ingilizceDilBilgisi
August 29, 2017 | Author: devhan12 | Category: N/A
Short Description
Download ingilizceDilBilgisi...
Description
İNGİLİZCE DİLBİLGİSİ EVREN OKUŞLUĞ-NİLÜFER BOSTAN
İngilizce Dilbilgisi Kitabı Copyright c 2003 by Evren Okuşluğ and Nilüfer Bostan All rights reserved. No part of this publication may be reproduced, stored in a retrieval system, or transmitted in any form or by any means, electronic, mechanical, photocopying,recording, otherwise, without the prior written permission of the publisher. ISBN 869745202050 Ertem Matbaacılık, Ankara
In memoriam To my wonderful family, and to Tuana Sim Okuşluğ
INDEX 1. VERB TO BE 1
1-3
2. VERB TO BE 2
4-6
3. A/ AN ARTICLES
7-8
4. SIMPLE PRESENT TENSE
9-11
5. COUNTABLES AND UNCOUNTABLES
12-15
6. SIMPLE PAST TENSE
16- 20
7. SIMPLE PAST TENSE&SIMPLE PRESENT TENSE
21-22
8. COMPARATIVES AND SUPERLATIVES
23-26
9. FUTURE TENSE
27-29
10. PRESENT PERFECT TENSE
30-33
11. PRESENT CONTINUOUS TENSE
34-36
12. GENERAL TOPICS 1
37-40
13. GENERAL TOPICS 2
41-43
14. GENERAL TOPICS 3
44-47
15. GENERAL TOPICS 4
48-50
16. TRANSLATION METHODS 1
51-55
17. TRANSLATION METHODS 2
56-61
18. TRANSLATION METHODS 3
62-66
19. TRANSLATION METHODS 4
67-70
20. TRANSLATION METHODS 5
71- 76
21. TRANSLATION METHODS 6
77-82
22. TRANSLATION QUESTIONS I
83-108
23. TRANSLATION ANSWERS II
109-121
24. TENSE COMPARISONS
122- 126
25. PAST CONTINUOUS TENSE
127-131
26. ARTICLES II
132- 136
27. GERUNDS&INFINITIVES
137-141
28. PRESENT PERFECT CONTINUOUS TENSE
142- 144
29. PASSIVE VOICE I
145- 147
30. IF CLAUSE I
148-152
31. INDEFINITE PRONOUNS
153-159
32. ADJECTIVES II
160-162
33. WH? QUESTIONS
163- 166
34. USED TO
167- 168
35. HOT VERBS
169- 170
36. ESSAY WRITING
171-172
37. LETTERS
173-174
38. STATE VERBS
175- 176
39. MODAL VERBS
177- 180
40. TRANSLATION METHODS 7
181-183
41.TRANSLATION METHODS 8
184-188
42. TRANSLATION METHODS 9
189- 199
43. TRANSLATION METHODS 10
200-202
44. TRANSLATION METHODS 11
203- 215
45. TRANSLATION QUESTIONS II
216- 227
46. TRANSLATION ANSWERS II
228- 233
47. TENSES & PASSIVE VOICE CHART
234
48. FUTURE TENSES
235- 237
49. GENERAL STRUCTURES I
237- 242
50. GENERAL STRUCTURES II
242- 247
51. INDIRECT SPEECH
248- 253
52. IF CONDITIONAL II
254- 257
53. IF CONDITIONAL MIXED TYPE
257- 258
54. IF CONDITIONAL OMITTING IF
259- 260
55. CONJUNCTIONS
261- 271
56. MIXED EXERCISES
272- 280
57. PASSIVE VOICE II
281- 283
58. PASSIVE INFINITIVE
284- 289
59. WISH CLAUSE
290- 293
60. GERUNDS& INFINITIVES II
294- 296
61. RELATIVE CLAUSE
297- 301
62. PARTICIPLES
302- 306
63. NOUN CLAUSE
307- 311
64. SUBJUNCTIVES
312- 314
65. VERBS OF PERCEPTIVE
315- 316
66. ADJECTIVE COMPLEMENTS
317- 320
67. COUNTABLES & UNCOUNTABLES
321- 324
68. IRREGULAR VERBS
325- 330
69. IDIOMS
331-339
70. PHRASAL VERBS
340-352
Değerli Öğrencilerimiz, Bugüne kadar Türkiye'de İngilizce öğretimine Daylight olarak VCD setlerimiz ile katkıda bulunmaya çalıştık. Bu kitapla birlikte Daylight'ın yazılı dökümanda da kalitesini sizinle buluşturuyoruz. Kitabımızda İngilizce öğretmeye dair en kısa, en sade, en verimli bilgileri çeviri metoduyla biraraya toplayarak, kafanız karışmadan DVD desteğiyle İngilizce öğretmeninizi canlı sınıf ortamında yanınızda hissederek kolay bir öğrenme zemini hazırladık. Kitabımızda başlangıç konularından başlayarak, adım adım İngilizce öğrenme tekniklerini öğrenciye aktarma yollarını düşünerek sade bir metod kullandık. DVD lerinizi izledikten sonra, kitaptaki konuları anlamanız daha kolay olacaktır. Sizlere tavsiyem önce DVD leri seyretmeniz sonra tekrar kitap eşliğinde ve yazarak dersleri takip etmenizdir. Kitapta bulunan çeviri alıştırmaları öğrendiğiniz konuları pekiştirmek ve uygulamak açısından çok önemlidir. Bu kitap hazırlanırken içerisindeki metodun öğrenciler üzerindeki öğretme yetisini bir çok öğrenciye sunarak performans değerlendirmesi yaptık. Takdir edersiniz ki; öğrenciler üstüne düşen çalışma vazifesini yerine getirmesi durumunda her türlü kaynak öğrenciye fayda getirir. Bizler de burada öğrenciye kolay ve anlaşılır bir dille ulaşmaya çalışarak üzerimize düşen “ öğretme” vazifesini yerine getirdik. Bu kaynak, öğretmen anlatımlı olması özelliğiyle siz ve sizden sonra gelecek kuşaklar için saklanmaya ve kullanılmaya değer bir yapıt olarak kütüphanenizde bulunacaktır. Bu kitabın içerisindeki konu örnekleri çok özenle seçilmiş, öğrenciye kendi ana dili üzerinden İngilizce öğretme tekniğiyle, eşşiz bir metod kullanılarak donatılmıştır. Unutmayınız ki; yeni bir yabancı dil öğrenmek isteyen her insan muhakkak kendi ana dilinin özelliklerini bilmek zorundadır. Bu bilgiden hareket ile, kitabımız içerisindeki bilgileri kendi dilinizde yorumlayarak çalışmanız, İngilizce öğrenme sürecinize bir hız katacaktır. Bu söylemdeki kasıt; kendi ana dilinizle başka bir yabancı dili karşılaştırmak değil; bütünsel bir bakış açısıyla diller arasında geçişi sağlayarak bir dil armonisi yaratmaktır. Sevgili Öğrencilerimiz ! Biz Evren OKUŞLUĞ ve Nilüfer Bostan olarak her zaman İngilizce öğretiminde farklı bakışlar geliştirerek toplumuma İngilizce eğtimi konusunda kaliteli, öğrenilebilir ve düzeyli katkılar sağlamaya çalıştım. Bugüne kadar ortaya çıkardığımız yabancı dil eğitim ürünleri yelpazesine bir yenisini daha ekledim. Diğer eğitim ürünlerimize göstermiş olduğunuz yoğun ilgiden dolayı sizlere teşekkür eder ve çalışmalarınızda başarılar dilerim. Bu kitabımın yazım aşamasında bana yardımcı olan İngilizce Yayın Koordinatörlüğü'müze ve bana vermiş olduğu manevi desteğinden dolayı sevgili kızım Tuana Sim OKUŞLUĞ'a katkılarından dolayı teşekkür ederim. EVREN OKUŞLUĞ
NİLÜFER BOSTAN
VERB TO BE ( OLMAK FİİLİ) Verb To Be: Olmak fiili ( am/is/are/) diye adlandırdığımız yapılardan oluşan gruptur. İngilizce'nin temel taşını bu ana başlık oluşturmaktadır. (Her işin başlangıcına ne kadar iyi başlarsak o iş o kadar başarıyla sonuçlanır. Bu konuyu ne kadar iyi öğrenirsek o kadar iyidir çünkü İngilizce'nin temel taşıdır.) Verb to be “no action” a yani “hareketsizlik”e konu olmuştur. Fiilin ( eylemin, hareketin) olmadığı ancak durumun gösterildiği bir yapıdır. Verb to be konusunda “statement” yani “durum” söz konusudur. Bizim durumu “haraketsizlik”i belirteceğimiz her yapıda “am- is- are” olmak zorundadır.Olumluolumsuz-soru her cümlede “am- is- are” yapısı olmak zorundadır. “Am- is- are” kalıplarının yükünü yüklenecek olan ise kişilerdir yani öznelere ihtiyacımız vardır ve İngilizce'de özneye “subject” denir. “Verb to be” dediğimiz bölüm öznenin hemen arkasından kullanılmak zorundadır; öznenin ne durumda olduğunu, tekilliğini, çoğulluğunu, soru mu olduğunu böylece anlayabiliriz. “Subject” olarak adlandırılan özneler ise “I, he, she, it, we, you they” dir. “am- is- are” geniş zamandan başka bir zaman teriminde kullanılamaz. Bu yapılar geniş zamana ait yapılardır. Geniş zamanı ve hareketsizliği veren bir cümle kurulacaksa kullanılması gereken yapılar öznenin tekilliğine ve çoğulluğuna göre “am- is- are” dan birisidir. Subject
Verb to be
I
- ben
-
am
He She It
- o (man) - o (woman) - o (objects animals)
-
is
They - onlar You - siz, sen We - biz
-
are
Subject ( Özne) + am/is/are + object (nesne) + place (yer) + time (zaman) Tekil özne +geniş zaman + no action = is I + geniş zaman + no action = am Çoğul özne + geniş zaman + no action = are
• •
Bu sene İstanbul oldukca soğuk. İstanbul is rather cold this year. (Cümlemizi İngilizce'ye çevirirken esas aldıgımız noktalar öznenin bulunması ve ona uygun olan yardımcı fiilin yani “am is are” yardımcı fiiilerinin getirilmesidir. Öznemizi bulmak için yüklemimize “ne” ve “kim” soruları sorulur buna karşılık gelen cevap öznemizi 1
gösterir ve öznemizi yazdıktan sonra onun tekilliğine ve çoğulluğuna göre “am is are” dan birini kullanırız. (Bu cümlemizde uygun olan “is” yardımcı fiilidir devamında ise nesne, yer ve zaman üçlüsü varsa sırasıyla gelir.) •
Bu kız okulumuzun en iyisi.
•
That girl is our school’s best. (Bu kız diyerek bir işarette bulunulduğu için bir işaret sıfatı olan “that” kullandık ve bir kızdan bahsedildiği için cümlemiz tekil olduğundan “is” yardımcı fiilini kullandık ve cümlemizde aitlik “-nın” “-nun” ekini verebilmek için ise “ ‘s ” kullanılmıştır.)
Sahip olduğumuz öznelerin yanı sıra İngilizce'de özneleri sahip olduğu yani aitliği gösteren öznelerden türemiş olan yapılar da vardır. Özneler sadece kişinin kendisini gösterirken bu yapılar öznenin sahip olduklarının işaretçisidirler.Bu ifadeler İngilizce'de “possesive adjectives” diye adlandırılırlar. Subject:
Possesive Adjectives:
I He She It They You We
my : his : her : it : their: your : our :
benim onun (man) onun (woman) onun (objects) onların senin , sizin bizim
“Aitlik” bildiren sıfatların özneyi bulmak adına tekilliği-çogulluğu kesinlikle önemli değildir. My car: benim arabam diyebilirken; My cars: benim arabalarım da denebilir. (Buradan anlayacağımız; aitlik bildiren sıfatların özneler üzerinde tekillik ve çoğulluk açısından etkileri yoktur.) • •
Onların bahçesi çok geniş. Their garden is very wide.
•
“their” kelimesinin özne üzerinde hiçbir etkisi yoktur; bu açıktır ki yardımcı fiilimizi “is” olarak kullandık çünkü bu cümlemizde özne olarak “garden” tekil olarak esas alınmıştır. Buradan çıkan sonuç; “their” bakıldığı zaman “ onların” anlamına gelen çoğul bir sıfattır ancak “their” dan sonra gelen “ garden” kelimesi tekil olduğu için özne tekil olarak nitelendirilecektir. Dolayısıyla “ is” yardımcı fiili kullanılır.
• •
Their books are very useful. Onların kitapları çok yararlı. (Bu cümlemizde “their” yine gözümüze çarpıyor ancak yine öznemiz üzerinde etkisi yoktur. Yardımcı fiilimizin “are” olarak kullanılmasının nedeni book(s) öznemizin çoğul olmasıdır.
•
İstanbul'un kaldırımları oldukça dar. 2
•
İstanbul’s pavements are rather narrow. (“-nın” “-nun” ekini verebilmek için İstanbul'dan sonra“ ‘s ” eki kullanılmıştır ve öznemizin İstanbul değil de “İstanbul'un kaldırımları” oluşundan ötürü yardımcı fiil olarak “are” seçilmiştir.
(+) Subject + am is are + object + place + time (.) (-) Subject + am is are+ not + object + place + time (.) (?) Am-Is- Are + subject + object + place + time (?)
(Cümleleri olumsuz yapmak için her zaman “not” olumsuzluk eki getirilmelidir. “not” her zaman kendisinden önce yardımcı fiile ihtiyaç duymaktadır. Her zaman “am is are” dan sonra kullanılır.) • •
Onun İngilizcesi neredeyse mükemmel. Her English is almost perfect. (“onun” bir aitlik sıfatı olduğu için “her” aitlik sıfatını kullanırız ve öznemiz “ingilizcesi” yani tekil olduğundan “is” kullanırız. “almost” neredeyse manasındadır.)
• •
Onun İngilizcesi mükemmel değil. Her English is not perfect. (Yukarıdaki cümlemizden farkı; olumsuz bir cümle olmasıdır ve yapamamız gereken çok basittir; yardımcı fiilimizden sonra olumsuzluk eki olan “not” kullanırız.)
• •
Onun İngilizcesi mükemmel mi ? Is her English perfect? (Yardımcı fiilimizi cümlenin başında kullanmamız bu cümlemizi bir soru cümlesi haline getirmemize yardımcı olmuştur. Tekil bir cümle olduğu için yardımcı fiilimizi “is” olarak kullandık.
3
VERB TO BE (2) Social expressions: Sosyal ifadeler. Günlük hayatta “am is are” ile kullandığımız kalıpları burada inceleyelim. •
What is your name ? ( İsmin ne?) (Hareketsizliği başa alarak soru yaptık ancak “is” yardımcı fiilinden önce gelen “what” soru kelimesi bir derece daha üstün olduğundan “is” yardımcı fiilinin önüne “what” gelir. Ancak ezberlemek yerine cümlemizin oluşumunu incelemek her zaman daha iyidir çünkü bu İngilizce'yi daha doğru öğrenmek açısından daha yardımcı olacaktır.)
•
My name is Hüseyin. ( Benim adım Hüseyin.) (Yukarıdaki sorumuza cevap olarak verebiliriz. Cümlemiz hareketsiz ve tekil yapıda olduğu için aynı zamanda geniş zamanda bir cümle olduğundan “is” yardımcı fiili kullanılmıştır.) ( hareketsizlik+ geniş zaman+ tekil özne= is)
•
Where are you from? ( Neredensin?) ( “Where” soru kelimesidir. Arkasından yardımcı fiilimiz gelmiştir ve sorumuzun manası “Sen nerelisin?”dir.)( hareketsizlik+ geniş zaman+ çoğul özne= are)
•
I am from Ankara. ( Ben Ankara'danım.) (Soru “Sen nerelisin?” diye sorulduğundan soru bize yöneltilmiştir ve “ben” öznesiyle cevap veririz ve geniş manada olduğu için cümlemizdeki öznemizde “I” yani “ben” olduğundan “am” yardımcı fiili kullanılır.( hareketsizlik+ geniş zaman+ I= am)
•
How are you? ( Nasılsın?) (Hareketsizlik (no action) ve “are” yardımcı fiilinin başında bir soru kelimesi daha vardır. “ How” “Nasıl” sorusu kelimesinin İngilizcedeki karşılığıdır.)
•
I am fine, thanks. ( İyiyim, teşekkürler.) (Soru “Nasılsın?” diye sorulduğundan soru bize yöneltilmiştir ve “Ben” öznesiyle cevap veririz ve geniş manada olduğu için cümlemizdeki öznemizde “I” yani “ben” olduğundan “am” yardımcı fiili kullanılır.)
•
How old are you ? ( Kaç yaşındasın?) (Bu soru tipleri “yes” veya “no” ile cevap veremeyeceğimiz; bizden bilgi isteyen uzun uzun cevaplayacağımız soru çeşitleridir.
•
I am 26 years old. ( 26 yaşındayım.) (Soru “Kaç yaşındasın?” diye sorulduğundan soru bize yöneltilmiştir ve “Ben” öznesiyle cevap veririz ve geniş manada olduğu için cümlemizdeki öznemizde “I” yani “ben” olduğundan “am” yardımcı fiili kullanılır.) 4
“Wh?” soru kelimesi dediğimiz soru tipleri cevap olarak “yes” ya da “no” ile kullanılamazlar ; sorumuz bilgi içeriklidir ve biz bu istenilen bilgiyi vermek zorundayız; gelin bu soru kalıplarını görelim. What Which Where When Why Who How
-
Ne Hangi Nere Ne zaman Neden, Niçin Kim Nasıl
Bu soru kelimeleri olmadan sorulan sorulara “yes” ya da “no” kullanarak cevap verilebilir yani sorular “am is are” ile başlıyorsa “yes” ya da “no” ile cevap verilir ve bunlara “yes” “no” soru şekli denir. Ancak “wh?” soru kalıplarında cevap verilirken mutlaka açıklama yani bilgi verilmedir. • •
Is your hair black? ( Saçların siyah mı?) Yes, - Bu soruyu cevaplarken “Yes” cevabı yeterlidir çünkü bu bir “yes” “no” question tipidir. Bizden bilgi istemez.
•
What is her phone number? ( Onun telefon numarası ne?) (“What” soru kelimesi ile soru sorulduğu için cevabımızda buna göre bilgi içerikli olacaktır.)
•
Her phone number is 236 21 34. (Cevabımızda gördüğünüz gibi açıklama yani bilgi verilmiştir.)
• •
Hangi ev senin evin? Which home is yours? (Bu örnekte de görmüş olduğumuz gibi “which” soru kelimemiz hemen arkasından “object” yani “nesne” almıstır ve onun arkasından “is” yardımcı fiilimiz ile normal soru formatında devam etmiştir.
•
The black one is my home. - “Siyah olan benim evim.” şeklinde cevap verebiliriz.
•
Is black one your home? Siyah olan mı senin evin ?
•
Yes, it is. - Görüldüğü gibi “is” ile sorulan soruya “yes” ile cevap verilebilmektedir.
•
Where is your cat? Senin kedin nerede?
•
My cat is in the garden. - Bu cevapta kedinin kime ait olduğu belirtilmektedir. Bahçenin içinde olduğunu göstermek için “-de” “-da” yani “ in ” kullanmak zorundayız.
•
Is your cat in the garden? Kedin bahçede mi?
•
Yes, it is. - “yes” “no” question tipine bir örnektir.
•
When is your mother’s birthday? Senin annenin doğum günü ne zaman?
5
•
My mother’s birthday is tomorrow. - Özne tekil ve geniş zamanda olduğu için “is” kullanılmaktadır ve soru kelimemiz de ( when) olduğu için yardımcı fiilimizin önüne gelir.
•
Is your mother’s birthday tomorrow? Annenin doğum günü yarın mı?
•
Yes, it is.
•
Why is he here? O neden burada? (Cümlemizde öznemiz tekil ve geniş zamanda olduğu için yardımcı fiil olarak “is” kullanılmıştır ve soru yapılmak istenildiğinden “is” cümlemizin başına gelmiştir ancak “is” yardımcı fiiline ek olarak bir soru kelimemiz daha olduğu için “why” “is” yardımcı fiilinin önüne gelmiştir. Biz İngilizce'de “why” ile yani “neden”in sorulduğu sorulara “because” ile cevap vermeye başlarız.
•
Because he is our new teacher. - Görüldüğü üzere kuralda da olduğu gibi sorumuza “because” ile cevap verilmiştir. Çünkü o bizim yeni öğretmenimizdir.
•
Is he here? ( O burada mı?) “Yes” “No” “question” a örnek vermektedir.
•
Yes, he is. (Evet o burada.)
•
Who are they? (Onlar kim?) (“They” çoğul bir özne olduğundan “are” kullanmak zorundayız soru yapmak adına daha önce ondan daha önemli olan bir soru kelimemiz vardır o da “ who ( kim)” soru kelimesidir.)
•
They are my relatives. (Onlar benim akrabalarım.) (Çoğul ve geniş yapıda bir cevap verilmektedir.)
•
Are they your relatives? (Onlar senin akrabaların mı?)
• •
Yes, they are No, they are not.
•
How is your Italian? Senin İtalyancan nasıl?
•
My Italian is not bad. - olumsuzluk olduğundan “not” olumsuzluk ekini kullandık.
•
Is your Italian bad? Senin İtalyancan kötü mü?
•
“Yes, it is.” ya da “No, it is not.” şeklinde cevap verebiliriz.
ya da
İçinde “Wh?” olan tüm sorulara bir açıklamayla yani bir bilgi vererek cevap vermeliyiz ancak “am is are” ile soru soruluyorsa bu soru tiplerine “yes” ya da “no” şeklinde kısa cevaplar verebiliriz.
6
A / an ( Articles) İkisi de İngilizce'de “bir” manasına gelirler ve kesinlikle “singular” yani “tekil” nesnelerden önce kullanılmak zorundadır. Kimse size Türkçe bir cümlede “bir” demek zorunda değildir. Ancak biz bunu İngilizce'ye çevirirken “nesne” “özne” tekil ise biz bunların önüne “bir” anlamına gelen “a” veya “an” getirmek zorundayız; çok ufak ama önemli bir ifadedir. İkisi de aynı anlamda olsa da aralarında bir fark vardır ve bu “object” yani “nesne”ye göre değişmektedir. Şimdi bunlar arasında ki farkı inceleyelim. A Bize sunulan ismin ilk harfinin okunuşu “sessiz” ise yani örnek olarak “book” verilmişse biz burada “a book” olarak kullanırız. “A (b)ook” ilk harf sessiz ise “bir” anlamına gelen “a” takip eder. Masanın üzerinde bir kitap var. There is a (b)ook on the table. An “İsmimizin” başka bir deyişle “ noun” un baş harfi sesli bir harf şeklinde okunuyorsa bu sefer “an” olarak kullanmaktayız. An apple Gördüğümüz gibi “apple” ilk harfi seslidir ve biz bundan dolayı “an” kullanırız. Buradaki nesnelerin ilk harfinin yazılışına göre değil onun teleffazuna göredir. “book” derken “b” harfi hissedilir ancak “apple” da “e” harfi hissedilir. Şimdi bir örnek yapalım. A university ( yunivörsiti) Bu örneğimize bakarsak başında ki sesli harften dolayı “a” gelmesi gerekir ancak öyle değildir çünkü okurken “u” sesini vurgulamamaktayız “yu” sesi çıkmaktadır bu yüzden “a” kullanılır. An hour ( aur) Bu kelimede ise “h” sesi çıkmaz. Onun yerine “a” sesi çıkardığımız için “an hour” olarak yazılır. An umbrella Hem yazılışı hem okunuşu sesli olduğu için “an” koyarak kelime takibimizi yapıyoruz.
7
Şimdi “s” takılarını inceleyelim; S : “-ler” “-lar” eki yani çoğul yapan “s” takısının kendisidir isimleri ve nesneleri çoğul yapar. ‘S : aitlik bildiren ‘s dir. Tekil bir ismin kime ait olduğunu bildirmek için kullanırız. “-nın” “-nun” “-nün” ekini verir; aitlik sıfatlarından farklı olarak nesneye gelen bölümdür. S’: Çoğul bir ismin “-nın” “-nun” “-nün” olarak aitliğinin bildirilmesidir. Flowers
çiçekler
Flower's colour
çiçeğin rengi
Flowers' colour
çiçeklerin rengi
8
Simple Present Tense ( Geniş Zaman ) Konumuzu “am,is,are” ( No action )----------------------- Action ( hareket, iş, oluş ) şeklinde inceleyeceğiz. Simple Present Tense zamanının üç kullanım alanı vardır: • • •
Bilimsel olayları, gerçeklikleri ifade eder. Günlük hayatımızda yaşadığımız olayları ifade eder. Sürekli yapılan ve alışkanlık haline getirdiğimiz eylemleri anlatırken kullanırız.
Bu özelikleri belirtebilmemiz için bir fiile ihtiyaç duyulur. İhtiyaç duyulan bu fiil “simple present tense” in hareketliliğini gösterir. Alışkanlıkları, bilimsel olay ve gerçeklikleri, günlük yaşantımızı bu fiil ile anlatırız. Example: The sun (rises) in the East: Güneş doğudan doğar. V1 Water (boils) at 100C: Su yüz derecede kaynar. V1
--> Bilimsel gerçeklik --> Bilimsel gerçeklik
I (drink) some wine every day. = Her gün biraz şarap içerim. Günlük yapmış olduğumuz iş V1 My father always (go)es to work early.= Babam her zaman işe erken gider.-> Günlük işler V1 My mother always (go)es shopping.= Benim annem her zaman alışverişe gider.-> Alışkanlık V1 I (like) driving fast= Hızlı araba kullanmayı seviyorum-> Alışkanlık V1 Not: “like” fiilinden sonra bir fiil daha varsa bu takip eden fiil “–ing” ekini alır “ V+ing( fiil+ing)”. (+) plural, olumlu cümle: Olumlu cümlede ; cümlemizin başında özne( subject ) buna takiben öznenin tekilliğine veya çoğulluğuna göre fiilimiz;daha sonra ise “object” gelir. Fiilimiz tekil ve sessiz harf ile bitiyorsa hemen sonuna (-s) takısı sesli harf ile bitiyorsa (-es) takısı alır. Subject Singular Plural
V(s),(es) go(es) go
Subject + Verb + object
öznemiz “çoğul” veya “I” ise fiilimiz herhangi bir ek almaz.
9
(-) negative, olumsuz cümle: Cümlemizin başında yine öznemizi kullanırız; arkasından öznemizin tekil veya çoğulluğuna göre “does” ya da “do” yardımcı fiilimizi kullanırız. Tekil öznelerde “does”, çoğul özne var ise “do” yardımcı fiilini kullanırız. Her zaman olduğu gibi cümlemizi olumsuz hale getirmek için “not” olumsuzluk eki kullanılır. Daha sonra ana fiilimizi kullanırız. Subject + does not ( doesn’t ) + V1 = singular Subject +do not ( don’t ) + V1 = plural (?) Question, soru cümlesi: Bu cümle şeklinde yardımcı fiil cümlenin başında kullanarak soru cümlesi yaparız. “Do” ve “Does” yardımcı fiillerinden sonra “Subject” gelir. “Subject” öznenin tekil ve çoğul oluşu yine hangi yardımcı fiili kullanacağımız açısından önemlidir. Do (çoğul) subject + V1 + object Does (tekil) Frequency Adverbs ( Sıklık Bildiren Zaman Zarfları): Bunlar geniş zamanda kullandığımız zarflardır. İki şekilde kullanılırlar. Cümlenin başında ve cümlenin sonunda olabilirler. Always, usually, often , sometimes, never geniş zamana ait terimlerdir. Always : Her zaman Usually : Genellikle Often : Sık sık Sometimes: Bazen Never: Asla ve Hiç Sıklık bildiren zaman terimleri her zaman fiilerin bir öncesinde kullanılır. (+) Subject + always + V1 + Object (-) Subject + don’t / doesn’t + always + V1+ object (?) Do / Does + Subject + always + object
Every: “her” anlamında cümlenin sonunda kullanılır. Arkasına week, weekend, day gibi zaman terimleri kullanılır. Every day, every week, every weekend…
(+) Subject + V / Vs + object + every (-) Subject + do / does not + V1 + object + every (?) Do/ Does + Subject + V1 + Object + every
10
Never: “Hiç” ve “asla” anlamında kullanılır. Kullanıldığı cümleye olumsuzluk anlamı katar, “never” zaman teriminin kullanıldığı cümlelerde “not” olumsuzluk ekine gerek yoktur. I never smoke = Ben asla sigara içmem. “like( sevmek)” ve “love( çok sevmek)” fiilinden sonra gelen fiil “-ing” ekini alır. “Want( istemek)” fiilinden sonra ise “to” ve ardından fiil gelir. ÖRNEKLER ● O bazen tenis oynar: She sometimes plays tenis (+) ● Kız kardeşim benim odamı temizlemeyi sevmez. My sister does not like cleaning my room (-) ● Senin annen bankada mı çalışıyor? Does your mother work in a bank (?) ● Ben genellikle büyükannemi ziyaret etmem I don't usually visit my grandmother. ● Amcam her hafta benim için biraz meyve getirir. My uncle brings some fruit for me every week. ● Her gün futbol oynamak istiyorum. I want to play football every day. ● Benim babam her haftasonu koşmak ister. My father wants to run every weekend. ● Benim kızkardeşim koşmayı sever. My sister likes running. ● Ben her gün ders çalışmak istemiyorum. I don't want to study every day.
11
COUNTABLE AND UNCOUNTABLE NOUNS ( SAYILABİLEN ve SAYILAMAYAN İSİMLER) Count ve uncount farkını görebilmek için hakkında bahsettiğimiz nesneye “bir” sayısını eklemeliyiz eğer belirttiğimiz isim “1” sayısına karşılık verebiliyorsa o “count noun( sayılabilen isim)”dir eğer karşılık veremezse “uncount noun( sayılamayan isim)” dir. “Bir yoğurt” diyemeyiz çünkü “yoğurt”u sayamayız veya “bir şeker” ifadesi anlamsız kalır. “Bir kutu yoğurt” veya “bir paket şeker” dersek bu sefer “bir” anlamını yüklemiş oluruz ancak “Count” olabilmesi için “kutu”ya ya da “paket”e konulmadan sayılabilmesi esastır. Sayılamayan her şey “uncount” tur. UNCOUNT NOUNS: water ( su) tea (çay) coffee(kahve)
İngilizce'de sıvı nesneler sayılamaz.
şeker(sugar) salt( tuz) air( hava) bread( ekmek ) money(para) sand(kum) sheep(koyun) Yine bu kelimelerimizde sayılamayan nesneler gurubundadır. Parayı sayarken paranın miktarını değil değerini saydığımız için “uncount noun” grubundadır. Çünkü “bir para” “iki para” gibi bir şey yoktur. Ancak “Bir Lira” “İki Lira” gibi paranın değerini bildiren ifadeler kullanabiliriz. Sayılamayan nesnelerin takibi önemlidir. Şimdi bunu nasıl yapacağımızı öğreneceğiz. Yukarıda da gördüğünüz gibi yazmış olduğumuz kelimelerin tamamı “singular” yani “tekil” yapıdadırlar ve kendilerini çoğul yapma şansları yoktur ve bu kelimeler klasik “çoğul” yapma yöntemi olan “-s” takısı ekleme durumunun dışındadır. Waters= kullanımı yanlıştır. Sugars= kullanımı yanlıştır. Uncount nesnelerde sonlarına “-s” takısı getirip çoğul yapamayız. Bu nesneleri “tekil” olarak gördügümüz için “a / an” dediğimiz ifadeleri alamıyorlar yani “a water” ya da “a sugar” gibi ifadeleri de kullanamayız. Sayılamayan isimler ancak bir kabın kütlenin içine girdiklerinde sayılabilir hal alırlar. a cup of coffee ( bir fincan kahve) 2 bottles of milk ( 2 şişe süt) 5 glasses of water ( 5 bardak su) “a table”, “two tables” “count” yani sayılabilen nesnelerdir hem tekil hem de çoğul hale kolaylıkla çevirilebilir. Ama “uncount nesneler”de bu kural uygulanamamaktadır.
12
Uncount Count
: :
singular no “s” no “a, an” singular, plural “a” , “s”
“some”, “any”, “much”, “many” miktar bildiren sıfatlar “var” anlamına gelen tekil ve çoğul olmak üzere iki şekli olan “there is/ there are....” yapılarıyla kullanılır. There is …… / a, an (singular)
There are……. -s (plural)
some “biraz” (+) ya da “birkaç” anlamına gelir. Olumlu cümlede hem sayılan hem sayılamayan isimlerle (count ve uncount) kullanılır. “Count noun” ile (are) kullanırız; “uncount noun” ile (is) kullanırız (+)There is some water in the bottle. (+) water= uncount, singular ve bu yapıları “a, an” ile belirtemediğimiz için “some” yapısını kullanırız. (+)There are two letter(s) on the table. Her cümlede çoğul olduğu için “some” kullanmak zorunda değiliz. Rakamla da miktar bildirebiliriz. (+)There are some letter(s) on the table. Yine çoğul olduğunu görüyoruz ancak bu sefer belirli bir sayı elimizde yok ancak yine çoğul olduğunu biliyoruz. Nesnelerin tekilliğini ve çoğulluğunu mutlaka belirtmeliyiz. (+)There is some coffee in the kitchen. “coffee” tekil ve uncount bir nesnedir ve bunun takibini “some” ile yapmak zorundayız çünkü ne (a, an) kullanabiliyoruz ne de (-s) kullanabiliriz. (+)There are some apples in the kitchen. Cümlemiz olumludur. “Apples” sayılabilen çoğul isim ancak sayı vermediğimiz için “birkaç elma” anlamını vermek için yine “some” kullandık. any “hiç” anlamındadır hem count( sayılabilen) hem uncount( sayılamayan) isimlerler ile kullanılır. Kullanılabildiği cümleler olumsuz ve soru cümlelerdir. Olumlu cümlelerde kesinlikle kullanılamaz. (+)There is some fruit. “fruit” singular, uncount bir isim ve “some” ile birlikte biraz meyve mantığı oluşturuldu ve şimdi bu cümlemizi olumsuz hale getirmeye çalışalım. Ve hiç meyve yok yazalım. (-)There is not any fruit. Sayılamayan bir isimle kullandık ve olumsuz cümle içerisinde “any” kullanıldı. Şimdi “any” kelimesini soru cümlesinde görelim.
13
(?)Is there any fruit?--> Hiç meyve var mı? Cümlemiz soru cümlesi olduğundan “any” kullanmak zorundayız. Şimdi “any” kelimesini sayılabilen isim ile kullanmayı deneyelim. (+) There are some problems here.Olumlu bir cümledir; Çoğul olan nesnemiz “-s” takısını almış ve bunu belirtmek için “some” yapısı kullanılmıştır. (-) There aren’t any problems here. Burada “any” kelimesini sayılabilen çoğul bir nesne ile kullanmış durumdayız. (?) Are there any problems here? “any” hem sayılan hem sayılamayan ve hem soru hem olumsuz cümlelerde kullanılır burada da açıkça görmekteyiz. much “çok fazla” anlamındadır; Ya olumsuz ya da soru cümlelerinde kullanılır. “much” sadece sayılamayan yani “uncount” isimlerle kullanılmak zorundadır. “uncount” olmasından dolayı“singular” olmak zorundadır. (?) How much ice cream is there? “is” yardımcı fiili kullanılmıştır çünkü “ice cream” “sayılamayan tekil bir isim”dir ve aynı zamanda “uncount” ve “soru” olduğu için “much” kullanmak zorunda kalırız. (+) There is some ice cream. ( Biraz dondurma var.) (-) There is not any ice cream. ( Hiç dondurma yok.) (-) There is not much ice cream. ( Fazla dondurma yok.) many “çok fazla” anlamına gelir ve “many” “negative” ve “question” yani “soru” ve “olumsuz cümleler”de kullanılır ve “sayılan isimler” ile kullanılır. Soruda “kaç tane” anlamına gelir ve olumsuzda “fazla yok” anlamına gelir ancak “hiç yok” demek değildir. (?) How many pencils are there? “Pencils” çoğul sayılabilen isim ve soru cümlesi olduğu için “many” kullanmayı tercih ederiz. (+) There are some pencils.--> Birkaç kalem var. (+) There are two pencils.- İki tane kalem var. (-) There aren’t any pencils.--> Hiç kalem yok . (Çoğul ve olumsuz sayılabilen cümlede “any” kullanılır.) (-) There aren’t many pencils. Kalem var ama fazla değil. (Olumsuz, çoğul sayılabilen olduğu için “many” kullanılır.)
14
Some : Olumlu cümle kalıbı (+), count ve uncount
Would you like…..? Can I have……….?
“Arz - talep” durumunda soruda “some” kullanılır. Would you like some tea? Can I have some tea? * Soru cümlesi olmasına rağmen rica ya da teklif kalıbı olduğu için mecbur olarak “ some” kullanırız. Any: “Hiç” anlamına gelir. (-) ve (?) cümlelerinde kullanılır ve count ve uncount isim alır. Much: “Çok fazla” anlamına gelir. (-) ve (?) cümlelerinde uncount isimler ile kullanılır. Olumsuzda “çok fazla değil” anlamında kullanılır. Soru cümlelerinde ise “ne kadar” anlamında kullanlır. Many: “çok fazla” anlamına gelir. (-) ve (?) cümlelerinde “count isim” ile kullanılır. Olumsuz cümlelerde “çok fazla değil” anlamında kullanılır. Soru cümlelerinde ise “kaç tane” demektir. There is : singular yani tekil isimler ile kullanılır. There are: plural yani çoğul isimler ile kullanılır.
Gösterme sıfatları this/that/these/those This “bu” anlamındadır. Bahsedilen isim “yakın” ve “tekil” olmalıdır. This house is very big.--> Bu ev çok büyük. That “şu” anlamındadır. Bahsedilen isim “tekil” ve “uzak”tadır. That house is very big: Şu ev çok büyük. These “bunlar” anlamındadır. Bahsedilen isim “yakın” ve “çoğul” olmalıdır. These are my school books:- Bunlar benim okul kitaplarım. 15
Those “şunlar” anlamındadır.Bahsedilen isim “yakın” ve “uzak” olmalıdır. Those are my close friends : Şunlar benim yakın arkadaşlarım. SIMPLE PAST TENSE ( GEÇMİŞ ZAMAN) Bu tense kapsamında şunları göreceğiz; can, could, was, were, did, V2. Can: Simple Present Tense'de bulunan “–e bilmek” anlamına gelir; sahip olduğumuz yetenekleri gösterir. Could: Simple Past Tense'e ait “– e bilmek” anlamına gelen yapıdır. Geçmişte elimizden gelen yapabildiğimiz aktiviteleri gösterir. Was: Geçmiş zamanda “no action ( hareketsizlik)” i gösteren yani tekilliği ve hareketsizliği gösteren yardımcı fiildir. Were: Geçmiş zamanda yine “no action” yani hareketsizliği gösterir ama çoğul öznelerle kullanılır. Did: Geçmiş zamanda “action” yani “fiil” cümlelerinde, kesinlikle soru veya olumsuz cümlelerde kullanılır. V2: Geçmiş zamanda “action” yani “fiil” cümlelerinde ve kesinlikle olumlu cümlelerde kullanılır. Hem tekil yapılmaya hem çoğul yapılmaya açıktır. Şimdi geçmişten beri gördüklerimize bir bakalım; Am : Geniş zamanda “no action” yani hareketsizliği gösterir ve yalnızca I öznesi için kullanılır. Is : Geniş zamanda hareketsizliği gösterir ve He, She, It özneleri ile kullanılır. Are : Geniş zamanda hareketsizlik gösterir ve çoğul öznelerle kullanılır. Do : Geniş zamanda kesinlikle soru ve olumsuz cümlelerde çoğul özne ile kullanılır. Does: Geniş zamanda kesinlikle soru ve olumsuz cümlelerde tekil özne ile kullanılır. V(s) : Geniş zamanda tekil öznelerle kullanılan olumlu fiilin sonuna “s” takısı getirilerek yapılır. Can: Simple Present Tense yani geniş zamandadır ve “-e bilmek” anlamını verir. Tekil ve çoğul özne ile kullanılır ve hiçbir zaman tek başına kullanılmaz her zaman bir fiile ihtiyaç duyar. Eğer olumsuz hale getirmek istiyorsak “can” den sonra “not” olumsuzluk ekini eklemeliyiz. Soru cümlesinde ise “Can” yapısını cümlenin başına almamız gerekir. 16
(+) Subject + Can + V1 (-) Subject + Can not + V1 (?) Can + Subject + V1 ? I can cook. -> Ben yemek pişirebilirim. She can’t play the piano. O piyano çalamaz. Modal olarak adlandırdığımız “can” yardımcı fiil durumunda “not” ekini de alarak cümlemizi olumsuz hale getirmiştir. Can you speak English? İngilizce konuşabilirmisin? “can” yapısını cümle başına alarak soru yapabiliriz. Could: “-e bilmek” anlamında geçmiş zamandadır yani Simple Past Tense söz konusudur. Olumlu cümlede yine özneden sonra kullanılır ve arkasından “V1” “ fiil ” gelir. “Can” de olduğu gibi yardımcı fiil durumdadır; fiilsiz kullanılamaz. Eğer olumsuz cümle yapmak istiyorsak “Could” yardımcı fiilimiz hemen arkasından olumsuzluk eki olan “not” alır. Soru yapmak istiyorsak “Could” yapısı cümlenin başına getirilir.
(+) Subject + Could + V1 (-) Subject + Could + not + V1 (?) Could + Subject + V1 ?
I could swim. -> Ben yüzebilirdim. Geçmişte yapabildiğimiz “could” dan sonra fiilin birinci hali gelir. My father could not drive. -> Babam araba kullanamazdı. Could they learn German? Onlar Almanca öğrenebildi mi? “Could” yapısı cümle başına alınarak soru yapılılır. I could swim when I was seven.-> Ben 7 yaşındayken yüzebiliyordum. Burada unutmamamız gereken “When” kelimesi “ne zaman sorusu”nu sorma durumunda değildir. Burada “when” “iken” anlamındadır. She could cook when she was just twelve.-> O sadece 12 yaşındayken yemek pişirebiliyordu. We could dance when we were at primary school.--> Biz ilk okuldayken dans edebiliyorduk.
17
Şimdi geniş zaman ve geçmiş zamana örnekler vererek ayrı ayrı iki zamanımız içinde hareketlilikleri ve hareketsizlikleri görelim. Ama daha önce zaman çizelgesinde Simple Past Tense' in yerini görelim. Present tense Simple Past______________________________________________Future (gelecek zaman) Action ( V2) No action ( was/ were) Simple Past Tense( Geçmiş Zaman) da olay bitmiştir. Geçmiş zaman adından anlaşıldığı gibi geçmişte olmuş olayları bize anlatır. Fiilin 2. hali kullanılır. Simple Present Tense (Geniş Zaman) da ise her zaman yaptığımız fiiller anlatılır. Fiil özneye göre “V1” ya da “Ves” şeklinde kullanılır. REVIEW ( KONU TEKRARI) SIMPLE PRESENT TENSE Am - I am ill. * “am” yardımcı fiilini gördüğümüz cümlelerde “no action” ve “present” söz konusudur. Is - She is a teacher. *”is” yardımcı fiilini gördüğümüzde “no action” ve “tekil özne” olduğunu biliriz. Are - They are my new cars. * “are” yardımcı fiilini gördüğümüzde öznemizin “çoğul” olduğunu ve “present” olduğunu biliriz. Do- We don’t like animals. * “don't” cümleyi “geniş zaman”da “olumsuz” yapar ve cümlede “hareket” vardır. Do -Do you study English? * “Do” başa gelerek geniş zamanda “soru - fiil” ile birlikte kullanılır. Does - She does not eat meat. * “geniş zaman”da “olumsuz” ve “soru”da, “tekil”, “V1” ile kullanılır. Does -Does she speak Spanish? * “Does” cümle başına geldiğinde “geniş zaman”da soru olur. V1- We sing well. * “geniş zaman”da “çoğul fiil” kullanımını görmekteyiz fiil ek almadan kullanılır.
18
V(s)- She sings well. * “geniş zaman”da “tekil fiil” “-s” takısını gerektirdi. Can- My girl friend can play tenis well. * “-e bilmek” söz konusudur; geniş zamandadır. SIMPLE PAST TENSE Was- I was ill. ( Ben hastaydım.) * “was” “am” yardımcı fiilin past halidir; anlam “present”tan “past”a kayar. Was- She was a teacher. ( O öğretmendi.) * “is” yerine de “was” kullanılır; anlam “geçmiş”e kayar. Were- They were my cars. ( Onlar benim arabalarımdı.) * “were” ise “are” yardımcı fiilinin “past ( geçmiş) ” hale gelmiş şeklidir. Did not- We didn’t like the animals in the zoo. ( Hayvanat bahçesindeki hayvanları beğenmedik.) * Sadece “did” yardımcı fiilinin yanına “ not “ gelir; fiil yine “V1” halinde kalır. Did -Did you study English? ( Sen İngilizce çalıştın mı?) * “Did” başa gelerek soru haline geldi, “V1” olarak kullandı. Did not- She did not eat meat. ( O et yemedi.) * “does” aynı “do” gibi “did” olarak aynı kurallar çerçevesinde çevrilir. “Did” yapısında “tekil” ve “çoğul” ayrımı yoktur. Did - Did she speak Spanish? ( İspanyolca konuştu mu?) * “does” yine “did” olarak karşımıza çıkmaktadır. V2- We sang well. ( Biz iyi şarkı söyledik.) * “sing” fiilimiz geçmiş zamana döndürüldügünde 2. hali kullanılmıştır. V2 - She sang well. ( O iyi şarkı söyledi.) * Geçmiş zamanda “tekil” ve “çoğul” ayrımı yoktur.
19
Could- My girl friend could play tennis well. ( Benim kız arkadaşım iyi tenis oynayabilirdi.) * “can” ikinci hali olan “could” durumuna gelmiştir. Fiil birinci halinde kalır. Time expressions; Last: geçen; last year, last week, last Monday, last weekend Ago: önce; 2 years ago, four months ago, three days ago Yesterday: dün; yesterday morning, yesterday afternoon, yesterday evening -She was here two days ago. ( İki gün önce buradaydı.) * Tekil şahıs geçmiş zaman ile birlikte “was” kullanılır. -They were my good friends a few years ago. ( Birkaç sene önce onlar benim iyi arkadaşımdı.) * Geçmiş zaman, çoğul özne ve hareketsiz fiil ile birlikte “ were” kullanılır. -I did not see him yesterday. ( O dün görmedim.) * Geçmiş zamanda olumsuz ve “did not ” ile birlikte “V1” kullanılır. -Did she come to school last week? ( Geçen hafta o okula geldi mi?) * Soru şeklinde “did” cümle başına gelir. -She cooked for her husband last weekend. ( O eşi için geçen hafta sonu yemek pişirdi.) * Geçmiş zamanda bir hareket vardır; fiilin 2. hali kullanılır.
20
SIMPLE PAST TENSE & SIMPLE PRESENT TENSE Daha önceki konularımız olan Simple Present Tense ve Simple Past Tense 'de görmüş olduğumuz kuralları şimdi uygulamalı olarak görelim. -Kız kardeşimin sınav sonuçları oldukça kötü. -My sister’s exam results are quite bad. * present tense, olumlu, çoğul cümle ile birlikte “ are” kullanılır. - O benim duygularımı anlayamadı. - She couldn’t understand my emotions. * past tense, olumsuz, tekil cümle ile birlikte “ could not” kullanılır. - Dün gece nerede kaldın? - Where did you stay last night? * past tense, soru , hareketli olumlu cümle ile birlikte “did+ Subj+V1” kullanılır. -Onlar final sınavı için hazır değildi. - They were not ready for the final exam. * past tense, olumsuz cümle, hareketsizlik, plural ile birlikte “ were not” kullanılır. -Büyük babamın şüpheleri doğru değildi. -My grandfather’s suspects were not true. * hareketsiz, geçmiş zaman, çoğul, olumsuz cümle ile birlikte “ were not” kullanılır. -Niçin beni partiye davet etmedi? -Why did not he invite me to the party? * past tense , olumsuz ve soru, tekil cümle ile birlikte “ did not V1” kullanılır. -Senin problemlerini sonsuza kadar dinleyemem. -I can not listen to your problems forever. * “I” öznesi, “-e bilmek” durumu ve olumsuz cümle ile birlikte “ can not V1” kullanılır. -Büyük annem kediler ile yaşar. -My grandmother lives with cats. * hareketli, geniş zaman, tekil şahıslı ve olumlu cümle ile birlikte “Ves” kullanılır. 21
-Babam dün evde kalmak istedi. -My father wanted to stay at home yesterday. * past tense, hareketli, tekil şahıslı olumlu cümle ile birlikte V2 kullanılır. -Onunla konuştum,fakat sözlerim onun için önemli değildi. -I spoke to him but my words weren’t important for him. * Burada iki cümlemiz vardır. Birinci cümlemizde hareket bildiren “I” öznesi ile birlikte“V2” kullanılır; diğerinde ise “hareketsiz” “çoğul özne”li cümlemizdir ve “ were” kullanılır. -Onun niçin dün sabah işte değildi? -Why was not she at work yesterday morning? * geçmiş zaman olumsuz, soru ve tekil cümle ile birlikte “ was not ” kullanılır. -Senin karın olmak istemiyorum. -I don’t want to be your wife. * geniş zamanda olumsuz fiilli bir cümle ile birlikte “ don't V1” kullanılır. -Arkadaşım her zaman doğru söyler. -My friend tells the truth everytime. * geniş zaman, tekil bir özne ve hareketli bir fiil ile birlikte “ Ves” kullanılır. -Geçen yıl tatilimiz eğlenceli değildi. -Our holiday wasn’t funny last year. * geçmiş zaman, olumsuz ve tekil cümlemiz ile birlikte “ was not ” kullanılır. -Bu senenin borsa oranları çok düşük. -This year’s stock exchange are very low. * geniş zaman, çoğul özne, hareketsiz bir cümle ile birlikte “ are” kullanılır.
22
COMPARATIVES& SUPERLATIVES Comparatives and Superlatives : “daha” ve “en” manalarına gelirler. “Daha” ve “en” kelimeleri her türlü sıfatlarla kullanılabilir. Biz bu iki kavramı bu bölümde “Adjectives” yani “sıfatlar” ile değerlendireceğiz. “Comparative” ve “Superlative” konusunu anlamak için “Adjectives” konusuna biraz göz atalım. Adjectives: Sıfatlar; Bu sıfatları göstermekteki amacımız bu sıfatlardan “daha” ve “en” li cümleler yapmaktır. Fast : Slow: Big : Small : Noisy: Important: Expensive: Good:
hızlı yavaş büyük küçük gürültülü önemli pahalı iyi
A. Adjective with one syllable “Tek heceli sıfatlar grubu” nda “daha” anlamı katmak için “– er” eki kullanılır. “en” anlamı verebilmek için ise “ the__ est” eki kullanılır. fast , slow, big, hot, small, large... comparative________________superlative faster( daha hızlı) slower ( daha yavaş) bigger ( daha büyük) hotter ( daha sıcak) smaller ( daha küçük) larger ( daha geniş)
the fastest ( en hızlı) the slowest ( en yavaş) the biggest ( en büyük) the hottest ( en sıcak) the smallest ( en küçük) the largest ( en geniş)
● Ferrari is faster than Fiat. Ferrari Fiattan daha hızlıdır. ● Fiat is slower than Ferrari. Fiat Ferrari den daha yavaştır.
23
B. Adjectives ending in “-y” Son harfi “-y” ile biten sıfatlarda “daha” anlamı katmak için “-y” harfi kaldırılır. “Superlative” yapmak için “ -y” kaldırılır ve “-iest” eki eklenir. Noisy, dirty, easy ..... Comparatives_______________Superlative noisier ( daha sesli) dirtier (daha kirli) easier ( daha kolay)
the noisiest ( en gürültülü) the dirtiest ( en kirli) the easiest ( en kolay)
● İstanbul is noisier than İzmir. İstanbul İzmir'den daha gürültülüdür. ● My room is the dirtiest one. Benim odam en kirlidir. C. Adjectives with two or more syllables İki veya daha fazla heceli sıfatlarda “ daha” yaparken “ more+ adjective” ; “ en” yaparken “ the most + adjective” kullanılır. important, expensive, interesting.. Comparative: more important. more expensive
(Bunlarda ise sıfatın önüne sadece more eklenir.)
Superlative: the most important the most expensive
(Superlative de ise sıfatın önüne the most eklenir.)
● A villa is more expensive than a flat. Villa bir daireden daha pahalıdır. ● This unit is the most important one. Bu konu en önemlisidir.
24
D. IRREGULAR ADJECTIVES Good—better—the best ( iyi- daha iyi- en iyi) Bad –worse— the worst ( kötü- daha kötü- en kötü) Far—further- the furthest ( uzak- daha uzak- en uzak) Little- less – the least ( az- daha az- en az) ● My English is better than my history. İngilizcem Tarihim'den daha iyi. ● My English is the best of all. İngilizcem hepsinin en iyisi. ● My homework is worse than your homework. Benim ödevim, senin ödevinden daha kötü. ● My homework is the worst. Benim ödevim en kötü. ● My home is further than my friend’s home. Benim evim, arkadaşımın evinden daha uzak. ● My home is furthest of all. Benim evim hepsinden daha uzak. • •
My car is faster than your car. Benim arabam senin arabandan daha hızlıdır. * “than” iki nesneyi karşılaştırma görevindedir.
• •
My car is the fastest. Benim arabam en hızlı.
• •
My class is smaller than your class. Benim sınıfım senin sınıfından daha küçük.
• •
My class is the smallest Benim sınıfım en küçük.
• •
My home is dirtier than your house. Benim evim senin evinden daha kirli.
• •
My street is noisier than your street. Benim caddem sizin caddeden daha gürültülü.
25
• •
My srteet is the noisiest. Benim caddem en gürültülü.
• •
Newyork is more exciting than Chicago. New York Chicago'dan daha heyecan verici.
• •
Newyork is the most exciting city in the world. New York dünydaki en heyacan verici şehir.
• •
İstanbul is more expensive than Izmir. İstanbul İzmir'den daha pahalıdır.
• •
İstanbul is the most expensive city in Turkey. İstanbul Türkiye'deki en pahalı şehir.
• •
I have got less homework than he has got. Benim ondan daha az ödevim var.
• •
This company has the least budget of all. Bu şirketin hepsinden az bütçesi var.
26
FUTURE TENSE ( GELECEK ZAMAN) “Gelecek zaman” “Şimdiki Zaman”nın ötesinde “gelecek”e ait olan zaman kullanımlarında söz konusudur. Burada yapacağımız aktiviteler gelecekteki zamana aittir.İki tip “gelecek zaman” vardır. ● Be going to + V1 “be” fiili bilindiği gibi “am is are” yardımcı fiillerinden oluşur. ● Will + V1 “will” de ise “be going to” daki gibi bir kısıtlama yoktur. “ will” den sonra “V1” kullanılır. Future Tense'de iki tane ayrı yardımcı fiil kullanılabilir bunların anlamı “–ecek” ve “–acak”tır. “be going to” gelecek zaman yapısında planlanmış bir eylem söz konusudur. “Will” de ise konuşma anında gerçekleşen geleceğe yönelik olaylarda, tahminlerde kullanılır.
(+) Subject + am/is/are + going to + V1+ object (+) Subject + will + V1 + object (-) Subject + am/is/are + not + going to +V1+object (-) Subject + will + not + V1 + object (?) Am/is/are + subject + going to+ V1 + object (?) Will+ subject + V1 + object
next: gelecek ; next month , next year, later: sonra ; two days lates, three years later tomorrow: yarın ; tomorrow morning, tomorrow evening tonight: bu gece
27
Examples: • •
Yarın Londra'ya gideceğim; otelde yerimi ayırttım. I am going to fly to London tomorrow, I have reserved at the hotel.
• •
Onu partiye davet edeceğim çünkü o benim en iyi arkadaşım. I am going to invite him to the party. Because he is my best friend.
• •
Bu gece benimle gelecek misin? Will you come with me tonight?
• •
Yağmur yağacak çünkü hava çok bulutlu. It is going to rain. Because it is very cloudy.
• •
Gelecek hafta sonu ne yapacaksın? Nerede olacaksın? What will you do next weekend? Where will you be?
• •
Annem söz verdi benim için lezzetli yemekler pişirecek. My mother has promised. She is going to cook delicious food for me.
• •
O ne zaman Peter ile evlenecek? When will she marry Peter?
• •
Ehliyet sınavımı geçeceğim çünkü sınavım oldukça iyiydi. I am going to pass my driving test. Because my test has been quite good.
Adjectives and adverbs Adjective+noun: sıfat tamlaması Verb + adverb: zarf tamlaması Beautiful girl: Run fast:
beautiful( sıfat) girl(noun) run(fiil) fast(adverb)
-Alkol kötü bir alışkanlıktır. -Alcohol is a bad habit. ( Adjective yani sıfat kullanımıdır, sıfat tamlaması vardır. ) -O kötü şarkı söyler. -He sings bad(ly).
( Adverb yani zarf kullanımıdır. )
-Her zaman İngilizce dersimi dikkatli dinlerim. -I listen to my English lesson careful(ly) every time. ( Adverb yani zarf kullanımıdır. ) -Babam dikkatli bir insan. -My father is a careful person
( sıfat kullanımıdır.)
28
-He is a good worker.
( sıfat kullanımıdır.)
-He works well.
(zarf kullanımıdır.)
-I am a slow runner.
( sıfat kullanımıdır.)
-I run slowly.
( zarf kullanımıdır.)
-She drives fast.
( zarf kullanımıdır.)
-She is a fast driver.
( sıfat kullanımıdır.)
29
PRESENT PERFECT TENSE ( YAKIN GEÇMİŞ ZAMAN) Dilimizde tam karşılığı olmayan, eylemin geçmişte başlayıp hala devam ettiği ya da eylemin kendisinin bitip etkisinin devam ettiği bir zaman dilimidir.
Simple Past
Present Perfect
Present Continuous Simple Present
Future
● The action started in the past and it is still going on. Eylem geçmişte başlamış ve hala devam ediyor. I have been an English teacher for 10 years. Ben on senedir İngilizce öğretmeniyim. ● The action started in the past and it finished but the effect is still going on. Eylem geçmişte başlamış ve bitmiş ancak etkisi hala devam etmektedir. I have just come to class. Ben henüz sınıfa geldim. ( Hala nefes nefeseyim.) • •
continuation: süreklilik devamlılık söz konusudur. Experience: tecrübe yani zamanın getirmiş oldugu tecrübeleri de perfect tense ile ifade ederiz.
Şimdi Present Perfect Tense'in formülünü verelim. En başta yine “subject” uygulaması yapıyoruz; ondan sonra bir tane “yardımcı fiil”e ihtiyaç duyuyoruz çünkü ona göre yardımcı fiil belirleme yoluna gidiyoruz. Öznem “tekil” ise “has” “çoğul” ise “have” kullanıyoruz. Bundan sonra bana “fiil” gerekiyor ama bana burada fiilin “3. hali” yani “V3” gerekmektedir. Tüm perfect tenselerde “V3” kullanılır ; arkasından “object” “nesne”si gelir ve daha sonra varsa “yer” ve “zaman” gelir. Eğer cümleyi olumsuz hale getirmek istiyorsak yapacağımız sadece bir değişiklik var. “have” veya “has” den sonra olumsuzluk eki olan “not” eklemek. Eğer cümleyi soru haline getirmek istiyorsak onda da her zaman yapmıs olduğumuz yardımcı fiili cümle başına almak yeterlidir.
30
(+) (-) (?)
Subject + Subject + Have/has+
has/have+V3 + object+ has/have not+V3+ object+ subject+V3 + object +
place + place + place +
time time time
Şimdi örnekler ile Present Perfect Tense' in ne olduğunu iyice görelim; Examples; • •
Ben on yıldır İstanbul'da yaşamaktayım. I have lived in İstanbul for ten years . “for” “ -dir,- dır” anlamına gelir ve süreç belirtir, “have” kullandık çünkü özne “I”, “lived” ise “V3” kullanımıdır.
• •
Ben çoktan işimi bitirdim. I have already finished my work. “I” öznemiz oldugu için “have” kullandık arkasından “V3” fiilimiz olan “finished” ve “çoktan” manasını vermek için “already” kelimesi kullanıldı.
• •
Annem bu sabahtan beri yemek pişirmektedir. My mother has cooked since this morning. “mother” “tekil” oldugu için “has” yardımcı fiili kullandı, hemen arkasından “-den beri” anlamını verebilmek için ise “since” kullanıldı.
• •
O az önce eve vardı. O şimdi çok yorgun. She has just arrived home. She is very tired now. “henüz” anlamını vermek için “just” kullanldı. “Özne” “tekil” olduğu için ise “has” yardımcı fiili kullanıldı.
• •
Yıllardır seni beklemekteyim. I have waited for you for years. “yıllardır” anlamını kazandırmak için “for” süreç eki kullanılmıştır ve buna ek olarak yazılışı aynı ancak anlamı farklı olan “seni” “senin” için beklemekteyim anlamına gelen bir diğer “for” kullanılmıştır.
• •
O henüz ödevini bitirmedi. She has not finished her homework yet. Burada “henüz” anlamında kullanılan “yet” “just” tan farklı olarak olumsuz cümlelerde kullanılır ve gördüğünüz gibi olumsuz cümledir.
31
• •
Onu son günlerde görmüyorum. I have not seen him recently. Öznemiz “I” olduğu için “have” kullanıldı ve “son günlerde” anlamını verebilmek için “recently” kullanılmıştır.
• •
Şu ana kadar hiç Çin yemeği yemedim. I have not eaten any Chinese food so far. “şu ana kadar” anlamı için “so far” kullanılmıştır ve “hiç” diyebilmek için ise “any” kelimesi cümlemizde uygundur.
• •
Hiç rock müzik dinledin mi? Have you ever listened to rock music? Soru yapmak için yardımcı fiilimiz cümle başına geldi. Kural gereği sorularda (hiç) “ever” kelimesi soru olduğundan “have”den ayrı geldi.
• •
Hiç sigara içmedi. He has never smoked. “never” kelimesi olumsuz soru olmayan cümlelere “hiç” anlamı verir onu gördüğümüz zaman “not” ekine gerek yoktur.
• •
Hiç İngiltere'de bulunmadım. I have never been to England. “never” cümlemizi olumsuz hale getirir. Arkasından gelen “been” ise “be( olmak)” fiilin “V3” halidir ve “bulunmak” anlamına gelir.
• •
O 4 aydır İngilizce öğrenmektedir. She has learned English for four months. “4 aylık süreci” göstermek için “for” kullanılmıştır ve öznemiz “tekil” olduğundan “has” yardımcı fiili kullanılmıştır.
32
Present Perfect Tense bize; devamlılık ve tecrübelerimizi anlatır. Time Expressions ( Zaman Terimleri) -for: “-dır”“-dur” anlamına gelir olumlu ve olumsuz cümlede ve cümlenin sonunda kullanılır. -since: “-den beri” anlamında, olumlu ve olumsuz cümlede ve cümlenin sonunda kullanılır. -already: “çoktan” anlamında, olumlu cümlede ve yardımcı fiilden hemen sonra kullanılır. -just: “henüz” ve “az önce” anlamında, olumlu cümlede ve yardımcı fiilden sonra kullanılır. -yet: “henüz” anlamında, olumsuz ve soru cümlesinde ve cümlenin sonunda kullanılır. -recently: “son günlerde” anlamında, olumlu ve olumsuz cümlede, cümle sonunda kullanılır. -so far: “şu ana kadar”anlamında , olumlu ve olumsuz cümlede ve cümle sonunda kullanılır. -ever: “hiç” demektir. Soru cümlesinde, “hiç” anlamında özneden sonra kullanılır. -never: “hiç” anlamında,olumsuz cümlede yardımcı fiilden hemen sonra kullanılır.
33
PRESENT CONTINUOUS TENSE ( ŞİMDİKİ ZAMAN) • •
Ben şu anda dersi dinli(yor)um. I am listening to the lesson now.
Present continuous tense de en başta işi üstüne almış olan kişi yani öznemiz var ve bize bundan sonra bir (be) gerekiyor. “Am/is/are” yardımcı fiilinden sonrada “action” ı gösteren bir fiile gerek duyarız. Buna ek olarak “şimdiki zaman”ı anlatabilmek için fiilin sonuna “–ing” eki eklenir ve varsa “object” devamında eklenir. Eğer cümlemizi “olumsuz” hale getirmek istiyorsak “am/is/are” dan sonra “not” olumsuzluk eki kullanılır. Cümlemizi soru cümlesi yapmak istersek başa “am/is/are” gelir ve arkasından öznemiz ve “fiil”imiz gelir ve herhangi bir soru kelimesi varsa “what, when, where” gibi bunlarda cümlenin en başına gelir.
(+) Subject + am/is/are + Ving + object +place +time (-) Subject + am/is/are + Ving +object +place + time (?) Am/is/are + Subject + Ving+object +place + time
İngilizce'de her zamanda olduğu gibi “şimdiki zaman”ın da zaman terimleri vardır; Şimdi onlara göz atalım; Time Expressions ( Zaman Terimleri) now at the moment at present currently today this week this year tonight
: : : : : : : :
şimdi, şu anda şimdi şu anda şu anda bugün bu hafta bu yıl bu gece
34
Examples • •
Ben şu an öğretmenimi dinliyorum. I am listening to my teacher at the moment. “-yor” ekini verebilmek için filimizde “ing” ekini kullandık ve “am” yardımcı fiilin öznemiz “I” olduğundan kural gereği kullandık “şu an” yapısını ise “at the moment” zaman ifadesi vermektedir.
• •
Annem şu an alışveriş yapmıyor. My mother isn’t doing shopping now. Kural geregi “-ing” eki eklendi özne tekil olduğundan “is” yardımcı fiili kullanıldı olumsuzluğu vermek için “ is not” haline dönüştürüldü ve zamanı vermek için “now” zaman terimi kullanıldı.
• •
Mike bu gece Jane ile akşam yemeğine gidiyor mu? Is Mike going to diner with Jane tonight? Soru cümlesi olduğundan yardımcı fiilimiz cümlenin başına gelmiştir. Öznemiz tekil olduğundan “is” yardımcı fiili kullanılır.
• •
Ben seni çok özlüyorum. I am missing you a lot. Cümlede fiil olduğu için “very” kullanmıyoruz “a lot” olarak kullanıyoruz.
• •
Onun babası balık tutmaya gidiyor. His father is going fishing. Olumlu tekil bir cümledir. İki “-ing” var biri zaman için diğeri ise “fiili isim” yapmak içindir.
• •
Benim patronum şuan sekreterimiz ile konusyor. My boss is speaking to our secretary at the moment. “Kim konuşuyor?” “Benim patronum.” Öznemiz “tekil” yardımcı fiil “is” ve “fiil”imiz kural gereği “-ing” ekini almıştır.
• •
O şimdi hesap yapıyor. She is doing the account now. Cümlemiz “tekil” ve “olumlu” bir cümle “is” yardımcı fiili kullanıldı; kural gereği fiilden sonra “-ing” ekini aldı.
• •
Onlar bugün tenis oynuyorlar mı? Are they playing tenis today? “Onlar” öznesinden dolayı cümlemiz “çoğul” ve “bir soru cümlesi” bu yüzden “are” yardımcı fiili cümle başına alınarak soru formatına geçirilir.
35
• •
Biz şimdi okulumuzun eski duvarlarını boyuyoruz. We are painting our school’s old walls now. Öznemiz “çoğul” olduğu için “are” yardımcı fiili kullanıyoruz. Bizim okulumuz olduğu için “our” kullanılır ve bir aitlik oldugu için “ ‘s ” takısı kullanılmıştır.
• •
Baban niçin bu gece seninle evde kalıyor? Why is your father staying with you at home tonight? “Bir soru kelimesi” olduğu için “why” en başa geçti ve devamında normal soru cümlesi formülü takip edildi ve yardımcı fiilimiz ile cümlemize devam ettik; yer ve zaman koşullarını da yerine koyarak cümlemizi tamamladık.
• •
O şimdi bilgisayar oyunu oynuyor. He is playing a computer game now. Öznemiz “tekil” “is” yardımcı fiil ve şimdiki zaman olduğu için “-ing” eki fiilimize eklendi ve zaman terimimiz “now” yerine koyuldu. Nesnemiz “tekil” olduğu için Türkçe'sinde “a” kelimesi yani “bir” olmasa bile İngilizce'de kural gereği nesnenin yani “computer game” in önüne “a” kelimesini eklememiz gerekmektedir.
• •
O şimdi annesini ziyaret etmek için Ankara'ya gidiyor. He is going to Ankara to visit his mother now. “-mek” “-mak” anlamını vermek için “to V1” kullanıldı.
• •
Kuzenim şuan dans etmiyor. My cousin isn’t dancing now. “Benim kuzenim” “tekil” öznemiz olduğu için “is” ve olumsuz cümle olduğu için hemen yardımcı fiilin arkasına “not” ekini ekledik ve “dance” fiiline “-ing” ekini ekledik ancak “dance” fiilinde “e” harfi düşmüştür.
• •
Sevgilim için mektup yazıyorum. I am writing a letter for my darling. “yazıyorum” öznemiz “I” oldugu için “am” yardımcı fiili kullanılıyor ve buna ek olarak cümlemizdeki şimdiki zamanı görüp “-ing” ekini fiile ekliyoruz.
36
GENERAL TOPICS 1 Days ( Haftanın Günleri) Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday
-
Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi
*Günleri açıklarken edat (Preposition) kullanımı söz konusudur. Kullanmış olduğumuz günün önüne “on” edatını (Preposition) koymak zorundayız. Örnek: Pazar sabahları erken kalkmam. I don’t get up early on Sunday mornings. (geniş zaman, olumsuz cümle) Örnek: O pazartesi günü okula gider. She goes to school on Monday. (geniş zaman, olumlu cümle) Örnek: Cuma günü işten eve saat dokuzda gelirim. I come home from work at nine on Friday. (geniş zaman, olumlu cümle) Months ( Aylar) January February March April May June July August September October November December
Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık
*Ayları İngilizce 'de ifade ederken edat (Preposition) kullanımı söz konusudur. Kullanmış olduğumuz ayın önüne “in” edatını koyabiliriz. Örnek: O Ağustosta tatile gitmez. She doesn’t go on holiday in August. Örnek: Kız kardeşim Nisan ayında çalışmaz. My sister doesn’t work in April.
37
*Aylar “özne” olarak kullanıldığında önüne “in” edatı konmaz. Örnek: Ağustos en sıcak aydır. August is the hottest month. Seasons (Mevsimler) Autumn (fall) – Winter – Spring – Summer –
Sonbahar Kış İlkbahar Yaz
Autumn: İngiliz İngilizcesi Fall: Amerikan İngilizcesi, ayrıca akademik yıl olarak da kullanılır (güz). —Mevsimleri açıklarken de edat (Preposition) kullanımı söz konusudur. Edat, mevsimlerin zaman terimi (-de, -da) olarak cümle sonunda kullanılmış şeklinde konulur. Kullanmış olduğumuz mevsimin önüne “in” edatını koyabiliriz. Örnek: Kışın evde kalmayı sevmem. I don’t like staying at home in winter. Örnek: O her zaman ilkbaharda beni ziyaret eder. She visits me in spring every time. “Her bahar” derken mevsimin önüne tekrar edat (in) koymuyoruz. Her bahar: every spring What time is it? ( Saat kaç?) Bu soruya cevap verirken tüm zaman dilimleri için cümlenin başını “It is…” diye başlamak zorundayız. Tam saat kullanımı: What time is it? — It is two o’clock. (Saat tam iki.) — It is six o’clock. (Saat tam altı.) Quarter past: Çeyrek geçe It is a quarter past four. (Saat dördü çeyrek geçiyor.) It is a quarter past seven. (Saat yediyi çeyrek geçiyor.) Half past: Buçuk It is half past nine. It is half past eleven.
(Saat dokuz bucuk.) (Saat onbir bucuk.)
38
Quarter to: Çeyrek var It is a quarter to ten. It is a quarter to eight.
(Saat ona çeyrek var.) (Saat sekize çeyrek var.)
09.55: It is five to ten. (Saat ona beş var.) 08.10: It is ten past eight. (Saat sekizi on geçiyor.) 21.46: It is fourteen to ten. (Saat ona ondört var.) —10.02, 15.57 gibi yaklaşık saatlerde “about” (yaklaşık olarak) kelimesini kullanabiliriz. Örnek: 07.02: It is about seven o’clock. (Saat yaklaşık olarak yedi.) 17.58: It is about six o’clock. (Saat yaklaşık olarak altı.) Örnek: 01.58: It is about 2 o’clock. (Saat yaklaşık olarak 2.) It is two to two. (Saat ikiye iki var.) Have / have got ( Sahip olmak) “Have / has” fiili sahip olmak anlamındadır. “Have” fiili “I” ve çoğul kişiler için, “has” fiili ise tekil şahıslarda kullanılır. Örnek: I have a black cat. (ben siyah bir kediye sahibim.) She has a black cat. (o siyah bir kediye sahip.) —Sahip olmak (have/has) fiili geniş zamanda kullanılırken “-s” takısı eklenmez. Kesinlikle “haves” diye bir şey söz konusu değildir. Bu sadece “sahip olmak” fiiline özgü olan bir şeydir. —Anlam olarak “have/has” ve “have got/has got” arasında hiç fark yoktur. “have got/has got” daha çok konuşma dilinde ve İngiliz İngilizcesinde kullanılan bir yapıdır. —Gramer açısından ufak bir fark vardır. “have got/has got” olumsuz ve soru cümlelerini kendi içinde oluşturabilirler, fakat tek başına “have/has” fiili olumsuz ve soru cümlelerinde başta yardımcı fiillere ihtiyaç duyar. Örnek: (olumlu cümle) I have a red car./ I have got a red car. She has a red car./ She has got a red car.
(Ben kırmızı bir arabaya sahibim.) (O kırmızı bir arabaya sahip.)
Örnek: (olumsuz cümle) I don’t have a red car./ I haven’t got a red car. (Ben kırmızı bir arabaya sahip değilim.) She doesn’t have a red car./ She hasn’t got a red car. (O kırmızı bir arabaya sahip değil.) Örnek: (soru cümlesi) Do you have a red car?/ Have you got a red car? Does she have a red car?/ Has she got a red car?
39
(Sen kırmızı bir arabaya sahip misin?) (O kırmızı bir arabaya sahip mi?)
Infinitive of Purpose ( -mek/- mak için) Infinitive: to + Vı (-mek için, -mak için) Purpose: aim (amaç) WHY? Why do you read a book? (Niçin kitap okursun?) — Because I want to have fun. (Çünkü eğlenmek istiyorum.) — To have fun. (Eğlenmek için) = infinitive of purpose Why are you going to Egypt? (Niçin Mısır’a gidiyorsun?) — Because I want to see the Pyramids. (çünkü piramitleri görmek istiyorum.) — To see the Pyramids. (piramitleri görmek için.) = infinitive of purpose Why did you stay in London? (Niçin Londra’da kaldın?) — Because I wanted to learn English. (çünkü İngilizce öğrenmek istedim.) — To learn English. (İngilizce öğrenmek için.)
40
General Topics 2 1. Singular / Plural Tekil simleri çoğul isim yaparken değişik kurallarımız vardır. Ana kuralımız isimlerin sonuna “s” takısı getirmektir, fakat istisnalar da vardır. Singular Nouns (tekil isimler) a book (bir kitap) a chair (bir sandalye) a student (bir öğrenci)
Plural Nouns (çoğul isimler) two books (iki kitap) three chairs (üç sandalye) students (öğrenciler)
—Eğer isim “y” harfiyle bitiyorsa bir önceki harfe bakılır. Sessiz harf ise isim çoğul yapılırken “y” harfi düşer ve yerine “ies” takısı getirilir. a dictionary (bir sözlük) dictionaries (sözlükler) a country (bir ülke) countries (ülkeler) —Sesli harf ise ana kural bozulmaz. a day (bir gün) a way (bir yol)
days (günler) ways (yollar)
—Eğer isim “ch, s, ss, sh” bu harflerle bitiyorsa, ismin sonuna “es” eki getirilerek çoğul yapılır. a watch (bir kol saati) watches (kol saatleri) a bus (bir otobüs) buses (otobüsler) a class (bir sınıf) classes (sınıflar) a bush (bir çalılık) bushes (çalılıklar) —Eğer isim “f, fe” ile bitiyorsa, bu harfler düşer ve yerlerine “ves” getirilir. a leaf (bir yaprak) leaves (yapraklar) a knife (bir bıçak) knives (bıçaklar) a wife (bir bayan eş) wives (bayan eşler) —Irregular (düzensizler) a child (bir çocuk) a person (bir insan) a man (bir adam) a woman (bir kadın) a mouse (bir fare) a tooth (bir diş) a foot (bir ayak) a fish (bir balık) a goose(bir kaz) a sheep (bir koyun) one patato (bir patates) one tomato (bir domates) one radio (bir radyo)
children (çocuklar) people (insanlar) men (adamlar) women (kadınlar) mice (fareler) teeth (dişler) feet (ayaklar) fish (balıklar) geese (kazlar) sheep (koyunlar) patatoes (patatesler) tomatoes (domatesler) radios (radyolar)
Örnekler: a black board a desk a city
black boards (tahtalar) desks (sıralar) cities (şehirler)
41
● Countable / Uncountable İngilizcede bazı kelimeleri 1,2,3 diye sayamıyoruz. Bunlara “uncountable nouns” denir. Sayılabilen kelimelere ise “countable nouns” denir.
Countable Nouns
Uncountable Nouns
a biscuit (bir bisküvi) a hamburger (bir hamburger)
milk (süt) bread (ekmek)
Uncountable Nouns a glass of water (bir bardak su) a cup of tea (bir fincan çay) a bottle of orange juice (bir şişe portakal suyu)
—Çoğul yaparken “s” takısı getirdiğimiz yer miktar belirten kısımdır.
Örnekler: two bottles of orange juice (iki şişe portakal suyu) five glasses of water (beş bardak su) two cups of coffee (2 fincan kahve)
a loaf of bread (bir somon ekmek) / two loaves of bread a slice of bread (bir dilim ekmek) / two slices of bread a piece of cake (bir parça kek) a jam of marmalade (bir kavanoz reçel) a bag of sugar (bir poşet şeker) a bar of chocolate (bir paket çikolata) a bowl of soup (bir kase çorba) a tube of toothpaste (bir tüp diş macunu) a kilo of apples (bir kilo elma)
—Para, mobilya gibi genel isimler sayılamaz (uncountable).
42
Örnekler:
Countable a dollar a sofa (bir kanepe), two tables(iki masa) one apple(bir elma), ten oranges(on portakal) one bag (bir çanta), two rucksack (iki sırt çantası)
Uncountable money (para) furniture (mobilya) fruit (meyve) luggage (bagaj) food (yiyecek) equipment (malzeme)
—Soyut isimler (abstract nouns) de sayılamaz (uncountable). Bu kelimeler diğer sayılamayan isimler gibi sonuna “-s” takısı almazlar. Örnekler: beauty (güzellik) patience (sabır) energy ( enerji) music (müzik) homework (ev ödevi) languges (diller): English, Spanish, German… —“Recreation” dediğimiz aktiviteler de sayılamaz (uncountable).
Örnekler: tennis chess (satranç) football basketball
43
General Topics 3 1. English Alphabet: İngiliz Alfabesi A (ey)
B (biy)
C (siy)
D (diy)
E (iy)
F (ef)
G (ciy)
H (eyç)
I (ay)
J (cey)
K (key)
L (el)
M (em)
N (en)
O (oğ)
P (piy)
Q (küw)
R (ar)
S (es)
T (ti)
U (yu)
V (vi)
W (dabıl yu, double u)
X (iks)
Y (way)
Z (zed, ziy)
— İsim, adres veya herhangi bir nesneyi kodlarken (spelling) İngiliz alfabesini kullanabiliriz. How can you spell your name? (Adınızı nasıl kodlarsınız?) Can you spell your name, please? (Adınızı kodlar mısınız lütfen?) N–I–L–U–F–E–R B–O–S–T–A–N 2. Country / Nationality Where are you from? (Sen neredensin?) -I am from Turkey. (Türkiyedenim) -I am from Zonguldak, Turkey. What is your nationality? (Senin ulusun nedir?) -I am Turkish. (Ben Türküm.) Country (ülke) Turkey England France Japan China Italy Spain Mexico America
Nationality (ulus) Turkish English French Japanese Chinese Italian Spanish Mexican American
—“nationality”li sorulara ulusla, “from”lu sorulara ise ülkeyle cevap verilir. What is your mother’s nationality? (Senin annenin ulusu nedir?) -She is Italian. (O İtalyan.) Where is your mother from? (Senin annen nereli?) -She is from Italy. (O İtalya’dan.)
44
—Mesleğiniz nedir?” sorusu İngilizce'de dört değişik şekilde sorulabilir. ● ● ● ●
What is your job? What is your occupation? What do you do? (simple present tense) What is your profession?
Bu sorulara cevap verirken ise “özne”, “özneye uygun fiil” ve “meslek” şeklinde kurulur. -I am a teacher.(Ben bir öğretmenim.) 3. Meslekler ( Occupations) I am a teacher. (öğretmen) She is a doctor. (doktor) They are engineers. (mühendis) He is a lawyer. (avukat) They are nurses. (hemşire) I am an interpreter. (tercüman) 4. a / an (Articles) - Çoğul isimlerin başına “a/an” konmaz. Tekil isimlerin başına belirtmek için “a” yada “an” getirilir. Genel olarak ismin baş harfi sessiz ise “a” , sesli ise “an” getirilir. Fakat esas kural ismin baş harfinin okunuşuna bağlıdır. İsmin baş harfi okunurken sessiz bir harf şeklinde çıkıyorsa “a”, sesli bir harf sesi çıkıyorsa “an” konur. a university (yüniversiti) an hour (aur) 5. Telefon Numaraları ( Telephone Numbers) İngilizcede telefon numaraları okunurken, sayılar birer birer okunur. What is your phone number? (Senin telefon numaran ne?) -It is 236 21 34 (two-three-six-two-one-three-four) Aynı iki sayı yan yana gelince “double” (çift) şeklinde okunur. -It is 227 98 80 (double two-seven-nine-double eight-oh) 6. Tarihler ( Dates) 11/04/1977 = The eleventh of April (Nisanın onbirinci günü) nineteen seventy-seven (ondokuz-yetmiş yedi) 01/01/1981 = The first of January nineteen eighty-one.
45
10/12/1999 = The tenth of December nineteen ninety-nine 18/02/2002 = The eighteenth of February two thousand two. 24/05/2003 = The twenty-fourth of May two thousand three 7. Reflexive Pronouns myself (kendim) yourself (kendin) herself (onun kendisi-bayan) himself (onun kendisi-erkek) itself (onun kendisi-cansız varlık) ourselves (kendimiz) yourselves (sizlerin kendisi) themselves (onların kendileri) —“Reflexive pronouns”lara özneye göre karar veriyoruz. I did my homework myself. (Ben ödevimi kendim yaptım.) She didn’t want to do her homework herself. (O ödevini kendi yapmak istemedi.) He painted his room himself. (O odasını kendi boyadı.) They solved the problems themselves. (Onlar problemleri kendileri çözdüler.) ● Simple Past Tense Fiilleri (verbs) ikiye ayırıyoruz: 1. irregular verbs (düzensiz fiiller), 2. regular verbs (düzenli fiiller) Regular Verbs (V2) —Düzenli fiillerin sonuna “-ed” eki getiriyoruz. cooked looked wanted —Fiil eğer “e” harfi ile bitiyorsa sadece “-d” harfi ekleyerek geçmiş zaman kalıbını kullanmış oluruz. loved liked —Fiil eğer “y” harfi ile bitiyorsa, “-y” harfi düşer ve yerine “-ied” getirilir. study = studied 46
●
Silent Letters
İngilizce'de bazı harfleri olsa da okumuyoruz. walk listen know daughter bomb knife half autumn talk ● Directions (yol tarifleri) Go straight ahead! / Go ahead! (düz git) Turn right! (sağa dön) Turn left! (sola dön) Pass the hospital! (hastaneyi geç) Cross the road! (yoldan karşıya geç) It is over there on the right / left! (tam orda sağda /solda)
47
General Topics 4 A. Prices in British and American Currency (İngiliz ve Amerikan Para Birimleri) English:
How much is that book? It’s a pound. American: How much is that book? It’s a dollar. English:
How much is the bread? It’s fifty pence. American: How much is the bread? It’s fifty cents. English:
How much is that sweet? It’s a penny. American: How much is the newspaper? It’s a quarter. English:
How much is the ticket? It’s one pound ninety nine / 1.99 American: How much is the ticket? It’s a dime English:
How much is the coat? It’s 15.40 pound It is fifteen pounds forty pence.
B. Social Expressions (Günlük İfadeler) Good morning See you tomorrow Bye, see you Cheers Excuse me! Yes, can I help you? Make yourself at home That’s very kind, thank you Good night Sleep well How are you? Fine, thanks and you? Hello, I’m Sarah Pleased to meet you Sarah Thank you very much No, not at all Don’t mention it. Have a good weekend
( Günaydın!) ( Yarın görüşürüz.) ( Güle güle, görüşürüz.) ( Şerefe) ( Pardon!) ( Evet, yardımcı olabilir miyim?) ( Kendini evinde gibi hisset.) ( Çok naziksin,sağol) ( İyi geceler!) ( İyi uykular!) ( Nasılsın?) ( İyiyim, teşekkür ederim, ya sen?) ( Merhaba; ben Sarah.) ( Tanıştığımıza memnun oldum Sarah) ( Çok teşekkür ederim) ( Önemli değil) ( Önemli değil) ( İyi haftasonları) 48
Same to you I’m late Don’t worry!
( Sana da!) ( Geciktim.) ( Endişelenme!)
C. Weather ( Hava Durumu) What is the weather like? (Hava nasıl?) It is sunny – güneşli It is windy – rüzgarlı It is rainy – yağmurlu It is cloudy – bulutlu It is foggy – sisli It is snowy – karlı What is the weather like? It is sunny and very hot.
( Hava güneşli ve sıcak.)
It is snowy and very cold.
( Hava karlı ve soğuk.)
It is cloudy and very wet.
( Hava bulutlu ve nemli.)
It is windy and very dry.
( Hava rüzgarlı ve kuru.)
It is rainy and cool.
( Hava yağmurlu ve serin.)
It is sunny and dry.
( Hava güneşli ve kuru.)
It is foggy and freezing.
( Hava sisli ve dondurucu.)
D. Time Expressions – without prepositions (Zaman Zarfları – edatsız) This morning This afternoon This evening Yesterday Tomorrow Later This week Recently Currently Last week Next month Next year Next summer This winter
( Bu sabah) ( Bu öğleden sonra) ( Bu akşam) ( Dün) ( Yarın ) ( Sonra) ( Bu hafta) ( Son zamanlarda) ( Şimdi) ( Geçen hafta) ( Geçen ay) ( Geçen yıl) ( Geçen yaz) ( Bu kış) 49
3 years ago last century so far
( 3 yıl önce) ( Geçen yüzyıl) ( Şuana kadar)
E. “Birinden bir şeyi yapmasını istemek” Yapısı Subject + want + object + to + Vı ● I want you to study English. ( Senin İngilizce çalışmanı istiyorum.) ● I want you to play tennis.
( Ben senin tenis oynamanı istiyorum.)
● I want you to drink some orange juice. ( Ben senin portakal suyu içmeni istiyorum.) ● I want her to speak French.
( Ben onun Fransızca konuşmasını istiyorum.)
50
Translation Methods Part 1 1. Translation Methods (Çeviri Yöntemleri) Turkish – English ● Subject (Özne) : Türkçe cümlede verilmiş olan özneyi (fiili yapan kişi) buluyoruz. Özneyi (subject) bulmak için Türkçe cümlenin en son kelimesine (last word) “kim (who)” ya da “ne (what)” sorularını soruyoruz. ● Tense (zaman) : Cümlede öznenin ve fiilin bulunmuş olduğu zaman çok önemlidir. ● Action / no action (fiili / fiilsiz) : Cümlede bir fiil yoksa durum (situation) söz konusudur. Cümlemizde fiil varsa direk alıp tercümemizde kullanabiliriz. ● Positive (+) – negative (-) – question (?) : Tercüme edeceğimiz cümlenin olumlu, olumsuz veya soru cümlesi olup olmadığına bakılır. “not” varsa olumsuzdur. “mı, mu, mü” ya da “what, who…” gibi soru kelimeleri varsa cümle soru cümlesidir. Eğer bunların hiç biri yoksa olumlu (positive) cümledir. ● Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Tekil veya çoğul olduğunu özneden (subject) anlayabiliriz. “Kişiler” ve “nesneler” özne olabilir. İsimler “-s” (-ler, -lar) takısı alarak çoğul olur. Eğer özneler birden fazlaysa yine öznemiz çoğul olarak değerlendirilir. Örnek: book (tekil-nesne) books (çoğul-nesne) I and you (çoğul-kişi) ● Translation Order (çeviri sırası) Subject (özne) + Tense (action - no action) + Object (nesne) + Place (yer) + Time expressions (zaman terimleri)
51
am / is / are (hareketsizlik) – Geniş zaman Example 1: İngilizce'nin önemi uluslararasıdır. Subject (özne) : Ne uluslararasıdır? –İngilizce'nin önemi English’s importance Tense (fiil/fiilsiz) : Cümlemiz fiilsizdir. Hareketsizlik, durum vardır. (am/is/are) Tense (zaman) : geniş zaman (am/is/are) Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekil yani “is” kullanmamız gerekir. Object (Nesne) : yok Place (yer) : yok Time expressions (zaman terimleri) : yok English’s importance is international. Example 2: Eğitimsiz insanlar her zaman toplum için ciddi bir problemdir. Subject (özne) : Ne problemdir? –eğitimsiz insanlar Uneducated people Tense (fiil/fiilsiz) : Cümlemiz fiilsizdir. Hareketsizlik, durum vardır. (am/is/are) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : öznemiz çoğul yani “are” kullanmamız gerekir. Time expressions: her zaman – every time (cümlenin sonunda kullanılır.) Uneducated people are a serious problem for a society every time. Example 4: Ülkemizin insanlarının gelirleri oldukça değişkendir. Subject (özne): Ne değişkendir? – ülkemizin insanlarının gelirleri Our country’s people’s incomes Tense (fiil/fiilsiz) : Cümlemiz fiilsizdir. Hareketsizlik, durum vardır. (am/is/are) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz çoğul yani “are” kullanmamız gerekir. Place (yer) : yok Time expressions (zaman terimleri) : yok Our country’s people’s incomes are quite changeable. 52
Example 5: Güzellik ve zeka birleşimi çok nadirdir. Subject (özne): Ne nadirdir? –güzellik ve zekâ birleşimi Beuty and intelligience combination Tense (fiil/fiilsiz) : Cümlemiz fiilsizdir. Hareketsizlik, durum vardır. (am/is/are) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekil yani “is” kullanmamız gerekir. Place (yer) : yok Time expressions (zaman terimleri) : yok Beauty and intelligience combination is very rare. Example 6: O zalim bir insan değil fakat onun kararları çok sert. Cümlemizin ortasında “fakat” bağlacı bulunduğu için cümleyi ikiye bölerek çevirmek daha kolay olacaktır. O zalim bir insan değil Subject (özne): kim değil? –O (He / She ) Tense (fiil/fiilsiz) : Cümlemiz fiilsizdir. Hareketsizlik, durum vardır. (am/is/are) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekil yani “is” kullanmamız gerekir. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumsuzdur (not) kullanılır. Place (yer) : yok Time expressions (zaman terimleri) : yok He / she is not a cruel person but… onun kararları çok sert. Subject (özne): Ne sert? –onun kararları (His / her decisions) Tense (fiil/fiilsiz) : Cümlemiz fiilsizdir. Hareketsizlik, durum vardır. (am/is/are) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz çoğul yani “are” kullanmamız gerekir. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. Place (yer) : yok Time expressions (zaman terimleri) : yok He / she is not a cruel person but his/her decisions are very hard.
53
Example 7: Bu ay yatırım için uygun değil. Subject (özne): Ne uygun değil? –bu ay This month Tense (fiil/fiilsiz) : Cümlemiz fiilsizdir. Hareketsizlik, durum vardır. (am/is/are) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekil yani “is” kullanmamız gerekir. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumsuzdur (not) kullanılır. Place (yer) : yok Time expressions (zaman terimleri) : yok This month is not suitable for investment. Example 8: Bu sene evimizin kirası çok yüksek. Subject (özne): Ne yüksek? –evimizin kirası Our home’s rent Tense (fiil/fiilsiz) : Cümlemiz fiilsizdir. Hareketsizlik, durum vardır. (am/is/are) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekil yani “is” kullanmamız gerekir. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. Place (yer) : yok Time expressions (zaman terimleri) : Bu sene – this year Our home’s rent is very high this year. Example 9: Ünlü şarkıcı Mike’ın ölümü çok şaşırtıcı. Subject (özne): Ne şaşırtıcı? –ünlü şarkıcı Mike’ın ölümü Famous singer Mike’s death Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekil yani “is” kullanmamız gerekir. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. Place (yer) : yok Time expressions (zaman terimleri) : yok Famous singer Mike’s death is very suprising.
54
Example 10: Onun geleceği parlak ve başarılı değil. Subject (özne): Ne başarılı değil? –onun geleceği His/her future Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekil yani “is” kullanmamız gerekir. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumsuzdur (not) kullanılır. Place (yer) : yok Time expressions (zaman terimleri) : yok His/her future is not bright and successful. Example 11: Bugün toplantımızın konusu uluslararası ticaret. Subject (özne): Ne ticaret? –toplantımızın konusu Our meeting’s subject Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekil yani “is” kullanmamız gerekir. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. Place (yer) : yok Time expressions (zaman terimleri) : Bugün - today Our meeting’s subject is international trade today. Example 12: Soğuk hava koşulları bu sene İstanbul’da oldukça etkili. Subject (özne): Ne etkili? –soğuk hava koşulları Cold weather conditions Tense (fiil/fiilsiz) : Cümlemiz fiilsizdir. Hareketsizlik, durum vardır. (am/is/are) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz çoğul yani “are” kullanmamız gerekir. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. Place (yer) : İstanbul Time expressions (zaman terimleri) : Bu sene – this year Cold weather conditions are rather/quite effective in İstanbul this year.
55
Translation Methods Part 2 ● Daily Expressions (günlük ifadeler) : No action (am/is/are) ● Simple Present Tense (geniş zaman) : Action (fiil) ( Verb) A. Daily Expressions (Günlük İfadeler) :
1. Example: Benim adım John. (no action/fiilsizlik – am/is/are) Ben 24 yaşındayım. (no action/fiilsizlik – am/is/are) Benim adım John Subject (özne): John ne? – Benim adım (my name) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekil yani “is” kullanmamız gerekir. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. My name is John. Ben 24 yaşındayım. Subject (özne): Kim 24 yaşında? –ben ( I ) Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. I am twenty four (years old).
2. Example: O kız bir İngiliz. Subject: Kim İngiliz? – O kız (that girl) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekil yani “is” kullanmamız gerekir. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. That girl is English.
56
3. Example: Benim telefon numaram 2362134. Subject( Özne) : 2362134 ne? –Benim telefon numaram (my phone number) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekil yani “is” kullanmamız gerekir. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. My phone number is 2362134.
4. Example: Benim kız kardeşim evli değil. Subject: Kim evli değil? –benim kız kardeşim (my sister) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekil yani “is” kullanmamız gerekir. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumsuzdur (not) kullanılır. My sister is not married.
5. Example: Onun abisi mühendis değil, o bir mimar. Cümlemizin ortasında virgül olduğu için cümleyi iki ayrı cümle olarak inceleyeceğiz. Onun abisi mühendis değil Subject: Kim mühendis değil? –Onun abisi (his/her brother) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekil yani “is” kullanmamız gerekir. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumsuzdur (not) kullanılır. His/her brother is not an engineer, o bir mimar Subject: Kim mimar? –O (he) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekil yani “is” kullanmamız gerekir. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. His/her brother is not an engineer, he is an architect.
57
B. Simple Present Tense (Geniş Zaman) : ( + ) Subject + V / V(s) / V(es) + Object + Place + Time. ( - ) Subject + doesn’t / don’t + Action (verb) + Object + Place + Time. ( ? ) Which, What, Where…/Do, Does + Subject + Action (verb) + Object + Place + Time?
Example 1: Babam her gün sigara içer. Subject: Kim sigara içer? –Babam (my father) Tense (fiil/fiilsiz) : Action. Fiil: sigara içmek (smoke) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekildir. Fiil “-es” takısı alır. Positive (+) – negative (-) – question (?) : cümlemiz olumlu. Place (yer) : yok Time expressions (zaman terimleri) : her gün (every day) My father smokes every day.
Example 2: Sen her zaman İngilizce çalışır mısın? Positive (+) – negative (-) – question (?) : Soru cümlesidir. Subject: Kim çalışır? –Sen (you) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekildir. Yardımcı fiil: Do Fiil: çalışmak (study) Object (nesne) : İngilizce (English) Place: yok Time Expressions : her zaman (every time) Do you study English every time?
58
Example 3: Annen nerede çalışır? Positive (+) – negative (-) – question (?) : Soru cümlesidir. Subject: Kim çalışır? –annen (your mother) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekildir. Yardımcı fiil: Does Fiil: çalışmak (work) Where does your mother work? Example 4: O insanlarla konuşmayı sevmez. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Olumsuz cümledir. (not) kullanılır Subject: Kim sevmez? –O (he/she) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekildir. Object ( Nesne): konuşmayı (speaking) He/she doesn’t like speaking to people.
Example 5: Sonsuza dek seni sevmek istiyorum. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. Subject: Kim istiyor? –Ben ( I ) Fiil: istemek (want) Nesne: seni sevmek (love you) I want to love you forever. Example 6: Sen ve arkadaşların sık sık yabancı müzik dinler. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. Subject: Kim dinler? –Sen ve arkadaşların (you and your friends) Fiil: dinlemek (listen to) Nesne: yabancı müzik (foreign music) You and your friends often listen to foreign music. 59
Example 7: O niçin her gün ağlıyor? Positive (+) – negative (-) – question (?) : Soru cümlesidir. Subject: Kim ağlıyor? –O (he/ she) Yardımcı fiili: does Fiil: ağlamak (cry) Time: her gün (every day) Why does she/he cry every day? Example 8: Modern medya her gün dünyamızı değiştirir. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. Subject: Kim değiştirir? –Modern medya (modern media) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : öznemiz tekil Fiil: değişmek (change) Nesne: dünyamızı (our world) Time: her gün (every day) Modern media changes our world every day. Example 9: O at yarışı için para harcamayı sevmez. Positive (+) – negative (-) – question (?) : Olumsuz cümledir (not) kullanılır. Subject: Kim sevmez? –O (he/she) Fiil: para harcamak (spending money on) He/she doesn’t like spending money on horse racing. Example 10: Yeni spor arabam hakkında ne düşünüyorsun? Positive (+) – negative (-) – question (?) : Soru cümlesidir. Subject: Kim düşünüyor? –sen (you) Yardımcı fiil: do Fiil: düşünmek (think) What do you think about my new sports car? 60
Example 11: Şunu söylemek istiyorum ki, İstanbul’un tarihi yerleri mükemmel. Cümleyi virgülden ayırarak iki ayrı cümle olarak inceleyeceğiz. Şunu söylemek istiyorum ki Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. Subject: Kim istiyor? – ben ( I ) Fiil: istemek (want) I want to say that, İstanbul’un tarihi yerleri mükemmel. Subject: Ne mükemmel? –İstanbul’un tarihi yeri (Istanbul’s historical places) Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz çoğuldur (are) kullanılır. I want to say that Istanbul’s historical places are wonderful.
61
Translation Methods Part 3 a. Countable nouns (sayılabilen) / Uncountable nouns (sayılamayan) b. some – any, much – many c. can – could (-ebilmek)
Example 1: Oturma odasında hiç fotoğraf yok. Hiç (any) : “any” nin olması bize cümlenin olumsuz ya da soru olduğunu belirtir. “There is,there are” var anlamındadır “There isn’t, there aren’t” ise yok anlamındadır. Cümlede “var” veya “yok” kelimeleri varsa, bunlara karşılık gelen “there is/are, there isn’t/aren’t” çevirimizin en başına gelir. Fotoğraf sayılabilir (countable) = çoğul (are) There aren’t any photos in living room. Example 2: Mutfakta hiç şeker yok. Hiç (any) Yok (there isn’t, there aren’t) Şeker (sugar): uncountable = tekil (is) There isn’t any sugar in the kitchen. Example 3: Bahçede hiç öğrenci var mı? Hiç…var mı? (any) Öğrenci (student): countable = çoğul (are) Are there any students in the garden? Example 4: Arabada hiç benzin var mı? Hiç…var mı? (any) Benzin (petrol): uncountable = tekil (is) Is there any petrol in the car? 62
Example 5: Şişede senin için biraz su var. Biraz: some Var: there is,there are Su (water): uncountable = tekil (is) There is some water in the bottle for you. Example 6: Masanın üzerinde biraz kitap var. Biraz: some Var: olumlu cümle (there is,there are) Kitap (book): countable = çoğul (are) There are some books on the table. Example 7: Biraz çay alabilir miyim lütfen? Polite request (nezaket): “Can I have…?” (…alabilir miyim?) “Would you like…?” (…ister misiniz?) Biraz (some) Can I have some tea, please? Example 8: Biraz kek ister misiniz? İster misiniz? (would you like…?) Biraz (some) Would you like some cake? Example 9: Cebinde ne kadar para var? Var? Soru cümlesi Ne kadar (how much + uncountable) Para (money): uncountable = tekil (is) How much money is there in your pocket?
63
Example 10: Partide kaç misafir var? Var? Soru cümlesi Kaç tane (how many + countable) Misafir (guest): countable = çoğul (are) How many guests are there at the party? Example 11: Kızımız için fazla süt yok. Yok: there isn’t/there aren’t Fazla: (-) much + uncountable Süt (milk): uncountable = tekil (is) There isn’t much milk for our daughter. Example 12: Çantamda fazla kalem yok. Yok, (olumsuz): there isn’t/there aren’t Fazla: (-) many + countable Kalem (pencil): countable = çoğul (are) There aren’t many pencils in my bag.
“Some” (biraz) olumlu ( + ) cümlelerde kullanılır. Nezaket sorularında istisna olarak kullanılır (Can I have…?, Would you like…?). “Some” hem sayılabilen (count) hem sayılamayan (uncount) nesnelerde kullanılabilir. “Any” (hiç) olumlu ve soru cümlelerinde kullanılır. Hem sayılabilen hem sayılamayan nesnelerde kullanılabilir. “Much” (fazla) sayılamayan (uncount) nesneler için kullanılır. Olumsuz ve soru cümlelerinde kullanılır. “Many” (fazla) sayılabilen (count) nesneler için kullanılır. Olumsuz ve soru cümlelerinde kullanılır.
64
●
Can / Could (-ebilmek)
e-bilmek : ability (yetenek) Can (present-geniş zaman) Could (past-geçmiş zaman) “Can” kelimesi Amerikan İngilizcesinde “ken”, British İngilizcesinde ise “kın” şeklinde okunur. “Can” ve “could” kelimelerinin cümle içinde hiçbir fonksiyonu yoktur. Yanlarına fiil (Vı-action) alınca anlamlı hale gelir. Example 1: Ben gitar çalabilirim fakat şarkı söyleyemem. Subject: Kim gitar çalabilir? –Ben ( I ) Geniş zaman (can) Fiil: gitar çalmak (play guitar) I can play guitar but I can’t sing a song.
Example 2: Benim annem çok iyi yüzebilir. Subject: Kim yüzebilir? –Benim annem (my mother) Geniş zaman (can ) Fiil: yüzmek (swim) My mother can swim very well.
Example 3: Ben 8 yaşındayken kitap okuyamıyordum. Subject: Kim okuyamıyordu? –ben ( I ) Geçmiş zaman (could) Olumsuz cümle (not) Fiil: okumak (read) Nesne: kitap (book) I could not read a book when I was eight.
65
Example 4: Onun babası hızlı araba sürebilir. Subject: Kim sürebilir? –onun babası (his/her father) Geniş zaman (can) Fiil: araba sürmek (drive a car) His/her father can drive a car fast. Example 5: Kız kardeşim akıcı İngilizce konuşabilirdi. Geçmiş zaman (could) Subject: Kim konuşabilirdi? –kız kardeşim (my sister) Fiil: konuşmak (speak) My sister could speak English fluently.
66
Translation Methods Part 4 ● Past Tense (geçmiş zaman) Translation ● Action: V2 ( + ) Subject + V2 + Object + Place + Time. ( - ) Subject + didn’t + Vı + Object + Place + Time. ( ? ) Did + Subject + Vı + Object + Place + Time?
● No Action: fiilsizlik (past tense) Was (no action) = tekil Were (no action) = çoğul ( + ) Subject + was/were + Object + Place + Time ( - ) Subject + wasn’t/weren’t + Object + Place + Time ( ? ) Was/Were + Subject + Object + Place + Time?
Example 1: Geçen ay enflasyon oranı çok düşüktü. No action – Past tense (was/were) Subject: Ne düşüktü? –enflasyon oranı (The inflation rate) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekil (was) kullanılır. Time: geçen ay (last month) The inflation rate was very low last month. Example 2: Dün kız arkadaşımı gördüm. Past Tense-Action Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. Verbı (Fiil) : Görmek (see) Verb2: Gördüm (saw) Subject: Kim gördü? –ben ( I ) Time: dün (yesterday) I saw my girl friend yesterday. 67
Example 3: Geçen hafta sonu çok mutluydum. No action – Past tense (was/were) Subject: Kim mutluydu? –ben ( I ) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekildir (was) kullanılır Time: geçen hafta sonu (last weekend) I was very happy last weekend. Example 4: Geçen Pazar arkadaşlarımı akşam yemeğine davet ettim fakat onlar gelmediler. Cümlemizde “fakat” bağlacı bulunduğu için cümleyi iki bölüyoruz. Geçen Pazar arkadaşlarımı akşam yemeğine davet ettim… Action Positive (+) – negative (-) – question (?) : Cümlemiz olumludur. Past tense Verb1: davet etmek (invite) Verb2: davet ettim (invited) Subject: Kim davet etti? – Ben ( I ) Object: arkadaşlarımı (my friends) Time: geçen Pazar (last Sunday) I invited my friends to dinner last Sunday… Onlar gelmediler. Past tense Olumsuz cümle Subject: Kim gelmedi? –Onlar (they) They didn’t come. I invited my friends to dinner last Sunday but they didn’t come.
68
Example 5: O dün gece evde miydi? Soru cümlesidir. No action – Past tense (was/were) Subject: Kim evdemiydi? – O (he/she) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekildir. (was) kullanılır. Time: dün gece (last night) Was he/she at home last night? Example 6: Dün okula geldin mi? Soru cümlesi - Past tense – action (did) Subject: Kim geldi? –Sen (you) Time: dün (yesterday) Did you come to school yesterday? Example 7: Onun İngilizcesini anlamadım. Action – past tense – olumsuz (didn’t + Vı) Kim anlamadı? –Ben ( I ) I didn’t understand his/her English. Example 8: Dün odamı temizlemek istedim. Action – past tense – olumlu (V2) Kim istedi? –ben ( I ) Verbı: istemek (want) Verb2: istedim (wanted) Time: dün (yesterday) I wanted to clean my room yesterday.
69
Example 9: Bizim evimizin odaları oldukça büyüktü. No action – past tense (was/were) Subject: Ne büyüktü? –bizim evimizin odaları (our home’s rooms) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz çoğuldur (were) kullanılır. Our home’s rooms were rather/quite big. Example 10: Geçen hafta karımla alışverişe gittim. Action – past tense-olumlu (V2) Subject: Kim gitti? – Ben ( I ) Verb1: gitmek (go) Verb2: gittim (went) Object: karımla (with my wife) Time: geçen hafta (last week) I went shopping with my wife last week. Example 11: Dün eve nasıl geldin? Action – past tense – soru (did) Subject: Kim geldi? – sen (you) Time: dün (yesterday) How did you come home yesterday? Example 12: Kız kardeşin neden üzgündü? No action – past tense – soru (was/were) Subject: Kim üzgündü? –Kız kardeşin (your sister) Singular (tekil) / Plural (çoğul) : Öznemiz tekildir (was) kullanılır. Why was your sister upset? Example 13: Sen kimi seviyordun? Action – past tense – soru (did + Vı) Subject: Kim seviyordu? –Sen (you) Who did you love? 70
Translation Methods Part 5 1. Comparatives (daha) 2. Superlatives (en) 3. Adjectives (sıfatlar) / Adverbs 1. Comparatives (daha) 1.group: Short adjectives (kısa sıfat) = sıfatın sonuna “-er” eki getirilir. 2.group: Sonu “y” harfiyle biten bütün sıfatlarda “y” harfi düşer ve yerine “-ier” getirilir. 3.group: Long Adjectives (uzun sıfat) = Sıfatın önüne “more” getirilir. Example 1: Ben senden daha uzunum. Daha (comparative) Sıfat (adj): uzun (tall) 1.group: short adj. (kısa sıfat) = sıfatın sonuna “er” eki getirilir. Tall (uzun) taller (daha uzun) Subject: kim uzun? –ben ( I ) No action – geniş zaman (am/is/are) senden : -den, -dan (than) I am taller than you. Example 2: Kırmızı araba sarı arabadan daha ucuz. Daha (comparative) Sıfat (adj.): ucuz (cheap) 1.group: short adj. (kısa sıfat) = sıfatın sonuna “er” eki getirilir. Cheap (ucuz) - cheaper (daha ucuz) Subject: ne ucuz? –kırmızı araba (the red car) No action – geniş zaman – tekil (is) The red car is cheaper than the yellow car.
71
Example 3: İstanbul Ankara’dan daha gürültülüdür. Daha (comparative) Sıfat (adj.): gürültülü (noisy) 2.group: sonu “y” harfiyle biten bütün sıfatlarda “y” harfi düşer ve yerine “-ier” getirilir. Noisy (gürültülü) noisier (daha gürültülü) Subject: Ne gürültülü? –İstanbul (İstanbul) No action – geniş zaman – tekil (is) İstanbul is noisier than Ankara. Example 4: Benim odam senin odandan daha derli toplu. Daha (comparative) Sıfat (adj): derli toplu (tidy) 2.group: sonu “y” harfiyle biten bütün sıfatlarda “y” harfi düşer ve yerine “ier” getirilir. Tidy (derli toplu) tidier (daha derli toplu) Subject: Ne derli toplu? –benim odam (my room) No action – geniş zaman – tekil (is) My room is tidier than your room. Example 5: İngilizce İspanyolca’dan daha önemlidir. Daha (comparative) Sıfat (adj): önemli (important) 3.group: long adj. (uzun sıfat) = sıfatın önüne “more” getirilir. important (önemli) more important (daha önemli) Subject: Ne önemli? –İngilizce (English) No action – geniş zaman – tekil (is) English is more important than Spanish.
72
Example 6: New York Chicago’dan daha kalabalıktır. Daha (comparative) Sıfat (adj): kalabalık (crowded) 3.group: long adj. (uzun sıfat) = sıfatın önüne “more” getirilir. Crowded (kalabalık) more crowded (daha kalabalık) Subject: Ne kalabalık? – New York No action – geniş zaman – tekil (is) New York is more crowded than Chicago. 2. Superlatives (en) 1.group
:
Short adjectives (kısa sıfat) = sıfatın sonuna “the -est” eki getirilir.
2.group
:
Sonu “y” harfiyle biten bütün sıfatlarda “y” harfi düşer ve yerine “the -iest” getirilir.
3.group
:
Long adjectives (uzun sıfat) = sıfatın önüne “the most” getirilir.
Example 7: O bizim sokağımızda ki en büyük evdir. En (superlative) Sıfat (adj): büyük (big) 1.group: short adj. (kısa sıfat) = sıfatın sonuna “the -est” eki getirilir. Big (büyük) the biggest (en büyük) Subject: O (it) No action- geniş zaman- tekil (is) It is the biggest home in our street. Example 8: Bu araba Türkiye’de ki en eski arabadır. En (superlative) Sıfat (adj): eski (old) 1.group: short adj. (kısa sıfat) = sıfatın sonuna “the -est” eki getirilir. Old - the oldest Ne eski? – bu araba (this car) No action – geniş zaman- tekil (is) This car is the oldest car in Turkey. 73
Example 9: O sınıfımızdaki en güzel kızdı. En (superlative) Sıfat : güzel (beautiful) 3.group: long adj. (uzun sıfat) = sıfatın önüne “the most” getirilir. Beautiful the most beautiful Subject: Kim? – O (she) No action – geçmiş zaman – tekil (was) She was the most beautiful girl in our classroom. Example 10: Almanca dünyada en kolay dil değil. En (superlative) Sıfat (adj): kolay (easy) 2.group: sonu “y” harfiyle biten bütün sıfatlarda “y” harfi düşer ve yerine “the -iest” getirilir. Easy - the easiest Subject: Ne? –Almanca (German) No action-geniş zaman-tekil-olumsuz (isn’t) German is not the easiest language in the world. Irregular: Good (iyi) Bad (kötü) Far (uzak) little ( az)
-
better (daha iyi) worse (daha kötü) further (daha uzak) less (daha az)
-
the best (en iyi) the worst (en kötü) the furthest (en uzak) the least (en az)
Example 11: Bu şarkı şu ana kadar dinlediğim en iyi şarkıdır. En (superlative) Sıfat (adj): iyi (good) Good - the best Subject: Bu şarkı (this song) No action-geniş zaman-tekil (is) This song is the best song I have ever listened.
74
Example 12: Benim en kötü dersim tarihtir. En (superlative) Sıfat: kötü (bad) Bad - the worst No action-geniş zaman-tekil (is) My worst lesson is history. Example 13: Benim evim senin evinden daha uzak. Daha (comparative) Sıfat (adj): uzak (far) Far - further Subject: Ne uzak? –Benim evim (my home) No action-geniş zaman-tekil (is) My home is further than your home. 3. Adjectives (sıfatlar) / Adverbs (zarflar)
adjective + noun = sıfat + isim (sıfat tamlaması) big + house verb + adverb = fiil + zarf speak + slowly
Example 1: Benim İngilizcem yavaş. Subject: Ne yavaş? –benim İngilizcem (my English) Tekil (is) Sıfat: yavaş (slow) = fiil yok My English is slow. Ben İngilizceyi yavaş konuşurum. Subject. Kim? –ben ( I ) Zarf: yavaş (slowly) = fiil var I speak English slowly.
75
Example 2: O kötü bir tenis oyuncusu. Kim? – O (she/he) Tekil (is) Sıfat : kötü (bad) = fiil yok She is a bad tennis player. O tenisi kötü oynar. Subject: Kim? –O (he/she) Zarf: kötü (badly) = fiil var She plays tenis badly.
76
TRANSLATION METHODS PART 6 Present Continuous Tense (Şimdiki zaman)
–yor eki
Future Tense (Gelecek zaman)
– ecek, -acak eki
Present Continuous Tense: Şimdiki zamanla kurulan cümle tipi 3 şekildedir: Olumlu, Olumsuz veya Soru şeklindedir. (+) Subject + am (Yardımcı + Verb ing (-yor eki) + Object (Özne) is fiil) (Fiil) (Nesne) are (-)
Subject + am (Yardımcı + Not (Olumsuzluk eki) + Verb ing (-yor eki) + Object (Özne) fiil) (Değil) (Fiil) (Nesne)
(?)
am + Subject + Verb ing (-yor eki) + Object (place, time) is (Özne) (Fiil) (Nesne) (yer, zaman) are
Example: Ben şimdi İngilizce konuşuyorum. (olumlu) (Örnek) I am speaking English now. “konuşuyorum” kelimesindeki -yor eki, “-ing” ekine karşılık gelir. Ben konuşuyorum. “İngilizce” kelimesi nesne durumundadır. “Şimdi” anlamındaki “now” kelimesini, cümlenin sonuna koyuyoruz. Ex:
Annem benim için akşam yemeği pişiriyor. (olumlu) My mother is cooking dinner for me. (she) (akşam yemeği) (için) (benim)
“Pişiriyor” kelimesindeki “-yor” ekinden, şimdiki zamanda olduğunu anlıyoruz. “Benim annem pişiriyor”, tekil olan “she” ye karşılık geliyor ve yardımcı fiil (is) geliyor.
77
Ex:
O şimdi bir bilim kurgu kitabı okuyor. (olumlu) He is reading a science fiction book now. (bilim) (kurgu)
“-yor” eki şimdiki zamanı veriyor. O okuyor, tekil şahıs vardır. “read” (okumak) fiiline “–ing” geliyor. Yardımcı fiil “is” geliyor. Nesnemiz ve ardından zaman terimimiz geliyor. Ex:
Benim babam şuan uyumuyor. (Olumsuz) My father is not sleeping now.
“Kim uyumuyor?” sorusunun cevabı “benim babam” dır. Babam tekil olduğu için “is” gelir. Cümle olumsuz olduğu için “is” den sonra “değil” anlamında “not” kelimesi gelir. Ardından fiilimize “ing” takısı gelir. Son olarak zamanı belirten “now” (şuan) koyulur. Ex:
Kız kardeşin şuan müzik dinliyor mu? (Soru) Is your sister listening to music now?
“Müzik dinliyor mu?” sorusunun öznesi “senin kız kardeşin” dir. Soru cümlesi olduğu için, tekil olan öznenin başına “is” getiriyoruz. “Dinlemek” fiili listen, “-ing” eki alır ve ardından nesneler gelir. Ex:
Şuan ne yapıyorsun? (Soru) What are you doing at the moment? (now)
“-yor” ekini gördüğümüzden, şimdiki zamana ait olduğunu anlıyoruz ve cümle soru şeklinde karşımıza çıkıyor. Öznemiz you (sen) ve başa gelecek olan yardımcı fiil “are” oluyor. Soru kelimesi olan “What” (ne?) en başa gelir. fiilimiz “do” “-ing” ekini alır ve yardımcı fiilden sonra gelir. Son olarak now (şuanda, şimdi) anlamına gelen “at the moment” eklenir. Ex:
Niçin kirli ayakkabılarla oynuyorsun? (Soru) Why are you playing with dirty shoes?
Şimdiki zamanda sorulan bir sorudur, “-yor” eki bulunmaktadır. Öznemiz “you” (sen) ve yardımcı fiili “are” başına geliyor. En başa niçin anlamındaki “why” soru kelimemizi koyuyoruz. Sırada “oynamak” anlamındaki “play” fiilimiz olmalıdır. “–yor” eki anlamındaki “-ing” ekini koyuyoruz ve “playing” oluyor. Kirli ayakkabılarla (ayakkabılar ile) demek için, önce with (ile anlamındaki) koyuyoruz. “Dirty” kirli, “shoes” ayakkabılar demektir. “Shoes” kelimesi “–s” takısı alarak çoğul anlam kazanmıştır ve ayakkabılar olmuştur.
78
Ex:
Neden bana gülüyorsun? (Soru) Why are you laughing at me?
Önce soru kelimemiz olan why (neden, niçin) kelimesini koyuyoruz. Soru olduğu için yardımcı fiili başa alıyoruz. Öznemiz “you” olduğu için, yardımcı fiilimiz “are” olmalıdır. Ardından öznemiz “you” (sen) ve fiilimiz “laugh at” (birşeye gülmek) gelir. Fiilimize “–yor” eki olan “-ing” ekleriz. Son olarak “beni, bana” anlamındaki “me” kelimesini koyarız. Ex:
Erkek kardeşi şimdi ne yapıyor? (Soru) What is his\her brother doing now?
“Kim yapıyor?” sorusuna karşılık olarak (onun) erkek kardeşi cevabını alırız. Ne anlamındaki “what” soru kelimemiz, en başa gelir. Onun erkek kardeşi tekil olduğu için, yardımcı fiil “is” gelir. Bayanlar için “her”, erkekler için “his” gelir. “Erkek kardeş” anlamındaki “brother” kelimesini koyarız. “–ing” eki alan “do” (yapmak) fiilimiz, doing olur. Son olarak “şimdi” anlamındaki “now” gelir. Ex:
Şimdi bahçemizin güzel çiçeklerini izliyorum. (olumlu) I am watching our garden’s beautiful flowers now.
Öznemiz “ben” yani “I” dır. Olumlu olduğu için, yardımcı fiilimiz “am” gelir. “izlemek” anlamındaki fiilimiz “watch”, “-ing” eki alır ve “watching” olur. Nesne olarak “bizim bahçemizin çiçekleri” derken, “our (bizim) garden’s (bahçemizin) flowers (çiçekler)” deriz. “Garden’s” kelimesindeki üstten tırnak işaretine dikkat ediniz. “Our garden” dersek, bizim bahçemiz olur. “Güzel” anlamındaki “beautiful” kelimesini, “çiçekler” anlamındaki “flowers” kelimesini kullanırız. Son olarak “şimdi” demek için “now” koyarız.
79
FUTURE TENSE Diğer zamanımız future tense, yani gelecek zaman. Bize –ecek, -acak ekini veriyor. Olumlu cümle şekline baktığımızda, başta bir subject görüyoruz. Peşinde –ecek, -acak yapan “will” geliyor. Fiil koyuyoruz, varsa object konur. Varsa bir place, ve zaman gelebilir.
(+) Subject + will + V1 + object, place, time
Eğer cümlemiz olumsuzsa, başa yine bir subject gelir. Ardından “will” ile birlikte “not” eki gelir. “will not” ın kısa hali “won’t” dur. Yine fiilin birinci hali gelir. Ardından object, place ve time yine aynı şekilde çeviri sırasında oturur.
(-) Subject + will not (won’t) + V1 + object, place, time
Cümlemiz eğer soru cümlesiyse, “will” cümlenin en başına gelir. Daha sonra subject, sonrasında fiil, object ve varsa bir yer ve zaman gelerek soru oluşur. Past tense (geçmiş zaman) de olduğu gibi, future tense de tekillilik, çoğulluluk yoktur. Bütün şahıslar için sadece “will” kullanılır. (?) Will + Subject + V1 + Object
Ex: Gelecek yıl dünyanın en heyecan verici yerini göreceğim. I will see the world’s the most exciting place next year. Cümlenin sonunda bir “–ecek, -acak” söz konusu, “göreceğim”. “Kim görecek?”, “ben” cümlenin öznesidir. Kullanacağımız yardımcı fiil “will”. “Görmek” fiilinin birinci hali yani “see” kullanırız. “En heyecan verici” demek için “the most” kalıbını kullanırız. “Exciting”, “heyecan verici” demektir. Ex: Bu akşam ev ödevimi yapacağım ve uyuyacağım. I will do my homework and sleep this evening. Cümlemizde iki tane “–ecek, -acak” söz konusu var. “Yapmak” fiili ilk eylemdir. “Yapan kim?, “ben” cümlenin öznesidir. “My homework”, “benim ev ödevim” demektir. Aynı cümleye bağlı olduğu için bir daha “will” e ihtiyaç duymuyoruz. Bu akşam terimi olan “this evening” i sona atıyoruz. Ex: Ben asla sigara içmeyeceğim. I will never smoke. Future tense yani gelecek zamanı kullanmak zorundayız cümlede “–ecek, -acak” bulunduğu içindir. “Kim içmeyecek?, “ben” cümlenin öznesidir. Cümlemiz olumsuzdur. Cümlede bir “asla” olduğu için, cümleye “won’t” koyamıyoruz çünkü asla kelimesi kendisi cümleyi olumsuz yapar. “Will” den sonra “never” kullanarak cümle olumsuz anlamda yapılıyor.
80
Ex: Babam yarın bu bahçenin ağaçlarını kesecek. My father will cut this garden’s trees tomorrow. Cümlede “–ecek, -acak” olduğu için future tense kullanılacaktır. “Kim kesecek?” , “benim babam” yani my father cümlemizin öznesidir. Bize gereken “will” ve “kesmek” fiilimiz “cut” olacaktır. “Kesilecek olan” yani “nesne”miz; “bu bahçenin ağaçları” dır. “Trees”, “ağaçlar” demektir. Zamanımız, “yarın” yani “tomorrow” cümlenin sonuna gelmiştir. Ex: Arkadaşların bu hafta seni ziyaret edecekler mi? Will your friends visit you this week? Gelecek zamana ait soru soruyoruz. O halde “will” i başa alıyoruz. “Ne”, “niçin” gibi bir soru kelimesi olmadığı için, “will” i başa alıyoruz ve cümlemiz soru haline geliyor. “Kim?, “senin arkadaşların” cümlenin özneleridir. Sırada fiil var, “ziyaret etmek” yani “visit”. Sırada nesne var. “Kimi?, “seni”. Zaman terimi bu hafta yani this week cümlenin sonuna gelir. Ex: Ne zaman konser için bilet satın alacaksın? When will you buy a ticket fort he concert? Satın alacaksın fiilince “–ecek, -acak” söz konusudur. Öznemiz “sen” yani “you”. Cümlemizde bir zaman sorusu var, “ne zaman” yani “when” cümlenin en başına alınır. Satın almak fiili yani “buy”. Cümlemizde nesne eksik kalıyor. Bilet yani “a ticket”. Konser için derken “for the concert” deriz. Ex: Onu sonsuza dek unutmayacağım. I will not (won’t) gorget her forever. Son kelimeden gelecek zaman olduğunu anlıyoruz. Cümle olumsuzdur. Kim unutmayacak, “ben” cümlenin öznesidir. Olumsuzluğu göstermek için “will not” ya da “won’t” kullanıyoruz. Fiilimiz “unutmak” yani “forget”. “Sonsuza dek” zaman terimi yani “forever” sona gelir. Ex: Partiye benimle gelecek misin? Will you come with me to the party? Bir soru cümlesi, “gelmek( come)” fiili var. Gelecek zamana ait bir uygulamadır. Soru kelimesi yoktur. “Will” en başa geliyor, “kim gelecek?”, “sen” cümlenin öznesidir. Sırada fiil vardır, “gelmek” fiili yani “come”. “Benimle” yani “with me”ifades, kullanılır. “Partiye” demek için “to the party” diyoruz çünkü “to” ekiyle “–e”, “-a” yönlendirme eki oluyor. Ex: Seni affetmeyeceğim. I will not (won’t) forgive you. Cümlemiz gelecek zamandadır. “Kim affetmeyecek?”, “ben” cümlemizin öznesidir. Cümlemiz olumsuzdur. “Will not” ya da “won’t” dan birini kullanabiliriz. Fiilimiz “affetmek” yani “forgive”dir. Nesnemiz “you” yani “seni” dir.
81
Ex: Onun hastalığı gelecekte tehlikeli olacak. Her illness will be dangerous in the future. En son kelimede “–ecek, -acak” görüyoruz yani future tense söz konusudur. “Ne tehlikeli olacak?”, “onun hastalığı” cevabı öznedir. “Illness” “hastalık”, “ill” “hasta” anlamına gelmektedir. İngilizce'de “-ness” eki, Türkçedeki “-lık”, “-lik” ekinin karşılığıdır. Fiilimiz “olmak” yani “be”dir. “Tehlikeli” yani “dangerous”. “Ne zaman?”, “gelecekte” sorusunun cevabı son olarak kullanılır. “In the future” “gelecekte” anlamına gelir. Bu şekilde cümlemizi tamamlarız.
82
VERB TO BE TRANSLATION QUESTIONS •
Onların evi büyük mü? _____________________________________________________________________.
•
Annem bugün iyi değil. _____________________________________________________________________.
•
Ülkemizin toprakları çok verimli. _____________________________________________________________________.
•
Bu ödev benim için çok önemli. _____________________________________________________________________.
•
Babamın arkadaşı burada değil. _____________________________________________________________________.
•
Çiçeğin rengi kırmızı. _____________________________________________________________________.
•
Kız kardeşimin bilgisayarı çok hızlı. _____________________________________________________________________.
•
Bu ürünün markası ne? _____________________________________________________________________.
•
Bu kitap senin için çok mu değerli? _____________________________________________________________________.
•
Şirketimizin bu sene bütçesi oldukça yüksek. _____________________________________________________________________.
•
Onun köpekleri çok sevimli. _____________________________________________________________________.
83
•
Bu şehrin belediye başkanı çok çalışkan. _____________________________________________________________________.
•
Küresel ısınma dünya için büyük bir tehlikedir. _____________________________________________________________________.
•
Onun telaffuzu çok mu kötü? _____________________________________________________________________.
•
Erkek kardeşimin bisikleti kırık. _____________________________________________________________________.
•
Onun düşünceleri çok mu farklı? _____________________________________________________________________.
•
Bu senin için son uyarı. _____________________________________________________________________.
•
Yılbaşı ağacının süsleri çok parlak. _____________________________________________________________________.
•
Mutlu değil misin? _____________________________________________________________________.
•
Facebook oldukça başarılı bir web sitesi. _____________________________________________________________________.
84
SIMPLE PRESENT TENSE TRANSLATION QUESTIONS
● Para biriktirir misin? ___________________________________________________________________. ● Ne kadar sıklıkla bankaya gidersin? ___________________________________________________________________. ● Ben her sabah yürürüm. ___________________________________________________________________. ● İnsanlar Fransa'da asla İngilizce konuşmaz. ___________________________________________________________________. ● Annen her gün odanı temizler mi? ___________________________________________________________________. ● Kız kardeşin hafta sonu genellikle ne yapar? ___________________________________________________________________. ● O her gün babasının fotoğraflarına bakar. ___________________________________________________________________. ● Cumhurbaşkanı her ay ülkenin ekonomisi hakkında konuşur. ___________________________________________________________________. ● Yeni bilgisayarım hakkında ne düşünüyorsun? ___________________________________________________________________. ● Ben ve arkadaşlarım her sene tatile gideriz. ___________________________________________________________________. ● O geçmişi hakkında konuşmayı sevmez. ___________________________________________________________________.
85
● O her gün üniforma giyer. ____________________________________________________________________. ● Benim annem her hafta sonu çiçekleri sular. ____________________________________________________________________. ● Babam teknolojik gelişmeleri talip eder. ____________________________________________________________________. ● Detayları sevmem. ____________________________________________________________________. ● Erkek arkadaşım bana her ay mektup yazar. ____________________________________________________________________. ● O saat kaçta işe gider? ____________________________________________________________________. ● Onlar niçin her akşam eve geç gelir? ____________________________________________________________________. ● Sen kiminle yaşıyorsun? ____________________________________________________________________. ● Dağ sporlarından nefret eder. ____________________________________________________________________.
86
COUNTABLES AND UNCOUNTABLES TRANSLATION QUESTIONS ● Şirketimizde hiç bilgisayar yok. _____________________________________________________________________. ● Evde fazla süt yok. _____________________________________________________________________. ● Sınıfta çok kız öğrenci yok. _____________________________________________________________________. ● Dolapta biraz kola var. _____________________________________________________________________. ● Partide kaç kişi var? _____________________________________________________________________. ● Masanın üstünde senin için birkaç mektup var. _____________________________________________________________________. ● Bir futbol takımında kaç futbolcu var? _____________________________________________________________________. ● Arabada ne kadar benzin var? _____________________________________________________________________. ● Parkta hiç yaşlı insan yok. _____________________________________________________________________. ● Annemin hiç yüzüğü yok. _____________________________________________________________________. ● Masanın üstünde birkaç tane ekmek var. _____________________________________________________________________. ● Bardağın içinde hiç su yok. _____________________________________________________________________. 87
● Onun çok fazla parası yok. _____________________________________________________________________. ● Benim halamın hiç mücevheri yok. _____________________________________________________________________. ● Bizim sınıfta hiç erkek öğrenci yok. _____________________________________________________________________. ● Benim en iyi arkadaşımın arabası yok. _____________________________________________________________________. ● Evde kaç tane limon var? _____________________________________________________________________. ● Okulda kaç öğrenci var? _____________________________________________________________________. ● Bardakta ne kadar su var? _____________________________________________________________________. ● Benim hiç arkadaşım yok. _____________________________________________________________________.
88
SIMPLE PAST TENSE ( WAS- WERE) TRANSLATION QUESTIONS ● Dün evde miydin? _____________________________________________________________________. ● Dökümanlar çok dağınıktı. _____________________________________________________________________. ● Sınavın nasıldı? _____________________________________________________________________. ● Onlar benimle değildi. _____________________________________________________________________. ● Baban niçin üzgündü? _____________________________________________________________________. ● Futbol maçı zevkli değildi. _____________________________________________________________________. ● Geçen hafta sonu çok yorgundum. _____________________________________________________________________. ● Yaz tatilin eğlenceli miydi? _____________________________________________________________________. ● İstanbul'da geçen sene hava çok soğuktu. _____________________________________________________________________. ● Londradaki müzeler büyük müydü? _____________________________________________________________________. ● Final notları nasıldı? _____________________________________________________________________. ● Arabanın rengi beyaz mıydı? _____________________________________________________________________. 89
● Onlar sinirli değildi. ______________________________________________________________________. ● Tuana'nın varlığı benim için çok önemliydi. ______________________________________________________________________. ● Bu yayınevinin son kitapları çok kullanışlıydı. ______________________________________________________________________. ● Bebeğin gözleri mavi miydi? ______________________________________________________________________. ● Geçen sene Türkiye'de endüstriyel ürünler çok ilginçti. ______________________________________________________________________. ●
O bir dil uzmanı değil miydi? ______________________________________________________________________.
● Onun üniversitede bölümü biyolojiydi. ______________________________________________________________________. ● Evimiz ıssız bir bölgedeydi. ______________________________________________________________________.
90
SIMPLE PAST TENSE (V2) TRANSLATION QUESTIONS ● Dün anneanneni ziyarete gitmedin mi? ______________________________________________________________________. ● Geçen hafta sonu babamla birlikte çok güzel film seyrettim. ______________________________________________________________________. ● Fotoğraf albümümü gördün mü? ______________________________________________________________________. ● Kız kardeşime büyük bir hediye gönderdim. ______________________________________________________________________. ● Onlar buraya ne zaman geldi? ______________________________________________________________________. ● Konuyu anlamadık. ______________________________________________________________________. ● Bir bardak kola istediler. ______________________________________________________________________. ● Kız arkadaşıma etkileyici bir mektup yazdım. ______________________________________________________________________. ● O, raporun sonuçlarını okumadı mı? ______________________________________________________________________. ● Geçen hafta onun konserine gitmedim. ______________________________________________________________________. ● İngiltere'de nerede kaldın? ______________________________________________________________________. ● O, geçen ay yeni bir araba satın aldı. ______________________________________________________________________. 91
● Onun davranışlarını beğenmedim. ______________________________________________________________________. ● Dün okula nasıl gittin? ______________________________________________________________________. ● Geçen hafta ne kadar süt aldın? ______________________________________________________________________. ● 2 yıl önce bu filmi seyrettim. ______________________________________________________________________. ● Seni partiye davet ettiler mi? ______________________________________________________________________. ● Maçta kolumu kırdım. ______________________________________________________________________. ● Dün evi boyadılar. ______________________________________________________________________. ● Dün arkadaşımızdan mektup aldık. ______________________________________________________________________.
92
COMPARATIVES& SUPERLATIVES TRANSLATION QUESTIONS ● Dün sınav daha zordu. ______________________________________________________________________. ● Kız kardeşim benden daha şişman. ______________________________________________________________________. ● Ben annemden daha hırslıyım. ______________________________________________________________________. ● Bu turist grubunun Türkçesi daha iyiydi. ______________________________________________________________________. ● Dünyadaki en uzun nehir nerede? ______________________________________________________________________. ● Komşumuzun evi bizim evimizden daha büyük. ______________________________________________________________________. ● Siyah araba daha mı pahalıydı? ______________________________________________________________________. ● Bu dergininin kapağı daha etkileyici. ______________________________________________________________________. ● O okuldaki en çalışkan çocuk. ______________________________________________________________________. ● Benim kızım bu dünyadaki en akıllı kız. ______________________________________________________________________. ● A grubu B grubundan daha başarılıydı. ______________________________________________________________________. ● Bu çiçekler daha renkli. ______________________________________________________________________. 93
● Lisede en kötü dersin neydi? ______________________________________________________________________. ● New York Los Angeles'tan daha kalabalık. ______________________________________________________________________. ● O benden daha tembel. ______________________________________________________________________. ● Mutfak evimizdeki en geniş yer. ______________________________________________________________________. ● Bu, şehirdeki en pahalı restoran mı? ______________________________________________________________________. ● Senin evin daha mı uzaktı? ______________________________________________________________________. ● Bu yıl İstanbul daha soğuk. ______________________________________________________________________. ● Bu kitap diğerinden daha ilgi çekici. ______________________________________________________________________.
94
FUTURE TENSE TRANSLATION QUESTIONS ● Gelecek yıl tatile nereye gideceksin? ______________________________________________________________________. ● Onlar bizi partiye davet edecekler mi? ______________________________________________________________________. ● Maçın skoru ne olacak? ______________________________________________________________________. ● Yarın onu görmeyeceğim. ______________________________________________________________________. ● İngilizce öğretmenimiz yarın yeni bir konu öğretecek. ______________________________________________________________________. ● Bu şirket gelecek yıl yeni bir şube açacak mı? ______________________________________________________________________. ● Yılbaşında şöminenin önünde oturacağız. ______________________________________________________________________. ● O benim portremi çizecek. ______________________________________________________________________. ● Ben sınav kağıtlarını dağatacağım. ______________________________________________________________________. ● Gelecek ay ürünlerin fiyatlarını arttıracağız. ______________________________________________________________________. ● Başka bir elbise deneyeceğim. ______________________________________________________________________. ● Annen ve baban tatile gidecekler mi? ______________________________________________________________________. 95
● Ne zaman evleneceksin? ______________________________________________________________________. ● Bu proje hakkında yarın karar vereceğiz. ______________________________________________________________________. ● Bugün hava bulutlu; akşam yağmur yağacak. ______________________________________________________________________. ● Torunum beni ziyarete gelmeyecek. ______________________________________________________________________. ● Kredi kartımın son kullanma tarihi geçti. Değiştireceğim. ______________________________________________________________________. ● Baban hastanede olacak mı? ______________________________________________________________________. ● Bu ürün için gelecek dönem yatırım yapacağız. ______________________________________________________________________. ● Annen evinizin anahtarını nasıl bulacak? ______________________________________________________________________.
96
ADJECTIVES & ADVERBS TRANSLATION QUESTIONS ● O hızlı koşar. ______________________________________________________________________. ● O tembel bir öğrencidir. ______________________________________________________________________. ● Ben iyi bir tenis oyuncusuyum. ______________________________________________________________________. ● Dün yarışta iyi yüzdü. ______________________________________________________________________. ● Onlar bana kötü davrandılar. ______________________________________________________________________. ● Benim abim çalışkan bir öğrencidir. ______________________________________________________________________. ● Hırslı bir şekilde ödevimi yaptım. ______________________________________________________________________. ● O her zaman dikkatli araba kullanır. ______________________________________________________________________. ● O yavaş bir futbol oyuncusuydu. ______________________________________________________________________. ● Babam dikkatli bir sürücüdür. ______________________________________________________________________. ● Yüzmede iyi misin? ______________________________________________________________________. ● Benim arkadaşım Matematikte iyi değil. ______________________________________________________________________. 97
● Annem misafirlerine kibar davranır. ______________________________________________________________________. ● Halam çok kibar bir insandır. ______________________________________________________________________. ● Bugün kendimi çok yorgun hissediyorum. ______________________________________________________________________. ● Öğretmen çocuğa kaba davrandı. ______________________________________________________________________. ● Dün bizim takım kötü beyzbol oynadı. ______________________________________________________________________. ● Yarın iyi bir yarış yapacağız. ______________________________________________________________________. ● Dün eve sessizce girdim. ______________________________________________________________________. ● O her zaman yüksek sesle konuşur. ______________________________________________________________________.
98
PRESENT CONTINUOUS TENSE TRANSLATION QUESTIONS ● İngilizce konularını tekrar ediyor musun? ______________________________________________________________________. ● Hayatım için önemli bir kitap okuyorum. ______________________________________________________________________. ● Benim annem şu an örgü örüyor. ______________________________________________________________________. ● Bu gece partiye sevgilimle birlikte gidiyorum. ______________________________________________________________________. ● Kızımız için büyük bir doğum günü pastası hazırlıyoruz. ______________________________________________________________________. ● Bebek oyuncaklarıyla oynuyor. ______________________________________________________________________. ● Akşam yemeği için alışveriş yapıyorlar. ______________________________________________________________________. ● Bu hafta sonu pikniğe gidiyoruz. ______________________________________________________________________. ● Ben bugün dersten sonra en iyi arkadaşıma hediye alıyorum. ______________________________________________________________________. ● Biz dikkatli bir şekilde İngilizce öğretmenimizi dinliyoruz. ______________________________________________________________________. ● Annem şu an benim favori yemeğimi pişiriyor. ______________________________________________________________________. ● Babam şu an arabasını tamir ediyor. ______________________________________________________________________. 99
● Biz bu gece hep beraber yemeğe gidiyoruz. ______________________________________________________________________. ● Ben şu an sevgilime mektup yazıyorum. ______________________________________________________________________. ● Sen beni bekliyor musun? ______________________________________________________________________. ● Televizyonda hayvanlar hakkında bir belgesel izliyoruz. ______________________________________________________________________. ● Toplantıya saat kaçta katılıyorsun? ______________________________________________________________________. ● Yaz kampında çok eğleniyoruz. ______________________________________________________________________. ● Yavaş araba kullanıyoruz çünkü yollar ıslak. ______________________________________________________________________. ● Eski kız arkadaşım bu sene Avustralya'ya gidiyor. ______________________________________________________________________.
100
PRESENT PERFECT TENSE TRANSLATION QUESTIONS ● Babam dört senedir emekli. ______________________________________________________________________. ● Hiç kanguru gördün mü? ______________________________________________________________________. ● O henüz akşam yemeğini yemedi. ______________________________________________________________________. ● Ne kadar süredir İstanbul'da yaşamaktasın? ______________________________________________________________________. ● İki gündür neredesin? ______________________________________________________________________. ● İki haftadır annemle görüşmüyorum. ______________________________________________________________________. ● Dört saattir seni bekliyorum. ______________________________________________________________________. ● Saat 5 ten beri İngilizce ödevimi yapıyorum. ______________________________________________________________________. ● Çiçekleri daha yeni suladılar. ______________________________________________________________________. ● 1995'ten beri şirket ekonomik olarak yükselmekte. ______________________________________________________________________. ● O 3 gündür hasta mı? ______________________________________________________________________. ● O ne zamandan beri İngiltere'de? ______________________________________________________________________. 101
● Hiç sigara içmedim. ______________________________________________________________________. ● Ne kadar zamandır araba kullanıyorsun? ______________________________________________________________________. ● Henüz odamı toplamadım. ______________________________________________________________________. ● Ben çoktan projemi tamamladım. ______________________________________________________________________. ● Geçen aydan beri mağazamızın satışları oldukça düşük. ______________________________________________________________________. ● 20 yıldır öğretmenim. ______________________________________________________________________. ● Doğduğumdan beri ailemle yaşamaktayım. ______________________________________________________________________. ● Üç gündür çok yorgunum. ______________________________________________________________________.
102
CAN& COULD TRANSLATION QUESTIONS ● O iki yaşındayken İngilizce konuşabiliyordu. ______________________________________________________________________. ● Ben kolaylıkla gitar çalabiliyorum. ______________________________________________________________________. ● Annem çok iyi yemek pişirebiliyor. ______________________________________________________________________. ● Kız kardeşim 7 yaşındayken hızlı yüzebiliyordu. ______________________________________________________________________. ● Ben hızlı koşamam. ______________________________________________________________________. ● Öğrenciler İngilizcedeki bazı konuları anlayamadılar. ______________________________________________________________________. ● Ben çok akıcı bir şekilde İngilizce konuşabilirim. ______________________________________________________________________. ● Benim babam her şeyi tamir edebilir. ______________________________________________________________________. ● Matematik öğretmenim çok iyi resim çizebilir. ______________________________________________________________________. ● Ben 20 yaşındayken sıklıkla tiyatroya gidebiliyordum. ______________________________________________________________________. ● Annem çok iyi yüzemez. ______________________________________________________________________. ● En iyi arkadaşım iyi golf oynayabilir. ______________________________________________________________________. 103
● Ben 9 yaşındayken evde yalnız kalabilirdim. ______________________________________________________________________. ● O daha şık giyinebilirdi. ______________________________________________________________________. ● Abim kolaylıkla bisiklet sürebilir. ______________________________________________________________________. ● Ben 1 yaşındayken yürüyebiliyordum. ______________________________________________________________________. ● O iyi bir makale yazabilir. ______________________________________________________________________. ● Geçen hafta halanı ziyaret edebilirdin. ______________________________________________________________________. ● Ben hızlı bir şekilde kitap okuyabiliyorum. ______________________________________________________________________. ● Benim için ne yapabilirsin? ______________________________________________________________________.
104
GENERAL TOPICS TRANSLATION QUESTIONS •
Onun düşünceleri benim için önemli değil. ______________________________________________________________________.
•
Bu trafik kazasının nedeni ne? _____________________________________________________________________.
•
O her zaman sesli müzik dinler. ______________________________________________________________________.
•
Onun gelecek hakkındaki planları hiç değişmedi. ______________________________________________________________________.
•
Onlar salonda ne yapıyor? ______________________________________________________________________.
•
Restoranda fazla müşteri yoktu. ______________________________________________________________________.
•
Kaç gündür hastasın? ______________________________________________________________________.
•
20 gündür üniversiteden cevap bekliyorum. ______________________________________________________________________.
•
O benden daha yakışıklı. ______________________________________________________________________.
•
Fransızca konuşabiliyor musun? ______________________________________________________________________.
•
Paranı nasıl harcayacaksın? ______________________________________________________________________.
•
Türkiye'nin ekonomisi hakkında bir makale yazıyorum. ______________________________________________________________________.
105
•
Bugün hava nasıl? ______________________________________________________________________.
•
Onun Ankara'da hiç arkadaşı yok. ______________________________________________________________________.
•
Bu okulun kuralları çok sert. ______________________________________________________________________.
•
Hızlı Türkçe konuşamıyorum. ______________________________________________________________________.
•
Evde kaç tane vazo var? ______________________________________________________________________.
•
O benimle asla konuşmaz. ______________________________________________________________________.
•
Kıyafetlerin 3 gündür yerde. ______________________________________________________________________.
•
7 yaşındayken ne yapabiliyordun? ______________________________________________________________________.
•
İlk öğretmenin kimdi? ______________________________________________________________________.
•
Babam tamir etmeyi sevmez. ______________________________________________________________________.
•
Onlar dün televizyonda ne seyretti? ______________________________________________________________________.
•
Yarın burada olacak mısın? ______________________________________________________________________.
•
Benim en büyük hayalim öğretmen olmak.
106
______________________________________________________________________. •
Genellikle korku filmi seyretmem. ______________________________________________________________________.
•
O nadiren İngilizce konuşur. ______________________________________________________________________.
•
Köpeğin var mı? ______________________________________________________________________.
•
Bir günde ne kadar para harcarsın? ______________________________________________________________________.
•
Artık ağlamayacağım. ______________________________________________________________________.
•
Sigara içmekten nefret ederim. ______________________________________________________________________.
•
Onlar geç kalmadılar mı? ______________________________________________________________________.
•
Hiçbir şey göremiyorum. ______________________________________________________________________.
•
Babaannemin hediyesini aldım. Yarın onu ziyaret edeceğim. ______________________________________________________________________.
•
Okuldaki en güzel kız kim? ______________________________________________________________________.
•
Onlar yeterince çalışmadı mı? ______________________________________________________________________.
•
Kötü alışkanlıkların var mı? ______________________________________________________________________.
•
Dikkatlice seni dinliyorum.
107
______________________________________________________________________. •
Benimle gelecek misin? ______________________________________________________________________.
•
O uzun süredir bilgisayar kullanmıyor. ______________________________________________________________________.
•
Seninle kalmak istemiyorum. ______________________________________________________________________.
•
O senden daha kısa değil mi? ______________________________________________________________________.
•
Biraz çay alabilir miyim, lütfen? ______________________________________________________________________.
•
Onun vücut gelişimi oldukça hızlı. ______________________________________________________________________.
•
Konuyu niçin anlayamadın? ______________________________________________________________________.
•
O yeni işine ne zaman başlayacak? ______________________________________________________________________.
•
En yakın postane nerede? ______________________________________________________________________.
•
Onu ne kadar sıklıkla ararsın? ______________________________________________________________________.
•
Fast food yemeği sevmez misin? ______________________________________________________________________.
•
Onlar her sene arabalarını değiştirir. ______________________________________________________________________.
108
VERB TO BE TRANSLATION ANSWERS
•
Is her house big?
•
My mother is not fine today.
•
Our country's soil is very abundant.
•
This homework is very important for me.
•
My father's friend is not here.
•
The colour of the flower is red.
•
My sister's computer is very fast.
•
What is the brand of this product?
•
Is this book very valuable for you?
•
Our company's bugdet is quite high this year.
•
His/her dogs are very pretty.
•
This city's municipality major is very hardworking.
•
The global warming is a big danger for the world.
•
Is his/her pronounciation very bad?
•
My brother's bike is broken.
•
Are her/his thoughts very different?
•
This is the last warning for you?
•
The Christmas tree's ornaments are very bright.
•
Aren't you happy?
•
Facebook is a quite successful web site.
109
SIMPLE PRESENT TENSE TRANSLATION ANSWERS ● Do you save any money? ● How often do you go to the bank? ● I walk every morning. ● People never speak English in France. ● Does your mother clean your room every day? ● What does your sister generally do at the weekend? ● He/ She looks at the photos of his/ her father every day. ● The President talks about the country's economy every month. ● What do you think of my new computer? ● I and my friends go on holiday every year. ● He/ She doesn't like talking about his/ her past. ● He/ She wears a uniform every day. ● My mother waters the flowers every weekend. ● My father follows the technological developments. ● I don't like details. ● My boyfriend writes a letter to me every month. ● What time does she/ he go to work? ● Why do they come home late every day? ● Who do you live with? ● He/ She hates mountain sports.
110
COUNTABLES AND UNCOUNTABLES TRANSLATION ANSWERS ● There aren't any computers in our firm. ● There isn't much milk at home. ● There aren't many girls in our class. ● There is some coke in the fridge. ● How many people are there at the party? ● There are some letters for you on the table. ● How many footballers are there in a football team? ● How much petrol is there in the car? ● There aren't any old people in the park. ● My mother doesn't have any rings. ● There is some bread on the table. ● There isn't any water in the water. ● He hasn't got much money. ● My aunt doesn't have much jewellry. ● There aren't any boys in our class. ● My best friend doesn't have any cars. ● How many lemons are there at home? ● How many students are there at school? ● How much water is there in the glass? ● I don't have any friends.
111
SIMPLE PAST TENSE ( WAS- WERE) TRANSLATION ANSWERS ● Were you at home yesterday? ● The documents were very untidy. ● How was your exam? ● They weren't with me. ● Why was your father sad? ● The football match wasn't enjoyable. ● I was very tired last weekend. ● Was your summer holiday enjoyable? ● It was very cold in İstanbul last year. ● Were the museums big in London? ● How were her/ his final notes? ● Was the colour of the car white? ● They weren't angry. ● Tuana's existence was very important for me. ● This publishing's last books were very useful. ● Were the baby's eyes blue? ● The industrial products were very interesting in Turkey last year. ● Wasn't he/ she a philolog? ● His/ Her branch was biology at the university. ●
Our house was in a quiet region.
112
SIMPLE PAST TENSE 2 TRANSLATION ANSWERS ● Didn't you go to visit your grandmother yesterday? ● I watched a wonderful film with my father last weekend. ● Did you see my photo album? ● I sent a big gift to my sister. ● When did they come here? ● We didn't understand the unit. ● They wanted a glass of coke. ● I wrote an effective letter to my girl friend. ● Didn't he/ she read the report's results? ● I didn't go to her/ his concert last week. ● Where did you stay in England? ● She/He bought a new car last month. ● I didn't like his/ her behaviours. ● How did you go to school yesterday? ● How much milk did you buy last week? ● I watched this film 2 years ago. ● Did they invite you to the party? ● I broke my arm in the match. ● They painted the house yesterday. ● We received a letter from our friend.
113
COMPARATIVES& SUPERLATIVES TRANSLATION ANSWERS ● The exam was more difficult yesterday. ● My sister is fatter than me. ● I am more ambitious than my mother. ● This tourist's group's Turkish is better. ● Where is the longest river in the world? ● Our neighbour's house is bigger than our house. ● Is the black car more expensive? ● This magazine's cover is more effective. ● He/ She is the cleverest kid at school. ● My daughter is the cleverest girl in the world. ● A group was more successfull than B group. ● These flowers are more colourful. ● What was your worst lesson in the high school? ● New York is more crowded than Los Angeles. ● He/ She is lazier than me. ● The kitchen is the largest place in our house. ● Is it the most expensive restaurant in this city? ● Was your house further? ● İstanbul is colder this year. ● This book is more interesting than the other one.
114
FUTURE TENSE TRANSLATION ANSWERS ● Where will you go on holiday next year? ● Will they invite us to the party? ● What will the match score be? ● I will not see him/ her tomorrow. ● Our English teacher will teach a new unit tomorrow. ● Will this firm open a new branch next year? ● We will sit in front of the fireplace on Christmas Day. ● He/ She will draw my portrait. ● I will distribute the exam papers. ● We will increase the products' prices next month. ● I will try on another dress. ● Will your parents go on holiday? ● When will you get married? ● We will decide about this project tomorrow. ● It is cloudy today. It is going to rain tonight. ● My grandson will not come to visit me. ● My credit card's expiring date is over. I am going to change it. ● Will your father be in the hospital? ● We will invest for this product next term. ● How will your mother find your house's key?
115
ADJECTIVES & ADVERBS TRANSLATION ANSWERS ● He runs fast. ● He is a lazy student. ● I am a good tennis player. ● He swam well in the race yesterday. ● They behaved me badly. ● My elder brother is a hardworking student. ● I did my homework ambitiously. ● He always drives a car carefully. ● He was a slow footballer. ● My father is a careful driver. ● Are you good at swimming? ● My friend is not good at Maths. ● My mother treats her neighbours politely. ● My aunt is a very polite person. ●
I feel myself tired today.
● The teacher behaved the kid rudely. ● Our team played baseball badly yesterday. ● We will have a good race tomorrow. ● I entered to the house quietly. ● He/ She always speaks loudly.
116
PRESENT CONTINUOUS TENSE TRANSLATION ANSWERS 1. Are you going over the English topics? 2. I am reading an imprtant book for my life. 3. My mother is knitting now. 4. I am going to the party with my darling tonight. 5. We are preparing a big birthday cake for our daughter. 6. The baby is playing with his/ her toys now. 7. They are doing shopping for the dinner. 8. We are going on a picnic this weekend. 9. I am buying a gift to my best friend after the lesson today. 10.We are listening to our English teacher carefully. 11. My mother is cooking my favourite meal at present. 12. My father is fixing his car at the moment. 13. We are going to dinner together tonight. 14. I am writing a letter to my darling at the moment. 15. Are you waiting for me? 16. We are watching a documentary about the animals on TV now. 17.What time are you joining in the meeting? 18.We are enjoying a lot in the summer camp. 19.We are driving slowly because the roads are wet. 20. My ex-girlfriend is going to Australia this year.
117
PRESENT PERFECT TENSE TRANSLATION ANSWERS ● My father has been retired for 4 years. ● Have you ever seen a kangroo? ● He hasn't eaten his dinner, yet. ● How long have you lived in İstanbul? ● Where have you been for 2 days? ● I haven't met my mother for 2 weeks. ● I have waited for you for 4 hours. ● I have done my homework since 5 o'clock. ● They have just watered the flowers. ● The firm has increased economically since 1995. ● Has he been ill for 3 days? ● Since when has he been to England? ● I have never smoked. ● How long have you driven a car? ● I haven't tidied my room, yet. ● I have already completed my project. ● Our store's sales have been low since last year. ● I have been a teacher for 20 years. ● I have lived with my family since I was born. ● I have been exhausted for 3 days.
118
CAN& COULD TRANSLATION ANSWERS ● He could speak English when he was 2 years old. ● I can play guitar easily. ● My mother can cook well. ● My sister could swim fast when she was 7 years old. ● I can't run fast. ● The students can't understand some units in English. ● I can speak English fluently. ● My father can repair every thing. ● My Maths teacher can draw a picture well. ● I could often go to theatre when I was 20 years old. ● My mother can't swim well. ● My best friend can play golf well. ● I could stay at home alone when I was 9 years old. ● He could wear more smartly. ● My elder brother can easily ride a bike. ● I could walk when I was 1 year old. ● He can write a good essay. ● You could visit your aunt last week. ● I can read a book fast. ● What can you do for me?
119
GENERAL TOPICS- TRANSLATION ANSWERS ● Her thoughts aren't important for me. ● What is the accident's cause? ● She always listens to music loudly. ● His plans about the future have never changed. ● What are they doing in the living room? ● There weren't many customers in the restaurant. ● How long have you been ill? ● I have waited for a reply from the university for 20 days. ● He is more handsome than me. ● Can you speak French? ● How will you spend your money? ● I am writing an essay about Turkey's economy. ● What's the weather like today? ● She doesn't have any friends in Ankara. ● This school's rules are very strict. ● I can't speak Turkish fluently. ● How many vases are there at home? ● He never talks to me. ● Your clothes have been on the floor for 3 days. ● What could you do when you were 7 years old? ● Who was your first teacher? ● My father doesn't like repairing. ● What did they watch on TV yesteday? ● Will you be here tomorrow? ● My biggest dream is to be a teacher. ● I don't usually watch horror films. ● He rarely speaks English. ● Do you have a dog? ● How much money do you spend a day? ● I will not cry anymore. ● I hate smoking. ● Weren't they late? 120
● I couldn't see anything. ● I bought my grandmother's gift. I am going to visit her tomorrow. ● Who is the most beautiful girl at school? ● Didn't they study enough? ● Do you have bad habits? ● I am listening to you carefully. ● Will you come with me? ● He hasn't used a computer for a long time. ● I don't want to stay with you. ● Isn't she shorter than you? ● Can I have some tea, please? ● His body development is quite fast. ● Why couldn't you understand this unit? ● When will he start his new work? ● Where is the nearest post office? ● How often do you call her? ● Don't you like fast food? ● They change their car every year.
121
TENSE COMPARISONS 1. Simple Present Tense ● ● ● ●
daily routines( günlük işiler) scientific facts ( bilimsel gerçekler ) habits ( alışkanlıklar, huylarımız) time schedules ( zaman tabloları)
V1 / Ves
I, you , we , they + V1 / I, you , we , they +do not + V1 /
he, she it + Ves he, she, it + does not + V1
Frequency Adverbs ( sıklık bildiren zarflar ) Always = daima Usually genellikle Generally Often sık sık Frequently Sometimes bazen Occasionally Rarely ara sıra Seldom Never = asla * Sıklık bildiren zarflar özneden hemen sonra gelirler. Fiillerin ne kadar sıklıkla olduğunu belirtirler. Örnek: I always call him in the evenings. She generally works hard . I never smoke .
122
Time Expressions Every day/ month/ year/ summer… Once a month ( ayda bir kez)
Bu zaman zarflar ise cümle sonuna gelirler.
Twice a year ( senede 2 kez) 3 times a week( haftada 3 kez)
2. Present Continuous Tense __ “continuous” deyince aklımıza hemen “-ing” gelmelidir. __ happening at the moment( şu an olan aksiyon ve eylemler) __ near future( yakın gelecek ) “am/is/are + Ving” kalıbımızdır. Time Expressions: Now , at the moment , at present , currently
“şimdi” anlamına sahiplerdir. cümle sonuna gelirler.
This year , this week, today , tonight
●
Simple Present Tense “her zaman yapıyor olduğumuz eylemleri”, Present Continuous Tense ise “şuanda, şimdi yaptığımız eylemleri” anlatır.
3. Simple Past Tense V2 (+)
/ did not + V1 (-)
__ yardımcı fiiller:
/
I , he , she , it + was you , they , we + were
Did + subj+ V1 ( ? ) /
__ “when” yan cümle bağlacını gördüğümüzde “Simple Past Tense” kullanılır When: -dığı zaman When + Subj + V2 kullanırız.
123
Time Expressions: yesterday the day before yesterday ...... days/ weeks/ months ago
4. Present Perfect Tense
____________________________________________ Present Perfect Now Future ● Eylem geçmişte başlayıp günümüzde hala devam etmektedir. ● Eylem geçmişte başlayıp günümüzde biter ancak etkisi hala devam eder. ● The action started in the past and it is still going on Örnek: I have lived in Beşiktaş for 10 years. (10 yıldır Beşiktaş' ta yaşamaktayım, 10 yıl önce başlamıştım ancak hala orda oturmaya devam ediyorum.) ● The action started in the past but finished. Its effects is stil going on Örnek: I have just eaten my lunch . __ “henüz” “yemek yedim” ancak etkisi devam ediyor, şu anda tokum ve 1,2 saat daha tok kalacağım. Örnek: I have just arrived ( ben henüz vardım ) __ “koşuyordum” veya “merdivenlerden çıkıyordum”, “hala nefes nefeseyim” “koşmak bitti” ama “etkisi” devam ediyor. __ Bu cümleyi past tense ile de yazabilirdik. Ancak etkisi devam etmezdi, tamamen bitmiş olurdu. O zaman da cümle “Simple Past Tense” ile kurulmuş olurdu.
Have / has + V3 I, you ,we ,they + have V3 she , he ,it + has V3
124
Time Expressions ( Zaman Terimleri) Already ( çoktan)
: Fiilden önce kullanılır
Just ( henüz)
: Olumlu cümlede kullanılır , hemen fiilden önce gelir
Yet ( henüz)
: Negative ve soru cümlelerinde kullanılır, cümle sonuna geilr
Recently ( son zamanlarda)
: Cümle sonunda kullanılır
So far ( şuana kadar)
: Cümle sonuda kullanılır
Up till now ( şu ana kadar)
: Cümle sonunda kullanılır
Up until now ( şuana kadar)
: Cümle sonunda kullanılır
For
: ( -dir, - dır )
Since
:( -den beri )
Örnek: Ben ödevlerimi çoktan bitirdim “çoktan” gördüğüm anda hemen “already” kullanmalıyız. I have already finished my homework. “ homeworks” olmaz çünkü İngilizce'de “sayılamayan isimler” çoğul eki almazlar. Örnek: Benim abim eve henüz geldi “henüz” “just” olur, yani present perfect tense kullanırız. My elder brother has just come home. * “come home / go home”
kalıpları araya “to” almaz .
for ( -dir ,-dır ) Türkçe’ de 2 saatten, 2 aydan beri kalıplarını“ for” ile kullanabiliriz ama İngilizce'de sadece “for” ile bu anlamı verebiliriz. for *duration of time ( zamanın sürekliliği) “for” ile anlatılır, “for” da zaman aralığı vardır. for 3 years / 4 months / 5hours
125
since ( -den beri ) *point of time ( belli bir zaman, nokta vardır ) Since April / Christmas / 5 oclock / I have been an English teacher for ten years. ( since 1998). We have lived in Ankara for 2 months. ( since April) I have waited for you for 5 hours. ( since 2 o'clock)
126
PAST CONTINUOUS TENSE ( GEÇMİŞTE SÜREKLİLİK) Burada işleyeceğimiz konu Past Continuous Tense'dir. Tam karşılığı geçmişte sürekliliktir. Geçmişe ait bir zaman dilimi içinde yapmış olduğunuz eylemlerin hemen bitmemesi, o geçmiş zaman dilimi içerisinde devam etmesi ve buna istinaden “-yordu” eki anlamını katarak geçmişte başlayıp devam eden ve geçmişte biten bir eylemi anlatır. Şimdi bu zamanın formülünü inceleyelim.
Past Continuous Tense: Geçmişte Süreklilik (-yordu) bildiren zamandır. 1. İşi yapan kişi yani öznemizi öncelikle kullanırız. 2. Ardından bir “was” veya “were” yardımcı fiili kullanıyoruz. “V ing” yaparak “-yor” ekini veriyoruz. 3. Öznenin tekilliğine, çoğulluğuna göre “was” ya da “were” getiririz. 4. Tekil olan özneler için “was”, çoğul olanlar için “were” kullanırız. 5. Eğer varsa object yani “nesne”, 6. Varsa “place”, varsa “time” yani “zaman terimi” sona eklenir; “ago, last, yesterday” vs.. (önce, geçen, dün)
(+) Subject + was/were + V ing + Object + place + time
Cümlemizi olumsuz yapacaksak başa yine bir “subject”, ardından tekil veya çoğulluğa göre yardımcı fiilimiz “was” ya da “were” geliyor. Yardımcı fiillere “not” getirerek olumsuzluk veririz. Fiilimize “-ing” ekleyerek yardımcı fiilden sonra “V ing” koyarız. Ardından bir “object”, varsa, “place” ve “time” ekleriz.
(-) Subject + was/were + not + V ing + Object + place + time
Cümle soru formatına dönüştürülmek istenirse, “was” ya da “were” başa gelir. Yanına subject yani özne gelir. Ardından “V ing” gelir ve son olarak “object” yani nesnemizi ekleyerek tamamlarız.
(?) Was/were + Subject + V ing + Object + place + time?
127
VERBS Past Continuous Tense ile bir cümle yaparken, fiilleri ikiye ayırırız. 1- Long (uzun) action: Uzun zamanlı fiiller (-yor eki alırlar) '-yor eki' (ing takısı) alabilen bazı fiiller: Sleep, listen, work, cook, drink,
eat read write live watch....
2- Short (kısa) action: Kısa zamanlı fiiller (kısa süreli, olup bitebilen fiil türleri) Past continuous tense adına,'- ing' takısı alamayan bazı fiiller: Go, start, come, arrive, reach, hear,
want stop complete finish meet taste....
Eğer cümlemizde “while” (iken) kalıbı kullanıyorsak, (iken) anlamı katmak istediğimiz cümlenin en başına “while” getiririz. “While” kelimesinin ardından “Subject (özne)” gelir ve ardından “long action verbs” kapsamında “was/were + V ing” gelir.
While + Subject + Long action (was/were + V ing)
Eğer cümlemizde “when” kelimesi varsa, anlamı “dığı zaman” dır, ondan sonra “subject” yani “özne”, ardından “fiilin ikinci hali ( V2) ” gelir. Simple Past Tense olur, fiil “tekil” veya “çoğul” “özneden” etkilenmez.
When + Subject + V 2 (verb 2, fiilin ikinci hali yani past)
While When -
Past Continuous Tense Simple Past Tense
(was/were + V ing) (V2)
128
Example: Dün ben ders çalışırken, babam aniden geldi. While I was studying, my father came suddenly yesterday. “Çalışırken” geçmişte sürekliliği gösterir, “while” kullanırız. İkinci cümlede ise “past tense” yani fiilin “ikinci halini” kullanırız. “Yesterday” kelimesini istersek cümlenin sonuna, istersek ilk cümlenin sonuna koyarız. Ex: Bu sabah annem kahvaltı hazırlarken, kız kardeşim gazete okuyordu. While my mother was preparing breakfast this morning my sister was reading a newspaper. Hazırlarken kelimesindeki “–iken” bize “while” verir. “Annem” tekil olduğu için “my mother” “was” yardımcı fiilini alır. Yükleme “-ing” gelir. İkinci cümlede “okuyordu” dediği için “past continuous” kullanılır. Ex: Geçen hafta onu gördüğüm zaman müzik dinliyordu. When I saw him last week he was listening to music. Gördüğüm zaman kelimesindeki “-dığı zaman” bize “when” kalıbını verir. “When” i başa alır, özneyi koyar ve “past tense” kullanırız. İkinci cümlede “dinliyordu” dediği için past continuous kullanırız. Ex: Ben yemek pişirirken, Bülent eve geldi. While I was cooking, Bülent came home. Buradaki “–iken” eki, “while” ı getirir ve “past continuous” kullanırız. İkinci cümlede “come” (gelmek) fiili, “arrive” (varmak) gibi past tense ile ikinci halde kullanılır, kısa süreli eylemlerdir. Ex: O eve vardığında ben hamburger yiyordum. When he arrived home, I was eating a hamburger. Vardığında kelimesi, vardığı zamanla aynı anlamdadır yani “when” kalıbı kullanılır. “When” başa alınır, ardından özne gelir ve fiilin ikinci hali kullanılır. “Yiyordum” kelimesi geçmişte süreklilik gösterir yani past continuous kullanırız. “Hamburger” tekil olduğu için, önüne “a” alır. 129
Ex: Ben ofiste çalışırken aniden patronum geldi. While I was working in the office, my boss came suddenly. Çalışırken kelimesindeki iken, bize “while” yani past continuous verir. Çalışan benim ve yardımcı fiil “was” olur. “Geldi” kelimesi “past tense” dedir çünkü “geldi ve bitti” eylem bitmiştir. Buradaki “my boss” “patronum” demektir. Ex: Erkek kardeşim uyurken telefon çaldı. While my brother was sleeping, the phone rang. Uyurken kelimesindeki “–iken”, bize “while” kalıbını verir. Past continuous kullanacağımızı anlarız. Öznemiz “tekil” olduğu için “was” alır. İkinci cümlede “çaldı” fiili past tense de kullanılır. Ex: Kötü haberi duyduğum zaman ağladım. When I heard the bad news I sobbed. Duyduğum zaman kelimesi bize “when” kalıbını yani past tense kullanırız. Yani sonuna “–ing” takısı almaz. İkinci cümlede yine “past tense” kullanırız. “Sob” fiili, hıçkırarak ağlamaktır. Eğer istenirse “cry” fiili, “cried” olarak “sobbed” un yerine kullanılabilir. Ex: Arabayı durdurduğum zaman o güzel bayanı gördüm. When I stopped the car, I saw that beautiful lady. Durdurduğum zaman fiilinden bunun “when” kalıbı olduğunu ve “simple past” bir yapı kullanacağımızı anlıyoruz. “Durdurmak” eylemi kısa sürelidir, durdurur ve biter. İkinci cümlede de past kullanırız çünkü past continuous a uygun bir fiil yoktur. “Beautiful” “güzel”, “lady” bayan anlamındadır. Ex: Ödevime başladığımda oldukça yorgundum. When I started my homework, I was quite tired. Başladığımda yani başladığım zaman bizi fiilin ikinci haline götürür. Bu durumda “when” kullanırız. İkinci cümlede fiil yerine sıfat olduğu için, past tense de “was” veya “were” ile takibini yapıyoruz. “Quite”, “oldukça” anlamındadır.
130
Ex: Onun mektuplarını bırakmak için gittiğim zaman o yatakta kahvaltı yapıyordu. When I went to leave her letters, she was having breakfast in bed. İlk cümledeki “-dığı zaman”, “when” kullanacağımızı gösterir. “Gitmek” fiili olan “go”, ikinci halde “went” olur. “Bırakmak için” kelimesindeki “mek, mak için ifadesini ” “to + V1” ile sağlıyoruz. “Went” fiilinden sonra “to” getiririz. Ardından “bırakmak, ayrılmak” anlamındaki “leave” gelir. İkinci cümlede “yapıyordu” kelimesinden dolayı past continuous kullanırız. Kahvaltı yapmak için “have breakfast” deriz.
131
ARTICLES II
Article (a, an, the belirtmelerinin kullanımı olarak adlandırılır.) No article (a, an, the belirtmelerinin kullanılmadığı bölümleri içerir.) a ve an, “bir” anlamına gelen belirteçlerdir. Tekil isimlerden (singular nouns) önce gelir. Article konusunu 2' ye ayırırız. Definite: the (belirleyici bir ifade söz konusudur.) Indefinite: a / an (tekil ismin önüne gelmek zorundadır.) Example: Bu mağazada çok gelişmiş bir bilgisayar var. There is a very high configrated computer in this store. Son kelime olan var, “there is” ya da “there are” kalıbı kullanacağımızı gösterir. Çok gelişmiş bir bilgisayar tekil olduğu için, “there is” kullanırız. Configrated bilgisayarlar için kullanabileceğimiz gelişmiş kelimesidir. Yer olarak “bu mağazada” kelimeleri belirlenmiştir. Türkçe olarak “bir bilgisayar” denmesede, “tekil” nesne olduğu için “a/an” belirteci daima konulmak zorundadır. Ex: Çocuğum yok çünkü evli değilim. I don’t have a child because. I am not married. Çocuğa sahip değilim anlamındadır, simple present kullanırız. Çocuk bir tane olduğu için, önüne “a” gelir. “I don’t have any children” da diyebiliriz. Ex: Markete gidiyorum. Bir şey ister misin? I am going to the supermarket. Do you want anything? İki ayrı cümle vardır. Gidiyorumdaki “–yor” eki “continuous” verir. “Markete” derken “the” kullanırız, “a” kullanmayız çünkü soru sorulan kişide “hangi market olduğunu” bilmektedir, belirlidir. Marketi hem speaker(konuşan), hem listener(dinleyen) bilmektedir. İkinci cümle simple present kalıbıdır.
132
Ex: O iki çocuğa sahip. Bir kız ve bir erkek. Kız yedi yaşında erkek dokuz yaşında. She has two children. A girl and a boy. The girl is seven, the boy is nine. İlk cümlede sahiplik vardır, “have/has” ile kullanılır. İkinci cümlede “bir kız” ve “bir oğlu” olduğunu öğreniyoruz. Artık “a/an” kullanamayız çünkü artık biliniyor, “the” kullanmak zorundayız. Ex: O bir mimardı. She was an architect. Son kelimeden past tense olduğunu ve no action (eylem olmadığını) görüyoruz. Geçmiş zamanda hareketsizlik ve tekillik bize “was” ı verir. Bir mimar demek için “an architect” deriz çünkü “architect” i sesli olan “a” harfi ile okuduğumuz için, “an” kullanmalıyız. Ex: Ben bir üniversite öğrencisiyim. I am a university student. Öğrencisiyim geniş zaman ve hareket yoktur. “Am, is, are” kalıbı olduğunu anlarız. University kelimesinin yazılışına baktıımızda, “u” ünlü sesi vardır. Ama yazılışı değil, okunuşu önemldir. “Yunivörsiti” olarak okuruz ve bu yüzden “a” kelimesi gelir. Ex: Bir saattir kız arkadaşımı bekliyorum. I have waited for my girlfriend for an hour. Bir saattir deki “-dır, -dir” ekleri bizi “for” kalıbına götürür. “Present perfect” söz konusudur yani “have/has + V 3”. Bir saattir dediği için “for an hour” deriz. “Hour” da yazılışı sessiz olan “h” ile başlar ama okunuşu “aur” olduğu için başına “an” koyarız. Ex: Hiç Atlantik okyanusunu gördün mü? Have you ever seen the Atlantic ocean? Cümlemizde present perfect tense söz konusudur. Cümlede “hiç gördün mü” dediği için, tecrübe anlamında “ever” kullanırız. Okyanus ve deniz isimlerinden önce kural olarak “the” mutlaka gelir çünkü bir tanedir, “a/an” asla gelmez.
133
Ex: İngiliz müzesini ziyaret etmek istiyorum. I want to visit the British museum. Son kelimedeki istiyorum, want fiili “–ing” eki alamadığı için cümleyi “simple present tense” e düşürüyor. “Want” tan sonra fiil varsa “to” gelir. “Özel müze isimleri” için mutlaka “the” getirmeliyiz. Ex: X çok eğitimsel bir gazete. The X is a very educational newspaper. X öznedir. “Eğitimsel bir gazeteden” önce bir belirteç olan “a”getiririz. Özel gazete ismi olan X ten önce “the” gelir. Ex: Ben Londradayken X otelinde kalacağım. I will stay at the X otel while I am in London. Kalacağım bize future tense verir “–ecek, -acak” eki bizi bu zamana götürür. Londradayken derken “while” kullanırız, ancak past tense değil simple present kullanırız.Özel otel isimlerinden önce “ the” kullanırız. Ex: Güneş dünyadan daha büyüktür. The sun is bigger than the world. “Daha” yani “superlative/ comperative (kıyaslama)” konusu söz konusudur. “Big” kelimesi burada “tek heceli sıfat”tır. “ Comparative” konusu kapsamında “bigger” kullanırız. Eğer bir şey bulunduğu ortamda tekse, önüne mutlaka “the” gelir. Güneş bir tane olduğu için önüne the gelir. Ex: Dünyadaki tüm çiçekleri görmek isterim. I want to see all flowers in the world. Geniş zamanda kullanırız. “Want” fiilinden sonra görmek olan “see” fiili geldiği için aralarına “to” kullanırız. “All” kelimesi bütün anlamındadır. “Dünya” tek olduğu için “the” kullanırız.
134
Ex: Gelecek yaz Ürdüne gideceğim. I will go to Jordan next summer. Gelecek zaman söz konusu, planlı yada plansız olduğu belli değildir. Yer ve zaman bellidir ama önce yer belirtilir. Ülkelerden önce asla “a/an/the” gibi belirteç gelmez. Ex: İstanbul muhteşem bir şehir. İstanbul is a fantastic city. “İstanbul” öznedir, geniş zamandadır. Hareket olmadığı için ve İstanbul tekil olduğundan is kullanılır. Fantastic city den önce “a” gelir çünkü tekil nesnelerin önüne “a” gelir. “the” getiremeyiz. Ülke ve şehir isimlerinden önce “the” kullanmayız. Ex: İngilizce konuşmak istiyorum. I want to speak English. English in önüne “the” getiremeyiz çünkü ülke, şehir, language yani dil isimlerinin önüne hiçbir article gelmez. Ex: Dün Henry ile akşam yemeği yedim. I had dinner with Henry yesterday. “Yemek yedim” fiili geçmişe aittir. “Have dinner” geçmiş zamanda “had dinner” olur. Günün öğünleri için “dinner, breakfast, lunch” gibi; önüne herhangi bir article almaz. Ex: Seni X durağında bekleyeceğim. I will wait for you at X station. Durak isimlerinden önce herhangi bir article kullanılmaz, durağında demek için başına “at” getiririz.
135
Ex: Atatürk havalimanı devasa bir limandır. Atatürk airport is a huge port. Geniş zamandadır, tekil ve hareket yoktur. “Huge” devasa, “port” liman anlamındadır. Burada bir “a” söz konusudur çünkü bir tekillik vardır. Ex: Ant dağlarını görmek isterim. I want to see Ant mountains. Görmek fiilinden önce want olduğu için araya “to” gelir. “mountain” “dağ” demektir. Önüne “a/an/the” gelmez çünkü dağlardan önce bir şey kullanılmaz.
136
GERUNDS and INFINITIVES ( Ving, to V1) Gerund,” verb + verb –ing “alabilen demektir. Infinitive de ise “verb + to + verb” anlamına gelir. 1. İngilizcede iki fiil yan yana gelecekse, birinci fiili kullanıp daha sonra diğerine bir –ing eki gelir ya da fiili kullanıp diğer fiille arasına “to” konur. Aşağıda verilen fiiller ezberlenmelidir, gerund ve infinitive konusu ezber konusudur. A) Gerunds V+ V ing Like (hoşlanmak, sevmek) Love (sevmek, kalpten sevmek) Hate (nefret etmek) Enjoy (zevk almak, hoşlanmak) Can’t stand (couldn’t stand = past) (bir şeye katlanamamak) Can’t help (couldn’t help = past) (insanın kendisini bir şey yapmaktan alamaması) Look forward to (bir şeyi dört gözle beklemek) Get used to (bir şeye alışmak) *Bu fillerden sonra, bir fiil daha geliyorsa diğer fiilin sonuna –ing takısı getirmek zorundayız. B) Infinitives V + to +V 1 want ( istemek) decide ( karar vermek) manage ( başarmak) refuse ( reddetmek) promise ( söz vermek) it is adjective + to + V1 ( burada bir sıfat söz konusudur. Bir şeyi yapmak kolay, zor, iğrenç gibi sıfatlarla oluşturulan yapıdır. ) *Bu fiillerden sonra, bir fiil daha geliyorsa, iki fiilin arasına “to” koyulur.
137
C) Plain infinitive V+ somebody +V1 let + sb + V1 (bir şey yapmak için birisine izin vermek) make + sb + V1 (birisine bir şey yaptırmak) used to + V1 (past habits) ( geçmişteki alışkanlıklarımızı gösterir) Example: Ben senin geç gelmene katlanamıyorum. I can’t stand your coming late. Cümlede 2 fiil var, “geç gelmek” ve “katlanamamak”. Sondaki fiil başa alınır. Fiil gerund olduğu için ardından gelen fiil “–ing” takısı alır. “Can’t stand + V ing” kalıbı kullanılmıştır. Ex: Arkadaşlarım yurt dışına gitmek istiyor. My friends want to go abroad. Cümledeki son fiili başa alırız, istemek yani “want” fiilidir. Ardından gelen “go” fiili ile arasına “to” koyarız. Ex: Sana yarın uğrayacağıma söz veriyorum. I promise to come round to you tomorrow. İlk fiilimiz “promise”. Infinitive olduğu için iki fiilin arasına “to” koyarız. “Uğramak” yani “come round”. Son olarak zaman terimini cümlenin sonuna ekleriz. Ex: Kendimi gülmekten alamıyorum. I can’t help laughing. Fiilimiz “kendini alamamak” yani “can’t help”. Kuralımıza göre ikinci fiilin sonuna “-ing” gelir.
138
Ex: Seni görmeyi dört gözle bekliyorum. I am looking forward to seeing you. “Dört gözle beklemek” yani “look forward to” kalıbı “gerund” konusuna girer. Dolayısıyla ardından gelen fiil “–ing” takısı alır. “Görmek” yani “see” fiili “–ing” takısını alır. “Look” fiilindeki “– ing” eki, present continuous tense den gelir, “gerund” konusu ile bir alakası yoktur. Ex: İstanbul'da metroyu kullanmak çok kolay. It is very easy to use the underground in İstanbul. Cümledeki kolay kelimesi bize adjective yani sıfatı verir. It is+ adjective + to + V1 kalıbını kullanırız. Underground Türkçede metronun karşılığıdır. Ex: New York'ta yaşamak çok heyecan verici. It is very exciting to live in New York. Son bölümdeki heyecan verici adjective yani sıfattır. Kuralımız it is + adjective+ to+ V1 Ex: O konsere gitmeyi reddetti. He refused to go to the concert. Fiilimiz olan “reddetmek” yani “refuse” fiili, infinitive konusuna a girer. Cümle “past tense” dir. Son fiili başa alırız. Ardından gelen fiille arasına bir “to” koyarız. Konserin hangi konser olduğunu bildiğimiz için “the” kullanırız. Ex: Ben erken kalkmaya alıştım. I got used to getting up early. Son bölümde alışmak ifadesini görüyoruz. Bunun için “get used to” kalıbı kullanırız dolayısıyla gerund yani V ing kullanırız. “Alıştım” eylemi past tense dedir dolayısıyla fiilin ikinci hali kullanılır.
139
Ex: İngilizce konuşmaya bayılıyorum. I love speaking English. Bu cümledeki bayılmak fiili, hoşlanmaktan daha öte bir anlamdadır. Bu yüzden love fiilini kullanırız. “Love” fiili “gerund” olduğu için, ardından gelen fiil “–ing” takısı alır. Son olarak nesnemizi koyar ve cümleyi tamamlarız. Ex: Trafikte sıkışmaktan nefret ediyorum. I hate getting stuck in traffic. Son bölümdeki nefret etmek bize “hate” fiilini yani “gerund” ı verir. “Get stuck”, trafikte sıkışmak anlamını verir . Son fiilimizi başa alıyoruz. Ardından gelen “get stuck fiili” “–ing” takısı alır. Ex: Aslında İngilizce öğrenmek çok kolay. It is very easy to learn English, infact. “very easy” bir sıfattır. O halde kuralımız it + is + adj + to + V1 dır. V1 yerine öğrenmek fiilimiz olan “learn” fiilini koyarız, ardından nesnemiz olan English ve “aslında” anlamındaki “infact” i ekleriz. Ex: Öğretmenim dışarı çıkmama izin verdi. My teacher let me go out. Cümlenin sonundaki izin vermek yani “let” fiili, past tensede kullanılmalıdır. Kullanacağımız kalıp let + somebody + V1 dir. Let fiilinin ilk hali ile, ikinci ve üçüncü halleri aynıdır. İzin verilen ben olduğum için “me” getiririz. Ardından “dışarı çıkmak” olan “go out” koyarız. Ex: Sonunda bu problemi çözmeyi başardım. I managed to solve this problem at last. Başarmak fiili söz konusudur.Manage fiilinden sonra to + V1 koyarız. Başardım dediği için past tense dedir. To dan sonra gelen çözmek fiili yani solve, birinci haldedir. Cümlenin sonundaki at last, sonunda anlamına gelir.
140
Ex: Sekiz yaşındayken gitar çalardım. I used to play the guitar when I was eight. Geçmişte bir alışkanlık yani past habit söz konusu. Bunu “used to” kalıbıyla gösteririz. Sekiz yaşındayken demek için “when” kalıbını kullanırız. Ex: Öğrencilerim beni güldürdü. My students made me laugh. Birisinin birisine bir şey yapmaya sevk etmesi söz konusudur ve bu da bizi make + somebody + verb 1 kuralına götürür. “Güldürdü” past tense yani geçmiş zamana aittir. Bu yüzden “make” fiilini “made” yaparız. Beni, bana anlamına gelen “me” kullanırız. Gülmek yani “laugh” fiili birinci haliyle kullanılır. Ex: Nişanlım İş İngilizcesi öğrenmek için yurt dışına gitmeye karar verdi. My fiance decided to go abroad to learn business English. Cümlede 3 fiil söz konusudur ve en sondan başlayarak filleri sıraya koymalıyız. “Karar vermek” yani “decide” fiili 2. halde kullanılır çünkü cümle “simple past tense”tir. Ardından “to” gelir ve yurt dışına çıkmak anlamında “go abroad” ı ekleriz. “öğrenmek” fiilindeki “–mek”, “-mak” için “ to learn” kalıbı söz konusudur. “iş” kelimesi “business” olarak çevrilir. Ex: Senin buraya gelmeni dört gözle bekliyorum. I am looking forward to your coming here. “Dört gözle beklemek” fiili bize “look forward to” kalıbını kullanacağımızı gösterir. Cümle “şimdiki zamanda”dır. “Lookin”g fiilinin “–ing” alma sebebi, cümlenin present continuous yani şimdiki zamanda olmasıdır. “Senin buraya gelmeni” demek için “your coming here” kullanırız.
141
PRESENT PERFECT CONTINUOUS TENSE ( YAKIN GEÇMİŞ SÜREKLİLİK) Bir zaman doğrusu düşündüğümüzde; Now Future I----------------I-----------------I------------------------I-------------------------------I -Past -Simple -Present -Present Perfect Past -Perfect -Present Continuous Tense Tense Tense Present Perfect Continuous Tense “Present Perfect Tense ” ile “Present Perfect Continuous Tense” farkı, “short ( kısa) ve long( uzun) action”la kullanılabilme yapılarıdır. Anlam olarak bir fark yoktur. İkisi de “geçmişe ait bir zaman dilimin”de başlar ve eylemin kendisi ya da etkisi hala devam etmektedir. -Short actions: (kısa süreli fiiller) sonuna “–ing” eki almayan fiiller Present Perfect Tense -Long actions: (uzun süreli fiiller) sonuna “–ing” eki alabilen fiiller Present Perfect Continuous Tense TENSE USAGE ( ZAMAN KULLANIMI) A. Continuity (Süreklilik): Present Perfect Tense ve Present Perfect Continuous Tense. Her iki zamanda da söz konusudur. I have discussed about this topic. ( continuity) I have been discussing about this topic. ( continuity) B. Experience (Tecrübe): Present Perfect Tense ve Present Perfect Continuous Tense. Her iki zamanda da söz konusudur. I have driven. ( Experience) I have been driving a car for 6 years. ( Experience)
(+) Subject + have/has + been + V ing (-) Subject + have/has + not + been + Ving (?) Have/has + Subject + been + Ving?
142
Example: 20 yıldır annem ve babam bu sahilde yürümektedirler. My mother and father have been walking on this seaside for twenty years. “20 yıldır” dediği için, “for” la birlikte süreç verilmiştir. Bu da bize “Present Perfect Tense ya da “Present Perfect Continuous Tense” kullanacağımızı gösterir. “yürümek” yani “walk” fiili, sonuna “–ing” eki alabilir “ long action” bir fiildir. Bu yüzden “ Present Perfect Continuous Tense” kullanırız. “Mother” and “father” yerine “parents” kullanabiliriz, çoğul bir kelimedir. “Seaside” “sahil” anlamındadır. Ex: 2 saattir ablam yemek pişirmekte. My elder sister has been cooking for two hours. “2 saattir” dediği için “for” kullanırız. “pişirmek” yani “cook” fiili, “-ing” takısı alabilir “ long action” bir fiildir. Dolayısıyla “Present Perfect Continuous Tense” kullanırız. Ex: Ben yıllardır senden mektup beklemekteyim. I have been waiting for a letter from you for years. Yıllardır kelimesindeki “–dır” eki bizi “for” a götürür. “Wait” yani beklemek fiili “long action”dır, sonuna “-ing” takısı alır. Sonuna “yıllardır” anlamında “for years” ekleriz. Ex: Annem son zamanlarda çok heyecan verici kitaplar okumakta. My mother has been reading some exciting books recently. “Son zamanlarda” ifadesi, bizi “Present Perfect Tense”e götürür. “Okumak” yani “read” fiili, “uzun bir fiil”dir. Sonuna “–ing” takısı alır, “ Present Perfect Continuous Tense” kullanılabilir. “Kitaplar” belli olmadığı ve sayılabilen nesne olduğu için, önüne “some” gelir. “Son zamanlarda” anlamında “recently” sona gelerek cümle tamamlanır. Ex: Babam seni geçen aydan beri dört gözle beklemektedir. My father has been looking forward to you since last month. “-den beri” kelimesi bizi “since” yani “Present Perfect Tense ya da Present Perfect Continuous Tense”e götürür. “Dört gözle beklemek”, “look forward to” eylemi “–ing” takısı alabilir, eylem “ long action” dır . Dolayısıyla “ Present Perfect Continuous Tense” kullanılır.
143
Ex: Ne kadar zamandır duvarları boyamaktasın? How long have you been painting the walls? “Ne kadar zamandır” soru yapısı “how long” soru kalıbını verir. “Boyamak” yani “paint” fiili “–ing” takısı alabilir ; “ long action” bir fiildir ve “ Present Perfect Continuous Tense” kullanılır. Ex: O 1999 dan beri İstanbulda yaşamakta ve çalışmakta. She has been living and working in Istanbul since 1999. Burada bir “since” söz konusudur ve “Present Perfect Tense” kullanılmalıdır. “Live” ve “work” fiilleri “–ing” takısı alır; “ long action” fiillerdir; bu yüzden “ Present Perfect Continuous Tense” olur. Yer önce geldiği için önce “in İstanbul” kullanırız, ardından “zaman” “ since 1999” ifadesini belirtiriz. Ex: Dokuz yıldır İtalyanca konuşmamaktayım. I haven’t been speaking Italian for nine years. “Yıldır” kelimesindeki “–dır” eki bize “for” zaman zarfını verir. “Konuşmak” yani “speak” fiili, “uzun süreli eylem”dir dolayısıyla “-ing” alır ve “ Present Perfect Continuous Tense” dir. Cümle olumsuz olduğu için “not” kullanırız. “ haven't been speaking” şeklinde kullanılır. Ex: Erkek kardeşim 2 saattir o saçma grubun müziklerini dinlemekte. My brother has been listening to that silly group’s songs for two hours. “2 saattir” kelimesindeki “–tir” eki bize “for” zaman zarfını verir. Fiilimiz “dinlemek” yani “listen”, “-ing” takısı alır bu da bize “Perfect Continuous Tense” kullanmamızı sağlar. “Saçma grup” demek için “silly group” kullanırız. Son olarak “for two hours” la zamanı belirterek, cümlemizi tamamlarız. Hem present perfect, hem de present perfect continuous tense leri bize “süreklilik” ve “tecrübe” verir. Anlam olarak bir fark yoktur. Tek fark kullanımıdır. “Present Perfect Tense” de “short actions”, Present Perfect Continuous Tense” de “long actions” söz konusudur. Present Perfect Tense: Subject + have/has + V 3 Present Perfect Continuous Tense: Subject + have/has + been Ving
144
PASSIVE VOICE ( EDİLGEN ÇATI) Eğer bir cümlede nesne, özneden daha önemli durumdaysa edilgen çatı kullanmayı tercih ederiz. Cümlede özne belli değilse ya da eylemi yapan kişi önemli değilse “ Passive Voice” kullanılır. Örneğin: “Çantam çalındı.” cümlesinde önemli olan “ çantamın çalınması” dır. Görüldüğü üzere eylemi yapan kişi yani “ özne” özellikle belirtilmemiştir. Bu tür cümlelerde aynı dilimizde olduğu gibi “ Edilgen Çatı ( Passive Voice)” kullanmayı tercih ederiz. İngilizcede iki tip cümle şekli vardır: 1. Active 2. Passive “Active” cümlede her zaman eylemi yapan kişi ilk kelimedir. Bu cümlelerde özne baştadır ve bizzat eylemi kendisi gerçekleştirir. “Passive” cümlede ise ; nesne özneden daha belirgin biçimde ön plandaysa kullanılır. Passive cümlede mutlaka bir nesne olmak zorundadır ve bu nesne özneden her zaman daha önemlidir Ya da cümlede özne yoktur. PASSIVE VOICE USAGE: ( BE + V3 ) kuralına uymak zorundayız. -Present Simple Tense -Past Simple Tense -Future Tense -Present Perfect Tense -Past Perfect Tense -Present Continuous Tense -Past Continuous Tense
BU ZAMANLAR ÜZERİNDEN “PASSIVE VOICE” İNCELENEBİLİR.
Öncelikle yukarıda belirtilen zamanlara ait “be” fiilini bulacağız; ardından “V3” ekleyerek “passive” cümleyi oluşturacağız.
Simple Present Tense Simple Past Tense Future Tense Present Perfect Tense Past Perfect Tense Present Continuous Tense Past Continuous Tense
(am , is , are + V3 ) ( was , were + V3 ) ( will+be+V3 ) ( have , has +been + V3 ) ( had + been + V3) ( am , is , are + being +V3 ) ( was,were+ being+ V3)
145
Example: The teacher explains this unit every year . (Öğretmen bu örneği her yıl anlatır.) “her yıl” olduğu için “Simple Present Tense” kullanırız. Eylemi yapan kişi “the teacher” yani “özne” başta olduğu için “active” bir cümledir. “Passive” yapmak için ilk önce “nesne”yi buluruz. Nesne her zaman fiilin yanındadır. This unit is explained every year by the teacher. Bu örnek her yıl öğretmen tarafından anlatılır. İlk önce cümledeki nesne bulunur. Nesnemiz “ this unit” tir. Sonra cümlenin hangi zaman olduğu tayin edilir. Zamanımız “ her yıl” olduğundan “ Simple Present Tense” dir. Bu kapsamda ilk önce “ Simple Present Tense” ait “ be” bulunur. Nesnemiz( this unit) tekil olduğundan “ is” kullanırız ve ardından fiilin 3. hali kullanılır. “ is explained” kullanılmalıdır. Ardından varsa yer ve sonra zaman kullanılır ve en son “ by+ subject” kullanılır.(Bu cümledeki “by” tarafından anlamına gelir) ACTIVE : They questioned the theif last week. ( Onlar geçen hafta hırsızı sorguladılar. ) PASSIVE : The theif was questioned last week by them . ACTIVE : He will work over this project next week. PASSIVE : This project will be worked over next week by him .
ACTIVE : My mother hasn’t called my brother , yet PASSIVE : My brother hasn’t been called , yet by my mother.
ACTIVE : She didn’t study English for the exam. PASSIVE : English wasn’t studied for the exam by her .
●
Şehir askerler tarafından korundu. The city was protected by the soldiers .
●
Arkadaşlarım tarafından anlaşılamıyorum. I can’t be understood by my friends . 146
●
Suçlular polis tarafından tutuklandı. The criminals were arrested by the police.
●
Araba çalıştırılmadan önce kontrol edilmelidir. Before a car is started , it should be controlled .
●
Geçen hafta teklif iptal edildi. The offer was cancelled last week.
●
Toplantı ertelendikten sonra biz eve gitik. After the meeting had been delayed , we went home.
●
Ona şimdi aşı yapılıyor. She is being injected now.
●
İki nesne alabilen fiillerde PASSIVE konusu aşağıdaki gibidir:
●
They show the photos to me every day. The photos are shown to me every day . I am shown the photos every day.
●
She sent the letter to me. The letter wasn’t sent to me. I wasn’t sent the letter.
●
Madalya dün en iyi futbolcuya verildi. The medal was given to the best footballer yesterday. The best footballer was given a medal yesterday.
147
IF CONDITIONALS ( ŞARTLI CÜMLELER) Dört çeşit “ If Clause” vardır:
● Type 0, ● Type 1, ● Type 2, ● Type 3
Type 0 ( ALWAYS FACT) Anlam olarak açılımı ALWAYS TRUE'dur. ● ●
Scientific Facts (Bilimsel gerçekler) Habits ( Alışkanlıklar)
If + Subject + Simple Present Tense ,Subject+ Simple Present Tense CONDITIONAL SENTENCE
RESULT SENTENCE
“If” li cümle “Simple Present Tense” olmak zorundadır. If you boil water , it evaporates. ( Suyu kaynatırsanız, buharlaşır.) Evaporate : buharlaşmak Present tense- present tense uyumunu yakalamak zorundayız. Virgülden öncesi IF CLAUSE virgülden sonrası RESULT CLAUSE' dur. If you put some water in the fridge, it freezes. ( Eğer suyu dolaba koyarsanız, donar.) If you drop the egg, it breaks. ( Eğer yumurtayı düşürürseniz kırılır.) If my sister has enough time, she watches TV every night. ( Eğer kız kardeşimin yeterli zamanı olursa, her gece televizyon seyreder.)
148
Type 1 ( PRESENT/ REAL) (Present) ve (Real) olan olgular ifade etmek zorundadır. ● ●
Present Actions ( Geniş zamanda olan eylemler) Real Actions ( Gerçek olabilecek eylemler)
If + Subject + Simple Present Tense
CONDITIONAL SENTENCE
Subject + will + V1 ( Present Modal + V1) RESULT SENTENCE
If she sleeps late , she will not get up early . ( Eğer geç uyursa, erken kalkamayacak.) Kesinlikle geniş zamandır ve gerçek bir eylemdir. If the weather is nice, we will go out. ( Eğer hava güzel olursa, biz dışarı çıkacağız.) (Havanın güzel olma ihtimali ve bizim dışarı çıkma ihtimalimiz gerçektir ve olabilecek bir eylemdir. )
Type 2 ( PRESENT/ UNREAL) ( HYPOTHETICAL) (Unreal) ve (Present) yani gerçek olmayan ve geniş anlamlı olmak zorundadr..
If + Subject + Simple Past Tense
,
CONDITIONAL SENTENCE
Subject
+ would + V1 ( Past Modal + V1)
RESULT SENTENCE
If I were you , I wouldn’t stay at home. ( Senin yerinde olsam, evde kalırım.) ( Tamamıyla gerçek dışı bir eylemdir çünkü benim senin yerinde olma ihtimalim yoktur. Dolayısıyla bu cümle ( farazi) bir cümledir ve Type 2 ile ifade edilir.) Anlam olarak “present” durumundadır fakat “yapı” olarak “Simple Past Tense” durumunda olmak zorundadır. Çünkü İngilizce'de gerçek dışı olan ifadeleri kesinlikle “ Simple Past Tense “ ile ifade ederiz. ( Wish Clause, If Clause Type 2 gibi)
149
If Clause Type 2 bölümünde eğer yardımcı fiil kullanıcaksak bütün öznelerle “were” kullanılır. I You He She It We You They
Bütün öznelerle “ were” kullanılır.
If she were ill, she wouldn't attend the meeting. ( Hasta olsa, toplantıya katılamaz.) ( Gerçek dışı bir ifadedir. Aslında özne hasta değildir ve toplantıya katılacaktır.) If I were a rich man, I would buy a sports car. ( Ben zengin bir adam olsam, spor araba alırım.) ( Gerçek dışı bir ifadedir. Aslında özne zengin değildir ve zengin olma ihtimali yoktur ve spor araba alma ihtimali de olmayacaktır.)
Type 3 ( UNREAL/ PAST) ( HYPOTHETICAL) (Unreal) ve (Past) Geçmişte olan ve gerçekleşmemiş kavramlar kullanılmak zorundadır. ● ●
Past Actions Unreal Actions ( Hypothetical)
If + Subject + Past Perfect Tense ,Subject + would have + V3 ( Past Modal + have V3) CONDITIONAL SENTENCE
RESULT SENTENCE
If you had completed your Project , they wouldn't have fired you. ( Eğer projeni tamamlamış olsaydın, onlar seni kovmazlardı.) Eğer beni daha önce aramış olsaydın,sana yardım edebilirdim. (unreal,past tense TYPE 3 ) If you had called me in advance , I could have helped you. (in advance : daha önce)
150
MIXED EXAMPLES _Senin yerinde olsam , daha çok kitap okurum. ( unreal , present tense TYPE 2 ) -If I were you , I would read books much more . _Hava güneşli olursa , yarın pikniğe gideceğiz. ( present , real TYPE 1 ) -If the weather is sunny , we will go on a picnic tomorow . _Eğer çocuğunu iyi eğitmiş olsaydın , o şımarık olmazdı. ( unreal, past TYPE 3 ) -If you had educated your child well , he wouldn’t have been spoilt . _Eğer saçmalamayı kesmezsen , arkadaşlığımız bitecek. (real , present TYPE 1 ) -If you don’t stop being silly , our friendship will end. Friendship : arkadaşlık _Eğer sınav sonuçlarım iyi olursa , babam beni tatile gönderecek. (present , real TYPE 1 ) -If my exam results are good , my father will send me on holiday. _Eğer derslerini dikkatli takip etmiş olsaydın , daha başarılı olabilirdin. (unreal , past TYPE 3 ) -If you had followed your lessons carefuly , you could have been more successful. _Eğer benimle evlenirsen , tüm hayatını değiştireceğim. ( present , real TYPE 1 ) -If you marry me , I will change all your life .
151
Type 0 : If + Simple Present Tense – Simple Present Tense ALWAYS TRUE ACTIONS
Type 1 : If+ Simple Present Tense – will + v1 Present Modals + V1 REAL + PRESENT
Type 2 : If+ Simple Past Tense – would + v1 Past Modals + V1 UNREAL + PRESENT
Type 3 : If+ Past Perfect Tense – would + have + v3 Past Modals + have V3 UNREAL + PAST
“IF” Yerine kullanılabilecek kelimeler : Providing that Provided that Supposing that Supposed that Assuming that On condition that In the event that For fear that As long as So long as
IF KELİMESİ YERİNE GELEBİLİRLER “ koşuluyla, şartıyla, -se,- sa” anlamlarına gelirler.
If I come home early , I will call you. Providing that I come home early , I will call you .
152
INDEFINITE PRONOUNS ( BELGİSİZ ZAMİRLER) Anything
-
hiçbir şey
Anybody
-
hiç kimse
Anywhere - hiçbir yer
“any” her zaman “not” yani “negative” yapı ile kullanılır. Şimdi birlikte inceleyelim. I don’t have any money. Bu cümlede hem “any” hem “not” kullanmaktayız. “Any” hem sayılabilen, hem sayılamayan isimlerle birlikte kullanılabilir ama her zaman “negative” cümle ile beraber kullanılır. I don’t have any friends. Example: There isn’t anything in the kitchen. (Mutfakta hiçbir şey yok.) Her zaman “tekil fiil”le kullanırız; bu yüzden burada “there aren’t” kullanamayız. Ex: There isn’t anybody in the class. (Sınıfta hiç kimse yok.) Tekil fiil olan “is” kullanırız ve “not” ile olumsuzluğu veririz. Ex: I don’t have anywhere to go. (Gideceğim hiçbir yer yok.) Buradaki “to go” kalıptır, “gideceğim”, “gidilecek” anlamındadır. Buradaki “to” “–ecek”, “-acak” anlamı verir. “ I don't have anywhere that I will/ can go.” cümlesinin “ to V1” kullanılmış halidir.
153
Diğer bir grubumuza geçiyoruz. Nothing
- hiçbir şey
Nobody
- hiç kimse
Nowhere - hiçbir yer
“Any” grubu ile “no” grubu arasındaki farkı, bir örnekle açıklayalım. I don’t have any money. (Anlamı olumsuz, yapısı olumsuz) I have no money. (Anlamı olumsuz, yapısı olumlu) İki cümle arasında anlam olarak fark yoktur. “Any” ile kurulan cümle, “not” alarak olumsuz yapıda kurulur. “No” grubunda ise, cümle olumlu; anlam ise yine olumsuzdur. İkisi karşılaştırıldığında “no” grubu ile kurulan cümle aynı anlamda olmasına rağmen, daha etkilidir. Ex: Buzdolabında hiçbirşey yok. There is nothing in the fridge. “There” kalıbını kullanırız; bir şey için “var” ya da “yok” derken kullanılır. Fiilimiz “is” olur çünkü belgisiz sıfatlarla “çoğul fiil” kullanılmaz, bu bir kuraldır. Cümlemiz “tekil” ve “positive” dir.
Ex: Apartmanda hiç kimse yok. There is nobody in the apartment. “Hiç kimse” çoğul gibi gözükse de “tekil fiil” ile kullanırız. Belgisiz zamirlerle her zaman “tekil fiil” kullanılır. “Nobody” olduğundan cümlemiz olumlu yapıdadır.
Ex: Gidecek hiçbir yerim yok. I have nowhere to go. Cümlemiz yapı olarak “olumlu” fakat anlam olarak “olumsuz”dur.
154
Diğer grubumuz “every” grubudur. “every” kelimesi tek başına “her” demektir. Everything
- her şey
Everybody/one - herkes Everywhere
- her yer
Example: Her şey yolunda mı? Is everything OK?
ya da
Is everything all right?
Yes, everything is perfect. Buradaki “is” yardımcı fiilinin kullanımının nedeni, belgisiz zamirlerle her zaman “tekil” yapının kullanılmasıdır. Ex: Herkes burada mı? Is everybody here? Yes, everybody is here. Burada yine “is” kullanıyoruz çünkü yine belgisiz bir zamir söz konusudur.
Ex: Her yere baktım gözlüğümü bulamadım. I looked at everywhere but I couldn’t find my glasses. “Everywhere” genellikle yer bildirdiği için, genellikle fiilden sonra gelir.
155
Diğer bir kalıp olan “some” grubuna geçelim. “Some” kelimesinin anlamı “biraz” ya da “birkaç”tır.
Something
- bir şey / bazı şeyler
Somebody/one - birileri / bazı kişiler Somewhere
-
bir yer
Example: Gözümde bir şey var. There is something in my eye. Buradaki “something” “bir şey” sözcüğünü karşılar. Belgisiz zamir olduğu için “tekil”dir. Cümlemiz anlam ve yapı olarak olumludur. Ex: Kapıda birisi var. There is somebody at the door. “Bir kişi” ya da “birileri” olup olmadığını bilmediğimizden yani belgisiz olduğu için fiilimizi “tekil” kullanıyoruz, cümlemiz de olumludur. Ex: Tatile gidecek biryere ihtiyacım var. I need somewhere to go on holiday. “Somewhere” fiilin hemen ardından kullanılmıştır . ●
Bu konuda en çok karışan “any” ve “no” gruplarıdır. Aralarında tek fark vardır. “no” grubu “positive” olarak kurulur, anlam “negative” dir. Any grubu “negative” olarak kurulur ve anlam da “negative” dir. Cümlelerdeki anlamlar her ikisinde de “negative”dir, anlamları aynıdır.
Example: Hadi tatil için sıcak bir yerlere gidelim. Let’s go somewhere hot for holiday. Öneri olduğu için “let’s” deriz. Yer belirli değildir. Bu yüzden “somewhere” kullanırız. Cümlede bir öneri söz konusudur. (suggestion) 156
Ex: Ben çok mutsuzum kimse beni sevmiyor. I am very sad. Nobody loves me. I am very sad. Anybody doesn’t love me. Cümlelerimizde “anybody” ve “nobody” tekil olduğu için “nobody” den sonra gelen “love” fiili “s” takısı almıştır, “anybody” den sonra gelen “not” “doesn’t” halinde yardımcı fiile eklenmiştir. Ex: Konuşacak hiç kimsem yok. Ben çok yalnızım. I have nobody to talk to. I don’t have anybody to talk to. I’m so alone. Her iki grupla kurulan cümle de aynı anlamdadır, “no” ile kurulan cümle yapısı olumlu, “any” ile kurulan olumsuzdur. Ex: Mükemmel bir partiydi. Herkes çok beğendi. It was a great/perfect/wonderful/marvellous party. Everybody liked it a lot. great/perfect/wonderful/marvellous bu kelimelerin hepsi mükemmel, muhteşem anlamındadır. 2. cümlenin sonunda “çok” demek için “very” yerine a lot yazarız çünkü “very” tek başına cümle sonunda olamaz “ very” “ sıfatlar” ı nitelerken kullanılır. “ a lot” ise fiilleri niteler. Very / A lot / A lot of Bu kelimelerin üçü de “çok” anlamına gelir. O çok güzel. (very + adjective) She is very beautiful. O çok çalışır. (verb + a lot) She works a lot. O çok öğrenciye sahiptir. ( a lot of + noun) She has a lot of students “Very” kelimesinden sonra bir sıfat kullanılmalıdır. “A lot” kullanılmadan önce bir “fiil” olmalıdır. “A lot of” geldikten sonra bir “isim” gelmelidir. 157
Ex: İngiltere'den bir şey aldın mı? Did you buy anything from England? Cümlemiz geçmiş zamanda ve “satın almak” fiili vardır. Başa “did” yardımcı fiilini alırız. “Bir şey” kelimesini sadece olumlu cümlelerde “something” şeklinde ekleriz. Soru ve olumsuz cümlelerde “anything” kullanırız. Ex: Sınıfta hiç kimseyi göremiyorum. I can’t see anybody in the class. I can see nobody in the class. “Göremiyorum” dediği için yetenek olan “can” kalıbını kullanırız. “Any” de olumsuz yapı, “no” da olumlu yapı kullanılır. Ex: Herkes çok acıktı. Herkes öğle yemeği bekliyor. Everybody is very hungry. Everybody is waiting for lunch. Bu cümlede yine “is” kullanıyoruz, 2. cümlede Present Continuous Tense bulunmaktadır. “is + Ving” kullanımı vardır. Ex: Ben çok sıkkınım. Konuşacak birine ihtiyacım var. I am very bored. I need somebody to talk to. İlk cümlede “bored” yani “sıkkın” kelimesinden önce “çok” demek için “very” kullanırız çünkü “bored” bir sıfattır. İkinci cümlede “talk” fiilinden sonra “to” getiririz çünkü “to” “talk” fiilinin edatıdır. Ex: Bugün televizyonda seyredecek hiç bir şey yok. There isn’t anything on TV to watch today. There is nothing on TV to watch today. Fiilde “yok” dediği için cümlemizi “there” kalıbı ile kurarız. Cümlemiz olumsuzdur. Cümlemizi hem “any”, hem “no” lu grup ile kurduk. “Anything” dediğimiz cümlede anlam olumsuz, cümle yapısı olumsuzdur. “Nothing” ile kurduğumuzda ise anlam olumsuz, cümle yapısı olumludur.
158
Konuyu kısaca özetleyelim. Anything Anybody
bu kalıpların üçüde hiç anlamı taşır Olumsuz ve sorularda kullanılır.
Anywhere
Nothing Nobody
(+) sentence (-) meaning Cümle yapısı olumlu, anlam olarak olumsuz, anlamı hiç
Nowhere
Something Somebody anlamı bir yada bazı Olumlu cümlelerde kullanılır Somewhere
Everything Everywhere olumlu, olumsuz, soruda kullanılır Her anlamındadır. Everybody
159
ADJECTIVES ( SIFATLAR) Sıfatları kendi arasında 2' ye ayırırız. 1. -ed adjectives sonuna –ed eki ekleyerek yaptığımız sıfat türleri 2. -ing adjectives sonuna –ing eki ekleyerek yaptığımız sıfat türleri -ed adjectives insanların duygularını içerir (people’s feelings). (be=yardımcı fiil) + adjective + ed olarak kullanılır. -ing adjectives “object” yani “nesne”yi tanımlar. Nesne odaklı olmak zorundadır. Türkçedeki tam karşılığı “-cı”, “-ci”, “-cu”,”-cü” dür. Nesne adına bir kullanım söz konusudur. Be + adjective + ed olarak kullanılır. -ed adjectives (be) terrified (korkulu)
-ing adjectives be terrifiying (korkutucu)
be excited (heyecanlı)
be exciting (heyecan verici)
be bored (sıkkın)
be boring (sıkıcı)
be tired (yorgun)
be tiring (yorucu)
Example: Heyecanlıyım. Çünkü yarın evleneceğim. I am excited. Because I am going to marry tomorrow. Burada bir “feeling” yani duygu söz konusu olduğu için “–ed” adjective kullanırız. Özneden sonra yardımcı fiil ve “-ed” takısı almış sıfatımızı koyarız. İkinci cümlede ise planlanmış bir eylem söz konusudur. Bu yüzden “will” değil, “be+going to” kalıbı kullanırız. Son olarak zaman terimi olan tomorrow (yarın) kelimesini ekleriz. Ex: Istanbul çok heyecan verici bir şehir. İstanbul is a very exciting city. Bu cümlede bir “ci”, “cu” yani “nesne” söz konusudur. Bu durumda “–ing” sıfatı kullanmak zorundayız. “Be” ifadesi olarak “is” yardımcı fiilimizi kullanırız.
160
Ex: O sinirli çünkü çocukları yaramaz. He is annoyed because his children are naughty. “sinirli( rahatsız olmuş)” kelimesi duyguları gösteren bir sıfattır. “Be” yardımcı fiili olarak “is” koyarız ve ardından “–ed” takısı alan sıfatımızı koyarız. Aitlik bildiren “his” kelimesini ekleriz. Son olarak “naughty” yani yaramaz kelimesini koyarız. “Naughty” nin sonunda “-ed” ya da “-ing” olmaması, her sıfatın bu ekleri almadığını gösterir. Ex: Bu şehrin trafiği sinir bozucu. This city’s traffic is annoying. “Sinir bozucu” bizim ismimiz durumunda olan “traffic” ifadesini niteler. Bu durumda “–ing” takısı alan sıfatımızı kullanırız. “Bu şehrin tarafiği” öznedir ve tekil olduğu için “is” yardımcı fiilini kullanırız. Ex: Endişeliyim. Oğlum henüz eve gelmedi. I am worried. My son hasn’t come home, yet. “Endişeliyim” kelimesinde bir duygu vardır dolayısıyla “–ed” takısı alan adjective yapısını kullanırız. Öznemiz “ben” olduğu için, “I am worried” ifadesini kullanırız. İkinci cümlede “henüz” olduğu için “Present Perfect Tense” yapısı kullanırız. “Henüz” anlamındaki “yet” kelimesini cümlenin sonuna koyarız. Ex: Onun hastalığı çok endişe verici. His illness is very worrying. “Endişe verici” sözü bir nesneyi niteler. Bu yüzden “–ing” alır. “Hastalık” sözcüğünü belirtir. Ex: Çok yorgunum. Bu sabahtan beri çalışmaktayım. I am very tired. I have been working since this morning. Bu cümledeki “yorgunum” kelimesi bize” feelings” yani duyguları verir. Bu durumda “–ed” takısı alan sıfatı kullanırız. İkinci cümlede “beri” dediği için “Present Perfect Tense” yapısında cümle kurmalıyız. Son olarak “bu sabahtan beri” zaman dilimini “since” kalıbıyla gösteririz.
161
Ex: Basketbol çok yorucu bir oyun. Basketbol is a very tiring game. Cümledeki “yorucu” sözcüğü basketbol oyununa yani nesneye gönderme yapmaktadır. Bu yüzden “–ing takısı” alan sıfat kullanılır. Ex: Onu gördüğüm zaman şaşırdım. I was surprised when I saw him. Buradaki “şaşırdım” kelimesini fiil olarak düşünmüyoruz, yine bir adjective söz konusudur. “Feeling” yani duyguyu gösterdiği için, “-ed” bölümünü takip ediyoruz. Cümle geçmiş yani “Simple Past Tense” dedir. “dığı zaman” kalıbını vermek için “when” kalıbını kullanırız. Ex: Onun gelişi çok şaşırtıcı. His coming is very surprising. “Şaşırtıcı” kelimesi “-cı,-ci” eki aldığı için “object” yani “nesne” bölümünü niteler.Bu yüzden “–ing” takısı alan sıfat türüne girer. Konuyu hızlı bir şekilde gözden geçirelim.
-ed takısı alan sıfatlar (duyguyu gösterir)
-ing takısı alan sıfatlar (durumu gösterir)
excited
exciting
bored
boring
tired
tiring
annoyed
annoying
surprised
surprising
162
WH? QUESTIONS ● ●
“Wh? questions” soru kelimeleridir. Bu tür soruların cevapları bilgi içerikli olmalıdır. “ Yes” “ No” şeklinde cevap verilmez.
Where -
Nere
When -
Ne zaman
What -
Ne
Which -
Hangi
Why -
Niçin
Who -
Kim
How -
Nasıl
Example: Ne tür kitap okursun? What kind of books do you read? What sort of books do you read? “Ne tür” ya da “ne çeşit” demek için “what kind of” ya da “what sort of” kalıbını kullanırız. Ardından yine yardımcı fiilimiz gelir. Öznemiz “sen” olduğu ve cümle “Simple Present Tense”olduğu için burada “do” yardımcı fiilini kullanırız. Soru cümlesinde olduğu gibi, yardımcı fiilin ardından özne ve ardından fiil gelir. Ex: Kaç numara ayakkabı giyiyorsun? What size shoes do you wear? Cümlemiz geniş zamandadır. “What size” sorusu “kaç numara”, “kaç beden” sorularına karşılık gelir. “do you wear” yerine “do you take” de diyebiliriz.
163
Ex: O hangi okula gitti? Which school did he go? “Hangi” kelimesi söz konusudur. Önce “hangi” , ardından mutlaka bir “isim” gelmelidir. Ardından yardımcı fiilimiz “did” i kullanırız. Ardından özne ve fiil gelir. Ex: Şu kimin köpeği? Whose dog is that? Bu cümledeki “kimin” sözcüğü bize “whose” sorusunu verir. “Kimin”, “nesne”, “geniş zamanda”, fiil yok ve “tekil şahıs” bize bu cümleyi vermiştir. “Whose” soru kelimesinden sonra mutlaka bir “isim” gelmelidir. Ex: Kaç kilosun? How much do you weigh? “ How much” “Ne kadar” anlamına gelmektedir. “ How much do you weigh? “ Ne kadar kilo gelirsin?” başka bir deyişle “ Kaç kilosun?” tam çevirisidir. Bu bir kalıptır. Ex: Arabanda ne kadar benzin var? How much petrol is there in your car? “Benzin” sayılamayan isim olduğu için, “how much” kalıbıyla birlikte kullanılır. Nesnemiz “petrol” dır. “Is there” kullanırız çünkü cümle geniş zamanda ve fiil yoktur. Son olarak “arabanda” demek için “in your car” ifadesini kullanırız. Ex: Kaç tane arkadaşın var? How many friends do you have? İngilizce'ye tam çevirdiğimizde “Kaç arkadaşa sahipsin?” diye çevrildiği için, “do you have” kalıbını kullanırız. “arkadaşlar” sayıldığı için “how many” kullanırız.
164
Ex: Haftada kaç kez sinemaya gidersin? How many times do you go to cinema a week? “Kaç kez” dediği için “how many times” kalıbını kullanırız. Cümlemizin sonuna zamanı gösteren “a week” yani “haftada” kelimesini ekleriz. Ex: Ne kadar sıklıkla sigara içersin? How often do you smoke? “How often” “ne kadar sıklıkla” soru kelimesinin karşılığıdır, bu bir kalıptır. Ex: Ne kadar sıklıkla yemek yersin? How often do you eat? “Ne kadar sıklıkla” soru kalıbı, özne ve fiil sırayla kullanıldığında, soru cümlemizi elde ederiz. Ex: Ne zamandan beri İngilizce öğrenmektesin? How long( Since when) have you learned English? Burada bir “Present Perfect Tense” söz konusudur çünkü “ne zamandan beri” demektedir. “Ne zamandan beri”, “ne kadar süredir” anlamında “how long” ya da “ since when” kullanırız. Ex: Kardeşin okuldan eve nasıl gelir? How does your brother/sister come home from school? Cümle geniş zamandadır, fiil söz konusudur, tekil şahıs vardır. “From school” diyerek “okuldan” anlamı veririz. “Kız kardeş” ise “sister”, “erkek kardeş” ise “brother” kullanılır.
165
Konuyu kısaca özetlersek: How + adjective(sıfat) /adverb (zarf) Example: How tall are you? Boyun kaç? Which + noun (isim) Which films do you like? Hangi filmi seversin? What + noun (isim) Example: What newspaper do you read? Hangi gazeteyi okursun?
166
USED TO (past habits) ( GEÇMİŞTEKİ ALIŞKANLIKLAR) Geçmişteki alışkanlıklarımızda kullandığımız bir kalıptır. used to + Verb 1 = “yapardım”,”ederdim” anlamına gelir. I used to smoke. Ben sigara içerdim. Şuan yapmadığımız ama geçmişte yaptığımız eylemler için kullanılır. I used to smoke last year. (Ben geçen sene sigara içerdim.) But I don’t smoke now. (Fakat şu an içmiyorum.) *Eskiden yapardım fakat artık yapmıyorum.* I used to swim well when I was 10. 10 yaşındayken çok iyi yüzerdim. (Şu an iyi yüzemediği anlamı çıkmaktadır.)
( + ) Subject + used to + verb 1 ( - ) Subject + didn’t use to + verb 1 ( ? ) Did + Subject + use to+ verb 1?
Geçmişteki alışkanlıklarımızı aktarmada kullandığımız bir kalıptır. Benim abim 3 yıl önce gitar çalardı.(Şu an çalmıyor) My elder brother used to play the guitar three years ago. Used to + verb1 / positive / past habits *Zaman zarfı en sonda kullanılır.* Benim annem 2 yıl önce hiç alışverişe gitmezdi. My mother didn’t use to go shopping two years ago. * “Hiç” kelimesi İngilizce' de bu şekilde kullanılmaz. “Any” kullanılır fakat sadece bir ismi niteleyebilir “any” cümlede isim yoksa kullanılmaz.* Didn’t use to + verb 1 / negative / past habits Ben 7 yaşındayken çok iyi İngilizce konuşamazdım. When I was 7, I didn’t use to speak English very well. Didn’t use to + verb1 *Cümlede fiil varsa, niteleyici zarf olmalıdır.* speak......well “Good”dan sonra isim gelmelidir.
167
Sen 9 yaşındayken iyi piyano çalar mıydın? When you were 9(years old), did you use to play the piano well? (years old) = optional/kullanımı kişinin isteğine bağlıdır,zorunlu değildir. Did + Subject + use to + verb1....? / Question / past habits Did you use to swim well when you were 6? 6 yaşındayken iyi yüzer miydin?
168
HOT VERBS Bir çok isimle bir araya gelip farklı anlamlara gelebilen, anlamları değişen fiillerdir. get / take = almak do / make = yapmak get a cold = üşütmek take a photo = fotoğraf çekmek do some shopping = biraz alışveriş yapmak make a mistake = yanlış yapmak tired = yorgun get tired = yorulmak get happy / sad / tired = “get” sıfatla kullanılıyorsa kullanıldığı sıfatı fiil yapar. I am tired. Yorgunum. (sıfat) I got tired Yoruldum. (fiil) Sıfatları fiilleştirir. Get + adjective = verb get happy = mutlu olmak get sad = üzülmek Make a reservation = rezervasyon yapmak money = para kazanmak friends = arkadaş edinmek up one’s mind = fikir değiştirmek make up one’s mind = idiomatic phrase / deyimsel yapı For example; I made up my mind and I decided to go to Australia. Fikrimi değiştirdim ve Avustralya’ya gitmeye karar verdim. One’s yerine = Özne “I” ise “my” / “she” ise “her” kullanılır. “possessive adjectives” kullanılır.
169
Take a photo = fotoğraf çekmek an aspirin/tablet = aspirin/tablet almak one to somewhere = birini bir yere götürmek My father took me to school yesterday. (take.....to = götürmek) Babam beni dün okula götürdü. I took him to hospital. Onu hastaneye götürdüm. One = me , him Somewhere = school , hospital
170
ESSAY WRITING ( MAKALE YAZMA) “Essay writing” ikiye ayrılır: ●
Introductive Essay: Sadece belli bir bilgi veriyorsanız ve bu bilginin üzerinden bilgi ve görüşlerinizi yazıyorsanız bu bir “introductive essay”dir. İdeal bir makale 3 paragraftan oluşur.
●
Argumentative Essay: Konunun içinde karşıt düşünceler “avantaj” ve “dezavantajlar” varsa “argumentative essay” yazmanız gerekmektedir. İdeal bir makale 5 paragraftan oluşur.
INTRODUCTIVE ESSAY: Üç paragraftan oluşur: *introduction = giriş *body= gelişme *conclusion= sonuç Örneğin; “Eğitim” hakkında bir makale yazılacak. Eğitimin dezavantajı yoksa ki yoktur o zaman bu bir “introductive essay” halinde yazılır. O yüzden bu makale tipine ait olan kuralları uygularız. ●
INTRODUCTION İlk paragrafta “eğitimin ne olduğu” giriş bölümünde,
●
BODY Body bölümünde “eğitimin olanaklarını” “eğitimin size kazandırdıklarını” örneklerle eğitimi anlatırız;
●
CONCLUSION Sonuç bölümünde “konuyu toparlayarak” bitiririz.
●
İlk paragrafta : “Giriş” yani “introduction” bölümü vardir,
●
İkinci paragrafla birlikte “gelişme” bölümü başlar ve bu biraz daha uzundur çünkü kendi düşüncelerimizi destekliyoruz örnekler veririz.
●
“Firstly” “secondly” gibi bağlaçları kullanabilir ve arkasından örneklerimize başlarız. Daha ilerleyen bölümler İngilizcemizi ispatladığımız bölümlerdir kullandığımız bağlaçlar “although, moreover” gibi.
●
Sonuç bölümünde ise “to sum up” ya da “as a conclusion” diyerek paragrafımıza başlarız ve cümlelerimizi genel olarak toparlarız ve konuyu özetleyerek makalemizi tamamlarız.
171
●
Paragraflarımız bittikten sonra ise kısa ve açık olan başlığımızı ekleriz ama bu başlık açıklama cümlesinin özeti gibi kısa öz bir başlık olmalıdır ve konunun içinde geçen bir kelime asla başlıkta olmamalıdır.
ARGUMENTATIVE ESSAY İçeriğinde bir karşılaştırma “doğrular” “yanlışlar” ya da “avatanjlar” ya da “dezavantajlar” gibi bir birine karşı düşen konular olmalıdır. “Cons” demek “disadvantages” demektir. “Pros” demek ise “advantages” manasına gelir. Tartışma makalelerinde ideal olan ölçü 5 paragraftır. Yine en başta bir “introduction” yani giriş bölümümüz vardır. Ancak burada ki gelişme bölümü diğerinden farklıdır.Bu sefer 3 paragraftan olusan bir gelişme bölümümüz var yani “3 tane body” yani “development bölümü”. Ve son olarak sonuç bölümü vardır. Böylece makalemiz 5 paragraf olur. “Avantanj” ve “dezavantajlar”dan bahsedeceğimiz için 3 paragraf gelişme bölümümüz vardır. Eğer bir konunun avantajlarından bahsediyorsak yani savunuyorsak ona 2 paragraf ayırmamız gerekmektedir ve 1 paragraf da zavantaja ayırırız. Örneğin: Konumuz “living in a big city” olsun ve siz bunun avantajlarını yazmak istiyorsunuz. ●
İlk başta giriş bölümü yapılır.
●
Gelişmenin birinci paragrafına “firstly” diyerek başlarız,”moreover” ile devam eder “furthermore” diyerek ilk paragraf biter.
●
İkinci gelişme için “to illustrate” diyerek örneklerimizi sıralarız ve üçüncü yani dezavantajı yazacağımız bölüme geçeriz ve “on the other hand” ,” in contrast” diyerek bu bölüme başlamak uygun olacaktır.
●
“To sum up” diyerek sonuç bölümüne geçiş yaparız; konuyu özetleyerek makalemizi bitiririz.
Not: Argumentative essay da önemli olan şey iki konuyu nasıl karşılaştırdığımızdır, bu karşılaştırmayı yaparken her zaman savunduğumuz konuya daha çok bölüm; örnek paragraf ayrılır ve bunları birbirine bağlarken kullandığımız bağlaçlara çok dikkat etmeliyiz.
172
LETTERS ( MEKTUP TÜRLERİ) Mektuplar da kendi içinde 3' e ayrılırlar: A. Formal Letters B. Informal Letters C. Semi-formal Letters
: Resmi Mektup : Resmi Olmayan Mektup : Yarı Resmi Mektup
A. FORMAL LETTERS ●
Sağ üst köşeye kendi adresimizi yazarız ve hemen adresimizin altına “date” yani “tarih” yazılır. Tarihin tam karşısına mektubumuzu alacak kişinin ya da kurumun adresi yazılır.
●
Mektubumuza “dear” sir” , “dear madam” diyerek başlarız.
●
Eğer yolladığımız kişiyi tanıyorsak ,soyadını biliyorsak ve “bay”sa Dear Mr. Smith şeklinde yazılır.
●
Eğer yolladığımız kişi bir bayansa ve biz evli olup olmadığını bilmiyorsak Dear Ms.Smith şeklinde yazılır.
●
Eğer evliyse Dear Mrs.Smith; bekar ise Dear Miss Smith şeklinde yazılır.
●
“Dear” hitap sözcüğünün hemen altından aynı hizadan başlanarak mektubumuza başlarız; resmi bir şekilde mektubumuz yazılır.Sağdan ve soldan çıkıntı olmaz.
●
Mektubumuzu bitirme cümlemiz için, Yours Faithfully , Yours Sincerely, Yours Truly
Hemen mektubumuzun “sol alt tarafına” yazılır; hemen bu ifadenin altına ise “imzamız” onun da altına “ismimizi” yazarız. B. INFORMAL LETTERS
●
Sağ üst köşeye kendi adresimiz ve hemen altına tarih yazılır ancak bu sefer “sol tarafta alacak kişinin adresi” yoktur.
● “Dear” kısmında ise “soyadı” zorunluluğu yoktur; burada istediğimiz gibi hitap edebiliriz. ● Mektubumuzu bitirirken ise resmi sözcükler ile sınırlandırılmıyoruz “love” gibi ifadeler ile mektubumuzu bitirebiliriz.Love,best wishes gibi..
173
C. SEMIFORMAL LETTERS
●
Sağ üst köşede adres ve tarihimizi yazarız “formal letters” ve “informal letters” dan farkı ise “formal”da “sol tarafa alıcının adresini” yazmak zorundayız “informal”da ise yazmıyoruz. “semiformal”da ise tarihin hemen karşısına yani mektubumuzun sol tarafına alıcının adresini yazmak isteğe bağlıdır.
●
Yine informalda olduğu gibi “dear” dan sonra herhangi bir soyad zorunluluğu yoktur.
●
Yine “formal letter”daki gibi yazılarımız bir kolon halinde hepsi aynı hizadadır.
●
Mektubumuzun sonunda ise “formal letter”da olduğu gibi Yours Faithfully , Yours Sincerely, Yours Truly
Hemen mektubumuzun “sol alt tarafına” yazılır; hemen bu ifadenin altına ise “imzamız” onun da altına “ismimizi” yazarız.
174
STATE VERBS ( DURUM BİLDİREN FİİLLER) ● Durum bildiren fiiler, kesinlikle “-ing” eki alamazlar. believe ( inanmak ) agree (onaylamak) mean (anlamına gelmek) think ( düşünmek) doubt ( şüphe etmek ) imagine( hayal etmek ) understand ( anlamak)
know(bilmek) realise(farkına varmak) suppose (sanmak) remember( hatırlamak) deserve(hak etmek) expect( beklemek) forget( unutmak)
Bu fiilerin hepsi durum bildiren yani “-ing” eki almayan fiilerdir. Şimdi bu fiileri yakından tanımak için örneklerimizi görelim. ● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ●
● ●
● ● ● ●
Sana katılmıyorum. Bence sigara sağlığa zararlı. I don’t agree with you. I think cigarette is exactly harmful for health. - agree “-ing” almaz. Sessiz olmam hakkında ne demek istedin? What did you mean to be quite? - mean “-ing” alamaz çünkü durum fiilidir. Takımımızın şampiyon olabileceğini düşünmüyorum. I don’t think our team will be able to be the champion. - think -ing alamaz durum fiilidir. Tekrar beraber olacağımızı hayal edemiyorum. I can’t imagine that we are together again. - imagine (no verb –ing) kapsamındadır. O erkek arkadaşının tavırlarını anlayamıyor. She doesn’t understand her boyfriend’s manners. - understand durum fiilidir. Ben senin babanın komitede olduğunu bilmiyordum. I did not know that your father was in the comittee. - know fiili “state verb” kapsamındadır. O dün ne yaptığını hatırlamıyor. She does not remember what she did yesterday. - remember fiili -ing eki almaz Bence onlar bu ödülü hak etmediler. Çünkü onlar adil oynamadılar. In my opinion they didn’t deserve this prize since they didn’t play fairly. - (no Ving) kapsamındadır. Ben patronumla bu toplantıya katılmayı bekliyordum. I expected to attend this meeting with my boss. - state verb oldugu için (no Ving) kapsamındadır. I realized that I had forgot to lock the door. - realize fiili -ing almaz; durum bildirir Kapıyı kitlemeyi unuttuğumu fark ettim. I preferred the black ones. Because they were more suitable for me. - no verb ing Siyah olanları almayı tercih ettim çünkü onlar bana daha uygundu.
175
En çok kullanılan “state” yani durum fiilleri bunlardır ve kesinlikle “–ing” almazlar. Continuous Tense'ler bu yapılarda geçersizdir. Present Continuous Tense yerine Past Continuous Tense yerine Present Perfect Continuous tense yerine Past Perfect Continuous yerine Future Perfect Continuous yerine
-
Simple Present Tense kullanılır. Simple Past Tense kullanılır. Present Perfect Tense kullanılır. Past Perfect Tense kullanılır. Future Perfect Tense kullanılır.
SUGGESTIONS “öneri” anlamına gelir “suggest” fiilinden türemiştir; fiilin isim olmuş halidir. İngilizce'de “nasıl öneri yapıyoruz” bu bölümde onları inceleyeceğiz. ● ● ● ● ●
Shall we ..? Let’s + V1 .. ? Why don’t we +V1 …? How about + Ving …. ? What about + Ving ..?
5 şekilde bir kişiye öneri yapabiliyoruz. “Hadi yapalım” ve “hadi gidelim mi” manalarına gelirler şimdi her biriyle örnek yapalım. ● Shall we go on holiday? Tatile gidelim (mi) ? ● Let’s go on holiday. Hadi tatile gidelim! ● Why don’t we go on holiday? Neden tatile gitmiyoruz? ● How about going on holiday? Tatile gitmeye ne dersin? ● What about going on holiday? Tatile gitmeye ne dersin? ● Hadi dans edelim? Let’s dance! ● Dans etmeye nedersin? How about dancing? ● Dans edelim mi? Shall we dance ? ● Seninle kantinde kahve içelim mi? Shall we drink some coffee in the canteen? ● Neden sinemaya gitmiyoruz? Why don’t we go to the cinema?
176
MODAL VERBS ●
Bu fiillerin (yardımcı fiiller) kendi başlarına hiçbir anlamları yoktur. Ek olarak bir fiille (action) kullanılırlar. Must Have to Should (ought to) May
Must: Zorunluluk (obligation) ● ●
Inner obligation: içimizden gelen baskı (zorunluluk) söz konusudur. Must + Verb1 şeklinde kullanılır.
Have to: Zorunluluk (obligation) ● ● ●
Outside obligation: dışardan (kural, otorite, kurum, hükümet…) gelen baskı söz konusudur. have to + Vı / has to + Vı şeklinde kullanılır.
Should / ought to / had better : Suggestion (öneri), Advice (tavsiye) = -meli, -malı ● ● ● ●
öneri ve ya tavsiye söz konusudur. Should + Vı Ought to = should had better : specific suggestions
May: Permission (izin), Possibility (olasılık) ● ● ●
İzin ve ya olasılık söz konusudur. May + Vı ( + ) May + Subject + Vı…?
Modal Speculation: (guess – tahmin) ● ●
Perfect Speculation Continuous Speculation
Perfect Speculation: Geçmişe ait bir tahmini yapmamızı sağlar. Modal + have + V3 Continuous Speculation: Şimdiye ait tahmin söz konusudur. Modal + be + Ving
177
Örnek: Bilgisayarımı tamir etmek zorundayım. / Aksi halde ödevimi bitiremem. Obligation (zorunluluk) : Inner obligation (içten) must + Vı Vı: tamir etmek (rapair) I must repair my computer. Otherwise, I can’t finish my homework. Örnek: Ben işteyken resmi bir forma giymek zorundayım. Obligation: outside obligation (dıştan) have to + Vı Vı: giymek (wear) I have to wear a uniform while I am at work. Örnek: Sizin düğün fotoğraflarınızı görebilir miyim? Permission (izin) ( ? ) May + subject + Vı…? Subject: ben ( I ) Vı: görmek (see) May I see your wedding photos? Örnek: Trafik cezamı ödemek zorundayım. Obligation: outside obligation (dıştan) have to + Vı Vı: ödemek (pay) I have to pay my traffic fine. Örnek: Odamı toplamalıyım. O çok dağınık. Obligation (zorunluluk) : Inner obligation (içten) must + Vı Vı: toplamak (tidy) I must tidy my room. It is very messy. Örnek: Sokaklar ıslak. Yağmur yağmış olmalı. Past guess = Perfect speculation modal + have + V3 Modal: Should / must The streets are wet. It must have rained.
178
Örnek: A: Susan’ı aramızda göremiyorum. B: Hasta olmuş olabilir. Past guess = Perfect speculation Modal + have + V3 Modal: Can A: I can’t see Susan among us. B: She can have been ill. Örnek: Anahtarlarımı bulamıyorum. Evde bırakmış olabilirim. Past guess = Perfect speculation modal + have + V3 Modal: Can I can’t find my keys. I can have left them at home. Örnek: Jim’i aradım. Evde yoktu. O buraya geliyor olmalı. Continuous speculation modal + be + Ving Modal: must / should I called Jim. He wasn’t at home. He must be coming here. Örnek: Ben mektubu masanın üzerine bırakmıştım. Onu farketmemiş olmalı. Past guess = Perfect speculation modal + have + V3 Modal: should I had left the letter onto the table. He shouldn’t have noticed it. Örnek: O bu kitabı 3 kez okudu. Onu çok beğenmiş olmalı. Past guess = Perfect speculation modal + have + V3 Modal: must Verb : beğenmek (like) She has read that book three times. She must have liked it very much. Örnek: Onun telefonuna ulaşılamıyor. O şu an uyuyor olabilir. Continuous speculation modal + be + Ving Modal: can Her phone can’t be reached. She can be sleeping at the moment.
179
MODAL VERBS
PRESENT MODALS
PAST MODALS
must
had to + Vı
have to/has to
had to + Vı
should
-
can
could + Vı
may
might + Vı
180
TRANSLATION METHODS PART 7 Present Perfect Tense dediğimiz zaman Türkçe karşılığı tam bulunmayan zaman şeklidir. Geçmişe ait bir zamanda başlayıp geçmişe ait zaman diliminde süre gelen ve hala bu süregelirliğin etkisi üzerimizde olan zaman şeklidir. Yani öyle bir örnek düşünelim ki bizim başlatmış olduğumuz eylem veya aktivite geçmişe ait bir zaman diliminde olsun; geçmişe ait bir zaman diliminde yer alsın ve etkisi hala bizim üzerimizde sürsün. O zaman Present Perfect Tense'e “geçmişten şimdiye” diyebiliriz. Olumlu cümle : Subject + have , has + V3 + object + place + time Olumsuz cümle : Subject + haven’t , hasn’t + V3 + object + place + time Soru cümlesi ●
: Have , Has + subject + V3 + object + place + time?
On yıldır Beşiktaşta yaşamaktayım. I have lived in Beşiktaş for ten years.
●
O altı aydır bu şirkette çalışmaktadır. She has worked for this company for six months.
●
Ben projemi çoktan bitirdim. I have already finished my project.
●
O henüz benim kocamı görmedi. She hasn’t seen my husband yet.
●
Geçen haftadan beri yorgunum. I have been tired since last week.
●
Hiç İngiltere de bulundun mu ? Have you ever been to England ?
181
●
Kız arkadaşın dünden beri ne yapıyor ? What has your girlfriend done since yesterday?
●
Bu sabahtan beri İngilizce sınavımız için çalışmaktayız. We have studied for our English exam since this morning.
●
Onunla henüz tanışmadım I haven’t met him, yet.
●
Müdürlerimiz henüz kararlarını açıklamadılar. Our managers haven’t declared their decisions, yet.
PAST CONTINUOUS TENSE Geçmişte başlayıp yine geçmişe ait bir süreç içerisinde devam eden zaman şeklidir. Zamanın Türkçe karşılığı “geçmişte süreklilik” tir ve bu zamanın sahip olduğu ve cümleye kattığı ek “-yordu” ekidir.
Olumlu cümle :
Subject + was or were +Ving + object + place + time
Olumsuz cümle : Subject + wasn’t or weren’t + Ving +object +place + time Soru cümlesi : Was/were + subject + Ving +object +place + time
EXAMPLES : Babam gazete okurken, annem yemek pişiriyordu.
●
While my father was reading a newspaper , my mother was cooking .
●
Benim öğretmenim ders anlatırken Nilüfer aniden geldi. While my teacher was explaining the lesson, Nilüfer came suddenly .
182
●
Abim eve vardığında biz uyuyorduk. When my elder brother arrived home, we were sleeping .
●
Ben telefonda konşurken patronum içeri girdi . While I was talking on the phone, my boss came in.
●
Nihat konuşurken biz onu dinliyorduk. While Nihat was talking, we were listening to him.
●
Biz tenis oynarken arkadaşların seni bekliyordu. While we were playing tennis, your friends were waiting for you .
●
Babam yurt dışına çıkmak istediğinde annem babama karşı çıktı . When my father wanted go to abroad ,my mother objected to my father .
●
Kedim şöminenin önünde uyurken onu izliyordum. While my cat was sleeping in front of the fireplace, I was watching it .
●
Babam işini bitirdiğinde o çok yorgundu. When my father finished his work, he was very tired .
●
Annem eve geldiğinde ben dışarı çıktım . When my mother came home, I went out.
183
TRANSLATION METHODS PART 8 Present Perfect Continuous Tense Past Perfect Tense 1.Present Perfect Continuous (long action) Uzun süreli fiil gerektirir.Aniden olup bitmez,başlar ve devam eder. Kullanılan fiiller “-ing” ekini ekleyebileceğiniz fiillerdir.Short action’ı ifade eden fiillere “–ing” rahatlıkla eklenemez.
( + ) Subject + have/has + been + Verb “-ing” + object(nesne)/place(yer)/time(zaman) özne yardımcı halen fiil oluyor (-)Subject + haven’t/hasn’t +been + Verb “-ing” + object(nesne)/place(yer)/time(zaman)
(?)Wh+ ile başlayan soru yoksa; Have/has + subject + been + Verb “-ing” + object(nesne)/place(yer)/time(zaman)
● ●
Nesne,yer ve zaman sırası takip edilmelidir. Fiil “-ing” almıyorsa fiil ( state verb) ise; cümle Present Perfect Continuous Tense ile ifade edilemez.
Examples: 1) Mezun olduğumdan beri İngilizce öğretmekteyim. since/-den beri teach(ing) perfect kalıbı uzun süreli fiil I have been teaching English since I graduated. Şu an, hala object mezun olmak öğretiyorum.
*Since’den sonraki cümlede Past tense (verb 2) kullanmak zorundayız.*
184
2) Doğduğumdan beri Zonguldak’ta yaşamaktayım. Fiil = live (-ing) / long action(uzun süreli) I have been living in Zonguldak since I was born. (önce “place” , sonra “time” ) “doğmak” kalıbı *Ben hala Zonguldak’ta yaşıyorum anlamı vardır.* *Live “e” sesli harf olduğu için “-ing” eklendiğinde kalkar. 3) 10 yıldır iyi bir şekilde bilgisayar kullanmaktayım. well use a computer/uzun süreli eylem 10 yıldır : Present Perfect Tense’e götürür. “for” kalıbı : “için” anlamına gelmez. “-dır” anlamındadır. I have been using a computer well for 10 years. (years : “s” çoğul eki ) “use” :“e” sesli harf olduğu için “-ing” eklendiğinde kalkar. 4) Kaza yaptığımdan beri araba sürmüyorum. Drive a car / uzun süreli fiil / “-ing” “-dan beri” = perfect’e ait ifadedir I haven’t been driving a car since I had an accident.(have-had-had) Kaza yapmak / past tense(verb 2) “drive” :“e” sesli harf olduğu için “-ing” eklendiğinde kalkar. 5) 2 saattir mektup yazmaktayım. “for” write(-ing) / long action(uzun süreli) “for” = Perfect’e götürecek olan maddedir. I have been writing a letter for 2 hours. “-dır” , “-dir” zaman kalıbı a letter : tekillik ifade eder. “write” : “e” sesli harf olduğu için “-ing” eklendiğinde kalkar.
185
6)O bu sabahtan beri bu bahçenin çiçeklerini sulamaktadır. Tekil “water”(-ing) / uzun süreli fiil She has been watering this garden’s flowers since this morning. “bu” -den beri
7) Onlar diyete başladıklarından beri hiçbir şey yememektedirler. since eat (-ing) / uzun süreli fiil “Diyete başlamışlar ve hala hiçbir şey yemiyorlar.” They haven’t been eating anything since they started diet. “started” : başlama eylemi bittiği için “past tense” kullanılır.
8) Bir haftadır aynı kitabı okumaktayım. “for” read(-ing) I have been reading the same book for a week. (Şuan okumaktayım.) “aynı” “bir”
9) Annem hastalandığından beri yemek pişirmiyor. “since” “cook(ing) / Bir anda olan bir şey değildir,uzun sürelidir. *Geçmişe ait bir eylemdir geçmişt başladı ve hala devam ediyor/şu an sürmekte.* My mother hasn’t been cooking since she became ill. “ hasta olmak”/verb2
10) Okuldan ayrıldığımdan beri İngilizce konuşmuyorum. “since” speak(-ing)/gerçekleşmesi zaman gerektiren fiil Present Perfect Tense 'in sürekliliği söz konusudur. I haven’t been speaking English since I left school. Nesne/object verb2(ayrılmak)
186
2.Past Perfect Tense Geçmişteki birinci eylemleri ifade eder. Past Perfect Tense’den sonra Simple Past Tense kullanılır.İlk eylem Past Perfect Tense’dir. Türkçe karşılığı “-mıştı” , “-mişti” dir. Subject + had + Verb3 + Object ( nesne) + Place (yer) + Time (zaman) Subject + hadn’t + Verb3 + Object( nesne) + Place (yer) + Time (zaman) Wh+ dışındaki sorularda; Had + Subject + Verb3 + Object ( nesne) + Place (yer)+ Time (zaman)
Birinci ve ikinci eylem söz konusudur.Simple Past Tense ile kullanılır.Tek başına kullanımı çok nadirdir.Genellikle Past Tense ile birlikte kullanımıyla karşılaşırız. Belirleyici faktörler: After (sonra) / Before (önce) / When (-dığı zaman) After (had + verb3) : Geçmişteki kullanımında her zaman Past Perfect Tense ile kullanılır.Birinci eylem yani “first action”’dır. “After” olan cümlede “ilk başlayan eylem” söz konusudur. Before (Verb2): Geçmişte yapılan ikinci eylemdir. ”Second action”’dır.Simple Past Tense’le kullanılır. When (Verb2):Geçmişte yapılan eylem söz konusudur; eylem geçmişte başlamış devam etmiş ve bitmiştir.
Examples: 1)Babam futbol oynadıktan sonra duş aldı.(iki ifade vardır fakat aynı zamanda olmamışlardır) “after” After my father had played football he had a shower.(Had played = verb3 / Had = verb2) First action Second action 2)Ben buraya gelmeden önce arkadaşıma uğramıştım.( before – past tense) ikinci eylem ilk eylem(first action) Before I came here I I had come round my friend. ( came = verb2 / had come = verb3)
187
3) Arkadaşlarımı öğle yemeğine davet ettikten sonra alışverişe gittim.(sonra = after) İlk yaptığım iş/birinci eylem ikinci eylem (Önce onları davet ettim ondan sonra alışverişe gittim.) After I had invited my friends to lunch I went shopping.
4) Ben eve geldiğimde annem yemek pişirmişti.( “-diğimde” , “-dığı zaman” = when + verb2) ikinci eylem/ birinci eylem/ past tense past perfect tense When I came home my mother had cooked. ( came = verb2 / had cooked = verb3)
5) Odamı temizledikten sonra dışarı çıktım.( sonra = after ) birinci eylem ikinci eylem After I had cleaned my roomI went out. (önce odamı temizliyorum,sonra dışarı çıkıyorum)
6) Ankara’da işimi bitirdikten sonra Antalya’ya yola çıktım.(sonra = after) ilk eylem ikinci eylem *yola çıkmak / seyahate başlamak = set off / set out (bir fiil ve bir preposition’dan oluşan phrases)* After I had finished my work in Ankara I set off Antalya. ( had finished = verb3 / set off = verb2 )
7) Ben onun odasına girdiğimde o henüz makalesini tamamlamamıştı. İkinci eylem ilk eylem (-dığımda/-dığı zaman = when + Verb2) When I entered her room she hadn’t completed her essay,yet.(yet =henüz/zaman kavramı) girmek/verb2 tamamlamak/verb3 makale
188
TRANSLATION METHODS PART 9 Prepositions / Edat kullanımı *Preposition denildiği zaman aklımıza çok küçük ifadeler gelir; “in”,”on”,”at”,”about”,”from” gibi. Fakat bunlar cümlede bir yere yerleştirildiğinde,cümlenin anlamını bozabilecek ya da toparlayabilecek olan ifadelerdir. Examples: 1)Ben Londra’da yaşarım. *Cümleye baktığımızda geniş zaman olduğunu anlarız.Olumlu cümledir. I live in London. “in” eklendiğinde “Londra” kelimesi, “Londra’da” anlamını alır. (“in” = /-de,-da)
2)Ben akşam dışarı çıkmam. go out =dışarı çıkmak/fiil *Cümlenin geniş zaman olduğunu,cümleyi okuduğumuz zaman anlarız. “Hiçbir akşam dışarı çıkmam.” geniş zamana ait bir ifadedir. “çıkmam” = olumsuz cümledir. I don’t go out in the evening. * “in the” kullanmazsak cümle yanlış kurulmuş olur. Türkçe karşılığını buluyor gibi gözüksek de İngilizce’de “go out” ve “evening” arasına bir preposition koymamız gerekir. Günün öğünlerinde “in the” kullanırız. in the morning = sabah in the afternoon = öğle in the evening = akşam 3)Ben Nisan 1977’de doğdum. “doğdum” = Simple Past Tense’de “I was born” kalıbının karşılığıdır.Cümleyi kurarken önce “ay” sonra da “yıl” kullanacağız ve bunlara preprosition ekleyeceğiz. I was born in April in 1977. *Aylar ve yıllardan önce “in” edatını/prepositionunu kullanmak zorundayız.
189
4) Yazları güneye gideriz. *Yükleme bakarak kimin gittiğini ve cümlenin zamanını anlayabiliriz. “gideriz” = “biz gideriz”.Cümleden her yaz gidildiği anlaşıldığı için geniş zamandır. ”güney” yer ismi olduğu için “yazları” ifadesinden önce kullanılır. “yaz” ise zaman ifade ettiğinden en sona bırakılır. “güney’e” diyebilmek için ismin yönelme halini yani “–e,” ”-a” ekini kullanmalıyız, bunun karşışlığı da “to” dur. Mevsimlerde de “in” preposition’nını kullanırız. We go to South in summers. in summer in winter in autumn in spring 5) Odada 5 kişi vardı. * “vardı” fiilinden cümlenin “geçmiş zamana/Simple Past Tense” e ait olduğunu anlarız.”Var” diyebilmek için “there” cümle kalıbını kullanırız. Bir hareketsizlik/durum söz konusu olduğu için “be” kullanılır. “5 kişi” olduğu için ve cümle “past tense” olduğu için yardımcı fiil olarak “were” kullanırız. 5 kişi çoğuldur. Çoğul olarak “insanlar” ı karşılayan kelime “people” dır.Sonuna “s” almaz, zaten anlamı çoğuldur. “Oda” = “room”dur. “oda-da” diyebilmek için “in the” preposition’ı ekleriz. Belirli bir oda olduğu için “the” eklenir. “in” ise kelimeye “-de,-da” ekini verir. Preposition’lar hiçbir zaman nesnenin ardından gelmez. Her zaman nesneden önce gelirler. There were five people in the room. 6) Dün evde değildim. * “değildim” ifadesinde “not” cümleye hem olumsuzluk anlamı katar hem de “past” anlamı katar. Aynı zamanda “dün” kelimesinden de cümlenin “past” olduğunu anlarız. “değildim” kelimesi öznenin kim olduğunu da bize gösterir. Evde olmayan kişi “I” yani “ben” dir. Cümlede bir hareket/aksiyon olmadığından bir durum söz konusudur. Bu durumda ana fiil değil “be” kullanırız.”Simple Past tense”’de durum ifadelerinde “was/were” kullanılır. “I” “was” yardımcı fiilini alır. “dün” zaman bildirdiği için cümlenin en sonuna gider. “evde” derken “-de” ekini ekleyebilmek için her zaman “at” kullanırız.Normalde “-de/-da” için “in” kullanırız ama “evde” ifadesi için “home” her zaman “at” alır. I wasn’t/was not at home yesterday. 7)Hafta sonları erken kalkmam. *Türkçe cümledeki yüklem bize İngilizce cümle için bazı ip uçları verir.Cümlenin zamanını, öznesini, hareketli ya da hareketsiz oluşunu, olumlu ya da olumsuz oluşunu, tekil ya da çoğul oluşunu gösterir. “kalkmam” geniş zamana ait bir ifadedir ve bize öznenin “I” olduğunu aynı zamanda da cümlenin olumsuz olduğunu gösterir. “kalkmam” kelimesinde bir hareket söz konusudur; kalkmak,uyanmak hareket bildirir. Cümledeki “early” kelimesi zaman bildirir fakat zarftır.Bu yüzden cümle sonuna taşınmaz. I don’t get up early at weekends.
190
*Cümledeki “early” kelimesi zaman bildirir fakat zarftır. Bu yüzden cümle sonuna taşınmaz. “get up early” “erken kalkmak” anlamına gelen bir “ sözcük öbeği(phrase)”’dir. “weekend” “haftasonu” demektir. Bunu çoğul yapmak için “-s” ekleriz. Türkçe düşünüldüğünde cümle uygundur fakat İngilizce de “weekend” ifadesinden önce kesinlikle “at” preposition’nını eklemek zorundayız. 8) Babam şu an işte. * “işte” derken bulunma durumu söz konusudur.Bu durumda ana fiil yoktur,yardımcı fiil kullanırız. “babam” yani “my father” tekil olduğu için “is” alır.Cümlede olumsuzluk olmadığı için “not” kullanmayız. “şu an” kelimesi zaman bildirdiği için cümlenin en sonuna gider. “işte” derken “-te” ekini ekleyebilmek için her zaman “at” kullanırız.“işte” ifadesi için “work” her zaman “at” alır. My father is at work now.
9) O her gün altıda kalkar. * “kalkar” kelimesi bize cümlenin geniş zamanda ve olumlu olduğunu gösterir. Aynı zamanda öznenin “o” olduğunu ifade eder. Bir hareket/aksiyon söz konusudur. “Kalkar” durum değil “hareket” ifade eder. “kalkmak” “get up” demektir fakat öznemiz “O” olduğu için fiil sonuna “-s” takısı alır. “Her gün” zaman terimi olduğu için en sona gider. “Altıda” da zaman terimidir fakat daha küçük bir zaman terimi olduğu için “everyday/her gün” den önce gelir. Saat ifadelerinde her zaman “at” kullanırız. She gets up at six everyday. 10) O partide değildi. *“değildi” ifadesi olan “not” cümleye hem olumsuzluk anlamı katar hem de “past” anlamı katar. “değildi” kelimesi öznenin kim olduğunu da bize gösterir. Partide olmayan kişi “she/he” yani “o”. Cümlede bir hareket/aksiyon olmadığından bir durum söz konusudur (no action).Bu durumda ana fiil değil “be” kullanırız, yani yardımcı fiildir. Past tense’de durum ifadelerinde “was/were” kullanılır. “she/he” “was” yardımcı fiilini alır.“parti-de” diyebilmek için “at the” preposition’ı ekleriz.Belirli bir party olduğu için “the” eklenir. “at” ise kelimeye “-de,-da” ekini eklenir. “Party” her zaman “at the” preposition’ı ile kullanılır. He was not at the party. 11) Ben her zaman onun şakalarına gülerim. * “gülerim” fiili aksiyon ve olumluluk bildirir,aynı zaman da “her zaman” kelimesi ile birlikte cümlenin geniş zamanda olduğunu gösterir.Özne zaten belirtilmiştir. Gülmek = laugh / şaka = joke. Şakalar demek için “joke” kelimesine “-s” takısı ekleriz. “her zaman” zaman ifadesi olduğundan en sona atılır. “Laugh” kelimesi her zaman “at” alır,”bir şeye gülmek” anlamına gelir. I laugh at her jokes evey time.
191
12)Ben teniste iyi değilim. * “değilim” ifadesi olan “not” cümleye hem “olumsuzluk” anlamı katar , hem de “geniş zaman” anlamı katar. “değilim” kelimesi öznenin kim olduğunu da bize gösterir. Cümlede bir hareket/aksiyon olmadığından bir durum/no action söz konusudur.Bu durumda ana fiil değil “be” kullanırız, geniş zamanda “I” öznesi “am” yadımcı fiilini alır. “Bir şeyde iyi olmak”tan bahsederken “good at” kalıbını kullanırız. “good” her zaman “at” preposition’ı alır. I am not good at tennis. 13)O İngilizce’de çok kötü. * Cümlede bir hareket/aksiyon olmadığından bir durum/no action söz konusudur.Bu durumda ana fiil değil “be” kullanırız,geniş zamanda “She/He” öznesi “is” yadımcı fiilini alır. Aynı zamanda cümle geniş zamandadır.Cümle olumsuz gözükebilir ama cümlenin olumlu olup olmadığına bakarken yapısına bakarız,anlamına değil.Bu durumda bu cümle olumludur, “not” ifadesi yoktur.”Birşey de kötü olmak”tan bahsederken “bad at” kalıbını kullanırız. “bad” her zaman “at” preposition’ı alır. She is very bad at English.
14)Gece televizyon seyretmem. * “seyretmem” kelimesi bize cümlenin olumsuz ve geniş zamanda olduğunu gösterir. Aynı zamanda öznenin “I” olduğunu da bu kelimeden anlarız. “seyretmek” bir action bildirir ve ana fiilimiz “watch” olur. Türkçe düşünüldüğünde cümle uygundur fakat İngilizce de “night” ifadesinden önce kesinlikle “at” eklemek zorundayız. in the morning = sabah / in the afternoon = öğle / in the evening = akşam *Günün are saatleri için “in” kullanırız fakat “night” (gece) , “midnight” (gece yarısı) ve “noon” (öğle vakti) derken “at” kullanmak zorundayız. I don’t watch TV at night.
15)Ben sevgilim ile çok mutluyum. * Cümlede bir hareket/aksiyon olmadığından bir durum/no action söz konusudur aynı zamanda geniş zaman / present tense' dir.Bu durumda ana fiil değil “be” yardımcı fiilini kullanırız.Öznemiz “I” olduğuna göre yardımcı fiil “am” olacaktır.Cümle yapısı olumludur.*Sevgili ya da aile “ile” derken “with” kullanırız. I am very happy with my darling. Sevgilim
192
16)Masanın üzerinde bir vazo var. *“var” kelimesinden cümlenin geniş zamana/present tense ait olduğunu anlarız.”Var” diyebilmek için “there” kullanırız.Cümle olumludur.Bir hareketsizlik/durum söz konusu olduğu için “be” kullanılır. “vazo” (vase) olduğu için (tekil) ve cümle “present tense” olduğu için yardımcı fiil olarak “is” kullanırız. Belirli bir vazo olduğu için preposition’a “the” ekleriz.. There is a vase on the table.
17)Radyoda her zaman onun programlarını dinlerim. * “dinlerim” geniş zamana ait bir fiildir ve bize öznenin “I” olduğunu aynı zamanda da cümlenin olumlu olduğunu gösterir. Aynı zamanda “her zaman” kelimesi de cümlenin geniş zamanda olduğunu gösterir. “dinlerim” kelimesinde bir hareket söz konusudur; “dinlemek” (listen) hareket bildirir. “communication tools” (haberleşme araçlarında) –de, -da yaparken , “on” preposition’ını kullanırız. ( on TV , on the internet , on the phone..) “Bir şeyi dinlemek”ten bahsediyorsak her zaman “listen to” demeliyiz. I listen to his programmes on radio every time.
18)O hafta içi sıkı çalışır. * “çalışır” kelimesi bize cümlenin geniş zamanda ve olumlu olduğunu gösterir.Aynı zamanda öznenin “o” olduğunu ifade eder.Bir hareket/aksiyon söz konusudur. “çalışır” durum değil hareket ifade eder. “çalışmak” work demektir fakat öznemiz “O” olduğu için (tekil) fiil sonuna “-s” takısı alır. Türkçe düşünüldüğünde cümle uygun olur fakat İngilizce'de “weekdays” ifadesinden önce kesinlikle “on” preposition/ edatını eklemek zorundayız. He works hard on weekdays. Sıkı haftaiçi
19)Ben Ağustos’ta tatile giderim. * “giderim” fiili aksiyon / action ve olumluluk bildirir,aynı zaman da “her” kelimesi ile birlikte cümlenin geniş zamanda olduğunu gösterir.Özne zaten belirtilmiştir. “Ağustos” zaman terimi olduğu için cümle sonuna atılır. “holiday” her zaman “on” edatını alır ve “-a,-e” anlamı verir. Aylarda ise her zaman “in” kullanırız. I go on holiday in August. in + months in+ years at+ time on+days
193
20)Yılbaşında akrabalarımı ziyaret ederim. visit * “ziyarete giderim” geniş zamana ait bir fiildir; her yılbaşı yapılan bir aksiyon ve bize öznenin “I” olduğunu aynı zamanda da cümlenin olumlu olduğunu gösterir. “ziyarete gitmek” kelimesinde bir hareket söz konusudur.”Akraba”, “relative” dir fakat çoğul olduğu için “-s” ekleriz.”Yılbaşı” zaman terimi olduğu için en sona atılır. Özel günlerin hepsinde “on” preposition’ı kullanılır.(on Christmas day). *Ama sadece Christmas varsa o zaman “at Christmas” olur.(genel manada yılbaşından bahsederken) I visit my relatives on Christmas Day.
21)O bir adada yaşar. * “yaşar “fiili bize cümlenin present/geniş zamanda,olumlu ve aksiyon/action bildiren bir cümle olduğunu göstermekle birlikte özneyi de belirtir. “yaşamak” fiili “live”dir fakat öznemiz tekil olduğu için “-s” takısı alır. “adada” diyebilmek için “ada” kelimesine “-de,-da” eklemek zorundayız. Ada kelimesine her zaman, adanın üzerinde anlamı verebilmek için “on” preposition’ı eklenir. He lives on an island. 22)Ben 1 Ocak 1977’de doğdum. *“doğdum” kelimesinden öznenin “I” olduğunu ve zamanın past/geçmiş olduğunu görürüz.Zaten “doğdum” , “I was born” şeklinde bir kalıptır.1 Ocak 1977’de demek için Ocak’ın birinci günü yani “the first of January” deriz. “of” kelimeye “-nın,-nün” anlamı verir. İngilizce'de tarihleri okurken iki basamak halinde ilerleriz.Yani “on dokuz,yetmiş yedi”deriz. 1 Ocak 1977 bize belirli bir günü gösterdiği için “on” edatını kullanırız. Belirli bir güne karşılık gelen tüm tarihlerde “on” edatını kullanırız. I was born on the first of January nineteen seventy seven. 23) O Cuma günleri çalışmaz. * “çalışmaz” ifadesinden öznenin “o” olduğunu ve olumsuz olduğunu anlarız.Bu fiilden cümlenin present/geniş zaman olduğunu da anlarız.Fiil action/aksiyon gösterir,fiilimiz “work” tür.Özne tekil şahıs olduğu için “does” kullanırız ve “work” fiili “-s” takısını, cümlede “does” olduğu için almaz. “Cuma”, “Friday” demektir fakat kelimeyi çoğul yapmak için kelimeye “-s” ekleriz. Belirli bir günü gösterdiği için günlerle “on” edatını kullanırız. He doesn’t work on Fridays.
194
24) Eve her gün yürüyerek giderim. * “giderim” fiilinden öznenin “I” olduğunu, zamanın present/geniş olduğunu, olumlu cümle olduğunu ve cümlede action/aksiyon olduğunu anlarız. “eve” derken “-e,-a” yönelmeyi belirtmek için “home” dan önce “to” eklemeyiz çünkü “go home” bir kalıptır. “her gün” zaman terimi olduğu için en sona atılır. “yürüyerek” derken “on foot” deriz.Ayakların üzerinde,yani “yürüyerek” anlamına gelir.Bu bir kalıptır, her zaman “on foot” deriz. I go home on foot every day.
25) Bugün okula gitmek istemiyorum. * Cümlede 2 farklı aksiyon vardır “gitmek” ve “istemek”.Ama 2 action’lı cümlelerde her zaman sondaki fiili önce kullanırız. “istemiyorum” fiilinden öznenin “I” olduğunu, cümlenin olumsuz olduğunu anlarız. “istemek” fiili bir action/aksiyon bildirir.Özne “I” olduğu için olumsuz yaparken “do not” deriz. “want” dan sonra bir fiil daha geliyorsa aralarına “to” (-mek,-mak) preposition’ı gelir. “okula” demek için “-e,-a” yönelme ifadelerini belirtmek için “to” edatını kullanırız. “bugün” ise zaman ifadesi olduğundan en sona atılır. “istemiyorum” derken “şimdiki zaman” olduğunu düşünebiliriz ama “want” short action” yani kısa bir fiildir ve –ing takısı almaz.Bu yüzden “ simple present tense” kullanırız. I don’t want to go to school today. 26) Saat 10’da yatağa giderim. *“giderim” fiilinden öznenin “I” olduğunu,zamanın present/geniş olduğunu (her zaman saat 10’da),olumlu cümle olduğunu ve cümlede action/aksiyon olduğunu anlarız. “yatağa” derken “-e ,-a” yönelmeyi belirtmek için “to” edatı kullanırız.Saatlerde “at” kullanılır. I go to bed at 10. 27) O her zaman yabancı müzik dinler. *“dinler” ifadesinden öznenin “o” olduğunu ve olumlu olduğunu anlarız.Bu fiilden cümlenin “present/geniş zaman” olduğunu da anlarız. Fiil action/aksiyon gösterir, fiilimiz “listen” dır. Özne tekil şahıs ve geniş zamanda, olumlu olduğu için “listen” fiili “-s” takısı alır. Her zaman, zaman ifadesi olduğu için cümle sonuna atılır. “Bir şeyi dinlemek” söz konusu olduğunda her zaman “listen to” kalıbını kullanırız. He listens to foreing music every time. 28) Ben insanlarla konuşmayı severim. * 2 action’lı cümlelerde her zaman sondaki fiili önce kullanırız. “severim” fiili cümlenin olumlu ve geniş zamanda olduğunu gösterir.Öznenin “I” olduğunu ve fiilin aksiyon/action olduğunu belirtir. “like” tan sonra fiile her zaman –ing eki gelmek zorundadır. “birisiyle konuşmak” diyebilmek için her zaman “speak to” (talk to) ifadesini/kalıbını kullanırız.”people” zaten çoğul bir kelime olduğu için “-s” takısı almaz. I like speaking to people. 195
29) Ben 9’dan 6’ya kadar her gün çalışırım. * “çalışırım”(work) fiilinden öznenin “I” olduğunu,zamanın present/geniş olduğunu (her gün),olumlu cümle olduğunu ve cümlede action/aksiyon olduğunu anlarız. “9’dan” demek için “-den,-dan” anlamı veren edatı kullanmalıyız,bu da “from”dur. “6’ya” demek içinse “to” (-e kadar) deriz.Bunun yerine “until” de diyebiliriz. “Her gün” zaman terimidir, bu yüzden en sona atılır. I work from nine to six every day.
30) Bu hediye senin için. * “için” kelimesinin karşılığı “for” dur. Cümlede yer ve zaman yoksa “for”her zaman en sona atılır. Cümle no action,olumlu ve geniş zaman olduğu için, özne ise tekil olduğu için “be” olarak “is” kullanırız. This present/gift is for you. 31) 3 saattir seni beklemekteyim. * “beklemekteyim” (wait) fiilinden,cümlenin olumlu ve action olduğunu anlarız.Aynı zamanda öznenin “I” olduğunu da gösterir. “3 saattir” süren ve devam eden bir eylem söz konusu olduğu için zamanın Present Perfect (have + verb3) olduğunu anlarız. “Bir şeyi beklemek”ten bahsediyorsak wait ile birlikte “for” edatını kullanırız. “3 saattir” derken de “for three hours” deriz. Buradaki “for” edat değildir. I have waited for you for three hours. 32) O, 5 yıldır bir öğretmen olarak çalışmaktadır. * “çalışmaktadır” (work) fiilinden cümlenin olumlu ve action olduğunu anlarız.Aynı zamanda öznenin “O” olduğunu da gösterir. “5 yıldır” süren ve devam eden bir eylem söz konusu olduğu için zamanın Present Perfect (have + verb3) olduğunu anlarız.Özne tekil olduğu için yardımcı fiil “has” dir. “olarak” demek için “as” kullanırız. “5 yıldır” derken de “for five years” deriz.Buradaki “for” edat değildir. He has worked as a teacher for five years. 33) Her gün işe otobüsle giderim. * “giderim” (go) fiilinden öznenin “I” olduğunu,zamanın present/geniş olduğunu (her gün),olumlu cümle olduğunu ve cümlede action/aksiyon olduğunu anlarız. “işe” derken “-e,-a” yönelmeyi belirtmek için “to” edatı kullanırız.Her gün zaman terimi olduğu için sona atılır. “otobüsle” demek için “with” kullanılır gibi görünür fakat “vasıta ile” demek zorundayız ve bunun için “by” edatını kullanırız.(otobüsle,trenle,uçakla..) I go to work by bus every day.
196
by bus ( otobüsle) by train ( trenle) by car ( arabayla) by plane ( uçakla) 34) Kredi kartı ile ödemek istiyorum. * “istiyorum” cümlede 2 farklı aksiyon vardır “ödemek” ve “istemek”şeklindedir. Ama 2 action’lı cümlelerde her zaman sondaki fiili önce kullanırız.“istiyorum” fiilinden öznenin “I” olduğunu, cümlenin olumlu olduğunu anlarız. “istemek” fiili bir action/aksiyon bildirir. “want” dan sonra bir fiil daha geliyorsa aralarına “to” (-mek,-mak) preposition’ı gelir. “Kredi kartı ile” demek için “with” kullanılmaz. Burada da “bir şey vasıtası ile” (parayla,kartla..) demek için “by” kullanırız. “istiyorum” derken şimdiki zaman olduğunu düşünebiliriz ama “want” short action” yani kısa bir fiildir ve –ing takısı almaz.Bu yüzden “ simple present tense” kullanırız. I want to pay by credit card.
35)Bu gökdelen onun babası tarafından inşa edildi. skyscraper *“inşa edildi” fiili bize cümlenin olumlu ve past/geçmiş olduğunu gösterir.Ve edilgen/passive olduğunu anlarız.”Past tense”’in passive’inin kalıbı “was/were + verb3” dir. Bu durumda özne tekil olduğu için “was built” deriz. “tarafından” demek için “by” kullanırız, “passive” cümlelerde bu bir kalıptır. ( be V3) This skyscraper was built by her father.
36)Göl kenarında bir eve sahibiz. * “sahibiz” (sahip olmak = have ) fiilinden öznenin “biz” olduğunu,cümlenin present ve olumlu olduğunu anlarız. “göl kenarında” derken belli bir gölden bahsediyoruz bu yüzden “the” alır, kenarında diyebilmek içinse “by” deriz. We have a home by the lake.
37) O yaklaşık olarak 40 yaşında. * “yaşında” derken öznenin “o” olduğunu anlarız.Cümlede fiil yoktur, yani cümle no action’dır. Cümle olumludur. Geniş zamanda tekil şahıs için yardımcı fiil olarak “is” kullanırız. “yaklaşık olarak” demek için “about” edatını kullanırız. He is about 40 years old.
197
38) Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. * Cümlede 2 farklı aksiyon vardır “konuşmak” ve “istemek”.Ama 2 action’lı cümlelerde her zaman sondaki fiili önce kullanırız.“istemiyorum” fiilinden öznenin “I” olduğunu, cümlenin olumsuz olduğunu anlarız. “istemek” fiili bir action/aksiyon bildirir.Özne I olduğu için olumsuz yaparken “do not” deriz. “want” dan sonra bir fiil daha geliyorsa aralarına “to” (-mek,-mak) preposition’ı gelir. “hakkında” demek için “about” deriz. “konu” ise “matter” dır. “istemiyorum” derken şimdiki zaman olduğunu düşünebiliriz ama “want” short action” yani kısa bir fiildir ve – ing takısı almaz.Bu yüzden “ simple present tense” kullanırız. I don’t want to speak about this matter. 39) Ağacın altında hiç kedi göremiyorum. * “göremiyorum” bize yetenek/ability ifade ediyor, yani geniş zamanda “can” (-ebilmek)kullanırız. “Can” ile birlikte verb1 kullanılır. Cümle olumsuzdur, özne “I”dır “kedi” sayılabilir olduğu için “cats” olarak kullanırız. “Hiç” karşılığı da “any” dir. “altında” diyebilmek için “under” edatını kullanırız.Bilinen bir ağaç olduğu için “the” ekleriz.. I can’t see any cats under the tree.
40) Şöminenin önünde çok şirin bir kedi var. lovely *“var” kelimesinden cümlenin geniş zamana/present tense ait olduğunu anlarız.”Var” diyebilmek için “there” kullanırız. Cümle olumludur. Bir hareketsizlik/durum söz konusu olduğu için “be” kullanılır. “kedi” (cat) olduğu için (tekil) ve cümle “present tense” olduğu için yardımcı fiil olarak “is” kullanırız. Belirli bir kedi olduğu için preposition’a “the” ekleriz. “önünde”demek için edat/preposition olarak “in front of” kullanırız. There is a lovely cat in front of the fireplace. 41) Bizim evimiz hastanenin yanında. * “yanında” no action’dır.Cümlenin olumlu ve present olduğunu gösterir.Öznenin birinci tekil olduğunu ifade eder. Bir hareketsizlik/durum söz konusu olduğu için “be” kullanılır. “bizim evimiz” (our home/it) olduğu için (tekil) ve cümle present tense olduğu için yardımcı fiil olarak “is” kullanırız. Belirli bir hastane olduğu için preposition’a “the” ekleriz. “yanında” diyebilmek içinse “near” edatını kullanırız. Our home is near the hospital. 42) Banka İngilizce kursumuzun bitişiğinde. * “bitişiğinde” no action’dır.Cümlenin olumlu ve present olduğunu gösterir.Öznenin birinci tekil olduğunu ifade eder. Bir hareketsizlik/durum söz konusu olduğu için “be” kullanılır.“Banka” (the bank /it) olduğu için (tekil) ve cümle present tense olduğu için yardımcı fiil olarak “is” kullanırız. Belirli bir banka olduğu için bankadan önce “the” kullanırız. “bitişiğinde” diyebilmek içinse “next to” edatını kullanırız. The bank is next to our English course. 198
43) Seda Savaş’ın arkasında. * “arkasında” no action’dır.Cümlenin olumlu ve present olduğunu gösterir.Öznenin birinci tekil olduğunu ifade eder. Bir hareketsizlik/durum söz konusu olduğu için “be” kullanılır.“Seda” (she) olduğu için (tekil) ve cümle present tense olduğu için yardımcı fiil olarak “is” kullanırız. “arkasında” ifadesinde “behind” edatını kullanırız. Seda is behind Savaş. 44) Postane süpermarket ile evimizin arasında. * “arasında” non action’dır.Cümlenin olumlu ve present olduğunu gösterir.Öznenin birinci tekil olduğunu ifade eder. Bir hareketsizlik/durum söz konusu olduğu için “be” kullanılır. “postane” (it) olduğu için (tekil) ve cümle present tense olduğu için yardımcı fiil olarak “is” kullanırız. “arasında” demek için “between” edatını kullanırız.”İki şeyin arasında” manasına gelir. The post office is between the supermarket and our home.
45) Ağaçların arasında büyük bir ev gördüm. * “gördüm” fiili cümlenin olumlu ve past olduğunu gösterir.Özne I’dır. “İki şeyin değil de birçok şeyin arasında” gördüğümü ifade ediyorsak edat olarak “among” kullanırız.”İki şey arasında”n bahsediyorsak o zaman “between” kullanırız. I saw a big home among the trees.
199
TRANSLATION METHODS PART 10 a) Modal verbs + V1 ●
“Modal verbs”’ler birer yardımcı fiildir ve muhakkak bir tane daha “fiil”in kullanılmasıyla oluşur. Cümle içinde kendi başlarına anlamları yoktur. Kelime olarak karşılıkları vardır fakat başka bir fiil olmadan “modal verb”’leri kullanma şansımız yoktur.
Belli başlı “modal verbs”’ler şunlardır: ●
Must (inner obligation): Kendi hissettiğimiz; içimizden gelen baskıları, zorunlulukları, yapmak zorunda olduğumuz şeyleri gösterir.
●
Have to (outside obligation): Direk kendi içimizden gelmeyen; başkası tarafından (bir kurum, bir yönetim, bir kişi vb.) uygulanan baskı nedeniyle yapmak zorunda olduğumuz eylemleri gösterir.
●
Should/Ought to (advice): Bir şey tavsiye edildiğinde ya da öğütlendiğinde kullanılan “modal verbs”’dir.
●
May (possibility, permission): Olasılık ya da izin alma ve rica söz konusu ise ‘may’ kalıbı kullanılır.
Kullanım şekilleri de şöyledir: Example: ● Toplumsal kurallara uymalıyız. (Toplumsal kurallara uyma zorunluluğu dışardan gelen bir baskı olduğundan ‘have to+V1’ kullanılmalıdır.) We have to obey the social rules. ● Bir dakika için dışarı çıkabilir miyim? (İzin alma durumu söz konusu olduğundan ‘may+V1’ kullanılmadılır.) May I go out for a minute?
200
● Çok öksürüyorsun. Doktora gitmelisin. (Tavsiye niteliğinde bir cümle olduğu için ‘should/ought to+V1’ kullanılmalıdır.) You are coughing a lot. You should/ought to go to doctor’s. ● Biz kursta üniforma giymek zorundayız. (Üniforma giyme zorunluluğu dışarıdan gelen(bir kurum) bir baskı olduğu için ‘have to+V1’ kullanılmalıdır.) We have to wear a uniform in the course. ● Yarın sınavım var. Ders çalışmalıyım. (Bu cümlede kişinin kendi içinden gelen bir zorunluluk olduğu için ‘must+V1’ kullanılmalıdır.) I have an exam. I must study lesson. ● İngilizce öğrenmek için kelime çalışmam gerek. (Yine kişinin kendisinin hissettiği bir zorunluluk söz konusudur. Bu yüzden ‘must+V1’ kullanılmalıdır.) I must study vocabulary to learn English. ● Yarın derse gelebilir miyim? (İzin alma söz konusu olduğundan ‘may+V1’ kullanılmalıdır.) May I come to the lesson tomorrow? ● Ödevimi yapmak zorundayım. Yarın öğretmenin kontrol edecek. (Kişiye başkası tarafından uygulanan bir baskı söz konusu olduğundan ‘have to+V1’ kullanılmalıdır.) I have to do my homework. My teacher will check it tomorrow. ● Yarın erken kalkmalısın. Dersin saat 9’da. (Tavsiye söz konusu olduğu için ‘should/ought to+V1’ kullanılmalıdır.) You should/ought to get up early tomorrow. Your lesson is at nine a.m. ● Çocuklar yedi yaşında okula gitmek zorundalar. (Dışarıdan gelen bir baskı olduğu için ‘have to+V1’ kullanılmalıdır.) Children have to go to school at the age of seven.
201
● İngilizce’mi geliştirmek için yurt dışına çıkmak zorunda değilim. (Olumsuz bir zorunluluk olduğu zaman ‘don’t have to+V1’ kullanılır) I don’t have to go abroad to improve my English. 2. Yarın buraya gelmek zorunda değilsin. (Olumsuz bir zorunluluk olduğu zaman ‘don’t have to+V1’ kullanılır) You don’t have to come here tomorrow. b) Gerunds - Infinitives “Gerunds” “–ing” alan fiiiler, “infinitives” ise mastar halindeki fiillerdir. “Gerunds( Ving)” isim; infinitives ise “fiildir”. Bazı fiillerden sonra “gerunds” bazı fiillerden sonra da “infinitives ( to V1) ” gelir. Example: Yüzmeyi severim. I like swimming. (like+Ving) Yemek pişirmekten nefret ederim. I hate cooking. (hate+Ving) Sigara içmeyi bıraktım. I stopped smoking. (stop+Ving) Biraz çay içmek istiyorum. I want to drink some tea. (want+to V) Yurt dışına gitmeye karar verdim I decided to go to abroad. (decide+to V) Seni görmeyi dört gözle bekliyorum. I am looking forward to seeing you. (look forward to+Ving) Temiz hava almaya ihtiyacım var. I need to get some fresh air. (need+to V) İngilizce öğretmekten zevk alırım. I enjoy teaching Engilish. (enjoy+Ving) Babam oraya gitmeme izin verir. My father lets me go there. (let+somebody+V1) O beni çok güldürür. She makes me laugh a lot. (make+somebody+V1)
202
TRANSLATION METHODS PART 11 Aşağıdaki cümlelerin dilbilgisi kurallarını inceleyeniz. English’s importance is international. İngilizce’nin önemi uluslararasıdır. Uneducated people are a serious problem for a socitey. Eğitimsiz insanlar toplum için ciddi bir problemdir. Our country’s people’s incomes are quite changeable. Ülkemizin insanlarının gelirleri oldukça değişkendir. The combination of beauty and intelligence is very rare. Güzellik ve zeka birleşimi oldukça nadirdir. He/She is not a cruel person but his/her decisions are very hard. O zalim bir insan değil fakat onun karaları çok sert. This month is not suitable for investment. Bu ay yatırım için uygun değil. Our home’s rent is very high this year. Bu sene evimizin kirası çok yüksek. The famous singer Mike’s death is very surprising. Ünlü şarkıcı Mike’ın ölümü çok şaşırtıcı. Our meeting’s subject is international trade today. Bugün toplantımızın konusu uluslar arası ticaret. Cold weather conditions are rather/quite harsh in Istanbul this year. Soğuk hava koşulları bu sene İstanbul’da oldukça etkili. My name is John. I’m twenty four years old. Benim adım John. Ben 24 yaşındayım. That girl is English. O kız bir İngiliz. My phone number is 236 21 34. Benim telefon numaram 236 21 34. My sister is not married. Benim kız kardeşim evli değil. His/Her brother is not an engineer, he is an arctitect. Onun abisi bir mühendis değil, o bir mimar.
203
My father smokes every day. Babam her gün sigara içer. Do you study English all the time? Her zaman İngilizce çalışır mısın? Where does your mother work? Annen nerede çalışır? He/She doesn’t like speaking to people. O insanlarla konuşmayı sevmez. I want to love you forever. Sonsuza dek seni sevmek istiyorum. You and your friends often listen to foreign music. Sen ve arkadaşların sık sık yabancı müzik dinler. Why does she/he cry every day? O niçin her gün ağlıyor? Modern media changes our world every day. Modern dünya her gün dünyamızı değiştirir. He doesn’t like spending money on horse racing. O at yarışı için para harcamayı sevmez. What do you think about my new sports car? Yeni spor arabam hakkında ne düşünüyorsun? I want to say that Istanbul’s historical places are wonderful. Şunu söylemek istiyorum ki, İstanbul’un tarihi yerleri mükemmel. There aren’t any photos in the living room. Oturma odasında hiç fotoğraf yok. There isn’t any sugar in the kitchen. Mutfakta hiç şeker yok. Are there any students in the garden? Bahçede hiç öğrenci var mı? Is there any petrol in the car? Arabada hiç benzin var mı? There is some water in the bottle for you. Şişede senin için biraz su var. There are some books on the table. Masanın üzerinde biraz kitap var.
204
Can I have some tea please? Biraz çay alabilir miyim lütfen? Would you like some cake? Biraz kek ister misiniz? How much money is there on your pocket? Cebinde ne kadar para var? How many guests are there at the party? Partide kaç misafir var? There is not much milk for our daughter. Kızımız için fazla süt yok. There are not many pencils in my bag. Çantamda fazla kalem yok. I can play guitar but I can’t sing a song. Ben gitar çalabilirim. Fakat şarkı söyleyemem. My mother can swim very well. Benim annem çok iyi yüzebilir. I could not read a book when I was eight. Ben sekiz yaşındayken kitap okuyamıyordum. His/Her father can drive very fast. Onun babası hızlı araba sürebilir. My sister could speak English fluently. Kız kardeşim akıcı İngilizce konuşabilirdi. The inflation rate was very low last month. Geçen ay enflasyon oranı çok düşüktü. I saw my girlfriend yesterday. Dün kız arkadaşımı gördüm. I was very happy last weekend. Geçen hafta sonu çok mutluydum. I invited my friends to the dinner last Sunday, but they didn’t come. Geçen Pazar arkadaşlarımı akşam yemeğine davet ettim fakat onlar gelmediler. Was she at home last night? O dün gece evde miydi? Did you come to school yesterday? Dün okula geldin mi? I didn’t understand his/her English. Onun İngilizce’sini anlamadım. 205
I wanted to clean my room yesterday. Dün odamı temizlemek istedim. Our home’s rooms were rather/quite big. Bizim evimizin odaları oldukça büyük. I went shopping with my wife last week. Geçen hafta karımla alışverişe gittim. How did you come home yesterday? Dün eve nasıl geldin? Why was your sister upset? Kız kardeşin neden üzgündü? Who did you love? Sen kimi seviyordun? I’m taller than you. Ben senden daha uzunum. The red car is cheaper than the yellow car. Kırmızı araba sarı arabadan daha ucuz. Istanbul is noisier than Ankara. İstanbul Ankara’dan daha gürültülüdür. My room is tidier than your room. Benim odam senin odandan daha derli toplu. English is more important than Spanish. İngilizce İspanyolca’dan daha önemlidir. New York is more crowded than Chicago. New York Chicago’dan daha kalabalıktır. It is the biggest house in our street. O bizim sokağımızdaki en büyük evdir. This car is the oldest car in Turkey. Bu araba Türkiye’deki en eski arabadır. She was the most beautiful girl in our classroom. O sınıfımızdaki en güzel kızdı. German is not the easiest language in the world. Almanca dünyadaki en kolay dil değil. This is the best song I have ever heard. Bu şu ana kadar duyulan en iyi şarkı.
206
My worst lesson is history. Benim en kötü dersim tarih. My home is further than your home. Benim evim senin evinden daha uzak. I speak English slowly. Ben İngilizce’yi yavaş konuşurum. She is a bad tennis player. O kötü bir tenis oyuncusu. She plays tennis badly. O tenisi kötü oynar. I am speaking English now. Ben şimdi İngilizce konuşuyorum. My mother is cooking dinner for me. Annem benim için akşam yemeği pişiriyor. He is reading a science fiction book now. O şimdi bir bilim kurgu kitabı okuyor. My father is not sleeping now. Benim babam şu an uyumuyor. Is your sister listening to music now? Kız kardeşin şu an müzik dinliyor mu? What are you doing at the moment? Şu an ne yapıyorsun? Why are you playing with dirty shoes? Niçin kirli ayakkabılarla oynuyorsun? Why are you laughing at me? Neden bana gülüyorsun? What is his/her brother doing at the moment? Erkek kardeşi şimdi ne yapıyor? I am looking at our garden’s beautiful flowers now. Şimdi bahçemizin güzel çiçeklerine bakıyorum. I will see the world’s most exciting place next year. Gelecek yıl dünyanın en heyecan verici yerini göreceğim. I will do my homework and sleep this evening. Bu akşam ev ödevimi yapacağım ve uyuyacağım.
207
I will never smoke. Ben asla sigara içmeyeceğim. My father will cut the garden’s trees tomorrow. Babam yarın bahçenin ağaçlarını kesecek. When will you buy a ticket for the concert? Ne zaman konser için bilet satın alacaksın? I will never forget her. Onu asla unutmayacağım. Will you come with me to the party? Partiye benimle gelecek misin? I will not forgive you Seni affetmeyeceğim. Her illnes will be dangerous in the future. Onun hastalığı gelecekte tehlikeli olacak. I have lived in Beşiktaş for ten years. On yıldır Beşiktaş’ta yaşamaktayım. She has worked for this company for six months. O altı aydır bu şirkette çalışmaktadır. I have already finished my project. Ben projemi çoktan bitirdim. She hasn’t seen my husband yet. O henüz benim kocamı görmedi. I have been tired since last week. Geçen haftadan beri yorgunum. Have you ever been to England? Hiç İngiltere’de bulundun mu? What has your girlfriend done since yesterday? Kız arkadaşın dünden beri ne yapıyor? We have studied for our English exam since this morning. Bu sabahtan beri İngilizce sınavımız için çalışmaktayız. I haven’t met him, yet. Onunla henüz tanışmadım. Our managers haven’t explained their decisions, yet. Müdürlerimiz henüz kararlarını açıklamadı.
208
While my father was reading a newspaper, my mother was cooking. Babam gazete okurken annem yemek pişiriyordu. While my teacher was explaining the lesson, Nilüfer came suddenly. Benim öğretmenim ders anlatırken Nilüfer aniden geldi. When my brother arrived home, we were sleeping. Kardeşim eve vardığında biz uyuyorduk. While I was talking on the telephone, my boss came in. Ben telefonda konuşurken patronum içeri girdi. While Nihat was talking, we were listening to him. Nihat konuşurken biz onu dinliyorduk. While we were playing tennis, your friends were waiting for you. Biz tenis oynarken arkadaşların seni bekliyordu. When my father wanted to go abroad, my mother objected. Babam yurt dışına çıkmak istediğinde annem karşı çıktı. While my cat was sleeping in front of the fireplace, I was watching it. Kedim şöminenin önünde uyurken onu izliyordum. When my father finished his work, he was very tired. Babam işini bitirdiğinde o çok yorgundu. When my mother came home, I went out. Annem eve geldiğinde ben dışarı çıktım. I have been teaching English since I graduated. Mezun olduğumdan beri İngilizce öğretmekteyim. I have been living in Zonguldak since I was born. Doğduğumdan beri Zonguldak’ta yaşamaktayım. I have been using a computer for ten years. On yıldır bilgisayar kullanmaktayım. I haven’t been driving a car since the accident. Kazadan beri araba sürmüyorum. I have been writing a letter for two years. İki yıldır mektup yazmaktayım. She has been watering this garden’s flowers since this morning. O bu sabahtan beri bahçenin çiçeklerini sulamaktadır. They haven’t been eating anything since they started a diet. Onlar diyete başladıklarından beri hiçbir şey yememektedirler.
209
I have been reading the same book for a week. Bir haftadır aynı kitabı okumaktayım. My mother hasn’t been cooking since she became ill. Annem hastalandığından beri yemek pişirmiyor. I haven’t been speaking English since I left school. Okuldan ayrıldığımdan beri İngilizce konuşmuyorum. After my father had played football, he had a shower. Babam futbol oynadıktan sonra duş aldı. Before I came here, I had been to my friends. Ben buraya gelmeden önce arkadaşlarıma uğramıştım. After I had invited my friends to lunch, I went shopping. Arkadaşlarımı öğle yemeğine davet ettikten sonra alışverişe gittim. When I came home, my mother had cooked. Ben eve geldiğimde annem yemek pişirmişti. After I had cleaned my room, I went out. Odamı temizledikten sonra dışarı çıktım. After I had finished my work in Ankara, I set off to Antalya. Ankara’da işimi bitirdikten sonra Antalya’ya yola çıktım. When I entered her room, she hadn’t completed her essay yet. Ben onun odasına girdiğimde o henüz makalesini tamamlamamıştı. If I were you, I would go home. Eğer senin yerinde olsam eve giderdim. If I hadn’t driven fast, I wouldn’t have had an accident. Eğer arabayı hızlı kullanmamış olsaydım kaza yapmamış olurdum. If you had come to the party, I would have been happy. Partiye gelmiş olsaydın mutlu olurdum. If I have enough money, I will buy a sports car. Eğer yeterli paraya sahip olursam spor bir araba satın alacağım. If I finish my homework on time, I will meet my best friend. Eğer ödevimi zamanında bitirirsem en iyi arkadaşımla buluşacağım. If you drop the egg, it breaks. Eğer yumurtayı düşürürsen o kırılır. Rice is grown in China. Pirinç Çin’de yetiştirilir.
210
The towels are changed in this hotel every day. Havlular bu otelde her gün değiştirilir. Our home was painted last week. Evimiz geçen hafta boyandı. The bridge will be built next May. Köprü gelecek Mayıs inşa edilecek. You will be called next week. Siz gelecek hafta aranacaksınız. German has been taught in this school for three years. Bu okulda 3 yıldır Almanca öğretilmektedir. If the weather is rainy, I will stay at home. Eğer hava yağmurlu olursa evde kalacağım. If you study your English exam, you will be successful. Eğer İngilizce sınavına çalışırsan başarılı olacaksın. I live in Londan. Ben Londra’da yaşarım. I don’t go out in the evening. Ben akşam dışarı çıkmam. I was born in April in 1977. Ben Nisan 1977’de doğdum. We go to the south in summer. Yazları güneye gideriz. There are five people in the room. Odada 5 kişi var. I wasn’t at home yesterday. Dün evde değildim. I don’t get up early at weekends. Hafta sonları erken kalkmam. My father is at work now. Babam şu an işte. She gets up at six every day. O her gün altıda kalkar. He was not at the party. O partide değildi.
211
I laugh at her jokes every time. Ben her zaman onun şakalarına gülerim. I am not good at tennis. Ben teniste iyi değilim. She is very bad at English. O İngilizce’de çok kötü. I don’t watch television at night. Gece televizyon seyretmem. I am very happy with my darling. Ben sevgilim ile çok mutluyum. There is a vase on the table. Masanın üzerinde bir vazo var. I listen to his programme on the radio. Radyoda onun programını dinlerim. He works hard on weekdays. O hafta içi sıkı çalışır. I go on holiday in August. Ben Ağustos’ta tatile giderim. I visit my relatives on christmas day. Yılbaşında akrabalarımı ziyaret ederim. He lives on an island. O bir adada yaşar. I was born on the first of January nineteen seventy seven. Ben 1 Ocak 1977’de doğdum. He doesn’t work on Fridays. O Cuma günleri çalışmaz. I go home on foot every day. Eve her gün yürüyerek giderim. I don’t want to go to school today. Bugün okula gitmek istemiyorum. I go to bed at 10. Saat 10’da yatağa giderim. He listens to foreign music all the time. O her zaman yabancı müzik dinler.
212
I like speaking to people. Ben insanlarla konuşmayı severim. I work from nine to six every day. Ben 9’dan 6’ya kadar her gün çalışırım. This present is for you. Bu hediye senin için. I have waited for you for three hours. 3 saattir seni beklemekteyim. He has worked as a teacher for five years. O beş yıldır bir öğretmen olarak çalışmaktadır. I go to work by bus every day. Her gün işe otobüsle giderim. I want to pay by credit card. Kredi kartı ile ödemek istiyorum. This skyscraper was built by her father. Bu gökdelen onun babası tarafından inşa edildi. We have a home by the lake. Göl kenarında bir eve sahibiz. He is about 40 years old. O yaklaşık olarak 40 yaşında. I don’t want to speak about this matter. Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. I can’t see any cats under the tree. Ağacın altında hiç kedi göremiyorum. There is a very lovely cat in front of the fireplace. Şöminenin önünde çok şirin bir kedi var. Our home is near the hospital. Bizim evimiz hastanenin yanında. The bank is next to our English course. Banka İngilizce kursumuzun bitişiğinde. Seda is behind Savaş. Seda Savaş’ın arkasında. The post office is between the supermarket and our home. Postane süpermarket ile evimizin arasında.
213
I saw a big house among the trees. Ağaçların arasında büyük bir ev gördüm. We have to obey the social rules. Toplumsal kurallara uymalıyız. May I go out for a minute? Bir dakika için dışarı çıkabilir miyim? You are coughing a lot. You should go to the doctor’s. Çok öksürüyorsun. Doktora gitmelisin. We have to wear a uniform for the course. Biz kursta üniforma giymek zorundayız. I have an exam tomorrow. I must study the lesson. Yarın sınavım var. Ders çalışmalıyım. I must study vocabulary to learn English. İngilizce öğrenmek için kelime çalışmam gerek. May I come to the lesson tomorrow? Yarın derse gelebilir miyim? I have to do my homework. My teacher will check it tomorrow. Ödevimi yapmak zorundayım. Yarın öğretmenim kontrol edecek. You should get up early tomorrow. Your lesson is at nine a.m. Yarın erken kalkmalısın. Dersin saat 9’da. Children have to go to school at the age of seven. Çocuklar yedi yaşında okula gitmek zorundalar. I don’t have to go abroad to improve my English. İngilizce’mi geliştirmek için yurt dışına gitmek zorunda değilim. You don’t have to come here tomorrow. Yarın buraya gelmek zorunda değilsin. I like swimming. Yüzmeyi severim. I hate cooking. Yemek pişirmekten nefret ederim. I stopped smoking. Sigara içmeyi bıraktım. I want to drink some tea. Biraz çay içmek istiyorum.
214
I decided to go abroad. Yurt dışına gitmeye karar verdim. I am looking forward to seeing you. Seni görmeyi dört gözle bekliyorum. I need to get some fresh air. Temiz hava almaya ihtiyacım var. I enjoy teaching English. İngilizce öğretmekten zevk alırım. My father lets me go there. Babam oraya gitmeme izin verir. She makes me laugh a lot. O beni çok güldürür.
215
PAST CONTINUOUS TENSE TRANSLATION QUESTIONS
●
O ders çalışırken ben uyumuyordum. _____________________________________________________________________.
●
Ben okula gittiğimde en iyi arkadaşım beni bekliyordu. _____________________________________________________________________.
●
Onlar yemek yerken sen ne yapıyordun? ______________________________________________________________________.
●
Ben kitap okurken kız kardeşin ne yapıyordu? ______________________________________________________________________.
●
Onu gördüğümde arabayı tamir ediyordu. ______________________________________________________________________.
●
Annem eve geldiğinde ben uyuyordum. ______________________________________________________________________.
●
Yeni departman hakkında raporlarımı yazarken assistanım bilgisayarda yazı yazıyordu. ______________________________________________________________________.
●
Onu beklerken kahve içmedin mi? ______________________________________________________________________.
●
Babam köpeğimizi doyururken ben onlara bakıyordum. ______________________________________________________________________.
●
Yılbaşında akşam yemeği yerken halam geldi. ______________________________________________________________________.
●
Hastaneye vardığımda o dinleniyordu. ______________________________________________________________________.
●
Gazetede haberi okurken şok oldum. ______________________________________________________________________.
216
●
Onunla karşılaştığımda ben kütüphanedeydim. ______________________________________________________________________.
●
O ödevini bitirdiği zaman ben çıkıyordum. ______________________________________________________________________.
●
Annem saçlarımı tararken ben şarkı söylüyordum. ______________________________________________________________________.
●
O okula geldiğinde sen ne yapıyordun? ______________________________________________________________________.
●
O geldiğinde ben çok mutlu oldum. ______________________________________________________________________.
●
Kız kardeşim uyurken ben ders çalışıyordum. ______________________________________________________________________.
●
Ben alışveriş yaparken kızım oyuncaklarıyla oynuyordu. ______________________________________________________________________.
●
Onun eteğini dikerken o beni izliyordu. ______________________________________________________________________.
217
GERUNDS& INFINITIVES TRANSLATION QUESTIONS ● Bana bağarmana katlanamıyorum. ______________________________________________________________________. ● Yeni evimime taşınmayı dört gözle bekliyorum. ______________________________________________________________________. ● Annem odamı toplamaktan nefret eder. ______________________________________________________________________. ● Yabancı dil öğrenmekten zevk alır mısın? ______________________________________________________________________. ● Seni sevmekten kendimi alamıyorum. ______________________________________________________________________. ● Yurt dışına gitmeye karar verdin mi? ______________________________________________________________________. ● Bu hediyeyi sonsuza dek saklayacağıma söz veriyorum. ______________________________________________________________________. ● Final sınavından geçmeyi başaramadım. ______________________________________________________________________. ● Bu soruları çözmek çok zor. ______________________________________________________________________. ● Erken kalkmaya alışamadım. ______________________________________________________________________. ● Babam hiçbir zaman dışarı çıkmama izin vermez. ______________________________________________________________________. ● Cem Yılmaz dün beni çok güldürdü. ______________________________________________________________________. 218
● Neden çizgi film izlemeyi sevmiyorsun? ______________________________________________________________________. ● 8 yaşındayken bilgisayar oyunları oynardım. ______________________________________________________________________. ● Onun grubuna katılmayı reddettim. ______________________________________________________________________. ● Kendimi kitap okumaktan alamıyorum. ______________________________________________________________________. ● Senin sınıfa geç gelmene katlanamıyorum. ______________________________________________________________________. ● Onun beni aşağılamasına alıştım. ______________________________________________________________________. ● Tavla oynamaktan zevk alırım. ______________________________________________________________________. ● Geçen hafta annem teyzemle buluşmayı dört gözle bekliyordu. ______________________________________________________________________.
219
PAST PERFECT TENSE TRANSLATION QUESTIONS ● Dışarı çıkmadan önce babam beni uyarmıştı. ______________________________________________________________________. ● Projemi bitirdikten sonra eve gittim. ______________________________________________________________________. ● Trafik kazası yaptıktan sonra araba kullanamadım. ______________________________________________________________________. ● Televizyonda film seyretmeden önce yemeğimi yedim. ______________________________________________________________________. ● Akşam yemeği yemeden önce ellerimi yıkadım. ______________________________________________________________________. ● Giyindikten sonra kahvaltı ettim. ______________________________________________________________________. ● Okula gitmeden önce arkadaşıma uğramıştım. ______________________________________________________________________. ● Evlendikten sonra bir bebeğim oldu. ______________________________________________________________________. ● En iyi arkadaşım Londra'ya gittikten sonra İngilizce öğrendi. ______________________________________________________________________. ● Evlenmeye karar vermeden önce çok düşünmüştüm. ______________________________________________________________________. ● Futbol oynadıktan sonra çok yoruldum. ______________________________________________________________________. ● Hafta sonu koştuktan sonra dinlendim. ______________________________________________________________________. 220
● O vizesini aldıktan sonra Kanada'ya gitti. ______________________________________________________________________. ● Konsere gitmeden önce arkadaşımla sinemaya gitmiştik. ______________________________________________________________________. ● O partiye gittikten sonra annesi onu aradı. ______________________________________________________________________. ● Ben uyuduktan sonra babam geldi. ______________________________________________________________________. ● Abim gelmeden önce onun favori yemeğini pişirdim. ______________________________________________________________________. ● Bu konu hakkında makale yazmadan önce araştırmalar yaptım. ______________________________________________________________________. ● Kitap okumadan önce ödevlerimi bitirmiştim. ______________________________________________________________________. ● Televizyon seyrettikten sonra uyudum. ______________________________________________________________________.
221
PRESENT PERFECT CONTINUOUS TENSE TRANSLATION QUESTIONS ● On iki yıldır aynı ofiste çalışmaktayım. ______________________________________________________________________. ● Sokaklar ıslak. Bütün gece yağmur yağdı. ______________________________________________________________________. ● 15 gündür sevgilimden telefon bekliyorum. ______________________________________________________________________. ● 1992'den beri Antalya'da yaşamaktayım. ______________________________________________________________________. ● Saat 5'ten beri kitap okuyorum. ______________________________________________________________________. ● Patron geldiğinden beri toplantıda ekonomik problemleri tartışmaktayız. _____________________________________________________________________. ● İki saattir onu bekliyorum. ______________________________________________________________________. ● Annem çok yorgun. Bütün gün temizlik yaptı. ______________________________________________________________________. ● Annem 2 saattir yemek pişiriyor. ______________________________________________________________________. ● En iyi arkadaşım çok üzgün. 4 saattir ağlıyor. ______________________________________________________________________. ● 2 yıldır tezimi yazmaktayım. Henüz bitirmedim. ______________________________________________________________________. ● Ressam 1 haftadır doğa resmi çiziyor. ______________________________________________________________________. 222
● Başbakan saat 5 ten beri toplantıda ülkenin geleceği hakkında beyanat veriyor. ______________________________________________________________________. ● Ben 1998'den beri Sidney'de yaşamaktayım. Burada yaşamaya bayılıyorum. ______________________________________________________________________. ● Daylight Vcd setleri 2003'den beri bizlere İngilizce öğretmekte. ______________________________________________________________________. ● On yıldır babam İstanbul'da çalışıyor. ______________________________________________________________________. ● Abim saat 2 den beri uyuyor. ______________________________________________________________________. ● Ben 5 saattir ders çalışıyorum. ______________________________________________________________________. ● Tamirci geçen haftadan beri arabamı tamir ediyor. ______________________________________________________________________. ● Onunla iki gündür telefonda konuşuyorum. ______________________________________________________________________.
223
PASSIVE VOICE TRANSLATION QUESTIONS ● Geçen hafta sonu ben yurtdışındayken arabam çalındı. ______________________________________________________________________. ● Biz futbol oynarken vazo kırıldı. ______________________________________________________________________. ● Bilim adamları tarafından gelecek hafta bazı deneyler yapılacak. ______________________________________________________________________. ● 2 yıldır bu tez araştıma görevlileri tarafından hazırlanmaktadır. ______________________________________________________________________. ● Final sonuçları öğrenciler tarafından bekleniyor. ______________________________________________________________________. ● On yıl önce bu ev inşa edildi. ______________________________________________________________________. ● Gelecek hafta burada film çekilecek. ______________________________________________________________________. ● 2 saat önce köpek babam tarafından beslendi. ______________________________________________________________________. ● Bu araba Almanya'da üretildi. ______________________________________________________________________. ● Türkiye'de çay nerede yetiştiriliyor? ______________________________________________________________________. ● En sevdiğim şarkı çalınmadı. ______________________________________________________________________. ● İngilizce uzun süredir Türkiye'de öğretilemiyor. ______________________________________________________________________. 224
● İngilizce Avustralyalılar tarafından konuşulur. ______________________________________________________________________. ● Ne kadar süredir bu köprü inşa edilmekte? ______________________________________________________________________. ● Bu parfümü yaparken farklı bir madde kullanıldı. ______________________________________________________________________. ● Geçen hafta annem tarafından bana büyük bir hediye alındı. ______________________________________________________________________. ● Dün gazetede çok önemli bir makale yazıldı. ______________________________________________________________________. ● Dün proje reddedildi. ______________________________________________________________________. ● Gelecek hafta yeni bir proje sunulacak. ______________________________________________________________________. ● Evlenme teklifim kabul edilmedi. ______________________________________________________________________.
225
IF CONDITIONALS TRANSLATION QUESTIONS ● Zamanında eve gelirsen, seninle oyun oynayabiliriz. ______________________________________________________________________. ● Ben senin yerinde olsam, bu sınava sıkı çalışırım. ______________________________________________________________________. ● Projeyi zamanında teslim etmiş olsaydın, terfi alabilirdin. ______________________________________________________________________. ● Ürünün satış oranı yükselmiş olsaydı, senelik gelirimiz artacaktı. ______________________________________________________________________. ● Eğer bugün hava güzel olursa, onu ziyarete gideceğim. ______________________________________________________________________. ● Ödevimi tamamlamış olsaydım, arkadaşlarımla futbol oynayacaktım. ______________________________________________________________________. ● Geçen hafta onu görmüş olsaydım, mutlu olacaktım. ______________________________________________________________________. ● Milli piyangoyu kazanırsan ne yapacaksın? ______________________________________________________________________. ● Zengin olsan paranı nasıl harcarsın? ______________________________________________________________________. ● Toplantı erken biterse arkadaşlarımla partiye gideceğiz. ______________________________________________________________________. ● O beni anlasa her şey daha kolay olacak. ______________________________________________________________________. ● Kızım daha fazla ders çalışırsa başarılı olabilir. ______________________________________________________________________. 226
● O dün beni aramış olsaydı sinemaya beraber gidebilirdik. ______________________________________________________________________. ● 2 gün önce evi temizlemiş olsaydım onları davet edebilirdim. ______________________________________________________________________. ● Onun yerinde olsam çok ağlarım. ______________________________________________________________________. ● Babam eve erken gelirse ne yapacağız? ______________________________________________________________________. ● Eğer teyzeni ziyaret etmiş olsaydın beni arardı. ______________________________________________________________________. ● En iyi arkadaşım Londra'ya gitse annesini görebilir ama oraya gidemiyor. ______________________________________________________________________. ● Korku filmi seyredersem uyuyamıyorum. ______________________________________________________________________. ● Eğer İngilizce öğretmenimiz sınavları kontrol ederse, gelecek hafta notlarımızı açıklayacak. ______________________________________________________________________.
227
PAST CONTINUOUS TENSE TRANSLATION ANSWERS
●
While he was studying, I wasn't sleeping.
●
When I went to school, my best friend was waitinf for me.
●
While they were having dinner/ lunch, what were you doing?
●
While I was reading a book, what was your sister doing?
●
When I saw him, he was repairing the car.
● ●
When my mother came home, I was sleeping. While I was writing the reports about the new department, my assisstant was writing on the computer.
●
While you were waiting for her, didn't you drink cofffee?
●
While my father was feeding the dog, I was looking at them.
●
While we were having dinner, my aunt came.
●
When I arrived at the hospital, he was resting.
●
While I was reading some news on the newspaper, I got shocked.
●
When I met him, he was in the library.
●
When he finished his homework, I was going out.
●
While my mother was combing my hair, I was singing.
●
When he came to school, what were you doing?
●
When he came, I got happy.
●
While my sister was sleeping, I was studying.
●
While I was doing shopping, my daughter was playing her toys.
●
While I was sawing her skirt, she was watching me.
228
GERUNDS& INFINITIVES TRANSLATION ANSWERS ● I can't stand your shouting at me. ● I am looking forward to moving my new house. ● My mother hates tidying my room. ● Do you enjoying learning foreign languages? ● I can't help loving you. ● Did you decide to go abroad? ● I promise to hide this gift forever. ● I couldn't manage to pass from the final exam. ● It is hard to solve these questions. ● I couldn't get used to getting up early. ● My father never lets me go out. ● Cem Yılmaz made me laugh a lot yesterday. ● Why don't you like watching cartoon films? ● When I was 8 years old, I used to play computer games. ● I refused to join in his group. ● I can't help reading books. ● I can't stand your coming to class late. ● I got used to his humiliating me. ● I enjoy playing blackgammon. ● My mother looked forward to meeting my aunt last week.
229
PAST PERFECT TENSE TRANSLATION ANSWERS ● Before I went out, my father had warned me. ● I went home after I had finished my project. ● After I had had an accident, I couldn't drive a car. ● Before I watched a film on TV, I had had dinner. ● Before I had dinner, I had washed my hands. ● After I had worn my clothes, I had breakfast. ● Before I went to school, I had come round my friend. ● After I had got married, I had a baby. ● After my best friend had gone to London, he learned English. ● Before I decided to get married, I had thought a lot. ● After I had played football, I got exhausted. ● After I had run at the weekend, I had a rest. ● After he had taken his visa, he went to Canada. ● Before we went to the concert, we had gone to the cinema. ● After she had gone to the party, her mother callled her. ● After I had slept, my father came. ● Before my elder brother came, I had cooked his favourite meal. ● Before I wrote an essay about this topic, I had investigated. ● Before I read a book, I had finished my homework. ● After I watched TV, I slept.
230
PRESENT PERFECT CONTINUOUS TENSE TRANSLATION ANSWERS ● I have been working at the same office for 12 years. ● The streets are wet. It has been raining all night. ● I have been waiting for a call from my darling for 15 days. ● I have been living in Antalya since 1992. ● I have been reading a book since 5 o'clock. ● We have been discussing about the economical problems since the boss came. ● I have been waiting for him for 2 hours. ● My mother is very tired. She has been cleaning all day. ● My mother has been cooking for 2 hours. ● My best friend is very sad. She has been crying for 4 hours. ● I have been writing over my thesis. I haven't finished it, yet. ● The artist had been drawing a nature picture for a week. ● The Prime Minister has been declaring about the country's future at the meeting since 5 o'clock. ● I have been living in Sidney since 1998. I love living here. ● Daylight VCD Sets have been teaching English to us since 2003. ● My father has been working in İstanbul for 10 years. ● My elder brother has been sleeping for 2 hours. ● I have been studying for 5 hours. ● The mechanic has been repairing my car since last week. ● I have been talking to him on the phone for 2 days.
231
PASSIVE VOICE TRANSLATION ANSWERS ● When I was abroad last week, my car was stolen. ● While we were playing football, the vase was broken. ● Some experiments will be done by the scientists. ● This thesis have been prepared for 2 years by the investigators. ● The final exam results were waited by the students. ● This house was built ten years ago. ● The film will be made here next week. ● The dog was fed 2 hours ago by my father. ● This car was produced in Germany. ● Where is tea grown in Turkey? ● My favourite song wasn't played. ● English hasn't been taught in Turkey. ● English is spoken by the Australians. ● How long has this bridge been built? ● While this perfume was made, different elements were used. ● A big gift was bought last week by my mother. ● A very important essay was written on the newspaper yesterday. ● The project was rejected yesterday. ● A new project will be presented next week. ● My marriage proposal wasn't accepted.
232
IF CONDITIONALS TRANSLATION ANSWERS ● If you come home on time, we can play a game. ● If I were you, I would study hard for this exam. ● If you had submitted this project in time, you would have been promoted. ● If the product's sales rate had increased, our year's income would have increased. ● If the weather is nice today, I will go to visit her. ● If I had completed my homework, I would have played football with my friends. ● I had seen him last week, I would get happy. ● If you won the national lottery, what would you do? ● If you were rich, how would you spend your money? ● If the meeting is over early, we will got party with my friends. ● If he understands me, every thing will be easier. ● If my daughter studies more, she can be more successful. ● If he had called me yesterday, we could have gone to cinema together. ● If I had cleaned the home 2 days ago, I would have invited them. ● If I were her, I would cry a lot. ● If my father comes home early, what will we do? ● If you had visited your aunt, she would have called me. ● If my best friend went to London, she could see her mother; but she can't go there. ● If I watch a horror film, I can't sleep. ● If our English teacher controls our exams, she will declare our marks next week.
233
TENSES& PASSIVE VOICE TENSES
STRUCTURES
PASSIVE STRUCTURES
1 SIMPLE PRESENT TENSE
V1/VES
AM/IS/ ARE V3
2 PRESENT CONTINUOUS TENSE
AM/IS/ ARE VING
AM/IS/ARE BEING V3
3 SIMPLE PAST TENSE
V2
WAS/WERE V3
4 PAST CONTINUOUS TENSE
WAS/WERE VING
WAS/WERE BEING V3
5 PRESENT PERFECT TENSE
HAVE/HAS V3
HAVE/HAS BEEN V3
6 PAST PERFECT TENSE
HAD V3
HAD BEEN V3
7 FUTURE TENSE ( WILL)
WILL V1
WILL BE V3
8 FUTURE TENSE ( BE GOING TO)
BE GOING TO V1
BE GOING TO BE V3
9 FUTURE PERFECT TENSE
WILL HAVE V3
WILL HAVE BEEN V3
10 PRESENT PERFECT CONTINUOUS TENSE
HAVE/HAS BEEN VING
NO PASSIVE
11 PAST PERFECT CONTINUOUS TENSE
HAD BEEN VING
NO PASSIVE
12 FUTURE CONTINUOUS TENSE
WILL BE VING
NO PASSIVE
13 FUTURE PERFECT CONTINUOUS TENSE
WILL HAVE BEEN VING
NO PASSIVE
234
FUTURE TENSES 1. Future Continuous Tense (Gelecekte Devamlılık) "Future" (gelecek) deyince aklımıza "will", "continuous" (devamlılık) deyince ise aklımıza "Ving" gelmektedir. Gelecekte devamlılık yaparken araya bir yardımcı fiil "(be)" koymamız gerekir. Çünkü "will" den sonra "Ving" gelemez ve yardımcı fiilin ilk hali olan " be" yi alırız. Future Continuous Tense: "will + be + Ving" (-yor olacak) I will be sleeping by 2 am at night. (saat 2'de uyuyor olacağım.) Zaman zarfımız "by"dır. "by" gördüğümüzde aklımıza "Future Continuous Tense" gelecektir. I will be working by this time tomorrow. (yarın bu saatlerde çalışıyor olacağım.) Will + be + Ving (working) She will be studying English by 5 pm. (Saat 5 de İngilizce çalışıyor olacak.) Bütün öznelerde future continuous tense yapısı aynıdır. Time Expressions by 2005 by this time tomorrow/ next week by next January by the time
2. Future Perfect Tense (Gelecekte Bitmiş Zaman) "future" olunca "will", "perfect" deyince ise "have V3" aklımıza gelir. Future Perfect Tense: "will + have V3" (-mış olacak) I will have slept for 3 hours by 5 am. (Saat 5 de 3 saattir uyumuş olacağım.) By = future For = perfect Future perfect : will have V3 (will have slept) They will have finished and submitted their project by the end of the week . (Onlar haftanın sonuyla beraber projelerini bitirmiş ve teslim etmiş olacaklar.)
235
By = future will have V3 = Future Perfect Tense
3. Future Perfect Continuous Tense "will + have been + Ving" (-mış olacak) uzun eylemler için
I will have been living in İstanbul for 30 years by 2020. (2020 de İstanbul'da 30 yıldır yaşamış olacağım.) By = future For = perfect I will have been sleeping by 2 am. (will have been Ving) I will have slept by 2 am. (will have V3) İki cümlenin de anlam açısından hiçbir farkı yoktur. Fakat "uyumak" eylemi uzun süren bir eylem olduğu için ilk cümleyi tercih etmek daha doğrudur.
By the time (-dığı zaman) I will be teaching English by the time he comes. O geldiği zaman ben İngilizce öğretiyor olacağım. I will have taught English by the time he comes. O geldiği zaman ben İngilizce öğretmiş olacağım. I will have been teaching English by the time he comes. O geldiği zaman ben İngilizce öğretmiş olacağım. Example: By the time my mother arrives, I will have ironed my clothes. (By the time + S.Present Tense + Subject + will have V3) Example: 2020 yılında internet daha gelişmiş olacak. Gelişmiş olacak: future perfect tense By = future
236
The internet will have developed more by 2020. Example: 2005 yılında ben 27 yaşında olmuş olacağım. Olmuş olacağım: future perfect tense By = future I will have been 27 years old by 2005.
STRUCTURES ( İNGİLİZCEDEKİ YAPILAR ) When ( -dığı zaman)
As soon as ( yapar yapmaz ) As long as ( -dığı sürece )
Once ( -dığı zaman ) By the time ( -dığı zaman ) Every time ( Her defasında) The moment ( O anda) Before ( -den önce)
+ Simple Present Tense + Simple Past Tense
237
TENSE AGREEMENT ( ZAMAN UYUMU) Present Tenses
Past Tenses
Simple Present Tense Present Continuous Tense Present Perfect Tense Present Perfect Continuous Tense Future Tenses Present Modals = Can / must / have to ...to/might
Simple Past Tense Past Continuous Tense Past Perfect Tense Past Perfect Continuous Tense was / were going to Past Modals = could/had
*"Present Tense"'leri Present Tense'lerle, Past Tense'leri Past Tense'lerle kullanmak zorundayız. Exception / istisna She / has been working here since she came to İstanbul. / has worked *Since'ten sonra bir cümle gelirse, fiilin ikinci halini (verb2) kullanmak zorundayız. Present Perfect/ Present Perfect Continuous +since + Subject + verb 2 İstanbul'a geldiğinden beri burada çalışmaktadır. (İstanbul'a gelme eylemi bitmiştir,fakat çalışma eylemi daha önceden başlamış ve hala devam ediyor.) Past Tense = finished action (geçmişte başlayıp,geçmişte biten eylemdir.) Perfect Tense = hala devam eden eylemlerde kullanılır. When ( -dığı zaman) / Before ( -den önce) / As soon as ( yapar yapmaz ) / As long as ( -dığı sürece ) / Once ( -dığı zaman ) / By the time ( -dığı zaman ) birbiriyle uyumlu olan zamanlarla kullanılmalıdırlar. Examples: *When I arrived home
she was cooking. (yemek pişiriyordu) -du -yor she cooked. ( yemek pişirdi ) verb 2 she had cooked. (yemek pişirmişti) -mıştı/-mişti
238
1)When I arrived home,she was cooking. Ben eve geldiğimde/vardığım zaman,o yemek pişiriyordu.(past continuous) 2)When I arrived home,she cooked. Ben eve geldiğimde/vardığım zaman,o yemeği pişirdi.(simple past tense) (Benim eve gitmemle o yemek pişirmeye başladı gibi bir anlam çıkar. Eve gelmemle onun yemek pişirmeye başlaması ard arda olmuştur.) 3)When I arrived home,she had cooked. Ben eve geldiğimde/vardığım zaman,o yemek pişirmişti.(past perfect tense) (Ben geldiğim zaman yemek çoktan pişmişti anlamı çıkar.) Simple Past Simple Past Simple Past
●
Past Continuous Simple Past Past Perfect / Past Perfect Continuous
When you arrive in London,you will call me. Verb1
will+ verb1
Sen Londra'ya vardığında,beni arayacaksın. Simple Present Tense & Future Tense *When she arrives in London,She always calls me. verb-s verb-s O Londra'ya vardığında,beni her zaman arar.
Simple Present Tense & Simple Present Tense When + simple present / simple past •
"When" yerine "once" da kullanılabilir.Anlam ve kullanım olarak tamamen aynılardır. Kalıpları tamamen aynıdır.
When/Once = -dığı zaman *As soon as she arrived in Adana,she called me. Adana'ya varır varmaz,beni aradı.
239
Simple Past Tense & Simple Past Tense *As soon as herzaman Simple past ve simple present ile kullanılır. "Yapar yapmaz" anlamına gelir. •
ASAP = As Soon As Possible (olabildiğince çabuk ) informal/gayri resmi mektupların altına yazan bir ifadedir.
•
Before ( -dan önce ) Simple Past ve Simple Present ile kullanılır. *Before she calls me, she has come round her mum. ( come round = uğramak) ilk eylem Beni aramadan önce, annesine uğramış. *Present Perfect her zaman Simple Present'tan önce yaşanır.
Past Tense Present Perfect Tense now ( Present Tense) Future Ten. *Before they saw the ad in the newspaper,they had brouht a magazine. Past perfect • "ad" = reklam /ilan = ADvertisement Gazetede ilanı görmeden önce,bir tane dergi satın almışlardı.(Önce dergi satın aldılar,sonra gazetedeki ilanı gördüler.) By the time ( -dığı zaman) a) Present Usage b)Past Usage
By the time + Simple Present + Subject + Future Tenses *By the time I come home, my mum will be sleeping. (sleeping = uzun süreli fiil) Eve geldiğim zaman, annem uyuyor olacak. ( will have slept = uyumuş olacak )
240
By the time + Simple Past + Past Perfect/ Past Perfect Cont. had + verb 3 / had been + verb -ing * By the time she arrived home, my father had gone to bed. when/once verb2 had verb3 Ben eve vardığımda babam yatmıştı. * By the time she arrived home, = second action my father had gone to bed. = first action
As long as ( -dığı sürece)
As long as + Simple present Simple past *As long as my students study vocabulary,they will be successful. Future Benim öğrencilerim kelime çalıştıkları sürece, başarılı olacaklar. *Eğer "as long as" şeklindeki kalıpları cümle ortasına almak istiyorsak, cümlesiyle birlikte yerini değiştirmeliyiz. *As long as my mother came to İstanbul, I would be very happy. While (-iken) While + long action verb = Kendi içinde uzun süren fiillerdir,bir anda olup bitmezler. was/were + (sleep/live/stay)
+ verb -ing (devamlılık ifade eden "-yor" eki )
am/is/are study/work/listen + ing. While I was cooking,my mum was reading. -du -yor Ben yemek pişirirken,annem okuyordu.
241
*While + Subj+ Past Continuous Tense + Subject+ Past Continuous Tense -iken Simple Past Tense While she was waiting for me, I was listening to my teacher. O beni beklerken, ben öğretmenimi dinliyordum. While he was working, his boss suddenly came. O çalışırken, aniden patronu geldi.
STRUCTURES II ( İNGİLİZCEDEKİ YAPILAR II) A) IT.....TIME....... – –
It is time + to V1 ( bir şey yapma zamanı geldi ) It is time to go home ( eve gitme zamanı geldi ) to V1
_ It is ( high ) time + to V1 ( Bir şey yapma zamanı geldi ve geçiyor ) It is high time to go home ( Eve gitme zamanı geldi de geçiyor bile ) __It is time + Subject + V2 ( Özne varsa ) It is time I went home. (Eve gitme zamanım geldi ) V2 __It is high time I went home. ( Eve gitme zamanım geldi de geçiyor ) __It was time + to have V3 ( Geçmiş için kullanılır ) It was time to have slept. (Uyuma zamanım gelmişti ) __It was high time + to have V3 ( geldi de geçti ) It was high time to have gone to doctor. ( Doktora gitme zamanı geldi de geçti bile ) __It was time + Subject + had V3 ( Özne varsa ) It was time she had slept. ( Uyuma zamanı geçmişti )(onun) It was high time she had slept. ( Uyuma zamanı geçmişti bile )
242
Örnek : Bilgisayarımı tamir ettirme zamanı geldi. Causatives it is time It is time to have my computer fixed.
Örnek : Annemin hastaneye gitme zamanı geldi. It is time my mummy went to hospital. It is time + Subject + V2 Örnek : İngilizce'yi öğrenme zamanı geldi de geçiyor bile. It is high time to learn English. It is high time + V1 Örnek : Babamın sigarayı bırakma zamanı gelmişti. It was time my dad had stopped smoking. It was time + Subject + had V3 B. IT .... THE CARDINAL NUMBER TIME -
It is the first / second time + Subject + have / has V3 It is the first time I have seen him. ( onu ilk görüşümdü ) have V3 It is the second time I have seen this film. ( bu filmi ikinci görüşüm ) have V3
-
It was the first time + Subject + had V3 ( geçmişte ) It was the first time she had met him. ( Onun onunla ilk tanışmasıydı ) had V3 It was the second time they had gone to Datça. ( Onların Datça'ya ikinci gitmeleriydi )
Örnek : Bu benim ilk araba kullanışım. It is the first time I have driven a car.
Örnek : Bu benim ilk araba kullanışımdı. It was the first time I had driven a car. past perfect Örnek : Bu onun ikinci kez Dolmabahçe Sarayı'nı ziyaretiydi. It was the second time she had visited Dolmabahçe Palace.
243
3. NO SOONER.....THAN - No sooner......than Scarcely.........when Hardly......... when
- tam şunu yapmıştımki şu oldu
(Kalıp olarak ve anlam olarak 3 yapınında biribirinden farkı yoktur.) Örnek: No sooner had I entered the lesson than my student arrived. had+ Subj+ V3
V2
( Tam derse girmiştim ki öğrencim geldi )
Örnek : Tam evden çıkmıştım ki en iyi arkadaşıma rastladım. come across No sooner had I left home than I came across my best friend. had+ Subj+ V3 V2 Örnek : Tam konumu bitirmiştimki, zil çaldı. Hardly + had + Subject + V3 when + V2 Hardly had I finished my unit when the ring rang. past perfect V2 Örnek : Tam sınıfa girmiştim ki , elektrikler kesildi. go off Scarcely had I entered the class when it went off. had V3 V2 No sooner had + Subject + V3 + than- when Scarcely Hardly
244
+ Subject + V2
4. WOULD RATHER/ SOONER/ PREFER
●
I would rather ( tercih etmek ) - would rather+ V1 +than+ V1
Örnek : I would rather sleep than go out. ( Dışarıya çıkmaktansa uyumayı tercih ederim. ) V1 V1 Örnek : She would rather go to theater than stay at home. V1
V1
( Evde kalmaktansa tiyatroya gitmeyi tercih eder ) -
would rather + subject + V2 + than + V2 Örnek : I woud rather you told the truth than told a lie. Subj.+V2 V2 ( Senin bana yalan söylemendense doğruyu söylemeni tercih ederim ) Örnek : I would rather my parents lived in İstanbul. ( ailemin İstanbul' da yaşamasını tercih ederim. ) Eğer " would rather " dan sonra özne varsa V2 kullanılır , eğer yoksa V1 kullanılır. ●
-
would rather + have V3 + than + have V3 ( geçmiş zaman için ) I would rather have stayed in Turkey than have gone abroad. ( Yurt dışına gitmektense Türkiye' de kalmayı tercih ettim )
-
would prefer + to V1 + than + to V1 ( tercih etmek ) I would prefer to stay in İstanbul than to work abroad. ( İstanbul' da kalmayı dışarıda çalışmaya tercih ederim )
-
would prefer + subject + to V1 + than + to V1 I would prefer my mummy to come here. ( Annemin buraya gelmesini tercih ederim. )
245
*İster "Geçmiş" ister "Geniş" zaman olsun prefer 'de kalıp değişmez. -
prefer + Ving + to + Ving prefer + noun + to + noun I prefer dancing to swimming. ( Dans etmeyi yüzmeye tercih ederim. ) Ving Ving I prefer tea to coffee. ( Kahvedense çayı tercih ederim ) I preferred tea to coffee. ( Çayı kahveye tercih ettim ) past tense
5. NO MATTER + WH ? Question ■ No matter kalıbından sonra mutlaka biir soru kelimesi gelmelidir yoksa kalıp yanlış olur. ■ No matter what = Whatever ( Ne olursa olsun...) ■ No matter who = Whoever ( Kim olursa olsun...) ■ No matter when = Whenever ( Ne zaman olursa olsun....) ■ No matter where = Wherever ( Nere olursa olsun....) ■ No matter how = However ( Ne kadar olursa olsun...) ■ No matter which = Whichever ( Hangisi olusa olsun...) Örnek : No matter what you do I will not forgive you. ( Ne yaparsan yap seni affetmeyeceğim. ) Örnek : No matter where you go I will find you. ( Nereye gidersen git seni bulacağım. ) - No matter how / adverb However + adjective / adverb ( bu iki kalıp aynı anlama gelirler.) Örnek : No matter how hard you study you will not pass the class. ( Ne kadar çok çalışırsan çalış sınıfı geçemeyeceksin. ) However hard you study you will not pass the class. *Soru kalıplarından sonra "adverb" ya da "adjective" mi olduğuna dikkat edilmelidir.
It is time + to V1 It is time + Subject + V2
(Zamanı geldi kalıpları)
It was time + to have V3 It was time + Subject + had V3 It is the first / second time + Subject + have / has V3 It was the first / second time + Subject + had V3 246
No sooner had subject V3 Hardly Scarcely
than when when
Tam ...... yapmıştım ki ........ oldu)
Would rather + V1 + than + V1 Would rather + Subject +V2 + than + V2 Would rather + have V3 + than + have V3 Would prefer + to V1 + than + to V1
(Tercih etmek)
Prefer + Ving + to + Ving Prefer + noun + to + noun
247
INDIRECT SPEECH ( AKTARMALI CÜMLE) Indirect Speech a. Imparatives (to Vı/ not to Vı) b. Positives / Negatives (one tense back) c. Questions ■ Yes,no questions (if/whether) ■ Wh? Questions (where, when, who...) 1. Imperatives (emir cümleleri)
to Vı
"Open the door." He said to me to open the door. "Come to the lesson on time." My teacher said to me to come to the lesson on time. "Close the windows." He said to me to close the windows." "Don't speak to me." ( - ) She said to me not to speak to her. "Study new words of the unit." ( + ) She said to me to study new words of the unit. "Don't interrupt him." ( - ) My mother said to me not to interrupt him. 2. Positives and Negatives (sentences) "one tense back" (bir zaman geri) diye bir kural vardır. Aktarmalı cümle yaparken bir önceki zamana göre aktarımı yapıyoruz.
248
INDIRECT SPEECH CHART Simple Present Tense ( V1) ->
Simple Past Tense ( V2)
Present Continuous Tense ( am/ is/ are Ving) ->
Past Continuous Tense( was/were Ving)
Present Perfect Tense( have/ has V3)->
Past Perfect Tense(had V3)
Present Perfect Continuous Tense ( have/ has been Ving) -> Past Perfect Continuous Tense ( had been Ving) Simple Past Tense ( V2) ->
Past Perfect Tense ( had V3)
Past Continuous Tense ( was/ were Ving)-->
Past Perfect Continuous Tense ( had been Ving)
Past Perfect Tense( had V3) ->
Past Perfect Tense ( had V3)
Past Perfect Continuous Tense( had been Ving) ->Past Perfect Continuous Tense ( had been Ving) •
"I go to work every day." she said.
Simple Present Tense (go) -> Simple Past Tense (went) She said to me she went to work every day. ■ "I am walking around in Taksim now." he said. Present Cont. Tense (walking) -> Past Cont. Tense (was walking) He said to her he was walking around in Taksim then. ■ "She slept a lot yesterday." my father said. Simple Past Tense (slept) -> Past Perf. Tense (had slept) My father said that she had slept a lot the day before/the previous day. •
"She has worked over these projects for 3 months." he claimed.
Present Perf. Tense (worked) -> Past Perf. Tense (had worked) He claimed/mentioned/determined/told/said that she had worked over those projects.
249
•
"He has been working here since 1995"
Present Perf. Cont. Tense (has been working)-^ Past Perf. Cont. Tense (had been working) She determined that he had been working there since 1995. •
"I will explain this unit to you tomorrow." she mentioned.
will -> would haline gelir. She mentioned that she would explain that unit to me the following day.
this
-> that
here
-> there
tomorrow
-> the next day/ the following day
now
-> then
today
-> that day
tonight
-> that night
yesterday
-> the previous day
last week
-> the previous week
2 days ago
-> 2 days before
"I can play the guitar well." she said. can -> could + Vı She said to me she could play the guitar well. "She had misunderstood her mother before she called her." Past Perf. Tense -> Past Perf. Tense (had misunderstood) Simple Past Tense (called) -> Past Perf. Tense (had called) He said that she had misunderstood her mother before she had called her.
250
"While they were talking about the accident, he suddenly arrived." Past Cont. Tense (were talking)-^ Past Perfect Continuous Tense (had been talking) Simple Past Tense (arrived) -> Past Perfect Tense (had arrived) She claimed that while they had been talking about the accident, he suddenly had arrived.
"When I flied to the United Kingdom, she had just arrived." Simple Past Tense(flied) -> Past Perf. Tense (had flown) Past Perf. Tense (had arrived)Past Perf. Tense (had arrived) They said that when they had flown to the United Kingdom, she had just arrived." "After she had seen him in the match I noticed them." Past Perf. Tense -> Past Perf. Tense Simple Past Tense -> Past Perf. Tense She said that after she had seen him in the match, she had noticed them.
INDIRECT SPEECH DEĞİŞMEYEN KALIPLAR •
If Clause Type II
If Type II (zamanlar sabit kalır)
"If I were you I would sleep early" She said to me if she were me she would sleep early. • Would rather (zamanlar sabit kalır) "She would rather stay at home, than go out." would rather + V1 = tercih etmek (prefer)
She said to me that she would rather stay at home than go out.
251
3. Questions a. Yes, no questions (bir zaman geçmişe gidilir) = if / whether b. Wh? Questions + Subject + verb •
"Do you believe in love?" Yes, no questions (if/whether)
She asked to me if/whether I believed in love. •
"Are you working now?" Yes, no questions (if/whether)
He asked to me if/whether I was working then. •
"Have you watched this film,yet?" Yes, no questions (if/whether)
She asked if I had watched that film, yet. •
"Will she explain the reason?" Yes, no questions (if/whether)
She asked if she would explain the reason. •
"Can they play basketball well?"
Yes, no questions (if/whether) She asked if they could play basketball well. •
"Where do you live?" Wh? Questions
Simple present -> simple past She asked to me where I lived. •
"Why are you crying?" Wh? Questions
Present Cont. Tense -> Past Cont. Tense She asked to me why I was crying.
252
•
"How long have you been sleeping?" Wh? Questions
Present perf cont -> past perf cont She asked to me how long I had been sleeping. •
"When will you come round?" Wh? Questions
will -> would He asked when I would come round. •
"Who do you live with?" Wh? Questions
Simple present ->simple past She asked who I lived with. • "Where are you?" Wh? Questions Simple present-^simple past She asked where I was.
253
IF CONDITIONALS ( EĞER'Lİ CÜMLE KALIPLARI) • Type 0 ( Devamlı gerçeği ifade eden cümle kalıpları ) Expressing always truths. ( bilimsel gerçekler ) Scientific facts
If + Subject + Simple Present Tense ,Subject+ Simple Present Tense CONDITIONAL SENTENCE
RESULT SENTENCE
Örnek : If you put some water in the deep-freeze , it freezes. ( Eğer dondurucuya su koyarsan donar. ) - “If” ten sonraki koşul cümlesi , diğer cümle ise sonuç cümlesidir. Örnek : If you boil some water , it evaporates. Biraz suyu kaynatırsanız buharlaşır .bilimsel gerçek (scientific fact) - Her iki cümlenin de yerlerini değiştirebiliriz. If ' li cümle ortaya da gelebilir . It evaporates if you boil some water. Type I
If + Subject + Simple Present Tense
Subject + will + V1 ( Present Modal + V1)
CONDITIONAL SENTENCE
RESULT SENTENCE
Örnek : If you study hard , you can pass your class. ( Eğer çok çalışırsan , sınıfını geçebilirsin ) If Clause Sonuç Cümlesi Simple present
can + V1 = present modal
Örnek : If the weather is raining, I will stay at home If Clause sonuç cümlesi
254
Örnek : Eğer sinemaya gidersek , ben çok mutlu olacağım . Present tense future tense If we go to cinema , I will be very happy / contented Simple present future tense __Bu cümle real , possible ( gerçek mümkün)' dır. Örnek : Eğer parasını kaybederse , o gidemeyecek. If he loses his money, he will not / won't be able to go If clause result clause __"be able to" ; "can" ile aynı anlamdadır. Fakat tek farkı gelecek zaman ve perfect zamanda da kullanılabilmesidir. Örnek : Eğer ısrar ederse , ona gerçeği söyleyeceğiz . If he insists , we will tell the truth to him. [gerçeği söylemek] Simple present
Future tense
Örnek: Eğer ondan rica ederseniz, o size yardım edecektir. will+V1 If you request her , she will help you Ask for future tense Simple present Örnek: Eğer yağmur yağarsa, pikniğe gitmeyeceğiz . If it rains, we will not / won't go on a picnic "go to a picnic" diye bir kalıp yoktur "go on a picnic" kullanılır. Örnek : Eğer telefon numaramı ona vermezsem , o beni bulamaz. If I don't give my phone number to her , she can't find me Simple present result clause
255
Type 2
If + Subject + Simple Past Tense
,
Subject
CONDITIONAL SENTENCE
+ would + V1 ( Past Modal + V1)
RESULT SENTENCE
Örnek : If I were you , I would go home. (Senin yerinde olsam , eve giderim.) __If clause type 2 kesinlikle unreal ( gerçek dışı ) anlam içerir ama present tense de ( geniş zamanda ) 'dir. • İngilizce'de farazi ifadeler type 2 ile anlatılır . Yani anlam geniş zamandır ama kullanımı geçmiş zamandır. __If I were you , "I" 'dan sonra "were" ancak "If clause type 2" 'de gelir.
• If clause Type 2 , Type 1 'in geçmiş zamanlı halidir. Çünkü present simple yerine past simple ,will yerine de onun geçmişi olan would kullanılır.*Fakat anlam olarak tamamen present'tır. Örnek : Ben İngiltere'de olsam , amcamı ziyeret ederim.( Şu an İngiltere'de değilim. ) If I were in England , I would visit my uncle. (İngiltere'de olma olaslılığım da yok amcamı ziyaret etme olasılığım da yok.) (Eğer bu olasılıklarım olsaydı; type 1 kullanırdık.) Örnek : Ben prenses olsam , fakirlere yardım ederim. ( Ne prensesim, ne de fakirlere yardım ediyorum.) If I were a princess , I would help the poor people. Past tense would + V1
256
Type 3
If + Subject + Past Perfect Tense ,Subject + would have + V3 ( Past Modal + have V3) CONDITIONAL SENTENCE
RESULT SENTENCE
*If Type 3 kesinlikle unreal ve geçmiş zamandadır. • If you had worked hard , you could have promoted. ( Eğer çok çalışmış olsaydın, terfi etmiş olurdun.) (Çok çalışmadı ve terfi etmedi , bu durum söz konusu değildir.) Örnek : Eğer bu filmi seyretmiş olsaydın , sen bunu severdin. If you had watched this film , you would have like it. Past perfect would have V3
Örnek : Eğer İstanbul 'da yaşamış olsaydın bu konuyu çözmüş olurdun. If you had lived İn İstanbul , you would have solved this unit. had been living Mixed type( karışık tip ) ■ Type 3-2 ■ Type 2-3 Type 3- 2 Time Expressions ( Zaman İfadeleri ) Now , at the moment , at present , currently , today , tonight , this week , this year, this month. *Hepsi "Present Continuous Tense" zaman zarflarıdır. *Eğer bu zarfları " result clause" larda görürsek , mixed type durumları vardır.
257
If + Subject + Past Perfect Tense ,Subject + would + V1 ( Past Modal + V1) CONDITIONAL SENTENCE
RESULT SENTENCE
Type 2- 3 Time Expressions ( Zaman İfadeleri ) yesterday , last week/ month , the day before yesterday, 2 days ago... *Hepsi " Simple Past Tense" zaman zarflarıdır. *Eğer bu zarfları " result clause" larda görürsek , mixed type durumları vardır.
If + Subject + Simple Past Tense ,Subject + would have + V3 ( Past Modal + have V3) CONDITIONAL SENTENCE
RESULT SENTENCE
If she had invited me to the meeting , I would be meeting now. ( Beni davet etmedi ve şu an toplantıda değilim. ) *Anlam olarak type 3 'ten bir farkı yoktur fakat now olduğu için type 2'ye dönmek durumunda kaldık. Örnek : If she had slept early , she would not be tired now. Past perfect would V1 Type3 type2 Örnek : If she were at home, she would have cooked last week. If they completed their project, everything would have been perfect yesterday.
258
OMITTING IF (Cümleden “If” ifadesini kaldırmak) Type 1 TYPE I ( REAL- PRESENT ) If + Subject + Simple Present
+ Subject + will V1 / Present Modals+ V1
OMITTING IF Should+ Subject+ V1 CONDITIONAL CLAUSE
+ Subject + will V1 / Present Modals+ V1 RESULT CLAUSE
If you work hard, you can succeed. Should you work hard , you can succeed.
Eğer cümleden "if" kaldırırsak onun yerine should yazarız. Should + subject + V1
Örnek : If the weather is raining , I will stay at home. Should the weather be raining , I will stay at home. Her zaman için fiilin 1. hali alınır. Dolayısıyla is'in 1. hali "be" dir.
259
Type 2 TYPE II ( UNREAL- PRESENT ) + Subject + would V1 / If + Subject + Simple Past Past Modals+ V1
OMITTING IF + Subject + would V1 / Were+ Subject+ Obj Past Modals+ V1
Were+ Subject+ to V1
+ Subject + would V1 / Past Modals+ V1
CONDITIONAL CLAUSE
RESULT CLAUSE
Örnek : If I were you, I would have a rest. Were I you, I would have a rest. If I went to the USA , I would visit you. Were I to go to the USA , I would visit you. Type 3 TYPE III ( UNREAL- PAST ) If + Subject + Past Perfect
+ Subject + would have V3 / could have V3
OMITTING IF Had+ Subject+ V3
CONDITIONAL CLAUSE
+ Subject + would have V3 / could have V3 RESULT CLAUSE
If she had slept late , she would have been tired. Had she slept late, she would have been tired.
260
CONJUNCTIONS ( BAĞLAÇLAR) Conjuctions 2'ye ayrılır. ■ Subordinating Conjuctions ■ Coordinating Conjuctions Subordinating conjunctions ( yan cümle bağlaçları ). İki tane yan cümleyi nasıl bağladığımızı anlamaya çalışalım. SUBORDINATING CONJUCTIONS ( Yan cümle bağlaçları ) Yan cümle demekle "ne". ne de" , "ya.... ya da" , "sadece o değil.... o da" , "hem. . hem de" kalıplarını göreceğiz. ●
● ●
Neither.... nor
( ne ne de anlamına gelir kendi içinde negative anlam yükler; İngilizce'de" n " ile başlayan kelimeler negative'dir (aynı never gibi) Either........ or ( ya ya da ) Not only...........but also/ as well ( sadece o değil, o da aynı zamanda)
■ Both..................and
( hem hem de)
1. Neither ...nor ( ne ne de ) Örnek : Ne Jane ne de Mary şu an buradalar. ( Jane de Mary de burada yok ) *Aynı Türkçedeki gibi özneleri mi ,nesneleri mi birleştireceğiz karar vermeliyiz.Biz burada özneleri birleştireceğiz. Cümlenin başına "neither.. ..nor" getirerek başlamalıyız. Neither Jane nor Mary is here now. *" Burada " are " değil "is"kullanılır . Son özneye göre fiil belirlenir.Mary olduğu için " is " 'dir. Eğer en son özne "students" olsaydı " are " yani çoğul olacaktı. Örnek : Ne yarın ne de gelecek hafta Ankara'ya gideceğim. *"Ne" ile "ne de" zamanları birleştiriyor . Dolayısıyla cümle sonunda olan "neither" zaten negative yaptığı için " not " dememize gerek yoktur. I will go to Ankara neither tomorrow nor next week.
261
Örnek : O ne ders çalıştı ne de kitap okudu. *Bu sefer fiilleri birleştiriyoruz. Ders çalışmak ve kitap okumak . Dolayısıyla fiilden hemen önce "neither nor" kullanılır. She neither studied nor read a book. *Read fiilinin 3 halide aynıdır ama geçmiş zaman halinin okunuşu " red "'dir . Read - read – read *Zaten yeteri kadar negative olduğu için cümleye " not " getirmeyiz.
Örnek :
Benim annem ne araba kullanabilir ne de bisiklete binebilir. * Tekrar fiilleri birleştiriyoruz . Ortak şeyleri yapamadığı için "can "fiillerden önce gelir. My mum can neither drive a car nor ride a bike. 2. Either. .or ( ya ya da ) *Neither......nor 'un olumlu halidir. Örnek : Either my students or my brother comes to the party. *Buradaki son özne my brother olduğu için fiil " comes " olur. Özneleri birleştirdik. Ya öğrencilerim ya da erkek kardeşim partiye gelecek. Örnek : Sen bu sınavı ya kazanacaksın ya da yurt dışına gidemeyeceksin. *Cümlelerimizden biri olumlu biri negative. Cümleler yine de birleştirilebilir. 2 tane farklı fiil var . Hemen " you " dan sonra gelecek. You either will take this exam or won't go abroad. Ya arkadaşlarım ya da öğrencilerim bu problemi çözdüler.
262
* İki tane özneyi birleştirdik. Yani cümle başına " either ... or" gelecek. Either my friends or my students solved this problem.
3. Not only ...but also but ....as well Not only my friends but also me students came to my wedding. Sadece arkadaşlarım değil öğrencilerim de düğünüme geldiler. __Eğer present tense olsaydı " gelirler" o zaman 2.özneye bakardık. Tekrar ve çoğul olduğu için my students " come " olurdu. Örnek : Not only did he sleep but also he didn't get up early inversion ( devrik cümle ) *"Not only" cümle başına gelirse ve özneleri birleştirmezse. "inversion" yani "devrik cümle" kullanmak durumundayız. *Inversion : Auxilary Verb + Subj. + V soru kalıbı gibidir ama devrik cümledir. Örnek : She not only worked hard but succed a lot of things as well. (Sadece çok çalışmakla kalmadı , aynı zamanda birçok şeyi de başardı. ) *Tekrar özneyi yazmamıza gerek yok çünkü 2. cümlede fiilleri birleştiriyor. *"But also" yerine , "but . . gelir.
as well" kullandık ve "as . well" cümle sonuna
Örnek : Sadece Bill değil aynı zamanda Betty de dün buradaydı. Not only Bill but also Betty was here yesterday. She 3. tekil şahıs
263
Örnek : O sadece İngilizce değil aynı zamanda Almanca' da konuşabilir. *Bu cümlede nesneleri birleştiriyoruz. He can speak not only English but also German. but German as well 4. Both ..and ( Hem hem de ) *Both Jane and Billy stıdied English a lot. Hem Jane hem de Billy çok İngilizce çalıştılar. * Eğer present olsaydı " study " olurdu. Çünkü bu yapıda çoğula göre bakıp fiili uyarlarız. Örnek: O bana dün hem bağırdı hem de evi terk etti. He both shouted at me and left home. Örnek : Benim annem hem beni aradı hem de abimi. (Arayan kişi tekil , nesneleri birleştiririz.) My mummy called both me and my elder brother.
264
MIXED EXERCISES ABOUT SUBORDINATING CONJUCTIONS ●
Ne şoför ne de yolcular tehlikenin farkındaydı. Neither the driver nor passengers were aware of the danger.
●
Ne bir insan ne de bir araba gördüm. I saw neither a person nor a car.
●
Ne sen ne de o beni ikna edemediniz. Neither you nor she could persuade me.
●
O ya dün bana uğradı ya da evvelsi gün. He came round to me either yesterday or the day before ( yesterday ).
●
Sadece paraya değil öğüte de ihtiyacı var. She needs not only money but also advice.
●
Ya kurallara uyarsın ya da buradan gidersin. You should obey ( conform) the rules or go away here.
●
Ne_annem ,babam ne de arkadaşlarım Türkiye 'de değiller. Neither my parents nor my friends are in Turkey.
*Son özne çoğul olduğu için " my friends " fiilde çoğul özneye göre " are " olur. ●
Ya bu sınav için çalışırsın ya da üniversite hayatını yaşayamazsın. *Özne tekildir ve öğüt verir bu cümlede . Fiilleri birleştiririz. You should either study this exam or not live the university life.
●
Sadece benim akrabalarım değil onun akrabaları da şu an İstanbulda'dır. Not only my relatives but also his relatives are in İstanbul now.
*Akrabalar " relatives " son özne ve çoğul olduğundan " are " kullanırız.
265
Coordinating Conjunctions: 6 ana bölümden oluşur: 1.Supporting conjunctions (destekleyici bağlaçlar) 2.Contrasting conjunctions (zıtlık bildiren bağlaçlar) 3.Giving reason conjunctions (sebep bildiren bağlaçlar) 4.Giving result conjunctions (sonuç bildiren bağlaçlar) 5.Illustration conjuctions (örnekleme) 6.Amplification conjuctions(doğrulama) 1.Supporting Conjunctions Moreover, Furthermore, What's more, Along with, In addition that. As well as On top of that Together with
+ Sentence
"Buna ek olarak", "dahası" gibi anlamlara gelen ve iki olumlu ya da iki olumsuz cümleyi birbirine bağlayan bu bağlaçlardan sonra mutlaka cümle kullanılmalıdır. Anlamları aynıdır ve birbirlerinin yerine kullanılabilirler. Example: She got angry with me. Moreover /Furthermore/What's more/Along with/In addition that she shouted at me. (Bana kızdı dahası bana bağırdı) (Bu iki cümle birbirini olumsuz anlamda destekliyor) O çalışkan bir kız. Dahası çok kibar. She is a very studious girl. Moreover /furthermore/What's more/Along with/In addition that she is very kind/polite. (Bu iki cümle birbirini olumlu anlamda destekliyor) in addition to+Ving/noun In addition to bağlacından sonra ya fiilin -ing hali ya da isim kullanılmalıdır. Çünkü İngilizce'de "to"'dan sonra hiç bir zaman cümle ya da mastar durumundaki fiil gelmez.
266
Example: She is a very hardworking student in addition to being very polite. (Çok kibar olmasına ek olarak o çok çalışkan bir öğrencidir) She is a very hardworking student in addition that she is very polite. 2. Contrasting Conjunctions a) Although, Even though, Though, Notwithstanding, In spite of the fact that, Despite the fact that
+ Sentence
(notwithstanding, inspite of the fact that, despite the fact that bağlaçları daha çok yazı dilinde tercih edilir) "Rağmen" anlamına gelen bu bağlaçlar karşıt anlamlı cümleleri birleştiren bağlaçlardır. "rağmen" anlamının verildiği cümlelerin başında kullanılırlar. Examples: Çok ders çalışmama rağmen sınıfta kaldım. Although I studied hard, I failed my class. Diette olmama rağmen dün tatlı yedim. Even though I am on a diet, I ate dessert yesterday. Dün seni görmeme rağmen seni özledim. Notwithstanding I saw you yesterday, I missed you. Tatile gitmesine rağmen o dinlenemedi. Inspite of the fact that/despite the fact that/notwithstanding he went holiday, he couldn't rest. (Bu iki cümlenin yeri değiştirilebilir; He couldn't rest although he went o holiday.) in spite of despite
+ Ving/ noun
Bu bağlaçlardan sonra cümle değil fiilin "-ing" hali ya da "isim" gelmek zorundadır.
267
Examples: Çok çalışmasına rağmen terfi edemedi. Although she workes a lot, she couldn't promote. In spite of/despite working a lot, she couldn't promote. Dün eve erken gitmeme rağmen uyudum. Even though I went home early yesterday, I slept. In spite of/despite going home early yesterday, I slept. Yağmura rağmen dün eve yürüdüm. Despite/in spite of rain, I walked to(towards) home yesterday. Dün seni görmeme rağmen seni özledim. Notwithstanding I saw you yesterday, I missed you. In spite of seeing you yesterday, I missed you. b) however, but, yet, still, while, nevertheless, nonetheless
+ Sentence
"ama","ama yine de" anlamlarında kullanılırlar. * ",though" cümlenin sonuna virgülle gelen " though" "ama" anlamına gelir. She is exhausted, she has to go to work, though. ( O çok yorgun ama işe gitmek zorunda.) Examples: Dün seni gördüm ancak sen beni fark etmedin. I saw you yesterday. However you didn't notice me. Et bozulmuştu ancak yine de biz yedik. Meat had gone off. Nevertheless/ Nonetheless we ate it. c) whereas or else otherwise
+ Sentence
"oysa","yoksa" anlamlarına gelen bu bağlaçlar da karşıt anlamlı cümleleri birbirine bağlar.
268
Examples: Şemsiyeni al yoksa ıslanırsın. Take your umbrella otherwise you can get wet. Ben balık severim oysa babam sevmez. I like fish whereas/or else my dad doesn't like it. Beni Amerika'ya gidince ara yoksa seni merak ederim. Call me when you go to the USA, otherwise I will worry about you. d) On the contrary, In contrast, Contrarily, Contrastly On the other hand, In other respect
+ Sentence
"aksi takdirde","karşıt olarak" ve "diğer bir deyişle" anlamlarına gelen bu bağlaçlar makalelerde karşıt düşünceleri ifade etmek için kullanılır. Cümleleri değil düşünceleri- paragrafları birbirine bağlarlar.
3.Giving Result Conjunctions a) so, therefore, thereby, thus, hence
+ Sentence
"böylece", "böylelikle" anlamlarına gelirler Examples: I have got an exam tomorrow; so I should study hard. She is on a diet thus she shouldn't eat chocolate. so that + Modal Sentence
269
Example: I am coughing badly so that I would go to a doctor. Gradually b) As a result, To sum up, Consequently, Subsequently, Finally, Eventually, To conclude...
+ Sentence
"sonuç olarak" anlamında kullanılan bu bağlaçlar makalelerin sonuç bölümünde kullanılırlar. 4.Giving Result Conjunctions Because, Since, Owing to the fact that, Due to the fact that, On account of the fact that, Accordingly, For
+ Sentence
"Çünkü" " bundan dolayı" anlamlarına gelen bu bağlaçlardan sonra mutlaka cümle gelir. Examples: Dün ders çalışamadım çünkü elektrikler kesildi. I couldn't study my lesson on account of the fact that it went off. "yüzünden" , "-den dolayı" anlamlarına gelen bu bağlaçlardan sonra cümle değil fiilin "-ing" hali ya da "isim" gelir. On account of Because of Owing to Due to
+ Ving/ noun
Examples: Çok çalışmamdan dolayı ben çok başarılıyım. On account of studying a lot, I am very successful. Kardan dolayı dışarı çıkamadık. We couldn't go out because of/on account of/due to/owing to the snow. (Because it snowed, we couldn't go out) 270
5. Illustration Conjunctions For example, For instance, To exemplify, To illustrate
+ Sentence
"örneğin", "örnek vermek gerekirse" anlamlarına gelen bu bağlaçlar makalelerdeki örnekleme bölümlerinde kullanılır. Such as + subsequent nouns I went shopping yesterday; I bought some clothes such as a shirt, 2 skirts, a pullover etc. 6. Amplification Conjunctions in fact, in deed, really, as a matter of fact that "Aslında" anlamına gelen bağlaçlardır. "In fact" ve "indeed" bağlaçlarından sonra isim, Ving ya da cümle; "as a matter of fact that" bağlacından sonra ise yalnızca cümle kullanılabilir. Example: He pretends to be tired; in fact he is not. (Yorgun gibi görünüyor aslında değil.) MIXED EXERCISES Geçen hafta çalışmadım bu yüzden daha sıkı çalışmam gerek. I didn't work last week so/therefore/thereby/thus/hence I have to work harder. O çok güzel bir kızdı dahası o çok akıllıydı. She was a very beautiful girl moreover/furthermore/in addition that she was very intelligent. She was a very beautiful girl in addition to being very intelligent. Ben ona inandım ama o beni aldattı. I believed in him, yet he betrayed me. O yazıyı yanlış yazdı bunun sonucu olarak onun patronu kızdı. She wrote the writing wrongly, as a result her boss got angry. O çok açtı ancak yemek yemedi. She was very hungry. However she didn't have dinner. İngilizce çok kelime biliyorum ama yine de İngilizce konuşamıyorum. I know a lot of new words in English. Nevertheless/ Nonetheless I can't speak English. Ben onu on beş gün önce aradım ama o cevap vermedi. I called him fortnight ago still he didn't reply to me. 271
MIXED EXERCISES II Both...and (hem...hem de) Neither...nor (ne...ne de) Either...or (ya....ya da) Hem arkadaşlarım hem de akrabalarım Zonguldaklıdır. Both my friends and my relatives are from Zonguldak. O beni ne aradı ne de sordu. She neither called me nor asked me. Örnek : Türkiye 'nin doğal su kaynakları Karadeniz Bölgesi'nde çok yaygındır. Cümlenin fiili "yaygındır" "no action " kapsamında incelenir ve simple present 'tir. Özne hareketsizdir. Turkey's natural water sources are very widespread in Black Sea Region. Place cümle sonunda gelir ve " sources " çoğul olduğu için " are " kullanılır. Örnek : O her zaman arkadaşlarından onun ile İngilizce çalışmalarını ister. Simple present fiildir " ister " ve bir action ( hareket ) cümlesidir- pozitiftir ve özne tekildir. He wants his friends to study English with him all the time. Birisinden bir şey istemek kalıbı : want + somebody + to + V1 Bu cümlede de o , arkadaşlarından onunla ingilizce çalışmalarını istiyor. Örnek : Onun hiç erkek kardeşi yok. "Yok" fiili " no action " kapsamında incelenir. "There is not" , "there are not" kalıbı kullanılır.Ancak bu cümlede sahiplik söz konusudur.Sahiplik durumunu "have-has" ile inceleriz. "Burada 3 tane sandalye var" cümlesi ile "benim 3 erkek kardeşim var." cümleleri anlam ve yapı olarak farklıdır. He does not have any brothers. İngilizce'de sayılabilen her şey çoğul olmak zorundadır. Dolayısıyla cümledeki" erkek kardeşim " brothers olarak çevrilir.
272
Örnek : Geçen gece televizyonda hiç müzik programı yoktu. Past , no action Bu cümlede kullanmalıyız.
"yok"
"bulunmak"
anlamındadır
,
sahiplik
"
have
"
There were not any music programmes on TV last night. __Müzik programı sayılabilen gruba girdiği için cümlede yardımcı fiil "were " olur ve sonuna " s" takısı alıp programmes olur. __TV "on " preposition' unu alır. Örnek : En son ne zaman tatile gittin? Where did you last go on holiday? Buradaki " last " zaman terimi değildir.Fiil ile beraber kullanılır ve en son anlamındadır. Örnek : Onun mutluluğu benim için çok önemliydi. Bu cümlede fiil " çok önemliydi " no actiondır. Cümlenin yapısı olumludur ve geçmiş zamana olduğu için "was" yardımcı fiilini kullanırız. Özne ise tekildir. Her happiness was very important for me. Örnek : Babam bana dün harçlık veremedi. Fiil "veremedi" simple past tense'dir.Cümle action ( hareket ) cümlesidir , "negative"yapıdır ve "-ebilmek" anlamı olduğu için " could not" kullanırız. Özne tekildir. My father couldn't give me enough pocket money yesterday. Örnek : O niçin bahçede uyuyor? "Şu an" söz konusudur yani present continuous tense 'dir. Özne tekil o'dur. Cümle olumludur. Niçin soru kelimesi olduğundan cümle başına gelir. Why is he sleeping in the garden?
273
yapısını
Örnek : O ne zaman üniversiteden mezun olacak? __"Mezun olmak" "action" yani "hareket" cümlesidir. Özne tekildir. Fiil "-ecek / -acak" olduğu için "future tense"'tir. Soru kelimesi ise ne zaman yani " when " dir. When will she / he graduate from university? 60 Örnek : Ne zamandan beri yurt dışına gitmeyi düşünmektesin? "-mekte, -makta " present perfect tense'tir.Soru kelimesi "ne zamandan beri" yani "since when " dir. Cümle "action" cümlesidir. Since when have you thought to go abroad ? V3 "Düşünmek" ve "gitmek" fiili yan yana geldiğinden , 2 fiil arasına "to "gelir. Örnek : Dün benim favori takımım iyi oynamadı. "Oynamak" "action" fiildir ve simple past tense'tir.Cümle negative yapıdadır. Özne ise tekildir. My favourite team didn't play well yesterday. "Play" fiilinden sonra "zarf" kullanmak zorundayız.Dolayısıyla fiilden sonra adverb ( zarf ) gelir. " good" sıfat; "well" zarftır. Örnek : Dün benim favori takımım iyi değildi. Geçmiş zaman cümlesi ve "no action"'dır. Negative bir cümledir ve özne tekildir. My favourite team wasn't good yesterday . Fiil olmadığı için bu cümlede " good " yani sıfat koyduk. Örnek : Bence televizyon radyodan daha eğlenceli. "Eğlenceli" kelimesi bize simple present tense gösteriyor . "No action" cümledir ve özne tekildir. Television is more enjoyable than radio , I think.
274
Örnek : Bizim evimizin odaları sizin evinizin odalarından daha geniş. __"Daha geniş" kelimesini gördüğümüz için comparative kalıbını görüyoruz. Karşılaştırdığımız şey "odalar" olduğu için "çoğul" yani " plural " özne söz konusudur. Bu cümle olumludur ve "no action" "hareketsizlik" cümlesidir . Özne çoğul olduğundan " are "kullanırız. Our home's room / the rooms of our house are larger than your home's rooms. Örnek : Eve geldiğinde ben uyumuyordum. _" -yor " bizi "ing"'ye götürür. Bu cümlede past olduğu için "past continuous" zamanını veriyor. "was / were + Ving" kullanmalıyız . İlk bölümündeki ""when"den sonra ise past tense kullanarak bir uyum yakalarız. When he came home , I wasn't sleeping V2 Örnek : Tezimi çalışırken kız arkadaşım bana bir gül verdi. __"iken "varsa cümlede "while" vardır ve "past continuous" takibi yaparız. Sonrasında ise past tense uyumu ararız. While I was studying my thesis my girlfriend gave a rose. Örnek : Onu görmeyi dört gözle bekliyordum look forward to + Ving "-yor " gördüğümüz için "ing " takibi yapıyoruz ve geçmişte olduğunu bildiğimiz için "past continuous" kullanıyoruz. I was looking forward to seeing him. Örnek : Biz her gün ofiste 6 'dan 9'a kadar çalışmak zorundayız. "zorundayız " bizi modal verbs"e götürür. "Ofisin kendi kuralları" olduğu için dışarıdan gelen baskı "have to " ile anlatılır. We have to work from 6 to 9 in the office every day.
275
Örnek : Eğer kendini iyi hissetmiyorsan doktora gitmelisin. __"meli, malı " tavsiye kalıpları ve bu da ingilizce'de " should " tur . If you don't feel good , you should go to doctor. İngilizce'de duyu organlarımızla yaptığımız fiillerle ( feel, taste, look,smell gibi) adjective ( sıfat ) ile kullanırız. Bu yüzden "feel good" ifadesi kullanılmıştır. Örnek : Onu bu gün görmek zorundayım çünkü ona bu mektubu vereceğim. __Cümleyi 2 kısımda inceliyoruz. Cümlede obligation yani zorunluluk var .Ama bu baskı kendimizin hissettiği baskı olduğu için " must " kullanırız. 2. kısımda is future tense var ve yapacağım şey önceden planlanmıştır. I must see him today because I am going to give that letter to him. Be going to V1 Örnek : Benimle mutluluğu paylaşmış olsaydın her şey farklı olurdu. __Cümlede bir eğer, şayet söz konusudur ve -mış yapısı olduğu için unreal type 3 kullanmak zorundayız ve 2. kısımda no action cümlesidir. If you had shared your hapiness , everything would have been different. Örnek : Eğer müdürümüz olumlu karar verirse , herkes çok şanslı olacak. *Yine eğer söz konusudur cümlede ve type 1 kullanıyoruz. If our manager gives a positive decision everybody will be very lucky. Örnek : Senin yerinde olsam bu kitabı okurum. If I were you I would rather read that book __Type 2 de her zaman " were " kullanılır.
276
Örnek : Bu binalar 1999 yılında inşa edildi. Passive cümle __Nesneyi başa alarak "past tense"te passive cümle yapacağız. was / were + V3 These buildings were built in 1999. __Buildings çoğul olduğu için " were " ve "these " kullanıyoruz. Örnek : 15 yıldır bu sorunlar çözülememektedir. __Cümlede yine passive söz konusudur." Yıl " kelimesi içindeki -dır,-dir bölümü bizi perfect tense ve " for " kalıbına götürür. Bu cümlemiz "negative"dir. Have / has + been V3 These problems haven't been able to be solved for 15 years . Örnek : Bu sene bu fabrikada 100.000 araba üretilecek.
100.000 cars will be produced in this factory this year. Örnek : Türkiye'de pamuk Adana'da yetiştirilir. am / is / are +V3 present passive Cotton is grown in Adana in Turkey. Örnek : Şimdi arkadaşlarım tarafından onun doğum günü partisi için büyük bir pasta yapılıyor. _" yor " görüyoruz cümlede yani present cont. ve pasta başkası tarafından yapıldığı için cümlemiz yine "passive" formatındadır. A huge cake is being made for her birthday party by my friends now.
277
Örnek: O, kocası için aylardır yemek pişirmiyor. __"yor" bir cont. söz konusu oluşturuyor fakat " aylardır" kelimesi bize bu cümlenin present perfect continuous olduğunu gösteriyor. Cümlemiz olumsuzdur. She has not been cooking for her husband for months. Örnek: Üniversiteyi bitirmeden önce İngilizce öğrenmiştim. __İngilizce'yi öğrenmiştim cümlesi daha önce olmuştur dolayısıyla ilk eylem sıralı olan 2. cümlede "past perfect" ile kullanılır. Before I finished the university, I had learnt English. Örnek: İngilizce öğrendikten sonra yurt dışına gittim. _İngilizce öğrenmek yine önce olan eylemdir . After I had learnt English , I went abroad. __"after" dan sonra her zaman ilk eylem anlatıldığı için "past perfect" gelir. Örnek: Bir aydır hiç durmadan çalışıyorsunuz, çok yorgun olmalısınız. __"bir aydır" kelimesi "for" kalıbını yani perfect tense hatırlatır bize, "çalışıyorsunuz" fiili ise "yor" olduğundan cümleyi "present perfect continuous tense" yapıyor. You have been working for a month non-stop, you must be tired. * "çok yorgun olmalısınız" cümlesindeki "olmalısınız" fiili geniş zamandaki bir tahmindir. "must" kullanmak zorundayız fakat zorunluluk halinde değil tahmin halinde kullanıyoruz. Örnek: Dökümanlarımı evde unutmuş olmalıyım. Bu cümlede yine bir "-meli, -malı" ve geçmişe ait bir tahmin söz konusudur. (must have + V3) I must have forgotten my documents at home.
278
Örnek: 10 yıldır üzerinde çalıştığım proje henüz bitti. __"perfect tense" kullanırız çünkü "10 yıldır" yani "for" kalıbı vardır. The project that I have been working over for 10 years has just been finished. Örnek: Babası yönetici olan arkadaşım çok şımarıktı. Arkadaşının şımarık olması geçmiştir ama onun babası şu anda yöneticidir. My friends whose father is a manager, was very spoilt. ki onun Who / whom : ki o, ki ona ( person ) insanlar için Which/ that : ki o, ki ona ( object) nesneler için relative clause Where : ki o, ki ona ( place) yer için
Örnek: Geç kalkmaktan kendimi alamıyorum. (Can not help + Ving) I can not help getting up late. Örnek: Tam dışarı çıkmıştım ki annem çağırdı. __iki tane aksiyon birbiri ardı sıra gerçekleşiyor. Bu cümlede "no sooner.... than" kalıbı kullanırız. Tam bir şey olmuştu ki bir şey oldu ... No sooner had I gone out than my mother called. Past perfect tense V2 Inversion ( devrik ) yaparız Örnek: Geçen hafta evimi boyattım. __"boyattım" fiili evin başkasına boyatıldığını gösteriyor, yani birine bir şey yaptırmak "causative" yapısını kullanırız. I had my home painted last week. (have + something + V3)
279
Örnek: Senin gece televizyon seyretmene katlanamıyorum . Can not stand + Ving __"katlanamıyorum("can't stand" fiili) " kalıbından sonra "Ving" gelir. I can not stand your watching TV.
280
PASSIVE VOICE (EDİLGEN ÇATI) Be+V3 Present tense Past tense Perfect tense
: am, is, are + V3 : was, were + V3 : have been, has been, had been + V3
Simple Present Tense: (am/is/are + V3) Ben her sene yeni bir araba alırım. I buy a new car every year. (active) (active bir cümlenin nesnesi passive cümlenin öznesi olur) A new car is bought every year (by me). ( Bir araba her sene benim tarafımdan alınır) Her hafta üniteleri anlatır. She explains the units every week. The units are explained every week (by her) İki nesneli cümlelerin passive yapılması: She gives some money to me. ( O bana biraz para verir) Some money is given to me (by her). (Biraz para onun tarafından bana verilir) I am given some money (by her). (Bana onun tarafından biraz para verilir.) (birinci cümlede onun(she)" bana para vermesi"; ikinci cümlede "paranın bana verilmesi"; üçüncü cümlede ise "bana paranın verilmesi" önemlidir). Simple Past Tense: (was/were + V3) I bought a new car last week. (Geçen hafta yeni bir araba satın aldım) A new car was bought last week (by me). (Yeni bir araba geçen hafta benim tarafımdan satın alındı) He sent a letter to her yesterday. A letter was sent to her yesterday. (by him) She was sent a letter yesterday. (by him) When I saw you, we were waiting for him. When you were seen by me, he was being waited for by us. Past Continuous Tense: (was being/were being + V3) While I was listening to music, she came. While music was being listened by me, she came.
281
While they were cooking macaroni my father was watching them. While macaroni was being cooked by them, they were being watched by my father. (active cümlede onların makarna yapması ve babamın onları izlemesi; passive cümlede ise makarna ve onların izlenmesi önemlidir. Yani vurgu her zaman öznenin üzerindedir.) Present Continuous Tense: (am/is/are + being + V3) I am buying a bunch of flowers now. (Ben şimdi bir demet çiçek satın alıyorum) A bunch of flowers is being bought now by me. (Şimdi bir demet çiçek benim tarafımdan satın alınıyor) My mother is selling a pair of shoes currently. A pair of shoes is being sold currently by my mum. I am giving a very useful book to Meriç. A very useful book is being given to Meriç by me. Meriç is given a very useful book by me. Present Perfect Tense: (have been, has been, had been + V3) I have discussed about this topic recently. This topic has been discussed about recently by me. The governor has managed the meeting successfully. The meeting has been managed successfully by the governor. (Toplantı yönetici tarafından başarılı bir şekilde yönetilmektedir) Present Perfect Continuous Tense'in passive (edilgen çatı) kalıbı yoktur. Onun yerine Present Perfect Tense kullanılır. Past Perfect Tense: (had been + V3) After I had controlled the exams, I distributed them to my students. After the exams had been controlled by me, they were distributed to my students by me. (Sınavlar benim tarafımdan kontrol edildikten sonra, onlar öğrencilerime benim tarafımdan dağıtıldı) Before she noticed me, I had noticed her. Before I was noticed by her, she had been noticed by me. (Ben onun tarafından fark edilmeden önce, o benim tarafımdan fark edilmişti.) "Past Perfect Continuous Tense'in passive (edilgen çatı) kalıbı yoktur. Onun yerine Past Perfect Tense kullanılır."
282
Future Tense: (will be + V3) I will study English tomorrow. (yarın İngilizce çalışacağım) English will be studied tomorrow by me. ( İngilizce yarın benim tarafımdan çalışılacak) Bu dekor yarın düzenlenecek. This scene will be arranged tomorrow. Bu sınav yarın yapılacak. This exam will be made tomorrow. Modal Verbs Can,may,must,might,could,should,had to + be + V3 I can play the guitar well. The guitar can be played well (by me). (gitar benim tarafımdan çok iyi çalınır) We must obey the rules. (kurallara uymak zorundayız) The rules must be obeyed by us. (kurallara uyulmaz zorunda). *Passive voice'ta mutlaka 'be V3' kalıbı kullanılmalıdır. Bu kalıp kullanılan zamana göre şekil alır: PASSIVE VOICE CHART Simple present tense: am/is/are V3 Present cont. tense: am/is/are being V3 Simple past tense: was/were V3 Past cont. tense: was/were being V3 Present perfect tense: have/has been V3 Past perfect tense: had been V3 Future tense: will be V3 Modals: modals + be V3
283
PASSIVE INFINITIVE Bu bölümde "Passive Voice"in devamı olan "passive infinitive" ile devam ediyoruz. Passive voice yani edilgen çatının ana kalıbı "be V3"dir. Şimdi "passive infinitive"'i göreceğiz. Passive deyince aklımıza "be V3"gelir; infinitive dendiğinde ise "to V1" gelir. Bu ikisinin bir arada kullanılmasıyla "passive infinitive" oluşur. Bir çok çeşidi bulunmaktadır: PASSIVE INFINITIVE BE V3
+
TO V1
SIMPLE TENSES İlk etapta simple'larla başlıyoruz. Simple demekle simple present ve simple past'ı kastediyoruz. Exp: "He is a liar." (O bir yalancıdır) Onun yalancı olduğu söylenir demek için yalancı olduğu kısmını infinitive; söylenir kısmını ise passive yani edilgen çatı yapacağız. Birileri tarafından aktarılır manasına getireceğiz: He is said to be a liar. (Onun bir yalancı olduğu söylenir). passive infinitive "They work very hard these days." (Onlar bugünlerde çok sıkı çalışır). (Onların bugünlerde çok fazla çalıştıkları söylenir, aktarılır demek için başa passive kısmı sonra infinitive kısmı getirilir). They are said to work very hard these days. (Onların bugünlerde çok sıkı çalıştıkları söylenir). "She sleeps very early every Friday." (Her Cuma erken uyur). (Simple present tense'te bir cümledir. Zamanlar da eşit olduğu için sadece to V1 yapabiliyoruz). She is said to sleep very early every Friday. (Her Cuma erken uyuduğu söylenir). (PAST-PAST) "They got up very late yesterday." (Dün çok geç kalktılar). (Geçmiş zaman olduğu için alttaki cümleye 'they were said' ile başlıyoruz ve onların geç kalktığı söylendi anlamını veriyoruz.) They were said to get up very late yesterday. (Onların dün çok geç kalktığı söylendi).
284
Present ile present; past ile past kullanıldığı zaman infinitive kısmındaki kalıp asla değişmez. Zamanlar eşit olduğunda present-present/past-past 'to V1' kalıbı değişmez. Buna equal tenses denir. Farklı iki zaman olduğunda zamanları eşitlemek için 'to have V3' kalıbı kullanılır). "They invited them to the dinner." (Bu past tense'te bir cümledir. Alttaki cümle ise present ile başlamıştır. Yani zamanları farklıdır. İki cümlenin zamanlarını eşitlemek için perfect tense kalıbı (to have V3) kullanılır.) They are said to have invited to the dinner. (Farklı iki zaman olursa mutlaka to have V3 kalıbı kullanılır) (Bu örneklerde iki cümledeki zamanların eşit olup olmadığına bakılır. Eğer zamanlar eşitse "to V1" değilse zamanları eşitlemek için "to have V3" kalıbı kullanılır) "She studied her lessons a lot" She is said to have studied her lessons a lot. "They love each other" They were said to have loved each other. SIMPLE TENSES: Equal tenses: to V1 Different tenses: to have V3 Basit zamanlarda eğer equal tenses varsa to V1; different tenses varsa to have V3 kullanırız.
CONTINUOUS TENSES (PRESENT CONT. - PAST CONT.) (to be Ving) Burada şimdilik sadece present continuous ve past continuous konularını göreceğiz: "They are walking around in Taksim." (Zamanlar uyumlu olduğu için continuous tense'in kalıbını uyguluyoruz ve to be Ving kullanıyoruz) They are said to be walking around in Taksim.(Taksim'de geziyor oldukları söylenir). 285
MIXED EXERCISES Şimdi continuous'larla simple'ları karıştırıyoruz: "She wrote a letter to me last week." (Zamanlar uyumlu olmadığı için simple'da iki farklı zamanda kullanılan "to have V3" kalıbını kullanıyoruz.) She is said to have written a letter to me last week. (Burada zamanlar aynı olduğu için to V1 kalıbını kullanıyoruz). She was said to write a letter to me last week. "They saw me yesterday." (Zamanlar farklı olduğu için "to have seen" diyoruz çünkü "to have V3" kalıbını kullanmak zorundayız.) They are said to have seen me yesterday. (Burada zamanlar eşit olduğu için "to see" diyebiliyoruz) They were said to see me yesterday. "She didn't notice me last week." (Negatif cümlelerde de değişen bir şey yoktur fakat "to"nun önüne NOT getirerek negaitif anlamı verebiliriz). She is said not to have noticed me last week "They are writing exercises now." (İki cümlede de present-present kullanılmış yani zamanlar eşittir. O halde continuous'taki "to be Ving"kalıbını kullanıyoruz). They are said to be writing exercises now. CONTINUOUS TENSES: Equal tenses: to be Ving Different tenses: to have been Ving Continuous tense'te zamanlar farklı olursa: "They are reading a very useful book now." (Bu cümleyi geçmişte söylemek için 'to have been Ving' kalıbını kullanırız.) They were said to have been reading a very useful book. "They were sleeping when I came."
286
(Bu cümlede zamanlar eşit olduğu için yine "to be Ving" kalıbı kullanılabilir). They were said to be sleeping when I came. (Bu cümlede ise zamanlar farklı olduğu için "to have been Ving" kalıbını kullanıyoruz.) They are said to have been sleeping when I came. PERFECT TENSES Perfect tenses deyince aklımıza Present perfect ve Past perfect tense gelir. Present perfect; passive infinitive konusu ile çok uyumludur çünkü present perfect geçmişte başlayıp hala devam eden ya da etkisi süren olayları anlatmak için kullanılır. Bu cümleleri de past' mı yoksa present'a mı alacağımızı bilemediğimiz için sabit bir kalıbı vardır:"to have V3". "I have waited for you for 4 hours." 4 saattir seni beklemekte olduğum söylenir veya söylendi diyelim: I am said to have waited for you for 4 hours. I was said to have waited for you for 4 hours. (Present perfect her iki cümlenin zamanına da uyum gösterdiği için her iki cümlede de aynı kalıbı kullandık). "She has worked here since October." She is said to have worked here since October. She was said to have worked here since October. "My brother Mustafa has lived in Ankara." He is said to have lived in Ankara. (Erkek kardeşim Mustafa'nın Ankara'da yaşadığı söylenir.) He was said to have lived in Ankara. (Erkek kardeşim Mustafa'nın Ankara'da yaşadığı söylendi.) (Cümleler ister present'la kurulmuş ister past'la kurulmuş olsun kalıp hiçbir zaman değişmez. Her zaman "to have V3 kalıbını kullanırız). PERFECT TENSES: Equal tenses/Different tenses: to have V3
287
PERFECT CONTINUOUS TENSES Present perfect continuous ve past perfect continuous'u kastediyoruz. "She has been cooking for 2 hours." (Present perfect continuous'ta da her iki zamanda da tek bir kalıp kullanılır. Bu kalıp da "to have been Ving"dir). She is said to have been cooking for 2 hours. (onun 2 saattir yemek pişirdiği söylenir) She was said to have been cooking for 2 hours. (onun 2 saattir yemek pişirdiği söylendi.) They are said..............................(sleep) for 2 hours. (bu cümlede "present tense" ve "for" kullanıldığı için ayrıca "sleep" fiili süreklilik bildiren bir fiil olduğu için present perfect continuous kullanılmalıdır. They are said to have been sleeping for 2 hours. She was said.............................(live) in Istanbul since 1992. (Bu cümlede kullanılan "since" ten, " live" fiilinin yine süreklilik bildiren bir fiil olmasından ve cümlenin ilk kısmının past tense olmasından dolayı past perfect continuous olduğunu anlıyoruz.) She was said to have been living Istanbul since 1992. SIMPLE TENSE Equal tenses: to V1 Different tenses: to have V3 CONTINUOUS TENSE Equal tenses: to be Ving Different tenses: to have been Ving PERFECT TENSES Equal/different tenses: to have V3 PERFECT CONTINUOUS TENSE Equal/different tenses: to have been Ving (Eğer farklı zaman varsa mutlaka to have kullanılır)
288
"They are looking for their jackets." They are said to be looking for their jackets. ( bu cümlede zamanlar eşit olduğu için to be Ving kullandık.) They were said to have been looking for their jackets. (bu cümleden zamanlar farklı olduğu için "to have been Ving" kalıbını kullandık.Fiilin orjinali continuous ise kesinlikle öyle kalmalıdır, fiili değiştirmemiz mümkün değildir. "She didn't understand him." She is said not to have understood him.(bu cümledeki zaman üstteki cümlenin zamanı ile uyumsuz) olduğu için to have V3 kalıbını kullandık ve olumsuz olduğu için "to"nun başına "not" getirdik) She was said not to understand him.(bu cümlede zamanlar aynı olduğu için "to V1" kalıbını kullandık) "She has just arrived at the class." She is said to have just arrived at the class. She was said to have just arrived at the class. ("to" dan sonra fiil mutlaka 1. halinde olur kesinlikle "has" getiremeyiz.)
289
WISH CLAUSE (Keşke'li Cümle Kalıpları) One tense back ( bir geçmişe gittiğimiz zaman,bir geçmiş zaman) kuralını uygulamaktayız. Simple Present Tense
Simple Past Tense
Present Continuous Tense
Past Continuous Tense
Simple Past Tense
Past Perfect Tense
Past Continuous Tense
Past Perfect Continuous Tense
Present Perfect Tense
Past Perfect Tense
Present Perfect Continuous Tense
Past Perfect ContinuousTense
Past Perfect Tense
Past Perfect Tense
Past Perfect Continuous Tense
Past Perfect Continuous Tense
KURAL: *"Present" olanların "Past"'a geçirip, "Past" olanlara ise "Perfect" eklemekteyiz.
Examples: 1) She sleeps very late every Friday. Her Cuma geç uyur. I wish she didn't sleep very late every Friday. If only *Olumluyu olumsuza,olumsuzu olumluya çevirmemiz gerekiyor. Positive —Negative—Keşke böyle olmasa... Negative—Positive Keşke böyle olsa ... 2) She hasn't worked over these projects enough. Bu projeler üzerine yeteri kadar çalışmadı. Present Perfect Tense Past Perfect Tense Negative Positive Had worked
I wish she had worked over these projects enough. 290
Future Tense Will Am/is/are going to
would + verb 1 was/were going to + verb1 (yapacaktı) -tı , -ti
3)I was going to call you but I couldn't.Because my charge was over. Seni arayacaktım fakat arayamadım.Çünkü şarjım bitti. *But = however / yet / still *Because = owing to the fact that / due to the fact that 4) I will fly to London tomorrow. Ben Londra'ya yarın uçuyorum. (keşke gitmesem) I wish / if only I wouldn't fly to London tomorrow. Keşke yarın Londra'ya gitmesem. *I wish = If only = keşke *I wish sadece past tense'ler ile kullanılır. 5)They can easily solve this problem. Kolaylıkla bu problemi çözebilirler. I wish / If only they couldn't easily solve this problem. Verb1 Can could Positive negative Couldn't 6) She has been living in Beşiktaş for 12 years. Long action I wish / If only she hadn't been living in Beşiktaş for 12 years. 7) I have already finished my meal. (Yemeğimi çoktan bitirdim.) I wish / If only I hadn't finished my meal. Present Perfect Had verb3
Past Perfect
Positive Hadn't finished
negative
Anlam bozulacağı için "already" ikinci cümlede cümleden atılır.
291
8) She isn't studying German now. Şu an Almanca çalışmıyor. (Keşke Almanca çalışsa.) Present continuous past continuous Negative positive Was/were + verb -ing ( was studying) I wish she was studying German now. 9)She hasn't been hearing from me so far. Haber almak şuana kadar (up until now / up till now) Şu ana kadar o benden haber almadı. I wish/If only she had been hearing from me so far. Present perfect continuous continuous Negative Had been hearing
past perfect positive
10) You must obey the company rules. Şirket kurallarına uymak zorundasın. Must had to Didn't have to + verb 1 I wish / If only you didn't have to obey the company rules. Conform 11) She had seen this film before I arrived.(yan cümleler kesinlikle değişmez) Ben varmadan önce o bu filmi görmüştü/seyretmişti. If only she hadn't seen this film before I arrived. Past perfect Positive Hadn't seen
past perfect negative
12) She may not go out without me. Bensiz dışarı çıkamaz. May Negative
might positive___ might go
I wish / If only she might go out without me.
292
13) My father is retired. is was Positive negative Wasn't (fakat "was" yerine "were" kullanılır.) I wish my father weren't retired. Keşke benim babam emekli olmasa. 14) I am very tired now. Ben şuan çok yorgunum. I wish I weren't they tired now. Am was/were Positive—negative Weren't One tense back Positive Negative
negative positive
*I /he/she/it/you/we/they
were
15)She will not explain this unit. Bu üniteyi anlatmayacak. I wish / If only she would explain this unit. will not
would not Would
16)She is twenty-seven years old. 0 27 yaşındadır. I wish / If only she weren't twenty-seven years old. is
were Weren't
293
GERUNDS and INFINITIVES II Gerunds Expressions; There is no point in (bir anlamı yok) It is no use (bir yararı yok) It is no good (bir yararı yok) It is/is not worth (bir değeri yok/değer) Without + verb -ing (bir şey yapmaksızın)
+ Ving/ noun
There is no point in+ verb -ing ●
There is no point in reading this book. Bu kitabı okumanın bir anlamı yok. * preposition'dan sonra mutlaka verb "-ing" kullanılır.
●
Artık buraya gelmenin bir anlamı yok. There is no point in coming here anymore.
●
Artık bu kelimeleri çalışmanın bir anlamı yok. There is no point in studying this vocabulary anymore.
It is no good / use + verb -ing (bir yararı yok) ●
It is no good listening to the lesson now. Şimdi dersi dinlemenin bir yararı yok.
●
Bu tiyatro oyununu seyretmenin bir yararı yok. It is no use watching this play. Verb -ing
●
Artık beni aramanın bir It is no use/good calling me anymore.
yararı
It is worth + verb -ing (yapmaya değer) It is not worth + verb -ing (yapmaya değmez) ● This film is not worth watching. It Bu film seyretmeye değmez. Bu kitap okumaya değer.(it is worth) It is worth reading this book. / This book is worth reading. ●
Without verb -ing (yapmaksızın) ●
Beni aramadan evden çıkma. Don't live home without calling me.
294
yok.
●
Seni görmeden oraya gidemem. I can't go there without seeing you.
There is no point in (bir anlamı yok) It is no use (bir yararı yok) It is no good (bir yararı yok) It is/is not worth (bir değeri yok/değer) Without (bir şey yapmaksızın)
+ verb -ing
Verbs can take either "verb -ing" or "to + verb1" (Bazı fiiller hem "Verb -ing" hem de "to + verb1" alabiliyor.Ancak anlam değişiyor.) remember (hatırlamak) forget(unutmak) regret(pişman olmak) mean(anlamına gelmek,kastetmek)
+
verb -ing to + verb1
try(denemek) stop(durdurmak) Remember + to verb1 Remember + verb -ing I remember to post the letter suddenly. Aniden mektubu postalamayı hatırladım. I remember swinging in the park. Parkta sallndığım günleri hatırlarım. Remember + to verb1 ( remember a planned activity) planlanmış bir aktiviteyi hatırlamak. Remember + verb -ing ( remember a past memory) geçmişten bir anıyı hatırlamak. Forget + to verb1 Forget + verb -ing I forgot to call you yesterday.(planlanmış bir aktiviteyi unutmak) Dün seni aramayı unuttum. I forgot going to concerts.(geçmişteki bir anıyı artık yapamamak,ölem duygusu) Konserlere gitmeyi unuttum. Forget + to verb1 (planned activity) Forget + verb "-ing" (past memory) Regret + to verb1 Regret + verb "-ing" I regret calling him last year. (geçmişte yaptığı birşeyden pişman olmak) I regret to say that your friend is ill. I'm sorry 295
Üzgünüm Üzgünüm ki arkadaşınız hasta. Regret + to verb1 (past memory) Regret + verb -ing (I'm sorry) Mean + verb -ing (anlamına gelmek) Mean + to verb1 (kastetmek) Being a TOEFL student means having responsibilities. TOEFL öğrencisi olmak,sorumluluklara sahip olmak anlamına gelir. I don't mean to hurt you. Seni incitmek istemedim. Try + to verb1 (great effort = çaba göstermek) Try + verb -ing (denemek) I tried to open the door,but I couldn't. Kapıyı açmak için uğraştım/çabaladım,ama açamadım. I tried opening the door, And I managed. Kapıyı açmayı denedim ve açtım. Stop + verb -ing Stop + to verb1 I stopped smoking. (give up + verb -ing = bırakmak) Sigarayı bıraktım. I stopped to smoking. Sigara içmek için durdum.(Sigara içmek için yaptığım aktiviteyi durduyorum.) To (için) = in order to / so as to (-mek için) Remember + to verb1 ( remember a planned activity) planlanmış bir aktiviteyi hatırlamak. Remember + verb -ing ( remember a past memory) geçmişten bir anıyı hatırlamak. Forget + to verb1 (planned activity) Forget + verb -ing (past memory) Regret + to verb1 (past memory) Regret + verb -ing (I'm sorry) Mean + verb -ing (anlamına gelmek) Mean + to verb1 (kastetmek) Stop + verb -ing Stop + to verb1 (to (için) = in order to / so as to (-mek için) Try + to verb1 (great effort = çaba göstermek) Try + verb -ing (denemek) 296
RELATIVE CLAUSE ( SIFAT CÜMLECİKLERİ) Açıklamalı cümleler için Relative Clause kullanılmalıdır. Wh+ question'larla benzerlik gösterirler. Relative clauses; Informative question'larla kullandığımız soru kelimelerini kullanırız.Fakat buradaki görevleri iki,üç cümleyi bağlamaktır. Who (person = insanlarla birlikte kullanılır) Whom (different subject = farklı özne kullanımı söz konusu olduğunda kullanılır) Whose (possesive pronouns = kişi zamirleri,özellikle iyelik zamirleri) Which (things,animals = şeyler,materyaller ya da hayvanlarla birlikte kullanılır) Where (place = yer ) When (time = zaman ) Why (reason = neden,sebep) How + to verb 1 (kendi anlamında kalır) Who (person = insan) 1)She is the girl.She lives in New York. (girl = person = who ) O bir kızdır.O New York'ta yaşar. (İki ayrı cümle) "New York'ta yaşayan bir kızdır" diyebilmek için,cümleyi "who" ile bağlıyoruz. İkinci cümledeki "she" atılır ve yerine "who" alınır. She is the girl who lives in New York. O New York'ta yaşayan bir kızdır.(yapan,eden) Bir ismi,bir kişiyi açıklıyoruz,açıklama cümlesi hemen yanında olmak zorundadır."Girl" kelimesi bir insan olduğu için "who" ile cümleyi bağlıyoruz. 2) They are my students.They want to learn English. Öğrencilerim. Onlar benim öğrencilerimdir.Onlar İngilizce öğrenmek ister. İki tane "they" olduğu için ikincisini atıp yerine "who" koyuyoruz. They are my students who want to learn English. Onlar benim İngilizce öğrenmek isteyen öğrencilerimdir. (Tek bir cümle haline getiriyoruz.) "Students" insan olduğu için "who" kullanılmaktadır. "Wants" kullanmıyoruz çünkü "students" çoğuldur.Fiile karar verirken "who" dan bir öncekine bakıyoruz.
297
3) My teacher has been living here.She is very modern. Öğretmenim burda yaşamakta.O çok modern. "She" atılır çünkü "My teacher" ile aynı öznelerdir ve yerine "who" konulur. My teacher has been living here who is very modern, şeklinde bir cümle kuramayız.Çünkü "my teacher" ı anlatan cümle öznenin hemen yanında olmalıdır. My teacher who is very modern has been living here. *Tamlamadır,birbirinden ayrılamaz. Benim modern olan öğretmenim burada yaşamaktadır. "here" dan sonra "who" kullanmadık çünkü "here" ın açıklama cümlesi "who" ile başlayamaz, "where" ya da "which" ile başlayabilir.Neyi açıklıyorsak,açıklama cümlesini "Relative Clause" ile birlikte (who) onun yanına almak zorundayız. 4) The lawyer has been defending me. He is very ambitious. Avukat defans=savunmak hırslı *Avukat insan olduğundan "who" kullanılır. Avukat beni savunmakta.O çok hırslıdır. *Hırslı olduğunu ifade eden cümleyi avukata ait olduğu için onun yanına taşırız.İkinci cümledeki "he" kaldırılır ve yerine "who" konulur. The lawyer who is very ambitious has been defending me. Hırslı olan avukat beni savunmakta. "The lawyer has been defending me who is very ambitious."cümlesi kesinlikle yanlıştır.Eğer bu şekilde yapılırsa,tanımlanan kişi "me" olur. Whom / kimi,kime,kimden ( different subject= farklı özne) Fiile göre anlam değiştirir.Önemli olan "different subject"tir,yani farklı bir özne söz konusu olduğunda kullanılmasıdır. 1) This is my neighbour.I like her a lot. Bu benim komşum.Ben onu çok severim.(ben ve komşu olmak üzere iki farklı öznemiz vardır. Bu durumda "whom" kullanırız.) This is my neighbour whom I like a lot. Bu benim çok sevdiğim komşumdur. • "Her" kullanmıyoruz çünkü "my neighbour"u ifade ediyor ve kullanılması kelime tekrarı olacaktır. "her" cümleden atılır. "Whom" yerine "who" da kullanılabilir. Bazı durumlarda "whom" un yerini boş da bırakabiliriz.Bu sadece farklı iki özne olduğu durumlarda geçerlidir. *This is my neighbour I like a lot.
298
2) She is our new headmaster.We have just met her. O bizim yeni müdürümüz.Henüz tanıştık. "headmaster" ve "we" olmak üzere iki farklı öznemiz var.Bu durumda ikisinin arasına "whom" koyuyoruz. "her" kelimesi, "headmaster" ile aynı kişi olduğundan cümleden atılır. O bizim henüz tanıştığımız yeni müdürümüzdür. She is our new headmaster whom we have just met. She is our new headmaster who we have just met. She is our new headmaster we have just met. *Cümle ortası olduğu ve iki cümleyi bağladığımız için "We" deki "w" harfini küçük yazarız. Who ( person = iki aynı özne) Whom (person = iki farklı özne) 3) She is the student____I talked. (to) a)where b)which c)to whom d)whose e)whom student = insan student ve I = iki farklı özne "Talk" normalde "to" preposition'ı alır. "Talked" tan sonra "to" yazılmadığı için "whom" un önüne gelir.Bu durumda eksik preposition'nın, relative clause'un neresinde olduğunu bulmalıyız. 4) They are some people_______(want) to attend the meeting. Toplantıya katılmak isteyen insanlardır. a) whom b)who c)whose d)to whom e) X People = insan Farklı özne yok,dolayısıyla cevap "who" olur. 5) These are the couples_____I separated. (from) *couples = insan / eş,karı-koca,nişanlı,sevgili *I = farklı bir özne.Couple ve I,iki farklı öznemiz var. Tüm bunlardan sonra "whom" geleceğini düşünürüz fakat fiile bakmamız gerekir. "separated" fiili "from" preposition'ı alır. These are the couples from whom I separated.
299
Whose ( iyelik zamirleri ) ( possessive pronoun my, her, his, your, their, our/ benim, senin, onun, bizim, sizin, onların) 1) She is my teacher.Her car is yellow. (her = possessive) "her" cümleden atılır ve yerine "whose" konulur. She is my teacher whose car is yellow. Arabası sarı olan öğretmenimdir. *Eğer cümlede bir boşluk bırakılırsa ve boşluğun ardından bir isim gelmişse o boşluğa mutlaka "whose" gelir. Çünkü "onun bir şeyi" manasını vermek gerekir,possessive zaten iyelik/sahiplik demektir. Whose + noun
noun+of which
2) These are my parents______house is in Karadeniz-Ereğli. a)whom b)who c)where d)whose e)which •
_____noun = whose
Where (place = yer) 1) This is the city.I like it a lot. İstanbul Bu bir şehirdir.Ben çok severim. "city" bir yerdir,bu yüzden yanına "where" getirilir. "city" ile "it" aynı yeri kastettikleri için "it" cümleden atılır. This is the city where I like a lot. Bu benim çok sevdiğim şehirdir. 2) This is my school.I finished my primary education. İlk,temel eğitim * "school" yer adıdır,tanımlamak için yanına "where" getiririz. This is my school where I finished my primary education. "where" yerine "preposition + which" de kullanabiliriz.Buradaki preposition "school" un preposition'ı olmak zorundadır (at). "at school" olduğundan, "where" yerine "at which" kullanabiliriz. 3)This is the restaurant where I like to have my lunch. Öğle yemeğimi yemeyi sevdiğim restorandır.
300
Restaurant = yer ismi olduğundan "where" kullanılır. Fakat bunun yerine "preposition + which" de kullanabiliriz. Restoran' ın preposition' ı "in" dir. This is the restaurant in which I like to have my lunch. 4)Zonguldak is the city where I was born. Zonguldak benim doğduğum şehirdir. Zonguldak in preposition'ı alır.Bu durum da "in which" kullanırız. Zonguldak is the city in which I was born. When (time = zaman ) 1) April is the month.I was born in that month. Nisan bir aydır.Ben bu ayda doğdum. Month / ay bir zaman ifadesi olduğu için "when" ile birleştiriyoruz. April is the month when I was born "in that month" Nisan' ı ifade ettiğinden tekrar kullanmıyoruz. "when" yerine "preposition + which" de kullanabiliriz.April için "in" kullandığımız için, "when" in yerine geçecek ifade "in which" olur. 2) 5 o'clock is the time.I met him at that time. Saat 5 bir zamandır/saattir.Onunla o saatte tanıştım. Onunla tanıştığım saat 5'tir. 5 o'clock is the time when I met him. at which 3) This is the year.My father came to İstanbul. "year" zaman ifade ettiğinden yanına "when" koyuyoruz. Aynı zaman da "year" ın preposition'ı "in" olduğundan "in which" te kullanabiliriz. Why (reason= neden, sebep) This is the reason why I love you. Seni sevme sebebim budur. "The reason" , "why" ile birlikte kullanılır.Bu bir kalıptır. "reason, aim, goal, purpose, cause" gibi neden bildiren isimlerle de " why" relative clause kelimesi kullanılır. How ( to + verb1 = infinitive) I don't know how to use this iron. Ütü Bu ütüyü nasıl kullanacağımı bilmiyorum. How to use = nasıl kullanacağımı... anlamına gelir. Uzun şekli "How I will use"
301
PARTICIPLES ■ 'Participles'ın açılımı "reduction of relative clause" dur. ■ Relative clause'ları cümleden kaldırmak için kullanırız. ■ "Reduction" ortadan kaldırmak anlamına gelir. 3 çeşit "participle" konusu vardır; ● ● ●
Present participles ( verb -ing) Past participles ( verb3) Perfect participles (having verb3) 1)Perfect participle passive(having been verb3) 2)Perfect continuous participles(having been Ving)
She is the person who lives in London. living Present participles; Simple present tense Present continuous tense Simple past tense Past continuous tense Future tense
+ verb -ing
Relative'li bölümde Simple present tense,Present continuous tense,Simple past tense,Past continuous tense,Future tense'leri görünce o bölümü present participle haline çevirebiliyoruz. Bunu yapmak için relative clause'dan sonraki fiile, relative clause'u çıkardıktan sonra, "-ing" eklememiz gerekiyor. 1) These are the teachers.They work in that course. Are- work fiilleri = present Teachers = insan/person (çoğul olduğu için fiil ona göre şekillenir.) These are the teachers who work in that course. Simple present O kursta, çalışan öğretmenlerdir. These are the teachers working in that course. ( PRESENT PARTICIPLE) 2) That is my dog.It likes being rabbed. (present tense) Okşanmayı seven köpeğimdir. It = my dog ile aynı şeyi ifade ettiğinden cümleden atılır. That is my dog which likes being rubbed. (Köpek 3.tekildir,fiiline "s" takısı alır.) Simple present That is my dog liking being rubbed. (PRESENT PARTICIPLE)
302
3) He was the robber.He robbed the bank. ( past tense) robber = insan olduğu için "who" kullanıyoruz ve "he" ile aynı şeyi ifade ettiği için "he" cümleden atılıyor. He was the robber robbing the bank.(PRESENT PARTICIPLE) Who robbed Bankayı soyan soyguncudur. Past participles (verb3) Relative Clause' lu cümlenin mutlaka " Passive" olması gerekmektedir. Simple present tense Present continuous tense Simple past tense Past continuous tense Future tense
+ passive + verb 3 (be verb3)
Present participle etken, past participle is edilgen cümle kalıbıdır.Sadece relative clause'lu bölümler passive olmalıdır ki,past participle olabilsin. 1) This is the vase.It was broken yesterday. (vase = thing olduğu için "which" kullanırız.) Dün kırıldı "Vase" ve "it" aynı şey olduklarından it cümleden atılır. This is the vase which was broken yesterday. passive Past *Kural gereği hem relative clause'u hem de yardımcı fiili cümleden çıkarıyoruz. This is the vase broken yesterday.(PAST PARTICIPLE) Bu dün kırılan vazodur. 2) These are the students who are taught English. (Onlar İngilizce öğretilen öğrencilerdir.) be verb3 Relative bölümünde passive'i gördükten sonra,relative clause ve yardımcı fiili cümleden çıkarıyoruz. These are the students taught English.(PAST PARTICIPLE) Verb 3 Cümlede "be verb3" değil sadece "verb 3" kalıyor.
303
3) This is my dog which is liked by us. Be verb 3 Bu bizim tarafımızdan sevilen köpeğimdir. "Which" ve "is" cümleden atılır sadece fiilin üçüncü hali kalır. This is my dog liked by us.(PAST PARTICIPLE) 4)These were the problems___(solve)by them last weekend. a)solving b)being solved c)solved d)having solved e)none "by" bize cümlenin passive olduğunu gösterir.Anlamdan da çıkarabiliriz.Problem kendi kendine çözülmez,birileri tarafından çözülür.Bu da bizi past participle'a götürür.Past participle'da verb 3 kullanılır. *Cümle aktif olsaydı boşluk "solving" ile doldurulurdu. Solved = which were solved 5) These were the people who were invited to the party last week. Passive These were the people invited to the party last week.(PAST PARTICIPLE) Perfect Participles (having verb3) 1-Present perfect + 2-Present perfect continuous + 3-Past perfect + 4-Past perfect continuous +
having verb 3 having been verb -ing having verb 3 having been verb -ing
Examples: 1) She is the student who has been learning English for 3 months.(Present perfect cont.) "who" kalkar, "has" yerine "having" gelir. "has" kalırsa cümle normal bir şekilde devam eder bu nedenle "has" kalkar,cümlenin relative olduğunu ifade etmek için "having" gelir. She is the student having been learning English for 3 months. having been verb -ing 2) They are the students who have just met me.( Present perfect ) Burada da "who" kalkar, "have" yerine "having" gelir. "have" kalırsa cümle normal bir şekilde devam eder bu nedenle "have" kalkar,cümlenin relative olduğunu ifade etmek için "having" gelir.Just sabit kalır.
304
They are the students having just met me. (PERFECT PARTICIPLE) having verb 3 Participle'ın kullanıldığı diğer yerler; 1) After she had solved the problems,she got relaxed. Past perfect *After + Past perfect + Simple past uyumu After anlamını koruyarak,after'ı cümleden çıkartıyoruz,yerine participle kullanıyoruz. Having solved the problems,she got relaxed. (PERFECT PARTICIPLE) Perfect participle = having verb3 Problemlerini çözdükten sonra rahatladı. *After kullanmıyoruz,çünkü geçmişte yapılan ilk eylem her zaman past perfect'tir ve ilk eylem her zaman after' ı anlatır. 2) After I had understood the units,I went home. Past perfect simple past Having understood the units,I went home.(PERFECT PARTICIPLE) Having understood = After I had understood 3) After she had been living in İstanbul,she moved to Adana. Past perfect continuous İstanbul'da yaşadıktan sonra Adana'ya taşındı. After atıldıktan sonra, "she had" de atılır, Having been living in İstanbul,she moved to Adana. (PERFECT CONTINUOUS PARTICIPLE) Having been living = past perfect continuous'un perfect participle'ıdır.
305
Perfect Participle Passive = Having been verb3 1) These are the people who have been invited to the meeting. *Participle bölümü her zaman relative'li bölümdedir. Burada Participle gereği "who" kalkar, "have" yerine having gelir. "have" kalırsa cümle normal bir şekilde devam eder bu nedenle "have" kalkar,cümlenin "relative" olduğunu ifade etmek için "having" gelir. These are the people having been invited to the meeting. (PERFECT PASSIVE PARTICIPLE) 2) These were the plants which had been watered. (plants bitki olduğu için which kullanıldı) past perfect / passive "Which" kaldırılır, "had" yerine "having" gelir. These were the plants having been watered. (PERFECT PASSIVE PARTICIPLE) *Passive ve past perfect olduğu için "having been verb3" kalıbını kullanıyoruz. Present participles Past participles Perfect participles Perfect continuous participles Perfect participle passive
( verb -ing) ( verb3) (having verb3) (having been V-ing) (having been verb3)
1) Bu bana babam tarafından gönderilen yılbaşı kartı. Bu yılbaşı kartıdır. Bana babam tarafından gönderilen. This is a_Christmas Card. Bir belirlilik vardır. Babam tarafından gönderilen kart derken belirli bir kart olur ve "the" alır. This is the Christmas Card which has been sent to me by my father/daddy. *Kart gönderildiği için passive bir yapı söz konusudur. * "which" cümleden kaldırılır, "has" , "having" ile yer değiştirir. This is the Christmas Card having been sent to me by my father/daddy. Perfect participle passive 2) This was the car which had been bought by my boy friend. "which" cümleden kaldırılır, "had" i participle haline getirmek için cümleden atarız, yerine "having" getiririz. This was the car having been bought by my boy friend. Having been verb 3
306
NOUN CLAUSE / İSİM CÜMLECİKLERİ Noun Clause konusu 4'e ayrılır: ●
As a subject /özne olarak
●
As an object / nesne olarak
●
Subjective Complement / öznenin tamamlayıcısı,açıklama cümlesi
●
Preposition / edat
1) As a subject Whether he will come is uncertain. Subject Kesin değil Onun gelip gelmeyeceği kesin değildir. Whether he will come
is
Subject
uncertain. verb
verb complement/adjective
Whether = gelip gelmeyeceği Will they work hard tomorrow?It is uncertain. Onların yarın çalışıp çalışmayacağı kesin değil demek için; "ıt" cümleden kaldırılır çünkü "Will they work hard tomorrow" anlamındadır. Whether they will work hard tomorrow is uncertain. Özne / noun clause yüklem / last word / fiil 2) As an object / nesne I don't know where he went. Onun nereye gittiğini bilmiyorum. Where did he go? I don't know this. I don't know where he went. Özne fiil Nesne *Noun clause kısmı,object kısmıdır. What did she do yesterday?I am not sure I am not sure what she did yesterday. Onun dün ne yaptığından emin değilim. *Cümle artık soru değil,olumlu bir cümle haline gelmiştir. 307
How long have you lived in İstanbul?I don't know. İstanbul'da ne kadar süredir yaşamaktasın? *"Senin ne kadar süredir İstanbul'da yaşadığını bilmiyorum"demek için,önce soru kelimesini alıyoruz ( how long / what / where ) , ardından özneyi ve ondan sonra da fiili yerleştiriyoruz. I don't know how long you have lived in İstanbul. ( Present perfect / olumlu cümle ) Where will she go after the lesson?I am not sure... I am not sure where she will go after the lesson. * Noun clauses , indirect speech'ler gibi olmadığından, one tense back kuralı uygulanmaz. 3)Subjective Complement / öznenin tamamlayıcısı The question is whether he will come. Özne verb "Whether he will come" , "the question" ı tamamlar,dolayısıyla "subjective complement"tir. Onun gelip gelmeyeceği sorudur / belirsizdir. The conflict is where they will go. İkilem/dilemma Onların nereye gideceği ikilemdir/problemdir. "İkilem nedir?" sorusunu sorduğumuzda, "Onların nereye gideceği" yanıtını alırız,bu da öznenin açıklayıcısı / subjective complement olur. 4) Preposition / edat olarak noun clause kullanımı We talked all night whether they would attent. Katılmak/join/take part in/participate Talked + to / about *Burada "whether" yerine "about" da kullanılabilir.O zaman cümle "We talked all night about attenting." olur.Fakat biz bunun yerine edat olarak noun clause kullandık. He studies a lot for TOEFL.It is a generally accepted fact. Bu cümleleri birleştirmek için; It is a generally accepted fact that he studies a lot for TOEFL. * "that" i bağlayıcı olarak kullanırız.
308
That he studies a lot for TOEFL is a generally accepted fact. Onun TOEFL için çok çalışması genel olarak kabul edilmiş bir gerçektir. • "that" cümlenin başına alınır,ikinci cümlede ki "ıt" , "that" li cümleyi ifade ettiğinden cümleden çıkarılır. I believe something.The governer will fight against inflation. Ben birşeye inanıyorum.Hükümet enflasyona karşı önlem alacak. Hükümetin enflasyona karşı önlem alacağına inanıyorum. I believe that the governer will fight against inflation. "something" ikinci cümleyi ifade ettiği için cümleden atılır.Cümle "that" ile bağlanır. Farklı özneler olduğu için "that"li cümleyi başa alıp yeni bir cümle kuramayız.BEN ve HÜKÜMET olmak üzere iki farklı öznemiz vardır. Where have you been living for ten years? (10 yıldır nerede yaşamaktasın?) Present perfect cont. I don't know where you have been living for ten years. *Soru kelimesinden sonra önce özneyi alıyoruz,ardından fiilimizi ekleyip,cümleyi olumlu cümle haline getiriyoruz. Kalıp : Wh + subject + verb / fiil ( tense ne olursa olsun ) What do you need?I want to know *Önce 2. cümleyi alıyoruz,ardından soru kelimesini,ondan sonra da sırası ile özneyi ve fiili ekliyoruz. I want to know what you need. *Cümle artık bir soru olmadığı için "I want to know what do you need." Kesinlikle kullanılamaz. Where can they go?She wants to know... Nereye gidebilirler? She wants to know where they can go. How often does she work?I am not sure... I am not sure how often she works. ( olumlu cümle yaptığımız için "does" ve "work" birleşirler ve fiil "works" haline gelir.
309
Why are you crying?I don't know... Ağlamak Cry = weep = sob = ağlamak (sob = hıçkıra hıçkıra ağlamak) I don't know why you are crying. *Soru cümlesi,olumlu yada olumsuz cümleye dönüşeceği için , cümleyi soru kalıbından çıkarmamız gerekir. Examples: a) Is the telephone working? b)Have they accused the burglars? (Hırsızları suçladılar mı?) accused (of) = suçlamak = blame for / put the blame on / charge with Hırsızları suçlayıp suçlamadıklarını bilmiyorum. c) Did they notice me? d)Where were you yesterday? e) Were you at home last weekend? ( Geçen haftasonu evde miydin?) Bu cümleleri "noun clause" yapmak gerekirse; ●
a) I am not sure ifthe telephone is working. *WH+ soru kelimesi olmadığı için "if" " ya da "whether" kullanırız.
●
I don't know if they have accused the burglars. *WH+soru kelimesi olmadığı için "if" ( whether) kullanırız. Hırsızları suçlayıp suçlamadıklarını bilmiyorum.
●
I want to know whether they noticed me. ( did + notice = noticed ) *WH+soru kelimesi olmadığı için "if" ya da "whether" kullanırız.
●
I don't know where you were yesterday. *WH+ soru kelimesinden sonra önce özneyi alıyoruz,ardından fiilimizi ekleyip,cümleyi düz cümle haline getiriyoruz.
●
I want to know whether you were at home last weekend. *WH+soru kelimesi olmadığı için "if" ya da "whether" kullanırız. 310
Examples: ●
Did they refuse the agreement? (if they + (did + refused) refused ) Refused = reject / reddetmek
●
Does she always believe you? (if she + always +(does + believe) believes) O her zaman sana inanır mı?
●
Did they go to Datça last year? (if they + (did+go) went)
●
How long has she been learning English? ( I want to know how long
●
Why did you sleep late yesterday? (did + sleep = slept ) Dün neden geç uyudun?
●
What time does she go shopping? ( does + go = goes) Kaçta alışverişe gider?
●
Where will they come round? (come round = phrasal verb/ uğramak) Nereye uğrayacaklar?
Tüm cümleleri noun clause'a çeviriyoruz. ● ● ● ● ● ● ●
If they refused the agreement. If she always believes you. If they went to Datça last year. How long she has been learning English. Why you slept late yesterday. What time she goes shopping. Where they will come around.
*isim cümleciğinin içindeki fiiller en önemli konudur.Çünkü fiilleri soru halinden çıkarıp düz cümle haline getiriyoruz.Kesinlikle bir geçmiş zamana gitmiyoruz. "Noun clause" *Kesinlikle bir geçmiş zamana gitmiyoruz. *Eğer karşımıza "yes-no" question olarak çıkıyorsa "if/whether + sebject + verb" kullanırız. *Informative questionlar'da ise soru kelimesini kullanıp sonra özneyi alıyoruz,ardından fiilimizi ekliyoruz. (İnformative question ("wh+" + subject + verb ) *Noun clause karşımıza; subject /özne olarak,object / nesne olarak ,subjective complement / öznenin tamamlayıcısı olarak,ve preposition / edat olarak çıkar. 311
SUBJUNCTIVES ( DİLEK ŞART KİPİ) Subjunctives kelimelerini 3 bölümde inceleyeceğiz; Verbs (fiiller) Adjectives (sıfatlar) Nouns (isimler)
+ that + subject + (should) verb1
Verbs (subjunctive olan fiiller) - dilek/şart fiilleri Advise (öğüt vermek) / (advice = öğüt) Command (komut/emir vermek) Order (emir vermek) Demand (talep etmek/istemek) (want) Desire (birşeyi çok istemek) Insist (ısrar etmek) Persist (ısrar etmek) Recommend (tavsiye etmek) Request (rica etmek) Stipulate (şart koşmak) Suggest (önermek) (suggestion) Examples: I insisted that she go to the supermarket. *subjunctive olan fiiller'den sonra that'li cümle geliyorsa,that'li cümlede kesinlikle fiilin birinci hali kullanılmalıdır.That'li cümleden sonraki özne ve fiil arasında should varmış gibi davranırız. "should" ise kendinden sonra verb1 alır. Fiil went ya da goes olmaz.Fiilin kendisini kullanmak zorundayız. I insisted that she went to the supermarket. *Buradaki "went" kesinlikle yanlıştır.İlk bakışta that'ten önceki cümle ile tense uyumu olduğu için doğru gibi gözükür fakat that'li cümleden sonraki özne ve fiil arasında should varmış gibi davranmak zorunda olduğumuzdan,fiilin verb1 şeklini kullanmalıyız. The commender commanded that I clean the windows. Commanded = past tense *Normalde "clean" fiili past olmalıdır fakat subjunctive olan fiiller'den sonra that'li cümle geldi ğinde,that'li cümlede kesinlikle fiilin birinci hali kullanılmak zorundayız. that'li cümleden sonraki özne ve fiil arasında "should" varmış gibi davranmak zorunda olduğumuzdan,fiilin verb1 şeklini kullanmalıyız. I recommend that you stay in that hotel. Simp.pres. Senin o otelde kalmanı tavsiye ederim. *You ve stay arasında "should" varmış gibi düşündüğümüz için "stay" verb 1 312
halinde kalmıştır. Should'un kelime anlamı -meli , -malı'dır. She advised me that I work hard. (past tense) Öğüt vermek * I ve work arasında "should" varmış gibi düşündüğümüz için "work" verb 1 halinde kalmıştır. They ordered that she_______(sleep) on time. a)slept b)sleeps c)sleep d)having slept e)sleeping *Boşluğu should+verb1 olarak dolduracağımız için slept verb2 olduğu için,sleeps ise "s" takısı aldığı için elenir.Ordered,subjunctive olduğu için that'li cümleden sonra fiilin salt hali kullanılır. Adjectives/ sıfatlar Important (önemli) Vital (hayati derecede önemli) Crucial (önemli) Essential (gerekli) Imperative (zorunlu) Necessary (gerekli)
+ +
Subjunctives Should verb1
*Bunlarla birlikte yine subjunctive kullanılmalıdır.Subjunctive olan sıfatlardan sonra that'li cümle geliyorsa,that'li cümlede kesinlikle fiilin birinci hali kullanılmalıdır.. "should" ise kendinden sonra verb1 alır.Fiilin kendisini kullanmak zorundayız. It is important that she study vocabulary for KPDS. Should verb1 *studies "s" takısı aldığı için yanlış olur. important,subjunctive olduğu için that'li cümleden sonraki özne ve fiil arasında should varmış gibi davranırız that'li cümleden sonra fiilin salt hali kullanırız. It was vital that they call him. *vital,subjunctive olduğu için that'li cümleden sonraki özne ve fiil arasında should varmış gibi davranırız ve that'li cümleden sonra fiilin salt halini kullanırız.Aksi taktirde "call" fiili tense uyumuna göre "called" olmalı,fakat bu yanlış olur. It is imperative that you stay here. Subj. Adj. (-se , -sa ) Burda kalman zorunludur. You stay = you + should verb 1 *Imperative,subjunctive olduğu için that'li cümleden sonraki özne ve fiil arasında should varmış gibi davranırız ve that'li cümleden sonra fiilin salt halini kullanırız. 313
Nouns / isimler Importance (önem) Requirement (ihtiyaç) Necessisity (gereklilik) Stipulation (koşul) Suggestion (öneri) Imperative (zorunluluk) Command ( Emir) It is a suggestion that she work hard for promotion. terfi A suggestion = bir öneri anlamındadır, "a" kullanılmalıdır. Terfi için çok çalışması bir öneridir. *Suggestion /'subjunctive noun" olduğu için that'li cümleden sonraki özne ve fiil arasında should varmış gibi davranırız ve that'li cümleden sonra fiilin salt halini kullanırız.Bu durumda "work" fiili "she" den dolayı "s" takısı almaz. "work" olarak kalır. It is an imperative that you come here on time. ( on time/punctual = dakik) Zorunluluk *That'li cümleden sonra "you" ve "come" arasında "should" varmış gibi davranıyoruz.Bu durumda "verb1" kullanıyoruz. (should + verb1) *Cümlede,that'li cümleden sonra özne ve fiil arasında should olursa yanlış sayılmaz. on time/punctual (dakik) I am an on time person. Ben dakik bir insanım. Person'ı nitelediği için (ismi) bu cümlede "on time" adjective'dir. I came here on time. Ben buraya tam vaktinde/dakik olarak geldim. Came'i nitelediği için (fiili) bu cümlede "on time" adverb/zarftır. in time = be at the place five or fifteen minutes earlier. *bir yere vaktinden 5-10 dakika daha erken gitmek. I came here in time. Buraya zamanından 5 dakika önce geldim. * "in time" zarf olduğu için bir fiille kullanılmak zorundadır.
314
VERBS OF PERCEPTIVE ( DUYU FİİLERİ) See (görmek) Observe (sözlemlemek) Hear (duymak) Watch (izlemek)
+ +
verb -ing verb1
Verbs of Perceptive'den sonra eğer bir fiil gelirse,bu fiil ya "-ing" eki alır ya da "yalın halde"(verb1)" kalır. I saw him parking. (perceptive fiilinin past hali = saw) Ben onu park ederken gördüm. "ken" anlamını "-ing" verir. *Cümleden eylemin tamamını değil,sadece bir kısmını gördüğümüz anlamı çıkar. (Part of the action) I saw him park. Parkettiğini gördüm/seyrettim. *Cümleden eylemin başından sonuna kadar tamamını gördüğümüz,seyrettiğimiz anlamı çıkar.(whole action) I heard Nihal singing. Verb -ing Nihal'i şarkı söylerken duydum. *Cümleden şarkının tamamını değil,sadece bir kısmını duyduğumuz anlamı çıkar. (Part of the action) I heard Nihal sing. Nihal'in şarkı söylediğini duydum. *Cümleden Nihal'in şarkı söylemesinin,başından sonuna kadar,tamamını duyduğumuz anlamı çıkar.(whole action) * "Sing" fiilinin olduğu yer boş bırakılırsa,eylemin tamamını mı yoksa bir kısmını mı duyduğumuzu anlayabilmemiz için,muhakkak ikinci bir cümleye ihtiyaç duyarız. She watched her teaching. (-ing = -ken) İzlemek Onu öğretirken seyretti.(Eylemin sadece bir kısmını seyretti) .(Part of the action) She watched her teach. (verb1/teach = -tığını , -tiğini) Öğretmek Onun öğrettiğini seyretti.(Eylemin başından sonuna kadar,tamamını seyretti) . (whole of the action) Ben babamı balık tutarken gördüm. (Belli bir kısmını görüyorum.Bu durumda fiil -ing eki alır)( -ken = verb -ing)(gördüm = verb2) 315
I saw my father fishing. See + somebody + verb -ing / verb 1 Somebody cümlede bulunmak zorunda. O benim şarkı söylediğimi duydu. (tamamını duyduğu için fiil birinci halde kalacak) Sing a song Duydu = past tense = heard He heard me sing a song. (eylemi başından sonuna kadar dinliyor. Whole of the action) Hear + somebody + verb1 / verb -ing
316
ADJECTIVE COMPLEMENTS / SIFAT TAMLAMALARI 1. As + adjective/sıfat/adverb/zarf + as (-dığı kadar) I am not as tall as you. Ben senin kadar uzun değilim. as____as kalıbının arasına mutlaka bir adjective/sıfat gelmesi gerekiyor. Ben senin kadar gencim. I am as young as you. As + adverb/zarf + as (-dığı kadar) She works as hard as me. *Fiiller sıfatla değil,zarfla kullanılırlar. "hard" normalde hem sıfat hem de zarftır. Fakat "hard" ın bir adverb/zarf olduğunu, "works" fiilinin cümlede bulunmasından anlayabiliriz. As + adj/adv + as 2. So + adjective + that (o kadar_ki) She is so beautiful that everyone looks at her. O,o kadar güzel ki herkes ona bakıyor. " that" yapısından sonra her zaman bir clause/cümle/sentence gelmek zorundadır. "is" yerinde bir ana fiil olmadığı için, "so" dan sonra kesinlikle sıfat kullanıyoruz. 3.So + adverb + that Adverb genellikle kendinden önce bir verb/fiil ister. She worked so ambitiously that I decided her to promote. Adverb/zarf Terfi *" that" yapısından sonra her zaman bir clause/cümle/sentence gelmek zorundadır. *Düzenli sıfatlar "ly" eki alarak zarf olurlar. "ambitiously" , bir ana fiil (worked) olduğu için zarf olmuştur. • O kadar hırslı bir şekilde çalıştı ki onun terfi etmesine karar verdim. Work =işte çalışmak Study =ders çalışmak
317
4. Such + a/an + adj. + noun + that It is such a perfect day that I don't want to stay at home. isim Bugün o kadar güzel bir gün ki evde kalmak istemiyorum. * "that" yapısından sonra bir clause/cümle/sentence gelmek zorundadır. 5. Such + adj + a/an + noun + that It is such a perfect day that I don't want to stay at home.
6. The same + noun + as ( aynı (bir şey) de) She is the same age as me. noun O benimle aynı yaştadır. 7. Adj + enough + to + verb 1 ( bir şey yapmak için yeteri kadar bir şey olmak) She is old enough to enter the pubs. To verb1 *Cümle present ise to + verb1 kullanmak zorundayız. Barlara girmek için yeteri kadar büyük/yaşlı.
8. Too + adj + to + verb 1 "Too" çok anlamındadır fakat anlamı negatiftir."gereğinden fazla" anlamındadır. O buraya gelmek için gereğinden fazla genç. She is too young to come here. Too + adj + to + verb 1 too young = gereğinden fazla gençtir.
318
Examples: 1) Bu o kadar güzel bir manzara
ki
kendimi bakmaktan alamıyorum.
This is such a beautiful view/scene that I can't help looking at. *İngilizce de iki cümleyi bağlarken "ki" yerine "that" kullanırız.
2) Bu bina banka ile aynı uzunluktadır. the same length as isim This building is the same length as the bank. *Bir banka ile bir binanın karşılaştırılması söz konusudur.
3) Başarılı olmak için o yeteri kadar hırslı değil. To+verb1 enough ambitious / sıfat He is not ambitious enough to be successful. (enough ambitious kesinlikle yanlış kullanımdır) 4) O bu elbiseyi giymek için yeteri kadar zayıf değil. To wear enough thin She is not thin enough to wear this dress. 5) O,o kadar sıkı çalıştı ki çok yoruldu. (Sıkı=zarf / çalışmak=fiil) She worked so hard that she got tired/exhausted. Aşırı yorulmak 6) Istanbul o kadar etkileyici bir şehir ki kimse ayrılmak istemiyor. Sıfat noun Istanbul is such an effective/influential city that nobody/anybody wants to leave. *Tüm belgisiz zamirler tekildir.Bu yüzden "want" a "s" ekliyoruz.
7) Bu ev gereğinden fazla küçük yaşamak için. Too small to verb1 This house is too small to live. 8) O benimle aynı ağırlıktadır. the same weight as He is the same weight as me.
319
9) O bu binanın merdivenlerini çıkmak için çok yaşlı. climb To verb1 Too old He is too old to climb the stairs. As + adj/adv + as ( as tall as / as hard as) So + adj/adv + that (so clean that / so carefully that) Such + a/an + adj. + noun + that ( such a perfect day that) Such + adj + a/an + noun + that ( such perfect a day that) The same + noun + as (the same length as) Adj + enough + to + verb 1 ( tall enough to reach) Too + adj + to + verb 1 (too young to come)
320
COUNTABLES / UNCOUNTABLES SAYILABİLENLER / SAYILAMAYANLAR Countables________________________
Uncountables
(elimizle tutabildiğimiz, sayabildiğimiz isimler)
liquid (bir kabın içine sayılamayan,sıvılar) water tea coffee general nouns money (dolar yada lira sayılır ama para sayılmaz) fish Jewelry
A pen , pens An eraser (eller tutulur,sayılır) erasers Turkish Liras Dollars Euros Sardines Tunas rings girmedikçe necklaces bracelets
*( Genel nesnelerden bahsedersek sayamayız,para-balık gibi...ama özel isimlerini kullanırsak sayabiliriz, dolar,sardalya...gibi.) Countables = sayılabilenler
Uncountables = sayılamayanlar
*Miktar bildiren sıfatlar,ismin önüne gelir. A great number of (çok sayıda) A lot of (çok)
a great amount of ( çok miktarda) a great deal of A lot of (çok) lots of(çok) plenty of(çok) some(biraz) a little (az ama yeterli) little (az ve yetersiz) Any (hiç)
Lots of (çok) Plenty of (çok) Some ( birkaç) A few (az ama yeterli) Few (az ve yetersiz) Any (hiç)
*Sayılabilenlerle ağırlıklı olarak "number" tipi kelimeler,sayılamayanlarla ise "miktar" tipi kelimeler kullanırız. I have a great deal of money. (para geneldir,sayılamaz,uncountable adjective alır) Bir hayli fazla param var. I have a great number of Turkish Liras.("s",sayılabileceğini gösterir,countable adjective alır.) Çok sayıda Türk Liram var.
321
A great number of families have more than one child in Turkey. *"Birden fazla" aile topluluğundan bahsediyoruz.Bu durumda onları sayabilir,countable adjective kullanabiliriz. * A great number of yerine lots of, a lot of, plenty of da kullanabiliriz ama anlamda çok az bir değişiklik olur. Ayrıca miktar açısından en çok olan miktarı bildiren "a great number of'"dur. Countable Nouns A few / Az ama yeterli
Few Az ve yetersiz
I have a few friends in İstanbul.We enjoy a lot. İstanbul'da az ama yeterli sayıda arkadaşım var.Biz çok eğleniriz. *Friends = "s" takısı sayılabilirliği gösterir. *We enjoy a lot cümlesi,yeterli olduğunu gösterir. I have few friends in İstanbul.I feel alone. Istanbul'da azıcık arkadaşım var.(yeterli değil)Yalnız hissediyorum. Uncountable Nouns A little Az ama yeterli
/ little az ve yetersiz
I have a little milk at home.I can cook puding. Evde az(ama yeterli)süt var.Puding yapabilirim. I have little milk at home.I have to buy some milk for puding. Evde az(ve yetersiz) süt var.Puding yapmak için biraz süt almam gerekir. She has a lot of/lots of/plenty of problems now.(problemler sayılabilir) Aynı anlamdalar Countable *Eğer problemlerin sayıca fazla olduğunu vurgulamak istiyorsak o zaman "a great number of" kullanırız. A great number of problems I have some money near me. (para = sayılamaz) biraz para She has some students in the class.(öğrenciler = sayılır) birkaç öğrenciler
322
some = uncountables (biraz) countables (birkaç) They have _little_money.They are very poor. *Onlar fakir ise "money" az ve yetersizdir. They have a little money.They are middle class citizien. Orta sınıf halk olduklarına göre az ama yeterli paraları vardır. She has few employees.She herself does all the work.(Bütün işi kendisi yaptı) Personel *Bütün işi kendisi yaptı,yeterli sayıda çalışan yok anlamına gelir.Bu yüzden "few" gelir. She has a few employees.They are enough for the company. * Şirket için yeterli sayıda personel olduğunu gösteriyor.Bu durumda "a few" kullanırız. *Burada kelimelerin anlamını bilmek gerekli değildir. "employees" deki "s" takısı kelimenin sayılabilir olduğunu bize gösterir. I have a lot of leisure time(British English). /free time(American English) /spare time(American English) leisure time = boş zaman. *Zaman,(time) sayılamaz,bir zaman,beş zaman diyemeyiz.Ama bir hayli boş zamanım var derken; "a great deal of free time" ya da "a great amount of free time" diyebiliriz. A number of workers went on strike. ( Bir grup işçi greve gitti.) Greve gitmek A number of = A group of = bir grup *Burada ki "a" ( a number of) bir grup anlamındadır."Workers"taki "s" ile alakası yoktur.Grupta birçok insan olur. Two groups of workers / Two numbers of workers' da diyebiliriz.O zaman "group" ta "s" eki alır ve çoğul olur. ●
spend...on
She spends a great deal of money on clothes.(O,kıyafetlere bir hayli fazla para harcadı.) Money/para = sayılamaz,bu yüzden a great deal of kullanıldı.
323
There is a lot of homework for me to do. A lot of yerine,lots of/plenty of da kullanılabilir.Çok fazla ödev olduğunu söylemek istiyorsak; a great amount of/a great deal of homework deriz. "Homework" = sayılamaz "Information" da sayılamaz.
●
A great number of (countables)
●
A great deal of (bir hayli fazla / uncountables)
●
A great amount of (bir hayli fazla / uncountables)
●
A few / Few (az ama yeterli/az ve yetersiz = countables)
●
A little / Little (miktarca az ama yeterli/ az ve yetersiz = uncountables)
324
IRREGULAR VERBS A arise awake
arose awoke/ awakened
arisen awoken
B be bear beat become befall begin behold bend bet bid bind bite bleed blow break breed bring broadcast browbeat build burn burst bust buy
was / were bore beat became befell began beheld bent bet / betted bid bound bit bled blew broke bred brought broadcast browbeat built burnt/ burned burst busted/ bust bought
been born / borne beaten / beat become befallen begun beheld bent bet / betted bid bound bitten bled blown broken bred brought broadcast browbeat built burnt/burned burst busted/ bust bought
cast caught chose clung came cost crept cut dealt dug dove did drew dreamt/ dreamed drank drove dwelt/ dwelled
cast caught chosen clung come cost crept cut dealt dug dived done drawn dreamt/ dreamed drunk driven dwelt/ dwelled
C cast catch choose cling come cost creep cut deal dig dive do draw dream drink drive dwell
325
E eat
ate
eaten
F fall fell feed fed feel felt fight fought find found fit (to be right size) fit fit (to tailor, change size) fit/ fitted flee fled fling flung fly flew forbid forbade forecast forecast forego (also forgo) forewent foresee foresaw foretell foretold forget forgot forgive forgave forsake forsook freeze froze
fallen fed felt fought found fit fit/ fitted fled flung flown forbidden forecast foregone foreseen foretold forgotten forgiven forsaken frozen
G get give go grind grow hang have hear hide hit hold hurt
got/ gotten given gone ground grown hung had heard hidden hit held hurt
got gave went ground grew hung had heard hid hit held hurt
I input input inset inset interbreed interbred interweave interwove
input inset interbred interwoven
K keep kneel knit know
kept knelt/ kneeled knit/ knitted known
kept knelt/ kneeled knit/ knitted knew
326
L lay lead lean leap learn leave lend let lie light lose
laid led leaned/ leant leapt/ leaped learned/ learnt left lent let lay lit / lighted lost
laid led leaned/ leant leapt/ leaped learned/ learnt left lent let lain lit / lighted lost
M make made mean meant meet met mishear misheard mislay mislaid mislead misled misread misread misspell misspelled/ misspelt mistake mistook misunderstand misunderstood mow mowed
made meant met misheard mislaid misled misread misspelled/ misspelt mistaken misunderstood mowed/ mow
O outbid outdo outgrow outrun outsell overcast overcome overdo overdraw overeat overhang overhear overlay overlie overpay override overrun oversee oversell overshoot oversleep overtake overthrow
outbid outdone outgrown outrun outsold overcast overcome overdone overdrawn overeaten overhung overheard overlaid overlain overpaid overridden overrun overseen oversold overshot overslept overtaken overthrown
outbid outdid outgrew outran outsold overcast overcame overdid overdrew overate overhung overheard overlaid overlay overpaid overrode overran oversaw oversold overshot overslept overtook overthrew
327
P partake pay plead pre-set proofread prove put quit
partook paid pled/ pleaded pre-set proofread proved put quit / quitted
partaken paid pled/ pleaded pre-set proofread proven/ proved put quit / quitted
R read rebind rebuild recast redo re-lay remake repay rerun resell reset rethink rewind rewrite rid ride ring rise run
read rebound rebuilt recast redid re-laid remade repaid reran resold reset rethought rewound rewrote rid rode rang rose ran
read rebound rebuilt recast redone re-laid remade repaid rerun resold reset rethought rewound rewritten rid ridden rung risen run
S say see seek sell send set sew shake shear shed shine shit shoot show shrink shut
said saw sought sold sent set sewed shook sheared shed shined / shone shit/ shat shot showed shrank / shrunk shut
said seen sought sold sent set sewn/ sewed shaken shorn/ sheared shed shined / shone shit/ shat shot shown / showed shrunk shut 328
sing sang sit sat slay slew sleep slept slide slid sling slung slit slit smell smelled/ smelt speak spoke speed sped / speeded spell spelled/ spelt spend spent spin spun spit spit / spat split split spoil spoiled/ spoilt spoon-feed spoon-fed spread spread spring sprang / sprung stand stood steal stole stick stuck sting stung stink stank / stunk strew strewed stride strode strive strove strike (delete) struck strike (hit) struck string strung swear swore sweep swept swell swelled swim swam swing swung take took teach taught tear tore tell told think thought throw threw thrust thrust tread trod trodden,
sung sat slain slept slid slung slit smelled/ smelt spoken sped / speeded spelled/ spelt spent spun spit / spat split spoiled/ spoilt spoon-fed spread sprung stood stolen stuck stung stunk strewn/ strewed stridden striven stricken struck/ stricken strung sworn swept swollen, swelled swum swung taken taught torn told thought thrown thrust trod
329
U unbind underlie understand undertake underwrite undo unwind uphold upset
unbound underlay understood undertook underwrote undid unwound upheld upset
unbound underlain understood undertaken underwritten undone unwound upheld upset
W wake wear weave wed weep wet win wind withdraw wring write
woke / waked wore wove wed/ wedded wept wet/ wetted won wound withdrew wrung wrote
woken / waked worn woven wed/wedded wept wet/wetted won wound withdrawn wrung written
330
IDIOMS 1
bear a sword
kılıç taşımak
2
bear arms
silah taşımak
3
break a promise
sözünden dönmek
4
break one's heart
bir kimsenin kalbini kırmak
5
break the law
yasaya karşı gelmek
6
build a raputation
ün kazanmak
7
do a deal
alışveriş yapmak, iş yapmak
8
do a favour
bir iyilik yapmak
9
do a good job
iyi bir iş yapmak
10
do a lesson
ders yapmak
11
do a service
hizmette bulunmak
12
do an examination
sınav yapmak
13
do an exercise
bir egzersiz yapmak
14
do an experiment
deney yapmak
15
do art
sanat işi yapmak
16
do business with sbd.
bir kimseyle iş yapmak
17
do damage to
hasar vermek
18
do good to sbd.
bir kimseye iyi gelmek
19
do harm to
zarar vermek
20
do homework
ev ödevi yapmak
21
do housework
ev işi yapmak
22
do justice
hakkını vermek
23
do kindness
iyilik etmek, nezaket etmek
24
do one's best
birinin elinden geleni yapmak
25
do one's duty
bir kimsenin görevini yapması
26
do one's hair
birinin saçını yapmak
27
do one's worst
birinin elinden gelen kötülüğü yapması
28
do repairs
onarmak
29
do research
araştırma yapmak 331
30
do right
doğru hareket etmek
31
do sbd. a favour
bir lütufta bulunmak
32
do smo a good turn
birine şans tanımak
33
do sth. to sbd.
bir kimseye bir şey yapmak
34
do the beds
yatakları yapmak
35
do the cooking
yemek pişirmek
36
do the dishes
tabakları yıkamak
37
do the flowers
çiçeklere bakmak
38
do the gardening
bahçe düzenlemek
39
do the ironing
ütü yapmak
40
do the kitchen
mutfağı düzene sokmak
41
do the shopping
alışveriş yapmak
42
do the washig up
bulaşık yıkamak
43
do without sth.
bir şeyin yokluğuna katlanmak
44
do wonders
harikalar yaratmak
45
do work
iş yapmak
46
do wrong
yanlış hareket etmek
47
drive one mad
br kimseyi deli etmek
48
eat one's lunch
bir kimsenin öğlen yemeği yemesi
49
feel one's pulse
bir kimsenin nabzını saymak
50
feel one's way
bir kimsenin el yordamıyla ilerlemesi
51
feel pain
acı duymak
52
feel pleasure
zevk duymak
53
find fault with
kusur bulmak
54
find time
vakit bulmak
55
follow a guide
bir rehberi izlemek
56
follow a leader
bir önderi izlemek
57
follow a track
bir patikayı izlemek
58
follow an example
bir örneği izlemek
332
59
follow the fashion
modayı izlemek, modaya uymak
60
form a habit
huy edinmek
61
form an opinion
fikir edinmek
62
form the cabinet
hükümeti kurmak
63
form the majority
çoğunluğu teşkil etmek
64
form the public opinion
kamuoyu oluşturmak
65
gain a reward
ödül kazanmak
66
gain money
para kazanmak
67
get angry
kızmak
68
get expensive
pahalanmak
69
get fat
şişmanlamak
70
get hungry
acıkmak
71
get impatient
sabırsızlanmak
72
get married
evlenmek
73
get patient
sabretmek
74
get red
kızarmak
75
get thin
zayıflamak
76
get wet
ıslanmak
77
give a hint
ima etmek
78
give a price
fiyat vermek
79
give a reply
cevap vermek
80
give advice
nasihat vermek
81
give an advantage
üstünlük vermek
82
give an answer
cevap vermek
83
give an idea
fikir vermek
84
give an impression
izlenimini vermek
85
give authority
yetki vermek
86
give courage
cesaret vermek
87
give information
haber vermek
333
88
give permission
izin vermek
89
give pleasure
zevk vermek
90
give thanks
teşekkür etmek
91
go bad
yumurtanın, yiyeceğin bozulması
92
go blind
kişinin güçten düşmesi
93
go grey
saçının ağarması
94
go soft
yağın yumuşaması
95
go sour
sütün ekşimesi
96
go thin
kişinin zayıflaması
97
have a bath
denize girmek, duş almak
98
have a cold
nezle olmak
99
have a dream
rüya görmek
100
have a fever
ateşi olmak
101
have a good reputation
iyi ünü olmak
102
have a good time
iyi vakit geçirmek
103
have a knowledge of sth.
bir şey hakkında bilgisi olmak
104
have a rest
dinlenmek
105
have a ability
yeteneği olmak
106
have an appointment
dolu olmak
107
have an idea
bir fikri olmak, aklına bir fikir gelmek
108
have athority
yetkisi olmak
109
have experience
tecribe sahibi olmak
110
have hope
ümitli olmak
111
have influence on
etkisi olmak
112
have no difficulty
güçlük çekmemek
113
have patience
sabırlı olmak
114
have pity on sbd.
bir kimseye karşı merhametli olmak
115
have some difficulty
güçlük çekmek
116
have time to
bir şeyi yapmak için vakti olmak
334
117
have trouble with sth./ sbd.
bir şeyle ya da kimseyle başı dertte
118
hold a meeting
toplantı yapmak
119
hold a person responsible
bir kimseyi sorumlu tutmak
120
hold a opinion
kanaat sahibi olmak
121
hold sth by the handle
bir şeyi sapından tutmak
122
keep a diary
günlük, hatıra defteri tutmak
123
keep a promise
sözünde durmak
124
keep a secret
sır saklamak
125
keep a shop
bir dükkanı çekip çevirmek
126
keep in mind
akılda tutmak
127
keep one's temper
soğukkanlılığı muhafaza etmek
128
keep sheep, horse
koyun, at beslemek
129
keep silence
sessizliği korumak
130
lay a foundation
temel atmak
131
lay a tax on
bir şeyi vergilendirmek
132
lay eggs
yumurtlamak
133
lose a game
oyunu kaybetmek
134
lose credit
kredisini, itibarını yitirmek
135
lose one's chance
şansını yitirmek
136
lose one's memory
hafızasını yitirmek
137
lose one's position
mevkini kaybetmek
138
lose one's way
yolunu kaybetmek
139
make a bargain
pazarlık etmek
140
make a bed
yatak yapmak
141
make a change
değiştirmek
142
make a choice
seçmek
143
make a claim
bir iddiada bulunmak
144
make a comment
yorum yapmak
145
make a complaint
şikayet etmek
335
146
make a confession
itiraf etmek
147
make a contribution
katkıda bulunmak
148
make a copy
kopyalamak
149
make a critism
eleştiri yapmak
150
make a decision
karar vermek
151
make a declaration
demeç vermek
152
make a deduction
çıkarım yapmak
153
make a demand
istekte bulunmak
154
make a description
tanımlamak
155
make a difference
fark etmek, faklı olmak
156
make a discovery
keşif yapmak
157
make a disturbance
rahatsız etmek
158
make a fire
ateş yakmak
159
make a fortune
servet yapmak
160
make a fuss
telaşa kapılmak
161
make a guess
tahmin yapmak
162
make a habit of sth.
alışkanlık haline getirmek
163
mske a joke
şaka yapmak
164
make a journey
seyehat etmek
165
make a law
yasa yapmak
166
make a loss
zarar vermek
167
make a mess
karmakarışık etmek
168
make a mistake
yalnışlık yapmak
169
make a name
isim yapmak, tanınmak
170
make a noise
gürültü etmek
171
make a nuisance of oneself
birinin başını belaya sokmak
172
make a peace with
sulh yapmak, barışmak
173
make a phone call
telefon etmek
174
make a plan
plan yapmak
336
175
make a profit
kar etmek
176
make a progress
ilerlemek
177
make a promise
söz vermek
178
make a proposal
bir teklifte bulunmak
179
make a record
rekor kırmak
180
make a remark
bir noktayı belirlemek
181
make a room
yer açmak
182
make a score
sayı yapmak, gol atmak
183
make a sketch
ana hatlarıyla çizmek
184
make a speech
bir konuşma yapmak
185
make a suggestion
öneride bulunmak
186
make a will
ricada bulunmak
187
make an accusition
suçlamada bulunmak
188
make a agreement
anlaşma yapmak
189
make an apology
özür dilemek
190
make an application
başvuru yapmak
191
make an appointment
yer ve zaman kararlaştırmak
192
make an arrangement
düzenlemek
193
make an attempt
teşebbüs etmek
194
make an effort
gayret etmek
195
make an excuse
mazeret bildirmek
196
make an impression
izlenim bırakmak
197
make an inquiry
soruşturma yapmak
198
make an objection
itiraz etmek
199
make an offer
bir teklifte bulunmak
200
make an outline
özetini çıkarmak
201
make angry
kızdırmak
202
make deaf
duymamak
203
make expensive
pahalandırmak
337
204
make fat
şişmanlatmak
205
make friends
dost olmak
206
make fun of sbd.
biriyle eğlenmek, alay etmek
207
make haste
acele etmek
208
make hungry
acıktırmak
209
make impatient
sabırsızlaştırmak
210
make love
sevişmek
211
make married
evlendirmek
212
make money
para kazanmak
213
make music
müzik yapmak
214
make progress
ilerleme kaydetmek
215
make red
kızartmak
216
make sense of
anlamı olmak
217
make speed
sürat yapmak
218
make thin
zayıflatmak
219
make wet
ıslatmak
220
pay a visit
ziyarette bulunmak
221
pay attention to
dikkat etmek...
222
raise a diffuculty
güçlük çıkarmak
223
raise a question
ortaya bir soru atmak
224
raise a rebellion
başkaldırmak
225
raise a standard
standardı yükseltmek
226
raise an objection
itirazda bulunmak
227
receive wheat, rice, horses
buğday, pirinç, at yetiştirmek
228
receive a good education
iyi bir eğitim görmek
229
receive a letter, parcel, money
mektup, paket ,para, kira, ücret, haber al
230
receive a proposal
teklif almak
231
receive information
haber almak
232
set a clock or watch
saati ayarlamak
338
233
set a prisoner free
bir mahkumu serbest bırakmak
234
set a table
masa, sofra kurmak
235
set a trap
tuzak kurmak
236
set fire to sth.
bir şeyi ateşe vermek
237
show interst in sth.
bir şeye ilgi göstermek
238
show one's colours
siyasi rengini göstermek
239
show repect
saygı göstermek
240
show sings of fear, courage
korku, cesaret göstermek
241
show the way
yolu göstermek
242
spend money, time, energy
para,zaman,gün,güç,enerji harcamak
243
take a drive
araba gezintisi apmak
244
take a photograph
fotoğraf çekmek
245
take a rest
dinlemek
246
take a seat
oturmak
247
take a step
adım atmak
248
take a taxi
taksi tutmak
249
take a walk
yürüyüş yapmak
250
take an examination
sınava girmek
251
take care
dikkat etmek, gözünü açmak
252
take measures againts
önlem almak, hazırlıklı olmak
253
take a medicine
ilaç almak
254
take part in
rol almak
255
take place
meydana gelmek, olmak
256
take pleasure in sth.
bir şeyden zevk almak
257
take possession
mülkiyeti almak
258
take precautions
tedbir almak
259
take revenge
intikam almak
260
take shape
şekil almak
261
take sth./sbd. to a place
bir şeyi yada bir kimseyi bir yere götürmek
339
Phrasal Verbs 1
break down
Olamamak, kendini tutamamak, kırılmak, baskıya boyun eğmemek, dayanamayıp itiraf etmek, kesilmek, durmak, yarıda kalmak, ayrı ayrı çeşitlere, gruplara ayrılmak.
2
break into
Zorla girmek, kırıp girmek, kesmek, -e karıştırmak, -e başlamak, yeni bir mesleğe ya da işe girmek
3
break off
Koparmak, kopmak, bozmak, birden bire durmak, (konuşmayı, çalışmayı) kesmek, ara vermek
4
break out
Kaçmak, birden bire ortaya çıkmak (yangın, savaş), patlak vermek, patlamak, çıkmak, (yüzü vücudu)......... ile kaplanmak
5
break up
Kırılma, parçalanma, bozulma, dağılma, (sevgililer) ayrılma, ayrılık, ufak parçalara bölünme, (okul) tatil oluş, kapanış
6
bring about
"-e neden olmak, yol açmak, meydana getirmek, ikna etmek, kandırmak, (gemiyi) orsa alabanda etmek
7
bring off
Kurtarmak, başarı ile bitirmek, başarmak
bring on
"-e neden olmak, -e yol açmak, daha erken gelmesine, olmasına, olgunlaşmasına vs.neden olmak, -e kendisine neden olmak, -ı başına getirmek, daha iyi bir hale getirmek, iyileştirmek, yardım etmek
9
bring out
Ortaya çıkarmak, belirtmek, açıklamak, göstermek, imal etmek, çıkarmak, basmak, yayımlamak, tanıtmak, halka sunmak, ilk kez sosyeteye çıkarmak, konuşturmak, konuşmaya teşvik etmek, işçilere grev yaptırmak.
10
bring round
Ayıltmak, sağlığa kavuşturmak, iyileştirmek, gemiyi çevirmek, kandırmak, ikna etmek, yola getirmek
11
bring up
büyütmek, yetiştirmek, terbiye etmek, ortaya atmak, açmak, -den söz açmak, birden bire durmak, kusmak, azarlamak, -a çıkışmak, getirtmek, vardırmak, (gemi) durmak, seferine son vermek
12
call at
"-e uğramak, kısa ziyarette bulunmak (short a visit)
13
call back
tekrar telefonla aramak
8
340
14
call off
İptal etmek, durdurmak, geri çağırmak, başka yöne çevirmek, saptırmak
15
call on
Şöyle bir uğramak
16
call up
Hatırlatmak, telefon etmek
17
carry on
Sürdürmek, yapmak, -e devam etmek, yönetmek, yürütmek, kıyameti koparmak, üzülmek, yaramazlık etmek
18
carry out
(Planı) gerçekleştirmek, uygulamak, yerine getirmek
19
carry over
(Hesabı) nakletmek, ertelemek, gününü uzatmak
20
catch up
Yetiştirmek, geri kalmamak, yakalama, tutma, yakalanan şey, av, tuzak, oyun
21
come back
geri gelmek
22
come about
olmak, vuku bulmak
23
come across
rastlamak
24
come by
önünden geçmek, gelip geçmek, elde etmek, kazanmak
25
come in
girmek, içeri girmek, modası çıkmak, moda olmak, başlamak
26
come off
(sap vs.) çıkmak, olmak, vuku bulmak
27
come round
kendine gelmek, dönüp gelmek, gelmek, uğramak
28
come upon
çıkmak, ortaya çıkmak, çıkagelmek
29
cut back
budamak, gereksiz bölümlerini atmak, fazlasını çıkarmak.
30
cut down
kesmek, biçmek, kesip devirmek, (masrafı) kısmak
31
cut off
kesmek, uçurmak
32
cut off
kesip çıkarmak
33
die away
gittikçe hafifleyip yokolmak
34
die down
kuvveti, gücü azalmak
35
die out
sönmek, ortadan kaybolmak, unutulmak
36
do a room out tamamen, bütünüyle temizlemek
37
do a room up
boyamak, dekore etmek
38
do away wih
ortadan kaldırmak, öldürmek
39
do someone in birisini öldürmek
40
do up
bağlamak, fermuarla kapamak, basmak 341
41
do with
yapabildiği kadar iyi yönetmek, -e işi düşmek, kullanmak
42
do without
"-den vazgeçmek
43
draw on
yaklaşmak, yanaşmak
44
draw up
sone erdirmek
45
drop in
habersiz ziyaret etmek, uğramak
46
drop off
azalmak, içi geçmek, uykuya dalmak
47
drop out
bırakmak, vazgeçmek, devam etmak, çıkarmak
48
fall in with
"-e rastlamak, kabul etmek
49
fall out
tatışmak, kavga etmek, bozuşmak, külahları değişmek
50
fall through
suya düşmek (plan vs.)
51
find out
keşfetmek, ortaya çıkarmak, çözmek, anlamak, öğrenmek, farkına varmak, sezmek
52
get behind
geri kalmak
53
get by
geçmek
54
get down to discourage
caseretini kırmak
55
get even with
intikam almak
56
get into
binmek, başlamak
57
get into
binmek toplamak
58
get off
inmek ceza almamak
59
get on
ilerlemek, uyum içinde olmak, binmek
60
get out of
çıkartmak, işten kaçmak
61
get over
iyileşmek
62
get sth out of
elde etmek (bir şeyi)
63
get sth over
ile bitirmek (birşeyi)
64 65 66 67
get sth over bitirmek (birşeyi) with get through to birine bir şey anlatmak sbd get through to başarı ile bitirmek, telefonla görüşmek sbd get up
düzenlemek, kalkmak 342
68
give away
vermek, armağan etmek, ele vermek, (sırrı) ifşa etmek, elden çıkarmak, harcamak, bağışlamak, sır açıklamak
69
give in
teslim etmek, teslim olmak, boyun eğmek, pes etmek
70
give off
(koku, duman, vs.) çıkarmak, yaymak, çalmak
71
give out
Çıkamak, yaymak, takati kalmamak, yorgunluktan bitmek, tükenmek, dağıtmak, ilan etmek, bildirmek, vazgeçmek, teslim etmek, açıklamak
72
give up
vazgeçmek, bırakmak
73
go about
başlamak
74
go around
herkese yetmek
75
go back on
sözünden caymak
76
go by
yanından geçmek, geçmek
77
go down with
hastalanmak
78
go in for
meraklı olmak, meşgul olmak, girişmek, ilgilenmek
79
go in
içeri girmek
80
go into
incelemek
81
go off
hareket etmek, kalkmak, patlamak, kesilmek sönmek, çalmak, bozulmak, başarıyla olmak
82
go on
devam etmek, sürmek
83
go out
dışarı çıkmak sönmek
84
go over
gözden geçirmek, aşmak (exceed)
85
go over with
"-le başarılı olmak
86
go through
gözden geçirmek, harcamak, tükenmek
87
go through with
tamamlamak
88
go up
artmak
89
go with
uygun olmak, eşlik etmek
90
go without
"-sız olmak
91
grow out of
çok büyümek
92
grow up
büyümek, yetişmek
93
hand in
(ödev, rapor) teslim etmek 343
94
hand out
dağıtmak
95
hang up
kapatmak
96
have it out with tartışmak
97
have on one's endişelenmek mind
98
head into
gitmek
99
hit on
tesadüfen bulmak
100
hold on
tutmak, yapışmak, bırakmamak, beklemek, dayanmak, direnmek, devam etmek.
101
hold out
uzatmak, vadetmek, (teklif) etmek, kabul etmemek, ayak diremek, dayanmak, soymak
102
hold sth against smo
birisini bir şeyle suçlamak
103
hold up (support)
yukarı kaldırmak, tutmak, desteklemek, dayanmak, geciktirmek, durdurmak, sergilemek, göstermek, yolunu kesip soymak, iyi gitmek, geciktirmek
104
hunt up
arayıp bulmak, korumak
105
keep off
uzak durmak, yaklaşmamak, yaklaştırmamak
106
keep on
Sürdürmek
107
keep out
içeri sokmamak
108
keep up
devam ettirmek, iyi durumda tutmak, bakımını sağlamak
109
keep up with
"-den geri kalmak, -e ayak uydurmak, yakından izlemek, -den haberi olmak, uymak
110
keep up to maintain
sürdürmek
111
kick sth around
tartışmak, devirmek
112
knock out
nakavt etmek
113
laugh off
gülüp geçmek
114
lay aside
biriktirmek, bir yana koymak
115
lay off
geçici olarak işten çıkarmak
116
lay to rest
halletmek
344
117
lead smo on the deceive
kandırmak
118
leave off
vazgeçmek, bırakmak, kesmek, dinmek, kesilmek
119
leave out
koymamak, dahil etmemek
120
leave sth to smo
bir şeyi birisine bırakmak
121
leave sth up to önem kazandırmak
122
let down
indirmek, hayal kırıklığına uğramak, ümidini boşa çıkarmak, atlatmak, yarıyolda bırakmak, yardım etmek, düşürmek, gevşemek, yavaşlamak, söndürmek, uzatmak, düş kırıklığına uğratmak
123
let in for
sebep olmak
124
let off
serbest bırakmak, ateşlemek 8tüfek vs.), atmak, cezasını affetmek, bağışlamak
125
let on
söylemek, bildirmek, (sırrı) açığa vurmak, yalandan.... Gibi yapmak, gibi görünmek, açıklamak
126
let out
uzatmak, vadetmek, (teklif) etmek, kabul etmemek, ayak diremek, dayanmak, soymak
127
let smo in for
neden olmak
128
let smo in on
sırrını açıklamak
129
let up
hafifletmek, kesilmek, dinmek, gevşemek
130
line up
kuyruğa girmek
131
live off
...in geliriyle geçinmek
132
live on
sadece ... İle yaşamak, yaşamını sürdürmek
133
live through
zorluklara rağmen başarmak
134
live up to
...e uygun olmak
135
look after
bakmak, meşgul olmak, yönetmek, çekip çevirmek
136
look down upon
hor görmek
137
look for
aramak, beklemek, ummak
138
look forward to dört gözle beklemek
139
look into
araştırmak, incelemek
140
look like
benzemek, andırmak (sth.) 345
141
look on
bakmak, seyretmek, gözüyle bakmak, saymak, ....e nazır olmak
142
look out
dışarı bakmak, dikkat etmek, sakınmak
143
look out for
dışarı bakmak, dikkat etmek, sakınmak
144
look over
incelemek
145
look to
güvenmek, bel bağlamak, dikkat etmek, meşgul olmak, gereğine bakmak, beklemek, ummak
146
look up
aramak, ziyaret etmek
147
look up to
saygı göstermek
148
lose track of
izini kaybettirmek
149
make a point of ilke edinmek
150
make for
...e doğru gitmek, yürümek, kapağı atmak, ...e neden olmak, ...e yardım etmek, gitmek, yaklaşmak
151
make light of
önemsiz görmek
152
make off with
çalmak, çalıp kaçmak
153
make out
ayırt etmek, seçmek, okumak, sökmek, anlamak, çıkarmak, yazmak, (liste, form) yapmak, yazıp doldurmak, tavlamak, ayartmak, başarmak, sanki ...miş gibi yapmak,
154
make over
biçimini değiştirmek, devretmek, (malı) üstüne yapmak
155
make sense of anlam vermek
156
make up
imal etmek, üretmek, uydurmak, kurmak, makyaj yapmak, tamamlamak, barışmak, yatak yapmak, yarışta aradaki mesafeyi kapatmak
157
make up for
telafi etmek
158
make up into
paketlemek, sarmak, imal, yapım, mamulat
159
make up one's karar vermek mind
160
make with
birisinin yapabildiği kadar iyi yönetmek, birden durmak, devam edememek, sözünün arkasını getirememek, kırmak, yıkmak, ezmek, büyük bir teessür nedeniyle ağlamak, ağlamaya başlamak, hislerine hakim olamamak
161
mark down
fiyatları indirmek
162
mark up
fiyatları artırmak
346
163
meet with
görüşmek, ile karşılaşmak
164
mix up
şaşırtmak
165
occur to
aklına gelmek
166
open up
açıklamak
167
go over
gözden geçirmek
168
go through
gözden geçirmek
169
part with
...den ayrılmak
170
pass away
vefat etmek
171
pass out
bayılmak
172
pay off
bütün borcunu ödemek
173
pick out
seçmek
174
pick up
almak, kapmak
175
play by ear
olanlara ayak uydurmak
176
plow into
çarpmak
177
point out
açıklamak
178
pull in
varmak, yola çıkmak
179
pull out
varmak, yola çıkmak
180 181
pull smo through pull sth to pieces
iyileştirmek eleştirmek
182
put across
anlatmak
183
put aside
biriktirmek
184
put away
yerine koymak
185
put by
bir kenara koymak, biiktirmek, sakınmak, bir kenara atmak
186
put down
bastırmak, yazmak, not almak
187
put forth
göstermek, önermek
188
put off
ertelemek, geciktirmek, tehir etmek, baştan savmak, atlatmak, oyalamak, savsaklamak, vazgeçirmek, iştahını, cesaretini kırmak, tiksindirmek, çıkarmak, kaldırmak, şaşırtmak, çelmek, kurtulmak, sahilden ayrılmak, soğutmak
189
put on
giymek kandırmak 347
190
put out
uzatmak, çıkarmak, dışarı atmak, kovmak, söndürmek, üretmek, imal etmek, dışarıya iş vermek, (kemik) çıkmak, rahatsız etmek, zahmet vermek, şaşırtmak, bozmak, üzmek, canını sıkmak, darıltmak, gücendirmek, yayımlamak, (çaba, güç) harcamak
191
put smo through
başarıya ulaşmak, bağlamak
192
put sth above
olduğundan değerli görmek
193
put to ... use
...yı iyi kullanmak
194
put up
kira ile oturmak, (parasını) yatırmak, emaneten teslim etmek, evinde kalmak, konaklamak, misafir etmek, evinde yatmak, inşa etmek.
195
put up with
acı çekmek, katlanmak, izin vermek, maruz kalmak, dayanmak, ayakta durmak, kalmak.
196
rule out
izin vermemek
197
run across
tesadüf etmek
198
run around with
birlikte dolaşmak
199
run away
kaçmak
200
run down
...den aşağı koşmak, ...den aşağı akmak, durmak, çiğnemek, arkasından koşup yakalamak, kötülemek, yermek, aleyhinde konuşmak, arayıp bulmak, yeniden gözden geçirmek, biri hakkında kötü şeyler söylemek, yerini bulmak.
201
run into
tesadüfen karşılaşamak, çarpmak
202
run out
tüketmek (vakit, Malzeme vs.) si kalmamak
203
run out off
tüketmek
204
run over
gözden geçirmek, tekrarlamak, taşmak, çiğnemek
205
run up to
borç artırmak
206
see about
bakmak
207
see someone off
uğurlamak
208
see to
üstüne almak
209
sell off
tümünü satmak
210
set about
...e başlamak, girişmek, koyulmak, ile kavga etmeye başlamak
211
set in
yerleşmek
348
212
set off
yola çıkmak, ateşlemek, atmak, daha göze çarpar hale getirmek, patlamak, meydana çıkarmak, belirtmek, güzel göstermek, ayırmak, karşılıklı olarak koymak,
213
set out
yola çıkmak, sergilemek, teşhir etmek, açıklamak, ayrıntıları ile anlatmak, süslemek, düzenlemek.
214
set sth aside for
ayırmak
215
settle down
sakinleşmek, yerleşmek
216
set up
başlamak, dikmek, -e yükselmek, iktidara ya da yüksek mevkiye getirmek, tesis etmek, açmak, işe yerleştirek, işe başlamak, atılmak, -e neden olmak, ikram etmek, dizmek ileri sürmek, ortaya atmak, kurmak.
217
show off
gösteriş yapmak
218
show up
ortaya çıkmak
219
sleep on
kararı ertesi güne bırakmak
220
speak for
lehine konuşmak
221
speak out
inandıklarını açıkça söylemek
222
stand by
yardım etmek, (sözünü vs) tutmak, dönmemek, desteklemek, beklemek (hazırda)
223
stand for
....in tarafını tutmak, yerine geçmek, temsil etmek, demek anlamına gelmek, tahammül etmek, aday olmak.
224
stand out
fark edilmek
225
stand up for
desteklemek
226
stand up to
karşı durmak
227
stick to
..e bağlı kalmak
228
take advantage çıkarına kullanmak. of
229
take after
230
take a stand on kararlı olmak.
231
take at one's word
sözüne güvenmek
232
take away
çalmak
233
take back
geri vermek, geri almak, sözünü geri almak
234
take charge of sorumluluğu almak
235
take exception aynı görüşte olmamak
..e benzemek, gelmek, çekmek, benzemek. (birine benzemek)
349
236
take in
içine almak, içermek, anlamak, kavramak, elbiseyi daraltmak, aldatmak, dolandırmak, faka basmak, -e abone olmak, kabul etmek, kandırmak.
237
take into account
dikkate almak
take off
(elbise) çıkarmak, indirmek, tenzil etmek, -in taklidini yaparak alay etmek, (uçak) kalkmak, havalanmak, hareket etmek, yola çıkmak, izin almak, havalandırmak, indirim yapmak.
239
take on
üstüne almak, yüklenmek, tutmak, çalıştırmak, girişmek, yapmaya başlamak, feryat etmek. Çok müteessir olmak, karşılaşmak, yarışmak, sorumluluk almak.
240
take out
çıkarmak, -e çıkarmak
241
take over
üzerine almak, devralmak, yönetimi ele almak.
242
take sth up with
görüşünü almak
243
take to
...den hoşlanmak, kanı kaynamak, irini gözü utmak, hoşlanmak.
244
take up
tekrar başlamak, -e girmek, meşgul olmak, yüklenmek, üstlenmek, tutmak, kaplamak, kısaltmak, kullanmak.
245
talk back to
karşı gelmek
246
talk down to
aşağı görerek konuşmak
247
talk over
tartışmak, görüşmek
248
talk over with
...le tartışmak, görüşmek
249
talk smo into
bir şey yapmaya ikna etmek.
250
talk smo out of vazgeçirmek
251
tear up
parçalamak.
252
tell on
birinin suçunu söylemek
238
253 254
tell people apart tell things apart
kişileri ayırt etmek cisimleri ayırt etmek
255
think over
düşünmek
256
think through
üzerinde düşünmek
257
think up
yaratmak, bulmak
258
throw away
atmak
259
throw back
geciktirmek 350
260
throw off
yanıltmak
261
throw out
atmak
262
throw out
önermek
263
throw up
kusmak
264
tie down
kısıtlamak
265
touch on
değinmek
266
try for
yenmeye çalışmak
267
try on
denemek
268
try out
denemek
269
tune in
açmak
270
turn away
geri çevirmek
271
turn down
(hava gazını, lambayı) kısmak, kabul etmemek, (yakayı) indirmek, kısmak, beklenmedik zamanda ortaya çıkmak.
272
turn into
değişmek
273
turn off
kapamak
274
turn on
açmak
275
turn out
sonuçlanmak, sonunda ... olmak, üretmek.
276
turn smo over teslim etmek to
277
turn sth over to vermek bırakmak
278
turn to
yardım istemek
279
turn up
bir anda ortaya çıkmak, kısmak.
280
verge on
...e benzemek, ... gibi olmak
281
wait on
servis yapmak (lokanta, mağaza)
282
wake up
uyandırmak
283
walk out on
terketmek
284
watch out
dikkatli olmak
285
watch out for
dikkatli olmak
286
wear off
eskimek, azalmak
351
iyice eskitmek, adam akıllı yormak, canını çıkarmak, yorulmak, bitmek, canı çıkmak, tüketmek, tükenmek.
287
wear out
288
weigh against iki şeyi karşılaştırmak
289
wipe out
yok etmek
290
work out
hesap etmek, çözmek, soymak, hesap edip çıkarmak, bütün ayrıntılarıyla hazırlamak, planlamak, çalışmak.
291
work up to
yükselmek,
292
write down
not almak
293
write off
çala kalem yazmak, çırpıştırmak, (borcu) silmek, iptal etmek, çizmek, listeden düşürmek, - ile daha fazla uğraşmayı gereksiz görmek.
294
write out
tamamını yazmak, kopyasını yazmak
352
View more...
Comments