Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn)

August 16, 2017 | Author: MehmetZahidKotku | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn)...

Description

EDEP YA HU!

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî & Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) Vuslat: 4 Tasavvuf-Hikemiyat Serisi: 6 Isbn 978-605-61107-4-0 Basım Tarihi Şubat 2006 Baskı / Cilt

Metkan Matbaası

Merkezefendi Mh. Yılanlı Ayazma Sk. Örme İş Merkezi No:8/1 Davutpaşa - Zeytinburnu / İstanbul Tel: (0212) 483 22 22

İç Tasarım İrfan Güngörür Kapak Tasarım Sena İzgi

© Tüm yayın hakları VUSLAT VAKFI’na aittir. Kaynak gösterilerek iktibas yapılabilir.

VUSLAT Eğitim, Yardımlaşma, Kültür ve Çevre Vakfı www.vuslatvakfi.com Şems-i Tebrizi Mah. İstanbul Cd. No: 149/2 Karatay / Konya Tel: +90 332 350 64 99

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî & Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn)

Tercüme: Dr. Mehmed S. Bursalı

İstanbul - 2006

İÇİNDEKİLER

mütercimin önsözü,

7

ahmed ziyâüddin gümüşhanevi (k.s.) hz'nin kısa terceme-i hali,

9

kırk hadis (hadisi erbain) ahmed ziyaüddin gümüşhanevi

(k.s.), 38 ahmed bin süleyman el-ervadi (k.s.),

50

nakşibendiyye tarikatı osmanlı ülkesinde, kırk hadis,

55

53

Önsöz Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî (K.S.), ilimle meşgûl olmayı en üstün yakınlık vesilelerinden, en büyük ibadetlerden biri olarak görmüş, ilimlerin en mühimlerinden birinin de, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve selem)'in hadislerini bilmek olduğunu ifade etmiştir. Bunun yanında, ona göre Peygamber Efendimiz (S.A.V.)'in sünnetlerini müslümanlara nakletme işi, peygamberlerin vazifelerinden biri olarak müslümanların hayrını istemenin bir gereğidir. Hadisleri nakletme ve öğretme görevini yerine getiren kimse, sünnetini nakletmiş olduğu o yüce Resûl'ün(sav) halifesi sayılır. Bundan dolayı Gümüşhânevî Hazretleri, hadis öğretimine özel bir önem vermiş ve hadisle alakalı birçok eserler kaleme almıştır. Öyle ki, ondaki bu düşünce; hadis ilmi ile iştigali, tarikatının bir rüknü haline getirmiş, kendisinden sonra aynı çığırı devam ettiren halifeleri tarafından bu hassasiyet günümüze kadar intikal etmiştir. Kendisine bu yüzden "Muhaddis-i Rûm" (Anadolu'nun Muhaddisi) de denilen Gümüşhânevî'nin, tasavvufî yorumlarını da ihtiva eden hadisle ilgili eserleri ile, diğer telifatı dünyanın dört bir yanına dağılarak, yakın ve uzak bütün ilim ehlinin el kitabı olma hüviyetini kazanabilmiştir. Bugün, herhangi bir kütüphaneye girdiğimiz zaman, eserlerini rahatlıkla bulabilmemiz bunu teyid etmektedir.* *

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Sempozyum Bildirileri (sh. 64-65), Gümüşhânevî Ahmed Ziyâüddîn ve Hâlidiye Tarikatı, Dr. İrfan Gündüz, syf. 86-87.

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 8

İşte elinizdeki bu eser, onun, çok kıymetli hadis te'lifatından biri olan "Kırk Hadis" kitabıdır. Onun, Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve selem)'den rivayet edilen: “Ümmetimden kırk hadis ezberleyen kişiyi Cenâb-ı Hakk, kıyamet günü âlimler ve fakihlerle birlikte haşrederdiğer bir rivayette de: “Ben, onun için, kıyamet gününde bir şahit ve şefaatçi olurumHadis-i şerifindeki müjdeye nâil olmak için yazdığını beyan ettiği bu risâle, özlü manalar ifade eden, kısa ve ezberlenmesi kolay hadislerin bir araya getirildiği bir eserdir. İçerisinde 42 hadis bulunan bu risâlede, daha çok ahlaki ve içtimâi meseleleri konu edinen hadislerin, sadece metinleri verilmiştir. Baskı tarihi ve yeri zikredilmeyen bu kitap, "Devâül- Müslimin" ve "Netâicul-İhlâs" risâleleri ile birlikte basılmış bir mecmua içerisinde yer almıştır.* MÜTERCİM

*

Gümüşhânevî Ahmed Ziyâüddîn ve Hâlidiye Tarikatı, Dr. İrfan Gündüz, syf. 103.

AHMED ZİYÂÜDDİN GÜMÜŞHANEVİ (K.S.) HZ.'NİN KISA TERCEME-İ HALİ

Gümüşhane'de dünyaya gelen, İstanbul Süleymaniye Camii haziresinde medfun bulunan, İstanbul'a teşrifleriyle ufku değişen, ariflerin ve evliyaların kutbu, üstadı, yardımcısı, dayanağı, yardıma yetişeni, elinden tutanı, kendine ulaşanların gavsı, müridlerinin terbiyecisi, sâliklerin irşad edicisi, Kur'an edebiyle yaşayan, Allah(C.C.)'ın kelimesini ve şeriatını gönüllerde yüceltmeye bütün gücü ile gayret eden, fakih ve muhaddis, Resulullah'ın (S.A.V.) sünneti ve yolundan ayrılmayan, ilim ve marifetlerin kaynağının takipçisi, milyonlarca insanın gönlüne irfan nurlarının akmasına vasıta olan Büyük Şeyh Efendi Ahmed Ziyâüddin bin Mustafa el-Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleridir. Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri 1813 yılında Gümüşhane'nin Emirler mahallesinde dünyaya gelmişlerdir. Babaları Mustafa, dedeleri Abdurrahman adlarını taşırlar. Pederleri ticaretle hayatını kazanan salih bir zât idiler. Gümüşhanevi Hazretleri beş yaşında okumaya başladılar. Sekiz yaşlarına gelince Kur'an-ı Kerim, Delâil-i Hayrat, Kaside-i Bürde ve Hizbü'l-Ahzap kıraati için icazet aldılar. On yaşlarında babalarının Trabzon'a hicretiyle birlikte, oranın ileri gelenlerinden olan Laz Hoca, Şeyh Osman Efendi ve Şeyh Halid as-Saidî'den sarf, nahiv ve fıkıh dersi almağa başladılar. Abilerinin askerde, babalarının ise yalnız olması sebebiyle küçücük yaşında bir yandan babalarının mağazasında

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 10

çalışırlar, bir yandan da büyük bir aşk ve şevkle ilim tahsiline gayret ederlerdi. Mutad dersleri ve hafızlığını devam ettirirken de bizzat elceğiziyle ördükleri keseleri satarak helal para biriktirmeye çalışıyorlardı. Bu parayla ileride tahsillerini ilerletmek için gereken masrafı karşılayacaklardı. 1831'de amcalarıyla birlikte alışveriş için İstanbul'a geldiler. Babaları için lüzumlu ticaret eşyasını aldıktan sonra onları amcalarına teslim ettiler ve şöyle buyurdular: "Muhterem amcacığım, ben şu anda gökte ararken yerde bulduğum, ilim ve marifet beldesi İstanbul'da bulunmaktan dolayı tarife sığmaz bir saadet ve bahtiyarlık içindeyim. Ağabeyim askerden dönmüş bulunuyor. Benim için artık memleketime dönmek gerekmez. Burada kalıp ilmimi tamamlamak, tarikat ve tasavvuf ilmimi sürdürmek arzusundayım. Mazeretimi kabul edin ve bana incinip gücenmeyin. İleride lazım olur düşüncesi ile kendi ellerimle örerek sattığım para keselerinden birkaç kuruş biriktirmiştim. Bunları da kendime hiç pay ayırmadan size vererek babama gönderiyorum. Yardımcı ve dost olarak Allah bana yeter! Üzerimde hakkı olan yakınlarımın haklarını helal edip, dualarından unutmamaları en büyük dileğimdir. Ben de kapanacağım hücremde, sizleri dua ve hayır ile anmaktan bir an geri kalmayacağım." Bu vedalaşmadan sonra, İstanbul'da hiçbir tanıdığı, yanında da tek kuruşu kalmadığı halde, Rabbine tam bir tevekkül ve teslimiyet duygusu içinde, Bayezid Medresesinde yapayalnız kalmışlardır. Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri, Süleymaniye Medresesindeki derslere devam ettiler, zamanın ileri gelen ulemasından padişah hocası Hacı Hafiz Muhammed

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

Emin Efendi ve Abdurrahman el-Harputi Hazretleri'nin ders halkalarına katıldılar. Şeriat ilimlerini elde edip icazet aldıktan sonra Bayezid Medresesinde müderrisliğe tayin olundular. Orada irşada, ders okutmaya ve 28 yıl sürecek olan ilmi eser tertibine başladılar. Zaten Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri, henüz icazet almadan üstün zekâları, kavrayış ve çalışkanlıkları ile hocalarının dikkatini çekmişler ve vekâleten Şerh-i Akaid okutmaya, bir yandan da eserler telif etmeye başlamışlardı. Gümüşhanevi Ahmed Ziyâüddin (K.S.) Hazretleri, şeriatın zahir ilimlerinde başarılı bir tahsil hayatından sonra icazet almışlar, dersiâmlık mevkiini ulaşmışlar ve ilim yayma faaliyetine başlamışlardı. Ama tarikat ve tasavvuf sahasında da olgunlaşmak istiyorlardı. Bu maksatla Mevlana Halid elBağdadi (K.S.) Hazretlerinin halifelerinden Abdülfettah elAkri Hazretlerine müracaat ederek ona intisap etmek istediklerini belirttiler. O şu cevabı verdi: "Sizin, tarikatta kısmetiniz benim vasıtamla değildir. Mana âleminizi nurlandırmakla vazifeli başka birisi vardır. Vakti gelince intisap eder, feyzinizi ondan alırsınız. Bekleyiniz." Böylece Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri hasret dolu bir bekleyişe girdi. O sırada Mevlana Halid el-Bağdadi (K.S.) Hazretleri, halifelerinden Ahmed bin Süleyman el-Ervadi (K.S.) Hazretlerine: "Ey Dost, parıltısı ile kuzey Afrika, Buhara, Mısır, Mekke, Medine, Hindistan ve uzak doğunun aydınlanacağı zat için İstanbul'a git, Onu ara bul. O, henüz açılmamış bir goncadır. Her ne kadar İstanbul'a senden evvel pek çok halife gönderilmiş ise de, onun nasibi sana verilmiştir. Onun irşadı ile meşgul ol. Zira O, bizden sonra sahibi zaman ve rehberi ta-

11

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 12

rikat olacaktır." buyurmuşlar ve Ervadî Hazretleri emir gereği yola çıkıp 1845 de İstanbul'a varmışlardır. Gümüşhanevi Hazretleri, bir sabah Abdülfettah Efendi'nin (K.S.) odasında ilk defa Ervadî Hazretleri (K.S.) ile karşılaşmış, ona çok yakın bir alaka ve sevgi hissetmiştir. Ervadî (K.S.) Hazretleri'nin, "Ya Ahmed! Sizin irşadınız bana verilmiş olup, yalnız sizin için Şam'dan Anadolu'ya gelmek için görevlendirildim." demesi üzerine tanımadığı bir kişinin kendisine adı ile hitap etmesinden hayretler içinde kalan Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri, hemen oracıkta Ervadî Hazretlerine (K.S.) intisab etmişlerdir. Pek çok meşayıhın manevi bir işaretle yönlendirildikleri, diyar diyar gezerek mürşidlerini arayıp buldukları bilinir. Durumun tam tersine dönüp, Gümüşhanevi Hazretleri'nin şeyhi Ervadî Hazretleri'nin Şam'dan sadece Gümüşhanevi (K.S.) Hazretlerimizi irşad için İstanbul'a gelmesi, Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri'mizin Halidiye Tarikatı içindeki yerlerinin büyüklüğüne işaret etmektedir. Kendisi ile ilmi alışverişi 16 yıl süren Ervadî Hazretleri(K.S.), Gümüşhanevi(K.S.) Hazretlerine bir süre tarikat, zikir ve seyr-ü sülûk yollarını talim ettirmişler, Ona manevi dereceler aştırmış, ruhani yüksek derecelere ulaştırmışlardır. Gümüşhanevi (K.S.) Hazretlerinin girdiği iki halvetten sonra Ervadi (K.S.) Hazretleri kendisine 1848 tarihinde; Nakşibendiyye, Kadiriyye, Sühreverdiyye, Kübreviyye, Çeştiyye, Halidiyye, Halvetiyye, Bedeviyye, Rifaiyye, Şazeliyye ve Müceddidiyye tarikatlarından "hilafet-i tâmme" ile icazet vermişlerdir. Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri Mahmutpaşa Medresesindeki hücresinde irşad faaliyetine devam etmişler, bu hücre, zamanla artan müridlerinin ihtiyaçlarına cevap veremez hale

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

gelince İstanbul'da, Sultanahmed'in Alemdar Mahallesindeki Fatma Sultan Camii'ni tekke olarak kullanmışlardır. Daha sonra cami yanına büyük bir ev ve tekke yaptırıp vakfetmişler, burası "Gümüşhaneli Dergâh-ı Şerifi" diye şöhret bulmuştur. 1863 yılında, Sultan Abdülaziz tarafından emirlerine tahsis edilen bir vapur ile beraberinde birçok öğrencisini alarak Hacca gitmişlerdir. Bu Hac ziyaretinde Ramuz el-Ehadis kitabının tanzim ve planlamasını düşünmüşler, İstanbul'a döndükten sonrada görevlerine devam ederken 1865-1875 yılları arasında eserin tasnifini tamamlamışlardır. İlk haclarına müteakip İstanbul'a dönüp, Şeyhül- Haremi Nebevi Mehmet Emin Paşa'nın kızı Havva Seher validemiz ile evlenmişlerdir. 93 harbinin patlak vermesinin ardından (1877-1878) müridleri ile birlikte Kars'a gidip cephede fiilen savaşa katılmış, ateş hattında bulunmuş, askere manen moral desteğinde bulunmuşlardır. O senenin Ramazan ayına kadar savaşa devam eden Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri, savaşın hafiflediği ve durakladığı bir sırada Of'a gelip burada iki yüz sekseni aşkın talebeye Ramuz okutmuş, birçok kişiyi de halvete sokarak hilafet vermişlerdir. Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri 1877 senesinde ikinci defa Hacca gitmiş, dönüşte 3 seneden fazla Mısır'ı şereflendirmişlerdir. Bu ziyaretinde Ramuz el-Ehadis'i 7 defa okutarak yüzlerce Arap âlimine icazet vermişlerdir. Ömrünün 28 senesini neşriyat ve ilmi çalışmalara veren Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri, 16 sene müridlerine bizzat tarikat telkini yapmış ve hatm-i hace yaptırmışlardır. Her sene biri Zilhicce, biri de Recep ayında olmak üzere senede iki kere halvete girerlerdi. Zühd ve takvada dereceleri son de-

13

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 14

rece yüksek idiler. Gayet perhizkâr, kanaatkâr yaşarlardı, çok zaman katıksız ekmekle yetinerek ellerine geçen parayı fakirlere dağıtırlardı. Ömrünün son 18 yılını (bayram günleri hariç) aralıksız oruç ile geçirmişlerdi. Geceleri uyumazlar, zikirle, ibadetle, eser telifi ile meşgul olurlardı. Gündüzleri de talebe yetiştirmekle uğraşırlardı. Yatsı namazından sonra konuşmayı sevmezler, yatsı abdesti ile sabah namazı kılarlardı. Gümüşhanevi (K.S.) Hazretlerinin hocası Muhammed Emin Efendi, Gümüşhanevi Hazretlerine tarikat yönünden intisap etmişler ve bu suretle şeri ilimlerde öğrencisi olan zatın tasavvufta öğrencisi olmakla şereflenmişlerdir. Yazlarını Beykoz'un Yuşa tepesine çadır kurarak geçiren Gümüşhanevi Hazretleri, Cuma günleri mutlaka dergâha gelmeyi adet edinmişlerdi. Haftanın bir gününde yapılması adet olan hatm-i hace zikrini bizzat yaptırmayı hiç ihmal etmemişlerdi. Gümüşhanevi Hazretleri vefat senesinden öndeki yaz Cuma günleri dâhil tekkeye gelmemişler, yerine Hasan Hilmi Hazretlerini vekâleten bırakmışlardır. Kışın dergâha döndüklerinde mihraba hiç geçmemişler, tekkenin tüm mesuliyetini halifesi olan Hasan Hilmi Hazretlerine devretmişlerdir. Bu ara rahatsızlanan Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri pek zayıf ve mecalsiz düşmüşlerdir. Bir aralık çok ağırlaştığı, yatağa düştüğü, beş gün hiçbir şey yeyip içmediği, son üç günde de gözünü hiç açmadığı, ağzından da tek sözün çıkmadığı bizzat görenlerden nakledilmiştir. Bu hal üzere hasta yatağında baygın bir şekilde, dört büklüm yatan Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri, tedavisi için gelen doktor tarafından ayakları uzatıldığında, kulaklarının ucuna kadar utancından kıpkırmızı kesilmiş, gözlerini hafifçe açarak: "Bir de beni Rabbimin hu-

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

zurunda ayak uzatma suçu ile baş başa bırakmayın" diyerek ayaklarının toplanılmasını istemişlerdir. 25 Mayıs 1893 Pazar günü sabaha doğru yarı baygın yatarken ansızın gözlerini açıp "Hepsini isterim Ya Kibriya!" diyerek ruhunu teslim etmişlerdir. Mübarek kabirleri Süleymaniye Camii haziresinde, zevcesi Seher validemiz ile yan yanadır. Her iki kabrin etrafı parmaklıklar ile çevrili olup Gümüşhanevi (K.S.) Hazretlerinin başuçlarındaki taşta aşağıdaki manidar beyitler yazılıdır: Nazar kıl çeşm-i ibretle, makâm-ı ilticadır bu! Erenler dergâhı, bâb-ı füyûzât-ı Hüdâ'dır bu! Ziyâüddîn-i Ahmed, mevlidi anın Gümüşhâne, Şehir-i şark-u garbın, mürşid-i râh-ı Hudâdır bu!.. Muhakkak ehl-i Hakk ölmez, ebed haydır bil ey zâir ! Saray-ı kalbini pâk eyle, bâb-ı evliyâdır bu! Şu'a-ı dürr-i vahdet, menba'-ı ilm-i ledünnîdir. Mükemmel vâris-i şer'-ı Muhammed Mustafâ'dır bu. Hilâfet müddetinden, "İrcii" vaktine dek Hakk'a, Tarîk-i Hâlidî'yi neşr eden, Hakk-reh-nümâdır bu. Oku ihlâs ile bir Fatiha, kalbinde daim tut Cilâ-yı ruhdur zikri, mürîdana gıdâdır bu!" Gümüşhanevi (K.S.) Hazretlerinin vefatı haberi duyulunca müslüman halk derin bir teessüre kapılmış, yürekten sarsılmıştı. Çünkü Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri bütün müslümanların sevdiği, saydığı, gönülden bağlı olduğu bir din büyüğü idiler. Cenazelerinde mahşeri bir kalabalık hazır bulunmuş ve en samimi dualar ve gözyaşı içinde toprağa verilmişlerdir.

15

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 16

Şemaili Orta boylu, beyaz yüzlü, yanakları kırmızı, orta kısmı hafifçe yüksek çekme burunlu, çatık kaş ve açık alınlı, sağ ve sol gözlerinin altında birer siyah ben bulunan, yuvarlak yüzlü, beyazı bellice siyah ve iri gözlü, başları devamlı traşlı ve beyaz sakallı bir zât idiler. Başlarına Nakşî tacı ve beyaz imame sararlar, cübbe, hırka ve uzun entari giyerlerdi. Ayaklarında devamlı ayakkabı bulunur, siyah renge hiç rağbet etmezlerdi. Yazları beyaz, kışları da yeşil renk elbise giymeyi tercih ederlerdi. Gümüşhaneli Dergâhı Gümüşhaneli Dergâhı bir ilim ve irfan üniversitesi gibiydi. Ferdi anlamda irşad gayreti ile hareket eden tekkenin toplumsal olarak amacı ise; imanı, fikri, ahlakı ile kemale ermiş, şuurlu Müslümanları yetiştirmekti. Dergâhta Ramuz el- Ehadis, Levamiul-Ukul ve Gümüşhanevi (K.S.) Hazretlerinin diğer eserleri okutulurdu. Müridlerin sayısı bir milyonu aşıyordu. Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri 116 adet irşad salahiyetinde talebe yetiştirmişler, onlara maddi ve manevi ilimlerini aktarmışlardı. Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevi (K.S.) Hazretlerinin hürmet edilip sözü dinlenen büyük bir şahsiyet olması sebebiyle Dergaha Sultan Abdülmecit, Sultan Abdülaziz, Sultan II. Abdülhamit ve birçok devlet adamı gelerek Gümüşhanevi (K.S.) Hazretlerinin sohbet ve derslerine iştirak etmiş, Reisül Ulema Tikveşli Yusuf Ziyâüddin Efendi, Erkan-ı Harp Livalarından Munib Bey, Arap Mehmet Ağa gibi zatlar ise Hazret'in müridi olma şerefine nail olmuşlardır.

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

Toplumun her türlü ihtiyacına cevap verme gayreti içinde olan Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri, iktisadi ve ticari hayata da istikamet vermiştir. O zamanlarda yeni ortaya çıkan faizle çalışan bankalardan ihvanını kurtarmak için dergâhta bir yardımlaşma sandığı kurdurmuşlardı. Müntesiplerin ellerinde bulunan menkul kıymetleri bir araya getirerek kurulan bu sandıktan muhtaç olanlar ihtiyaçları kadar borç alırlar, en müsait şartlarda bilahare öderlerdi. Osmanlı Devleti tarihindeki "avarız sandıklarına" benzer bu sandıkla Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri hem evlerde beklemekte olan ufak sermayenin bir araya gelerek büyümesini ve iş hayatına intikalini sağlamışlar, hem de sosyal hayatın her safhasına hizmet götüren dergâhların, iktisadi ve ticari hayatta da rol alabilecek birer müessese olduğunu göstermişlerdir. Ayrıca Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri, müslümanların ilerlemesi, İslamiyet'in yücelmesi için bir matbaa kurdurmuşlar, Rize, Bayburt ve Of'ta on sekiz bin ciltlik 4 ayrı kütüphane tesis ettirmişlerdir. Dergâha ait matbaada basılan İslami kitaplar ücretsiz verilmişti. Gümüşhaneli Dergâhı, tekke ve zaviyelerin kapatılmasından 1942 ye kadar mabed olarak korundu. Anıtlar Yüksek Kurulu'nun "Muhafazası gerek eski eser" olduğu kararına rağmen dergâh ve Fatma Sultan Camii, yol yapımı gerekçesiyle 1957 de yıktırılmıştır. Dergâhtan bu gün sadece, minaresinin tuğla enkazı ile "Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddin Sokağı" hatıra kalmıştır.

17

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 18

İlmi Yönü Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri ilme çok önem vermişler, 28 sene süren telif hayatında yatağa, yastığa rağbet etmemişler, nice gecelerini sırf bu yüzden uykusuz geçirmişlerdir. İsimleri bir icazetname hacmine sığmayacak kadar çok müellifin, daha da fazla olan eserlerini inceleyip, bunları okutacak kadar iyi bildiği, Bayezid ve Mahmutpaşa medreselerinde öğrencilere verdikleri icazetnamelerden anlaşılmaktadır. Kütüphanesinde 18 bin ciltlik eser bulunan Gümüşhanevi Hazretlerinin 60'a yakın basılı eserleri mevcuttur. Ömrünün büyük kısmını yoğun ilmi çalışmalara ayırıp geceleri hiç uyumadıklarını, sabahlara kadar kitap yazmaya çalıştığını halifelerinden Hasan Hilmi Efendi Hazretleri(K.S.) şöyle anlatırlar: "Çok uzun süren bu dönem içerisinde öğleye az bir zaman kala kıbleye döner, başına da bir havlu örterek uyumaya çalışırdı. Böyle yaparken çevresindekilere: "Öğle ezanına az bir zaman kala beni uyandırın" diye tembih ettiği halde, her defasında kendiliğinden uyandığı için onu uyandırmak kimseye nasip olamamıştır." Zamanında hadis alanında zirveye ulaşmışlar, 2 ciltlik "Ramuz el-Ehadis" ve şerhi olarak 5 ciltlik "Levamiul Ukul" u kaleme almışlardır. Hadis alanındaki üstün çalışmalarından dolayı kendilerine "Muhaddis-i Rum" da denilir. Bu eserler dışında hadisle alakalı Acâibün-Nübüvve, Letaifül Hikem, Hadis-i Erbain adlı üç eserleri daha vardır. Tasavvuf konusunda Câmiul Usul, Mecmuat-ül Ahzab ve Ruhul Arifin gibi tasavvufun inceliklerini ihtiva eden eserleri de mevcuttur.

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

Ahlak konusunda ise Necat-ül Gafilin, Netaicül İhlâs, Devaül Müslim'in adlı eserlerinden başka Gümüşhanevi (K.S.) Hazretlerinin fıkıh ve kelam ilmine dair eserleri de bulunmaktadır. Tasavvufî Şahsiyeti Levamiul Ukûl isimli eserinde kendisini "Tarikaten Nakşibendî, meşreben Şazeli" diye tanıtan Gümüşhanevi Hazretleri, ruhani latifeler ve seyr-ü sülûk prensibini esas alan ve "hafi zikr" i benimseyen bu iki tarikatın usul ve adabı çerçevesinde bir tasavvuf ve tarikat anlayışına sahiplerdir. Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri, on altı yıl müridlerine bizzat tarikat telkini yapmışlar, haftada iki defa müridleri ile topluca hatm-i hace zikri icra eylemişlerdir. Dergâhındaki sayısız müridin hepsinin farklı farklı manevi kabiliyetlerine vakıf olarak onlara ayrı ayrı yollar gösterip onları manen olgunluğa ulaştırmışlardır. Bir milyondan fazla müridi bulunan Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri sadece İstanbul'da değil tüm dünyada tesir göstermişlerdir. Yetiştirdikleri 116 adet irşad salahiyetindeki talebelerini Kazan'dan Komor adalarına, Mısır'dan Medine'ye, Çin'den Afrika'ya kadar geniş bir sahaya göndererek, Nakşibendî tarikatı ve tasavvuf düşüncesinin yayılmasına pek büyük katkıda bulunmuşlardır. Kişiyi içten vuran 'kötülüğü emredici' karakteri kırarak, bedende ruh lehine bir hâkimiyet kurabilmek için zühd ve takva dolu bir hayat anlayışı benimseyen Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri, "az yemek, az uyumak, az konuşmak" prensibine sımsıkı bağlı bir ömür sürdürmüşler, müridlerine de bunları telkin etmişlerdir.

19

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 20

Gümüşhanevi (K.S.) Hazretlerimizin kolu olan, Nakşibendîliğin Halidiyye kolunda, gizli ve sessiz zikir olan "zikr-i hafi" ye önem verilir. Günlük zikir öncesi kalp ve gönülde olan dünyevi kuruntulardan kurtularak, insana, bir gün Allah(C.C.)'ın huzuruna çıkıp hesap vereceğini hatırlatan ölüm tefekkürü yapılır. Şöyle ki: "Gözlerimizi yumarız kendimizi yatağımızda yattığımız gibi düşünürüz. Sanki bu yatışımız son yatışımız da Hz. Azrail canımızı almaya gelmiş. Ne yapacağız ve bu iş nasıl olacak diye telaş içerisinde kıvranırken imdad-ı İlahi yetişir ve kelime-i şahadet getirerek ruhumuzu teslim ederiz. Dostlar, akrabalar başımıza toplanır. Ağlarlar, sızlarlar, feryad ü figan ederler. Komşulara, yıkayıcıya da haber verirler. Teçhiz ve tekfinini hazırlarlar. Elbiselerimizi soymaya başlarlar ya işte o hali gözünün önüne getir. Haa... Bak... Soyuyorlar. Soydular. Teneşir tahtasına koydular. Yıkayıcı geldi. Temizledi, yıkadı. Abdestledi, kefenlere sardı. Tabuta koydular, namazını kıldılar. Ahiret evi olan kabire koydular. Herkes evine gitti sen orada yapayalnız kalakaldın... " Bu şekilde her gün yapılan "rabıta-ı mevt" ile mürid 'ölmeden evvel ölüm' sırrına ermeye ve daha yaşarken fenadan bekaya sıçramaya çalışır. Gümüşhanevi (K.S.) Hazretleri bir şeyhe olan ihtiyaçtan bahsederlerken "Yaratılış gayesi kulluk olarak belirtilen insanın, gerçek kulluğa ermesi marifetle, marifet de kâmil ve mükemmel bir mürşid elinde manevi dereceleri kat ederek, Allah(C.C.) ile kul arasında karşılıklı rızanın bulunduğu durum olan "sıfat-ı mardıyye" sahibi olmaya bağlıdır" buyururlar. Marifette kemal ve seyr-ü sülûkta visal için kendisine intisab gereken mürşidde, kemal ifadesi olarak bulunması gereken beş şart şunlardır:

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

1- Silsilesi itibariyle Hz. Peygamber (S.AS.)'e eksiksiz olarak ulaşan kâmil bir mürşidden irşad icazeti ile müşerref olmak. 2- Manevi zevk sahibi olmak. 3- İslam'ı çok iyi bildiği gibi, emirlerine uyma ve yasaklarından kaçınmada müridlerine üstün misal olması. 4- Şefkat ve himmette yüce olmak 5- Allah(C.C.)'tan gelen her şeye razı olmuş, iradesini Hakk'ın iradesinde ifna etmiş durumda bulunmak. İsabetli görüş ve tesirli telkin sahibi olmak. Nakşibendîyye prensiplerinden olan intisab, tasavvufi mana olarak kalbi şüphe karanlığından kurtarmak, gaflet ve isyandan zikre dönmek gayesiyle kamil bir mürşidin kurtarıcı eline yapışmak, ölünün teneşir tahtasında yıkayıcıya olan teslimiyeti gibi, iç ve dış âlemini mürşide teslim ile tabiri caiz ise manevi bir sözleşmeye girmek demektir. Nakşibendiyye prensiplerine göre şeyhe intisab, dört farklı yoldan yapılabilir: 1- Şekli olarak ki, bu, bir mürşid-i kâmilin sohbetine iştirak ve istifade etme ile olur. 2- Manevi bir terbiye görmek ve tarikata dâhil olmak maksadıyla bir mürşidden inabe istenebilir. Bu tür inabede, gönül ehlinin yolu hangi edebe riayeti icab ettiriyorsa, o şeylere istikametle sımsıkı bağlanmak esastır. 3- Rivayet yolu ile intisab ki, bu, şeyhin irşad ve ikaz mahiyetinde yazmış olduğu eserleri, okumak ve anlamaya çalışmak suretiyle yapılır. 4- Dirayet yolu ile intisab. Bu intisap yolu ise, mürşidin tertib ve telif etmiş olduğu eserlerini sadeleştirerek anla-

21

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 22

şılır hale getirmek ve insanların istifadesine arzetmek için yapılan gayret ve yapılan titiz ilmi çalışmalar iledir. Mürşid-i kâmile intisab ile bağlanmak ve feyzinden istifade etmek için mutlaka onu görmek şart değildir. Manen de onların yüce ruhaniyetlerinden istifade kasdı ile intisab mümkün olup, bu çeşit inabelerde o şeyhin hayatını, eserlerini ve sistemini kabul etmek ve onları benimseyerek yaşamak esas olandır.

Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevi Efendimizin (ks) Tarikat Silsile-i Şerifleri Silsile-i Zeheb 1. Başımızın tacı, gönüllerimizin tabibi, dünya ve ahiret şefaatçimiz, hidayetimizin, gözlerimizin ve letâifimizin nuru, yaratılmışların en üstünü: Seyyid-i Kainat Hz. Muhammed Mustafa (sas) Sıddıkiyye 2. Peygamber Efendimiz (sav)’in en sadık ve mağara arkadaşı, ashabın en üstünü, Sıddıkıyye’nin kurucusu: Hz. Ebubekir Sıddık (ra) 3. Peygamber Efendimiz (sav)’in kendi ailesine severek dâhil ettiği: Hz. Selman el-Farisi (ra) 4. İmamların imamı: Hz. Kasım İbn-i Muhammed (ra) 5. İmamların rehberi: Hz. Cafer-i Sadık (ra) Tayfuriyye 6. Kutupların kutbu: Hz. Beyazid el-Bestami (ks) 7. Evliyalar kutbu: Hz. Ebu’l-Haseni’l-Harakani (ks) Haceganiyye 8. Kutupların kutbu:

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 24

Hz. Ebû Ali el-Faremedi (ks) 9. Kutupların kutbu: Hz. Yusuf el-Hemedani (ks) 10. Kutupların kutbu: Hz. Abdülhalık el-Gûcdüvani (ks) 11. Evliyanın kutbu: Hz. Arif er-Rivgeri (ks) 12. Evliyanın kutbu: Hz. Mahmud İncir el-Fağnevi (ks) 13. Evliyanın kutbu: Hz. Ali Ramiteni (ks) 14. Evliyanın kutbu: Hz. Muhammed Baba es-Semmasi (ks) 15. Evliyanın kutbu: Hz. Emir Külâl (ks) Nakşibendiyye 16. İmamların imamı, kutupların kutbu, Silsile-i Zeheb’in sürekli düzenleyicisi, Abdülhalık el-Gûcdüvani’nin kabri şeriflerinden tarikatın bütün boyutlarını ve özellikle ‘hâfî’ zikrinin inceliklerini tahsil eden, sürekli feyiz ve nur kaynağı Hz. Şah-ı Nakşbend Muhammed Bahaüddin Üveysi el-Buhari (ks) 17. Nakşibend Hazretleri’nin damadı şerifi ve evliyanın kutbu Hz. Alâeddin Attâr (ks) 18. Evliyanın kutbu: Hz. Yakub el-Çerhi (ks)

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

19. Evliyanın kutbu: Hz. Ubeydullah Ahrâr (ks) 20. Evliyanın kutbu: Hz. Muhammed Zahid (ks) 21. Evliyanın kutbu: Hz. Muhammed Derviş (ks) 22. Evliyanın kutbu: Hz. Hacegi el-Emkenegi (ks) 23. Evliyanın kutbu: Hz. Muhammed Baki (ks) Müceddidiyye 24. İkinci bin yıl yenileyicisi, evliyanın kutbu, tarikatı şeriattan her boyutu ile ayırmadan; yeniden ırk, dil, coğrafi tüm farklılıkları İslam’a endeksleyerek projelendiren: Hz. İmam Rabbani Müceddid-i Elf-i Sani Ahmed Faruk es-Serhendi (ks) 25. İmam-ı Rabbani’ nin oğlu, evliyanın kutbu, urvetü’lvüska: Hz. Muhammed Masum (ks) 26. Evliyanın kutbu: Hz. Şeyh Seyfüddin (ks) 27. Evliyanın kutbu: Hz. Seyyid Nur Muhammed el-Bedvâni (ks) 28. Evliyanın kutbu: Hz. Şemsüddin Cân-ı Cânân Mazhar (ks) 29. Evliyanın kutbu: Hz. Şeyh Abdullah ed-Dehlevi (ks)

25

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 26

Halidiyye 30. Evliyanın kutbu, açık ve gizli ilimlerde iki kanat sahibi, efendimiz, rabıta şeyhimiz, hâfî zikirlerin tümünü yeniden tanzim eden: Hz. Mevlânâ Ziyâüddin Halid el-Bağdadi (ks) 31. Mevlânâ Ziyâüddin Halid el-Bağdadi’nin özel olarak yetiştirdiği, tarikatların efendisi, kutupların kutbu: Hz. Ahmed İbn-i Süleyman Halid Hasen eş-Şami (ks) Ziyaiyye 32. Evliyanın ve ariflerin kutbu, yardımcısı ve ellerinden tutanı, kendisine ulaşanların, kendisinden ne zaman olursa olsun yardım bekleyenlerin rehberi, yol göstericisi, Rahmân’ın ahlâkı ile teçhiz edilmiş, Kur’an’ın terbiye ettiği, Rasulullah’ın sünnetini ve yolunu yaşayan ve gösteren, ilim ve irfan kaynağı her türlü olgunluğa, kemalin zirvesine yerleştirilmiş ve genellikle ‘Büyük Şeyh Efendi’ diye anılan: Hz. Ahmed Ziyâeddin el-Gümüşhanevi (ks) 33. Büyük Şeyh Efendiden (ks) özel olarak rehberlik eğitimi ile teçhiz edilmiş, Silsile-i Zeheb’de Allah (CC)’a dayanmanın, yönelmenin istikametinden zerre miktar sapmayan, tüm evliyanın, ariflerin, âlimlerin kutbu olmasını bilen: Hz. Hasan Hilmi el-Kastamoni (ks) 34. Büyük Şeyh Efendiden (ks) özel olarak rehberlik eğitimi ile teçhiz edilmiş, evliya ve ariflerin kutbu, gizli ve açık ilimlerin iki kanadı: Hz. İsmail Necati ez-Zağferanboli (ks)

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

35. Büyük şeyh Efendiden (ks) özel olarak rehberlik eğitimi ile teçhiz edilmiş, evliyanın, ariflerin, âlimlerden tarikata muhabbet besleyenlerin kutbu, arif yetiştirmekte Büyük Şeyh Efendiye en yakın hizmetkâr, Kur’an, Hadis hafızı: Hz. Ömer Ziyâüddin ed-Dağıstani (ks) 36. Büyük şeyh Efendiden özel olarak rehberlik eğitimi ile teçhiz edilmiş bulunan, evliyanın, ariflerin, kemali olanların ve silsileye muhabbet besleyenlerin kutbu: Hz. Mustafa Feyzi İbn-i Emrullah et-Tekfurdaği (ks) 37. Mustafa Feyzi Hazretleri’nden çok özel eğitimle feyiz yollarını öğrenen, kutubların, ariflerin kutbu: Hz. Hasib es-Serezi (ks) (Vefatı: 15/05/1949) 38. Mustafa Feyzi Hazretleri’nden çok özel eğitim gören kutupların, ariflerin, kemal sahiplerinin kutbu ve yol göstericisi Hz. Abdülaziz el-Kazani (ks) (Vefatı: 02/11/1952) Zahidiyye 39. Mustafa Feyzi Hazretleri tarafından çok özel bir eğitimle yetiştirilmiş olan, Kur’an ve Hadis hafızı olmakla beraber, Seyyidliğini gizleyebilen, kutubların, ariflerin, hocaların, kemâl sahiplerinin kutbu, silsileye muhabbet besleyenlerin yol göstericisi, zikri ve rabıtaları ve hatta Hatmi Hace’yi çok basitleştirerek tasavvufta ilerlemek isteyenlerin ayırt etmeden elinden tutanı, yardıma ihtiyacı olana Allah (CC)’a borç verir gibi koşanı Hz. Mehmed Zahid İbn-i İbrahim el-Bursevi (ks) (Vefatı: 13/11/1980)

27

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 28

Silsile-i Zeheb’de bulunanların bariz vasıfları nasıldı? Onlar Allah ve Rasulüne ve silsiledeki büyüklerine saygılı, anlayışı yüksek, kavrayışı eşsiz kimselerdi. Kalplerinden dünya sevgisi çıktıktan sonra, Letâiflerindeki tüm kirlilikler tevfik nurlarının süpürgesi ile temizlenmişti. Onlar; müridlikten, arifliğe, ebrarlığa, zâhidliğe, sahib-i ahvâle çok süratle gelmiş kimselerdi. Onlar erbain fırınlarında, istiğfar ateşinde tevfik alevi ile hidayet sıcaklığında sırat-ı müstakim mayasıyla pişirilmiş kimselerdi. Onlar yal dervişini, kal dervişini kollarının arasında muhabbet ateşinde pişirip hâl dervişine döndürmek için çalışır Allah dostları ile. Ebûbekir (ra) buyurdular ki: − Ölümü her an hatırlayalım. − Allah ve Rasulünün sakınılmasını emrettiklerine yaklaşmayalım. − Dünyada, nefislerimizi Rabbimizin rehin aldığı şuuru içinde olalım. − Ecellerimiz gelmeden, dünyada ahiret için yarışalım. Selman (ra) buyurdular ki: Selman (ra)’ın son nefesine yakın bir halde ellerini yüzüne kapayıp hıçkırıklar içinde ağlarken Sâd bin Ebi Vakkas (ra) ziyaretine gelmiş ve niçin bu kadar ağlıyorsun? demişti. Selman (ra) da: − Rasulullah’ın huzuruna giderken nasıl ağlamayayım. Vasiyetini tutamamış bir ümmet olarak utanıyorum. O Rasul bana buyurmuştu ki: “Sizin dünyadaki azığınız, binek bir hayvanın üstünde yolculuk etmekte olanın yanındaki azığı kadar olmalıdır” Ben ağlamayayım da kim ağlasın be kardeşim diye cevap verdiler.

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

Cafer-i Sadık (ra) buyurdular ki: − Yaratılmayanın peşine düşüp de harap olmayalım. Onun peşine düşersen yorulursun fakat gene de ona kavuşamazsın. − Ya Şeyh, Rabbimizin yaratmadığı nedir? − Dünyada müslüman için rahatlıktır. Gel şu yaratılmayan rahatlığın peşine takılmayalım. Abdulhalık el-Gûcdüvani (ra) buyurdular ki: − İnsanların hor görmesini, rağbet ve teveccühüne tercih edelim. − Dünyaya aldanmayıp, ölüme hazırlıklı olalım. − Ahiret ilmini dünya bilimine, ahireti tümü ile dünyaya tercih edelim. − Allah’ın rızka kefil olduğunu hiç hatırdan çıkarmayalım. − Çok gülerek kalbi öldürmeyelim. − Allah’tan gayri hiçbir şeyden ve kimseden korkmayalım. Şahı Nakşibend (ra) buyurdular ki: − Dünyanın şöhretinden, izzetinden ilişiğimizi keselim. − Halkın itibarından ve vereceği mertebelerden vazgeçelim. − Başkalarının müptelâ olduğu dünyalığın bizden uzaklaşmasından dolayı Rabbimize şükrü artıralım. − Bize verilmeyeceğini bildiğimiz bir şeye karşı hür olduğumuzu, verilmesini çok istediğimiz şeyin ise kölesi olduğumuzu hiç hatırımızdan çıkarmayalım. − Bu yolda vücud perdesinden daha büyük ve daha güçlü perde olmadığını düşünelim.

29

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 30

− Kendi can ve cismimize karşı muhabbeti silelim. − Dünyayı ebedî hayatın saadetine vesile kılmak, ahiretin tarlası haline getirmek suretiyle yaşanmaya değer ömür geçirmek mümkündür. − Amellerimizde sürekli azîmeti seçelim. − Farz ve sünnetlere, nafilelere bütün gücümüzle sarılalım. İmamı Rabbânî (ra) buyurdular ki: − Allah’a karşı yalvarıcı, kalbi kırık ve O'na her an sığınıcı olalım. − Nefsimize büyüklük ve üstünlük pâyesi vermeyelim. − Dünya sevgisi bütün hataların başıdır. Dünya adamlarından, onlarla sohbetten uzak duralım. − Gıybetten, kötü zandan, kendi nefsine başkasının kötü zan beslemesinden olabildiğince uzak duralım. − Günah ve mekruhlardan göze gelen simsiyah şualar seninle Rabbinin arasını açar. O halde gözü haram ve mekruhların her türlüsünden koruyunuz. − Dünyayı ebedî hayatın saadetine vesile kılmak, ahiretin tarlası haline getirmek suretiyle yaşanmaya değer yapıya kavuşturmak mümkündür. Mevlâna Halid (ra) buyurdular ki: − Dünyada ömür sürerken ölümü, ahiret hallerini ve bunların gerçek sahibini hep hatırda tutalım. − Allah’ın hoşnut olduğu evliyanın kalplerinde yer edenler büyük devlete konmuştur. − Bedeni beslemeye çalışandan, makam ve mevki sahibi olmak isteyenden, bidat sahiplerinden, gösterişe kapılanlardan mümkün mertebe uzakta bulunalım.

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

− Fıkıh ve ilm-i sahih ile sürekli ilgilenelim. − Başkasına hiçbir şekilde yük olmayalım. Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin (ra) buyurdular ki: − İhlâs ile islâh etmek dünya sevgisinin terkine bağlıdır. − İsraftan ve israf edenlerden uzak duralım. − Yüksek ve görkemli binalara, insanların özendiği bineklere, aşırı her türlü ziynete itibar etmeyiniz. − Diyarı küffara ait kefere sözlere, kaplara, giyim kuşama, yiyeceklere, ev eşyalarına özenmeyelim. − Âlim ve ebeveynden gayrisinin elini öpmeyelim. Kimseye boyun eğmeyelim. İhtiyacımızı kimseden talep etmeyelim. Mehmed Zahid (ks) buyurdular ki: − İdarecilikte şu üç hususa dikkat edelim: • Daima adaletle muamele ediniz. • Müşavirleri Allah’a itaat edenlerin arasından seçiniz. • Emaneti, Allah ve Rasulüne itaat edenler arasından ehillerine veriniz. − Allah’a kulluktan alıkoyan her şey dünyadır. − Dünyayı sevmek demek, zevk ve sefa âlemlerine dalarak müptelâ olmak demektir. − Büyüklerimiz dünyada süs, saltanat, her türlü ziynet eşyalarının hiçbirine iltifat etmemişlerdir. − Dünyanın aldatıcı cazibelerine kapılıp da güzel amellerden, ibadet ve taatten mahrum bir şekilde yaşamaktan şu aciz canımızı korumalıyız. − Dünyada evliya gibi yaşamak istiyorsan:

31

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 32

• Merhamet sahibi olmalısın. • Selâmet-i sadır sahibi olmalısın. • Sehaveti- nefis sahibi olmalısın. − Def-i mefâsid, celb-i menâfiden evlâdır. − Bir kimsenin mülkünde O’nun izni olmaksızın tasarruf etmek caiz olmadığına göre ve "mülk Allah’ındır" diyorsak, O’nun mülkünde O’na isyan ederek, O’na itaat etmeyerek yaşamak hiç mi hiç caiz değildir. − Silsile-i Zeheb'dekiler; • Rabıta çeşitleri • Gizli zikir çeşitleri • İlmî sohbetler ve irşadlar • İlmî risaleler, ilmi kitaplar ve evrâd ile çalışmalarını sürdürdüler.

Allah-u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri, Hocamız Mehmed Efendi (ks) Hazretleri’nin derecâtını ulyâ eyleyip, biz aciz-ü nâcizleri de füyûzat ve şefaatından feyizyab-u nasibdâr buyursun... Âmin, bihürmeti Seyyidil-Mürselîn ve alihî ve sahbihî ve men tebiahüm biihsânin ilâ yevmid-dîn, vel-hamdü lillâhi rabbil-àlemîn.

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

Menkıbeleri Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevi (K.S.) Hazretlerinin kerametleri ve tasarrufları, sayılamayacak kadar çoktur. Onun güzel ve üstün vasıflarını belirtmekte diller aciz kalır. Hazret-i Pir'i övmeye defterler yetmez, akıllar onun büyüklüğünü kavrayamaz. Anlatılanlar keramet denizinden damla, yazılanlar cömertlik levhasından nokta gibidir. Gümüş hanevi (K.S.) Hazretlerinin müridlerinden Mustafa Fevzi Bin Numan Hazretleri, Şeyh Hazretlerinin menkıbelerinden birkaçını şöyle anlatmaktadır: Hıristiyan Aşkı Şeyh Hazretleri Beykoz Çayırında çadırdayken bir Hıristiyan daima yanına gelir, ağlayıp sızlardı. Derdi ki: - "Ey Şeyh Hazretleri, senin gibisi hiç görülmemiştir. Hallerin gönlümü derinden etkiliyor. Ne zaman huzuruna gelsem hemen rahatlıyorum. Halbuki benim hiç iç huzurum yok, dünyayı dolaşsam, huzursuzluğum geçmiyor. Kendimi ancak senin yanında rahat hissediyorum. Bunun sırrını kısır aklım almıyor. Senden daha güzel ve üstün bir şeyh görmedim." Zavallı Hıristiyan'ı yakıp bitiren ve zayıf düşüren onun içindeki kâfirlik ateşiydi ama o bunu bilmiyordu. Hazret-i Şeyhin nuru onun küfür ateşini söndürüyor, tevhid ışığı kâfirlik dikenlerini yakıyordu. O yüzden Hazreti Şeyhin huzuruna varmaya can atar, daima onun yanında olmak isterdi. İşin aslını bilmiyordu ama Hazreti Şeyhin sevgisini içinde sakladı, sonra imana gelip Müslüman oldu.

33

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 34

Ziyafet Şeyh Hazretleri bir gün Yuşa'da büyük bir ziyafet vermişti. Üç yüz müritle birlikte dört yüz kadar misafir vardı. Şeyh Hazretleri bir tane koyun kestirdi, ondan herkes yedi. Hazreti Şeyh bizzat kendisi davetlilere saygı göstererek hizmet etti. Zira büyüklerin misafire hizmet etmesi sünnettir, Yahudiler Hazreti Şeyhin ibret verici bir kerameti daha şöyledir: Şeyh Hazretleri Beykoz çayırında yine çadır kurmuş, etrafına müritleri manevi zevkler içinde toplanmış, sessizce oturuyorlardı. Bu sırada oraya kadınlı erkekli bir grup Yahudi geldi. İçlerinde hasta, zayıf bir zenci vardı, gelip şeyhin önüne oturdu. Diğerleri de şeyhin huzuruna yerleşti, sonra hep birden şarkı söylemeye başladılar. Bunun üzerine Şeyh Hazretleri yerinden kalktı ve oradan ayrılıp yürümeye başladı. Onlar şaşkınlık içinde kalıp dediler ki: — Şeyh Hazretleri acaba niçin gitti? Bir şeye mi incindi? Biz hoşlanır diye, ona hürmetimizi göstermek için şarkı söylemiştik. Edepsizlik ettiysek affetsin, kusu rumuzu bağışlasın. Bize acısın, elini öpmemize müsaade etsin. Bir hastamız var, ayaklarına yüz sürmesine izin versin. Himmetiyle sağlığına kavuşacağına inanıyoruz. Hizmetçiler bunların dediklerini Hazreti şeyhe arz ettiler, o da kabul etti. Yahudiler bunun üzerine gayet saygılı bir şekilde gelip şeyhin ayaklarını öptüler. Hasta olan ağlayıp yalvardı.

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

Birden ortalığı öyle bir heybet kapladı ki, yerler gökler titredi. İnkârcılar bile kendilerinden geçtiler. Bütün müritler ağlaşmaya başladı. Dağlar taşlar Hakk feyziyle gül bahçesine döndü. Aşıkların gönlü nurla doldu. Bu heybetten âşıkların biri öyle etkilendi ki, müthiş bir nara attı. Bu naranın şiddetinden herkes dehşete kapılıp yerlere serildiler. Orda bulunanlar hiç böyle bir heybet ve yüksek feyiz görmedik, dediler. Şifa Yine Mustafa Feyzi Efendi (K.S.) Hazretleri şöyle naklediyorlar: Hazreti Şeyhin mis gibi kokan sakal kıllarını biriktirip topladım. Hastalığı sırasında ilaç yapıp vücuduna sardığı bezin içine koyup bohça yaptım. İşte o bez ve sakal kılları feyiz ve şifa vericidir, onu taşıyana zarar ulaşmaz. Bir hasta onu muska gibi yanında tutsa Cenab-ı Hakk onun hastalığını iyileştirir. Hamile olup da doğumda zorluk çeken kadınlara da verdim. Boyunlarına takınca ağrıları gitti, kolayca doğum yaptılar. Hastalar bunu kullandıklarında derhal hafiflik hisseder, iyileşirler. Bunu defalarca denedim. Evliyanın bir tüyü bin çeşit ilaç gibi tesir eder. Özellikle Ahmet Ziya'nın, o gavs-ı azamınki çok şifa verir. Bunun pek çok delili vardır.

35

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 36

Kutup Birisi ilim öğrenmek için yalnız başına yola çıkmıştı. Hiç arkadaşı olmadığından Cenabı Hakk onun yoldaşı olmuştu. Issız yollarda giderken içinden "Ya Rabbi, bana zamanın kutbunu göster, bana ledün ilmini öğret" diye dua ederdi. Hakk Teâlâ onun duasını kabul etti, birden hatiften bir ses işitti: — Ey talip, zamanın kutbu Ahmet Ziya'dır, ona git. Dileklerini ona söyle, o gavsın şimdi yeryüzünde eşi benzeri yoktur, git ayaklarına yüzünü sür! Bunu duyunca Şeyh Hazretlerini görmek için içten derin bir özlem hissetti, arayıp sordu, gidip onu buldu. Büyük bir zevk ve heyecanla huzuruna çıktı. Daha dileklerini arz etmeye başlamamıştı ki, Hazreti Şeyh ona şöyle buyurdu: — Ey talip, sen niçini, nasılı bırak! Allah aşkını kendin çalışarak kazan. O aşk sana hidayet ilmini öğretir. Kutbu bulmak için dünyayı dolaşmak gerekmez; ruhun sana senden daha yakındır. Evliyanın kalplerine rabıta ile yönel, Hakk'ın şeriat ve tarikatına yapış. Her zaman kalbin bizlere bağlı bulunsun, hiç şüphesiz bizlerle can ciğer dost olursun. Dünyaya ait düşünceleri gönlünden çıkar, Ahmet Ziya'yı kalbinde görürsün. Ama Cenabı Hakk'ın lütfu olmazsa, kutup sana hiçbir fayda vermez. Daima Cenabı Hakk'ın lütfunu istersen, Ahmet Ziya'nın en yakını olursun. Bu şekilde birçok öğütler verdi ve bağışlarda bulunup gönderdi. Kutup, cihandaki bütün cisimlerinin ruhudur, onlar üzerinde tasarruf eden odur. Onun tasarrufuyla arş feyizlere boğulur. Kutup Allah'ın izniyle bütün yaratılmışları dilediği gibi hareket ettirir. Cenabı Hakk'ın lütufları kullara onun vesilesiyle erişir. Kulların başlarına musibetler, Allah'ın bir velisini incit-

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

tiklerinden dolayı gelir. Veliler ilâhi fiillerin sebebidir. Onlar hidayet yıldızlarıdır, Hakk'a giden doğru yol onlarla bulunur. Veliler kalp casuslarıdır, insanın içinden geçenleri okurlar. Onları sevmek gamları, sıkıntıları giderir. Velilere kızan ve kin tutanları Hakk Teâlâ sevmez ve kabul etmez. Sonları, imansız gitmektir onların. Son nefeslerinde şeytan onları kandırıp imanlarını çalar. Cenabı Hakk Hadis-i Kutsi'de şöyle buyurmuştur: "Evliyamı sevmeyen, beni sevmiyor demektir." İki cihan saadeti istersen, velileri sev, gönlünün pasını sil. Ahmet Ziya Hazretlerini can ve gönülden sev, onun ruhunu dualarla an. O, büyük kutup ve gavstır, Allah'ın nurudur. Hazreti Şeyh'i seven yüksek vasıflı kimseler, onun ruhuna Fatiha ve İhlâs okusunlar." Mustafa Feyzi Efendi (K.S.) Hazretleri, Gümüşhanevi Efendimizin (K.S.) menkıbelerini anlatırken, zamanın kutbunu ve tasarruflarını da yukarıdaki gibi izah etmektedirler. Ahmed Ziyaüddin Gümüşhânevî (K.S.) Hazretlerini anlayabilmek, okyanusu avuçlayabilmek kadar zor ve imkânsızdır. Halifelerinin her biri ayrı bir derya, eserlerinin her biri birer hazinedir. Deryaya dalabilene, hazineye sahip olabilene ve bu dergâha mensup olabilene ne mutlu! Allahü Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri Gümüşhânevî Hazretlerinin (K.S.) derecâtını ulyâ eyleyip, biz âciz ü nâcizleri de füyûzat ve şefaatinden feyizyab u nasibdâr buyursun... Âmîn, bihürmeti seyyidil-mürselîn SAS. ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahüm biihsânin ilâ yevmid-dîn, velhamdü lillâhi rabbil-âlemîn.

37

KIRK HADİS

Bismillâhirrahmânirrahîm Kullarının hidayeti ve dininin esaslarını beyan etmek için, Peygamberini, kesin deliller ve açık bürhanlarla gönderen Allah'a hamdolsun. Seçilmişlerin en üstünü olan Hz. Muhammed (S.A.V.)'e, onun ehli beytine, ashabına ve diğer sâlih kimselere salat ve selâm olsun. Bu Allah'ın fakir kulu Ahmed Ziyâüddin der ki: Ali bin Ebî Tâlib (R.A.)'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ümmetimden dinin emirleriyle ilgili kırk hadis ezberleyen kişiyi, Allahü Teâlâ kıyamet günü âlimler ve fakihlerle birlikte haşreder”. Diğer bir rivayette de: "Kıyamet günü, ben, onun şefaatçisi ve şahidi olurum” buyurmuştur. İşte bu hadisi şerifteki büyük müjdeye nail olabilmek için, meşhur hadis kitaplarından; hükümleri açık, metni kısa, manası geniş ve ezberlenmesi kolay olan, senedleri hazfedilmiş,

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 40

faydasına binaen dinin yüce kaidelerini ihtiva eden kırk hadisi seçerek bir araya getirdim. Birinci Hadis: "Kim bir doğru yola davet ederse, ona, kendisine uyanların sevabı kadar sevab yazılır. Bu, onların sevabından da bir şey eksiltmez. Kim de bir sapıklığa davet ederse, ona da, çağrısına uyanların günahı kadar günah yazılır. Bu, onların günahlarından da bir şey eksiltmez". İkinci Hadis: "Kim, kendisiyle Allah'ın rızası istenilecek bir ilmi, sırf bir dünya menfaatine sahip olmak için öğrenirse, kıyamet günü, cennetin kokusunu bile duyamaz". Üçüncü Hadis: "Bir kimseye ilmî bir mesele sorulur da, söylemeyip gizlerse, kıyamet günü Allah, onu ateşten bir gem ile gemler". Dördüncü Hadis: "Kıyamet günü Allahü Teâlâ âlimleri toplar ve şöyle buyurur: Ben kalplerinize hikmeti, size azab etmek için koymuş değilim. Haydi, cennete giriniz". Beşinci Hadis: "Kıyamet günü olduğunda, arşın ortasından bir münâdî, Allah üzerinde sevab olarak bir alacağı olan ağaya kalksın, diye

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

nida eder. Bunun üzerine hiç kimse ayağa kalkmaz. Ancak din kardeşinin suçunu affeden kalkar". Altıncı Hadis: "Biriniz namazda iken dübüründe bir hareket hissetse ve abdestinin bozulup bozulmadığı hususunda tereddüde düşse, bir ses işitmedikçe veya bir koku duymadıkça namazı terk etmesin". Yedinci Hadis: "İçinizdeki iyi kimseler idarecileriniz, cömert kimselerde zenginleriniz olduğu ve işleriniz istişare ile yürüdüğü takdirde toprağın üstü sizin için altından daha hayırlıdır. Kötüleriniz idareci, cimrileriniz de zengin olduğu ve işleriniz de kadınlarınıza kaldığı zaman toprağın altı, sizin için daha hayırlıdır". Sekizinci Hadis: "Allahü Teâlâ, Arefe gününde hacıları affeder. Müzdelife gecesi olunca, ticaret maksadıyla gelenleri mağfiret eder. Mina günü olduğunda (hacıları taşıyan) devecileri affeder. Ve CemretülAkabe'nin taşlandığı günde ise dilencileri affeder: Böylece, o mevkîde hazır bulunup da, Allah tarafından affedilmemiş hiç kimse kalmaz". Dokuzuncu Hadis: "Bir hadis yazdığınızda senedi ile birlikte yazınız. Eğer o hadis doğru ise, sevapta o râvî ile ortak olursunuz. Eğer yanlış ise, onun vebali o râvînin üzerine olur".

41

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 42

Onuncu Hadis: "Kulun günahları çoğalıp ta, onlara kefaret olacak kadar salih amelleri yoksa, günahlarına kefaret olsun diye, Allah o kulunu üzüntüyle imtihan eder". On birinci Hadis: "Bu ümmetin sonra gelenleri, önce gelenlerine lanet okuduğu zaman, kimde bir ilim varsa onu ortaya koysun. Çünkü o gün, ilmi gizleyen kimse, Allahü Teâlâ'nın, Muhammed (s.a.v.)'e indirdiği Kur'an'ı gizleyen kimse gibi olur". On ikinci Hadis: "Sizden biriniz din kardeşine rastladığında ona selam versin. Eğer ikisinin arasına ağaç, duvar veya büyükçe taş gibi bir engel girer de, tekrar karşılaşırlarsa tekrar selam versin". On üçüncü Hadis: "Bir kimse mescide tükürmek istediğinde mescidin duvarları sarsılır ve ateşte yanan bir dalın toplandığı gibi mescid toplanıp büzülür. Eğer o kimse tükrüğünü yutarsa, Allah ondan yetmiş iki hastalığı çıkarır ve kendisine iki milyon hasene (sevab) yazar". On dördüncü Hadis: "Kurtulman zor olan bir belaya düştüğünde şöyle de: Bismillâhirrahmânirrahîm, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhilâliyyil azîm. Allahü Teâlâ bu dua ile, dilediği her türlü belayı geri çevirir".

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

On beşinci Hadis: "Kul tövbe ettiği zaman, Allah onun günahlarını Hafaza meleklerine unutturur. Aynı şekilde onun organlarına unutturur. İşlediği yerdeki izlerini de yok eder. Tâ ki, Allah'ın huzuruna vardığında, günah işlediğine dair aleyhinde şahitlik edecek bir şey bulunmasın". On altıncı Hadis: "Kul anne ve babasına dua etmeyi terk ettiğinde, ondan rızık kesilir". On yedinci Hadis: "Biriniz sevdiği bir rüya görürse, bu Allah'tandır. Bu sebeble Allah'a hamd etsin ve rüyasını başkalarına anlatsın. Sevmediği bir rüya gördüğünde ise, bu şeytandandır. Ondan Allah'a sığınsın ve onu hiç kimseye anlatmasın. Böyle yaparsa, o rüya ona zarar vermez". On sekizinci Hadis: "Kul, Allah'a isyana devam ettiği halde Allah, hâlâ ona sevdiği dünyalık şeyleri veriyorsa, bu, ancak Allah tarafından onun için bir istidractır(günahlarının artmasına bir sebebtir)". On dokuzuncu Hadis: "İlimden bir bölüm öğrendiğin zaman, o senin için, kabûl edilmiş bin rekat nafile namazdan daha hayırlıdır. Bunu insanlara öğrettiğin zaman, ister amel edilsin, ister edilmesin;

43

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 44

senin için, yine kabul edilmiş bin rekat nafile namaz kılmandan daha hayırlıdır". Yirminci Hadis: "Kişi, ilim öğrenirken ölürse şehid olarak ölmüş olur". Yirmi birinci Hadis: "Allah'ı çok zikretmekle meclislerin hakkını veriniz. Doğru yolu gösteriniz ve gözlerinizi haramdan sakınınız". Yirmi ikinci Hadis: "Allahü Teâlâ bir kulunu severse, ona dünya işlerini kapatır, ahiret işlerini açar". Yirmi üçüncü Hadis: "Ümmetim için en korktuğum şey; göbekli (şişman) olmaları, uykuculuk ve tembelliktir". Yirmi dördüncü Hadis: "Hacc ve umreye devam ediniz. Çünkü körük demirin pasını nasıl giderirse, Hacc ve umre de fakirliği öyle giderir, günahları siler". Yirmi beşinci Hadis: "Bir insan abdest aldığı zaman, şu ağacın yapraklarının dökülmesi gibi, günahları öylece dökülür".

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

Yirmi altıncı Hadis: "Hicri üç yüz seksen senesi geldiğinde, ümmetime bekârlık, uzlete çekilme ve dağ başlarında ruhbanlık helâl olur". Yirmi yedinci Hadis: "Allahü Teâlâ bir kulunu severse, o kulun yalvarmasını, dua ve niyazını işitmek için, ona musibet verir". Yirmi sekizinci Hadis: "Allah, bir topluluk hakkında hayır dilerse âlimlerini çoğaltır, câhilleri azaltır. Öyle ki, âlim konuştuğunda kendisini destekleyen pek çok kimse bulur. Câhil konuştuğunda ise, sözü bastırılır. Allah bir topluluk hakkında şer dilerse câhillerini çoğaltır, âlimlerini azaltır. Öyle ki; câhil konuştuğunda kendisini destekleyen bir çok kimse bulur. Âlim konuştuğunda ise, sözü bastırılır". Yirmi dokuzuncu Hadis: "Allahü Teâlâ bir topluluğa azab gönderdiğinde o azab, orada bulunanların hepsine erişir. Sonra, herkes amellerine göre yeniden diriltilir". Otuzuncu Hadis: "Bana bir elçi gönderdiğinizde, güzel yüzlü ve adı güzel olanını seçin". 

45

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 46

Otuz birinci Hadis: "İstemeksizin ve uğraşmaksızın Allah sana bir rızık gönderirse, onu al. Çünkü Allahü Teâlâ, onu sana ikram etmiştir." Otuz ikinci Hadis: "Hüsn-ü zan etmek, en güzel ibadetlerdendir". Otuzüçüncü Hadis: "Biriniz, hizmetçisini dövdüğünde yüzüne vurmaktan sakınsın". Otuz dördüncü Hadis: "Biriniz, bir kimseyi dövdüğünde yüzüne vurmaktan sakınsın. Çünkü insanın sûreti, Rahman olan Allah'ın sûretindendir. Otuz beşinci Hadis: "Bir kadının doğumu zorlaştığında, temiz bir kap alsın ve o kabın içine: "Ke ennehum yevme yerevne mâ yûadûn, lem yelbesû illâ sâaten min Nehâr. Belâgun fe hel yüklekü illâlkavmul-fâsikûn. (Ahkâf suresi, ayet. 35)", "Ke ennehum yevme yerevnehâ lem yelbesû illâ aşiyyeten ev duhâhâ.(Nâziât suresi, ayet. 46) ve "Lekad kâne fi kısasihim ibretün Li ulilelbâb.....(Yusuf suresi, 111. ayetin sonuna kadar.)" ayetlerini yazsın. Sonra da kabı su ile doldursun. O sudan içsin ve karnına, fercine serpsin".

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

Otuzaltıncı Hadis: "İlim üç çeşittir, bunun dışındakiler fazlalıktır: 1- Muhkem ayetler (Tefsir ilmi). 2- Yaşanan, tatbik edilen sünnet(Hadis ilmi). 3- Adaletle yapılan miras (Ferâiz) ilmi". Otuzyedinci Hadis: "Namaz, oruç ve zikrin sevabı, Allah yolunda infâk etmekten (harcamaktan) yedi yüz kat daha fazladır". Otuzsekizinci Hadis: "Ümmetim dünyaya fazlasıyla değer verdiğinde, İslâm heybeti onlardan çekilip alınır. İyiliği tavsiye ve kötülükten sakındırma vazifesini terk ettiklerinde, vahyin bereketinden mahrûm bırakılırlar. Birbirilerine dil uzattıklarında, Allah katındaki değerleri düşer". Otuzdokuzuncu Hadis: "Biriniz uykusunda korktuğunda şöyle söylesin: "Bismillâh, eûzü bi-kelimetillâhit-tâmmâti min gadabihî ve şerri ibâdihî ve hemezâ-tiş-şeyâtîni ve en yahdurûn". O zaman o rüyâ kendisine zarar vermez". Kırkıncı Hadis: "Ümmetim, şu on beş şeyi işlediğinde başına belâ ve musibetler gelir: 1- Devlet malının belirli kişilerin elinde dolaşıp,

47

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 48

başkalarının bundan mahrum bırakılması. 2- Emanetin ganimet sayılması. 3- Zekât vermenin bir angarya kabul edilmesi. 4- Kocanın karısına itaat etmesi. 5- Annesine eziyet etmesi. 6- Kişinin dostuna, arkadaşına iyilik etmesi ve 7 - Babasına eziyet etmesi. 8- Camilerde yüksek sesle konuşulması. 9- Halkın en aşağılık kimselerinin lider olması. 10- Kötülüğünden korkulduğu için kişiye saygı duyulup, iyilik edilmesi. 11- İçkilerin içilmesi. 12- İpek elbiselerin erkekler tarafından giyilmesi. 13- Şarkıcıların çoğalması. 14- Çalgı aletlerinin yayılması. 15- Bu ümmetin sonunda gelenlerin önce gelenlere lanet okuması. İşte o zaman kızıl rüzgâr, yere batma veya suret değişmesi (insan suretlerinin hayvan suretlerine dönüşmesi) belalarını beklesinler". Kırk birinci Hadis: "Biriniz, oturduğu bir meclisten kalktığında selam versin. Çünkü böyle yaparsa, kendisine bin hasene sevabı yazılır, bin haceti giderilir ve annesinden doğduğu günkü gibi günahsız hale gelir".

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

Kırk ikinci Hadis: "Kul, amellerinde kusurlu davranınca Allah onu, üzüntülere müptela eder". Hamd, âlemlerin Rabbl olan Allah'a; Allah'ın selamı da bütün Nebî ve Resûllere, onların âl ve ashâbına olsun.

49

KIRK HADİS Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi (k.s.) (A. Ziyâüddîn Gümüşhânevî (k.s.) Hazretleri'nin Üstadı)

Ahmed B. Süleyman El-Ervâdî (r.a.) Ahmed bin Süleyman et-Trablûsî, el-Hüseynî, el-Ervâdî (Trablusşam Müftüsü) (1275/1858) Nesebi Hz. Hüseyin (R.A.) Efendimize dayanan, Mevlânâ Hâlid'in en sonuncu halifesi olduğunu bizzat kendisinin ifade ettiği Ervâdi'nin, Trablusşam vilayetine bağlı Ervâd kasabasında dünyaya geldiği ve Ervâdi nisbeti ile şöhret bulduğu bilinmekte ise de doğum tarihi konusunda kesin bir tarih tesbit edilememektedir. İlk tahsiline memleketinde başladığı belirtilen Ervâdi'nin, bilâhare, ilmini ikmâl etmek için Trablusşam'a ve Mısır'a seyehatlerde bulunduğu ve muhtelif üstadlardan icazet aldığı nakledilmektedir. Bunlar arasında, Mısır ve Şam diyârının en mümtaz âlimlerinden ve Ezher Üniversitesi şeyhlerinden ]hrâhim el-Bâcûrî, Muhammed el-Füdalî, Mısır müftülerinden Ahmed et-Temimî, Abdurrahman el- Ûşmûnî, Ahmed es-Sâvî, Mustafa el-Muballat el- Ahmedî, Mustafa el-Bolâkî, Abdurrahman el-Kuzburî, Hüseyin ed-Deccânî, Muhammed İbni Abidin, ve Mevlânâ Hâlidî Bağdadî başta gelmektedir.

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 52

İlim tahsilini mezkur ulemadan ikmal edip icazet aldıktan sonra, bir çok hocasını geride bırakacak derecede, Ervâdî'nin bu sahada büyük bir mesâfe katettiğini beyan eden kaynaklar, O'nun, üstadlık payesini kazandıktan sonra bir tarikata intisab ederek mânevi mertebe katetmek istediğine de temas etmektedir. Muhitinin muhtelif bölgelerinde bulunan sâlih, veli ve ârif şeyhlerin hizmetine devam eden Ervâdî'nin, bir çok tarikattan icazet alıp, câmi'ut-turûk bir hilafet iznine sahip olduğu beyan edilmektedir. Bilâhare, Mevlânâ Bağdadî'nin, Şam'da bir müddet hizmetine devamla, kısa sürede hilafet-i tâmme ile icazet alan Ervâdî'nin, tarikat hırkasına Kadiriye, Sühreverdiyye, Kübreviyye, Çeştiyye, Nakşibendiyye, Müceddidiyye, Mazhariyye ve Hâlidiyye'yi de ilâve ettiği anlaşılmaktadır. Zamanının âriflerinin en büyüklerinden biri olarak kabul ve tavsif edilen Ervâdî'nin, sayıları yüz otuza varan eserleri bulunduğu ve kendisinin, aynı zamanda bir şair olduğu da belirtilmektedir. 1295 H./ 1858 M. Senesinde Trablusşam'd a vefat eden Ahmed el-Ervâdî, Dibâ Mescidindeki medfen-i mahsusuna defnedilmiştir.*

*

Gümüşhânevî Ahmed Ziyâüddîn ve Hâlidiyye Tarikatı, Dr. İrfan Gündüz, syf. 38-42.

NAKŞİBENDİYYE TARİKATI OSMANLI ÜLKESİNDE… İstanbul'un, Anadolu'nun İslâm dünyasının sosyal, iktisâdî ve kültürel yapısında, müstakbel ve büyük merkez rolünü üstlenmesi bekleniyordu. Bunun için, İslâm dünyâsını yükseltecek mânevi kalkınma İstanbul'dan yönetilerek başlamalı idi. Merkez, artık Şam diyârından İstanbul'a kaymalı idi. Bütün ehl-i İslâm, İstanbul merkezine göre endekslenmeli idi. İşte her beldeye ayrı bir halife düstûruyla hareket eden Hâlid-i Bağdadî, İstanbul'a ayrı bir önem vererek, bu bölgeye birçok halife göndermiştir. İstanbul'a gönderilen ilk halife Muhammed Salih'tir. Onun akabinde Abdülvehhab es-Sûsî gönderilmiştir. Kısa sürede Anadolu ve Rumeli topraklarında nüfuzu artan Sûsî'nin ardından, bu sefer İstanbul'a Abdülfettah el-Akrî gelmiştir. İstanbul'daki Hâlidî halifeleri arasında Akrî'nin önemli bir yeri vardır. Kendisine intisab edenler arasında meşhur birçok kimsenin bulunması, onun ilmi seviyesini ve tesir sahasını göstermesi bakımından önemlidir.* Savaşlarla bunalan, sanayi toplumuna geçiş faaliyetlerinin arttığı, milliyetçilik akımlarının, felsefî görüşlerin çoğaldığı 19. asır Osmanlı ülkesi için Nakşibendiyye, artık yeni bir sığınma kapısı olmalı idi ki; bu topraklarda hızla yaygınlaşmıştır. Ulemanın büyük bir kısmı bu tarikata girmiş, müntesipleri o kadar çoğalmıştır ki, diğer tarikat müntesiplerinin toplamından daha fazla bir hale gelmiştir.** Mevlânâ Hâlidî Bağdadî'nin İstanbul'a gönderdiği halifelerinin sonuncusu Ahmed bin Süleyman el-Ervâdî'dir. * Osmanlı Toplumunda Tasavvuf, H. Mahmud Yücer, syf. 323-325. ** Osmanlı Toplumunda Tasavvuf, H. Mahmud Yücer, syf. 323

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 54

Nitekim, tarikatı İstanbul'da yaymak, Ahmed Ziyâüddin Gümüşhânevî'yi yetiştirmek amacıyla özel olarak gönderilmek, Ahmed el-Ervâdî'ye nasib olmuştur. Mevlânâ Hâlid'in, kendisine: "Sana Şam sahillerinin şeyhi dense, yeridir" diye iltifat ettiği Ervâdî'nin, şeyhinin manevi işareti ile Gümüşhânevî'yi irşad etmek üzere, tahminen 1261 H./ 1845 M. Yılında İstanbul'a geldiği, Gümüşhânevî'ye verdiği ilk hâlveti müteakip bir ara gözlerden kaybolup memleketine döndüğü, bir yıl sonra tekrar İstanbul'a gelen Ervâdî'nin (1262 H./ 1846 M.) iki sene Ayasofya Camiinde hadis dersi okuttuğu ve dönüşüne yakın bir devrede icra edilen ikinci halveti müteakip, 1264 H./ 1848 M. Senesinde Gümüşhânevî'ye izinli olduğu bütün tarikatlardan hilafet-i tâmme ile icazet verdiğini görmekteyiz.* Böylece Hindistandan, bizzat Hâlid-i Bağdâdî Hazeretleri'nin gidip, Nakşî tarikatını kaynağından, Ahmed Fârûkî esSerhendî'nin mensûb olduğu Müceddidiyye şubesinden çok mükemmel bir tarzda, hocası Abdullah Dehlevî (K.S.)'nin tam rızasını alarak Bağdat'a getirdikten, yerleştirdikten ve bütün Ortadoğu'ya yaydıktan sonra bu tarikat, Gümüşhânevî hazretleriyle, Osmanlı ülkesine geçmiş oluyordu. Anadolu, Nakşî Tarikatını, 15.yüzyıldan, Molla İlâhî'den beri biliyordu ama, bu geliş Anadolu'ya yeni bir şevk, yeni bir canlılık getirmişti. MÜTERCİM *

Gümüşhânevî Ahmed Ziyâüddîn ve Hâlidiye Târikatı, Dr. İrfan Gündüz, syf.42.

Bismillâhirrahmânirrahîm Bu hadislerin tamamı, Peygamberimiz (s.a.v.)'in soyu ve nesebi olan Seyyîd ve Şerîf sülalelerinden silsile olarak gelen ve dedem, Şehid İmâm Hz. Hüseyin (R.A.)'den rivayet ettiği hadislerdir. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyuruyor ki: 1- "Bir şey hakkında duyulan bir haber, onu gözüyle görmek gibi değildir". 2- "Harp hîledir". 3- "Müslüman, Müslüman'ın aynasıdır". 4- "Kendisine danışılan kişi; emîn olmalıdır".  5- "Hayra öncülük eden, onu işleyen gibidir". 6- "İhtiyaç duyduğunuz bir şeyi gerçekleştirirken, onu gizli tutmakla yardım isteyiniz". 7- "Yarım hurma vermek suretiyle de olsa, kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz".

Kırk Hadis & Kırk Hadis (Hadis-i Erbaîn) 56

8- "Dünya, müminin zindanı, kafirin cennetidir". 9- "Hayânın(utanma) hepsi hayırdır". 10- "Mü'minin va'di (sözü), eliyle tutması gibidir". 11- "Bir müminin, din kardeşini üç günden fazla terk edip, küs durması helal değildir". 12- "Bizi aldatan, bizden değildir". 13- "Az, fakat yeterli olan mal, çok olup ahiretten alıkoyan servetten iyidir". 14- "Bağışından, verdiğinden dönen kişi, kusmuğunu yalayan gibidir". 15- "Bela, insanın diline (konuşmasına) bağlıdır". 16- "İnsanlar, tarağın dişleri gibidir (eşit)". 17- "Gerçek zenginlik, gönül zenginliğidir". 18- "Bahtiyar kişi, başkalarından ibret alandır". 19- "Bazı şiirler hikmettir. Bazı sözler de sihir gibidir". 20- "İdarecilerin affedici olmaları, idarelerinin daha uzun ömürlü olmasına sebebtir". 21- "Kişi, sevdiğiyle beraberdir". 22- "Kendini bilen helâk olmaz". 23- "Çocuk, döşek sahibinindir. Zinâda mahrumiyet vardır". 24- "Veren el, alan elden üstündür". 25- "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükretmez". 26- "Bir şeyi aşırı sevmen, seni ona karşı kör ve sağır yapar". 27- "Kalpler, kendisine iyilik yapanı sevecek, kötülük yapana da buğz edecek şekilde yaratılmıştır". 28- "Günahından tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir".

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Ahmed Bin Süleyman El-Ervâdi

29- "Bir yerde hazır ve şahid olan, orada bulunmayan kişinin görmediği şeyleri görür". 30- "Size, bir topluluğun büyüğü geldiğinde, ona ikram ediniz". 31- "Yalan yere yemin etmek memleketleri harabeye çevirir". 32- "Malı uğrunda öldürülen kimse şehiddir". 33- "Ameller niyetlere göredir". 34- "İnsanların efendisi, onlara hizmet edendir". 35- "İşlerin en hayırlısı, orta yolu tutmaktır". 36- "Ya Rabbi! Perşembe günü sabâhının erken saatlerini ümmetime bereketli kıl". 37- "Fakirlik neredeyse küfür olacaktı (Fakirlik küfre en yakın noktadır). " 39- "Toplantılarda konuşulanlar, başkalarına söylenmemesi gereken bir emanettir". 40- "Takvâ, en hayırlı azıktır". İşte, bu kırk hadis-i şerif, mülkün sahibi Hakk Teâlâ'nın Resûlü'nün(sav) sözlerinden alınmış hadislerdir. Makbûl ve doğru olduklarının nûru, onların üzerinde apaçık zâhirdir.

57

View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF