin kadrini bilmez Kelâmu’llâha ey dil-ber dünün gerçi dâl oldu Her egri bakanın aynı bu dâlin kadrini bilmez Yüzündür şeksiz Allâhın yamîni ka’besi beyti Yamîni bilmemiş her kim şimâlin kadrini bilmez Nesîmî sofa degşirmez gamından giydiği şâlı Ki ol sûfî safâsızsır bu şâlın kadrini bilmez 177 Âlemde bu gün ahdı bütün yâr ele girmez
Yandırdı diken bağrımı gül-zâr ele girmez Nâkıs mihek oldu hamının kalbi zegaldir Bir darbı dürüst arıca dînâr ele girmez Tîmâra gönül verme gel ey sayrı hakîm l Dermânını derd eyle ki tîmâr ele girmez Ey hasta gönül ger ne derim benden işit pend Dil-dâra harîs olma ki dil-dâr ele girmez Çün gam bulunur gam degil ey âşık eger kim Gam yürege kâr eyledi gam-hâr ele girmez Ey âhiretin dârına âşık bu serâdan Geç kim bu geçen arsada ol dâr ele girmez Ey âşık anun zülfüne yapış ki cihânda Bir ancılayın turra-i tarrâr ele girmez Seyyareleyin seyr ederim dün gün egerçi Şol seyr edici kevkeb-i seyyâr ele girmez Mûsâ tek eger âşık isen gönlünü arıt Sâf olmayıcak âyîne dîdâr ele girmez Gül-çehresinin şem’ına pervâne teki yan K’anun teki cân yandırıcı nâr ele girmez Ellfâz-ı Nesîmî bu gün el mu’cizedir kim Benzer ana bir lü’lü’-i şeh-vâr ele girmez
178 Derd ü gam ile yandı gönül yâr bulunmaz Çok dâr ü diyâr istedi deyyâr bulunmaz Yârım deyici çok durur ammâ be-hakîkat Fursat gelicek biri vefâ-dâr bulunmaz Âdet bu durur kim dili dil-dâra verirler Dil gitti elimizden ü dil-dâr bulunmaz Ança kişiler da’vî-i İslâm eder ammâ Tek arada bir haç ile zünnâr bulunmaz Her bî-hüner insân bile mansıb yeri tuttu
Sâhib-hünere mansıb u dinâr bulunmaz Her kişide bir cübbe vü destâr olur ammâ Bîn başta biri lâyık-ı destâr bulunmaz Çün çarh-ı felek câhil ü nâdân sever oldu Bes lâcerem uş ilme harîdâr bulunmaz Tarâr eger iltürse kamu rahtı revâdır Çün kâfilede bir kişi bîdâr bulunmaz Var derde tahammül kıl u sabr eyle cefâya Çün dil dilegi endek ü bisyâr bulunmaz Zerk işi riyâ uşda kesâl eyledi fazlı İlm ehline bir revnak-ı bâzâr bulunmaz Mansûr olıgör aşk ile vü söyle ene’l-hak Kim dedi ene’l-hak kim ana dâr bulunmaz Halkın ameli azdı vü gönül yıkıcı çok Bir hasta gönül yapıcı mî’mâr bulunmaz Gel râzını fâş etme kâmu halka Nesîmî Çün dünyede bir mahrem-i esrâr bulunmaz 179 Dilegil bu sözü ki cândır söz Âlem-i âsümân-mekândır söz Şeş cihetten münezzeh anla ve bak Şöyle ki hâlik-i cihândır söz Tûl ü arzile umku bilinmez Levni bî-hadd ü bî-nişândır söz Bu hadîse nazar kıl ey âkıl Anlayasın ki bî-gümândır söz Arş-ı Rahmân dedi nebî gönüle Çünkü gördü gönülde cândır söz Dedi yâk âf hâ e’ûzü bike Çün Alî bildi müste’andır söz Nâzil ü münzel anla kim birdir Kendü kendüye tercemândır söz
Gayr-ı mahlûktur ne demek olur Anla kim şimdi râyegâdır söz Akl-ı küllî arşu kürsî levh u kalem Çâr unsur nüh asümândır söz Zâhir ü bâtın evvel ü âhır Âşikârâ vü hem nihândır söz Ey ukûl ü nüfûs eden isbât Kamuya söz de kim hemândır söz Îsî-i pâk ü Ahmed ü Âdem Mehdî-i sâhib-i zamândır söz Kâf u nûndan vücûda geldi cihân Eger anlar isen ayândır söz Bu beyânı dilersen anlayasın Kim neçesi fülân fülândır söz Câvidân-nâmeyi getirgil hele Tâ bilesin ki ins ü cândır söz Ârif anlar sözünü muhtasar et Ey Nesîmî çü bî-girândır söz Söze bu izz ü câh yetmez mi K’aydalar fazl-ı gayb-dândır söz 180 Hasret yaşı her lahza kılar benzimizi sâz Bu perdede bir yâr bize olmadı dem-sâz Uşşâk meyinden kılalı işret-i nev-rûz Tâ rast gele çeng Hüseynîde ser-âvâz Sen çâr-gehi lutf kıla hüsa-i büzürgî Kûçek deheninden bize ey dil-ber-i şeh-nâz Zenkûle-sıfât nâle kılam zârî be-se-gâh Çün azm-i Hicâz eyleye mahbûb-ı hoş-âvâz Âheng-i Sıfâhânî kılar ol nây-i Irâkî Rehhâvî yolunda yine cânım kıla pervâz Gönlümni hisâr eyledi bu rûy çü burka’ Gel olma muhâlif bize ey dil-ber-i pür-nâz
Çün söze gelip aşk sözün kılsa Nesîmî Zevkından anun cûşa gelir Sa’dî-i Şîrâz 181 Var bu cihâdan özge bizim bir cihânımız Sûret bu âlem oldu bize ol ma’ânımız Zâtında hayy ü bâkî demişler bu cevherin Şol kim bizim hayâtımız oldu bu cânımız Ey dâ’vet eyleyen bizi Firdevse öyle bil Cennetten özge var durur a’lâ mekânımız Cevherler zuhûra getirdi çü nutk-ı Hak Gör kim ne feyze geldi yine bahr-ı kânımız Cevher ki tuttu âlemi Rûşen güneş kimi Andadır âşikâra bu genc-i nihânımız Ol kim bizim hakîkatimizdir hayâlimiz Yoktur nişân belince ne bilsin nişânımız Sen bu Nesîmînin dilini anla bil sözün Kim var bu dilden özge bizim bir zebânımız 182 Sûretin innâ fetahnâ satr-ı yâsîn kaşınız Hûb yaratmıştır te’âlâ şanühû nakkâşınız Ey melâ’ikler sana kul ey ferişteh çâkerin Ey perî Firdevs içinde hûrîler ferrâşınız Nokta-i nûrı nübüvvet sırr-ı aynın zâtıdır Sâhib-i sırr-ı ma’ânî sırr ile sır-dâşınız Kıble-gâh-ı âşıkân-ı hak kâşin mihrâbıdır Ka’be-i âzâdegândır âsitân u daşınız Ser-be-ser kevn ü mekânın varlığı sensin habîb Günde yüz bin baş yolunda cân u dil târâşınız Tâ cemâlin gördü sûfî ta’atın terk eyledi Zâhid oldu rind ü şeb-rû köhne-pûş kallâşınız Dil-berâ’Zm eyledin gül-şen yana seyr etmege
N’ola ger kulun dahı olsa bile yoldaşınız Terk-i dünyâkıl Nesîmî giyme atlas giy nemed Kim bu dünyâ bî-vefâdır olmaya koldaşınız 183 Ey cemâlin arş-ı Rahmân kâbe kavseyn kaşınız Nakş-ı mâ evhâ yazıptır hüsnüne nakkâşınız Ahsen-i sûrette yâ Rab sen ne zîbâ çehresin Hûrîler oldu kulun hûblar kamu ferrâşınız Ey yüzü cennet hatı Rıdvân dudağı selsebil Lâ’mekân bedr ü hilâldir gözünle kaşınız Tâ ki zülfün kaşlarından kirpigin çekti çeri Oldu ay u gün sitâre varlığı tıraşınız Sûretinde dil-berâ dedi ki Hak gördü ayân Secde kıldı yüzüne bu âşık-ı kallâşınız Bahr-ı zâtın gevherisin lâ-yezâli sûretin Lâ-mekân sırrı ne hoştur uş bu gün sır-dâşınız Yüzünü gördü Nesîmî ey gözüm nûru habîb Âsitânındır serîrin yastığımdır daşınız 184 Düştüm ezelde zülfüne dâm olmadan henüz İçtim lebin şarâbını câm olmadan henüz Gördüm yüzünü ka’bede ehl-i safâ ile Kıldım tavâf-ı ka’be harem olmadan henüz Yazmış yüzünde sûre-i Rahmânı ve’s-selâm Arş ile kürsî levh u kalem olmadan henüz Gördüm yüzünde nûr-ı tecellî şevkını Ay u güneşte nûra makâm olmadan henüz Dür-dâne dişlerini anun görmüş idim uş Düre sadefte nazm u nizâm olmadan henüz Vechinde yazmış idi anun otuz iki harf Hatt u beyân u harf ü kalem olmadan henüz
Görmüş idi Nesîmî yüzünde nişân-ı Hak Oldum nişân-ı subh ile şâm olmadan henüz 185 La’lin mey-i elest idi cân olmadan henüz Hâs idi sohbetim dahi âm olmadan henüz Vermiş idim ana dil ü dîn akl u cân Zülfü kemendi boynuna dâm olmadan henüz Aşkın odu pişirmiş idi türlü aşlarım Sevdâlı çemimin dahı ham olmadan henüz Didârını tecellîde görmüştü gözlerim Mûsâ ile arada kelâm olmadan henüz Şol tıfl ki bu cânına vaslın gıdâ idi Fıtrat gününde vech-i ızâm olmadan henüz Rıdvân idim ezel günü ol ravzâyı görüp Hûr-ı behişt u dâr-ı selâm olmadan henüz Yüzün katında secde-i ihlâs kılar idim Andan ileri halka imâm olmadan henüz Ben ma’rifet kelâmını nazm eylemiş idim Eş’ar u nazm u nesre nizâm olmadan henüz Ben hüsnünün kitâbını hatm eylemiş idim Çarh-ı felek rümûzu tamâm olmadan henüz İrmiş idi Nesîmîye Fazlın inâyeti Kevn ü mekân u subh ile şâm olmadan henüz
186 Cânâ senden her kim gelse çekerler ağrımaz Hak bilir bir nûş için yüz nîş ururlar ağrımaz Yârı sevmekten midir âşinâlıktan mıdır Cismimi ser-tâ-kadem bin kez yararlar ağrımaz Cehl-i nâ-merdin kaçan meydan içinde yeri var Er bilir meydânı kadrin kim kadîrler ağrımaz Şîşemi ben taşa çaldım Hakkı izhâr eyledim
Andan ahvel ağrısa doğru nazarlar ağrımaz Zâhidin efsânesinden soydular nâ-hak beni Hak bilir senden şehâ açık basarlar ağrımaz Hak şarâbın için âşık yüregi sindân olur Bin çekiç sindâna ursân zerre sindân ağrımaz Zâhidin bir parmagın kessen döner Haktan kaçar Gör bu gerçek âşıkı ser-pâ soyarlar ağrımaz Soyun ey sellâh-ı mırdârlar Nesîmînin tenin Bunca nâ-merdi görün bir er kınarlar ağrımaz 187 Ka’be yüzündür ey sanem yüzünedir sücudumuz Tâ ki göre bu secdeyi nâra düşe hasûdumuz Şem’-i ruhun harâreti yandırır ey kamer bizi Uş bu cihetten oldu kim göklere çıktı husûdumuz Cânımızı bırakmışız âteş-i aşka ûd tek Tâ ki safâ vü zevk ile aşkına yana ûdumuz Zülfü kaşınla kirpigin Mushafımızdır okuruz Ey dilimizde cümle sen güftümüz ü şünûdumuz Zülf ü ruhûn hisâbına düşmüşüm uşta sayarım Tâ bilesin bu ukdede kim neçedir ukûdumuz Ma’bûdumuz sıfâtı çün zât-ı kadîm ü ferd imiş Vâhid-i bî-zevâledir merci’ ile şu’ûdumuz Kâf ile nûn ezelde çün illetimizdir ey beşer Cevher-i lâ-mekân biziz kim bileser hudûdumuz Kâdîya nesne vermeziz rüşvet içinbu da’vîde Kâdî-i Hak katında çün âdil imiş şuhûdumuz Mâ vü meniden ey fakîh esriyüben belâ deme Çünkü yegâneden durur vârid ile vürûdumuz Sûret ü hatt u hâline sâcid ü âbid olmayan Milletimizde ol durur müşrik ile cuhûdumuz Düşmen için Nesîmîyâ olma melûl u gam yeme Oldu ezel gününde çün Fazl-ı ehad vedûdumuz
188 Ey yüzü gül lebleri mercânımız Ey gözü nergis şeh-i mestânımız Yüzüne karşı sücûd eyler melek Secdeye inkâr eder şeytânımız Nûr-ı aynın Hak kitâbıdır velî Sûretin nakşı durur Kur’ânımız Hızr eger zulmâtta ister âbını Leblerindir çeşme-i hayvânımız Sûret-ı Allâh cemâlindir yüzün Uş nebînin sözleri bürhânımız Şol safâsız sûfii gör kim neçe Dem urur bî-ma’rifet hayvânımız Fî vü zâd ü lâmdur Fazl-ı ilâh Fazlına kurbân oluptur cânımız Hükmüne teslîm olur cân u gönül Ey vücûdum tahtına sultânımız Ey Nesîmî gevherin harc eyleme Olmayınca müsteri cânânımız 189 Ey ezelî cân ile cânânımız Aşk-ı ruhundur ebedî şânımız Perde Yüzünden götür ey sûretin Arş-ı ilâhî ile Kur’ânımız Ka’be yüzündür bize ey Fazl-ı Hak Zülf ü ruhun kıble vü îmânımız Aynıma sensiz diken oldu cihân Kandasın ey tâze gülistânımız Kim ki sücûd eylemedi hüsnüne Dîv-i racîm oldu ve şeytânımız Evvel ü âhırda yüzündür yüzün
Sûret-i Allâh ile rahmânımız Çünkü yüzün ahsen-i takvîm imiş Sende zuhûr eyledi sübhânımız Savverake’llâhu alâ şeklihî Uşta nebînün sözü bürhânımız Mü’mine Hak dünyeyî zındân dedi Mü’mine çok kılmaya zındânımız Cân neçe terk eylesin ey cân seni Cânımızın cânısın ey cânımız Hüdhüdü Bilkîsa resûl eyledi Gör ki ne bildirdi Süleymânımız Uymadı ârif sözüne vâ’ızın Dîve mutî’ olmadı insânımız Vechine yazdı otuz iki hurûf Hikmet ile münşi-i erkânımız Ta bilesin kim ne imiş ey fakîh Âdem-i hâkî ile ihsânımız Cevr ile yandırdı Nesîmîyi dôst Hem bu idi yâr ile peymânımız 190 Ahde vefâ kılmadı yar-ı vefâ-dârımız Yâr ile gör kim neçe düştü aceb kârımız Gamzelerin sırrını cânda dedim saklayam Taşra bıraktı gönül perdeden esrârımız Aşk-ı cemâlin beni kendüde mahv eyledi Oldu tamam uş bu gün aşk ile bâzârımız Aşka ilâc eyleme derdine sabr eyle dur Gör ki ne dermân kılar yâr-ı dil-âzârımız Kim ki seni sevmedi aşkına cân vermedi Yoktur anun hakkına zerrece ikrârımız Zâhid eger âşıka münkir olur el bilir Hak bize oldu ayan kalmadı inkârımız Ahde vafâ eylegil tâ demesin müdde’î
Kavl ü karâr üstüne durmadı dil-dârımız Batına kâr eyledi aşk-ı ruhun şöyle kim Ta’ne urur altının rengine ruh-sârımız Gerçi Nesîmî sözün dadını verdi velî Dada getirdi anı lafz-ı şeker-bârımız 191 Ey dehânet piste-i handânımız Hâk-i pâyet çeşme-i hayvânımız Zülf ü ruh-sâr-ı tû ey hurşîd-i hüsn Leyletü’l-Kadr ü meh-i tâbânımız Cân-ı şîrînem fedâ’yı la’l-i tû K’ân besî şîrîn turâst ez-cânımız Der-behişt-i câvidânem tâ ki hest Ravza-i kûyet serâ-bustânımız Dârû-yı derd-i tû dermân şud be-dil Ey devâ-yı derd-i bî-dermânımız Z’âteş-i hicr-i tû her dem mî-reved Ber-felek dûd-ı dil-i sûzânımız Tersem encâm dih zi’ tûfân-ı gamet Restehîz ez-eşk çûn mercânımız Hâl-i tû her lahza dâgî mî-nihed Ber-dil-i mecrûh-ı ser-gerdânımız Dil-ber âteş çûn kebâb uftâde est Tâ mey-i aşk-ı tû şud mihmânımız Küfr-i zülfet bâ-Nesîmî dergirift Ey ruhat dîn-i meh ü îmânımız 192 Sûretin nakşına hayâl irmez Gözlerin alasına âl irmez Şol kadar sâfidir lebin aynı Kim anun âbına zülâl irmez Bu gülü gör ki reng-i çehresine Ne kadar âl ederse âl irmez
Gerçi ayı yüzüne benzetirim Kaşların şekline hilâl irmez Kâmetin şöyle mu’tedildir kim İ’tidâline i’tidâl irmez Ey cemîlü’l-likâ ne dil-bersin Ki ruhun hüsnüne cemâl irmez Bu ne zîbâ cemâl olu yâ Rab Ki kemâlâtına kemâl irmez Zülfüdür cîm ü kaşı dâl velî Zülf ü kaşına cîm ü dâl irmez Neçe güneşsin ey kamer ki sana Tâ ebed zerrece zevâl irmez Buldu gönlüm seninle şol vuslat Kim anun vaslına visâl irmez Ey Nesîmî sözün müferrihdir Bu cihetten sana melâl irmez 193 Cân aşka düştü ey gönül yâ Rab nedir tedbîrimiz Cân neylesin bî-çâre çün Haktan budur takdîrimiz Zühd ü salâh u tevbenin erkânın ehl-i zerka sor Aşka mürîd olduk biz uş aşk-ı ebedir pîrimiz Müşkîn saçın aşkı bizi zencîre çekti bağladı Ya’nî ki biz mecnûnlarız şol halktan zencîrimiz Eshâb-ı Kehfin sırrını görmüş likâ-yı Tûra sor Niçin ki ve’t-tûr ehlinin kehfindedir Kıtmîrimiz Sâki lebinden dogmuşuz ya’nî ki bîden lâm ile Fıtrat gününden tâ ebed şol dâyendendir şîrimiz Çün kîr u kârûn illeti ma’nîde bildik kim nedir Kâfûra döndü kârımız hem anber oldu kîrimiz Şol gözlerin kirpigine âşık neçe sayd olmasın Gör kim ne yaydandır gelen şol zahma merhem tîrimiz
Aşk ehli iklîminde çün hüsnündür ey dil-ber melik Hükmüne teslîm olmuşuz sultânımızdır mîrimiz Şol sünbül-i pür-çîn için sevdâya düştük câz ile Tüccârıyız Çînin biz uş Membâyet ü Kişmîrimiz Devrinde mey-gûn leblerin zâhidler ü âbidlerin Zikri budur dilinde kim vâ zerk u vâ tezvîrimiz Kur’ândır anun sûreti aydur Nesîmî şek değil Münkir eger yok der ise uş Mushaf u tefsîrimiz 194 Sen bana yâr ol ki gönlüm bir dahı yâr istemez Gönlümün dil-dârı sensin özge dil-dâr istemez Cennet-i Adnin gülistânı yüzün gülzârıdır Kim ki şol gülzârı buldu özge gülzâr istemez Tâ-ebed hırmân imiş Haktan nasîbi her kim ol Senden ey dil-ber iki âlemde dîdâr istemez Gönlümün maksûdu sensin hâceti haktan budur Hâcetinden ayrı gönlüm nesne zinhâr istemez Gel ki sensiz gönlüm ey cân u cihânım hâsılı Kün fekânın hâsılından oldu bî-zâr istemez Sorma ey dil-ber bana kim hâcetin benden nedir Çünkü ma’şûkundan özge âşık-ı zâr istemez Kim ki zülfünün hayâlin bağladı gönlümde ol Râhib-i deyr oldu andan özge zünnâr istemez Çün ene’l-hak dârını Mansûr olandır isteyen Olmayan Mansûr ene’l-hak leysefi’d-dâr istemez İsterim âlemde yârın sırrını fÂş eyleyem Müdde’inin cânı yanar gamdan ağyâr istemez Yüzünü bî-perde görmek isterim dâ’im velî Münkirin ayni amâdır keşf-i esrâr istemez İstedi Haktan Nesîmî vaslını buldu murâd Mâlik-i dîdâr oluptur genc ü dînâr istemez 195 Cânâneyi ben sevdiğimi cân dahı bilmez
Gönlüm dileğin dünyada cânân dahı bilmez Abdâl oluban beğlik eden ârifi gör kim Bu saltanatın kadrini sultân dahı bilmez Aklın gemisin gark ede gör aşk denizinde Kim bu denizin kartını ummân dahı bilmez Ey sâkî getir dur ayağın devrile sungıl Budur ayağı devrini devrân dahı bilmez Sufî yer içer câm-ı musaffâyı bu resme Pinhânî içer şöyle ki şeytân dahı bilmez Bildim tanıdım alkile ma’bud-ı mukaddes Şöyle bilirim bildiğim irfân dahı bilmez Fehmeyle Nesîmî bu sözün ma’nisini kim Bu kuş dilidir bunu Süleymân dahı bilmez 196 Sûfîden sorma kim ol cânı bilmez Ki cânı bilmeyen cânânı bilmez Yalancı zühdüne ol gark oluptur Yalan söyler yalan îmânı bilmez Yakîn bil sûfînin yüzü karadır Ana sorma ki bu aşk anı bilmez Çağırır sûfî kim ma’bûdu buldum Kara olsun yüzü çün anı bilmez Mugaylan hâre ger düştü Nesîmî Devâsız derdine dermânı bilmez
197 Gel ey dil-ber beni gör kim neçe hoş yanarım sensiz Odundan acı hicrânım su oldum akarım sensiz Hayâlin gelmiş ey hûrî gözüm karşısına durmuş Firâkından yanar bağrım hayâle bakarım sensiz İki âlemde maksûdum visâline ulaşmaktır Zamirim niyetim budur kaçan fal açarım sensiz
Amânsız firkâtin her dem bu vîrân gönlümün şehrin Esâs-ı resmini yıkar neçe kim yaparım sensiz Gel ey mahbûb-ı rûhânî ki her dem boynuma gamdan Firâk u hasret ü şevkın ipini takarım sensiz Sulu incilerin şevkı gözümden akıtır yaşı Bu lü’lü’ ma’deninden gör ne mercân saçarım sensiz Nesîmî cânını aşkın yolunda eyledi kurbân Anun adın bu ma’nîden kan ile yazarım sensiz 198 Ey nesim-i subh-dan gel hazret-i cânâna es Bu fakîr ahvalini var yâra söyle bir nefes Söylegil kim âşık-ı mehcûr zârına-tüvân Oldu hicr ile gamından uş tehî kaldı kafes Firkat ü hicrin oduna yanarım pervâne tek Ey habibim derdime sen çâre kıl feryâd-res Çün cemâlin hasretinden anca feryâd eylerim Merdüm-i çeşmim akıtır çeşmeler misl-i Aras Hal ü hattı ey Nesîmî ehl-i aşk imânıdır Ey gönül sen secde kıl şol sûret-i rahmâna bes
199 Zülf ü kaşından beyân-ı sırrı-ı Kur’ân oldu fâş Hak te’âlânın kelâmı vech-i rahmân oldu fâş Ey fakîh-i bî-tahâret gör bu gün mâentahûr Gel tahâret kıl bu gün kim Fazl-ı Yezdân oldu fâş Rahmetenli’l-âlemîn san oldu vechin lâ-yemût Ey bilen bu vech-i hak İslâm u îmân oldu fâş Ger başın top ister isen gel bu gün meydâna gir Zülf ü hâlinden anun gör top u çevgân oldu fâş Ka’bedir çün vech-i cânân beyt-i Haktır ka’be gör
Küntü kenz oldu ayân u sırr-ı Kur’ân oldu fâş Lâ tuharrik âyetinden oldu fâş esrâr-ı kevn İstevâ arş üstüne görgil ki rahmân oldu fâş Mushaf-ı haktır îmân-ı cümle eşyâ ser-be-ser Gör imâm oldu ayân u vech-i rahmân oldu fâş Cümle eşyâ sûr-ı İsrâfîlden ol nâtık fazl ile Sırr-ı Yezdân nûr-ı Sübhân kavl-i Kur’ân oldu fâş 200 Ahır zamânın fitnesi şol gözleri şehlâ imiş Gel düş anun sevdâsına gör kim ne hoş sevdâ imiş Aşkında mahv oldu cihân hüsnünde hayrân oldu cân Ey küntü kenzin gevheri aşkın aceb deryâ imiş Düştü saçın zencîrine aşüfte gönlüm neylesin Zencîre düşmektir işi her kanda bir şeydâ imiş Aşkından ey cân nüshası alem bu gün kavgadadır Âlemde dâ’im hüsn ile aşkın işi kavga imiş Ey Tûbîyi arzulayan şol âli-hizmetler kimi Yarın kadin arzula kim şol Tûbîden a’lâ imiş Şol ali çok ala gözün gönlüm evin yağmaladı Yağmacı Türkün adeti her kandasa yağma imiş Tesbih ile seccadeyi arz etme ehl-i hâle kim Hablü’l-metîni âşıkın şol zülf-i anbersâ imiş Aşkın düşeli gönlüme baştan çıkardı aklımı Aklın nedir sermâyesi çün aşk ile peydâ imiş Ruhsârına vü hâline fikr ü hayâlât iremez Şol hatt u hâli fikr eden âlemde bî-hemtâ imiş Gezdim vücûdum şehrini Haktan dolu gördüm anı Her yede çün sensin aceb adın neden bî-câ imiş Nûr-ı tecellî ay kimi yüzünde zâhir görmüşüm Ol nuru görür her kişi kim gözleri bînâ imiş Dünyada vü ukbâda çün hemtâ bulunmaz hüsnüne Şol vâhidi gör kim neçe bî-misl ü bî-hemtâ imiş Çıktı Nesîmîn sözü mi’râca ey hulk-ı hasen
Gel gel Sübhâne’llezî esrâ da hoş esrâ imiş 201 Lebine ehl-i nazar cân dediler gerçek imiş Ağzına nokta-i pinhân dediler gerçek imiş La’lini hattın ile sormuşum ervâha anı Hızr ile çeşme-i hayvân dediler gerçek imiş Dediler kâmetine Sidre kemâl ehli velî Halk anı sandı ki yalan dediler gerçek imiş Âdemin sûretine secde kılanlar ki seni Göricek sûret-i rahmân dediler gerçek imiş Sûretin münkirine ilm ile îmân ehli Ana kim dîv ile şeytân dediler gerçek imiş Kalemin sırrını Haktan bilen ol ta’ife kim Anberin hattına reyhân dediler gerçek imiş Cennet ehli ki yüzün bâğına ey cennet ü hûr Ravza-i huld ile Rıdvân dediler gerçek imiş Mu’cizât ehli ki yazısı ile sûretine Levh-ı Mahfûz ile Kur’an dediler gerçek imiş Sana bu hüsn-i cemâl ile ayâ ehl-i kemâl Kim ki gördüyise sultân dediler gerçek imiş Kide kim ehl-i basîretten ola endişe La’l-imâbını görüp cân dediler gerçek imiş Kadine Tûbî dese yüzne diyen bâğ-ı cinân Yüzüne rahmet-i rahmân dediler gerçek imiş Ey Nesîmî nazar ehli ki vücûdun evine Lâ-mekân gencine vîrân dediler gerçek imiş 202 Ey cennetin handân gülü acı firâkın hâr imiş Müştâka dirlik sensizin billâhi key düşvâr imiş Sensiz gerekmez kün fekân ey sûre rahmân bana Aşk ehlinin maksûdu çün kevn ü mekândan yâr imiş Mûsâ tecellî nûrunu görmek temennâ eyledi Maksûdu ma’lûm oldu kim Haktan anun dîdâr imiş
Nefsinle yâr ol yârı bil yâd olma Haktan ârif ol Şol müdde’i kim Hakk ile yâr olmadı ağyâr imiş Ger tanımışsan nefsini gerçek bilirsen Rabbini Haktır seninle gam yeme niçin ki Hakkın yâr imiş Mansûr ene’l-hak söyledi Haktır sözü Hak söyledi Anun cezâsı gam değil bîgâneden ger dâr imiş Kâlu belânın ahdini unutmazam unutma ki Îmânı tevhîd ehlinin şol ahd ü şol ikrâr imiş Münkir inanmaz Hakka ger ayb etme anı fârig ol Şol ma’nîden kim münkirin dâ’im işi inkâr imiş Tevhîde gelmez müşkirin kalbi ve ayni ahvelin Sen şol müvahhidlerden ol k’adı ülü’l-ebsâr imiş Gül-gûn yanağından bana keşfoldu ey bedr-i cüdâ K’ehl-i vefânın cennei ol bâğ u şol gül-zâr imiş Her zâhidin kim tesbîhi şol zülf-i pür-çîn olmadı Zikri hebâ vü herzedir seccâdesi zünnâr imiş Hak sûretinden göz yumar zâhidd nedendir bilmezem Şol mekri çok şeytân kimi Haktan meger bî-zâr imiş Ârif katında dünyenin miktârı yoktur zerrece Mîzâna çek mikdârını gör kim ne bî-mikâr imiş Nutku Nesîmînin yakîn Allâhû nûrun şerhidir Her kim bu nûru bilmedi Haktan nasîbi nâr imiş 203 Câ’d-ı zülfün anber-efşân eylemiş Nâfe-i Çîni perîşan eylemiş Cân u dil her dem nice top olmasın Çün nigârım zülfü çevgân eylemiş Zülfü dagıtmış ruh üzre ol sanem Kâfir-i Çîn kasd-ı îmân eylemiş Âşkın kanına bandırmış elin Gör bu çok destân eylemiş Gözkeri kaşı ene’l-hak çağırır
Gör bu sırrı kimde pinhân eylemiş Hüsn içinde ğörmemiş mislin felek Bunca devrânı ki devrân eylemiş Iyd-i ekberdir Nesîmîye bu gün Cânını şol mâha kurbân eylemiş 204 Hâmî gözlerin yağmaya düşmüş Zehî câdû ne hoş sevdâya düşmüş Neden düşmüş mu’anber zülfüne tâb Meger şol vech ilen bedr aya düşmüş Gözümden inci dişlerin hayâlin Gören aydur güher deryâya düşmüş Ne fettândır aceb nergislerin kim Cihân sihrinden uş gavgâya düşmüş Ene’l-hak çağırır çeng ü def ü ney Yalanca Lâ ilâhe illâya düşmüş Karâr etmez gönül zülfünden ayrı Bu sergerdân uzun sevdâya düşmüş Yanak üzre saçın tavusa benzer Ki seyri Cenntü’l-Me’vâya düşmüş 205 Devletin devrânı geldi derde dermân buldum uş Şevka yanmış câna Hâktan âb-ı hayvân buldum uş Küfrüm ol mâhın kara zülfüdür îmânım yüzü Ey bilen îmân u küfrü küfr ü îmân buldum uş Zülfüdür âşıkların hâlin perîşân eyleyen Şol sebebden dil-berâ hâlin perîşân buldum uş Eyledim gönlümü mesken ol cemâlin aşkına Ka’benin genci budur şol gence vîrân buldum uş Ey beni da’vet kılan yârın günün cennâtına
Ben bugün şol hâj-i dergâh-ı gülistân buldum uş Ey behiştin hurisin arzûlayan ben şol mehi Kim melektir ins ile hüsnünde hayrân buldum uş Zülfünün şâmında ya’nî leyletü’l-Kadr ü Berât Tal’atı şol ve’d-duhânın mâh-ı tâbân buldum uş Kirpigi kaşı saçı Kur’ândır anun yüzü levh Mushafı itirme ey hâfız ki kurân buldum uş Ger inanmazsan ki Âdem mazharıdır Tanrının Hak te’âlânın sözünden bunca burân buldum uş Ey kaşın iydın hilâli âşıkın iydi yüzün Ben anun kurbânı oldum iyde kurbân buldum uş Hızr eger zulmâta girdi istedi âb-ı hayât Ben dudağın çeşmesinden ab-ı hayvân buldum uş Ey Nesîmî dil-berin vechi kelâmu’llâhimiş Ben anun vechinde bi’smi’llâhi’r-rahmân buldum uş 206 Ne Sidredir ki boyundan kıyâmet oldu fâş Görün kıyâm ile kaddin bu Sidrenin şâbâş Zehî türâb ile akd eyleyen yel ile odu Zehî su üstüne yazan bu sûreti nakkâş Kimin ki olmadı başı ezelde aşk ile hoş Hoş olmasın iki âlemde ol bekâsız baş Kimin ki aş-ı hakîkattan olmadı cânı Sen âdemî deme ana ki koydum adını taş Sücûda gelmedi illâ bu ma’nîden şeytân Ki tâ fakîh-i hatâ-bîn ile ola dîndaş Murâda irmeyiser kimse Haksız ey gâfil Gerekse şâh-ı cihan ol cihânda yüz bin yaş Bakâ-yı lem-yezeli diler isen ey sâlik Kesin özünden ü Hakkı tanı vü Hakka ulaş Kimin ki oldu nasîbi ezelde Haktan aşk
Ana ne şerbet ü ma’cûn gerek ne etmek ü aş Firâş ü mefrişe fahr etme âşık ol âşık Ki âşıkın eşiğinde melik durur ferrâş Kaçan tutaş olısar âhirette ol Hakka Kim olmadı bu cihânda bu gün anunla tutaş Kalenderin sıfatıdır fenâ ile tecrid Kalender ol ikilikten mücerred ol kallâş Şarâb u şâhide sûfi kaçan harîf olısar Bu resme k’âla boyanmış bu âli çok kalmaş Yüzündür ey sanem ol Mushaf-ı ilâhî kim Bulundu âyet ü harfinde hem kuru hem yaş Nesîmînin sözü çünkim pahâlı gevherdir Bu nev’ ile ne içindir ki satan anı belâş 207 Ey cemâlin sırr-ı sübhâne’llezi esrâ imiş Abduhû leylentapındır mescid-i aksa imiş Sözlerinin her birisi nefha-i Ruhu’l-Kudüs Leblerinde ma’nî-i yuhyi’l-mevtâ imiş Tal’atın nur-ı teccellî ved’dıhânın mazharı Kâbe kavseyn oldu kaşın zülfün ev ednâ imiş Alnın yazmış Huda innâ fetahnâ sûresin Kâf ve’l-kur’ân yüzündür nSidre-i a’lâ imiş Ârızınla iki kaşın la-yezâlî görünür Ma’nî-i Seb’a’l-mesâni alleme’l-esmâ imiş Eşiğin âşıklara Beytü’l-harâmın mervesi Ka’be yüzün oldu yüzün urvetü’l-vüska imiş Ey Mesihi çünkü gönlün vahdetin deryâsıdır Yeddi deniz kubbesine mevc uran deryâ imiş 208 Ey dediğin cümle yalan kavl ü karârın yok imiş Çîn haberin söyleme çün müşk-i Tatarın yok imiş Hiç gün olmaz gecesiz hiç sır olmaz peçesiz
Sen neçe kışsın ki senin tâze bahârın yok imiş Ey gönül anun evisin sende zuhûr eyledi Hak Bahr-i muhît oldu adın hadd ü kenârın yok imiş Sen de ara iste anı ta göresin sende seni Sen sana yâr ol bul anı sanma ki yârın yok imiş Ey dilegin küllisi yâr istediğin turfe-nigâr Âşık isen sen niçin ezelde nigârın yok imiş Zâhid ü sûfîdir adın gör ne acı oldu dadın Ey eyü ad istemeyen gayreyt ü ârın yok imiş Ey büt-i Çîne taşınan Âzer idin Nemrûd ile Âşka Halîlim deme çün kül kimi nârın yok imiş Yaz günü derdimiz mâ-i ma’in dir meyiniz Sen ne bilirsin bu meyi çünkü humârın yok imiş Buldu Nesîmî çü seni niçin ene’l-hak demesin Ey bu söze münkir olan devlet-i dârın yok imiş 209 Derdi şol gamzen sihâmı cânıma kâr etti uş Bunca fürkat kim bana bu çar-ı gaddâr etti uş Gerçi ol mestâne aynın sâgarından içmişim Başıma çıktı humârı gör ne hûmmâr etti uş Söylerim da’îm ene’l-hak zülfüne cân düşeli Ta beni Mansûr gibi zülfünde ber-dâr etti uş Düştü çün ânestü nârın şu’lesi sert-tâ-kadem Mûsîye ol âteşi gör kim ne envâr etti uş Döktü çün yârın gamından bahra dürreyn gözlerin Dişlerin aksin görende dürr-i şeh-vâr etti uş Hüsnüne baktıkça dâ’im okurum innâ fetâh Levh-ı mahfûzun hurûfun gör ne izhar etti uş Sırrını fâş etme yârın ey Nesîmî epsem ol Niçin ol esrârı Hak âlemde esrâr etti uş 210
Gel ey dil-ber ki hsnün aya düşmüş Yüzün görmüş güneş sevdâya düşmüş Dü zülfün kokusu âfâkı tuttu Meger anber saçın sahrâya düşmüş Ben ol vâ’iz sözünden korkmazamkim Ki imrûzu koyup ferdâya düşmüş Gözünden fitne yayıldı cihâna Anun çün bu cihân kavgâya düşmüş Ne mevzûn noktadır şîrîn dehânın Haber ver ki neden efzâya düşmüş Ne yağmacı Moğol-Çindir bu yâ Rab Gözü sevdâları yağmaya düşmüş Neden düşmüş saçın Hindû-sıfât kim Yanagın lâle-i hamrâya düşmüş Nesîmînin gözü yârın gamından Akıp her katresi deryâya düşmüş Görün şol sünbül-i hindû-sıfât kim Nice hurşîd ile hem-sâye düşmüş Ayağından saçın başın getirmez Cenâbı gör ne âlî pâya düşmüş Çemen servini ögme Tûbîden geç Ki gönlüm şol kad ü bâlâya düşmüş Mey ü şâhid bu gün şeksiz harâmdır Ana kim gussa-i ferdâya düşmüş Ne şîrîn noktadır ol kim kalemden Tamıp şol la’l-i ruh-efzâya düşmüş Nesîmî oldu kurbân kaşın için Ne kurbân kim kaşın tek yâya düşmüş 211 Ey cemâlin safhasında Hatm-ı Kur’ân buldum uş Saçların her taresinde küfr ü îmân buldum uş Çün hidâyet eylemiş Hak yüzüne nûr-ı ezel Şol sebebden kim yüzünde nûr-ı bürhân buldum uş
Sûretin mushâfdır ey dil-ber yüzün bedr-i münîr Tal’atın şems-i duhâdır mâh-ı tâbân buldum uş Ey sekiz cennât-ı Adnı arz eden zâhid bana Ben bugün yârın lebinden âb-ı hayvân buldum uş Cevrinde kıldım tahammül sabr edip yârın müdâm Derde dermân andan oldu derde dermân buldum uş Ey Nesîmî vech-i Allâhın kelâmıdır yüzün Kim bu vechu’llân içinde Fazl-ı rahmân buldum uş 212 Cânâ ne benim sevdigimi cân bilir ancâğ Gönlüm dileğin dünyede cânân bilir ancâğ Bildim tanıdım akl ile ilm ile Hakkı Şöyle bilirim anı ki Kur’ân bilir ancağ Abdâl oluben beglik eden ârifi gör kim Bu saltanatın kadrini sultân bilir ancağ Sûfî midir el câm-ı musaffâsına meşgûl Pinhânî çeker şöyle ki şeytân bilir ancağ Ey sâkî getir devr ayağın devr ile sun kim Bu devr ayağı devrini devrân bilir ancağ Aklın gemisin gark ede gör aşk denizine Kim bu denizin bahrını ummân bilir ancağ Hiç kimse Nesîmî sözünü keşf edebilmez Bu kuş dilidir bunu Süleymân bilir ancağ 213 İki âlemde sensin şâh-ı mutlak Fetahnâ şânına geldi muhakkak Cemâlin ve’d-duhâ ve’l-leyli zülfün Senin vasfındadır âyât-ı mutlak Ki münzeldir sana tâhâ ve yâsîn Kamer oldu cemâlindenmüşakkak Beni kûyûndan ayrı kim bilirse Senin aşkın buhûrundan mu’arrak
Senin aşkın beni benden alıptır Salıptır bahrına mânend-i zevrak Ezelden içmişim câm –ı sekâhüm Anun çün söylerim her dem ene’l-hak Bekâ oldum fenâdan fânî oldum Bekâdan içmişim câm-ı mürevvak Senin vasfın okurlar her seher-gâh Tezerv ü bülbül ü kumrî müsebbah Nesîmîye ezelden cûr’a sundum Anunçün zü’l-hayât oldu muhakkak 214 Nâgehan gönlüme düştü şuriş-i gavga-yı aşk Âkıli divâne kıldı akıbet sevda-yı aşk Aşka düşenler bilirler hem yine aşk derdini Âşık okurlar mı anı k’olmadı rüsva-yı aşk Aşk içimde din ü dilden geç sen imdi ey gönül Şeyh San’an kimi olgıl sen dahı tersyı aşk Kim ki ister dil-berinin halvetine yol bula Cân fedâ kılmak gerektir bin kezin der-pây-ı aşk Sevgilimin sevgisinden ayrı dahı kılmazam Sevgilimi özgeye kılman bu gün pervâ-yı aşk Gönlümün virânesin ma’mur kıldı aşk-ı yâr Cânımın halvet-sarâyın kılmışım me’vâ-yı aşk Cânımız cânanımızsın ey Nesîmî sen dahı Gönlünü aldırdın oldun âkıbet yağma-yı aşk 215 Zehî ser-mest hayran cân-ı âşık Zehî devletli dil mihmân-ı âşık Gönül tahtında sultân aşkı bilgil Getirme kibr ü kin der-hân ı aşk Döker ânestü nâran şerbetinden Hezârân zehr-i kâtil sırr-ı âşık
Gözet ol günü cân kuşu bırakır Kalır kalıp tehî mânend-i âşık Eger küfr olsa yârın aşkı bize Götür küfrü getir îmân-ı âşk Eger sen ehl-i dilsen sen yakîn bil Ki sensin ayrı yoktur cân-ı âşık Nesîmî çün hakîkat Hakkı görmüş Yakîn bil Hak durur sâkî-i âşık 216 Yâ Rab ne sebebdendir olur tâkatımız tâk Çoktan beridir çeşmimiz ol cânına müştâk Andan beri kim aynımız ol yüzünü gördü Bir mûy ile asıldı cânın kaldı mu’allâk Gülzâra kadeh bas sanemâ sâz ile mutrıb Gel ayş edelim zevk ile ger olmasa zerrâk Yazam der idim nâmeyi ez hûn-ı ciger den Döküldü yürek kanı yere tutmadı evrâk Gör ki tükenmez yazuben vasf ile şerhin Katlanmadı bu derde za’îf oldu kalem şâk Pervâne-sıfât yakarım uş yüzüne karşı Bel bağlamışım hıdmetine bende çü uşşâk Ey hüsn ısı âşıka bir merhamet eyle Sun lutf ile bî-çâreye bir câm-ı mürevvâk Ger ister isen yârı bu gün pîr taleb eyle Gör kim neçe yol gösterir ol pîr-i muhakkak Allâqh ile ol eyle niyâz imdi Nesîmî Bâsed ki suçundan geçe lutf eyleye rezzâk 217 Gönlümün şehrini çün kim eyledi yağma-yı aşk Saldı âlem mülküne şûr u şer-ü gavga-yı aşk Çıktı sırrım âleme esrârımı fâş eyledi Hâlime hem-dem olaldan dünyede sevdâ-yı aşk Kalmadı nam u nişânım aşk içinde zerrece
Komuşum nâmusum uârı olmuşum rüsvâ-yı aşk Nutk imiş âlemde mevcûd aşk imiş kâ’im –makâm Bize gösterdi ezelden menzil ü me’va-yı aşk Sen hümâ-yı lâ-mekânsın kendözünden bî-haber Gelmedin ta kim göresin menzil-i a’lâ-yı aşk Çık kafesten gelgil ey bülbül gülistân seyrin et Bas kadem meydân-ı aşka göresin bâhçe-yi aşk Âleme gevher saçuban neçesi çûş etmişim Saldı gönlüm cânibine mevcini deryâ-yı aşk Vâhidiyyeysâbit oldu aşk içinde ârife Mülk ülûhiyyetteoldur vâhid ü yektâ-yı aşk Aşk ile her dem Nesîmî seyr edersen kûh-ı Kâf Sensin ol âlî mekânda var ise Ankâ-yı aşk
218 Zehî vücûd mutahher zehî anâsır-ı pâk Ki Hâk olur kademinden kevâkib-i eflâk Zehî müsâfir-i mi’râc ü seyyidü’s-sekaleyn Ki bastı Arş ile ferş üstüne kadem çâlâk Anun sıfâtını okur celîl ü hayy ü kadîm Limâ haraete mine’l-‘ışkı âyetü’l-eflâk Zi-Nûr-ı Ahmed ü Mahmûd doldu nüh eflâk Melek sücûd ana kıldı be-dergeh-i levlâk Eger visâl-i Muhammed cânın diler şeksiz Dilegini dilegil durmagil zi-hazret-i pâk Anun senâsını okur vuhûş ü cümle tuyûr Anun midâhını söyler deniz dibinde simak Zehî sirâce terkîb-i mecma’ü’l-bahreyn Senin bu şânına geldi çü âyet-i levlâk Zehî ki şems ü kamer secde kıldı sûretine Okudular dün ü gün müstezâd-ı pâk Be-vasf-ı sûret-i tâhâ be-hüsn-i sûre-i Yûsuf Be-hulk-ı bahr-ı muhît u be-ilm-i nokta-i pâk
Kime nasîb olur ise mahabbetin eseri Katında bir ceve değmez cevâhir ü emlâk Münâfikın cigeri bil ki anda oldu kebâb Ki aya kıldı işâret yakasın etti çâk Be-hakk-ı sûre-i Yâsîn be-hakk-ı sûre-i Feth Be-hakk-ı Ahmed ü Mahmûd be-sun’-ı sûret-i pâk Makâm-ı aşk-ı Muhammed bu gün Nesîmîdir Ki ehl-i âl-i Nebîdir ki kıldı ol idrâk 219 Hüsnüne hayrân durur hûr u melek Aşkına ser-geştedir dâ’im felek Vuslâtın bana müyesser olmadı Nitekim yolunda çektim çok emek Ben kula rahm et deyü çok kes dedim Geçmedi tapun katında bir dilek Hasretin gam yer isem ben nola Âşıkın dâ’im işidir gam yemek Şol şeker lebden revâ mıdır şehâ Be muhibbe sen acı söz söylemek Görlerimim bahrına gark olmuşum Nitekin seyr ederim misl-i semek Ey Nesîmî âkibet varır yele Bî-vefâ ile yenen nân u nemek 220 Cânâ yüz istivâsına şakku’l-kamer gerek Ol mu’cizin beyânına hayrü’l-beşer gerek Mûsâ-sıfât tecellî-i dîdâr için bana Hüsn ile kâmetin kimi Tûr u şecer gerek İhyâ kılar ölüyü dehânın çün ey sanem Halvet-nişine şâhid ü şem ü şeker gerek Başımı top edip yine meydâne girmişim Meydâne girmege yine merdâne er gerek
Hâl ü hatınla zülfünü her göz kaçan görür Ol nokta harfi bilmege ehl-i basar gerek Her bî-nazar seni neçe yol bula görmege Uçmakta rü’yete dahı ehl-i nazar gerek Nâ-pâk olan senin ne bilir kadr ü kıymetin Zâtıda âdemin dahı arı güher gerek Kısmet Nesîmî olmayıcak yâra kim irer Yâra irişmege dahı yârdan haber gerek 221 Bahâr oldu vü açıldı yüzünden perde gülzârın İrişdi goncenin devri zamânı kalmadı hârın Gülistân Tûr-ı Kuds oldu bahârın nûr u nârından Gel ey Mûsâ gör âsârın şecerden nûr ile nârın Ferahdan goncenin gül-gûn yanağı gül kimi güldü Ki manzûmu yine yine güldür çemende bülbül-i zârın Çiçekler mutelif elvân ne ma’nidendir anı bil Boyacısı bir imiş çün bu envârın bu ezhârın Âbirinden çemen gör kim ne tîb âfâka gönderdi Kim olmuş bûy-ı ıtrından meşâmı tâze attârın Ne anberdir tüten yâ Rab şakâyık micmerinden kim Buhûrundan anun kadri sınıkmış müşk-i Tatarın Gel ey sîmîn-beden sâkî bana sun câm-ı sahbâyı K’açıldı revnakı geldi mey-i gül-gûn-ı hûmmârın Egerçi sünbül ü nergis beyân-ı küntü kenz eyler Kaçan belhüm edall bilsin işârâtın bu esrârın Bu gün âlimü’l-gaybın nişânın vermek istersen Beyân eyle reyâhine usulun çarh-ı seyyârın Bu mûsîkîden ey sâmî sana ger nesne keşf oldu Makâmâtın beyân eyle usûlün göster edvârın Eger süsenleyin ebkem değilsen nutka gel söyle Ki harf ü nokta terkîbî ne yerdendir bu güftârın
Gönül bâzârıdır gülşen çemende lâleden gülden Ganîmet bil ki beş gündür temâşâsı bu bâzârın Cihân cennât-i Adn olmuş anun sahnında hûnîler Bezenmiş hulleden butân gözü açılmış eşcârın Nesîmînin sözü gerçi dem-i Îsâdır ey münkir Sana kâr eylemez niçin ki yoktur Hakka ikrârın 222 Âlemin kıldı münevver şol yüzü mâhı görün Kudretü’llâhdır cemâlin kudretü’llâhı görün Hûbların şâhı ezelden şol sanemdir tâ-ebed Devlet-i hüsnü muhalled hûbların şâhı görün Mü’minin mir’âtı mü’mindir dedi hayrü’l-beşer Gözgüyü sâfî tutun gözgüde Allâhı görün Gözleri kaşı ruhu zülfü çeridir hüsnüne Leşkeri yağmacı şol Türkî şehenşâhı görün Râzımı fâş etti âhım âleme çaktı beni Âşıkı rüsvâ kılan şol Türkî şehenşâhı görün Râzımı fâş etti âhım âleme çaktı beni Âşıkı rüsvâ kılan şol perdede âhı görün Zâhidin matlûbu cennet âşıkın maksûdu dost Re’yi anun hak mıdır ya âşıkın râhı görün Hâk-i dergâhından oldu her basîretki basar Ey nazar ehli gelin şol hâk-i dergâhı görün Anber-efşân ca’d-ı zülfün arzûlar gönlüm anun Şol uzun endîşeli bu dest-i kütâhı görün Zülf ile ruhsârını her kimse kim gördü ndedi Şâm ile bir yerde cem’ olmuş seher-gâhı görün Pîr-i Ken’ânın azîzî Mısr-ı hüsnün Yûsufu Yüzüne bakın zenâhdânındaki çâhı görün Dil-berin yolunda hâk oldu Nesîmînin teni Haktan oldu câh u haşmet ü câhı görün 223 Düşüptür ol gül-i handâna hâlin
Ki zülfün dâm oluptur dâne hâlin Zenahdânındadır ol çâh-ı Bâbil Salıptır âşıkı zindâna hâlin Sadef ağzın dişin inci lebin la’l Sözün gevher velî dür-dâne hâlin Kızıl gül ârızın gonce dehânın Salıptır bülbülü efgâna hâlin Mısırdan leblerin baç aldığıyçün Haber gönderdi Hindistâna hâlin Gülistân ser-hadinde taht uruptur Zehi turfe Habeş şâhâne hâlin Selâsil zülfünü boynuma saldı Kılıptır cânımı pervâne hâlin Nesîmînin âlile aldı gönlün Kılıptır kasdı şimdi câna hâlin 224 Gel gel ki nûr-ı dîde cemâlindedirsenin Devr-i kamerde fitne hilâlindedir senin Ağzın çü mîm-i zülf ü kaşın nûn u dâlimiş Gönlüm hemişe mîm ü dâlündedir senin Zulmât içinde çeşme-ii nhayvân imiş lebin Hızrın hayâtı âb-ı zülâlündedir senin Âfâkı tuttu işve-i hüsnün melâhatı Şol fitneden ki merdüm-i şehlândadırsenin Tâ rûz-ı haşr nûr-ı hidâyettir ey sanem Misbâh-ı lemyezel ki cemâlindedir senin Hattın hisâbını bile ehl-i kelâma sor Şol âyetin ki noktası hâlindedir senin İster Nesîmî vaslını Haktan gönül ile Anun murâdı kâm-ı visâlindedir senin 225 İtirdin câm-ı Cemşîdi uyan uykudan ey gâfil
Ne buldun uykudan göster ne kıldın uykudan hâsıl Meger Haktan zîyan gördün ki bâtıl kavle yapıştın Çevirdin yüzünü Haktan sakın kim Haktan bâtıl Azâzîlin sözün tutma anun vesvâsına uyma Ki İblise uyan olmaz gönül maksûduna vâsıl Bu tâk-ı tumtûrakı koy ki devrân bu dünyânın Geçer her vev ile tutsan gerek âsân gerek müşkil Yalanca nefce uymuşsun kucarsın dünyeyi niçin Meger Hakkı unutmuşsun ki oldun dünyeye mâ’il Vefâsız dünyenin mihrin gider gönlünden aldanma Ki dünyâ kimseye hergiz mutı olmaz dedim uş bil Mesîhî-zât iken bi’llâh neden dîv olmak istersin Meger cinnî durur aslın değilsin rahmete kâbil Sadef hâs olmaz incisiz bu remzi anla fehm eyle Bu sırrı bilmeyen bil kim ne hâric ol ne dâhıl Bu güftârın işârâtı derindir akl ana irmez Ne bilsin olmayan Mecnun ki Leylî kimdir ey akıl Neçe mef’ul ü fa’ilden neçe med’ul ü sâ’ilden Eger danâsan anı bil ki sensin mutlâka Fâ’il Eger gözlüsen ey gözlü vücûdun şehrine gir gör Ne deryâsın ne gevhersin ne ma’densin ne hoş sâhil Vücûdun şirkini mahv et vücûd-ı fed-i vâhid ol Ki zât-ı ferd ü vâhidden ne mes’ul oldu ne sâ’il Ne âhır sensin ol gevher ki adın gizli genc oldu Nedir hâlin ki olmazsın özünden vâkıf ey sâ’il Hevâ câmından esriksin heves ardına düşmüşsün Bu ağulu şarâbı koy kim oldur şerbet-i kâtil Nesîmî sırr-ı mâ evhâ ke-mâ-hî gerçi şerh eyler Kaçan idrâk eder anı özünü bilmeyen câhil 226 Yüzünü benden nihân etmek dilersen etmegil Gözlerim yaşın revân etmek dilersen etmegil Berk-i nesrîn üzre müşkîn zülfünü sen tagdüben
Âşıkı bî-hânümân etmek dilersen etmegil Cânımı vaslın şarâbından ayırdın ey sanem Aynımı gevher-feşân etmek dilersen etmegil Kaşların kavsinde müjgânın hadengin gizledin Ey gözü mestâne kan etmek dilersen etmegil Koymuşum aşkında ben kevn ü mekânın varını Cân nedir kim kasd-ı cân etmek dilersen etmegil Burka’ı yüzünden açarsın meger nâ-mahreme Gizli esrârı ayân etmek dilersen etmegil Murtâzının okuna kıldın nişâne sen beni Ol nişânı bî-nişân etmek dilersen etmegil Yandırırsın gönlümü aşkında ma’lûm oldu kim Anı rüsvâ-yı cihân etmek dilersen etmegil Doğruyum aşkında ok tek kirpigin tanık durur Kaddimi kaş tek kemân etmek dilersen etmegil Çünkü aşkın meskenidir gönlümün virânesi Hasrete anı mekân etmek dilersen dilersen etmegil Çün yâkın bildi Nesîmî ağzımın var olduğun Ol yakîni sen gümân etmek dilersen etmegil 227 Zülfünü anber-feşân etmek dilersen etmegil Gâret-i dîn kasd-ı cân etmek dilersen etmegil Burka ı tarh eylemişsın ey kamer yüzünden uş Fitne-i âhır zamân etmek dilersen etmegil Hatt u hâlin mantıku’t-tayr oldu eehl-i vahdete Kuş dilin sen tercemân etmek dilersen etmegil Çün ene’l-hakdan götürdü sûretin mâhı nikâb Sen Hakı niçin nihân etmek dilersen etmegil Âşıka çok cevr edersin ahde kılmazsın vefâ Adını nâ-mihriban etmek dilersen etmegil Sûretin genc-i hafîdir gösterirsin gözgüde Âlem-i gaybı ayân etmek dilersen etmegil
Gamzeden mısrî kılıç vermişsin esrik Türküne Kan bahâsız bunca kan etmek dilersen etmegil Eyledi aşkın mahabbet tîrine kalkan beni Şimdi küllî bÎ-nişân etmek dilersen etmegil Kirpiginden cân-şikâr oklar düzermişsin meger Kaşların yâyın kemân etmek dilersen etmegil Bâda vermişsin perîşân zülfünü dağıtmaga Cânların bî-hânümân etmek dilersen etmegil Şebhesiz bilin iki âlemde şâhım kimi yok Lâ-şebeh adın beyân etmek dilersen etmegil Gitmek istersin gözümden dem-be-dem yaşım kimi Cânımı tenden revân etmek dilersen etmegil Lâ tüharrik âyetin indi beyânın şânına Ol beyânı sen beyân etmek dilersen etmegil Ey Nesîmî Haktan istersen götürmek perdeyi Büt-perestî bî-gümân etmek dilersen etmegil 228 Cânâ ruh u zülfünden eger kılsa te’emmül Tahkîk ile isbât ede dedevr-i teselsül Ey sûfî çü sâf oldu şarâb-ı hum-ı vahdet Gel secde-i fahr ele vü çok kılma te’allül Ger nefsini bilsen be-yakîn Rabbini bildin Kim kendözini tanıdı ol sâhib-i Düldül Mahbûb seninledir ü sen gâfil özünden Bilmen ki nedendir sana bu bunca tegâfül Ta aşk-ı dil-ârâm alıptır beni benden Gönlümde ne ârâm kalıptır ne tahmmül Gül-gûn yüzünü görmege çün bülbül-i zârım Ben bülbülüm ey dôst hâkikatte vü sen gül Mecliste çü sâkî kimi ey dôst Nesîmî Fi’l –hâl sücûd etti surâhî dedi kulkul 229
Gel bu demi hoş görelim ol geçen dem dem degil Kim bu dem kadrini bilmez öyle bil âdem degil Bî-dem olma dem gözet bir lahza koyma bu demi Ol geçen demden ne hâsıl çün bize hem-dem degil Âdem isen dem bu demdir koyma bu dem fevt ola Hâsıl-ı ömr-i cevânî bâdâ vermek dem degil Bu dem ol demdir Muhammed seyr-i Mi’râc eyledi Gel ganîmet gör bu demni kim bu dem kim dem degil Yâr ile hem-dem olanlar hiç dem urmaz özgeden Tâlib-i dîdâr olanlar dünyeye hem-dem degil Dünyaya arka verirler mülk ü mâl ü devlete Bî-bekâ bünyâdı yoktur ol dahı muhkem degil Zâhidi-i ra’na yüküşdür Şiblî vü Zü’n-Nûn-ı Mısr Adı İbrâhîm çoktur neyleyim Edhem degil Dem geçer mi kim Nesîmînin firâk u derd ile Nâlişi eflâke çıkmaz göz yaşı zemzem degil 230 Gerçi aynımdan nigârâ sûretin pinhân degil Firkatinden yanarım kim vasl ile hem-sân degil Ey gönül nâdân katında râzını fâş eyleme Ehl-i ırfândır bu râzın mahremi nâdân degil Cehlini ref’ eyle ey zâhih ilâhı tanı kim Cehl imiş cehl ol maraz kim kâbil-i dermân degil Nefsini öldürmeyen ger Bîjen ü Sührâb ise Pehlivân olmaz adı hem Rüstem-i Destân degil Ey gönül Dârüs’-Selâmı dünyenin lezzâtına Satma kim şol bî-sebâtın devri câvidân degil Hızr ile Îsâ nigâra buldu vaslından hayât Vaslına kimdir diyen kim çeşme-i hayvân degil Hak sever hûbu ne ma’nîden ben anı sevmeyem Sevmeyen şol nesneyi kim sevdi Hak insân dehil Sûretin aşkı kimin ki kılmadı cânında kâr Şol gezen cismindeki ma’nîde cindir cân degil
Gerçi âsândır der ey cân aşkını her bî-haber Kim ki şol sevdâya düştü bildim ki âsân degil Ârzû-mend oldu gönlüm vaslına yârın velî Buyruğu takdîre geçmez hükmüne fermân degil Aşk ile meydân muhkem er gerektir kim gire Her hünersiz himmeti süstün yeri meydân degil Ey ki sultân olmak istersen fakîr ol kim yakîn Kim ki sultân oldu derviş olmadı sultân degil Gerçi geyrekdir vefâdan senden ey dil-ber cefâ Sen vefâlıysan vefâ kıl kim cefâ çendân degil Ey diyen her dem bana kim bakma hûbûn yüzüne Âşıkın akar gözü var ol kadar nâdân degil Tutma şeytân-ı cindir ta’bi-i rahmân degil Kim uyan şeytâna engüşt-i Süleymânî gerek Hâtem-i fermâna engüşt-i Süleymânî gerek Parmağı dîv-ı racîmin lâyıkı hakan degil Akl ile cân yoktur ol bî-mâ’rifet hayvânda kim Sûretin nakşında dâ’im vâlih ü hayrân degil Ey Nesîmî Hak katında çün yakîn îmân imiş Her şehâdet kim yâkından taşradır îmân degil 231 Yârın cefâsı cümle vefâdır cefâ degil Yârı cefâ kılar diyen ehl-i vefâ degil Ma’şuka her ne kılsa revâdır muhibbine İllâ firâkı oduna yakmak revâ degil Her kimsenin ki kıblesi ey cân sen olmadın Irağa düştü ka’beden ehl-i Safâ degil Aşkın egerçi adını akıl belâ komuş Ni’me’l-belâdır ehline bi’se’l-bela degil Kanı cihânda ey gönül ol vahdet ehli kim Yüz bin belâ vü mihnet ile mübtelâ degil Sabrın şarâbı gerçi müferrihdir ey hakîm Âşıkların devâsı bu acı devâ degil
Ey sevme ehl-i hüsn ü cemâli diyen bana Görmez gözün bu ayni aceb ki amâ degil Vaslından ol gedâ kim irişti murâdına Ma’nîde bil ki şâh-ı cihândır gedâ degil Sûrtte âdem oğlu ve ma’nîde dîv olan Oldur ki Hakkı tanımamış âşinâ degil Ey âşıkın kanına susamış büt-i Hıtâ Nesh-ı azîmet etme ki fikrin hatâ degil Sûrette gerçi benzemesi yok Nesîmînin Ma’nîde adı her hâcerin kîmiyâ degil 232 Susadım vaslına ey çeşme-i hayvân beri gel Yakma hecrinde beni bunca gel ey cân beri gel Firkatin şereti acıdır anı içemezem Ey lebin gül-şekeri derdime dermân beri gel Âşıkın tamusu yârından ırak olduğudur Ey cemâlin İremi ravza-i Rıdvân beri gel Anberin sünbül-i zülfün düşeli benden ırak Kati âşüfteyim ey zülf-i perîşân beri gel Gönlümün hasreti göz yaşına gark etti beni Bunca ağlatma beni ey gül-i handân beri gel Gözlerim yaşı akar başıma Tufân getirir Ey perî-çehre boyu serv-i hırâmân beri gel Kirpigin şevk okunu bağrıma ey cân uralı Yüreğimden gözüme her dem iner kan beri gel Firkatin nârı beni yaktı yandırdı azîm Rahmetin kandadır ey fitne-i devrân beri gel Âlemi tuttu bu gün hüsn-i ruhun destânı Âferin hüsnüne ey fitne-i devrân beri gel Zülf ü ruhsârını görmeklik için leyl ü nehâr Okurum Seb’-ı Mesânî ile Kur’an beri gel Eylemiş cânını çün aşka Nesîmî teslîm
Ne ziyân eyler ana kayd ile zındân beri gel 233 Firkat içinde yanarım derdime eyle çâre gel Yaralı oldum uşta gör bağrım içinde yara gel Sabrımı gâret eyledi kaaaaptı karârımı gamın Bunca cefâyı gör gamın kıldı bu bî-karâra gel Gamdan egerçi firkatin bin çeri çekti üstüme Sen bana bes sen ey sanem korkma vü yek-süvâre gel Düştüğüm ayrı senden uş yanyr od cânıma Ey gözümün çerâğı sen yakma beni bu nâra gel Mihnet içinde garkayım firkatine ulaşalı Çek sanemâ bu vatadan zevrakımı kenâra gel Benden ayırma vaslını neçe ki şâd olur adû Yüregini adûların yaralı eyle yâra gel Düşmüşüm âh u nâleye senden olalı ayrı ben Görme revâ bu hâlimi koyma bu resme kâre gel Muntazır oldu vaslına hasret ü derdi çok gönül Hoş degil anı yandırıp va’de-i intizâra gel Cânım içinde mihrini gizler idim ruhun kimi Şevk-i ruhundan ey perîperdesi oldu pâre gel Zülf ü ruhun visâline susamış ey kamer gözüm Ey kamerin katında bin ay ile gün sitâre gel Cân u teni Nesîmînin sensin ü senden özge yok Var ise senden özge gir cân ile tende ara gel 234 Firkatin derdinden ey cân yüregim kan oldu gel Gözlerim yaşı cihâna tuttu Tûfân oldu gel Canımın vaslında Haktan ittisali var iken Devlet-i vaslından ayrı düştü hicrân oldu gel Çekti müşkîn zülfünü aldı elimden rûzgâr Şol sebebden gönlümün hali perîşaân oldu gel Gerçi benden sûretin ga’ibdir ey hûrî-cemâl
Sanma ki gözden cemâlin nakşi pinhân oldu gel Firktin şol derd imiş cânımda kim her kimse kim Fikrine düştü bu derdin aklı hayrân oldu gel Senden ayrı düştüğüm ağular içirdi bana Vaslının tiryâki kanı vakt-ı ihsân oldu gel Hızr eger zulmette ister çeşme-i hayvânını Susamış müştâka la’lin âb-ı hayvân oldu gel Gerçi handândır ferahtan ağzı açılmış gülün Andelîbin gözleri gör kim ne giryân oldu gel Yârı cevr etmiş Nesîmîye revâdır gör ana Öz nigârından cüda zencîr ü zındân oldu gel 235 Firkatinden yandı bağrın yüregim kan oldu gel Gel ki didârın bu sayrı câna dermân oldu gel Dünyenin naz u nâ’imi bâğ u bostânı bana Sensiz ey sultân-ı hûbân bend ü zındân oldu gel İstedi la’lin firâkı cânımı yakmak velî Şevka yanmış câna la’lin âb-ı hayvân oldu gel Ol gönül kim da’imâ işi seninle vasl idi Şimdi şevkinden esîr-i derd-i hicrân oldu gel Canımın cânı visâlindir visâlinden anı Tâ kim ayırdı felek bî-çâre bî-cân oldu gel Âşıkın bâğ u gülistânı yüzün gülzârıdır Hansı gülzârın adı gülsüz gülistân oldu gel Cennetin sahnında Tûbâ vâlih ü âşüfte-hâl Kâmetin hüsnünden ey sevr-i hırâmân oldu gel Mu’cizâtından yanağın muhkemâtından saçın Hâr u hâşâki cihânın verd ü reyhân oldu gel Bahr-ı bî-pâyâna şevkın cânımı gark eyledi Gör ne bî-dâd eyledi hecrin ne Tûfân oldu gel Tâ beni takdîr-i Yezdân eyledi senden cüdâ Gönlümün hâli perîşan düştü hayrân oldu gel
Çün Nesîmî senden ayrı bildi kim yoktur vücûd Küfr ü îmân vasl u hicrân cümle yek-sân oldu gel 236 Ey hat u hâlin sıfâtın dedi Kur’ânda celîl Şol cemâlin zikridir zikrim zehî zikr-i cemîl Cânımı vakf eyledim şol ârımız uçmağına Tâ benim kanım sana çün selsebil oldu sebîl Ârızın nûrunda görmüştür mu’anber hâlini Şol sebebden bî-tekellüf nâra düşmüştür Halîl Şem’-ı ruhsârın benim dâ’vîme tanıktır bu gün Hâcet-i hüccet degil her kanda rûşendir delîl Şol kitâbın kim bu akl anun rumuzun bilmedi Gamze-i gammâzın öğretti bana bî-kâl ü kîl Çün berâberdir müdâm zülf ü ızârın şîvesi Pes neden cevrin kesîr oldu vü ihsânın kalîl Çün Nesîmînin sözü vasfında mu’cizdir tamâm Bilmezem Rûhu’l-Kudüs ta’lîm eder yâ Cebrâ’îl 237 Ey yiyenler ruzigârın sillesinden infi’âl Bilmedin mi kim fenâdır bu cihân-ı bed-fi’âl Şadisinden kaygısı çün kahrı lutfundan ziyâd Bir zamân şâdî kılarsa bir zamân eyler melâl Geh güler şahsın yüzüne der ki sevinme müdâm Geh varı ayrı kılar ki berkidir hubb-i visâl Hak adunuzdır dedi emvâliniz evlâdınız Sen dün ü gün cem’ edip istediğin mâl ü ıyâl Himmet atına süvar ol key sa’âdet cûşenin Sür aradan kibr ü kîni eyle nefsinle kıtâl Çekme gaygısın cihânda mâl ü mülk ü ni’metin Kim varacak yerde sana perde olmaya vebâl Ey Nesîmî Çünkü bu dünyâ degildir pâydâr Kılma da’vî güft-gûdan etme kimseye cidâl
238 Hüsn içinde Yûsuf-ı Ken’ân önünden böyle gel Ey bulut sen mâhsın tâbâ önünden böyle gel Gelmişim şeh-zâdeye tâ hâlimi arz eyleyem Ben fakîr u acım ihsân önünden böyle gel Ger dilersen gönlümüz senden bugün hoşnûd ola Bî-halâyık eyleme cânân önünden böyle gel Mezhebîn tanı vü der cevâhirler sunu Kimse almaz har mesek dükkân önünden böyle gel Arslanım deyüben da’vîyi kılma key sakın Tilkisin var fârig ol arslân önünden böyle gel Ey Nesîmî şol kara yüzlü rakîbe söyle kim Durmasın haddi degil sultân önünden böyle gel 239 Ey zamâne şeyhi asl-ı hırka kandandır degil Müşidin kimdir tarîkat fer’i kandandır degil Âb ü gil bâ-câm u dil dem-sâzı kim kıldı kadîm Sen neden kıldın tama’ ol dalgı kandandır degil Tûğ u seccâde vü çevgân bâ-çerâğ u yâ kudüm Aslını Kim kıldı de aslını kandandır degil Kendini ta’zim edersin sâlik-i râhın deyu Yol erin kim dedi yol dahı kandandır degil Bih-terîn-i dîn ü dünyâ fara vâhiddir dedi Sen neden iki bilirsin kavli kandandır degil Natıkın nutku velî hâric durur ez-ilm-i hak Âyet ile ver cevâbın ilmi kandandır degil Hasta-dil miskîn Hüseynî sâ’il olmuş gör ne der Bu teheccî kim okursun dersi kandandır degil 240 Küntü kezin kenziyim va’llâhu nûrun nûruyum Ravzânın rıdvânıyım cennâtü adnın hûruyum Kâf u nûnun mebde’i hem kâ’inatın menşe’i
Lâmekânın şemsi vü bedr ü şeb-i deycûruyum Âlem ü zât ü sıfâtım menba’-ı mevt ü hayât Hem hisâr-ı künfekânım hem anın mahsûruyum Nutk ile savtım ezelden tâ ebed hem kuvvetim Hâzırım her yerde hem hâzırların mahzûruyum Söyleyen her nâtıkın dilinde benden özge yok Sakf-ı merfû’un es’ası beytinin ma’muruyum Nûh ile Yûfân benim ben hem necâtim hem helâk Hem yemim hem cevherim hem ol yemin mescûruyum Hem fakîrim hem dilenci hem melik hem pâdişâhım Hem benim üstâd-ı san’at hem anun müzdûruyum Nâzırıyım hem bî-nazîrım hem basîret hem basar Hem ikilikten münezzeh vahdetin manzûruyum Şâhidim şem’im şarâbım sâkîyim hem câm-ı Cem Kevserim hem selsebilim hem meyin engûrüyüm Zâhirim zâhirde fâşım mazharım hem muzhirim Bâtınım her şeyde ya’nî bâtının mestûruyum Hem bekâ dârül’l-hulûdun nâzıyım hem ni’meti Hem fenâ darü’l-gurûrun dârıyım Mansûruyum Hem hayâlim hem nukûşum hem tasavvur hem suver Hem şühûrun gurrası hem âlemin meşhûruyum Hem kelâmım hem melek hem vahy hem rûhü’l-küdüs Hem hisâbın sâ’atı hem yevm-i haşrın sûruyum İbtidâsız cevherim kâim bi-nefsi lâ-bi-gayr Hem na’im-i Hâl,idim hem ni’metin meşkûruyum Hem cemîlim hem cemâlim hem vedûdum hem aded Kâfire mevt ü musîbet hem Halîlin sûruyum Hem benim Vâdi’l-Mukaddes hem benim nâr u şeçer Hem benim nûr-ı tecellî hem Kelîmin Tûruyum Hem cihânım hem cihânın aynı vü mâhiyyeti Hem Hıtâ vü Çîn ü Rûmun Kayser ü Fagfûruyum Levh u Tevrât ü Zebûr İncîl ü Fürkân ü suhuf Mem kelâm-ı nâtıkım hem rıkkının menşûruyum
Hem Berât u Kadr ü Esrâ hem sıyâm ü hacc ü ıyd Hem Muharrem hem Muharrem şehrinin âşûruyum Hem uran hem nefhayı hem rûh-ı Âdem hem türâb Hem kıyâmet sûruyum hem mahşerin nâkuruyum Hem Süleymânım hem anun milketi lâ yenbagi Hem Süleymânın kuşu hem hâtemin destûruyum Kâtibim kilkim devâtım ebcedim levhım hecâ Noktayım harfim bu harfün satrıyım mestûruyum Hem anâsır hem tabâyi’ hem mürekkeb hem basît Cümlenin aslı ve fer’ı kâdirin makdûruyum Hem rabî ‘im hem harîfim hem benim sayfu sitâ Hem kışın mebrûduyum hem yayının mahrûruyum Buğdayım hem âsiyâbın hem hamîrim hem fatîr Selsebîlin hamrıyım hummârıyım mahmûruyum Hem sevâd-ı a’zamım hem mısr-ı câmi’hem muhît Hem bu bahrın gevheri hem lü’lü’-i mensûruyum Hem benim hâdî vü nâfî hem benim z’arr ü muzır Hem benim gufrân u rahmet hem anun mağfûruyum Hem benim maksûd u maksad hem temennâ hem dilek Hem benim her şeyde zâkir hem anun mezkûruyum Hem tabîbim hem alîlim hem ilâcım hem sakîm Hem şifânın sıhhatı hem illetin rencûruyum Hem hûrurum hem kitâbım hem kelâmım hem kelîm Fethanın mansûbuyum hem kesrenin mecrûruyum Hem cebel hem kehf ü hem eşhâb-ı kehfim kelb ile Hem kıdem sîmürguyum hem kuşların usfûruym Ey Nesîmî sen degilsin cümle oldur cümle ol Ol kim aydur bu zemîn ü âsümânın nûruyum 241 Âyet-i innî ena’llâh ım bu nûrun nûruyum Hem münâcat-ı tecellî hem Kelimin Târıyım Evvelim nûn ve’l-kalem dir âhırım mâ’yesturûn Sûre-i ve’t-tûuyum ve’t-tûrûnun mestûruyum
Fer’u aslım ref’u nasbım cer ü cezmim câvidân Sakf-ı merfu’um bu bahrın nükte-i mescuruyum Mısrım u hem câmi’im hem cumâyım hem adine Rûh-ı Kudsün nefhası hem beytinin ma’muruyum Hem imâmım hem hidâyet ma’nisi hem Mehdîsi Hem kitâb-ı vahy-i münzel hem rakın menşûruyum Hem hadîdim hem urucum hem Kur’ânım hem burûc Girdiş-i çarh u medârım şehrinin meşhûruyum Lâ-mekân hurşîdiyim hem sa’d-i ekberdir adım Nahs u kenz ü tal’at-ı bedr ü şeb-i deycûruyum Kâf ile nûn mebde’ imdir menşe’ imdir kâ’inât Uş bu gün bu küntü kenzin kenzinin mağrûruyum Hem mürekkeb hem basît ü hem cevâhir hem araz Münfâsıl hem müttasıl hem zâkirin mezkûruyum Cennetim hem Tûbîyim tûbâ lehum husne me’âb Şâhıyım şâhenşehinin şâhid-i mestûruyum Sâkîyim hem sâgarım hem selsebilim hem sebîl Bendedir hem hûr u gılmân hem anun maksûruyum Zâhir ü bâtın benim peydâ vü hem pinhân benim Mazharım hem muzhirim hem mazharın mazhûruyum Hem benim bezm-i ezel hem bendedir câm-ı elest Hem şarâb-ı kevserim hammârımın mahmûruyum Hem münâdi vü nidâyım hem utf u hem ra’uf Hem kulum hem kulların razzâkıyım gayyûruyum Hem benim mey-hane vü genc-i harâbât-ı ezel Hem şarâbım hem anun peymâne vü engüruyum Hem Hıtâyım hem Huten hem nâfe-i Tatarıyım Çin ü Maçin ü Mogol-Çin hem güzel Fagfuruyum Mülk-i İrân mülk-i Tufan mülk-i Hind ü mülk-i Sind Mülk-i Şâmım mülk-i Kayser Rûmuyum Tekfüruyum Hem benim Bağdâd ile Şat hem halife-i cihân Hem ene’l hak söylerim hem dârının Mansûruyum Kısm-ı nev’u lâ yezâlü nev’i nev’u levn’i levn
Kıdemiyim kassâmıyım hem şâkirin meşkûruyum Ravzanın Rıdvânıyım cennât-ı adn oldu adım Hem zıyâyım dahı maksûrât içinde hûruyum Hem heyûlâyım mukaddes cümle lezzet bendedir Hem çü bal ü şekker ü hem nahl ü hem zenbûruyum Altı âvâz on iki perde yegirmi dört şâ’ab Hem rubâb u erganûnum çeng ile tanbûruyum Âsumânım hem zemînim hem bulut u hem buhâr Ebr-i nîsânım yemim hem lü’lü’-i mensûruyum Âlem-i kübrâ vü sugrâ hem vasî’ u hem şerîf Âlemim hem halkıyımgam-hârıyım mesrûruyum Hem benim Belkîs-ı devrân ins ü cinn ü vahş ü tayr Hem Süleymânım hem anun hâtem-i düstûruyum Hem Halîlim hem necâtım hem hayâtım hem memât Hem kuburum hem azâbım hem hisâb u sûruyum Sen degilsin söyleyen Haktır Nesîmî söyleten Ol kim aydur hem zemîn ü âsumânın nûruyum 242 Nigârım dil-berim yârım enîsim mûnisim cânım Refîkım hem-demim ömrüm revânım derde dermânım Şehim mâhım dil-ârâmım hayâtım dirliğim rûhum Penâhım maksadım meylim medârım fikrim ü cânım Kamer-çehrem perî-rûhum u şengim Semen -bûyum gül-endâmım zehî serv-i gülistânım Latîfim nâzikim hûbum habîbim turfe-mahbûbum Hicâzım ka’be vü Tûrum behiştim hûr u rıdvânım Gülüm reyhânım eşcârım abîrim anberim ûdum Dürüm mervâridim kânım akîkim la’l-ü mercânım Dil-efrûzum vefâ-dârım ciger-sûzum cefâ-kârım Hudâvendim cihân-dârım emîrim şâh u sultânım Çerâğım şem’im u nûrum ziyâ’ım yıldızım şemsim Hezârım bülbülüm kebkim Nesîmî yahşı elhânım
243 Ey bahârım ey nigârım ey şikârım dil-berim Ey harîfim ey tarifim ey şer’ifim servetim Ey gülüm ey sünbülüm ey süsenim ey anberim Ey benim nahlim yine habb-i nebat ü şekkerim Ey habîbim ey tabîbim ey timârım hem-demim Ey refîkım ey şefîkım ey begim ey saf-derim Ey gülistânım gülüm serv-i gül-endâmım benim Sâgarım şem’-i şebistânım melâ’ik-peykerim Ey reyâhin-râhatım rûh-ı revânım lutf ile Ser-firazım ser-keşim sa’d-i sa’âdet-ahterim Ey benim hurşîd ü mâhım ey çirâğım fânusum Şûh-çeşm eltâf-ı şâhım ey mübârek-manzarım Aşk geldi gönlüm aldı aklımı yağmaladı Söyle âhır ey Nesîmî cân u dilden bih-terim 244 Yüzündür maksûdum kıblem lebindir âb-ı hayvânım Ayâ serv-i ser-efrâzım fedâ olsun sana cânım Ki sensin derdime dermân yüzün Fürkân hatın reyhân Fedâ olsun sana bin cân ki sensin şâh u sultânım Enîsim reh-berim yârım güler yüzlü gül-endâmım Abîrim anberim müşküm boyu serv-i hırâmânım Kelâmım Kur’ânım zikrim kitâbım tevhîdim fikrim Namâzım secdem ü şükrüm bi-külli cümle erkânım Azîzim serverim ömrüm hadîsim tefsîrim ilmim Ki la’l ü yakûtum dürrüm şikârım gevherim kânım Fâzılım kâmilim meylim murâdım maksûdum gönlüm Cevâbım mes’elem sözüm dilimde cümle destânım Hayâtım râhatım mihrim necâtım varlığım zâtım Tabîbim şerbetim Hızrım vücûdum sâ’atım cânım Ezeldendir benim derdim sözü gerçel kamer bedrim Muhibbim sevdigim mihrim siyâh zülf-i perişânım Hazînem gencim ü mâlım Nesîmîm âşıkım aşkım
Habîbim izzetim izzim ezelden kâmil insânım 245 Takvâ ile zühdüm edebim hilm ü halîmim Telkînim ile tevbem talebim hacc ü zekâtım Haşr ile hisâbım yine mîzân ü sırâtım İhsânım ü lutfum keremim hem hasenâtım Hanân ile Mennânım u Merven ü Safa’ım Hem zemzem ile kıblem ü Ka’bem Arafâtım Hem merkez ile kevkebim ü burcla medârım Seyyârım ü çarhım felegim seyr ü sebâtım Levh-ı kalemim Arşım ü kürsî ile nutkum Bu cümle sıfât ile benim mazhâr-ı zâtım Ayşım tarabım zevk u safâ ile neşâtım Sâz ile makâmâtım u sözüm nagamâtım Ma’bûdum u maksûdum u matlûbum u kasdım Hem bâtınım u zâhirim ü sıfâtım Fi’l-cümle bu nutk ile kelâmınla Nesîmî Âfâkım u hem enfüsüm erkân ü cîhatım
246 Habîbîm izzetim cânım cihânım Refîkım mûnîsim ârâm-ı cânım Sanavber kadli dil-dârım tabîbim Yetir dîdârımı rûh-ı revânım Ki cân kuşu uçar bir gün kafesten Kalır firkat odunda cism ü cânım Katımdan gitmez oldu bâr-ı hicrân Çekebilmen nidem ârâm-ı cânım Firâkın derdi çoktur diyebilmen Eger desem kalır hayrân revânım Nesîmî çekti gam ânestü nâran
Özü yitti ne kılsın bî-karârım 247 Tâ yüzün gördüm nigârâ gamdan âzâd olmuşum Kulluğunda pâdişahım hüsnüne şâd olmuşum Gelmişim dîdârına ta cânımı kurbân edem Ey dudağı cân-ı Şîrîn gör ne Ferhâd olmuşum Tâ cemâlin Mushâfından okurum Seb a’l-Mesân Seb’a-hânım hâfızım gör kim ne üstâd olmuşum Kulluğundan tâ beni kıldı cüdâ devr-i felek Hasretinden ben gulâm-ı sevr-i âzâd olmuşum Tâ Irâkıstânı gezdim bir müvahhıd görmedim Âşık-ı Mısrım velî müştâk-ı Bağdâd olmuşum Tâ seni gördü Nesîmî der be-âvâz-ı bülend Aşk ile ben âşinâyım akl ile yâd olmuşum 248 Dâ’im ene’l-hak söylerim Haktan çü Mansûr olmuşum Kimdir beni ber-dâr eden bu şehre ben sûr olmuşum Kıblesiyim sâdıkların ma’şûkuyum âşıkların Mansûruyum lâyıkların çün beyt-i ma’mûr olmuşum Mûsâ benim kim Hakk ile dâ’im münâcât eylerim Gönlüm tecellî nûrudur anun için Tûr olmuşum İrdim kaşın mihrâbına kim kâbe kavseyn ol durur Vuslat şebinde gör beni ser-tâ-kadem nûr olmuşum Bezm-i ezelde içmişim vahdet meyinin cür’asın Şol cür’adan kim tâ ebed ser-mest ü mahmûr olmuşum Ey ay yüzündür Ve’d-duhâ ve’l-leyl imiş saçın kara La’lin bana dârü’ş-şifâ oldur ki rencûr olmuşum Her yana kim döner yüzüm dostu görür anda gözüm Çün bu gamından gam yedim şâdân u mesrûr olmuşum Ol şâhid-i gaybî benim kim kâ’inatın aynıyım Ol nutk-ı Rabbânî benim kim dilde mezkûr olmuşum Çün on sekiz bin âleme oldu vücûdun âyine Ol sûret-i rahman kim halka mestûr olmuşum
Ol gizli gencin sırrıyım kim zâhir oldu gevherim Ol gevherim kim gün kimi âlemde meşhûr olmuşum Çün ben Nesîmî gevherim gencim size fâş eylerim Ben bu deli dîvâneyi gör kim ne ma’mûr olmuşum
249 Tâ ki yüzünde görmüşüm hüsnünde hayrân olmuşum Düştüm saçın sevdâsına gör ne perîşân olmuşum Gel gör beni bâtında kim ne gizli gencim hânesiz Zâhirde gör bu sûretim hâlinde vîrân olmuşum La’lin Mesîhâ mu’cizin âlemde ihyâ eyledi Uş ben visâlinden senin ser-tâ-kadem cân olmuşum Hakkın kelâmı sendedir sanma beni Haktan yırağ Çün kim gönüldür Arş-ı Hak ben Arş-rahmân olmuşum Ânestü nâran sırrına Mûsâ kimi irsem diyen Gelsin beni görsün ki uş âlemde destân olmuşum Genc-i nihânın sırrıyım hem küntü kenzin mazharı Hem cevherdir hem cevherî hem cevhere kân olmuşum Uşta nesîmîyim bu gün kendi vücûdum şehrine Feth eyledim Haktan bu gün hakan u sultân olmuşum 250 Hak tâ ki yâr oldu bana ser-tâ-kadem yâr olmuşum Tâ görmüşüm dîdârını müştâk-ı dîdâr olmuşum Ânestü nâran şerhine Mûsâ ne bilsin yâ seçer Anı bana sor sen ki ben ol nûr u ol nâr olmuşum Zikrim ene’l-hakdır benim Hakdır sözüm Hakdır benim Dâreyn içinde gayruhu hem leyse fi’d-dâr olmuşum Ârif katında medh zem bir asl imiş sen ârif ol Gör kim neçe her nâtıkın dilinde güftâr olmuşum Mâ’ül-‘inebdendir eger her ser-hoşun ser-hoşluğu Ben içmişim aşkın meyin ser-mest ü hammâr olmuşum
Huldun gül-i handânıdır gül-gûn yanagın ey güneş Bülbül kimi mestim onun aşkındagör zâr olmuşum Müşkîn saçından bulmuşum şol bûy-ı rûh-efzâyı kim Tîbandan anun sanasın tîbî vü attâr olmuşum Gülşen kimi açılmışım bûy-ı gülünden ârızın Gör kim cemâlinden neçe ferhunde gül-zâr olmuşum Şîrîn dudağın vasfını tâ söyler oldu mantıkım Ey Mısr-ı hüsnün Yûsufu kand ü şeker-bâr olmuşum Yâ Rab ne tâbân ay imiş tâbanda yüzün ayı kim Envâr-ı tâbından anun tâbende envâr olmuşum Sevdâ meyinden ser-hoşum mestâne aynın tek velî Gaflet meyinden tâ’ibim niçin ki hüşyâr olmuşum Zülf ü ruhun esrârını tâ Hak bana keşf eyledi Yüzündeyim genc-i hafî zülfünde ber-dâr olmuşum Serv-i gül-endâm kimi âlemde âzâdeyim velî Zencîr-i zülfün kaydına muhkem giriftâr olmuşum Mihrinde sâfım zer kimi kalb-i selîm uş bendedir Ey nakd-i hüsnün sikkesi aşkında dînâr olmuşum Lü’lü-i nâbın vasfına söyler oldu mntıkım Sem’inde her sîmîn-berin lülü-i şeh-vâr olmuşum Buldu Nesîmî tâ seni zâtında şeksiz şüphesiz Olmuş Nesîmîden berî aydur ki bîzâr olmuşum 251 Gelmişim Haktan ene’l-hak gör ne Mansûr olmuşum Rûh-ı Kudsün nutkuyum ser-tâ-kadem nûr olmuşum Levh-ı mahfûzum benim Rûhu’l-Emînin hem-demi Haşr için mîzân ü İsrafil ü hem sûr olmuşum Tâ vücûdum vahdetin kesrette isbât eyleyen Mûsıyim ânestü nâran nûr ile Tûr olmuşum Gerçi gâ’ibdir vücûdu her nazardan zâtımın Gör ne nâzır gör ne manzar gör ne manzûr olmuşum Lâ-mekânın genciyim gerçi yerim vîrânedir Eylerim ma’mur anı gör kim ne ma’mûr olmuşum
Sûret ü ma’nî benim hem ism ile hem cism ü cân Gör neçe ma’nî ile sûrette mestûr olmuşum Şöhret âfettir usandım şöhretinden âlemin Gerçi her a’lâda vü esfelde meşhûr olmuşum Bulmuşum çün kişver-i Fazlın yedi iklîmini Keykubâd u Kayser ü Cemşîd ü Fağfûr olmuşum Tanımaz ma’entahûru her tahâretsiz fakîh Ben sehâbından bu âbın arza maktûr olmuşum Âteş-i mihr-i ruhun cânımda te’sîr eyledi Ben bu oddan yanarım ya’nî ki mahrûr olmuşum Mısr-ı câmî dir vücûdum anda kıldım cum’ayı Gör ne şehrim ger ne muhkem kal’a vü sûr olmuşum Zâkirim zikr eylerim ya’nî ki şeyhım sûfiyim Gör ne gökçek ad ile âlemde meşhûr olmuşum Ey Nesîmî cennet ü hûr ol nigârın vaslıdır Çün ben ol mahbûbu buldum cennet ü hûr olmuşum 252 Allahû ekber ey sanem hüsnünde hâyran olmuşum Kavs-i kuzehdir kaşların yâyına kurban olmuşum Yüzün durur cennet gülü boyun hakîkat servidir Aşkında ben bülbül kimi âlemde destân olmuşum Kevn ü mekândan geçmişim ma’ni şarâbın içmişim Canâne yüzün görmüşüm baştan ayağ cân olmuşum Da’vî benim münkir benim râzî benim Dağı benim yazı benim ben külli devrân olmuşum Sûfî benim sâfî benim kâfî benim şâfî benim Ernî benim hayrân benim derd ile dermân olmuşum Zâhid benim âbid benim âsî benim fâsik benim Mü’min benim kâfir benim ben külli insân olmuşum Uçmak ile Rıdvân benim tamu ile nîrân benim Dânâ ile nâdân benim hem în ü ân hem ân olmuşum Geh çıkmışım Îsa kimi çarh üstüne oturmuşum Geh varmışım Yûsuf kimi Mısırda sultân olmuşum
Sarrâf-ı bahr-ı kudretim yâkût-ı kân-ı vahdetim Şimdi gelip Nesîmîyem hâk ile yek-sân olmuşum 253 Gönlümün vîrânesinde genc-i pinhân bulmuşum Olmuşum şol mâha kurbân cân-ı cânân bulmuşum Aşk derdinden haçan kurtula gönlüm çünkü ben Dil-berin derdinde her bunca dermân bulmuşum Küfr eger îmân degil ise niçin düşmüş ki ben Küfr-i zülfün halkasında nûr-ı îmân bulmuşum Hızr eger zulmâta vardı istedi âb-ı hayât Ben dudağı çesmesinde âb-ı hayvân bulmuşum Dişlerin aksi nigârâ gönlüme nakş olalı Gözlerim bahrında her dem dürr ü mercân bulmuşum Ravza-i Rıdvâna da’vet kılma ey zâhid beni Çün ben ol dergâhdan sahn-ı gülistân bulmuşum Çün Nesîmî cânını şol mâha kurbân eyledi Gör ne gökçek şol hilâlî yâya kurbân olmuşum
254 Sırr-ı ene’l-hak söylerim âlemde pinhân gelmişim Hem Hak derim Hak bendedir hem hatm-i insân gelmişim Hem levh-ı Tevrât ü Zebûr İncîl ü Fürkân ü Suhûf Hem ben kelâm-ı nâtıkın hem cem’-i Kur’an gelmişim Hem âyet-i rahmân benim hem rahmet-i rahmân benim Hem vahy-i mutlak söylerim hem nur-ı Yezdân gelmişim Buldum ale’l-‘arşi’stevâ hem rahmet-i rahmân yakîn Haktan ayân bilgil beni ben Arş-ı rahmân gelmişim Mûsâ kimi dîdârına müştâk isen gel uşta gör Ânestü nâran hem şecer Mûsî-i İmrân gelmişim Sevdân ile mest olmuşum hem içmişim gamdan müdâm Mest-i elest’in câmıyım niçin ki tuğyân gelmişim
Hem ben kalender san’atın tuttum mücerred tecrîdîm Oldum fakîr ü hem gedâ hem mülke sultân gelmişim Lâ raybe illâ vechehû geldi anun vechinde uş Âlemde hüsnün vechine ben vech-i bürhân gelmişim Hüsn-i cemâlin nakşini gördü ezelde gözlerim Bu nakşa hayrân olmuşum ben mest ü hayrân gelmişim Müşkîn saçın zulmâtına yol bulmak ister Hızrı gör Lâ’lin şarâbın içmişim ben âb-ı hayvân gelmişim Geldi cihâna şerh eder şimdi Nesîmî Hak sözün Anı kim idrâk eylesin ben sırr-ı pinhân gelmişim 255 Ben harâbât-ı ezelden mest ü hayrân gelmişim Aşk ıle yek-reng olup şâdân u handân gelmişim Sâkî-innî ena’llâh cur’asından tâ ebed Mest ü mestân halvetinden mest ü mestân gelmişim Hak durur kavl-i ene’l-hak da’vîsi Hakka ki ben Şâh u sultân meclisinden şâh u sultân gelmişim Yakmışım yandırmışım kül kılmışım zerrâtımı Lâ cerem külli kül olup mahrem-i cân gelmişim Mevc urur aşkıyla gönlüm türlü türlü dür saçar Bu girânsız aşk ıle deryâ-yı ummân gelmişim Tâyir-i kudsi diyen Rûhü’l-emîndir mantıkım On sekiz bin âlemin sırrına bürhân gelmişim Maksad-ı kevn ü mekân sensin Nesîmî çün bugün Ne aceb ger derisen kim sırr-ı Sübhân gelmişim 256 Dil-berin leblerine çeşme-i hayvân demişim Ma’den-i rûha aceb ben ne için cân demişim Hacil oldum bu sebebden ki nigârın yüzüne İremin gülşeni vü ravza-i rıdvân demişim
Levh-ı mahfuz ile Arş oldu yanağın sıfâtı Ben bu ma’nîden ana sûret-i rahmân demişim Sûretin ahseni takvîmi yüzün kıble imiş Ne ki Hak dedi ana ben iki çendân demişim Sensin ey sûret-i Allah ile rahmân mescûd Kılmayan secde sana dîv ile şeytân demişim Gül-i handân demezem goncaya ayruk ne için Ki yanagın gül-i handânına handân demişim Sadefin içine kâr eyledi inci eridi Ki lebin cevherine la’l ile mercân demişim Deme her dikene sen bağ u gülistân epsem Ki ben ol ârız-ı gül-güna gülistân demişim Zülfünü nâfe-i Tatara bahâ kılma ki ben Kıymetin her kılının mülki Süleymân demişim Ey Nesîmî sana çün Fazl-ı ilâh oldu mu’in Beni ayb eyleme kim tapına sultân demişim
257 Yüzün gününde ey kamer envâra düşmüşüm Ânestü nâran olmuşum ol nâra düşmüşüm Dârü’s-Selâm-ı hüsnüne ey cennetin gülü Düştüm ezelde gör ki ne gül-zâra düşmüşüm Düştüm hayâl-ı zülfüne ey müttekî beni Tesbîha da’vet etme ki zünnâra düşmüşüm Fikrimdedir hayâl-i lebinle gözün müdam Yâ Rab ne resme hamr ile hummâra düşmüşüm Cân u cihânı vasl-ı cemâlin bahâsına Verdim ezelde gör ki ne bâzâra düşmüşüm Şeytândır ol ki sûretine kılmadı sücûd Şeytâna münkir olmuşum inkâra düşmüşüm Ey vahdetin şarâbına müştâk eden beni Mest-i eleste sor ki ne esrâra düşmüşüm Fâş eyledim cihâna ene’l-hak rumûzunu
Doğru haberdir anun için dâra düşmüşüm Ken’anı Yûsufun leb-i şîrîni buldum uş Fikr eyle kim ne kand-i şeker-bâra düşmüşüm Aşkın kadîm ü zülf ü ruhun dâ’imü’l-ebed Yâ Rab ne ince işe uzun kara düşmüşüm Ey subh-dem yeli ne öğersin Tatarını Müşkin saçında gör ki ne Tatara düşmüşüm Hüsnün hurûfunu bana verdi sebak ruhun Dersin bu ebced oldu vü tekrâra düşmüşüm Gördü nesîmî yüzünü ma’şûkanın bugün Hakkı bilen bilir ki ne dîdâra düşmüşüm 258 Ey cemâlin hüsn-i sûret kim kılıptır ol hâkim Fâ’il-i mutlak durur her şeyde mef’ul ol rahîm Saçların zıllı düşelden rûy-ı bedrin tâbına Kim tulû etti cihâna şems-i tâbân müstakîm Yüzüne Seb a’l-Mesânî ger okursam lâ deme Kim kaşınla kirpigin zülfünden oldu bu resîm Nutk imiş şîrîn lebinin İsevî câna hayât Çün mesîhâ ister isen uşta geldi tur ramîm Secde kılmaz mı bile gör Sidre vü Tûbâ revân Kim mela’ik cümlesi eder sücudunu azîm Hem Hakın sen mazharısın lâ-şerîk ü bî-gümân Sendedir nûr-ı tecelli Arş ü kürsi hem nâ’im Yazmaya harfin adın ey öz özünden bî-haber Çün lebinden zâhir oldu bu kelâm ile kelîm İstivâ sırrını ger bildin ise ayne’l-yakîn Hatt-ı vechinde şigâf etti sırât-ı Müstakîm Uş bu dünyâ fânidir geç sen fenâdan bul bekâ Kim hayât-ı câvidân ola sana ömr-i selîm Hızr çün bulmuş hayâtı zulmetinden tâ-ebed Kim lebin aynı durur cennet içinde ol na’im
Ey Nesîmî ger nihâyet buldun ise nutka sen Bist ü heşt ü sî vü dû vechinde yazmış ol kerîm
259 Aşkına gör ben neçe âşık-ı dîvâneyim Yoluna baş oynatıp gör ki ne merdâneyim Yapışuben zülfüne gönlümü bend ederim Çünkü yakîn aşkına vâlih ü hayrâneyim Cân u cihân dîn ü dil aşkına tark eyledim Şükr ederim kim yüzün şem’ine pervâneyim La’l-i lebin câmını sundu bana içtim uş Gör beni bu ma’nîden hem-dem-i peymâneyim Nergis-i mestin beni gör ki ne mest eyledi Mest ü humâr olmuşum nergis-i mestâneyim Zâhidin efsânesin söyleme vâ’iz bana Tâ ki bu hüsn ü ruhun gencine virâneyim Dişlerinin aksine düştü Nesîmî gözü Katresi deryâ döker gör ki ne dür-dâneyim 260 Vahdehû lâ şerîk im şüphesiz uşta zâtım Ya’nî ki ibtidasız zâtım ü hem sıfâtım Yedi ana dört taya dokuz atadan beri Heşt ü çıhâr u pencim hem yine şeş cihâtım Kaynadı uş tenûrum aşk ile cûşa geldi Gör bu Tûfân içinde Nuhum u hem necâtım Haktan inen kelâmım ya’nî ki lâ-yemûtum İlm ü kitâb u harfim âyet ü beyyinatım Gerçi dem-i Mûsâyım nûr ile nâr içinde Hem ben ölü dirilten Îsâ vü mû’cizâtım Ebcedim ü hecâyım harfim ü satr-ı kitâb Levhım ü hem mürekkeb kilkim ü hem devâtım
Nûr u nehâr u leylim keşfim iki cihânda Kadrine hem iriştim Kadrim ü hem Berâtım Kıble vü ka’beyim ben Merve ile Safâyım Savmım ü salâtım ıydım ü hem zekâtım Ay u güneş arş u ferş arz u semâdan beri Aşk ile lâ-yemûtum akl ile hem-hayâtım Gerçi türâb u suyum ma’nîde ey huceste Ben bu iki cihânda tâhir ü tayyibâtım Gör ki beni ne bahrım katre-i aşk içinde Dicle vü Şatt u Ceyhûn Aras u hem Fırâtım Müşrik olup gümâna düşmegil ey yakînsız Âyet-i Feth u babım sûre-i Mürselâtım Fâ’il-i külli mutlak Hakk ileyim Hakım Hak Da’vîde ism-i mef’ûl ma’nîde fâ’ilâtım Nesîmîyim ki her şeye külli muhît oldum Hem bilene hal oldum bilmeyene müşkilâtım 261 Küntü kenzin sırrını izhâr eder mâ dâme dem Kim degil ol âdemî kim yoktur anda dâm-ı dem Nefha-i Îsâ demi demdir diriltir âdemi İster isen ol demi al dünyasından kâm-ı kem Kim ki mir’atın musaffa kıldı ol dîdâr için Lî ma’a’llâhın rumûzun kıldı istifhâm hem Âşıka mey-hâne güncünden gelir ilhâm u vecd Sûfiye mescid bucağından gelir peygâm-ı gam Nahnu razzaknâ gününden kısmet olmuş her kime Zâhide seccâde vü tesbih ü rinde câm-ı Cem Ey Nesîmî kılma da’vet zâhidi sen aşka kim Bu mesel rûşen durur kim olmaz imiş hâm ham 262 Yüzünde sûret-i rahmânı gördüm Kaşında kâf ve’l-Kur’ân-ı gördüm
Okudum ders-i hüsnün âyetini Yedi Mushaf kimi Kur’ân-ı gördüm Muhammed ümmetinde sen doğalı Seni sultânların sultânı gördüm Bizim maksûdumuz dîdârınızdır Okudum defter ü dîvânı gördüm Cemâlin hüsnünü ayrılığından Kan ağlar ravza-i Rıdvânı gördüm Züleyhâ tek bu gün derde giriftâr Hezerân Yusûf-ı Ken’ânı gördüm Müselsel zülfünün dirhemlerinden Perîşân sünbül ü rayhânı gördüm Kopardı kâmetin gödü kıyâmet Günâhımı çeken mizânı gördüm Halâldir gözlerin sihrine mu’ciz Neçe dîv ile ol fettânı gördüm Yanağın şem’ına pervâne olmuş Yanar dün gün meh-i tâbânı gördüm Gönül gözün ayırmazam yüzünden Ki ma’nî sûretinde cânı gördüm Bekâdır hâlime yâ Rab ki sensiz Cihânın varlığı fânî gördüm Nesîmî tek bu gün her kim verir cân Yakîn bil ger dese cânânı gördüm
263 Müşkîn saçın sevâdına müşk-i Hıtâ derim Müşk-i Hıtâ ne nesnedir anı hatâ derim Ol Hakkı tanı kim yüzüne ka’bedir Ma’nîde hâcı ol durur ehl-i Safâ derim Aşkın belâ durur diyene i’tikâd ilen Haktan hemîşe başına gelsin belâ derim
Sensiz muhibb-i sâdıka nâz u na’îm ü Huld Derd ü azâb mihnet ü renc ü anâ derim Câm-ı Cihân-nümâ dediler gerçi yüzüne Haktan ben anı âyîne-i Hak-nümâ derim Yoktur vefâsı zerrece gönlünde şâhımın Şol bî-vefâya anun için bî-vefâ derim Gönlün bana ne türlü cefâyı dilerse kıl Senden gelen cefâya haçan ben cefâ derim Derdin devâsını istemeyen münkir epsem ol Şol ma’nîden ki derdine yoktur devâ derim Ey rence düşmesin diyen ol doğru âşıka Ol rence düşmesin ki ben ana şifâ derim Ol ömrü kim visâl ile geçmez Nesîmînin Geçmiş hevâ vü herzeye bâd-ı hevâ derim 264 Zülfünü sorsalar anun sünbül-i müşk-bû derim Yüce boyun görünicek celle celâlühû derim Kıble olalı kaşların tâkı basîret ehline Cân u gönül yüzün görüp şâm u seherde hu derim Hatlarına Hıtâ senin kim der ise hatâ kılar Cân ile sevmeyen seni cân ise kim adu derim İnce belinle ağzını kuçuban öpeyim diyen Her kılı iki yaruban şerhını mû-be-mû derim Teşne kılalı leblerin aksi ile Nesîmîni Gözlerime serâb ile hûn görünürse su derim 265 Sûret-i rahmânı buldum sûret-i rahmân benim Vahy-i mutlak Hak kelâmı kâf ve’l-Kur’ân benim Hem benim ânestü nâran sırrını fâş eyleyen Hem Halîl oldum bu nâra Mûsî-i İmrân benim Hem İsâyım hem Sikender hem benim âb-ı hayât Hem hayât-ı Hızrı buldum çeşme-i hayvân benim
Hem muhîtim hem kenârım hem sadef dür-dâneyim Hem bu bahrin gevheri hem gevher-i ummân benim Hem hayâlim hem cemâlim hem sıfâtım hem taleb Hem nukûşum hem bu nakşa vâlih ü hayrân benim Zulmet-i mevt ü memâtım hem hayâtım hem memât Mü’mine Nûh-ı necâtım kâfire Tûfân benim Hem ilâcım hem tabîbim hem şifâyım hem sıhat Hem rencin renciyim hem derdine dermân benim Mushafım harfim hurûfum hem kelâmın hem kelîm Hem kelâm-ı nâtıkım hem Haktan uş bürhân benim Sâkıyim şem’im şarâbım hem humârım hem hamîr Selsebîlim sâkıyim hem sâkıye peymân benim Hem salâtım hem zekâtım hem benim zerk u riyâ Hem benim îmân u tevhîd şu’le-i îmân benim Hem na’imim hem rahîmim hem kerîmim hem kerem Hem na’im-i huldum ü hem cennet ü Rıdvân benim Ey Nesîmî sen Hakı bil Hakka ikrâr eylegil Çünkü insân ü beşersin Hak diyen sübhân benim 266 Ey yanağım Tûr-ı Sînâ vey hatın hayy-i kadîm Ol tecellîden çü buldu Hakka ol Mûsâ Kelîm Zülf ü kaş u kirpiğindir yedi hat Ümmü’l-Kitâb Fazl imiş bâ-yı bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm İstivâ gör zâhir oldu Hak ale’l-‘arşistevâ Müntehâdır müntehâdır müntehâ vechü’l-kerîm Ahmed-i Muhtâr gördü anda Hakkı bir gece Hatt ü hâlindir beyânı gör bu cennâtü’n-na’im Cümle eşyâ rûh imiş sensin çü yektâ lemyezel Gör yakîn ma’nî budur hâzâ sırâtun müstakîm Rabbenâ etmim lenâ andan bulundu nûranâ Gör bu hüsnü kim diriltir der-zamân azm-i ramîm Cümle eşyâ nâtık oldu vech-i Haktan lâyemût
Vech imiş bâki serây-ı câvidân arşı azîm Ey Nesîmî secde kıl şol dil-berin dîdârına Kim ki sâcid olmadı oldu adı dîv-i racîm 267 Gerçi firâka düşmüşüm ayn-i visâl içindeyim Gel nazar eyle hâlime gör ki ne hâl içindeyim Vasl-ı ruhun zülâline susadım uşta yanarım Gerçi gözümden ey sanem âb-ı zülâl içindeyim Nakş u hayal-i suretin sanma ki benden ayrıla Çün bu hayal ü nakş ile hayâl içindeyim Hürrem eder ümid ile vasl-ı ruhun beni velî Vasla irince cân ile hüzn ü melâl içindeyim Zülf ile kaş u kirpiğin ebcedi cim ü dâl imiş Ben bu hurûf u şekl için cim ile dâl içindeyim Tâlî-i sa’d yıldızım kevkeb-i nahse uğradı Ey şerefim sa’âdetim gel ki vebâl içindeyim Vaslına irmek isterim gerçi ki aynıyım anun Benden anu kim ayıra fikr-i muhâl içindeyim Sen benim olduğum için düşmene zâhir olmuşum Münkir ile bu ma’nîden kîl ile kâl içindeyim Yüzüne kaşına anun verdi Nesîmî gönlünü Ben bu sebepden ey güneş bedr ü hilâl içindeyim 268 Cânıma geçti firkâtin gör ki ne nâr içindeyim Gülden ırak gül kimi mihnet ü hâr içindeyim Cânımı vuslat-ı lebin hecre mübeddel eyledi Gör ne mey ü piyâleden renc ü humâr içindeyim La’l ü akîk u inciyi saçarım altın üstüne Gör ki gözümden uş neçe bezl nisâr içindeyim Zülf ü ruhun şumârın şâm u seherde sağışım Kim bilir ol şumârı kim ben ne şumâr içindeyim Nakş-ı nigârını yüzün bende musavver eyledi
Ben bu nigar u nakş ile nakş u nigâr içindeyim Ey kamu hûbların şehi lütf u inâyet eylegil Tut elimi ki düşmüşüm akreb ü mâr içindeyim Zülf ü ruhun hadisin neçe unutam ey perî Çün dün ü gün anun ile leyl ü nehâr içindeyim Cânımı anberîn saçın sayd edeli kemendine Rûm u Hıtâyı tutmuşum Çîn ü Tatar içindeyim Fazl-ı ilâha cânını eyle fedâ Nesîmîyâ Olma melûl ayıtma kim bend ü hisâr içindeyim 269 Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam Kevn ü mekândır âyetim zâta gider bidâyetim Sen bu nişân ile beni bil ki nişâne sığmazam Kimse gümân ü zann ile olmadı Hakk ile biliş Hakkı bilen bilir ki ben zann ü gümâna sığmazam Sûrete bak vü ma’nîyi sûret içinde tanı kim Cism ile cân benim velî cism ile câna sığmazam Hem sadefim hem inciyim haşr ü sırât Bunca kumâş ü raht ile ben bu dükâna sığmazam Genc-i nihân benim ben uş ayn-ı ayân benim ben uş Gevher-i kân benim ben uş bahr ile kâna sığmazam Arş ile ferş ü kâf ü nûn bende bulundu cümle çün Kes sözünü uzatma kim şerh u beyâna sığmazam Gerçi muhît-i a’zâmım adım âdem durur âdemim Dâr ile kün fekân benim ben bu mekâna sığmazam Cân ile hem cihân benim dehr ile hem zamân benim Gör bu latifeyi ki ben dehr ü zamâna sığmazam Encüm ile felek benim vahy ile melek benim Çek dilini vü epsem ol ben bu lisâna sığmazam Zerre benim güneş benim çâr ile penc ü şeş benim Sûreti gör beyân ile çünkü beyâna sığmazam
Zât ileyim sıfât ile Kadr ileyim Berât ile Gül-şekerim nebât ile piste-dehânâ sığmazam Şehd ile hem şeker benim şems benim kamer benim Ruh-ı revân bağışlarım rûh-ı revâna sığmazam Tîr benim kemân benim pîr benim civân benim Devlet-i câvidân benim îne vü âna sığmazam Yer ü gökü düzen benim geri dönüp bozan benim Cümle yazı yazan benim ben bu dîvâna sığmazam Nâra yanan şecer benim çarha çıkar hacer benim Gör bu odun zebânesin ben bu zebâne sığmazam Gerçi bugün Nesîmîyim Hâşîmîyim Kureyşîyim Bundan uludur âyetim ü şâna sığmazam 270 Müşkîn saçın her târesin iki cihâna vermezem La’lin şarâbın bir nefes bin tatlı câna vermezem Şehlâ gözün sevdâları ahd ü emânettir bana Nûr-ı yakînin sırrını olmaz gümâna vermezem Aydur bana ver müdde’î yarı bugün yârın güne Bir sâ’at anun vaslını dehr ü zamâna vermezem Zülfünde cân kıldı vatan hubbü’l-vatan şartı ilen Ben mesken-i ervahımı kevn ü mekâna vermezem Nâz ü na’îmi dünyenin bi’l-kâ’ime ger sûd ile Küllü ziyândır âşıka sûdu ziyâna vermezem Oldu kelâmından yakîn k’anun dehânı var imiş Aynü’l-yakînin rü’yetin gayb ü gümâna vermezem Ey benzeten kaddin anun serv ü çinâr u ar’ara Ben tûbî ile sidreyi her bî-revâna vermezem Ey inciyi medh eyleyen yâkûtunu cevher bilen Ben bulduğum dür-dâneyi bin bahr ü kâna vermezem Yârın dudağı vasfını ey zâhid epsem sorma kim Nutkun Mesîhü Meryemin her bî-zebâna vermezem Aşk-ı mecâzı sâlikin zerk u riyâdan yeg durur Hak bil bunu kim kimsenin sûdun ziyâna vermezem
Bûy-ı Mesîhânın demi nutk-ı Nesîmînin durur Alın bahâsız satmanız cân râyegâna vermezem 274 Gel ey dil-ber ki müştâkım seni görmek diler gönlüm Gamından düştü zâr ister visâlinden şeker gönlüm Kara kaşın hilâlini gözümden tâ ba’id ettin Düşüptür nâra zülfünden yanar zârı kılar gönlüm Sekâhüm rabbühüm geldi dudağından haber câna Susamıştır yine ister lebinden şol haber gönlüm Cihânda cân ile gönlüm visâlin ihtiyâr etmiş Zehî görmüş Hakı cânım zehî sâhib-nazar gönlüm Ne gevherdensin ey cân kim cihânın bahr u kânından Mükerrem kadr ü kıymetli seni bildi güher gönlüm Gamın nârından ey dil-ber gönül kaynar içim yanar Bu renc ü mihneti gör kim gam ucundan çeker gönlüm Sabûrîdir devâ aydur muhibbin derdine nâsıh Velî nâsıh devâsından olur her dem beter gönlüm Visâlinden beni ayrı kerem kıl kılma lüfteyle Ki vaslınla müdâm olmak diler şâm ü seher gönlüm Gel ey lütfu nihâyetsiz beni vaslından ayırma Ki şol ömrü ki vaslınla geçer ömre sayar gönlüm İki âlem bana sensiz gerekmez olmasın hergiz Cihânın hâsılı sensin anı sensiz nider gönlüm Gel ara gönlümün için gör ey cân kim firâkından Ne acı gussalar yutar ne ağular içer gönlüm Hayâlî sevdiğim yârın gözümden gerçi ayrılmaz Cemâlin perdesiz görmek diler açık basar gönlüm Saçın zencîrini benden felek çün çekti ayırdı Tenim şehrinde sevdâdan deli olmuş gezer gönlüm Ezelde sûret-i rahmân yüzün şâmında gördüm çün İlâhi sûretin dâ’im bu ma’niden sever gönlüm Nesîmî yârını vermez cihânın varına andan
Geç ey da’vîci kim nâdân değildir ol kadar gönlüm
275 Ne hüsn olur bu ne sûret zehî behişt-i na’im Ne lütf olur bu ne ma’nî zi’rabb-i’arş-i azîm Nesîm-î zülfüne baş ile cân nisâr ederim Ne sîm ü zer ki bu lâyıktır ol nesîme nesîm Görün bu çeşme-i hayvân-lebi ki şânında Geliptir âyet-i yuhyi’l-’ızâm vehiye ramîm Gönül saba nefesinden dirildi cân buldu Kara saçından anun gör ne bû getirdi nesîm Müsellem oldu sana dil-beri cihânda bugün Ki ayı ile güneş oldu cemâline teslîm Gerekse cevr ile öldür gerek beni yandır Ne gussa andan ana kim etâ bî-kalbi selîm Mu’attar eyledi zülfün şemîmi âfâkı Velâ acîbü mine’l-’atrı en yefûha şemîm Ezelde var idi aşkın bu cân içinde benim Zevâle olmaya kabîl binâ-yı ahd-i kadîm Yolunda koydu Nesîmî cihân ile cânı Tefâvüt eylemez anı kabûl kılsa kerîm 276 Senden ırak ey sanem şâm ü seher yanarım Vaslını arzularım dahı beter yanarım Aşk ile şevkin adu cânıma kâr eyledi Gör neçe tâbından uş şems ü kamer yanarım Benden ırak olduğun bağrımı kan eyledi Oldu gözümden revân hûn-ı ciger yanarım Şem’-ı ruhun sûreti karşıma gelmiş durur Şa’şa’sından bana şu’le düşer yanarım Sabr ile ârâmımı kaptı elimden gamın Bâd-ı hevâdan degil gamdan eger yanarım
Çıktı içimden tütün çarhı boyadı bütün Gör ki ne âteşteyim gör ne kadar yanarım Benden ayırdı seni şa’bedesi çok felek Her ne ki takdîr eder hükmü geçer yanarım Yandığımı yâr için gizli degil ben dahı Her ne kadar kim anun gönlü diler yanarım Müdde’i yanar demiş gamda Nesîmî beli Gamda yanan yârı yâr çünkü sever yanarım 277 Sûretinin safhasında gör ne yazmış ol kadîm Okudum ol hattı bi’smi’llâhi’r-rah mânî’r-rahîm Alnına el-hamdü li’llâh yazdı rabbü’l-âlemin Koydu aşkın yolu çün hâzâ sırâtın müstakîm Sûretinin mâhiyetin tefsîr eder innâ fetah Hüsnünün keyfiyyetidir bes âlâ hulkın azîm Kaşlarındır kâbe kavseyn ü saçın leylen tavîl İsmidir ve’ş-şems yüzün şol mübârek hattı cîm Ol şol mîm-i femin aynen tüsemmâ selsebîl Şimdi Kevser la’lin oldu gel ki cennâtü’n-na’îm Zülfüne çün seyr kıldı subh-dem bâd-ı sabâ Ol sebebden oldu âlem da’imâ anber-şemîm Rahm kılgıl sen Nesîmîye ayâ bedr-i münîr Ger hatâ kıldım ise estağfiru’llâhi’l-azîm 278 Aşk ile oldu mu’ammer tînetin ender-kadîm Kudsiyân-ı hazret-i A’la ile oldum mukîm Münzevî oldum ezelden der-zevâyâ-yı felek Aşkın oldu kuvvet-i rûhun zi-’allâm-ı âlîm Tâ ki girdi gönlüme nûr-ı tecellî pertevi Çeşmime hergiz görünmez hûr-ı cennât-ı na’îm
Âlem-i vahdette sundu bir kadeh mevlâ-yı aşk Kuvvet-i rûhun münevver ez-gıdâyâ-yı amîm Hâdim-i hammâra verdim cânımı bir cur’aya Var na’îm-i huldu sattım zan sebep oldum selîm Soydular baştan ayağa sâbirim âh eylemem Hükm anun takdîr anun ol durur Rabb-i rahîm Çün kasemnâ da bana kısmet bu oldu tâ-ebed Cümle âlemdir fenâ şol kâsim-i kısmet kasîm Soydular yandırdılar gör ne hilâfet kıldılar Tanık uşda hâlime şol rabbi rahmanı rahîm Ey sabâ ez-kûy-ı dil-ber çün getirdin bûy-ı dôst Cân fedâ olsun Âdemine ayâ bâd-ı nesîm Ey Nesîmî çün ezelden mahzen-i esrâr idin Gayr eger gönlüne girse koymagıl kılgıl dün nîm 279 Sâkıyâ mâh-ı sıyâm oldu tamâm Gel beri sun sâgar-ı mey ve’s-selâm Âşıkın bayramı yüzün ayıdır Ey kaçın mahşer ruhun Beytü’l-Harâm Cennetin hamrı lebin sahbâsıdır Eskınî min zâlike’l-hamr ey gulâm Çün gözün ser-mest ü la’lindir şarâb Mey mubâh oldu vü sûfîlik harâm Tevbeden geç sûfîyâ rindâne kim Bâde sâf oldu vü geldi devr-i câm Çün riyâdır hırka-pûşûn tâ’atı Kum fe-enzir yâ fetâ ke’sü’l-müdâm Kâbe kasveyn kaşların mihrâbıdır Ey imanım gözlerin ni’me’l-îmâm Ve’d-duhânın şemsi yüzün ayıdır Muhtefiyyün nûruhû tahte’z-zalâm Matlâ-ı envâr anun zülfeynidir
Vechühû fîhâ ke-bedrin fi’l-gamâm Ârifin kûy-ı mugân oldu yeri Âferîn ana zehî âlî-makâm Dâne-i hâlin cihânı tuttu çün Turradan niçin düzersin bunca dâm Ka’beyi büt-hânedan fark etmezem Kad re’ey’te’l-Hakka fî külli’l-makâm Leyse li’l-insâni illâ mâ se’â Fîtarîkı’l-hubbi min ke’si’l-müdâm Kâle tıbtüm fe’dhulûhâ hâlidin Hâzinü firdevsi fî dâri’s-selâm Yâ ülü’l-ebsâra entüm hâzırûn Mâ ra’eyte aynî hayâlek fi’l-menâm Vechünâ hüsnün kadîmün lâ yezâl Aynünâ sihrün mübînün lâ yenâm Gel Nesîmînin kelâmın gûş kıl Kim anun güftârıdır hayrü’l-kelâm 280 Gel gör beni aşkınla kim neçesi giryân olmuşum Terk-i cihân eylemişim cismim görüp cân olmuşum Derdin derûnumdan beni âlemlere çakmış durur Kâ’il deliledim derdine çaktır ki dermân olmuşum Devr-i kamerde gözlerim bir kez kıya baktı bana Zulmünden ol hûn-hârenin kan ile galtân olmuşum Ey Tûr-ı Sînâ arza kıl beyzâ tecellîsin bana Mûsa bigi dîdârına müştâk u hayrân olmuşum Ol dem ki yüzün görmüşüm yüzümü yere sürmüşüm Îmân-ı şehâdet getirip anda Müselmân olmuşum Ey sâye-i sübhân bana ey sûret-i rahman bana Döndü yönüm senden yana çün ehl-i îmân olmuşum Aşkınla mevc içindeyim dişlerinin aksin görüp Dür-dâne döküp gözlerim lü’lü’-i ummân olmuşum Gönlün Nesîmînin harâb ger kıldın ise gam değil
Ben gizli genci bulmuşum andan ki virân olmuşum
281 Ey habîbim vaslını ben câna nisbet kılmışım Küfr-i zülfün arızın îmâna nisbet kılmışım Al yanağın âlini gül berkine benzetmişim Arızın vechini ben rıdvâna nisbet kılmışım Müdda’îyle sohbet etme ey habîbim zinhâr Müdda’inin sohbetin şeytâna nisbet kılmışım Iyd-ı ekberdir cemâlin câna cân kurbân olur Iyd için ben cânımı kurbâna nisbet kılmışım Yaktı aşkın gönlümü genc-i vîrân eyledi Ben Nesîmî gönlünü vîrâne nisbet kılmışım 282 Bir perî-peyker nigâr-ı mâh-rûyu sevmişim Şahid ü şekl-i harîf-i çeng-i hûru sevmişim Katlanamaz cevrine her çend ki cânım tendedir Olmuşum miskîn çü yâr-ı tünd-hûyu sevmişim Gül-sitânın arasında reng ü bûya kânî’im Bülbül-i zârım ez’ân rû reng ü bûyu sevmişim Tâ sögüt tek titrerim gayret elinden rûz u şeb Neylerim çün kim nigâr-ı serv-boyu sevmişim Çün Nesîmî olmuşum mecnûn u zâr u bî-karâr Dil-ber-i Leylî-sıfât zencîr-i mûyu sevmişim 283 Demişim ben lebine la’l ile mercân demişim Gör ne nutk ile acep cânıma cânân demişim Demişim fâş edemem halvet içinde ben ü dest Yâr ile sırr-ı nihân arada pinhân demişim Yârımın hilkâtini bilmek için dem uş bu dem Yüzüne bin dil ilen sûret-i rahmân demişim
Bülbül-i Kudsî benim sûret-i hüsnün gülüdür Gül yüzün sûretine tâze gülistân demişim Kân-ı cevherdir anun la’li vü ben cevheriyim Cevherin cevherine la’l ile mercân demişim Hatt u hâlin ne bilir vâ’ız-ı bihûde-sühan Ben anın şerhine gör kâf ile Kur’ân demişim Kılmayan secde yüzüne eger ol zâhid ise Zühdüne zerk u anun özünü şeytân demişim Şeb-i rûşen ki yüzün nûrunu gösterdin idi Yüzüne ol gece ben şem’-i şebistân demişim Çün Nesîmîyim anun kaş u göz ü kirpigine Merdüm-i kalb-şiken Rüstem-i destân demişim 284 Şol tamâm ayın yüzünde ben hilâli görmüşüm Cennetin sahnındaki âb-ı zülâli görmüşüm Şol azâzîl evc-i bâlâ yer ü göğü seyr edip Düştü sındı yandı geçti perr ü bâli görmüşüm Gırra olma ey beşer bu dünye mülk ü mâline Kim neçe bunculayın mülk ile mâli görmüşüm Bist ü heşt ü sî vü düden taşkaru bir nesne yok Bu kelâm içinde haylî kîl ü kâli görmüşüm Ey Nesîmî Fazl-ı Haktan çün ganîsi fârig ol Ben dahı bu hâl içinde lâyezâli görmüşüm 285 Bir gün gönülden cânımı dil-dâre îsâr eyleyem Evvel urandan el çekem bes azm-ı dîdâr eyleyem Mestâne gözlerin görüp mestûrluk satan kişi Ger Bâyezîd ü haste vü rüsva-yı bâsâr eyleyem Şol rindlere kim yârımı cân u cihânda yek göre Gizli haber inkâr ede ben cândan ikrâr eyleyem Meydân-ı aşk içinde kim cân terk eder Mansûr olur Gönlüm ene’l-hak der ise zülfünde ber-dâr eyleyem Seccâdenin rahmet vere ruhbâne rehin mi kılam
Tesbîh eger mânî ola fi’l-hâl zünnâr eyleyem Şeyh ağzı zırrından bize çok nükte ders eder velî Bir noktadır aslı hemîn niçe ki tekrâr eyleyem Bimâr gözüm dem-be-dem hasta ciger kanın döker Nesîmî dedi bûy imiş bimâra tîmâr eyleyem 286 Ben ki dervîşim fakîrim pâdişâh-ı âlemim Rûh-ı bî-rengim egerçi renge girdim âdemim Şeş cihât u çâr unsurdur beni fâş eyleyen Yoksa ben gencîne-i vahdette nûr-ı mübhemim Âlem-i gaybın sıfâtı seden oldu aşkâr Ey bâsiretsiz beni gör kim ne zat-ı a’zamım Söyleyen Haktır benim dilimde da’im yoksa ben Çâr unsurdan mürekkeb bî-lisân u ebkemim Ümmehât ile dokuz âbâya olmuşuz halef Âlem-i tahkîka baksan cümlesinden akdemim Cennet-i firdevs için bir lahza gam-kîn olmazam Tâlib-i dîdâr-ı yârım şâdumanım hurremim Ey Nesîmî çün her iş takdîr elinden işlenir Fârigım dünyâdan u ukbâda gamdan bî-gamım 287 Dil-berâ ben senden ayrı tende cânı neylerim Mâl ü mülkü taht u tâcı hânümânı neylerim İsterim vaslın cemâlin tâ kılam derde devâ Ben senin bimârınım özge devânı neylerim Çok du’âlar kılmışım ben hâlikın dergâhına Çün murâdım hâsıl oldu ben du’ânı neylerim Ey müselmânlar bilin yâr ile hoştur bu cihân Ben ki yârdan ayrı düştüm bu cihânı neylerim Ey Nesîmî neyiçin eylersin efgân ü figân Ben bu gün sabr eylesem tanla figânı neylerim 288
Ben ol sâdık-ı kavlim ki Ca’ferîyim Hakîkat söylerim Hak Hayderîyim Hasan nûru Rızâdır cümle çeşmim Hüseyn-i Kerbelânın yâveriyim Eger gül-âb ile bin yunsa ağzım Diyübilmem ki şâhın Kanberiyim Kimim ben ki olam muhibb-i evlâd Velî gerçek muhibler çâkeriyim Ne haddim var şehâ kulum diyem ben Velîkin Kanberînin çâkeriyim İmâm Zeyne’l-‘lbâddır ma’sûm-ı pâk Muhammed Bâkırın hâs leşkeriyim İmâmım Ca’fer-i Sâdıktır ammâ Sanır münkir beni kim serserîyim Mûsâ-yı Kazımı bildim hakîkat Alîyi tanıdım hoş cevherîyim Muhammeddir Takî vü Müttekî hem Nakî cânım gulâm-ı Askerîyim Muhammed Mehdî çün Hak huccetullâh Oları sevmeyenlerden berîyim Nesîmîyim cihânda ne gamım var Güzide nüshanın ser-defteriyim Nesîmîyim Yezîde la’netim var Ezelden ben Buhârî reh-beriyim 289 Bir cefâ-keş âşıkım ey yâr senden dönmezem Hançer ile yüregimi yâr senden dönmezem Aşkının yolunda ey meh kâmetin tek doğruyum Olurum Mansûr-veş ber-dâr senden dönmezem Mushaf-ı hüsnün hakıyçin ey dil-ârâmım benim Ança kim bu tende cânım var senden dönmezem Bülbül-i şeydâ idim saydına düştüm ey nigâr Yanarım mecnûn kimi pür-nâr senden dönmezem
Rind-i rüsvâyî benim başımdadır sevdâ-yı aşk Nâm u nengi koymuşum bâ-âr senden dönmezem Âşıkım aşkın yolunda hasata gönlüm sırrını Eylesen bin kez cefâ dil-dâr senden dönmezem Günde bin kez ta’nesin nus eylerim nâ-keslerin Çün Nesîmîyim belî zinhâr senden dönmezem 290 Egerçi râh-ı aşkında esîrim Şâhâ ol ad ile âlemde mîrim Temennâ ez-cihân mârâ hemînest Ki pîş-i hazret-i pâküz nemîrem Kadeh sun sâkıyâ durma bugün kim Civân-baht-ı cihânım gerçi pîrim Derûnum mahzen-i genc-i Hudâdır N’ola ger sûrette hâr u hakîrim Çü zâhir levnimin bâtını oldu Derûnumda ne kâm var şunu derim İkilik mülkünü vîrâne kıldım Anunçün kûşe-i vahdet-pezîrim Kamu âlem bi-bîn âvâze pür şüd Zî-âh ü nâle vü sûz u nefîrem Bulur cânlar safâ benden cihânda Anunçün kim Makâmât-ı Harîrim Süleymânem çü pindârî tü mârâ Firâzî Hak çü arşest ü serîrem Çirâ mâne be-gaflethâ girifte Çü Fazlî reh-nümâşud dest-girem Ferâgat olmuşum sûd u ziyândan Nesîmîyim ki dervişim fakirim 291 Hudâ aşkı durur cismimde canım Muhammeddir velî sıdk ü imâmım Nebîden sonra dîn yolunda server
Alîdir şâh-ı merdân yok gümânım Emîrül’l mü’mînin ol gevher-i pâk İmâmıdır Hasan vü dû cihânım Hüseyne çün fedâdır cân u başım Zehî devlet anunçün aksa kanım Gönülde mihr-i Zeynü’l-Abidîndir Anunçün hoş müzeyyendir dükânın Muhammed Bâkır oldur sırr-ı merdân Anun aşkıyle söyle bu lisânım İmâm-ı Ca’fer-i Sâdık bilirsin Ki oldur mürvet içre asl-ı kânım İmâm-ı heştim ü kıble-i heftim Gönülden ol durur râz-ı nihânım Takîdir cân u gönlümün murâdı Nakîdir hem dilimden dâstânım Havâric körlüğüne Askerîdir Dîn ü îmâm u bâğ u bûstânım Muhammed serveri ol pâk-dîndir İmâmım MehdÎ-i sâhib-zamânım Severim ben dahı on ik’imâmı Fedâ olsun benim anlara cânım Fakîrin miskinin Seyyid Nesîmî Nem ola rûy-ı zerddir armağanım 292 Benim ol tılısm-ı pinhân ki bugün cihâna geldim Ezelî nişânı bozdum ebedî nişâna geldim Bu tılısmı çünkü açtım zulümâta nûru saçtım Be neçe makâmı geçtim ki bu cism ü câna geldim Okudu bir ism-i a’zam ki vücûda geldi Âdem Koyuban âdımı Âdem şu bugün cihâna geldim Görünen benim yüzümdür gözeten benim gözümdür Denilen benim sözümdür benim uş lisâna geldim Kamu yerlere bölündüm kamu sözlere bölündüm
Kamu oda çün çalındım bu eve beyâna geldim Beni çün bakıp görerler dün ü gün gezerler Varıp ayruğa süzerler bana da mekâna geldim Ne kişi durur Nesîmî ki ayân eder bu râzı Düzüben bu söze sâzı benim uş zebâna geldim 293 Vücûdum şehrine girdim dolu nûr-ı Hudâ gördüm Ben ol nûrun tecellîsin Muhammed Mustafâ gördüm Hakikat bahrına daldım tarîkat keştisin sordum Ben ol keştîye mellâh Aliyyü’l-Mürtazâ gördüm Gönül Fir’avn ile kırk il mu’âriz oldu halvette Çü şâhın vahdetin buldum ben anı zîr-i pâ gördüm Egerçi âl-i İmrâna tecellîde visâl irdi Vücûdum Tûruna çıktım tecellîden Mûsâ gördüm Gönül Mûsî-i Imrândır nefes İsâ demi geldi Muhammed nutkumuz oldu Alî ayn-i alâ gördüm Muhammed nutk ile der ben ki mi’râca urûc ettim Ben ol hazret kapısında Alî sîr-i Hudâ gördüm Şeri’atın tarîkatın habîbine atâ kıldı Tahıyyâtin selâmında Alî nutkun alâ gördüm Yüzünden perde ref’ oldu ki şeksiz zât imiş mutlak Ben ol Sidre makâmında Alî-i Mürtazâ gördüm Yine şâh-ı velâyetten iki şeh-zâde nûr oldu Biri zehre rızâ verdi birin der-Kerbelâ gördüm İmâm-ı Zeyn-i dîn âbid Muhammed Bakırıdır şâh Yine Ca’fer ü Kâzımdan Alî Mûsâ Rızâ gördüm Muhammed TakÎ öz sırrın Alî-i Nakîye verdi Hasan el-Askerîyi ben cihâna pîşvâ gördüm Hem ol hatm-i imâm oldu hem oldur server-i meydân Muhammed Mehdîyi câna vasî-i innemâ gördüm Egerçi âline şâhın çün ol Mervân zulüm etti Bu lâm u ayn u nûn u tîyi anlara sezâ gördüm Nesîmî bahşiş-i Haktan inâyet iltimâs eyler
Hezârân bende tek ben de bu hazrette gedâ gördüm
294 Nûşîn lebinin la’li la’li lebinin nuşîn Şîrîn severim cândan cândan severim şîrîn Hûrî yüzünü görse görse yüzünü hûrî Miskîn olur ol hayrân hayrân olur ol miskîn Tûbâ kadini yârin yârin kadini Tûbâ Temkîn kılarım cândan cândan kılarım temkîn Hüsnün tutar âfâkı âfâkı tutar hüsnün Tahsîn idedir hurşîd hurşîd idedir tahsîn Devr-i kameri yüzün yüzün kameri devrin Pür-çîn girih-i zülfün zülfün girih-i pür-çîn Koçmuş belini her dem her dem belini koçmuş Zerrîn-i kemer nâzik nâzik kemer-i zerrîn Şâhâ yüzünüz ayı ayı yüzünüz şâhâ Rengîn çü gül-i ahmer ahmer çün gül-i rengîn Her kim yüzünü görmez görmez yüzünü her kim Çendîn çeker ol hicrân hicrân çeker ol çendîn Buldu Nesîmî vaslı vaslı Nesîmî buldu Üstün kamudan sözü sözü kamudan üstün 295 Ey yüzün cennâti adnin vey boyun Tûbâ-revân Fe’dhulûhâ hâlidin andan bulundu câvîdân Zâhir oldu sûretinden ma’nî-i Ümmü’l-Kitâb Andan izhâr oldu Haktan bunca âyât ü beyân Kâf ve’l Kur’an yanağından bilindi gör bu gün Yeddi hat seb’a’l-mesânî oldu yüzünden ayân Sûretinden zâhir oldu ma’nî-i zâtü’l-ehad Alleme’l-esmâü tâhâdır yüzün nûr-ı Dühân Hak te’âlâ çün tecellî eyledi Tûr üstüne Mûsî-i Imrân delîlidir yakîn hüsnün nişân
Sâ’at-i leyl ü nehârın gör beyânı kandadır Bildim anı Hak bilir sensin yakîn cân u cihân Cümle eşyâ zevc imiş Haktan çü yektâ lâ-yemût İstevâ arş üstüne zâhir sırât oldu ayân Zâhir oldu sûret-i Hak uş Kelâmu’llâhı gör Tâ-beyân-ı nahnü akreb bilesin ey zinde-cân Nâtık oldu cümle eşyâ Fazl-ı Haktan âşikâr Rabbenâ etmim lenâ nûran te’âlâ fi’l-cinân Çün Nesîmî zülf ü hâlinden okur Seb’a’l-Mesân Kâşif-i esrâr oluptur zi-Fazl-ı müste’ân 296 Ey yanağından hacil gül lâle-i hamrâ ilen Kanımı döktü gözün her lahza bin sevdâ ilen Gönlümü âl ile aldı şimdi cân ister gözün Bunca şaltaklar nedendir âşık-ı şeydâ ilen Dişlerin aksi düşeli gözlerim sevdâsına La’l düşmüşdür gözümden lü’lü’-i lâlâ ilen Tâ-ebed sevdâya verdi cân ile dünyâ vü dîn Her ki bâzâr eyledi şol nergis-i şehlâ ilen Anberîn zülfün nesîmî fâş olalı âleme Oda düştü nâfe-i Çîn anber-i sârâ ilen Çeşme-i hayvân suyundan olmadı cânı diri Her ki vuslat bulmadı şol la’l-i rûh-efzâ ilen Serv ile şimşâd ü Tûbâ olmasın şimden girü Çün Nesîmî kânî’ oldu şol kad-i bâlâ ilen 297 Ey beni nâ-hak diyenler kandedir bes yaradan Gel getir isbâtın et kimdir bu şey’ni yaradan Yel ü su toprak u oddan böyle sûret bağlayan Böyle dükkânı düzen kendi çıkar mı aradan Gel beri söyle bana kimdir senin nutkundaki Söyleyen işittiren hem gösteren hem yârâdan
Çünkü bir şehrin içinde mescid ü mey-hâne var Ehl-i dil fark etmedi mescidleri mey-hâreden Aşkınız yolunda akl u dîn ü dünyâ mahv olur Sormagıl aşkın hâdisin sûfî-i bî-çâreden Çünkü girdim oynarım çeng ü def ü tanbûr ile Bil ki bende şeş cihat var dönmezsem çâr-pâreden Ey Nesîmî on sekiz bin âlemin mevcûdusun Kim ki bu devre irişmez koy gide devvâreden 298 Kıble-i îmân göründü sen büt-i ayyâreden Âferîn olsun seni ne hoş yaratmış yaradan Hansı burcun yıldızısın ey melek bilsem seni Menzilin ref’ oldu yüz bin kevkeb-i seyyâreden Başıma çıktı hümârı lâ-yezâlî hamrın uş Vahdetin peymânesin çün içmişim hammâreden Çün beyâz ile sevâdın vâhid oldu illeti Lâ-şerîk olmak dilersen geç bu ağ u karadan Ey sanem gamzen okun bin yerde artuk yemişim Âşık oldur kin kayırmaya yediği yaradan Yanağın şem’ine hüsnü Yûsufun pervânedir Çok gönüller yağmalandı sen yüzü meh pâreden İşvesine fitneler hatm oldu nergis gözlerin Kimse sihrini geçirmez ayruk ol mekkâreden Şem’ine pervâne tek çün yanmadı zâhid senin Koy anun bağrı katıdır şöyle seng-i hâreden Sûfî_i peşmîne-pûşûn bâtını sâfî degil Ol kaçan kurtarısardır nefsini emmâreden Vaktına var vâ’izâ koygıl beni öz hâlime Çâreni sen sana kıl geç çâresiz bî-çâreden Gönlümü aşkından özge nesne saykal etmedi Neçe kim saykal alır âyîneler jeng-pâreden Çarh kaçan çâr-pâre çaldı ben ana çarh urmadım
Elime çâr-pâre aldım dönmezsem çâr-pâreden Aşkı müşgîn zülfünün bağlar beni çün bendine Herzedir yel kimi gezmek ne beter âvâreden Rûh-ı Kuds oldu Nesîmînin hakîkat sözleri Varlığın ortaya koydu kendi çıktı aradan 299 Dünye çün murdârdır iğren gönül murdârdan Gül degil dünyâ dikendir ne umarsın hârdan Dünyede bir yâr vefalı kimse çün bulmuş degil Fârıg ol bârî ne hâsıl şol vefâsız yârdan Âhiret yârından ise her ne maksûdun ki var Dünyenin mikdârı yoktur geç bu bî-mikdârdan Müdde’î cevr ü cefâsın hadden aşırdı velî Yâr eger yârı kılarsa gam degil ağyârdan Cîfe durur dünye çün tâlibleri adı kilâb Neçe bir dünyâ kovarsın geç bu tîz-bâzârdan Dün ü gündüz nâm u neng ardınca düşmüşsün müdâm İrmedi ma’şûka âşık geçmeyince ârdan Çün Nesîmî zâhidin hâlini bildi kim nedir Meyden ikrâh eylemez gâfil değil hammârdan 300 Ey dürr-i kân-ı her şey kim bildi kim ne kânsın Cân senden aldı çün hay bilmez seni ne cânsın Zâtına kimse irmez vasfını kimse bilmez Zat u sıfât ile sen bâkî vü câvidânsın Bî-misl ü bî-bedelsin bî-şibh ü bî-şeriksin Ey dürr-i ber-güzide ne bahr-ı bî-giransın Ey künh-i rıfatından bî-behre akl-ı mutlak Ey genc-i bî-nihâyet Sîmürg-ı lâ-mekânsın Çün kim cemî’-i eşyâ senden ayân oluptur Ey vâhid-i yegâne pes neçe sen nihânsın Hüsnün nişânın ey cân kimden sorayın âhır İki cihânda çün sen bî-zıdd u bî-nişânsın
Ne Mısr u ne şekersin ne bahr u ne gühersin Ne şems ü ne kamersin ne cân u ne cihânsın Ey mâye-bahş-ı eşyâ sensin nihân u peydâ Hem râzık-ı halâ’ik hem hâlik-ı zamânsın Ey müdde’î sen anun mahrûmsan deminden Andan durur ki her dem der-bend-i în ü ânsın Hak ezherü mine’ş-şems rûşen durur velîkin Sen gâyet-i amâdan bîhûde der-gümânsın Diler seni Nesîmî âlemde çaka her dem Tâ bileler be-tahkîk sen kamudan ayânsın 301 Senden beni kimdir ayıran sen Zâhirde vü batınımda sensen Hak vâhid-i la-şerîk iledir Benlik aradan götür ki sensen Ey âşık-ı sâdık öyle bil kim Ma’şûka revân u sen bedensen Çün zâhir ü bâtın oldu vâhid Hem cevher-i cân ü ayn-ı tensen Bil cevherini vü cevherî ol Gör ne hacer-i güher-şikensin Yârın etegin kaçırdın elden Düşmüş bu cezâya gör neden sen Ferhâd ile Husrev ey Nesîmî Şîrîn gülücü şeker-dehensen 302 Gel ey gönlümde vü cânda bedensen Ne cânda sen acep kim cân u tensen Seni bil neçe şerh etsin ey cân kim Ne bilsinler seni kim cân nedensen Yüzün çün kul hüva’llâhu ehaddır Hakîkat mu’cizi Haktan gelensen
Vücûdun zât-ı mutlaktır meger kim Neye kim bakar isem anda sensen Ne yerdensen seni hiç kimse bilmez Meger cennet tehi hubbü’l-vatansan Ale’l-‘arşi’stevâdan dem urursun Bu ma’nîden ki senden oldu sensen Seni sen fikr edenden görgil a’lâ Gümân etme seni senden ki sensen Habersizin sen ey gâfil haberden Haber verme habersiz ma’nîden sen İkilik sıfâtın koygıl elinden Ki bir türlü sıfât tut ikiden sen Gider bu benliği dağıt özünden Ki benlikten ne hâsıl çünkü sensen Nesîmî çünkü buldu hoş melâhat Şîrîndir her sözü şîrîn-dehensen 303 La’linden akar ey cân çeşme-i âb-ı hayvân Gel Hızra sor kim içti oldu vü mest ü hayrân Seni bu hüsn ile ey kim gördü yerde gökte Bu lutf ile sana cân Haktan irişti bürhân Vaslın hayâtı geldi eyyâm-ı vasl irişti Firkat visâle döndü gitti bu acı hicrân Hüsnün tecellîsinden düştü cihâna şu’le Ey pertev-i Hudâyî sensin çü nûr-ı îmân Doğdu cemâlin ayı bedrin kemâle irdi Âlemde şek degil kim sensin çü mâh-ı tâbân Dünyâ vü ukbâ ey cân hüsnüne vâlih oldu Ma’şûkadan çü irdi hem lutf ile hem ihsân Seb’a’l-mesânı okur her dem yüzün gününde Hüsnünde şöyle bil kim âşkârâ oldu Kur’ân Çün hûbların emîrî sensin cihân içinde
Şimdi cihân içinde sensin emîr-i hübân Gel ey cemâli ka’be çün ıyd-ı ekber oldu Kıldı Nesîmî cânın sana fedâ vü kurbân 304 Gel ey dil-ber iki âlemde hansın Gel ey rûh-ı revânım tence cânsın Felek hüsnüne hayrândır melek mât Ne deryâsın ne ma’densin ne kânsın Yüzünden okurum innâ fetahnâ Kelâmu’llâh ile Seb’a’l-mesânsın Hayât-ı Hızr buldum uş lebinden Yakîn kim çeşme-i âb-ı revânsın Gözünden fitne yayıldı cihâna Meger kim fitne-i âhır zamânsın Buna sen va’zını arz etme vâ’ız Bilirim kim yalancı kıssa-hânsın Saçın bûyu Hıtâ vü Rûmu tuttu Bu bûy ile sihir anber-feşânsın Cihân oldu bu gün hüsnünle ma’mûr Meger kim âlem-i kişver-setânsın Saçından çün bilindi küntü kenzen Beyân eyle beyân şerh u beyânsın Cihânın çok durur sûd u ziyânı Bu gerçek âşıka senm bî-ziyânsın Belâdır kâmetin ammâ velîkin Bu kadd ile belâ-yı nâgahânsın Cemâlinden bu gün âlemde ey cân Ayân oldu bu gün Haktan ayânsın Cihân hüsnün katında oldu şâh mât Gel ey mansûbesi çok cân ne cânsın Nigâh-ı hüsnüne hayrân olur cân Meger kim sen hayât-ı câvidânsın
Cihân yandı bu gün aşkın oduna Yakarsın âşıkı âteş-zebânsın Sabâ zülfün tozundan yele verdi Meger kim nâfe-i anber-feşânsın Dehânın sırrına hiç kimse irmez Acâ’ib noktasın hem hurde-dânsın Nesîmî çün seni bildi ezelden Hakîkat bildi kim Hak lâ-mekânsın 305 Ben mülk-i cihân cihân benim ben Ben arş-ı mekân mekân benim ben Ben arş ile ferş ü kâf u nûnum Ben şerh u beyân beyân benim ben Ben kevn ü mekân-ı kün fekânım Bildim ki nişân nişân benim ben Ben sûret ü ma’nîde Hakım Hak Ben Hakk-ı ayân ayân benim ben Bir cevheriyim kadîm ezelden Ey gevher-i kân kân benim ben Ben âteş-i Tûr-ı aşk-ı Hakkım Mûsîye zebân zebân benim ben Ben âyet-i Mushaf u kitâbım Ey nokta-dehân dehân benim ben Ben cümle cihân u kâ’inatım Ben dehr ü zamân zamân benim ben Ben kavs ile hem kemân u tîrîm Ey tîr ü kemân kemân benim ben Cemşîd-i zamân u âlem oldum Cemşîd-i zamân zamân benim ben Ben nakş ü hayâl ü hatt u hâlim Ben harf ü lisân lisân benim ben Ben genc-i nihân-ı küntü kenzim Hem genc-i nihân nihân benim ben
Ban zât ü sıfât-ı Hak-sıfâtım Hem rûh ile cân cân benim ben Ben kâfire mevt musîbet oldum Mü’mine îmân îmân benim ben Ben bahr-ı muhît-i bî-girânım Ey bahr-ı girân girân benim ben Ben cennet ü âb-ı Kevser oldum Ey sahn-ı cinân cinân benim ben Ben zulmetin ü hem âb-ı hayvân Ben Hızr-ı revân revân benim ben Ben sırrım u tevhîdim hadîsim Ey gayb-ı gümân gümân benim ben İnsân u beşersin ey Nesîmî Haktır ki hemân hemân benim ben 306 Nigârâ küntü kenzin gevherisin Ale’l-arşi’stevânın manzarısın Hayât-ı cavîdân buldum lehinden Meger cennât-ı adnin Kevserisin İki âlem cemâlin âşıkıdır Meger sen kâ’inâtın dil-berisin Harâm olsun sana vasl-ı dil-ârâm Ki hicrânın yolunda serserisin Sana değmez metâ’ı vasl-ı mahbûb Sen ey sûfî safâsız müşterisin Sekiz cennet yüzünden zâhir oldu Meger sen ehl-i irfân reh-berisin Nesîmîdir bu gün sarrâf-ı ma’nî Özünü bil ki zîbâ cevherîsin 307 (Yî) Yine sığındım ol sübhâne ben (Lâmelif) Lâ dimedim ol hana ben (Vâr) Veylinden ırak olmak için (Hî) Hemîşe âşıkım Kur’âna ben
(Nûn) Ne kim kıldım günâh tuttum ümîd (Mim) Muhammed Mustafâ sultâna ben (Lâm) Lebbeyk çağırırlar Hakk için (Kâf) Göster gireyim cinâna ben (Kâf) Kâdir isen bizi irgürmege (Fî) Felekden geçüben seyrâna ben (Gayn) Gayret eylerim âriflere (Ayn) Işret irgürem keyvâna ben (Zî) Zulm kılmağa olmadığım şerîk (Tî) Tanıktır Hak bilir insâna ben (Zât) Darbından tamunun kurtulam (Sâd) Sabr eyler isem bühtâna ben (Şin) Şeyhu’llâhım oldur Tanrıdan (Sîn) Sa’âdet bâbın açam câna ben (Zî) Zevâl irmeye bu dîn mülküne (Rı) Refîk olmayıcak şeytâna ben (Zâl) Zâkirlerden olayım derim (Dâl) Da’im yalvaram rahmâna ben (Hı) Hayr-endîş Müselmânlar ile (Hı) Harîsim geleli cihâna ben (Cîm) Cehennem sanırım giriceğiz (Sî) Sakîl kişiyile gülistâna ben (Ti) Temennâm Haktan oldur satmayam (Bî) Bekâ mülkünü bu vîrâna ben (Elf) Allâh yârı kılarsa bana Derdimi irişdirem dermâna ben Der Nesîmî sana aklın var ise Kendözümni yazarım fermâna ben 308 Nûr-ı çeşm-i ehl-i dilsin hem hayât-ı câvidân Hem kelâm-ı nâtık ey cân hem mekânın lâ-mekân Sûretin cennet lebin Kevser yüzün nûr-ı dühân
Her kim içti şol şarâbı oldu hayy-i câvidân Ahsen-i sûret misin yâ mahzar-ı Fazl-i ilâh Kim cemâlin aşkına pîr u cevândır cân-feşân Vâsıl oldu şol habîbe kim ki buldu dil-beri Âşık u ma’şûk birdir gör kemâl-i âşıkan Tâ cemâlin Mushafın gördü Nesîmî ey nigâr Hâl ü hattın sırrını ez-Fazl-ı hak kıldı beyân 309 Şehâ gönlüm hemîşe bî-gam olsun Elinde dâ’imâ câm-ı Cem olsun Gül ü lâle cemâlinden hacildir Yüzün yazı hemîşe hürrem olsun Sana ayş ü neşât u kâm-rânî Hasûdun ser-be-ser ömrü kem olsun Def ü çeng ü çengâna nây ü tanbûr Düzülsün bezmine zîr ü bem olsun Getir ol bâdiyi çün hem-dem olduk İçelim meyi tâ subh-dem olsun Nesîmî hasta-dil hicrinden oldu Ko ol bî-çâreyi tâ mahrem olsun 310 Senin vechindir ey dil-ber hüva’llâhu hüve’r-rahmân Ki ruhsârında yazılmış lehü’l-câhu lehü’l-ihsân Kelâmın vahy-i nâzildir hat u hâlin kitâbıdır Gelin okunuz hâfızlar yüzünden ikra’ü’l-Kur’ân Kaşınla kirpigin zülfün yedidir mevzı’ı yeddi Adı Seb’a’l-mesânîdir ki el-hamdü oldu sana şân İki lebde yazılmıştır hatı âfâk u enfüsün İkidir ârızın iki biri peydâ biri pinhân Çü a’dâd olıcak ol cem’ olur yigirmi sekkiz harf Ne kim nâzil ve münzeldir görün der-sûret-i insân Nigârın hatt-ı farkından oku şakku’l kamer sırrın Ki sâhib mağfûr olasın gel ey nâdân-ı pür-isyân
Eger ferzend-i âdemsin oku tâha da gör sırrın Hat u hâl istivâsından bilesin sûre-i Rahmân Ubûr et saçı farkına göregil enfi hattını Otuz iki hat-ı âdem kılar fâş hâlik-i sübhân Gel imdi Ahmedin sırrın te’akkul kıl eyâ âkıl Ki der-taht-ı livâ Âdem dedi bu ma’nîden Yezdan Nişân-ı zât-ı bârî bil kelâm-ı âdem ü hâtem Ki tûl ü arz u umkı yok delîl midir ana bürhân Sıfâtı sî vü dü hattır ki vechinde durur mektûb Ezel nutku üzesince bilinmiştir yakîn a’yân Eger zât ü sıfât-ı Hak degildir Âdem-i hâkî Melekler sâcid olmadı felekler hâkine gerdân Ne ki a’lâ vü esfelde nebî vü hem velî vardır Kamu yüz ka’beye tutmuş sücûd eylemedi şeytân Anunçün âdemin vechi hulik mintürbeti’l-Ka’be Pes anun vechini ta’zîm ediptir ârif-i irfân Anun âyâtına kıldı melekler secde her sudan Biri saç ikisi hâcib dört kirpikdir ez-erkân Mürekkebdir anâsırdan ki hâk ü bâb u bâd âteş Yel ana tâbi’ olmuştur hüküm erkân-ı el-ekvân Gel imdi ka’benin sırrın tefekkür kıl ayâ âkıl Ki niçin yeddi yedidir bu sırdan olmagıl nâdân Anunçün yeddi yeddi bes tavâf-ı ka’be farz oldu Ki her harfin üzesince ola tavfı kulun âsân Yedi vechindeki hâke yedi âb u yedi nâra Yedi badâ ki bist ü heşt yazmış der ruh-ı cânân Ayâ hacca varan hâcî bu resmi bilmege cehd et Tavâf-ı ka’be bilmezsin abes bil sa’yini hüsrân Bu sırrı ger bilir olsan yakîn sen ayn-i âdemsin Anı fehm etmeyen âdem adı ola anun hayvân Ne bilsin ka’beyi şunalr ki nefsi sırrını bilmez Ki özünden habersizdir hevâ ardınca ser-gerdân
Şükür kıl ey Nesîmî sen tavâf-ı ka’beden hergiz Değilsin hâlî bir lahza zi-Fazl-ı hâlik-ı rahmân
311 Cânımı yandırdı şevkin ey nigârım kandasın Gözlerim nûru iki âlemde yârım kandasın Bağrımı kan eyledi acı firâkın gel iriş Ey lebin vaslı şarâbı-ı hoş-güvârım kandasın Firkatin hârı beni gör kim ne mecrûh eyledi Ey gözü nergis habîb-i gül-’iz ârım kandasın Sabrımı yağmaladı şevkin karârım kalmadı Ey benim ârâmım ey sabr u karârım kandasın Eyledi aşın beni kalkan melâmet tirine Ey gözü kaşı bölüklü şehr-i yârım kandasın Tâ yüzün şem’ından ırak olmuşum pervâne tek Yanarım leyl ü nehâr ey nûr-ı nârım kandasın Katı müştâk olmuşum zülf ü ızârın bûyuna Ey yüzü gülşen saçı müşk-i Tatarım kandasın Senden ayrı gönlümün yoktur vefâlı yârı dost Ey cefâsız hüsn-i kâmil yâr-ı gârım kamdasın Deldi hicrânın oku aşkında yanan bağrımı Sûret ü ma’nide ey çâbük-süvârım kandasın Âşıkın cennât-ı Adnı çün cemâlin vaslıdır Ey şarâb-ı Kevserim gitmez humârım kandasın Bâd ilen gönder saçın bûyun bana her subh-dem Gel ki yandım geçti hadden intizârım kandasın Yâr için her gûşede bin dîv olur düşmen bana Ey sevâd-ı a’zam u muhkem hisârım kandasın Zülfüne vermiş ezelde Hak emânet sırrını Ey emânet-dâr emîn-i kird-i gârım kandasın Çün Nesîmîdir bu gün eyyâm-ı aşkın Husrevi Ey şeker-leb yâr-ı Şîrîn rûzigârım kandasın 312
Yandırdı şevkın cânımı ey derde dermân kandasın Cânımda cân sensin velî ister seni cân kandasın Vaslın şarâbından beni saldın humârın tâbına Yandı harâretten içim ey âb-ı hayvânım kandasın Ey lutf u hüsnün kişveri yandım iriştir vaslına Çün sen artuk kimsede yoktur bu ihsân kandasın Kaptı elimden zülfünü cevr ü cefâsı çok felek Âşüfteyim Mecnûn kimi zâr u perîşân kandasın Ra’nâ boyun şevkından uş hasrette yanan gözlerim Kan ağlaşırlar sensizin serv-i hırâmân kandasın Ey gonçe ağızlı beni yandırdı hicrin dikeni Gel gel ki sensiz gonçe tek dolu içim kan kandasın Aynıma sensin rûşenî gönlüm diler görmek seni Ey hûr-ı ıyn Rıdvân ile hüsnünde hayrân kandasın Cevr ü cefâsı firkâtin Tûfân getirdi başıma Andan beni kurtarmağa ey Fazl-ı rahmân kandasın Müşkîn saçın zencîrine verdi Nesîmî gönlünü Ayruk ne hâcettir ana zencîr ü zindân kandasın 313 Şol perîden vasl umarsın ey gönül dîvânesin Şem’a yakışmak dilersin ne aceb pervânesin Âşinayı bilmemişsin ey bilişten yâd olan Ma’rifetten dem urursun n’eyleyim bîgânesin Küntü kenzin gevherinden hare edersin ârife Ey bu nakdin genci hey hey bu’l aceb vîrânesin Ger halîl olmak dilersen yâr ile gerçekleyin Dil-berin yolunda şart evvel budur kim yanasın Cânların cânânesisin ey cihânın fitnesi Doğrusu pâkîze gevher nâzenîn cânânesin Gamzesinden fitneler düzdü uyandı uykudan Sen bu uykudan kaçan ey bî-haber uyanasın Gel ene’l-hak sırrını mey-hâne vü meyden işit
Ey düşen inkâra niçin münkir-i mey-hânesin Zülfü çevgân yâr ile düşmez nihân aşk oynamak Başını top eylegil meydâne gir merdâne sen Ey Süleymân mantıkından kuş dilin öğrenmeyen Dîve uymuşsun anunçün tâbi’-i efsânesin Ey Nesîmî şol hümârî gamze-i fettân kimi Dâ’im esriksin meger kim nergis-i mestânesin 314 Terk eylemez cân aşkını ger bin kez anı yakasın Hicrinde lâyık görme kim her dem bu cânı yakasın Ey isteyen dîdârını Mûsâ kimi ma’şûkunun Vacib budur aşkında kim cân u cihânı yakasın Âhır zamânın fitnesi bürka a’yan cemâlinden götür Tâ aşka yüzerlik kimi pîr ü cevânı yakasın Ey aşka münkir müdde’i gir âşıkın tevhîdine Tâ ser-be-ser içindeki şirk ü gümânı yakasın Ânestü nârın sırrını fâş eyşe şem’ından yüzün Tâ nûruna pervâne tek kevn ü mekânı yakasın Ey kıymetî aşkın güher gönlümdür anun ma’deni Çün kan gerektir gevhere niçin bu kânı yakasın Nâm ü nişânı şöhretin âfettir ehl-i aşka çün Var ey gönül cehd eyle kim nâm ü nişânı yakasın Cânıma aşkın odu çün kâr eyledi yaktı tamâm Şimdi gerektir galibâ bağrımda kanı yakasın Ay akıdan dür-dâneyi kirpiklerimden dem-be-dem Aşkın odundan korkarım k’âb-ı revânı yakasın Ey Lâta tapan bî-basar gel gör bu mâhın sûretin Tâ Lât u Uzzâ başına deyr-i mugânı yakasın Çaktı Nesîmînin dili Allâhu nûrun sırrını Ey nâr-ı kudsî kandasın tâ ol zebânı yakasın 315 Ey Rûh-ı Kudüs cânıma sen cân u cihânsın Benden seni gâ’ib demezem uşta ayansın
Haktan dilegim senden iki âlem içinde Niçin ki iki âleme sen cân u cihânsın Ma’şûka bana çün sen idin ruz-ı ezelde Ol gün ne idin tâ-ebed ey fitne hemânsın Zülfün kamerin devrine bin fitne bıraktı Ey devr-i kamer fitnesi fettân-ı zamânsın Hüsnün ne bilir kıymetini her gözü görmez Sen âşıka sor anı ki çeşminde ayânsın Vaslın ne bilir lezzetini dîv ile hayvân Sen Hızra sor ey cân ki ne âb-ı hayvânsın Bî-nâm u nişân olmayânın sende vücûdu Fikr eylemezem anda ki sen nâm ü nişânsın Cânımla beni yakmak eger ister isen uş Gel yandır anı yakmağa ger sen nigerânsın Vermez seni bin cennet ü bin hûra Nesîmî Sen âşıka hem cennet ü hem hûr-ı cinânsın 316 Egerçi cândasın cândan nihânsın Degilsen cândan ayrı bil ki cânsın Kişi vermez nişân senden egerçi Yer ü gök dopdolu külli nişânsın Neçe gizli diyem benden seni kim Neye kim bakarım anda ayânsın Hacil eyler ruhun hüsnüyle ayı Meger sen fitne-i âhır zamânsın Arab nutku tutulmuştur dilinden Seni kimdir diyen kim Türkmensin Cânı tarh eyledim bezdim cihândan Seni buldum ki cân ile cihânsın Görensin görünen sensin gözümde Söz aytmazsın velî külli lisânsın Hakîkat vahy-i mutlakdır bu sözler
Bu sözü bil ki andan tercemânsın Etegin silk elin yu kün fekândan Ne âhır zübde-i kevn ü mekânsın Nesîmî çün bu gün devrân senindir Cihânda Husrev-i sâhib-kırânsın 317 Allâh Allâh ne cân u dil-bersin Allâh Allâh ne bahr u gevhersin Yer ü gök rûşen oldu yüzünden Ey yüce ay ne şems-i hâversin Selsebîl esrimiş dudağından Aceb ey cân ne âb-ı Kevsersin Müşk ü anber saçından utandı Cân-fezâ müşk ü tâze anbersin Sûretin hüsn içinde vâhiddir Sen bu tevhîd için mukarrersin Güneş eyler yüzün katında sücûd Şol sebebden kim andan enversin Kâmetinden kıyâmet oldu zuhur Ey hisâbın günü ne mahşersin Kâ’im oldu seninle lem-yezelî Kim ki bildi ki sen ne cevhersin Şekerin tadını giderdi lebin Allâh Allâh ne tatlı şekkersin Gün ü ayı çarha getirdi ruhun Ey oyuncu kamer hoş oynarsın Ey sıyâm ehline yüzün ulu ıyd Arş-ı rahmân u ıyd-i ekbersin Mushafın âyeti otuz ikidir Câvidân-nâme sen ne deftersin Ey Nesîmî cihânı tuttu sözün Avnin Allâh ki şâh-ı kişversin 318
Kevn ü mekân-ı gevher ü gevher-i kân mısın nesin Kimse bu sırra irmedi şerh u beyân mısın nesin Kevn ü mekâna bakmazam çün seni buldum ey sanem İki cihân içinde sen kevn ü mekân mısın nesin Mûsî kimi dîdârını gördü ezelde gözlerim Yakma beni bu nâra gel şem’-i zebân mısın nesin Dehr ü zamân içinde çün bulamadı kimse bir dahı Sencileyin bu lutf ile dehr ü zamân mısın nesin Sende bulundu gevherin ma’deni sensin ey nigâr Uşbu cihân içinde sen genc-i nihân mısın nesin Kaşların ile kirpigin kasd eder uşta cânıma Bağrımı deldi nâvekin tîr ü kemân mısın nesin Boyunu serve ey sanem nisbet eden delîl ile Uşbu karar ilen aceb serv-i revân mısın nesin Oldu Nesîmî aşkına hasta vü sayrı neylesin Gitti hayâtı kendüden cism ile cân mısın nesin 319 Ey bergüzîde sûret cânsın velî ne cânsın Hem ism ile müsemmâ hem cism ile revânsın Hüsn ü ruhun sıfâtı kevn ü mekâna sığmaz Ey gevher-i yegâne sen genc-i lâ-mekânsın Âbâ vü ummehâttan sensin hulâsa şeksiz Ey kâ’inâta maksad maksûd-ı kün fekânsın Leyl ü nehâr içinde şems ü kamer kimi uş Her yana baksam anda aynü’l-yakın ayânsın Gark eyledi cemâlin nûrunda kün fekân Ey gevher-i hakîkat şerh eyle kim ne kânsın Arz u semâda yoktur bi zerre senden ayrı Ey cümlenin vücûdu bâ-cümle der-miyânsın Her şeyde gerçi sensin ey cân güneşden azher A’mâ sanır ki gözden lâ’şey kimi nihânsın Yüzün kitâb-ı münzel zülf ü ruhundur âyet
Ey hâlikın kelâmı dilinde tercemânsın Cân u cihânı sensiz neyler muhibb-i sâdık Ey âşıkın hayâtı hem cân u hem cihânsın Sevdâlı nergisinden düştü cihâna kavgâ Ey hüsn içinde fitne zer-fitne-i zamânsın Bandırdı kâ’inatı kand ü nebâta la’lin Ey Husrev-i melâhat Şîrîn-şeker-dehânsın Hak sûretinde insân sensin gelen cihâna Ey Tanrının sıfâtı âlemde câvidânsın Hüsnün kitâbetinden geldi vücûda âlem Ey va’iz epsem ol ki yalancı kıssa-hânsın Haktan kelâmın mu’cizdir ey Nesîmî Sensin ki küntü kenzin esrârına beyânsın 320 Tecellî tuttu âfâkı cemâlin şem’-i tâbından Meger kim tal’atın ayı ayân oldu nikâbından Ne hûrî-çehresin sâkî mutahher cism-i rûhânî Ki cân ser-mest ü tan oldu leb-i la’lin şarâbından Meger eşrât-ı sâ’attir kaşınla kirpigin zülfün Ki hayrân oldu hasîbler bu Kur’ânın hisâbından İtâbı şöyle şîrîndir dudağın işve vaktinde Ki âşık cân yakar sanır anun nâz ü itâbından Cemâlin Mushafı yâ Rab ne gökten münzel oldu kim İki harf oldu kâ u nûn hüsnü kitâbından Gözün devrân-ı âlemden götürdü zühd ü takvâyı Meğer âhır zamân oldu uyandı fitne hâbından Hüva’llâhu’s-samed söyler hatın el-hamdü’llillâh kim Yüzünden perde ref’ oldu güneş çıktı hicâbından Ce’alna sâbit oldu kim dudağın vasfını söyler Ki oldu külle şey’in hayy dudağın ayn-ı âbından Açıldı zülf ü hâlinden bana îmân ü dîn bâbı Bu harf ü noktayı gör kim neler feth oldu bâbından Egerçi zikr ü tesbîhin sevâbı çoktur ey zâhid
Ben anı aşka degşirdim anun geçtim sevâbından Nesîmî çün visâlinden irişti cennet ü hûra Ne mahşerden hisâb eyler ne tamunun azâbından 321 Kâlûda beni sâkî esritti şarâbından İçirdi bana la’li Hırsın suyu âbından Ey fitnesi çok aynı uykuda sanan yârın Ol fitne kanı ki ol uyanmadı hâbından Yüzündeki heft âyet kim Fâtihadır adı Te’vîl-i kelâmu’llâh açıldı kitâbından Yüzü ne kızıl güldür zülfü ne kara sünbül K’oldu iki âlem hayy reyhân ü gül-âbından Tâbende yüzün bedri yâ Rab ne güneştir kim Ser-geşte gezer yanar gün ay ile tâbından Gör fa’teberûdan sen aç ey basar ehli göz Ne hüsn ile çıktı gör maşûka nikâbından Haşrin güneşi doğdu şâmında anun zülfü Gel vâkıf ol ey sûfî mîzân ü hisâbından Hızrın hayvân abı nutkudur anun iç uş Gör kim ne hayât akar mercân-ı hoş-âbından Hak hırkaya ey sûfî bakmaz içini arıt Gir âlem-i tevhîde çık hırka hicâbından Tesbîh ile tâmâtın bâzârı kesâd oldu Dükkânını yık anun göç eyle harâbından Yâ Rab neçe sâ’ildir âlemde Nesîmî kim Rûhu’l-Kudüsün nutku bağlandı cevâbından 322 Bu turfe şem’i gör akar şer dudağından Aceb ki münfa’il olmaz kamer yanağından Benefşe zülfüne bâtıl teşebbüh eyler imiş Sebâ çıkar bu hayâli anun dimâğından Hemîşe serv-i sehînin budağı bî-ber olur Görün bu servi ki süsen biter budağından
Zamâne zülf ü ruhundan belâya saldı beni Hem ol zamânki seçildi karası ağından Garîk-ı bahr-ı gam etti beni bu şîve ile Gelir teferrüc eder her zaman kırağından Eger ayağına düşmek mecâlim olsa idi Dahı götürmez idim baş anun ayağından Zamâne çeşm ü çirâğı Nesîmî yârindir Getir çirâğını yandır anun çirâğından 323 Sabâ her dem gelir müşgîn saçın Çîn ü Tatarından Cihânı anberîn eyler nesim-i müşg-bârından Ne Tûbâdır boyun yâ Rab ki anun yüce Tûrundan Tecellî geldi yandırdı Kelîmin şem’i nârından Nigâristânı kevneynin nigârın illeridir kim Nigâristân-ı kevneyni boyamıştır nigârından Ne kişverdir saçın çîni mübârek menzil-i matla Ki şemş-i lem-yezel doğmuş anun ferruh diyârından Muhît oldu visâlin çün ser-â-ser yâbis ü ratba Kimin aklı haber versin bu deryânın kenârından İrem gül-zârı ey hûrî bu ma’nîden yüzündür kim Sekiz cennet ayân oldu yüzün bâğ u bahârından Ene’l-hakdır münâcâtım Hak oldu bitti hâcâtım Gel ey Mansûr olan kurtul bu dârın gîr ü dârından Eger nûrun alâ nûrun değilse zülf ü ruh-sârın Ne ma’nîden güneş doğmuş saçın her tîre târından Saçınla gönlümün ahdi vefâ oldu vefâ çünkim Vefâ bûyu gelir dâ’im saçın ahd ü karârından İki âlemde maksûdum visâlindir visâlin gel Ki vaslındır bu dervişin murâdı şehr-i yârından Kulağı ârifin ta kim Nesîmînin sözün dinler Sadef tek inciler dolar dür ağzı şâh-vârından 324
Gel ey dil-ber ki kan oldu gönül aşkın belâsından Kerem kıl vasl ile kurtar beni hicrin cefâsından Te’âlâ’llâh ne sûretsin bu hüsn ile bu lutf ile Ki dîdârın neçe görsem gözüm doymaz likâsından Beni aşk oduna atan gönüldür ey nigâr ammâ Yanar bağrım akar yaşım gözümün mâ-cerâsından Saçın Çînî durur müşgîn neçe olsun anun tâbı Gözümden anberîn zülfün kâlem çekmez hatâsından Zamâne tâsına âşık vücûdu ka’beteyn oldu Apardı aklımı bende bu hüsn-i aşk tâsından Bu gönlüm derdine yâ Rab ne dermân eyleyem çünkim Katı hayrân olur her dem tabîb anun devâsından Bana sürme kime gözde ayağın tozu yaraşır Ki yegrekdir anun tozu hakîmin tûtıyâsından Leb-i la’lin firâkından benim hâlim gören aydur Nazar kıl yüzüne gör kim ayândır keh-rubâsından Cefâdan her ne kim gönlün rızâsıdır bana eyle Ki âşık cevr ile dönmez dil-ârâmın cefâsından Nesîmînin tenin şol gün ki toprak eyleye aşkın Sininden geç niyâz işit hezârân merhabâsından 325 Ey gafletin meyinden mest ü harâb ü hayrân Ger Hakkı tanımışsan kanı delil ü bürhân Nefs-i harîse uymak nâdânların işidir İşin nedir gör âhır fikr eyle olma nâdân Çün her ne kim ekersin anı biçersin âhır Dünyâda ekme anı kim adı oldu ısyân Terk eyle seyyi’âtı sâlih amel kazan kim Haktan cezâsı anun hem lutf imiş hem ihsân Eyyâmını hayâtın bâd-ı hevâya verme Kim itiren hayâtı ukbâdadır peşîmân Ger yoksa mülk ü mâlin andan ne gam ne gussa
Evlâd-ı tayyibînsin hem âdem ü hem insân Müflis ticâret eyler sermâyesiz velîkîn Sa’yi abesdir anun sevdâsı cümle hüsrân Nâkıs vücûda çün kim noksân gelir hemîşe Cehd eyle kâmil ol kim gelmez kemâle noksân Dünyâ-yı dûn gamından sararsa sayrı olma Âlemde kimse çün ki bulmaz bu derde dermân Hırs u hased sıfâtın mahv eyle ayrıl andan Niçin ki şol sıfâttan nâcîdir ayrılan cân Dîvinden libâsını koy Hızr ile yoldaş ol kim Zulmette zâhir olmaz hayvâna âb-ı hayvân Hakkın rızâsın iste gufrâna kâ’il ol kim Şol yüce kadr ü bahtın kisbi değildir âsân Çün üscüdû buyurdu Âdem hakında Hak gel Hakkın hıtâbın işit kıl secde olma şeytân Abd olma ey Nesîmî fânî cihâna çün kim Îmân ü dîn içinde sensin emîr ü sultân 326 Ey lebin âb-ı çeşme-i hayvân Tal’atından hacil meh-i tâbân Kâmerinden kıyâmet oldu zuhûr Eyyühe’n-nâsü alleme’l-Kur’ân Hak kelâmı yüzün beyânıdır Ünzurûna bî-sûreti’r-rahmân Âlimü’l-ilm-i cümle eşyâsın Mâlenâ gayrüküm velâddeyyân Zâhir u bâtın evvel ü âhır Senden oldu zuhûr şerh u beyân Zât-ı mutlaksın ey huceste-likâ Küntü kenzin beyânı oldu ayân Küfr ü îmân sıfât-ı zülf ü ruhun Bilmeyen küfrü bilmedi îmân Sırr-ı tevhîde irmedi münkir
Âdeme secde kılmadı şeytân Hakkı bildi Nesîmî Hakk iledir Hakkı bilen nider bu mülk-i cihân 327 Sen bana dil-ber yetersin özgeler yâr olmasın Bir olur yâr ikki olmaz ikki zinhâr olmasın Doğrudur yârın yolu doğru kayırmaz yârdan Kim ki doğru yol varır anun yeri dâr olmasın Bağrımı doğrar firâkın hârı ey cennet gülü Nev-bahâr olsun gül olsun arada hâr olmasın Ey bana cennât-ı adnın bâğ u büstânı yüzün Gülden anun gülşeni bî-berk ü bî-bâr olmasın Tutmuşum aşkınla peymân kılmışım zülfünle ahd Andan özge ahd ü peymân kavl ü ikrâr olmasın Yapıcı Haktır harâbı Hak yapar ma’mûr eder O yapan ma’mûra ayruk kimse mi’mâr olmasın Kim ki dîdârından özge nesne ister ya diler Yetmesin anun murâdı ehl-i dîdâr olmasın Firkatin derdi beni bî-hâb u giryân eyledi Düşmenin ömrü tükensin bahtı bîdâr olmasın Zülfünün dârında ey cân asılan Mansûr idi Kim ki Mansûr olmadı zülfünde ber-dâr olmasın Çünkü dil-ber yâr oldu ikki âlemde bana Senden ayrı yâr u mahbûb özge dil-dâr olmasın Olmuşum aynın teki bîmâr-ı aynından cüdâ Yâ Rab ol nergisden ayrı kimse bîmâr olmasın Ey Nesîmî kılma yârın sırrını ağyâra faş Ta ki yâr olsun bu sırra mahrem ağyâr olmasın 328 Düşmüşüm bî-yâr ilâhî kimse bî-yâr olmasın Kimsenin hâli bu resme müşkil ü zâr olmasın Tamunun odundan acı firkâtindir âşıka Kimsenin cânında yâ Rab senden ol nâr olmasın
Cennetin nâz u na’îmi dil-berin dîdârıdır Cennetin bâğı bana bî-vasl-ı dil-dâr olmasın Her kimin maksûdu senden gayr-ı dîdâr olmadı Tâ ebed Haktan nasîbi gayr-i dîdâr olmasın Âşıkın bâğ u gül-i gülzârı yârın yüzüdür Var iken yârın cemâli özge gülzâr olmasın Olmuşum şol çeşm-i bîmârın firâkından sâkîm Kimse benden özge şol bîmâra bîmâr olmasın Keşf-i esrârından anun yanarım sabr eylerim Demezem ağyâra ta kim keşf-i esrâr olmasın Âşıkın müşk-i Tatarı zülf-i yârın bûyudur Oda yansın nâfe-i Çîn müşk-i Tatar olmasın Bağrımı yandırdı hicrin hârı ey cennet gülü Bülbülün bağrında hergiz gülden ol hâr olmasın Cân-fezâ vaslın meyinden firkat ayırdı beni Yâ Rab ol pâkîze meyden kimse hüş-yâr olmasın Kim ki bîdâr olmadı aşkında her şeb tâ-seher Ol yalancı müdde’inin bahtı bîdâr olmasın Kim ki bâzâr etmedi zülfünle yüzbin cân ile Tâ-ebed vaslınla anun hîç bâzâr olmasın Tutmuşum mihrinle peymân kılmışım aşkınla ahd Mihr-i aşkın lem-yezel bî-ahd ü ikrâr olmasın Ey Nesîmî kim ki sâf olmaz zer-i hâlis kimi Dil-berin aşkında sâfî hem çü dînâr olmasın 329 Düşmüşüm gamdan hilâle şol meh-i tâbân için Kılmışım kurbân bu cânı şol şeh-i hûbân için Zülfü dağıtmış ruh üzre örter îmânı meger Rûma gelmiş kâfir-i Çîn gâret-i îmân için Düş muhît-i aşka iste lü’lü’-i şeh-vârı bul Cânını deryâya atma gevher-i ummân için Gerçi ihsânı cefâdır yârına yârın müdâm
Dâ’ima şükr eylerim şol dâ’imü’l-ihsân için Gevheri kanında buldu her ki oldu gevherî Cevherî ol cevheri bul cevheri her kân için Aşk meydânında her kim olmadı İsfendiyâr Bil ki Sührâb olmadı şol Rüstem-i destân için Çün lebin âb-ı hayâtı hâsıl oldu Hızrına Zulm ola zulmâta varmak çeşme-i hayvân için Gerçi döktü işvesi şîrîn dudağın kanımı Şer’ ile kimdir soran yargıyı yüz bin kan için Ey Nesîmî fazl-ı Haktan çün ganîsin fârig ol Gör bu devrânı kayırma girdiş-i devrân için 330 Nûn-ı aynın vahyine Haktan işârettir bu gün Leyletü’l-mi’râca zülfünden beşârettir bu gün Selsebîlinden gel ey sâkî içir âriflere Çünkü bayram oldu vü hacc ziyârettir bu gün Hûbluğun iklîmini tuttu cemâlin hüsn ile Ey emîri hûbların devr-i emârettir bu gün Tamumun nârında şeksiz yanısardı tâ-ebed Kim ki aşkın âteşinden bî-hasârettir bu gün Ey veren yârın visâlin kün fekânın varına Gör bey’ından neçe külli hasârettir bu gün Ey fakîh indi semâdan ârife mâen tahûr Şüpheden arın ki eyyam-ı tahârettir bu gün Kim ki hakkın sûretin yüzünde zâhir görmedi Adı yarın günde gözsüz bî-besârettir bu gün Haşr ü neşrin sâ’ati geldi vü hem yevmü’l-hisâb Uykudan uyan kim ol günden ibârettir bu gün Zerk u tezvîrin esâsı oldu ey zâhid harâb Aşka mi’mâr ol ki ma’mûr ol imârettir bu gün Yüce yerden dem uran şeyh u fakîha gel de kim Müdde’inin hürmeti Haktan hakârettir bu gün Ey Nesîmî Hak Süleymân tahtını verdi sana
Her sözün bin Âsaf-ı sâhib-vezârettir bu gün Vermişim kevn ü mekânı dil-berin dîdârına Şol ticaretten ulu kangı ticarettir bu gün 331 Ey mükerrem hüsn-i sûret vey mutahhar mâ’ü tîn Rahmeten li’l-âleminsin rahmeten li’l-alemin Devr-i hüsnün lem-yezeldir ey cemâlin lâ-yezâl Bildiğim İlme’l-yakîndir gördüğüm ayne’l-yakîn Ey yanağın sûresi ve’ş-şems yüzün âyeti Hâzıhî cennâtü adnin fedhulûha hâlidin Küllü şey’in hâlikin vechinden ayrı şek değil Ey hidâyet şem’i yüzün vey saçın hablü’l-metîn Nûn u aynın mîm ü dâlin tilke âyâtü’l kitâb Levh-ı mahfûz oldu yüzün ve hüve Kur’ânın mübîn Nefha Îsî gelir şîrîn lebinden cânlara Sâbit oldu kim lebindir mehbit_ı Ruhû’l-emîn Esrimiş mestâne aynin sâgarından selsebil Susamış cennete la’lin âbına mâ’in ma’in Hûr-ı ıynın sûreti âyîne oldu hüsnüne Şol sebebden halka mergûb oldu Haktan hûr-ı ıyn Kıblemizdir sûretin lehu’l-hamd ey nigâr Tâ-ebed iyyâke na’büd min cemâlik nesta’în Ey lebin şânında münzel âyet-i yuhyi’l-ızâm Cân mıdır yâ Rab lebin yâ hâlik-ı cân-âferin Mâlik-i hüsn oldu ey dil-ber cemâlin tâ-ebed Âşıkın dîni budur buldu Nesîmî yemm-i dîn 332 Bu cân pevrvânedir yanar cemâlin şem-‘i tâbından Gönül darü’l-karâr oldu perîşân zülf-i tâbından Hayâtı Hızr ile Îsâ bilir ârif neçe bildi Rumuz-ı aşk ile irdi dudağın ayn-ı âbından Aceb cem’-i sa’âdettir kime kim perde ref’ oldu Dü âlem doldu şevkından güneş çıktı hicâbından
Müneccim zâhid anlamaz ki sensin ahsen-i takvîm Ezelden tâ-ebed oldu ayân hüsnün kitâbından Yüzün nûru şol âteştir kim anı bilmedi zâhid Şecerden Mûsîye ınnî ena’llâhdır hitâbından Susuz aç uykusuz dil-ber beni yakar gam-ı hicrin Girem Beytü’l-Harâm içre kılam tâ secde bâbından Beni şol müdde’î sanır ırağım ya’nî tapından Zehî câhil ki gafletten uyanmaz fitne hâbından Bir ellidir iki yüz bir ki kırk on yeddi harf oldu Bu ismi zikr eden bil kim yanılmadı cevâbından Nesîmî neçe vasf etsin ki hüsnün bî-nihâyettir Tutuldu dili eflâkin sü’âl ettim hisâbından 333 Dem-i Îsâ gelir dudağından Ay kimi nûr akar yanağından Zülfünün taylesânı ol gecedir Ki güneş nûr alır çırâğından Yanısardır dudağı hasret ile Kim ki yanmaz bu aşk dâğından Kâmeti şol secer degil ki yana Her kişinin çirâğı yağından Aşk elinden dolu ayağ içerim Hem budur umduğum ayağından Sağa degşirdi solunu hakkâ Solunu kim ki bildi sağından Geldi Mûsâya len terânî cevâb Erinî vakti Tûr dağından Cân ne kuştur ki kurtula diyesin Anberîn zülfünün tuzağından Gözleri hem kara vü hem aktır Fark edilmez karası ağından Zülfünün kokusu Nesîmî kimi
Gelmedi bir nefes gubârından
334 Hilâle döndü kamer kaşların hilâlinden Boyandı kana kızıl gül yanağın âlinden Çalab seni neçe şîrîn dudaklı yâratmış Ki selsebîl utanır leblerin zülâlinden Ayın hilâli egerçi güneşten alır nûr Bu ayı gör ki güneş nûr alır hilâlinden Kara benin ne acep turfe hâle düşmüştür Bu hali bilmeyenin hiç sorma hâlinden Tavîldir saçının kıssası vü sırr-ı dakîk Eger inanmaz isen sor bu nükte hâlinden Ne hüsn olur bu ne sûret âleyke aynu’llâh Ki tân olur göricek akl anun cemâlinden Cefâları ne kadar acı ise yigrektir Anun acısı rakîbin yagıyla balinden Cefâda yana yana gör ki ben neler çekerim Bu aynı fitneli yârın cefâlı âlinden Nigârdan dilegim vasl idi revâ oldu Beni ayırma ilâhî anun visâlinden Çalap Nesîmîye çün eksik eylemez bir şâl Ne atlasından umar kimsenin ne şâlinden 335 Bu cânı tarh edip geçtim cihândan Cihân oldum cihân oldum cihândan Eger mahbûba istersen ulaşmak Gelip geçmek gereksen künfekandan Cihânın sehl imiş sûd u ziyânı Ko anun sûdunu kurtul ziyândan Eğer cinî degilsen âdemî bil K’anun aslı nedendir söyle andan
Gümândan bulmadı hiç kimse Hakkı Yakîndır kim yakîn bitmez gümândan Yer ü gök cümle Hakkın âyetidir Velî a’mâ habersizdir nişândan Gülü bitmez dikensiz dünyenin çün Gülü terk eyle geç serv-i revândan Dudağı cândır ol şîrîn-dehânın Meger gâfilsen ol şîrîn-dehândan Ayân oldu yüzün yâ Rab sakınsın Cemâlin gitmede âhır zamândan Kamudan geçmişim li’llâhi fi’llâh Meger şol turra-i anber-feşândan Aleynâ cem’ahû bes lâ tühârrik Güneş müstagnidir şerh u beyândan Nesîmînin murâdı çün sen oldun Nazar kat’ eyledi kevn ü mekândan 336 Yüzün Mushaftır ey hûrî yanagın Kâf ve’l-Kur’ân Budur haktan gelen tâhâ budur yâsîn ü er-rahmân Gün ile ayı gökten çün getirdi secdeye hüsnün Zehî kuvvet zehî kudret zehî mu’ciz zehî bürhân Yedi kez Hak ne ma’nîden buyurdu secde şeytâna Bunu bil gör ne şeydensin kim anı bilmedi şeytâna Dudağın âb-ı hayvândır ben anı sormuşum Hızra Velîkin âb-ı hayvânı kaçan idrâk eder hayvân Kaşınla kirpigin yâ Rab ne fettân yây ü oktur kim Felektir tîrine tîr-keş melektir yâyına kurbân Sen ol pâkîze cevhersin bu gün âlemde ey dil-ber Dudağın âb-ı Kevserdir cemâlin ravzâ-i Rıdvân Sekâhüm rabbühüm hamrı leb-i la’lin şarâbıdır Bu meyden mest olan bil ki haktır men aleyhâ fân Utanır ârifin aklı seni insân demek için
Ki insândır demez imse sana ey hâliku’l-insân Ruhun innâ fetehnâdır saçın ve’l-leylü kad eflah Bu levhın ebcedin gör kim okudu adını Kur’ân Haka egri bakan gözden yüzünü yaşırır dil-ber Getirdi perde hüsnünden gel ey zâhid getir îmân Tecellînin çırağıdır cemâlin şem’ı uş gör kim Neçe nûr u zîyâsından yanar mihr ü meh-i tâbân Dirildi kıssa-i Şîrîn tükendi şekkerin devri Lebin devrânıdır gelgil ki sensin Husrev-i devrân Ne deryâdır aceb aşkın ki yoktur hadd ü pâyânı Zehî aşkı nihâyetsiz zehî deryâ-yı bî-pâyân Nesîmî çün visâlinden hayât-ı câvidân buldu Yakîndır ger desem haktır kim oldu hayy-i câvîdân 337 Âlime vermişim gönül alı çok âle düşmesin Yanağının kızıl gülü üstüne jâle düşmesin Zülfü uzun kasidedir kimse irişmez ucuna Fikri hatâ dili kısa kîl ile kâle düşmesin Kirpiğinin esîriyim şol ala gözlü fitnenin Kimse anun hayâline âline ala düşmesin Saçı karasının gamın ol ne bilir ki çekmedi Sır bilene yeter bu söz ince su’âle düşmesin Aşk ile çünkü gelmişim âleme koymazam anı Terkini kıl diyen bana cürm ü vebâle düşmesin Halvet ü erba’în ile kimse irişmedi Haka Zühd ü salâha meyl eden fikr-i muhâle düşmesin Münkirin egri gözleri yüzüne bakmazam anun Bed-nazarın yüzü gözü hüsnü cemâle düşmesin Münkir egerçi hûbların yüzüne bakmaz ol bilir Kimse bu resm ü hâl ile zülf ile hâle düşmesin Hâli kimi mâ üstüne saldı beni anun saçı Kimse bu nev’a hâl ile resme vü hâle düşmesin Hüsn ile Hak anun kimi bir dahı cân yâratmadı
Hûriye benzeden anı vehm ü hayâle düşmesin Düştü kemendi zülfüne gönlü Nesîmînin neçe Cânı bu resme yanmasın kimse bu hâle düşmesin 338 Şikâyet eylemezem dil-berin cefâsından K’anun cefâsı bana yeg durur vefâsından Ezelde cânım aşkın yolunda çün komuşum Belâsını çekerim dönmezem belâsından Kimin ki gönlü dolaşı saçınla Kâlû da Ayırmaz anı saçın zülf-i dil-rubasından Kara benin kimi düştüm od üstüne yanarım Bu ateşi ana sor kim yanar hevâsından Ne derd imiş aceb ey gönlümü alan aşkın Ki âciz eyledi halkı anun devâsından Gamından ey sanem oldu gönül katı bîmâr Kanı ana şekerin şerbeti şifâsından Bahânesiz sana çün olmuşum kul ey dil-ber Bu bendeyi kerem et satma geç bahâsından Münevver eyle visâlinle ey kamer gözümü Ki firkatin anı acıttı tûtiyâsından Nesîmînin sinine gel gamından öliceğiz Hoş-âmedî işit ey cân ü merhabâsından 339 İçtim bu Kevser bâdesin buldum velâyetni nişân Tuttum velâyet caddesin isnâ aşer oldu ayân İsnâ aşer öz rahtını urdu gönülde tahtını Açtı bu bâtın bahtını dedi bana sır tut nihân Sır perdesin âğâzını düzdü gönülde sâzını Söyleş dir ise râzını îmîn ü dîn buldu bu cân Çün Mustafâ kıldı nazar oldu kamu aynım haber Uş Murtazâ verdi haber kıldı beni ayn-i nişân Ol Fâtıma Zehrâ Hasan maksûd Hüseynî olasan Maksûd-ı Ömrün bilesen ola yakınün bî-gümân
Dîn dîn-i Zeynü’l-Âbidîn Bâkır Muhammed mîr-i dîn Cân verüben algıl bu din Ca’fer sana genc-i revân Mûsâ ilen Mûsâ Rızâ mihri gönüllerde sezâ Kevser Muhammed cân-fezâ sâkî Alî-i nakd-i cân Rûşen bu dîn bu çerâğ edip yürürsün uşbu dâğ Yâ Askerî açtı bu bâğ yâ Mehdî-i âhır zamân Seyyid kılar ol ki taleb ol ki bilen ilm ü edeb İsnâ aşer dîn-î aceb geh fâş olur gâhî nihân 340 Ey sanem sen mahzar-ı Allâhsın Baştan ayağa kelâmu’llâhsın Sen bilirsin kâ’inâtın hâlini Cümle âlem sırrına âgâhsın Çün melâ’ik hüsnüne kıldı sücûd Mescid ü mihrâb u kıble-gâhsın Cümle âlem hükmüne fermân durur Sen buların arasında şâhsın Hüsn-i ruh-sârın sırâtu’l-müstakîm Menzil-i a’lâya doğru râhsın Şol kara zülfün arasında yüzün Gördüm ey dil-ber dedim hoş mâhsın Çün Nesîmîyi deli kıldın sanem Kimden eylesin şikâyet şâhsın 341 Evvel ki dilâ derd ile yârân olamazsın Âhır bir anı kâbil-i dermân olamazsın Sen hâce-i dehrim deyü fahr etme fakîr ol Derviş olamazsan yürü sultân olamazsın Haydar bigi sen Hayber-i şirki yakamazsan Bu arsada bil ki şeh-i merdân olamazsın Hak Fâtihayı bil niye heft âyet okudu Ger bilmez isen sâhib-i Kur’ân olamazsın
Cân ilmini bu hücrede tahsîl edemezsen Hak Fazl-ı Hakı sûre-i Rahmân olamazsın Ger kuşlara ta’lîm-i zebân etmez olursan Bu ins ile cin içre Süleymân olamazsın Ya’kûb olup akıtmaz isen hûnu cigerden Mısra yetişip Yûsuf-ı Ken’ân olamazsın Ger men’arefin sırrına irişmez olursan Cehl ile kalırsın dahı irfân olamazsın Ger etmez isen ahsen-i takvîme vücûdu Âdem kimi bil cismîne sen cân olamazsın Ey sûfî tavâf etme yüzü haccini yârin Ol ıyle Nesîmî bigi kurbân olamazsın 342 Düşmüşüm tâ kim şeb ü rûz ayrı şol dil-dârdan İsterim Haktan ki mahrûm olmayam dîdârdan Yâr için nûş eylerim ağyâr elinden bin cefâ Gel visâl isteyen olmaz perîşân hârdan Râyegân sundu muhabbet ol deme verdim gönül Lâ-cerem gam kaldı bana assı ol bâzârdan Evvelâ düşmem bana yaşım durur kim fâş eder Cân içinde her ne sır kim gizlenir ağyârdan Sûfî ikrâr eyle bek aç gözünü kim âkıbet Menzile irişmedi hergiz kişi inkârdan Mescid ü mey-hâneden maksûdumuz cânâ nedir Vâsıl isen fârig ol tesbîh ile zünnârdan Nâm u nâmûsu bırak tâ hem-dem ola sana yâr İrmedi ma’şûka âşık geçmeyince ârdan Mübtelâ kıldı Nesîmîyi hezârân şevk ile Kanda kim bir fitne koptu sen büt-i âyârdan 343 Cân-ı âşıksın ayâ sîmîn-zenâh ebrû-kemân Kim cemâlin Mushafından gönlüm oldu seb’a-hân
Nûr-ı çeşm-i ehl-i dilsin yâ hayât-ı câvidân Yâ kelâm-i nâtık u şâh-ı kelâm-ı lâ-mekân Sûretin cennet lebin Kevser sözün âb-ı hayât Her kim içti şol şarâbı oldu mest-i câvidân Ahsen-i sûret misin yâ mahzar-ı fazl-ı ilâh Kim cemâlin üstüne pîr ü cevândır cân-feşân Vâsıl oldu ol habîbe bil ki vâsıl dâ’imûn Âşık u ma’şûk birdir gör kemâl-i âşıkân Tâ cemâlin Mushafın gördü Nesîmî ey nigâr Hatt u hâlin sırrını ez-fazl-ı Hak kıldı ayân 344 Nûr-ı hikmet zâhir oldu sen perî-ruh-sâreden Şû’le düştü âleme şol peyker-i meh-pâreden Çün sabâ seyr eyledi gül-gûn yüzün gülzârına Anber-i sârâ döküldü turra-i tarrâreden Velvele düştü cihânda zühd ü takvâ ehline Fitnedir devr-i kamer şol nergis-i ayyâreden Şems-i tâbândır cemâlin zâhid idrâk eylemez Dîde-i huffâşa nisbet gözleri nazzâreden Sa’d-i ekberdir cemâlin vasla vâsıl cân kuşu Tâli’-i ferhunde şems ü kevkeb ü seyyâreden Çün Nesîmî âb-ı hayvân Hızr-ı zinde istedi Sen dahı nûş eylegil ol la’l-i şekker-pâreden 345 Görmüşüm nûr-ı tecellî rûy-ı zîbâsında ben Okurum Seb’a’l-Mesânî kaş u tuğrasında ben Âyet-i ve’l-leyli buldum okurum Ümmü’l-Kitâb Câna bin bend atmışım zülf-i semen-sâsında ben Biz kelâm idik ezelden nutk ile bulduk vücûd N’eylerim da’vî edip zâhid bes esmâsında ben Âlemin bahrında hayrân oldu cümle ehl-i fen Dürr-i meknûn bulmuşum çün ka’r-ı deryâsında ben
Akl-ı fânûs etmişim pervânedir Rûhu’l-Kudüs Cân ile baş oynarım hem aşk sevdâsında ben Âteş-i Nemrûda girsem tan mı İbrâhîm-sıfât Ança bütler sıymışım kibrin kilisâsında ben Ben Nesîmîyim ne gam-gîn olur isem zâhidâ Şâd u hûrrem yürürüm gönlüm tesellâsından ben 346 Safâ bağışlamış bâğa sabâ Îsîleyin demden Yeşermiş kuru ağaçlar netekim nahl-i Meryemden Bize ol âlim-i gaybın reyâhini çerisinden En önden karın altından gelir câsûs-ı çiğdemden Nedir aydur irişti uş acâ’ib leşker-i hâmûş Kimi ak kimi atlas-pûş kiminin tonu gök gamdan Aceb gencine açılmış çiçekler yere saçılmış Belirmez yer zümürrüdden zümürrüd yüzü dirhemden Çıkar sûsen kılıç ile soyar tanını nesrîni Gelir hatmi sünüsiyle kapar kalkanı Rüstemden Çalınmış erguvân benzi kenâr-ı cûydan tansuk Sanasın Mekke sultânı yüzün yur âb-ı Zemzemden Bu elvânın bedî’in gör yine haşrin rebî’in gör Bahârın büt cemî’in gör dirilmiş İsm-i a’zamdan Hevâda bülbül ü kumru nevâda çeng ü sâz eyler Tutar âhengini kuşlar kimi zîr ü kimi bemden Yerin yağmur hayâtıdır nebât açmak nebâtıdır Bahar anun sıfâtıdır ki göstermiş bu âlemden Ne gâfil oda kalmışsın bu mevsimde sen ey gâfil Çü bülbül gülden ayrılmaz vü âşık yâr-ı mahremden Ilundır bir nigârını ye iç anunla vârını Bu gün hîş geç ko yarını garaz hoşluktur ademden Çü bilirsin ser-encâmı ganîmet gör bu eyyâmı Geçirme puhteden hâmı koma çek câmı sen Cemden Var ey sâkî-i rûhânî getir doldur kadeh kanı
Sun ol rencûra dermânı ver ol mecrûha merhemden Çü gördüm güller açılmış şarâb-ı ineb içilmiş Bulara karşı biz dahı hoş ettik içtik ol Cemden Görün ol zâhid-i hoşki bizi nâr ile korkutur Sanasın kendüden geldi berât ile cehennemden Bu dâ’i kulların cürmü cihânda şimdi mi kaldı Günah evvelde kalmıştır bize Havvâ vü Âdemden Nesîmî âsîye uyduk velî anı dahı duyduk Ki suçun bilene rahmet kılar Hak mâ-tekaddemden 347 Sendedir Leylî niçin Mecnûn olup dîvânesin Şem’ bigi hâ yanarsın ne aceb pervânesin Sen ki cânân sırrını hiç olmamışsın mahremi Da’vî kılma k’âşinâyım bî-gümân bî-gânesin Gözlerini örttü gaflet göresin yârini Geçti ömrün yele vardı bes kaçan uyanasın Çünkü Hakkın sırrını yârin yüzünde görmedin Ol sebebden vermedin cân demezem cânânesin Gözleri mestânesinden mest ü mahmûr olmadın Tâ kadehden bilmezem sen esrik ü mestânesin Her ki yârın yoluna cân vermedi utmaz fedâ Demeyeler hergiz ana sen bu gün merdânesin Gönlünü kılmış imâret çün Nesîmînin ilâh Ol sebebden diyeler sen genc ile vîrânesin 348 Külli mekânı gevherin gevhere kân mısın nesin Uş bu sıfât u hüsn ile cân u cihân mısın nesin Arş ile ferş ü kâf sendedir ey melik bu gün Kimse bu sırra irmedi şerh u beyân mısın nesin Kevn ü mekâna bakmazam çün seni buldum ey sanem İki cihân içinde sen kevn ü mekân mısın nesin Mûsî kimi dîdârını gördü ezelde gözlerim Yakma beni bu nâra gel şem’-i zebân mısın nesin
Dehr ü zamân içinde hiç bulmadı kimse bir dahı Sencileyin bu lutf ile dehr ü zamân mısın nesin Sende bulundu gevherin ma’deni sensin ey sanem Uş bu cihân içinde sen genc-i nihân mısın nesin Kaşların ile kirpiğin kasd eder uşta cânıma Bağrımı deldi nâvekin tîr ü kemân mısın nesin Boyunu Tûbîye senin nisbet eden delili ne Uş bu firâz ile aceb sevr-i revân mısın nesin Düştü Nesîmî aşkına söyle ki hasta neylesin Gitti hayâtı kandüden cism-i revân mısın nesin 349 Sûretin nakşini yazdı dedi Rabbü’l-âlemin Hâzihî cennâti adnin fedhulûha hâlidîn Gözüne ve’n-necm yazdı kaşına ve’n-nâzi’ât Alnına nasrun mina’llâh görünür ayne’l-yakîn Âyet-i Tûbâ geliptir serv-kaddin hakkına Yüzüne ve’ş-şems geldi saçına hablü’l-metin Şânına el hamdü li’llâh geldi Haktan nitekim Leblerin yadına münzel oldu min mâ’in ma’în Kâf u nûndan her ne kim geldi vücûda zübdesi Sâbit oldu kim sen oldun hâsıl-ı çarh u zemîn Lâ-şek oldu çün sen oldun kıble-gâhı âşıkın Üscüdû emr oldu Haktan kılmayan oldu la’in Ey Nesîmî çün işitti bu Utârid nazmını Nâmesin çâk etti ol dem oda saldı defterin 350 Vasf-ı hûbluğun işitip kâfirîne’l-müslimîn Râh-ı aşkından urur dem hâzirîne’l-ga’ibîn Sana nahnü’z-zâri’ûn oldu hıtâb dili ile Cân için ol kim degildir kânitîne’l-hâşi’în Anberin zülfün durur İnnâ hedeynâhü’s-sebîl Kim bilir anunla ide küfründe îmân müşrikîn
Hâcibin mihrâb-ı cân kavsine kurbân olayım Dil çeker dilden ana dur râki’âne’s-sâcidîn Yetti hânım çeşmüne bî-cürm zulmü etmesin Hak demiştir hod bilirsin lâ yühıhbü’z-zâlimîn Küllü şey’in hâlikün manâsını anla dürüst Kılma cevri key sakın tutma sebîlü’l-mücrimîn Âsitânın terkini hergiz Nesîmî urmasın Cennet isterse de ana fedhulûhâ hâlidîn 351 Kim dilerse görmeğe tahkîk rahmân sûretin Gelsin ol görsün yakın cân ile cânân sûretin Münkir olma bu sözü varıp kelâmu’llâhda gör Ahseni takvîm ile gösterdi insân sûretin Men aref hükmü ile ger nefsini bilmeyesin Hak bilir senden ayırmaz kimse hayvân sûretin Çün tevellû seme vechü’llâhdır nass-ı kelâm Bunu bilmeyen tapar tahkîk şeytân sûretin Küntü kenzen sırr-ı mahfî kalmasın deyip fakîr Verdi uş âdem libâsında sana cân sûretin Tâ ki emru’llâh kılıcı boynuna düşmek için Zâhidi gör kim örünmüştür müselmân sûretin Dâ’ima çünkim Nesîmî Hak görür lâraybe fîh Dil-beri yüzünde bi’llâh gördü Yezdân sûretin 352 Çün hemîşe ol güneş ruh-sâra döndürmüş yüzün Şeş cihetten şol büt-i ayyâra döndürmüş yüzün Ka’beye döndürdü yüzün her ki gördü yüzünü Gör ne gökçek kıble-i dîdâra döndürmüş yüzün Bâ-vücûd ol kim döker kanımı çeşm-i mest ile Gece gündüz nergis-i hûn-hâra döndürmüş yüzün Gece gündüz bendine gönlüm ulaşmıştır velî Gâh bî-geh turra-i tarrâra döndürmüş yüzün
Âşıkın yüzü hemîşe dil-bere karşı döner Âbidi gör kim neçe dîvâra döndürmüş yüzün Cân kuşun uçar neden buldu îmânı her kim ol Cân u dilden şol perî-ruh-sâra döndürmüş yüzün Ey Nesîmî kâ’inâtın varına sen bakma kim Çünkü cânın da’imâ dil-dâra döndürmüş yüzün 353 Zehî ol kimse kim vardır habîbi sen teki meh-rû Şeker-güftâr ü gül-ruhsâr u müşkîn-hal u anber-bu Cihâna gelmeye hergiz özün tek bir dahı dil-ber Sa’îd-ahter melek-manzar perî-peyker ferişteh-hû Zehî sâni’ki sun’ından yaratmış kendi lutfundan Beli ince lebi gonçe kadi ra’nâ ruhu nîkû Gel ey sarrâf-ı kıymet-ger nazar kıl ma’den-i cevher Zümürrüd hattı sîmîn-ber lebi la’l ü dişi incü Kaşınla kirpiğin zülfün yüzünde benlerin dahı Biri ayâr biri tarrâr biri mekkâr biri câdû Seni sevenlerin hâli bu dört işten degil hâlî Gehî sevdâ gehî gavgâ gehî dîvân gehî yârgu Kapında kulların çoktur Nesîmî kamudan kem-ter Besî Türkî besî Kıpçak besî Zengi besî Hindû 354 Yüzünde nûrunu gördü ezel gününde ilâh Dedi ki eşhedü enlâilâheilla’llâh Bu hüsn ü lutf ile kim gördü gökte yâ yerde Melek sûretli beşer ya güneş sıfâtlı mâh Eger günâh ise kılmak yüzün katında sücûd Ben eylerim bu günâhı ki müzd imiş bu günâh Götür nikâbı vü halkı kul eyle hüsnüne kim Melâhat ehline sensin emîr ü sensin şâh Hidâyet eyledi kâlû belâda nûrâ beni Kara gözün kara kaşın benimle zülf-i siyâh
Kul oldu hüsnüne hûr u melek ne sûretsin Zehî inâyet ü izzet zehî celâlet ü câh Ne hüsn imiş bu ki vasfında rûh-ı nâtıkanın Dili tutuldu vü kıldı hadîsini kûtâh Kerâhet eyleme âşıktan epsem el zâhid Ki kim ki Hak iledir Haktan eylemez ikrâh İki gözün eger egri degilse bakma iki Ki vahdet ehline Haktan bulundu doğru râh Cihânda hâl ü hatından ruhun çeri çekmiş Zehî şehenşeh-i a’zam zehî uğurlu sipâh Cemâl ü sûretine kim ki olmadı kurbân İki cihânda nasîbi nedâmet oldu vâh Cihân içinde Nesîmî elif tek oldu ferd Eger inanmaz isen uşta şer’ u uşta güvâh 355 Gördüm yüzünü ey sanem el-minnetü li’llâh Farz oldu bana kim diyem el-minnetü li’llâh Takdîr-i ezel baht ile yâr oldu vü geldi Tedbîr-i muhâlif adem el-minnetü li’llâh Mahbûb ile çün devler-i vasl oldu müyesser Cemşîd ü Sikender benim el-minnetü li’llâh Birkidi zafer feth ile çalındı beşâret Geldi ferâh uş gitti gam el-minnetü li’llâh Ey şâdîye muhtâc olan ey râhata müştâk Gel gel ki tükendi elem el-minnetü li’llâh Zulmette bu gün çeşme-i hayvâna irişti Şol Hızr u Sikender-haşem el-minnetü li’llâh Zülfün haberin verdi sabâ gör ne getirdi Şol kâsıd-ı ferruh-kadem el-minnetü li’llâh Bahtım güneşi doğdu vü ikbâl ile geldi Şol şâh-ı sa’âdet-âlem el-minnetü li’llâh Kaldı yine âşıklarına lütf u inâyet
Şol âdeti dâ’im-kerem el-minnetü li’llâh Şol ka’be-cenâbın kapısı devlet ü bahta Gör kim neçe oldu harem el-minnetü li’llâh Rûhu’l-Kudüsün nefhâsıdır nutk-ı Nesîmî Haktır ki diyem dem-be-dem el-minnetü li’llâh 356 Dünyâ durulacak yer degil ey cân sefer eyle Aldanma anun âline andan hazer eyle Bir hâle karâr eylemez eyyâm ü geçer ömr Ey ehl-i nazar bakma bu hâle nazar eyle Pâyende degil devleti ey hâce cihânın Esbâbına aldanma gel andan güzer eyle Dünyâ evinin saltanatı beş gün imiş çün Bünyâdını yık er gibi zîr ü zeber eyle Ger âşık isen sıdk ile şol dil-bere gel kim Cân ile cihân ortaya koy terk-i ser eyle Düştü saçının zulmetine gönlüm ilâhi Şol hâl-i perîşâna bu şamı seher eyle Çün hüsnüne hatm oldu bu gün devr-i melâhat Ey fitnelerin hâtemi şakku’l-kamer eyle Ger Mûsî-i İmrân kimi şol nâra sataşsın Gel tâbişini göster ü şerh-i şecer eyle Şîrîn dudağın çeşmesinin katrelerinden Toprağa degür cümle nebâtı şeker eyle Şol piste-dehânın haberin bildi Nesîmî Şîrînlere şol tenk şekerden haber eyle 357 Bu ne ber-güzîde cândır ki gezer bu cân içinde Bu ne kıymetî güherdir ki biter bu kân içinde Seni kimdir Âdem oğlu diyen Allâh Allâh Allâh Bu sıfâtta kim görüptür beşeri cihân içinde Kamer oy verir belinden iremez yakîn bu sırra Ne hayâl imiş bu yâ Rab haberi gümân içinde
Yüzünü nikâb içinde yaşur ey kamer sûretli Ki ruhun kıyâmet eyler bu âhır zamân içinde Kara kaşın ile gözün adı kavs ü Müşteridir Bu sitârenin okun gör Arabî kemân içinde Hûrîler behişt içinde sana karşı müntazırdır Bulamaz visâlini çün bu behişt ü kân içinde Seni benden ırak ey cân neçe ayıra zamâna Gözüm bir görmüşüm çün seni her mekân içinde Yine ney figâne geldi cigeri tutuştu yandı Neye uğradı ne gördü bu tehî meyân içinde Dilerim zamân zamân kim çakayım seni cihâna Neçe bir yana bu şem’ın cigeri dühân içinde Bu derin ma’nîyi gör ki beyân eder Nesîmî Feleğin dili tutuldu bu ulu beyân içinde 358 Şenbih gününe uğradım ol serv-i revâna Şeydâyî kılıp saldı beni cümle cihâna Yek-şenbe günü Mecnûn olup dağlara düştüm Leylî yüzün okşadım anun mâh-ı tâbâna Dü-şenbe günü râz-ı dilim söyledim âhır Ol ruhları gül kirpigi ok kaşı kemâna Seh-şenbe günü seyyâd olup seyrâna çıktım Ben sayd oluban kurban olam piste-dehâna Çâr-şanba günü dôst geze geldi çemen içre Bülbül yüzünü gördü anun düştü figâna Penc-şenbe günü yâra dedim pendim işitgil Fâş etme benim râz-ı dilim yahşı yamana Âzîne günü gördü cemâlini Nesîmî La’l-i lebin uş şerbetin içtim kana kana 359 Cânda ki aşk olmasa dilde haber ne fâ’ide Gözde ki görmek olmasa nûr-ı basar ne fâ’ide
Ol kişi kim ezel günü bî-nasıp oldu ma’nîden Âyet-i tefsîr ü kelâm ana haber ne fâ’ide Gevherin uşta kıymetin sarrâf olan ârif bilir Ol ki mubassır olmadı göre güher ne fâ’ide Tûtî verir bu şekkerin tadını lezzetin bilir Karga n’ider bu gül-şeni zâga şeker ne fâ’ide Derd ile sen Nesîmînin gevherini kim almagıl Âşık olan kişilere aşka sefer ne fâ’ide 360 İkilikten geç ey va’ız irişgil vasl-ı cânâna Hakîkat sırrını anla delîl iste bu bürhâna Eger Îsî-i Meryem tek dilersen menzil-i a’lâ Sen ol gavvas-ı ma’nî vü düş uş deryâ-yı ummâna Sen ol zât-ı mutahhersin mela’ik sana sâciddir Meger İblîs imiş ol kim delîl ister bu îmâna Hadîs-i küntü kenzinden nihânî âşkâr oldu İçen ol câm-ı vahdeti ne akıldır ne dîvâne Gülistân-ı cemâlinden okudum yüz varak ammâ Anun bir harfini vermen hezâran hûr-ı Rıdvâna Nesîmî câm-ı la’linden içiptir bir kadeh haydır İrişmez mevt ana niçin kim irdi âb-ı hayvâna 361 Ey bî-nazîr ü vâhid hüsnün cemâl içinde Yüzün kıyâmet eyler şol zülf ü hâl içinde Subh-ı ezelde her kim buldu seninle vuslat Kaldı seninle dâ’im ıyş ü visâl içinde Ben bende Hakkı buldum Hakku’l-yakîn Hak oldum Uykuda kaldı münkir nakş ü hayâl içinde Ey âlemin hayâtı aşkın ne nâr imiş kim Gark eyledi cihânı âb-ı zülâl içinde Ferdiyyetin kemâli oldu sana müsellem Kim gâyete irişti hüsnün kemâl içinde
Ağzınla zülf-i müşkîn mişkât-ı nûr-ı Haktır Gel Hakkı halka göster şol mîm ü dâl içinde Ey isteyen likâyı yarın gününde Haktan Ferdâya düşme kalma fikr-i muhâl içinde Bedrin katında yüzün şol şems-i hâveridir Hiç kimse görmez anı hergiz zevâl içinde Yüzün şemâ’ilinden kaşın delâ’ilinden Kavgâ vü fitne düştü bedr ü hilâl içinde Rûhu’l-Emîne sordum esrârını dudağın Nutku tutuldu kaldı şol bir sü’âl içinde Aşkın gamıdır ey cân şâdîlık ehl-i aşka Şâd olmayan bu gamdan olsun melâl içinde Ey mekr içinde sûfî aldanmaz âle dil-ber Git ömrünü çürütmez tezvîr ü âl içinde Şol gamze şîvesinden bir hâle düşmüşüm kim Bakan bu hâle ister düşmek bu hâl içinde Yüzün kimi Nesîmî ey hûbların emîri Hûrşîd-i lem-yezeldir bedr ü hilâl içinde 362 Yoktur vefâsı dünyenin aldanma anun âline Renginden oldu münfa’il her kim boyandı âline Nakti degaldir dünyenin anunla bâzâr eyleme Niçin ki her kim kalb ile eylerse bâzâr âline Çün cümle kîl ü kâl imiş dârü’l-gurûrun hasılı Şol bî-sebâta düşmegil bîhûde kîl ü kâline Arusı ilandır sakın tatlısına aldanma kim Acıdır anun şekkeri agu katılmış baline Fânî cihânın sevgisi tamu odudur yandırır Geç eyle gönül şol karından aldanma zülf ü hâline Muhkem oyuncudur felek mansûbesinden key sakın Ey bî-basîret bak âhır şol sûretin ahvâline Aslı denîdir dünyanın içinde yoktur bir elif
Terkîbini gör bak anun şol yi vü nûn u dâline Mihnettir anun devleti hasrettir anun haşmeti Müdberdir ol kim yapışıp kaldı anun ikbâline Tezvîr ü bühtândır işi kavli vü fi’li muhtelif Hâlin sana arz eylerim fikr eyle anun hâline Dîv-i racîmin atıdır emmâre nefsin merkebi Terk eyle dîvin atını yapışma anun yalına Şol bî-misâlin aşkına verdi Nesîmî cânını Dünyâ n’ola ya âhiret kim kala mülk ü mâline 363 Düştü yine deli gönül gözlerinin hayâline Kim ne bilir bu gönlümün fikri nedir hayâli ne Âl ile ala gözleri aldadı aldı gönlümü Âlini gör ne âl eder kimse irişmez âline Kıymetini dudağının her hayvâna sorma kim Ben bilirim ki cân ile susamış zülâline Gözlerine esîr olan hâleti oldur anlayan Kim ki bu hâle düşmedi koy vara kendi hâline Sırrını şol kara benin yanağı şerh eder velî Cân n’ola ger fedâ ola yanağına vü âline Tatlı sözünden utanır âb-ı hayât mahv olur Gül be-şeker ne nesnedir kim irişe makâline Âşık-ı sâdıkın kanı yâre helâldir velî Girse eger revâ degil dil-ber anun vebâline Hüsn ü cemâl ü sûreti cümlesi ber-kemâldir Şerh u beyân u vasf ile akl iremez kemâline Ay ile gün sücûd eder sûretini göriceğiz Bu ne cemâl ü hüsn olur sallû alâ cemâline Gözünü kaşını görüp karşı be-karşı göz be-göz Sanma ki baka ol gönül bedrine vü hilâline Buldu Nesîmî çün seni geçti kamudan ey sanem Koydu harîr ü atlası girdi abâ vü şâline 364
Kim ki aldandı cihânın ağulu lezzâtına Düştü şol mansûbesi çok dünyenin şeh-mâtına Dîv-ü mel’ündür yakîn emmâre nefsin merkebi Binme ger azgın degilsen nefs-i şûmun atına Da’vî eylersin ki Hakkı bilmişim sâdık degil Çün delîlin yoktur ey münkir anun isbâtına Zülf ü kaşın kirpigindir tikle âyâtü’l-kitâb Uşta Hakkın Mushafı gel bak anun âyâtına Tâ’at ü zühd ü namâzı mekr ü fendir zâhidin Ârif ol aldanma bi’llâh zâhidin tâmâtına Nefha-i sûrun sadâsı tuttu âfâkı işit Ey olan âşık hamîrin enkerü’l-esvâtına Kâfirin büt-hânesidir dünyenin kâşânesi Yoktur îmânı anun kim secde eyler Lâtına Zâtının aynıdır Allâhın sıfâtı ey beşer Lâkin ol bildi bu remzi kim irişti zâtına Câm-ı Cemşîd oldu her şey sûretinden oy verir Ey güneş feyzin irişti âlemin zerrâtına Sûretin yâ Rab ne muğlaktır anun ma’nîsi kim Kimsenin aklı irişmez künh ü idrâkâtına Çün cemâlinden Nesîmî ebcedi kıldı tamâm Ayn ü mîmin ammesinden irdi ve’s-sâffâtına 365 Başını top eylegil gir vahdetin meydânına Ey gönül müştâk isen ger zülfünün çevgânına Âşıkın kanıyla oynar dil-berin sîmîn eli Ey yalancı âşık epsem girme cânın kanına Çekmeyen aşkın belâsın görmeyen hicrin gamın Derdi dermânsızdır anın çâre yok dermânındadır Cânını kurbân kılandır yâr için gerçek şehid Sad hezârân rahmet olsun ol şehîdin cânına Zülfünün sırrın ne bilsin zâhid anı sor bana
Ger esîr olmak dilersen zülf-i cân-efşânına Gel nikâbın tarfını gül-gûn yanağından götür Tâ gülistân gülmesin ayruk gül-i handânına Hubların bağında çoktur fitneli nergis velî Fitnelik hatm oldu anun nergis-i fettânına La’lü marcândır dudağın lü’lü-i terdir dişin Âferin şol bahr-ı kânın lü’lü’ ü mercânına Kirpiğin nâvek okudur kaşların çaşı kemân Uğramaz âşıktan özge şol okun peykânına Ey uman yarın günün uçmağını gel gör ki ben Satmışım anı bu gün yarın leb ü dendânına Ey Nesîmî ger sözün ma’nîsi bî-pâyân değil Niçin irmez kimsenin aklı anun pâyânına 366 Yandırıcı firkatin yaktı beni nârına Gönlüm ulaşmak diler yâr-ı vefâ-dârına Aşka esîr eyledi cânımı şol cevri çok Lutf ile bir bakmadı yâr-ı giriftârına Oldu gözümden ırak şol sanemin sûreti Yâ Rab iriştir beni devlet-i dîdârına Gerçi süzülmüş gözü eyledi sayrı beni Rahmeti anun kanı âşık-ı bîmârına Yüregimi yâralı eyledi şevkın iriş Yarasına bak bu gün koyma onun yârına Cânımı pervâne tek yandırırım şem’a kim Yanar imiş yâr için vâsıl olan yârına Mülk ile mâl ey melik kimseye çün kalmadı Yok tut anı hîçe say bakma anun varına Aşkına kâlû belâ çün demişim sıdk ile Ahdımı sındırmazam turmuşum ikrârına Yâre Nesîmî kimi cânını kurbân kılan Mahrem olur tâ-ebed mahzen-i esrârına 367
Susadı gönlüm nigârın la’l-i rûh-efzâsına Tâle şevkî şol habibin sûret-i zîbâsına Ey sabâ uğraşdıgınca şol hırâmân serve tüş Benden öp anun ayagın secde kıl bâlasına Gözleri sevdâsı âşık cânına kıldıkların Ol bilir kim âşık olmuş nergis-i şehlâsına Sorma sevdâ ilerin halîn tabîb-i âmme kim Düşmeyen bilmez bu hâli gözleri sevdâsına Sûret-i hüsn ü cemâli cümle zibâdır anun Hüsnüne kurbân olayım bel ki ser-tâ-pâsına Kim ki zâhir görmedi yüzünde Hakkın sûretin Gözgüsü arı degildir çâre kılsam pâsına Bî-bedeldir hüsn içinde lutf içinde bî-nazîr Vahîdiyyet sâbît oldu hüsn-i bi-hemtâsına Harmanında hüsnünün gündür başakçı ay ile Utan ey nisbet kılan kaşın hilâlin râsına Zâhidin hîç oldu zikri hîçe geçti tâ’atı Başladı Yâsîne şimdi kimse gelmez yasına Aynını aç aynıma bak cümle aynın aynıdır Sad hezârân cân fedâdır aynının sevdâsına Şol ala göz âl ile aldadı aldı gönlümü Gör bu âli kim ne düşmüş şol gözün alasına Çarh-ı nerrâdın nukûşun ters okur gözsüz fakîh Ka’beteyni gör kim atar hokka-bâzın tasına Rûh-ı Kuds oldu Nesîmî cismini tarh eyledi Gevher-i ferd oldu düştü vahdetin deryâsına 368 Sûret-i Hakka ey kamer bedr-i ruhundur âyine Taş ola kim ki sûretin olmaya âşık ayına Aşk-ı ruhun tarîkıdır dâr-ı selâmetin yolu Menziline kaçan irer kim ki bu yolda tayına Dünye vü mülk ü mâline meyl ü mahabbet eyleme
Çün gideceksin ey melik âhıretin serâyına Hûr ile cennet ü likâ görmege Haktan öyle bil Kim ki yüzünde görmedi Hakkı bu gün mu’ây ne Vasl-ı ruhundan ey perî tâ-ebed oldu muhtecib Kim ki mukayyed olmadı zülf-i girih-küşâyına Fâtihadır anun yüzü nûn u eliftir âyeti Sallû ve sellimû ala sûret-i cân-fezâyına Zülf-i dütâsının gamın sor bu esîr-i aşka kim Oldur esîr eden beni silsilesi dütâyına Başına kim ki düşmedi gölgesi anberîn saçın Devlete sâdık olmadı uğramadı hümâ yine Aşkına kim ki kılmadı baş ile cânını fedâ Derdine çâre bulmadı uğramadı devâ yine Vermişim ol kara saçın kavl ü karârına gönül Gerçi inanmazam anun ahdına vü vefâyına Hüsn-i ruhun zekâtını aya ger eylesen atâ Mihr-i münîr-i tal’atın hûruna yana yayına Cân verici lebindir şerbeti hasta gönlümün Kimdir iriştiren anı şerbetinin şifâyına La’l-i lebin hâdisini inciye nisbet eyleyen Gör ne cefâlar eyledi cevher-i cân-fezâyına Aşkına vermesin gönül şol sanemin Nesîmîyâ Kim ki tâhâmmül eylemez cevrine vü cefâyına 369 Şol şem’ı gör kim nûruna pervâneyim yine Baş oynamakda gör neçe merdâneyim yine Sâkî lebinden esrimişim şol kadehten uş Mestâne gözlerin kimi mestâneyim yine Bezm-i ezelde hem-nefesim gerçi câm idi Şükr eylerim ki hem-dem-i peymâneyim yine Aşkında ey cemâl ile efsâne fi’l-mesel Halkın dilinde gör ki ne efsâneyim yine Endîşenin îmâretini kılmışım harâb
Şol genc-i bî-nihâyete vîrâneyim yine Kâlû belâda kûy-ı harâbât idi yerim Şol ma’nîden mücâvir-i mey-hâneyim yine Ey bilmeyen bu cân-ı azîzin hakîkatin Cânı bilene sor ki ne cânâneyim yine Yâ Rab ne sihr eder bu perî-şekl ü şîve kim Zencîr-i ca’d-ı zülfüne dîvâneyim yine Yüzünde ey sanem göreli zülf ü hâlinı Dâm-ı belâda dâne kimi dâneyim yine Ey gevherin bahâsı vü mikdârını bilen Esdâf içinde gör ki ne dür-dâneyim yine Keşf eyledi Nesîmî dehânın rumûzunu Miftâh-ı gaybe gör ki ne dendâneyim yine 370 Sen sana ger yâr isen var ey gönül yâr isteme Yâr u dil-dâr ol sana sen yâr u dil-dâr isteme Bî-vefâdır çün bu âlem kimden istersen vefâ Bî-vefâ âlemde sen yâr-ı vefâdâr isteme Gül bulunmaz çün dikensiz dünyenin bâğında hîc Epsem ol bîhûde gülsüz yerde gül-zâr isteme Ma’rifettir hâlis altın sikkesi fazl u hüner Altını tanı zegalden arı dînâr isteme Rabbi erinînin cevâbı len terânî çün gelir Sende gör dîdârı senden özge dîdâr isteme Hakka münkirdir fakîh inanma ol şeytâna kim Yoktur ol cin-hilkatin zâtında ikrâr isteme Arı güftâr ey gönül gerçeklerin nutkundadır Her dili egride yoktur arı güftâr isteme Cîfedir dünyâ anun talibleri adı kilâb Olma kelb anun kim oldu adı murdâr isteme Şerbeti ağludur fânî cihânın sen anun Şerbetinden nûş-ı darû umma zinhâr isteme Dünyenin sevgisi ağır yük imiş benden işit
Nefsine yük eyleme andan sebük-bâr isteme Dünyanın mikdârı yoktur ger bilirsen kadrini Kadrine îmânma anun kadr ü mikdâr isteme İsteyen murdarı kerkestir müdâm ey turfe kuş Hazretin şâh-bazı ol murdâra murdâr isteme Bir emîn mahrem bulunmaz ey Nesîmî çün bu gün Halka fâş etme bu remzi keşf-i esrâr isteme 371 Berk-i nesrin üzre müşkin zülfünü dâm eyleme Âşık-ı âşüfteyi bî-sabr u ârâm eyleme Şol Mogol-Çîn gözlerinle çünkü kaptın gönlümü Bağrımı cevrinle pür-hûn ey dil-ârâm eyleme Kimse çün yârın visâlin bulmadı tâmât ile Epsem ey halvet-nişin endîşe-i hâm eyleme Zülf ü ruhsârın durur çün zikrimiz her subh u şâm Subhumuz hergiz ilâhî zikrsiz şâm eyleme Âşık-ı sâdık tuzağın kuşu ey zâhid degil Dâne dizme tesbihi seccâdeyi dâm eyleme Va’de çün vermiş bize Hak selsebil ü hûr-ı ıyn Koyma elden şâhidi terk-i mey ü cam eyleme Çün Nesîmînin murâdı sensin ey ârâm-ı cân Halk içinde anı düşmen-kâm u bed-nâm eyleme 372 Gitmege azm eylemişsen ey dil-ârâm eyleme Hasbeten li’llâh beni bî-sabr u ârâm eyleme Dâne-i müşkîn-i hâlin gönlümü sayd eyledi Bu tutulmuş sayda şâhâ zülfünü dâm eyleme Ömrümün subhu yüzündür bahtımın şâmı saçın Gitme ey dil-ber gözümden subhumu şâm eyleme Zülfünü berk-i gül üzre ey perî dağıtma kim Bunca gönlü yanmışın sevdâsını hâm eyleme Hay işi koy sen uzana kara zülfün kimi Dolaşır boynuna bir gün sor ser-encâm eyleme
Rind ü kallâşım bana zâhid deme ey müdde’î Lâübâlî âşıkı âlemde bed-nâm eyleme Aşkını terk etmek ister gönlüm ammâ çîn degil Ya ilahî kimseyi sen bed-ser-encâm eyleme Çeşme-i la’lin suyundan bir kadeh sun sâkîya İştiyâkından Nesîmînin gözün câm eyleme 373 Mushaftır anun yüzü ey va’llâh Mîm ü nûn u ayn-i kul hüvâ’llâh Ma’şûk ile âşık oldu vâhid Ceffe’l-kalem oldu kıssa kûtâh Sûfî ne bilir tarîk-ı vahdet Mey’hâneye çünkü bulmadı râh Bin Yûsufu çâhına düşürmüş Şîrîn lebi şol enekdeki çâh Hansı feleğin sitâresisin Kim sûretine esîr olur mâh Sensin bu gün ey emîr-i hûbân Şîrînlere Husrev ü şehenşâh İhyâ-yı ızâm eder Nesîmî Zülfün kokusuyla her seher-gâh 374 Yüzün gördüm dedim el-hamdü li’llâh Boyun gördüm okudum kul hüva’llâh Müselsel zülfünü gördüm mu’anber Mukavves kaşların nasrun mina’llâh Karahçı gözlerin yağmâlarından Yine dönüp demen estağrifu’llâh Gel imdi sâ’ili sen koyma mahrûm Geliptir kapına bir şey’-i li’llâh Dudağın şerbeti ayn-i şifâdır Sekâhüm Rabbühüm min rahmeti’llâh
Benim gönlüm sana hayrân oluptur Ne kim cebbâr kılar el-hükmü li’llâh Cemâlin ka’besine çün iriş din Dahı ayrılmazam bil ya’lemu’llâh Cemâlin görmüşüm ayrılmağım yok Eger inanmasan va’llâhi bi’llâh Otuz iki hûrûf oldu visâlin Visâlindir visâlindir ey va’llâh Nesîmî kıldısa bir katle tevbe Nasûhî tevbesi tâbû ila’llâh 375 El-hamdü li’llâh Ahmedin girdik âbâ vü şâline Bu Fazl-ı rabbü’l-âlemin oldu Alî vü âline Fân^İ cihâna kalmadık emmâre nefse uymadık Aldandılar aldanmadık bu dünya mekr ü âline Âşıklarız kıldık nazar yârın cemâl ü vechine K’el-verdi hamrâ cennetin sallû aleyhi âline El-yevme’l-kemeltü lekümdür istivâda dîniküm Şükr eyleniz Hak ni’metin rızk-ı halâl ü mâline Alnında çün Şakku’l-kamer açıldı îmân ehline Eşrât-ı sâ’at hükm ile basıldı hâtem âline Şeytân sırâtı görmedi yârın yüzünde müstakîm Yelkavne gabbendir cezâ dîv-i la’înin daline Okur yekûlü’l-kâfirü yâ leyteni küntü türâb Nâr-ı câhîme daluban yanında nârın yalına Anlar ki nâr eshâbıdır çıkmaz tamudan tâ-ebed Kâ ahsenû fîhâ cevâb anlar netekim yalına Ey istivâsın bilmeyen doğru yolunu yanılan A’mâ degilsin aç gözün bak örfi gör at yoluna Cânâne yüzü kıbledir mihrâb u minber kaşları Dîv olma cândan secde kıl şol kıblenin ikbâline Kâlû belâda sıdk ile cânım dolaştı saçına
Devletli cân kim bendedir haşmetli zülf ü hâline Nefsini bunda bilmeyen Allâh nûrun görmedi Hakkını nisyân eyledi bakmaz Hak anun hâline Tevhîd-i hâlistir bana görmek cemâlin ey sanem Olsun hasedden müşrikin la’net kamu deccâline Kopyu kıyâmet nefhası uruldu zülf ü halden Uşta nefîrîn sayhası çalındı sanma çalına Micmerde ûdu zülfünün müşkîn kokusu bes bana Hâcet degildir ey perî ûd üzre anber salına Cân ile dil-ber yoluna verdi Nesîmî gönlünü Âdemde rahmân sûreti kim görse gönlü alına Hakka yakîn ihlâs ile çün niyyetü’l-mü’min gerek Aşka muhibb ol ey gönül bak inneme’l-a’mâline 376 Nûr-ı tecellî şu’lesi düştü ezelde âline Gözlerimin bu reng ile yaşı boyandı âline Mu’cize-i Muhammedî gözleri sihridir anun Rahmet-i Hak bu câdûnun ümmetine vü âline Cehd ederim kim âline gönlümü vermeyen velî Hem bilirim ki âkıbet alına gönlüm alına Kimse egerçi istemez düşmegi fitneye velî Şükr ederim ki düşmüşüm ala gözünün âline Düştü Nesîmînin başı zülfü teki ayağına Düşeli cân gözü anun bedr-i mu’âmmen âline 377 Gel gel ki müştâk olmuşum şîrîn lebin gül kandine Gül kand-ı Mısrîdir lebin kandın iletgil kandine Her kanda kim şerh eylerim şîrîn dudağın kandini Ervâh üşer tûtî kimi ol la’l-i şekker kandine Şehlâ gözün benden gönül aldı vü and içer ki tok Olsun kefâret cân u dil ol gerçeğin sevgendine Müşkîn saçın benden beni kesti vü peyvend eyledi Tahsîn anun taktî’ına rahmet anun peyvendine
Kaş ile zülfüdür kara şol hırâmân dil-berin Kaşlarına kurbân olam ya turra-i dil-bendine Ey vâ’ız epsem dur bana tâmâtunı arz eyleme Ben âşık oldum görmezem hem kıssa-hânın pendi ne Zülfü kemendinden gönül kurtulmaz ayruk şöyle bil Sevdâsına bel bağlamış ham göz karartmış bendine Ey aşka inkâr eyleyen çün ü çirâ vü çendi koy Niçin düşersin âşıkın çün ü çirâ vü çendine Çün şehr-i yârın şehrine bu gün Nesîmîdir melik Buyruk anundur hükm anun hem şehrine hem kendine 378 Düşmüş mu’anber sünbülün hûrşîd-i tâbân üstüne Şol resme kim müşkîn saçın gül-berk-i handân üstüne Gönlümü vîrân eyledim mihrin yerin cân eyledim Çün aşkını şân eyledim düştü gamın cân üstüne Derd-i mahabbet âşıka dermân yeter var ey hakîm Her dem bana bin derd-i dil artıma dermân üstüne Ruh-sârın üzre zülfünü her kimse kim gördü dedi Küfr-i siyehdir sanasın dağılmış îmân üstüne Yâkût u reyhânî hatın ey kût-ı cân la’l-i lebin Şol nev’a düşmüştür kim ol Hızr âb-ı hayvân üstüne Nûr-ı tecellî sırrını halinde gördü gözlerim Gör kim ne sûret bağlamış bu çeşm-i giryân üstüne Aşkında ey ârâm-ı cân gerçi Nesîmî hâk olur Durmuş seninle tâ-ebed şol ahd ü peymân üstüne 379 Dil bâzârı çün yalandır varmazam bâzârına Gerçek olmaz egri dil inanmazam ikrârına Sâdık oldur dilini gönlü ile bir eyleye Egri dilden nesne gelmez turmuşam inkârına Varı mihnettir cihânın ne umarsın ey gönül La’net olsun bu cihâna hem cihânın varına
Dil-beri oldu kimin kim fânî dünyâ âkıbet Geçti ömrü doymadı irişmedi dil-dârına Tahta çıkmak istemez Mansûr olan yâ minbere Her ki Mansûr oldu çıktı şâh-ı aşkın dârına Dünyenin nâz u na’îmi cîfedir ya’nî necis Ey gönül tâhirsen âhır sunma ol murdârına Hak bilir işini sabr et fârig ol gussa yeme Vaktı yetsin bu cihânın koy katılma kârına Hîç gül olmaz dikensiz hîç şâdî gussasız Derme deyşirme gülünden çünkü değmez hârına Çün Nesîmînin gamından Fazl-ı Hak vâkıf durur Gam degil ger kimse olmaz muttali’ esrârına 380 Ey nâzı çok dil-ber beni yandırma hicrin nârına Çün yanarım pervâne tek şem’-i ruhun envârına Hicrin şarâbı acıdır müştâka içirme anı Niçin ki yâr ol aguyu içirmez ey cân yârına Hüsnünden ey şems ü kamer âfaka düştü fitneler Kimdir yeten endîşesi zülf ü ruhun esrârına Dünyâ vü ukbâda bana maksûd sensin yoksa ben Ukbâya sensiz bakmazam hem dünyenin mikdârına Vaslından oldum çün ganî mülk ile mâli n’eylerim Ben künfekânı vermişim vasl-ı ruhun dîdârına Saçar hayâlin nakşını lü’lü’-i şeh-vârı gözüm Ey işleri dür-dâne bak ol lü’lü’-i şeh-vârına Yüzün “ene’l-Hakk’ı beni zülfünde ber-dâr eyledi Mansûr olandır asılan âlemde aşkın dârına Tesbîh ile seccâde çün zerk ehlinin erkânıdır Âşıklara zülfün yeter da’vet kılan zünnârına Ger vâsıl olmak yâr ile istersen ey âşık bu gün Gel ur Nesîmî tek kafa kevn ü mekânın varına 381
Düştü gönül ala gözün ağına vü karasına Ayruk anunla kimsenin ağı ne vü karası ne Geldi figâna cân yine ney kimi sûz u derd ile Kim ne bilir bu hastanın derdi nedir devâsı ne Turraların cefâların sorma bu mübtelâya kim Eylemişim fedâ anun cânımı her belâsına Çünkü cefâsız ey gönül kimse murâda irmedi Cevre tâhâmmül eyle tur şol sanemin cefâsına Nûr u zıyâ içindeyim garka velî bu hâlimi Ol ne bilir ki düşmedi mihr-i ruhun hevâsına Yek-cihed olgıl ey gönül cân u cihâna ur kafa Yüzünü doğru tut Hakka ur kamunun kafasına Hüsn ü cemâle bakmağa arı safâ nazar gerek Düşmesin arısız nazar âyinenin safâsına Dil-ber elinde âşıkın katli neden harâm ola Âşıka çün halâl eder vaslını kan bahâsına Aldı âlı âl ile şol ala gözlü gönlümü Gör bu âli ne düşmüş ol gözlerinin alasına Çün bu yalancı dünyenin âkıbeti fenâyimiş Geç kamudan Nesîmî tek bakma anun bakâsına 382 Rahmeti geldi irişti Fazl-ı rahmânın yine Çiçeği açıldı güldü şol gülistânın yine Gönlümün ahvâlini geldi gözümden sordu yâr Avni irdi derde yanan câna dermânın yine Geldi rûh-efzâ lebinden susamış câna selâm Hızra en’âmı irişti âb-ı hayvânın yine Firkatin devrânı geçti geldi eyyâm-ı visâl Müddet-i ömrü tükendi acı hicrânın yine Gül götürdü perde yüzünden açıldı nev-bahâr Revnakı geldi vü nûru bâğ u büstânın yine Zulmetinden leyletü’l-hicrin bana ayruk ne gam
Nûru çün düştü bana şol mâh-ı tâbânın yine Zülfünün ahdından esti dil-berin bûy-ı vefâ Anberî yayıldı şol zülf-i perîşânın yine Başıma kutlu ayağın geldi bastı ol nigâr Gölgesi düştü bana serv-i hırâmânın yine Ahd ü peymânından ey yâr istedi cân ol yumak Koymadı mihrin vefâsı ahd ü peymânın yine Ey kamer aynın belâ yetmez midi âlemde kim Fitne oldu halka zülf-i anber-efşânın yine Çün Nesîmînin susamış kanına yârın lebi N’oldu ey münkir sana kim kaynadı kanın yine 383 Bir sâkî-i bâkî vefâ kıldı visâle Lutf ile nazar kıldı bana sundu piyâle İçtim kadehi pür mey-i ma’şûk elinden Cismim kamu cân oldu vü cân uğradı hâle Cân mest-i elest oldu ve la-ya’kıli medhûş Gönül kadeh-i dürdü içip irdi zülâle Her bir ser-i mû Mansûr olup söyler ene’l-Hak Hakkâ mey içenler irişirler bu hayâle Her kimi ki yakmadı vü yandırmadı firkat Yûsuf-sıfât irişmedi cân nûr-ı visâle Yandırdı şehâ aşkın odu kıldı beni kül Aşkında kül olan irişir küllî kemâle Âhır n’iderim dünya bana erzânî kılma Seni dilerim kılma beni gayra havâle Seyyid dahı epsem ki ezelden şeh-i takdîr Her kimseye öz kadri ilen sundu nevâle 384 Düşürmüş anberîn zülfün hümâyûn gölgesin aya Te’âlâ’llâh zehî sünbül te’âlâllâh zehî sâye Nazîrin yâramaz ayruk ezel nakkâşı ruh-sârın Ki hüsnün devri hatm oldu bu ruh-sâr-ı dil-ârâya
Kaşın mi’râcına sûfî irişmek ister ey hûrî Velî her kâsır idrâkın urûcu irmez ol yâya Yüzün ve’ş-şems ü yâsîndir kaşınla kirpiğin tâhâ Tanıktır ellezî esrâ bu mi’râc ü bu esrâ ya Ruhun esmâ-i hüsnâdır te’âlâ şânühü gör kim Ne ihsân eylemiş Muhsin bu hüsn-i sûret-esmâya Saçındır leyletü’l-esrâ kaşın esrâr-ı mâ ehvâ Kanı Haktan irişmez cân bu mâ evhâ vü evhâ ya Visâlin kıymeti dürdür nihâyetsiz deniz aşkın Bu dürrün kânın ol buldu ki gark oldu bu deryâya Ruhun rengi saçın bûyu ne zibâ reng ü bûdur kim Gülü gül-zâra gönderdi bıraktı müşki sahrâya Gel ey sûfî sücûd eyle bu sîmîn-ber sehî-serve Ki emr-i ve’scüdü geldi bu zîbâ kadd-i bâlâya Perîşân zülfünün hâlin n’idersin bilmek ey âkıl Bu sevdâ ince sevdâdır dolaşma sen bu sevdâya Saçın vaslından ol âşık hayât-ı sermedî buldu Ki teslîm eyledi cânın bu reyhân-ı semen-sâya Mu’anber habbirin Türkî evin yağmaladı aklın Moğol her kanda varırsa düşer târâç u yağmâya Meheng-i Mecma’u’l-Bahreyn hûrûc etti mekânından Sedef ağzındaki dürrü bıraktı ka’r-ı deryâya Bu gün Şol mâh-ı tâbânın yüzün gör zâhir ey âbid Ki mahrûm oldu ol hâsir ki magrûr oldu ferdâya Nesîmî çün seni buldu dü âlemden vâhid oldu Kesildi mâ vü benlikten ulaştı zât-ı yektâya 385 Çâre yoktur yâre epsem ey gönül yâr isteme Derde çün dermân bulunmaz rence tîmâr isteme Dünyenin yârından istersin vefâ aklın kanı Hâsıl olmaz nesneyi fikr eyle zinhâr isteme Münkirin ikrârı yoktur Hakka ey sâhib-nazar
Hakka ikrâr eyle sen münkirden ikrâr isteme Zulmeti çoktur cihânın zulmetinden key sakın Ey gözüm aydınlığı zulmetten envâr isteme Degme nâ-mahrem ne bilsin âşıkın esrârını Mahrem ol esrârını bul özge esrâr isteme Dünyenin mikdârı yoktur ger bilirsen kadrini Kadrine inanma anun kadr ü mikdâr isteme Gözünü sen açmayınca ey likadan bî-haber Sûretin görmek temennâ kılma dîdâr isteme Bunca mihnet çekmeyince her dikenden bir zaman Bülbül-i âşık kimi çağırma gül-zâr isteme İsteyen murdârı kerkestir müdam ey turfe kuş Hazretin şeh-bazı ol ya’ni ki murdâr isteme Cifedir dünyâ anun tâlibleri adı kilâb Olma kelb anı kim oldu adı murdâr isteme Şerbeti aguludur fâni cihânın sen anun Şerbetinden nûş-ı dâru umma zinhâr isteme Varlığı fânîdir anun ey gâfil bekasız dünyenin Şol bekasızdan bekâ mümkin değil var isteme Gerçi Haktan vâhid oldu nûr ile ânestü nâr Ey Nesîmî çün ulaştın nûruna nâr isteme 386 Ey Rûh-ı Kudüs cîfe-i murdâra yapışma Gül-zâr-ı cinânı koyuban hâra yapışma Mahbûb-ı emîn yâr-ı ebed var iken ey dost Ağyâr ategin tutma vu ağyâra yapışma Mansûr kimi sen ister isen menzîl-i a’lâ İtirme bekâ dârı fenâ dâra yapışma Ey küpeyi inciden eden benden işit pend Söz dürrümü tut lü’lü’-i şeh-vâra yapışma Kâlûdan eger âleme ikrâr ile geldin İkrârını terk eyleme inkâra yapışma Ey ma’rifetin Mushafı hem kenz ile misbâh
Miftâh budur mecma’-ı muhtâra yapışma Benlik satanın çünkü değal çıktı kumâşı Var arı metâ’ iste bu bâzâra yapışma Kesb eylemeyen âhireti anı deli bil Ger âkıl isen dünye-i gaddâra yapışma Saçı karanın zülfüne yapıştı Nesîmî Ey bâda viren ömrünü zünnâra yapışma 387 Sâkıyâ bir cür’a sun ehl-i safânın aşkına Sâkî-i Kevser Aliyyü’l-Mürtezânın aşkına Lâle öz başını yarmıştır Hüseynîler kimi Kana boyanmış şehid-i Kerbelânın aşkına Lâ fetâ illâ Alî nin ma’nîsin fehm eyleyen Çağrışır ol kim Aliyyü’l-Mürtezânın aşkına Kerbelâda çok belâlar geçti ol şeh-zâdeye Sen dahı oynat başını ol belânın aşkına Şahımın aşkı durur gönlüm içinde der-ezel Kün fekândan geçmişim Âl-i Abânın aşkına Hâdim-i fakr oldu Ahmed ezdi engûr şerbetin Kırklar nûş etti anı Mustafânın aşkına Kim muhibb-i hânedâna bende oldu sıdk ile Oynadı başını şâh-ı evliyânın aşkına Okugıl la’net hemîşe ol la’în ü müşrike Bir içim su vermedi âhır Hudânın aşkına Ey Nesîmî seng ile öldür Yezîd-i müşriki Er değildir kim ki çalmaz tîğî şâhım aşkına 388 Her kim ki müştâk olmadı şol dil-berin dîdârına İrişmedi Mûsâ kimi ânestü nâran nûruna Yârın likâsın iste sen gel cânını ver vaslına Kim şol nigâra çok değil sen kalma dünyâ varına Kâlû belâ da yâr ile kavli çün kıldın ey gönül Kavlinde sâdık dur ki ben inanmışım ikrârına
Yâ Rab ne şem’in nûrudur şol sûretin envârına Kim nuh felek pervânedir şol sûretim envârına Çün dünye cîfedir dedi Hakkın resûlu tâlibâ Kelb olma sen gel fârig ol bakma anun murdârına Çün dil-berin yolunda terk etti Nesîmî cânını Bil çok değil cân u cihân ger terk ederse yârına 389 Benefşe zülfünü salmış gül üste anberîn sâye Gönül hayrân u zâr olmuş bu reyhân-ı semen-sâye Letâfetten verir aks-ı lebi la’l-i Bedahşâna Zarâfetten urar ta’ne dişi lü’lü-i lâlâye Perîşân hâl olmuştur gönül zülfün sevâdından Bu dîvâne neden düşmüş bu pîç-â-pîç-i sevdâya Hatın reyhân durur gör kim göğermiş Kevser üstünde Ve yâ rahme’ten âyettir okunmuş bedr ilen aya Ezel nakkâşı yazarken cemâlin nakşine dammış Kalemden nokta-i anber bu gül-berk-i dil-ârâya Ne gül ola gülistânda ki benzeye bu ruh-sâra Ne serv ola ki büstânda ola hem-tâ bu bâlâya Ne şîrîn şerhini aydur Nesîmî leblerin yâ Rab Ki mest oldu halâvetten bu tûtî-i şeker-hâya 390 Âşık belâ yolunda gerek kim hamûl ola Ma’şûktan ana ne gelirse kabûl ola Gerçek muhibbe cevr ü cefâ çünkü yâr eder Niçin cefâdan incine gamdan melûl ola Nâz ü na’im ü cennet-i câvid içindedir Dil-berden ol gönül ki murâdı husûl ola Şîrîn-halâvet ol yemiş imiş ki sidresi Zâtında hûb-hılkat ü şîrîn-usûl ola Ger şehr edersem âyet-i hüsnün kitâbını Her bâb içinde fazlına yüz bin fusûl ola
Her âşıkın ki yâr ile oldu çirâ v üçün Ârif katında adı anun bu’l-Fuzûl ola Yoktur nâsibi aşk-ı hakîkî cân ey gönül Şol salikin ki mürşidi nâkış ukûl ola Ey hâlikin emanetini zâyî’eyleyen Lâyık durur adın ki zalûmen cehûl ola Mi’râca çıktı rûh-ı Nesîmî burâk ile Şol lâşeden ne fâ’ide kim lâ-zelûl ola 391 Şol leb-i şîrîne yâ Rab ger şeker dersem n’ola Şol güneş tal’atlı aya ger kamer dersem n’ola Âdemi nev’inde mislin görmemiş devr-i felek Şol cihetten ger sana hayrü’l-beşer dersem n’ola Şol gül üzre dağılan anber sıfatlı sünbüle Anber ü reyhân aceb yâ müşk-i ter dersem n’ola Bilmeyen aşkın tarikîn her habersiz gâfile Çün hidâyet bulmamış ger bî-haber dersem n’ola Sessiz ey cân u cihân bir pula değmez kâ’inât Hîçe değmez nesneye ger şol kadar dersem n’ola Ger yüzün ayın görene ey cihânın fitnesi Şübhesiz Hakkı gören sâhîb-nazar dersem n’ola Kim ki Hakkı perdesiz yüzünde ey cân görmedi Bî-basîrettir ana ger bî-basar dersem n’ola Nûr-ı îmândır cemâlin kim ki saddaknâ demez Kâfir ü müşriktir ana dîv eger dirsem n’ola Zülf ü ruhsârındır ey cân sûre-i Nûr u Dühân Ger bu ma’nîden ana şâm u seher dersem n’ola Çün Nesîmînin makâmı Kâf imiş Ankâlayın Şol mu’allâ-kadre ger âlî-güher dersem n’ola 392 Bu ne kadd ü ne kâmettir ki benzer serv-i bâlâya Bu neçe hüsn-i sûrettir ki nûr ihsân eder aya
Ne hûrşîd-i münevverdir yüzün âlemde yâ Rab kim Melektir vâlih ü hayrân bu gün hüsn-i dil-ârâya Kaşındır “kâbe kavseyn” gör ki esrârı ne muglaktır Velî bu sırrı ol bildi ki kurbân ola yâya Lebin şol lâ’l-i ahmerdir dişin ol dürr-i gevherdir Ki la’li toprağa saldı bıraktı dürri deryâya Ruhun kimi müzeyyendir gül ile lâlenin rengi Yanağın aksi düşmüştür meger kim verd-i hamrâya Cihânın toprağı çünkü abîr ü anber olmuştur Sabâ müşkîn saçın bûyun saçalı dâğ u sahrâya Visâlin isteyen âşık aceb sevdâya düşmüştür Cihân u cânı terk eyler düşer her kim bu sevdâya Bu gün ey hûbların şâhı emîr-i dil-berân sensin Hayâlin leşkeri verdi gönül şehrini yağmâya Gözümden gerçi pinhândır Nesîmî sûreti yârın Görünen vechidir anun nazar kıldıkça her câya 393 Gel ey ser-keş nasîhattan bırak aklın kulağına Gözet kim neçe lezzetler verir cânın dimağına Gel olma zâğ-veş ebter yegil tûtî kimi şekker İşit bülbül neçe öter konuban gül budağına Geçirdin ömrünü mühmel gerek ağla gerekse gül Dahı elin irer degül anun firdevs bağına Bu fânî dünyede bâkî kalma deyü gümân etme Yakîn bilgil fena yeli irer ömrün çirâğına Vücûdun mülkünü oda dilersen yanmaya âkıl Akıt aklın pınârının suyun dînin bu ağına Ko geç bu dünyenin varın ve murdârdan yunup arın Ki dîdâr göresin yârın bilip cennet burâğına Şular kim yazın u kışın yemezler dâne-i teşvîş Bırakmazlar gönül kuşun bu dünyânın tuzağına Azık al bendini berkit gidersen bir yola sen kim
Azıksız yayalar doymaz bu dünyânın uzağına İyi geldi yavuz gitti ne etti kendüye etti Nazar kılmadı kimsenin karasına vü ağına Amelden nesnesi yoktur Nesîmî bu fenâ oda Eli boşla yöneldi uş gider bâkî tuzağına 394 Ay ile gün sücûd eder sûret-i dil-âberâyine Ay ile gün nedir kim ol düşmeye hâk-i pâyine Câm-ı cihân-nümâdır ol sende iki cihânı gör Çün göresin sen olasın cân u cihânı âyine Fa’il-i mutlakı bu gün her ki diler göre ayân Bak sen anun cemâline Hakkı göre mu’âyine Âşık-ı sâdık ol durur Hak yoluna şehîd ola Hakk-ı dîni olur anun vermiş anun bahâyine Yûsuf-ı Mısr-ı cân u dil ya’nî ki Fazl-ı zü’l-celâl Geldi safâ vü lutf ile şehr-i beden serâyine Kıldı gedâ vücûdunu küllü kelîme vü kelâm Rızk-ı hüsün budur ki şeh sundu bu gün gedâyine Her kim ki Nesîmî tek sücûd Fazl-ı ilâha kılmadı Dîv gibi bu gün anı bil ki bu yolda tayâna 395 Habîbâ firkatin saldı melâle Kebâb oldu yüregüm misl-i lâle Nasîb olmuş bana Haktan nigârâ Dilimde gece gündüz âh u nâle Kaşın mihrâbına kıldım sücûd ben Velî münkir olan düştü dalâle Boyun Tûbâ lehindir âb-ı Kevser Yüzün ta’ne eder şems ü hilâle Rakîbin olmasın maksûdu hâsıl Elif tek kaddimi döndürdü dâle Ben ol kavvâs tek cân terkin ettim Senin yüzündeki hatt ile hâle
Yer ile gök yaradılmazdan öndin Nesîmî âşık idi ol cemâle 396 Zâhidi zühd ile sanma ki harâbâta gele Okurum Mûsîyi kim Tûr-ı münâcata gele Göğe Kur’âna urûc ede dedi Cebrâ’îl Demedi kim bu iki yüzüne atana gele Kâdî işitmemişim kim vere fetvâ yüzüne Ben imâmı görmüşüm secde kıla Lâta gele Ben şehâdet getiririm yüzünü göriceğiz Mü’minin îmânı oldur ki şehâdâta gele Sözü neyf oldu îmâmın yüzüne kıble dedim Müşrikin çarh-ı güvâhı kaçan isbâta gele Dîv ola ki yüzünü göre gözünü yuma Sanmanız sûfî kimi âşık-ı tâmâta gele Zâtını bildi cihân cümle sıfât-ı ebedî Bu sıfâtı bilen âdem bula yol zâta gele Küntü kenzin ola ol ayni Nesîmî kimi uş Sî vü du mürg ola ki hatt-ı semâvâta gele 397 Derde müştâk olmayan kimdir ki dermân isteye Kabl-i mevti bilmeyen sen sanma kim cân isteye Cevherî olmak gerektir cevheri bilmek gerek Her kimin gönlünde vardır kim vara kân isteye Cân ile dünyâ vü ukbâ her kim ol terk etmedi Müdde’îdir sanma kim ol vara cânân isteye Hızr ile zulmâtını tanımayan hayvân kimi Ne bilir kim kanda vara âb-ı hayvân isteye Her kim ol tanımadı kendi vücûdu şehrini Ol gedâ-himmet ne yoldan vara sultân isteye Anberîn zülfü anun kim ki dolaştı boynuna Başı top olsun anun ger özge çevgân isteye
Zülfünün küfrün egerçi ehl-i Fazl îmân bilir Ey Nesîmî sorma sen kim kâfir îmân isteye 398 Mevsim-i nev-rûz-ı nîsân âşıkâr oldu yine Şehrimiz şeyhı bu gün hoş bâde-hâr oldu yine Gonceden gül baş çıkardı aldı yüzünden nikâb Bülbül-i şeydâ hatîb-i lâle-zâr oldu yine Eski dünyâ yeni hil’at giydi bu mevsimde uş Çehremiz türlü bu gün nakş ü nigâr oldu yine Nergisi gör câm ilendi mey sunar gâfillere Cümlesin mest eyledi kendi humâr oldu yine Bâde içmek revzada ger sen dilersen hûr ile Yâr elin tut bâhçeye gir nev-bahâr oldu yine Sâkıyâ câmı getir kim ben uşattım tevbeyi Eski ta’lîmim benim bî-i’tibâr oldu yine Sen Nesîmî râzını ey tan yeli yâre yetir Sensizin hâlim perîşân bî-karâr oldu yine 399 Çün beyân oldu rumûz-ı alleme’l-esmâ bize Rûşen oldu nükte-i sırr-ı şeb-i esrâ bize Zerre-i mihriz egerçi matla’-ı mihr olmuşuz Katre-i bahrız velîkin mevc urur deryâ bize Bilmişiz dünyâ-yı fânînin nedir keyfiyyeti Zâhir olmuştur hafâyâ âlem-i ukbâ bize Sûfiyâ biz çekmeziz imrûz u ferdâ gussasın İbn-i vaktiz lâ-ceram imrûz olur ferdâ bize Ümmehâtın zübdesiyiz halka meşhûr olmuşuz Şöyle zâtız kim bulunmaz bir dahı hem-tâ bize Çâr unsurdur bizi sûrette kıldıran karâr Yoksa ma’nîde makâm-ı kurb-ı Haktır câ bize Cennet-i dîdârdır maksûd-ı ehl-i ma’rifet Bir nefes ansız gerekmez cennetü’l-me’vâ bize
Biz ki mânî gülşeninde söyleriz bülbül kimi Hasret iltür lutf ile tutî-i şekker-hâ bize Ey Nesîmî gâfil olma şol hümâyûn-pîşeyiz Kim kılar her dem tecellî Kâftan Ankâ bize 400 Yüzünü her kim ki gördü sûret-i rahmân dedi La’lini cân Hızra sordu çeşme-i hayvân dedi Sûretin eşkâlini sordum emîn-i hazrete Vahy-i mutlaktır ki gelmiş Haktan uş bürhân dedi Kaynadı aşkın tenûru âlemi gark eyledi Gör ki tûfânı dedim aşkın budur Tûfân dedi Kim ki kurbân kılmadı aşkına şîrîn cânını Adı nâdândır bu yolda akl ana nâdân dedi Rûha sordum sûretin tefsîrini harfen be-harf Ben dahı şol sûretin şerhindeyim hayrân dedi Ey nigârın sûretinden hâsılın nakş ü hayâl Derdimi sordum tabîbe sendedir dermân dedi Küfrünü sordu bana zülfün fakîh ey cân dedim Âşıkın îmânıdır kâfir zehî îmân dedi Ahsen-i sûrettir insân secde kıl insâna kim Fa’büdû iyyâh ve’scüd hâliki’l-insân dedi La’lini yâkûtu mercândır dedi aynın aceb Menbâ-ı ervâha niçin ma’den-i mercân dedi Tıfl imiş ma’nîde her kim şol güneş ruh-sârına Gabgâb-ı sîmîne top u zülfüne çevgân dedi Sorma dârın hâlini minberde va’zın satana Dâra çıkmaz baş ene’l-hak ger dedi yalan dedi Levh-ı mahfûzûn hûrûfu ya’nî kaş u kirpigin Cümle Kur’ândır inan kim Hak budur Kur’ân dedi Cân bana sordu cemâlin adını ey cân dedim Lutf u ihsândır te’âlâ’llâh zehî ihsân dedi Küntü kenzin sırrını sordum nigârın hattına
Zülfünün her târesi uş bendedir pinhân dedi Ey likâdan ayrı düşmüş ernîyi terk eyle kim Vâdî-i Makdesde ernî Mûsî-i Imrân dedi Ger şehîd oldu Nesîmî dil-berin aşkında uş Kan bahâsı Haktır anun ol demez sübhân dedi 401 Leblerin şerbetine çeşme-i hayvân susadı Sulu incilerine teşne kimi cân susadı Şekerîn piste-i handânına kim susamaya Sanma kim yalnız ana piste-i handân susadı Anberîn sünbülünü kim sanemâ arzulamaz Vaslına lâle-i sîr-âb ile reyhân susadı Sözünün dadına şîrîn-şeker oldu teşne Ne şekerdir bu kim ana şekeristan susadı Cevr ü bî-dâd ile döktü cigerim kanını yâr Şöyle benzer ki ciger kanına cânân susadı Neçe kahr eyleyesin âşıkına rahm eyle Ki senin rahmetine âşık-ı hayrân susadı Sayrı oldum kerem et âşıkını sormağa gel Ki gönül vaslına ey derdime dermân susadı Susadım vaslını görmeklige ey cân u cihân Şöyle kim Yûsuf için Ya’kûb-ı Ken’ân susadı Salınıp nâz ile gel gel ki benim dîdelerim Ayagın tozuna ey Husrev-i hûbân susadı Gül kimi güle güle gel aradan perde götür Ki yüzün görmegine dide-i giryân susadı Ey Nesîmî sözünü tuhfe için bahra ilet Kim anun dikkatine dürr ile mercân susadı 402 Dün gece bir dil-ber ile ayşımız ma’mûr idi Lîkin ol hûn-hâre gözler uykudan mahmûr idi Gözlerin süzmüş vü üzmüş cânını âşıkların Asılı zülfünde yüz bin Şiblî vü Mansûr idi
Zülfü sübhâne’llezî esrâ bi’abdih âyeti Yanağı üzre müselsel hatt ile mestûr idi Hüsnü levhında yazılmış hûbların şâhı deyip Sümme enşe’nâhu halkan ahar-ı meşhûr idi Sözlerimden zâhir oldu ey Mesîhâ mu’cizât Dudağından bir îşâret âşıka bin sûr idi Boyu Tûbâ yüzü cennet âdeke’l-urcûn kaşı Gözleri ve’n-necmi anun sinesi ve’t-tûr idi Hem-nişîn idi Nesîmî dün gece bir yâr ile Gönlü şâd u vakti hürrem meclisi pür-nûr idi 403 Sanemâ yüzün gülünden güle güle gül utandı Hacil eyledi dudağın şeker ü nebât ü kandı Kara kaşların yayından bana kirpik okun atar Ala gözlerin meger kim yine kanıma susandı Sitem etmek ile hâşâ ki gönül usana senden Kime aydayım kim anun siteminde cân usandı Gözünü düzer süzersin dil ü câna kasd edersin Bu nedir ki sen edersin çelebi bu gün efendi Ne metâ’a kıymet etsem seni ey şikâr-ı devlet Ki cihân bahâsı değmez kılına saçın kemendi Neçe nâz u şîve ilen oda yakasın cihânı Bu gün uykulu gözünden yine fitneler uyandı Dün ü gün iki gözümden akıtır iner dâne Cigerim kaniyle gör kim bu yüzüm ne hoş boyandı Habeşî sûretli benler odu taptılar yanaktan Nece yerde hâcibin der iseler oda sependi Kara sünbülün nikâbı ki hicâbı düşmüş aya Götür ey sanem yüzünden ki Nesîmî oda yandı 404 Sabâ zülfün nesîmînden cihânı cümle cân etti Deminden gör sabâ zülfün ki ne cânlar revân etti
Boyundur Sidre vü Tûbâ yüzündür cennet ü hûrî Hat u hâlin kelâm oldu bu esrârı beyân etti Götürdü perde yüzünden yedu’llâh ey kamer-tal’at Bu çok destâ ile gör kim ne ma’nîler ayân etti Hat u hâlindir ey dil-ber ale’l-arşi’stevâ rahmân Budur şol müşkil âyet kim ukûli bî zebân etti Yüzündür kıble-i îmân kaşınla kirpiğin Kur’ân Budur şol âb-ı hayvân kim lebinde Hak nihân etti Ne gülşendir yüzün bâğı ki ra’nâ çiçeği anun Cihânı reng ü bûyundan dikensiz gülsitân etti Abîr ü anber ü ûdun sınıkdı kadr ü bâzârı Mu’anber zülfünü ta kim sabâ anber-feşân etti Yaşıl levh üstüne Haktan yazıldı oniki âyet Kaşın vahyi bu âyâtın rumûzun tercamân etti Ruhun nârıdır ol âteş ki dûd-ı işti’alinden Kelîmu’llâh yol buldu vü Hak heft-âsmân etti Kazâdır kaşların kavsi kaderdir kirpiğin sehmi Beni âmâç için aynın bu ma’nîden nişân etti Mekân u kevne sığmaz çün kadimin zât-ı bî-misli Nesîmî kâf u nûn oldu mekânın lâ-mekân etti 405 Gözlerim yârın gamından akıtır dür-dâneyi Gamda yanar da’imâ gör âşık-ı pervâneyi Cânını terk eyle kim bu yolda cânâ bulasın Her ki cân verdi bu yolda buldu ol cânâneyi Naklini arz etme vâ’ız âşıka her dem-be-dem Âşıkın hâlini bil koy bu uzun efsâneyi Gel şarâb-ı hamrı nûş et içme her peymâneden Tâ-ebed yârın gamından içmişim peymâneyi Çün kim aydursun Hakı her yerde hâzırdır niçin Fark edersin sen i gâfil mescid ü mey-hâneyi Âdemi cennetten ırak eyleyen çün boğdadır
Neylesin çün kim yüzünde gördü müşkîn dâneyi Genc-i ma’mûr eyleyen gönlümde yârın vaslıdır Vasl ile ma’mûru buldun neylerim vîrâneyi İsterim çünkü bulunmaz saçının her târesi Gizlemiştir gâfil olma zülf-i müşk-efşâneyi Zülfünün sevdâsı irdi âşık-ı dîvâneye Zülfüne kıldı mukayyed âşık-ı dîvâneyi Ma’rifet satar gelir her ma’rifetsiz cânavar Bâzârdır âşınâ bilme ko bu bîgâneyi Hûb cemâlinden Nesîmî ebcedi kıldı tamâm Okudu andan götürdü sîn ü şîn-dendâneyi 406 Ne Tûbâdır boyun yâ Rab kim irdi Arşa balâsı Ne sünbüldür saçın gör kim cihânı tuttu kavgası Güneş tal’atlı yüzündür bu gün âlemde ey dil-ber Ki her ma’nîde kâmildir bulunmaz misl ü hemtâsı Ne yağmâcı Mogol Çîndir gözün yâ Rab ki devrinde Yayılmıştır yasagından yedi iklîme yagmâsı Sadeften gerçi ey dil-ber çıkar kıymetli inciler Velîkin özge cevherdir dişin lü’lü’-i lâlâsı Cemâlin vaslını Haktan diler âlemde her âşık Velî şol dürr-i meknûnun bulunmaz ka’r-ı deryâsı Karadır giydiği ya gök hemîşe zâhidin yâ Rab Ne mâtem düşmüş ana kim tükenmez hiç anun yası Şarab u şâhidin zikri dilimden gitmedi ta kim Beni sevdadan esritti nigârım ayn-ı şehlâsı Riyalı zâhidin dâ’im işi tezvîr ü kavgâdır Velî kâr etmez ol dîvin bana tezvir ü kavgâsı Kuli’llâhumme mâlik çün bana ta’vîz ü hirz oldu Halas oldum yüvesvisden gider senden bu vesvâsı Bu gün ferdâdan ey va’ız beni korkutma epsem dur Ki korkusuzdur ol ârif ki imrûz oldu ferdâsı Yüzün levhında ey hûri ilâhi görmeyen gâfil
Yakîn kim gözgüsü anun yüzünden gitmemiş pası Nesîmî çün beni buldu irişti cümle maksûda Murâdı vasla hatm oldu tamâm oldu temennâsı 407 Vaslın acep ne cândır kim cân imiş bahâsı Yüzün ne nûr imiş gör kim göz kırpar zıyâsı Her kim seni demez kim rahmân sıfatlı Haksın İtirmiş ol kara gün Hak ile Hak-şinâsı Nakkâşı nakş çinde hüsnünde gördü zâhir Gözgüsünün yüzünden her kim giderdi pası Cemşîd-i âlem odur ma’nîde ey kamer kim Ferhunde sûretindir câm-ı cihân-nümâsı Mestâne gözlerinden düştü cihâna kavgâ Ağın mı desem anun ya gözleri karası Ala gözünde Hak çün yazmış on iki âyet Uş Mushaf uşta tefsîr uş aynımın alası Ey zâhid uşta meydân fâş oldu reng-i vahdet Terk eyle âlini kim bu reng imiş boyası Sûfî boyandı ala âlinden olma gâfil Niçin ki ali çoktur zerk ehlinin libâsı Hûbûn yüzüne bakmak zâhid hatâdır aydur Fikri hatâdır anun egri durur kıyâsı Dünyâ vü âhirette âzâd idim elif tek Çekti beni belayâ bâlâsının belâsı Senden seni Nesîmî çün istedi vü buldu Bildi ki Hak katında makbûl imiş du’âsı 408 Yâra kılan cefâyı çün yâra kılar cefâsını Ey dil anun cefâsına katlan unut vefâsını Kim ki irişmek istedi yüce boyun visâline Oldu hemîşe farz ana çekmek anun belâsını Derd ile hoş geç ey gönül gamdan usanma da’îma Âşık-ı derd-mendine derdi veren devâsını
Zülf ü kaşın karasına vermişim ey sanem gönül Bilmemiş ol yüzü kara zülf kaşın karasını Vasl u firâka vâsıta çünkü kaderdir ey gönül Cehd ile kimse kaderin men’edemez kazâsını Kevn ü mekâna vaslını kıymet ilen bahâ kılan Yoktur anun yüzünde nûr bilmez anun bahâsını Tâ bileler ki âm imiş âleme feyzin ey güneş Yerde vü gökde gösterir mihr-i ruhun zıyâsını Ka’be yüzündür ey sanem yüzüne secde eylerim Hâcısıyın bu ka’benin ben bilirim safâsını Âyinesinde sûretin nakşını görmeyen ayân Âyineden gidermemiş ol kara günlü pasını Cânıma şol ala gözün eylediği cefâları Ol ne bilir ki görmemiş gözlerinin alasını Zülf-i dütâsını anun kevn ü mekâna ey gönül Al vü iki cihâna sen verme bir ince tâsını Gerçi âtasıdır cefâ âşıka şol vefâsızın Cân ile ister ey gönül âşık anun atasını Çîn ü Hıyata sûretin nakşını gönder ey sanem Tâ büt-i Çîne tapanın gösteresin hatâsını Gerçi sözü Nesîmînin kâbil-i kîmiyâ imiş Taş u hadîde sanma kim harc ide kîmiyâsını 409 Ey kılan da’vî şâhım adl ü insâfın kanı Ger safâ elinden oldun meşreb-i sâfın kanı Her kuşun olmaz sa’âdetli Hümâ tek gölgesi Çünkü Sîmurgum der isen lâ-mekân Kâfın kanı Ratb ile yâbis ne kim var âdemin zâtındadır Ger sen onun nüshasısan ratb ile câfın kanı Ehl-i ırfânın yeri ukbâda çün a’râf imiş Çün bu âriflerden oldun urf u a’râfın kanı Muhtesib bâzâra geldi Hakkı bâtıldan geçer
Kalbim arıdır diyen şol doğru sarrâfın kanı Kâf u nûn emrinden oldu mâ-yekûn mâ-kân ile Ger bu levhin ebcedisen nûn ile kâfın kanı Lutf eger Haktan umarsan göster ihsân lutf kıl Lutf u ihsânından uman yâra eltâfın kanı Başımı top eyledim meydâna girdim oynarım Ey bu meydândan kaçan şol urduğun lâfın kanı Ey Nesîmî şeş cihetten çün ulaştın yâr ile Bî-cihât oldu hudûdun yoktur etrâfın kanı 410 Tâ sünbül-i gül-pûşun gül-ber-i tere düşdi Yüz fitne her ucundan devr-i kamere düşdi Şol gamze sihâmından cânıma bir ok attın Ol oku ki attın sen yanmış cigere düşdi Her kim diledi görmek dîdârını güneş tek Bî-sabr u karâr oldu her bâm u dere düşdi Anber kokusu tuttu yer yüzün ser-tâ-ser Tâ turraların buyu bâd-ı sehere düşdi Kirpiklerinin sırrını sâhib-nazara sor kim Peyveste anun sehmi sâhib-nazara düşdi Her kim haberin söyler şîrîn dudağın yâ Rab Şol mümteni’u’l-cevher kimden habere düşdi Şîrîn lebini bir gün gül-şekkere şerh ettim El yakaya urdu gül efgân şekere düşdi İnce belinin çün kim bil kılca vücûdu yok Töhmet arada niçin zerrîn kemere düşdi Aks-i gül-i renginin düşdi mey-i gül-renge Sâgar dedi ene’l-hak mey şûr u şere düşdi Tûbâya nazar kılmak uçmakta bana düşmez Niçin ki benim gönlüm şol sîm-bere düşdi Ey şem’ Nesîmî tek niçin cigerin yanar Sen dahı meger gönlün şol tâc-ı sere düşdi 411
Ey bâd-ı sabâ benden ilet yâra selâmı Şol gamzeleri arbedeci aynı harâmî Müştâka nedir çâre bana bildir anı kim Gel fursat ola yâra değirmek bu peyâmı Yandırdı beni yandırıcı firkati anun Bir dahı kanı kim görem ol mâh-ı tamâmı Ol levhdir ey yüzü kamer gül yanagın kim Rûhu’l-Kudüs ol levhden indirdi kelâmı Ma’nîde yüzün kıblesi ol ârif imiş kim Yüzündür anun kıblesi vü aynindir îmâmı Maksûdu kimin kim iki âlemde ne sensin Maksûdunu itirdi vü feth olmadı kâmı Bezminde ezel sâkîsı la’lin bana sunmuş Ol bâdeyi kim Rûh-ı kudusdür kiçi câmı Vaslın ebedî baht imiş ammâ nideyim kim Devrânı degil bâkî vü peyveste devâmı Nâmûsa beni da’vet eder nâsıh u nâme Ey hâce nider âşık olan neng ile nâmı Gül-gûn yanagın levhıdır ol levh-ı varak kim Gökten melek indirdi getirdi bu peyâmı Hüsnün kuludur Husrev-i seyyâre ilen ay Ey la’line cân bende vü yazuklu gulâmı Vasfında Nesîmî sözünü arşa çıkardı Hansı sadefin incisi buldu bu nizâmı Zülfünden ü hâlinden anun ayrıyım ayrı Ey Hak ban ver sen yine ol dâne vü dâmı 412 Acebâ bu hûri yüzlü meh-i bedr yâ perî mi Boyu serv-i büstânî yanağı gül-i tarî mi Leb-i cân-fezâ-yı la’lin vurur âb-ı Hızra ta’ne Bu şeker dudaklı ya’nî sözü şöyle şekkerî mi Düşerim oda göricek bu melek-nijâd hûru
Acebâ bu Çîn bütünün yüzü nakş-ı Azerî mi Arıdan safâ suyundan şekeri şîrîn lebidir Hacil eyleyen gül-âb-ı gülü ârızı deri mi Bu teselsül ile devri düşürür meh-i tamâma Şem-i Kadr gölgesi yâ iki zülf çenberi mi Geceler gözü hayâli getirir gözüme şeb-hûn Bu gözü hârâmi câdû kaş yây olan çeri mi Göz ü kuş u zülf ü hâli bu cihânı taladılar Kamu bu emîr-i hüsnün sipehi vü leşkeri mi Dökülür söze gelicek dür-i lü’lü’ leblerinden Aceb ol sadef dehânın dişi nazm-ı cevherî mi Saçı ile hem-dem olmuş bu şikeste-dil Nesîmî Gel eger inanmaz isen demi gör ki anberî mi 413 Apardın gönlümü benden bu gün ol cennetin hûrı Götür perde cemâlinden ki sensin aynının nûrı Bu gün yevmü’-hicâb oldu yüzün devrinden ey meh-rû Ki çün koptu kıyâmet görebilmezler meger şûrı Firâk u mihnet-i hicrin yakıptır gönlümün şehrin Nola bir kez visâlinden yapasın beyt-i ma’mûrı Münâcât ederim dün gün senin devletin kûyunda Yüzün nûr-ı tecellîdir dahı ben neylerim Tûrı Saçın hablü’l-metîninden ne gam ger boynuma taksan Senin mi’râc-ı zülfünden asılmış gör bu Mansûrı Şehâ la’lin şarâbından Nesîmî şöyle ser-hoşdur Kim oldı vâlih ü hayrân dilemez âb-ı engûrı 414 Meger müşkîn saçın bûyu nesîm-i subha yâr oldı Ki cân-perver demi anun saçın tek müşk-bâr oldı Yüzün devrinde ey hûrî cemâl ü hüsn ile her kim Kamer tek düştü da’vâya yüzünden şerm-sâr oldı Hilâlin kâbe kavseyni ne kudret kavs imiş yâ Rab Ki kurbân oldu ol yaya cihân u cân şikâr oldı
Yüzünden kim ki şeytân tek hidâyet bulmadı nûra Ezelden tâ-ebed şeksiz la’in ü ehl-i nâr oldı Egerçi firkatin kışdır li el-berdü adüvvüd-dîn Haka minnet ki vaslından gül açıldı bahâr oldı Ne Tûbâdır boyun yâ Rab ki serv ana sücûd eyler Ne kevserdir aceb la’lin ki hamrı bî-humâr oldı Sulu incilerin dürcü kodu endîşeler adın Meger endîşenin aynı lebin devrinde var oldı Sıyamın ayıdır yüzün saçın Kadr uşta Hak tanık Gel ey vahyi bilen ârif ki Kur’ân âşkâr oldı Saçın kâlû belâ remzin neden fâş eyledi halka Meger kavl ü karârından karârı bî-karâr oldı Rumûz-ı Leyletü’l-esrâ gel ey sâlik işit benden Ki ol bildi bu remzi kim emîn-i kirdigâr oldı Hisâbın sâ’ati geldi ne sayarsın ne sanarsın Şumârın sağışın bil kim hisâbın bî-şumâr oldı Vücûdun şehrini feth et emîr ü şehr-i yâr ol kim Bu şehri kim ki feth etti emîr ü şehr-i yâr oldı Ben ol Mansûrum ey ârif ki Haktan bulmuşum nusret Ene’l-hak söylerim niçin ki ömrüm pây-dâr oldı Hüve’l-evvel hüve’l-âhır gider senden ikilik kim Nesîmî yâr ile çün kim ulaştı külli yâr oldı 415 Görklü yüzün ayından âlem münevver oldı Şîrîn sözün katında şekker mükerrer oldı Şîrîn lebini her kim getirdi dile andı Şol sâ’at ol şîrîn söz ağzından şekker oldı Müşkîn saçın gubârı yoldaş olalı yele Cennet kimi cihânın toprağı anber oldı Zülfün karangusunda yol ister idi gönlüm Yüzün çirâğı ana lutf etti reh-ber oldı Şol uykulu gözünden koptu meger kıyâmet
K’âfâk fitnesinden pür-şûr u pür-şer oldı Yalancı müdde’înin kalbini at ocağa Âşıktır ol kişi kim kâmil mihekk zer oldı Toprak olalı sanma kim düştü cevherinden Toprak iken Nesîmî gör kim ne cevher oldı 416 Hüsnüne sübhânehû kim ki şehîd olmadı Tâli’ u bahtı anun bil ki sa’id olmadı Hüsnüne ey nûr-ı Hak secde kılan tâ-ebed Adı melektir anun dîv-i pelîd olmadı Sıdk ile her kimse kim tutmadı aşkın yolun Sâlik ü ârif değil şeyh u reşîd olmadı Hamd ü sipâs eylerim hüsnüne ey bî-bedel Hüsnüne hamd eyleyen gayra hamîd olmadı Sûret-i rahmanı bil arşını gel tanı kim Bilmeyen ol sûreti arş-ı mecîd olmadı Saltanatın zevkını âşıka sor sen anı İsmi melik abde kim aşka abîd olmadı Keşf ü kirâmât ile menzilet-i evliyâ Bulmayısar her kim aşka mürîd olmadı Her gecesi her günü Kadr ile bayram olur Vaslına her kim karîb oldu ba’id olmadı Nahnü kasemnâda Hak her ne ki kasem eyledi Zerrece ol kısmete naks u mezîd olmadı Gerçi saçın vasfıdır zıll-ı medîd ey güneş Zâhide şol cennetin zıllı medîd olmadı Uğramadı âhımın âteşi ol câna kim Şol güneşin tâbına cismi kadîd olmadı İnne azâbî şedidâyet-i hicrân imiş Şiddet-i hicrin haçan sa’bu şedîd olmadı Kim ki Nesîmî kimi olmadı ferd-i vâhid Vâhid-i mutlak değil zât-ı vâhid olmadı 417
Nâr-ı cahîme ta’n eder aşk odunun harâreti Ârif isen gel ey gönül bil bu dakîk işareti Dünyede câvidân evi kimse için yapılmadı Geç bu göçer harâbeden koy bu fenâ imâreti Saltanat u imârete aşk ile tekyelenme kim Beş gün imiş bu dünyenin saltanat u emâreti Süflî cihâna vermedi gönlünü şol ki bildi kim Mihnet ü renc imiş anun tahtile vü vezâreti Ka’be içinde görmeyen şol sanemi mu’âyene Hiç imiş ol safâsızın sa’yi ile ziyâreti İnceden incedir bu söz fa’teberû ki kendüden Dahl edemez bu mantıka her kişinin abareti Kim ki bu bahra dalmadı mâen tahûru bilmedi Tayib ü tâhir olmadı yoktur anun tahâreti Zerk u riyâ tarîkına varma vü nefse uyma kim Kimseye assı eylemez şol seferin ticâreti Halk ile emr-i kün fekân zât ü sıfâtıdır anun Hakkı bu resme bilmeyen bağlı imiş besâreti Vech ile gamzesi anun aklımı gâret eyledi Kimse bu resme görmedi kâfir içinde gâreti Verdi Nesîmî cânını vasl-ı ruhun bahâsına Gör bu şirâ vü bey’ı kim yoktur anun hasareti 418 Şerbetin acı firkatin nûş ederim şeker kimi Cânımı tutmuşum gamın karşısına siper kimi Yakma beni firâk ilen çünkü ben ey yüzü kamer Hâlis ü muhlis olmuşum aşk-ı ruhunda zer kimi Kurmağa koyma yâyını salma beni firâka kim Doğramış okları anun yüregini sihir kimi Tâ göreler ki mağribin güneşi doğdu ey kamer Tarf-ı nikâbını götür halka görün kamer kimi Kim ki melek kimi sana kılmadı secde ey sanem
Tâ-ebed adı dîv imiş münkir-i bî-basar kimi Gerçi hidâyet eyledi Mûsîye nâr ilen şecer Âşıka hadîdir yüzün nûruna ol şecer kimi Sıdk u safa vü zevk ilen Hakk’a ulaş vü vâsıl ol Zann u gümâna muhtemil olma eger meger kimi Senden ezelde ey kamer âşıka geldi bir haber Bir dahı senden isterim ancılayın haber kimi Hâl ü hatın Nesîmîyi oda bıraktı yandırır Gör ki ne hoş tüter kokar ûd ile müşk-i ter kimi 419 Cennet-i adn imiş yüzün uşta lebinde Kevseri Kadr ü Berât imiş saçın hâl ü hatın melekleri Gâliye-bû saçınla çün cân ile vuslat etmişim Çin ü Tatarı bulmuşum ûd ile müşk ü anberi Ma’den-ı ruh eger desem leblerine aceb değil Cevheri cevherî bilir sen bana sor bu cevheri Hüsn ü cemâl ü sûretin kıblecir uş bu ma’nîden Sûretine sücûd eder ay ile şems-i haveri Cân ile kim ki gönlünü aşkına kılmadı vatan Dîve müsellem eyledi memleket-i Sikenderi Dâ’iresinde sünbülün nokta güneştir ay ile Gör ne imiş bu noktanın dâ’ire-i müdevveri Levh-ı zamîre aşkını subh-ı ezelde yazmışım Mahv edemez bu safhadan kimse bu nakş-ı peykeri Kişver-i emn ü âfiyet ma’rifetin cihânıdır Ey melik-i zamâne gel feth ede gör bu kişveri Haşr ü hisâb ü mahşere kâ’il isen gel uşta gör Halkalarında zülfünün şol arasât u mahşeri Yüzüne karşı ey melek hüsnünü ögme kim ana Ay ile gün sücûd eder anda perî döker perî Dil-berî eyle ey gönül geç kamudan ki kamudan Eylemeyince dil berî bulmadı kimse dil-beri Gül-şekeri ne vech ile benzedeyim dudağına
Kim hacil eyledi lebin gül-şeker ile şekkeri Aşk eteğin tut ey gönül at başını ayağına Gör ne derim sana işit aşka yapışma ser-serî Çekti saçın Nesîmîyi çenber-i aşka neylesin Çenber anundur oynasın devr-i kamerde çenberi 420 Ey nâfe-i Çin saçın siyâhı Hüsnün deli kıydı mihr ü mâhı Şakku’l-kamer ile istivâdan Şerh eyle bu sırrını ke-mâ-hî Maksûduna bulmadı hidâyet Her kimse bilmedi bu râhı Misli vü nazîri yoktur anun Vasfında ne söyleyem ilâhî Şol başa ki tâc-ı devlet indi Neyler kameri nider külâhı Ger ni’met-i câvidân dilersen Hayvânlara koy bu âb u kâhı Ey aşka güneh diyen güneh-kâr Terk eylemezem ben ol günâhı Sultandır iki cihânda ol kim Hak oldu anun püşt ü penâhı Ey aşka adû vü hüsne münkir Tezvîr ile çekme bunca âhı Çün vahdete buldu yol muvahhid Cerh oldu bu müşrikin güvâhı Mahv oldu Nesîmî aşk içinde Deryâ-yı muhîta düştü mahî 421 Bahr-ı muhît imiş gönül yoktur anun kenâresi La’lile selsebil imiş âb ile seng-hâresi Fânî-i mutlak olmuşum Hak ileyim Hak olmuşum Kim ki Hakı diler budur çâresi uşta çâresi
Şa’şa’sında mahv olur ay ile gün bu Zührenin Gör ki ne âfitâb imiş şol felegin sitâresi Kirpiğin hadengine uğradı hasta yüregim Ey bu oka inanmayan uş cigerimde yâresi Sırr-ı elestü rabbikum çünkü götürdü perdeyi Zâhide assı eylemez hırka-i pâre pâresi Turrasının cefâları sagışa gelmez ey gönül Sen bu şumâre düşme kim ben bilirim şumâresi Hansı hezâreden durur gamzeleri bölüklü kim Durmaz anun hadengine bin çerinin hezâresi Cân u cihâna zülfünün târesin al u verme kim Versen ucuz ola henüz cân u cihâna târesi Aşka ezelde vermişim ücrete gönlümün evin Şer’ ile kimse tâ-ebed fesh edemez icâresi Kaşlarının rumûzuna akl iremez Nesîmîyâ Gör ne kadar dakîk imiş kaşlarının işâresi 422 Merhabâ ey bahr-ı zâtın gevher-i yek-dânesi Şem’-i vahdettir cemâlin kün fekan pervânesi Tâ-ebed hüsnün önünde secde-i şükr eylerim Ey cemâlin ka’be sensin küntü kenzin hânesi Kim ki gavvâs oldu buldu vahdetin bahrında dür Âlemin cismi sadeftir sûretin dür-dânesi Ey bana müşkîn saçından gönlünü kurtar diyen Hansı âkıldır selâsilden çıkar dîvânesi Zâhidin efsânesin koy söyle aşlın hâlini Âşıkın sem’ına sıgmaz zâhidin efsânesi Gözleri sevdâ meyinden âlemi mest eyledi Gör ne meyden esrimiştir nergis-i mestânesi Dil-berin la’li ezel bezminde içirmiş bana Şol meyi kim nüh-felektir kem-terîn peymânesi Çünkü vîrân gönlüm ey cân mesken oldu aşkına
İstemez ayruk îmâret gönlümün vîrânesi Ey bu şeydâ gönlümün derdin soran her dem bana Derdini bildirmez illâ aşk oduna yanası Cânımı şükrâne verdim şol nigârın vaslına Düşmedi lâyık dirîğâ vaslının şükrânesi Mü’minin ka’be yeridir kâfirin büt-hânedir Âşıkın dost eşiğidir ka’be vü büt-hânesi Buldu la’linden Nesîmî nefha-i Rûhu’l-Kudüs Ey Nesîmînin hayâtı cânının cânânesi 423 Merhabâ insân-ı kâmil cânımın cânânesi Âlemin cismi sadeftir sen misin dür-dânesi Vechinin Seb’a’l-mesanî okuyan günden beri Gör ki ne dîvâne düşmüş âşıkın dîvânesi Tâ sekâhüm şerbetinden içti bu hasta gönül Seyr-i ev ednâyı buldu kaynadı hum-hânesi Çün bize ma’lûm oluptur ma’nî-i Ümmü’l-Kitâb Ârifim sem’ıma sığmaz zâhidin efsânesi Şol Hızır bî-çâre içmiş âb-ı hayvân dediler Tâ lebin aynına irmez yoktur anun hânesi Ahsen-i takvîmi bilen çün ene’l-hak demesin Bes neden ber-dâr oluptur Mansûrun dîvânesi Kâfirin büt-hânesi var mü’minin beytü’l-harâm Âşıkın yâr eşiğidir ka’be vü büt-hânesi Şem’-i vahdettir cemâlin sohbeti rûşen kılar Karşıda hoş hoş yanadır Seyyidin pervânesi 424 Cemâlindir bu rencûrun şifâsı Şifâ’ü’l-kalb mahbûbun likâsı Kaşındır vahy ü aynın âyetu’llâh Nehâr u leyl anun ağ u karası Visâlin zevkını şol cân bilir kim Anun cânındadır aşkın belâsı
Cem ol ârifdir ey dil-ber kim oldu Yüzün âyîne-i gîtî-nümâsı Alası gözlerin âfâkı tuttu Ne âl eyler aceb aynın alası Gel ey âşık şehîd ol aşk içinde Ki Hakdır ol şehîdin kan bahâsı Riyâyî zâhid eyler aşka inkâr Görün şol münkirin zerk u riyâsı Fakîh âdem katında secde kılmaz Meger şeytândır ol şûmun Hudâsı Kıyamet koptu ey tâcir zeru’l-bey’ Ki yoktur ol günün bey’ u şirâsı Eger sâfîsen ey sûfî giy atlas Ki bî-kadr oldu tâmâtın libâsı Nesîmîdir vücûd-ı ferd-i mutlak Bu tevhîdin ehaddandır esâsı 425 Ene’l-hak söylerim Haktan ale’l-arşi’stevâ geldi Yüzündür sûre-i Rahmân ale’r-rahmân alâ geldi Misâl-i ka’bedir yüzün felâ ted’ u ma’a’llâhı Çü yetmiş yidi harf oldu yüzünden kâfhâ geldi Otuz iki hûrûfu kim yüzünden Hak ayân etti Beşâret bu idi Haktan hatından tâ vü hâ geldi Yüzünde geri heft âyet okurum min kelâmi’llâh Salât ansız kabûl olmaz ki Haktan bu nidâ geldi Sücûda gelmedi şeytân hidâyet bulmadı nûra Sana her kim sücûd etti ana Haktan nidâ geldi Ben ol Mansûra ey ârif ki da’îm söylerim yâ hû Beni ber-dâr eden Haktır bu dâr uş Mansûra geldi Dem-i Îsâ kimi nutkun hayât u cân verir her dem Haka minnet ki vaslından hayât-ı cân-fezâ geldi Saçından keşf olur her dem bana ahd ü vefâ-bûyu
Saçın ahd ü vefâsından bana ahd ü vefâ geldi Nesîmî buldu la’linden hayât-ı çeşme-i hayvân Ki Hızr âbını içen şeksiz hayât-ı cân-bekâ geldi 426 El-minnetü li’llâh ki bu gün yâr ele girdi Gönlüm dileyen dil-ber ü dil-dâr ele girdi Nâ-mahreme fâş etme benim sırrım ilâhî Ma’nîsi bu kim mahrem-i esrar ele girdi Gel la’l-i lebin şekkerini kasıd ilet kim Ol la’l-i lebi tenk şeker-bar ele girdi Gel fursat ele girmiş iken anı kaçırma Ağyârı helâk eyle ki dil-dâr ele girdi Ey Mûsî eger yüzüne müştâk isen anun İtirme tecellîyi ki didâr ele girdi Âh etme dahı derd ile ey bülbül-i âşık Çün irdi bahâr gülşen-i gülzâr ele girdi Mat etti saçın bûyu bu gün müşk-i Tatârı Ol bûyî saçan nâfe-i Tatâr ele girdi Mahbûb-ı emin yâr-ı ebed buldu Nesîmî Şükr eyle kim yâr-ı vefâ-dâr ele girdi 427 Yüzün vahyi bize bürhân irişti Yüzünden te’vîl-i Fürkân irişti Yüzündür Hak kitâbı vahy-i mürsel Zehî devlet sana kandan irişti Kaşınla kirpiğin Turân dağında Neçe bir Mûsî-i İmrân irişti Âşık öz derdine çün buldu dermân Hezârân hikmet-i Lokmân irişti Bekâ-yı mutlak oldum aşk içinde Ezelden çün tene ol cân irişti İtürme Mısırını sen ey Nesîmî Çü Mısra Yûsuf-ı Ken’ân irişti
428 Vücûd-ı Mustafâ esmâ değil mi Bu sırrı bilmeyen a’mâ değil mi Müsemmâdır hafâ-yı kenz-i mahfî Şuhûd-ı kenz-i hak ahfâ değil mi Kitâb-ı hel etâ vü sırr-ı tenzîl Kaşınla zülfün ev ednâ değil mi Tekerrab yâ habîb el-Hakku minhü Vücûdun mescid-i Aksa degil mi Semâvât ile erzıyyâtı bil kim Medâr-ı lâm u bî a’lâ degil mi Zuhûr-ı nûr-ı İbrâhim ü Hâşım Be-dîn-i Mustafâ edhâ degil mi Tecellî-i cemâl-i la-mekânı Mesâf-ı Hak yüzün esfâ degil mi Temennâ-yı likâ-yı Hak te’âlâ Mezâhir kıblesi evlâ degil mi Cemâl-i Mustafâ gördü Nesîmî Yüzün evhâ ve ma evhâ değil mi 429 Her dü âlem serverisiz yâ Muhammed yâ Alî Cümlenin hem mihterisiz yâ Muhammed yâ Alî Hâdî-i rahmân çü sizsiz her dü âlemde bu gün Cümle nâzır manzarısız yâ Muhammed yâ Alî Du cihânın âfitâb u mâh-tâb u şem’ısız Zulmetin hem enverisiz yâ Muhammed yâ Alî Şânınızda geldi hem tâhâ ve yâsîn hel etâ Ve’d-duhânun defterisiz yâ Muhammed yâ Alî Ayet-i lev-lâk ilen hem lâ-fetânın ma’nîsi Lahmike lahmî yerisiz yâ Muhammed yâ Alî Emr-i ma’rûfun beyânı sizden oldu âşkâr Nehy işlerden berîsiz yâ Muhammed yâ Alî Dürr-i şeh-vâr ile gevher nutkunuzdur bî-gümân
Lâ-mekânın cevherisiz yâ Muhammed yâ Alî Ol zamân kim kıldınız cümcümeyi ihyâ eden Pâdişâh-ı Berberîsiz yâ Muhammed yâ Alî Hayberiler tek zeberdestî yine katl eyleyen Öldüren hem Anterîsiz yâ Muhammed yâ Alî Tanlagı günde şefâ’at hem yine sizden olur Hem Resûl ü Haydarîsız yâ Muhammed yâ Alî Fâtıma Zehrâ betül-i kurratü’l aynı resul Bâb-ı Şeberr ü Şebîrsiz yâ Muhammed yâ Alî Şâh Zeynü’l-Âbidîndir ol imâm-ı reh-nümâ Şâh Bâkır Ca’ferısiz yâ Muhammed yâ Alî Musî-i Kâzım îmâm ü hem Rızâ vü hem Taki Hem Alî-i Askerîsiz yâ Muhammed yâ Alî Mehdî-i sâhib-zamândır Hâdî-i rahman bu gün Evvel ü hem âhırısız yâ Muhammed yâ Alî Tanlağı günde şefâ’at sizden umar hâs u âm Şâh-ı yevmü’l-mahşerîsiz yâ Muhammed yâ Alî Ma’den-i sıdk u safâ vü hem yine lutf u kerem Hem sadefin cevherîsîz yâ Muhammed yâ Alî Bu fakîr-i bî-nevâ sizden umar her dem devâ Lutf ile ihsân verisiz yâ Muhammed yâ Alî Bu Nesîmî pür-zebândır vasfınızda neylesin Gece gündüz sözlerisiz yâ Muhammed yâ Alî 430 Ey yüzün nûr-ı zât-ı Yezdâni Vey ruhundur sıfât-ı rahmânî Kirpiğin kaş u zülf ü ruh-sârın Hak kelâmıdır oku Kur’ânı Levh-ı mahfûz-ı Hak ala’l-tahkîk Âdemi bil eğer zi-insânî Kâbe kavseyn ile Müselmân ol Allâh Allâh budur Müselmânî Küfr-i zülfün sevâdına îmân
Getire buldu nûr-ı îmânı Leb-i lâ’linden içen âb-ı hayât Nide zulmette âb-ı hayvânı Yüzünün huldü ravza-i Rıdvân Cennet-i Adn etmiş gülistânı Uyma şeytâna nefsini öldür Odlara yakma tâ-ebed cânı Câna gir gör cemâl-i cânana Kalmayân câna buldu cânanı Sırr-ı sübhâne’llezî esrâ Yazdı vechinde dost-ı Rabbânî Secde kıl Âdeme ferişte gibi Sen tekebbürden olma şeytânî Gel bu gün fânî ol bekâ bulasın Tanla sûd eylemez peşîmânî Ay u gün secde kıldılar yüzüne Ey cemâl ile Yûsuf-ı sânî İhtiyâr eyle fakrı dervîş ol Fakrı bil tâc ü taht-ı sultânî Fazl-ı Haktan Nesîmî indi sana Milket-i hâtem-i Süleymânî 431 Oldum nigerân âşık-ı hayrân-ı fülânî Sad bunculayın hasata be-kurbân-ı fülânî Billâh ser ü cân cümle be-şükrâne vereydim Ger olsa idim bir gece mihmân-ı fülânî Bağrımı diler nâvek-i müjgân ile her dem Kanını döker sihr ile çeşmân-ı fülânî Baştan ayağa külli vücûdum oda yandı Yâ Rab yaraya derdime dermân-ı fülânî Şâhın kuluyum eylemişim yüz keret ikrâr Bel bağlamışım bende be-fermân-ı fülânî Sundum elimi dâmenine bes ki tutuptum
Bağladı kapu koymadı der-bân-ı fülânî Anber saçılır zülfüne ger şâne kılarsa Şekker dökülür ez-leb ü dendân-ı fülânî Bu şehri koyup uşta gider Hasta Nesîmî Bed-nâm-ı cihân oldu be-devrân-ı fülânî 432 Revâ mıdır revâ mıdır habîbi Ki oda yandırırsın ben garîbi Beni bu derd-i aşka sen bıraktın Yine sensin bu derdimin tabîbi Cemâlin gülşeninden hâşe li’llâh Ki mahrum gönderesin andelîbi Kaşın mihrâbına baş koymayanlar Meger boynunda bağlıdır salîbi Yolundan dönmezem kesmem ümîdi Velî senden kesebilmem rakîbi Yazar kirpiklerin nasrun mina’llâh Okur dudakların fethan karîbi Nesîmînin bu hûblar arasından Cefâ vü derd imiş anun nasîbi 433 Zülfün gecesi Kadr durur al yanağın ay Mi’râc yüzünden sidre Boyun kaşın iki yay Âlemde seni kıldı gönül kendüye maksûd Fikri ne ulu nesne zehî akl u zehî rây Endîşe ile aklım iki âlemi gezdi Sensiz neçe kim istediler bulmadılar cây Her kim ki saçın küfrüne ikrâr getirmez Mü’min degil ol dînin itirmiş ana çok vay Ol başı ki baht eylemedi aşkına kurbân Değmez ayağın tozuna ey serv-i dil-ârây Mutrıb kimi her zerre ene’l-hak deyü söyler Ey nâra giriftâr oluban dur yine çâl nây
Zâtında Nesîmî degil ol zât kim anun Mislin göresin yâ bulasın zatına hem-tây 434 Cemâlin kıble-i îmân değil mi Vücûdun mahzar-ı insân değil mi Budur Arş-ı muhît-i kul hüva’llâh Kişi kim bilmedi hayvân değil mi Kamu çarh-ı felek ser-geşte hayrân Senin şehrinde ser-gerdân değil mi Alî sırrın ne bilsin her münafık Münâfık kıblesi şeytân değil mi Amâ günü tecellî eyledi uş Güneş devrinde hoş devrân değil mi Kamu âlem kitâb-ı kul kefâdır Cemâlin kâf ve’l-Kur’ân değil mi Cemâlin gülşenidir zülf-i mahbûb Benî Âdem kamu hayrân değil mi Namaz u zikr ü tesbîh u ibâdet Saçın küfründe hoş pinhân değil mi Vücûd-ı Mutlakiden oldu Âdem Risâlet kapısı Fürkân değil mi Mukallid çünkü bilmez ilm-i tevhîd Muvahhid olmayan nâdân değil mi Nesîmî sırr-ı er-rahmân ü tâhâ Oluptur ortada mizân değil mi 435 Tâ gördü güneş ay yüzünü der-be-der oldı Bedr aya zevâl irdi vü devr-i kamer oldı Şimşâd-ı kadin kıldı irem bâgına cevlân Serv ana esîr oldu vü benden beter oldı Ol jâle ki düştü gül-i ruh-sârınız üste Bir katre yağış tamdı vü yüz lâle ter oldı
Ârif içiren cür’ayı ey husrev-i hübân Âlem diline düştü vü sâhib-nazar oldı Çün gördü Nesîmî yüzünü zülfe ulaşmış Bildi şeb-i hicrânını vakt-ı seher oldı 436 Gel gör seni seven âşıkın derd ü âhını Şevkından âh eder eritir seng ü âheni Cevr ü cefâ vü hasret ile yana yakıla Bir dem ki görmedi kul olan pâdişâhını Dünyâ kara olur gözüme anda kim yüzün Pinhân edende sünbülün erbinde mâhını Hâlin Habeş çerisini çekmiş Rûm iline Zülfün Tâtara başladı hüsnün sipâhını Her dilde sağışım sûretin ve’d-duhâsıdır Ve’l-leyl okurum gece zülf-i siyâhını Saçın Hümâyi gölgesini sala üstüme Ol kim başına giydire devlet külâhını Nefsin bilenden ol ey Nesîmî bil özünü Her kim ki bildi nefsini bildi ilâhını 437 Ger beyân edem sana esmâ-yı ruh-efzâmızı Çün Mesîhâ seyr edersin âlem-i bâlâmızı Âdem-i hakîden esmâ öğrenenlerdir melek Dîvin aslı od idi öğrenmedi esmâmızı Andan esmâ okuduk esmâ-ı kül derler bize Gam degil dîv er müsellem tutmasa da’vâmızı Biz halîfe-zâdeyiz yer mülkümüzdür tâ-ebed Hîçe değmez kimseler çün bilmedi mevlâmızı Ger sen andan ilm-i esmâ öğrenirsin lâ-cerem Hak katında bir göreydin bu tamâm a’zâmızı İstivânın girdişinden ger verirsen sen haber Göresin eşyâda Ruşen cümle istivâmızı
İnşirâh-ı sadr hâsıl kılmayan Mûsâ kimi Kısr-ı elvâh etmeyen görmez yed-i beyzâmızı Tis’a âyât-ı âteş Mûsî vü levhın sırrını İster isen gel tavaf et mescid-i aksâmızı Hayme-i mi’âdın esrârı asânın hikmeti Anlayayım der isen oku bizim inşâmızı Tâ’ne ursa ger bize nâdân u a’mâ gam değil Dîv-i zâhir-bîn ne bilsin sırr-ı nâ-peydamızı Secde edenler melektir Âdeme ey ademî Secde âsârını bul tâ göresin sîmâmızı Keştî-i Nûha her an kim girmedi oldu helâk Bulasın ister olasın sen bizim deryâmızı Gel sevâdül’vechi gör kim fakr-ı mutlaktır adı Rûşen anla kâbe kavseyn ile ev ednâ mızı Nefy-i isbât asldır lâkin ne assı müde’i Lâ da kaldı gelmedi ta kim göre illâ mızı Kâf u nûndur kâ’inâtın aslı lâkin kimsenin Yok mecâli okuya esmâ göre eczâmızı Anların kim Hak te’âlâ gözün açtı dünyede Gördü a’lâ ile esfel âlem-i bâlâmızı Lezzeten li’ş’şâribîn hamr-ı hakâ’ik içe gör Ola kim ayb etmeyesin şûriş ü gavgâmızı Âlimim derdin velâkin cehlin oldu âşkâr Çünkü gördüler halâ’ik menzil-i a’lamızı Nerre şîr ü pîşe-i tevhîd sâhib-kudretim Tilkiler kaçan bileserdir bizim me’vâmızı Şerh-i ma’nî ger mutavveldir yeter tenbîh için Anlar olursan bu remz ü nükte-i garrâmızı Ey Nesîmî çün Süleymân oldu kuş dilin bilen Kâfa varıp görmek ister bu bizim Ankâmızı 438 Ey cemâlin nûrudur Allâhu nûrun pâresi
Ey yanağın tal’atından mâh-ı tâban pâresi Kul hüva’llâhu ehad kıldı visâlin vasfını Ey güneş sûretli Âdem derdimin kıl çâresi Mâh-ı tâbândır yüzün innâ hedeynâhü’s-sebîl Senden özge ümmî yoktur çâre-i bî-çâresi Sûretin vasfında kıldı vasf-ı esmâ-yı sıfât Kâf u nûndur tanıgım yeri le gökün arası Uş kelâm u âyet-i Hak leysefîha min fütûr Mushaf-ı kul yâ ıbâdîdir saçın sî-pâresi Gözlerin sihr-i mübîndir ey cemâlin lem-yezel Lâ-yezâli nûr anundur cânım anun pâresi Eyyüha’l-atşân de cân vergil nigârın la’line Çünkü mahbûb-ı ezel çekti za’ifin yarası Kim ki vâlih olmadı hüsnüne ey bedrü’d-dücâ Sûrete Âdem durur ma’nîde dîvin hâresi İnneli’llâhi-bekâ görmeyen anda ayân Şol hicâb oldu hemîşe nefsimin emâresi Ey Nesîmî ol sanem Allâhu nûrun sırrıdır Halkaya meydâna girdin oyna başın yârası 439 Eger sen bendesen tanı Hudanı Huda vü hem Muhammed Mustafânı Bedev’atlar binip atlas giderdim Tutam dedim ser-â-ser bu cihânı Yiyip içip hemîşe ayş ederdim Alırdım dünyede gönlüm seveni Ferâgat dünyenin nîk ü bedinden Oturmuştum yine bir gün nihânî Beni duttu diyârımdan ısıtma Yadıma getirip ölüm nişânı Sümügüm titreşir benzim sarardı Kuruttu koymadı damarda kanı Benim bir lahzada nutkum tutuldu
Başım üste okudular Kur’ânı Dudaklarım kurur bilmem ne diyem Tanımaz oldum uş yahşı yamanı Suyu ağzıma panbugılan koyarlar Na-gâh geldi bana aklım revânı Göz açtım dört yanım gördüm halâ’ik Yığılmış üstüme pîr ü civânı Dilim hiç söylemez gönlüm içinde İşâret bilmezem çağıram anı Dedim ne işe geldin kâbızu’r-ruh Dedi kabz itmege rûh-ı revânı Dedim bir dem amân ver bu fakıre Dedi hiç kimseye vermen amanı Gözüm bakar iken hiç bakmaz oldu Ki tahkîk oldu uş ölüm nişânı Ayagım gâh çekip gâh uzadırdım Vücûdumda nefes kalmadı kanı Kim aydur oldu kim der cânı vardır Görürler yüregim kopar revânı Bu hâlet geldi başa ahi öldüm Meded dedim tâ bilmez kimse kanı Amelden özge bana yâr yoktur Getirdi boğaza almağa cânı Zen ü ferzendlerin kavm ü karâbet Benimçin kamusu eder figânı Oğul uşaklarım çığrıştı cümle İşittim ol zamânda gördüm anı Halâlim el urup yüzünü yırttı Saçın yolup eder her dem figânı Kulagım işitir her ne ki derler Cevâbım verebilmen akl kanı Kefen istemege gassâle varıp Diyerler kim revânı yuyun anı
Soyundu yuyucu geldi revânî Kulağıma gelir halkın figânı Diri iken beni isterler idi Ölende arz eder bana yabanı Ölü yüzü sovuktur kimse bakmaz Âkıbet unuturlarmış olanı Çıkardılar beni evim içinden Apardılar beni halktan nihanî Çü rahtımı çıkardı yere yığdı Yumurladı yuyucu aldı anı Biri su döküben birisi yuyar Temâşâ kıldılar halkın kalanı Beni çün yuyucu yudu arıttı Yine boynuma giydirdi kefeni Çü dikti çolgadı tâbûta saldı Beni dört kimse götürdü revânî Kimi önümce ağlar kimi vây der Ölüm koymaz kamu yahşı yamanı Mü’ezzin bank eder söyler salâ der İşitti hâs u âm dedi salânı Beni indirdiler kabrim içine Kesek balçık ile örtüp revânî Çü Kur’ân okudular ol zamânda Du’â kıldı kamu yahşı yamanı Olar gitgeç kulagım ün işitti Kim ol Münker Nekir geldi revânî Dediler söyle yaz her ne kılıpsan Dedim devât-ı kalem kâgıtı kanı Dedi ağzun devât parmak kalemdir Kefen kâğıt durur tîz yazgıl anı Evel yazdım ne kim hayrım var idi Özüm şâd öz işime şâdumânî Dediler şerrini dahı yaz imdi Şerîm yoktur kabûl etmezler anı
Dediler kim güvâh olsa ne dersin Dedim kalmaz sözüm peydâ nihânî
Elim ayaklarım verdi güvâhı Ne kim kılmış idim yahşı yamanı Hasenâtım ziyâde geldi Haktan Azâd oldum şükr kıldım revânî Anunçün kim olmasa doğru cevâbı Çekerler alına dâğ-ı nişânı Kalır dâ’im azâb içinde bed-hâl Cehennemdir anun mülk ü mekânı Zebânîler döğer odlu çomaklar İlâhî kimseye gösterme anı Bırakma kimseye sarf etmez idim Koyup vardım kamu mâl-i cihânı Ne kim mâl sa’yim ile yığmış idim Bırakıp kamusun koydum kalanı Bana hayr ettiğim kaldı Nesîmî Ki hak yârgılaya hayr eyleyeni 440 Cennete teşbih eyleyen bulmadı vech-i dil-beri Katresi ağzı yârımın mest eder âb-ı Kevseri Ma’rifet ehline yüzün ka’be belâlı benlerin Mihrâb-ı cândır kaşların aynın îmâm Ca’ferî Kadr ü Regâ’ib ü Berat u hat u zülf ü halidir Mi’râcıdır Muhammedin kodu gider melekleri Mülk benim diyen kanı kodu gider bu kişveri Gör neçe ma’zûl eylemiş sâhib-i mülk Sikenderi Zühre vü mâh u Müşterî dost ilinin çavuşları Çarh ile çarh uran bilir neçe döner bu çenberi Savm ü salât ü hacc ile kimsene dosta irmedi Zülf ile hâli eyledi gönlümü cümleden berî Mülk-i bekâdadır yerin dâr-ı fenâda ey perî
Yeri sen andan istegil cümleye ol verir yeri Bunda imânâ gelmeyen bulmadı sırr-ı Ahmedi Şâh Âli gerek velî tâ ki yıka bu Hayberi Aşka nişân ger istesen cân ile baş nesnedir Söz ile bitmedi bu iş çıktı Nesîmîden deri 441 Sûretin nakşında her kim görmedi nakkâşını Vâhib-i sûret anun gözsüz yâratmış başını Lebleri şîrîn nigârın firkât ü hicrânıdır Akıtan yanınca şem’in gözlerinden yaşını Düşmedi bâtıl hayâle olmadı sevdâsı hâm He kimin kim aşk oduyla Hak pişirdi aşını Kâbe kavseynin rumûzun sanma kim fehm eyleye Kim ki zâhir görmedi şol mâh-ı bedrin kaşını Gerçi ferrâşı meliktir anber-efşân sünbülün Çünkü ben sultânı buldum neylerim ferrâşını Hakka vâsıl rind ü Haktan ayrıdır zâhid görün Hânkâhın şeyhînı mey-hânenin evbâşını Hâsılın mescid bucağında gör âhır kim nedir Ey melâhat eyleyen mey-hânenin kallâşını Dem-be-dem sûfî melâmet taşın atar âşıka Taşı kıymetsizdir anun içini gör taşını Yaşını yandırdı aşkın hem kurusun gönlümün Kim ki düştü aşka yandırdı kurusu yaşını Gönlümün şehrinde aşkın bir îmâret yaptı kim Tâ-ebed andan koparmaz nüh felek bir taşını Cânımı aşkın ezelde yldaş etti kendüye Koymaya yoldaşlığın Hakkın bilen yoldaşımı Ey Nesîmî hâlini ger kimse bilmez gam değil Hak bilir halk-ı cihânın sırrını hem fâşını 442 Yârını sattın bahâsız bilmedin mikdârını Hîçe değmez ol kişi kim hîçe satar yârını
Cevheri nâdân elinden müşterî alır ucuz Cevherî bilmez ne bilsin cevherin bâzârını Kim ki yârından bekâsız cânını gördü azîz Yârını yitirdi nâdân bulmadı dil-dârını Âşıkın esrârını âşık gerektir kim bile Olmayan âşık ne bilsin âşıkın esrârını Kim ki kurbân olmadı aşkında şol ma’şûkanın Çîn değil da’vîsi anun neylerim güftârını Her kimin fi’li riyâdır ya sözü gerçek değil Kavline inanma anun hîçe say ikrârını Neylesin yârın cefâsın çekmeyip âşık müdâm Çünkü yâr ister hemîşe âşıkın âzârını Dâra çık yan ey ene’l-hak söyleyen Mansûr eger Âhiret dârından istersen selâmet dârını Zâhidin tesbihidir lâ havlü zikri lâ ilâh Ey gönül sen söyle yârın la’l-i şekker-bârını Kim ki yârın zülfünü elden kodu bin cân ile Bî-basar toprağa saldı nâfe-i Tatarını Ey Nesîmî inciyi dürri bilen sarrâfa sat Cevheri nâdâna satmaz lü’lü’-i şeh-vârını 443 Vaslındır âb-ı hayvân ben Hızrâ sordum anı Cânsın yakîn velîkin ârif bilir bu cânı Yüzün ezel gününde levhından oldu zâhir Hakkın kelâmı ile seb’an mine’l-mesânî Âlemde Hak sûretli yüzündür ol güneş kim Kıldı gününde zâhir esrâr-ı lâ-mekânı Esrâ şebinde ya’nî müşkîn saçın sevâdı Ayından oldu peydâ şol gevher-i nihânı Ma’şukanın yolunda kurbân ol ey gönil kim Oldur iki cihânda gerçeklerin nişânı Hüsnün tecellisinden Mûsâ gider özünden
Kimden gelir gör âhır müştaka len terânî Şol kâ’benin sıfâtın ehl-i safâya sor kim Aynü’l-yakîn göz ile her şeyde görmüş anı Ey cân u ey cihânın mâhiyeti vü aynı Aynısın ehl-i aynın hem cân u hem cihânı Sûrette kirpiğindir şehr-i sa’âdet el-hak Ma’nîde kâbe kavseyn iki kaşın kemânı Gayb u gümândan artuk ey zâhid urma dem kim Hakku’l-yakîni buldum tarh eyledim gümanı Mansûr ene’l-hak aydur ya’ni ki Hak benim Hak Çün Hak ayân imiş gör kim görmeye ayânı Oldu lebinden meyinden hayy-i ebed Nesîmî Hızr âbın her kim içti hayy oldu câvidânî 444 Cemâlin fitnesi tuttu cihânı Çıkardı perdeden râz-ı nihânı Neder âşık cihân u cânı sensiz Ki sensin âşıkın cân u cihânı Leb-i la’lin şarâbın içene sor Ki kimdir içen âb-ı zindegâni Susamış kanıma la’lin işittim Bu devlet âşık-ı miskîne kanı Görün şol gamzeyi kim uykusundan Uyârdı fitne-i âhır zamânı Lebindir çeşme-i hayvân velî şükr Ki her hayvân-tâbî’at bilmez anı Visâlindir visâlindir visâlin Na’îm ü huld ü ömr-i câvidâni Egerçi bî-nişânsın kimse hergiz Nişânsız bulmamıştır nişânı Nesîmînin mekânı la-mekândır Mekânsız âşıkın Hakdır mekânı 445
Gel gel ki kaptı şevk-ı cemâlin kararımı Faş eyledi firak-ı ruhun hal-i zarımı Ya Rab zamane hakkına ben neyledim kim ol Benden cefâ vü cevr ile ayırdı yârımı Yaktı firakın ey gül-i handan içinde nâr Gel gel söyündür âb-ı visâlinle nârımı Vaslın şikârın olmuş iken baht-ı sa’d ile Kaçırdı hâsidin gözü benden şikârımı Nakş u nigârı gör felegin kim ne nakş ile Nakş eyledi vü aldı elimden nigârımı Mansûr-ı aşka âhiretin dârı oldu dâr Ol günde gel ki hoş göresin dârımı Ey Lâta tapıcı seni ayb etmezem neden Kim görmemişsin ol sanem-i gül-‘ızârımı Şevkın katında ağlayıcı göz döker yaşın Fazl-ı bahâra döndür ü güldür bahârımı Ben yârı bulmuşum iki âlemde ihtiyâr Benden kim ayıra sanemâ ihtiyârımı Düştüm lebin visâlin meyinden humârına Gel gel hem ol şarâb ile def’et humârını Zülf ü ruhun şumârını gel sor Nesîmîye Tâ sen hisâbını bilesin ben şumârımı 446 Yüzündür gülsitân bi’llâh değil mi Sözündür kün fekân bi’llâh değil mi Ale’l-arşi’stevâ rahman yakın kim Yüzündür ol mekân bi’llâh değil mi Ruhun bâğında ey hûrî sıfatlı Cihân oldu cinân bi’llâh değil mi Saçındadır Hıtâ vü Çin ü Rûma Sabâ anber-feşân bi’llâh değil mi Sözünden çün cihân geldi vücûda
Sözündür cism ü cân bi’llâh değil mi Dudağındır ki sırr-ı küntü kenzin Beyân eyler beyân bi’llâh değil mi Hatından buldum er-rahmân ü tâhâ Budur senden nişân bi’llâh değil mi Lebin âb-ı hayâtındandır ey cân Ki Hızr oldu revân bi’llâh değil mi Sana Şîrîn-dehân ey Husrev-i hüsn Diyen Şîrîn-dehân bi’llâh değil mi Kaşınla kirpiğin yüzün gününde Aceb tîr ü kemân bi’llâh değil mi Seni Hak görmeyen zâhirde a’mâ Gözünde Hak nihân bi’llâh değil mi Lebin aşkında cân vermek hemîşe Hayât-ı câvidân bi’llâh değil mi Dehânından hadîsi kılmayan gûş Sözü gayb u gümân bi’llâh değil mi Yüzündür ey kamer sûretli fitne Zamân âhır zamân bi’llâh değil mi Hak oldu gönlümün şehrinde zâhir Zehî Mâzenderân bi’llâh değil mi Visâlin kişverin feth eyleyen cân Şeh-i kişver-sitân bi’llâh değil mi Kılından ince gördüm incedir hem Belin nâzik miyân bi’llâh değil mi Sevâd-ı a’zam ile Mısr-ı cami’ Yüzündür yâ fülân bi’llâh değil mi Saçınla ârızın cân Mushafıdır Adı Nûr u Dühân bi’llâh değil mi Yüzündür ka’besi ehl-i selâmın Mübârek hânedân bi’llâh değil mi Bu gün va’ız beni ferdâya salar Yalancı kıssa-hân bi’llâh değil mi
Bana cân sordu kim zülfün ne yerdir Dedim dârü’l-emân bi’llâh değil mi Ruhun esrârını şem’ eyledi fâş Zehî âteş-zebân bi’llâh değil mi Yüzünden tâ kamer ferk u tefâvüt Zemîn ta asumân bi’llâh değil mi Diyen kim noktadır adı dehânın Acâ’ib hûrde-dân bi’llâh değil mi Cihânı tuttu hüsnün dâstânı Zehî hoş dâstân bi’llâh değil mi Dilinden cûş eder deryâ-yı a’zam Ne hûb bahr-ı revân bi’llâh değil mi Kıyâmet kâmetinden oldu zâhir Belâ-yı nâ-gehân bi’llâh değil mi Nesîmî cevher-i ferd oldu anun Mekânı lâ-mekân bi’llâh değil mi 447 Yüzündür bî-nişân ol bî-nişânı Hat u halîn durur anun nişânı Revâdır ger desem yüzüne anun Kelâmu’llâh ile Seb’a’l-mesânî Ayân oldu rumûz-ı min ledün kim Lebin eyler ana şerh u beyânı Yüzündür sûret-i rahmân egerçi Ki cüz sâhib-nazar kes bilmez anı Gel ey sûfî Hakın dîdârını gör Ki Hak oldu ayân koy sen gümânı Visâlin her kime oldu müyesser Na’îm ü huld ü ömr-i cavidânî Nesîmînin elinden her kim içti İçirir dâ’im âb-ı zindegânî 448 İki âlem anundur kim gözüne Hak ayân oldı Hakı gördü Hakı bildi Hakı kim bî-gümân oldı
Eger Mûsâ kimi gelmek tecellî görmek istersen Nazar kıl yüzünde gör kim iki âlem ayân oldı Te’âlâ’llâh ne zîbâsın ki hüsnün devr-i bâğında Kaşınla kirpiğin zülfün yüzünde gülsitân oldı Kıyâmet koptu hüsnünden yedi iklîme yayıldı Senin kadd ü kıyâmından bu gün âhır zamân oldı Çelîpâ zülf ü hâlinden saçın Leylî durur ammâ İrişti âyet-i fenzur adı Nûr u Dühân oldı Nigârın la’line her dem döker şehd üstüne şekker Velî gâfil ne bilsin kim neden şîrîn-dehân oldı Mekâna sığmadı zâtın ezeldendir bidâyâtın Nesîmînin bu ma’nîden mekânı lâ-mekân oldı 449 Ger sana şerh edevüz hâsıyyet-i esmâmızı Bilesin Haktan rumûz-ı Leyletü’l-esrâmızı Ceddimiz rûh-ı mücerreddir biz andan doğmuşuz Nâ-halef ferzendiyiz unutmuşuz âbâmızı Ger fakîrız sûreta ma’nîde sultânlar biziz Bendeyiz ammâ ki âzâd eyledik mevlâmızı Sûret ü mani’de Haktan gayri yoktur arada Sûretâ ta’n eyleme fehm etmedin ma’nâmızı Biz Hudâyı bilmişiz ayne’l-yakîn ilme’l-yakîn Görmüşüz her şeyde zâhir hâliku’l-eşyâmızı Biz Hudâyı bilüben bulduğumuza reşk edip Zâhid-i hod-bin verir öldürmeğe fetvâmızı Ey Nesîmî kâbe kavseynin rumûzun söyle kim Bilesin Haktan rumûz-ı kurb-ı ev ednâmızı 450 Benim yâr-ı vefâ-dârım gel ahı Melek sûretli dil-dârım gel ahı Benim bülbül kimi nâlân ü giryân Yüzü bâğ u gülistânım gel ahi
Mahabbet gönlümü yaktı be-gâyet Kerem kıl zülf-i zünnârım gel ahi Senin aşkın beni dîvâne kıldı Habibim mûnisim cânım gel ahi Gel ahi kim Nesîmî nâ’tüvândır Leb-i la’l-i şeker-bârım gel ahi 451 Firkatin derdi nigârâ bağrımı kan eyledi Rüzgâra oldu muhâlif vaslı hicrân eyledi Cânımı ya’nî visâlin benden ayırdı felek Gel bu cânsız âşıkı gör kim ne bî-cân eyledi Bağrımın kanın gözümden akıtır her dem gamın Ey sanem şevkın beni gör kim ne giryân eyledi Derdimin dermânını Fazlından Allâh eyleye Her devâsız derde çün oldur ki dermân eyledi Sırr-ı aşkın genc imiş anun yeri vîrânedir Yaktı aşkın gönlümü ol gence vîrân eyledi Senden ayrı düştüğüm takdîr imiş benden değil Haktır ey cân her ne kim takdîr-i Yezdân eyledi Cânını verdi Nesîmî çün saçın zincîrine Niçin anun meskenin zincîr ü zındân eyledi 452 Sendedir şol genc-i pinhân gezme her vîrâneyi Denize dal andan iste ey gönül dür-dâneyi Cânı ver cânâneyi bul olma bî-cânâne kim Tende cânı yok anun kim bulmadı cânâneyi Sekâhûm rabbühüm hamrından ikrâh eyleyen Tevbe kıl gaflet meyinden sındır ol peymâneyi Ey Hakı her yerde hâzırdır diyen egri nazar Bes ne ma’nîden seçersin ka’beden büt-hâneyi Ey çeken uçmağa müşkîn zülf-i pür-çînin beni Cennete zincîr-i zülfündür çeken dîvâneyi
Kim ki aydur Âdemi dâma bırakan dânedir Görmemiştir lâle-gûn yüzünden müşkîn dâneyi Genc-i mahfîdir saçın ey çün beşer sûretli Hak Niçin edersin bu gizli gonce mahrem şâneyi İncedir zülfün rumûzu şânenin ağzı açık Dline bırakma anun zülf-i müşk-efşâneyi Nâra atan cânını çün şem’ için pevânedir Nârına şem’ ol sebebden yandırır pervâneyi Ey gelen kâlû belâ dan ma’rifetsiz cânavar Hak basîretsiz yaratmış tâ-ebed bigâneyi Çün makâlîdü’s-semâvât ey Nesîmî sendedir Kâf u lâmından götürgil sîn ü şîn-dedâneyi 453 Cân neçe teşbih eylesin cenneti vasl-ı dil-beri Çünkü lebinden içtiler şerbet-i âb-ı Kevseri İns ü melek sücûd eder hüsnüne ey sanem senin Aşk ile bendedir kamer Zühre vü mâh u Müşterî Sende bulundu gevherin kanı bu gün bu ma’nîden Cevheri cevherî bilir ol ne bilir bu cevheri Kevn ü mekâna vermezem zülf ü cemâlini anun Kim ola kim bu vech ile sata bu müşk ü anberi Hûr ile cennet ü likâ cümle senindir öyle bil Zülfün ucundan gizlidir şol arasât mahşeri Hüsn ü ruhun tarîkını kim ki bu yolda istedi İrdi hakîkat ehline oldu anunla reh-berî Şem’i- ruhunda gönlümün hâsılı bu durur kim uş Nûruna reh-ber eyledi cem’-i ruhunla hâveri Dâr-ı fenâdan isterim mülk-i bekâ evin bu gün Ger bakasan bu fikrime bulmuşum uş Sikenderi Kâmetini göriceğiz Tûbâ kaçan kıyam ede Boyuna nisbet etmezem serv ile hem sanavberi Tîr ü hadengine gönül istedi kim esîr ola
Sîne ana doyamadı bağrını deldi hançeri Mu’cizdir Nesîmînin Fazl inâyet eyleyen Hakkı bu resme tanıdı buldu bu derde reh-beri 454 Mâh-ı tâbândır yüzün ey âfitâb-ı hâverî Tal’atından münfa’ildir şems ü mâh u Müşterî Zühredir alnın nigârâ kaşların kavs-i kuzeh Hatt-ı sebzin zülfün ile Cebreîlin şeh-peri Arş-ı azâmdır cemâlin sidre boyun ey güneş Sûretin cennet-i adnin leblerindir Kevseri Mushaf-ı Haktır yüzün ma’nî içinde bî-hılaf Zülf ü kaş u kirpiğindir ol kitâbın hatları Kürk içinde ferd ü yektâsın eya mahbûb-ı dil Şol cihetten secde kıldı hüsnüne hûr u peri Dil-berin senin gayrinden ey cân pâresi Anun için çün sen oldun hasta gönlüm dil-beri Ey Nesîmî secde kıl hüsnüne karşı dil-berin Çünkü hûblar sûretidir Hak te’âlâ mahzarı 455 Ayrılıktan yâr benim bağrımı biryân eyledi Özünü bir yana saldı beni bir yan eyledi Za’ferân tek benzimi döndürdü ol bî-rahm yâr Düşmeni handân edip dostunu giryân eyledi Aldı gönlüm kılmadı ol bî-vefâ bir kez vefâ Yaktı ma’mûr şehrimi gör neçe vîrân eyledi Cânımın zahmından ey cân hâb gelmez aynıma Cigerimde zahm-ı peykân tîr-i müjgân eyledi İşidirse taş erir hasrette âh u zârımı Ol gül-endâm yârı gör gönlümü zindân eyledi Cehd kıldım çok visâle yetmedim çektim firâk Tedbir ana neylesin takdîr-i yezdân eyledi Ey Nesîmî subh-dem var arza kıl dil-dâra sen Gamzeye versin nasîhat yoksa çok kan eyledi
MÜSTEZÂDLAR 1 Kirpiklerin çün iki cihânın esîridir Bu devr-i Zühalde Ol güneşi gör kim ona ol peyk-i deridir Gün burc-ı Hamelde Kâtip ki yüzü harfini yazdı sî vü dûdan İgirmi sekizden Ol Âdem-i hâkî budur âdem haberidir Kıl nakş-ı ezelde Gel sûretinin sırrını hacc et adedince Ol mahrem-i esrâr Kim âlem-i sûret yolunun hac seferidir Fikr eyle amelde Mûsî-sıfât olgıl be-münâcât-ı hemîşe Göster yed-i beyzâ Dîdârı anunçün gece gündüz nazırıdır Bu Tûr-ı zılelde Ukbâya turuş âlem-i zâta bula gör yol Anla bu sıfâtı Dünyâ dediğin nesne çü gördün beşerîdir Nakdi anun elde Gel kâmete sırrın geçip ol cennete dâhil Dîdârı göresin Ârif olanın ravza-i rıdvân çü yeridir Kalır o mahalde Müşkin saçı elden koma zinhâr Nesîmî Nâmûsu yele ver Müşki ki anun yanağının şem’i eridir Ol sâfî bu hâlde
2 Tâ kıldı tecellî bu benim gönlüme Allâh Lutf ile ey va’llâh Firkatta yanan cânıma vasl irdi be-dil-hâh El-minnetü li’llâh Nâ-gâh irişti bana ilhâm zi-hazret Gafletten uyandım Vahdet güneşi doğdu vü şâm oldu seher-gâh Gam kalmadı bi’llâh Ey-gayb-ı hüviyyet bana nutk-ı ehâdiyyet Aytdı ki fe-firrû Terk eyledim uş mülk ile mâl ü vatan u câh Yâs tuttum ila’llâh Fânî okudum dünyeni ez-rûy-ı hakîkat Dîdâra değiştim Tecrîd olup aytdım ki tevekkeltü al’llâh Kul küllün mina’llâh Ez-rûy-ı hakîkat bana her nesne ki irdi Ez-hazret-i Alî Reddiyet ile kılmadım hîç nesneden ikrâh Tâ olmaya bî-râh Ma’şûk-ı hakîkî zi-kerem çünkü bırakdı Bürka’ zi-ruh-ı hôd Mahv oldu feleklerde kevâkib güneş ü mâh Kıl secde be-dergâh Ger ârif asen koyma Nesîmî demin elden Bu Âdemi tanı İrfân ile kıl dünyede bâzâr ma’a’llâh Ta kıla nazar şâh 3 Sal burka’ı yüzünden aya sûret-i rahman Tarh eyle gümanı
Her kim ki cemâlin göre ey Husrev-i hûbân Kurbân ede cânı Fârig değilim şevk-ı ruhundan dün ü gün ben Yanmaktayım ey dost Ya’kub-sıfât kılma beni zar u perişân Ey Yûsuf-ı sanî Ârâmım ile akl u hem îmân u dil ü din Kimdir sanemâ sen Herkim ki götürmez hat ile haline îmân Kâfir derim anı Rahm eyle aya server-i hûbân ki fakırim Sen şah-ı ganisin Ol hal ü hatın âşıka hem kıble vü imân Ey bahr-ı me’ani Her kim ki seni Hak deyüben secdeye inmez İnkara düşüptür Kılgıl nazarından anı merdud çü şeytân Ol yüzü karanı Pervâne-sıfat şem’-ı ruhun nârına yandı Bî-çâre Nesîmî Rahm eyle ana lutf ile ey husrev-i hûbân Yandırmagıl anı 4 Saldı haberi hüsnünüz ey Husrev-i hûbân Gavgâya cihânı Rûşen kılar envâr-ı ruhun ey meh-i tâbân Kevn ile mekânı Şâyetse-i der-gâh-ı Hak olmak diler isen Cûyâ-yı Hak ol kim Her kim ki Hakı tanımadı olmadı insân Hayvân degil anı Fânî olısardır bu cihân akıbetü’l-emr Rahm eyle bana sen Bilgil ki vefâ eylemeye kimseye ey cân
Bu dünye-i fânî İnsânı görün kim neçe bu tîneti kıldı Hak öz kereminden Zîbâ yâratıptır sânema hâlik-i sübhân Bu cism ile cânı Her kim ki demez sûretine mahzar-ı Haktır Vâkıf değil andan Ol bî-habere söyle ki ta kalmaya nâdân Bilsin bu beyânı Her kim ki senin gözlerine müşterî olmaz Cânâ çü Nesîmî Kılmaz dil ü cân kaşlarının yâyına kurbân Âşık deme anı
MURABBALAR 1 Nûruna kıldı nazar ol hâlik-ı perverdigâr Âba döndü derdim ol hayretten oldu târumâr Ol nûrun kandiline yazmıştı der-rûz-ı şumâr Lâ-fetâ illâ Ali lâ-seyfe illâ zü’l-fekâr 2 Tütününden nüh felek oldu mu’allak ser-nigün Köpügünden yedi kat yerler döşendi dâr Ol felekler girdişinden söyledi ay ile gün Lâ-fetâ illâ Ali lâ-seyfe illâ zü’l-fekâr 3 Kudretinden Hak yârattı kubbe-i zerrîn-nigâr Kubbenin hem girdişinden oldu bu leyl ü nehâr Çarh-ı gerdânı anun ismiyle döndürdü medâr Lâ-fetâ illâ Ali lâ-seyfe illâ zü’l-fekâr 4 Akl u aşk u nefs-i cân hazrette idi intizâr Bir avuç toprağa çün kıldı nazar perverdigâr Âdemin cismi anun ismiyle oldu üstüvâr Lâ-fetâ illâ Ali lâ-seyfe illâ zü’l-fekâr 5 Âdeme verdi kerâmet huld ü cennâtü’n-na’îm Cümle ana secde kıldı gayrü şeytâni’r-racîm Âdemin vechinde yedi hattı yazmıştı kadîm Lâ-fetâ illâ Ali lâ-seyfe illâ zü’l-fekâr 6 Nemrûdun mancınıgından nâra atıldı Halîl Nârı gülzâr eyledi ana çün ol Rabb-ı celîl Bu mübârek ismi geldi nâra urdu Cebra’il Lâ-fetâ illâ Ali lâ-seyfe illâ zü’l-fekâr 7
Eyyûba oldu havâle yedi yıl renc ü belâ Rabbenâ söylerdi dâ’im hazretinde Rabbenâ Uş bu ismi yâd kıldı buldu ol gamdan necâ Lâ-fetâ illâ Ali lâ-seyfe illâ zü’l-fekâr 8 Sâmirî Fir’avn için sihr etti bâ-izn-i Hudâ Hem nidâ Mûsâya geldi saldı elinden asâ Lâ-tehâfu hakkına geldi bu ism ilen dü’â Lâ-fetâ illâ Ali lâ-seyfe illâ zü’l-fekâr 9 Tâ Süleymân nebi oldu cihânda pâdişâh İns ile cinn ü tuyûr fermân idi bâ-hükm-i şâh Hateminin nakşına yazdı bu ismi şol ilâh Lâ-fetâ illâ Ali lâ-seyfe illâ zü’l-fekâr 10 Hakkın emriyle getirdi Cebra’il Âdem demi Hem meşâmından üfürdü kamil etti Meryemi Îsî anun ismini yâd etti boldu hem-demi Lâ-fetâ illâ Ali lâ-seyfe illâ zü’l-fekâr 11 Ahmed ü Mahmûd u Kâsım çıktı ber-arş-ı mecîd Hem Esedu’llâhı gördü dergâha olmuş murîd Ber-mezîd olsun ana bu ism ü devlet ber-mezîd Lâ-fetâ illâ Ali lâ-seyfe illâ zü’l-fekâr 12 Gitti bu hicrân demi geldi çü eyyâm-ı bahâr Sad hezârân murg-zâr açıldı oldı murg zâr Bülbül ü kumrî mutabbak söyledi vasfın hezâr Lâ-fetâ illâ Ali lâ-seyfe illâ zü’l-fekâr 13 Dünyeye geldi Alî çün adı oldu şeh-suvâr Yerler anun ismi le çünkü tuttular karâr İslâm anun ism ile İslâma geldi iftihâr Lâ-fetâ illâ Ali lâ-seyfe illâ zü’l-fekâr 14
Tâ hayâlinle gönül mülkünde seyrân eylerim Ben beni ol şâhımın medhinde hayrân eylerim Ben Nesîmîyim şehin vasfını destân eylerim Lâ-fetâ illâ Ali lâ-seyfe illâ zü’l-fekâr TERCİ-İ BENDLER I Perde içinde çalınır bir sâz Kim eder aşk nevâzını âgaz Geh nevâ seyrini kılar uşşâk Büzrügün nağmesin tutar şeh-nâz Ârif anlar bu nağmenin remzin Âşinâ olmayâna vermez râz Sen işit bu niyâzı ey tâlib Ben bu pinhânı kılmazam enbâz Bezm kurmuş şarâb içer Mahmûd Meclis esbâbını düzer çü ayaz Sohbet ârâyişin düzer ma’şûk Şîve birle kılar itâb ile nâz Lâkin ol nâlenin misâli budur Zerrelerden işitirim âvâz Ki nişân içre bî-nişân benim uş On sekiz bin cihâna cân benim uş II Çünkü deryâya irişe bu Fırat Lâ-cerram derler ana bahr ile zât Mevcidir ka’inat bu deryânın Bes anunla tutar karâr u sebât Vuslatıdır anun çü hûr u kusur Hüsnünün gülşeni durur cennât Hem şarâben tahûr-ı Îsî-dem Hem şebistân içinde âb-ı hayât Kesretin iletti nukuş oldu Nakşı koy kim bir oldu zât ü sıfât
Âlem anun sıfâtı mahzarıdır Âdem anun cemâline mir’ât Aynı oldu sıfâtı çün zâtın Gayrı kıl nefy bu dîdeden isbât Ki nişân içre bî-nişân benim uş On sekiz bin cihâna cân benim uş III Çün nişân ana bî-nişân oldu Her mekânı ana lâ-mekân oldu İsmine bir tecellî kıldı ilâh Lâ-cerem bir sıfât ayân oldu Emr kıldı cihânı yârattı Ol sıfât bu cihâna cân oldu Âdemî-şekldir ki giydi ol Ten cihânında mihmân oldu Gerçi zâhirde çok durur bu kafes Lîk ma’nîde bir hemân oldu Sad-hezârân kafeste bir bülbül Hak dilinde çü tercemân oldu Bildin ise bu remzi ey tâlib Sana bu ma’nî hoş beyân oldu Ki nişân içre bî-nişân benim uş On sekiz bin cihâna cân benim uş IV Nakş arasında ben ki pinhânım Sanki bulutta mah-ı tâbânım Defterinden elif durur Kur’ân Nokta şeklinde gör ne dîvânım Ma’nî yakûtun iste ey gavvâs Katre bahrında gör ne ummânım Habs edeli cehâletin dîvini Ma’rifet mülkûne Süleymânım
Sûre-i Nâs u sure-i Rahmân Bu haber huccetine bürhânım Seni zâhid beni beşer sanma Âdemî sûretinde rahmânım Târûmar eyledi gamın çerisin Bu sözün ma’nîsine handânım Ki nişân içre bî-nişâne benim uş On sekiz bin cihâna cân benim uş V Dil-berin hüsnüne nikâb nedir Zâta perde olan hicâb nedir Ref’ eder bu hicâbı kim ki bilir Gönlümün ka’besine bâb nedir Sen bilirsin bu ince esrârı Bu su’al ile ayt cevâb nedir Su vü gül-âb u gül kokusuyıla Su nedir gül nedir gül-âb nedir Mustafâ Hakkı bu sûrette görüp Şübhe emr ettiğinde şâb nedir Çünkü âlem bilindi âdemdir Bes vücûdunda âfitâb nedir Çünkü âdem vücûdu cân oldu Bes cehennemdeki azâb nedir Ki nişân içre bî-nişân benim uş On sekiz bin cihâna cân benim uş VI Aşkını derdime devâ gördüm Vaslını cânıma şifâ gördüm Tûr-ı Mûsâda bir varak buldum Yazalı hat-ı len terâ gördüm Leyl-i firkatte tal’atın nemcin Sûre-i Şems-i ve’d-duhâ gördüm Gönlüm eflâkine ne kim baktım
Ve’s-semâü ve mâ benâ gördüm Her mekân mescid oldu hem ka’be Merve hakkında çün Safâ gördüm Aşk dîvânına ne kim baktım Zâhidin ta’âtın hebâ gördüm Dost şerhindedir Nesîmî garîb Bu söz ehlini âşînâ gördüm Ki nişân içre bî-nişân benim uş On sekiz bin cihâna cân benim uş VII Entaka’l-âkılîne da’vâke Eskete’l-âşıkîne ma’nâke Bir hevâ saldı gönlüme hüsnün Sanma akim innehû muhıyyâke Kâmetin istivâsıdır kıblem Na’büdü nesta’înü iyyâke Cânı ber-dâr edeli dâr saçın Tâle umrî ve şuglî sevdâke Leblerin câmı verdi Hızra hayât Ni’me min müskirâti aynâke Mantıkı ko Nesîmî pend işit Deme anı ki kâne mahyâke Ki nişân içre bî-nişân benim uş On sekiz bin cihâna cân benim uş 2 I Hat ile bu resme hâl olur mu Sevdâsı kimi hayâl olur mu Câdû gözün âline alındım Şehlâyile nergis âl olur mu Zülfün götür ey kamer yüzünden Bedrim gecesi hilâl olur mu
Hâver güneşisin ey perî-ruh Kâmil güneşe zevâl olur mu Aşkın adı vâhid oldu bî-misl Zât-ı ehade misâl olur mu Aksi dişinin gözüme düştü Emvac kimi belâl olur mu Ağzın yeri kand ü âb-ı hayvân Her çeşme suyu zülâl olur mu Lâ’lin inebi ezel meyidir İçmeyene hamr u bal olur mu Bilsem bu meyi haram eden kim Fetvâ bulıcak helâl olur mu Koparalı kâmetin kıyâmet Tûbâda gör i’tidal olur mu Sen hüsnü cemîle dedi tahsîn Bir sencileyin cemâl olur mu Niçin kovayım eteğin elden Dîvâneye kîl ü kâl olur mu Aşk ile cihân vücûda geldi Bundan dahı yeg kemâl olur mu Çün doldu vücûdum evi senlik Mahv oldu i dôst bende benlik II Hüsnün varakı lisana geldi Yetmiş iki tercemâna geldi Zülfündeki kaf u nun ne sözdür Kim âyet-i kün fekâna geldi Ey cevher-i bî-araz ne cânsın Cismin şerefi bu kana geldi Müşkîn saçın arasına düştüm Kim gördü beni figana geldi Sorsam seni Hızr mısın ey cân
Ağzın yeri cavidâna geldi Ruh-sarın ezel gününde doğdu Aşkın eseri bu câna geldi Bir sencileyin güzel yegâne İşitmemişim cihâna geldi Neşî etti ciger kanı bu çeşme Gamzen oku çün nişâna geldi Esrar-ı rumuz etti sıfâtın Bu mantık ile beyâna geldi Kim dedi sana ki Kaf-ı Kur’an Simürg sana âşiyana geldi Çün kaşınız oldu kâbe kavseyn Cadu gözüne kırana geldi Bu da’viye münkir oldu kâfir Karardı yüzü çü yana geldi Ben sana bahâsız olmuşum kul Bu denli kula bahane geldi Çün doldu vücûdum evi senlik Mahv oldu i dost bende benlik III Koyma yüzümü nikab içinde Haşr oldu Âdem hicab içinde Dağıtma yanağın üzre zülfün Neyler bu güneş sehâb içinde Gördüm seni çün felekte gün tek Buldum seni hem kitab içinde Vaslın bu mahalde ele girdi Mislin mi var uş bu bâb içinde Müşkîn saçına sücûd kıldım Mûsâ kimi uş tınâb içinde Câdu gözün uykudan uyandı Fitne kılar idi hâb içinde Bir bûse bana keremden in’âm
Et ki kalasın sevâb içinde Eşrat-ı kıyamet oldu kaddin Var sor ki nedir hisâb içinde Geh çeng kimi iki kat oldum Nevha kılarım rebâb içinde Geh aşkın ile gözüm dolar cân Terkik ederim şarâb içinde Geh dem kimi dem urup yanarım Pişer cigerim kebâb içinde Ta’rif ederim ki sensin a’râf Örfüm tanıdım hicab içinde Her kim sana münkir oldu ey cân Nefsini kodu azab içinde Çün doldu vücûdum evi senlik Mahv oldu i dost bende benlik IV Sen Merve ile bana Safasın Ucdan uca gönlüme safasın Âşıklara Sidre kâmetindir Hûblukda zehî ki müntehasın Îsî-nefesinden uş dirildim Bu mu’ciz ile ki cân-fezâsın Çün kaşların oldu kâbe kavseyn Şakku’l-kamer ile istevâsın Tuttum bu zemin ü âsmânı Haver güneşi vü meh-likâsın Kaf oldu bilenlere vücûdun Simurg kimi çü kimyâsın Sayenden irür hümâ-yı tal’at Kim dedi sana ki sen hümâsın Hem zahmime senden oldu merhem Her derdime ahır ol devâsın
Çün kahr ile lutf mahzarındır Sûrette safa vü hem vefâsın Bu ikide birliğin sebâtı Hızr oldun u dahı İliyâsın Yasin okuyalı ey münadi Kıldın bu cihânı ok u yâ sen Benden bana ma’nîde mukarreb Kim der sana sûretâ cüdasın Gitme nazarımdan ey peri-ruh Gözlerime nûr ve rûşenasın Çün doldu vücûdum evi senlik Mahv oldu i dost bende benlik V Zülfün çü sevâd-ı a’zam oldu Mü’min olan ana mahrem oldu Güneş yüzün eyledi beni mahv Gözüm yaşı çünkü şeb-nem oldu Her kim ki visâline irişti Câm içti vü kendisi Cem oldu Mevcine hayâlinin düşelden Sözüm dür ü hatırım yem oldu Mihrâb kaşın vü ka’be yüzün Fitnesi cihâna zemzem oldu Sevdâsı başımda saçlarının Usandı hayâl ile ham oldu La’l-i lebine beyân-ı mu’ciz Dedim ki Mesîh-i Meryem oldu Kargı boyunu göreli Tûbâ Şekker sözün ile hem-dem oldu Her kim seni bildi Hakkı bildi Her kim Hakı bildi Âdem oldu Cûyende kılan muhabbetinden Kerhî ile Şiblî Edhem oldu Ey şîve-fürûş hûnî gamzen
Okuna siper bu sinem oldu Hem derdime vaslım oldu dârû Hem zahmime dahı merhem oldu Çün doldu vücûdum evi senlik Mahv oldu i dôst bende benlik VI Gahî beni hâr u zâr edersin Geh zehr ile dil-figar edersin Geh lâle kimi harab ser-mest Nergis kimi geh humâr edersin Leyli yüzün ile her geceler Şol şem’ kimi nehâr edersin Yâ rab bu safâ yanagın ile Bâtınları âşkâr edersin Bir bakış ile ey ahû gözlü Şîr olur ise şikâr edersin Bu hüsn ile bu letâfet ile Ayla günü bî-karâr edersin Husrevleri Husrevî sözüyle Şîrîn kimi şerm-sâr edersin Çün doğdun ey ahiret günü sen Hoş sa’atı rûzgâr edersin Ey hûri bu gün visâlin ile Mevsimleri nev-bahar edersin Hakkıma getirmişim şehâdet Âşıkları şehriyâr edersin Zülfün göreli müdam rindim Mansûr olurum ki dâr edersin Çün zahmime senden oldu merhem Hem derdime sen timâr edersin Evvel sana secde kılmışım ben Ahır beni ihtiyâr edersin Çün doldu vücûdum evi senlik
Mahv oldu i dôst bende benlik
VII Ey otuz iki Hakkın sıfâtı Nûr ile bezedin uş bu zâtı Cümle zülümâtı Ruşen ettin Ruşen doğalı yüzün cihâtı Saçlarının istivâsıdır kim Arz etti Halîl için necâtı Mi’râca beni yetirdi zülfün Kadre irenin budur Berâtı Ey hüsn Îsî çıkar demidir Âşıklara örş ile zekâtı Enhâr kimi getirdi cûşa Ağzın suyu çeşme-i hayâtı Hak Fâtiha okudu cemâlin Ansuz kabûl etmedi salâtı Mısrı oda yaktı aşkın odu Kasid lebin eyledi zekâtı Vaslın harem oldu ey büt-i Çîn Çîn eyledi ka’be ile Lâtı Şâhın ruhun utdu ol felekten Kıldın bu cihânı şah mâtı Olmadı bilirim olmayısar Sensiz kamu âlemin sebâtı Levlâke lemmâ halaktü’l-eflâk Aşkın ki yârattı ka’inâtı İnne’l-hasenât aşk içinde Hüsn oldu Nesîmî seyyi’âtı Çün doldu vücûdum evi senlik Mâhv oldu i dôst bende benlik 3
I Mushaf-ı natıkım kelâm oldum Bende-i fi vü zâd u lâm oldum Subh-ı ezelde yüzünü gördüm Ebedî zülfün ile şâm oldum Leblerinden hayât-ı lem yezeli İçeli selsebil ü câm oldum Pâdişâh-ı cihân benim çünkim Mahv edip benliği gulâm oldum Arş tahtım durur Süleymânım Hüdhüdüm Belkîsa peyâm oldum Zât-ı mutlak vücûdum oldu yakîn Sayd-ı Sîmurg u dâne dâm oldum Nergisin çeşmini humâr edeli Müşk ile gonça-reng fâm oldum Subh-demde nesim-i zülf-i nigâr İrişip âşıka selâm oldum Nefesimden mu’attar âfâkı Kılıp enfüste hoş-meşâm oldum Çarhın agazın anladır bu sözüm Sâz u edvar ile makâm oldum Bî-nişân sırrını ayân ederim Gündüz ile çü subh u şâm oldum Çün göründü gözüme ol dil-dâr K’andan özge cihânda yok deyyâr II Fazl-ı Hakkın irişti devrânı Zahir etti rumuz-ı Fürkânı Kirpiği kaşıyile zülfünden Keşf eder raz-ı sırr-ı sübhânı Hakkı kıldı müşahede tahkîk Kim ki bildi bu vech-i insânı Hızr bulup hayât-ı lem-yezeli
İçti lâ’linden âb-ı hayvânı Ağzı bir noktadır rumuzu anun Gösterir hâtem-i Süleymânı Neçe hat ehlini gubâr ettin Nash edelden hatında reyhânı Bu sa’adet topunu kim çaldı Ki cihân içre oldu meydânı Vuslata ulaşıp bekâ bulasın Ger kılarsan bu ter kimi fânî Rûh-ı Kuds oldu nutkum ey cân kim Tarh kıldım arada cismânı Vech-i Âdem ki Arş-ı rahmândır Gözlerim anda gördü Yezdânı Leb ü lâ’lin hayâline her dem Döktü çeşmim bu la’l ü mercânı Çün göründü gözüne ol dil-dâr K’andan özge cihânda yok deyyâr III Çünkü ben bî-nevâ vü kallâşım Meygede içre rind ü evbâşım Nazharım muzhir ile bir zâtım Görünen nakş işinde nakkâşım Bu ene’l-hak rumuzunu her dem Söylerim var niçin ki sır-fâşım Sûfi gelgil şarâb-ı saf içelim Gel beni gör ki neçe hoş-başım Felek ü ummân u heft zemîn Hem kitâb içre ol kuru yaşım Nutk-ı Hakkım merâ çi pindârî Bu anâsırla gör iç ü taşım Sensiz olmaz cihânda eşyâ çün Gerçi kûh u ve gerçi haşhâşım Zülf ü hüsnün hevâsile her dem
Subh-demde nesîme ferrâşım Leb ü dendânım hayâlinden Nazarından ki la’l ü dür-pâşım Yek cihet geştem ez-reh-i ışkat Gerçi der-piş-i halk kalmamış Mâ-sivâ’llâhtan el çekip şimdi Aşkın ile hemîşe yoldaşım Çün göründü gözüme ol dil-dâr K’andan özge cihânda yok deyyâr IV Dağıdanda yüzüne zülfünü yâr Bu dil-âşıkın melâmeti var Mest olanda lebiden i hüşyâr Nergisin gözleri hem oldu humâr Çün cihân cennet oldu hüsnünden Andalîbı neden gül eyledi zâr Vech-i Âdemde otuz iki hat Mûsîye söyledi ena’llâh nâr Merkez-i hâke kıldı cümle sücûd Melek ü hem felek bu heft seyyâr Tâ ki şems-i meşârık ez-mağrib Doğuban nûrun eyledi izhâr İndi Îsâ vü nutku eyledi fâş Oldu câhil çü eyledi inkâr Çeşm-i mestin ezelde görmüş idim Ebedî olmazam dahı hüşyâr Buldu zülfün hevâsile şeb-i târ Doldu zülfün safâsile enhâr Kâf u nûn emr kıldı oldu zuhûr Şeş cihetten çü geldi hoş güftâr Heme çün hest vâcibü’l-mevcûd Görünür türlü türlü bu esrâr
Çün göründü gözüme ol dil-dâr K’andan özge cihânda yok deyyâr
V Aşk-ı Hak irdi mutrıb ile çü sâz Nağme Dâvud ile idim dem-sâz Kenz-i mahfî tılısmın eyledi çâk Âşkâr oldu Hak açıldı râz Sırr-ı Hakkın rumûzu oldu ayân Dâr-ı Mansûra geldi âşıka bâz Vech-i Âdem sıfât-ı Haktır çün Nutk-ı Hak oldu kim kılar agâz Her kim ister makâm-ı Mahmûdu Fazl yolunda dönmesin çü ayâz Evvel âhır vü zâhir ü bâtın Cümle ol bî-şerîk ü bî-enbâz Zülf-i dâmide dâne-i müşkîn Göreli murg-ı dil kılar pervâz Hat u halin beyân-ı Haktır kim Gösterir dem-be-dem bu işve-nüvâz Giydi insân donunu eşyâ hep Yerde gökte kamu neşib ü firâz Gün yüzün pertevinden oldu Gece zülfün ucundan oldu dırâz Hakk imiş nutk-ı Hak çü irdi bu gün Cân u dilden kulağıma âvâz Çün göründü gözüme ol dil-dâr K’andan özge cihânda yok deyyâr VI Gitti firkat irişti ayn-ı visâl Zerrece kalmadı gözümde hayâl Zulmet içre hayât imiş bildim Zülf-i hatt-ı lebinden âb-ı zülâl
Âb-ı hayvânı lâ’line teşbih Eyleyenler zehî hayâl-i muhâl Cennet ü selsebil ü hûr u kusur Vechini Hak bilene oldu halâl Hakka ulaş ârif ol ârif Men aref sırrıyla buldu kemâl Sa’y kün der-cihân u kâmil bâş Kim irişmez kemâle zerre zevâl Ehl-i tevhîd irişti Hakka yâkın Kaldı şirkette sûfî şöyle melâl Dîv hüsnünden irmedi hasenât Seyyi’ât oldu kıldığı a’mâl Lâ-mekân oldu adı eşyâda El-nişân sırr u levn bî-eşkâl Vech-i Âdem sıfât-ı Hak be-yâkın Si vü du hat ulaike’l-abdâl Lî ma’a’llâh makâm-ı vahdettir Ehl-i kesret ne bilsin anı ne hâl Çün göründü gözüme ol dil-dâr K’andan özge cihânda yok deyyâr VII Âşıka vech-ı zât-ı pâk-i Hudâ Oldu ma’şûk içinde ol peydâ Levh-ı mahfûz imiş yüzün dü cihân Görünür misl-i câm-ı gitî-nümâ Kâbe kavseynin üzre zülfeynin Şakk eder vechini çü bedr-i dücâ Hüsnünün burka’ını bâd-ı seher Salalı güneş üzre sanki sühâ Hatt u hâlin kitâbdır mestûr Yazılı rakk-ı Tûr-ı Mûsî-likâ Geldi Mehdî hidâyet etti Mesîh
Nutka geldi fasîh zemîn ü semâ Vech-i âdemden özge cümleye hem Limeni’l-mülk dedi kamu fenâ Fâni et benliği Nesîmî bu gün Ki bulasın visâl-i ayn-ı bekâ Hızr elinden içelim âb-ı hayât Lâm u biden irişti câm-ı Hudâ Zülfünün zulmetinde kalmış iken Doğdu hüsnü göründü şems-i duhâ Çün göründü gözüme ol dil-dâr K’andan özge cihânda yok deyyâr
TUYUĞLAR 1 Gel ki müştak olmuşum dîdârına Vermişim cân zülf-i anber-sârına Mahrem ettin çün beni esrârına Ey perî gel çek beni ber-dârına 2 Dünyeye çün cîfe dedi Mustafâ Âdem olan olmaya tâlib ana İt yemidir dünye anı ver ana İte lâyıktır çü murdâr gûr yana 3 Bî-vefâsına dünyede umma vefâ Çünkü yoktur dünye yoktan ne safâ Rencine düşüp anun çekme cefâ Bulmaz anun hastası hergiz şifâ 4 Kim elif dedi de kim hâ bu yana Ben anunçün demişim hâ bu yanan Gün yüzün olalı me’vâ bu yana Cân verir ehl-i temâşâ bu yana 5 Ey yüzün men’indehû ilmü’l-kitâb Kul kefâ geldi cemâlinden hitâb Sûetin Haktır götür Haktan nikâb Hak budur va’llâhu a’lem bi’s-savâb 6 Ey saçın devrinde mestûr âfitâb Vey yüzün âlemde meşhûr âfitâb Utanır hüsnünden ey hûr âfitâb Senden oldu mest ü mahmûr âfitâb 7
Ey yanağından münevver âfitâb Düştü hüsnün pertevinden aya tâb Kirpiğin zülfün kaşın Ümmü’l-Kitâb Oldu yüzünden ayân yevmü’l-hisâb 8 Ey kamer yüzlü götür Haktan nikâb Kim yüzünden Rûşen oldu âfitâb Arada bunca nedendir bu hicâb Şerh eder men’indehû ilmü’l-kitâb 9 Cânımın cânânesisin ey habib Hûbların ferzânesisin ey habib Küntü kenzin hânesisin ey habib Vahdetin dür-dânesisin ey habib 10 Ey özünden bî-haber gâfil garîb Bilmemişsin sen bu esrâr-ı acîb Olmasın mahrem bu sırra her rakîb Hem çünân pinhân gerek sırr-ı habib 11 Var elinden atını yabana at Hak-perest ol Hakkı tanı olma at Dünyenin devrinde çün yoktur sebât Atını kaçırma ruhtan olma mât 12 Ey hatın Hızr u lebin âb-ı hayât Anberin zülfün şeb-i Kadr ü Berât Mihr ü mâh ister cemâlinden zekât Fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilât 13 Kâf u nûn emrinden oldu kâ’inât Hem sıfâttır kâf u nûn hem ayn-ı zât Kâf u nûndan vâcib oldu mümkinât Bil ki sensin âlem-i zât ü sıfât 14 Ey ruhun aşkında aklım şâh-mât
Selsebildir hatın aynü’l-hayât Unsurun dört oldu haddin şeş cihât Gafletin mestliği hem bulmaz necât 15 Gelmişim kâlû belâdan mey-perest Âşıkım mestim velî mest-i elest Ey gözün sevdâlarından fitne mest Sünbülün her târesi ma’nîde şest 16 Ey yüzün ayât-ı envâr-ı sıfât Zülf ü hâlin sûre-i ve’l-mürselât Ayağın tozuna değmez kâ’inât Fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilât 17 İzzet eyle ömrüne ey zü’l-hayât Bu hayât içindir ancak bu memât Dünyede üç bin ıl ömr süren kişi Bulmadı ancak ölümden ol necât 18 Bir iki gün çün cihândır cây-ı geşt Fâ’ide ne çün gelenler der-güşeşt Derd ile sen özünü kılma melûl Şâdmân ol ta gelince heft ü heşt 19 Ey tabib-i hâzik-i nâzik-mizâc Sen bilirsin hasta gönlüme ilâc Ey gönül öyle sana kul olmuşum Şîve ile nâza yoktur ihtiyâc 20 Doğdu mağribden güneş idi Mesîh Gör Mesîhî sen misin yâhud kabih Geç kinâyetten ki remz oldu sarih Burgu çalındı vü haşr oldu sahîh 21 Sâkî-i gül-ruh elinden bir kadeh
İç perîşân hâtırın olsun ferah Mey harâm ise Hakın lutfı halâl Kamu mezhebde budur kavl-i esah 22 Gönlümü yağmaladı şol âli çoh Şol kızıl gül rengi gül-gûn alı çoh Zülfünün sırrı uzundur hâli çoh Şol şeker sözlü tudağın balı çoh 23 Dalmışım şol bahra kim pâyânı yoh Batmışım şol gence kim husrânı yoh Bulmuşum şol bedri kim noksânı yoh Girmişim ol şehre kim vîrânı yoh 24 Derdine âşıkların dermânı yoh Zerkı çoh şâhidlerin îmânı yoh Tenleri vardır velîkîn cânı yoh Ahdına sâbit değil îkânı yoh 25 Ey boyun Tûbâ yüzün dârü’l-hulud Hüsnünde hûrşîd ü mân eyler sücûd Tâli’in burcunda cem’ oldu su’ûd Bist ü heşt ü sî vü dû yok nûr bûd 26 Ey boyun Tûbâ yüzün dârü’l-hulud Hüsnünde hûrşîd ü mân eyler sücûd Ey saçın tozu abir ü müşk ü ûd Çıktı aşkın âteşinden çarha dud 27 Kim ki oldu tâl’i Haktan sa’îd Olmadı şeytân kimi adı murîd Kim ki nefsin bilmedi Haktan ba’îd Gündüz ü akşamı oldu Kadr ü ıyd 28 Ey cemâlin Kul hüva’llâhu ehad
Sûretin nakşidir Allâhu’s-samed Bir ucu zülfün ezel biri ebed Hüsnüne şeytân imiş men lâ-seced 29 Ey ezel nûru cemâlinden tâ-ebed Bende nakş oldu hayâlin tâ-ebed Bî-gurûb oldu hilâlin tâ-ebed Ey güneş yoktur zevâlin tâ-ebed 30 Ey cemâlin kâf hâ yâ ayn sâd Ma’nî-i yâsîn saçından müstefâd Kadd-i mâ Tûbâ ayâ hûrî-nijâd Secde-i vechinde mi’râcü’l-‘ibâd 31 Şol kaşı çaçı büt-i meh-veş gelir Kirpik okundan dolu tir-keş gelir Hak meyinden gözleri ser-hoş gelir Kirpik ü kaşı hisâbı şeş gelir 32 Yâr elinden çün mey-i dil-keş gelir İçerim Haktan ne gelse hoş gelir On sekiz bin âlemin sırrın bilen Ka’beteyni atıcak seh şeş gelir 33 Hakka yâr ol kim sana yâr ol yeter Çün Hakı yâr eyledin var ol yeter Nûra nûr ol nâra nâr ol yeter Âdeme oldur sezâ-vâr ol yeter 34 Sûretin Mushaftır ey bedr-i münîr Hilkatin ser-tâ-kÂdemdir dil-pezîr Ehl-i irfân ol ne eshâb-ı sa’îr Bil ki Haktır hem semî’ u hem basîr 35 Ey güneş sûretli yâr-ı dil-pezîr
Tal’atından utanır bedr-i münîr Neyleyim kim ben fakîrim sen emîr Hasretinden yüregim her dem erir 36 Ey gönül Hak sendedir Hak sendedir Söyle Hakkı kim ene’l-hak sendedir Hakk-ı mutlak zât-ı mutlak sendedir Mushafın hattı muhakkak sendedir 37 Gel ki sensin Arş u kürsî sendedir Bist ü heşt ü otuz iki sendedir Ey Nesîmî Rûh-ı Kudsî sendedir Cümlenin gör neçe aksi sendedir 38 Hak te’âlânın kelâmı sendedir Fâ vü zâdı bil ki lâmı sendedir Ravzânın Dâru’s-selâmı sendedir Gör kelâmı hem selâmı sendedir 39 Fitnenin başı gözü sevdâsıdır Şûr u şer hüsn-i ruhun kavgasıdır Kevserin hamrı lebin sahbâsıdır İnci dişin lü’lü’-yı lâlâsıdır 40 Ve’d-duhânın âfitâbı yüzüdür Dil-berin hüsnü kitâbı yüzüdür Hayme-i mî’ad ile Mûsâyı bil Uş bu ma’nîden tınâbı yüzüdür 41 Hak te’âlâ Âdem oğlu özüdür Otuz iki Hak kelâmı sözüdür Cümle âlem bil ki Allâh özüdür Âdem ol cândır ki güneş yüzüdür 42 Cevher-i ferd âdemin kanındadır
Küntü kenzen Âdemin şânındadır Gerçi şeytân âdemin kanındadır Sırr-ı esmâ Âdemin cânındadır 43 Ârifin cânı sadef irfânıdır Kalb-i ârif gevher Allâh kânıdır Âdem isen ma’nî göster âdemî Ma’nîsiz âdem hacerdir ya nedir 44 Ehl-i irfân Âdemi cân bahşıdır Sohbeti cân u cihânda yahşıdır Sûret-i ârif dü âlem nakşıdır Gönlüne gir ârifin kil taşıdır 45 Aşkın oduna gönül pervânedir Tâkatın yok bilmezem pervâ nedir Fursat olunca gönül sen yanadır Âşıkın âyîni budur ya nedir 46 Gitti kış şimdi teveccüh yazadır Dest-i kudret gör ne hatlar yazadır Bir kadehden cümle eşyâ esrimiş Ayılan birbir humârı yazadır 47 Ey gönül tâ girdişin bünyâdıdır Aşk pirdir akl anun reddâdıdır Her ne kim sâni’ yârattı sun’ ile Varcası şâgird ü akl ustâdıdır 48 Mahzen-i sıdk u safâ sinindedir Mesken-i mihr ü vefâ sinindedir Hasta gönlüme şifâ sinindedir Her ne derd olsa devâ sinindedir 49 Çün çeh-i Bâbil zenâhdânındadır
Habs-gâh-i dil zenâhdânındadır Hoş-heva menzil zenâhdânındadır Mahzen-i müşkün zenâhdânındadır 50 Ger sana erden irişmeye nazar Bilmeyesen senden ey cân sen haber Tut bir erin eteğin ey mu’teber Ta ki o senden sana vere haber 51 Ey ki etmek isteyen dosta sefer Senliğinden sen seni eyle güzer Varlığın yokluğa değşir ser-te-ser Ta bulasın vaslını dosttan eser 52 Her ki bildi nefsini rahmandır Bilmeyenler nefsini şeytândır Ehl-i irfân âdemin insândır Ma’rifetten bî-haber hayvândır 53 Ger Hak oldun Hak sıfâtın kandadır Hak-sıfât ol gör ki zâtın kandadır Ger muhît oldun cihânın kandadır Ey Kemâh âhır fırâtın kandadır 54 Çok zamâne geldi geçti çok medâr Benden ırak olmamıştır doğru yâr Gönlümün Kudsinde sâkindir emin Cennet-i â’ladadır leyl ü nehâr 55 Hak te’âlâ varlığı Âdemdedir Ev anundur ol bu evde demdedir Bildi şeytân bu sırrı gamdadır Ol sebebden ta ebed mâtemdedir 56 Her ne yerde gökde var Âdemde var
Her ki yılda ayda var Âdemde var Ne ki elde yüzde var kÂdemde var Bu sözü fehm etmeyen âdem davar 57 Hak sözün gör kim neçe dür-dânedir Hak sözünü bilmeyenler tanadır Câhil nadan ne bilsin dâneyi Dâneyi dâna bilir kim dânedir 58 Nokta-i pergâr-i kudret hâlidir Bilmeyen şol hâli Haktan hâlidir Ger toza hâli hayâli aynıma Uşta bu aynıma düşmüş ahalidir 59 Her ki sen Şîrîn-lebi çün ad okur Husrev-i hûbâna şeh Ferhâd okur Kâmetini sevr ile şimşâd okur Gözlerini zâlim bî-dâd okur 60 Allâhın Fazlı bize oldu beşîr Beşşirü bi’l-magrifet ecrun kebir Gönlümün Kudsinde sâkindir emîr Ya’lem’u’-sırru’l-hafâya ve’z-zamîr 61 Ustâdı egri vü hem yalancıdır Acı yalanı anun zarb acıdır Fitnenin paşmağı anun tâcıdır Mekr ü âl esrâsı vü mi’râcıdır 62 Gel muhît-i aşka bir kez dala gör Vahdetin dürrin içinden ala gör Âdeme kıl secde mekri sala gör Olma şeytân düşme mekr ü âla gör 63 Ey iki âlemde hüsnün bî-nazîr
Fitneli kaşı kemândır gamze tîr Anberîn zülfün tozundandır abir Mahşer oldu koptu hüsnünden nefîr 64 Hak te’âlânın kelâmı nûdur Görmeyen ol nûu Haktan dûrdur Çün ene’l-hak söyleyen Mansûrdur Geldi İsrâfîl elinde sûrdur 65 Kaşların yâyı beni kurbân eder Sûretin nakşı beni hayrân eder Ger bu kudret mu’cizi bürhân eder Cümle eşyâ sende ol seyrân eder 66 Saçların Kadr ü Berâtın leylidir Âşıkın Mecnûn ü hüsnün Leylîdir Hem-demin dâ’im hayâlin haylidir Sûretin savm ü salâtın Leylîdir 67 Ey saçın her tasına bin cân esîr Sûretin yektâ vü hüsnün bî-nazîr Mushafın yazısı reyhân u debir Hem semı’ u bî-bedelsin hem basîr 68 Sâf içen da’im safâ hâsıl kılar Dürd içen derde devâ hâsıl kılar Kim ki yâr-ı bî-vefâ hâsıl kılar Cânını yüz bin belâ hâsıl kılar 69 Ey harîmî gözlerin yağmâcılar Ka’be yüzündür melâ’ik hâcılar Âşkına ümmet olandır nâcîler Ey dudağından hacil halvâcılar 70 Ey Hakı her yerae aydursan ki var
Sende bes Hak var imiş Hak sende var Enbiyânın sırrını bilmez davar Kısmet olmaz dîve râh-ı hoşgüvâr 71 Kâbe kavseyn iki kaşın yâyıdır Ve’d-duhanın şemsi şüzün ayıdır Dünye vü ukbâ saçın bir tâbıdır Dür bilir her kim ki ol deryâyıdır 72 Ay ile güneş yüzün hayrânıdır Müşk ile anber saçın tarhânıdır Çün Nesîmî âlemin sultânıdır Devr anun devrân anun devrânıdır 73 Tuttu yüzünden cihânı cümle nûr Hak hidâyet kıldı Mehdîden zuhûr İndi Îsâ geldi ol Mûsâ vü Tûr Zâhir oldu mü’mine cennât u hûr 74 Cennetin verdi yüzün gül-nârıdır Şem’-i vahdettir yüzün gül-zârıdır Ay ile gün yüzünün envârıdır Leyletü’l-esrâ saçın esrârıdır 75 Kâmetin her dem kıyâmet gösterir Gör bu kaddi kim ne kâmet gösterir Ka’be yüzünden alâmet gösterir Fitneli aynın imâmet gösterir 76 Çün vücûdundur nigâra şehriyâr Sûret ü ma’nîde sensin şehriyâr Ma’nî-i şakku’l-kamer çün sendedir İstevâ eyle cemâlin şehriyâr 77 Gözlerin ayn-ı belâdır ey püser
Gönlümüz sen yıkuban kim yapısar Âşık olan kişiler bu dünyede Mahbûbun elin ayağın öpiser 78 Sûre-i Rahmân benim Hak bendedir Lâ-yezâlî zât-ı mutlak bendedir Küntü kenzin kenzi el-hak bendedir Geldi Tûfan Nûh u zevrak bendedir 79 Kıldı insân mazharından Hak zuhûr Âdemin vehcindedir sî vü dû nûr Dil-berindir cennet ü gılmân hûr Vechidir Tevrât ü İncîl ü Zebûr 80 Îsînin aslın bilen Meryemdedir Hem Süleymân hikmetî hâtemdedir On sekiz bin âlemin sırrın bilen Ve lekad kerrame benî Âdem dedir 81 Kâf u nûn ma’nîde külli ma’nîdir Ya’nî kâf u nûn sadeftir mâ’nî dür Haşr u neşrin sûru uş çalındı tur Kâmetin geldi kıyâmet şimdidür 82 Şem’ına güneş yüzün pervânedir Cân sadeftir sûretin dür-dânedir Nukl u mey la’lin gözün peymânedir Mest-i aşkın mescid ü mey-hânedir 83 Ârızın yârın cinân bustânıdır Ol kadi Tûbâ saçı reyhânıdır Kûy-ı cennet ehli hem Rıdvânıdır Bes rakîb bu ortanın şeytânıdır 84 Akreb oldı âlemin halkı vü mâr
Fitne yayıldı âlâ kavmiş’ş-şerâr Kanda var bir arı bâtın doğru yâr Kanı insâf ü mürüvvet kimde var 85 Âb u hâki eyledi çün Hak hamîr Arşını halk eyledi ya’nî serîr Hüsnü sultân eyledi aşkı vezîr Âşık u ma’şuk ile aşk oldu bir 86 Âşıkın seyrânı ol âlemdedir Görmeyen şol âlemi mâtemdedir Küntü kenzin gevheri Âdemdedir Âdem ol meydir ki câm-ı Cemdedir 87 Ey güneş yüzlü cemâlin fitnedir Nûn u mîm ü ayn ü dâlin fitnedir Ey büt-i gül-çehre âlın fitnedir Gamze câdû zülf ü hâlin fitnedir 88 Mâhumun yüzünden oldu perde dûr Geldi Haktan âyet-i Allâhu hûr Ey hat u hâlin tecellî yüzü nûr Sûretin ma’nîsidir cennât u hûr 89 Sûretin levhında Hak kıldı zuhûr Zülf ü ruh-sârındadır haşr ü nüşür Ey yanağın âyet-i Allâhu nûr Ey boyun Tûba ruhun cennât u hûr 90 Fitnedir aynın yüzün şems ü kamer Fitne-i devr-i kamer sensin meger Sûretin Haktır budur Haktan haber Söyleyen Haktır velî adı beşer 91 Ey cemâlin hüsnüne hayrân kamer
Sünbülün devrindedir pinhân kamer Lem-yezel güneşsin ey tâbân kamer Gölge verdi hüsnüne devrân kamer 92 Her ne kim takdîr-i Yezdânî kılar Ayn-i hikmettir Hak erzânî kılar Şâh iki âlemde insânı kılar Her ne kim gönlü diler anı kılar 99 Fâ vü zâd u lâma düştü gönlümüz Ka’be vü ihrâma düştü gönlümüz Aşk-ı bî-encâma düştü gönlümüz Câvidânî nâma düştü gönlümüz 100 Fâ vü zâd u lâma düştü gönlümüz Gördü aynı câma düştü gönlümüz Ârzû-yı hâma düştü gönlümüz Gör ne muhkem dâma düştü gönlümüz 101 Perde yüzünden götürdü mâhımız Haktan oldu Hakka doğru râhımız Sûret ü ma’nîde Haktır şâhımız Dinle lâilâhe illa’llâhımız 102 Sensiz ey cân gönlüm ârâm eylemez Cân yanar ey sabr ey dil ârâm eylemez La’lini devlet bana câm eylemez Niçin ey serv-i gül-endâm eylemez 103 Fâ vü zâd u lâma düştü gönlümüz Nergisin tek câma düştü gönlümüz Sünbülünden şâma düştü gönlümüz Dâne gördü dâma düştü gönlümüz 104 Ey cemâlin sûret-i rahmanımız
Vey dudağın çeşme-i hayvânımız Kaşlarındır ruz-ı sübhâne’llezi Ey visâlin şerbeti îmânımız 105 Bir acâ’ib şâha düştü gönlümüz Bedr yüzlü mâha düştü gönlümüz Tâ ki Fazlu’llâha düştü gönlümüz Uş hakîkî râha düştü gönlümüz 106 Fazl-ı Haktır vâkıf-ı esrârımız Fazl-ı Haktandır kamu envârımız Fazl-ı Hak göstermiş idi kârımız Fazl-ı Haktır Fazl-ı Hak mi’mârımız 107 Mağrib ü maşrıktan oldu seyrimiz Yedi yıldız ay iki burc aslımız Bist ü heşt ü sî vü dûdur seyrimiz Fazl-ı Hak oldu bu yolda pîrimiz 108 Gel rızâsın iste Hakkın her nefes Çünkü Hakdır yârın ol âlemde bes Dünye mahmildir anun devri ceres Uçıcak cân kuşu boş kalır kafes 109 Senlik ola ger seninle bir nefes Bulamaya vasl-ı yâra dost-res Ma’rifetten bî-fenâ urma nefes Ma’rifetsizdir fenâmız sözü kes 110 Düzme kuru ma’rifetten el-gıyâs Merd-i bî-ma’nî elinden el-gıyâs Halini bilmez elinden el-gıyâs Vâh bî-insâf elinden el-gıyâs 111 Aşk ile ma’şûk u âşık bir imiş
Hem emen hem emziren hem şîr imiş Sûreti Mushaf yüzü tefsîr imiş Bu’l-’aceb kudret aceb takdîr imiş 112 Ehl-i irfânın makâmı Kâf imiş Ârif-i Rab ârif-i a’râf imiş Bilmeyen ol kâfı sözü lâf imiş Özünü bilen yakîn sarrâf imiş 113 Çünkü hem evvel hem ahır yâr imiş Küfr ü dîn ma’nîde bir bâzâr imiş Aşkı sûfînin işi inkâr imiş Hırkası büt secdesi zünnâr imiş 114 Âlemi yüzü gülistân eylemiş Bülbülü ser-mest ü hayrân eylemiş Anberin zülfün perîşân eylemiş Mâhını ebrinde pinhân eylemiş 115 Cümle Haktır her ne kim mevcûd imiş Hakka sâcid Hakka Hak mescûd imiş Çün iki âlemde bir ma’bûd imiş Secdeden başın çeken merdûd imiş 116 Ey yüzün ol levh kim mahfûz imiş Her zamân bir nev’ ile melfûz imiş Enbiyâ bu noktadan mahzûz imiş Bu haber İblîsten mahfûz imiş 117 Kün fekânın çünkü aslı zât imiş Cümle eşyâ vahdet ü âyât imiş Kim ki hayvân oldu adı at imiş Oynadı atı velî şâh-mât imiş 118 Kaşların kim gâyet a’lâ tâk imiş
Rûh anun mi’râcına müştâk imiş Sûretin kim mahzâr-ı hallâk imiş Kâ’be cân kıble-i uşşâk imiş 119 Dil-berin la’linde eşyâ esrimiş Sünbülün leylinde Esrâ esrimiş Nergisin devrinde sevdâ esrimiş Gözlerin ayık mıdır ya esrimiş 120 Sen yüzü mâh-ı tamâmı buldum uş Cennet ü Dâru’s-selâmı buldum uş Çekmedin yolda beriyye zahmetin Ka’be vü Beytü’l-harâmı buldum uş 121 Sûretin tâhâ ile yâsîn imiş İki kaşın sûre-i tâsîn imiş Tûr imiş yüzün dişin ve’t-tîn imiş Hak dedi ârif seni ol hüsn imiş 122 Bu Nesîmînin çü ol dil-dârımış Neçe dil-dâr kamu anda var imiş Nefsini bilen ülü’l-ebsâr imiş Kim ki nefsin bilmedi ağyâr imiş 123 Ca’d-ı zülfün anber-efşân eylemiş Nâfe-i Çîni perîşân eylemiş Cân-ı merdüm neçe top eylemiş Çün nigârın zülfü çevgân eylemiş 124 Çün Süleymân oğlu ustâd er imiş Hâsılı gülden cihânın hâr imiş Hakka yârın der velî ağyâr imiş Ol yalancıdan Hudâ bî-zâr imiş 125 Mustafâ medlûl ü Âdem dâl imiş
Dâl ü medlûl Mustafâda hâl imiş Âlem-i ulvî vü süflî kâl imiş Kim ki bildi özünü abdâl imiş 126 Âşıkın adı neden abdâl imiş Anda kim adı hemîşe dâl imiş Harf-i dâl oldu vücûd-ı Hâşimî Kim ki nefsin tanıdı abdâl imiş 127 Âşıkın adı neden abdâl imiş Nûn u aynı mîm ü dâlı dâl imiş Harfler içre harf-i sâkıt dâl imiş Her ki âşıktır adı abdâl imiş 128 Çün ezelden kudret ile bî-galat Yüzüne nakş eyledi sî vü dû hat Her Hakı görmek dilersen bî-vasat Bellidir fî-sûretin şâbin katat 129 Ey Haka müştâk olan uş sende Hak Ebcedi unutma yanılma sebak Ey kitabından yüzü gül ber-varak Perde ref’ oldu vü açıldı tabak 130 Gel ki gamdan cânımı yaktı firâk Râzımı nâ-mahreme çaktı firâk Boynuma hasret ipin taktı firâk Cânımı gör kim ne hoş yaktı firâk 131 Fazl-ı Haktan çün hidâyet buldu Hak Sûretin tefsîrini verdi sebak Lâ tüharrik âyetinden bir varak Okuyanlar istivâsın kıldı şak 132 Çün ezân-ı hâlı Haktan banladık
Beş namâzın sırrın hakîkat anladık Mescid-i dilden edenler i’tikâf Bin gecemiz on gün oldu tanladık 133 Çün zümürrüd kıldı aynıma akîk Mû-be-mû eyler gönül fikr-i dakîk Dil çü gavvâs oldu der-bahr-ı amîk Dür getirdi gel harîdâr ol refîk 134 Başıma agalıdan sevdâ-yı aşk Oldu cânım bî-ser ü bî-pay-ı aşk Vey harâb-âbâdı ma’mûr olısar Çünkim oldu menzil ü me’vâ-yı aşk 135 Aşk imiş Sîmurg u âşık küh-ı Kâf Aşka sığmaz lâf u aşk olmaz güzâf Kim ki ister ka’beyi itmek tavâf Hem içi safî gerek hem dışı sâf 136 Görmüşüm Sîmurgı ben der-kûh-ı Kaf Hak durur Sîmurg u sensin kûh-ı Kaf Bilmeyen Sîmurg nedir der-kûh-ı Kaf Görmeyen Sîmurgı ender-kûh-ı Kaf 137 Aşkın ehli bî-ser ü sâmân gerek Dostu için zâr u ser-gerdân gerek Her kime kim mülk-i câvîdân gerek Fitne kasın yâyına kurbân gerek 138 Hak ayân oldu vü gitti şirk ü şek Vâhidin yoktur vücûdu müşterek Çok zamân geçti vü çok gezdi felek Sende gördü ma’den-i hüsn ü nemek 139 Ey ruhun aşkında ser-gerdân felek
Yüzüne karşı sücûd eyler melek Hüsn içinde ferdü yektâsın ne şek Her kişinin nakdini çakar mihek 140 Dört gerek dört dört gerek üç dört gerek Yeddi hatt-ı istivâ üç dört gerek Seyyidi çoklar söger dehrî deyü Kendözin bilenlere beş dört gerek 141 Zâyi’ oldu renc ü hîç oldu emek Umumu şeştir yedi geldi se-yek Ey muhâlif seyr eden çarh-ı felek Handadır bir tanıyan hakk-ı nemek 142 Hak ayân oldu gelin Hakkı görün Hakkı bâtıldan seçin farkı görün Bedrimin yüzündeki şakkı görün Âleme sığmaz ene’l-hakkı görün 143 Ey hatın Hızr âb-ı hayvândır sözün Söyle ey cân söyle kim cândır sözün Sûretin Arş ile rahmândır sözün Ey sözü Hak cümle Kur’ândır sözün 144 Haşr ü neşrin âfitabıdır yüzün Sâ’atın yevmü’l-hisâbıdır yüzün Cennetin şem’ u şarâbıdır yüzün Ravzânın hüsnü’l-me’âbıdır yüzün 145 Hak te’âlânın kelâmıdır yüzün Cennetin Dârü’s-selâmıdır yüzün Âyet-i Seb’a-l-mesânîdir yüzün Bâğ-ı cennet ergavânıdır yüzün 146 Âşıkın Beytü’l-harâmıdır yüzün
Ârifin Dârü’s-selâmıdır yüzün Ehl-i îmânın imâmıdır yüzün Dünye vü ukbâ tamâmıdır yüzün 147 Âyet-i Seb’a’l-mesânîdir yüzün Otuz ikinin nişânıdır yüzün Bâğ-ı cennet ergavânıdır yüzün Mihr ü mâhın armağânıdır yüzün 148 Sûret-i Haktan işârettir yüzün Ehl-i tevhîde bişârettir yüzün Hacc u ihrâm u ziyârettir yüzün Cümle eşyâdan ibârettir yüzün 149 Otuz ikinin alâmıdır yüzün Ka’benin eytü’l-hâramdır yüzün Otuz ikinin nişânıdır yüzün Mihr ü mâhın armağanıdır yüzün 150 Pertev-i nûr-ı tecellidir yüzün Gülşen-i firdevs-i âlîdir yüzün Düşe ol kim ayn-ı ma’nîdir yüzün Hûr-ı aynın nûr-ı aynidir yüzün 151 Mahşerin hûrşîd ü mâhıdır yüzün Her ne kim vardır kemâhidir yüzün Sûret-i Hakkın güvâhıdır yüzün Sî vü dû nutk-ı ilâhîdir yüzün 152 Âşıka îmân ile dîndîr yüzün Bir adı büt-hâne-i Çîndir yüzün Ebced ü tâhâ vü yâsîndir yüzün Arş u kürsî turısinindir yüzün 153 Fazl-ı Hakkın Câvidânıdır yüzün
Âlemin doğru güvâhıdır yüzün Ehl-i a’râfa çü ma’nîdir yüzün Büt-perestlik şem’-hânıdır yüzün 154 Mazhar-ı esmâ-yı kül oldu yüzün Hakka varmak doğru yol oldu yüzün Hâdi-i cümle rusül oldu yüzün Sâgar u sâkî vü mül oldu yüzün 155 Ey güneş nûr-ı tecellîdir yüzün Sûreti fi’l-cümle ma’nîdir yüzün Sûreti bî-çûn u mevlîdir yüzün Ebced ile lam elif bidir yüzün 156 Ve’d-duhânın âfitâbıdır yüzün Câmi’u’l-hüsnün kitâbıdır yüzün Mahşerin yevmü’l-hisâbıdır yüzün Cennetin şem’ u şarâbıdır yüzün 157 Ve’d-duhânın âfitâbıdır yüzün Dil-berin vechi kitâbıdır yüzün Hayme-i mi’âd-ı cânın öyle bil Uşbu ma’nîden tınâbıdır yüzün 158 Kıble-i erbâb-ı tâ’attır yüzün Nüsha-i eşrât-ı sâ’attır yüzün Sâni’-ı sun’-ı sınâ’attır yüzün Gör neçe yevm-i şefâ’attır yüzün 159 Şem’-ı tevfik u hidâyettir yüzün Sûret-i Haktan kinâyettir yüzün Bî-bidâyet bî-nihâyettir yüzün Hem nihâyet hem bidâyettir yüzün 160 Tûtî-i câna şekerdir sözlerin
Leblerin la’l ü güherdir sözlerin Gel nisâr et kim dürerdir sözlerin Ey ki mercân u güher dür sözerin 161 Sihr ile sayyâd-ı cândır gözlerin Fitne-i âhır zamândır gözlerin Bileler kim bî-emândır gözlerin Dile gelmez dil-sitândır gözlerin 162 Sihr ile iletti câdû gözlerin Nergisin gözünde uyku gözlerin Merk ile her lahza yaktı gözlerin Gönlüme bıraktı korku gözlerin 163 Baş kapıp her dem kemân-keş kaşların Gönlümü kıldı müşevveş kaşların Urdu cân mülküne âteş kaşların Eyledi aklımı taraş kaşların 164 Bir hadeng atdukda yâra kirpigin Bin ciger diler ki yâra kirpigin Bağrıma çok urdu yâra kirpigin Uş yakîndır ki yâra kirpigin 165 Tîz eder cânıma hançer kirpigin Kıldı dil mülkün müsahhar kirpigin Hükm ile hûn-rîz ü kâfir kirpigin Âlemi tuttu ser-â-ser kirpigin 166 Kıldı tende ur sârayı ruhların Rûşen etti cümle ra’yı ruhların Nûra gark etti cihânı ruhların Hoş müşerref tuttu cânı ruhların 167 Pertev-i nûr-ı Hudâdır ruhların
Mazhar-ı ehl-i sâfâdır ruhların Şem’-i cem’-i esfiyâdır ruhların Rûşen ol kim müntehâdır ruhların 168 Müşk-i terden dâneler cân benlerin Rûşen etti anber-efşân benlerin Kıldı Hindistânı tâlân benlerin Oldu Rûm iline sultân benlerin 169 Nâfe-i Çîn ü Hutendir benlerin Dâne-i dâm-ı belâdır benlerin Micmer-i şem’-i safâdır benlerin Müşk-i Rûma pâdişâdır benlerin 170 Ehl-i dil bilir ki cândır gabgabın Boyu nâzik müşk-i Çîndir gabgabın Çün tavâf-ı ehl-i dîndir gabgabın Bana âlemde hemîndir gabgabın 171 Oldu çün âb-ı mu’allak gabgabın Gûy-ı sîmîn durur el-hak gabgabın Sîb-i cennettir muhakkak gabgabın Bâde-i pâk ü mürevvak gabgabın 172 Serverâ serv-i revândır kâmetin Âşıka rûh-ı revândır kâmetin Şâh-ı Tûbâdan nişândır kâmetin Ar’ar-ı bâğ-ı cinândır kâmetin 173 Cân u dil olsun gubârı pâyinin Akl u ser dahı nigârı pâyinin Cümle âlem hâk-sârı pâyinin Âşıkın mecmû’ varı pâyinin 174 Cân kimi sırrı nihândır ağzının
Varlığı dahı gümândır ağzının Âb-ı Kevser Hızr-ı cândır ağzının La’lile yâkut-ı ahmer ağzının 175 Ey büt-i şîrîn çü şekkerdir lebin Şehd ile kand-ı mükerrerdir lebin Âb-ı Hızr u cûy-ı Kevserdir lebin Nutku dür kimi ayân durur lebin 176 Ey lebi mercân güherdir dişlerin Yâ sedef içre dürerdir dişlerin Uşbu lafz ile ki terdir dişlerin Defterin dürdü dürün dür dişlerin 177 Dîde-i irfânı aç bidâr isen Aşk câmın nûş kıl hüşyâr isen Olma gâfil tâlib-i dîdâr isen Serden el yu server-i ser-dâr isen 178 Usandım mülk ü mâlinden cihânın Bana zevkı gerekmezdir bu cânın Neçe nûş eyleyim devrân elinden Helâhil zehrini âhır zamânın 179 Gel ki sensiz bî-karâr oldu gönül Düştü gamdan sayrı zâr oldu gönül Derdime hem-dem ne yâr oldu gönül Gör ne zâyi’ rüzgâr oldu gönül 180 Çün senindir her ne kim var ey gönül Kimden umarsın atâ var ey gönül Çün yetersin sen sana yâr ey gönül Yârını bil olma ağyâr ey gönül 181 Dünyenin ehlinden usandı gönül
Gaflet uykusundan uyandı gönül Hakkı incitmekten utandı gönül Hakka döndü Hakka dayândı gönül 182 Bî-vefâ dünyâdan usandı gönül Yok dedi dünyâyı yok sandı gönül Düştü aşkın oduna yandı gönül Vahdetin kand-âbına kandı gönül 183 Gözlerin sevdâsına düştü gönül Fitnenin gavgâsına düştü gönül Altı dördün tâsına düştü gönül Vahdetin deryâsına düştü gönül 184 Bir acâib dilbere düştü gönül Bir eli yetmez yere düştü gönül Bir meh-i nîk-ahtere düştü gönül Bir büt-i sîmîn-bere düştü gönül 185 Ol bilir Hakkı ki yalancı değil Her ki yalan söyler ol nâci değil Hacca doğru varmayân hâcî değil Doğru söz doğrulara acı değil 186 İsm-i a’zam bilmeyen insân değil Ahsen-i takvîm ile ihsân değil Sanma kim ârif oluptur Hak ile Hakkı bilmez bes neden hayvân değil 187 Râzık-ı erzâkımız mer’aş değil Rızkı mer’aşdan umarsın hoş değil Kim ki arıtmaz için bî-gaş değil İki üçü kim dedi kim şeş değil 188 Her ki Hakkın ilmine mahrem değil
Ol azâzîl dîvdir âdem değil Ma’rifette geçmeyen dem dem değil Cahilin yoktur demi âdem değil 189 Yüzünü Haktan çevirme Hakkı bil Sûre-i ve’t- tûrı tanı rakı bil Mustafânın parmağından şakkı bil Selsebil oldu dudağın zevkı bil 190 Hak sever hûbu vü Haktan Hakkı bil Levh ile ve’t-tûrı tanı rakı bil Gör bu bedrin istivâsın şakkı bil Nâra satma sen anı uçmağı bil 191 Hakka doğru bak vü Hakı doğru bil Doğru kavl ol doğru fi’l ol doğru dil Çün buyurdu üscüdü Rabb-ı celîl Üscüdü yetmez mi insâna delîl 192 Huccetü’llâh oldu nutkum nâtık ol Hakka ihlâs iste Haktan sâdık ol Ger likâ Haktan dilersen âşık ol Hâliku’l-halkı gör andan hâlik ol 193 Geç ikilikten elif tek vâhid ol Hakkı gör Âdemde Hakka sâcid ol Gel fenânın bahrına düş hâlid ol Ka’beyi tanı vü Lâta âbid ol 194 Perdesiz ma’bûdunu gör âbid ol Olma şeytân gel turâba sâcid ol Cennet-i bâkî na’îm-i hâlid ol Geç ikilikten vücûd-ı vâhid ol 195 Ey behiştten tâze gelmiş tâze gül
Havz-ı Kevser rûşen âbmış tâze gül Hüsnüne ey şâh-ı âlem cümle kul Kim durur diyen seni kim Hak değil 196 Aşk imiş bâkî vü hüsnün lâ-yezâl Aşka sığmaz çün ü çend ü kîl ü kâl Lem yelid hüsnün ve lem yûled cemâl Hüsnüne sübhûnehu celle celâl 197 Ben otuz iki hûrûfum lem-yezel Yoktur ortağım ne mislim ne bedel Çün ebeddir âhırım evvel ezel Evvel ü âhır benim azze ve cel 198 Ey cemâlin âfitâb-ı lâ-yezâl Vey dudağın çeşme-i âb-ı zülâl Bâreke’llâh ey hâbib-i hoş-hızâl Yoluna cânım fedâ kanım halâl 199 Ey yüzünden hûr u gılmân münfa’il Ey kaşından mâh-ı tâbân münfa’il Ey lebinden âb-ı hayvân münfa’il Ey hatından verd ü reyvân münfa’il 200 Kâmetinden sevr ü ar’ar münfa’il Gül yüzünden verd-i ahmer münfa’il Kâkülünden müşk ü anber münfa’il Leblerinden şehd ü şekker münfa’il 201 Ey cemâlin bî-bedel hüsnün cemîl Cümlenin maksûdu sensin öyle bil Ey boyun Tûbâ dudağın selsebil Hüsnüne cânlar fedâ âlem sebil 202 Her neye kim bakarım Hak bakarım
Bakışım Haktır ene’l-hak bakarım Hakka mutlak zât-ı mutlak bakarım Bî-gümân Hakkım muhakkak bakarım 203 Bulmuşum Hakkı ene’l-hak söylerim Hak benim Hak bendedir Hak söylerim Gör bu esrârı ne muglak söylerim Sâdıkım kavlimde saddak söylerim 204 Secde emrin tutmayân şeytân-ı şûm Hak yâratmış anı min nâri’s-semûm Gelmedi şeytâna çün Haktan ulûm Ol cehûlün adıdır Haktan zalûm 205 Menzil-i Mahmûd imiş âlî makâm Ol mâkamı iste Haktan ve’s-selâm Gerçi ayındır kamer adı müdâm Dolmayınca olmadı nûru tamâm 206 Gel rızâsın iste Hakkın sen müdâm Çünkü Haktır yârını iste müdâm Dünye mühmeldir anun devri tamâm Sal elinden uçmada ey nîk’nâm 207 Ravza-i Rıdvân yüzündür ve’s-selam Sûret-i rahmân yüzündür ve’s-selam Arş-ı Hak ey cân yüzündür ve’s-selam Levh ile Kur’ân yüzündür ve’s-selam 208 Levh ile Kur’ân yüzündür ve’s-selam Hak te’âlâdan gelen sensin kelâm Sûretin devrinde hüsn oldu tamâm Ey saçın tâhâ yüzün Beytü’l-harâm 209 Yâra her sâ’at selâm olsun selâm
İşret ü ayşi müdâm olsun müdâm Yârsız sohbet harâm olsun harâm Yârâ bu ma’nî tamâm olsun tamâm 210 Ka’beden mahsûd yüzündür ve’s-selâm Fitneler başı gözündür ve’s-selâm Kâf ve’l-Kur’ân sözündür ve’s-selâm F’il-i mutlak özündür ve’s-selâm 211 Vechimi Allâha teslîm etmişim Sûret-i rahmâna ta’zîm etmişim Nutkumu eşyâda taksîm etmişim Gör bu esrârı ne tefhîm etmişim 212 Ben ezelden mest ü ser-hoş gelmişim Hızra su Mûsâyâ âteş gelmişim Levh-ı mahfûzum münakkaş gelmişim Çâr u penc ü heft ile şeş gelmişim 213 Ben ezelde aşk ile pîr olmuşum Gâh ile anunla geh bir olmuşum Ahsen-i sûrette tahmîr olmuşum Kâdirim her emre takdîr olmuşum 214 Sûretin nakşında hayrân olmuşum Vaslına ulaşalı cân olmuşum Akla sığmaz genc-i pinhân olmuşum Lâ-mekân tahtında sultân olmuşum 215 Ol dem İsrâfîl ü hem sûr olmuşum Gör ene’l-hakdan ne Mansûr olmuşum Selsebilim cennet ü hûr olmuşum Gence vîrân aşka ma’mûr olmuşum 216 Alnının ayına hayrân olmuşum
Gözlerin âline mihmân olmuşum Kaşların yâsına kurbân olmuşum Kirpiğin okuna nişân olmuşum 217 Aşk içinde gör ne hayrân olmuşum Cism içinde ser-be-ser cân olmuşum İlm içinde bahr-ı Ummân olmuşum Lâ-mekân gencine vîrân olmuşum 218 Fazl-ı Haktan ben hidâyet bulmuşum Sûretin nakşını âyet bulmuşum Mertebe âlemde gâyet bulmuşum Ol sebebden ben velâyet bulmuşum 219 Nûr-ı aşkın şu’lesinde yanmışım Cigerim kanı ile boyanmışım Kandasın ey Fazl-ı zü’l-’arşi’l-azîm Ben firâkında zi-cân usanmışım 220 Ben cihânda lâ’übâlî dervişim Külli varım Hak yolunda vermişim Ben âdem mülküne varıp irmişim Bu vücûdum zînetin hep dirmişim 221 Mestim ol meyden ki mahmûr olamazam Haktan ırak tâ-ebed dûr olamazam Çün ben ol sağam ki rencûr olamazam Gam değil ger dîve meşhûr olamazam 222 Ben vücûd-ı mutlakım mutlak derim Hak tanıktır Hak bilir kim Hak derim Küntü kenzen sırrını muğlak derim Eyledim parmağı aya şak derim 223 Adımı Haktan Nesîmî yazarım
Bil bu ma’nîden ne sîmem ya zerim Hem hidâyet eylerim hem azarım Hem bütü uşatıcı hem Azerim 224 Vahdetin bahrında her dem yüzerim Gevheri ol bahr içinde düzerim İki yüzlünün derisin yüzerim Ma’den-i bahrı elinden süzerim 225 Vahdetin şehrinde seyrân eylerim Ben seni cismimde hayrân eylerim Gencimi Âdemde pinhân eylerim Âdemi hem Hak hem insân eylerim 226 Hakka senden koyma kim dâd eyleyem Tâ-ebed senden Hakı yâd eyleyem Sa’yıni hîç umunu bâd eyleyem Gamda yanan düşmeni şâd eyleyem 227 Gördüm ol ayı vü bayram eyledim Ol lebi mey gözleri câm eyledim Hacca verdim azm-i ihram eyledim Fâ vü zâd u lâmı Hak-nâm eyledim 228 Gözlerin esrârını fâş eyledim Gör ne meyden içerim aş eyledim Görmeyen Hakkı adın taş eyledim Ârife tahsîn ü şâ-bâş eyledim 229 Bülbül oldum bir acâ’ib öterim Od içimdedir bu gün hoş tozarım Gerçi bu dem sözlerimden düterim Küfr ile dîni ber-â-ber tutarım 230 Mushafın harfi vü evrâkı benim
Küllü şey’ün hâlikün bâkî benim Mey benim sâğar benim sâkî benim Âlemin semmi vü tiryâki benim 231 Çün ezelden tâ-ebed bâkî benim Kün fekânın halkı vü hallâkı benim Vahdetin bezminde çün sâkî benim Enfüsün âyât u âfâkı benim 232 Lâ-mekânın tahtına sultân benim Küntü kenzen sırrına bürhân benim Hem-dem-i Îsâ vü hem İmrân benim Cennet-i bâkî vü hem Rıdvân benim 233 Dünyede ömrünü gördüm bir tutam Bir tutam dünyâyı neçe bir tutam Biri tuttum ikisini tutmadım Lâ-ceram dünyâ tutanı bir tutam 234 Sözünü cândan sevenler ey hümâm Hall olur gönüldeki müşkil tamâm Dökülür şekker dehânımdan müdâm Ekşimez hiç tatlı lafzım ve’s-selâm 235 Perdeden mâh-ı sıyâm oldu tamâm Kıble-i Beytü’l-harâm oldu tamâm Zühd imiş sevdâ-yı hâm oldu tamâm Sûfiye mey ver ki câm oldu tamâm 236 Perde yüzünden götürdü Hak tamâm Gek Hakın dîdârını gör ve’s-selâm Ben ezelden görmüşüm Mushâf kelâm Gencini fâş eyledi Beytü’l-harâm 237 Kıbledir yüzün kara kışın imâm
Zülf ü kaşındır tehiyyât ü selâm Ey saçın mahşer ruhun Beytü’l-harâm Sûretin devrinde hüsn oldu tamâm 238 Ey cihân aşk ehline sensiz harâm Her dem olsun yüzüne yüz bin selâm Sûretin Mushafîdir ey Tûbâ-hırâm Kirpiğin kaşınla zülfündür imâm 239 Vechine cebbâr-ı âlemden selâm Olmasın ey bedr-sîmâ lâ-yenâm Çün cemâlin Hızr imiş aynın kelâm Mazhâr-ı Allâh yüzün bedrü’t-tamâm 240 Dünye Hâdis Allâhın zâtı kadîm Kâdir ü kahhâr oldur hem hakîm Allâhın emrin tut ey gönlü selîm Varına rahmet kılandır ol rahîm 241 Sûretindir bi’smi’llâhi’r-rahim Sûretindir mazhar-ı zât-ı kadîm Âyetu’llâh çünkü senden oldu fâş Hem lebinden ilm ü hikmet müstâkim 242 Ey cemâlin mazhar-ı zât-ı kadîm Sûretin Allâh u rahmân ü rahîm Vechine cümle melâ’ik ins ü cin Secde kıldı gayr-i şeytân-ı racîm 243 Gel beni âvâre kılan dil-berim Bağrımı sad-pâre kılan dil-berim Eşiginde ben kulun yanar iken Meylini yâdlara kılan dil-berim 244 Nâ-gehân bûstâna girdim subh-dem
Lâlenin gördüm elinde câm-ı Cem Nergis işittim der idi dem-be-dem Dem bu demdür dem bu demdür dem bu dem 245 Ey yüzün bâğında sünbül lâle-çîn Ârızın güldür saçındır müşk-i Çîn Ey sözün doğru hadîsin cümle- çîn Düştü anber- çîn saçından müşk-i Çîn 246 Hak tecellî eyledi Mûsâ için Ne Aristalis ü Bû-Sîna için Ey gönül şol hûr-ı meh-sîma için Secde kıl hem şol kad-i bâlâ için 247 Olmadı çün hacca ikrârım bütün Oldun anlardan meger lâ yûkinûn Bilmedin çün Hakta vâv ü mîm ü nûn Toncuya git sen gerekse ton bu tün 248 Cânımı yandırdı şevkın kandasın Bundasın ma’nîde gerçi andasın Ey kamer yüzlü meh-i tâbende sen Gel ki şeksiz bâkî vü pâyendesen 249 Hak te’âlâ perdesiz oldu ayân Sûr uruldu sûr-ı İsrâfil uyan Ey yüzün Haktan otuz iki nişân Mushâfın esrârını kıldı beyân 250 Perdeden mâh-ı tamâm oldu ayân Kıble vü Beytü’l-harâm oldu ayân Zâhidin sevdâsı hâm oldu ayân Sûfîye mey ver ki câm oldu ayân 251 Ger dilersen hâliki etmek ayân
Harfsiz son neçe eylersin beyân Harfden özge hâlika yoktur nişân Ger tapıpsan gel beyân eyle beyân 252 Lâ-mekâna râst ilettim râh ben Şemsimin ardınca doğdu mâh ben Eşiğimde bende buldum şâh ben Vermezem bin tâ’atı bir âh ben 253 Şeha bir bî-basîret âdemim ben Ki nâ-binâ-yı her dü âlemim ben Kemîne kem-terım kemden kemim ben Çü şefkat kıla şâhım hürremim ben 254 Ey özünden bî-haber gâfil uyan Hakka gel kim Hak değil bâtıl uyan Olma fânî âleme mâ’il uyan Ma’rifetten nesne kıl hâsıl uyan 255 Haşr mahsûd-ı halâ’ik yâ emîn Fazl-ı Haktır rahmeten li’l-âlemîn Fazl ile zü’l-kuvveti hablü’l-metîn Nü’tîhi men yeşâ’ü yevmü’d-dîn 256 Ger sen istersen Hakı bilmek yakîn Gel Nesîmîden apargıl reh-berîn Te’vîl eyle âyet-i tûri sinîn Ger olam dersen min eshâbi’l-yakîn 257 Mağrib ü maşrıkta Haktır söyleyen Kanı bir âşık bu gün Hak isteyen Hak âyan oldu vü Hakkı görmeyen Oldu şeytân Âdemi Hak bilmeyen 258 Enbiyânın savm ü ıydı ey fülân
Şâh Alîdir bil hakîkat bî-gümân Neçe rûz u sitte eyyâm u kamu Şâh Alîdir şâh Alî tahkîk inan 259 Ey dolu senden cihân senden cihân Hem cihânın aynıdan hem cism ü cân Kaşların harfinden oldu kün fekân Senden oldu her ne kim oldu ayân 260 Haktan âgâh ol ki Hakdır câvîdân Hak buyurdu men aleyhâ küllü fân Koy cihânı gel ki fânîdir cihân Gör neçe her gün gider her kârvân 261 Ger seni sen tanımışsan bî-gümân Sendedir Hak sende gör Hakkı ayân Rûh-ı Kudsün nefhasından ya’nî cân Câvidân ol hayy ü hayy-i câvidân 262 Çünkü verdin gönlünü bir yâra sen Halk edüben yârâ yigrek yâra sen Müdde’î ol yâr için agyâra sen Verme yârın sırrını deyyâra sen 263 Çok halâ’ik geldi vü geçti zamân Dediler kim bir sırı vardır nihân Geldi Fazlu’llâh imâm-ı gayb-dân Küntü kenzın sırrını kıldı ayân 264 Bunca hây u hu vü bunca hây u hû Aç arık ulak imiş içi kuru Gerçi olur mahşerin adı ulu Bağrımı kıldı bu bahşîş yâralu 265 Ey hayâsı görklü vü yüzü sulu
Kahramâni gözlerindir sürmelü On sekiz bin âlem üstünden dolu Dile gelmez vasfın u şânın ulu 266 Ey kamer zülfün cebinde rû-siyâh Mihr-i ruh-sârın katında tire-mâh Geçmeyen aşkında ömr oldu tebâh Ta’atından özge ta’atlar günâh 267 Secde eyler yüzüne mihr ile mah Müşk-i Çin saçından oldu rû-siyah Arş-ı rahmandır yüzün Haktır güvah Hûbluğun Mısrında sensin padişâh 268 Ey yüzün Ümmü’l-kitab ü Fatiha Kaşların vahy ü hitab ü Fatiha Saklamış mahı nikab ü Fatiha Cân-fezâ lâ’lin şarâb ü Fatiha 269 Vermemek dil dil-berin gisûsuna Sığmaya âşıkların namûsuna Ser fedâdır fitne-i cadûsuna Cân dahı kurbân kemân-ebrûsuna 270 Cân fedâ cânlar fedâ enfâsına Secde kıl çün Hak demiş bâlâsına Düştü âlem Hak nefis kavgâsına Câhil irmez zülfünün yektâsına 271 Dağıtıp ol zülf hâli boyuna Almagıl cânım vebâli boyuna Sünbülün ucun salalı bûyuna İremez idrak ü yeli boynuna 272 Egri vü ugru vü fettân kaşına
Vâlihim hem dan-hayrân kaşına Gâret oldu dîn ü îmân kaşına İklîm-i cânımı kurbân kaşına 273 Oldu çün devlet müyesser başına Yâraşır zerrîn külehler başına Devleti Hak etti efser başına Yâraşır bin tâc-ı Kayser başına 274 Reşk ede mâh-ı münevver alnına Müşterî cân ile çâker alnına Ger ede hûrşîd-i hâver alnına Şerm edip olmaz ber-â-ber alnına 275 Düşmüşüm mestâne aynın âline Cân fedâ gül-gûn yanagın âline Ey çeken parmağı ayın âlına Ey cemâlin fitne aşkın âline 276 Aslını kodum yapıştım fer’ına Fikr kıldım sen habibin sun’ına Bu vücûdum yanladan kıldım sü’âl Bu sü’vâlin aslı ne vü fer’ı ne 277 Kim ki irdi sûretin ma’nîsine Bildi kim sûret nedir ma’nîsi ne Ehl-i ma’nî şîşesine urma taş Hayf ola kim şîşe-i ma’nî sına 278 Dolaşalı ol perîşân zülfüne Oldu hayrân akl reyhân zülfüne El uzâtan mâr bî-cân zülfüne Lâzım oldu terk ede cân zülfüne 279 İncedir mûdan desem mû beline
Yâraşır zerrîn kemer bu beline Dolaşıcak mûy-ı Hindû beline İremez tedbir ü bilü beline 280 Kandadır yâr et gönül yâr isteme Yâr anun adı durur var isteme Bî-vefâ dünyâda dîdâr isteme Çün vefâ yoktur vefâ-dâr isteme 281 Yârını gel Haksan ağyâr eyleme Dîv ile uğraşma bâzâr eyleme Haktan özge sen sana yâr eyleme Ahsen-i takvîmi inkâr eyleme 282 Ey gönül her yana pervâz eyleme Çün kebûter tu’me-i bâz eyleme Kimsenin sırrını kimse saklamaz Kimseyi sen mahrem-i râz eyleme 283 Fazl Rabb-ı zü’l-celâl oldu bize Muhsin ü hüsn ü cemâl oldu bize Atamız sâhib-kemâl oldu bize Anamız südü halâl oldu bize 284 Mescid ü mey-hâne bir oldu bize Dîv ile şeytân esîr oldu bize Gam ferâh diken harîr oldu bize Dil-berin aşkı emîr oldu bize 285 Aşk ile gece harir oldı bize Cennetin nûru hamir oldu bize Arşı Allâhın serîr oldu bize İki âlem cümle bir oldu bize 286 Cânımın la ‘li meyidir câm ile
Zülf ü hâlin dânesidir dâm ile Ben zermânı bulmuşum eyyâm ile Vâhidim şol zât-ı bî-encâm ile 287 Hakkı bâtıl sanma Hak yoktur deme Rab benim rabbü’l-felak yoktur deme Yazıcı yazan varak yoktur deme Şem’ı yandır sen gasak yoktur deme 288 Görmüşüm herşeyde Hakk-ı mutlakı Ger değilsen lâ-şey itirme Hakı Kim ki Hakkı bulmaya oldu şakî Gel ki Tûfan oldu iste zevrakı 289 Kim elif tek vâhid ü ferd olmadı Bilme merd anı kim ol med olmadı Kim ki hak râhında bî-gerd olmadı Dögdüğü cüz âhen-i serd olmadı 290 Dedim zülfün kemendi perçem oldı Dedim cânım anunçün dirhem oldı Dedim kûyun itiyim ey kamer-ruh Dedi bu dahı ya’ni Âdem oldı 291 Sabr ile atlas olur tut yapragı Yigidi har gösterir tut yapragı Bir kişi bir kişiye kılma sefer Yigidi yâ su çeker yâ toprağı 292 Ölmezindin her kim öldü ileri Yoluna cennet sarıya yolları Havz-ı Kevser selsebil âb-ı hayât Anda elbet kandıra susuzları 293 Dünyânı benim diyenler kalmadı
Sanasın kim bu cihâna gelmedi Her vücûda bir nişân lâbüd gerek Bir nîşansız er anadan olmadı 294 Ey saçın bûyu Mesîhânın demi Fitneye hüsnün bıraktı ‘âlemi Küntükenz in sırrıdır aşkın gamı Olmadı şeytân bu sırrın mahremi 295 Zülf-i anber-sâya verdim gönlümi La’l-i rûh-efzâya verdim gönlümi Kaşı tek sevdaya verdim gönlümi Gör ne muhkem yaya verdim gönlümi 296 Nâ-gehân bir aya verdim gönlümi Cân ile yagmâya verdim gönlümi Hüsn-i bî-hamtâya verdim gönlümi Müntehâ bâlâya verdim gönlümi 297 Şol boyu ra’naya verdim gönlümi Şol gözü şehlâya verdim gönlümi Şol güneş sîmâta verdim gönlümi Şol yüzü gün aya verdim gönlümi 298 Ol yüzü zîbâya verdi gönlümi Zülfü tek sevdâya verdim gönlümi Ol kad-i bâlâya verdim gönlümi Gör neçe sevdâya verdim gönlümi 299 Gözleri pür-hâba verdim gönlümi Lebleri cüllâba verdim gönlümi Ol yüzü meh-tâba verdim gönlümi Öz özüm gark-âba verdim gönlümi 300 Âdeme gel âdemi bil âdemi
Âdemi olanların budur demi Bu demin zâtında derdimin demi Hak ruhun rûhu durur nedir demi 301 Kâf ile nûndan yârattı âlemi Erba’in günde yogurmuş Âdemi Dem bu demdür dem bu demdür bil bu demi Âdeme urdu bu demden Hak demi 302 Nâr-ı Mûsâ vü asâdır şâh Alî Afitâb-ı Kibriyâdır şâh Alî Ayet-i Hak nümâdır şâh Alî İbtidâ cü intihâdır şâh Alî 303 Gülsitân-ı melekûttur şâh Alî Şîr-i kûh-ı ceberûttur şâh Alî Yûnus u deryâ vü hûttur şâh Alî Hem ‘asâ Mûsî dûddur şâh Alî 304 Sûretin Mushafdır ey cân pâresi Lutf u hüsn ol Mushafın sî-pâresi Câna kâr etti firâkın yârası Gör nedir anun devâsı çâresi 305 Et muhît-ı bahrının dür-dânesi Küntü kenz in gencinın vîrânesi Çün kim oldu âşikârâ gencimız Âdem oldu âlemin dîvânesi 306 Kaf ve’l-Kur’an dur ol mahın yüzi Görmesin yavuz göz ol şâhın yüzi Fani olmaz hergiz Allâhın yüzi Halik olsun dîv-i güm-râhın yüzi 307 Ey kamer tal’atlı şems-i hâverî
Ravza yüzündür dudagın Kevseri Ger seni görse idi düşde perî Oda salaydı otuz iki peri 308 Gel diler isen göresin dil-beri Geç özünden fânî olgıl gel beri Gel beri ister isen sıdk u safâ Göstereyin sendeki sen dil-beri 309 Hak sıyâm- ıyd bize ayd eyledi Her ne kim Hak eyledi cîd eyledi Kim ki Hakkı dîd ü vâ-dîd eyledi Adını Hak ehl-i tevhid eyledi 310 Firkatin derdi banâ kâr eyledi Cânımı yandırdı efgâr eyledi Gel ki şevkııı hâlimi zâr eyledi Âlemi sensiz bana dar eyledi 311 Kâmetin kaptı kıyâmet eyledi Kaddini gör kim ne kâmet eyledi Ka’debe her kim ikâmet eyledi Gözlerin anâ imâmiyet eyledi 312 Ey gönül Mansûr ene’l-hak söyledi Hak idi vü Hak dedi Hak söyledi Marifet sırrını mutlak söyledi Ârif âmennâ ve saddak söyledi 313 Kim ki esrâr-o Nesîmî bilmedi İzzetî Fazl-ı Na’imi bilmedi Dîv ü rahmân ü rahîmi bilmedi Mazhar-ı zât-ı kadîmi bilmedi 314 Ma’rifet ehline Hak binâ dedi
Ve’llezîne câhedû finâ dedi Seni kendözüne hâr eyleme Hak senin hakkında kerremnâ dedi 315 Hak dedi kim yer yedi vü gök yedi Lâ-mekân tahtında gizlidir yedi Gizli âdemde âyan oldı yedi Dört yedi bir kez neden oldu yedi 316 Ey kaşunla kirpigin zülfün yedi Ol yedi kim şeytân anı bilmedi Hak bu sırrı Ahmede keşf eyledi Şol sebebden Ahmede ümmî dedi 317 Kirpigin kaşınla zünfündür yedi Yer yedi vü gök yedi sende yedi Ne sebebden haftanın adı yedi Buna gikmet var durur Mushaf yedi 318 Ey lebın vasl-ı hayât-ı sermedî Hatt-i hâlindir cemâlin ebcedi Kirpigin kaşınla zünfündür yedi Ol yedi kim Ahmedi mest eyledi 319 Kim ki Hakdan tutmadi pend ey kişi Onmadı hergiz anun Hakdan işi Adı ne erkektir anun ne dişi Çayuban parmağını anun dişi 320 Ey benim gönlümü alan gözleri Vay benim bağrımı dilen sözleri Ben şikâyet kimden edem ey habib Özleridir özleridir özleri 321 Ey yüzün ol levh kim mahfuz idi
Her zamân bir meve ile melfûz idi Enbiyâ bu noktadan mahzûz idi Bu haber İblîsden mahfûz idi
Thank you for interesting in our services. We are a non-profit group that run this website to share documents. We need your help to maintenance this website.