Jorge Luis Borges - İngiliz Edebiyatına Giriş

July 22, 2017 | Author: sahafturkey | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Jorge Luis Borges - İngiliz Edebiyatına Giriş...

Description

Jorge Luis Borges 1899'da Arjantin'in başkenti Buenos Aires'de ·doğdu. Avrupa'da öğrenim gören Borges, şiirleri, denemeleri ve öyküleriyle günümüzün en saygın ve seçkin yazarları arasında­ ki yerini aldı. 1955-1973 yılları arasında Buenos Aires'deki Ulu­ sal Kütüphane'nin müdürlüğünü üstlenen Borges, 1961'de Ulus­ lararası Yayıncılar Ödülü'nü Samuel Beckett'le paylaştı, 1966'da •edebiyata olağanüstü katkısı» dolayısıyla Ingram Merrill Vak­ fı'nın Yıllık Edebiyat Ödülü'ne, 1970'de Columbia ve Oxford Üni­ versitelerinin Edebiyat Doktoru unvanına, 197l'de Kudüs Ede­ biyat Ödülü'ne, 1973'de Alfonso Reyes Ôdülü'ne değer görftldü. Geçen yıl ölen Borges'in diliınize daha önce Yolları Çatallanan Bahçe (çeviren: Fatik Özgüven) ve ris Uyar) adlı kitapları çevrildi.

Ölüm ve Pusula (çeviren: Tom­

AFA: Deneme: AFA Yayınlan

:

4 34

Mayıs, 1987

Dl;r.gl, baskı, cilt : Acar Matbaacılık Tesisleri Kapak

:

Tel

:

526 84 42

Reyo Basımevi

AFA Yayıncılık A.Ş. , Çatalçeşme Sok. 46/4 Cağaloğlu - İstanbul Tel: 526 39 80

Jorge luis Borges

ve Maria Esther Vazquez

İNGİLİZ EDEBİYATINA GİRİŞ Çeviren: Celal Üster

�AFA YAYINLARI

İÇİNDEKİLER

«Azılı» bir tngilizsever Yazarın Önsözü

7

9

1

Anglosakson Dönemi

2

Ondördüncü Yüzyıl

3

Tiyatro

4

Onyedinci Yüzyıl

5

Onsekizinci Yüzyıl

6

Romantik Akım

7

Ondokuzuncu Yüzyıl : Düzyazı

8

Ondokuzuncu Yüzyıl

9

Ondokuzuncu Yüzyıl : Sonu

10

Çağımız

17

23 31 37

43

:

76

Özet Kaynakça Notlar

11

87

89

Çevirmenin Notu

91

Şiir

50

60 68

«AZILb> BİR İNGİLİZSEVER

Andrcw Lang'in, sonra Emile Legouis ve Louis Caza­ mian'ın İngiliz edebiyatı tarihine ilişkin o koca koca kitapları dururken, uçsuz bucaksız bir edebiyatı, pöy­ lesine küçük bir kitapta sunmaya kalkışmak, Jorge Luis Borges'den başka kimin aklına gelebilirdi ki! Borges'in, aileden gelme ((azılı» bir İngilizsever olmasının, bunda epeyce bir payı var kuşkusuz. Borges, Maria Esther Vazquez'in de katkısıyla kale­ me aldığı İngiliz Edebiyatına Gfriş'i, ilk ağızda Arjan­ tin'li İngiliz Dili ve Edebiyatı öğrencileri içiri tasarlamış. . Kitabı İspanyolcadan İngilizceye çeviren L. Clark Kea­ ting ve yayıp.çısı Robert O. Evans, İngiliz Edebiyatına Giriş'in Borges'in «kurmaca» yapıtlarındaki anlatımın tadını taşıdığını vurgulamaktan alamıyorlar kendileri­ ni. Tıpkı İngilizceye daha önce çevrilen Amerikan Ede­ biyatına Giriş'de olduğu gibi. Nitekim, önümüzdeki ay-· larda Amerikan Edebiyatına Giriş'i de yayımlayarak, Borges'severlere, Borges'in Anglo-Amerikan edebiyatına yaklaşımını tümüyle sunma olanağı bulacağız. Ne var ki, İngiliz Edebiyatına Giriş'in tek özelliği, Borges'in dev bir konuyu küçük bir kitapta sunması de­ ğil. Borges'in bir deneme tadı içeren kitabının, öncelik­ le geleneksel edebiyat tarihi kitaplarından ayrılan bir yanı söz konusu. Aslında, bu kitabı gerçekten çekici kı, lan, Borges'in İngiliz edebiyatına çok kendine özgü, öz­ nel yaklaşımını yansıtması. Denilebilir ki, İngiliz edebi­ yatına kafasına göre takılmış Borges. Sözgelimi, hemen her edebiyat tarihi kitabının sayfalarca yer ayırdığı Shelley ve Walter Scott, Borges'in gözdeleri arasında

1

ANGLOSAKSON DÖNEMİ

. Ortaçağda, Latince yazının kıyılarında boy atıp geliş­ miş bütün bölgesel yazmlar arasında en eskilerinden biri İngiltere'deki yazındır. Başka bir deyişle, bu sö­ zünü ettiğimiz yazın dİşında, yedinci yüzyıl sonlarına ya da sekizinci yüzyıl başlarına yakıştırılabilecek pek az metin vardır. O zamanlar Britanya Adaları bir Roma kolonisiy­ di; hem ele uçsuz bucaksız imparatorluğun en koru­ naksız ve en kuzeydeki kolonisi. Adaların yerli halkı Kefü. kökenliydi. Beşinci yüzyıl ortalarında Briton'lar artık Hıristiyanlığı benimsemişti ve kentlerde .Latince konuşuluyordu. Ardından, Roma devlet yapısının par­ çalanması başgöst�rdi. Peder Bede'in düZenlediği sü­ redizine bakılırsa, Roma askerleri adadan 449 yılın­ da ayrıldılar. Beş aşağı beş yukarı İngiltere ile İskoç­ ya arasındaki sınırı çizen Hadrianus Suru'nun kuze­ yinden gelen Pikt'ler, yani Roma İmparatorluğu'nun boyunduruğuna girmemiş Kelt'ler, ülkeyi e�e geçirdi­ diler ve yakıp yıktılar. Adanın güney ve batı kıyıları, gemileriyle Danimarka'dan, bugünkü Hollanda, Bel­ çika ve Lüksemburg'un bulunduğu denizden alçak yöreden ve Ren Irmağı'nın ağzindan denize açılan Cer­ men korsanların ·saldırı ve yağmaları karşısında ko­ rumasızdı. Briton'ların kralı ya da reisi Vortigern, 11

Cermen'lerin ülkeyi Kelt saldırılarına karşı savuna­ bileceklerini düşündü; zamanın geleneği,ne uyarak, paralı askerlerin yardımına başvurdu. İlkin Jüt'lerin ülkesinden Hengist ve Horsa adlı reisler geldi. Onları daha başka Cermen'ler izledi; Angl'lar, Jüt'ler, Sak­ son'lar. Angl'lar ülkeye adlarını verdiler: England (Angl ülkesi). Paralı askerler, Pikt'leri bozguna uğrattılarsa da kısa bir süre sonra korsanlarla el ele verdiler ve bir yüzyılı bulmayan bir süre içinde ülkeyi ele geçirdi­ ler, küçük, bağımsız krallıklar kurdular. Boğazlan­ maktan ya da köleleştirilmekten kurtulabilen Briton'­ lar, Batı Galya'nın kayalık korunaklı yörelerine sığın­ dılar. Fransa'nın o günlerden bugünlere Bretanya adını taşıyan bu yöresinde hala Briton'ların torunları oturur. Kiliseler yağmalandı, yakılıp yıkıldı. Cermen­ lerin kentlere yerleşmemiş olmaları ilginçtir. Kimbi­ lir, ya kentler Cermen'lerin kafasına göre fazla kar­ maşıktı ya da kentlerin görünüşünden ürküyorlardı. Ülkeyi ele geçirenlere Cermen derken, Tacitus'un birinci yüzyılda anlattığı ve bir siyasal birlik kurmak­ sızın ya da amaçlamaksızın ortak alışkıları, mitolog­ yaları ve dilleri paylaşan bir budundan söz ediyoruz. Anglosakson'lar, Kuzey Denizi'nden ya da Baltık De­ nizi'nden geldiklerinden, batı Cermen dilleri, yani Eski Almanca ile çeşitli İskandinav lehçeleri arasında . bir dil konuşuyorlardı. Almanca ve Norveççede olduğu gibi, Anglosakson dilinde ya da Eski İngilizcede de (bu ikisi aynı kapıya çıkar) dilbilgisel olarak üç cins var­ dı ve adlar ile sıfatlar çekimliydi. Bileşik sözcüklerin çok fazla oluşu, şjirlerini de etkilemişti.

·

Bütün yazınlarda koşuk düzyazıdan önce ortaya 12

çıkmıştır. Anglosakson şiiri hem uyaksızdı hem de be­ lirli sayıda seslemlerden oluşmuyordu. Dizedeki vur­ gu genellikle aynı sesle başlayan üç sözcükteydi; ses yinelemesi. dediğimiz bir uyumdu bu. Sözgelimi, «Wael spere windan on tha wikingasn; yani «ölüm kargısını Vikinglere fırlat». Destansı izlekler her zaman aynı olduğu ve kullanılması gerekli sözcükler her zaman ses yinelemesi sağlayamadığı için ozanlar ·bileşik söz­ cüklere başvuruyorlardı. Zamanla, bu tür doiaylama­ ların eğretilemeli olabileceği anlaşıldı ve «deniznden söz ederken bçılina yolu ya da kuğu yolu;. «savaşntan söz ederke� kargıların buluşması ya da öfke buluşma­ sı denilir oldu. Yazın tarihçileri, Anglosakson şiirini genellikle puta tapan ve Hıristiyan diye ikiye ayırırlar. Çok da yanlış sayılmaz bu ayırım. Kimi Anglosakson şiirle­ rinde Walkiri'lerden söz açılır; kimisinde ise Judith'in ya da hayarilerın·-ışierfı1iii''Şark1s1 sÖylenır:·""öte yan­ dan, Hıristiyanlığa özgü izle:kfer.tıi§iyan yapıtlarda bir de bakarsınız, epik izler, başka bir deyişle çoktan­ rıcılığa özgü öğeler çıkar karşınıza. Örneğin Haç Dü­ şü'nde (The Dream of the Rood) Hazreti İsa, «genç savaşçı görünümünde her şeyi çekip çeviren Tanrın dır. Bir başka yerde, İsrailoğulları Lut Gölü'nden ge­ çerlerken. bir de bakarsınız, Viking adını alıvermişler. Öyle görünüyor ki, farklı türden bir ayırım yaparsak, konuya daha bir açıklık gelecek. Dolayısıyla, ilk. şiir öbeğinin, İngiltere'de yazılmış olmakla birlikte, ortak bir Cermen soyundan indiği söylenebilir. Ayrıca, Hı­ ristiyan misyonerlerin, İskandinav yöreleri 'dışında her yerde eski mitologyanın bütün izlerini yok ettikleri de unutulmamalı. Adasal olduğunu söyleyebileceğimiz ikinci bir şiir öbeğine ise ağıt adı verilebilir. Bu ağıt13

larda İngiltere'ye özgü yurt özlemi, yalnızlık ve deniz tutkusu vardır. İlk şiir kümesi, doğallıkla, en eskisidir. Örnek ola­ ·rak, Finnsburh'dan kalma parçayı ve yaklaşık 3182 dizeden oluşan uçsuz bucaksız Beowulf destanını ve­ rebiliriz. Finnsburh parçasında, Frizyelilerin kralınca önce ağırlanıp hoş tutulan, sonra acımasızca saldırı­ ya uğrayan altmış Danimarkalı savaşçının öyküsü anlatılır. Adı belirsiz ozan şöyle cter: «Bir yiğitler �a­ vaşında daha yiğitçe çarpışan bir başka altmış yiğidi ne göraüm, iıe de duydum.)) Beowulf destanı, yeni varsayımlara bakılırsa, daha büyük bir tasarının ürü­ nü olabilir. Büyük destana sokuşturulmuş bir iki Ver­ gilius dizesi, destanın Northumbria'lı bir rahip oldu­ ğu sanılan yazarının bir Cermen Aineis'i yazmak gi­ bi garip bir tasarısı olduğunu düşündürüyor insana. Bu varsayım, Beowulf'un günlük konuşmadan uzak tumturaklı sözlerine ve çapraşık sözdizimine açıklık getiriyor. ·Destanın hiç kuşkusuz geleneksel oian ko­ nusu çok yalın: Gaetas kabilesinin prensi Beowulf, İsveç'den Danimarka'ya gelir. Orada, bir batıtltlığın içlerinde yaşamakta olan Grendel adlı bir canavarı, sonra da canavarın anasını öldürür. Aradan elli yıl geçer, artık ülkesinin kralı olan kahramanımız, bir gömüye bekçilik eden bir ejderhayı öldürür, ama ej­ derhayla dövüşürken kendi de ölür. Beowulf'u gömer­ ler. Oniki savaşçı, atlarıyla gömütünün çevresinde do­ lanır. Ölümüne yazıklanırlar, onuruna bir ağıt yakar­ lar ve kutsarlar adını. Belki de Cermen yazınının en eski şiirleri olan her iki destan da sekizinci yüzyıl baş­ larında düzülmüştü. Kişi.lerl, görüldüğü gibi, İskandi­ navdır.

Finnsburh parçasının dolaysız, zaman zaman kol4

nuşmayı andıran tonu, onuncu yüzyıl sonlarında, Aqglosakson halk savaşçılarının Norveç kralı Olaf'ın askerlerince bozgıına uğratılışının anısını dile getiren Maldan Savaşı (Battle of Maldan) adlı epik baladda yeniden belirir. Olaf'ın gönderdiği bir elçi haraç ister; Sakson'ların şefi haracın ödeneceğini bildirir, ama al­ tınla değil kılıçla. Balad, gerçekçi ayrıntılarla dolu­ dur.: Avdan dönmekte olan bir ç_qcuk düşmanlarla kar­ şılaşır. Sevgili şahinini ormana uçurur ve düşman­ larla çarpışmaya girer. Böylesine sert ve katı bir şiir­ de sevgili sıfatıyla karşılaşmak, şaşırtır ve derinden etkiler bizi.. Dokuzuncu yüzyıla denk düştüğünü sandığımız ikinci şiir kümesi, Anglosakson ağıtları denilen şiirleri içerir. Bu şiirler, birinin ölümüne yakılan ağıtlar de­ ğil, . kişisel acıların ya da geçmiş zamanların görke­ minin türküleridir. Yıkıntı (The Ruin) adını taşıya­ nı, Batlı kenti surlarının yıkılışı karşısında duyulan üzüncü dile getirir. İl� dizesi şöyledir:
View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF