İmam Gazali - Ledun Ve Tevhid Risaleleri_text.pdf

December 7, 2017 | Author: Aydemir Aydemir | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download İmam Gazali - Ledun Ve Tevhid Risaleleri_text.pdf...

Description

TEUHID ue LEDUN

RSALELER i

m

n

m

cozof

Furkan Basn

Düünce

Yayn

12

:

Dizisi

:

6

Özgün ad: -Risâletu't-Tecrîdi



Kelimeti't-Tevhîd

-er-Risaletü 1-Ledunniye '

ISBN 975-7969-02-8

Dizgi

:

F.G.Vakf

Kapak ve Tasarm

:

Furkan

Bask

:

Fatih Gençlik

Cilt

:

Bayrak

:

Eylül 1995, stanbul

Bask

Tarihi

Vakf Matbaas

mam GflZlî

TEVHID

Türkçesi

OZBURUN Yusuf Özkan ÖZBURUN Serkan

FURKAN Basm Yayn & Selam Eser

Organizasyon

Ali Efendi Cad.

No: 34/51

Çars Üsküdar / STANBUL 08 65 - 310 71 61 Faks: 334 61 48

Tel: (0216) 341

imam gazali slâm âleminin en büyük Miladî 1058

lk

tahsil

ylnda Horasan

hayatna Tûs'da

âlimlerinden olan Gazâlî Hicrî 450yöresinin Tûs ehrinde

balam,

ilk

fkh

bilgilerini

domutur.' burada ho-

cas er-Radegânî'den almtr. Daha sonra Cürcan'a ve oradan da

Niabur'a gitmitir. Cürcan'da zamann

tahsilini ilerletmek için

âlimlerinden tmamü'l-Harameyn el-Cüveynî'den ders

Buradaki

tahsilini

almtr.

de tamamladktan sonra ilmî noktada temayüz

eden Gazâlî ünlü vezir Nizamülmülk'ün yanna gidip bir müddet kaldktan sonra 1091 'de Badad'daki Nizamiye Medresesi'nin

bamüderrisliine tayin edilmitir. Burada gerek Selçuklu devlet büyüklerinin ve gerekse genel halk kitlelerinin teveccühüne maz-

har olan Gazâlî

geni öhretine ve maddî imkanlara ramen bu ha-

linden derin bir rahatszlkla ve ruh hâleti üzerinde

meydana gelen

dalgalanmalarla derslerini brakt, talebelerle iliiini kesti. Elde ettii bilgiler ve dünyevî

l

makamlar kendi ruhunun ve kalbinin

aç-

doyurmaya yetmedi. Kendi ifadelerinden örendiimize göre Badad'daki bu dört yllk müderrislik hayatndan sonra am'da, Kudüs'te, Mekke'de, Medine'de ve Tûs'da geçen onbir senelik bir inziva hayat vardr ki Gazâlî'yi Gazâlî yapan da asl

Hicrî 499-Miladî

yatna balad. Bu

1

105-6

ylnda Niabur'da

ikinci tedris

bu yllardr.

tekrar tedris ha-

dönemi de uzun sürmedi. Tûs'da

yanna bir medrese ve bir tekke yaptrd. Hicrî 505-Miladî 1111 ylnda vefat edinceye kadar hakikat ilimlerinin örenim ve

evinin

öretimiyle

urat.

Geriye bir insan ömrüne

smas

güç sayda

iradn devam ettirip duasna nail oldu. Bu sebeple

pekçok eser brakt ve yüzyllardr manevî bütün slâm âlmenin muhabbet ve

"Hüccetü'l-slâm"

namna layk

görüldü.

5

Ruhu

âd olsun...

ÇNDEKLER 1.

Bölüm 11

Tevhîd Risâlesi 2.

Bölüm

Ledün

66

Risâlesi.

67

Mukaddime..

I

lmin Üstünlüü Nefis ve

nsan Ruhu

M41MMIM**

70 73 81

lmin Ksmlar. Tasavvuf lmi

lim Tahsilinin

Yollan.

limlerin Tahsilinde Ruhlarn Mertebeleri

Ledünî lmin Hakikati ve Lüzumu

89 97 101

ÖNSÖZ NV€TN€ BRKAÇ SÖZ

Sevgili

Okuyucu!

Önsöz

niyetine

kaleme alman ve senin dikkatine sunulan bu

düünüldüü ve uzunca yazlmas tasarland halde buna muvaffak olunamamtr. Hem içinde bulunduumuz zaman ve zeminin, hem de hâlet-i nahiyemizin bu türden meseleleri (ilm-i yaz, etraflca

ledün, tevhîd v.s.) ifade gösterilebilir.

mas

Bununla

(ya da hiç

etmeye müsait

birlikte

olmay

bir sebep olarak

bu kadar önemli ve

anlalmamas)

sebebiyle kimi

yanl anlal-

zaman istismara yazmamak bizim

maruz kalan bu önemli konulara dair hiçbir ey için doru deildi. Ksaca söylemek gerekirse, üzerinde

düünme

ve notlar alma ihtiyac

duyduumuz

bir

bir süredir

konuda ahsî ka-

ksmn yine de seninle paylamadan edemedik. Belki bizim baaramadmz sen baarrsn, bizde "uyanmayan" naatlerimizin bir

"uyanr" diye elinde tuttuun kitabn konulannn ruhuna dair birkaç hususu ksaca, birer anekdot eklinde kaydedi-

hakikatler sende

yoruz...

Özel anlamyla deil de genel anlamyla "ledün ilmi" hayat-

mzn her safhasnda ve her annda hâl, bütün insanî bi

durumlarmz

aslnda her yere, her

harekât,

içine almaktadr.

eye

sirayet

düünü

Hava,

k

v.s. gibi

veya su

gi-

etmi durumdadr. Çünkü

ehadefte herey "âlem-i gayb" ile irtibatldr ve âlem-i ehadet âlem-i gayb tarafndan ( her eyle her eyde) çepeçevre

"âlem-i

7

nsan

içinde

sebepler âleminde ilim tahsil etmede

bulunduu

(ilimden ne anlyor ise) üzerine

düen

"kesb" ve "talep" vazifesini

yapmak bakmndan muhtelif vesilelere müracaat edip ahsî teebbüste bulunduunda; yani kitaplara bavurmak, kainat ve kanuni*»

larn

inceleyip aratran bilimleri (fen)

örenmek

artlar altnda bir sebep-sonuç ilikisi içerisinde

sadece ""malumat, veri,

kar

doküman ya da

eyann

bilgisi"ne

gi,

ilk elde

ular, eyaya

Ama

eyann ehade-

tanma), "hakikat", "nur" ve "hikmet" haline dönüüp insan-

da kalbî ve ruhî bir "uyana" le ile

maddî

sadece hayal ve akl düzeyinde bir muhatabiyet ya$ar.

sonuçta bütün elde edilenlerin "marifet" (Allah' tiyle

v.s gibi

mümkün

vesile

oluu ancak

ikinci bir

muame-

olmaktadr: Akldan kalbe bir köprü atp bütün

doküman, malumat ve

bil-

effaflatrmak, yak-

verileri eritmek,

klnmak.

-

mak....

Böylece hikmet ve marifet nimetine mazhar

te ilm-i

bâtn, ilm-i gayb, ilm-i ledün eklinde tabir edilen hakikati

zannmzca bu meyanda düünmek daha isabetli lm-i ledün denilen, ismi var cismi yok bilinden olan bu hakikati akla

zümrüd-ü anka ka-

stramamaktaki

ilgili.

temel problem-

anlayamamak ve

ikisini birbi-

Halbuki her "kesb"

ayn zaman-

lerden birisi "kesb-vehb" meselesini

rinden külliyyen ayrmakla

bir

olacaktr.

bakldnda "kesb", ama "itikad ve kudret dairesi"nden bakldnda "vehb"tir. Herey da "vehb"tir. Herey "sebebler dairesi"nden

her an bir "Vehhab-ü Zü'l-kram" tarafndan "verilmektedir.

Kesb'in içinde vehb'i görememek ilmin sadece kat sebep-sonuç

snrl artlar içinde elde edilen bilgi ve kültür ynlarndan ibaret olduu zehabn uyandryor. nsann mahiyetinin ne kadar geni ve engin olduunu anlayamayp inzinciri içinde

san sadece

kalnarak, sadece

bir

"akl

ten akl' kalb'ten

varl"

kopuk

olarak görmekten kaynaklanyor. Za-

bir vaziyette kendi

8

bana

ve kendine

ait

#

olarak

düünmek

de

bal bana bir

san kalp, ruh, akl, hayal, sr

ve

lâtife

fecaat arzediyor. Halbuki in-

ve daha pekçok manevî azâ

v.s. gibi

denilen ince, hassas hislerden

Bu çerçevede düünüldüünde

ise,

mürekkep

bir mahluktur.

ilm-i ledün; cüz'î iradenin

sarfedilmesinden sonra ruha ilka edilen bir nurdur,

hayatmzdaki i,

Pratik

faaliyet ve

diyebiliriz.

düüncelerimizi kendi es-

babperest (nedenselci) zihin kurgumuz ve

anlay

biçimimizle

dorudan doruya kendimize maledip kendi ahsmzn bir eseri bildiimizden dolaydr ki çalma, gayret ve örenmelerimizin tek failinin kendimiz olduunu varsayyor ve sonuçta kendi "aln terimizle" elde ettiimiz eyleri hesaba katp, sadece kendi "ürettiklerimizi" dikkate

ayan

buluyoruz.

Bu tasavvurumuzun

"ilm-i iman", bir "ilm-i tevhîd" olabileceini hiç

haricinde bir

mi

hiç

düün-

müyoruz.

Once

pratik

hayatmz

ve içinde

müahede

edilenler (cüz'iy-

koparlp (haa!) sebeplere isnad ediliyor. Bunun dolayl bir tezahürü olarak da ilmi sadece fkh, tefsir, kelam, fizik, yat) Allah'tan

kimya, biyoloji kitaplarnda yazlanlardan ibaret sayabiliyoruz. Halbuki gerçek ilim, insan ruhunun eyann hakikatlarn (sa-

dece

eyann kendisini

veya tasvirini deil) blmesidir.

mülkünü deil melekutunu bilmektir hakikî

ilin

Eyann

.

) mam

Gazâlî Hazretleri Risale-i

Ledün niye

;inin

daha

ilk

cümlelerinde aslnda ilm-i ledün'nün (dolaysyla î!m-i iman ve ilm-i tevhîd'in) artlan n ortaya koymaktadr:

"Hamd, has kullarnn (havas)

kalplerini velayet nuruyla tez-

yin eden, nefislerini inayetin en güzeliyle terbiye eyleyen, irfan sahibi âlimlere dirayet anahtarlaryla tevhîd

kapsn

açan Allah'a

mahsustur."

Burada, "has kullarnn (havas) kalplerini velayet nuruyla tez-

9

yin eden" demekle; lin

hem

ve amel-i a-

kalplerin ancak iman, takva

esasna dayanan "velayet nuruyla" ziynetleneceini, hem

kal-

bin velayet nuruyla süslenmesinin has kul (havas) olmaya, yani

Mabud

olarak her hareket, itikad ve amelinde sadece bütün esma-i

hüsna'nn

sahibi Allah-u Teala'y

mektedir.

Aynca "tezyin eden"

si

söyle-

ibaresinde kalbin ziynetlendirilme-

iini Zât- Akdes'e raci klmakla kiinin kendi

sa'y'i

bana

kesb'i

ve gayretiyle, peyderpey öreniiyle (taallüm) kalbini aydn-

latp, teyzin edemeyeceini,

nu

bal olduunu

tanmaya

belirtiyor.

nsana düen

ram ve atâ'y kabule müsait

bunun

bir "fazl,

ikram ve atâ" olduu-

vazife ise, kendi nefsinde bu fazl, ikbir

zemin hazrlamas, yani

efkat ve tefekkür uuruyla nefsinin terbiyesine çalma-

acz, fakr,

sdr. Sebeplere

tevessül ve iradenin sarfyla birlikte dergâh-

ilâhiye'ye bir tür duada

Devamnda,

bulunmasdr.

"...nefislerini inayetin

en güzeliyle terbiye eyle-

yen" demekle; nefislerin terbiyesinin ancak "inayet"le

duunu,

sürekli bir

mümkün ol-

terbiyeye talib olan kiinin kainatta ve kendi ftratnda

dercedilmi olan kanunlara uygun davranmakla inayeti celbedece-

ini ve böylece Rabb-i Rahîm'i tarafndan

"inayetle" terbiye olu-

nacan zmnen söylemektedir. "...irfan sahibi âlimlere dirayet

açlmas"

iki

anahtarlanyla tevhîd

kapsnn

temel arta balanmaktadr. Birincisi, "irfan sahibi

âlim olmak" (sadece âlim olmak deil); ikincisi

ise "dirayet

anah-

tarlarn" kullanmaktr. "rfan sahibi âlim" olmak meselesinde

"akl ve kalbin ittifak"n anlamak ve yetle (yani akleden kalbin

görü ve

fetanet sahibi

eyann

ikisini

birden kullanp "dira-

melekutuna âinâ

bir keskin

oluuna) mazhariyeti anlamak mümkündür

kanaatindeyiz.

Vesselam...

ÖZBURUN Serkan öZBURUN

Yûsuf Özkan

10

TEVHÎD RSÂLES (Risâletu't-Tecrîdi fî Kelimeti't-Tevhîd)

TEVHÎD

RSALES

MUKADDME an yüce olan Allah'a mahsustur. Salât ve selâm Pey-

Hamd,

gamberimiz Hz.

Muhammed

(s.a.v)'e,

onun

âl

ve ashabnn

üzeri-

ne olsun.

slâm

âleminin

gamberimiz illallah

mümtaz simalarndan

Muhammed

benim kalemdir. Bu kaleye giren kimse azabmdan kurtu-

La de

mam Gazâlî, Pey-

Mustafa (s.a.v)'dan vârid olan; "La ilahe

lur"^ mealindeki kudsî hadîsi

leye

olan

ilahe illallah,

snanlar

büyük

u ekilde izah ediyor:

bir kale ve tevhidin

bayradr. Bu

ka-

ebedî saadet ve sonsuz nimeti; bu kaleye girmeyip

darda kalanlar ebedî ekavet ve azab hak ederler. Eer bu kelime [kelime-i tevhid] senin kalbini çepeçevre ku-

atan

bir sur

olmazsa ve bu kelimenin ruhu, bu dairenin merkezin-

deki noktay tekil edip; tevhidin saltanat, nefsini, heva ve hevesten

korumayp, eytanlar kalbine

girerse, kalenin

dnda kalm-

sn demektir. Sadece

dilinle la ilahe illallah

demen

sivrisinek

kanad arl-

nca ve zerrece kymete sahip deildir. O halde bu kelimeden nasibinin ne kadar olduunu iyice düün. ayet

tevhidin

mânâsn kavram,

"Allah onlarn kalplerine

iman

ruhla [nur] desteklemitir.'*

2

*

yazm

ruhuna nüfûz etmisen;

ve onlan kendisinden

mealindeki âyet-i kerîmede ifadesini -



(1)

(2)

bir

Ebu Nuaym, bn-i Neccar ve bn-i Asâkir rivayet etmitir. Mücadele Sûresi, âyet 22

RSALES

TEVHÎD bulan,

mahlukatm

Muhammed (s.a.v) ve yüzyirmibin nimete kavumusun demektir. Böylece

efendisi Hz.

küsür nebinin nasibi olan

dünya ve

mahsulatn

âhiret

veliler defterine

elde eder, her

iki

cihanda saadete erer,

(3) yazlr ve "âlem-i fazl"dan saylrsn. Zira Allah-

u Teala bu hususa dikkat çekerek;

"Kim

Allah'a ve peygambere

ite onlar, Allah'n nimet verdii peygamberler, sddîkler, ehidler ve sâlihlerle beraberdir. Onlar ne güzel dostturitaat ederse,

lar.

Bu büyük

nimet Allah'tandr. Hereyi laykyla bilen olarak

Allah yeter" buyurmutur.

ayet tevhtdden ibaretse; "Bedevîler

(4)

nasibin bu kelimeyi sadece dille söylemekten

iman

ettik dediler.

Fakat slâm'a girdik deyin.

Eer

man

De

ki; siz

henüz kalblerinize yerlemedi.

Allah'a ve resulüne itaat ederseniz Allah

amellerden hiçbirinin

Rahîmdir'^

nafklarn

münafn

sevabn

iman etmediniz.

yaptnz

güzel

size eksik vermez. Allah Gafûr'dur,

âyet-i kerimesinde

açkland

gibi böyle bir hal,

mü-

Abdullah bin Ûbey bin Kâ'b bin Selül ve yüzbin nasibidir ki Kur'ân- Kerîm'de bu duruma iaret edilmi

reisi

"Ey Muhammed! Münafklar sana gelince 'Senin üphesiz Allah'n resûlü olduuna ehadet ederiz' derler. Allah, senin kendisinin peygamberi olduunu, bunun yannda münafklarn yalanc (6) olduklarn bilir" buyrulmutur. te bu durumda sen, dünya ve bir âhirette hüsrana uram kimselerden olursun ki bu hal apaçk

ve:

(3)

Âicm-i Fazl: AMah-u Teala' nn fazl- keremiyle muamele edip hidayete erdirdii kimselere denir. Zdd âlem-i adl'dir. Gerçekte bu kavramlar insanlarn iyi

ve kötü taraflarn sembolize etmekte olup, kitabn

(4)

nuyla ilgili geni açklamalar mevcuttur.(Çev.) Nisâ Sûresi, âyet: 69-70

(5)

Hucurât Sûresi, âyet, âyet 13

(6)

Münâfikûn

Sûresi, âyet:

1

14

ileriki

sayfalarnda ko-

TEVHÎD

RSALES

ziyandr. Bununla birlikte âlem-i adl'in,™ Allah terine kaydedilirsin. Nitekim,

fklar cehennemin en

alt

dümanlarnn

def-

Kur'ân- Kerîm 'de; "üphesiz müna-

tabakas ndadrlar. Onlara bir

yardmc

da

bulamayacaksn" buyurulmutur. (8)

La

ilahe illallah, bir kaledir. Fakat

ve yalan

inancn kurarak tahrip gülleleri

fak balyozlanyla onu içine

düman girip tevhidin izlerini

lerinize

La

gibi kimselerin

fiillere

yansyan ak-

mânâsn

alm ve onlar

kupkuru

[Buna ramen], "Dorusu Allah

suretle

sizin suret-

deil sadece kalplerinize bakar" buyurulmutur. (9) ilahe illallah'

lakrdlar bir

yok etmi,

ni-

mülkiyetlerini [vücutlarn] ihlal ederek on-

lardan kelime-i tevhidin

babaa brakmtr. n

kar iftira

atmlar, ekavet ve

ykmaya yeltenmilerdir. Bu

karartm, mesken

sini

münafklar ona

n

mânâs gitmi

sadece birtakm harfler ve

kalm ise bu, kelime-i tevhid kalesinin mânâdan yoksun

ekilde yalnzca

dille

anlmasdr. Nasl

ki

atei anmak

dili

yak-

myor, suyu anmak bomuyor, ekmei anmak doyurmuyor, klc anmak kesmiyorsa ayn ekilde kelime-i tevhid kalesini sadece dille anmak da kiiyi kötülüklerden (Allah'n rzas dahilinde olma-

(7)

Âlem-i Adi: Allah-u Teala'nn adaletiyle muamele edip terkettii, haktan

(8)

uzaklatrd kimselere Niâ Sûresi, âyet: 145

denir. (Çev.)

(*)

muhterem bu son cümlede tevhidin hem mânâ, hem de hal ve tavrlardaki yansmalar bakmndan bir kiiden uzaklamasnn beraberinde getirecei manevî ve maddî yoksunluk, çoraklk halini ifade etmek istiyor. (Çev.)

(9)

Fethî-i

Müellif-i

Karamanî,

Krk Hadis Tercümesi

15

8

TEVHÎD RSÂIyES Halk arasnda söylenilegelen hiçbir kimsenin dili

yanmayaca

bir söz vardr: gibi,

"Ate demekle

bin dinar demekle de hiç

kimse zengin olmaz."

Söz kabuk, mânâ özdür. Söz sedef ise, mânâ incidir. Öz maynca kabuu neylersin. ncisi olmayan sedef neye yarar. Kelime-i tevhidin sözcükleri ve mânâs, ceset

ie yaramad gibi, bu ifade de mânâs olmakszn hiçbir fayda salamaz. Ruhsuz

ceset bir

Âlem-i

mânâsn

kelime-i tevhid'in

fazl,

alp, suretiyle

hem

dlarn, manâsyla

ile

ol-

ruh gibidir.

[kelime-i tevhid]

suretini,

hem de

içlerini süslediler.

Böylece dünya ve ahiret nimetlerini elde ettiler. Ve KelâmKadîm [Kur*ân- Kerîm] onlara ehadet ederek aadaki âyetlerle onlar tasdik hipleri

O'ndan baka

baka ilah

yoktur.

Âlem-i adi lar.

"Allah, melekler ve adaleti yerine getiren ilim sa-

etti:

Onlar

ilah

olmadna

ahitlik etmilerdir. O'ndan

O azîzdir, hakimdir.'*"»

ise kelime-i tevhîdin

dlarm

bu sözle

.

mânâsn deil,

suretini

süsleyip, içlerini küfre boyadlar.

sebeple kalpleri simsiyah ve kapkaranlktr. Onlar, zahiren rünerek, birtakm dünyevî emellerine ulatlar. ret-i

ilahiye'den bir rüzgâr esip, onlarn

onlar küfürlerinin

ald-

karanlnda

zayf

n Oysa

ki

iyi

Bu gö-

yarn kud-

söndürerek,

brakverecektir. Nitekim; "Onlar

ate yakan kimseye benzerler

Allah

çevresini

aydnlatmak

klarn

karartnca onlar karanlklar içinde kör bir halde brak-

için

ki

Sardrlar, dilsizdirler, kördürler, bu yüzden doru yola (l,) dier bir âyette; "Allah münafklarn yadönmezler" buyrulmu,

mtr.

lanc olduklarn (

10)

(1 1)

bilir" ifadesiyle

Âl-i îrarân Sûresi, âyet:, âyet

Bakara Sûresi, âyet 17-18

1

onlarn yalanc olduu belirgin

RSALES

TEVHÎD klnmtr.'

Heva ve

hevesine, altn ve

gümüüne kulluk edip duruyorken,

La ilahe illallah demen herhangi bir mânâ ifade eder mi? Sana; "Ey inananlar! Yapmadnz birey hakknda niçin yaptnz söylersiniz. Yapmadnz eyi yaptnz söylemeniz Allah katnda büyük bir suçtur" eklinde hitap

Kur'ân- Kerîm' deki ve hevesini ilah edinen,

lan

ve

yalancln yüzüne

u âyetten ders almak lazmdr:

bilgisi

olduu

halde Allah'n

"Heva

artt, ku-

ve kalbini mühürledii, gözünü perdeledii kimseyi gördün

mü? Onu

Allah'tan

(tezekkür) misiniz !"

baka kim doru

gümüe

yola eriti rebi lir.

Düünmez

(14)

Sen hevana, altn ve altna,

edilir

gümüe

peresti

etrrtektesin.

üphesiz

ve güzel elbiselere peresti eden kimse helak

ol-

mutur. Bütün

ilgini ailene

ve evine yöneltmi, mal ve çoluk-çocuu-

na meyletmiken tam anlamyla "La ilahe sn. Zira fiiliyatn

yalanlad

illallah"

demi saylmaz-

her söz merduttur. Lisan- hâl, ko-

numa dilinden daha fasihtir. Her daim "La

eer kalbinde mânâ meybaka birisine snman, bakasndan

ilahe illallah" diyerek

olumusa, Allah'tan korkman ve yardm istemen gerekmez. vesi

(12)

Münafkûn

(13)

Saf Sûresi, âyet: 2-3

(14)

Câsiye Sûresi, âyet: 23

Sûresi, âyet:

1

17

TEVHÎD

RSÂLES

Allah-u Teala: "Sen 'La ilahe la Cinsiyet

peyda edersen, ne biz senin

kim Allah

için...

illallah'

içinse,

huû duyarsa Allah

der ve bizden

ne de sen bizim

için oluruz,

Allah da onun içindir.

bakasy-

Kim O'na kar

o kimseyi korur. Kulum! Niçin benden baka-

sna snrsn! Halbuki hereyin dizgini benim elimdedir. Ben mülkün gerçek sahibiyim ve mülkümde dilediim gibi tasarruf ederim. Bu âlemde ancak benim dilediim olur ve herey ancak benim irademle vukû bulur. O halde benden bakasna snma, benim rahmetimden ümidini kesme! Zira ancak kafirler benim metimden ümidi

keser.

rah-

Cezamdan, sadece gönlü beni arzulayanlar

kurtulabilir" buyurarak;

"Allah'n rahmetinden ümidinizi kesme-

dorusu kafirlerden bakas Allah'n rahmetinden ümidini kesmez" âyetiyle bunu teyid etmitir. (l5) yin,

"La

ilahe illallah"

lafzn sadece

dilinle söylüyor

kalbinde hiçbir semeresi olmuyorsa sen tevhidin

mânâs

ve bu sözün

Eer kelime-i âk, "srr"nda

münafksn.

kalbinde ise mümin, ruhunda ise

[kalbteki vedia-y ilahî ve lâtife] ise mükâifsin. Birinci nevî

avama, barla

ikincisi havâssa,

ilki

kalbin

üçüncüsü havâss- havâssa

basiretin;

Bu

iti-

sâdkn; ikincisi üçüncüsü mükaefe ve müahede-

mânâdan yoksun, mücerret

inirahnn ve

aittir.

iman

bir haber-i

nin meyvesidir.

Kalbin tasdiinden yoksun, yalnzca dille iman ettiini söyle-

yen

bir

kimse olmaktan sakn. Çünkü, kelime-i tevhîd kyamet gü-

nü senin aleyhinde ahitlik edip; "Ey Allahm! Ben bu kiiyle bun-

(15)

Yûsuf Sûresi,

âyet:

87

18



RSALES

TEVHÎD

ca yl arkadalk ettim bir kere dahi bana hürmet etmedi,

hakkm

ödemedi" diyecek.

Demek

ki

bu kelime senin lehinde veya aleyhinde ahitlik

edecektir. Âlem-i fazl'dan isen lehinde; alem-i adi 'den isen aley-

hinde ahitlik edecek. O, âlem-i fazl cennete girene kadar onlarn

cehenneme gidene dek onlarn aleyhinde aite; "nsanlarn bir ksm cennete, bir ksm da çlgn

lehinde; âlem-i adi hitlik eder.

alevlerin

bulunduu cehenneme

iaret eder.

girer" âyet-i kerimesi

bu noktaya

(I6)

Kelime-i Tevhîd'in evveli küfür, âhiri imandr. Alem-i adi sa-

dece "La ilahe" diyerek küfre dütüler. Oysa ki onlara;

durmayn,

"Kapda

içeriye geçin" denilmiti.

Kur'ân- Kerîm 'de bulunan; "Ey iman edenler! Allah'a, peygamberine, ona indirdii kitaba ve daha önce indirmi taplara inann. rini

Kim

olduu

ki-

Allah', meleklerini, kitaplarn, peygamberle-

ve ahiret gününü inkâr ederse, üphesiz koyu bir

sapkla dal-

mtr" âyeti bu minval üzere ele alnmaldr. Âlem-i fazl, aslî vatana (vatan- aslî) ulam, yani "illallah" menziline varm kimselerdir ki onlar: "Peygamberler ve müminler (17)

ona rabbinden indirilene inandlar. Hepsi Allah'a, meleklerine,

ki-

taplarna, peygamberlerine iman ettiler" eklinde tavsif edilmiler-

dir.™

« (16)

Ûrâ Sûresi, âyet:

(17)

Nisâ Sûresi, âyet: 136

(18)

Bakara Sûresi, âyet 285

7

19

RSALES

TEVHÎD "La ve

ilahe" diyerek âlem-i adl'den saylanlarn ilki lanetlenmi

kovulmu eytandr.

"llallah" kelimesini telaffuz ederek iman

bahçesine giren ve âlem-i fazl

snfna dahil

Âdem'dir. Bu nedenle âlem-i adi âlem-i fazlnkinde ise

imdi "La

Âdem

listesinin

(a.s)'in ismi

olan

en

ilk

kimse

ise

Hz.

banda eytann,

yazldr.

ilahe" menzilinde durup da küfre

düen eytana

m, yoksa "illallah" -diyerek imana eren Âdem (a.s)'e mi iltihak ettiini iyice düün. Sakn eytana uyma. Eer eytann yolundan gidersen Âdem'in yolundan sapm olursun, onunla olan ban kop-

mu olur ki o vakit eytanî vasflarla muttasf olursun. "Allah, iblise; 'Haydi

nemde

git,

onlardan sana kim uyarsa

hepiniz tam bir ceza

ile

Ve

bil ki

sana:

cehen-

cezalandrlrsnz. Vesveselerinle

gücünün yettiini yerinden oynat, onlara kar yaya ve atl askerlerinle haykrarak yürü, onlarn mallarna ve çocuklarna ortak ol, onlara vaadlerde bulun' dedi. için

eytan sadece onlan aldatmak

âyet-i kerîmesiyle nida olunur.

vaadde bulunur"

lah-u Teala sana adaletiyle ait listenin

Ama

muamele edecek

bana kaydedip

iblisin

(,9)

ayet

Al-

olursa seni âlem-i adle

ordusuna dahil eder. Yok

eer

fazl-u keremiyle davranacak olursa seni âlem-i fazln defterine ya-

zp Âdem'in safna katar. "La

ilahe" lafz "illallah" lafzna

ayrlmamas gereken

tek bir sözdür.

bal

"La

olup, ikisi, birbirinden

ilahe" zehir ise, "illallah"

olmayan zehri içen kimse nasl helak olursa, ayn ekilde "La ilahe" deyip "illallah" demeyen kimse de helak olur. Kukusuz zehirden sonra panzehir içen kimse nefsini dizginpanzehirdir. Panzehiri

lemitir. Nefsine sahip olan kimse birbirinden çok farkldr.

(1

9)

srâ

Sûresi,

âyet 63-64

20

ile,

nefsini helak

eden kimse

TEVHÎD 'La ilahe'yi i

RSALES

'illallah' çizgisine

kavuturmadkça,

sen, kelime-

tevhid kalesinin harabelerinden birinde kalrsn. 'La ilahe' kale-

nin

yans olduu

için

dier yans olmakszn

maz. Nitekim Allah-u Teala, "La ilahe

O

buyurmutur. kale

kale

illallah

halde sen 'La ilahe'yi 'illallah'a

tüm rükün ve ksmlaryla tamamlanm

dört rüknü vardr.

Ayn

ekilde 'La ilahe

tamamlanm olbenim kalemdir"

baladnda,

olur. Zira

illallah'

her kalenin

dört kelime olup,

herbir kelime tevhid kalesinin bir rüknüdür. Suret itibariyle

böyle

olduu

gibi,

mânâ yönüyle de

bu

durum

böyledir.

Tevhid kalesinin rükünlerini öylece sralamak mümkündür:

Namaz, lime-i

oruç, hac, zekât, (bir de kale olarak nitelendirdiimiz) ke-

ehadet. slâmiyet bu

be esas üzerine kurulmutur.

• Ey kardeim bilmi ol ki, insanlk ehrindeki kalbin korumasndadr. Bu ehrin sakinlerinden olan

tevhid kalesi kulak, göz, el

ve ayak kalbin kölesi ve hizmetçisi olup istemeseler de kalbin emirlerine

uymak

mecburiyetindedirler. Evet, bu uzuvlar kalbin

teklerini yerine getirmek,

ona muhalefet etmemek üzere yaratl-

mlardr. Kalbin emretmesi tar,

ayak yürür.

is-

Eer kalp bu

üzerine göz bakar, kulak duyar,

el tu-

uzuvlara bu hareketlerin aksini emre-

derse yine yaparlar. Ksaca, bunlar kalbe itaat etmek zorundadrlar.'

ayet

kalb mülkünde zulmediyorsa emrindeki uzuvlar zu-

yaplmasnda kullaMesela, göze haram eylere bakmasn, kulaa kötü sözleri

lüm, fesad, muhalefet ve inat gibi kötü ilerin nr.

dinlemesini; el ve

onlar hakikati

ayaa

haramla meguliyeti emreder ki böylece

göremez ve duyamazlar. "Sardrlar,

21

dilsizdirler,

TEVHÎD kördürler.

Bu

cehennem

için

sebeple

doru

RSÂLES

yola dönmezle^"(20, ve; "Andolsun

ki,

de birçok cin ve insan yarattk, onlann kalpleri var-

dr ama anlamazlar, gözleri vardr ama görmezler, kulaklar vardr ama iitmezler. Bunlar hayvanlar gibidirler, hatta daha da aadr-

te gafil olanlar bunlardr" âyetleri bu noktaya temas etmekte-

lar.

dirler.^

taat

Kalb kendi memleketinde adaletle hükmederse, bu uzuvlar ve ibadet etmekte kullanr. Yani, göze iyiye, güzele bakmasn;

kulaa faydal

eyleri dinlemesini,

dier uzuvlara da hayr ileme-

emreder ki bunun neticesinde bereket balar, kalbin meydan

lerini

Peygamber Efendimiz

(s.a.v.):

o iyileince bedenin hepsi

iyileir,

temizlenir, saflar. Bunlara iareten

"Bedende

bir parça et

vardr

ki

o hastalanrsa bedenin hepsi hastalanr. tur

te

o kalptir" buyurmu-

(22)

• Kelime-i tevhid; kaps, kale olup, dir.

kapcnn hakkn

kapcs

vermeden

ve bekçisi olan içeri

salam

bir

girmek mümkün deil-

Yani 'Lâ'nn srrndan geçmeden 'illa'nn isbatna varamazsn. Gerçekte sen, bireyi menfî veya müsbet klamazsn. Çünkü,

meaO

olan

cyin de

ey zaten menfîdir ki nefyedilemez.

isbata ihtiyac yoktur.

Hakeza müsbet

bir-

Menfî menfîdir, müsbet de müsbet-

'tir.

'Lâ ilahe

karn

illallah' dört

kelime, oniki harf gibi görünmesine

gerçekte bir kelime ve dört harften

ibarettir.

18

(20)

Bakara Sûresi,

(21)

A'raf Sûresi, âyet: 179

(22)

Buhari Kitabu'l-mân, 1/19, b.39; Darimî, Büyü':

âyet:

22

1

RSALES

TEVHÎD Allah lafz mutlak bir

doru

olup, inkân ve nefyi

deildir. 'Lâ ilahe' ifadesi de mutlak

mânâda

mümkün

bir nefiydir. Zira bir

eyin sükutu ve vücudu tasavvur edilmedikçe nefyedilemez. Nitekim Lâ harfi, sübutu ve vücudu tasavvur edilebilen bireyi nefyet-

mek

baka tanrlarn mevcudiyeti mânâsnda olmayp; ei ve benzeri, orta ye zdd olmayan Aliçin kullanlr.

lah'n

varln

Yani bu,

tekid ve tesbit

için

kullanlmtr. Bunun

aksini

vehmeden kimse müriktir. 'Lâ ilahe illallah', gerek ilahî srlarn ve gerekse O'nun varlnn üzerinde bulunan haricî tozlan temizleyen bir süpürgedir.

Hakk'n

tecellisine

Dâvûd

lah-u Teaia

Bu

süpürge, kalb

ar'n

temizleyerek Cenab-

mazhar, nazarna mahal

(a.s)'a:

"Ey Dâvûd! Bana

olur.

Bu

itibarla

Al-

bir ev temizle de ora-

da kalaym. Gökler ve yer beni içine alamazken

mümin kulumun

tertemiz kalbi beni içine ald" buyurmutur.

Masivaya nazar edip kirlendiin, ilim ve derece üstünlüüne güvendiin ve varlk âleminde Allah'tan bakasn gördüün süre-

Ne zaman eyay hereyin sahibi delil klp, onlarda hakk görürsen

ce "Lâ ilahe" nefyi senin içindir. olan Allah'n birliine (tevhîd)

ite o an 'Lâ'dan kurtulur 'illa'ya ularsn.

"Allah de, sonra da onlan brak, daldklar bataklkta oynaya23 *

dursunlar."*

Bu

anmay brakr, nin tam

âyette belirtildii gibi sen ne

bâkî olan Allah'n zikriyle

anlamyla Allah demi

olur,

23

zaman

megul

fânî eyleri

olursan kelime-

masivadan yüz

çevirirsin.

RSALES

TEVHÎD

"Allah" kelimesini oluturan

.

si

olan

elif,

lam ve ha harflerinden

biri-

Allah'n kendi zâtyla kaim olduuna, mahluklarla

elif;

herhangi bir alakasnn

olmadna

Hakk'n tüm mahlukatn gerçek

Lam; Cenab-

iarettir.

olduuna

sahibi

Ha

delalet eder.

harfi ise göklerde ve yerde olanlarn hepsinin Hâdî'sinin Allah ol-

duunu belirtir. rin

Nitekim Kur'ân- Kerîm 'de "Allah göklerin ve ye-

nurudur" buyurulmutur. (24)

Bunlar öyle arlamak da mümkündür: kendi nimetini her tarafa

Lam halkn

yaymak

Elif,

Cenab- Hakk'n

suretiyle halk ile ülfet ettiine;

ak

ve

bu nükteleri

u

Hak'tan yüz çevirdiine; Ha, Allah dostlarnn

mohabbet içinde kaldklarna

airin

iarettir.

biri

ekilde m'sralara aktarmtr:

Elif,

halkla ülfet etmek

Lam, knamaktr eytan Ha, O'nun akyla Ve...

comak

~

Uyarmaktr insan m.

Basiret gözünü aç! Âlemdeki

herey 'Lâ

ilahe illallah' der.

"Yedi gök, yer ve bunlarn arasnda bulunanlar O'nu tebih eder,

O'nu hamd

ile

anlamazsnz.

rnda öyle

(24) (25)

tebih etmeyen yoktur. Fakat

siz

onlarn tebihlerini

O Gafur ve Halîm'dir."*25 Bu hakikat airin msrala*

dile gelmitir:

Nûr Sûresi, âyet: 35 srâ Sûresi, âyet: 44

24

RSÂLES

TEVHÎD Herey de vardr apaçk

bir âyet

O'nun birliine eder delalet

• Tevhid güneinin sadece senin üzerine sn. saf ra

Bu i

doduunu mu

sanr-

senin bildiin gibi olmayp, kular dahi O'nun için saf

olmu, O'na dua ve tebih etmektedirler.

kyasla daha üstün, daha azametli ve

dier mahluklaoluunuz mükellef

Sizin

faziletli

olmantzdandr. Yoksa size ihtiyaca binaen bu özellikler verilmi deildir. yilik ve üstünlük Allah tarafndan verilmi bir nimet olup

Kur'ân- Kerîm 'de buna temas

nolunu

edilerek:

"And

olsun

ki,

biz insa-

kldk, onlarn karada ve denizde gezmesini saladk, temiz eylerle onlar rzkl andrdk, yarattklarmzn pek ço-

undan

erefli

üstün

kldk" buyrulmutur. (26)

• Allah-u Teala

sizi

-

ademiyet srrndan varlk sahasna getirmi

ve size kulluk vazifenizi yerine getirerek, Allah'n birtek

anlamanz emretmitir. ihtiyaç sebebiyle

vahdaniyet

sfatnn

deildir. Zira dir ve

veya

Sizlere vücut verilmi ilahî

olmas herhangi

bir

olduundan ve bulunduundan dolay

sfatlarn size muhtaç

sizin ehadetinize

O'nun sfatlan

olduunu

hiçbir

inkârcnn inad nedeniyle

ahidin ehadetine

gizli,

25

bal

bal deil-

örtük bir hale gelmez.

RSALES

TEVHÎD Yarasalar dahi günein surlu

olmas

varln

sebebiyle onu göremezler.

n

çekilip uyurlar. Onlar gecenin

salarn

güne

gözlerinin

bu

Fakat gözlerinin ku-

bilirler.

Güne dounca

yerlerine

varlnn da farkna varrlar.

görememesi güne

klarndan

Yara-

deil, onlarn

klan görebilme kabiliyetinin olmayndandr.

Allah-u Teala ezelî ve ebidîdir. ster ehadet edin, ister inkar edin; yani isteseniz de istemeseniz de

ederseniz bu

eer

O'nun

ezeliyet

kis hâdis olan

varl,

böyledir.

sfatndan hasl olan

inkâr ederseniz, bu hiçbir

ebedî olan bireyin

bu

ey

Çünkü

Yok

ezelî

bal deildir.

bireyin mevcudiyeti kadîm olan bireye

Bu muhtaç olu Kur'ân- Kerîm'de öylece

ehadet

nasibinizdir.

ifade etmez.

hâdis olan bireye

Eer

ve

Bila-

baldr.

ifade edilmitir:

"Ey

insanlar! Siz fakîrsiniz. Allah ise Ganî'dir, Hamîd'dir. Dilerse sizi

yok

eder, yeniden yaratr [Halku'n-CedîdJ.

Bu

Allah'a zor deil-

dir."™

Eer

sen fakîr isen, Allah'n huzuruna zenginler gibi;

isen azizler gibi;

zayf

isen güçlüler gibi gelme.

zelil

Allah'n divanna

fakrn itiraf ederek gelirsen bilmi ol ki sabreden fakirler CVnun yannda olurlar. Zelil ve kalbi krk bir vaziyette varrsan üphesiz O, kalbi knk olan kimselerle beraberdir. O'nu anarak gitaczini,

tinse

O senin yanbamda olur. Nitekim: "Beni ann ki ben de sizi

anaym" buyrulmutur. O'na muhabbetin varsa; "Allah onlan sever, onlar da Allah' severler", O'na yaknlk peyda ederek geldinse; "Kim bana bir kar yaklarsa, ben ona bir kulaç yaklarm,

(27)

Fâhr Sûresi,

âyet: 15, 16, 17

26

RSALES

TEVHID

kim bana yürüyerek gelirse, ben ona koarak gelirim. Kulum nafile ibadetlerle bana yaklar, ben de onu severim. Sevdiim zaman onun gören gözü, duyan kula, tutan eli ve yürüyen aya olurum.

Kulum artk benimle görür, benimle duyar, benimle tutar, benimle 28 Hatta öyle ki "Kulum, aç kaldm yürür" srrna mazhar olursun.* beni doyurmadn, hasta oldum halimi sormadn" denir. Bunun üzerine kul: "Sen nasl ackrsn, sen âlemlerin rabbisin" der. O da: "Benim kullarmdan biri hastaland, sen onun hal ve hatrn sormadn. zzet ve celâlime andolsun ki, onun hal ve hatrn sormu olsaydn beni onun yannda bulurdun" der. *

Tevhidi sermaye yap. Lüzumsuz eylerden arn. Zenginliini fakirlik, azizliini zelillik olarak telakki, et.

Zikrullah iar edin.

lahî muhabbet, kaftann; takva, gömlein olsun.

emniyete ihtiyacn varsa, fakirlii azk, kalb

Aza, binee ve

krkln binek, zikri

emniyet edin. Muhabbetullah -yegane dost bil. Yolculuunun maksat

ve gayesi O'na yaklamak olsun.

Eer yaptn bu ticarette kâr ettinse bil zarar ettinse

ki

hereyi kazanm;

hereyi kaybetmisin demektir.

Yapm olduun bu ticarette alc m, yoksa satc m olduunu

bir

düün. ayet alc

doruluk ten

doru

yerine

yolu

isen zarar

sapkl

etmisin demektir ki:

"te onlar

aldlar da alverileri kâr getirmedi. Za-

bulamamlard"* 29

*

âyet-i kerîmesine;

yok eer sat-

c isen kâr etmisin demektir ki; "Allah üphesiz Allah yolunda sa(28)

Buhari, Kitab- Rikak 7/190, b.38; Tabcrânî, Hz. etmitir.

(29)

Bakara Sûresi, âyet: 16

27

Ümamc

(r.a.)'den rivayet

1

TEVHÎD RSÂLESt vap,

öldüren ve öldürülen müminlerin canlarn ve mallarn

—Tevrat, ncil ve Kur'ân'da söz verilmi hak olarak— cennete karlk

satn almtr. Verdii sözü Allah'tan daha çok tutan kim

vardr. Öyleyse

tr"

ilahî

yaptnz al-verie sevinin, bu büyük bir kazanç-

kelamna muhatap

olursun.

(30)

Hangi gruba dahil olduunu anlamak "Müminler, Allah

anld

okunduunda imanlar dilerine

zaman

O'nun âyetleri güvenen, namaz klan, ken-

yerli yerince sarfedenlerdir."

O anldnda kalbin titriyor, azalarn ürperiyorsa: yumuar"

ve kalbleri Allah'n zikrine

musundur.

(32)

Bu durumda

u âyeti oku:

kalbleri titreyen,

artan, rablerine

verdiimiz nzktan

istersen

âyetinin

(31)

"Onlarn

Eer,

cildleri

srrna mazhar

ol-

sen satclar güruhuna dâhil olan kim-

selerdensindir.

Yok eer senden bu

gibi haller

sadr olmaz, Lâ

ilahe illallah

sözü duvar veya tavan gibi herhangi bir sözden farksz olursa sen alclar grubundansn. ri

u âyet sana veyl okumaktadr: "Kalble-

Allah' anmak hususunda

bunlar

apaçk

bil ki

katlam olanlara yazklar olsun. te

dalalettedirler.

* Allah'n âyetlerinden nasibi olmayan kimsenin 'La ilahe lah'

illal-

demesi ona fayda salamaz. Zira kalbi mânâdan yoksun olan,

âyetlerden nasibi olmayan kimsenin, puta ve haça tapan kimseden,

(30)

Tevbe

(3 1 )

Enfai Sûresi, âyet: 2-3

(32)

Zümer Sûresi, Zümer Sûresi,

(33)

Sûresi, âyet:

1

1

âyet:

23

âyet:

22

28

RSÂLES

TEVHÎD

tatan veya kumdan hiçbir fark yoktur. "Sonra kainleriniz yine ka-

tlat, ta

daha kat oldu. Nitekim talar arasnda içinden

gibi hatta

rmaklar çaldayan, yanlp su çkanlar vardr. Allah korkusundan

yaptklarnz bilmez deildir" âyet-i kerimesi bu noktalara dikkat çekmesi bakmndan çok mühimyuvarlananlar vardr. Allah

dir.

04

»

Müslümann

kalbi, âyette belirtildii üzere

olursa kafirin kalbi nice olur. Tevhid ehli ve

olan kimse bu

sen

durumda olursa

kafirlerin

O'nun

ta

gibi

zikriyle

kaskat

megul

ve gafillerin halini artk

düün.

O Gaflet uykusundan

un anda anlattn

uyandn,

anlar, söylediini bilebilirsin.

önce anlayp sonra anlatmakla ve

O

rolundun.

sarholuk batandan kurtuldu-

ilkin bilip

üphesiz

ki

sen

sonra bildirmekle em-

halde bilmediin eyi söyleme,

anlamadn eyi

an(lat)ma.

Kelime-i Tevhîdi, iyice anlamadan, kalbinde özümlemeden

söylüyorsan hakikatte onu söylemi olmazsn. Nitekim Kur'ân-

Kerîm'de: "Vay o namaz klanlarn haline ki onlar kldklar na-

mazdan

gafildirler"

buyrulmutur. (35)

Öyleyse, Allah' zikrettiinde heryerin kalb kesilmeli; O'nun için

konutuun

kesilmi

vakit her

yann

dil

Olmal, O'nu her tarafn kulak

bir vaziyette dinlemelisin ki

olmayasn. Bir air

(34)

Bakara Sûresi,

(35)

Mâ'ûn

demi ki:

âyet:

74

Sûresi, âyet: 4-5

29

souk

demire çekiç

vurmu

RSÂLES

TEVHÎD

Ölürüm aknla seni her zikrediimde Gafletinle düerim mahrumiyet ve hüzne Kalb

kesilirim

Ne ac

"

kalr, ne elem, yanar âteinde

'Lâ ilahe

man

gönlümün her titreyiinde

illallah'

-

sultan insanlk ehrine hâkim

senin evinin içerisinde yegane

hükümran o

olduu

za-

olur. Hiçbir ya-

banc evine giremez. Kendi evinde hükmün geçmez. Orada kalp kalmama hürriyetin elinden alnr. Malum olduu üzere hükümdar bir ehri ele geçirdii zaman orann altn üstüne getirir, orann gururun azla

Ayn ekilde, senin de kibrin tevazuya, çokluk kanaat etmeye, varln yoklua, bâkî olma hevesin

fânî olmaya,

tüm kötü sfatlarn

azizlerini zelil klar.

iyiye inklab eder. Zahirî üstünlü-

ün hakikî üstünlüe döner. Çirkin sfatlarn aac kökünden kesiküfür ve atalet dikenleri

lir,

lenir;

ve

ezilir,

iman ve tevhid fesleeni oraya

tefrîd fidanlar yeerir.

verir.

dikilir.

Orada Allah' tenzih

Böylece senin güzel sfatlarn çoalr?

"Verimli toprak rabbinin izniyle

ürün

tebih ve temsil yongalar temiz-

iyi

ürün

verir.

Çorak toprak kötü

te biz ükreden millet için âyetleri böylece yerli yerin-

(36) ce açklarz" âyeti bu meseleyi veciz ekilde açklamaktadr.

Her sultann saltanat ve hükümranl

vam

eder. Lakin

onun saltanat (36)

"La

ilelebet

ilahe illallah"

devam

30

müddet de-

bu kuraldan müstesna olup,

edecektir.

A'raf Sûresi, âyet: 58

belli bir

Hükmü



öncekilerin ve

TEVHÎD sonrakilerin isteine

RSALES

baklmakszn

— herkesi kuatm, göklerde

kaplamtr. Kur'ân- Kerîm 'de buna "Göklerde ve yerde bulunan herkes Rahman 'a kul olarak

ve yerde olanlarn hepsini iaretle:

buyrulmutur. (37)

gelecektir"

Bunlarn bazs ak-u evkle, ve itaat etmi bir halde; bazs da istemeyerek, zoraki bir ekilde O'nun huzuruna gelirler. "Göklerde

ve yerde olanlarn hepsi

ister

istemez Allah'a secde ederler.

Gölgelen de uzayp ksalarak O'na secde etmektedir" âyet-i kerîmesi bu konuda söylenenlere delalet eder. (38) "Rabbin ademolunun belinden zürriyetlerini alm ve: 'Ben

deil miyim' diye onlar kendilerine ahit tutmutu. 'Evet buna ahidiz' dediler. Bu, kyamet günü 'Biz bundan habersizdik' dememeniz içindi." (39) Bu âyeti ekilde tefsir etmek mümkündür. sizin rabbiniz

u

Âlem-i

fazl isteyerek, âlem-i adi istemeyerek; 'Evet,

sen bi-

zim rabbimizsin' dediler. Allah-u Teala, onlar Âdem(a.s)'in belinden çkardktan sonra iki frkaya ayrd. Âlem-i fazl Âdem(a.s)'in sanda, âlem-i adi solunda yer ald. Bunun akabinde AHah-u Teala

her iki gruba da anlama, iitme ve

ha sonra onlara hitap hepsi

etti

konuma melekesi

ve onlar kendilerine ahit

Allah'n birtek olduunu ikrar

ettiler

verdi.

tuttu.

Da-

Onlarn

ve dc "Evet, sen bizim

rabbimizsin" dediler.

Bu ki;

grubun ikrarlar arasnda çok ince

iki

Âlem-i

fazl isteyerek,

bir

i

hemencecik o ânda; Âlen

k vard. öyle -i

adi ise iste-

gevek bir eda ile 'Evet' dedi. Onlardan du ekilde söz «lnmas kyamet günü 'Bizim bundan haberimiz yoktu' demememeyerek,

leri içindi.

(37)

Meryem

(38)

Ra'd Sûresi, âyet 15

(39)

A'raf Sûresi, âyet: 172

Sûresi, âyet:

93

31

TEVHÎD Bu frkalarn

RSÂLES

âlem-i kudretten âlem-i hikmete geçmesiyle bir-

kendilerinde gizli bir ekilde bulunan 'Allah'n

likte

varl

ve

çkmtr.

Âlem-i

fazl içlerindeki

bir inançla 'Evet'

demek

suretiyle sözle-

birlii' fikri kendiliinden ortaya •

bu sese kulak vererek tam rini

tutmular; Alem-i adi

bir halde 'Evet'

dedii

ise

doruluuna tam

için verdikleri

olarak

inanmam

ahde vefa gösterememi,

mîsak bozmulardr.

m

te bu sebeple Allah-u Teala âlem-i fazl medh-u senâ ile anve;

"Onlar Allah'n ahdini yerine

getirirler

ve

andlamay

boz-

mazlar" buyurmutur. (40)

Alem-i adle ra

ise

onlar knayarak: "Allah'a söz verdikten son-

ondan cayanlar, Allah'n bititirilmesini emrettiini ayranlar ve

yeryüzünde bozgunculuk yapanlar yok mu.

te lanet ve cehennem

onlar içindir" eklinde hitap etmitir.(41)

Allah'a

kar

verilen

bu 'Evet' sözü, kyamet meydannda,

âlem-i fazlin emanete riayet etmeleri sebebiyle lehlerinde; âlem-i adlin emanete

hyanet etmeleri nedeniyle aleyhlerinde ahidlik ya-

par.

Daha sonra

rine

ehadet edecek olan

Kerîm 'de

bir kitap

yazl olduu, herkesin üzegönderilir. Bu hakikat Kur'ân-

u ekilde belirtilmitir:

"Her insann amelini boynuna

herkesin amellerinin

dolarz ve kyamet günü onun

bn riz."<

oku!

için

Bugün hesap görücü

Ra'd

Sûresi, âyet:

20

(41)

Ra'd

Sûresi, âyet:

25

(42)

srâ Sûresi, âyet: 13-14

'Kita-

olarak senin nefsin sana yeter' de-

42)

(40)

açlm bir kitap çkarrz.

32

1

TEVHÎD

RSALES

Allah-u Teala, seni nefsin üzerine ahid tutarak, verdiin sözü

unuttuunu, zâlim ve câhil olduunu sana hatrlatr. Böylece sen ikrardan inkâra

dütüünü kabul

edersin.

• ——"Allah üphesiz Allah yolunda savaarak öldüren ve öldürü-

müminlerin nefislerini ve mallarn

len

—Tevrat,

ncil ve

— cennete karlk satn

Kur'ân'da söz verilmi bir hak olarak

mtr. Verdii

yaptnz 'kalbin' 'kalb'

ey

al-

sözü Allah'tan daha çok tutan kim vardr. Öyleyse

al-verie

deil de

yaratlm

sevinin,

'nefsin*

bu büyük bir kazançtr" âyetinde

(43) Zira satn alnmas dikkati ayandr.

olan hiçbir

eye

köle olmaz. Mevcudattan hiçbir

onu çalamaz. Çünkü kalb Hak'dan gaynsyla ünsiyet kurmaz,

Allah'n zikrinden itibariyle

baka

bireyle tatmin olmaz. Kalb bu konumu

alnp satlamayan,

Allah'tan

bakasna boyun emeyen

hür bir kimseye benzer.

Nefis

Zevk ve ise

ise

lezzetlere olan meyli sebebiyle

alm-satm Bu

böyle deildir. O, ehvanî eylerle tatmin olur.

onlarn

esiri olur. Esirin

caizdir.

anlatlanlar eriat

kabnn

zahirinden taan birkaç damla,

ak

vaktine baz krntlardr. Bilindii üzere, sözün Sen arndn zaman sözün de arnr, sen bulandn an o

zahirî ilmin

göredir:

da bulanr. 'Nefis'

ve 'kalb' meselesine

u ekilde de yaklalabilir: Kalb

halkla deil Hak'la; nefis ise Hak'la deil halkla için,

kalb yerine nefis satn

(43)

Tevbe

Sûresi, âyet:

alnmtr.

1 1

33

megul olduu

TEVHÎD Nefis kötü sfatlar ve için afet bölgesi,

huylar üzere tindedir.

te

RSALES

baya hasletler üzere yaratlm olduu

muhalefet yurdudur. Kalb ise güzel sfatlar ve

yaratlm olduundan nefsin kötü

itaat

vasflarnn

inklab etmesi için nefis satn

iyi

iyi

ve ibadet beldesi hüviyevasflara, kalbî özelliklere

alnmtr.

O Nefis

alm-satm

ca, Allah-u Teala nefsi

Bu

eder.

hayra

Melek onu daimî

gönderir.

çarmakla

görevli bir

erden men kurulana dek devam eder. Nefis

surette hayra davet edip

hal aralarnda bir dostluk

arbal, boyun eecek bir vaziyete tü sfatlan

yaplnmelei ona

kefesine konulup, teslim ilemleri

gelince,

melek ondan tüm kö-

alr ve onu güzel sfatlarla donatr. Böylece

ranlndan iman aydnlna, tüm

o,

küfür ka-

kötü sfatlarn zulmetinden

iyi

sfatlarn nuruna ular. Nefis, küfür lefet

karanl

ve onun vasflarndan kurtulup, muha-

ve inadndan vazgeçince emre boyun eer. Allah-u Teala da

ondan raz

olur.

Nefis bu

arbal

arasna girer ve: "Ey

ve mutmain tavrlaryla Allah'n kullan

nefs-i

mutmainne! Rabbini raz edecek

bir

halde ve sen de rabbinden raz olacak bir vaziyette O'na dön. Kul-

lanmn arasna ve cennetime

gir" âyetine

mazhar

olur.

(44)

Âlem-i adlin, âlem-i kudret hakknda nifaka tutulup, âlem hikmeti inkâr etmesi sebebiyle onlann nefsleri satn

i

alnmaya layk

görülmemitir. Allah-u Teala onlann nefislerini muhafaza etmeyip,

onlan

(44)

eytann

vesveseleriyle

babaa brakmtr.

Fecr Sûresi, âyet: 27

34

Böylece eytan

TEVHÎD onlar daima erre, kötülüe

RSÂLES

çarr,

pisliklerle

-

onlan aldatr; ma-

yalarndaki bozuk eylere, ehvete, isyana, Allah'n bayraklarna

kar çkmaya davet eder.

Bunlarn neticesinde

lar, kötülüü emredip, iyilii nehyeden

"üphesiz

nefis

kötülüü emreder"

ce o nefislerin en kuvvetli

husus Kur'ân- Kerîm'de: sa,

nefis âdeta

Nitekim

bir hale gelir.

eytan

âyeti tecelli eder.

yardmcs

ve en vefal dostu

"Kim Rahman'n

zikrine

kar

ra tevhîd

ve takvay ilham

nefislerine Zira,

ahid

tuttu.

etti.

Ayn

böyle-

olur.

(45)

ahid tutup,

ekilde âlem-i

adli

onla-

de kendi

Fakat onlara fücur ve masiyeti ilham

"Nefse ve onu biçimlendirene, ona isyan ve

itaati

Bu

kör olur-

ona eytan arkada ederiz" âyetiyle beyan olunmutur.

Allah-u Teala, âlem-i fazl kendi nefislerine

eytan-

etti.

ilham ede-

(46) ne and olsun" âyeti buna iaret eder.

Demek

ki,

Allah-u Teala'nn fazl- keremiyle

hidayete erdirdii kimselere âlem-i fail; adaletiyle terkettii, haktan

muamele edip muamele edip

uzaklatrd kimselere âlem-i adi denir.

Korku, akbetin kötüye gitmesinden deil daha çok ilenen kötülüklerden kaynaklanr.

Allah-u Teala insanlar karanlkta yaratp, onlarn üzerlerine

Zuhruf Sûresi, (46)

ems Sûresi, âyet: 7-8 35

fazilet

nurundan

du, isabet

serpti.

O nurun isabet ettii

etmedii kimseler

dalalette kald.

üphesiz Allah-u Teala insanlar

adaletli bir

kimseler âlem-i

nur suret ve kalplarda

kalblerine ve ruhlarna



içinde

yan bir

k

olmayp, insanlarn

yaylan hidayet nurudur. Nitekim: "Allah

göklerin ve yerin nurudur. ki

te bu nurun dokunmad kimseler

fazl;

âlem-i adi oldu.

Bu

ekilde yarattk-

saçmtr.

tan sonra onlarn üzerine fazilet nurunu

dokunmu olduu

kimseler hidayet bul-

O'nun

lamba bulunan

nuru,

—müminlerin

bir kandile benzer.

O

kalplerinde-

lamba cam

için-

cam ise sanki inci gibi parlayan bir yldzdr. Ne douya, ne batya mensup olmayan mübarek bir zeytin aacnn yandan yadedir,

Ate demese

klr.

durumdadr. rur. tur.

bile neredeyse

O nur üstüne nurdur.

Allah insanlara misaller

yan

kendisi aydnlatacak bir

Allah dilediini nuruna kavutu-

verir.

O her eyi

bilendir"

buyrulmu-

(47)

cam ise kalbin younluk ve ka-

Kandil, senin beeriyetin; lamba, tevhîd nurun,

mesabesindedir. Kandilin beeriyete benzetilmesi

pallk sebebiyledir daha fazla

k

ki,

kapal yer karanlk

aydnlatmas

effaf ve

latîf

(s.a.v.)

na

benzetilmesi içeriyi ve

cama tebihi camn o her yeri aydnlatyorsa ayn

olmasndandr. Nasl sair

ki

uzuvlar

buna iaretle: "Kalbinde

iitir.

huu

Resûlullah Efen*

olan kimsenin tüm

uzuvlar hayet içinde olur" buyurmutur.

Yine (47)

Nûr

camn

d-

nedeniyledir. Kalbin ise

ekilde kalb de tevhîd nuruyla dimiz

Karanlktaki lamba

aydnl daha çok kendini gösterir.

verir,

Tevhîd nurunun, lambann

ary

olur.

inci gibi bir

yldza

Sûresi, âyet: 35

36

benzetilmesi onun

k

yay-

TEVHÎD

RSALES

masna ve parldamasna; bu yldzn inci gibi oluu lna, parlaklnn ziyadeliine iarettir.

Douya

aacndan

ve batya nisbet edilemeyen zeytin

dilmesi onun üstün nitelikli saf

aac

dan ötürüdür. Tevhîd

yaa sahip oluu

da böyle olup

cevherinin safr

ve

douya

iyi

bahse-

yanmasn-

ve batya nispet

edilemez. Yani o, putperestlie, Yahudilie, Hristiyanl'a, Dehriyye,

Müebbihe, Kaderiyye,

frkalara

ait

Mu'tezile, Cebriyye gibi birtakm

birey olmayp, yüce slâm dinine özgü bireydir.

aacnn douda -ve batda bulunmamas demek, tevhîd aacnn semavî, arzî, arî, ferî, ulvî veya süflî olmamas Zeytin

demektir

ki o, halktan

ayrlp, büyük

bir istekle

maktadr. Bu da onun halktan ayn, Hak

ile

Hakk'a doru uç-

beraber

olduu mâ-

nâsm tar. Yine bu

aacn

[tevhîd

aac] douda

onun dünyay ve dünyevî eyleri ve de istemeyip sadece vechullah

veya batda olmamas,

ahiret ve

arzulad anlamna

onun nimetlerini

gelir.

Sen bunu; "O cenneti arzulamaz, cehennemden korkmaz" ya da "Korku ona galip gelmedii için Allah'n rahmetinden ümidini kesmez. Ümit ona üstün gelmedii

emin olmaz. Yani

min

bir

o,

olduu

"Ate demese de

bu

ile

Allah'n mekrinden

ümit arasndadr.

kimsenin korku veya ümidi

de birbirine eit

ayeti

korku

için

tartld

(hile)

Bu bakmdan mü-

takdirde, her ikisinin

görülür" eklinde de anlayabilirsin.

bile neredeyse

yan

kendisi aydnlatacak"

yan safln ve parlakln; "Nur üstüne nurdur" ifadesi

yan nurunun kandilin nuruna, kandilin nurunun da camn nu-

runa eklendiini

belirtir.

üphesiz Allah-u Teala dilediini nuruna

kavuturur.

0 37

TEVHÎD Tevhîd günei

tefrid

RSÂLES

semasndan

senin kalb topraklarna par-

laynca nefsanî arzularn söner, beerî karanlklarn yrtlr. Nitekim: "Yeryüzü rabbinin nuruyla aydnlanr" buyrulmutur.

Muhlis kullarn ve

sair

peygamberlerin kendilerine tâbi olan

topluluklarla beraber 'La ilahe illallah' rini

(48)

bayra

altnda yürüdükle-

görürsün. Allah için söyle, senin onlar arasnda yerin var

Veya

m?

atlm bir admn mevcut mu? Elbette hayr. uymak için bir adm dahi atmadn, kendi nefsini hiç

onlar arasnda

Sen onlara

kontrol etmedin. Bilakis ibadetlerinden nefsanî nazlarn kokusu ya-

ylmaktadr. Halvetin kin ve garaz doludur. Zikrin nice

karmtr. Duru

gafletlerle

ve hareketin edepsizlik kokmaktadr. Bilmem

farknda msn, namaz klarken; "Ben yüzümü gökleri ve

yeri yara-

O'ndan bakasna

iltifat et-

tan Allah'a çevirdim"

mektesin.

Bu

dyla deil vakit,

halinle

de, âdet

dediin

O'na

m yönelmi oluyorsun? badet maksa-

olduu

bu halin Allah

halde,

üzere

yeme ve içmeden

için midir? Elbette ki

elini

çektiin

deil. Nitekim bir

onun orucu ona açlk ve susuzluktan baka birey salamaz. Ve nice namaz klanlar vardr ki onlarn namaz onlara sadece ayakta durmak ve yor-

hadîs-i erifte:

gunluk

"Nice oruç tutan kimse vardr

ki,

kazandrmtr" buyrulmutur. (49)

Allah'a yemin ederim

ki,

yalnzca ekil ve söz

kâfi deildir.

Kur'ân- Kerîm'de "Münafklar sana gelince; 'Senin Allah'n peygamberi olduuna ehadet

ederiz"' derler. Allah,

senin kendisinin

peygamberi olduunu, bunun yannda münafklarn yalanc oldu-

unu bilir" buyrulmas bu hususu açklar. (48)

Zümer Sûresi,

(49)

Buharî

(50)

MünafkÛn

âyet:

69

Sûresi, âyet: 1-2

38

(50)

TEVHÎD RSÂLES! aacn kendisidir. Güzel bir kelime güzel bir aaç gibidir. Tasdik bu aacn kökü, ihlas gövdesi, ameller dallan, sözler yapraklandr. Nasl ki bir aacn Söz,

aacn yapraysa,

en deersiz eyi yapraklan

ise,

kelime-i tevhîd

imann en

düüü de yalnzca sözle

olandr.

Ey kardeim bilmi ol ki, 'La aacdr, feer onu tasdik toprana amellerle korursan,

onun

ilahe illallah' diker, ihias

aac

suyu

mutluluk

ile sular, iyi

kökleri tâ derinlere iner, gövdesi

lar, yapraklan yeillenir ve yenimi

ho

salam-

meyveler bitirmeye ba-

Kur'ân- Kerîm 'de buna iaretle öyle buyrulmutur: "Allah'n

lar.

ho bir sözü,

göe doru olan,

kökü salam, dallar



—rabbinin

iz-

sal

zaman meyve veren ho (5,) verdiini görmüyor musun."

ki:

"Bu aacn meyvesi nedir?" diye soracak olursan, sana derim "Onun meyvesi uyanklk, tövbe, zühd, iffet, tevekkül, teslim,

niyle her

aaca

bir

benzeterek nasl mi-

hereyi Allah-u Teala'ya smarlamak, batnî ve ruhanî bütün güzel sfatlar ile cismanî ve zahirî olan

Bu aaç Allah'n

er

aaçlar alt ayda

tüm

izniyle her bir

meyve

iyi

huylardr."

an meyvesini vermekte olup

verirler.

Ayrca bunun meyvesi

ruhlar âleminin, öbürlerininki ise cisimler âleminin

mânâ ve

gdasdr.

Biri

esrar âleminin, dieri suret ve izler âleminin besinidir.

Tevhîd

aacn yalan ve kötülük toprana diker, riya ve nifak kötü ameller ve çirkin

suyu

ile sular,

ahdi

bozmak ve emaneti

fillerle

zayi etmekle

onu himayeye kalkr,

büyütmeye çalrsan; onun

üzerine vefaszlk suyu akar, ve o, kötü söz ve hezeyan lanr. Böylece

o

aacn

brahim Sûresi,

âyet:

asyla a-

meyveleri menfî bir ekilde etkilenir, yap-

raklan dökülür, gövdesi çürür, kökleri

(51)

di-

24-25

39

kopmaya balar ve

bir

gün

RSALES

TEVHÎD

kader rüzgar onu paramparça eder.

öyle iaret fa

edilir:

Bu

hale Kur'ân- Kerîm 'de

"Yaptklar her iin önüne geçmiiz de onu

saçlm toz zerreleri haline getirmiizdir."*52

etra-

'



Bu aacn yitiren

gölgcsiyle gölgelenen kimse zafer

yapan

hüsranda kalmtr. Ona

ebedî saadete erimi, tu-

tunmayan ehavete dümütür. Onun dallarndan yüksek derecelere

çkm,

kazanm, onu

onu brakan en

alt

birine tutunan

derekeye yuvarlan-

mtr.

O 'La ilahe

ona

yapan

rifte:

illallah'

selamete

yüce, deerli, paha biçilmez bir sözdür ki

kavumu ve korunmu

"nsanlar La ilahe

olur. Bir hadis-i

e-

diyene kadar onlarla savamakla

illallah

emrolundum. Bunu dedikleri zaman kanlarn benden korumu olurlar" buyrulmutur ki burada bahsedilen koruma dünyayla ala(53) kal olup ahiretteki koruyu daha önemlidir.

binaen ayrca: "La ilahe

Bu sözün önemine

illallah

benim

Bunu söyleyen kimse bu kaleye girer. Bu kaleye giren kimse de azabmdan kurtulur" ve, "La ilahe illallah diyen kii cenkalemdir.

nete girer" buyrulmutur.

(54)

-

(52)

Furkan Sûresi, âyet: 23

(53)

Buharî ve Müslim Sahihlerinde; Ebu Dâvûd, Tirmizî, Neseî, bn-i Mâce Sönenlerinde

(54)

Müsned-i

Ebu Hureyre

(r.a.)'den nakletmilerdir.

Ahmed bin Hanbel

40

Bu

hadis mütevatirdir.

RSÂLES

TEVHÎD Bu sözün son dura O'nun

biftek

vahdaniyetin bilinmesi, semeresi ise

olduunun herey tarafndan

ikrar edilmesidir.

cudata vücut verilmesi ve kainatn yaratlmas bu sebepledir. vahdaniyetin marifeti ve ikrar verilmez, yokluk

olmam olsayd

Mev-

Eer

mevcudata vücut

srrndan varlk çkmazd. Nitekim Kur'ân-

Kerîm 'de: "nsanlar ve

cinleri

ancak bana kulluk

etsinler diye ya-

rattm" buyrulmutur. (55) Yani Ailah-u Teala kullarn, kendisinin

olduunu bildirmek için yaratmtr. Ulvî süfli âlemler ile onlarn arasndaki tüm mevcudat da kullan için yaratmtr. Bunun bir

için

gök

seni gölgelendirir, yer

tar, melekler korur,

ay,

güne

ve

yldzlar seni aydnlatr. Süflî varlklar da senin tasarrufun altnda-

Ksacas herey senin için yaratlm, sen de O'nun için, yani O'nun birtek olduunu idrak etmek için yaratlmsndr. Öyleyse diyebiliriz ki, tüm mahlukat O'nun birtek olduunu bilmek ve ikrar dr.

etmek üzere yaratlmtr. Nitekim bir kudsî hadiste öyle buyrulmutur: "Ben gizli bir hazineydim. Bilinmek için mahlukat yarat-

tm."™

üphesiz kendisi için

megul

ki Allah-u Teala

yaratmtr. Oysa

tüm

eyay

ki sen

kullan

için,

kullann da

nimet vereni unutup nimetle

oldun, nimeti verene ükretmedin,

onun sana

niçin verildi-

ini düünmedin. Allah' unutturan her nimet nikmet, O'nu hatrlatmayan bütün hediyeler beladr.

"Nimetin ükrü nedir?" diye merak edecek olursan cevap ola(55)

Zâriyat Sûresi, âyet: 56

(56)

Tirmizî

41'

RSALES

TEVHÎD rak deriz

ki,

nimeti vereni, sana nimet verdii için, hamd-u sena et-

mek ve O'na nimetleriyle

yönelmektir.

O'na

itaat

Bunu öyle de

ifade edebiliriz:

O'nun

etmek, O'nu unutmamak, nimette nimet ve-

reni görmektir.

Nimetin ükrü nimeti artrr, olur.

Nimete nankörlük etmek

azaba yol

açar.

niz nimetimi

Bu

basireti açar, berekete vesile

ise helaki hazrlar, zevali getirir,

"Eer ükrederseazabm çok çetindir"

nedenle Kur'ân- Kerîm'de;

artrrm. Nankörlük ederseniz

buyurulmutur.(57)

• Ey

insanlar!

yice

.

biliniz ki Allah-u

tedii gibi hükmeder, sebepsiz

verir,

Teala dilediini yapar,

zamana

is-

bal olmakszn men

olmakszn mesut eder, yaratmaya ihtiyaç duymakszn yaratr ve yine ükre ihtiyac olmad halde ükür ile imeder, hiçbir illet

tihan eder.

üphesiz

ki ehadiyet ve

samediyet sebep ve illetlerden

Eer O'nun iradesi bir sebepten dolay olmu olsayd (katk) olmu olurdu; yok eer bir hadiseden dolay ol-

münezzehtir.

mahlûl

mu olsayd malûl olurdu. Oysa ki O'nun iradesi ne mahlûldür, ne de malûldür. O, sebep ve

illetleri

dan sorumlu deildir, onlar mutur/ 5 ^

Varlklarda sadece la

megul

olma, O'ndan

(57)

brahim

(58)

Enbiya Sûresi,

Sûresi,

ise

yaratandr. Nitekim;

sorumlu tutulacaklardr" Duyurul-

O vardr. Öyleyse sen Allah'tan bakasybakasna yönelme. O'na ulatnda

âyet 7

âyet:

"O yaptn-

23

di

her-

TEVHÎD eye ulam, O'nu

RSALES

kaybettiinde hereyi kaybetmi olursun. Kai-

natn zirvesine yükselsen, en yüce

yerlere

hazinelerinin anahtarlar sende olsa, her iki

çksan, her

iki

âlemin

dünyann da mahsulat

eer sen bunlardan biriyle megul olur, aklanrAllah' unutmu ve O'ndan bakasyla megul ol-

sana verilmi olsa, san bilmi ol

ki,

mu olursun. Sadece dünya nimeti

ister

ve onunla yetinirsen helak

olmu-

sun demektir. Nitekim Kur'ârt Kerîm'de "Dünya hayatn ve güzelliklerini isteyenlere, veririz.

ateten

orada ilediklerinin

karln

tastamam

Onlar orada bir # eksiklie uratlmazlar. Ahirette onlara

baka birey

Amelleri de

iptal

yoktur. ledikleri eyler orada

edilmitir" buyürulmutur.

boa gitmitir.

(39)

Ayn ekilde yalnzca âhiret nimetini ister ve ona kanaat edersen bilmi ol ki sen bir budalasn. Çünkü, sadece kendi eviyle megul olup,

megul

komusunu

unutan kimse bön ve aklszdr.

Rzk

ile

olup Rezzak' unutan kimse de böyledir.

Yalnzca dünya nimetinden faydalanrsan âhiret nimetini; sadece âhiret nimetinden istifade edersen dünya nimetini kaybedersin. Öyleyse gerçek mutluluk, dünya ve ahireti birlikte yürütmekte ve vechullah istemektedir. Aksi taktirde O'nun emrinin dçkar, Allah'n iradesinin dairesine giremez, O'nunla ve

na

O'nun

için

olamazsn. Nitekim,

bir

air

demi

ki:

Gördüm ki ak köprüsü uzamakta bizden yana 'Haydi geçin' diye nida olundu âklara

(59)

Hûd

Sûresi, âyet 15-16

43

RSALES

TEVHÎD Köprüyü geçmek

için

yanlarna yürüyünce

Köprü koptu ve ben yuvarlandm mahrumiyete Dalgalar her yanmdan tutup

Sabr tükenmitir

Ya bu karan

'artk göç' dedi bir münâdî

böylece kabul edersin, ya da ihtiyar kadnlarn

dinine tâbi olup aczini

köede

sardnda beni

pineklersin.

Ve

itiraf

eder, evin arka

odasnda

oturur, bir

u ilahî hitaba muhatap olursun:

"Siz

ilk

önce oturmaya raz olmutunuz. Öyleyse geri kalanlarla beraber 0 t urun : m) l



Dünyay veya âhireti arzulayan birçok kimse vardr. Lakin Hakk' isteyen kimse azîzdir ve hürmete ayandr. Müridin deeri muradna göredir, istein deeri de istenilen eyin deerine baldr. Zira halkn deeri az

nn

olduu

için

onu arzulamann ve arzulaya-

da deeri o nisbette azdr. Deerli ve önemli olan Hak oldu-

undan

elbette

O'nu istemenin ve

isteyenin

deeri de o oranda

çoktur.

Hükümdarn sarayna girmek ve onun sofrasna oturmak yen kimse

ile

onun çöplüüne

atlm bir lei

iste-

arzulayan kimse bir

deildir.

Yine hükümdar dileyen kimse

rümeyi (60)

ile

ile,

onun halvethânesinde oturup

skntlarndan kurtulmak için onunla salonda gö-

isteyen kii eit olmaz.

Tevbe

konumay

Sûresi, âyet:

83

44



TEVHÎD RSÂLESt



(

Komunun komuya yükseltirken,

bazlar da

halvethânede oturmak receler mevcuttur.

zndan) öyle vardr."<

Bu

vardr.

tesiri

alçaltr.

Baz komuluklar

insan

Hükümdarla salonda oturmakla,

ayn deerde olmayp

herbiri için farkl de-

abir makam

hakikat Kur'ân- Kerîm'de (meleklerin

dile getirilmitir:

"Bizden herkesin

belli

61)

L

Baz kavimler bu dünyaya balandklarndan beerî karanlkulvî lar onlar kaplam ve basiretlerini kör etmitir. Böylece onlar

Ala atlm lee benzeyen himmetleri dünya zevklerine yönelmitir. te böyle insanlaâleme deil de

rn

amelleri

settikleri

mak

süflî

boa

âleme tutunmulardr.

gitmi, emelleri yok olmutur. Onlar, her an his-

ayrlk atei ve

üzere

iki

kere azaba

istikbalde tadacaklar

boa

ol-

uram olurlar. u âyet onlardan bahset-

mektedir: "Âhirette onlara ateten

ameller orada

cehennem atei

baka birey

gitmitir. Zaten

yoktur. ledikleri

yapmakta olduklar da bâtl-

dr."^

Baz

topluluklar da bu âlemden kopmak, beerî karanlklar-

dan kurtulmak

için gayret ettiler. Riyazetle

terbiye ve tezkiye ettiler. Böylece

megul

olup, nefislerini

mesafe katetmi, dünya

ziynetle"-

terketmi oldular. Lakin üzerlerinde bulunan tabiat ve beeriyete ait kalntlar nedeniyle, Hakk'n iradesine, lütuf ve ihsanna

rini

tamamen mazhar olamadlar. Fakat cehennemden

kurtuldular.

Bir millet kendilerine korkunun galip gelmesiyle eziyet yeri

olan cehennemden kurtuldu. Bir dieri ümidin galip gelmesiyle,

ikram yeri olan cenneti kazand.

Bu (61

)

(62)

frkalar en yüksekle deil de yüksekle, en

Sâffât Sûresi, âyet: 164

Hûd

Sûresi, âyet: 16

45

mükemmelle

1

TEVHÎD

RSALES

deil de mükemmelle, en deerliyle deil de deerliyle megul duklar hi,

için istikbaldeki

ol-

cehennem azabyla cezalandnlmasalar da-

ayrlk ateiyle cezalandrlmlardr. Nitenazarnda ayrlk atei, yakc ateten daha iddetlidir.

her an hissettikleri

kim

dostlar

Bir air

demi ki:

Eer musallat edilse âte-i hicran Elbet birgün erirdi cehennem âtei •

Souklard yalazlarla kavrulan mekân Cierler kor olurdu ve sarard seni

Dier

bir

grup da beeriyet ve tabiat âleminden ayrlp mânâ

âlemine kanat açt. Onlarn üzerinde beeriyet âlemine

birey

kalmam,

onlar kainat

uzaklamtr.

Kalbleri Allah'a

zulan Hak'tr.

Bu

ait

herhangi

am, mevcudat bal

olup,

geçmi, halktan onlarn tüm istek ve ar-

Hakk'n dili olduu için onHak Teala konumaktadr. Onlar derler

gibi kimselerin dili

konutuklarnda âdeta ki: "Dünya ve ukba, cennet ve cehennem ile megul olmayz. Allah-u Teala bizden raz olduktan sonra biz ne diye bunlarla uraalm. O Kâdir'dir. Dilerse cehennemde de bize nimet verir, ikramda ki bundan Allah'a bulunur. Eer bize azap etmeyi dilerse rz cennette de eder. Bizler O'nun cennetini arzuladmz veya cehenneminden korktuumuz için ibadet etmi olursak, tereddütlü lar





sn-

ve tek tarafl ibadet edenlerden oluruz. Böyle bir tutum içinde bulunan kavimler yerilerek, onlar hakknda; 'nsanlardan öyleleri

hayr dokunursa yatr, bir bela gelirse yüzüstü dönerler. Böyece dünyay da âhireti de kaybederler. Bu ise apaçk bir ziyandr' buyurulmu vardr

tur.

(63)

(63)

ki

Allah'a tereddütlü ibadet ederler. Kendisine bir

Bizler

Hac

O'ndan bakasna ibadet etmeyiz."

Sûresi, âyet:

1

46

RSALES

TEVHÎD

te

bu gruba dahil olan insanlar sadece vechullah arzular; Bunun için Allah-u Teala onlara dünya ve âhiret mülkünü vermitir.

Onlar fakirlik kaftan giymi meliklerdir.

Yeme ve içme ile megul

olan kiinin Allah' sevdiini söyle-

mesi yalandr. Bunun gibi cennet nimetlerini düünen, onlarla

me-

gul olan kii de yalancdr.

Gerçek mânâda kul olanlar yalnzca O'nun için kalkar, oturur, konuur, hereyi O'ndan alr ve yalnz O'na bakarlar. Gözlerini Allah için kapatrlar. Böylece O'nunla görür, O'nunla iitir. O'nunla konuur. O'nunla tutar ve O'nunla yürür bir hale gelirler ki buna bir kudsî hadiste öyle iaret edilmitir: "Ben onun kula, gözü,

eli

benimle

ve destei olurum. Kulum benimle duyar, benimle görür, tutar...

,K64)

Allah-u Teala,

dier

insanlara vaat ettii birtakm eyleri bu

kullarna peine vermitir. Bakalarna gaib olan eyi onlara ayan beyan göstermitir. Dierleri, bir köeye serilmi bulunan seccadeleri üzerindeyken, onlar arkta, garpta, ar-û fertedirler. Bedenle-

olmasa da srlaryla maddî âlemi amlar, Hak Teala'y gözleriyle olmasa da srlaryla görmülerdir. Onlar Hakk'n güzide

riyle

yaratl sebebidirler. Yaratlm olanlar onlar nzklanr ve yaratlrlar. Onlar ubudiyeti ve tevhidi Al-

kullan ve kainatn

sayesinde

lah'a has klanlardr ki onlara ve onlara tâbi olar

Cenab- Hak, onlarn bu buyuruyor: "Sabah

akam,

halini

Rablerinin

ra ne mutlu.

överek pt gamberine öyle

rzasn

dilîyerek

O'na

yal-

varanlar kovma. Onlarn hesabndan sana bir sorumluluk yoktur. Senin hesabndan da onlara bir sorumluluk yoktur ki, onlan kovarak zulmedenlerden olasn.'*

(64)

Buharî, Kitab- Rikak 7/190,

(65)

En'âm

Sûresi, âyet:

65 *

b.

38

52

47

RSALES

TEVHÎD ,

Bana 'rade nedir?' diye soracak olursan sana cevaben derim ki: "rade, kalbi âlemlerin rabb olan Allah'n sevgisine, rzasna, isteine balamak; mal mülkü terkedip, fâni ve helak edici eylerin üzerine

binmek; rahat terketmek, mübah eylerden yüz çevir-

mek; Allah' arzulamak ve onun ateinde yanmaktr." Bir pervanenin bile kendini

musun? Miskin

yantan

bir

bir hayat

mum nda yaktn görmüyor

pervane bile kendini âtee atp yakyor da bu

O

umuyor.

küçücük

haliyle,

cann

sevgilisinin

mükemona armaan et-

kollarna atp feda ediyor da sen, üstün bir varlk olarak,

mel

bir sevgili için nefsini harcamakta,

varln

mekte tereddüt ediyorsun. Sonsuza kadar bu fânî dünyada yaayazannediyorsun! O küçücük pervane tüm varln sevgilinin ateinde yakarak yeni bir hayata doacan biliyor da, sen yücelerden gelen "Allah yolunda öldürülenleri ölü zannetmeyin. On-

can m

lar diridirler" sesini

Bu lerdir.

duymana ramen hâlâ duraklamaktasn. (66)

gibi insanlar, iradelerinde

Onlarn hakikî lezzetlerden

sadk olmayan, yalanc kimse-

hiçbir nasibi yoktur.

.

üphesiz nefsini harcamadkça ve varln yok etmedikçe Allah'a kavuamazsn. Nefis perdesini ref etmedikçe O senin için, sen de O'nun için olamazsn. Varln yok edersen, O'nunla baki olursun. Her kim ki varln O'na feda ederse Allah-u Teala onu kendine halef yapar. Nefsin hereyden hakir; re,

deersiz ve hakîr bireyi,

Hakk'n müridi ve

O (66)

halde

Âl-i

talebesi

varln

olamazsn.

O'na

mran Sûresi, âyet:

muradn hereyden aziz olduuna gökymetli ve azz bireye deimedikçe sun, nefsini

169

48

O'na

saç. "...Onunla ko-

TEVHÎD numadan önce

sadaka

veriniz..."

Eer mtirîd isen murâd, olursun.

RSALES te visalin mehri budur.

tâiip isen matlûp,

habîb isen

View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF