Jorge Luis Borges & Adolfo Bioy Casares - Olağanüstü Masallar[CS].pdf

March 4, 2018 | Author: muzikchi | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download Jorge Luis Borges & Adolfo Bioy Casares - Olağanüstü Masallar[CS].pdf...

Description

Jorge Ado,l'fo

-MlTOS YAYlNlARI: 28 OLACANüSTÜ MASALLAR ]orge Luis BORGES- Adolfo Bioy CASARES BORGES, l899'da Buenos Aires'de do�u. Ailesi Ingiliz kö­

kenli oldu�ndan lsp:ınyolca'�n önce Ingilizce ögttndi. l938'de kan zehirlenmesiyle ölıimün eşi�ne geldi ve geçici olarak konuşma yetenegini yitirdi; bir süre akli dengesini kaybetme korkusuyla yaşadı. Bu olayın Borges üzerindeki et­ kisi b(lyük oldu. l955'de Peron devrilince Ulusal Kurupha­ ne'nin müdürlügöne getirildi. Aynı yıl, kahtımsal bir has­ talık yütünden l920'lerden beri azalan görme yetene�ni tamamen yitirerek kör oldu. l96l'de Uluslararası Yayıncılar Ödülünü Beckett'le paylaşınaSı dünya çapında tanınmasını sagladı. l986'da Cenevre'de öldıi. .

__

.

Tıirkçe'de Borges: ölüm ve Pusula (Çev. Tomris Uyar, Ada, 1982), Yollan Çatallarum Bahçe (Çev. Fatih Özgüven, Can, 1985), Ingiliz Edebiyatma Giriş (Çev. Celal Üster, Ara, 1987), Kum Kitabı (Çev. Mıinir Göle, lletişim, 1988), Borges ve Ben {Çev. Celal Üster, Afa, 1989), Brodk 'Rap oru (Çev. Münir Göle, lletişim, 1990), Alçaklıgın Evrensel Tarihi (Çev. Zeynep Çaglayan, -logos, 1990), Sonsu.zlugun Tarihi (Çev. Ayşe Atalay, Düzlem, 1990), Golgeye ÖVgü (Çev. Münir Göle., Iletişim, 1991)', Altın ve Golge (Çev. Selahattin Özpa­ labıyıklar, Sel, 1992), Düşsel Varlıklar Kitabı (Çev. Bora Komçez, Mitos, 1992), Olaganüstü Masallar (Çev. Ergün Akça, Mitos, 1993) Atlas (Çev. Ergün Akça, Mitos, 1994), Yedinci Gece (Çev. Celal Üster, Can yaymlan, 1994), Borges ile Söyleşi (Richard Burgin, Çev. Albert Saban, Mitos, 1994). CASARES, 1914'de Buenos Aires'de dogdu. l 940!da .. yayım�nan Morel'in Buluşu (Çev. Nevzat Gece., Yılmaz, 1990) adlı novellastyla kendisini edebiyat çevrelerine kabul ettirdi. Roman, öykü, bilim kurgu, oyuiı, şiir, denem� dalmda yayıınlanmış birçok kitabı vardır. Buenos Aires ve Fransa'da yaşamaktadır ve yazar Silvina Ocampo ile evlidir. Borges ve Casares birlikte birçok -kitap yazmışlardır. Ömegin yazdıklan dedektiflik öykülerini, ikisinin atalannın adianndan oluşturduldan H. Bustos Domecq takma adıyla yayınladılar. (Don lsidro Paradi'ye Altı Soru, Çev. Arzu Eten­ sel lldem, Metis, 1994)

·

Anthony Kerrigan'ın düzenledi�ti ve çevirdigi Extraordinary Tales'den (1971)

Türkçe'ye çevrilmiştir

Yayın Yönetmeni: Mustafa Küpüşoglu Dizgi: Zeliha Gtıler

Baski: Engin Matbaası l.Baskı: Temmuz 1993 2.Baskı: Haziran 1995 ISBN 975-7%8-30-4 MlTOS YAYlNLARI Aga Çıragı Sokak 7-912 Gümüşsuyu 1 Istanbul Tel: 249 87 37- 38 Fax: 24-9 02 18

Jorge Luis BORGES . Adolfo Bioy CASARES

OLACANÜSTÜ MASALLAR Çeviren

Ergün�kça

MlTOS YAYlNLARI

Önsöz

Insanlığın tüm düşünce- tanhi, önemi müthiş kendi küçük sayısız kdbusun oyunundan başka bir şey .değildir, oysa uykuda önemi çok çok az, kısacık müthiş kabuslar görürüz. Valery, "Söylence Üzerine Sevecen Bir Not"

'jORGE LUIS Borges, kendi eserlerinde, başka şeylerin yanısıra, uykusuzlu�n ve onuiı eşit derecede uyumayan karşılıgı. kabusun vak'anüvisi göreVini de üstlenmiştir. Not. ettigi uykusuzluk durtımlan keskin ve açık bellek. ürünlerini içeriyordu. Düşleme ya da uyanık kab�slannı belirleyen ana yön önsezili öngörüler, epifanilerdir. Qoyce'un kullandığı an­ lamda anladıgımız epifanileri, görü . ve vahiy pasaj�nna· ait daha geniş anlama sahiptir: Stephen·Dedalus, şu nedenle epi­ fani yazmayı esinledi, "Biri uzun zamandır ölü birinin tuhaf sayfalannı okur iken, bu biri bir zamanlar ... olmuş ·öteki bi­ riyle bir oldu�nu hisseder." Bu antolojide bU · türden bir düşlenilmiş kitaba sahibiz.) Borges'in düş durumuna - birey­ de, yaratılmış (ya da düşlenilmiş) dünyada, tannlar ya da Tann'da- olan takıntısı·yazarken kalemine hükmettigi için o hep gelecekte düşlenilmesi gereken düşleri, insanın geçmişte ' düşlenilmiş yazgısını yazar. Ve bu yüzden biz "gelecegin anısı"nın "geçmişteki umuda" tamamen aynı potansiyele sahip oldugunu bulgulanz (lfadeler her ne kadar Miguel de Unamuna'ya aitse de, unutuhnasın ki, Unamuna Borges'i anıştırmaktaydı): Ve bu yüzden burada, başka Şeyler yanısıra, ("Ostadın Dönüşü" ömeginde oldugu· gibi) bir Gelecek Şeylerin Hatırlanışı antolojisine de sahibiz. Ama Borges yazdıklannda, kendisinin- her iki Borges'in 5

·

de - düşlenilmiş geçmişte mi, yoksa düşleniyor olan şimdide mi oldu�nu merak etmiştir. Bu düşlerin "sonucuna" gelince şunu sorabiliriz: Örnegin, elimizdeki koleksiyonun açılış parçası - bir ejderin

ölümününün düŞlenildigi Çin .kaynaklı: "Ölüm Hükmü" . 1 epigrafımızın işaret ettigi gibi, "önemi müthiş" küçük bir kabus mu, yoksa "önemi. çok çok

az

"

müthiş bir kabus

mudur? Her iki durumda da yindenıneye deger. llk, özel, sonsuzluk duygusundan bu yana Borges her şeyin önceden düşlenilmiş oldugundan açıkça kuşku­ lanmışur. Kendisi bize hep bu kuşkunun degişmez kanıtlannı sunar; önümüzdeki seçmeler de kendisininkinden önceki kuşk�lann antolojisidir. Borges ve Bioy Casares ·bize "önemi müthiş kabuslann" ve uykusuzlugun . körleştinci "sonuç/sonuçsuz-luk�unun saf ' anlannın bir antolojisini hediye etİniş bulunuyorlar. Bu antoloji bir ana· metaforlar, retrospektif kehanetler (Borges'in "kehanet bellek"i), �lumlu ve olumsuz anıştır­ ·

malar antolojisidir de. Çevrimsel bir şekilde birbirlerini kop­ yalarlar, daha önce aynı şekilde kopyatanmışlardır ve Borges ile Bioy. okumalannda onlarla coşkunluk içinde karşılaşıp burada ve eserlerinde-onlan bizim için yinelerler. Antolojileri Chetimini zenginleştirrnek gerekirse) aynı za­ manda son derece küçük ania ·aldatıcı biçimde önemli karşılaşmalardan, çok anlamlı metempsikozlardan, metafizik­ sel çifte anlamlardan, megaloınanyak hantacılık çalışına­ lanndan (noktası noktasına onunla çakışması_ için temsil ettigi bölge büyüklügünde çizilen harita); labireiıtlerçlen, ye karşı labirentlerden (Arap Çölü) oluşmaktadır. Aynı zamanda da bir -ortodoksluklar, örtodoksluklara dönüşmeden önceki heterodoksluklar, ya da yavaş ya�aş ölen, aına hala bir yerler-­ de yaşayan hurafeler antolojisidir: Aşılmış dinlerin son şahitlerini; yeni dinlerin zalim doguşlannı: Yitik dinlerin üst 6

üste binmiş hüsnühatlannı okuruz. Bir deyim ya da betimsel bir pasaj bize mantık4ışı imanın incelikti · 11' - � olaganüstü ınantıgını; ancak daha sonra inanılacak. bir '5ezgiyi sunar. (Poe'dan kısa, tipik bir parça, Apollo-14'deki aşı deneylerine kadar, bulunmayan ya da dogrulanmaıp.ış dünyadışı - "sıfır yerçekimi"- fikrini sergiler.) Böylece elimizdeki, bir inançlar ve onlan� pandomimik ve mimetik tekzibleri antolojisi, ve bir yabancı ifptler, ev ifritleri, kişinin kendi ifritleri antolojisidir. Çünkü Oung'un ' alıntıladıgi) bir lsviçie atasözünün dedigi gibi, "Her iengin adamın arkasında bir ifrit _durur, • her yoksul adamın arkasındaysa iki." Günaha teşvik her yerdedir ("Mısır Usulü Şeytana Uyma"da tarikat kurallanna karşı çıkılır; Max jacob'un "Aşçı"sındaysa Şeytan'ın, suskun "efendilerini" mak­ bul din konusunda kopuşturabilmesi için yalnızca dört kez yemek yapınası gerekir). Böylece bu antoloji bir kabul ya da red edilen günaha teşvik antolojisidir. Ve bir epifaniler antolojisi (Kafka'nın "Dört Düşüncesi" ve birçok başkası). Ve bir metaforlar anto­ lojisi. Bir telepatiler antolojisi. Bir metempsikozlar antolojisi. Bir hatalı kimliklendirim ("Saklanmış Geyik," "Napoli Dilen­ .cisi"), (iki) kimliklendirimin özdeşligi ("Karşılaşma") ve yer­ leri degiştitilmiş uzun mesafeli kimiikienim ("Üstadm ' Dönüşü," "Ölümün Yüzü") ve muglak kimlikleniıİı (ünlü "Chuang Tzu'nun Düşü," Ilduğun� anladım. ·

Mareel Tamayo (Buenos Aires, temmuz 1953)

Büyük Işkence .

lFRlTLER bana, duygusallar ve bilgiçler için bir cehennem bulundu�nu anlattılar. Onlar orada, penceresiz ve iyice boş olan uçsuz bu�ak.Sız bir saraya bırakılırlar. Sanki bir şey aranıyonnuş· gibi süren bu lanetlenmiş . yürüyüşe başladıktan bir süre sonra onlar, beklendigi gibi, en büyük işkencenin Tanrı'nın nazan dikkatine alınmamak oldugunu ve moral ezi­ yetin . fiziksel eziyetten çok daha kötü oldugunu söylemeye başlarlar. Bunun üzerine ifritler onlan, hiç kimsenin kurtara­ mayacagı, ateş denizine atarlar.

Sahte Swedenborg, Düşler (1873)

86

Teoloji

BlLBlGlNlZ gibi 'pek çok yolculuk yaptım. Bu olgtl' &aııl; bir yolculu�n daima büyük oranda bir yanılsama oldu�� güneşin altında yeni bir şey olmadıgı, her şeyin bir ve aynı oldu� ; vs. önesürümlejini dogrulama. olanagı veriyor, ama, oldukça paradoksal bir şekilde; aynı olgiı bana, sürprizlerle

�arşılaşmak ve yeni bir şeyler bulmaktan umudu kesmenin temelsiz olduğunu, aslında, dünyanın tükenmez olduğunu öne sürme olanagı da veriyor. Söyledigime kanıt olarak, Küçük Asya'da kadim Magi Kralhgınm varisieri olan ve örtünrnek için koyun pöstekileri giyen . Çobanlar ülkesinde . tanık oldu�m tuhaf ve şaşırtıcı inancı hatırlamak yeterli ola­ caktır. Bu insanlaf-Uykuya inanırlar.- "Uyuma imında," dediler ·

bana, "gün boyu yaptığı şeylere göre, kişi ya cennete ya da ce­ henneme _gider." Eger biri çıkıp da, "Uyuyan birinin bir yere gittigini hiç görmedim; deneyimime göre, uyuya�lar ' biri onla n uyandırana dek, neredeyseler orada yatıyorlar," diye karşı çıksa, o zaman şöyle karşılık verirlerdi: "Hiçbir şeye inan�maktaki ısrartn sana kendi gecelerini unutturuyor,

yoksa kim hoş ve korkunç düşleri bilmez? Aynca, bu yüzden, uykuyu ölümle kanştınyorsun. Herkes, düş gören için başka bir yaşamın var oldu� olgusuna tanıktır; oysa ölü olmanın kanıtı oldukça farklıdır: Onlar toza dönüşerek olduklan yerde . kalırlar." H. Garro,

Tout lou Mond, Oloron-Saint-Marie (1918)

Mıknatıs

ÖZGÜR

tRADE'nin bir yanilsama ve Kader'in kaçınılmaz

olduğundan söz ederken, {Wilde] şu meseli anlatır: "Bir zamatılar bir mıkmuıs vardı,

ve bu

mıknatısın

yanıbaşında çelik eğe talaşlan yaşardı. Bir gün üç dört eğe talaşı mıknatısın ziyaretine gitmek için ani bir arzu hissetti,

ve bunun ne kadar güzel bir şey ola:cağı üzerine konuşmaya başladılar.

Yakınlanndaki

diğer

eğe

talaşl�rı

onların

. komışmalanria kulak misafiri oldular, ·ve onlar da aynı arzu­ �un ç�kiciligine kapıldılar. Onlara başkalan katıldı ve sonun­

da bütün eğe talaşl3n bu konuyu tartışmaya başladı; belirsiz

arzulan yavaş yavaş- bir itkiye. dönüştü. "Neden bugün gitmi- .

yoruz?" dedi bir kısmı; ai:na diğerleri yarına 'kadar beklenie- · nin daha iyi bir görüş olduğunu düşünüyordu. Bu esna� hiç farkında olmadan, görünüşte onlarla hiç ilgilenmeyen ve ta­ mamen hareketsiz duran mıknatısa doğru iradelerinin dışmda

çekiliyorlardı.. Farkına varmadan, komşulanna gittikçe daha fazla yaklaşarak tartışmalarını sürdürdüler; konuştukça gitme

itkileri büyüdü, ve sonunda en sabırsızlar, geri kalanlar ne ya­

parlarsa yapsınlar, kendilerinin o gün gideceklerini bildirdi-· ler. Bazılannın mıknatısı ziyaret etmenin ödevleri olduğunu, ve aslında bunu çok daha önce yapmış olmalan gerektiğini

söyledikleri işitildi. Ve, kÖnuştukça· ilerlediklerini fark etme­

den, mıknatısa gittikçe . daha ç_ok yaklaştılar. En sonunda

sabırsızlar ağır bastı, ve, önüne geçemerlikleri bir itkiyle tüm grup, "Beklemenin anlamı yok. .Bugün gideceğiz. Şimdi gide­ ceğiz. Hemen gideceğiz," diye bağ�rdı. Ve sonra, tek bir ka­ rarlı

vücut

halinde

azametle

yürüdüler,

ve

göz

açıp

kapayıncaya kadar, her yandan mıknatısa yapıştılar. lşte o

zaman mıknatıs gülümsedi '- çünkü çelik eğe talaşlan, ziya-

88

retlerini kendi özgür iradeleriyle geiçekleştirdiklerindiın· biç kuşku duymamışlardı.

Oscar Wilde'ı� Yaşamı, Bölüm 13'ten. ; Hesketh Pearson (Londra, 1946-1954)

Tukenmez ·Soy

O KENTTE her şey kusursuz ve küçüktü: Evler, mobilyalar, ·

aletler, dükkanlar, bahçeler. Orada ne tür bir çokbilmiş pigıne soyunun yaşadığım araştırmaya başladım. Çökük gözlü bir oğlan çocuğu ·aradığırri yanıtı verdi: "Bu işleri yapan biziz. Anne ve babalanmız, kısmen ben­ likçiliklerind�n ve keyiflerine düşkünlüklerinden, kısmen_ de bizi memnun etmek ve bize çalışma zevkini tattırmak için şu andaki ekonomik ve hoş yaşama tarzımızı kurdular. Onlar ev­ lerde oturur, kağıt oynayıp müzik dinler, okuyup sohbet eder, sevip nefret eder iken (tutkulu insanlardır doğrusu), biz ev yapma ve temizleme, marangozluk, ekin biçme, alım satım oyunlan oynuyoruz. lş aletlerimiz büyüklüklerimizle oranulıdır. Ama' günlük sorumluluklanmızın hepşini şaşırtıcı bir kol�yhkla yerine getirmeyi başanyoruz. ltiraf etmeliyim ki, başlangıçta, hayvaniann bir kısmı, özellikle de evcil olan­ lar, bizi pek dinlemiyorlardı, çünkü çocuk olduğumuzu bili­ yorlardı. Ama yavaş yavaş, ve tabii ki, birkaç hile ve n�mara kullanarak, onlan ·yola getirdik; sonunda bize saygı rluyınayı öğrendiler. Yaptığımız işler zor değil ama oldukça yorucu. Sık sık yarış atlan gibi tçrliyoruz. Bazen kendimizi yerlere atar ve oyunu sürdürmeyi reddederiz (o zaman, mera:qın çimlerini ya da küçük toprak parçalanm yeriz, ya da döşeme taşlanm yala­ yarak doyanz), ama bu tür kaprisler yalnızca kısa bir süre, kuzenimin söylediği gi�i, "bir yaz yağmuru kadar" sp.rer. Kuşkusuz, her şey de ebeveynlerimiz yaranna değildir. Onlar da zorluk çekerler: Evlerine, neredeyse çömelerek, iki büklum girmek zorundadırlar, çünkü hem kapılaı: hem de odalar minnacıktır. Minnacık sözcüğü dillerinden düşmez. Ye­ dikleri yiyecek miktan, pek obur teyzelerime göre, son derece , ·



azdır. Su içtikleri bardaklar ve fincanlar susuzluklannı gider­ mek için son derece yetersizdir, ve sanınm· bu, son zamanlar­ da görülen kova ve diger kapiann çalınması dalgasını ' açıklayabilir. Giysileri" üzerlerine dar geJir, çünkü makineleri­ miz daha. geniş giysjler dikmeye uygun degildir ve asla da ol­ mayacak. Çogu yeıişkin, eger birden çok yataklan yoksa, iki büklüm uyumak zorundadır. Eger, zavallı yoksul babamın ta­ biriyle; mendil kadar olan hattaniyelerden bir tomar buİmayı başaramazlarsa, soğuktan titre:rler. Şimdilerde insanlar, kim­ senin bir parça tatma nezaketini bile göstermedigi dü�n pas­ talannı, en küçügünden "kel bölgeleri bile örtmeyen peruklan, yalnızca doldurulmuş sinekkuşianna uygıin kuş kafeslerini protesto e
View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF