meslek tarihi

March 21, 2017 | Author: mevlut_41 | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download meslek tarihi...

Description

ANAKSİMANDROS (ANAKSİMENDER) DÜNYANIN İLK HARİTACISI

10. Harita Kurultayı Ankara, 28.03.2005 - 01.04.2005

HARİTACILIĞIN 5000 YILLIK YÜRÜYÜŞÜ

Prof. Dr. Erol KÖKTÜRK Kocaeli Üniversitesi

5000 Yılın Misyonerlerine

Saygıyla...

Çalışmanın Sunulduğu Yerler Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Öğrenci Komisyonu Seminer Çalışma Grubuna, Yıldız Teknik Üniversitesi, 21.04.2003 Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, İzmir Şubesi, II. Harita Mühendisliği Bölümü Öğrencileri Yaz Kampı, Dikili, 1.09.2003 “Haritacılığın 5000 Yıllık Yürüyüşü”, hkm Jeodezi-Jeoinformasyon, Arazi Yönetimi Dergisi, TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Yayın Organı, Ocak 2004, Sayı: 2004/90, ISSN: 1300-3534, s: 32-40; Temmuz 2004, Sayı: 2004/91, s: 55-64. “Haritacılığın 5000 Yıllık Yürüyüşü”, 10. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı, TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, Ankara, 28 Mart-1 Nisan 2005.

HARİTACILIK, Dünyanın En Eski Mesleklerinden...

Mesleğin Nitelenmesi Aristoteles, İ.Ö. 300 yılında “geometri” geometri kavramının yanında “jeodezi” jeodezi kavramını kullanıyordu. Yunanca’da jeodezi, jeodezi “yerin bölünmesi” nmesi anlamına gelmektedir. 19. yüzyıla kadar, jeodezik problemlerle uğraşan astronomlar, matematikçiler ve fizikçiler bu alanda egemendiler. Pratik işlerin yapılmasında ”geometer”, geometer “Feld- und Landmesser” Landmesser gibi nitelemeler kullanılıyordu. Haritacılığın tüm uğraş alanı, Almanca konuşulan yerlerde, “Vermessungswesen”, Vermessungswesen İngilizce’de “Surveying” Surveying olarak nitelenmektedir. Fransızca da ise haritacı, “Géomètre”dir. tre Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası’nın da üyesi olduğu uluslararası federasyonun adı, “Fédération Internationale des Géomètres (FIG)”dir. (FIG) Bizde hangi nitelemeler var?  Harita-Kadastro  Jeodezi-Fotogrametri  Harita Hatta, “tapu-kadastro, tapucu...” tapucu Yeni zamanlarda, “J(G)eomatik, Jeoinformatik...” Jeoinformatik

Harita Ne Demektir? Harita koleksiyoncusu Muhtar KATIRCIOĞLU’nun koleksiyonu, 13., 16. ve 19. yüzyıla ilişkin harita örnekleriyle zenginleştirilerek 2000 yılında sergilenmişti. Serginin adı, “Yeryüzü Suretleri” idi. Sergide Anaksimandros’tan bu yana haritacılığın yaptığı yolculuk gösteriliyordu. Doğan HIZLAN bu konu üzerine yazdığı 12 Mart 2000 tarihli yazısına (Hürriyet Gazetesi), “Harita sözü size neyi çağrıştırıyor?” diye başlıyor. Sonra da yanıtlıyor: Alıp başını gitmeyi mi? Yeni ülkeler tanımayı mı? Bilinmeyen coğrafyaların özlemini mi? Yoksa okul günlerinin atlaslarını mı?

Nedir harita?

Katalog’da “Ben Neredeyim, Sen Neredesin, O Nerede?” başlıklı bir yazısı yer alan A. Celal ŞENGÖR şöyle diyor: “Harita yapmak her şeyden önce bir bilimdir. Bilim, gözlemle sınanabilen ifadelerden oluşan bir düşünce sistemi olduğuna, harita yapmak da bizim dışımızda bir nesneyi belirli bir şekilde temsil etmek olduğuna göre, harita yapmak da bir bilimdir.”

“Coğrafyasızlar İçin Haritalar” başlıklı yazısında Enis BATUR, “Bir dilden söz edebildiğimize bakılırsa, haritayı bir metin (kimilerini bir roman, bir şiir) olarak görmemek için nedenimiz kalmıyor pek... Nerede açılmış, asılmış bir harita görsem ona eğilirim. Yükseklikleri, derinlikleri, suyu ve toprağı sever harita, insanlardan hoşlanmaz.” lanmaz. “En Güzel Armağan” başlıklı yazısında Erdal ATABEK, “Eski çağlarda denizcilerin, seferlerden dönüşlerinde, limanda kendilerini bekleyen sevgililerine, açık okyanusta bir ada armağan ettikleri yazılır. Gitmedikleri, görmedikleri, gerçekte var olmayan, haritadaki denizin üzerine kendilerinin çiziverdikleri bir ada...” diye yazar.

16. yüzyılda haritaya “eşkal” denirdi. Eşkal, sözlük anlamı olarak, “Biçimler, şekiller... Birinin yüzü, dış görünüşü, kılığı” anlamına geliyor. “Yeryüzü Suretleri”ndeki suret ise, “Görünüş, biçim... Yazı veya resim kopyası... Varlığın görünen yanına, beş duyuyla algılanan yönüne verilen ad... Resim, fotoğraf” anlamlarına geliyor. Harita, sözlüklerde, “Yeryüzünün tamamının ya da bir parçasının, ya da coğrafya, tarih, dil, nüfus vb uzayda yeri her zaman belirlenebilecek olayların, belli bir orana göre küçültülerek düzlem üzerine çizilen taslağı...” olarak; haritacılık ise, “Haritanın gözlemler veya belgeler ğı yoluyla yazımı, çizimi, basımı konusunda gerçekleştirilen işlemlerin tümü” biçiminde tanımlanıyor. Prof. Dr. Türkel MİNİBAŞ, 9. Harita Kurultayı sonrası yazdığı “Haritalar Yeniden Çizilirken...” başlıklı yazısında, Lacoste’un 1998’de yazdığı bir makaleden alıntı yapar: “Bir haritanın hazırlanması, betimlenen alan üstünde belirli siyasi ve bilimsel egemenlik anlamına gelir. Bu noktada harita, söz konusu alanda yaşayanlar üstünde kullanılan bir iktidar aracıdır...” Bu tanımı güncel gelişmelerle ilişkilendirir ve şunun altını çizer: Irak’taki savaşın yaratacağı harita, ülkelerin doğal, maden, enerji kaynaklarının yanı sıra insan kaynaklarının yönetimini de hedeflemektedir.

Aristoteles, İ.Ö. 300 yılında, Antik çağda, “geometri” kavramının yanında “jeodezi” kavramını kullanıyordu. Yunanca’da geometri, “yer ölçümü”; jeodezi, “ yer bölümlemesi” anlamına geliyordu. Bu arada, yeri gelmişken, “fotogrametri”nin Eski Yunanca'dan batı dillerine girdiğini 3 kök sözcükten oluştuğunu belirtmeliyim: Photos (ışık) + Grama (çizim) + Metron (ölçme)... Buna göre fotogrametri, “ışık yardımı ile çizerek ölçme” anlamına gelmektedir. Ünlü Alman bilim adamı F. R. HELMERT (1843-1917), 1880 yılında, “jeodezi, yeryüzünün ölçümü ve projeksiyonu bilimidir,” demiştir. Bir başka Alman bilim adamı S. HEITZ (doğ. 1929), jeodeziyi, “yeryuvarına ilişkin gözlemlerin elde edilmesi ve bunların fiziksel modele dönüştürülmesi,” olarak tanımlamıştır. Harita, yeryüzünün tamamının veya bir bölümünün izdüşürülmesidir. Bu, haritanın en klasik ve özlü tanımdır. Bir diğer deyişle harita, yeryüzünün ve onun yakın çevresinin belirli özelliklerini modellendiren bilgi sistemidir.

ARISTOTELES’in İsim Babamız Olmasıyla Neden Övünmeyelim? Bu açıklamalardan sonra,

Değişmeyen Ne? Bu tanımlara ve yaklaşımlara, yukarıda özlü olarak verilen kronolojiye bakıldığında ve düşünüldüğünde, bu 5.000 yıllık yürüyüşte, haritacılığı bağımsız bir meslek olarak var eden öz nedir? ÖZ: Rastlantısala karşıt olarak, değişmeden kalan. Bir şeyin temelini oluşturan. Varoluşa karşıt olarak, bir varlığın doğasını kuran. Bir şeyin doğası, kendine özgü özelliklerini kuran temel yapısı. Varoluş nedeni. Bir şeyi var eden şey. Bir şeyin temel özyapılarının bütünü. “Öz”, her şeyden önce, değişkenle, rastlantısalla, gelgeç olanla karşıtlaşır. Rastlantısal olanı araladığınız zaman, geriye öz kalacaktır (Afşar Timuçin 2000: 264).

Bu uzun tarihi boyunca haritacılık, yeryüzünün tamamının ya da bir bölümünün ölçülmesiyle ve bunların harita ve planlar biçiminde sunulmasıyla uğraşmıştır. Mekana ilişkin bazı tasarımların araziye uygulanması da, sonuçta ilk ölçmelerin tersi bir işlemdir. Bu araziye uygulama (aplikasyon) işlerine, belki, ölçmenin tersi anlamında, “ters ölçmeler” bile denebilir. Yani mesleğin özünü, mekansal ölçmeler oluşturmaktadır. Bu ölçmeler de, mekansal objenin belirlenme amacına göre konum ölçmeleri (yatay) biçiminde olabileceği gibi, konum ölçmelerinin yanı sıra yükseklik ölçmelerini (düşey) de içerebilir. Son yıllarda, haritacılıkta ölçmelerin “zaman” boyutunu da içermesi artık kaçınılmaz olmaktadır.

Tarih Bilinci – Meslek Bilinci

Tarihsel bakış zorunludur: Çağdaş bilimsel kavrayış, özellikle insan bilimleri düzeyinde bir olguyu açıklamak isterken, onu geçmişine götürmeyi, onu gelişim aşamalarına göre anlamayı öngörür. Bugün için bilimsel düşünce, belli bir alanda ya da belli bir konu çevresinde, olayların ölçülebilir ilişkilerini onların tarihsel dönüşüm aşamalarından giderek kavramaya çalışan düşüncedir. Bilinç, herhangi bir parçalılığın değil, neredeyse bütün bir evreni kucaklayacak bütünselliğin özümsenmiş, tartışılmış, canlı, üretken bilgisidir. Bu bilgi, bütün bir geçmişe döner, bütün bir geleceğe açılır... Onu, dural bir biçimde bugünle sınırlamak yanlış olur. Bu bağlamda tarih bilinci, gerçek bilinç, olası bilinç kavramlarıyla karşılaşırız... Tarih bilinci, insanın tarihsel bir varlık olduğunu bilmesiyle, varlığını belirleyen tarihselliğin bilgisine ulaşmış olmasıyla belirgindir. Tarih bilinci, modern insanın bir özelliğidir, çünkü tarihsellik fikrinin en çok iki yüz yıllık bir geçmişi vardır.

Afş Afşar Tİ TİMUÇ MUÇİN, Felsefe Sö Sözlü zlüğü

 Haritacılığın, uygarlık tarihinin ilk mesleklerinden biri olduğu kabul gören bir gerçektir.  İlk dünya haritasının günümüzden 5800 yıl önce Mezopotamya’da bir tablet üzerine çizilmiş olduğu bilinmektedir.  Mesleğimizin temellerinden birini oluşturan geometrinin, dolayısıyla mülkiyet kadastrosunun, Nil insanlarının gereksinmelerinden, günümüzden yaklaşık 4000 yıl önce ortaya çıktığı da bilinmektedir.  Bugün mesleğimiz, uydu teknolojisini kullanan, bilgi teknolojilerini kullanmak zorunda olan bir noktaya gelmiştir. Bu gelişme aralığı, bilinmesi gereken gelişmelerle, çabalarla, zorluklarla dolu geniş bir aralıktır. Haritacılık, uygarlık tarihinin birikimlerini hemen kullanan, teknolojik gelişmeleri kendi gereksinmelerine hemen uyarlayan bir meslek dalı olarak gelişmesini sürdürmüş ve bugünkü zengin içeriğine kavuşmuştur. Bir mesleğin bilincinde olmak, öncelikle onun tarihinin bilincinde olmayı gerektirir.

Gelişmenin Dinamikleri

Bugünkü bilgilerimizle biliyoruz ki, toplumsal değişimi tetikleyen – sürükleyen- dinamiklerin başlıcaları; toplumun bilimi, teknolojileri, eğitim sistemi, nüfusu, demografik yapısı, coğrafyası, toplumsal gereksinmeleri, diğer toplumlarla olan iletişimi gibi faktörlerdir. Ancak bu faktörler arasında temel nitelikte olanları, birbirini besleyen ve diğer faktörlerini de düzenleyen ilk üç faktördür (Arıoğlu 2002):  Bilgi İşlemek  Teknoloji Üretmek  Toplumu Eğitmek Ve ARIOĞLU’nun da vurguladığı gibi, “İnsanlığın bilim ve teknoloji tarihi, adeta toplumların değişim ve gelişim tarihidir.” tarihidir Bu tarihsel yürüyüş, bir diğer anlamda, insanoğlunun “uygarlaşma yürüyüşü”dür.

Uygarlıklar...

Anadolu

Çatalhöyük (İ.Ö. 6000-5000)

RECONSTRUCTION DRAWING OF OBSIDIAN KNAPPING IN BUILDING 23

8000 YIL ÖNCE BAHARDA NEHRİN KABARMASI SONUCUNDA ÇEVRESİ SULARLA ÇEVRELENEN ÇATALHÖYÜK GÖRÜNÜMÜ

Neolitik dönemde Konya ovasının görünümü bügünkünden farklıydı. Yerleşim alanı, Toros Dağlarından başlayıp Konya ovasına kadar ulaşan Çarşamba nehrinin kenarında kurulmuştu. Yerleşim alanı ve nehrin çevresinde bulunan bataklık alanlar periodik olarak sular altında kalırdı. Çatalhöyük’te yerleşen insanlar bu bataklık alanlardan yakacak için odun, saz, ot, balık ve kuş yumurtaları elde ediyorlardı. Bu bataklık arazilerin ilerisinde, ova daha kuru bir yapıya sahipti ve yabani sığır, at, domuz, geyik ve diğer av hayvanlarını barındırmaktaydı. Dağlara doğru gidildiğinde ise yapılarda ve ağaç işçiliğinde kullandıkları keresteleri elde ettikleri meşe ormanları bulunmaktaydı.

Çatalhöyük’ün Neolitik dönem yerleşimcilerinin ev yaptıklarında bu evin uzun ömürlü olması gibi bir kaygıları yoktu. Yaklaşık yüz yıl gibi bir süre sonra evlerini yıkıp, bu yıkıntıları temel alarak yeni evler yapıyorlardı. Böylelikle, yerleşme yüzyıllar boyunca yavaş yavaş yükselmeye başladı ve bugünkü yüksekliğine ulaştı. YERLEŞMENİN BİR BÖLÜMÜNDEKİ EVLER

BİR EVİN KULLANIMININ, YIKIMININ VE YENİDEN YAPILMASININ EVRELERİ

ÇATISINDA ÇEŞİTLİ FAALİYETLERİN GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİ BİR EVİN GÖRÜNÜMÜ

Çatalhöyük haritası, 1963 yılında Çatalhöyük'te yapılan kazılar sırasında, daha önce kutsal yer olduğu belirlenen bir bölümünün kuzey ve doğu duvarlarında, Çatalhöyük şehir planını gösteren bir harita olarak ortaya çıkarılmıştır. Haritanın büyük bölümü kutsal yerin uzun kenarını oluşturan kuzey duvarına, kalan bölümü ise kısa kenarını oluşturan doğu duvarına resmedilmiştir. Harita 1-1.5 cm. kalınlığında, perdahlanmış duvar sıvası üzerine yapılmıştır Kaynak: www.hgk .mil.tr www.hgk.mil.tr

Mezopotamya (İ.Ö. 8000(ırmaklar arasındaki ülke)

)

İnsanoğlunun Uygarlık Yürüyüşünde 3 Önemli Eşik  İnsanoğlu günümüzden 1.5 milyon yıl önce ateşi buldu...  Tekerlek, Tekerlek günümüzden 6.000 yıl önce Mezopotamya’da bulundu...  Sümerler, günümüzden 5.000 yıl önce yazıyı kullanmaya başladılar... Bu üç buluşun, insanoğlunun uygarlaşma yürüyüşünde çok temel rol oynadığı bilinmektedir... Özellikle ateşi ve tekerleği, diğer bütün insanlık tarihi başarılarının üzerinde ve dışında özel bir kategoriye koyanlar da var...

Kaynak: Ana Britannica

Sözde demokrasi, özde enerji kaynaklarının ele geçirilmesi, Ortadoğu’da kalıcı bir egemenlik kurulması amaçlarıyla ABD tarafından yapılan IRAK İŞGALİNİ, suçsuz insanların öldürülmesini, uygarlık tarihinin değerlerinin sergilendiği Bağdat Müzesinin profesyonelce soyulmasını , tarih ve uygarlık değerlerinin işgal ortamında tahrip edilmesini kınıyorum.

Nuzi Haritası (İ.Ö. 3800) Mezopotamya’da Nuzi’de (KerkükYorgantepe) 7-8 cm boyutlarında bir kil tablet üzerine çizilmiş olan harita, bulunan en eski Dünya haritasıdır. Yapılış tarihi konusunda farlılıklar vardır. Bazı kaynaklarda İ.Ö. 2200 tarihi verilmektedir. Akadlar döneminde çizildiği kestirilen bu haritanın ortasında büyük bir akarsu yer almakta, kenarlarında balık pulları biçiminde resmedilen sıradağlar görülmektedir. Ortadaki nehrin Fırat olduğu sanılmaktadır.

Yorumlanarak Yeniden Çizim (Redrawing Of Ancient Nuzi Map From: http://www.henrydavis.com/MAPS/AncientWebPages/100D.html)

Hammurabi (İ.Ö. 1792-50)

Günümüze ulaşmış en eski, eksiksiz ve kusursuz yasal derleme : Hammurabi Yasaları (Louvre Müzesi, Paris)

Parsel Alanının Hesabı Antik Mezopotamya’da kil, yazı materyaliydi. Yazı belgeleri, bundan dolayı, papirusların kullanıldığı Mısır ve parşömen kağıdının kullanıldığı Antik Yunan uygarlıklarından farklıydı. Kil tabletler, günümüze kadar büyük oranda ve bozulmadan korunabildi. Yandaki şekil, İ.Ö. yaklaşık 1700 yıllarında çivi yazısıyla yapılmış bir parselin alan hesabı sonuçlarını göstermektedir. Arazi ölçmeci, ölçü değerlerinin ve yüzölçümü hesabının sorumluluğunu üzerine alıyordu. Düzgün olmayan bir parseli ölçebilmenin temel düşüncesi, bugüne kadar çok az değişmiştir. Parsel paralel ve bunlara dik çizgilerle, hesap yapılabilir dikdörtgenlere, yamuklara ve üçgenlere bölünüyordu. Dortmund Sanat ve Kültür Tarihi Müzesi Müze Kitabı 2. Bölümü: Haritacılık Tarihi Ölçme Teknikleri Müzesi Derneğiyle Yapılan Sözleşmeye Uygun Olarak 2. Baskısı 1989 Yılında Yapılmıştır Baskı, Dortmund 1969, Ölçme Teknikleri Müzesi

Parsel Alanının Hesabı

F= 10 886 m2 (ŞERBETÇİ 1996: 9)

Nippur Kent Haritası (İ.Ö. 1500)

1889 yılındaki kazılar sırasında, bugünkü Bağdat’ın güney doğusunda, bir Babil kenti olan Nippur’da İ.Ö. yaklaşık 1500 yıllarında yapılan bir kil tablet bulundu. Bu tablette, bir kent planının bazı bölümleri çizilmişti. Dortmund Sanat ve Kültür Tarihi Müzesi Müze Kitabı 2. Bölümü: Haritacılık Tarihi Ölçme Teknikleri Müzesi Derneğiyle Yapılan Sözleşmeye Uygun Olarak 2. Baskısı 1989 Yılında Yapılmıştır Fotoğraf, Jena, Friedrich-Schiller-Universitesi

(ŞERBETÇİ 1996: 9)

Babil Dünya Haritası ( İ.Ö. 700)

Babilliler dünyayı, bir okyanus içinde yüzen yuvarlak şekilli bir kara parçası olarak kabul ediyorlardı. Bunun üzerinde de gök kubbesinin kemerleri ve sema yer alıyordu. Mitolojiye ve teolojiye dayanan bu görüşle çizilen yeryüzü, dört yönde yer alan karalardan ve bütün bu karaları kuşatan acı sudan (okyanus) oluşuyordu.

(ŞERBETÇİ 1996: 11)

Mısır

Geometri-Haritacılık Geometrinin bilimsel olarak kullanılmasının temelini Mısır’da aramak gerekir (KADEN web p.). Eski tarihçiler, “Mısır, Nil demektir” derler. Gerçekten de Nil olmasaydı Mısır uygarlığının gelişmesine ve uzun zaman ayakta kalmasına hemen hemen olanak olmazdı. Nil’in yarattığı eski Mısır uygarlığında yöneticiler büyük masraflar yapmaktaydılar ve masraflar özellikle tarımla uğraşanlardan alınmaktaydı. Bu yüzden arazi mülkiyetine göre vergi toplamak amacıyla ilk arazi ölçmeleri Mısır’da yapılmıştır. Bu ilk ölçmeleri, İ.Ö. 1333-1300 yılları arasında yaşamış olan II. Ramses’in başlattığı sanılmaktadır.

Yıldız Teknik Okulu’nda ilk sivil harita mühendisliği eğitiminin başlatıcısı üç hocamızdan biri olan ve 24 yıl önce yitirdiğimiz değerli hocamız Prof. Macit ERBUDAK, ERBUDAK “Harita ve Kadastro Mühendisliğinin Değişik Mühendislik Kollarıyla İlişkisi” başlıklı yazısında şunları yazıyor: “Eski Mısır’da Nil Nehri’nin taşmasıyla arpa tarlalarının sular altında kalması ve sular çekildikten sonra tarla sınırlarının yeniden tespitinde zorlukların ortaya çıkması, sınırların, tıpkı bugün olduğu gibi, ölçülüp işaretlenmesine yol açmıştır. Böylece hukuki kadastronun temelinin eski Mısır’da atılmış olduğu söylenebilir.” Bu gelişme, geometri biliminin de temelini oluşturmaktadır. “Geometri Geometri, eski Mısır ve Mezopotamya’da yerölçümüne ilişkin pratik sorunların çözümüne dayalı olarak ortaya çıkmış bir pratik beceriler bütünüyken, İ.Ö. 1. yüzyılda Eski Yunanlılarca sistemli bir bilime dönüştürülmüştür.” Harita ve Kadastro Mühendisleri uluslararası federasyonun adı, “F Fédération Internationale des Géomè omètres (FIG)”dir. (FIG)

Mısırlılar, uzunlukların ölçümü için, ölçü urganları kullanıyorlardı. Bu urganların üzerinde belli aralıklarla düğümler vardı... Bu urganlar, çelik şerit metrenin ilk habercileriydi...

FÖRDERKREIS VERMESSUNGSTECHNISCHES MUSEUM E. V. Schausammlung im Museum für Kunst und Kulturgeschichte - Abt. Vermessungsgeschichte Dortmund

Mısırlıların Nil Vadisindeki taşkınlardan dolayı özel olarak eğitilmiş haritacıları kullanmak zorunda olmaları akla yakın gelmektedir.

Nil Vadisinde Arazi Ölçmeleri

Menna’nın (Theben’de arazi ve sınır taşları ölçücüsü (yaklaşık İ.Ö. 1420)) mezarında bulunan ve Mısır’lı duvar ressamları tarafından çizilmiş olan bu resim, çalışma sırasındaki arazi ölçücülerini göstermektedir. Düğümlerle eşit aralıklara bölünmüş ölçme halatıyla, arazi ölçmecileri bir bir tahıl tarlasını ölçmektedirler. Dortmund Sanat ve Kültür Tarihi Müzesi Müze Kitabı 2. Bölümü: Haritacılık Tarihi Ölçme Teknikleri Müzesi Derneğiyle Yapılan Sözleşmeye Uygun Olarak 2. Baskısı 1989 Yılında Yapılmıştır Fotoğraf, Alman Müzesi, Münih

http://www.fig.net/hsm/index.htm

Arazi ölçmecileri tarafından sağlanan bilgilere ilişkin en eski doğrudan kanıt, British Museum’da korunmakta olan, Papirus Rhind’dir (Bu papirüs, İskoç Rhind antikacı A.H. Rhind tarafından Mısır’dan kaçırıldığından, ‘Papirus Rhind’ denilmektedir (ŞERBETÇİ 1996:13)). Bu papirüs, üçgenlerin, dairelerin, yamukların vb hesaplanması için kullanılan bir ders ve alıştırma kitabıdır ve İ.Ö. 1700 yıllarına dayanmaktadır.

http://www.galeon.com/triangles/egipcis.html

HERODOT, HERODOT İ.Ö. 460’da şöyle yazıyordu: “Kral Sesortis, arazinin Mısırlılar arasında öyle bölünmesini istemişti ki, herkese aynı büyüklükte bir dikdörtgen verilsin, bundan gelirini sağlasın, ödemesi gereken vergiden de yükümlü olsun... Fakat nehir (Nil) kimin arazisinden bir parça alıp götürürse, ona gelmek ve olayı bildirmek zorundaydı. Bunun üzerine kral ölçüyü yapacak olanı gönderiyordu. Ölçücü arazinin ne kadar küçüldüğünü belirliyor, malik de böylece arazisinin kalan parçası üzerinden vergisini ödüyordu.” Herodot, geometrinin buradan olduğunu düşünüyordu... (Herodotos II,109)

köklenmiş

Çin Uygarlığı

Öte yandan, bu gelişmelerle aynı zamanlarda Büyük Çin uygarlığında da, batıdan habersiz olarak, haritacılıkla ilgili bazı gelişmeler olmuştur. Çin’de bilinen en eski harita İ.Ö. ~1137 yıllarına aittir. İ.Ö. 1766-1050 yılları arasında hüküm süren Shang Hanedanı döneminde astronomik bilgilere dayalı harita çalışmaları yapıldığı görülmektedir.

Chang Heng (İ.Ö. 2. YY)

founder of the Han Dynasty

Önceleri Çinliler harita yapımında uzman olmuşlardır. Huan Eyaletinde Çin Başkanlarından birinin oğlunun tapınak mezarında iki adet ipek yapımı harita bulunmuştur ve bunlar İ.Ö. 2. yüzyıla aittir. Haritalar tamamen detaylı ve yanlışsız olarak çizilmiştir ve kendilerine özgü özellikte gelişmiş standart semboller ve efsaneler ile donatılmışlardır. İller ve taşralar kare şekilleri ile simgelenirken, ilçe ve köyler daire ile gösterilmiştir. Ayrıca dikkate değer olan başka bir özellik de haritaların akarsuları, dağları ve yükseklikleri ve Güney Çin Denizi’ni gösterecek şekilde topografik olmasıdır.

İsa’dan sonraki ilk yüzyıllarda batıda haritacılık konusunda büyük bir yetenek olarak ortaya çıkan Ptolemaios’a karşılık, Çin’de de P’ei Hsiu (224-271), büyük bir kartoğraf olarak ortaya çıkmıştır (BİLGİN 1996: 7). Çin haritacılığının babası olarak nitelenen P’ei Hsiu, o güne kadar yapılmış olan harita malzemelerini toplamış ve 18 pafta halinde, yaklaşık 1/10.000.000 ölçeğinde bir Çin haritası yapmıştır. Bu dönemde Çin imparatoru olan Wu Ti’nin gizli arşivinde saklanan bu harita ile birlikte bulunan bir metinde ise haritacılığın 6 ilkesi belirtilmektedir. Bu ilkeler şunlardır:  Göreli mevkiin belirlenmesi için dikdörtgenler ağı oluşturulması  Doğrultuların belirlenmesi  Uzaklıkların doğru olarak belirtilmesi  Alçak ve yüksek yerlerin gösterilmesi  Dik ve eğik açılar  Kavislerin ve düz hatların gösterilmesi

İ.Ö. 2. YY: Han Topographic Map South central Hunan province

Bu gelişmelere ve ilkelere bakıldığında Çin’de haritacılığın Batı dünyasından daha ileri olduğu görülmektedir.

Antik Yunan

İ.Ö. 550 dolayında Yunanlılar, eski halkların mirasını devralırlar. Yunanlıların en mükemmel geometricileri, Pythagoras, Sokrates, Plato ve Aristoteles, Aristoteles herkes tarafından yeterince bilinmektedirler. Yunanlı filozoflar, yeryüzünün biçimi üzerine düşüncelerle uğraşmışlardır. İ.Ö. 6. yüzyılda Pythagoras, yeryüzünün küre biçiminde olduğunu; Samos Adasından Aristarch (~310-230), 3. yüzyılda yeryüzünün güneşin çevresinde döndüğünü kanıtlamışlardır. Eratosthenes, İskenderiye Kütüphanesi’nin Müdürü, İ.Ö. 240 dolayında, Siene-İskenderiye arasındaki uzunluk yardımıyla yeryuvarının çevresini hemen hemen doğru olarak belirlemiştir. Ptolemaios, İskenderiye’de coğrafyacı, astronom ve matematikçi olarak, harita dizilerinin projeksiyonunu geliştirmiş ve en önemli yerlerle kentlerin koordinatlarını belirlemiştir.

Milet’li Thales (İ.Ö. 640/39-546/45) Bilimsel dü düşüncenin gö göreli olarak en arı arınmış nmış biç biçimiyle ilkin Miletli Thales’ nı görüyoruz. Thales’de ortaya çıktığı ktığın Thales, nda bulunan Thales, dar anlamı anlamıyla felsefe tarihinin başı başında düşünürdü rdür. Onun iç için Yunan felsefesifelsefesi- dolayı dolayısıyla da bu felsefeye dayanan Batı Batı kültü ltür çevresinin felsefesi – Thales ile baş başlatı latılır. Onu “felsefenin babası babası” yapan, doğ doğru gö görüşünü deneylere ve bu deneyleri dü düşünce ile işlemeye dayandı dayandırmak istemesi, buna giriş girişmesidir. Thales, Thales, “Doğ Doğa nedir?” nedir?” sorusunu ilk ortaya atan filozof olarak tanı tanınır. O, her şeyin temelini, ilk ilkesini, kö kökünü oluş oluşturan maddenin su olduğ olduğunu dü düşünmü nmüştür. Onu bu dü düşünceye iten ise "hiç "hiçten, hiç hiçbir şey meydana gelmez" tezidir. “Her şeyden önce hiç hiçbir şey yoktu” yoktu” diyemezdi ve su hep vardı ı , var olacaktı ı . Meydana vard olacakt gelmemiş gelmemiş ve yok olmayacak olan varlı varlık da, kendi kendisiyle özdeş zdeş kalan, kalı kalıcı olan bir ana maddedir, su (arkhe (arkhe))’dir. dir. 585 yı yılındaki gü güneş neş tutulması tutulmasını önceden hesaplayı hesaplayıp haber vermiş vermiştir. Mı Mısırlı rlıları ların geometrisinden çok şey öğrenmiş renmiştir.

Thales, Thales, aynı aynı zamanda ilk Yunan bilimadamı bilimadamı ve matematikç matematikçisiydi. isiydi. Bunun yanı yanında profesyonel olarak da bir mühendisti. hendisti.

Her ne kadar, Thales’in bazı kuramları şimdi bizlere bambaşka (tuhaf) görünse de, O, çevresindeki doğal dünyayı açıklamaya çalışmıştı.

Thales, yeryüzünün sonsuz okyanusların üzerinde sabit olmayan geniş bir düzlük olduğuna inanırdı. Ve depremler, okyanuslardaki büyük gürültülerden ileri gelirdi ki, yeryüzünü sallar ve çatlatırdı.

Thales’in Dünyası © Swinburne University of Technology

Miletus

“Milet’li Thales’in ölçmek için Milet’ten kalkıp geldiği piramit, Firavun Keops için yapılmıştı. Firavun Keops’un bu piramidi yaptırmasının tek amacı, insanları kendi acizliklerine inandırmaktı. Yapının insanları dehşete düşürmesi için bütün normal ölçüleri aşması gerekiyordu... Yapı ne kadar büyük olursa, biz o kadar küçülecektik. Amaca ulaşıldı. Thales, “Buraya gelirken gördüm seni, yüzünde bu uçsuz bucaksız büyüklüğün izleri okunuyordu. Firavun ve mimarları, bu piramitle aramızda hiçbir benzer ölçü olmadığına inandırmak istediler bizi, bunu kabul ettirmek istediler bize,” diye düşünüyordu. Thales, Firavun Keops’un niyetleri konusunda bu tür spekülasyonları duymuştu, ama bunların bu kadar açık ve kesin bir biçimde ifade edildiğine ilk kez tanık oluyordu. “Hi Hiç çbir benzer ölçü!.. çü!..” Bilinçli bir biçimde ölçüsüz duruma getirilen bu anıt, meydan okuyordu ona. 2.000 yıl önce insanların elinden çıkmış olan yapı, onlara, anlayamayacakları kadar uzak kalmıştı. Firavunun amaçları ne olursa olsun, bir şey çok kesindi: Piramidin yüksekliğini ölçmek olanaksızdı. Dünyada insanların tanıdığı en göze çarpan ve ölçülemeyen tek yapı buydu. Thales, kabul etmek istemedi bu görüşü. “Madem Madem elim gerç gerçekleş ekleştirmiyor ölçüy çüyü, o zaman dü düşüncem gerç diye düşündü. Düşünmeye başladı. Güneşi, gerçekleş ekleştirir,” tirir gölgesini, ilişkileri, piramidi düşündü. “Benim Benim gö gölgemle kurduğ kurduğum iliş ilişki, piramidin kendi gö gölgesiyle kurduğ kurduğu iliş ilişkiyle aynı Gölgem boyuma eş aynıdır.” Buradan da şu sonucu çıkardı: “G eşit olduğ olduğu anda, piramidin gö gölgesi de boyuna eş eşit olacaktı olacaktır! İşte İşte önemli dü düşünce...” nce... Geriye bu düşüncenin uygulamaya konması kalıyordu.

[Yapım Tarihi: İ.Ö. 2589-2566: Piramitlerin en büyüğü olan Keops Piramidinin hacmi 2,6 milyon m3, ağırlığı yaklaşık 6,9 milyon ton, yüksekliği, tam olarak 146,59 m ve taban kenarlarının uzunluğu ortalama 230,36 m’dir. Bugün tepeden 10 metre kadar aşınmıştır. Tabanı 50.524 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır.]

http://www.anselm.edu/homepage/dbanach/thales.htm

“Büyüğü”, “küçük”le; “erişilmez”i, ilmez “erişilebilir” ilebilir olanla; “uzak” uzak olanı, “yakın” olanla ölçecekti... Öyle de yaptı... Keops piramidinin yüksekliğini 85 thales olarak buldu... Yerel ölçüye göre thales, 3,25 Mısır arışına eşittir. Buna göre toplam 276,25 arıştır. Bugün biliyoruz ki, Keops’un yüksekliği 280 arış, yani 147 metredir (Guedj 1999:4156).”

Problematum variorum geodaeticum. B Pitiscus, 1768- Courtesy Jan de Graeve.

Usage du Quarré Geometrique. J De Merliers, 1573. Courtesy Jan de Graeve

http://www.fig.net/hsm/index.htm

Anaksimandros (İ.Ö. 610-546) Coğrafyanın hemen hemen ilk gelişme devresi, Milet’te Thales ekolü üyesi filozof ve coğrafyacılar tarafından ortaya konmuştur. Bunlar arasında yer alan Thales’in öğrencisi ANAKSİMANDROS, haritacılığın kurucusu olarak kabul edilir. “Uzay Uzayıın sonsuzluğ sonsuzluğuna, güneş neş ve yer ekseninin eğ eğikliğ ikliğine ve gö gökyü kyüzünün kutup yı yıldı ldızı çevresinde dö döndü ndüğüne” ne ilişkin bilgiler bu Yunanlı filozof suda yü tarafından ortaya konmuştur. Thales’in dünyayı “suda yüzen bir disk,” şeklinde düşünmesine karşılık, Anaksimandros, disk yeryuvarını silindirik bir prizma olarak ve bunun üstte bulunan daire şeklindeki yüzeyini “ya yaş şanan yeryü olarak yeryüzü” düşünüyordu. Anaksimandros, “E Eğer yeryü yeryüzünü su tutuyorsa, suyu da baş başka bir şeyin tutması tutması gerekir ve bu sonsuza kadar gider. Bu durumda mantı mantıksal olarak sonsuza dek geri gidilebilir,” gidilebilir diyor ve sorunu şu şaşırtıcı düşünceyle çözüyordu: Yeri tutan bir şey yoktur... Yeryü Yeryüzü boş boşlukta ası asılı duran katı katı bir nesnedir ve her şeye eş eşit uzaklı uzaklıktadı ktadır... Düz bir yüzey üzerinde yaşadığımız ona apaçık bir gerçek olarak göründüğünden, Anaksimandros, yeryuvarını bir küre olarak değil, bir silindir gibi düşündü. “Yeri Yeri havada tutan bir şey yoktur. Diğ Diğer her şeyden eş eşit uzaklı uzaklıkta olması olması sayesinde yerinde sabit durur. Biç Biçimi, bidona benzer. Biz düz yü yüzeylerinden birinde yü yürürken, diğ diğer yü yüzey karşı karşı taraftadı taraftadır...” (Magee 2000:13).

Anaksimandros’ Anaksimandros’un Dünya Haritası Haritası

Anaksimenes (İ.Ö. ~585-525) Anaksimandros’un öğrencisi Anaksimenes için “bu kadarı fazlaydı.” O, bazen kaynamakta olan bir tencere kapağının buharın üzerinde durması gibi, yerin de havanın üzerinde yüzdüğüne inanmayı yeğledi. Anaximenes bütün herşeyin temelinde havanın (yani gazın) olduğunu ileri sürmüştür. Anaksimenes’in, kuşaklar boyu Anaksimandros’tan daha saygın ve daha etkili bir filozof olarak kaldığını belirtmek gerekir. Sorduğ Sorduğu temel soru “ eğer herş herşey sudan meydana geliyorsa, geliyorsa, şimdiki dünyanı nyanın değ değişiminde rol oynayan nedir? nedir? Ve havanı havanın temel element olduğ olduğunu iddia eder. Sıkışarak merkeze yakı eder. ışarak yakınlaş nlaşan havanı havanın Dünyayı nyayı çevrelediğ evrelediğine inanı inanır. Sıkışma ışma ile beraber havanı havanın suya, suya, suyun da sıkışmas ışmasııyla yeryü yeryüzünün oluş oluştuğ tuğuna, una, yeryü yeryüzünün de sıkışmas ışmasııyla beraber kayaları kayaların oluş oluştuğ tuğuna inanı inanır. Böylece her şeyin az veya çok yoğ yoğun halde bulunan havadan meydana geldiğ geldiğine inanı inanır.

Anaksimenes’in Dünyası © Swinburne University of Technology

Bu da, da, Dünyayı nyayı nicel olarak nitel farklı farklılıklara dayalı dayalı koş koşullarla açıklamaya çalış an ilk giriş alışan girişimdir. imdir.

Hekataios (İ.Ö. 550-480)

Anaksimandros’un Haritasını 510 Yılında Geliştirerek Yaptığı Dünya Haritası

Hekataios, Dünyanın sistematik bir betimlemesini yapmıştı. Dünyayı düz bir disk (daire) ve çevresinde akan okyanuslar olarak betimliyordu.

Samos’lu Pytagoras (İ.Ö. 540–500)

Athens

Samos

Dünyanın küre şeklinde olduğuna ilişkin ilk fikirler, yine İyonyalı filozof ve astronomlara aittir. Yüzen bir disk yerine, dünyanın küre şeklinde olduğuna ilişkin ilk fikirlerin, Pythagoras tarafından ortaya atıldığı belirtilmektedir. Ancak bazı kestirimlere göre bu fikir bir takım temelleri içermeyip, filozofik bir düşünce idi. “Pytagoras, Samos Adasında doğup, İtalya’nın güneyinde Kroton’da ölen, “Her tarafta sayı gören adam,” adam olarak bilinen, düşünür ve matematikçi idi. 18 yaşında katıldığı olimpiyat oyunlarında tüm boks karşılaşmalarını kazanmıştı. Bir süre Thales’in ve öğrencisi Anaksimandros’un yanında kaldı. Sonra Suriye’de kendisine Biblos’un sırlarını gösteren Fenikeli bilginlerin yanında kaldı. Bugünkü Lübnan’da Carmel Dağında kaldı. Sonra Mısır’a geçti ve 20 yıl orada yaşadı. Nil kıyısındaki tapınaklarda, Mısırlı rahiplerin bilimini tanıma olanağı buldu. Ülke Pers istilasına uğrayınca, Persler onu Babil’e götürdüler. Orada da boşa zaman harcamadı. Babil’de geçirdiği 12 yıl içinde, yazıcılardan ve Babilli müneccimlerden çok şey öğrendi. Olağanüstü bir görgü ve bilgiyle donanmış olarak, 40 yıl önce ayrılmış olduğu Samos’a döndü. Fakat Samos’ta zorba Polykrates hüküm sürüyordu. Pytagoras ise zorbalardan nefret ederdi. Samos’tan yine ayrıldı ve “Pytagoras Okulu”nu kurduğu Kroton’a yerleşti. Ve orada öldü.” Pytagoras Okulu 150 yıl faaliyet gösterdi ve buradan 218 kişi yetişti. Pytagorasçılar, matematik evrenini genişlettiler. Tarihin ilk gerçek tanıtlamalarını onlar gerçekleştirdiler. Sözgelimi, bir üçgenin iç açılarının toplamının 180º olduğunu tanıtladılar (Guedj 2000: 109-117).

İ.Ö. 350 dolaylarında, ARISTOTELES, ARISTOTELES Pythagoras’ın savını kanıtladı. Yeryuvarının küre biçiminde olduğuna ilişkin şu kanıtları ileri sürdü:  Kuzey–güney yönünde yapılacak bir yolculukta yeni yıldızların ortaya çıkması, yalnızca yerin küre biçiminde olmasıyla açıklanabilir (Deniz üst yüzeyinin görülebilir eğriliği).  Düşen tüm cisimler, ortak bir merkez noktaya, yani yer merkezine doğru yönelmektedirler.  Coğrafi enlemle birlikte yıldız yüksekliği değişmektedir. Değişen coğrafi boylamlarda farklı güneş yükseklikleri söz konusu olmaktadır.  Yalnızca bir kürenin, ay tutulması sırasında ay üstüne düşen gölgesi daire biçiminde olabilir. Aristoteles, ayrıca, yeryuvarının çevresinin 400.000 stadya (~74.000 km) olduğunu kestiriyordu.

Platon (İ.Ö. 427 – 347) Platon, batı felsefesinin gördüğü ilk büyük filozoftur denilebilir. Atina'da köklü ve soylu bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelmiş ve çok iyi bir eğitim almıştır. Aynı zamanda bir sanatçı olan Platon'un ilk felsefe hocası HERAKLEITOSçu KRATYLOS. Ancak yirmi yaşında SOKRATES ile tanışması tüm hayatını değiştirmiştir. Ölünceye kadar Sokrates'in yanından ayrılmamış, ona duyduğu hayranlık ve sevgiyi de yapıtlarında göstermiştir. Sokrates'in ölümünden sonra Pythagorasçıların çalışmalarını tanımak için Güney İtalya'ya gitmiş ve onların mistikmatematik çalışmalarından etkilenmiştir. Dönüşünde de kendi okulu olan Akademia'yı kurmuştur. Dünyanın yuvarlak olduğunu, uzayın merkezinde durağan biçimde durduğunu ve çok büyük olduğunu söylüyordu.

Platon şöyle yazıyor: yor “Bizim ilk yasağımız, kendi arazisini komşusununkinden ayıran sınır taşına kimsenin dokunmamasıdır. Çünkü bu taş, yerinden oynamamalıdır... Hareketsiz kalmalıdır... Kim ki küçük taşın yerini değiştirmeye kalkar, dostluğu düşmanlıktan ayırır... Onu yeniden yerine koymaya söz verilmiştir.” tir.

Herodot (İ.Ö. 484 – 424) Halikarnas’lı (Bodrum) HERODOT, tarih yazımının babası ve coğrafyanın da kurucusu olarak nitelenmektedir. Herodot, bilinen bölgelere, özellikle de Akdeniz alanına birçok geziler yaptı. Bu gezileri arasında Bizans, Mısır, Kıbrıs, Babil, Fırat Nehri sayılabilir. Onun çalışmalarındaki yenilik şuydu: O yalnızca, kendisini etnoğrafyanın kurucularından birisi yapan gezi betimlemeleri yapmıyordu. Aynı zamanda dünyanın açıklanması ve açıklığa kavuşturulması için ilk sistematik denemeler de yapıyordu. Nil Deltasının oluşumunu, nehrin çökeltisine bağlıyordu. Daha sonra yıllık yaz taşkınları için yeni açıklamalar getirdi.

Herodot’un haritasında, karaları okyanusla sınırlama yoktu. Dünyanın, çevresi okyanusla çevrili bir ada olduğunu düşünmüyordu. Bu harita Hekataios’un haritasından daha çağdaş görünmektedir. Sicilya Adası İtalya’dan ayrılmıştır ve Hazar Denizi artık bir iç denizdir.

Herodot’un Dünya Haritası (İ.Ö. 450)

Cyrene’li Eratosthenes (İ.Ö. 282–202, 276-194

Eratosthenes, meridyen yayının ilk belirleyicisidir. O, yukarı Mısır’daki Siene’de bir kuyunun olduğunu biliyordu. Bu kuyuda yılın belli günlerinde, öğle zamanı gölge görülmüyordu. Siene ve İskenderiye’nin aynı meridyenin üzerinde olduğu düşüncesinde olduğundan, bu günde, öğle zamanı, güneşin zenit açıklığını belirledi. İskenderiye’de ölçülen zenit açıklığı 7° 12' değerini veriyordu. Siene ile İskenderiye arasındaki uzaklık, kısmen ayaklara bağlanmış ve birbirine karşı duran tahtadan kayakla (Arpentore), kısmen de ölçü halatlarıyla (Mısır’daki arazi ölçmecileri “halat gerici” olarak da adlandırıyorlar) önceden ölçülmüştü. Yerin çevresini bu gözlemlerden hesaplamak, artık bir çocuk oyuncağıydı. Çünkü gözlenen açı, aynı zamanda yerin merkezindeki açı olmak zorundaydı.

Yer Kürenin Çevresi Eratosthenes, yeryüzünün küre biçiminde olduğunu ve güneşin çok uzakta olmasından dolayı güneş ışınlarının yeryüzüne paralel biçimde geldiklerini biliyordu. O, ayrıca, yılın en uzun gününde, öğle güneşinin ışınlarının Siene’deki bir kuyunun tamamını, gölgesiz olarak kapladıklarını da biliyordu. Bununla aynı zamanda ise, İskenderiye’nin kuzeyinde bulunan bir Obeliks’in (Dikili Taş) gölgesinin olduğunu da gözlemişti. Eğer kuyu, yerin merkezine doğru dikey biçimde kazıldıysa, yerin altına doğru uzatıldığı düşünülen kuyu ekseninin yer merkezinden geçmesi gerekiyordu. Eğer Obeliks de düşey biçimde duruyorsa, aynı olayın onda da olması gerekiyordu. Yerin çevresini hesaplamak için, onun yer merkezinde bu iki eksen arasındaki açıya ve kuyu ile Obeliks arasındaki uzunluğa gereksinmesi vardı. Açı, Obeliks’in tepesindeki açıya eşitti. Siene ile İskenderiye arasındaki uzunluk ise, ticari kervanların verilerinden biliniyordu. Eratosthenes, Obeliks’in tepesindeki açıyı, Obeliks’in uzunluğunun gölgesinin uzunluğuyla ilişkisinden hesaplamıştı. 748.44 Km uzunluk ve 7,2 ° değerindeki açı verisinden yerin çevresini hesapladı= 748,44 km x 360°/7,2° ve yerin çevresi için 37 422 km değerine ulaştı. Dortmund Sanat ve Kültür Tarihi Müzesi Müze Kitabı 2. Bölümü: Haritacılık Tarihi Ölçme Teknikleri Müzesi Derneğiyle Yapılan Sözleşmeye Uygun Olarak 2. Baskısı 1989 Yılında Yapılmıştır

http://www.anselm.edu/homep age/dbanach/erat.htm

http://www.grenzstein.de/history/era/eratosthenes.html

Strabon (İ.Ö. 63-İ.S. 20)

Amasyalı Amasyalı STRABON, STRABON, ünlü nlü bir coğ coğrafyacı rafyacı ve tarihç tarihçi idi. Roma aristokratları kan bağı olduğ aristokratlarıyla bağı olduğu düşünülmektedir. Varlı Varlıklı klı bir aileden olduğ olduğu iç için iyi bir öğrenim gö görmü rmüştür. Amasya'dan ayrı ayrılıp Nil boyunca gezmiş gezmiştir. Batı Batıda Sardunya'ya, kuzeyde Karadeniz'den güneyde Etiyopya'nı Etiyopya'nın sı sınırları rlarına kadar seyahat ettiğ ettiğini söylemektedir. Daha sonra Roma kentinde uzun yı yıllar geç geçirmiş irmiştir. Bu gezintilerinde tarih, coğ coğrafya, felsefe konuları mış, konularında çalış alışm ış, bilgi toplamış toplamış ve eserlerini yazmış yazmışttır. Amasya'ya dö dönmü nmüş ve ve yaş yaşamı amının geri kalan 2626-27 yı yıllı llık kı kısmı smını "benim memleketim" dediğ dediği Amasya'da geç geçirmiş irmiştir. İ.S. 26 yılında burada ölmü lmüştür. Tarihle ilgili 43 kitaptan oluş oluşan eserinden geriye çok küçük üçük bö bölümler kalmış kalmışttır. En ünlü nlü eseri o dö dönemin bilgisine gö göre dü dünya coğ coğrafyası rafyasını anlattığı anlattığı “Coğ Coğrafya (Geographika) Geographika)”dır. Coğ Coğrafya adı adıyla tanı tanınan on yedi bö bölümlü mlük dev yapı yapıtında, yalnı yalnızca gezdiğ gezdiği ve gö gördü rdüğü yerleri anlatmakla yetinmemiş yetinmemiş, buralarda olan tarihî tarihî olaylara iliş ilişkin ayrı ayrıntı ntılı bilgiler de vermiş vermiştir. Strabon, Strabon, Dü Dünya'da yalnı yalnızca bir tek okyanus bulunduğ bulunduğunu ve sü sürekli batı batıya doğ doğru gidildiğ gidildiğinde, Hindistan'a varı varılabileceğ labileceğini belirtmiş belirtmiştir. Bu yapı yapıtında İspanya, İngiltere, İtalya, Yunanistan, Karadeniz, Hazar Denizi, Anadolu, Mezopotamya, Suriye, Arabistan, Mı Mısır, İran ve Hindistan'a iliş ilişkin bilgiler vermiş vermiştir; ancak bu bilgiler ansiklopedik dü düzeydedir ve ayrı ayrıca her bö bölge iç için aynı aynı düzeyde değ değildir. Matematiksel coğ ü amacı coğrafyaya gereken önemi vermemiş vermemiştir; çünk çünkü amacı, bilinen Dü Dünya'nı nya'nın genel bir gö görünümünü sunmaktı sunmaktır.

Heron (İ.S. ~20-62) İskenderiye’li Heron, soyut matematik, fizik, arazi, mühendislik alanında çalışmalar yapmıştır. Makineleriyle ve ilginç aletleriyle “Makineci Heron” diye anılır. Çoğu mekanik üzerine 11 kitabı vardır: Pnomatik, Mechanica, Otomatik Duzenleme Uzerine, Metrika, Peri Diopotros, Cisimlerin Olcumu, Tanımlar (Geometri ve Ağırlık Tanımları), Geometri (Giriş Kitabı), Catoptricos, Mancınık Üzerine, Teirro Balistra… Kendi adıyla bilinen “HERON ALAN HESABI”nda, bir arazi parçasının, ölçülen değerler kullanılarak ve üçgenlere bölünerek hesaplanması gösterilmektedir. Bulunan üçgenlerin kenar uzunlukları ölçülür. Her üçgenin alanı (F), Heron formülü olan

In der Oxford University lagert ein seltenes Dokument: Dokument: die Kopie eines der Bücher von Heron

formülüyle hesaplanır. Burada a,b,c, üçgenin kenar uzunluklarını ifade eder ise S= (a+b+c): 2 olarak hesaplanır. Her üçgenin alanı bu formülle bulunduktan sonra, üçgen alanlarının toplamından parsel alanı elde edilir.

Claudios Ptolemaios (83 - 161) İskenderiye’ Ptolemaios dünyanı skenderiye’li nyanın yuvarlaklı hesaba katarak yaptı yuvarlaklığını yaptığı haritası haritasında, ilk kez konik projeksiyon (izdü (izdüşüm dü düzlemi) sistemini kullanmış kullanmış,, boylam ve enlem dairelerini çizmiş izmiştir. Kartoğ Kartoğrafyanı rafyanın en bü büyük isimlerinden olan Ptolemaios, Ptolemaios, astronomi, mü müzik ve optik alanı alanında da eserler vermiş vermiş, fakat özellikle coğ coğrafya ve astronomi alanı alanında daha önce ortaya konmuş konmuş bilgi ve fikirleri son derece geliş geliştirmiş tirmiştir. Ptolemaios, Ptolemaios, Analemma adlı adlı eserinde, bir kü kürenin dü düzlem üzerine projeksiyonunu matematik olarak açıklamaktadı klamaktadır. Planisphaerium (Planisfer) Planisfer) adlı adlı eserinde ise, bakış bakış noktası noktası kutupta olmak üzere, bir kü kürenin ekvatoral dü düzleme projeksiyonunu ele alı alır. Bu projeksiyon, günümüzde “stereografik projeksiyon” projeksiyon” olarak kullanı kullanılmaktadı lmaktadır. Ptolemaios’ coğ gö Ptolemaios’un coğrafi görüşü, Strabo’ farklı Ptolemaios’ Strabo’nunkinden farklıydı ydı. Ptolemaios’u ilgilendiren yalnı yalnızca yaş yaşanabilir dü dünya değ değil, yer kü kürenin tamamı tamamıydı ydı. Dü Dünyayı nyayı tam ve doğ doğru olarak belirtmek iç ayrı kü için ayrıca küresel trigonometriyi geliş geliştirdi. İyi bir dü dünya haritası haritasının ancak bu şekilde yapı yapılabileceğ labileceğine inanı inanıyordu.

Ptolemaios

Ptolemaios, haritalama için iki yöntem tanımlamıştır. Birincisi, eğri biçimli enlemleri ve doğru biçiminde boylamları olan bir konik projeksiyondu. İkincisi ve daha zoru, ama daha hassas olanı ise, eğri biçimli enlem ve boylamları kullanıyordu...

Karte entnommen aus: Großer Atlas zur Weltgeschichte, hg. von H. E. Stier u. a., München 1990, (Neuauflage: Braunschweig 1997), S. 34.

Ptolemaios

Bricker, Charles und Tooley Ronald VereGloria Cartographiae Orta Çağ Kartoğrafya Tarihi Bertelsmann Kartoğrafya Enstitüsü Berlin 1971 Şekil 1: 1478 Tarihli Roma Coğrafyasından, Amsterdam Üniversitesi Kütüphanesi Şekil 2: 1547 Tarihli A. Ortelius’un Özel Arşivi

Bir Başka Açıdan Antik Dönem... Haritacılığa katkı sağlamış Antik Çağ önemli isimlerinden bazılarının doğum yerlerine göre dökümü şöyle:

         

Miletli THALES Miletli ANAKSİMANDROS Miletli HEKATAİOS Miletli ANAKSİMENES Miletli ANAKSAGORAS Kdz. Ereğlili HERAKLEİDES Knidoslu EUKDOKSUS Pergeli APOLLONIUS İznikli HIPPARCHUS Amasyalı STRABON

BİR DİĞER VURGUYLA, ANADOLU TOPRAKLARININ UYGARLIK TARİHİNE KATKILARI...

Roma İmparatorluğu (İ.Ö. 27-İ.S. 476)

Romalılar savaşçı bir ulus oldukları için Yunanlıların başlattığı bilimsel gelişmeleri sürdüremediler. Romalıların kendileri haritacılığın bilimsel gelişmesine önemli bir şey katmamışlardır. Geometri, yalnızca savaş amaçları için geliştirilmiştir. Saldırdıkları bir kalenin sur yüksekliği, yapılacak kuleler ve merdivenler için önemliydi. Aynı biçimde, diğer kıyısında düşmanın bulunduğu bir nehrin genişliğini bilmek de çok önemliydi. Romalılar, disiplinli biçimde organize edilmiş devlet olarak, haritacılığı kesin bir biçime sokmuşlar ve her serbest gelişmeyi engellemişlerdir. Romalı arazi ölçmecileri, yönergelere göre hareket edip, Gnomon yardımıyla kuzey-güney doğrultusunu belirlemekte ve alımı yapılacak bölgenin olabildiğince orta noktasından dikey bir aks geçirmekteydiler. Bu ana aksa paraleller çizmekte ve düzensiz köşe noktalarını dik açılı olarak ölçmekteydiler. Onların en önemli aleti, birbirini dik açılı olarak kesen iki kolu olan çiftli bir diopter cetveli olan Stella ya da Groma idi.

Romalı Romalılar, özellikle Yunanlı Yunanlıları ların kuramsal dü düşünme ve gö gözlem arası arasında kurmayı kurmayı baş başardı ardıkları kları göreceli dengeye bir tü türlü rlü eriş erişemediler.

Büyük Roma İmparatorluğ mparatorluğu yalnı yalnızca teknik araç araçlarla geliş geliştirilebilirdi ve yö yönetilebilirdi. Bu amaç amaçla tekniğ tekniğin geliş gelişmiş miş durumu, yol, kö köprü prü ve tü tünel yapı yapımları mlarının yanı yanı sıra kentlerin kurulması kurulması, atı atık su kanalları kanalları ile uzaktan su sağ sağlama tesisleri iç için haritacı haritacılıktan yü yüksek oranda yararlanı yararlanılmış lmışttır. Savaş Savaşlar sonucu yeni kazanı kazanılan yerler, vergisel amaç amaçlarla, agrimensö agrimensörler tarafı tarafından tü tümüyle ölçülm üştür. çülmü

Niemens’e (Fransa) giden Roma su yolu... Su yolu, Gardon Nehri üzerindeki Su Kemeri Köprüsünü oluşturmaktadır. Roma su yollarının günümüze ulaşan en gösterişli bölümleri, bugünkü izleyenleri hayrete düşüren su kemerleridir. Bu kemerler, o zamanki Roma İmparatorluğunun her tarafında bulunmaktadır. Bunlardan bazıları 50 m yüksekliğinde ve 100’den fazla kemerden oluşmaktadır. Bu kemerler taze suyu kentlere taşımaktaydırlar.

Mechernich-Breitenbenden’de, Ren’in kuzey-batı bölümündeki (Eifel) bir Roma su yolu... Bu su kanalları, bir yol inşaatı sırasında ortaya çıkmıştır... Roma dönemindeki su yollarının en basit biçimi, eğimli hatlardı... Örneğin Eifel’den 100 km ötedeki Köln’e su taşınmasında, antik mühendislere en verimli yöntem olarak görünüyordu. Güvenlik sorunu nedeniyle, ama aynı zamanda su hatlarını donmaya karşı korumak için, bunlar olanaklı olan her yerde yer altına tesis ediliyorlardı. Bu hatların tek parça olarak değil, bugün olduğu gibi, bacalarla bağlanmaları, tünellerin ya da köprülerin önceden hazırlanmaları yapımlarını zorlaştırıyordu. Klaus Grewe Roma Su Yollarının Planlanması ve Geçkilerinin Belirlenmesi Chmielorz GmbH Wiesbaden Yayınevi, 1985

Roma İmparatorluğu Yol Haritaları

Savaşta kazanılan yerlerin birbirlerine göre kaç günlük uzaklıkta oldukları veya bir kaleye giderken nerelerde konaklama yapılacağını göstermek amacıyla, tipik rule şeklinde yol haritaları yapmışlardı. VDV-Schriftenreihe Band 8 Haritacılığın Tarihi Üzerine Chmielorz GmbH Wiesbaden Yayınevi, 1995

Roma İmparatorluğunda Kadastro Kadastro planlarının yapılma biçimi, Corpus Agrimensorum Romanorum’da belirlenmiştir. Haritalar orta çağa özgü bir kopyalamayla elde edilmiştir. “Sınırlandırma”, hep, dik açılı karelaj kesişmelerindeki kare ölçümleri olarak sağlanıyordu. Bu karelajlar esas olarak gök doğrultusuna yönlendirilmişti. Aplikasyon, arazide taşlarla sağlanıyordu ve “forma” olarak nitelenen bir haritada gösteriliyordu. Bunun keten üzerine bir kopyası, imparatorluk arşivine konulmak üzere Roma’ya gönderiliyordu.

İ.S. 1. yüzyılda yaşayan Arazi Ölçücüsü (Agrimensor) Balbus şunları yazmıştı: “Düşman bir ülkeyi işgal eder etmez, kralımızın operasyonları hemen sistemli ölçü yapmayı gerektiriyordu. Parsellerin aplike edilmesi gerekiyordu. Bunun yanı sıra nehirlerin genişliklerinin ve ele geçirilmesi gereken dağların yüksekliklerinin arazi ölçme sanatının yöntemlerine göre belirlenmesi de gerekiyordu.” gerekiyordu

Romalı Romalıları ların Dü Dünya Haritası Haritası (BİLGİN 1996: 25)

Roma İmparatorluğu Mezar Taşları

Marcus Aebutius Macedo’nun ölçü aletleriyle (düzeç, çekül, köşebent, cetvel) Giebel’deki mezar taşı Kapitolinisches Museum Rom

Lapis Capponianus. Düzeç, pergel ve cetvel betimlemeli bir mezar anıtının rölyefi Kapitolinisches Museum Rom Klaus Grewe Roma Su Yollarının Planlanması ve Geçkilerinin Belirlenmesi Chmielorz GmbH Wiesbaden Yayınevi, 1985

Roma Hukuku Roma İmparatorluğu döneminde oluşturulan ve adına “Roma Hukuku” denilen düzenlemeler, sonraki dönemde, Kıta Avrupasının mülkiyet alanındaki düzenlemelerinin temelini oluşturmuştur. Ülkemizde mülkiyet alanını da düzenleyen temel bir yasa olan Türk Medeni Kanununun “mülkiyet hakkının içeriği”ni düzenleyen 683. maddesinde, “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir,” denilmektedir. Roma Hukukunun temellerinden birisini oluşturan mülkiyet hakkı, o zamana kadar elde edemediği bir açıklık kazanmıştır. Romalılar, mülkiyet hakkında üç temel niteliğin birleştiği kanısındadırlar: Kullanma hakkı (usus), yararlanma (intifa) hakkı (fructus) ve mutlak mülkiyet hakkı (abusus)... Bu karşılaştırma, ülkemizdeki mülkiyet düzenlemesinin Roma Hukukundan esinlendiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Arapların Etkisi

Eski Yunan uygarlığı İ.S. 2. yüzyılda çökmeye başlamış ve yerini alan Roma İmparatorluğunda kuramsal matematik, geometri ve astronomi konularında bir katkı oluşmamıştır. Bu durum Müslümanlığın ortaya çıkmasına kadar sürmüştür. Orta çağda İslam Döneminin ortaya çıkması ile hızlıca yayılan bu dinin bazı kuralları, özellikle namaz, oruç gibi ibadetler Güneşin ve Ayın hareketlerine bağlı olduklarından Müslümanlar astronomi ve matematiğe önem verdiler. Bu nedenle kendilerinden önceki uygarlıkların yaptıklarından yararlanmak amacıyla birçok Hint, İran, Suriye ve Yunan yapıtlarını Arapçaya çevirdiler. Müslümanlar, miras aldıkları kültür hazinelerini aynen kullanmadılar. Bu kural, bilimsel aletler için olduğu kadar, yabancı kültür malzemesi için de geçerlidir. Onlar tarafsız olarak, ele geçirdikleri bilgilerin sonuçlarını denetleyip, hatalarını düzelttikten sonra bunları gerçekleştirmeye koyulmuşlardır. Deneyle kanıtlanmamış hiçbir olayı kabullenmemişlerdir. İslam uygarlığı Batıyı her alanda büyük çapta etkilemiştir. Avrupalılar, antik çağa ait en önemli yapıtları Araplar yardımıyla öğrenmişlerdir. NOT: Burada “Araplar” Araplar” deyimi ile Arap, Tü Türk, İran, Suriye gibi bilim dilinde Arapç Arapçayı ayı kullanan Ortadoğ Ortadoğu’da, Magrip (Kuzey Afrika)’ Afrika)’te ve Endü Endülüs (İ (İspanya)’ spanya)’te yaş yaşayan Müslü slüman halklar ile bu bö bölgede yaş yaşayan ve Mü Müslü slüman olmayan, yapı yapıtları tlarını Arapç Arapça yazan Musevi, Sü Süryani, Sabi, Mecusi, Putperest vd halklar demek istenmektedir.

Araplar İ.S. 820 yı yılında, Şam’ am’lı Kali AlAl-Mamun, Mamun, kutup yıldı ldızı yardı yardımıyla bir yer ölçmesi gerç gerçekleş ekleştirdi. Bu yı yıldı ldız kuzey kutbunun üzerinde dikey biç biçimde duruyordu ve yeryü yeryüzünden o kadar uzaktaydı uzaktaydı ki, ışınlar ışınlarıı yeryü yeryüzüne paralel olarak geliyordu. Eğ Eğer güneye doğ doğru gidilirse, kutup yı yıldı ldızı zamanla ufuk çizgisinden batı batıyordu. Halifenin emri üzerine, bir haritacı haritacılar grubu, belirli bir noktadan yola çıkarak, kuzeye doğ doğru öyle bir noktaya kadar yü yürüdüler ki, kutup yı yıldı ldızı yola çıktı ktıkları kları noktaya gö göre 1° 1° yükseldi. İkinci bir grup da, güneye doğ doğru, kutup yı yıldı ldızının 1° 1° battığı battığı noktaya kadar yü yürüdü. Kuzeydeki ve gü güneydeki noktalarla baş n hemen başlangı langıç noktası noktası arası arasındaki uzaklığı uzaklığın hemen aynı aynı olması olması gerekiyordu. Uzaklı Uzaklıkları kların toplanması toplanmasıyla ve yer merkezindeki aç açıya eş eşit olması olması gereken 2° 2° değ değerindeki aç açı yardı yardımıyla, yerin çevresi 40 392 km olarak hesaplandı hesaplandı. Dortmund Sanat ve Kültür Tarihi Müzesi Müze Kitabı 2. Bölümü: Haritacılık Tarihi Ölçme Teknikleri Müzesi Derneğiyle Yapılan Sözleşmeye Uygun Olarak 2. Baskısı 1989 Yılında Yapılmıştır

Usturlab Usturlab’ın (= Yıldız Yakalayan) tarihi, olasılıkla eski çağlara kadar uzanmaktadır. Usturlab, büyük önemini, İslam biliminde kazanmıştır. 13. Yüzyılda, İslam’ın yayıldığı tüm alanda kullanılıyordu. Daha önceden beri bilinmesine karşın, ancak 14. Yüzyıldan başlayarak Avrupa’da da önem kazanmaya başladı. Sonra da öyle popüler oldu ki, cebe sığacak büyüklükte yapılabildi. İlk olarak 18. Yüzyılda egemen olan işlevini yitirdi. Yan taraftaki örnekte görülen usturlabın (Messing’ten) çapı 10 cm’dir. Bunun İslam coğrafyasında yapıldığı yer ve zaman bilinmemektedir. Bu usturlabta, 4 farklı levha kullanılabilmekte ve bunlar yardımıyla gökkubbesi çeşitli coğrafi enlemlerde gibi izdüdüşürebilmektedir. Bu, çeşitli noktalardan “yıldız yakalamayı” kolaylaştırmaktadır. Dortmund Sanat ve Kültür Tarihi Müzesi Müze Kitabı 2. Bölümü: Haritacılık Tarihi Ölçme Teknikleri Müzesi Derneğiyle Yapılan Sözleşmeye Uygun Olarak 2. Baskısı 1989 Yılında Yapılmıştır

Erasmus Habermel’in usturlabı, olasılıkla 16. Yüzyılın sonlarında Prag’da yapıldı. Bakır üzerine işlenmiş olarak yapılmış ve 19.5 cm’lik çapla yaldızlanmıştır. 36° - 39°, 42° 45° ve 48° - 51° kutup yükseklikleri için yönlendirme levhaları vardır. 16. Yüzyıldan Erken 19. Yüzyıla Kadar Açı Ölçme Aletleri Berlin 1979 Prusya Kültür Mirası Devlet Müzesi

Arapçadan Alınan Bazı Kavramlar Algoritma Algoritma (arab., mlat.): İran’lı matematikçi Al Chwarismi’nin adından türetilmiştir. Esas olarak, 1600’lü yıllarda Avrupa’da uygulanan ve onlu sayılara dayanan yeni hesaplama biçimi için kullanılan bir nitelemedir... (15. yüzyıldan başlayarak, tüccarlar aracılığıyla Avrupa’da Arap (!) sayılarının yayılması)

Zenit (arab.): (Başın) Doğrultu (su) (ar-ra`s) Başlangıç noktası anlamında Nadir (arab.): Zenitin zıddı Aşağıya doğru uzatıldığı düşünülen çekül doğrultunun delme noktası, ayak noktası anlamında Azimut (arab.): (as-sumut) Doğrultu Bir kutupsal koordinat sistemindeki yatay açı Almukantarat (arab.): Astronomik koordinat sistemindeki yatayın paralel dairesi Alidat Alidat (arab.): Usturlabın gösterge doğrultusununaynı merkezli olarak kısmen döndürülebilir kolu için kullanılan niteleme Bugün, her türden, örneğin: Teodolit, açı ölçme aletlerindeki uygun donatı için kullanılmaktadır Teodolit (arab. engl.): İngiliz alet yapımcıları tarafından 16. Yüzyılda "the al hidade“tan devşirilmiştir.

Arapların haritacılığa katkılarını ortaya koyarken özellikle şu isimlerin anımsanması ve bilinmesi gerekir: Halifeler EL MANSUR (Halifelik Sü Süresi: 754754-775) HARUN EL REŞİ T (Halifelik Sü REŞİT Süresi: 786786-809) Harun El Reş Reşit’ it’in Oğ Oğlu ABDULLAH EL MEMUN (Halifelik Sü Süresi: 813813-833)

Bilim İnsanları nsanları İBRAHİ BRAHİM EL FEZARİ FEZARİ (?(?-772) YAKUP İBNİ BNİ TARIK (?(?-796) EBU YAHYA EL BATRİ BATRİK (?) MAŞ MAŞALLAH İBNİ BNİ ATARİ ATARİ EL FERGANİ FERGANİ (?(?-840) İBNİ BNİ TÜRK EL HIVARİ HIVARİZMİ ZMİ (780(780-850), YAHYA Bİ BİN MANSUR (?(?-831) EL MERVEZİ MERVEZİ EL Kİ KİNDİ NDİ MUSA İBNİ BNİ ŞAKİ AKİR (?(?-873) VE OĞ OĞULLARI MUHAMMED İBNİ BNİ MUSAMUSA-AHMET İBNİ BNİ MUSA VE HASAN İBNİ BNİ MUSA İranlı ranlı HORDADBİ HORDADBİH SABİ SABİT Bİ BİN KURRA EL Nİ NİRİSİ Mısırlu EBU KAMİ KAMİL Harranlı Harranlı EL BATTANİ BATTANİ

Farablı Farablı Türk FARABİ FARABİ (872(872-950) Türk ABDURRAHMAN ES SUFİ SUFİ (884(884-976) Bağ Bağdatlı datlı EL MESUDİ MESUDİ (915(915-957) Horasanlı Horasanlı Türk EBUL VEFA Bağ Bağdatlı datlı EL SAGANİ SAGANİ Kahireli İBNİ BNİ YUSUF EL KERHİ KERHİ Basralı Basralı İBNİ BNİ HEYSEM Türk EL BEYRUNİ BEYRUNİ (973(973-1048) Türk İBNİ BNİ SİNA (980(980-1037) KAŞ KAŞGARLI MAHMUT ÖMER HAYYAM (1048(1048-1131) Bağ Bağdatlı datlı EBUL KASIM (?(?-1139) Faslı Faslı İDRİ DRİSİ (1099(1099-1164) İbrani İBRAHİ BRAHİM Bİ BİN EZRA (1093/1096(1093/1096-1167) Moritanyalı Moritanyalı İBNİ BNİ RÜŞT (1126(1126-1198) Horasanlı Horasanlı Türk NASREDDİ NASREDDİN TUSİ TUSİ (1201(1201-1274) ULUĞ ULUĞ BEY (1393(1393-1449) ALİ ALİKUŞ KUŞÇU (?(?-14741474-1475) Trablusgarplı Trablusgarplı Türk İBRAHİ BRAHİM MÜ MÜRSEL

Kaş Kaşgarlı garlı MAHMUT’ MAHMUT’un Dünya Haritası Haritası (1076) www.hgk .mil.tr www.hgk.mil.tr

Maya Uygarlığı (11. Yüzyıl) Amerikan kıtası Kristof Kolomb tarafından keşfine kadar Batı dünyası tarafından bilinmemektedir. Orta ve Güney Amerika’da antik çağda bazı uygarlıklar yeşermiştir. Bunlardan Orta Amerika’da gelişen MAYA kültürü, İ.S. 1000 yılında doruk noktasına gelmiştir. MAYA’lar, özellikle astronomi, takvim ve ölçme işlerinde gelişmeler sağlamışlardır. MAYA’ların kullandıkları sayı sisteminde, Hintlilerden 1000 yıl önce sıfırı buldukları söylenmektedir.

Aztekler (12.-16. Yüzyıl) Amerikan yerlilerinin haritaları oldukça kabaydı. Ancak Orta Amerikanın önemli Uygarlıklarından olan Azteklerin bıraktığı haritalar Sayı olarak daha fazla ve daha iyidirler. Eskimoların tersine Azteklerin haritalarında, topoğrafyadan çok, tarihi öğelere daha fazla yer verilmiştir. Mabetlerin, tarlaların, ormanların, akarsuların yer aldığı bu haritalarda, dekoratif şekiller de vardır. (BİLGİN 1996: 4)

Ortaçağ (İ.S. 476 - 1453)

Ortaçağda, tüm diğer bilim dalları gibi, haritacılık da inişe geçmiştir. Hıristiyan inancı, taraftarlarının, İncil’de yazılanın dışında başka bir dünya düşüncesine sahip olmalarını engelliyordu. Ortaçağ, geometriyi, yedi serbest sanattan biri olarak görmüştür. Bununla birlikte haritacılık, tüm alanlarda basitleştirilmiştir. Büyük mekanları kapsayan ölçmeler yoktur. Genellikle yol ve geçki tanımlarıyla sınırlanılmıştır. Ortaçağda dünyanın betimlenmesi inançlara dayalı olarak yapılmaktadır. Hemen tüm ölçü birimlerinin hassas olmadıkları ileri sürülmüş ve ölçü birimleri insanların organlarına dayandırılmıştır: Örn.; arşın, kulaç, adım, ya da morgen (25 ile 36 ar arasında olan arazi ölçüsü), joch (bir çift öküzle bir günde sürülebilen tarla), tagewerk (34 arlık toprak).

Orta Çağ

Ülkelerarası lkelerarası yolculuk iç için yö yönlendirme yardı yardımcı mcıları ları, az ya da çok ayrı ayrıntı ntı içeren yol betimlemeleri idi. Şekilde verilen örneğ rneğin özgü zgünü, bir İngiliz keş keşiş olan Matheus Parisius’ Parisius’a dayanı dayanıyor. Bu keş keşiş, 13. Yüzyı zyılın birinci yarı yarısında yaş yaşamış amışttı. Bu şekilde, İngiltere’ ngiltere’den Roma’ Roma’ya giden yol tanı tanımlanmaktadı mlanmaktadır. İzlenmesi gereken yol, İngiltere’ ngiltere’den Roma’ Roma’ya uzanan bir çizgiyle gö gösterilmektedir. Yolculuğ Yolculuğun her bir istasyonu iç için, o, yerlerin siluet biç biçimindeki betimlerini ya da oralarda bulunan kiliseleri ya da küçük üçük bir krokiyi seç seçmektedir. Calais’ Calais’e geç geçiş, bir kıyı çizgisiyle ve gemicikle gö gösterilmektedir. Paris, Sen Adası Adası üzerinde bulunması bulunmasıyla karakterize edilmektedir. VDV-Schriftenreihe Band 8 Haritacılığın Tarihi Üzerine Chmielorz GmbH Wiesbaden Yayınevi, 1995

Ortaç Ortaçağda Dü Dünyaya Bakış Bakış Ortaçağda manastırlar, bilim bekçileri durumundaydılar ve bilginliğin merkeziydiler. İncil, kitapların kitabı olarak kabul ediliyordu ve kutsal kitabın sözüne (lafzına) bağımlı yorumundan dünyaya bakış ortaya çıkıyordu. Ortaçağın bilinen dünyası TO-Formunda basitleştirilerek çok kesin biçimde betimlendi. Yer plakası, okyanus tarafından kuşatılmıştır. Akdeniz, T’nin kökenini oluşturmaktadır. Bu T, Tuna’da sol dayanağına, Nil’de sağ dayanağına yaslanır. Akdeniz’in solunda ve sağında Avrupa ve Asya, doğusunda Asya bulunur. Bu 3 yeryüzü bölümü, Nuh’un üç oğlunu betimler. Böylesi haritalar, çok küçüğünden 3 metreden daha büyük betimlemelere kadar vardır. Bu haritalara Ortaçağın bütün bilgisi sığdırılmıştır. Dortmund Sanat ve Kültür Tarihi Müzesi Müze Kitabı 2. Bölümü: Haritacılık Tarihi Ölçme Teknikleri Müzesi Derneğiyle Yapılan Sözleşmeye Uygun Olarak 2. Baskısı 1989 Yılında Yapılmıştır

Ortaç Ortaçağın ğın İklim Haritaları Haritaları Antik dönemden beri gelen ve eksik biçimde günümüze kadar ulaşan bilgi, bu tahta parçasında yeniden yansımaktadır. Bu şekilde dünya, Yunanlı coğrafyacıların tasarımlarına göre, 5 iklim bölgesine bölünmektedir. Her iki kutup bölgesi, çok soğuk olduğu için, oturulamaz olarak; ekvator bölgesi ise çok sıcak olarak olarak tanımlanmaktadır. Bilinen dünya, Avrupa, Asya ve Afrika, ve bunların güney karşılıkları ısının dengelendiği ve bundan dolayı oturulabilir bölgelerdir. Hıristiyanlığın merkezi, Kudüs, küçük bir haçla işaretlenmiştir. Bricker, Charles und Tooley Ronald VereGloria CartographiaeOrta Çağ Kartoğrafya Tarihi Bertelsmann Kartoğrafya Enstitüsü Berlin 1971 İ.S.1500 Dolayında Sacrobosco Tarafından Yapılmış Amsterdam Üniversitesi Kütüphanesi

Ölçü Birimleri Ölçmek, karşı laş ştırmak demektir. Dolayısıyla eğer bir uzunluğun karşıla ölçülmesi gerekiyorsa, bir birim ölçünün ya da bunun bir bölümünün aranan uzunlukta ne sıklıkta bulunduğunun belirlenmesi gerekir. Kutsal Kitap, bir karışın, yan yana konulmuş 40 arpa tanesi kadar olduğunu önceden belirtmektedir. 1234 tarihli Kral Edward’ın bir genelgesine göre, parmak (2.51 cm) için en eski İngiliz tanımı şöyledir: Kuru ve yuvarlak üç arpa tanesi, bir parmaktır; 12 parmak, bir ayak eder... 1584 yılında şu öneri yapılmıştır: “küçük ya da büyük 16 adam, ard arda kiliseden çıkıyorlarmış gibi” birbirinin ardı sıra dururlarsa, bunların ayakkabılarının uzunluğu ortak bir ölçü birimi olmalıdır.

Birim ölçünün uzunluğu, çok keyfi olabilir. Bununla birlikte, eskiden beri birçok doğal birim de kullanılmıştır. Örneğin: Ayak, arşın, kulaç (kolların yanlara açılması durumunda, parmak uçları arasındaki uzunluk), ya da adım (Roma mili, 1.000 adım idi). Bu arada “başlangıç birimi” tek bir kişiden, örneğin kraldan, ya da kişilerin büyük bir sayısının ortalaması olarak da türetilebiliyordu. Bazı alan ölçüleri, bir iş süresinden, örneğin, sabah (25 ile 36 arlık arasında olan arazi) ya da günlük iş (34 arlık toprak) türetilmişlerdi. Daha büyük olan uzunluklar, bu uzunlukları geri kat etmek için gereksinilen zamanla tanımlandılar. Kusurlu olarak saptanan bu doğal birimlerin çok çeşitli faktörlere bağımlılığından dolayı, belediyeler arasında ortak bir birimin belirlenmesini olanaksız duruma getiriyordu ve bu da ticareti zorlaştırıyordu. Şekil: Dortmund Sanat ve Kültür Tarihi Müzesi Müze Kitabı 2. Bölümü: Haritacılık Tarihi Ölçme Teknikleri Müzesi Derneğiyle Yapılan Sözleşmeye Uygun Olarak 2. Baskısı 1989 Yılında Yapılmıştır

Jakob Köbel, Geometri, Frankfurt, Almanya 1616, 16 feet’lik bir standart uzunluğun tanımlanması

Her Şeyin Ölçüsü

Metrenin Tarihi 18. Yüzyılda, bilimsel bir temele dayanan doğal bir birimin kullanılması çabaları başladı. Bu öyle bir birim olmalıydı ki, her yerde ve her zaman üretilebilmeliydi. Bu yıllarda, bir doğal uzunluk biriminin seçimi için, iki farklı öneri yapılıyordu: 1. Saniye sarkacının uzunluğu 2. Bir meridyen yayının bölümü. Fransız Devriminin “Eşitlik” istemi, birimlerin çeşitliliğini de kabul etmiyordu ve feodal ayrıcalığın kaldırılmasıyla ölçü ve ağırlık reformu yolu daha fazla işgal edemezdi. Diğer ulusların uzun zamandır çalıştıkları saniye sarkacına bağlı çözüm, Fransa’da Bilimler Akademisi tarafından reddedilmişti. Bunun nedeni, ilk olarak, yer çekimi hızlarının bir yerden diğer yere değişmesi; bundan başka da zamana bağımlılıktı. 22.9.1792 tarihinden başlayarak adım adım uygulanan devrim takvimi, günün onlu bölümlemesini öngördü. Akademi, uzunluk birimi olarak, yer meridyeninin dörtte birinin (ekvatordan kutba kadar olan bölümünün) onmilyonda birini tanımlamayı önerdi ve buna “metre” adını verdi. Uygulama, 26.3.1791 tarihli yasayla bağlayıcı duruma getirildi. Tam belirleme için, Dünkirchen ve Barcelona arasındaki bir meridyen yayı, Fransız Devrimi’nin 1792-1798 yılları arasında süren karmaşası sırasında ölçüldü ve Peru’daki yay ölçüleriyle birlikte 1840 yılında hesap yapıldı. Diğer tarihsel gelişmelerden dolayı, metrik sistemin Fransa’da yaygınlaşması yavaşladı. Bağlayıcı bir uygulama için yasa, 1840 yılından başlayarak yürürlüğe girdi. 1867 yılında, Berlin’de toplanan, “Orta Avrupa Jeodeziciler Konferansı”, Avrupa için ortak bir ölçü sistemi önerme kararı aldı ve ölçü ve ağırlıklar için uluslararası bir büro kurulmasını kararlaştırdı. 1874 yılında, bilinen “ilk metre”, x-biçimli enkesitli olarak, platin-iridyum alaşımından üretildi. Bu çubukların nötr telinde, işaret markaları çizildi. Çünkü bükülmesi durumunda bir uzunluk değişimi ortaya çıkmıyordu. Yaklaşık 102 cm uzunluğundaki çubuğun her iki ucunun yakınında, 3 ince paralel çizgi kazındı. Metre, her iki ortalama enine çizgi arasındaki aralık olarak tanımlandı. Bir genleşmeden sakınmak ve bükülmeyi önlemek için iki merdane tarafından desteklendi. 20 Mayıs 1875’te, 18 ülke, uluslararası metre konvensiyonunu imzaladı. Yeni ölçü birimleri, yalnızca Almanya’da 3.000 eski birimi ortadan kaldırdı. 1960 yılında, 11. “Ölçü ve Ağırlıklar Genel Konferansında“, metre yeniden tanımlandı: “Metre, kripton 86 atomunun boşlukta 5d5 durumundan 2p10 durumuna geçerken saldığı oranj dalga boyunun 1650763,73 katıdır.” 1983 yılındaki 15. “Ölçü ve Ağırlıklar Genel Konferansında“ metre yeniden tanımlandı ve, “metre, ışığın boşlukta 1/299792458 saniyede aldığı yol” biçiminde bir tanım getirildi.

Ölçme Teknolojisinin Gelişmesi Ortaçağda ölçme teknolojisinde bazı gelişmeler göze çarpmaktadır:  Zaman ölçmekte kullanılan güneş saati GNOMON  Daire şeklinde düşey açı ölçmekte kullanılan ASTROLABIUM (Astrolab, Usturlab)  Astronomik yer belirleme, daha sonraları uzunlukların ve yüksekliklerin oranlarının hesaplanmasında kullanılan JAKOB ÇUBUĞU  Açı ölçmelerinde kullanılan KUADRANT (Çeyrek Daire, Rubu Tahtası)

GNOMON http://www.lateinforum.de/rmuhr.htm

ASTROLABIUM

JAKOB ÇUBUĞ UBUĞU

KUADRANT

http://home.rhein-zeitung.de/~heinkele/astro/historie.html

Rönesans, Yeniden Açılma Dönemi (1500+)

Rönesans ve Reformlar

(16. Yüzyıl)

15. yüzyılın ortalarında İtalya’da başlayan ve 16. yüzyılda tüm Batı Avrupa’ya yayılan Rönesans döneminde, coğrafya ve haritacılık da yeniden parlama dönemine girdi. Bunda en önemli etkenler şunlardı:  Antik dönemin yazılarının yeniden keşfedilmesi; Ptolemaios’un yazılarının, başta da “Geographika”sının yeniden keşfedilmesi ve yaygınlaştırılması; kitap basımı yoluyla coğrafya ve haritacılık üzerine yazıların ve haritaların yayılması; bu konuda yeni pazarların oluşması,  Haritacılığın ve kartoğrafyanın büyük ilerlemeler göstermesi (uygulamalı matematiğin gelişmesi),  Keşifler döneminin duyarlı ve kapsamlı haritalara ve aletlere gerek duyması; Afrika, Asya ve Amerika’da yeni keşiflerin yapılması ve dünyayı algılayışın temellerinin değişmesi,  Bilimler alanında skolastik düşüncenin sınırlayıcı ortamından, laisizmin aklı öne çıkaran özgürleştirici koşullarına geçiş, bilimsel devrimin ön hazırlıklarının oluşması Coğrafya ve haritacılık bu dönemde yeni itkiler kazandı. Okullarda ve yüksek öğrenimde dünyayı algılamadaki skolastik düşünce terk edildi. Sebastian MÜNSTER, Gerhard MERCATOR ve Michael NEANDER gibi önemli coğrafyacılar bu koşullarda ortaya çıktı.

Feodal devlet dönüşmektedir ve toprağı, daha doğrusu parseli tanımlayan haritaların yerine, daha geniş alanları, mekanı betimleyen haritalar, devletin tüm bölümlerinin genel envanterinin bir türü olarak gündeme gelmektedir. Bu haritalar, başlangıçta, genellikle hümanistlerin teşvikiyle oluşturulmuş ve prenslere adanmıştır. En kısa zamanda arazi alımına ilişkin bir dizi genelge yayınlanmış ve buna paralel olarak çok çeşitli aletler geliştirilmiştir. Silahların hızla gelişmesi ve kalelerin yapımı, 16. ve 17. yüzyıllardaki din savaşları sırasında haritacılar için yeni bir çalışma alanını doğurmuştur. Arapların haritacılığın gelişmesinde etkili oldukları dönemden sonra, ilk olarak Haçlı Seferleriyle Avrupa yeniden geometri ve jeodezi ile ilişki kurmuştur. Friedrich Barbarossa, Almagest’i Latinceye çevirtmiştir. Kartoğrafyada da mükemmel çabalar göstermişlerdir. İlk keşifler döneminin başlamasıyla coğrafyanın baharı başlamıştır.

Avrupa

için

de

matematiksel

Mona Lisa ve Haritacılık Rönesans’ın en tanınmış ve etkili resimlerinden olan “Mona Lisa”nın ünlü ressamı Leonardo da Vinci (15.4.1452-2.5.1519), 1502 yılında Floransa’dan ayrılıp, askeri mimar ve mühendis olarak Papa VI. Alexander’ın oğlu Cesare Borgia’nın hizmetine girdi. O sıralarda 27 yaşında olan Cesare Borgia büyük bir hırsla, papaya bağlı bölgelerde egemenlik kurma mücadelesindeydi. Gücünün doruğunda ve çağının en korkulan kişisiydi. Leonardo, Borgia’nın yanındayken çeşitli yerleri dolaştı, gördüğü kentlerin planlarını, çevrelerindeki arazinin de haritalarını yaptı. Bu çalışmaları da çağdaş haritacılığın öncüsü olmuştur. (ANABRITANNICA 19861987: 402)

Keşifler

1584 yılında yazılan çok sayıda ve çeşitli türde ölçü aletlerinin yer aldığı bu el kitabının başlığı, "Spieghel der Zeevaerdt“... Lucas Janszoon Waghenaer’in konum belirleme tekniklerine ilişkin çağdaş astronomik ve geometrik bilgilerin özetini içeren bu kitabı, çok sayıda dile çevrildi, çok sevildi ve uzun yıllar yeni baskıları yapıldı. Bricker, Charles und Tooley Ronald VereGloria Cartographiae Orta Çağ Kartoğrafya Tarihi Bertelsmann Kartoğrafya Enstitüsü Berlin 1971

Keşifler Dönemi Pusula Keşifler dönemi, hassas ve kapsamlı haritalara ve aletlere gerek duymuştur. Bu nedenle önce bunların hazırlanması gerekmiştir. Kitaplar, “Avrupalıların pusulayı Haçlı Seferleri sırasında Müslümanlardan öğrendiklerini ve geliştirdiklerini,” yazar. Ancak, mıknatısın kutuplanma özelliğinin ve yerin bunun üstündeki yönlendirici etkisinin ilk kez Çinliler tarafından bulunduğu sanılmaktadır. Bu da Hıristiyanlığın başlangıç yıllarına rastlar. Çünkü İ.Ö. 120 yılında, Çinlilere ait sözlüklerden birinde bundan söz edilmektedir (Gelişim Hachette, Alfabetik Kültür Ansiklopedisi, s: 3511) Pusula, Avrupa’ya ilk olarak 1187 yılında İngiliz Alexander NECKAM’la girmiştir.

Pusula ve Matbaanın Etkisi Pusulanın bulunması, keşifler döneminin en önemli gelişmesidir. Bu basit görünümlü aletle, gemicilerin cesaretle okyanuslara açılması olanaklı olmuş, dünyanın bilinmeyen yerleri keşfedilmiş ve “coğrafi keşifler” dönemi başlamıştır. “Yön” kavramı açısından, pusulanın önemi büyüktür. Çünkü pusula, “manyetik kuzey”le özdeşleşmiş bir alettir. Bu özelliğiyle, “harita kuzeyi”nin, “gerçek kuzey”in tanımlanmasına katkıları büyük olmuştur.

Bu geliş gelişmeler dizisinde bir önemli buluş buluşun mutlaka anı anımsanması msanması gerekir: Matbaa... Matbaa... İlk bası basım iş işini, 2. yü yüzyı zyılın sonları sonlarında Çinlilerin geliş geliştirdiğ tirdiği bilinmektedir. O zaman baş başlayarak geç geçmiş miş bütün baskı baskı tekniklerinin ve teknolojilerinin sı sıçrama yapması yapmasını sağ sağlayan, kuyumcu Johannes Gutenberg oldu. “Kalı Kalıp, matris ve kurş kurşun üçl üçlüsüyle kliş klişe yapı yapımının bulunması bulunması, Avrupa’ Avrupa’da modern bası basımcı mcılığın ığın temelini sağ sağlamış lamış,, geriye baskı baskı malzemesinin geliş geliştirilmesi kalmış kalmışttı. Bü Bütün bu öğeleri birleş birleştiren Gutenberg, 1450 yı yılında tipo baskı baskı tekniğ tekniğini geliş geliştirdi.” tirdi.” (ANABRITANNICA 19861986-1987: 374). Bu geliş haritacı alanı kitapları gelişmeler haritacılık alanındaki kitapların yaygı yaygınlaş nlaşması masının, haritaları haritaların çoğaltı altılması lmasının önünü açan önemli geliş Bu geliş bilginin gelişmelerdi. gelişmeler, yaygı “dünyanı bilinmeyen yerlerine yaygınlaş nlaşması ması, nyanın gidilebileceğ gidilebileceği” fikrinin de yaygı yaygınlaş nlaşması masını sağ sağladı ladı ve keş keşifler dö dönemini tetikledi.

Gidişgeliş (Seyrüsefer, Navigasyon)

Bugün mesleğimizde uydu teknolojisi destekli olarak daha fazla önem kazanan navigasyon, haritacığın gelişmesi sürecinde en önemli gereksinmelerden biriydi. İlkesi yalındı: NEREDEYİM? NEREYE GİTMEM GEREKİYOR? Bu iki soruya yanıt bulmak gerekiyordu... O zamanların basit çizimlerinden ve krokilerinden bugün denizciliğin temel altlıklarına, DENİZ HARİTALARIna TALARI ulaşıldı... http://www.fig.net/hsm/index.htm

Sekstant Navigasyonun önem kazanmasıyla bulunan bir diğer teknoloji ürünü SEKSTANT’tır. İlkesi Kuadrant (çeyrek daire)’den kaynaklanan bu alet, adını dairenin altıda biri olmasından almıştır. Özellikle denizcilikte son yıllara kadar kullanılmıştır.

http://home.rhein-zeitung.de/~heinkele/astro/historie.html

Keşifler Kristof KOLOMB, KOLOMB Kozmograf Toscanelli'nin, "sürekli batıya gidilirse doğuya varılır" düşüncesinden etkilendi. Ayrıca, Atlas Okyanusu'nun batısındaki kara parçalarını gösteren eski haritaları inceledi. Rastladığı tüm kaynaklar, onu, Hindistan'ın Amerika‘nın yerinde olduğu düşüncesine vardırıyordu. Bu düşünceden yola çıkarak yaptığı girişimler sonunda 1492 yılında İspanya’nın Palos Limanı’ndan Atlas Okyanusu’na açıldı. 12 Ekim 1492’de Bahama Adalarına ulaştı.

Ünlü kaşif Kolomb, ölümünden 492 yıl sonra, Honduras'ta kurulan temsili mahkemede, “insanlık suçu işlediği” gerekçesiyle yargılandı ve ölüm cezasına çarptırıldı.

Keşifler ve Kaşifler

Bu adımları İtalyan Ameriko VESPUCCI ileriye götürdü.

Keşifler ve Kaşifler

Bu gelişmeler Portekizli Ferdinand MAGELLAN’a cesaret verdi ve 1519 yılında, Filipin Adalarında öldürülmesi sonucunu doğuracak yolculuğa çıkmasını sağladı.

Keşifler ve Kaşifler

Juan Sebastian del CANO Onun yolculuğunu yarım bırakmayarak tamamlayan ve Ümit Burnu’nu dolanarak İspanya’ya gelen Juan Sebastian Del Cano (?-1526), bu gelişmeleri bugünlere taşıdı.

Bu dö dönemde bizden biri, 1513 yı yılında Gelibolu’ Gelibolu’da, ceylan derisi üzerine bir dü dünya haritası haritası çizdi.

KORSAN KAPTAN HARİTACI

Piri Reis

Bütün mevsimlerin hallerini, Ay’ın gökteki yürüyüşünü biliyordu. Denizin sırlarını fırtınalardan, dalgalardan alıyor, rüzgarlarla konuşuyordu. Limanları, koyları, adaları, kıyılardaki girintileri ve çıkıntıları nakşettiği haritalar, tehlikeli sularda yol alan denizcilerin rehberiydi. Mucizevi nitelikleri bugün de tartışılan 1513 tarihli Dünta Haritasının yaratıcısı Piri Reis, 1554 yılında, 80 yaşındayken, Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanıyla idam edildi

PİRİ REİ REİS’in haritası haritasının Amerika Amerika’’yı, Avrupa’ Avrupa’nın ve Afrika’ Afrika’nın batı batı bölümlerini gö gösteren parç parçası ası, 1929 yı malarıı sırası yılında Atatü Atatürk'ü rk'ün emriyle Topkapı Topkapı Sarayı Sarayı'nda yapı yapılan envanter çalış alışmalar rasında rastlantı rastlantısal olarak keş keşfedilmiş fedilmiştir. Bu haritanı haritanın çiziliş iziliş öykü yküsü değ değişik biç biçimlerde kaleme alı alındı ndı. Bunları değerlendiren Prof. Dr. A. Celal Şengör (2003), şunları yazıyor: Türkiye'de biraz mektep görmüş herkes herhalde Pirî Reis'in adını duymuştur. Onaltıncı yüzyılın bu önemli simasının iki şöhreti vardır: Biri bilimsel incelemelere dayanan ve dolayısıyla gerçeği yansıtan bir şöhret. Diğeri de dedikodu ve tevatüre dayanan uydurma bir şöhret. Tahmin edebileceğiniz gibi Pirî'nin birinci şöhreti uygar ülkelerin bilim çevrelerinde, ikincisi de kendi ülkesi Türkiye'de yaygındır. Pirî'nin ikinci şöhretinin yaygın şekli kendisinin 1513'te dünyanın en doğru bir haritasını yaptığı ve zamanının en büyük coğrafyacısı olduğu şeklindedir. Kendisini biraz daha etraflıca duymuş vatandaşları (dikkat buyurunuz, okumuş olanlar demiyorum) bir de onun mükemmel bir 'denizcilik kitabı‘ yazdığını söylerler. Bu nedenlerden ötürü Pirî vatandaşlarının gönüllerinde taht kurmuştur. Alman coğrafya tarihçilerinden ve oriyentalistlerinden Paul Kahle şöyle diyor: "Harita (yani 1513 tarihli meşhur Pirî Reis haritası) mümtaz bir Türk coğrafyacısı tarafından çizilmiştir. Kendisi, Akdeniz hakkında, içerdiği tüm veri ve haritaların olağanüstü doğrulukta olduğu bir eserin sahibidir (burada Kitab-ı Bahriye kastediliyor). Yerinde yapılmış detaylı incelemeler göstermiştir ki, bu eserde gerçeğe dayanmayan tek bir veri yoktur." Kahle'nin ve ondan sonra tüm bilim dünyasının öve öve bitiremediği Pirî, kısaca söylersek, değerli bir bilim adamıdır. Her şeyden önce gözleme dayanan bilginin ve eleştirel düşüncenin önemini kavramış bir insandır. Verilerini rastgele değil, eleştirel bir süzgeçten geçirerek toplamıştır. Üzerinde yaşadığımız dünya hakkında bilgi sahibi olmadan bir imparatorluk yönetilemeyeceğini, bilgileri edebiyat ve menkıbevî tarih dışına pek taşamayan padişahlarına anlatmaya çalışmış, ne yazık ki başarılı olamamıştır. Pirî'nin vatandaşları arasındaki şöhreti, diğer insanlara nazaran Pirî'nin konumuyla veya gönüllerin onun konumunun neresi olmasını istediğiyle alakalıdır. Bir diğer ifade ile Pirî'nin Türkler arasındaki şöhreti öznel bir bakış açısından yapılan değerlendirmeler sonucudur ve bunun için de büyük ölçüde mesnetsizdir. Buna karşılık, uygar dünyada Pirî'nin şöhreti, onun kendi dışındaki dünyayı algılama yeteneği ve bu dünya hakkında oluşturduğu görüşleriyle ilgili olduğundan nesneldir ve kesin tarihsel kanıtlara dayanır. Bunun için de sağlam ve ölümsüzdür.

ATLAS, No: 146-Mayıs 2005

İbrahim MÜRSEL’ RSEL’in Akdeniz Haritası Haritası (1456) www.hgk .mil.tr www.hgk.mil.tr

Piri Reis

Kıbrıs

ATLAS, No: 146-Mayıs 2005

Midilli

ATLAS, No: 146-Mayıs 2005

Seyyid Lokman’ın III: Murad Şehinşahnamesi’nde yer alan bu minyatürde İstanbul Rasathanesi’nin kurucusu Takiyüddin, yanındaki astronomlarla birlikte çalışırken görülmektedir. Minyatürdeki yer küresinin Takiyüddin tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Yerküre üzerindeki yerler, Piri Reis’in çizimlerine göre daha doğrudur. Rasathanede yapılan gözlemlerde bir kuyrukluyıldız belirlenmiş ve kentte baş gösteren veba salgınının belirtisi sayılmıştır. Rasathane bundan sorumlu tutularak, 1580 yılında III. Murad’ın Kılıç Ali Paşa’ya emriyle top ateşine tutularak yıkılmıştır.

ATLAS, No: 145-Nisan 2005

Cep Kitapları…

1535 tarihli sayfa...

ders

kitabından

bir

Yazar J. KÖBEL, küçük adımlarla, geometrinin temel kavramlarını açıklıyor... O, sonuçta, arazi ölçme sanatındaki ödevlerin çözüm formüllerini veriyor... Burada gösterilen “sekizinci kural”, düzgün biçimli olmayan parsellerin yardımcı çizgilerle üçgenlere ve dörtgenlere bölünmesi ve hesapların yapılması yöntemini açıklıyor. Dortmund Sanat ve Kültür Tarihi Müzesi Müze Kitabı 2. Bölümü: Haritacılık Tarihi Ölçme Teknikleri Müzesi Derneğiyle Yapılan Sözleşmeye Uygun Olarak 2. Baskısı 1989 Yılında Yapılmıştır

Gezginler Bu noktada, coğrafyanın ve haritacılığın gelişmesine katkılarındna dolayı GEZGİ GEZGİNLERe NLER teşekkür etmek gerekiyor:

 Dionysius PERIEGETES (İ.Ö. 2. Yüzyıl)  Bağdatlı MESUDİ (915-957)  Faslı İDRİSİ (1099-1164)  RUBRUK (Wilhelm RUYBROEK, 1210-1270), 1270) Orta Asya’yı ve Moğolistanı gezdi.  MARCO POLO (1254-1324), 1324) Çin’i, Güney Doğu Asya’yı  IBN BATUTA (1304-1377)  EVLİYA ÇELEBİ  .........

Kırsal Topraklarda Düzenlemeler Fransa ve Ingiltere toprakları topraklarının beş beşte birini, Almanya toprakları topraklarının üçte üçte birini, Bizans toprakları topraklarının hemen hemen tümünü kilise yutmuş yutmuştu. Konstantin, Konstantin, kiliseye toprak ve gelir yutmak ayrı nı bağış lamış ışttı. Sonra gelip geç ayrıcalığı calığın bağışlam geçen bü bütün krallar ve imparatorlar bu ayrı ayrıcalığı calığı azı azıttı ttırmak iç için can vermiş vermişlerdi. 11. yü yüzyı zyıldan beri Bizans'ta: "Toprakları "Toprakların tü tümüyle kilise ve manastı manastırlara geç geçmesi, hazinenin gelirlerini azaltı azaltıyordu. Rahiplerin imtiyazı süz duruma sokuyordu." “İmparatorlar, imtiyazı orduyu güç güçs ahalisinin vergisini arttı arttırmaya baş başladı ladılar. Kilise ile bazı bazı imtiyazlı imtiyazlı sınıflar vergiden şerbetli oldukları oldukları için, bü bütün yü yük kö köylü ylü ile esnafa yükletildi." "Ahlak bü büyük bir soysuzlaş soysuzlaşmaya uğ uğradı radı.” XVI. yü yüzyı zyılda, Almanya’ Almanya’yı alt üst eden, kiliseyle bü bütünleş nleşmiş miş feodal yapı yapıyı kökünden sarsan kö köylü ylü ayaklanmaları ayaklanmaları baş başladı ladı. O dönemin yü yükselen sı sınıfı burjuvazi, Luther’ Luther’in öncü ncülük ettiğ ettiği Reform hareketinin sloganları sloganlarıyla Katolik Kilisesi’ Kilisesi’ne savaş savaş açarken, aslı aslında kendi sı sınıf iktidarı iktidarını kurmanı kurmanın yolları yollarını aramaktadı aramaktadır. Ayaklanmanı Ayaklanmanın bü bütün Almanya’ Almanya’yı sardığı sardığı,, şato, manastı manastır ve zengin kentlerin yağ yağmalandığı malandığı bir savaş savaş ortamı ortamında, yü yüzyı zyıllar boyu feodal beylerle Kilise tarafı tarafından sö sömürülmü lmüş halk kitlelerinin devrimci potansiyelini kendi çıkarları karları doğ doğrultusunda kullanmayı kullanmayı baş başarı arır. Burjuvazi, isteklerinin çoğunu kabul ettirip gö görece bir üstü stünlü nlük sağ sağladı ladıktan sonra, ayaklanmanı ayaklanmanın daha radikal boyutlara ulaş ulaşması masını önlemek iç için Luther’ Luther’in ağzından çağrılar yapar.

Bu koşullarda kilise ve senyörler, kendilerine bağımlı durumdaki köylülerden daha ekonomik biçimde yararlanmak için tarlaları yeniden düzenlemeye yönelirler...

 1343-1359’larda, taşarak köyleri sular altında bırakan Tuna Nehri’nin yatağını değiştirmek için kırsal düzenleme çalışmaları yapılır  1500’lerde yapılan kırsal toprak düzenlemelerinde köy dışında yeni çiftlikler kurulur, bu düzenlemeler büyük toprak sahipleri tarafından da desteklenir  1600’lü yıllardan sonra kırsal düzenlemelerin sayısı artar  Artık yalnız Almanya’da değil, Avusturya’da ve İsviçre’de de uygulamalar başlar... ARAZİ TOPLULAŞTIRMASININ, KIRSAL GELİŞMENİN KÖKLERİ...

KIRSAL

TOPRAK

DÜZENLEMELERİNİN

Kaleler Kaleleri arazide ölçmek ve aplike etmek iç için pratik yollar... Böylesi rehber bilgiler, 17. ve 18. yüzyı zyıldaki tü tüm kale yapı yapımı kitapları kitaplarında bulunmaktadı bulunmaktadır. Bu tür kitaplar, aynı aynı zamanda haritacı haritacı, mimar, kale uzmanı uzmanı ve çizimci olmak zorunda olan kale ustaları ustaları tarafı tarafından yazı yazılmış lmışttır. Karlsruhe Yer Bilimleri Bildirileri Kartoğrafya ve Coğrafya 4 Yüzyıldan Ülke Haritaları Karlsruhe Meslek Yüksek Okulu, Haritacılık ve Kartoğrafya Programı 2. Baskı, Karlsruhe 1987

TOPÇU MARŞI... Gürler Zaferin Teranesiyle Coşkun Sesi Bir Topun Derinden Derine Bir Hükmün Gazanferanesiyle Şimşekler Çakar Şarapnelinden Binler Yaşa Topçu Heybetinle Aslan Kesilir Cidar İçinde

Silahlar

„Asker hem planlara, hem de haritalara gereksinme duyar...“

Topç Topçuluk İçin Doğ Doğrultu Aleti ve Uzunluk Ölçer... Gualther Hermann Ryff’ Ryff’in 1547 tarihli kitabı kitabından alı alınmış nmışttır. Yazar, hekim ve matematikç matematikçi olarak Straß ve Nü Straßburg Nürnberg’ rnberg’de çalış mışt alışm ıştır. 16. Yüzyıldan Erken 19. Yüzyıla Kadar Açı Ölçme Aletleri Berlin 1979 Prusya Kültür Mirası Devlet Müzesi

Dürbünün Keşfi

Jeodezinin gelişmesine çok önemli etkilerden birini, Johannes KEPLER (15711630) tarafından dürbünün bulunması yapmıştır. Dürbünün 1608 yılında keşfedilmesiyle, tüm ülkeyi, bölgelerinin birbirleriyle ilişkilendirilmesiyle ölçme olanağı doğmuştur. Bununla birlikte, yeniden, yerin biçimini ve büyüklüğünü hassas olara belirleme hevesi ve aynı zamanda da zorunluluğu ortaya çıkmıştır.

Hesaplama Sistemleri Bu dönemde bir diğer önemli gelişme hesaplama sistemlerinde oldu. Hesaplama sistemlerini, aletlerini, aslında sayı sistemlerinin gelişmesiyle birlikte ele almak gerekir. Ancak burada bazı belirtmeler yapılmakla yetinilecektir. İngiliz John NAPIER (1550-1617) ilk logaritmayı bulmuştur. Bu, haritacılığın gelişme çizgisinde önemli bir kilometre taşıdır. İngiliz Edmund GUNTER (1581-1626) tarafından logaritmik skalası da olan bir sürgülü hesap cetvelinin bulunması bir diğer önemli adımdır. Tübingenli Wilhelm SCHICKARD (15921635), ilk “hesaplama makinesini” 30 Yıl Savaşları sırasında, 1623’te bulmuştur. Bu hesap makinesi, otomatik olarak toplayabiliyor, çıkarma, çarpma ve bölme yapabiliyordu. SCHICKARD, KEPLER’e yazdığı bir mektupta, makinesinin resmini çizmişti. Makine, dişli çarklarla çalışıyordu.

Galileo Galilei (1564-1642) Engizisyonun baskıları altındaki dönemde parlayan güneş ise, Galileo GALILEI’dir. Adı 17. yüzyıl bilimsel devrimi ile birlikte anılan en önemli ALILEI bilim adamlarından birisi olan Galileo, fizik, matematik ve astronomi gibi konularda çığır açan çalışmalar yapmış ve ilgisi daha çok hareket üzerinde yoğunlaşmıştı. Bu alandaki çalışmalarının sonucunda klasik mekaniğin temellerini kurmuş, güneş merkezli astronomi sisteminin fiziğini geliştirmiştir. Aristoteles’e göre, “her hareket, onu hareket ettiren bir kuvvet sonucu meydana gelirdi; cisim, bu kuvvet kendisini hareket ettirdiği sürece hareket ederdi.” GALILEI, ALILEI günlük gözlemlere uyan bu Aristotelesçi yaklaşımı, eylemsizlik ilkesi ile ortadan kaldırmıştır. Eylemsizlik ilkesine göre, kendi haline bı “kendi bırakı rakılan cisim, herhangi bir kuvvet etkisinde kalmadığı kalmadığı sürece, durumunu korur, yani hareket halinde ise hareketine, sü sükûnet halinde ise sü sükûnetine devam eder.” eder GALILEI’nin üstü kapalı olarak ifade ettiği, NEWTON’un ise formüle ALILEI EWTON ettiği bu ilke ile yeni bir hareket kavramı ileri sürülmüş oldu. Buna göre, “hareket, hareket, cisimde bir değ değişiklik yapmaz; hareket bir durumdur, bir noktadan baş başka bir noktaya geometrik bir geç geçiştir; durma da harekete karşı karşıtt baş başka bir durumdur. Durma iç için kuvvet uygulanması uygulanması gerekmiyorsa, hareket iç için de kuvvet uygulanması uygulanması gerekmez; hareketin hızının değ değişmesi iç için ise kuvvet gerekir. Eylemsizlik, iç içinde bulunduğ bulunduğumuz Dü Dünyada gö gözlemlenemez; ancak ideal koş koşullar altı altında böyle bir durum meydana getirilebilir.” getirilebilir

Yine Ağırlık Merkezi Kayması... Bundan sonra haritacılığın ağırlık merkezinin Fransa’ya kaydığı görülmektedir. Jan PICCARD (1620-1682), Amiens ile Paris arasında yeni bir meridyen yayı ölçüsü yapmıştır. Onun mirası, daha sonra Giovanni Domenico CASSINI tarafından devralınmıştır. O, 1700 yılında Piccard meridyen yayı ölçüsünü bitirmiştir. Onu diğer 3 Cassini izlemiştir. Cassini’lerin hepsi, jeodezinin gelişmesi için çok önemlidirler. Fakat en önemlileri, Jacques Dominique Graf von CASSINI’dir (1748-1845) ve o ASSINI babası tarafından başlatılan büyük kapsamlı çalışmaları sonuçlandırmıştır. Özellikle, Viyana’dan Brest’e kadar uzanan ilk büyük nirengi zinciri söz konusudur. Zincir, birincisi Paris’te, ikincisi Strasburg’ta, üçüncüsü Mannheim’da, dördüncüsü Münih’te ve beşincisi Viyana’da olan beş kenara (baza) sahiptir. Sonuncusu, Avusturya’lı büyük haritacı LISGAGING tarafından ölçülmüştür. Bu nirengi zinciri, Lisganig tarafından Macaristan üzerinden Transilvanya’ya ve geriye Milano’ya kadar yaygınlaştırılmıştır. Milano zinciri, ilk olarak 1788’de İtalyan OIANI tarafından tamamlanmıştır. Öte yandan 1735 yılında, Paris’teki Bilimler Akademisi tarafından iki keşif grubu gönderilmiştir: Birincisi, Laponya’ya, diğeri Peru’ya... Amaç kutup basıklığını, yani yerin düzgün bir küreden sapmasını tam olarak belirlemektir. Bu gelişmelerle büyük Fransız Devrimi dönemine yaklaşılmaktadır. Bu devrim, haritacılık için özellikle önemlidir.

Meridyen Yayı Ölçmeleri

Dortmund Sanat ve Kü Kültü ltür Tarihi Mü Müzesi Müze Kitabı Kitabı 2. Bö Bölümü: Haritacı Haritacılık Tarihi Ölçme Teknikleri Mü Müzesi Derneğ Derneğiyle Yapı Yapılan Sö Sözleş zleşmeye Uygun Olarak 2. Baskı Baskısı 1989 Yı Yılında Yapı Yapılmış lmışttır Şekil: P. Bouguer’ ’ in "La Figure de la Terre" Baş Bouguer Başlıklı klı Çizimi, Paris 1749

Paris’ Paris’teki Fransı Fransız Bilimler Akademisi, 1736 yı yılı nisanı nisanında bir bilim adamları adamları grubunu Laponya’ Laponya’ya gö gönderdi. Amaç Amaç, kutup yayı yayının kuzeyinde gö gözlemler yapmaktı yapmaktı. Bu gö gözlemler bir yer ölçmesi için gerekliydi. 1737 yı yılı ilkbaharı ilkbaharında, bu grup geri geldi ve değ değerlendirmeler sonucu meridyen yayı 1° yayının 1°’lik bölümünün uzunluğ uzunluğu 111,949 km bulundu. Önceden 1735 yı yılının mayı mayıs ayı ayında, Peru’ Peru’daki Ant dağ dağları larına iliş ilişkin keş keşif yolculuğ yolculuğu yapı yapılmış lmışttı. Yerli halkı halkın düşmanca yaklaşı mlarıı ve yü yaklaşımlar yüksek dağ dağları larının uygun olmayan koş koşulları ulları ölçüleri çüleri çok zorlaş zorlaştırmış rmışttı. Keş Keşif grubu, 1744 yı yılından baş başlayarak parç parça parç parça Paris’ Paris’e geri dö döndü ndü. 1° 1°’lik aç açı için ekvatorda elde edilen meridyen yayı yayı, 110,606 km idi. Ölçmeler, fizikç fizikçilerin kutuplarda yerkü bası na yerkürenin basıklığı klığına iliş ilişkin tezini doğ doğruluyordu.

1789 Fransız Devriminin Etkileri

Napolyon Kadastrosu EŞİTL Fransı Devriminin üç ŞİTLİİK-ÖZGÜ ZGÜRLÜ RLÜK-KARDEŞ KARDEŞLİK, Fransız savsö savsözüydü ydü... Eş Eşitlikten, aynı aynı zamanda vergilemede eş eşitliğ itliğin anlaşı şılmas lması ı gerekiyordu. Vergi gelirlerinin % 25’ ’ inin arazilerin ve anla 25 emlakin vergilendirilmesinden sağ n % 90’ sağlandığı landığı,, ve toprağı toprağın 90’ının aristokrasiye ve ruhban sı sınıfına ait olduğ olduğu, bunları bunların da vergiden muaf olduğ olduğu bir ülkede, bu haklı haklı bir istemdi. Ülkenin tü tüm yurttaş yurttaşları larına, kendilerine ait olan araziyi ve gelirini bildirmeleri çağrısı yapı yapıldı ldı. Bu bildirim yö yönteminin bir dezavantajı dezavantajı vardı vardı: Herkes arazisini olduğ olduğundan daha dü düşük değ değerlendirdiğ erlendirdiği ve bö böylece bildirdiğ bildirdiği iç için, Fransa, bu bildirimlere gö göre olduğ olduğunun yarı yarısı büyüklü klükte çıkıyordu. Bu nedenle, yü yüzölçümleri çümleri ve gelirleri ülkenin kalan bö bölümleri iç için örnek oluş oluşturacak farklı farklı coğ coğrafyalarda yer alan tipik bö ö lgeler seç ç ildi. Fakat bu yö ö ntemin ç ok yetersiz olduğ b se y olduğu ortaya çıktı ü çeliş ktı. Çünk Çünkü elişkilerin ve itirazları itirazların nü nüvesini iç içinde barı barındı ndırıyordu. Bu durumda her bir evi, tarlayı tarlayı, bahç bahçeyi ve mezarlığı mezarlığı,, hatta ormanları ormanları ve çalı alılığı ve fundalığı fundalığı ölçmekten baş başka bir yol kalmı kalmıyordu. 1798 yı yılında, ödenti olmaksı olmaksızın vergi muafiyetini ortadan kaldı kaldırma ve genel bir vergi kadastrosu oluş oluşturma dö dönemi baş başlatı latıldı ldı. 1801’ 1801’de toprak sahiplerince verilen bilgiler üzerine temellendirilen bir kadastro kurulması kurulması kararı kararı alı alındı ndı. Fakat uygulama, uygulama, bütün parsellerin düzenli bir ölçüs çüsü yapı yapılmadan ve bütün mülk sahipliğ sahipliğinin haritalar biç biçiminde gösterilmesi gerç gerçekleş ekleştirilmeden yararlı nı gösterdi. yararlı bir kadastronun var olamayacağı olamayacağın sterdi. Bunun üzerine 1808’ 1808’de I. Napolyon, Napolyon, “her toprak parç parçası asının ölçülmesini çülmesini ve haritalanması haritalanmasını,” istedi. istedi. Böylece “daha doğ doğru bir vergilendirme amacı gerç için kadastronun ölçü yoluyla amacının gerçekleş ekleşmesi derlenmesinin kesinlikle gerekli olduğ olduğu,” saptanarak, saptanarak, bugü bugünkü nkü anlamda kadastro uygulaması ı da baş ş lamış ış oldu. . Bu nedenle ö l çüye uygulamas ba lam oldu çüye dayalı dayalı kadastrolara “Napolyon Kadastrosu” Kadastrosu” da denir. denir.

Vergi Kadastrosu Prusya Vergi Kadastrosunun Oluş Oluşması masına İliş lişkin Bazı Bazı Notlar Çeşitli egemenlik alanları alanlarından oluş oluşan ülke bö bölümleri 1815 tarihli Viyana Kongresiyle Prusya’ Prusya’ya bırakı rakılınca, 1794 yı yılından bu yana Fransa Cumhuriyetine ait olan sol Ren Bö Bölgesinde bu düşüncelerin ve ön hazı hazırlı rlıkları kların bir bö bölümünün uygulanması uygulanması hazı hazır duruma gelmiş gelmiş oldu. Uygulama Prusya Devleti, bu vergileme yö yöntemini beğ beğenmiş enmişti ve 1819 yı yılında ilk yö yönergeyi uygulamaya koydu. Yaklaşı k 1822 yı Yaklaşık yılından baş başlayarak 1835 yı yılına kadar, tü tüm batı batı illeri çok hassas biç biçimde ölçüld ü. Bu ölçüler çüldü çüler sı sırası rasında sı sınırlar, “sürekli olacak” olacak” tesislerle iş işaretlendi ve sı sınırları rların gösterilmesi sı nmaz maliklerinin bildirimlerine sırası rasında, daha önceden duyurulan tarihte taşı taşınmaz baş başvuruldu. Sekü Sekülerizasyon, lerizasyon, yani Fransı Fransızlar dö döneminde kiliseye ve devlete ait olan arazilerin büyük bö ü bölümünün kamulaş kamulaştırılması lması bu yö yöntemin uygulanması uygulanmasını kolaylaş kolaylaştırıyordu. Çünk Çünkü imtiyazları imtiyazların önemli bir bö bölümü ortadan kalkmış kalkmışttı. Prusya’ Prusya’nın ülke bö bölümlerindeki farklı farklı vergi kadastrosu uygulamaları uygulamaları, Rheinland ve Westfalen’ Westfalen’da, da, 21.1.1839 tarihli ortak bir Emlak Vergi Yasası Yasasıyla yeniden dü düzenlendi. Arazi derebeylerinin sö sözünün geç geçtiğ tiği ve bunları bunların da vergi ödemediğ demediği doğ doğu illerinde, ülke genelindeki bu ölçme ve saptama iş işi 30 yı yıl geç geç baş başladı ladı. Buralarda 21.5.1861 yı yılında bu yasa uygulanmaya baş başlandı landı.

Vergi Kadastrosu Bugü Bugün bile bizi hayrete dü düşüren ve çok çeşitli bö bölgelerden önemli bir veri kü kümesini iç içeren bu haritalar, haritalar, “İlk Kadastro” nın yalnı Kadastro” buzul dağı dağın yalnızca gö görünen kı kısmı smıydı ydı. Vergilendirilecek net gelirin elde edilmesi iç için, yalnı yalnızca yüzölçümleri çümleri belirlenmekle kalı kalınmadı nmadı; tarla, çayı ayır, bahç bahçe vb tü tüm toprak kullanı kullanım tü türleri de belirlendi. Toprağı n kalitesi, çeşitli gelir sı Toprağın sınıfları flarına ayrı ayrıldı ldı ve belgelendi. Belirgin biç biçimde kö kötü olan çalı alılıklarda, gelir, örneğ rneğin gerç gerçekten beslenen hayvanları hayvanların tü türlerine ve sayı sayıları larına gö göre belirlendi. Konutlarda, kira geliri saptandı ı , bundan aşı şınmalar nmaları ı n ve yapı ı maliyetinin dö ö rtte biri ç ı karı k saptand a yap d karıldı ldı. Sicillerde, ekili araziler, en küçü küçük ayrı ayrıntı ntıları larına kadar kayı kayıtlandı tlandılar (Ö (Örn. Kabuklu ürünler arası arasında burç burçaklar da bulunuyordu). Yanı Yanı sıra da hayvanlar ayrı ayrıntı ntıları larına kadar kayı kayıtlandı tlandı (Örn. Öküzlerin arazi iş işlerinde kullanı kullanılıp kullanı kullanılmadı lmadıkları kları da belirlendi). Bununla yetinilmedi, tavuklar, ördekler ve kazlar da yazı yazıldı ldı. Her bir ürünün fiyatları fiyatları en yakı yakın pazar fiyatları fiyatlarından yararlanı yararlanılarak belirlendi. Ürünlerin ortalama fiyatı fiyatı, birbirini izleyen 15 yı yıl boyunca izlendi ve en yü yüksek ve en dü düşük fiyatlar değ değerlendirmeye alı alınmadı nmadı. Vergilemeye temel oluş oluşturacak net geliri en kesin olarak belirleyebilmek iç için, kira, alı alım-satı satım ve miras mektupları mektupları toplandı toplandı. Bunları Bunların yanı yanı sıra da daha bü büyük tarı tarımsal iş işletmelerin iş işletme defterleri ve hesapları hesapları da incelendi. Şimdiye kadar kullanı kullanılan yerel birim yeni uygulamaya konulan Prusya biriminin yararı laş ştırma iç yararına ortadan kaldı kaldırıldığı ldığı için, doğ doğrudan bir karşı karşıla için ve uygun dö dönüşümler iç için tablolar yoktu. Maliklerin adları adlarının ve soyadları soyadlarının yanı yanı sıra, aynı aynı olan adları adları ayı ayırt edebilmek iç için, takma adları adları da saptandı saptandı. Bazı nmazıın bulunduğ Bazı durumlarda taşı taşınmaz bulunduğu yerle aynı aynı olmayan ikametgah yerleri de belirlendi. Yanı Yanı sıra da sosyal durumları durumları ve meslekleri not edildi. Bu saptamanı nmaz ve malik saptamanın yararı yararı, boş boşluk olmaması olmamasındaydı ndaydı. Atlanan hiç hiçbir yer, gö göz ardı ardı edilen hiç hiçbir taşı taşınmaz bırakı rakılmadı lmadı. Bunları Bunların hepsi, vergi kadastrosunun kurulması kurulması için bu “ilk alı alım”, bir durum alı alımıdır. Hemen hemen bir şimş ş ek gibi... Bu zamana ve orada yaş ş ayan insanlara iliş ş kin verilerin ç ok bü ü y ü k bir kü im ya ili b kümesi, onları onların yaş yaşama koş koşulları ullarına ve yaş yaşama olanakları olanaklarına iliş ilişkin datalar saptanmış saptanmışttı... Bunlar bir insana bir nefes aldı aldıracak hassasiyette ve kapsamda saptanmış lardıı... saptanmışlard

Vergi Kadastrosu (Haritalar)

Ürdingen Kalesinin (Sağ Yukarıda) Büyük Kapının ve Kilisenin de Gösterildiği, Ürdingen Belediyesindeki 3 Numaralı Parselin Ölçü Krokisi

Vergi Kadastrosu (Toprak Sınıfları)

Fischeln’deki Arazi Defterinin 7 Numaralı Parsele İlişkin Son Sayfası: Defterde Kullanım Türlerinin Yüzölçümlerine İlişkin Veriler Vardır

1800-1900

19. yüzyılın başlarında artan sanayileşmenin zorlamalarıyla haritacılığa olan istemler artmış ve arazi ölçme faaliyetleri, bu zamana kadar olanların yanı sıra, ulaşım yollarının yapımına, kanal yapımına ve demiryolu yapımına doğru genişlemiştir. Bu dönemde özellikle Alman haritacılarının etkileri göz çarpmaktadır. Ünlü haritacı Friedrich Wilhelm BESSEL, ESSEL daha sonra general BAEYER’le AEYER birlikte, yalnızca meridyen yayının dörtte birini yeniden belirlemek ve bu arada diğer tüm ölçmeleri gölgede yapmakla kalmamış, aynı zamanda onun ismiyle bilinen baz ölçme aletini de bulmuştur. Onun tarafından belirlenen yerin boyutları, bugün bile Alman nirengi ağının temelini oluşturmaktadır. BESSEL’in verileri, 1875 yılında Almanya’da kullanılmaya başlanan ve Almanya ağının tüm çalışmalarının dayandığı “birim olarak kabul edilen metre” cinsindendir. 26 Nisan 1893 tarihli yasayla, Almanya’da, “birim olarak kabul edilen metre”den yalnızca 13,4 mikron küçük olan “uluslararası metre” kullanılmaya başlandı. Bu “uluslararası metre”ye göre, tüm uzunluk ölçü araçları ayarlandı. 1832 ve 1847 yıllarında, ünlü Göttingen’li profesör Dr. CarlCarl-Friedrich GAUSS, AUSS Hannover’de mükemmel bir nirengi ağı gerçekleştirdi. GAUSS, AUSS jeodezide genel olarak tanınan ve kabul edilen en küçük kareler yöntemine göre dengelemenin kurucusudur. Dr. Friedrich Gustav GAUSS (1828-1915) tarafından yayınlanan 25 Ekim 1881 tarihli VIII. ve IX. Ölçme Yönergesi tüm haritacılık dünyası tarafından bilinmektedir.

Carl Friedrich GAUSS (1777 - 1855)

Haritacılığa çok önemli bir etki, Dr. W. JORDAN JORDAN (1841-1899) tarafından yapılmıştır. JORDAN, uzun süre varlığını sürdüren Jeodezi ders kitabının yazarıdır. Yeni zamanlara kadar klasik haritacılığın önceden var olan yöntemlerinde köklü değişiklikler olmamıştır.

Kah Çıkarım Gökyüzüne, Seyrederim Alemi Kah İnerim Yeryüzüne, Seyreder Alem Beni NESİMİ (Seyyid İmameddin) Doğumu, Bağdat; Ölümü Halep 1410’lar Dolayı En Büyük Tasavvuf Şairi Olarak Tanınır...

Uçmak...

1002 1159 1600 1633 1700 1783 1852 1900 1903

CEVHERİ’nin uçma girişimi Bizans’ta bir Türk'ün (Sıraceddin) uçma çabası HAZERFEN AHMET ÇELEBİ’nin kanat takarak yaptığı deneme (Galata’dan Üsküdara uçarak 6 km. katetmesi, 51 km. saat hıza ulaşması ve 5 dakika havada kalması) LAGARİ HASAN ÇELEBİ’nin fişekle 20 saniye de 1000 feet’e çıkması, 125 km/saat hıza ulaşması ve kanat kullanarak denize inmesi Türk VELİ DİREKO’nun uçuşu REKO MONGOLFIERE KARDEŞLER’in LER balonla ilk uçuşu gerçekleştirmeleri OTTO LILIENTHAL’in LILIENTHAL yaptığı planörle uçmayı başarması İlk ZEPLIN uçuşu WRIGHT KARDEŞLER’in LER yaptıkları uçaklarıyla uçmayı başarmaları

Bu yüzyılın önemli olaylarından biri de fotogrametrinin temellerinin atılmasıdır. Fotogrametrinin bugünkü teknik anlamındaki gelişmesi, fotoğrafın 1837 yılında Fransız fizikçi Louis J.M. DAGUERRE DAGUERRE (1787-1851) tarafından bulunuşundan sonra olmuştur. Resim sanatının perspektif görüntüsünden gerçek boyutlarının hesaplanabileceğini kavrayan bir Fransız ölçme subayı, fotoğraf makinesini uçurtmasının kuyruğuna bağlayarak, havadan çekilmiş fotoğraf elde eder. Bu olayı fotogrametrinin başlangıcı sayarlar (Kaynarca 2002). Ama haritacıların 21 Kasım 1783 tarihini de unutmamaları gerekir. Bu tarih, JosephJoseph-Michel MONGOLFIÈ ONGOLFIÈRE (17401810) ve JacquesJacques-Etienne MONGOLFIÈ MONGOLFIÈRE(1745-1799), RE yani MONGOLFIÈ MONGOLFIÈRE Kardeş Kardeşler tarafından ilk insanlı balon uçuşunun gerçekleştirildiği tarihtir. Bir diğer anlamda da, fotogrametrinin temellerinin atıldığı tarih... Bu tarih, bir diğer tarihin doğurucusudur aslında: Uçağın bulunması... 17 Aralık 1903’de ABD’de WRIGHT Kardeş ardeşler uçağı icat ettiklerini duyururlar… İşte bu gelişmeler, yani fotoğrafın bulunması, uçağın bulunması, fotogrametrinin bir harita üretim yöntemi olarak ortaya çıkmasının altyapısını oluşturur. Fotogrametrinin günümüzdeki işlevlerini kazanmasında bir diğer gelişme de önemli rol oynamıştır: Perspektifin bulunması... Fotoğrafın ve perspektifin resim sanatında kullanılmaya başlanması ve bunu izleyen dönemlerde geometrinin, uzayın düzleme izdüşürülmesinde ve bunların düzlem perspektiflerinden üç boyutlu cisimlerin yeniden yapımında kullanılmaya başlaması fotogrametrinin gelişmesinde önemli adımlardır.

Fotoğrafı bulan İki Fransız Buluşçu, Solda Joseph N. Niepce [1765–1833] ve Louis Daguerre [1787–1851]

Wilbur und Orville Wright

1850 Sanayi Devrimi Sanayi devrimini 16. ve 17. yüzyıldaki dinsel, siyasal, bilimsel ve felsefi düşünceler hazırlamıştır. Protestan Reformasyonu "bugün çok çalışıp yarını düşünmeyi" önemli bir değer olarak yerleştirmiştir. 17. yüzyılda Aydınlanma filozofları bilimsel yöntemi ve akılcı düşünme ilkelerini geliştirmişlerdir. Fransız Devrimi Napolyon aracılığıyla bu düşünceleri Avrupa’ya yaymıştır. 17. yüzyılın bilimsel buluşları, sanayi devriminin teknolojik gelişmelerine kaynak oluşturmuştur. Tüm bu düşünsel gelişmeleri sosyo-ekonomik alandaki gelişmeler desteklemiştir: 16. yüzyıldan başlayarak hızlı nüfus artışı, tarımdaki gelişmelerin bu sektördeki nüfus gereksinmesini azaltması ve kentlere göç, yaşam düzeyinin yükselmesi, sömürgecilik, kapitalizmin gelişmesi, taşımada ve teknolojide ortaya çıkan gelişmeler... Bu gelişmeler sonucu ortaya çıkan sanayi, toplumların ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yapılarında köklü değişimlere neden olmuş ve sanayileşme gelişmekte olan ülkeler açısından da başlıca kalkınma politikası amacı durumuna gelmiştir. En önemli sonuçlarından birisi de kentleşmedir...

Bu gelişmelerin sektörümüz açısından doğurduğu sonuçlar, ya da başlattığı süreçler şunlardır:  Kentsel toprakların önem ve değer kazanması  Planlama kavramının önem kazanması  Kentsel toprak düzenlemelerinin önem kazanması  Kadastroya ekonomik kadastro boyutunun eklenmesi  Taşınmaz değerlemesinin önem kazanması  Çevre sorunlarının önemsenmesi

1900 +



1900-2000

1970  1960 1950 

1930  1920 1910





Mobilite Arazi Yö Yönetimi Uzaktan Algı Algılama GPS GIS

2000  1990 

1940

................... Robot Aletler



Navigasyon, Navigasyon, İnersiyal Sistemler Sayı Sayısal Gö Görüntü ntü İşleme İşleme Mekansal Bilgi Sistemleri Uydu Teknikleriyle Ölçme PC’ PC’ler Otomatik Sayı Sayısal ve Grafik Veri İşleme İşleme Arşivleme 1980  Otomatik Arş OrtoOrto-Foto Sayı Sayısallaş sallaştırma Analitik Fotogrametrik Çizici Otomatik Çizim

Elektronik Veri İşleme İşleme Elektronik Uzunluk Ölçüm çümü Elektronik Hesaplayı Hesaplayıcılar

Mekanik Masaü Masaüstü stü Hesaplayı Hesaplayıcılar Trigonometrik İşlevlerin İşlevlerin Doğ Doğal Değ Değerleri

Havai Fotogrametri

Çift Gö Görüntü ntülü Takeometre, Çelik Şerit

Cam Aç Açı Bölmeli Teodolitler

Repetisyon Takeometresi, Prizma, 5 Metrelik Lata, Logaritma, Sü Sürgü rgülü Hesap Cetveli

Prof. Dr. Herbert J. MATTHIAS’ MATTHIAS’ın Anı Anısına...

Toplumla İlişkiler

Arazi ölçmecileri, yüzyıllar boyunca “gezgin gezgin insanlar” insanlar sınıfına ait oldular. Bir yerde, ancak görevlerinin gerektirdiği kadar kaldılar. Matematik konusundaki bilgilerinden, yaptıkları işten ve görünüşte çok gizemli olan aletlerinden dolayı, yerel halkın her zaman ilgisini çektiler, ama öte yandan da, kuşkuyla izlendiler... Çünkü bir arazi ölçmecinin bir yere gelmesi, değişikliklerin başlaması anlamına da geliyordu. Bugün artık “gezginci” halk yakıştırması geçerli değil... Ama başka yakıştırmalar söz konusu... Şekil: Albert Anker’in 1885 Tarihli "Der Geometer“ Tablosu VDV-Schriftenreihe Band 8 Haritacılık Tarihi Üzerine Yayıncı Chmielorz GmbH, Wiesbaden 1995

Sanata Yansımalar…

Topoğrafik Alım, 19. Yüzyılın Başları

The Manual of Surveying Instructions

Brezilya’ Brezilya’da Yol Yapı Yapımı Wood engraving after F. KellerLeutzinger, ca 1885

Humboldt and Bonpland at the Orinoco River in 1799

http://www.raremaps.de/surveying.html

Yürekli Bir Kadı Kadın- “İleri Marş Marş!.. Yoksa Ateş Ateş ederim!.." ederim!.. Wood engraving ca 1885. http://www.raremaps.de/surveying.html

Singapur’ Singapur’da Kesintiye Uğ Uğrayan Yol Ölçmeleri Wood engraving after H. Leutemann. Ca 1885. http://www.raremaps.de/surveying.html

7th Report Adirondack Survey. 1880. Courtesy W. G. Robillard.

From Geometrei. J Kobel, 1556. Courtesy Jan de Graeve.

http://www.fig.net/hsm/index.htm

7th Report Adirondack Survey. 1880. Courtesy W. G. Robillard http://www.fig.net/hsm/index.htm

Tanrı Haritacı

http://www.fig.net/hsm/index.htm

13th Century Manuscript. Manuscript. The Austrian National Library, Library, Vienna. Vienna. Courtesy of Ernst Höflinger. flinger. b

Moskova Metrosunda Ölçme İşleri İşleri Courtesy Grahame Lindsay

http://www.fig.net/hsm/index.htm

Haritacılık ve İki Film Dersu Uzala (1975) Yönetmen: Akira Kurosawa

1902 yılında Rus araştırmacı Arsenjew, yolu bile olmayan Ussuri bölgesine (Sibirya) gönderilir. İğne yapraklı ormanların (tayga) el değmemiş bölgesinin harita altyapını kurması gerekmektedir. Sık ve yoğun ormandaki yorucu yolunun üzerinde bir yerliyle, Dersu Uzala, karşılaşır... O, Rus subaya rehberlik yapmaya başlar... Aralarında alışılmadık bir dostluk gelişir...

The Englishman Who Went Up a Hill But Came Down a Mountain (1995) Oyuncular: Hugh Grand, Tara Fitzgerald Yönetmen: Christopher Monger

Wales, 1917... Ffynnon Graw köyünde 2 haritacı karşılaşırlar... Ffynnon Graw dağında ölçü yapmaları gerekmektedir... Eğer tepenin yüksekliği 12 ayak daha fazla olsa, dağ krallık haritasına işlenecektir... Köy halkı, bunun üzerine dağın tepesini toprak taşıyarak yükseltmeye karar verir...

http://www.johannsandra.com/surveying/surveyinghistory-books.htm

http://www.johannsandra.com/surveying/surveyinghistory-books.htm

http://www.johannsandra.com/surveying/surveyinghistory-books.htm

Ünlü Haritacılar Matthias CLAUDIUS (1740-18159), Yazar, Şair, 1776-1777 Yıllarında Arazi Toplulaştırması Yüksek Arazi Komiseri Georges WASHINGTON (1732-1799), Amerika Birleşik Devletlerinin Bağımsızlığının Kurucusu. Kuzey Amerike’da Arazi Ölçmecisi. Matematiğe ilgisi vardı. Ana-babasından kalan araziler nedeniyle de haritacılığa ilgi duydu. Bu mesleği öğrendi. Bu bilgilerine dayanarak 1750 yılında Kamu Adına Yetkili Haritacı oldu. Abraham LINCOLN (1790-1832), Önce arazi ölçme mesleğini yaptı. Gerekli bilgileri kendi kendine öğrendi. Johann Wolfgang von GOETHE (1749 – 1832), Yoğun biçimde kadastro ve haritacılıkla uğraştı. Sachsen-Weimar-Eisenach Dükü Carl AUGUST’un hizmetinde yetkili bakan olarak vergi kadastrosu amaçlı ölçmeleri üstlendi. Georg Christoph LICHTENBERG (1742-1799), Fizikçi, yazar ve matematik profesörü... Bunların dışında Stade’de 2.5 km uzunluğundaki bir bazın ölçümüyle uğraştı. Heinrich LÜBKE (1894-1972), Harita ve Kültür Mühendisi... Politikacı, Federal Almanya Cumhurbaşkanı... “Çok Sayın Bayanlar ve Baylar, Sevgili Zenciler...” diyen kişi... Leonid Ilitsch BRESCHNEW (1906-1982), Harita Teknikeri, Yüksek Mühendis, eski Sevyetler Birliği Devlet Başkanı...

Kaynak: Klaus Rohmig, Verm.-Ing. (grad), 2003

Leonid Ilitsch BRESCHNEW Georges Washington

Abraham Lincoln Johann Wolfgang von Goethe

Diğer Ünlü Haritacılar Benjamin BANNEKER Leo BEADELL Daniel BOONE Amiral John BOSSLER Kaptan James COOK Walt DISNEY (subdivision maps) Andrew ELLICOT John ERICSSON Kaptan John C. FREMONT Thomas JEFFERSON LEWIS ve CLARK Liu HUI Charles MASON ve Jeremiah DİXON Willem SCHERMERHORN Henry David THOREAU

Kaynak: Wikipedia

Bir Öğrencinin Gözüyle Haritacı Bir haritacı (messah) için yapılan aşağıdaki tanım, “Bir Haritacı Haritacı Kimdir?” Kimdir? başlıklı bir öğrenci ödevinden alınmıştır ve Canadian Surveyor dergisinin Aralık 1910 sayısında yayınlanmıştır. Aşağıdaki tanım her ne kadar yalnızca Kanadalı haritacılar için yapılmışsa da (CHAWALES), kendimizden de bir şeyler bulacağımızdan kuşku yoktur.

Bir haritacı k kazı haritacı, ormanda sağ sağa sola dolanan ve küçü küçük kazıkları kları ve taş taşları ları gözleyen bir kimsedir. Eğ Eğer o, onları onları bulduysa, üzerine eğ eğildiğ ildiği ve orayı orayı-burayı burayı gözlediğ zlediği, çılgı lgın gö görünümlü mlü ve üç ayaklı ayaklı bir koltuk değ değneğ neği (sehpa) çevresinde bir tü tür deli dansı dansı yapmaya baş başlar. Eğer o kazı kazıkları kları bulamazsa, delirmiş delirmiş gibi gü gün boyunca sağ sağa sola koş koşar. Bazen haritacı haritacı, tü tüm delilerin dışar ışarııda olduğ olduğu zaman, özellikle yaz ayları aylarında, üzerinden geç geçen bir otomobil tarafı tarafından yamyassı yamyassı edilmiş edilmiş biç biçimde sokakta yatan kiş kişi olarak gö görünür. Bir haritacı haritacının, bize gö göz kı kırpan bü büyük bir gö gözü vardı vardır. Haritacı Haritacı, çok bü büyük hayaller kuran insanlar gibi, genellikle öne eğ eğilmiş ilmiş olarak yü yürür. Yü Yüzü, deri (kö (kösele) gibi gö görünür. Korkunç Korkunç derecede sö sövüp sayar. O, çeşitli objeler arası k deftere arasında sü sürekli bir şeyler ölçtüğü için, okuyamaz. Sonra bir küçü küçük bir rakam yazar. Ama bu rakam, onun küçü k haritası küçük haritasının üzerinde bulunandan farklı farklıdır. Bir haritacı haritacı, sürekli bir kazı kazık ya da taş taş için ölçer. Onun önünde kı kısa bir sü süre durur ve bir baş başka taşı taşı ya da kazığı kazığı belirler. Pek fazla akı ü geri dö akıllı llı değ değildir. Çünk Çünkü dönüş yolunu bulabilmek bulabilmek için, sü sürekli kaldı kaldırım taş taşları larının ve yolları nmış ışttır ve ayakkabı yolların üzerine iş işaretler koyar. Pantolonları Pantolonları, sü sürekli, taş taşları ların tuzundan aşı aşınm ayakkabıları ları, sanki onlar çamurdan yapı yapılmış lmış gibi gö görünür. İnsanlar ona dik dik bakarlar, kö köpekler onu kovalarlar ve onun sü sürekli periş perişan (sefil) bir gö görüntü ntüsü vardı vardır. Herhangi bir kimsenin neden haritacı haritacı olmak istediğ istediğini hiç hiçbir zaman anlayamı anlayamıyorum?..

Ama bu mesleğin ilgilisi olanlar, bu mesleğe gönül verecek kadar mesleklerini sevenler, haritacı olmanın anlamını iyi bilirler. Ve bu 5000 yıllık yürüyüşün bundan sonraki döneminin aktörleri, misyonerleri, taşıyıcıları, sürdürücüleri olmak onları onurlandıracak ve mutlu edecektir...

Bu noktaya dünkü gelişmelerle gelinmemiştir. Bu noktanın ardında 5000 yılın birikimleri vardır. Haritacılar bu birikimin farkında olmak, onun değerini bilmek, onun anlamını kavramak ve içselleştirmek zorundadırlar... Bu da köklü bir tarih bilincine sahip olmayı gerekli değil, kaçınılmaz kılar...

Bu dünya soğuyacak, yıldızların arasında bir yıldız, hem de en ufacıklarından, mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, yani bu koskocaman dünyamız. Bu dünya soğuyacak günün birinde, hatta bir buz yığını yahut ölü bir bulut gibi de değil, boş bir ceviz gibi yuvarlanacak zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız. Şimdiden çekilecek acısı bunun, duyulacak mahzunluğu şimdiden. Böylesine sevilecek bu dünya "Yaşadım" diyebilmen için...

Haritacılık, “YAŞADIM” diyebilen misyonerlerinin çabalarıyla gelecek bin yıllara yol alan yürüyüşünü, adımlarını büyüterek sürdürecektir...

İYİ YOLCULUKLAR...

İYİ YOLCULUKLAR...

Kaynaklar ANABRITANNICA, AnaBritannica Genel Kültür Ansiklopedisi, Ana Yayıncılık A.Ş. ve Encyclopaedia Britannica, Inc, Yayını, İstanbul, 1986-1987, 22 Cilt. ARIOĞLU, E., Değişimin Dinamikleri, II. Galip Esmer Mülkiyet Sempozyumu, Tapu ve Kadastro Birinci Bölge (İstanbul) Müdürlüğü, İstanbul, 3-4 Haziran 2002. ATLAS, Aylık Coğrafya ve eşif Dergisi, Sayı: 145, Nisan 2005, s: 88-110; Sayı: 146, Mayıs 2005, s: 102-122. BASALLA, G., Teknolojinin Evrimi, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları 29, Üçüncü Baskı, ISBN: 975-403-047-2, Ankara, 1996, 312 s. BATUK, F. G., İmar Faaliyetlerine Yönelik Kent Bilgi Sistemi Tasarımı ve Uygulaması, Doktora Tezi, Yıldız Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Jeodezi ve Fotogrametri Anabilim Dalı, İstanbul, 1995, X+264 s. BERUFENET, Rückblick-Geschichte des Berufs, berufenet. arbeitsamt.de/ bnet2/V/ B6240100trends _ t.html BİLGİN, T., Genel Kartografya I, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1996, XXXII+323 s. CHAWALES1, Chawales Vermessungbüro, Was ist ein Vermesser?, www.chawales.de/heiteres/ vermesser.html CHAWALES2, Chawales Vermessungbüro, Wie die Vermessungstechnik entstand, www.chawales.de/ heiteres/schoepfung.html FERTL, W., Erforschungsgeschichte der Erde als Himmelskörper, 1998, netscience.univie.ac.at/ nets/ gps/material/fertl/ erforschungsgeschichte. htm FÖRDERKREIS VERMESSUNGSTECHNISCHES MUSEUM E. V., Schausammlung im Museum für Kunst und Kulturgeschichte - Abt. Vermessungsgeschichte, Dortmund GABSCH, U., Vermessung?!, www.ulligabsch.de/ verm01.htm GUEDJ, D., Papağan Teoremi (Le Théorème du Perroqurt), Türkçesi: İ. Yerguz, Güncel Yayıncılık, Birinci Basım, İstanbul, 1999, 540s. HESSE, 300 Jahre Freiberuflicher Feldmesser, http://www.hesse-buxtehude.de/aktuelles/300jahre.php4 KADEN, Vermessungsbüro Kaden, Uberblick über die Entwicklung des Vermessungswesens, www. Vermessungkaden.de/deutsch/ historie.htm KAYNARCA, H., Haritacılığın Dünü Bugünü, 1. Harita Mühendisliği Bölümü Öğrencileri Yaz Kampı, Dikili, 2 Eylül 2002. KREFELD, Zur Geschichte des Vermessungswesens, http://www.krefeld.de/kommunen/krefeld/fb62.nsf/pages/FA6DB2B395761564C1256B84003A8EAA MAGEE, B., Felsefenin Öyküsü, Dost Kitabevi Yayınları, Birinci Baskı, Ankara, Ağustos 2000, 240 s. ŞENGÖR, A.C., Piri Reis'in Şöhreti, Cumhuriyet Bilim ve Teknik Dergisi, 12 Temmuz 2003, Sayı: 851, s: 5. TİMUÇİN, A., Felsefe Sözlüğü, Bulut Yayınları, Genişletilmiş Üçüncü Baskı, İstanbul, 2000, 382 s. SCHUCK, C., Geschichte des Vermessungswesens, www. schucky. de/ Qnetzkat.htm Swinburne University of Technology, Swinburne Online Education History of Astronomy, Module 6: Natural Philosophy and the Birth of Scientific Method, Activity 1: The The Ionian Philosophers. ŞENGÖR, A.C., Piri Reis'in Şöhreti, Cumhuriyet Bilim ve Teknik Dergisi, 12 Temmuz 2003, Sayı: 851, s: 5. ŞERBETÇİ, M., Haritacılık Bilimi Tarihi, Harita Dergisi Özel Sayısı, Ocak 1996, Özel Sayı: 15. YOMRALIOĞLU, T., Coğrafi Bilgi Sistemleri (Temel Kavramlar ve Uygulamalar), DGN Bilgi Sistemleri A.Ş. Yayını, ISBN: 975-97369-0-X, İstanbul, 2000, XIV+480 s. www.anselm.edu/homepage/dbanach/erat.htm www.anselm.edu/homepage/dbanach/thales.htm www.fig.net/hsm/index.htm www.galeon.com/triangles/egipcis.html www.grenzstein.de/history/era/eratosthenes.html www.henry-davis.com/MAPS/AncientWebPages/100D.html www.hgk.mil.tr www.home.rhein-zeitung.de/~heinkele/astro/historie.html www.johann-sandra.com/surveying/surveying-history-books.htm www.lateinforum.de/rmuhr.htm www.raremaps.de/surveying.html

View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF