Şiir Bilgisi

September 18, 2017 | Author: engintineri | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Şiir bilgisi...

Description

Şiir Bilgisi

1

ŞİİR BİLGİSİ

İçindekiler:

ŞİİRİN (NAZMIN) NİTELİĞİ .............................................................................................1 ŞİİRİN İÇERİK (MUHTEVA) ÖZELLİKLERİ..........................................................................1 ŞİİRİN BİÇİM ÖZELLİKLERİ.............................................................................................1 NAZIM BİRİMİ: ..............................................................................................................1 NAZIM BİÇİMİ (ŞEKLİ)....................................................................................................3 VEZİN = ÖLÇÜ = ÖLÇEK:................................................................................................3 UYAK (KAFİYE)...............................................................................................................5 KAFİYE ÖRGÜSÜ (UYAK/KAFİYE DÜZENİ).........................................................................7 ŞİİR TÜRLERİ: ...............................................................................................................8

ŞİİRİN (NAZMIN) NİTELİĞİ Nazım veya şiir, duygu veya düşünceleri, hayalleri, duyarlıkları öne çıkaran ve bir düzene bağlı kalarak, ses ve söz uyumunu dikkate alarak “dize” denen satırlarla ortaya konan anlatım türüdür.

ŞİİRİN İÇERİK (MUHTEVA) ÖZELLİKLERİ 1- Konu/Mevzu: Şairin eserinde anlatmak istediği, üstünde durduğu durum/olay/düşünceye o “şiirin konusu” adı verilmiştir. Başka bir ifadeyle metindeki konu, üzerinde söz söylenen, düşünce yürütülen olay, varlık veya kavramdır. Konu, somut ve genel bir nitelik taşımaktadır. Metnin hammaddesi durumundadır. Bir sanat eserinde konu esas olsaydı, okunmuş olan, konusu bilinen bir şiirin tekrar tekrar okunması anlamsız olurdu. 2- Tem/Tema/İzlek/ana duygu (/ana düşünce): Sanatçının eseriyle okuyucuya vermek istediği iletinin vurguladığı kavramdır. Bir başka deyişle sanatçının ele aldığı konuda egemen olan duygu veya düşüncedir. Örn. Bir şiirde “sevgiliden ayrılma ânı” bir konudur. Bu ayrılık zamanında şairin yaşadığı duygu geriliminin ayrıntıları ise temayı oluşturur. 3- Şiirde Üslup/Biçem: Özgün biçemle oluşturulan şiir, şairin adı yazılmasa bile yaratıcısı tanınabilir; çünkü özgün bir şairin görüş, duyuş, anlayış ve anlatış biçimi hemen fark edilir. Üslup bir şair için gizli bir imzadır. Şiirlerin yarattığı imgeler okuru, şiirin ölçüsünden daha çok etkiler. Şiir, genelde akla değil yüreğe seslenir, kavranmaktan öte yaşanan bir üründür. 4- Dil Özellikleri: Günlük dilde kullanılan sözcükler, alışılmış olandan daha farklı bir anlam ve yapıyla şiire girer. Şair, sözcükleri eleyen, ayıklayan, ona bilinenden daha farklı bir görev ve işlev yükleyebilen insandır.

ŞİİRİN BİÇİM ÖZELLİKLERİ NAZIM BİRİMİ: Şiirde bir anlam bütünlüğü taşıyan en küçük parçaya veya şiiri oluşturan dize kümelerinin herhangi birine “nazım birimi” adı verilmiştir. Nazım birimi, bir şiirin nazım biçimini belirlemede kullanılan ölçütlerden biridir. Nazım birimleri dize sayılarına göre isimlendirilmiştir.

1

Şiir Bilgisi

2

Nazım Birimi Çeşitleri: 1-

Dize (Mısra): 1. Düzyazıdaki “satır” kavramının şiirdeki karşılığıdır. 2. Bir şiirin en küçük nazım birimidir. Anlamın tek dizede toplanmasıdır. Dize birimiyle yazılan şiirlerde anlam birkaç dize boyunca sürebilir. Buna “şiir tümcesi” denir. Dize birimiyle yazılan şiirlerde konu bütünlüğü vardır. Dizelerin yerlerinin değiştirilmesi veya bir dizenin şiirden çıkarılması anlamı değiştirir veya bozar. Türk edebiyatına Batı’dan geçmiş bir nazım birimidir. Türk edebiyatında dize egemenliğini ilk benimseyenler Servet-i Fünun şairleri olmuştur. Dize birimiyle yazılan nazım biçimleri: İkili, terzarima, sone, dörtlü, balad. Örn.: “Dil bir buluttur, yağdıkça şiir olur.” “Harflerin gülüştüğünü senin adında gördüm.” “Sular öyle temiz ki, tıpkı annemin yüzü…” “Bakakalırım giden geminin ardından. Atamam kendimi denize, dünya güzel. Serde erkeklik var, ağlayamam.” (Orhan Veli) “Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde.” (Yahya Kemal) “Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz”

2-

Beyit (İkilik): İki dizeden oluşmuştur. Bu iki dize anlam bütünlüğüne sahiptir. Aynı vezinle yazılmış olmaları esastır. Divan edebiyatının ana nazım birimidir. Beyitler arasında konu bütünlüğü aranmaz. Bundan dolayı her beyit başlı başına bir şiir olarak algılanmıştır. Divan edebiyatında şair bütün hünerini beyitte göstermek zorundadır. Bu yüzden beyitler genelde anlam yoğunluğuna sahiptir ve söz sanatlarıyla örülüdür. Divan edebiyatında kimi zaman bir tek mısra da şiir sayılır. Bu mısraya “mısra-ı besceste (seçkin dize)” veya “azade mısra” adı verilmiştir. Berceste mısra, bir şiirin tek başına dilden dile dolaşan, belleklerde yer eden en güzel dizesidir. Azade mısra ise şiirden bağımsız olan, tek başına bir anlam taşıyan dizedir. Beyit birimiyle yazılan nazım biçimleri: Gazel, kaside, mesnevi, kıt’a, müstezat. Örn.: Bu dünyayı seninle sevmişim ben. Benim sensiz bu dünya nemdir ey dost!

3-

Dörtlük: Dört dizeden oluşmuştur. Anlam dört dizeye yayılmıştır. İslamiyet’ten önceki Türk ed.’nda, halk ed.’nda, millî ed.’ta ve kimi edebî topluluklarda (Genç Kalemler, Beş Hececiler, Yedi Meşaleciler) esas nazım birimi olarak kullanılmıştır. Halk edebiyatında “dörtlük” kavramına “hane”, şiirdeki dörtlüklerin tümüne birden ise “katar” adı verilmiştir. Dörtlük birimiyle yazılan nazım biçimi ve nazım türleri: Mani, koşma (güzelleme, koçaklama, ağıt, taşlama), semai, varsağı, destan; ilahi, nefes, deme, şathiye; rubai, tuyuğ, murabba, şarkı. Örn.: Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız / Hatırası bile yabancı gelir. Hayata beraber başladığımız / Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir. (Orhan Veli) Ne hasta bekler sabahı / Ne taze ölüyü mezar. Ne de şeytan bir günahı seni beklediğim kadar. (Necip Fâzıl) Ela gözlerini sevdiğim dilber Sen benim derdime deva bilmezsin Sen nasıl tabibsin, yoktur ilacın Yürekte yaramı sarabilmezsin Mal sahibi mülk sahibi / Hani bunun ilk sahibi Mal da yalan mülk de yalan / Var biraz da sen oyalan.

2

Şiir Bilgisi

3

4- Bent: 1. Üç ve daha çok dizeden oluşur. Bu anlamıyla dörtlükleri de kapsayan bir kavramdır. 2. Her hanede değişen birtakım dize kümeleriyle bunların sonunda değişmeden yinelenen her tek dize veya dize demetinin birleşiminden oluşan nazım biçimidir. 3. Kavuştaklı nazım biçimlerinde her hanede değişen dize kümelerine “bent”, yinelenen dize veya dize kümesine de “kavuştak” denir. Divan ed.’nda kavuştağa “nakarat” adı verilmiştir. Bent birimiyle söylenip yazılmış nazım biçimleri: Türkü, ninni, tekerleme; terkib-i bent, terci-i bent, muhammes. Genel anlamıyla bent, şiirde belli sayıda dizelerden oluşan herhangi bir kümenin adıdır. Örn.: “Söğüdün yaprağı narindir narin İçerim yanıyor dışarım serin Zeynep’i bu hafta ettiler gelin (Bu 3 dize: bent) Zeynep’im, Zeynep’im, anlı Zeynep’im Üç köyün içinde şanlı Zeynep’im.” (bu 2 dize: kavuştak) “Yaş otuz beş… Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider.” (Cahit Sıtkı Tarancı) Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak. (Ahmet Hâşim)

NAZIM BİÇİMİ (ŞEKLİ) Nazımda dizelerin biçimlenişi, kümelenişi, vezni ve uyak düzeni gibi özelliklerden doğan biçime “nazım şekli” denir. Türk edebiyatında nazım şekilleri dönemlere göre farklılık gösterir. Dönemlere Göre Nazım Biçimlerimiz: İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı: Sagu, koşuk, destan … Divan Edebiyatı: Mesnevi, gazel, kaside, rubai … Halk Edebiyatı: 1- Anonim Halk Ed.: Mani, türkü … 2- Tekke/tasavvuf Ed.: İlahi, nefes, deme … 3- Âşık Ed.: Koşma, semai … Batı Etkisindeki Türk Edebiyatı: Sone, terza rima

VEZİN = ÖLÇÜ = ÖLÇEK: Bir şiirin her bölümünün hecelerinin sayısı yönünden veya hecelerinin uzunluk ve kısalıkları (kapalı veya açık olma) yönünden denkliğine (veya sıralanmasına) dayanan ve bir manzumede dış ahengin ögesi olan söz uyumuna “vezin” adı verilmiştir. Vezinler, ulusal dilin yapısına uygun olarak gelişir. Türkçede uzun ve kısa heceler bulunmadığı için hece sayısının eşitliğine dayanan “hece vezni” doğmuştur. Arapça ve Farsçada uzun ve kısa heceler bulunduğu için Arap ve Fars kavmi “aruz vezni” kullanmıştır. Hece vezni, manzumeleri akılda tutmada kolaylık sağlamaktadır. Vezin Çeşitleri 1- Hece Vezni: Dizelerdeki hece sayısının eşitliğine dayanır.

3

Şiir Bilgisi

-

-

-

4

İslamiyet’ten önce ve sonra halk edebiyatında kullandığımız vezin olması bakımından Türk edebiyatının ulusal şiir ölçüsü olarak kabul edilmiştir. Halk edebiyatı ürünlerimizin tümüne yakını hece vezniyle söylenmiş, yazılmıştır. Hece ölçülü şiirlerde dizeler, söyleyişi kolaylaştırmak ve vurguyu sağlamak amacıyla parçalara ayrılır. Bu işlem sonucu ortaya çıkan kısımlara “durak” adı verilmiştir. Duraklar noktalama işaretlerinin bulunmadığı dönemlerde söyleyiş güzelliği sağlamıştır. Duraklar sözcüğü bölmez. Başka bir ifadeyle, heceyle yazılmış bir şiirin dizelerini duraklarına ayırırken sözcükleri bölemeyiz. Fakat hece vezinli şiirlerin hepsinde durak kullanma zorunluluğu yoktur. Türk edebiyatında en çok 7’li, 8’li, 11’li ve 14’lü kalıpları kullanılmıştır.

Durak: Dizelerin iki veya daha çok parçaya bölünmesi, söyleyiş ve vurguyu sağlama amacıyla durulan yerin adıdır. Her durak bir anlam bütünlüğü taşımalıdır. Duraklar sözcüklerin ortalarına gelemezler. Örn. Ala pınar / kurna kurna (4+4= 8’li) Gökyüzünde / telli turna (4+4= 8’li)

Örn.: “Ala gözlerini sevdiğim dilber Kokuya benzettim güller içinde İnceciktir belin hilaldir kaşın Sesine benzettim dallar içinde” Karacaoğlan

Bu örnek dörtlük 6+5 duraklı 11’li hece vezniyle düzenlenmiştir. “Karanfilsin tarçınsın Neden böyle hırçınsın Ne büyüksün ne küçük Asıl benim harcımsın”

Bu örnek ise 4+3 duraklı 7’li hece vezniyle düzenlenmiştir. 2- Aruz Vezni: Dizelerdeki hecelerin açıklık-kapalılık (veya kısalık-uzunluk) değerlerine göre oluşur. Ünlü harflerle biten heceler açık, ünsüzlerle bitenler kapalı hecedir. Her dizede alt alta düşen hecelerin kapalılık ve açıklık yönünden uyumu gözetilir. Türk edebiyatına Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinden sonra (11. yy.da), Fars edebiyatı kanalıyla geçmiş bir vezindir. Arapların millî veznidir. “Tef’ile” adı verilen bölümlerle oluşturulmuş kendine özgü kalıpları vardır. Aruz vezniyle yazılmış dizeleri veznin tef’ilelerini esas alarak parçalarına ayırma işlemine “takti” adı verilmiştir. Hece veznindeki “durak” kavramının aruz veznindeki karşılığıdır. Aruz vezni şiire uygulanırken hecelerin kısalık-uzunlukları meramımızı anlatmaya yetmediği vakit devreye “aruz kusuru” kavramı girer. Aruz kusuru çeşitleri: 1. İmale: Kısa bir heceyi aruz kalıbına uydurmak için uzun okumaktır. 2. Zihaf: Uzun bir heceyi aynı maksatla kısa okumaktır. 3. Med: Kapalı bir heceyi bir kısa hece kadar uzatarak (yani 1,5 hece olarak) okumaktır. 4. Vasl (Ulama): Dizede tef’ilenin hecesine uymayan sözcük sonu hecesi eğer bir ünsüz harfle bitiyor ve ardından gelen sözcük ünlü bir harfle başlıyorsa söz konusu ünsüzü söz konusu ünlüye bağlayarak okumaktır: Örnek: Akşam oldu – Akşamoldu. Bu vezin son saptamaya göre Türkçede ilk kez Kutadgu Bilig eserinde kullanılmıştır. Divan, Tanzimat, Serveti Fünun, Fecri Ati edebiyatlarında genelde bu vezin kullanılmıştır. Bu vezni ustalıkla kullanan son temsilciler: Tevfik Fikret, Ahmet Hâşim, Yahya Kemal Beyatlı, Mehmet Âkif Ersoy. Örn: Çattık belâya! (Müstef’ilâtün vezniyle oluşturulmuş bir lâftır. “Ney gibi delindi ciğerüm ışkun elinden” (Ahmet Paşa’nın bir gazelinden alınan bu mısra, “Mef’ûlü mefâîlü mefâîlü feûlün” vezniyle yazılmıştır. “gi-, -di” hecelerinde “imâle”, “ışkun elinden” kısmında ise “ulama” vardır. 3- Serbest Vezin: Dize ve hecelerin sıralanışının bir kurala bağlı olmadığı vezindir. Kısacası vezinsizlik veznidir. Estetik tat vermeyi amaçlayan çağdaş Türk şiirinde genelde bu vezin kullanılmaktadır.

4

Şiir Bilgisi

-

5

Serbest veznin ilk örneklerini Abdülhak Hamit Tarhan 1913’te yazdığı Validem isimli eseriyle vermiştir. 1920’lerde Nâzım Hikmet, serbest şiirler (veya özgür koşuk) yazmıştır. Fakat ölçüsüz şiirin bir şiir hareketi durumuna gelmesi Garip akımıyla olmuştur. Çünkü ilk kez Garipçiler (I. Yeni) vezin geleneğini reddedici bir tutumla ortaya çıkmışlardır. Başka bir deyişle vezin kurallarını reddeden ilk edebiyat topluluğumuz Garipçilerdir.

EDEBİYAT SAHALARINA GÖRE VEZİNLER SAHA ADI İslamiyet Öncesi Dönem Halk Edebiyatı

KULLANILAN VEZİNLER Hece vezni Hece vezni

Divan Edebiyatı

Aruz vezni

Tanzimat Edebiyatı

Aruz vezni

Servet-i Fünun Edebiyatı

Aruz vezni

Fecr-i Ati Edebiyatı Millî Edebiyat Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı

Aruz vezni Hece vezni Hece vezni, serbest vezin

AYRINTILAR

Nedim’in hece vezniyle yazılmış bir türküsü vardır. Ziya Paşa ve Abdülhak Hamit Tarhan hece veznini denemiştir. Tevfik Fikret, Şermin isimli şiir kitabında hece veznini kullanmıştır. Serbest vezinle birkaç şiir yazılmıştır.

UYAK (KAFİYE) -

Dize sonlarındaki ses benzerliğine “kafiye (uyak)” adı verilmiştir. Bu ses benzerlikleri, yazılış ve okunuşları aynı, anlamları ve görevleri farklı sözcüklerin, eklerin bezerliğidir. Şiirlerde uyak kullanmanın amacı, ezgili ve etkili bir söyleyişe ulaşmaktır. Halk şiirinde “kafiye” kavramına “ayak” adı verilmiştir. Kafiyeler rediften sonra asla gelmez. Halk edebiyatında daha çok “yarım uyak”, Divan edebiyatında ise daha çok “tam ve zengin uyak” kullanılmıştır. Divan ed.’nda uyaklar katı kurallara bağlıdır. Örneğin isimlerle isimler, sıfatlarla sıfatlar uyaklanır. Halk edebiyatında ayak “kulak için”ken, Divan edebiyatında kafiye “göz için”dir. Kafiyenin göz için mi kulak için mi olması gerektiği tartışmaları Servet-i Fünun topluluğunun oluşmasında önemli rol oynamıştır. Tanzimat yazarlarından Recaizade Mahmut Ekrem “göz için kafiye” anlayışını yıkmış, “kulak için kafiye” anlayışını benimsemiştir. 1940’tan itibaren Orhan Veli’nin başını çektiği Garip hareketiyle birlikte uyaksız şiirler yazılmaya başlamıştır.

Örn.: Ne bir haram yedin ne cana kıydın (kıy-dı-n) Ekmek kadar temiz, su kadar aydın (ay-dın)

REDİF -

Kafiyeden sonra gelen, anlam veya görevce aynı olan ek veya sözcüklerdir. Kafiyelerden önce gelmez. Çünkü “redif” kelimesinin kelime anlamı “arkadan gelen”dir. Her şiirde redif bulunması zorunlu değildir. Redifin bulunduğu dizelerde uyak, rediften önceki kısımda aranır. Uyağın bulunduğu bir dizede redif olmayabilir de. Çünkü uyağın varlığı redife bağlı değildir. Redif olan ekler ses değişimine uğrayabilir. Bu değişimi geçiren ek, anlam ve görevini yitirmez. Redifler “ek redif” ve “sözcük redif” olmak üzere ikiye ayrılır.

5

Şiir Bilgisi

6

Örn.: Arım balım peteğim, / Gülüm dalım çiçeğim.

(Altı çizili ses benzerliği görevce aynı olduğu için rediftir. Ondan önce gelen “-eğ” ses benzerliği ise görevce farklı olduğu için uyaktır.) Elif kaşlarını çatar / Gamzesi sineme batar Ak elleri kalem tutar / Yazar Elif Elife diye

(“-ar” seslerin rediftir. Ondan önce gelen “-t-” sesleri ise uyaktır. Adını söyler sanki bir sır gibi yapraklar Bu sandalye ve masa binlerce anı saklar

(Bu beyitte redif yoktur. “-aklar” sesleri uyaktır.) Beyaz giyme toz olur / Siyah giyme söz olur. Gel beraber gezelim / Muradımız tez olur.

(Bu dörtlükte “olur” sözcükleri aynı anlamdaki sözcükler olduğu için rediftir. Ayrıca sözcük redife örnektir. “olur”dan önce gelen “-z-” sesleri ise uyaktır.) Can, kafeste durmaz uçar. / Dünya bir han… Konan göçer…

(Bu dizelerde “-ar/-er” ekleri görevdeş oldukları için rediftir. Ayrıca ek redife örnektir.) Billurlaşan damla bir aha benzer / Zalime çekilmiş silaha benzer Boğuluyor hain, duyar gibiyim / Bu akşam, yaklaşan sabaha benzer

(Bu dörtlükte “-a benzer” sesi, sözcük redif olarak kabul edilmelidir.) Uyak Çeşitleri: 1- Yarım Uyak: 1 ses benzerliğinden oluşur. (Not: Ses değişimi, anlamı ve görevi etkilemediği sürece rediftir.) Örn.: Akşam olur kuşlar konar dallara Susamış yıldızlar iner göllere (Altı çizili “-l-” sesleri yarım uyaktır. “-lara/-lere” ekleriyse eş görevli oldukları için rediftir.)

2- Tam uyak: 2 (bir ünlü bir ünsüz) ses benzerliğinden oluşur. (Not: “â, û, î” sesleriyle yapılan uyaklar da tam uyak kabul edilmektedir.) Örn.: Dilberün işi itâb ü naz olur, Çeşmi câdu, gamzesi gammaz olur… Ey gönül sabret, tahammül kıl ana; Yâre irişmek işi az az olur. (Kadı Burhaneddin, Tuyuğ) (“olur” sözcükleri redifken, ondan önce gelen “-az” sesleri tam uyaktır.)

Dikkat!: Arapça ve Farsça kelimelerde görülen uzun â, û, î ünlüleri iki ses değerinde olduğu için tam uyak sınıfına girmektedir. Örn. … belâ / … Rabbenâ (â’lar tam uyaktır) 3- Zengin Uyak: En az 3 ses benzerliğinden oluşur. Örn.: Mevsim kıştı canım, hava ayazdı Dağlar taze gelin gibi beyazdı

4- Tunç Uyak: Uyağı oluşturan sözcüklerden birinin öbür sözcük içinde yer almasıdır. (Not: Tunç uyak olan bir yerde ayrıca tam veya zengin uyak da vardır.). Tunç uyağı, zengin uyak kabul edenler de vardır. Örn.: “Fincanı taştan oyarlar / İçine bade koyarlar.” “Çınla ey coşkun deniz kayalıklarda çınla! Sar bütün kumsalları o dolaşık saçınla.”

5- Cinaslı Uyak: Yazılış ve okunuşları aynı olmasına rağmen anlamları veya görevleri farklı olan sözcüklerin yinelenmesiyle oluşur. Genelde sesteş sözcüklerle oluşturulur. Fakat iki ayrı sözcüğün okunuşu bir sözcüğe benzediğinde de cinas/cinaslı uyak yapılmış olur. Örn.: Kalem böyle çalınmıştır yazıma: Yazım kışa uymaz, kışım yazıma.

6

Şiir Bilgisi

7

Su akar güldür güldür / Gel de yâr beni güldür. Ya ümitsiz siniz / Ya da ümitsizsiniz. Ya çare sizsiniz / Ya da çaresizsiniz. Niçin kondun a bülbül / Kapımdaki asmaya (üzüm bağına) Ben yârimden ayrılmam / Götürseler asmaya (idam etmeye)

KAFİYE ÖRGÜSÜ (UYAK/KAFİYE DÜZENİ) Dizelerin birbiriyle uyaklanış biçimine “uyak örgüsü” adı verilmiştir. Düz, sarmal, çapraz, örüşen uyak düzenleri Türk edebiyatına Tanzimat’tan sonra Batı’dan geçmiştir. Uyak Düzeni Çeşitleri: 1- Düz Uyak: 3 ayrı biçimde olabilir: A) aa, bb, cc … (mesnevi tipi kafiye) B) aaab (Bu uyaklanış kimi edebiyat bilginlerince, “koşma tipi uyak” adıyla ayrı bir uyak düzeni kabul edilmektedir) C) aaaa aabb A) ________ a ________ a B) ________ a ________ a ________ a ________ a C) ________ a ________ a ________ a ________ b Örn.: a Söylemez küsmiş bana. Cânâne söylen, söylesün. a Neyledüm ol yâr-i âli-şâne, söylen, söylesün. a a a a

Akşam, yine akşam, yine akşam… Bir sırma kemerdir suya baksam… Akşam, yine akşam, yine akşam… Göllerde bu dem bir kamış olsam… (Ahmet Hâşim)

a a a b

Uzansan göğe ersen; cücesin şehirde sen… Bir dev olmak istersen Dağlarda şarkı söyle!.. (Necip Fâzıl Kısakürek)

2- Çapraz Uyak: Her dörtlükte 1. dizeyle 3. dizenin ve 2.’siyle 4.’sünün uyaklı olması: abab

Örn.: a b a b

Artık inan bana muhacir kızı, Dinle ve kabul et itirafımı. Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı Alev alev sardı her tarafımı.

3- Sarmal/Sarma Uyak: Her dörtlükte 1. dizeyle 4. dizenin ve 2 ile 3’ün uyaklanmasıdır: abba

7

Şiir Bilgisi

8

Örn.: a b b a

Ne hoş ey güzel Tanrı’m ne hoş, İller, göller, kıtalar aşmak! Ne hoş deniz deniz dolaşmak, Düşünceler gibi başıboş…

a b b a

Biliyorum gölgede senin uyuduğunu Bir deniz mağarası kadar kuytu ve serin Hazların âleminde yumulmuş kirpiklerin Yüzünde bir tebessüm bu ağır öğle sonu… (A. H. Tanpınar)

4- Örüşen/Örüşük/Terzarima Tipi Uyak: Batı edebiyatından alınan bir uyak örgüsüdür. İlk kez İtalyan ed.’nda kullanılmıştır. Bizde Servet-i Fünun döneminden sonra denenmiş, yaygınlaşmadan bırakılmıştır. Terzarima nazım biçiminde üçlüklerin ilk dizesi ile son dizesi uyaklıdır: aba, bcb, cdc … x (kendinden önceki üçlüğün orta dizesiyle uyaklıdır). Örn.: KELEBEK a Mavi bir gölge uçtu pencereden b Baktım: Âvâre bir küçük kelebek; a Yaramaz geldi kim bilir nereden? b Belli yorgundu; bir veremli çiçek c Gibir serpildi lambanın yanına; b Bir duman uçtu, gitti titreyerek… c Anladım kıydı yavrucak canına. d Söyle ey mavi gölge, söyle eğer c Bir ölümden de çok fenaysa bana, d Şu karanlık, şu kimsesiz geceler. (Ali Canip Yöntem)

5- Mani Tipi Uyak: __________ a __________ a __________ x __________ a a a x a

Bu dağlar olmasaydı, Çiçeği solmasaydı. Ölüm Allah’ın emri; Ayrılık olmasaydı…

6- Koşma Tipi Uyak: İki anlamı vardır: 1. Düz uyakların bir çeşidi olan “aaab” anlamındadır. 2. Koşma nazım biçiminin uyak dizilişidir. İlk dörtlük abcb veya abab(çapraz) olabilir. Sonraki dörtlükler dddb, eeeb, fffb... biçiminde uyaklıdır. Örn.: a Ela gözlerini sevdiğim dilber b Kokuya benzettim güller içinde c İnceciktir belin hilaldir kaşın b Selviye benzettim dallar içinde d d d b

Benim dostum gelişinden bellidir Ak elleri deste deste güllüdür Güzel seven yiğitler de bellidir Melil mahzun gezer iller içinde

ŞİİR TÜRLERİ: 

İfade biçimine göre: 1- Manzum Şiir 2- Mensur Şiir: (Bu terim ilk kez Fransız şair Bodler’in Küçük Mensur Şiirler isimli eserinde kullanılmıştır. Tümce birimi ve paragraf düzeniyle yazılır. Tümceler yan yana değil, alt alta getirildiğinde şiirsellik daha da belirginleşir. Konuşma havası içerisinde düzyazı şeklinde yazılır. Bu tür şiirlere “mensure” adı verilmiştir. Mensur şiirin ilk örneklerini Servet-i Fünun

8

Şiir Bilgisi

9

döneminde H. Z. Uşaklıgil “Mensur Şiirler” adlı eseriyle vermiştir. Türk edebiyatında mensur şiir türünde verilmiş başlıca eserler: Mezardan Sesler (Halit Ziya U.), Siyah İnciler (Mehmet Rauf), Erenlerin Bağından, Okun Ucundan (Yakup Kadri K.), Damla Damla (Ruşen Eşref Ünaydın), Mavi (Sabahattin Kudret Aksal). Başlıca mensur şiir yazarları ise yukarıdaki eserlerin yazarlarıyla birlikte şunlardır: Hüseyin Cahit, Arif Nihat ASYA. İŞLENEN KONUYA GÖRE ŞİİR TÜRLERİ 1. Lirik Şiir Örnekler: Duygu ve coşkunun ön plana çıkarıldığı şiir türüdür. Eski Yunan’da “lir” adı verilen bir sazla söylenen şiirlerden doğduğu bilinir. Akıldan çok duyguya yaslanan bir şiir türüdür. İçten gelen bir heyecanla, yaşama sevinci veya hüzünle yazılır. İçten, doğal bir anlatımla söylenmiştir. Bu tür şiirlerin konuları, aşk, ayrılık, ölüm, özlem, gurbet, yani yaşamın sevinçli ve hüzünlü yanlarıdır. Aşk şiirlerinin tümü liriktir. Divan edebiyatında gazel, şarkı, murabba; Halk edebiyatında koşma (güzelleme, ağıt), semai, mani ve türküler genelde lirik konularda yazılır.

Ustaları:

Sihirdir, şüphesiz bütün bu şeyler Bakışın zihnimi perişan eyler Bana aşk elinden efsane söyler Aşka inanmayan yalan gözlerin Rıza Tevfik Ne dönüp duruyor havada kuşlar? Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim? Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar? Cahit Sıtkı Ben geldim geleli açmadı gökler Ya ben bulutları anlamıyorum Ya bulutlar benden bir şey bekler Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum Ben geldim geleli açmadı gökler Sezai Karakoç NERDESİN Geceleyin bir ses böler uykumu. İçim ürpermeyle dolar: "Nerdesin?" Arıyorum yıllar var ki ben onu, Âşığıyım beni çağıran bu sesin.

Dünya edebiyatında: Petrarca Sappho Lamartine Victor Hugo Alfred de Musset Türk Türk edebiyatında: Yunus Emre Fuzuli Karacaoğlan Baki Nedim Tevfik Fikret Ahmet Haşim Yahya Kemal Cahit Sıtkı Tarancı Orhan Veli gibi şairler lirik şiirleriyle tanınır.

Gün olur sürüyüp beni derbeder, Bu ses rüzgârlara karışır gider. Gün olur peşimden yürür beraber, Ansızın haykırır bana: "Nerdesin?" Bütün sevgileri atıp içimden Varlığımı yalnız ona verdim ben. Elverir ki birgün bana derinden, Ta derinden birgün bana "Gel!" desin. Ahmet Kutsi Tecer

2. Epik/Destansı Şiir

Örnekler:

Ustaları:

Bu tür şiirlerde kahramanlık öyküleri yer alır. Tarihsel bir olay, bir yiğitlik destanı, yurt ve millet sevgisi coşkulu bir dille anlatılır.

“Irkın seni iklîmine benzer yaratırken Kaç fethe koşan tuğlar ufuklarla yarışmış, Tarihini aksettirebilsin diye çehren Kaç fâtihin altın kanı mermerle karışmış.” (Bir Tepeden, Yahya Kemal Beyatlı)

Dünya edebiyatında: Homeros’un İlyada ve Odysseia’sı, Odysseia İtalyan Tasso’nun Kurtarılmış Kudüs’ü, Kudüs Firdevsî’nin Şehnâme’si Şehnâme epik şiir tarzındadır.

Okuyanda yiğitlik arzusu uyandırır.

duygusu,

savaşma

Ulusal özellikler taşır. Anlatılanlar tarihsel bir temele dayandırılır. Anlatım biçimi olarak öyküleme yoğunlukludur. Bu yönüyle genelde manzum öykü tarzındadır. Doğal ve yapma destanlar destansı şiirin tipik örnekleridir. Genelde uzun bir yapıdadır. Koçaklama, varsağı ve destanlar bu şiir türüne örnektir. Bu şiir türünce zengin bir edebiyatımız vardır.

“Yaradan’ın Kitâb’ını kaldırtmam. Osmancığın bayrağını adırtmam. Düşmanımı vatanıma saldırtmam Tanrı evi viran olmaz; giderim!” Cenge Giderken, Mehmet Emin Yurdakul) “Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et: Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir. (Bırak Beni Haykırayım, Mehmet Emin Yurdakul) “Darbeyle gönüllerde yatan ülkü silinmez! Atsız yere düşmekle bu bayrak yere inmez!... (Türkçülük Bayrağı, H. Nihal ATSIZ)

Türk edebiyatında:

Köroğlu Dadaloğlu Yahya Kemal Mehmet Âkif Arif Nihat Asya Genç Osman Destanı (Kayıkçı Kul Mustafa) Üç Şehitler Destanı (Fazıl Hüsnü Dağlarca) Çanakkale Çanakkale Şehitlerine (M. Akif Ersoy) bizim epik şiirlerimize örnektir.

“Bir hızla kötülüğü geriliği boğarız, Karanlığın üstüne güneş gibi doğarız. Türk'üz bütün başlardan üstün olan başlarız; Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız.” (Onuncu Yıl Marşı, Behçet Kemal Çağlar –

9

Şiir Bilgisi

10

Faruk Nafiz Çamlıbel) “Türk sadece bir milletin adı değil Türk bütün adamların birliğidir. Ey birbirine diş bileyen yığınlar! Ey yığın yığın insan gafletleri! Yırtılsın gökteki gafletten perde, Hakikat nerede?” Mustafa Kemal ATATÜRK

3. Didaktik/Öğretici Şiir

Örnekler:

Ustaları:

Öğretici şiirdir.

Kimsenin lütfuna olma talip Bedeli cevher-i hürriyettir

Dünya edebiyatında: Hesidos (Eski Yunan ed.) Lucretius (Latin ed.) La Fontaine

Duygu yönü pek güçlü olmayan daha çok bilgi ve öğüt verme, bir düşünceyi açıklama amacıyla yazılan, ahlaki kaygılar taşıyan şiirdir. Din, ahlak, erdem, inanç, bilim, sanat vb. konularda yazılır. Manzum hikayeler, mesneviler ve manzum mektup ve manzum fabllar hep didaktik özellik gösterir.

Namık Kemal Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz Şahsın görünür rutbe-i aklı eserinde Ziya Paşa El âriftir, yoklar senin bendini Dağıtırlar tuzağını fendini Alçaklarda otur gözet kendini Kati, yükseklerde uçucu olma. Karacaoğlan

Türk edebiyatında: Nabi, Ziya Paşa, Ziya Gökalp, Tevfik Fikret, Mehmet Âkif Ersoy… Kutadgu Bilig, Hayriye, Risaletün Nushiye, Garipname ve Lütfiye didaktik eserlerdir.

4. Satirik Şiir

Örnekler:

Ustaları:

Satirik şiir, yergiye dayanır.

Elin kapısında karavaş olan Burunu sümüklü, gözü yaş olan Bayramdan bayrama bir tıraş olan Berbere gelir de dükkan beğenmez … Kazak Abdal söyler bu türlü sözü Yoğurt ayran ile hallolmuş özü Köyden şehre inse bir köylü kızı İnci yakut ister, mercan beğenmez. Kazak Abdal

Dünya edebiyatında: Horatius (Latin ed.)

Toplumsal veya bireysel kusurları, gülünçlükleri eleştirel, iğneli, alaylı bir dille anlatır. Batı edebiyatında satir bu türün adıdır. Divan edebiyatında bu tür şiirlere hiciv, Halk edebiyatında taşlama, Yeni Türk edebiyatında ise yergi denmiştir. Didaktik şiirin bir çeşididir.

Türk edebiyatında: Nef’î (Siham-ı Kaza) Ziya Paşa Şeyhî Bağdatlı Ruhî Eşref (Deccal, II. Abdülhamit devri)

Bize “Kâfir…” demiş Müfti Efendi. Tutalım, ben diyem ona “Müselman…” Varıldıkta yarın rûz-ı cezâya İkimiz de çıkarız orda yalan... (Nef’î) Tâhir Efendi bana kelp demiş. İltifâtı bu sözde zâhirdir. Mâlikî mezhebim benim, zîra Îtikâdımca kelp tâhirdir. (Nef’î) Mutfağa fareler ayak basmazdı, Kilere kediler kulak asmazdı, Yaş söğüt dalına vursan kesmezdi, Soğan doğradığım bıçak nic’oldu? “Bir adam olursa doğuştan yamuk; Soyuna düşmandır, düşmana pamuk. Erbâbî, yakana yapışır CMUK, Unutma, bu millet oyunu bozar, Böylesi hainler oluyor yazar. “ (Orhan Pamuk’a İthaf Olunur, Erbâbî)

5. Pastoral Şiir

Örnekler:

Ustaları:

Doğa güzelliklerini, çoban, köy ve kır yaşamını anlatan şiirlerdir.

“Bizim yaylamız meşeli Dibinde güller döşeli Eli top top menevşeli Kızlar varır yaylamıza

Dünya edebiyatında: Theokritos (Eski Yunan ed.) Vergilius (Latin ed.)

Bizim yaylamız kayalı Pınarları süt mayalı Tepesinde kar dayalı Kızlar varır yaylamıza “ (Dadaloğlu)

Türk edebiyatında: Abdulhak Hamit Tarhan Kemalettin Kami Kamu Faruk Nafiz Çamlıbel Behçet Necatigil…

Tam otların sarardığı zamanlar Yere yüzükoyun uzanıyorum. Toprakta bir telaş, bir telaş…

Ahdulhak Hamit’in “Sahra Sahra” Sahra şiiri bu şiir türünün Türk edebiyatındaki ilk örneğidir.

Temiz ve sakin duyumsatmayı amaçlar.

bir

yaşamı

İki tür pastoral şiir vardır: 1-

İdil: Bir kişinin ağzından yazılır. Kır yaşamının güzelliğini ve çobanıl bir aşkı anlatır. Şairin doğa görünümleri

10

Şiir Bilgisi

2-

karşısındaki duygulanımlarını anlatır. Eglog: Çoban yaşamını karşılıklı konuşmalarla anlatır (Çobanla çoban, çobanla sürü, çobanla kaval vb.)

11

Karıncalar öteden beri dostum… Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski yeni… Kuzular bize söyler yılların geçtiğini… Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek… Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek… Kemallettin Kamu

6. Dramatik Şiir

Örnekler:

Ustaları:

1. Eski Yunan edebiyatında oyuncuların sahnede söyleyecekleri sözler şiir hâline getirilir ve onlara ezberletilirdi. Bu durum dram tiyatro türünün 19. yy.’da çıkışına kadar sürer. Bundan sonra tiyatro metinleri düzyazıyla yazılmaya başlanır. Başlangıçta trajedi ve komedi olmak üzere iki tür olan bu şiir, dramın eklenmesiyle üç tür olmuştur. Bizde dramatik şiir türüne pek örnek verilmemiştir. Çünkü bizim Batı’ya açıldığımız dönemde (Tanzimat) Batı’da da bu tür şiirler yazılmıyordu. Tiyatroda düzyazı kullanılıyordu. Nadir de olsa Türk edebiyatında manzum tiyatro yazan olmuştur.

Eski Yunan edebiyatındaki tragedyalar (Günümüzdeki tiyatronun yerini o dönemde dramatik şiir almaktaydı).

Dünya edebiyatında: Corneille, Racine, Shakespeare Çehov, T. S. Eliot, İbsen; Türk edebiyatında: Namık Kemal, Abdülhak Hamit Tarhan, Faruk Nafiz Çamlıbel bu türün vermişlerdir.

örneklerini

2. Tiyatro yapıtlarındaki şiir bölümlerine verilen addır. Dramatik şiir, harekete çevrilebilen şiir türüdür. Karşılıklı konuşma şeklinde yazılır. Dramatik şiirde acıklı yön daha ağır basar.

11

View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF