GÖK TEÑRİ - Mehmet Cüneyd Çapanık

January 28, 2018 | Author: fireharmonie | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download GÖK TEÑRİ - Mehmet Cüneyd Çapanık...

Description

GÖK TEÑRÝ

mehmet cüneyd çapanýk

GÖK TEÑRÝ _ Mehmet Cüneyd Çapanýk ISBN 978-975-01104-0-5 1.Baský : Ankara, Ocak 2007 GERÇEK adlý çalýþmaya yoðun olarak ilave yapýlan sayfalar 67 ~ 158 180 ~ 190 227 ~ 235 297 ~ 302 402 443 ~ 485 493 ~ 567 Kapak Tasarýmý : Erdoðan Ergün Baský - Cilt : Cem Ofset Matbaacýlýk - ANKARA Daðýtým : Umut Ýnsan Derneði - Ankara

Bu çalýþma insan toplumlarýnýn doðru bilgiye eriþmesi için yapýlmýþtýr. Aslýna sadýk kalarak tümü bedelsiz olarak çoðaltýlabilir, ücret karþýlýðý satýlamaz.

Bu kitabýn yazýlmasýný olur kýlan GÖK TEÑRÝ’ye hamd ederim.

Babacýðým Ýbrahim Çapanýk ve anacýðým Muammer Çapanýk’ý rahmetle ve þökranla anýyorum.

ÝLK SÖZ Evvel; Baþlangýcýna Zaman Belirlemek Söz Konusu Edilemeyen Allah Adýyla…

Var Eden’in fiziksel yapýsýnýn, kâinatýn var edilmesinden sonraki durumunu ve Kendisi’ni doðru öðrenemeden, yaþamýn niçin var edildiðini anlayabilmek ve doðru temele oturtmak mümkün deðildir. Din inancý, insanlýk tarihi boyunca sosyal yaþamýn temelini oluþturmuþtur. Semavi kitaplarý anlayamamýþ ve yaþam ilkelerini rayýna oturtamamýþ insanlardan oluþan toplumlar hiçbir þekilde olmasý gereken uyumlu düzenlerini kuramamýþlardýr. Türkiye, Atatürk'ün devrimleri ile yapýlan çok önemli doðru deðiþimleri, Atatürk'ün ölümünden sonra bilinçli olarak önü kesilen aydýnlanma aþamasýna giremediði için kavrayamamýþ ve bugünkü durumuna düþmüþtür. Kâinat ve varlýklar niçin ve nasýl var edilmiþtir?, yaþam ve ölüm nedir? sorularýna cevap veremeden, adýna modern denen kültürler içerisinde kaybolup gitmiþ olan insanlardan oluþan toplumumuzda güvensizlik, mutsuzluk ve ahlâki çöküntü hayat bulmuþtur. Bilinen tarih, bugünümüz ve sonrasý ile ilgili akýlýmýza gelebilecek tüm sorularýn doðru cevaplarýný bulabilmek ancak Allah’ý ve öðretilerini doðru anlamakla mümkündür. Varlýk âlemlerinin ve bizlerin niçin var edildiðini doðru öðrenmek için kullanabileceðimiz kaynak da, herþeyi var eden Allah'ýn bizlere öðrettiði bilgileri kapsayan semavi kitaplar ve ilimdir.

7

Allah öðretilerinin adaletli oluþu, her insanýn kendi kararýna býrakýlmýþ olmasýdýr. Kendi kararýný vermek ve buna göre yaþamak, ancak insanýn kendisinin okumasý ve kendi iradesi ile düþünmesiyle oluþabilir. Ýnsanlarýn, kendilerine verilen ‘düþünme’ yeteneði ile oluþturacaðý en kuvvetli silah, kuþkuya yer býrakmayan doðru bilgi üzerine kurulmuþ ideolojidir. Sorgulamak, akýlýn sorumluluðudur. Yapýlan hata ise, sorgulamanýn bir yönde yapýlýyor olmasýdýr ve insanlýk tarihinde en büyük baðnazlýðý yapanlar hep ilim insanlarý arasýndan çýkmýþtýr. Kur'an da 'oku' sözüyle yol gösterilmiþtir, 'dinle' ile deðil. Bu sayfalarda okuyacaðýnýz sözler sizin dýþýnýzda bir baþkasýna aittir. Eðer doðru deðilseler ve sizler Kur'an'ý kendiniz okumadan bu sözleri doðru kabul ederseniz, baþkasýnýn yanlýþýna ortak olabilirsiniz. Kendinizce doðru olaný bilemez, neyi, nasýl, niçin yaptýðýnýzý anlatma ve kendinizi savunma þansýnýzý kaybedersiniz.

...

8

GÖK TEÑRÝ Kaahir; Hokumun Sahibi Allah Adýyla...

Var Eden, ‘bir’ olmasý dýþýnda Kendisi’yle ilgili baþka birþey bilinmesini istemiyor olsaydý, Kur’an’da Kendi özelliklerini anlatan adlarýný, isimini, ve anlamlarýný öðretmezdi. Göklerin ve yerin, ve var ediliþimizin sebeplerini açýklayan ayetler üzerine derin derin düþünülmesini istemezdi. 3. ÂLÝ ÝMRAN (ÂLÝ ÝMRAN AÝLESÝ) SURESÝ 191. Ayet (Yaþar Nuri Öztürk meali, YNÖ) Aklý ve gönlü iþletenler o kiþilerdir ki, ayakta, otururken, yan yatarken hep Allah'ý zikrederler; göklerin ve yerin yaratýlýþý hakkýnda derin derin düþünürler: "Ey Rabbimiz! Sen bunu boþuna yaratmadýn. Þanýn yücedir senin. Ateþ azabýndan koru bizi." 191. Ayet (Elmalýlý Hamdi Yazýr meali, EHY) Onlar ki, gerek ayakta, gerek otururken ve gerekse yanlarý üzerinde yatarken Allah'ý anarlar; göklerin ve yerin yaratýlýþý hakkýnda inceden inceye düþünenler "Ey Rabbimiz, sen bunu boþuna yaratmadýn, seni bütün eksiklerden tenzih ederiz; o halde bizi o ateþ azabýndan koru.

9

Allah’ýn varlýðý, Allah katýndan yere indirilen kitaplar sayesinde bilinmiþtir. Eðer üzerinde yaþadýðýmýz yere indirilmiþ bilgiler olmasaydý, bugün insan toplumlarý Allah’ýn varlýðýný ve bir olduðunu bilememiþ, tüm yaþamýn bir raslantý sonucu oluþtuðunu kabul etmiþ olacaklardý. Ya da insanlar farklý þeyleri ilâhlar olarak kabul edeceklerdi. Allah’ýn yeri niçin var ettiði ve var ettiði varlýklardan beklediði þeylerin ne olduðunu öðretmesi, yere indirdiði kutsal kitaplar ve gönderdiði elçiler sayesinde mümkün olmuþtur. Sadece doðayý gözlemlemekle ve doðanýn gizemlerinin farkýna varmakla cennet ve cehennemin var olduklarý bilinmez, Var Eden’in kâinatý niçin var ettiði ve amacýnýn ne olduðu anlaþýlamazdý. 39. ZÜMER (ZÜMRELER) SURESÝ 67. Ayet (YNÖ meali) Allah'ý, kadrine/þanýna yaraþýr þekilde tanýyamadýlar. Oysaki kýyamet günü, yeryüzü tamamen O'nun avucudur/avucundadýr; gökler de O'nun sað elinde /kudretinde dürülmüþ haldedir. Þaný yücedir O'nun; arýnmýþtýr onlarýn ortak koþtuklarýndan. 67. Ayet (EHY meali) Onlar, Allah'ý gerektiði gibi takdir edemediler. Oysa bütün yeryüzü kýyamet gününde O'nun tasarrufunda olacak gökler de O'nun kudretiyle katlanmýþ olacaktýr. O, onlarýn ortak koþtuklarýndan münezzeh ve çok yücedir.

Göklerin ve yerin var edilmesinin ilk adýmý olan ve sözde ‘Big Bang’ adýyla tanýmlanan ‘Büyük Patlama’, bir ortamýn tersine dönmesi, ters yüz olmasý gibi bir durumdur. Sözde büyük patlamaya dahil olmuþ olan madde, patlama sonrasý gözle görülmez olmuþ, ilk önce dört temel yapý taþý haline bölünerek ortamýn ters dönmüþ olan halinde (vakum/emme ortamýnda) kütlesiz olarak akmýþ, bir araya gelmeleriyle atomlar ve sonrasýnda madde oluþmuþtur. Zaman kavramý madde yapýsýyla ilgilidir. Zaman boyutu madde yapýsýyla eþleþmiþtir. Atomlar, sözde Büyük Patlama sonrasý yapý taþlarýnýn tekrar bir araya gelmesiyle oluþtuklarý anda sahip olduklarý enerjileriyle kendi zaman

10

GÖK TEÑRÝ

boyutlarýný belirlemektedirler. Yani maddenin, temel yapý taþlarýna (atom altý parçacýklara) ayrýþmasýndan sonra yeniden bir araya gelerek oluþtuðu anda sahip olduðu toplam enerji miktarý, maddenin toplam varolma süresini belirlemektedir. Atomlarýn yeniden oluþmasý için geçen süreyi belirleyen sözde büyük patlamanýn gücüdür. Maddenin ayrýþmasýna sebep olan patlama ne kadar güçlü ise, ayrýþmýþ olan yapý taþlarý vakum/çekme ortamýnda o kadar daha uzun süre ayrý ayrý akmaktadýrlar. Sözde patlamanýn gücüne baðlý olan bu akýþ süresi ne kadar uzun olursa, yapý taþlarý bir araya gelmek için o oranda daha fazla enerji harcamaktadýrlar. Uzayan akýþ süresi sonunda enerjileri azalmýþ olan parçacýklarýn bir araya gelmesiyle oluþan atomlar ve bu atomlarýn bir araya gelmesiyle oluþan elementlerle meydana gelen maddeler kendi zaman boyutunu; kendi ömürlerini belirlemektedirler. Patlama sonrasý ayrýþmýþ olan dört temel yapý taþýnýn tekrar bir araya gelmesi ve atomlarýn oluþmasý için geçen süre deðiþtirilebilirse farklý bir zaman boyutu, yani madde yapýsýnda kalan toplam enerji miktarýnýn farklý olduðu yeni bir yaþam boyutu oluþacaktýr. Maddenin toplam varolma süresini belirleyen; ayrýþmýþ durumda olan dört temel yapý taþýnýn tekrar bir araya gelerek atomlarýn oluþmasý için harcamýþ olduklarý enerjiden sonra kendi yapýlarýnda kalan toplam enerji miktarýdýr. Bu da bu maddenin içinde bulunduðu yaþam boyutu demektir. Farklý zaman boyutlarý, zamanýn daha hýzlý ya da yavaþ aktýðý yaþam boyutlarý demek deðildir. Sürekli hareket/titreþim halinde olan temel yapý taþlarý bir arada kalmak için doðal þartlar altýnda hep ayný miktarda enerji harcarlar. Bu nedenle de enerjinin harcanma miktarý, bir anlamda zamanýn akýþ hýzý her boyutta aynýdýr. Farklý zaman/yaþam boyutu demek; maddenin, tekrar oluþtuðu anda sahip olduðu toplam enerji miktarýnýn, daha uzun ya da daha kýsa sürede tükenmesinin ortaya çýkardýðý farktýr. Yani, ayrýþma sonrasýnda farklý akýþ süreleri boyunca ayrý kaldýktan sonra yeniden oluþan madde yapýsýnda kalan toplam enerji miktarýnýn tükenmesi için geçmesi gereken toplam süreler arasýndaki farklardýr. Ýçinde bulunulan varlýk alanýndaki maddenin sahip olduðu toplam enerji miktarýna baðlý olarak, maddenin daha uzun veya kýsa ömürlü olmasý demektir, fark budur.

11

16. NAHL (BAL ARISI) SURESÝ 7. Ayet (YNÖ meali) Ve aðýrlýklarýnýzý yüklenir, canlarýnýzýn yarýsýný tüketmeden varamayacaðýnýz beldelere kadar taþýrlar. Hiç kuþkusuz, Rabbiniz gerçekten Raûf'tur, çok acýyýp esirger; Rahîm'dir, sýnýrsýzca merhamet eder. 7. Ayet (EHY meali) Aðýrlýklarýnýzý da yüklenir, yarý can olmadan varamayacaðýnýz memleketlere kadar götürürler. Þüphesiz Rabbiniz, çok þefkatli, çok merhametlidir.

Tüketilen can; ruh deðil, enerjidir. Vücud enerjileri tükenen varlýklar yeniden var edilebilmektedir. 30. RÛM (BÝZANS’LILAR) SURESÝ 11. Ayet (YNÖ meali) Allah yaratýþa baþlar, sonra onu varlýk alanýndan çekip tekrar yaratýr. En sonunda O'na döndürülürsünüz. 11. Ayet (EHY meali) Allah yaratmayý ilkin yapar, sonra da çevirir onu yeniden yapar; sonra hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz.

Maddenin þu an sahip olduðu toplam enerji, ve de maddenin enerji kaybetme miktarý zamana baðlý olarak hesaplanabilirse, zamaný tanýmladýðýmýz birimlere(bir dakika altmýþ saniyedir gibi) baðlý olarak yerin, enerji tükenmesine baðlý olarak ne zaman gözden kaybolacaðý da hesaplanabilir. 30. RÛM SURESÝ 8. Ayet (YNÖ meali) Kendi benliklerinin içinde olup bitenleri de mi düþünmediler! Allah gökleri, yeri ve bu ikisi arasýndakileri ancak hak üzere ve belirlenmiþ bir süreye baðlý olarak yaratmýþtýr. Þu da bir gerçek ki, insanlardan çoklarý Rablerine kavuþmayý gerçekten inkâr ediyorlar.

12

GÖK TEÑRÝ

8. Ayet (EHY meali) Vicdanlarýnda bir düþünmediler mi? Allah gökleri ve yeri ve ikisi arasýndaki þeyleri gerçeðe uygun ve belirli bir süre için yaratmýþtýr. Bununla beraber insanlardan bir çoðu Rablerine kavuþmayý inkâr ederler.

Belirlenmiþ olan süre, yani göklerin ve yerin var edilmesinden kýyamet gününe kadar olan süre; ya söz konusu olan enerjinin tükenmiþ olacaðý, ya da vücudu toprakdan meydana getirilen insanýn genetik evrimini tamamlayacaðý andýr. Ýnsanýn, evrimini tamamlamýþ olan köpek balýðý gibi kanser türü hastalýða yakalanmayacaðý, insan ömrünün fiziksel hastalýktan, yani vücudundan baðýmsýz olacaðý biyokimyasal/genetik yapýya ulaþmasý için gerekli olan süredir. ‘Zaman’ adý; somut, fiziksel bir olay tanýmlamaz, hayalidir. 60 saniye de bir dakika kabul edilebilir, 80 saniye de. Sabit olan; belirli bir zaman aralýðýnda maddenin enerjisini harcama miktarýdýr. Altmýþ saniyenin bir dakika, altmýþ dakikanýn bir saat, yirmi dört saatin bir gün kabul edilmesi matematiksel hesaplama ve gösterim bakýmýndan kolaylýk ve tam sayýlar olmasý için seçilmiþ deðerlerdir. Zaman kavramý, yaþamý kolaylaþtýrmak için uygulamaya konulmuþ bir sayýsallaþtýrma sistemidir. Zaman; dördüncü boyut deðil, bir tanýmlamadýr. Ayný zaman boyutunda yolculuk diye birþey de söz konusu deðildir. Madde yapýsýnýn geri döndürülmesi ya da ayný zaman boyutunda henüz yaþanmamýþ bir ana gitmek olasý deðildir. Mümkün olan; sahip olunan madde enerjisini koruyarak daha geç yaþlanmak veya enerjiyi daha hýzlý tüketerek daha çabuk yaþlanmaktýr. Allah katýndaki zaman boyutu ile içinde bulunduðumuz zaman boyutu arasýnda 355000 kat fark vardýr. 22. HAC (ZÝYARET) SURESÝ 47. Ayet (YNÖ meali) Senden aceleyle azabý istiyorlar: Allah, vaadine asla ters düþmez. Þu da bir gerçek ki Rabbinin katýndaki bir gün, sizin saymakta olduðunuzun bin yýlý gibidir.

13

47. Ayet (EHY meali) Bir de senden acele azap istiyorlar. Elbette Allah sözünden caymaz. Bununla beraber Rabbinin katýnda bir gün, sizin sayacaklarýnýzdan bin sene gibidir.

O boyuttaki maddenin sahip olduðu enerji miktarý, içinde bulunduðumuz varlýk alanýndaki madde yapýsýnýn sahip olduðu enerjiden 355000 kez daha fazla olmalýdýr. Bu da oradaki ömrün uzunluðu hakkýnda fikir vermektedir. Varlýk ömrünün kýsaltýlmasý ya da uzatýlmasý da bir ilimle, vücud yapýsýnýn sahip olduðu enerjinin azaltýlmasý ya da artýrýlmasýdýr. 35. FÂTIR (VARLIÐIN ÝLKELERÝNÝ KOYAN) SURESÝ 11. Ayet (YNÖ meali) Allah sizi bir topraktan, sonra bir spermden yarattý; sonra sizi çiftler haline getirdi. O'nun ilmi dýþýnda, bir diþi ne hamile olur ne de doðurur. Yaþayan bir varlýða daha çok ömür verilmesi de onun ömründen biraz azaltýlmasý da mutlaka bir kitapta yazýlýdýr. Bu, Allah için gerçekten çok kolaydýr. 11. Ayet (EHY meali) Hem Allah sizi bir topraktan, sonra bir nutfeden yarattý, sonra da sizi çiftler yaptý. O'nun bilgisi dýþýnda ne bir diþi gebe olabilir, ne de doðurabilir. Bir yaþatýlanýn ömrünün uzatýlmasý da kýsaltýlmasý da kesinlikle bir kitapta yazýlýdýr, þüphe yok ki, o Allah'a göre çok kolaydýr.

Sözde büyük patlamaya dahil olan maddenin ne olduðunu anlamak için doðaya bakmak yeterlidir. Sözde patlamaya giren madde önce dört temel yapý taþýna ayrýlmýþ, sonra tekrar bir araya gelmiþtir. Yani patlamaya giren ve çýkan madde temelde aynýdýr. Doðada her yerde hidrojen vardýr. Bu da suyun yapýsýnda bulunur. Gökleri ve yeri oluþturan tüm varlýklarýn meydana getirildiði temel maddenin su olduðu anlaþýlmaktadýr. 21. ENBÝYA (PEYGAMBERLER) SURESÝ 30. Ayet (YNÖ meali) O küfre sapanlar görmediler mi ki gökler ve yer bitiþik idi, biz onlarý ayýrdýk. Her canlý þeyi sudan oluþturduk. Hâlâ iman etmeyecekler mi?

14

GÖK TEÑRÝ

30. Ayet (EHY meali) O küfredenler görmediler mi ki, gökler ve yer bitiþik idiler de Biz onlarý ayýrdýk; canlý olan her þeyi sudan yaptýk. Hâlâ inanmýyorlar mý?

Sonuç olarak, ayrýþtýrma iþleminin sonucunda tekrar bir araya getirilerek oluþturulduklarý anda kendilerinde kalan farklý enerji miktarlarýna sahip yapý taþlarýndan oluþan elementlerle meydana gelen fiziksel yapýlarýn olduðu ve varolma toplam süresinin daha uzun ya da kýsa olduðu farklý yaþam boyutlarýndan bahsedilebilir. Böyle bir fiziksel olayý oluþturmak hepimizin boyunu aþacaðýna göre de bu olay, ilimi sadece Allah’a ait olduðu için O’nun var edebileceði bir durumdur. Rastlantý deðildir.

* “ 4 temel yapý taþlarý þunlardýr; • Pozitron • Elektron • Protonun terkibinde bulunan ‘elektron neutrinosu’ • Elektronun terkibinde bulunan ‘elektron antineutrinosu’ Türükler (Erken/Ýlk Türkler) bunlara TÖRT TOÐMAQ (dört doðum) demiþlerdir. Bu 4 parçacýðýn özellikleri ise þunlardýr; • • • •

Maddenin temel yapý taþýný teþkil etmektedirler. Bugünkü madde yapýsýnda bulunmaktadýrlar (‘indifferent’ dirler), Eþdeðerlidirler (parçacýk-antiparçacýk eþdeðerliliði gibi). Elementler, ÝLTÝNÜ TÖRÜSÝ (Türükler’in dilindeki tanýmlanmasý, Originasiyon Kanunu/Baþlangýç Kanunu) ile oluþan birinci dereceden 4 çekirdeðin geneolojik armonisi ile meydana gelmiþlerdir. • Ardý ardýna meydana gelen A, AW, OM, SWA, XA halleri, yani Kozmik Iþýnlar, Gamma Iþýnlarý, X Iþýnlarý, Ultraviolet Iþýnlar ve Iþýk Iþýnlarý ancak bu 4 ana yapý taþýnýn ortaya çýkmasýndan sonra oluþmuþlardýr. Dört Doðum’dan sonra oluþan bu ýþýnlarý Türükler, TÖRT TOÐMAQ BÝÞ YOL, yani; ‘Dört Doðumdan Sonra Olkunmuþlardýr’ þeklinde tanýmlamýþlardýr. * DÝNLERÝN GELÝÞÝMÝ, Kâzým Mirþan, 1998, MMB

15

Türük; baþta dil yapýsý olmak üzere, kültür ve medeniyet alanýnda ortak deðerler sergileyen bir millete verilen isim. Türlü Türk kabilelerinin ortak adý olmak üzere Urqun yazýtlarýnda T-Ü-R-ÜK yazýlarak kullanýlmýþ bulunuyor.” 6. EN’AM (HAYVANLAR-DAVARLAR) SURESÝ 1. Ayet (YNÖ meali) Hamt Allah'adýr! O ki gökleri ve yeri yaratmýþ, karanlýklara ve nura vücut vermiþtir. Sonra, gerçeði örtenler bunlarý Rablerine denk tutuyorlar. 1. Ayet (EHY meali) Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlýklarý ve aydýnlýðý (nuru) kýlan Allah'adýr. (Bundan) Sonra bile inkâr edenler, Rablerine (bir takým varlýklarý ve güçleri) denk tutuyorlar.

Nur: Iþýk. Iþýðýn, aydýnlýðýn, yol gösteriþin kaynaðý, erdiriþin kaynaðý ve yöneticisi olan. Nura, yani ýþýða verildiði söylenen vücut, dört temel yapý taþýnýn tekrar bir araya gelerek atomlarý oluþturduklarý anda açýða çýkan ýþýk ýþýnlarýdýr. Kur’an’da, ‘... nura vücut vermiþtir.’ olarak tanýmlanmýþ, göklerin ve yerin var edilmesi baþlangýcýnda ortaya çýkmýþ olan fiziksel olay budur. Atomlarýn bir araya gelmesiyle elementler ve onlarýn çeþitli þekillerde bir araya getirilmeleriyle oluþan farklý maddelerden de canlý cansýz varlýklar meydana getirilmiþtir/oluþturulmuþtur. Bugün ilimin kanýtlamýþ olduðu, var edilen maddelerden oluþturulmuþ tüm varlýklarýn fiziksel yapýlarýnýn sýkýþtýrýlmýþ enerji olduðudur. Oluþturulmuþ tüm varlýklar, enerjinin, farklý yoðunlukta binbir türlü þekillenmiþ halidir. Hepsinin özünde en küçük yapý taþlarý vardýr. Nasýl insanlarýn içindeki ruh, Var Eden’in Ruh’unun bir parçasý ise, tüm varlýklarýn fiziksel yapýlarýnýn temelinde de Var Eden’in fiziksel yapýsýnýn gözle görülemez hali olan ‘atom altý parçacýklar’ vardýr. Bu nedenle de Var Eden, maddi ve manevi varlýðýndan var ettiði tüm varlýklarla her þeyde ve her yerdedir.

16

GÖK TEÑRÝ

57. HADÎD (DEMÝR) SURESÝ 4. Ayet (YNÖ meali) O, odur ki, göklerle yeri altý günde yarattý, sonra arþ üzerinde egemenlik kurdu. Yere gireni ve ondan çýkaný, gökten ineni ve onda yükseleni bilir. O, nerede olursanýz olun sizinle beraberdir. Allah, iþleyip üretmekte olduklarýnýzý en iyi þekilde görmektedir. 4. Ayet (EHY meali) O'dur ki, gökleri ve yeri altý günde yarattý. Sonra Arþ üzerine hükümranlýðýný kurdu. Yere gireni, ondan çýkaný, gökten ineni ve ona yükseleni bilir ve her nerede olsanýz sizinle beraberdir. Allah bütün yaptýklarýnýzý görür.

Kur’an’da bizlere öðretilen ve sadece Var Eden’e ait olan adlarýn anlamlarý bu durumu açýklamaktadýr. Zahir: Herþeyde tecelli eden. Tüm yarattýklarýnda, kendisinden görünebilir izler, iþaretler bulunan. Batýn: Gözle görülmeyen, herþeyde kendinden bir güç bulunan. Hayy: Sürekli diri. Hayatýn kaynaðý. Kendisi için ölüm söz konusu olmayan. Kayyum: Kudretin kaynaðý. Kudretiyle herþeyi kývamýnda tutan.

Hiçbir þey yoktan var edilmemiþtir. Ortada en küçük yapý taþlarý da dahil olmak üzere hiç birþey yokken herhangi birþeyi var etmek olanak dýþýdýr. Var Eden, Kendisi dýþýnda hiçbir varlýðýn olmadýðý ‘bir varlýlýk’ durumundan kâinatý ve tüm canlýlarý Kendi fiziksel varlýðýndan var ederek ‘çok varlýlýk’ durumuna geçmiþtir. Bu nedenle, herþeyin yoktan var edildiðini kabul etmek; kâinat var edilmeden önce Var Eden’in de var olmadýðýný kabul etmek olur ki bu yanlýþtýr. Kâinatda, Var Eden’in fiziksel varlýðýndan baþka madde yoktur ve var edilen tüm varlýklar; Var Eden’in Kendi fiziksel varlýðýndan meydana getirdiði farklý farklý ‘þekillenmeler/tecelliler’ dir.

17

52. TÛR (TÛR DAÐI) SURESÝ 35. Ayet (YNÖ meali) Yoksa onlar hiçbir þeysiz mi yaratýldýlar? Yoksa bizzat kendileri mi yaratýcýdýr? 35. Ayet (EHY meali) Yoksa kendileri hiçbir þeysiz (yaratýcýsýz) mý yaratýldýlar? Yoksa yaratan onlar mýdýrlar?

Bu ayette var ediliþin ‘hiç’ten ya da ‘yok’tan olmadýðý bilgisi verilmiþtir. Var ediliþ, hiç’ten meydana gelmek deðildir. Allah, insanlarýn doðruya ikna olarak inanmasýný, kabul etmesini istemektedir. Bu nedenle içinde bulunduðumuz yaþam döneminde insan toplumlarý ilimde yavaþ yavaþ ilerlemiþ, Allah, doðrularý sindire sindire ilimle öðretmiþtir. *“Fizikçiler, dünyanýn çekirdeðini bulmaya yönelik yüzyýllardýr süren arayýþlarýnda, sürekli maddenin derinliklerine ulaþmýþlardýr. Önce atomlarý, sonra bin kat daha küçük olan atom çekirdeðini, ardýndan da atom çekirdeðinde alt yapýlar olan protonlar, netronlar ve diðer yüzlerce ‘elementer parçacýklar’ý keþfetmiþler ve en sonunda bu parçacýklar dünyasýný ‘Standart Teori’ adýný taþýyan karmaþýk bir teoriyle düzenlemiþlerdir. Bu teori, dünyanýn çekirdeðini, kuark, gluon ve lepton (bunlar bazen madde, bazen enerji yapýsýnda olan ve þüpheli bir durumda aniden kaybolan tuhaf parçacýklar) olarak tanýmlanan yapý taþlarýndan oluþan hareketli (kaçmaya hevesli) bir yapý olarak tanýmlýyor. Kuarklar sadece ikili ya da üçlü gruplar halinde bulunuyor ve bünyelerinde gizemli renkler taþýyorlar. Gluonlar ise proton ve nötron gibi parçacýklarýn içinde yaþýyorlar. Bütün hepsi bir araya geldiðinde aþýrý çegingen bir yapý sergiliyor, insanýn onu gözlediðini fark edince yapýlarýný deðiþtiriyorlar.” Burada altý çizilmesi gereken nokta; dýþarýdan bir ýsý, ýþýk veya kuvvet etkisi olmadan sadece gözlendiklerini fark ettiklerinde yapýlarýný deðiþtiriyor olmalarýdýr. Bu ancak bilinçlerinin de olmasýyla mümkün olabilir. ‘Çekingen bir yapý sergilemelerinin’ anlattýðý manevi yapýyý lütfen bir düþünün. * EN KÜÇÜK PARÇACIÐIN PEÞÝNDE www.focusdergisi.com.tr/bilim

18

GÖK TEÑRÝ

“Ýleri sürülenler, herkes tarafýndan kavranamayacaðý için bazý bölümleri gizli tutulan özel bir bilgi görüntüsü çiziyor. Ancak teoriye verilen isim, sanki her þey kontrol altýndaymýþ izlenimini veriyor; ‘Maddenin Standart Modeli’. Teori, dünyanýn, en merkezde sadece iki parçacýk grubundan oluþtuðunu ileri sürüyor; altý farklý yapýdaki kuarklar ve akrabalarýyla birlikte elektronlar. Dünya, çeþitli kuvvet parçacýklarýnýn meydana getirdiði dört temel kuvvet sayesinde bir arada kalýyor. Bunlardan birincisi, elektronlarý atom çekirdeðine baðlayan, elektrik akýþýný saðlayan ve bütün kimyasal olaylarýn temelinde yer alan ‘elektromanyetik kuvvet’. Ýkincisi, günlük yaþamda kesinlikle fark edilmemekle birlikte radyoaktif parçalanma ve Güneþ üzerindeki olaylarda rol oynayan ‘zayýf kuvvet’. Üçüncüsü, atom çekirdeðinin daðýlmasýný önleyen ve atom bombasýnýn patlamasý sýrasýnda açýða çýkan ‘güçlü kuvvet’. Dördüncüsü ise, elmanýn aðaçtan düþmesini saðlayan, yeryüzünün daðýlmasýný önleyen, yýldýzlar, gökadalar ve gökada yýðýnlarýnýn þekillenmesini saðlayan ‘kütleçekim kuvveti’. Ancak fizikçiler ‘Standart Model’ konusunda sýkýntýlar yaþýyorlar. Karþýt parçacýklar, farklý renkteki kuarklar ve kuvvet parçacýklarýnýn hepsi dahil edildiðinde, model 61’den fazla parçacýðý kapsýyor. Ama modelde yer alan kuarklarýn birbirinden çok farklý kütlelere sahip olmalarýnýn nasýl açýklanmasý gerektiðini, ayrýca bu parçacýklarýn bir çoðuna niçin ihtiyaç duyulduðunu kimse açýklayamýyor. Günlük dünyamýz iki kuark ve bir elektronla þekillendiðine göre geri kalanlar ne iþe yarýyor? Standart modelde yanlýþlarýn bulunduðu düþünülüyor. Örneðin, evrenlerin oluþumunu saðlayan büyük patlama tarif edilmeye kalkýþýldýðýnda bu model hata veriyor. Kaðýt üzerinde, içindeki hiçbir þeyin iþlemez hale geldiði bir uzay-zaman köpüðü meydana geliyor. Standart modelin ortaya çýkardýðý bazý sonuçlar, insan zekasýný durdurabilecek nitelikte. En zeki beyinler bile standart modelin teorik olarak mümkün kýldýðý birçok þeyi uygulamaya aktaramýyorlar. Bu nedenle araþtýrmacýlar, ‘tanrý parçacýðý’ adýný verdikleri ve her þeyi basit bir þekilde açýklayabilecek yeni mini mini parçacýklarýn teorisini aramaya koyuldular. Bu parçacýk, en küçük olarak bilinen kuarktan daha küçük olmalýydý. Ancak þu ana kadar net bir bilgiye ulaþamadýlar.”

19

Bu noktada Var Eden’in þu andaki fiziksel yapýsýnýn özelliklerini anlatan ve bizlere öðretmiþ olduðu isimlerini ve anlamlarýný hatýrlamakta fayda var. Zahir: Herþeyde tecelli eden. Tüm yarattýklarýnda, kendisinden görünebilir izler, iþaretler bulunan. Batýn: Gözle görülmeyen, herþeyde kendinden bir güç bulunan. Hayy: Sürekli diri. Hayatýn kaynaðý. Kendisi için ölüm söz konusu olmayan. Kayyum: Kudretin kaynaðý. Kudretiyle herþeyi kývamýnda tutan.

‘OQ’, ‘+’, simgelerinin anlamý ‘Kuantum’ dur; sudan var ediþin ‘fizik’ ilimidir.

* “Bazý bilim insanlarý da süper sicimlerle ilgili teoriler geliþtiriyorlar. Yaþamýn en küçük yapý taþý nokta þeklinde deðil, iç içe geçmiþ titreþen sicimler (strings) þeklindeki yapýlardan oluþuyor. Bu sicimler sadece bilinen boyutlara (zaman ve uzay) deðil, on ya da on bir boyuta sahip. Bir yerlerde görünmez bir þekilde, yumak halinde sarýlý olduðu için biz bu boyutlarý göremiyoruz.” Bu durumu gösteren en iyi örnek, Mimar Sinan tarafýndan inþa edilen Selimiye camîsinin bir minaresine, sarmal þekilde üç ayrý merdivenden çýkarken insanlarýn birbirlerini göremiyor olmasýdýr. 67. MÜLK SURESÝ 3. Ayet (YNÖ meali) Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratan da O'dur. O Rahman'ýn yaratýþýnda/yarattýklarýnda herhangi bir uyuþmazlýk, aykýrýlýk, çeliþme göremezsin. Bir kez daha bak! Bir çatlaklýk, bir uyuþmazlýk görüyor musun? 3. Ayet (EHY meali) * EN KÜÇÜK PARÇACIÐIN PEÞÝNDE www.focusdergisi.com.tr/bilim

20

GÖK TEÑRÝ

O ki, birbirine uygun yedi gök yaratmýþtýr. O Rahman'ýn yarattýðýnda hiçbir nizamsýzlýk göremezsin. Haydi çevir gözü(nü), görebilir misin hiç bir çatlak, bir kusur? 71. NÛH SURESÝ 15. Ayet (YNÖ meali) "Görmediniz mi, Allah yedi göðü ahenkli bir bütün olarak nasýl yarattý?" 15. Ayet (EHY meali) Görmediniz mi, Allah'ýn yedi göðü nasýl uygun tabakalar halinde yarattýðýný?

Var edilmiþ yedi gök ayrý ayrý deðildir. Ýç içe bir bütün halindedir. Bu durum, ilimin bugün ‘parelel evrenler’ olarak adlandýrdýðý kavramdýr. Bir biri tarafýndan görülemeyen yaþam boyutlarýnýn ayný ‘yer’i paylaþmasýdýr. Paralel evrenlerin ilimine insanlar eriþemeyecektir. Eðer bunun ilimine eriþmesine izin verilirse, insanlar boyunu aþacak iþlere kalkýþacaktýr.

“Araþtýrmacýlarýn kesin olarak bildikleri birþey var. Kuarklarýn içinde gerçekten daha küçük parçacýklar bulunuyorsa, bunlar aþýrý yüksek enerjiye sahip olmalýlar. Çünkü kuark, milimetrenin milyarda birinin milyonda biri büyüklüðüne sahiptir. Bu kadar küçük bir alanda hareket edebilen bir parçacýðýn, Heisenber’in ‘Belirsizlik Teorisi’ne göre, yüksek bir hýza ve onunla birlikte de yüksek bir enerjiye sahip olmasý gerekmektedir.” Demek ki en küçük yapý parçacýðý ortaya çýktýðýnda, gözle görünür olduðunda ortaya aþýrý yüksek bir enerji çýkacaktýr. Bir daðý parça parça edebilecek büyüklükte enerji. Hz. Musa’nýn un ufak olmasýna þahit olduðu dað gibi... Varlýklar nasýl var olmuþtur? Temel yapý taþlarý önce atomlarý, elementleri ve varlýklarý ortaya çýkarmak/oluþturmak için doðru þekilde bir araya gelebilmeyi nasýl bilebilmiþlerdir? Onlarý elleriyle bir araya getirebilecek varlýklar henüz var edilmemiþken bu nasýl mümkün olmuþtur? Çamurdan, topraktan ve sudan var edilen insan vücudu, ve diðer varlýklar nasýl canlanmýþtýr?

21

* “Ýnsan DNA’sý biyolojik bir internettir ve yapay olandan birçok açýdan daha üstündür. Var olan her þeyin temelde atomdan oluþtuðu sanýlmaktaydý. Þimdi fizikçiler süper sicim diye isimlendirilen sicim þeklindeki sürekli titreþim halinde olan cisimden oluþtuðunu söylemektedirler. Yani atomda sicim olarak adlandýrýlan cisimden oluþmuþ bir parçacýk. Fizikçiler atomun içindeki protonu bölüp ikiye ayýrmak istediklerinde rast gele hareket ettiðini, bazen yok olduðunu ve ne zaman ‘þurada mý acaba’ diye düþünseler orada ortaya çýktýðýný görerek hayret etmiþler. Böylesine matematik ve geometriye dayanan bir evren varken nasýl olurda atom altý parçacýklarýnda bu derece rast gelelik ve atom altý parçacýklarýn insanýn düþüncesinden etkilenme durumu olabilir diye hayrete düþmüþlerdir. Var olan her þeyin bir olmasý ve birbiri ile baðlantýda olmasýnýn nedeni budur, temelde her yeri kaplayan boþluk bile süper sicimdir. Yeni bir araþtýrmada, Stanford üniversitesi fizik profesörü Dr. William A. Tiller, bilinçli düþünceleri standart 1 mikro vattan daha az güç yayan bir elektronik alete yükleyip bununla gelecekte bir canlýyý etkileyebileceðini ispat etmiþdir. Amerika’nýn çeþitli laboratuarlarýnda birçok deney uygulamýþ, küçük aletleri ile belirli bir niyet yükleyip istediði etkiyi elde etmiþdir. Sistemi kullanarak PH solüsyonunu deðiþtirip sinek larvalarýnýn geliþimini %15 hýzlandýrmýþtýr. Su ve hava derecelerini deðiþtirmiþ ve karaciðer enziminin alkalin fosfat aktivitesini yükseltmiþtir. Tiller, araþtýrmalarýný 4 güçlü meditasyon uzmanýnýn niyete 15 dakika odaklanýp zihinsel olarak mühürlenmesiyle gerçekleþtirmiþtir.

Dr. Jacques Benveniste 2 Nobel ödülü alan tek insandýr. 1991 de suyun hafýzasý olduðunu keþfettiði ve 1998’de de bu buluþunu dâhice kullandýðý için ödüllendirilmiþtir. Benveniste yaptýðý araþtýrmalarda DNA hücrelerinin belli bir frekansta foton(ýþýk) yaydýðýný ve farklý hücrelerin farklý frekansta titreþtiðini, farklý titreþimdeki iki hücre yan yana geldiðinde yeni bir frekans oluþturup birlikte bu frekansta titremeye baþladýðýný ve elektro manyetik dalgalar ile bir çaðlayan yaratýp ýþýk hýzýnda yolculuk ettiðini keþfetmiþtir. Bunun dýþýnda suyun hafýzasý olduðunun da kâþifidir. 1980’lerde baþlattýðý çalýþmalarýnda suya bir madde yüklemiþ ve bunu bir * www.tillerfoundation.com/sience, www.livingthefield.com 22

GÖK TEÑRÝ

milyon kez sulandýrmýþ özel bir alet ile aþýrý hýzda sallayarak yapýlan deneyde maddenin yok olmadýðý gözlemlenmiþtir. Ne kadar çok sulandýrýlýrsa sulandýrýlsýn, ki bu defa on milyon kez daha sulandýrýlsa bile suyun içine koyulan maddenin hâlâ var olduðu tespit edilmiþtir. Hatta daha da ileri giderek suya zehirin kendisini deðil de frekansýný yüklemiþ ve aynen zehirin kendisi koyulmuþçasýna suyun sinekleri öldürdüðü gözlemlenmiþtir. Daha sonra emin olmak için dünyanýn deðiþik ülkelerindeki laboratuvarlarla anlaþýlýp hýzlý karýþtýrýcý aleti göndererek buralarda da deneylere devam edilmiþ, ancak Belçika’da ki bir laboratuvarda bir türlü doðru netice elde edilememiþtir. Benveniste bizzat kendisi gittiðinde deneyi sürdüren bilim kadýnýnýn, elektro manyetik alanýnýn deneyi etkileyip bozduðunu anlamýþtýr. Son derece þüpheci biri olan Queens Belfast üniversitesi Profesörü Madeleine Ennis, Avrupa ülkelerinde yelpazelenen bir araþtýrma grubuna katýlmýþtýr. Fransa, Ýtalya, Belçika ve Hollanda’lýlardan oluþan ekibiyle Profesör M. Roberfroid, Belçika Katolik üniversitesinde, Benveniste’nin kullandýðý orijinal deneyin daha rafine edilmiþini kullanarak yapýlan uygulamada, ilgili dört laboratuvarda ki bilim adamlarý deney solüsyonlarýnýn içinde ne olduðunu bilmeden çalýþmýþlardýr. Hatta tüplerin bazýlarýnda sadece saf su kullanýlmýþtýr. Tüm deney baðýmsýz bir bilim adamý tarafýndan koordine edilmiþtir. Baðýmsýz koordinatör, tüm solüsyonlarý kodlamýþ ve bilgiyi toplamýþtýr ama deneylerde bir fiil çalýþmamýþtýr. Bu yüzden yalan ve sahteciliðe olanak kalmamýþtýr.Yapýlan tüm deneyler Benveniste’nin sonuçlarýný desteklemiþtir. Benveniste bu sonuç karþýsýnda ‘12 sene önceye bizim baþladýðýmýz noktaya gittiler’ demiþtir. Benveniste biyo kimyevi maddelerin yaydýðý sinyali kaydedip internet aracýlýðý ile dünyaya yayabilirim ve bu sinyal biyolojik hücrelerde sanki gerçekte o madde varmýþ gibi etkileyip deðiþim yaratýr. Unutmayýn bedenin %75 su’dur.” Buradan çýkarýlacak ilk ders þudur; internet aracýlýðý ile ulaþan sesli hiçbir mesajýn dinlenmeden silinmesi gerekebilecektir. Bir melodi veya sözle iletilen titreþimin ne zaman neye sebep olacaðý anlaþýldýðýnda çok geç olabilir. Cep telefonlarý da bu amaç için kullanýlmaya uygundur.

23

“Titreþimlerin su moleküllerinde sebep olduðu deðiþiklikler, Japon bilim adamý Masaru Emoto’nun bilimsel çalýþmalarý ve fotoðraflarý ile birlikte yayýnlanmýþ olan “The Message from Water” isimli kitabýnda bulunuyor. Emoto’nun çalýþmasý bize gerçekçi kanýtlarla insanýn titreþimsel enerjisinin, düþüncenin, kelime, fikir ve müziðin suyun moleküler yapýsýný etkilediðini sunuyor. Su bu gezegendeki yaþamýn kaynaðýdýr. Beden bir sünger gibidir ve hücre denilen trilyonlarca sývý dolu odacýklardan oluþur. Yaþamýmýzýn kalitesi sývýmýzýn kalitesi ile direk baðlantý halindedir. Su son derece uyumlu bir maddedir. Fiziksel þekli kolayca bulunduðu ortama adapte olur. Yalnýz deðiþen sadece fiziksel þekli deðildir, moleküler þeklide deðiþir. Çevresel enerji veya titreþimler suyun moleküler þeklini deðiþtirir. Bu anlamda su sadece görsel anlamda çevresel durumu yansýtmaz ayný zamanda moleküler anlamda da yansýtýr. Emoto, görsel anlamda bu moleküler deðiþimi fotograf teknikleri ile belgelemektedir. Su damlacýklarýný dondurup fotoðraf çekme kapasitesi olan karanlýk alan mikroskobu altýnda inceliyor. Çalýþmasý çevresel etkilerin suda yarattýðý moleküler deðiþimi açýkça ortaya koymaktadýr. Emoto, dünyanýn deðiþik kaynaklarýndan alýnan ve deðiþik durumlarda olan sularýn kristalize þekillerinde bir çok büyüleyici farklýlýklar keþfetmiþtir. Akar sulardan ve kaynaklardan alýnan su çok güzel geometrik þekilleri olan kristal desenler gösterirken, sanayi ve yerleþimin yoðun olduðu kirli ve toksik sular, su borularýnda ve depolarda bekletilen durgun bozuk sular kesin þekilsel olarak bozuk ve rastgele oluþmuþ kristal þekiller oluþturuyor.

Sanbu-ichi Yusui akarsuyundan su

Japon Shimato nehrinden su

24

Kutup buzu

GÖK TEÑRÝ

Fransa Lourdes çesme suyu

Ýþlem görmemiþ durmuþ su

Japonya Biwako gölü kirli su

Yodo nehri Kasai’deki þehirlerden geçiyor

Fujiwara barajindan dua edilmeden önceki hali

Fujiwara barajindan dua edildikten sonraki hali

Bu fotoðraflar suyun inanýlmaz yansýmasýný gösteriyor, canlý ve her duygu ve düþüncemize tepki veren bir madde. Suyun çevresindeki titreþim ve enerjiyi kolayca aldýðý açýkça ortada. Su, bir kelime söylendiði anda, anýnda hemen etkilenmekte.

önceki hali

Musluk suyunun duadan sonraki hali

Beethovenin Pastorale

Tibet Sutrasi

Musluk suyunun duadan

25

Kawachi yerel dans müziði

Heavy metal müzik

Sen beni hasta ediyorsun seni öldüreceðim

Adolph Hitler

Teþekkür ederim

Sevgi ve Takdir (Burada oluþan 6 köþeli yýldýza dikkat edelim)

Rahibe Teresa

Düþünce ile DNA yapýsý deðiþtirilebilmektedir. 1990 yýlýnda Moskova’ da bir grup bilim adamý insan genomunun fazlaca biyokimya düzeyine indirildiði görüþü ile insan DNA’sý üzerinde bir çalýþma baþlattýlar. Bugüne kadar oluþmuþ olan Ortodoks düþünce tarzýnýn birçok bilgiyi gizlediðini fark etmiþlerdi. Bu grupta çoðunluðu Rus bilim akademisinden olan üstün yetenekte bilim adamlarý var. Tanýnmýþ Lebedev enstitüsünden fizikçilerin dýþýnda moleküler biyolog, biyofizikçi, genetik uzmaný, embriyolog ve dilbilimci de bulunuyor. Projenin yönetimi bir biyofizikçi ve moleküler biyolog olan Dr. Pjotr Garjajev, kendisi Rus bilim akademisinin olduðu kadar New York Bilim akademisinin de bir üyesidir. 1990’dan bu yana oluþturulan bu projenin neticesinde Moskovalý grup devrim sayýlacak bir farkýndalýkla karþýlaþtý. Bu durum DNA ve insan genetiði anlayýþýna yepyeni bir ýþýk tuttu. DNA’mýzýn sadece % 10’nunu protein oluþturmakta kullanýrýz, diðer % 90’ný iþe yaramaz DNA diye kabul edilir. Oysa bu Rus araþtýrmacý grup

26

GÖK TEÑRÝ

doðanýn aptal olmadýðýna inanarak araþtýrmalarý baþlattý ve neticeler devrim yaratacak nitelikte sonuçlandý. DNA’mýzýn alkalinlerinin bildiðimiz normal lisanda kullanýlan grameri takip ettiðini ve aynen lisanlarýmýz gibi kalýpsal kurallarý olduðunu keþfettiler. Dolayýsý ile insan lisanýnýn tesadüfen oluþmadýðý, içsel DNA’mýzýn yansýmasý olduðu ortaya çýktý. “Bu araþtýrmacý grup ayný zamanda DNA’nýn titreþimsel tabiatýný da inceledi. Kýsaca özetlemek gerekirse; “yaþayan kromozomlar endojen (içsel) DNA lazer radyasyonu kullanarak aynen holografik bilgisayarlar gibi çalýþýyor”. Bunun anlamý þu; belirli frekans desenlerini lazer ýþýnýna ayarlayýp bununla DNA frekansýný etkilediler ve dolayýsý ile genetik bilginin kendisini etkilediler. DNA-alkaline eþleri ve lisanýn temel yapýsý ayný olduðuna göre, DNA’yý deþifre etmeye gerek yok. Basit bir þekilde insanýn kullandýðý lisandaki kelime ve cümleleri kullanabilirsiniz. Yaþayan dokudaki DNA maddesi, eðer gerekli frekanslar kullanýlýrsa, lisana ayarlanmýþ lazer ýþýný ve hatta radyo dalgalarýna her zaman tepki verecektir. Bu ise düþünce ve kelimelerin, cümlelerin, enerji çalýþmalarýnýn neden etkili olduðunu ve neden iyileþtirici neticeler elde edildiðini açýklamakta. Batýlý araþtýrmacýlar DNA sarmalýmýzdan tek genleri kesip atýp baþka yerlere yerleþtirirken Ruslar ayarlanmýþ radyo ve ýþýk frekanslarý ile hücre metabolizmasýný etkileyerek genetik yanlýþlýklarý düzeltiyor. Garjajeva’nýn araþtýrma grubu bu metotla X ýþýnýnýn zarar verdiði kromozomlarýn onarýlabilineceðini ispat ettiler. Hatta belirli bir DNA’nýn bilgi desenini yakalayýp baþka birine aktardýlar, böylece hücreleri baþka bir genoma programladýlar. Mesela kurbaða embriyosunu salamander embriyosuna sadece DNA bilgi deseninin frekansýný ileterek aktardýlar. Böylece tüm bilgi kesip biçme olmadan, dolayýsý ile hiçbir uyumsuzluk ve yan etki oluþmadan aktarýlmýþ oldu. Tüm bunlar sadece titreþim ve lisan kullanarak yapýldý. Spritüel öðretmenler bedenlerimizin kelime, düþünce, ses ve titreþimlerden etkilendiðini ve tekrar programlanabildiðini asýrlardýr

27

bilirler ancak bunun bilimsel olarak da ispat edilmesi yolumuza daha da somut bir ýþýk tutmakta. Rus bilim adamlarý bu kadarla kalmayýp DNA’mýzýn vakumda bozucu desenlere neden olabileceðini böylece manyetik solucan delikleri yaratabileceðini de keþfettiler. Solucan delikleri Einstein-Rosen köprüleri de denilen, yanarak sönmüþ olan yýldýzlarýn býraktýðý kara deliklerin mikroskobik eþ deðeridir. Bunlar bilginin uzay zaman dýþýnda iletilmesini saðlayan tüneller, evrenin tamamýyla deðiþik bölgeleri ile oluþan baðlantýlardýr. DNA bu bilgi parçacýklarýný çeker ve bizim bilincimize aktarýr. Bu tarz Hiper baðlantý en çok gevþemiþ ve dingin bir durumda oluþur. Gerilme, korku, üzüntü veya hiper aktif bilinç hali hiper baðlantý oluþumunu ve böylece bilginin akýþýný engeller. Doðada Hiper baðlantý milyonlarca yýldýr yapýlýr. Böceklerin organize hayat akýþý bunu dramatik bir þe kilde ispatlar. Doðadan bir örnek ; Kraliçe karýnca kolonisinden ayrýlýrsa, yapýlanma planlandýðý gibi delicesine devam eder. Þayet kraliçe öldürülürse kolonideki tüm çalýþma durur. Kraliçenin uzaktan bile olsa grup farkýndalýðý ile iþçilere imar planlarýný gönderdiði bellidir, ölmedikçe istediði kadar uzakta olsun hiper komünikasyon saðlanýr. Hiper komünikasyon insanlar arasýnda his, ilham, sezgi, duru görü, þifacýlýk olarak deneyimlenir.” 36. YÂSÝN SURESÝ 82. Ayet (YNÖ meali) O, bir þeyi istediðinde, buyruðu sadece þunu söylemektir: "Ol!" Artýk o, oluverir. 82. Ayet (EHY meali) O'nun emri, birþeyi dileyince ona sadece "Ol!" demektir. O da oluverir. 16. NAHL SURESÝ 40. Ayet (YNÖ meali) Biz bir þeyi dilediðimizde, onun hakkýnda söyleyeceðimiz söz, "Ol!" demekten ibarettir; o hemen oluverir.

28

GÖK TEÑRÝ

40. Ayet (EHY meali) Bizim, herhangi birþey için sözümüz onu murat ettiðimiz zaman, yalnýzca ona:"Ol!" dememizdir. O da hemen oluverir.

Ýstenilen bir þeyin oluþmasý için yapýlanýn sadece ‘ol’ demek olduðu belirtilmiþtir. Allah bir þeyi istediðinde emreder, bizde yaparýz denilmemiþtir. Yapýlan; olmasý istenilen þey için gerekli kelimelerin doðru sýrayla ve sesle söylenmesidir. Allah, kelimelerle maddeye hokum etmektedir.(Arapça doðru okunuþu ‘hokum’dur, ‘hüküm’ deðil.) 11. HÛD SURESÝ 44. Ayet (YNÖ meali) Ve denildi: "Ey yer! Suyunu yut ve ey gök, sen de tut." Ve su çekildi. Ýþ bitirilmiþti. Gemi, Cûdi üzerine oturdu ve haykýrýldý: "O zalimler topluluðu geri gelmez olsun!” 44. Ayet (EHY meali) Bir de: "Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sende açýl!" denildi ; su çekildi, iþ bitirildi, gemi Cudi üzerinde durdu ve bu zalim topluluða: "Defolun!" denilmiþti. 21. ENBÝYA SURESÝ 69. Ayet (YNÖ meali) Biz de þöyle dedik: "Ey ateþ, Ýbrahim'e bir serinlik ol, bir selam ol!" 69. Ayet (EHY meali) Biz: "Ey ateþ, Ýbrahim'e serin ve zararsýz ol!" dedik. 40. MÜMÝN SURESÝ 68. Ayet (YNÖ meali) O O'dur ki, hem hayat veriyor hem öldürüyor. Bir iþ ve oluþa hükmedince, ona sadece "Ol!" der; o hemen oluverir. 68. Ayet (EHY meali) O'dur hem dirilten, hem öldüren. Özetle, O bir iþe karar verdiði zaman ona sadece: "Ol!" der, oluverir.

29

Yukarýdaki ayetlerden anlaþýldýðý üzere herþey gibi, canlandýrmak ve can almak da sadece gerekli kelimelerin söylenmesiyle oluþan ses titreþimlerinin fiziksel etkisi sonucu oluþan durumdur. 2. BAKARA(SIÐIR) SURESÝ 243. Ayet (YNÖ meali) Ölüm korkusuyla binlerce kiþi halinde yurtlarýndan çýkanlarý görmedin mi? Allah onlara "Ölün!" dedi de sonra onlarý diriltti. Þu bir gerçek ki Allah, insanlara karþý çok lütufkârdýr. Fakat insanlarýn çoklarý þükretmezler. 243. Ayet (YNÖ meali) Binlerce kiþi iken ölüm korkusuyla yurtlarýndan çýkan kimseleri görmez misin? Allah onlara: "Ölün." dedi. Sonra onlara bir hayat verdi. Muhakkak Allah, insanlara karþý bir fazilet sahibidir, ancak insanlarýn pek çoklarý þükretmiyorlar. 41. FUSSILET (‘AYRINTILI YAPTI’) SURESÝ 12. Ayet (YNÖ meali) Böylece onlarý, iki günde yedi gök halinde takdir edip her göðe kendi iþ ve oluþunu vahyetti. Ve biz, arza en yakýn göðü kandillerle ve bir korumayla donattýk. Ýþler bunlar Azîz ve Alîm olanýn takdiridir. 12. Ayet (EHY meali) Böylece onlarý iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu ve her gökte (bulunan meleklere) iþlerine ait emrini vahyetti. Dünya gökyüzünü kandillerle donattýk ve koruduk, iþte bu, hep o çok güçlü ve herþeyi bilenin takdiridir. 99. ZÝLZÂL (ZELZELE) SURESÝ 4. Ayet (YNÖ meali) Ýþte o gün yerküre, tüm haberlerini söyler/anlatýr. 4. Ayet (EHY meali) o gün, (yer) bütün haberlerini anlatýr.

30

GÖK TEÑRÝ

5. Ayet (YNÖ meali) Çünkü Rabbin ona vahyetmiþtir. 5. Ayet (EHY meali) Çünkü Rabbin ona vahyetmiþtir. 10. YÛNUS SURESÝ 24. Ayet (YNÖ meali) Þu iðreti hayatýn durumu gökten indirdiðimiz bir suya benzer: Ýnsanlarýn ve davarlarýn yedikleri yeryüzü bitkisi onunla karýþmýþtýr. Nihayet toprak, takýlarýný kuþanmýþ, süslenmiþtir. Topraðýn sahipleri onun üzerinde egemen olduklarýný sanmaktadýrlar. Tam bu sýrada emrimiz ona gece veya gündüz ulaþmýþtýr. Ve onu, sanki dün yerinde yokmuþ gibi biçip atmýþýzdýr. Derin derin düþünen bir topluluk için ayetleri böyle ayrýntýlý olarak veriyoruz. 24. Ayet (EHY meali) O dünya hayatýnýn misali, ancak gökten indirdiðimiz bir su gibidir ki, onunla yeryüzündeki otlar, insan ve hayvanlarýn yediði bitkiler birbirine karýþmýþtýr. Nihayet yeryüzü zinetini takýnýp süslendiði ve sahipleri de onun üzerinde kendilerini güçlü sandýðý bir sýrada geceleyin veya gündüzün ona emrimiz gelivermiþ, bir anda ona öyle bir týrpan arývermiþizdir ki, sanki dün orada hiçbir þenlik yokmuþ gibi oluverir. Ýþte düþünebilecek bir kavim için ayetlerimizi böyle açýklýyoruz.

Yukarýdaki ayetlerde verilen bilgilerde, oluþan/meydana gelen tüm iþlerin söz söylenmesiyle yapýldýðý anlaþýlmaktadýr. Peki madde kendisinden ‘olmasý istenilen’ þeyi anlatan sözü nasýl anlamaktadýr? Maddenin anladýðý kelimenin anlamý deðil, kelimelerin telaffuz edilmesiyle oluþan ses titreþimleridir. Algýladýklarý titreþimlere göre davranan/deðiþiklik gösteren madde temel yapýsýnýn, ‘gözlendiklerini farkettiklerinde yapýlarýný deðiþtirdikleri’ de hatýrlanýrsa, þuuru ve hafýzasý olduðu için, kendilerine ses titreþimleriyle emredileni oluþturmakta/yapmaktadýrlar. Titreþimler maddeyi kontrol etmekte, ona emir vermektedir. Allah’ýn emrine karþý konulamamasý; kelimeleri telaffuz etmesiyle oluþan ses titreþimlerinin maddeye hokum etmesidir.

31

36. YÂSÎN SURESÝ 28. Ayet (YNÖ meali) Biz onun ardýndan kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de deðildik. 28. Ayet (EHY meali) Arkasýndan kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de deðildik. 29. Ayet (YNÖ meali) Olan, sadece korkunç titreþimli bir sesti. Ve bir anda sönüverdiler. 29. Ayet (EHY meali) O sadece bir sayha (gürültü) oldu; hemen sönüverdiler. 49. Ayet (YNÖ meali) Sadece korkunç titreþimli bir sesi bekliyorlar. Onlar çekiþip dururlarken, o ses kendilerini enseleyecektir. 49. Ayet (EHY meali) (Ondan) sadece bir tek sayhaya bakýyorlar, bir sayha ki, onlar çekiþip dururlarken kendilerini yakalayýverir. 53. Ayet (YNÖ meali) Topu topu korkunç titreþimli bir tek ses. Ve bakmýþsýn, hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadýr. 53. Ayet (EHY meali) Baþka deðil, sadece bir sayha olmuþ, derhal hepsi toplanmýþ huzurumuza getirilmiþlerdir. 16. KAMER SURESÝ 31. Ayet (YNÖ meali) Biz, onlar üzerine bir tek ses gönderdik de aðýlcýnýn serptiði kuru ot gibi kýrýlýp ufalandýlar. 31. Ayet (EHY meali) Çünkü Biz üzerlerine tek bir sayha gönderiverdik; aðýlcý çýrpýsý gibi kýrýlýp dökülüverdiler.

32

GÖK TEÑRÝ

16. NAHL SURESÝ 77. Ayet (YNÖ meali) Göklerin ve yerin gaybý Allah'ýndýr. O saate/dünyanýn sonuna iliþkin emirse bir göz açýp yummak gibi, hatta ondan da yakýndýr. Allah her þeye kadirdir. 77. Ayet (EHY meali) Bütün göklerin ve yerin sýrrýný bilmek de Allah'a mahsustur. Kýyamet olayý da yalnýz bir göz kýrpmasý gibi veya daha yakýndýr. Þüphe yok ki, Allah, herþeye gücü yetendir.

Hayvanlarýn da önce bedenlerine þekil verilmiþ, sonra gerekli kelimelerin söylenmesiyle canlandýrýlmýþlardýr. 36. YÂSÎN SURESÝ 71. Ayet (YNÖ meali) Görmediler mi, ellerimizin yapýp ettiklerinden, kendileri için nice hayvanlar yarattýk da onlar, bu hayvanlara sahip oluyorlar. 71. Ayet (EHY meali) Þunu da görmediler mi: Biz onlar için ellerimizin yaptýklarýndan bir takým yumuþak hayvanlar yaratmýþýz da onlara sahip bulunuyorlar.

Allah, Hz.Ýsa’ya vücudu çamurdan oluþturulmuþ þekline söylendiðinde onu canlý bir kuþ haline getirecek kelimeleri öðretmiþtir. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 49. Ayet (YNÖ meali) Onu Beniisrail'e þöyle konuþan bir resul yapacak: "Þu bir gerçek ki, ben size Rabbinizden bir mucize getirdim: Ben, çamurdan, kuþ görünümünde bir þey yapar, ona üflerim de Allah'ýn izniyle kuþ oluverir. Ben, körü ve abraþý iyileþtirir, ölüleri Allah'ýn izniyle diriltirim. Evlerinizde yemekte ve biriktirmekte olduklarýnýzý size haber veririm. Eðer inananlarsanýz, bunda sizin için tam bir mucize vardýr."

33

49. Ayet (EHY meali) Onu Ýsrailoðullarýna Peygamber olarak gönderecek; onlara diyecek ki: "Ben, size Rabbinizden bir mucize ile geldim. Ben, size çamurdan kuþ biçiminde bir yaratýk yaparým, içine üflerim; Allah'ýn izniyle hemen bir kuþ olur. Yine Allah'in izniyle, anadan doðma körü ve abraþý iyi eder, ölüleri diriltirim ve size evlerinizde yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi haber veririm. Eðer iman edecekseniz, þüphesiz bunda size bir delil vardýr.

Büyük olasýlýkla Beniisrail halký tarafýndan Hz. Ýsa’ya yapýlan iþkencenin sebebi de bu kelimeleri öðrenebilmek olmuþtur. Tabii daha önce Hz.Ýsa’ya bu kelimeler unutturulmadýysa. Sadece sözle birþey kanýtlanamaz. Kelimelerle söylenen þeyler oluþacaðý, var olacaðý/meydana geleceði için doðru ortaya çýkacak ve kanýtlanacaktýr. Ýnananlar için zaten þüphe edilen birþey yoktur. Yalanlayýp inkâr edenler birkez daha düþünmelidirler. 8. ENFAL SURESÝ 21. Ayet (YNÖ meali) O sýrada Allah, iki gruptan birinin kesinlikle sizin olacaðýný vaat ediyordu. Ve siz, güçsüz ve silahsýz olanýn size düþmesini arzu ediyordunuz. Allah ise hakký kendi kelimeleriyle tam bir biçimde ortaya koymayý ve küfre batmýþlarýn ardýný-arkasýný kesmeyi istiyordu. 21. Ayet (EHY meali) Ve o zaman Allah, size iki topluluktan birini va'd ediyordu ki, sizin olsun! Siz ise arzu ediyordunuz ki güçsüz olan sizin olsun! Oysa Allah sözleriyle gerçeði ortaya çikarmak ve kafirlerin arkasýný kesmek istiyordu. 10. YÛNUS SURESÝ 82.Ayet (YNÖ meali) "Ve suçlular hoþ görmese de Allah, hakký, kelimeleriyle ortaya çýkarýp kanýtlayacaktýr.”

34

GÖK TEÑRÝ

82.Ayet (EHY meali) Allah kendi sözleriyle gerçeði ispat eder, suçlular hoþlanmasalar bile.

‘Kelime’ olarak kullandýðýmýz sözcüðün erken Türkçe aslý * ‘ATBÝTÝG’ dir. ‘AT’ýn anlamý ‘var etme’ dir. ‘BÝTÝG’in anlamý ‘ortaya konmuþ eser’dir. Kelime/ATBÝTÝG’in anlamý ‘var edilerek ortaya konmuþ eser’dir. Kelimeler’i bilen Allah’dýr. Var etmeyi saðlayacak kelimeleri bilmediðimiz için de bizim söylediklerimiz; sözcükler, adlar ve isimlerdir, ‘kelimeler’ deðildir. ‘Bir kelime öðretenin kýrk yýl kölesi olurum’ sözünün anlamý bu durumdur. Allah’ýn kudreti ve hokum eden olmasý, maddeye istediði her þeyi yaptýracak olan ilime, yani kelimelerin bileni, sahibi olduðu içindir. Allah, verdiði emre hokum eder. Bu da kelimelerle, canlý cansýz tüm varlýklarýn fiziksel/maddesel yapýlarýna hokum ettiði içindir. Ýþte yenilmez, karþý konulamaz güç budur. %75’i su olan insan bedeni de, akýl ve þuuruna raðmen titreþimlere karþý koyamayacaðý için, Allah’ýn hokumu önüne geçilemez olandýr. Allah’ýn emri kesinlikle yerine gelir. 12. YÛSUF SURESÝ 21. Ayet (YNÖ meali) Onu satýn alan Mýsýrlý, karýsýna þöyle dedi: "Ona iyi bak, kendisine güzel bir yer hazýrla. Bize yararý dokunabilir. Belki de evlat ediniriz onu." Ýþte bu þekilde biz Yûsuf'a yeryüzünde imkân verip o topraða yerleþtirdik ki, ona olaylarýn/haberlerin yorumunu öðretelim. Allah, kendi emrine Gâlib'dir/kendi emrine hükmeder. Ama insanlarýn çoklarý bilmiyorlar. 21. Ayet (EHY meali) Mýsýrda onu satýn alan kiþi karýsýna: "Ona iyi bak, belki bize yararý olur, ya da onu evlat ediniriz." dedi.Bu þekilde Yusuf'u orada yerleþtirdik, kendisine olaylarýn yorumuna dair bilgiler öðretelim diye. Allah, yaptýðý iþte üstün bir güce sahiptir, fakat insanlarýn çoðu bilmezler.

(Gâlib : Her hal ve þartta galip gelen.) * AKINIÞ MEKANÏÐÝ ALTI YARIQ TÏGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB

35

Ýnsanlar beynini deðil, akýlýný, doðarken belirlenmiþ kapasitelerde iþletebilecek farklýlýkla var edilmiþlerdir. Eðer insanlara her þeyin ilimine ulaþmasýna yetecek kapasite/ruh verilirse Allah’a rakip olmaya kalkýþacaklardýr. 16. NAHL SURESÝ 4. Ayet (YNÖ meali) Ýnsaný bir spermden yarattý. Bir de bakmýþsýn insan, açýkça kafa tutan bir hasým oluvermiþtir. 4. Ayet (EHY meali) Ýnsaný bir damla sudan yarattý. Bir de bakarsýn ki o, açýk bir düþman kesilmiþ!

Canlýlarý kopyalamak bunun baþlangýcý deðil midir? 2. BAKARA SURESÝ 255. Ayet (YNÖ meali) Allah'tan baþka ilâh yok. Hayy'dýr O, sürekli diridir; Kayyûm'dur O, kudretin kaynaðýdýr. Ne gaflet yaklaþýr O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnýz O'nundur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadýkça, kim þefaat edebilir! O, insanlarýn önden gönderdiklerini de bilir, arkada býraktýklarýný da!... Ýnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediði dýþýnda, hiçbir þeyi kavrayýp kuþatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri çepeçevre kuþatmýþtýr. Göklerin ve yerin korunmasý O'na hiç de zor gelmez. Aliyy'dir O, yüceliði sýnýrsýzdýr; Azim'dir O, büyüklüðü sýnýrsýzdýr. 255. Ayet (EHY meali) Allah'dan baþka hiç bir tanrý yoktur. O, daima yaþayan, daima duran, bütün varlýklarý ayakta tutandýr. O'nu ne gaflet basar, ne de uyur. Göklerdeki ve yerdeki herþey O'nundur. O'nun izni olmadan huzurunda þefaat etmek kimin haddine! Onlarýn önlerinde ve arkalarýnda ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediði kadarýndan baþka ilminden hiçbir þey kavrayamazlar. O'nun hükümdarlýðý, bütün gökleri ve yeri kucaklamýþtýr. Her ikisini görüp gözetmek, ona bir aðýrlýk da vermez. O, çok ulu ve çok büyüktür.

36

GÖK TEÑRÝ

Türükler’in (Erken Türkler’in) kuantum fiziðinden haberdar oluþu, maddenin gözle görülemez dört temel yapý taþýný ve bir araya geldiklerinde oluþan ýþýk ýþýnlarý biliyor olmalarý, bu bilgilerin onlara öðretildiðini göstermektedir. Eðer Türükler bu bilgileri, kendi ulaþmýþ olduklarý uygarlýk seviyesi sonucunda öðrenmiþ olsalardý, kendilerinden bu günlere kalanlar sadece duvar veya taþ yazýtlar olmazdý. Kur’an nasýl yirmi üç senede insanlarýn anlamasýna süre tanýnarak yavaþ yavaþ indirilmiþse, Hz.Nuh tufaný sonrasý içinde bulunduðumuz yaþam döneminde Allah, insanlarýn, öðretilen ilimi kullanarak sindirmesini istemiþ ve yavaþ yavaþ bugünkü seviyeye ulaþtýrarak, Kendisi ve var ediþiyle ilgili doðrularý ikna olarak anlamamýzý, öðrenmemizi ve inanmamýzý saðlamýþtýr. Maddenin özelliklerinden bir tanesi eþdeðerli, yani madde/karþýtmadde halinde olmasýdýr. Bunun anlamý; var edilen canlý cansýz her varlýðýn, ayna simetrisi þeklinde bir benzerinin de var olmasýdýr. Ayna simetrisi, sað ile solun yer deðiþtirmesidir. Avuç içleri ayný yöne bakacak þekilde sað elimizi sol elimizin üzerine koyduðumuzda parmaklarýmýzýn yer deðiþtirmiþ olmasý durumudur. * “Bütün parçacýklar(ya da maddeler) için, benzer karþýtparçacýklar (ya da karþýtmaddeler) vardýr. Parçacýk ve karþýtparçacýklar iþaretleri dýþýnda tamamen benzerdirler. Örneðin bir proton elektriksel olarak pozitif, ancak antiproton elektriksel olarak negatifdir. Her ikiside ayný kütleye sahip olduklarýndan, kütleçekiminden benzer þekilde etkileþirler. Bir karþýtmadde parçacýk, uygun parçacýk sembolünün üstüne bir çizgi çizilerek sembolize edilir. Örneðin, proton(P), P+ þeklinde yazýlýp, P- þeklinde yazýlan bir karþýtparçacýða sahiptir. Bir protonun karþýtparçacýðý antiproton, bir elektronun(e-) karþýtparçacýðý ise pozitron(e+) olarak adlandýrýlýr. Buradaki ilginç soru þudur; bir madde ve karþýtmadde tamamen eþ ancak zýt iþaretlidirler. Öyleyse niçin evrende karþýtmaddeden daha fazla madde vardýr? Fizikçiler hâlâ bu bilmeceyi çözmeye çalýþmaktadýrlar. ... * Karþýtmadde, R.Feynman, Kuantum Elektrodinamiði

37

Sað ve sol elinizi, parmaklarý ayný yöne bakacak þekilde üst üste getirmeyi deneyin. Getiremezsiniz! Eldiven teklerini de ayný þekilde üst üste getiremezsiniz. Sað ayaðýnýzý sol ayakkabýnýzýn içine sokamazsýnýz. Buna ‘ayna simetrisi’ denir. Pekala, bir örnek daha; dýþ görünüþ bakýmýndan tamamen özdeþ iki tür salyangoz vardýr; ama bunlar evlerini ‘ayrý’ biçimde yapar. Birinin kabuðunun kývrýmý saat yelkovaný yönünde, ötekininki ters yöndedir. Doða þaþýrtýcýdýr. Sað ve sol olmak üzere iki tür þeker vardýr ve bu salyangozlar yalnýzca bu þekerlerden birini yer. Umarým artýk inanmýþsýnýzdýr! Bu özellikte birçok molekül vardýr. Bunun harika örnekleri de yalnýzca kimyada (organik kimyada) vardýr. ... Karþýtmadde kavramý Leibniz’e, 18.yy’a gider. Leibniz, Newton’un çaðdaþýdýr ve ondan baðýmsýz diferansiyel ve ve integral hesabýnýn keþifçisidir. Ýkili arasýndaki tartýþma, þu þekilde anlatýlabilir; eðer bir cismi veya bir tür fiziksel süreci doðrudan doðruya veya aynada izlersek, cismin veya sürecin doðrudan veya yansýmýþ görüntüsünün hangisinin doðrudan, hangisinin yansýmadan görüldüðünü ayýrt edemeyiz. Bir þeyin gerçeði ile aynadaki görüntüsü arasýndaki tek fark; sað ile solun yer deðiþtirmesidir. Bunun sonucunda tüm varlýklar ve süreçler, sað ve sol deðiþmelerine karþý eþit olasýlýkla oluþmuþlardýr. Bu mantýksal kural, çekirdek ve elektromanyetik etkileþmeler için deneylerle kanýtlanmýþtýr.” 51. ZÂRÝYÂT (TOZUTUP SAVURANLAR) SURESÝ 49. Ayet (YNÖ meali) Herþeyden iki çift yarattýk ki düþünüp anlayabilesiniz. 49. Ayet (EHY meali) Hem herþeyden iki çift yarattýk ki, düþünesiniz. 13. RA’D (GÖK GÜRÜLTÜSÜ) SURESÝ 3. Ayet (YNÖ meali)

38

GÖK TEÑRÝ

Yeri uzatýp döþeyen ve onda oturaklý daðlar ve nehirler vücuda getiren O'dur. Bütün meyvelerden kendi içlerinde ikiþer çift yaratmýþtýr O. Geceyi gündüze sarýp bürümektedir O. Bütün bunlarda derin derin düþünecek bir topluluk için elbette ayetler vardýr. 3. Ayet (EHY meali) Yine O, Odur ki, yere bir uzantý verdi, orada oturaklý daðlar ve ýrmaklar yaptý ve meyvelerin hepsinden onda iki çift yarattý; geceyi gündüze bürüyüp duruyor; muhakkak bunda düþünen bir topluluk için deliller vardýr. 23. MÜMÝNÛN (MÜMÝNLER) SURESÝ 27. Ayet (YNÖ meali) Bunun üzerine biz, Nûh'a þöyle vahyettik: "Gözlerimizin önünde ve vahyimize uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelip tandýr kaynayýnca, ailenle birlikte her türden iki çifti gemiye sok. Ýçlerinden, haklarýnda daha önce hüküm verilmiþ olanlarý dýþta býrak. Zulmetmiþ olanlar hakkýnda bana yakarýp durma. Onlar kesinlikle boðulacaklardýr." 27. Ayet (EHY meali) Biz de ona þöyle vahyettik: "Bizim gözetimimiz altýnda ve vahyimizle gemiyi yap sonra emrimiz gelip de tandýr (kazan) kaynayýnca hemen ona topundan bir iki çifti ve aleyhinde önceden huküm verilmiþ olanlarýn dýþýnda aileni ona bindir ve o zulmedenler hakkýnda bana yakarýþta bulunma; çünkü onlar kesinlikle boðulacaklardýr!

Ýki çift dört eder, iki erkek iki diþi. Bu durum madde oluþumunun deðiþmez özelliðidir ve var edilen her varlýðýn ayna simetrisi benzerinin var olmasýndandýr. Kýyamet günü diriltilecek olanlar bu benzerlerimizdir. Kýyamet günüyle ilgili hiçbir ayetde ‘tekrar var edilme’ ifadesi kullanýlmamýþtýr. Hep diriltilmenin bilgisi verilmiþtir. Þu anda yerde paralel boyutta bir ölüm/bir uyku halinde bulunan benzerlerimiz, kýyamet günü þu an içimizde bulunan ruhlarýn o benzer bedenlerimize girmesiyle dirilme meydana gelecektir.

39

24. NÛR (IÞIK) SURESÝ 37. Ayet (YNÖ meali) Öyle erler vardýr ki, bir ticaret de bir alýþ-veriþ de onlarý Allah'ýn zikrinden /Kur'an'ýndan, namazý/duayý yerine getirmekten, zekât vermekten alýkoyamaz. Onlar, kalplerle gözlerin döneceði/yer deðiþtireceði günden korkarlar. 37. Ayet (EHY meali) Nice erler ki, ne ticaret, ne de alýþveriþ kendilerini Allah'ý anmaktan, namaz kýlmaktan ve zekat vermekten alýkoymaz; onlar, kalplerin ve gözlerin kývranacaðý günden korkarlar.

Kýyamet günü diriltilecek olan benzerlerimizde, karþýtmaddenin ayna simetrisi özelliði gereði, gözlerin ve kalbin yeri deðiþmiþ durumdadýr. Kalp asýl olan yerinde, sað tarafta olacaktýr. Madde oluþumunun karþýtmadde özelliðinin bir þartý olarak var olmuþ olan ayna simetrisi durumundaki benzer vücutlarýmýz, paralel boyutta þu anda bizlerle üzerinde yaþadýðýmýz yeri paylaþmaktadýrlar ve kýyamet günü mezarlardan çýkacak þekilde görünecek olanlar bu benzer vücutlarýmýzdýr. 22. HAC SURESÝ 7. Ayet (YNÖ meali) Ve saat mutlaka gelecektir. Kuþku yok onda. Ve Allah kabirlerdeki þuurlu varlýklarý diriltecektir. 7. Ayet (EHY meali) Ve gerçek þu ki o kýyamet gelecektir, onda hiç þüphe yoktur. Ve gerçekten Allah kabirlerde olan kimseleri diriltip kaldýracaktýr. 50. KAF (‘KAF’ HARFÝ) SURESÝ 42. Ayet (YNÖ meali) O gün o müthiþ sesi hak olarak dinleyecekler. Ortaya çýkýþ/diriliþ günüdür bu.

40

GÖK TEÑRÝ

42. Ayet (EHY meali) Hakka çaðýran o sayhayý (haykýrýþý) iþitecekleri gün, iþte o kabirlerden çýkýþ günüdür. 56. VÂKIA (OLAN, ORTAYA ÇIKAN) SURESÝ 35. Ayet (YNÖ meali) Biz kadýnlarý da güzel bir biçimde yeniden yaratmýþ, 35. Ayet (EHY meali) Biz kadýnlarý yeniden biçimlendirdik. 76. ÝNSAN/DEHR (ÝNSAN/ZAMAN) SURESÝ 28. Ayet (YNÖ meali) Biz yarattýk onlarý ve kuvvetli yaptýk baðlarýný/eklemlerini. Dilediðimizde benzerleri ile deðiþtiririz onlarý. 28. Ayet (EHY meali) Onlarý Biz yarattýk, kundaklarýný da Biz baðladýk, dilediðimiz vakit de kýlýklarýný deðiþtiririz. 29. Ayet (YNÖ meali) Ýþte bu, bir hatýrlatýcý ve düþündürücüdür. Dileyen, Rabbine doðru, bir yol edinir. 29. Ayet (EHY meali) Ýþte bu bir öðüttür, dileyen Rabbine bir yol tutar! 30. RÛM SURESÝ 25. Ayet (YNÖ meali) Göðün ve yerin O'nun emriyle ayakta durmasý da O'nun ayetlerindendir. Sonra sizi bir çaðrýyla davet ettiðinde siz yerden hemen çýkacaksýnýz. 25. Ayet (EHY meali) Yine göðün ve yerin O'nun emriyle durmasý da O'nun ayetlerindendir. Sonra sizi bir çaðýrýþ çaðýrdýðý zaman siz hemen yerden çýkarsýnýz.

41

2. BAKARA SURESÝ 260. Ayet (YNÖ meali) Hani, Ýbrahim de þöyle yakarmýþtý: "Rabbim, göster bana, nasýl diriltiyorsun ölüleri?" "Ýnanmadýn mý?" diye sordu. "Ýnandým, dedi, ancak kalbimin tatmin olmasý için ..." Allah dedi ki: "Kuþlardan dört tane al, onlarý kendine ýsýndýrýp alýþtýr. Sonra her daðýn üstüne onlardan bir parça koy. Sonra da onlarý çaðýr. Koþarak sana geleceklerdir. Bil ki Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. 260. Ayet (EHY meali) Bir vakit Ýbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasýl dirilttiðini göster." demiþti. Allah buyurdu: "Yoksa inanmadýn mý?" Ýbrahim: "Ýnandým, ancak kalbimin iyice yatýþmasý için." dedi. Allah buyurdu ki: "Öyle ise kuþlardan dördünü tut ve onlarý kendine çevir, iyice tanýdýktan sonra her dað baþýna onlardan birer parça daðýt. Sonra onlarý çaðýr, koþa koþa sana gelsinler. Bil ki, Allah gerçekten güçlüdür ve hikmet sahibidir."

Allah, diriltilmeyle ilgili verdiði örnekte niçin iki, üç veya beþ deðil de dört tane kuþ ile örnek vermiþtir? Çünkü iki çift dört eder. Maddenin varolma þartlarýndan biri olan karþýtmadde oluþumu nedeniyle,varedilen her varlýktan ayna simetrisi þeklinde benzerleri de var olmaktadýr. Ýki erkek ve iki diþi, toplamý dört eder. 78. NEBE ÝMRAN SURESÝ 8. Ayet (YNÖ meali) Sizleri çiftler olarak yarattýk. 8. Ayet (EHY meali) Sizleri çift çift yarattýk.

Ýlgili ayetlerde herkesin ölüp yok olacaðý söylenmemiþtir. Her canlýnýn ölümü tadacaðý bilgisi verilmiþtir.

42

GÖK TEÑRÝ

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 185. Ayet (YNÖ meali) Her benlik ölümü tadacaktýr. Hak ettiðiniz karþýlýklar size, kýyamet günü, eksiksiz bir biçimde mutlaka verilecektir. Ateþten uzaklaþtýrýlýp cennete sokulan kesinlikle kurtulmuþ olacaktýr. Ýðreti-sefil hayat aldatýcý bir yararlanmadan baþka þey deðildir. 185. Ayet (EHY meali) Herkes ölümü tadacaktýr. Mükafatlarýnýz ancak kýyamet günü tamamlanacaktýr. Her kim o vakit ateþten uzaklaþtýrýlýr da cennete konulursa, iþte o, murada erdi. Yoksa, dünya hayatý, aldatýcý bir eþyadan baþka bir þey deðildir. 21. ENBÝYA SURESÝ 35. Ayet (YNÖ meali) Her canlý, ölümü tadacaktýr. Biz bir imtihan olarak sizi þer ile de hayýr ile de deniyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz. 35. Ayet (EHY meali) Her canlý ölümü tadacaktýr. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilik ile deneyeceðiz; hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz.

Bir þeyi tatmak; onun ne olduðunu, nasýl olduðunu öðrenmektir, yok olmak deðildir. Gözden kaybolmak fiziksel yapý için, vücudlarýmýz için geçerlidir. Bir elmanýn topraða karýþmasý gibi toprak olacak olan þu andaki bedenlerimizdir. Akýlý iþletme özelliðimiz ve þuurumuz olan ruhlarýmýz, bilinçleriyle birlikte yeni vücudlarýnda yaþamlarýna devam edeceklerdir. 23. MÜMÝNÛN SURESÝ 88. Ayet (YNÖ meali) Þunu da sor: "Eðer biliyorsanýz söyleyin. Kimdir o, her þeyin melekûtu/aslý-esasý elinde olan? O koruyup gözeten ama korunup gözetilmeyen?"

43

88. Ayet (EHY meali) Sor onlara ki: "Kimdir herþeyin mülkiyeti ve yönetimi kudret elinde olan, kayýrýp da kendisine kayýrýlmaz olan; söyleyin, biliyorsanýz?"

Yukarýdaki ayette, ‘her þeyin aslý-esasý elinde olan’ denilmiþtir. Her þeyin bilgisi ya da ilimi denilmemiþtir. Bugün üzerinde yaþadýðýmýz yerde karþýtmaddeden daha çok madde vardýr ve fizikçiler bunu nedenini çözmeye çalýþmaktadýrlar. Fakat anlaþýlan þu dur ki; aslýnda, esas/asýl olan fizikçilerin karþýtmadde olarak adlandýrdýklarýdýr. Asýl olanda Allah’ýn elindedir, kýyamet günü görünür olacaklardýr. 10. YÛNUS SURESÝ 45. Ayet (YNÖ meali) Onlarý huzuruna toplayacaðý gün, gündüzün bir saatinden baþka, dünyada durmamýþ gibidirler; aralarýnda tanýþýrlar. Allah'a kavuþmayý yalanlayýp da doðru yolu tutmamýþ bulunanlar, hüsrana uðramýþlardýr. 45. Ayet (EHY meali) Sanki gündüzün bir saatinden fazla kalmamýþlar gibi hepsini mahþere sevkedeceði gün aralarýnda tanýþacaklar! Allah'ýn huzuruna çýkacaklarýný yalanlayýp da doðru yolu tutmamýþ olanlar þüphesiz zarara uðramýþ olacaklar. 84. ÝNÞIKAK (YARILMA,AYRILMA,KOPMA) SURESÝ 19. Ayet (YNÖ meali) Ki siz boyuttan boyuta/halden hale mutlaka geçeceksiniz. 19. Ayet (YNÖ meali) Sizler binip binip tabakadan tabakaya (halden hale) geçeceksiniz!

Bedenlerimizin çifter olmasý yanýnda, ruhlarýmýz/iradelerimiz de adam ve kýz olmak üzere bir çifttir/eþleþmiþtir. Nefislerimizin bir çift olarak var edilmiþ olmasý, ayný þeylere ilgi duyan, ayný þeylerden mutlu olan ruhlar/þuurlar /iradeler demektir.

44

GÖK TEÑRÝ

30. RÛM SURESÝ 21. Ayet (YNÖ meali) Onun ayetlerinden biri de sizin için, kendilerine ýsýnasýnýz ve aranýzda sevgi ve rahmet koysun diye nefislerinizden eþler yaratmasýdýr. Bunda, iyice düþünen bir toplum için elbette ayetler vardýr. 21. Ayet (EHY meali) Yine sizin için nefislerinizden kendilerine ýsýnýrsýnýz diye eþler yaratmasý ve aranýzda bir sevgi ve bir esirgeme yapmasý da O'nun ayetlerindendir. Þüphesiz ki bunda düþünecek bir kavim için ibretler vardýr. 42. ÞÛRA (TOPLU DENETÝM) SURESÝ 11. Ayet (YNÖ meali) Gökleri ve yeri ortaya çýkarandýr, Fâtýr'dýr O. Size, benliklerinizden eþler yapmýþtýr; davarlardan da çiftler. Bu tarz içinde üretiyor sizi. O'nun benzeri gibi bir þey yoktur. Gereðince iþiten, gereðince görendir O. 11. Ayet (EHY meali) O gökleri ve yeri yaratan, size kendilerinizden eþler ve hayvanlardan da çiftler yaratmýþtýr. Sizi bu suretle üretip duruyor. O'nun benzeri gibi birþey yoktur. O, öyle iþiten, öyle görendir.

Bu yaþamýnda eþ ruhuna rastlamýþ kimse var mýdýr acaba? Anlaþýlan o dur ki; insanlar inançlý, ahlâklý, barýþtan ve yardým etmekten yana sabrederek yaþamayý baþarabilirlerse, yeni vücutlarýyla birlikte anlaþýp mutlu olacaklarý eþ ruhlarýna da en geç cennette kavuþacaklardýr. Bilgi çok deðerlidir. Fakat sadece bilgi, koca bir hiç’tir. Bilginin doðru olarak kullanýlmasýna olanak veren ve kuvvet olmasýný saðlayan akýlý iþletme özelliðidir.Akýlýn bilgiyi doðru kullanmasýyla ortaya çýkan kuvvet; ilimdir. Fakat ilim de yalnýz baþýna bir hiç’tir. Ýlimle istenilen bir þeyin oluþturulabilmesi, yapýlabilmesi, istenilen bir eylemin oluþmasý için ‘enerji’ gerekir. Enerji olmadan duvara bir çivi çakmak bile mümkün deðildir. Her varlýðýn temel

45

yapý maddesi enerjidir. Ýnsan adlý varlýk, vücudumuzun þu andaki þekli oluþturularak, gerekli kelimelerin söylenmesiyle canlanmýþtýr. Ama hâlâ açýklanamayan bir þey vardýr; ruh. Ruh da, içinde yaþadýðýmýz tabiatýn kendi düzeninin oluþturabileceði bir varlýk deðildir. Materyalist düþünce, ruhun insan beyni ve kalbi arasýnda oluþan bir elektriklenmeden dolayý göðüs boþluðunda toplanan ve insan vücudunun kendisinin oluþturduðu bir enerji birikimi olduðunu iddia etmektedir. Böyle olamayacaðýný da yine ilimin kendisi ispat etmiþtir. Ölmek üzere olan 9 hastanýn, çok hassas elektronik tartý olarak hazýrlanmýþ olan yataklarda ölüm öncesi ve sonrasý yapýlan aðýrlýk ölçümlerinde tüm bedenlerin aðýrlýðýnda 21 gr. fark ettiði tespit edilmiþtir. Eðer ruh, iddia edildiði gibi insan vücudunun ürettiði bir enerji olsaydý, her insanýn içindeki ruhun, insanlarýn fiziksel yapý ve metabolizma farklýlýklarýna göre deðiþik miktarlarda oluþmasý gerekirdi. Ayrýca ruh böyle bir enerji olsaydý, aðýrlýklarý bir anda 21 gr. fark etmez, bir yakýt gibi zamanla azalýr ve sonunda tükenirdi. Ayný ölçüm hayvanlarda yapýldýðýnda, ölüm öncesi ve sonrasý aðýrlýklarý hiç deðiþmemiþ ve hayvanlarda ruh olmadýðý da ispat edilmiþtir. Eðer ruh, akýl ve bilinç doðanýn kendi düzeni içinde kazanýlan ve kendiliðinden artan bir yapý olsaydý, yerde insanlardan çok önce yaþamaya baþlamýþ canlýlar âleminin ve de özellikle evrimini tamamlamýþ olan köpek balýðýnýn insanlardan çok daha üstün bir akýla sahip olmasý gerekirdi. Bir hayvan veya ruhu olmayan bir insan vücudu sürekli ateþin içinde tutulursa hissedeceði sadece acýdýr. Niçin orada olduðunun þuurunda olmadan sadece acý hisseder. Cehennem cezalarýn en korkunç olanýdýr ve þuura sahip olmadan sürekli orada olmanýn hiçbir anlamý olmayacaktýr. Cezanýn amacý, piþmanlýk duygusunu yaþatmak ve bir daha ayný yanlýþlarýn yapýlmasýný önlemektir. Ýnsan bedeni öldüðünde ruh ölmez, kaybolmaz, yok olmaz. Hesap verme gününde tüm ruhlar benzer bedenlerine sahip olacak, kimileri cennete kimileri de cehenneme konuk olacaktýr. Cehenneme gidecek olanlarýn

46

GÖK TEÑRÝ

çekecekleri azabýn sebebini anlamalarý ve piþmanlýðýný yaþamalarý için, hayatlarý boyunca yaptýklarýnýn da bilincinde olmalarý gerekir ki çektirilen azabýn anlamý olsun, amacýna ulaþabilsin. Ýnsan ölüp gömüldükten sonra kemikleri dýþýnda herþey toprak olur. Beynin tümü de toprak olduðuna göre ruh, benzer bedenine girip dirilmenin yeniden meydana gelmesinden sonra yaþamý boyunca kendi iradesiyle yaptýklarýný nasýl hatýrlamaktadýr? Ruh; akýlýn/öðrenilen bilgilerin iþletim sistemini/düþünme eylemini/zekâyý yapýsýnda barýndýran fiziksel yapýdýr. Akýlý iþletebilmek ve þuur, ruhun özelliklerindendir ve ruh ayný zamanda insanýn gördüðü, duyduðu, elleriyle yaptýðý, ayaklarýyla gittiði, aðzýyla söylediði ve zihninden geçirdiði her þeyi mükemmel bir þekilde kayýt etme özelliðine sahiptir. Dirilmenin olacaðý gün hiç bir þeyin inkâr edilemeyecek olmasýnýn sebebi budur. Akýlý iþletebilmek ve þuur; ruhun sahip olduðu özelliklerdir, beyinlerimizin deðil. 45. CASÝYE (ÇÖKEN, OTURAN) SURESÝ 13. Ayet (YNÖ meali) Bu bizim kitabýmýz, karþýnýzda gerçeði söylüyor. Çünkü biz, yapýp-ettiklerinizin kopyasýný çýkarýyorduk/yaptýklarýnýzý kaydediyorduk. 13. Ayet (EHY meali) Ýþte kitabýnýz, yüzünüze karþý hakký söylüyor, çünkü Biz sizin yaptýklarýnýzý hep istinsah (kayd) ediyorduk." denir. 67. MÜLK (MÜLK,YÖNETÝM) SURESÝ 13. Ayet (YNÖ meali) Sözünüzü ister gizleyin ister onu açýklayýn; þu bir gerçek ki O, göðüslerin özünü çok iyi bilir. 13. Ayet (EHY meali) Sözünüzü ister gizleyin, ister açýða vurun. Çünkü O, bütün sinelerin özünü bilir.

47

50. KAF SURESÝ 16. Ayet (YNÖ meali) Yemin olsun ki, insaný biz yarattýk. Nefsinin ona neler fýsýldadýðýný da biz biliriz. Biz ona, þah damarýndan daha yakýnýz. 16. Ayet (EHY meali) Andolsun ki, insaný Biz yarattýk, nefsinin onu ne ile vesveselendirdiðini biliriz ve Biz ona habl-i veridden (þah damarýndan) daha yakýnýz. 7. A’RAF (CENNET ÝLE CEHENNEM ARASI BÖLGE) SURESÝ 7. Ayet (YNÖ meali) Onlara bir ilmin tanýklýðýnda/bir ilmin aracýlýðýyla bütün serüveni mutlaka anlatacaðýz. Biz olup bitenlerden habersiz deðildik. 7. Ayet (EHY meali) Soracaðýz da kendilerine karþý olup biteni mutlak bir ilim ile herhalde anlatacaðýz; çünkü Biz, her an onlarýn yanýndaydýk. 8. Ayet (YNÖ meali) O gün, iyi ve kötüyü ayýran ölçü haktýr. Artýk kimin ölçülüp tartýlacak þeyleri aðýr basarsa kurtuluþa erenler onlar olacaktýr. 8. Ayet (EHY meali) O gün tartý tam hakkIyle yapýlacaktýr. Artýk kimin tartýlarý aðýr basarsa, iþte onlar, arzularýna ereceklerdir. 36. YÂSÎN SURESÝ 12. Ayet (YNÖ meali) Biz, yalnýz biz, ölüleri diriltiriz ve onlarýn önden gönderdiklerini de eserlerini de yazarýz! Zaten biz her þeyi apaçýk bir kütükte ayrýntýlý olarak kaydetmiþizdir. 12. Ayet (EHY meali) Gerçekten Biz Biziz, ölüleri diriltiriz; önden gönderdiklerini ve býraktýklarý eserleri kitaba geçiririz. Zaten herþeyi açýk bir kütükte "Ýmam-ý Mübin" de de ihsa (sayýp tesbit) etmiþizdir.

48

GÖK TEÑRÝ

Kýyamet günü bir ilim aracýlýðýyla, yani daha önce kayýt edilmiþ olan tüm yaptýklarýmýz, söylediklerimiz, gördüklerimiz, düþündüklerimiz, herþey önümüzü konacaktýr. Her günün sonunda bizler uykudayken o gün yaptýklarýmýzýn kayýtlarý bir ilim aracýlýðýyla meleklere, onlarda Rab’bimiz Allah’a iletmektedirler ki yaptýklarýmýzdan ve dualarýmýzdan haberdar olmaktadýr. 6. EN’AM SURESÝ 60. Ayet (YNÖ meali) O, odur ki, geceleyin sizi öldürür. Gün boyunca neler yapýp neler kazandýðýnýzý bilir. Sonra, belirlenmiþ süre iþletilip tamamlansýn diye, gün içinde sizi diriltir. Nihayet O'nadýr dönüþünüz. Sonra, yapýp ettiklerinizi size haber verecektir. 60. Ayet (EHY meali) O'dur sizleri geceleyin kendinizden geçiren, bununla beraber gündüz kazandýklarýnýzý bilen, sonra belirlenmiþ olan bir ecel (ölüm süreci) tamamlansýn diye gündüzleri sizi uyandýrýp kaldýran. Sonra O'nadýr yine dönüþünüz. Sonra size neler yaptýðýnýzý haber verecektir. 63. MÜNÂFÝKÛN (ÝKÝYÜZLÜLER) SURESÝ 11. Ayet (YNÖ meali) Allah, süresi gelmiþ olan bir cani geriye asla býrakmaz! Ve Allah, yapýp etmekte olduklarýnýzý çok iyi haber almaktadýr. 11. Ayet (YNÖ meali) Oysa Allah, eceli geldiði zaman hiçbir kimseyi asla geri býrakmaz. Allah, bütün yaptýklarýnýzdan haberdardýr. 16. NAHL SURESÝ 70. Ayet (YNÖ meali) Allah sizi yarattý, sonra sizi vefat ettirecek. Ýçinizden bazýlarý, ömrün en basit ve düþük noktasýna geri çevirilir ki, bir ilimden sonra hiçbir þey bilmez olsun. Allah Alîm'dir, Kadîr'dir.

49

70. Ayet (EHY meali) Sizi, Allah yarattý, sonra O, sizi öldürür; içinizden kimi de bildiklerinden hiçbir þey bilmez olsun diye, ömrünün en kötü çaðýna kadar yaþatýlýr. Þüphesiz ki, Allah herþeyi bilendir, her þeye gücü yetendir. 78. Ayet (YNÖ meali) Allah sizi annelerinizin karýnlarýndan çýkardý, hiçbir þey bilmiyordunuz; þükredebilesiniz diye size iþitme gücü, gözler ve gönüller verdi. 78. Ayet (EHY meali) Siz, hiçbir þey bilmezken Allah, sizi analarýnýzýn karnýndan çýkardý; þükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi. 22. HAC SURESÝ 5. Ayet (YNÖ meali) Ey insanlar! Ölümden sonra dirilme konusunda kuþku içinde olabilirsiniz. Ama þu bir gerçek ki, biz sizi bir topraktan, sonra bir spermden, sonra bir embriyodan/döllenmiþ bir karýþýmdan, sonra ne olduðu kýsmen belirli, kýsmen belirsiz bir et parçasýndan yarattýk ki, size açýk-seçik beyanda bulunalým. Ve sizi rahimlerde, belirlenen bir süreye kadar dilediðimiz þekilde bekletiyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çýkarýyoruz. Daha sonra da tam kuvvetinize ulaþmanýzý saðlýyoruz. Bununla birlikte içinizden bir kýsmý öldürülüyor, yine içinizden bir kýsmý ilimden sonra bir þey bilmesin diye ömrün en basit ve düþük noktasýna geri gönderiliyor. Yeryüzünü de sönmüþ kül halinde görürsün. Nihayet onun üzerine suyu indirdiðimizde titrer, kabarýr ve her güzel/bereketli çiftten bir þeyler bitirir. 5. Ayet (EHY meali) Ey insanlar, eðer öldükten sonra dirilmekten þüphede iseniz, þu muhakkak ki, Biz sizi topraktan, sonra nutfe (sperma) den, sonra alaka (yapýþkan bir madde)dan, sonra da uzuvlarý görünen ya da görünmeyen bir et parçasýndan yaratmaktayýz ki, size (ne olduðunuzu) anlatalým. Dilediðimizi de belli bir süreye kadar rahimlerde durdururuz. Sonra sizi bir bebek olarak çýkarýrýz, sonra da olgunluk çaðýna gelmeniz için geliþtiririz. Bununla beraber, içinizden kiminizin caný alýnýyor, kiminiz de biraz bilgiden sonra birþey bilmemek üzere, ömrünün en kötü devresine getiriliyor. Yeryüzünü de sönmüþ kül halinde görürsün; ama üzerine su indirdiðimiz zaman harekete geçer, kabarýr ve her dilber çiftten bitkiler bitirir.

50

GÖK TEÑRÝ

Bu ayetlerde, öldükten sonra bazý ruhlarýn yaþamlarý boyunca edindikleri bilgiler ve birikimlerin bir ilimle hafýzalarýndan silinerek yeniden hiç birþey bilmediði doðum haline döndürülüp, üzerinde yaþadýðýmýz yerde kendilerine yeni bir hayat verildiði bilgisi verilmiþtir. 39. ZÜMER SURESÝ 42. Ayet (YNÖ meali) Allah, canlarý, ölümleri sýrasýnda alýr, ölmeyenleri de uykularý sýrasýnda. Sonra, haklarýnda ölüm hükmü verdiklerini alýkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye kadar salýverir. Bunda, iyice düþünen bir toplum için elbette ibretler vardýr. 42. Ayet (EHY meali) Allah alýr o canlarý öldükleri zaman; ölmeyenleri de uyuduklarýnda. Sonra haklarýnda ölüm kararý verdiklerini alýkoyar, diðerlerini belirlenmiþ bir süreye kadar salýverir. Þüphesiz ki bunda düþünecek bir kavim için deliller vardýr.

Yerde genç yaþta veya kazalarda ölenlerin, hakkýnda ölüm hokumu verilmiþ olanlar dýþýndakiler kendileri için belirlenmiþ olan süreye kadar yeni bir bedenle tekrar yere, yeni bir hayat için döndürülmektedirler. Allah’ýn tekrar hayat vererek ayný ruhlarý yere geri göndermesinin sebebi; o ruhlar için sýnav sürecinin henüz tamamlanmamýþ veya yeni bir görev verilecek olmasýdýr. Canlý varlýklarýn yapýlarýnda oluþan tüm fiziksel ve duygusal deðiþiklikler, fiziksel yapý içerisinde yer alan ‘gen’lerle saðlanmaktadýr. Fiziksel yapýnýn deðiþmesi; deðiþikliði baþlatmasý ve sonlandýrmasý için gerekli bilgilere kendi yapýsýnda sahip/programlanmýþ olan genlerin harekete geçmesi, kendi görevlerini yerine getirmeleriyle meydana gelmektedir. Bir robot, elektronik yapýsýnýn hafýza bölümüne yüklenen farklý programlar ve bunlarýn çalýþtýrýlmasýyla nasýl o programa uygun istenilen þekilde hareket ediyorsa, canlýlarýn fiziksel yapýsýnda bulunan genlerin harekete geçmesiyle de her gen kendi görevi olan fiziksel deðiþikliði meydana getirmektedir.

51

Ruh halimizi deðil, duygusal/manevi yapýmýzý belirleyen genlerdir ve duygusal deðiþikliklere sebep olan yine farklý genlerin harekete geçmesidir. Eðer duygusal özelliklerimiz ruhun yapýsýnda olsaydý, sakinleþtirici, rahatlatýcý veya insanlara cesaret veren ve kanýmýza karýþan ilaçlar, ruhu etkilemeyeceði için davranýþlarýmýzda hiçbir deðiþikliðe sebep olmamasý gerekirdi. Bu nedenle duygularýmýz/manevi yapýmýz, vücudumuzun kimyasal yapýsýnda bulunan genlerin harekete geçmesi veya durdurulmasý ile deðiþiklik göstermektedir. Ruhumuzla ilgili bir deðiþim deðildir. 2. BAKARA SURESÝ 272. Ayet (YNÖ meali) Onlarýn iyiyi ve güzeli bulmalarý, senin üzerine bir borç deðildir. Tam aksine, dilediðini/dileyeni iyiye ve güzele kýlavuzlayan Allah'týr. Nimet ve imkândan baþkalarýna baðýþladýðýnýz, esasýnda sizin öz benlikleriniz lehinedir. Allah'ýn yüzünü arzulama dýþýnda bir þey için infak etmiyorsunuz. Ýnfak ettiðiniz her nimet size tam bir biçimde geri verilir. Ve siz, asla zulme uðratýlmazsýnýz. 272. Ayet (EHY meali) Onlarýn yola gelmesi senin üzerine vazife deðildir. Ancak Allah, dilediðini yola getirir. Hayýr adýna ne verirseniz, hep kendi lehinizedir. Ancak sizler, yalnýz Allah rýzasý için verirsiniz. Bu þekilde hayýr için her ne verirseniz, karþýlýðý size tamamen ödenir ve hiç hakkýnýz yenmez.

Ýnsanýn iyiye ve güzele yönlendirilmesi çok basit bir iþlemdir. Fakat insanýn bunu kendi akýlýyla kendisinin de istemesi ve bu yönde yaþamasý þarttýr. Çünkü insanýn kendi akýlýyla ikna olarak yaptýklarý ve seçmiþ olduðu yaþam biçimi kalýcýdýr. Zorla güzellik olmaz ve zorla ya-pýlan kalýcý deðildir. Ýnsan, karþýlaþtýðý þartlarý istediði gibi deðiþtirmeye güç yetiremediðinde, içinde bulunduðu þartlar deðiþene kadar buna uyum saðlar. Ama zorunluluk durumundan kurtulduðu anda derhal eski haline döner. Ýnsan, akýlýný iþletemeyen bir varlýk deðildir. Bu nedenle iyiyi ve güzeli kendi akýlýyla seçmesi kalýcý ve güvenilir olandýr. Bundan sonraki yaþam boyutunda da içimizdeki ayný ruhla/ayný iradeyle yaþama devam edileceðine göre, insanýn cennetin konuklarýndan olabilmesi için kendisinden beklenilen; içinden

52

GÖK TEÑRÝ

geçtiðimiz sýnav sürecinde yolun doðrusunu, akýlýný iþleterek kendi iradesiyle seçmesidir. Allah’ýn, dilediði bir insanýn güzellikler sergileyen bir yaþama yönlendirilmesi hokumu, insan beynine, iyiden, güzelden, adaletten, merhamet etmekten yana davranýþ sergileyecek olan genleri harekete geçirecek mesajlarýn iletmesiyle uygulanmaktadýr. Ýnsan beyni, duygusal durumuna baðlý olarak 3-52 Hz. dalga boyu arasýnda elektromanyetik dalgalar yayar. Ayný frekansta gönderilen elektromanyetik dalgalar ile insaný yönlendirmek, fiziksel hareketlerini engellemek veya acý çekmesini saðlamak mümkündür. Bu konu, yetmiþli yýllarda istihbarat birimlerinin ilgilendiði ve bugün uygulanabilen bir aþamaya ulaþmýþ durumdadýr. Ýnsanlarýn yapabildiðini, o insanlarý da var eden Allah’ýn yapacaðýna þüphe yoktur. Bilinmeyenleri keþfedememek sadece insanlarýn acizliðidir. Allah, hiçbir konuda aciz deðildir. Tüm evren, canlý ve cansýz tüm varlýklar ilimle var edilmiþlerdir. Bu nedenle de bugün anlayabildiðimiz veya henüz çözemediðimiz her türlü varoluþun ve doðadaki olaylarýn anlaþýlmasý ve doðru olarak açýklanabilmesi de ancak ilimle mümkün olabilir. 6. EN’AM SURESÝ 144. Ayet (YNÖ meali) Ve deveden iki, sýðýrdan iki. De ki "Ýki erkeði mi haram kýldý, iki diþiyi mi, yoksa iki diþinin rahimlerince kuþatýlaný mý? Yoksa Allah size bunu önerirken siz de tanýklýk mý ediyordunuz?" Ýlim dýþý bir þekilde insanlarý þaþýrtmak için yalan düzüp Allah'a iftira edenden daha zalim kim olabilir? Allah, zulme sapan bir topluluða kýlavuzluk etmiyor. 144. Ayet (EHY meali) Deveden bir çift sýðýrdan da. De ki: "Ýki erkeði mi, iki diþiyi mi, yoksa iki diþinin rahimlerindekini mi haram etti? Yoksa, Allah size bu yasaklamayý emrederken, siz orada mýydýnýz?" Öyle gerçeði bilmeden insanlarý yoldan çýkarmak için uydurduðu yalaný Allah'ýn üstüne atandan daha zalim kim olabilir? Kesinlikle Allah, zalimleri doðru yola çýkarmaz.

53

7. A’RAF SURESÝ 52. Ayet (YNÖ meali) Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrýntýlý kýldýðýmýz bir Kitap getirdik. Ýnanan bir topluluk için bir kýlavuz, bir rahmettir o. 52. Ayet (EHY meali) Muhakkak biz onlara, inanacak herhangi bir kavme hidayet ve rahmet olmasý için, tam bir bilgi ile bölüm bölüm açýkladýðýmýz bir kitap gönderdik. 10. YÛNUS SURESÝ 39. Ayet (YNÖ meali) Hayýr, düþündükleri gibi deðil. Onlar, ilmini kuþatamadýklarý ve yorumu kendilerine hiç gelmemiþ bir þeyi yalanladýlar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamýþtý. Bak da gör nasýl olmuþtur zalimlerin sonu! 39. Ayet (EHY meali) Hayýr, onlar anlamýný kavrayamadýklarý ve yorumu kendilerine hiç gelmemiþ olan birþeye yalan dediler; bunlardan önce gelip geçenler de böyle yalanlamýþlardý; ancak bak zalimlerin sonu nasýl oldu! 89. Ayet (YNÖ meali) Allah cevap verdi: "Ýkinizin duasý kabul edildi. Doðruluktan þaþmayýn! Ýlimden nasipsizlerin yolunu izlemeyin!" 89. Ayet (EHY meali) Allah buyurdu ki: "Peki duanýz kabul olundu, siz yine doðru ve dürüst olmaya devam edin ve kendini bilmeyenlerin yoluna uymayýn!" 20.TÂHÂ (‘TI’ ve ‘HA’ HARFLERÝ) SURESÝ 98. Ayet (YNÖ meali) Gerçek olan þu ki, sizin ilâhýnýz kendisinden baþka hiçbir tanrý olmayan Allah'týr. O, ilim bakýmýndan herþeyi çepeçevre kuþatmýþtýr. 98. Ayet (EHY meali)

54

GÖK TEÑRÝ

Sizin ilâhýnýz ancak o Allah'týr ki, O'ndan baþka ilâh yoktur. O, ilmi ile herþeyi kuþatmýþtýr!" dedi. 29. ANKEBÛT (DÝÞÝ ÖRÜMCEK) SURESÝ 43. Ayet (YNÖ meali) Bunlar bizim, insanlara vermekte olduðumuz örneklerdir ki ilim sahiplerinden baþkasý onlara akýl erdiremez. 43. Ayet (EHY meali) Ýþte bu misaller var ya, Biz onlarý insanlar için getiriyoruz; fakat onlara ilim sahiplerinden baþkasýnýn aklý ermez. 44. DÜHÂN (DUMAN,SÝS,PUS) SURESÝ 32. Ayet (YNÖ meali) Yemin olsun, biz onlarý bir ilim sayesinde âlemlere üstün kýlmýþtýk. 32. Ayet (EHY meali) Andolsun ki Biz onlarý bilerek bütün milletler üzerine seçip tercih etmiþtik.

Bu ayetde, üstünlüðün sadece ilimle saðlanan güç olduðu açýkca belirtilmiþtir. Tüm var ediliþ ilimledir, raslantý deðildir. Allah’ýn kudreti ilimdir ve bugün insanlarýn yýllarca araþtýrýp deneyler yaparak geliþtirebildiði formüllerle yapabildiklerini Allah, sadece kelimelerle oluþturmaktadýr. Allah’ýn var etmiþ olduðu kâinatýn, tabana doðru geniþleyen bir yönetim biçimi ve düzeni vardýr. Tüm kâinat ve hokumu, Var Eden’e aittir. Allah, oluþturduðu varlýklara görevler ve yetkiler vermiþtir fakat hokum, yani her þeyin son kararý sadece Allah’a aittir. Böylesine büyük olan kâinatýn yönetim sisteminde doðal olarak yönetim kurulu olmalýdýr ve Kur’an’da ‘yüce konsey’ olarak tanýmlanmýþ olan da bu kuruldur. 37. SAFFÂT (SAF BAÐLAYANLAR) SURESÝ

55

8. Ayet (YNÖ meali) Onlar ne kadar çýrpýnsalar da o yüce konseyi dinleyemezler. Ve her taraftan atýþa tutulurlar; 8-9. Ayet (EHY meali) Onlar yüce meclisi dinleyemezler. Kovulmak için her taraftan sýkýya (ateþ mermiye) tutulurlar. Onlara ayrýlmaz bir azap vardýr. 10. Ayet (YNÖ meali) Yüce konseyden bir söz çalýp çarpan olabilirse de onun peþine hemen delici, alevli bir yýldýz takýlýr. 10. Ayet (EHY meali) Ancak bir çalýp çarpan (olursa), onunda peþine delip geçen bir ateþ takýlýr.

Rab adýnýn anlamý, Allah deðildir. Anlamý; ‘besleyip, terbiye edip eðiten, var ettiklerini belirlediði bir programa uygun olarak, bir takým hedeflere götüren, tekamülü (deðiþimi/evrimi) programlayýp yöneten.’dir. Rab, kurulmuþ olan bir düzeni yöneten/yönetici demektir, hokum eden deðildir. Hokum; Allah’a aittir. Rab; anlamýndaki eylemlerin/becerilerin ilimine sahip olan yönetici demektir. Sahip olunan ilimi ve yetkiyi belirleyen bir addýr. Yüce konseyi oluþturanlar Rablerdir/Yöneticilerdir. Allah, Rab kelimesinin anlamýndaki iþleri yapabilmeleri için gerekli ilimi yüce konsey üyelerine öðretmiþ ve bunlarý yerine getirmeleri için görevlendirmiþtir. Þunu hemen belirtmek gerekir ki, Rablerin hiçbirinin hokum ve Allah’ýn hoþnut olmadýðý varlýklar için þefaat etme (birisine yardýmcý ve destek olma) durumu ve yetkisi yoktur. Hokum ve þefaatýn sahibi Allah’dýr. Kur’an’da, Allah’ýn adlarý geçtiðinde ekler üstten virgül ile ayrýlmýþtýr; Allah’ýn, Allah’dan, O’nun, Azîz’dir, Rahman’dýr, Kadîr’dir gibi. Fakat Rab kelimesinin geçtiði yerlerde böyle bir ayýrým yoktur. Rabbinizdir, Rablerinden, Rabbinin, gibi. Bu þekilde yazýlmasý da sadece Allah’a ait özel bir ad olmadýðýný göstermektedir. Rab kelimesine gelen eklerin üstten virgül ile ayrýlarak Allah’ý ifade ettiði durum, ‘âlemlerin Rabbi’ tanýmlamasý geçen ayetlerdir. Âlemlerin Rab’bi,

56

GÖK TEÑRÝ

yani tüm âlemlerin yönetimi sadece Allah’a aittir. 26. ÞUARA (ÞAÝRLER) SURESÝ 98. Ayet (YNÖ meali) "Çünkü sizi âlemlerin Rabbi'yle ayný düzeyde tutuyorduk.” 98. Ayet (EHY meali) Çünkü sizi âlemlerin Rabbi seviyesinde tutuyorduk. 40. MÜMÝN SURESÝ 66. Ayet (YNÖ meali) De ki: "Ben, Rabbimden bana açýk-seçik ayetler gelince, sizin, Allah'ýn berisinden yakardýklarýnýza kulluk etmekten yasaklandým. Ben, âlemlerin Rabbi'ne teslim olmakla emrolundum.” 66. Ayet (EHY meali) De ki: "Bana Rabbimden açýk deliller geldiði zaman, ben o sizin Allah'tan baþka yalvardýklarýnýza ibadet etmekten kesinlikle men'edildim ve O âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum." 26. ÞUARA SURESÝ 192. Ayet (YNÖ meali) Kesin olan þu ki, o âlemlerin Rabbi'nden indirilmiþtir. 192. Ayet (EHY meali) Ve gerçekten bu (Kur'an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir. 39. ZÜMER SURESÝ 75. Ayet (YNÖ meali) Melekleri de arþýn çevresini kuþatarak Rablerinin hamdiyle tespih eder halde görürsün. Aralarýnda hakla hüküm verilmiþtir. Nihayet þöyle denir: "Hamt âlemlerin Rabbi'ne özgüdür.

57

75. Ayet (EHY meali) Melekleri de Arþ'ý etrafýndan donatmýþ olarak Rablerine hamd ile teþbih ettiklerini görürsün. Halk arasýnda adaletle hüküm verilmekte ve âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun!" denilmektedir.

Allah; varlýk alanlarýndaki tüm varlýklarýn Rab’bidir/Yönetici’sidir. Tüm varlýklar Allah’ýn hokumu altýndadýr. Diðer Rabler/Yöneticiler, kendi varlýk gruplarýnýn Rableridirler/Yöneticileridirler, mülkden ve hokumdan yana ortaklýklarý yoktur. 6. EN’AM SURESÝ 1. Ayet (YNÖ meali) Hamt Allah'adýr! O ki gökleri ve yeri yaratmýþ, karanlýklara ve nura vücut vermiþtir. Sonra, gerçeði örtenler bunlarý Rablerine denk tutuyorlar. 1. Ayet (EHY meali) Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlýklarý ve aydýnlýðý (nuru) kýlan Allah'adýr. (Bundan) Sonra bile inkâr edenler, Rablerine (bir takým varlýklarý ve güçleri) denk tutuyorlar.

Ayetde, Allah’ýn gökleri ve yeri var edip, karanlýklara ve nura vücut verdiði söylenmiþtir. Bunlarý yapan/oluþturan Allah’dýr. Ayetin devamýnda ise doðruyuý örtenlerin, yapýlan bu iþleri ‘Rablerine’ yani kendi Rablerinin/ Yöneticilerinin yapabildiklerine denk tuttuklarý söylenmiþtir. Yüce konsey üyesi Rabler, gökleri ve yeri var edecek, karanlýklara ve nura vücut verecek ilime sahip olmamalarýna raðmen, doðruyu örtenlerin kendi Rablerini/ Yöneticilerini, Allah’a eþ tuttuklarý bilgisi verilmiþtir. 18. KEHF (MAÐARA) SURESÝ 50. Ayet (YNÖ meali) Hani, biz meleklere "Âdem'e secde edin" demiþtik de Ýblis dýþýnda hepsi secde etmiþti. Ýblis, cinlerdendi. Kendi Rabbinin emrine ters düþtü. Þimdi siz, benim beri yanýmdan, onu ve onun soyunu dostlar mý ediniyorsunuz? Hem de onlar sizin düþmanýnýzken. Zalimler için ne kötü bir deðiþtirmedir bu!

58

GÖK TEÑRÝ

50. Ayet (EHY meali) Yine o vakti hatýrla ki, meleklere: "Adem için secde edin!" demiþtik, hemen secde ettiler, ancak Ýblis cinlerden idi Rabbinin emri dýþýna çýktý. Þimdi siz beni býrakýp da onu ve soyunu kendinize dost mu ediniyorsunuz? Onlar size düþman iken! Zalimler için ne kötü bir deðiþme!

Yukarýdaki ayetde iblisin/þeytanýn cin olduðu ve ‘kendi Rabbinin/cinlerin Rabbinin’ emrine ters düþtüðü belirtilmiþtir. ‘Rabbin/Rabbinin emrine’ denilmemiþtir, ‘Kendi Rabbinin’ denilmiþtir ve ‘Rab’binin’ þeklinde ‘nin’ eki ayrý yazýlmamýþtýr. Allah, tüm âlemlerin ve yüce konsey üyeleri de dahil olmak üzere þuurlu þuursuz tüm varlýklarýn Rab’bidir. Rab kelimesinin ayrý kullanýldýðý tüm ayetlerde Allah’dan ve sadece O’nun yapabildiklerinden bahsedilmiþtir. 34. SEBE' (SABÂ ÜLKESÝ) SURESÝ 15. Ayet (YNÖ meali) Yemin olsun, Sebe' için kendi meskenlerinde bir ibret vardý. Sað ve soldan iki bahçe. Rabbinizin rýzkýndan yiyin de O'na þükredin. Tertemiz bir belde ve affeden bir Rab... 15. Ayet (EHY meali) Andolsun ki, Sebe topluluðu için yurtlarýnda gerçekten bir ibret vardý; saðlý sollu iki bahçe! Onlara hal diliyle: "yiyin Rabbinizin rýzkýndan da O'na þükredin, ne güzel, hoþ bir þehir ve baðýþlayan bir Rabb!" derlerdi.

Ayette, ‘... affeden Rab’ denilmemiþtir, ‘... affeden bir Rab’, yani affetme yetkisine sahip olan Rab bir’dir, O’da Allah’dýr, bilgisi verilmiþtir. 2. BAKARA SURESÝ 22. Ayet (YNÖ meali) O Rab ki, yeri sizin için bir döþek, göðü de bir bina yaptý. Ve gökten bir su indir-

59

di de onunla sizin için meyvelerden/ürünlerden bir rýzýk çýkardý. Artýk bilip durduðunuz halde Allah"a ortaklar koþmayýn. 22. Ayet (EHY meali) O, öyle bir lütufkardýr ki, sizin için yeri bir döþek, göðü bir bina yaptý ve sizin için gökten bir su indirdi de onunla çeþitli mahsullerden size bir rýzýk çýkardý. Siz de artýk bile bile tutup da Allah'a ortaklar koþmayýn.

Ýlk var eden, var ediþe baþlayan, çoðaltmanýn ilimini öðreten Allah’dýr. 30. RÛM SURESÝ 27. Ayet (YNÖ meali) Yaratmaya ilk baþlayan/yaratýlanlarý ilk yaratan O'dur. Sonra onlarý çevirip yeniden yaratacaktýr. Bu O'nun için çok da kolaydýr. Göklerde ve yerde en yüce örnekler/en yüce sýfatlar O'nundur. O'dur Azîz, O'dur Hakîm... 27. Ayet (EHY meali) Hem kâinatý ilkin yaratan O'dur. Sonra onu çevirip yeniden yapacak olan da O'dur ki, bu O'na daha kolaydýr. Göklerde ve yerde en yüksek þan ve þeref O'nundur. Çok güçlü olan O'dur, hikmet sahibi olan O'dur. 36. YÂSÝN SURESÝ 79. Ayet (YNÖ meali) De ki: "Onlara hayat verecek olan, onlarý ilk kez yaratandýr. O, bütün yaratýlmýþlarý/her türlü yaratmayý çok iyi bilmektedir." 79. Ayet (EHY meali) De ki:"Onlarý ilk defa yaratan diriltir ve o yaratmanýn her türlüsünü bilir."

‘... onlarý ilk kez yaratandýr ...’ denilmiþtir, ‘... tek yaratan’ denilmemiþtir. Tüm Rableri/Yöneticileri de var eden Allah’dýr. Ýlk var edilmiþ olandan diðerlerini var etmenin/çoðaltmanýn ilimini Rablere/Yöneticilere öðretmiþ ve onlarda Allah’ýn hokumu altýnda varlýklarý çoðaltmýþlardýr. Yaptýklarý sadece kendilerine öðretilenlerle verilen görevleri yerine getirmeleridir.

60

GÖK TEÑRÝ

Her var edilen ve de hokum; herþeyin son kararý sadece Allah’a aittir ve Rabler de Allah’ýn yönetimi altýndadýrlar. 6. EN’AM SURESÝ 99. Ayet (YNÖ meali) Size gökten su indiren de O'dur! Biz o suyla her þeyin bitkisini çýkardýk. Ondan da bir yeþillik çýkardýk. O yeþillikten birbiri üzerine binmiþ dâneler çýkardýk. Hurma aðacýnýn da tomurcuðundan sarkan salkýmlar, üzümlerden baðlar, zeytin, nar çýkardýk. Birbirine benzeyeni var, benzemeyeni var. Meyve verdiðinde ve meyveler olgunlaþtýðýnda bir bakýn onun ürününe! Bu size gösterilenlerde, iman eden bir topluluk için, çok ibret vardýr! 99. Ayet (EHY meali) Gökten su indiren de O'dur. Onunla her çeþit bitkiyi çýkardýk, ondan bir yeþillik çýkardýk, ondan da birbiri üzerine binmiþ taneler çýkarýrýz, hurma aðacýnýn tomurcuðundan sarkan salkýmlar, üzüm baðlarý, zeytin ve narý da çýkardýk. Bunlarýn kimi birbirine benzer, kimi benzemez. Bakýn herbirinin meyvesine, bir meyve verdiði zaman, bir de olgunlaþmasýna. Þüphesiz þu size gönderilende inananlar için bir çok ibretler vardýr.

Suyu göklerden indiren, yani suyun göklerden indirilmesi ilimine sahip olan ve bunun ilimini diðer Rablere/Yöneticilere öðretmemiþ olan Allah’dýr. Allah’ýn öðrettiði ilimle ve emiriyle yeri döþeyen ve ‘Biz’ olarak seslenenler kendilerine bu görev verilmiþ olanlardýr. 37. SAFFAT SURESÝ 11. Ayet (YNÖ meali) Þimdi sor onlara: Yaratýþ ve yaratýlýþ bakýmýndan onlar mý daha güçlüdür, yoksa bizim yarattýðýmýz þuurlular mý? Gerçek þu ki, biz onlarý bir cývýk çamurdan yarattýk. 11. Ayet (EHY meali) Þimdi sor onlara: "Yaratýlýþça kendileri mi daha çetin, yoksa Bizim yarattýklarýmýz mý?" Biz kendilerini cývýk bir çamurdan yarattýk.

61

125. Ayet (YNÖ meali) "Bal'e yalvarýp yakarýyor, yaratýcýlarýn en güzelini býrakýyor musunuz?" 125. Ayet (EHY meali) Yaratanlarýn en iyisini býrakýp da Ba'l'e mi taparsýnýz? demiþti.

Bu ayetlerde ‘yaratýcýlar’ olduðu bilgisi verilmiþtir, yani bir’den fazladýr. Yapýlmamasý gereken hata; Allah’ýn ilimini öðrettiði ve görevlendirdiði için canlýlarý çoðaltabilen Rablerin de ilâhlar olduðunu düþünmektir. Ýlâhýmýz birdir; Allah’dýr. Göklerin ve yerin var ediliþ bilgisi, sadece Allah’a aittir ve hiç bir kuluna öðretmemiþtir. 11. HÛD (HÛD PEYGAMBER) SURESÝ 123. Ayet (YNÖ meali) Göklerin ve yerin gizli bilgileri Allah'a aittir. Tüm iþ ve oluþ O'na döndürülür. O halde O'na kulluk et, O'na dayanýp güven! Rabbin, yapmakta olduklarýnýzdan habersiz deðildir. 123. Ayet (EHY meali) Bununla beraber göklerin ve yerin sýrrýný Allah bilir. Bütün iþler O'na döndürülür; yalnýz O'na ibadet et ve O'na dayan! Rabbin yaptýðýnýzdan ve yapacaðýnýzdan habersiz deðildir. 52. TÛR SURESÝ 36. Ayet (YNÖ meali) Yoksa gökleri ve yeri onlar mý yarattý? Hayýr, onlar gerekli bilgiye ulaþamýyorlar! 36. Ayet (EHY meali) Yoksa gökleri ve yeri mi yarattýlar? Hayýr, onlar ikan ehli deðiller (kendi inançlarýnda bile kuþkulu kimseler) dir!

62

GÖK TEÑRÝ

4. NÝSA (KADINLAR) SURESÝ 1. Ayet (YNÖ meali) Ey insanlar! Sizi bir tek canlýdan yaratan, ondan eþini vücuda getiren ve o ikisinden birçok erkekler ve kadýnlar üreten Rabbinize karþý gelmekten sakýnýn. Adýný anarak birbirinizden dilekler dilediðiniz Allah'tan korkun. Rahimlerin haklarýna saygýsýzlýktan da sakýnýn. Þu bir gerçek ki Allah, Rakîb'dir, sizin üzerinizde sürekli ve titiz bir gözetleyicidir. 1. Ayet (EHY meali) Ey bütün insan kümeleri, sizleri birtek kiþiden yaratan sonra ondan eþini yaratýp ikisinden birçok erkekler ve kadýnlar üreten Rabbinize karþý gelmekten sakýnýn! O Allah'a karþý gelmekten korkun ki, siz O'nun ve o rahimlerin (akrabalýk) hürmetine birbirinizden isteklerde bulunursunuz. Þüphesiz ki Allah, üzerinizde gözcü bulunuyor.

Ýnsanlar Adem ve eþinin evlatlarýndan aile içi iliþkiyle çoðalmamýþlardýr. Yukarýdaki ayetde ‘ ... o ikisinden birçok erkekler ve kadýnlar üreten ...’ denilerek ‘üretmek’ yani ‘çoðaltmak’ fiili kullanýlmýþtýr, ‘doðmak’ deðil. Mevcut olandan yenilerinin çoðaltýlmasý yine ilimledir. Bugün klonlama yoluyla insanlar kopyalanarak çoðaltýlmaktadýr, tabii ruhlarý olmaksýzýn ve þuursuz varlýklar olarak. Ýlk insanlarýn Bering boðazýný geçerek Asya kýtasýndan Amerika kýtasýna geçmiþ olduklarý tezi doðru deðildir. Çamurdan, topraktan ve sudan var edilen insan toplumlarýnýn, farklý iklim þartlarý ve toprak yapýsýnda yetiþen ürünlerle beslenerek, yine farklý iklim þartlarýna maruz kalan vücutlarýnýn genetik yapýsýndaki geliþmenin ve deðiþimin gözlenmesi için deðiþik biyokimyasal özelliklerde var edilen insanlar, üzerinde yaþadýðýmýz yerde ayrý bölgelere yerleþtirilmiþlerdir. Amaç; en iyi ve dayanýklý genetik yapýya ulaþýlmasýdýr. 7. A’RAF SURESÝ 10. Ayet (YNÖ meali) Yemin olsun, sizi yeryüzünde yerleþtirdik ve sizin için orada, geçiminize yarayacak nimet ve imkânlara vücut verdik. Ne de az þükrediyorsunuz!

63

10. Ayet (EHY meali) Andolsun ki, sizi yeryüzünde yerleþtirdik ve sizin için onda birçok geçim kaynaklarý yaptik. Siz, pek az þükrediyorsunuz. 35. FÂTIR SURESÝ 40. Ayet (YNÖ meali) De ki: "Allah'ýn berisinden yakardýðýnýz þu ortaklarýnýzý gördünüz mü? Gösterin bana topaktan neyi yarattý onlar!" Yoksa göklerde bir ortaklýklarý mý var? Yoksa onlara bir kitap verdik de kendileri o kitaptan bir kanýt üzerinde midirler? Hayýr, zalimler birbirlerine aldanýþtan/aldatýþtan baþka hiçbir þey vaat etmezler. 40. Ayet (EHY meali) De ki: "Gördünüz ya, O Allah'tan baþka yalvardýðýnýz ortaklarýnýzý! Gösterin bana onlarýn bu yeryüzünün hangi parçasýný yarattýklarýný!" Yoksa onlarýn göklerde mi bir ortaklýðý var, ya da kendilerine bir kitap vermiþiz de ondan açýk bir delil mi var ellerinde? Hayýr, o zalimler, birbirlerini aldatmadan baþka bir vaadde bulunmuyorlar!

Bu ayetde verilen bilgiden, Rableri ilâh yerine koyanlarýn, topraktan var ediliþe ve topraktan var edenin Allah olduðuna, diðer Rablerin ise topraktan bir þey var edemediklerine þahit olduklarý anlaþýlmaktadýr. Fakat buna raðmen inkârlarýna ve Rableri de ilâh kabul ederek Allah’a ortak koþmalarýna devam etmiþlerdir. 46. AHKAF (BÝR YER ADI) SURESÝ 5. Ayet (YNÖ meali) Kýyamet gününe kadar kendisine cevap vermeyecek birilerine, Allah'ýn berisinden yalvarýp durandan daha sapýk kim vardýr? Ve o yalvardýklarý, onlarýn yakarýþýndan habersizdirler. 5. Ayet (EHY meali) Allah'ý býrakýp da kendisine kýyamete kadar cevap vermeyecek kimselere dua edenden daha þaþkýn kim olabilir? Oysa onlar, onlarýn dualarýndan habersizdirler. 100. ÂDÝYAT (NEFES NEFESE KOÞANLAR) SURESÝ

64

GÖK TEÑRÝ

11. Ayet (YNÖ meali) Hiç kuþkusuz, o gün, Rableri onlardan iyice haberdar olacaktýr. 11. Ayet (EHY meali) O gün, Rableri onlardan elbette haberdardýr!

Bu ayetlerde, ancak kýyamet günü Rablerinin/Yöneticilerinin onlardan iyice haberdar olacaðý söylenmiþtir, daha önce deðil. Allah ise her zaman her þeyden haberdar olandýr. 10. YÛNUS SURESÝ 28. Ayet (YNÖ meali) Gün olur, onlarý bir araya toplarýz; sonra þirke batmýþlara sesleniriz: "Siz ve ortak yaptýklarýnýz, yerlerinize!" Aralarýný ayýrmýþýzdýr. Allah'a ortak tuttuklarý þöyle haykýrýr: "Siz sadece bize kulluk/ibadet etmiyordunuz." 28. Ayet (EHY meali) O gün ki hepsini mahþere toplayacaðýz, sonra þirk koþanlara: "Haydi yerinize! Siz ve ortaklarýnýz!" diyeceðiz. Artýk aralarýný açmýþýzdýr. Ortaklarý da: "Siz bize tapmýyordunuz! 29. Ayet (YNÖ meali) "Sizinle bizim aramýzda tanýk olarak Allah yeter. Doðrusu, biz sizin ibadetinizden tamamen habersizdik.” 29. Ayet (EHY meali) Þimdi sizinle bizim aramýzda þahit olarak Allah yeter! Doðrusu sizin ibadetinizden bizim asla haberimiz yoktu!" diyecekler. 16. NAHL SURESÝ 40. Ayet (YNÖ meali) Biz bir þeyi dilediðimizde, onun hakkýnda söyleyeceðimiz söz, "Ol!" demekten ibarettir; o hemen oluverir. 40. Ayet (EHY meali)

65

Bizim, herhangi birþey için sözümüz onu murat ettiðimiz zaman, yalnýzca ona:"Ol!" dememizdir. O da hemen oluverir.

Arþda, yani Allah katýnda olan ve ayetlerde ‘Biz’ olarak seslenenler de Allah’ýn hokumu altýndadýr ve sadece, Allah’ýn kendilerine ilimini öðreterek olmasýný emrettiði iþleri yaparlar. Tüm Rabler/Yöneticiler Allah’ýn hokumu altýndadýrlar. 7. A’RAF SURESÝ 206. Ayet (YNÖ meali) Rabbinin katýnda olanlar, büyüklük taslayýp O'na ibadetten yüz çevirmezler; O'nu tespih ederler ve yalnýz O'na secde ederler. 206. Ayet (EHY meali) Zira Rabbinin yanýnda olanlar, O'na ibadet etmekten asla kibirlenmezler. Hep O'nu tespih ederler ve yalnýz O'na secde ederler! 21. ENBÝYA SURESÝ 26. Ayet (YNÖ meali) "Rahman çocuk edindi" dediler. Hâþâ, bundan arýnmýþtýr O! Onlar, lütuflandýrýlmýþ kullardýr. 26. Ayet (EHY meali) Böyle iken dediler ki: "Rahman çocuk edindi." Allah bundan münezzehtir. Doðrusu (o çocuk dedikleri) sadece þerefli bir takým kullardýr; 27. Ayet (YNÖ meali) Onlar O'nun sözünün önüne geçmezler; onlar yalnýz O'nun emriyle iþ yaparlar. 27. Ayet (EHY meali) onlar Allah'ýn sözünün önüne geçmezler, hep O'nun emriyle hareket ederler. 28. Ayet (YNÖ meali) O, onlarýn önlerindekini de arkalarýndakini de bilir. Onlar, O'nun hoþnutluk verdiklerinden baþkasýna da þefaat etmezler. Ve onlar O'nun korkusundan titrerler.

66

GÖK TEÑRÝ

28. Ayet (EHY meali) Allah onlarýn önlerindekini de, arkalarýndakini de bilir. Allah'ýn razý olacaðý kimselerden baþkasýna þefaat etmezler. Hepsi O'nun korkusundan titrerler. 29. Ayet (YNÖ meali) Ýçlerinden her kim, "Ben O'nun berisinden/alt mertebesinden bir ilâhým!" derse böylesini cehennemle cezalandýrýrýz. Zalimleri iþte böyle cezalandýrýrýz biz. 29. Ayet (EHY meali) Ýçlerinden her kim: "Ben O'ndan baþka ilâhým!" derse, Biz ona cehennemi ceza olarak veririz; zalimleri Biz böyle cezalandýrýrýz.

Kavram olarak anlamlarý yanlýþ bilinen veya yanlýþ öðretilmiþ olan diðer iki tanýmlama da ‘Allah’ ve ‘Tanrý’ adlarýdýr. Allah ve Tanrý adlarý, Var Eden’in fiziksel yapýsýný tanýmlayan adlar deðildirler. Var Eden; var edilmiþ tüm varlýk âlemlerindeki fiziksel yapýlarla birlikte, Ruh’unun birer parçasý olan ruhlarýmýzýn hepsinin, gaybda hokumdarlýk kurmuþ olan varlýðýyla bir araya gelmesi durumunda ortaya çýkan ‘bütün’dür. Yani gözle görünen ve görünmeyen tüm maddi varlýklarýn bir araya gelmesiyle ortaya çýkacak olan ‘bütün’dür. Ya þu andaki gibi, Var Eden’in Kendi fiziksel yapýsýndan var ettiði tüm varlýklar gözle görünür ve Var Eden’in Kendi fiziksel yapýsý bütün olarak görülemez, ya da tüm varlýklarýn bir araya gelmesi durumunda oluþan, Var Eden’in gözle görülebilir fiziksel varlýðý ortaya çýkar/görünür olur. Fakat böyle bir durumda da O’nu görebilecek, O’nun dýþýnda canlý ve cansýz baþka hiç bir varlýk var olmaz. Var Eden, bizler de dahil olmak üzere tüm kâinatý Kendi fiziksel varlýðýndan var ettiði için, hiçbir zaman ‘bütün’ hali görülemez. Bütün bir somun ekmek düþünelim. Ýlk önce onu ufalayarak tekrar un haline getirip sonra bu unu kullanarak birçok türde tatlý tuzlu pastalar yapalým. Artýk o somun ekmeðin tam ve bütün hali görülemez ve ancak bu undan yapýlmýþ ürünler görülebilir. Kâinatýn þu andaki durumu da ayný bu þekildedir. Var Eden, herþeyi kendi varlýðýndan var etmiþtir. Somun ekmeðin tekrar oluþmasý, ilk önce tüm yapýlmýþ ürünlerin tekrar un haline gelmesi ve tüm unla ekmeðin ‘bütün’ olarak tekrar oluþmasýyla mümkündür. Sadece bir

67

pasta dýþarýda kalsa, somun ekmek eski hali gibi tam ve bütün durumuna ulaþamaz. Ayný þekilde Var Eden, ‘bir’ varlýk haline döndüðünde ortada onu görebilecek baþka hiçbir varlýk kalmayacaktýr. Ýþte Var Eden’in fiziksel yapýsýnýn durumu, ilimin bugün ‘hologram’ olarak adlandýrdýðý durumdur. Kendi fiziksel varlýðýndan canlý cansýz tüm varlýklarý var etmiþ olan ‘Var Eden’in, fiziksel ve manevi özelliklerinin tümünü tanýmlayabilen bir isim veya ad yoktur. Bu nedenle O’nun fiziksel ve manevi özelliklerini anlatan tüm adlarý, isimi ve anlamlarý Kur’an da öðretilmiþtir. Kur’an’da ‘var etmek’ eylemi için farklý fiiller kullanýlmýþtýr. Ýlk kez var etmek, var edilmiþ bir maddeden bir varlýk oluþturmak veya oluþturulmuþ olaný deðiþtirerek yeni bir varlýk türetmek gibi farklý fiziksel olaylar için farklý fiiller kullanýlmýþtýr. Kur’an’da ‘cailun’ olarak kullanýlmýþ olan fiilin Arapça’da sadece bir anlamý vardýr; ‘icat etmek’. Ýlahiyatçýlar ya ‘icat’ sözcüðünün anlamýný bilmediklerinden ya da çekindikleri için ‘yaratmak’ olarak Türkçe’ye çevirmiþlerdir. ‘Ýcat’ sözcüðü erken Türkçe’deki iki tamðadan oluþur; ‘ÝÇ’ ve ‘AT’; ÝÇAT. Bu iki sözcüðün anlamý beþ bin yýldýr deðiþmemiþtir. * ÝÇ; iç/sahiplik/dahili/mensup, AT’ýn anlamý; var etme’ dir. ‘ÝÇAT’ kelimesinin anlamý; ‘içte var etmek’dir. Bu da, Var Eden’in tüm kâinatý/canlý cansýz tüm varlýklarý Kendi fiziksel yapýsýndan, Kendi içinde var etmiþ olmasý fiziksel olayýný tanýmlamaktadýr. Ýnsanlar, kendi fiziksel yapýlarý dýþýndaki maddeleri kullanarak ‘keþifler’ yapmýþlardýr, içat deðil. Peki Allah ve Tanrý adlarýnýn tanýmladýðý varlýk kimdir? Bunu öðrenebilmek için önce 1400 sene, sonra da yaklaþýk 4000 sene kadar geriye gidip öðretilmiþ olan bilgileri bir araya getirmemiz gerekiyor. Ýlk yapacaðýmýz çalýþma, 1400 yýldýr Kur’an’da bulunan ve anlamlarý anlaþýlmayan kýsa ayetleri anlamak ve bu kýsa ayetlerde verilmiþ olan bilgileri gün ýþýðýna çýkarmak olacaktýr. Mesele; bilginin, zamaný gelince öðretileceðine inanmaktýr. Sonrasý, bilgiye eriþmenin kendi baþarýnýz olmadýðýný bilerek sadece aracý olabilmektir. * Alfabetik Yazý Baþlangýcý, Kazým Mirþan, 1994,MMB 68

GÖK TEÑRÝ

15. HÝCR SURESÝ 1. Ayet (YNÖ meali) Elif, Lâm, Râ. Ýþte sana o Kitap'ýn ve açýk anlatýmlý Kur'an'ýn ayetleri. 1. Ayet (EHY Meali) Elif, Lam, Ra. Bunlar iþte sana Kitabýn ve gerçekleri açýklayan bir Kur'an'ýn ayetleridir.

Bu ayetler, Tevrat’dan çok önce, kendilerine peygamberlik de verilmiþ olan Ýsraeloðullarý’na indirilmiþ kitapda da olan ve bugüne deðin Beniisrail halký tarafýndan saklanýlmasý baþarýlmýþ olan ayetler/bilgilerdir. Bu çalýþmaya baþlarken ilk yapýlmasý gereken, Arapça alfabesini oluþturan harflerin doðru olarak sýralanmasýdýr. Bugün bilinen/kullanýlan ve de öðretilen sýralama doðru deðildir. Aþaðýda doðru sýralama yapýlýrken Arapça harflerin okunuþlarý yazýlmýþtýr. 1. hemze 2. dat 3. ayýn 4. kaf 5. be 6. te 7. kef 8. nun 9. þýn 10. ha

11. lem 12. elif 13. re 14. dal 15. ze 16. ye 17. zel 18. se 19. sin 20. zý

21. sad 22. lamelif 23. tý 24. hý 25. vav 26. gayýn 27. he 28. cim 29. fe 30. mim

Ýlerleyen sayfalarda görüleceði gibi Kur’an, 19 sayýsýnýn katlarýyla korunmuþtur. Kur’an’da harfler ve sözcükler, 19’un tam katý olan sayýlar kadar tekrar edilerek ekleme veya çýkarýlma yapýlmasýnýn fark edilmesi, bu sistemle kontrol altýna alýnmýþtýr. Bu sistemin oluþturulabilmesi için, diðer bazý ayetler olduðu gibi bu kýsa ayetlerde tekrar ettirilmiþ, ve ayný zamanda, ayný bilgiler tekrar edilerek dikkat çekilmesi saðlanmýþtýr. Tekrar olanlarý almadan þimdi bu kýsa ayetleri bir araya toplayalým.

69

Elif Lâm Mîm

2/1 (2. sure, 1. ayet)

Elif Lâm Mîm Sâd

7/1

Elif Lâm Râ

10/1

Elif Lâm Mîm Râ

13/1

Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd Tâ Hâ

19/1 20/1

Tâ Sîn Mîm

26/1

Tâ Sîn

27/1

Elif Lâm Mîm Yâ Sîn Sâd Hâ Mîm

32/1 36/1 38/1 40/1

Ha Mîm Ayn Sîn Kaf Hâ Mîm

42/1-2 43/1

Hâ Mîm Kaf Nûn

46/1 50/1 68/1

Kaynak olarak verilmiþ olan çalýþmada* erken Türkçe alfabesine ulaþabilirsiniz. Þimdi yapacaðýmýz iþ; sýra numaralarýný kullanarak Arapça alfabesindeki harflerin erken Türkçe alfabesindeki karþýlýklarý olan tamðalarý ve anlamlarýný almak olacak. Örneðin, Arapça alfabesinde 12. harf ‘elif ’. Erken Türkçe alfabesinde 12. tamða ‘ÖK’, anlamý ‘Rab’. Elif ÖK : Rab/Yönetici (En üst seviyedeki Yönetici olan, Arþdaki yüce konseyin hokumdarý Rab’býn/Yönetici’nin/Allah’ýn ünvaný) * Erken Türklerin Anadolu Yazýtlarý, Kazým Mirþan, 2005,MMB 70

GÖK TEÑRÝ

Lâm (telaffuzu lem) OY : 1. Düþünce 2. Felsefe 3. Akla getirmek 4. Þey(Baðlaç) Mîm (mim) ATA-AT : Var Eden’in Kendi fiziksel yapýsýndan kâinatý var etmesi fiziksel olayýný tanýmlayan kelimenin ÝÇAT, ve ‘AT’ tamðasýnýn anlamýnýn var etme olduðunu hatýrlanýrsa, ATA-AT’ýn anlamý ‘var edilen varlýk’ demektir. Sâd (sad) AP : Görünme/Görünür olma (Ýngilizce’deki ‘appear’ bu tamðadan türetilmiþtir) Râ (re) OÞ : 1. Biçim, þekil 2. tecelli Kâf (kef) OZ : Ozma/Teþekkül etme, bir halden diðerine geçme Hâ (he) IN : Hokum altýna alma

ÖZ: ozmuþ

ÝN : Hokum altýna alan/alýnan

Yâ (ye) AW : Çevrilme, halinden ... a çevrilme Ayn (ayýn) ÖG : Rabler (Arþdaki yüce konseyi oluþturan ve her biri ayrý bir varlýk grubunun Rabbi/Yöneticisi ve ilâh olmayan Rablerin ünvaný, 6 adet) Tâ (te) Ü:O Sîn (sin) US : Vücut

71

Ha (ha) UÇ : Lider Kaf (kaf) AD : Eylem; oluþturma/yapma ËD: geçmiþ zaman hali; yapýlmýþ/bitmiþ eylem (Ýngilizce’deki ‘do/did’ bu taðmalar ve bu mantýkdan türetilmiþtir.) Nûn (nun) OQ : Kuantum; sudan var ediþin fizik ilimi (göklerin ve yerin var ediliþi). Þimdi bu Türkçe tamðalarý ayetlerdeki yerlerine koyarak bu kýsa ayetlerde verilmiþ olan bilgileri öðrenelim. Elif Lâm Mîm (2/1) ÖK OY ATA-AT : ÖK ATA-AT’dýr/var edilen varlýktýr. Elif Lâm Mîm Sâd (7/1) ÖK OY ATA-AT AP : ÖK var edilen varlýk olarak görünendir. (ÖK; arþda olan Allah’dýr. Kur’an’da arþýn Rab’bi Allah olarak tanýmlanan, Var Eden’in varlýk alanýndaki en yüce tecellisidir. Var Eden’in, hokumunu, þefaatýný varlýk alanýna taþýdýðý Rab’dýr. Ýrade anlamýnda Var Eden’in varlýk alanýndaki Kendisi’dir. Arþdaki yüce konseyi oluþturan Rabler/ Yöneticiler ÖG ünvanýyla, yüce konseyin hokumdarý ve O’nun da vücudu varlýk alanýnda bir ATA-AT/var edilen varlýk olan arþýn Rab’bi Allah, ÖK ünvanýyla tanýmlanmýþtýr.) Elif Lâm Râ (10/1) ÖK OY OÞ : ÖK tecellidir. (ÖK, Var Eden’in varlýk alanýndaki en yüce tecellisidir/þekilleniþidir.) Elif Lâm Mîm Râ (13/1) ÖK OY ATA-AT OÞ : ÖK var edilen varlýk olarak tecelli edendir.

72

GÖK TEÑRÝ

Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd Tâ Hâ (19/1+20/1) OZ IN AW ÖG AP Ü IN : Hokum altýnda ozarak/bir halden diðerine geçirilip ÖG haline çevrilerek görünür olan, hokum altýndadýr. (Arþdaki yüce konseyi ÖG ünvanýyla oluþturan Rabler/Yöneticiler(isimleri Ved, Süva, Yeðus, Yeuk, Nesr ve Bal) arþýn Rab’bi Allah’ýn/ÖK’ün hokumu altýndadýrlar.) Tâ Sîn Mîm (26/1) Ü US ATA-AT : O vücut var edilen varlýktýr. (ÖK/Allah, Var Eden’in ‘bütün’ fiziksel varlýðý deðildir, vücudu var edilen bir varlýktýr.) Tâ Sîn (27/1) Ü US: O(Allah) vücutdur. (ÖK varlýk alanýnda bir vücutdur. Tüm Kâinatý Kendi fiziksel varlýðýndan var etmiþ olan Var Eden’in ‘bütün’ fiziksel yapýsý/ varlýðý deðildir.) Elif Lâm Mîm Yâ Sîn Sâd Hâ Mîm (32/1+36/1+38/1+40/1) ÖK OY ATA-AT AW US AP IN ATA-AT : Vücud haline çevrilerek görünür olan var edilen varlýk ÖK, hokum altýna alan var edilen varlýktýr. (Arþdaki yüce konseyi oluþturan diðer 6 ATA-AT/var edilen varlýk olan ÖGün/Rabbin hokum altýna alma durumu/yetkisi yoktur.) Ha Mîm Ayn Sîn Kaf Hâ Mîm (42/1-2+43/1) UÇ ATA-AT ÖG US ËD IN ATA-AT : Lider ATA-AT’larýn/var edilen varlýk olan ÖG’lerin (her biri farklý bir varlýk grubunun Rabbi/Yöneticisi olan ÖG’lerin)vücutlarý, hokum altýna alan ATA-AT/var edilen varlýk(ÖK) tarafýndan yapýlmýþtýr/oluþturulmuþtur. (Bu ayetlerdeki fiillere dikkat ederseniz, arþýn Rab’bi Allah olan ÖK’ün var edilmesi ‘AP: görünme ve OÞ; tecelli olaylarý ile anlatýlmýþken, ÖG’lerin var edilmesi ‘OZ: ozma/bir halden diðerine geçme olayý ile anlatýlmýþtýr. ÖGlerin/Rablerin vücutlarý ÖK tarafýndan varlýk alanýndaki herhangi bir maddeden yapýlmýþtýr ve bu iþ için ‘AT/var etme’ fiili deðil, ‘ËD/yapma-oluþturma’ fiili kullanýlmýþtýr. Meselâ cin halkýnýn Rabbi/ÖGü olan Bal, cinler gibi dumansýz parlak ateþten vücut haline getirilmiþtir. Varlýk alanýnda herþeyi ilk

73

olarak oluþturan/var eden/meydana getiren ÖK’dür; fiziksel varlýðý var edilen Allah’dýr; içindeki Ruh ile Var Eden’in varlýk alanýndaki Kendisi’ dir.) Hâ Mîm Kaf Nûn! (46/1+50/1+68/1) IN ATA-AT ËD OQ : Hokum altýna alan ATA-AT/varedilen varlýk(ÖK), kuantumu(gökleri ve yeri) yapmýþtýr/oluþturmuþtur. (Dikkat ederseniz yine ‘AT/var etme’ deðil, ‘ËD/yapma’ fiili kullanýlmýþtýr.) Bu ayetlerde verilen bilgiler, Ýsraeloðullarý’na verilen kitabýn ve ayný þeNL OTevrat’ýn G H saklanan ayetlerindeki bilgilerdir. Allah, bu kýsa ayetlerde verilen bilgilerin anlaþýlmasýný nasip edeceði zaman itiraz edenler olacaðý için, bu ayetlerdeki bilgiler daha açýk ve geniþ olarak Kur’an’ýn ilgili diðer ayetlerinde anlatýlmýþtýr. 15. HÝCR SURESÝ 1. Ayet (YNÖ meali) Elif, Lâm, Râ. Ýþte sana o Kitap'ýn ve açýk anlatýmlý Kur'an'ýn ayetleri. 1. Ayet (EHY Meali) Elif, Lam, Ra. Bunlar iþte sana Kitabýn ve gerçekleri açýklayan bir Kur'an'ýn ayetleridir. 12. YÛSUF SURESÝ 1. Ayet (YNÖ meali) Elif, Lâm, Râ. O apaçýk, apaydýnlýk Kitap'ýn ayetleridir bunlar. 1. Ayet (EHY Meali) Elif. Lam, Ra. Ýþte bunlar, sana apaçýk kitabýn ayetleridir!

Bu ayetler o kitabýn ayetlerdir. 2. Ayet (YNÖ meali) Biz onu sana, aklýnýzý çalýþtýrasýnýz diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik. 2. Ayet (EHY Meali)

74

GÖK TEÑRÝ

Biz onu akýl erdirebilesiniz diye. bir Kur'an olmak üzere Arapça olarak indirdik.

Þimdi bir de Teñri ve Allah adlarýnýn anlamlarýný ortaya çýkardýðýmýzda bu bilgileri tamamlamýþ olacaðýz. (Tanrý deðil) Teñri adýnýn erken Türkçe tamðalarla tam yazýlýmý ‘ATEÑÜRÝ’ dir. ‘AT’; var etme/varlýk, ‘AÑ’; akýlý iþletme/düþünme sistemi, ‘EÑ; akýlý iþletme sisteminin (akýlý iþletme/düþünme sistemini yapýsýnda barýndýran Ruh’un) sahibi olma. * ‘UR’; hakim olma, ‘ÜR’; hakimiyetin sahibi olan/hakimiyet kuran’ demektir. * ‘I; mekân, bir þeyin içinde bulunduðu bütün/kâinat’, ‘Ý;bu mekânýn/kâinatýn içinde olma’ demektir. ATEÑÜRÝ/Teñri adýnýn anlamý; ‘sahibi olduðu akýlý iþletme sistemiyle/ Ruh’uyla kâinatýn içinde hakimiyet kuran varlýk’ demektir. Bu varlýk da Allah; arþdaki yüce konseyin hokumdarý olan ÖK’dür.

Allah adýnýn Arapça harflerle yazýlýþý; (harflerin soldan saða okunuþlarý) Elif Lem Lamelif He Elif : ÖK Lem : OY Lamelif : OS/Gök-Gökler He : IN Allah adýnýn erken Türkçe tamðalarla yazýlýþý ve anlamý; ALLAH: ÖK OY OS IN; ÖK gökleri hokum altýna alandýr. * AlfabetYazý Baþlangýcý, Kazým Mirþan, 1994, MMB

75

ALLAH adý, AL-ÝLÂH’dan oluþur. * ‘AL; herþey’ demektir (Ýngilizce’deki All; tüm, herþey, bu sözcükten türetilmiþtir). AL-ÝLÂH; herþeyin ilâhý demektir. Ýlâh adýnýn oluþtuðu Arapça harfler; Elif Lem He (okunuþlarý) Elif; ÖK, Lem; OY, He; IN ÝLÂH; ÖK OY IN; ÖK hokum altýna alandýr, demektir. AL-ÝLÂH; herþeyi hokum altýna alan ÖK’dür, demektir. ALLAH: ÖK OY OS IN; ÖK gökleri hokum altýna alandýr, demektir. Ayný bilgiyi vermektedirler; herþeyi hokum altýna alan ÖK’dür. Hokum altýna alan var edilen varlýk sadece Allah’dýr/Teñri’dir, ortaðý yoktur. Erken Türklerin ‘Gök Teñri’ olarak yaptýklarý tanýmlamanýn anlamý da ortaya çýkmaktadýr. Bu sözün anlamý ‘Teñri göklerdedir’ veya ‘Gökün kendisi Teñri’ demek deðildir. Bu sözün erken Türkçe ile tamamý ‘ÖGÖK Teñri’ dir. Anlamý; ‘ÖG/Rab olan ÖK Teñri’, ‘ÖGler/Rabler arasýnda ÖK Teñri ’ dir. Tamamýný erken Türkçe tamðalarla yazarsak, ÖGÖK ATEÑÜRÝ; ‘ÖGler/Rabler arasýnda ÖK, sahibi olduðu akýlý iþletme sistemiyle/Ruh’la kâinatýn içinde hakim olan/hakimiyet kuran varlýk’ demektir. Hokum Allah’ýndýr. Allah’dan baþka ilâh, Allah’dan baþka Teñri yoktur. Bal da dahil olmak üzere diðer tüm Rabler/ÖGler Teñri deðildirler. Umarým artýk ikinci bir Teñri ve ilâh olamayacaðýný iyice anlamýþsýnýzdýr. Doðru olan durum budur. Halâ baþka bir kanýta ihtiyanýz var mý? Var Eden’in, baþka hiçbir varlýðýn olmadýðý zamanda iradesini varlýk alanýna taþýmak/Kendisi’ni varlýk alanýnda görünür kýlmak için var ettiði varlýk; Allah (gökleri hokum altýna alan ÖK); Teñri’dir. Ýlâh sadece Teñri/Allah/ ÖK’dür. Varlýk alanýndaki canlý cansýz tüm varlýklarý ilk var eden, varlýk alanýnýn hakimi olan/hokum altýna alan, vücudu var edilen varlýktýr. šUDGH5XKRODUDNNŸLQDWº.HQGLIL]LNVHOYDUOº­ºQGDQ.HQGLL¤LQGHYDUHWPL» RODQ9DU(GHQâLQYDUOºNDODQºQGDNL.HQGLVLâGLU * AKINIÞ MEKANIÐÝ ALTI YARIQ TÝGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB

76

GÖK TEÑRÝ

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 18. Ayet (YNÖ meali)

Allah, kendisinden baþka tanrý olmadýðýna tanýktýr. Meleklerle ilim sahipleri de adalet ölçüsüne sarýlarak tanýklýk etmiþlerdir ki, o Azîz ve Hakîm olandan baþka hiçbir ilah yoktur. 18. Ayet (EHY meali)

Allah kendisinden baþka tanrý olmadýðýna þahittir. Bütün melekler ve ilim ulularý da adaleti yerine getirerek þahittirler. O'ndan baþka tanrý yoktur; güçlüdür, hikmet sahibidir O. Ayetde, ‘Allah, kendisinden baþka tanrý olmadýðýna tanýktýr.’ sözüyle anlatýlan durum budur. Ýçindeki Ruh’la Var Eden’in varlýk alanýndaki Kendisi olan ÖK’ün/Teñri’nin/Allah’ýn vücudu Var Eden tarafýndan var edildiðinde, varlýk alanýnda bu duruma tanýk olabilecek Teñri’den/ Allah’dan/ÖK’den baþka bir varlýk olmadýðý için bu durum; ‘Allah, kendisinden baþka tanrý olmadýðýna tanýktýr.’’ sözüyle anlatýlmýþtýr. Allah (gökleri hokum altýna alan ÖK)/Teñri, varlýk alanýnda bir olan varlýðýna tanýktýr, o anda varlýk alanýnda bu duruma tanýklýk edecek baþka bir varlýk yoktur. Daha sonra Allah/Teñri/ÖK, melekleri ve ilim sahibi/akýlý iþletme özelliðine/ruha sahip diðer bazý varlýklarý meydana getirmiþ ve bu varlýklar, O’ndan baþka ilâh olmadýðýna tanýk olanlardýr. Dikkat ederseniz ‘tanýklar’ olarak bahsedilenler melekler ve o anda ilim sahibi olarak var edilenlerdir. Henüz cin ve insan gruplarýnýn meydana getirilmediði/oluþturulmadýðý bir zamandan bahsedilmektedir. ‘Var Eden’ adýnýn Erken Türkçe ile yazýlýþý ‘ËM AT’ dýr. ‘Sahip’ anlamýnda da kullanýlmýþtýr. Tüm kâinatýn/mülkün ve hokumun sahibi’ dir. Kâinatda Kendi varlýðýndan/fiziksel yapýsýndan baþka hiçbir madde yoktur. Kâinatý Kendi fiziksel varlýðýndan Kendi içinde var etmiþtir. Erken Türkçe’de O’nu ifade etmek için kullanýlan ad; * ‘ÝÇÜ APA; içinde görünen’ dir. * ‘AL-APA; herþeyde görünen’ adý da Var Eden’i/ËM AT’ý tanýmlamak için kullanýlmýþ olan addýr. Arapçasý Zahir : Herþeyde tecelli eden. Tüm yarattýklarýnda, kendisinden görünebilir izler, iþaretler bulunan. * AKINIÞ MEKANIÐÝ ALTI YARIQ TÝGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB

77

21. ENBÝYA (PEYGAMBERLER) SURESÝ 30. Ayet (YNÖ meali) O küfre sapanlar görmediler mi ki gökler ve yer bitiþik idi, biz onlarý ayýrdýk. Her canlý þeyi sudan oluþturduk. Hâlâ iman etmeyecekler mi? 30. Ayet (EHY meali) O küfredenler görmediler mi ki, gökler ve yer bitiþik idiler de Biz onlarý ayýrdýk; canlý olan her þeyi sudan yaptýk. Hâlâ inanmýyorlar mý?

Kur’an’da ‘Biz bir þeyi dilediðimizde, onun hakkýnda söyleyeceðimiz söz, "Ol!" demekten ibarettir; o hemen oluverir.’ sözündeki ‘ol’ kelimesi Arapça’da ‘kün’ olarak okunur, ‘nun ve ye’ harflerinden oluþur. Nun: OQ; kuantum: sudan var ediþin fizik ilimi Ye: AW; Çevrilme, halinden ... a çevrilme Ol: OQ AW : Sudan ... varlýk haline çevril emiridir. Varlýk alanýnda/kâinatda henüz hiçbir varlýðýn olmadýðý dönemdeki madde sudur. Bir ATA-AT/var edilen varlýk olan ÖK/Teñri/Allah’ýn vücudu AL-APA tarafýndan sudan var edilmiþtir. ÖK/Teñri/Allah, daha sonra varlýklarý ilk olarak var edendir. Çoðaltmanýn/üretmenin ilimini öðrettiði Rablerde onlarý çoðaltmýþlardýr. Diðer Rabler ilâh ve Teñri deðildir.

“ Kur’an yedi nüans üzerine indirildi. Onun hiçbir harfi yoktur ki, bir zahir, bir de batýn manâ taþýmasýn.” Hz.Muhammed Kur’an’ýn kelime(ATBÝTÝG;var edilerek ortaya konulan eser) olarak anlamý nedir? 47. MUHAMMED SURESÝ 24. Ayet (YNÖ meali) Peki bunlar, Kur'an'ýn anlamýný inceden inceye düþünmüyorlar m? Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?

78

GÖK TEÑRÝ

24. Ayet (EHY meali) Öyle olmasa, Kur'an'ý bir düþünmezler mi? Yoksa kalpler üzerinde üst üste kilitleri mi var?

Dikkat ederseniz, ayetler üzerinde düþünülmesi deðil, “Kur’an’ýn anlamý”nýn düþünülmesi istenilmiþtir. Kur’an Arapça, Kaf Re Elif Nun (okunuþlarý) harflerinden oluþur. Kaf: ËD; yapýlmýþ/bitmiþ eylem (baþta olmasý pasif anlamda : ... tarafýndan yapýlmýþ) Re: OÞ; tecelli etme/þekillenme Elif: ÖK Nun: OQ : kuantum: sudan var ediþin fizik ilimi KURAN: ËD OÞ ÖK OQ : ÖK’ün tecellisi kuantum ile yapýlmýþtýr. AL-APA, Kendi varlýk yapýsýný Kendi içinde temel/hammadde olarak kullanarak var ettiði varlýk alanýna iradesini taþýmak için ÖK’ün/Teñri’nin/ Allah’ýn vücudunu sudan var etmiþtir. Allah, içindeki Ruh’la irade anlamýnda AL-APA’nýn Kendi’sidir. Allah da bizler gibi bir varlýk yapýsýna sahiptir. Allah, arþdadýr; ‘AROÞ: uzakta tecelli eden’ yerdedir. Her þeyde ve her yerde olan, AL-APA’nýn Kendi fiziksel varlýðýnýn küçük miktarýndan oluþmuþ tüm varlýklardýr. Bu nedenle fiziksel olarak her þeyde ve böylece her yer olan AL-APA’dýr. Allah, ilk var edilen ve en büyük varlýk alaný olan arþdadýr, Allah katýndadýr. Allah’ýn fiziksel varlýðýnýn da var edilmediði dönemdeki madde sadece sudur. Kâinat’daki fiziksel varlýklarýn bazýlarý doðrudan sudan, diðerleri sudan var edilmiþ maddelerden var edilmiþlerdir. AL-APA, kâinatda henüz hiçbir varlýðýn olmadýðý dönemde Allah’ýn varlýk yapýsýný doðrudan sudan var etmiþtir. Daha sonra Allah, (ilk sayfalarda verilmiþ olan, maddenin 4 temel yapý taþýndan oluþtuðu bilgisini hatýrlanýrsa), suyu, ýþýk hýzýna

79

ulaþtýrarak gözle görülemez 4 temel yapý taþýna(atom altý parçacýklara) ayýrmýþ, bunlarýn tekrar farklý kombinasyonlarla bir araya getirilmeleriyle atomlar, elementler ve bir çok farklý madde var edilmiþtir; bu fiziksel olayla var ediliþin adý kuantumdur. Allah’da bu maddelerden, ÖGler/Rabler de dahil olmak üzere tüm varlýklarý var etmiþtir. Kur’an’da verilen bilgiler dahilinde, Allah’ýn varlýk yapýsý gibi doðrudan sudan var edilmiþ sadece bir varlýk toplumu vardýr. (Son bölümde, göklerin ve yerin var ediliþinin ‘büyük patlama’ denilen olayla meydana gelmediði, suyun ýþýk hýzýna nasýl ulaþtýðý, ilgili formüllerle kanýtlanmýþtýr.) Din adýnýn Arapça harflerle yazýlýþý; Dal Ye Nun (okunuþlarý). Dal; AB:su, Ye; AW: çevrilme, halinden ... a çevrilme Nun; OQ: kuantum DÝN; Dal Ye Nun; AB AW OQ: su halinden ... a çevrilme kuantumdur/ kuantum; su halinden .... haline çevrilmedir. Temelinde herþey sudan var edilmiþtir. ‘Din Allah’ýndýr’ sözünün anlamý da budur. Tüm var edilenler Allah’ýndýr. Canlý cansýz var edilen tüm varlýklarla birlikte oluþan sistem/kâinat/yaþam, yani din Allah’ýndýr. Din; inanç veya ibadetler demek deðildir. Kur’an’ýn Türkçe meallerinde belirtildiði gibi ‘Rabbim’ þeklinde yazýlmasý ve seslenilmesi/dua edilmesi eksiktir. Çünkü Rablerin/Yöneticilerin toplam sayýsý 1+6= 7 dir. ‘Rabbim’ deyince hangisine seslenmiþ oluyorsunuz? Bu nedenle doðru sesleniþ Rab’bim Allah/Rab’bimiz Allah’dýr. ‘ÖK’ÜM Türkçe sesleniþtir ve eksik deðildir. Çünkü ÖG altý tanedir, ÖK bir’dir. ÖK’ümüz birdir. ÖK’üm Teñri, ÖK’ümüz Teñri, Türkçe sesleniþtir. Allah; ÖK gökleri hokum altýna alan demektir. Teñri; sahibi olduðu Ruh’la kâinat içinde hakim olan/hakimiyet kuran varlýk demektir ve bu adlar sadece O’na ait özellikleri/O’nun yapabildiklerini anlatmaktadýr.

80

GÖK TEÑRÝ

Yüce konseyi oluþturan diðer Rablerin/ÖGlerin isimleri olduðu gibi, Allah/Teñri/ÖK’ün de isimi vardýr ve bu isim de Kur’an’da öðretilmiþtir. 23. MÜMÝNÛN SURESÝ 116. Ayet (YNÖ meali) Yücelerden yücedir, o hak padiþah olan Allah! Ýlah yok O'ndan baþka. O þanlý arþýn Rabbidir O! 116. Ayet (EHY meali) Demek ki Allah, o hak padiþah yüksek, çok yüksek! Baþka tanrý yoktur; ancak O vardýr. O, þanlý Arþ'ýn sahibidir. 83. MUTAFFÝFÎN (ÖLÇÜ ve TARTIDA HÝLE YAPANLAR) SURESÝ 22. Ayet (YNÖ meali) Ýyilik sergileyenler büyük bir nimetin tam içindedir. 22. Ayet (EHY meali) Haberiniz olsun ki, iyiler bir naim (cenneti) içindedirler. 23. Ayet (YNÖ meali) Koltuklar üzerinde seyre dalarlar. 23. Ayet (EHY meali) Koltuklar üzerinde (etrafý) seyrederler. 24. Ayet (YNÖ meali) Yüzlerinde nimetin sevinç parýltýsýný izlersin. 24. Ayet (EHY meali) Yüzlerinde nimet ve mutluluðun parýltýsýnolarak bahsedilenlerý tanýrsýn. 25. Ayet (YNÖ meali) Katýksýz, damgalý bir içecekten içirilirler, 25. Ayet (EHY meali) Onlara mühürlenmiþ halis bir içkiden sunulur. 26. Ayet (YNÖ meali) Ki sonu bir misktir. Ýþte, yarýþanlar böyle bir þey için yarýþsýnlar!

81

26. Ayet (EHY meali) Onun sonu misktir, iþte ona imrensin artýk imrenenler! 27. Ayet (YNÖ meali) Onun katkýsý Tesnîm'den; en yüce, en seçkin olandandýr. 27. Ayet (EHY meali) Onun karýþýmý Tesnîm'dendir. 28. Ayet (YNÖ meali) Bir kaynak ki, iyice yaklaþtýrýlmýþ olanlar içerler ondan. 28. Ayet (EHY meali) (Allah'a) yakýn olanlarýn içeceði bir çeþmeden.

Yüceler yücesi Tesnîm’dir. Þu asla unutulup, doðruyu örtenlerin binlerce yýldýr düþtüðü yanlýþa düþülmemelidir. Yüceler yücesi Tesnîm, AL-APA’nýn fiziksel varlýðý deðildir. AL-APA’nýn, Kendi iradesini varlýk alanýna aktarmak için var ettiði Allah’ýn/gökleri hokum altýna alan ve ünvaný ÖK olan Teñri’nin isimidir Tesnîm. ‘Ýrade’ anlamýnda, AL-APA’nýn varlýk alanýndaki Kendisi’dir. Rab’bimiz Allah/ÖK’ümüz Teñri; yüceler yücesi Tesnîm’dir. Kendin’den baþka ilâh olmayan Allah’ýn/Teñri’nin, bizzat Kendisi’nin biz insanlarýn Rab’bi/ÖK’ü/Yönetici’si olduðu ve en þanslý varlýk grubu olduðumuzu görebiliyor musunuz? 20. TÂHÂ SURESÝ 22. Ayet (YNÖ meali) O Melik/o hak hükümdar olan Allah, yüceler yücesidir. Sana vahyi tamamlanmadan önce, Kur'an hakkýnda aceleci olma. Söyle de:"Rabbim, ilmimi artýr!" 22. Ayet (YNÖ meali) Demek ki Allah, O hak hükümdar, yüceler yücesidir !.. Sana vahyi tamamlanmadan önce Kur'an'ý okumakta acele etme ve: "Rabbim, benim ilmimi artýr!" de.

‘Tesnîm’ isminin erken Türkçe tamðalarý ile tam yazýlýþý ‘ATËSEÑËM’ dir. ‘AT’; var etme/varlýk, ‘ËS’; yetkinin sahibi, ‘EÑ’; akýlý iþletme sisteminin/Ruh’un sahibi, ‘ËM’; zamirdir. Tesnîm adýnýn anlamý; ‘yetkinin ve Ruh’un sahibi olan varlýðým’ demektir. AL-APA’nýn vücudunu oluþtur-

82

GÖK TEÑRÝ

duðu, ‘Ruh’ içinde olan varlýktýr. Allah/Teñri; içindeki Ruh’la, ‘irade’ anlamýnda AL-APA’nýn varlýk alanýndaki Kendisi’dir. Sözleri oluþturan heceler, iki harfin yanyana gelmesiyle oluþan anlamsýz sözcükler deðildir. Erken Türkçe’deki her tamðanýn ayrý bir anlamý vardýr. Bir eylemi veya bir kavramý tanýmlayan sözcüklerdir. Doðru sesleri çýkarmak yoluyla doðru bilgileri aktarmak ve düþüncelerimizi doðru söylemek için izlenecek doðru yol, adlarý ve isimleri doðru ve tam yazmaktýr.

* “Alfabe” diye isimlendirilen ezgi(eski) yazý topluma fikirleri anlatmayý saðlar.” OQ atasözü 27. NEML (KARINCA) SURESÝ 26. Ayet (YNÖ meali) "O Allah ki, tanrý yok kendinden baþka, o büyük arþýn rabbidir O." 26. Ayet (EHY meali) Allah O'ndan baþka hiçbir tanrý yoktur. 0, yüce Arþýn sahibidir.

Arþdaki yüce konseyi oluþturan diðer Rabler(6 adet) yaptýklarýndan hesaba çekilirlerken, arþýn Rab’bi Allah/Teñri/yüceler yücesi Tesnîm, yaptýklarýndan hesaba çekilmemektedir. Çünkü O, AL-APA’nýn varlýk alanýndaki Kendisi’dir. Aþaðýdaki ayetde ‘yerde ve gökte Allah’tan baþka tanrýlar olsaydý, ...’ þeklinde Allah’ýn bulunduðu yerin yer ve gök, yani varlýk alaný olduðu bilgisi verilmiþtir. Gaybda/bilinmeyen âlemde deðildir Allah. Kâinatý Kendi fiziksel varlýðýndan ÝÇAT/içinde var eden AL-APA’nýn, irade anlamýnda varlýk alanýndaki Kendisi’dir Allah. Varlýk alanýnda, kuantum fizik ilimi ile bir miktar su’yun önce gözden kaybolarak (ýþýk hýzýna ulaþmasýyla atom altý parçacýklara ayrýþmasý) sonra istenilen þekilde bir araya gelip yeniden belirerek görünür olan vücuddur. 21. ENBÝYA SURESÝ 22. Ayet (YNÖ meali) Eðer yerde-gökte Allah'tan baþka tanrýlar olsaydý, o ikisi de mutlaka fesada uðrardý. Arþýn Rabbi o Allah, onlarýn nitelendirmelerinden yücedir, uzaktýr. * AKINIÞ MEKANIÐÝ ALTI YARIQ TÝGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB

83

22. Ayet (EHY meali) Yerde. Gökte Allah' tan baþka tanrýlar olsaydý bunlarýn ikisi de mahvolup gitmiþti. O Arþ'ýn Rabbi olan Allah onlarýn yakýþtýrdýklarý vasýflardan münezzehtir, beridir. 23. Ayet (YNÖ meali) O, yaptýðýndan hesaba çekilmez ama onlar hesaba çekilirler. 23. Ayet (EHY meali) O yaptýðýndan sorumlu olmaz, onlar ise sorumludurlar.

Yüce konseydeki Rabler/ÖGler ilâh deðillerdir. Hepsi Allah’ýn/yüceler yücesi Tesnîm’in hokumu altýndadýrlar. 19. MERYEM SURESÝ 64. Ayet (YNÖ meali) Biz sadece Rabbinin emrini indiririz/biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzdeki, arkamýzdaki ve bunlar arasýndaki herþey O'nundur. Rabbin asla unutkan deðildir. 64. Ayet (EHY meali) Bir de biz (Rabbinin elçileri) Rabbinin emri olmadýkça inemeyiz. Önümüzdeki, ardýmýzdaki ve bunlar arasýndakiler hep O'nundur; Rabbin seni unutmuþ da deðildir.

‘... Rabbinin emrini ...’ þeklinde tanýmlanan, arþýn Rab’bi Allah olan Teñri’dir, yüceler yücesi Tesnîm’dir, ÖK’ümüzdür. 42. ÞÛRA SURESÝ 10. Ayet (YNÖ meali) Herhangi bir þeyde ihtilafa düþtüðünüzde onun hükmü Allah'a býrakýlýr. Ýþte budur Rabbim olan Allah! Yalnýz O'na güvenip dayandým; yalnýz O'na yönelirim ben. 10. Ayet (EHY meali) Herhangi birþey hakkýnda ihtilafa düþtüðünüzde hüküm Allah'a aittir. Ýþte de: "O Allah, benim Rabbim, Ben O'na dayanmaktayým ve hep O'na sýðýnýrým.” 27. NEML SURESÝ

84

GÖK TEÑRÝ

91. Ayet (YNÖ meali) "Ben sadece, bu beldenin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Orayý saygýya layýk kýlmýþtýr O. Her þey O'nundur. Ben, müslümanlardan/Allah'a teslim olanlardan olmakla emrolundum." 91. Ayet (EHY meali) Ben, yalnýzca bu beldenin, onu saygýn kýlan ve herþey de kendilerinin olan Rabbine ibadet etmekle emrolundum. Ve yine halis müslümanlardan olmamla emrolundum. 92. Ayet (YNÖ meali) "Ve Kur'an okumakla emrolundum. Artýk kim yola gelirse kendi nefsi için gelir. Sapmýþa gelince, böylesine de ki: 'Ben uyarýcýlardan biriyim. Hepsi bu!" 92. Ayet (EHY meali) Bir de Kuran okuyayým diye emrolundum. Her kim doðru yolu kabul ederse, yalnýzca kendi yararýna kabul etmiþ olur. Kim de sapa giderse de ki: "Ben, yalnýzca tehlikeyi haber verenlerdenim."

91. ayetde ‘bu beldenin’ olarak tanýmlanan yer arþdýr, Teñri katýdýr. ‘Ben’ olarak seslenen varlýk Kur’an’ý Hz.Muhammed’e indiren Ruhul Kudüs/Hz. Cebrail’dir ve sadece, arþýn Rab’bi Allah’a/Teñri’ye kulluk etmekte olduðunu, diðer yaþam yerlerinin Rablerine/Yöneticilerine kulluk edilmesinin söz konusu olmadýðý belirtilmektedir. Yani yüce konsey üyesi Rablerin/Yöneticilerin kulluk edilecek ilâhlar olmadýklarý bilgisi verilmiþtir. 92. ayette, ‘.... böylesine de ki: ...’ sözünden, 91. ayetteki sözlerin de Hz.Muhammed tarafýndan söylenmesi isteniyormuþ þeklinde bir anlam çýktýðý düþünülebilir. Þayet, ‘... böylesinede de ki: ...’ þeklinde söylenmiþ olsaydý, yani bir tane daha ‘de’ takýsý olsaydý, 91. ayetteki sözlere ilave olarak 92. ayetteki sözlerin de Hz.Muhammed’den söylemesi isteniyor anlamý o zaman çýkardý. 91. ve 92. ayetlerin tümünün üstten týrnak içine alýnmýþ olmasý da bu sözlerin Hz.Cebrail’e ait olduðunu göstermektedir. Hz.Muhammed’den söylemesi istenilen söz ayrýca týrnak içine alýnmýþtýr.

85

57. HADÎD SURESÝ 14. Ayet (YNÖ meali) Onlara seslenirler: "Biz sizinle deðil miydik?" Derler ki: "Evet, bizimleydiniz. Ancak siz kendinizi yaktýnýz, bekleyip durdunuz, þüphe ettiniz, hayal ve kuruntular/hurafeler/anlamýný bilmeden okuyuþlar sizi aldattý; nihayet Allah'ýn emri geldi. O yaman aldatýcý, sizi Allah ile aldattý." 14. Ayet (EHY meali) (Münafýklar) onlara þöyle baðrýþýrlar: "Bizler sizinle beraber deðil miydik?" (Mü'minler): "Evet, ama siz kendilerinizi fitneye soktunuz, gözettiniz, þüpheye düþtünüz ve Allah'ýn emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattý. O aldatýcý þeytan sizi (günahýn zararý yoktur diye) Allah'a güvendirdi.

‘... Allah ile aldattý ’ sözünün anlamý da bu durumdan kaynaklanmaktadýr. Ýblisin, yani, ilerideki bölümlerde görüleceði gibi, kadýn bir cin olan Ýsrael’in, kâinatý Kendi varlýðýndan var eden ve varlýk âleminde görülmez olan ALAPA’nýn varlýðýný inkâr ederek, arþýn Rab’bi Allah’ý/yüceler yücesi Tesnîm’i, varlýk âleminde ‘bütün’ olarak gözle görülemez AL-APA’nýn fiziksel yapýsý yerine koyarak diðerlerini kandýrmýþ olmasý bu ifadeyle anlatýlmýþtýr. Bugün, Allah dilerse gökte(doðrusu; OSda) bir yüzle belirir ve insanlara seslenir. Fakat bizim gördüðümüz sadece Allah’ýn o anda insanlara Kendisi’ni göstermek için meydana getirdiði bir yüz þekli, bir görüntü olacaktýr. Ýnsanlarýn Kendisi’ni duymasýný istediði bir ses tonuyla seslenecektir. Var edilen canlý cansýz tüm varlýklar; fiziksel yapýlarý AL-APA’nýn fiziksel varlýðýnýndan var edilmiþ, binbir farklý halde Kendisi’ni görünür kýldýðý, varlýk âleminde AL-APA’nýn gözle görülebilir hâlleridir. AL-APA’nýn varlýk alanýnda vücud olarak en yüce tecellisi, irade anlamýnda Kendisi olan Allah’dýr. Ýlim,ruh ve temel yapý taþlarý gözle görülmez, ama hep vardýr. Görülebilen; ilimle var edilmiþ ve oluþturulmuþ varlýklardýr. Ýlimin sadece fiziksel boyut kazanmýþ hâli görülebilir. Bizim gördüklerimiz AL-APA’nýn fiziksel

86

GÖK TEÑRÝ

yapýsýnýn bir bütün/tam olan hali deðil, Kendi varlýðýndan var ettikleridir ve kendi görüntümüzde dahil olmak üzere gördüðümüz tüm varlýklar, ALAPA’nýn varlýðýnýn çok az miktarlarý olarak farklý þekilleniþleri/görünüþleridir. AL-APA, Kendi varlýðýndan var ettikleriyle Kendisi’ni, Kendi içinde oluþturduðu varlýk alanýnda/kâinatda göstermiþ, görünür kýlmýþtýr. Ýlim ve yapý taþlarý koklanamaz. Ama ilimle var edilmiþ olan binbir çiçeðin kokusu vardýr. Tüm bitkilerin kokusu AL-APA’nýn binbir çeþit kokusudur. AL-APA, var ettiði tüm çiçeklerin, yaðmurun, çimenin, topraðýn kokusuyla Kendisi’ni, kokusu duyulur kýlmýþtýr. Ýlimin ve akýlýn kendi sesi yoktur. Ancak ilimle yapýlmýþ bir müzik aletinin sesi duyulur veya var edilmiþ iki varlýðýn birbirine çarpmasýyla ses oluþur. Rüzgârýn, yaðmurun, ýrmaðýn veya binbir çeþit kuþun sesi AL-APA’nýn sesidir. AL-APA, var ettiði tüm varlýklarýn sesiyle, Kendisi’ni varlýk alanýnda duyulur kýlmýþtýr. AL-APA kaybolmaz, yok olmaz, artmaz ve eksilmez. Her var edilenin temel yapý taþý ve ilimi kaybolmaz, yok olmaz, artmaz ve eksilmez. Su buharlaþýp gözden kaybolur ama suyun iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluþtuðu ilimi ve atomlarý yok olmaz. AL-APA’nýn ilimiyle var ettiði tüm varlýklar gözden kaybolduðunda dahi Kendi varlýðý ve ilimi yok olmaz. AL-APA ‘var’ olandýr. ‘Var’ý görünür kýlan þey oluþturulan/meydana getirilen tüm varlýklardýr. Oluþturduðu tüm varlýklar ve nimetlerle AL-APA beþ duyu yeteneðine hitap edecek þekilde; görülür, duyulur, tadýlýr, koklanýr ve dokunulur durumda varlýk alanýnda varlýðýný ortaya koymuþtur. Belki de bu durumu anlayabilmemiz için hepimizin benzer rüyayý görmesi saðlanmaktadýr. Herkesin rüyasýnda büyük bir tehlike altýnda veya çok korktuðu bir anda bir türlü sesinin çýkmadýðý bir an olmuþtur. Ne kadar çýrpýnsakda sesimiz bir türlü çýkmaz. Ýþte bu durumda aynen böyledir. Kendi varlýðýndan var ettiði kâinat durduðu sürece AL-APA, varlýk âlemindeki varlýklarla belirir, görülür ve sesi duyulur. Kendisi ‘bütün’ olarak görülemez.

87

AL-APA’nýn varlýk âlemlerini var etmeden önceki fiziksel yapýsýnýn büyüklüðünü anlamak ve tanýmlamak, sahip olduðumuz kavramlarla yapýlabilecek bir iþ deðildir. Varlýk âleminde ulaþýlabilecek en üstteki yer arþ, yani Allah katýdýr. Ulaþýlabilecek en büyük baþarý ise; AL-APA’nýn irade anlamýnda varlýk alanýndaki Kendisi, arþýn Rab’bi Allah olan yüceler yücesi Tesnîm’in/ ÖK’ümüz Teñri’nin yüzünü görebilmektir. 92. LEYL (GECE) SURESÝ 20. Ayet (YNÖ meali) Yüceler yücesi Rabbinin yüzünü özleyip istemek için veren hariç. 20. Ayet (EHY meali) Ancak yüceler yücesi Rabbinin rýzasýný aramak için verir. 30. RÛM SURESÝ 38. Ayet (YNÖ meali) O halde, akrabaya hakkýný ver. Yoksula, yolda kalmýþa da. Allah'ýn yüzünü isteyenler için bu daha hayýrlýdýr. Ýþte böyleleridir, kurtuluþa erenler. 38. Ayet (EHY meali) O halde yakýnlýðý olana da hakkýný ver, yoksula da yolcuya da... Allah'ýn yüzünü isteyenler için o daha hayýrlýdýr; kurtuluþa erenler de iþte onlardýr. 39. Ayet (YNÖ meali) Ýnsanlarýn mallarý içinde artsýn diye riba olarak verdiðiniz, Allah katýnda artmaz. Allah'ýn yüzünü isteyerek verdiðiniz zekâta gelince, iþte onu verenler kat kat artýranlarýn ta kendileridir. 39. Ayet (EHY meali) Ýnsanlarýn mallarýnda artýþ olsun diye verdiðiniz faiz, Allah katýnda anmaz; Allah'ýn yüzünü dileyerek verdiðiniz zekat ise, katlayanlar (kat kat artýranlar) iþte onlardýr. (Riba: Ana parada meydana gelen her türlü haksýz artýþ. Kur’an riba kelimesini bu anlamda kullanýr. Faiz, bu haksýz artýþýn görünümlerinden sadece biridir.)

88

GÖK TEÑRÝ

Bu ayetlerde verilen þu bilgi önemlidir. Ýnsan, müslüman ve mümin/inanan olarak yaþayabilir. Yani; Allah’dan baþka ilâh olmadýðýna, resullerin ve peygamberlerin Allah’ýn elçileri olduðuna, cennet ve cehenneme inanýr, tüm ibadetlerini yerine getirerek ahlâklý, adaletli ve barýþtan yana yaþayabilir. Fakat bunlar; Allah katýna ulaþmasýna ve Allah’ýn/ÖK’ümüzün yüzünü görebilme yüceliðine ulaþmasý için yeterli deðildir. Bunu baþarabilmesi için, tüm bunlarýn yanýnda insanlara yardým etmesi þarttýr. Zorunluluk hissetmeden, insanlara yardým ediyormuþ gibi gözükmeye çalýþmadan, içten, gücümüzün yettiðince insanlara yardým etmektir. Allah, kimin durumunun uygun olup olmadýðýný zaten bilmektedir. Maddi gücü uygun olmayanlarýn yapabileceði de; insanlara güzel söz söylemek, en güzel þekilde davranmak, merhametli ve vefalý olmak, affetmek, barýþtýrýcý, kaynaþtýrýcý olmaktýr ki bunlar, insanlara maddi olarak yardým etmenin öncesinde, doðrudan cennette kabul edilmek isteyen herkesin zaten içinde olmasý þart olan davranýþlardýr. Ýnanarak insanlara yardým etmek; Allah’a ödünç vermektir ve Allah kendisine ödünç olarak verileni nimetleriyle kat kat fazlasý olarak geri verir. 38. SÂD (‘SÂD’ HARFÝ) SURESÝ 75. Ayet (YNÖ meali) Allah dedi: "Ey Ýblis, iki elimle yarattýðýma secde etmekten seni alýkoyan neydi? Burnu büyüklük mü ettin, yoksa yücelenlerden mi oldun?" 75. Ayet (EHY meali) Allah : "Ey iblis, o Benim iki elimle (kudretimle) yarattýðýma secde etmene sana ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yücelerden mi bulunuyorsun?" dedi.

Hz.Adem kuru çamurdan ve varlýk âleminde var edilmiþtir. ‘Ýki elimle’ sözüyle seslenen, AL-APA’nýn varlýk âlemindeki Kendisi; yüceler yücesi Tesnîm’dir. Aksi halde, AL-APA ‘bütün’ olarak varlýk âleminde görülemeyeceði için ‘... iki elimle yarattýðýma ...’ sözünün mecazi anlam ifade etmesi gerekir. Kur’an’da hiçbir mecâzi anlatým yoktur. Bilgiler, 1400 sene önceki bilgi seviyesine ve tanýmlamalara uygun olarak örneklerle ve iç içe

89

geçmiþ manâlar/bilgiler þeklinde anlatýlmýþtýr. AL-APA ve var ediliþ ile ilgili ilimsel bilgilerin verildiði ayetlerin doðru anlaþýlmasý da, insanlarýn ulaþtýrýldýðý ilim seviyesiyle paraleldir. Varlýk âleminde en üste yüceler yücesi Tesnîm; arþýn Rabbi Allah vardýr. Yüce konseydeki diðer 6 Rabbin hiç birisi insan toplumlarýnýn Rabbi/ Yöneticisi deðildir. Ýnsanlarýn ÖK’ü; arþýn Rab’bi Allah, AL-APA’nýn varlýk âlemindeki Kendisi olan yüceler yücesi Tesnîm’dir. Kur’an’da; ‘Rab’bim! Affet, merhamet et.’ þeklinde söylenmiþ olan sözlerin yanlýþ olmamasý için böyle olmasý þarttýr. Çünkü diðer varlýklarýn yüce konseydeki Rablerinin/ Yöneticilerinin, Allah’ýn izini olmadan affetmeye, yardým etmeye, yani kendi baþlarýna hokum vermeye yetkileri yoktur. ‘Rab’bim Allah’ denilerek baþlanan dualarla Allah’a ortak koþma durumuna düþülmüþ olunmamasýnýn nedeni; insanlarýn Rab’bi/Yönetici’si; arþýn Rab’bi Allah, yüceler yücesi Tesnîm olmasýndandýr. Ýnsan toplumlarýnýn Rab’bi/Yönetici’si; ALAPA’nýn, ‘irade’ anlamýnda varlýk alanýndaki Kendisi; Teñri’dir. 114. NÂS (ÝNSANLAR) SURESÝ 1. Ayet (YNÖ meali) De ki: "Ýnsanlarýn Rabbine sýðýnýrým! 1. Ayet (EHY meali) De ki: "Sýðýnýrým insanlarýn Rabbine, 2. Ayet (YNÖ meali) Ýnsanlarýn yöneticisine, yönlendiricisine, 2. Ayet (EHY meali) insanlarýn hükümdarýna,

Varlýk âlemindeki her þeyin ilimi arþda/Allah katýndaki bir kitapda yazýlýdýr. 22. HAC SURESÝ 70. Ayet (YNÖ meali) Bilmedin mi ki; Allah gökte ne var, yerde ne varsa hepsini bilir. Bunlarýn tümü bir

90

GÖK TEÑRÝ

kitaptadýr. Bütün bunlar Allah için çok kolaydýr. 70. Ayet (EHY meali) Bilmez misin ki, Allah gökte ve yerde ne varsa bilir; Muhakkak ki bunlar o bir Kitap (Levh-i Mahfuz)' tadýr. Muhakkak o Allah'a göre kolaydýr.

Kur’an gibi, yere Allah katýndan/arþdan indirilmiþ olan semavi kitaplarýn hepsi bu kitabýn belirli kýsýmlarýdýr. O kitaba ancak tüm kötülük ve çirkinliklerden arýnmýþ olanlar dokunabilmektedir. O kitapda yazýlý olan ilimle, adaleti çiðnemeyecek ve haddi aþan iþler için kullanmayacak olanlardýr. 56. VÂKIA SURESÝ 77. Ayet (YNÖ meali) O, kesinlikle þerefli bir Kur'an'dýr. 77. Ayet (EHY meali) Ki bu, hakikaten çok deðerli bir Kur'an'dýr. 78. Ayet (YNÖ meali) Titizlikle saklanan bir Kitap'tadýr. 78. Ayet (EHY meali) Korunan bir Kitapta; 79. Ayet (YNÖ meali) Ona, arýndýrýlmýþlardan baþkasý dokunmaz. 79. Ayet (EHY meali) ona tertemiz temizlenmiþ olanlardan baþkasý el süremez; 80. Ayet (YNÖ meali) Âlemlerin Rabbi'nden indirilmiþtir. 80. Ayet (EHY meali) Alemlerin Rabbi tarafýndan indirilmedir!

Kur’an da Allah tarafýndan gönderilmiþtir. Aþaðýdaki ayetde ‘Rabdan’ denilmemiþtir, ‘senin Rabbinden’, yani yüceler yücesi Tesnîm’den denilmiþtir.

91

16. NAHL SURESÝ 102. Ayet (YNÖ meali) De ki: "Ýman edenleri güçlendirip kökleþtirmek için ve Müslümanlara bir müjde ve kýlavuz olarak, Ruhulkudüs onu, senin Rabbinden indirdi. 102. Ayet (EHY meali) Söyle onlara: "Onu Rabbinden hak olarak Rühu'l-Kudüs (Cebrail), iman edenlere sebat vermek ve müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için indirdi."

Kur’an’da, iblisin ve ona uyan cinlerin, yüceler yücesi Tesnîm ile birlikte ilâh olarak kabul ettiði ve yüce konseyi oluþturan altý Rabbin/Yöneticinin de isimleri verilmiþtir. 71. NÛH SURESÝ 23. Ayet (YNÖ meali) Dediler ki: "Ýlahlarýnýzý sakýn býrakmayýn! Ved'di, Süva'ý asla býrakmayýn! Yeðus'u, Yeuk'u, Nesr'i de býrakmayýn!" 23. Ayet (EHY meali) "Sakýn ilâhlarýnýzý býrakmayýn; ne Vedd'i ne Suva'ý, ne Yaðus'u, ne Yeuk'u ve ne de Nesr'i" dediler.

Altýncýsý ve cinlerin Rabbi/Yöneticisi olanýn isimi ise Bal’dýr. 37. SAFFAT SURESÝ 123. Ayet (YNÖ meali) Ýlyas da elbette ki peygamberlerdendi. 123. Ayet (EHY meali) Þüphesiz Ýlyas da gönderilen peygamberlerdendir. 124. Ayet (YNÖ meali) O da toplumuna þöyle demiþti: "Hâlâ korkup sakýnmýyor musunuz?" 124. Ayet (EHY meali) Kavmine þöyle demiþti: "Siz Allah'tan korkmaz mýsýnýz?

92

GÖK TEÑRÝ

125. Ayet (YNÖ meali) "Bal'e yalvarýp yakarýyor, yaratýcýlarýn en güzelini býrakýyor musunuz?" 125. Ayet (EHY meali) O en güzel yarataný býrakýp da Ba'le mi yalvarýyorsunuz?

*

Arþdaki yüce konsey üyesi ve cinlerin Rabbi/ÖGü olan varlýðýn; Allah’a ortak koþulan Bal’ýn görünüþüdür. ÖG ATIN : ÖG hokum altýnda olan varlýk, demektir. Yerde yaþamýþ eski nesillerin de içine düþürüldükleri yanlýþ budur. Güneþ tanrýsý, yer tanrýsý, ateþ tanrýsý vb. þekilde adlandýrdýklarý, hiçbiri ilâh olmayan bu Yöneticilerdir\Rablerdir. Yüce konseyi oluþturan altý Rabler/Yöneticiler ile ilgili olarak Kur’an’da verilmiþ diðer bir bilgi de akýl durumlarýyla ilgilidir. 39. ZÜMER SURESÝ 43. Ayet (YNÖ meali) Yoksa Allah'ýn berisinden þefaatçýlar mý edindiler? De ki: "Onlar hiçbir þeye sahip olmayan/hiçbir þeye gücü yetmeyen, aklýný da iþletmeyen varlýklar olsalar da mý?" 43. Ayet (EHY meali) Yoksa Allah'tan baþka þefaatçýlar mý edindiler?! De ki: "Hiçbir þeye güç yetiremeseler ve akýl erdiremeselerde mi?" * AKINIÞ MEKANIÐÝ ALTI YARIQ TÝGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB

93

44. Ayet (YNÖ meali) De ki: "Þefaat, tümden ve sadece Allah'ýndýr. Göklerin ve yerin mülkü/yönetimi O'nundur. Sonunda O'na döndürüleceksiniz." 44. Ayet (EHY meali) De ki: "Bütün þefaat Allah'a aittir. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz!"

Akýllarý yok denilmediði gibi, akýllarýný iþletemedikleri de söylenmemiþtir. Akýllarýný iþletmeyen varlýklar tanýmlamasý yapýlmýþtýr. Yani, ruhlarý olmadýðý için akýlý iþletme/düþünme sistemine sahip olmadýklarý bilgisi verilmiþtir. Kendilerine öðretilenlerle görevlerini yapmakta olan fakat kendilerine öðretilenleri kullanarak yeni bir çözüm ve fikir oluþturamayan/üretemeyen varlýklardýr. Bilgisayarlarda kullanýlan programlar gibi, sadece ilimi kendilerine öðretilmiþ iþleri yapan, kendilerine öðretilenler dýþýnda baþka bir iþ için çözüm üretemeyen varlýklar olduklarý anlaþýlmaktadýr. Bu nedenle de birer ilâh olarak Allah’a ortak koþulmalarý da zaten mantýksýz ve yanlýþtýr. Tabii burada baþka bir konuda ortaya çýkmaktadýr. Demek ki bunu düþünemeyip Rableri ilâh yerine koyan cinlerin de, yaþamlarýný devam ettirmeleri için kendilerine öðretilenler dýþýnda akýlý iþletme özelliðine sahip olmayan, yani ruhu/kendi iradeleri olmayan varlýklar olduðu anlaþýlmaktadýr. Kur’an’da, Adem’in içine Allah’ýn ruhundan üflediði bilgisi verilmiþtir. Melekler ve cinler ile ilgili böyle bir bilgi yoktur. Her canlý varlýðýn yaþamýný sürdürmesi ve var ediliþ amacýný yerine getirmesine yetecek boyutta kendisine öðretilenler/bilgisi/güdüleri vardýr. Fakat Allah, Adem’i akýlýný iþleten bir varlýk olarak oluþturmuþtur. Bu nedenle tüm meleklerden ve cinlerden, akýlýný iþleten insanýn önünde secde etmesi/üstünlüðünü kabul etmesi istenilmiþtir. Bizlere çok doðal gelmekle birlikte akýlý iþletme özelliðine/kendi iradesine sahip varlýklar olarak var ediliþimiz, kâinatdaki yerimizin çok önemli ve deðerli olduðunu göstermektedir. Þimdi, Allah’ýn/Teñri’nin/ÖK’ümüzün/yüceler yücesi Tesnîm’in, varlýk alanýnda meydana getirdiði/oluþturduðu varlýklara vermiþ olduðu adlarýn anlamlarýný bulalým. Erken Türkçe tamðalarýn anlamlarý için *. * Erken Türklerin Anadolu Yazýtlarý, Kazým Mirþan, 2005,MMB 94

GÖK TEÑRÝ

Melek adýnýn erken Türkçe ile yazýlýþý ËMËLÖK’ dür. ‘ËM’; birinci tekil þahýs zamiri, ‘ËL’ in anlamý ‘iletme’, ‘ÖK’; yüceler yücesi Tesnîm’dir. ËMËLÖK adýnýn anlamý da; ‘ÖK’e/Teñri’ye ileten’ demektir. Biz bugün melek olarak telaffuz ediyoruz. Doðrusu ‘melök’dür. Cin adýnýn erken Türkçe aslý ÖCÝN’dir. ‘ÖC’ ün anlamý; ‘kendi, kendisi’, ‘IN’ýn anlamý; ‘hokum altýna alma’, ÝN; hokum altýna alan/alýnan’ dýr. (Sözcük içindeki yerine baðlý olarak. IN tamðasýnýn þekli ‘)’ dir ve bugün matematikte de ‘kapsamak’ olarak kullanýlmaktadýr). CÝN adýnýn anlamý, ‘kendisi hokum altýna alýnan’ demektir. Biz bugün cin olarak telaffuz ediyoruz. Ýnsan adýnýn erken Türkçe aslý ÝNASAÑ’ dýr. ÝN; hokum altýna alan(burada ‘ÝN’ tamðasý baþta, ÖCÝN adýnda sondadýr), AS’ýn anlamý ‘yetki’ dir. *AÑ’ýn anlamý ‘düþünme ve hissetme sistemi, yani akýlý iþletme sistemi ve þuur’dur (ruhun özelliði akýlý iþletmesidir, akýlý iþleten/düþünen sistemdir, bilgisayardaki iþletim sistemi ile ayný iþleve sahip fiziksel yapýdýr. Öðrenilerek akýlý oluþturan bilgileri/ilimi kullanarak daha önce bilinmeyen çözüm ve fikir oluþturan sistemdir ruh; iradedir). ÝNSAÑ adýnýn anlamý, ‘akýlý iþletme yetkisiyle; ruhuyla hokum altýna alan, demektir. Hokumun sahibi deðildir, yetki/bir þans verilmiþtir. Kur'an, akýlý iþletme/düþünme özelliðine sahip varlýklarýn, ayetlerde verilmiþ olan bilgilerle ilimin rehberliði altýnda akýlýný iþleterek düþünmesini ve ikna olduktan sonra, herþeyin, AL-APA’nýn fiziksel varlýðýnýn bir parçasý ve hokumun sadece, AL-APA’nýn varlýk alanýndaki kendisi olan Allah’a ait olduðunu anlayarak öðrenme aþamasýna ulaþmasýný saðlayan kitapdýr. Ýman etmek; ‘inanýyor’ olmak deðildir. Ýman etmek; doðruyu, Allah’ýn izini ve yardýmýyla, ‘biliyorum’ diyebilecek seviyede bilgiye eriþtirilmek ve bunlarý anlayabilmektir.

* ERKEN-TÜRK DEVLETLERÝ VE TÜRÜK BÏL,

Kazým Mirþan,1999, MMB 95

2. BAKARA SURESÝ 256. Ayet (YNÖ meali) Dinde baský-zorlama-tiksindirme yoktur. Doðru bilgiye dayalý eriþ, bozuk bilgiye dayalý sapýþtan açýk bir biçimde ayrýlmýþtýr. Her kim tâðuta sýrt dönüp Allah'a inanýrsa hiç kuþkusuz sapasaðlam bir kulpa yapýþmýþ olur. Kopup parçalanmasý yoktur o kulpun. Allah, hakkýyla iþiten, en iyi biçimde bilendir. 256. Ayet (EHY meali) Dinde zorlama yoktur. Doðruluk sapýklýktan kesin olarak ayrýlmýþtýr. Artýk her kim Taðut'a küfredip Allah'a iman ederse, iþte o, en saðlam kulpa yapýþmýþtýr. Allah, iþitir, bilir.

‘Ýman’ kelimesinin Türkçe aslý ‘ËMAÑ’dýr. ‘ËM’ birinci tekil þahýs zamiri, ‘AÑ’ýn anlamý ‘akýlý iþletme’dir. Ýman adýnýn anlamý ‘akýlýný iþleten/düþünen’ demektir. Akýlýný iþleterek Allah’dan baþka ilâh olmadýðýna, O’nun ilimine ve ilimiyle/kelimeleriyle dilediði herþeyi var edecek ve oluþturacak sýnýrsýz kudrete sahip olduðunu bilmek, ulaþtýrýlan ilim seviyesiyle Kur’an’da verilmiþ olan bilgileri ikna olarak anlayýp bilir hale gelerek, Allah iradesi dýþýna çýkýlamayacaðýnýn, yani; ahlâklý, adaletli, barýþtan ve yardým etmekten yana yaþamanýn dýþýnda bir yaþam tarzýnýn kabul edilmeyeceðinin, bu deðerlerin dýþýna çýkýldýðýnda kýyamet günü büyük bir acý ve ýzdýrapla cezalandýrýlacaðýnýn þuuruna sahip durumda yaþamak, adaletin çiðnenmesine ve zulme boyun eðmemektir. Semavi kitaplarda verilen bilgilere inanmak, mümin(inanan) olmaktýr ve bu durumun kapýsý her insana açýktýr. Fakat iman etmek, yani akýlý ‘doðru’yu anlayabilecek seviyede iþletebilmek ise, Allah izinini gerektirir. 10. YÛNUS SURESÝ 100. Ayet (YNÖ meali) Allah'ýn izni olmadýkça hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliði, aklýný kullanmayanlar üzerine býrakýr.

96

GÖK TEÑRÝ

100. Ayet (EHY meali) Allah'ýn izni olmadýkça hiç bir kimsenin iman etmesi mümkün deðildir. Akýllarýný güzelce kullanmayanlarý Allah pislik içinde býrakýr! 10. YÛNUS SURESÝ 99. Ayet (YNÖ meali) Eðer Rabbin dileseydi, yeryüzündeki insanlarýn tümü toplu halde mutlaka iman ederlerdi. Hal böyle iken, mümin olmalarý için insanlarý sen mi zorlayacaksýn! 99. Ayet (YNÖ meali) Eðer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederlerdi. O halde insanlarý hep mü'min olsunlar diye sen mi zorlayacaksýn?

Bu durumu þu þekilde daha iyi anlatabilirim. Bu kitapda okuduklarýnýzdan anlayamadýðýnýz bilgiler olacak. ‘Anlamadýðýnýz’ deðil, ne kadar düþünseniz de ‘anlayamadýðýnýz’ bilgiler. Ýþte bu durum, ‘doðruyu’ anlayabilecek kadar akýlý iþletme kapasitenizin olmamasýndan kaynaklanýyor. Bu üzülecek ya da anladým diye övünecek bir durum deðil. Çünkü kendi elimizde, kontrolümüzde olan bir þey deðil. Allah iziniyle mümkün olabilecek bir durum. Bir bilgisayarýn ‘iþletim’ kapasitesinin artýrýlmasý ile ayný olay. Kur’an’da verilmiþ olan bir baþka bilgiyi hatýrlayýn. Hz.Ýsa’nýn, beþik çaðýnda konuþabilmesi için baþka bir ruhla desteklendiði bilgisi verilmiþtir. Akýlý iþletme kapasitesi, içimizdeki ruh miktarý ile doðru orantýlýdýr. 58. MÜCÂDÝLE SURESÝ 22. Ayet (YNÖ meali) Allah'a ve âhiret gününe inanan bir topluluðun, Allah'a ve resulüne karþý çýkanlarla sevgiye dayalý bir dostluk kurduðunu göremezsin. Bunlar onlarýn ister babalarý olsun, ister çocuklarý olsun, ister kardeþleri olsun, ister akrabalarý olsun. Allah onlarýn kalplerine imaný yazmýþ ve onlarý kendisinden bir ruhla desteklemiþtir. Onlarý, altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere koyacaktýr; sürekli kalacaklardýr orada. Allah onlardan hoþnut olmuþtur, onlar da Allah'tan hoþnut

97

olmuþlardýr. Allah'ýn hizbi iþte bunlardýr. Dikkat edin, Allah'ýn hizbi, baþarýya ulaþanlarýn ta kendileridir! 22. Ayet (EHY meali) Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluðun Allah'a ve peygamberine karþý kanunlar koymaya kalkýþan kimselerle seviþir bulamazsýn; babalarý veya oðullarý, kardeþleri veya akrabalarý olsalar bile. Ýþte Allah, öyle kimseleri sevmeyen bir topluluðun kalplerine imaný yazmýþ ve kendilerini tarafindan bir ruh ile desteklemiþtir. Onlarý içlerinde sonsuza dek kalmak üzere altýndan ýrmaklar akan cennetlere koyacaktýr. Allah onlardan hoþnut olmuþ, onlar da O'ndan hoþnut olmuþlardýr. Ýþte onlar, Allah'ýn taraftarýdýrlar. Uyanýk ol ki, Allah'ýn taraftarlarý hep kurtuluþa erenlerdir.

‘Doðru’, belki baþka hiçbir yerde bu kadar açýk ve ilimin ulaþtýðý seviye kanýt olarak kullanýlmýþ þekilde anlatýlmamýþtýr, Teñri oluru ve yardýmýyla. Doðruyu anlayabilmek için gerekli olan bilginin su üstüne çýkmýþ ve bu bilginin ilimle kanýtlanabilir olmasý, bugün artýk herkesin Allah iziniyle iman edebilmesi için en büyük þanstýr. Ön yargýlarýn ve bugüne deðin doðru olduðu sanýlan bilgilerin yönlendirmesinden kurtularak düþünmeye baþlamak, atýlacak ilk adýmdýr. Beklenilen ‘inanýlmasý’ dýr, herkesin tamamýný hemen ‘anlamasý’ deðil. Çünkü bu durum Allah izinine tabiidir. Bu izine eriþebilmek de önce inanýp bu þuurla derin derin düþünürken, ayný zamanda, inanmýþ olmayý gerektiren ilkelere uygun yaþamakla mümkündür. Yerdeki sýnav halâ devam etmektedir. Yerdeki bu yaþantýsýnda gözüyle görmeden Kur’an’da verilmiþ olan bilgilere inanan ve bunlara uygun yaþayan her insan, kýyamet günü ‘doðru’yu gördükten sonra zaten bir daha asla isyan etmeyecek, Teñri’ye ortak koþmayacak ve düzenin bozulmasýna sebep olmayacaktýr. Bu nedenle de bir cezaya maruz kalmadan doðrudan cennete geçebilecek, orada yaþamýna devam edecektir. Allah, iziniyle iman etmiþ insanlarýn dost olarak kabul edilmesini ve onlardan yüz çevirilmemesini öðütlemiþtir.

98

GÖK TEÑRÝ

5. MAÝDE SURESÝ 56. Ayet (YNÖ meali) Allah'ý, O'nun resulünü ve iman edenleri dost edinen/Allah'tan, O'nun resulünden ve iman edenlerden yüz çeviren bilsin ki, galip gelecek olanlar Allah'ýn taraftarlarýdýr. 56. Ayet (EHY meali) Ve her kim Allah'a, peygamberine ve iman edenlere dost olursa, þüphe yok ki, ancak Allah'tan yana olanlar üstün geleceklerdir.

Geride kalan sorulardan bir tanesi þudur. Göklerin ve yerin, ve de insanýn var edilmesinden çok önce, ilk ve en büyük varlýk âlemi olan arþ ve oradaki varlýklar, yani yaþam, niçin var edilmiþtir? Bu sorunun cevabýný verebilmek ancak AL-APA’yý anlayabilmekle mümkündür. AL-APA’yý, yani irade anlamýnda varlýk alanýnda Kendisi olan Allah’ý anlayabilmek ise, Allah’ýn farklý manevi/duygusal durumlarýný anlatan ve isteklerinin ne olduðu hakkýndaki sözlerini içeren ayetlerde verilen bilgilerle mümkündür. AL-APA kendisini saklamamaktadýr ve anlaþýlmamayý istemesi gibi bir durum yoktur. Aksine, Kendisi’nin, doðru olarak bilinmesini ve anlaþýlmasýný istemektedir. Akýlý iþletme özelliði/düþünme insanlara verilmiþtir. 39. ZÜMER SURESÝ 67. Ayet (YNÖ meali) Allah'ý, kadrine/þanýna yaraþýr þekilde tanýyamadýlar. Oysaki kýyamet günü, yeryüzü tamamen O'nun avucudur/avucundadýr; gökler de O'nun sað elinde/kudretinde dürülmüþ haldedir. Þaný yücedir O'nun; arýnmýþtýr onlarýn ortak koþtuklarýndan. 67. Ayet (EHY meali) Onlar, Allah'ý gerektiði gibi takdir edemediler. Oysa bütün yeryüzü kýyamet gününde O'nun tasarrufunda olacak gökler de O'nun kudretiyle katlanmýþ olacaktýr. O, onlarýn ortak koþtuklarýndan münezzeh ve çok yücedir.

99

Sadece varlýk yapýsýný anlamak, AL-APA’nýn varlýðý konusunda emin olmamýzý saðlar. ÖK’ümüzün oluruyla bugün ulaþýlmýþ olan ilim seviyesi; kuantum fiziði bilgisi, AL-APA’nýn Kendi varlýk yapýsýndan nasýl var edildiðimizin, ikna olarak öðrenilmesini saðlamýþtýr. Bizlere vermiþ olduðu nimetler ve kusursuz adaleti, sadece O’na hamd edilmesinin ve þükredilmesinin sebepleridir. Allah’ý anmayla birlikte, AL-APA’yý gözümüzle görmüþçesine içten sevebilmek ise, ancak Kendisi’ni anlayarak tanýmakla mümkündür. 55. RAHMAN SURESÝ 29. Ayet (YNÖ meali) Göklerde ve yerde kim varsa O'ndan ister. O, her an yeni bir iþ ve oluþtadýr. 29. Ayet (EHY meali) Göklerde ve yerde olanlar O'ndan dilenirler. O, her gün yeni bir tecellidedir;

Allah niçin her an yeni bir iþ ve oluþtadýr? Kâinat, yaþamýþ veya yaþayacak olan, akýlýný en fazla iþletebilecek insaný bile sürekli meþgul edecek bilinmeyenlerle doludur. AL-APA herþeyi bilen ve dilediði herþeyi yapabilecek ilime sahip olandýr. Böylesine sýnýrsýz ilim ve kudrete sahip, Ruh’a/akýlý iþletme sisteminin tamamýna sahip olan ALAPA’nýn/Allah’ýn hiç birþey yapmadan boþ durabilmesi imkânsýzdýr. Bu durum, O’nu anlayabilmemiz için Kur’an’da verilmiþ olan en önemli bilgidir. Birçok ayetde verilmiþ olan diðer bilgiler yan yana konduðunda da þu özellikleri ortaya çýkmaktadýr. AL-APA’nýn irade anlamýnda varlýk alanýnda Kendisi olan Allah; ‘baðýþlar’, ‘azap eder’, ‘affeder’, ‘öc alýr’, ‘merhamet eder’, ‘darýlmaz’, ‘yardým eder’, ‘teþekkür eder’, ‘sever’, ‘sevmez’, ‘korkmaz’, ‘sabreder’, ‘sözünü tutar’, ‘yalan söylemez’, ‘uyarýr’... Çok açýk bir þekilde görülmektedir ki bu özelliklerin hepsi biz insanlarýn duygusal yapýlarýnda da vardýr. Bu durum doðaldýr. Çünkü nasýl içimizdeki ruhlar AL-APA’nýn Ruh’unun küçük bir miktarý ise, fiziksel yapýmýz da AL-

100

GÖK TEÑRÝ

APA’nýn fiziksel yapýsýnýn çok küçük bir miktarýdýr. Vücudlarýmýz ve ruhlarýmýz, ‘bütün’ün tüm fiziksel özelliklerini taþýmaktadýr, fakat kapasiteler arasýnda çok büyük fark vardýr. Bu durum, AL-APA’nýn niçin varlýk âlemini ve canlý varlýklarý var ettiði sorusunun cevabýný da kendi içimizde bulmamýza olanak vermektedir. Tepkiler farklýdýr fakat ayný duygular her iradeye ayný hisleri yaþatýr. Herkes bir an için neyin kendisine en zor gelecek ve dayanýlmaz olacaðýný düþünüp iyice tartabilirse, soru’nun cevabý ortaya çýkacaktýr. AL-APA’nýn Kendi varlýðýndan baþka hiçbir varlýðýn olmadýðý durumda Kendi maddi varlýðýndan varlýk âlemini ve canlý varlýklarý var etmesinin sebebi; yalnýzlýðýn paylaþýlmasýdýr. AL-APA, bu duruma son vermek ve yanlýzlýðý paylaþmak amacýyla ilk önce, iradesini varlýk alanýna taþýmak için varlýk alanýndaki Kendisi olacak þekilde Allah’ýn/Teñri’nin/ÖK’ün vücudunu sudan var etmiþ, Ruh bu vücudun içine girerek varlýk alanýnda görünen bir varlýk; Allah olarak, canlý ve cansýz varlýklarý oluþturmuþ/meydana getirmiþtir. 4. NÝSA SURESÝ 132. Ayet (YNÖ meali) Hem göklerdekiler hem yerdekiler Allah içindir.Vekil olarak Allah yeter. 132. Ayet (EHY meali) Allah'ýndýr bütün göklerdeki ve yerdeki! Dayanýlacak (vekil) olarak da Allah yeter!

AL-APA, Kendi varlýðýndan, Kendisi için, Kendi fiziksel yapýsý içinde var ettiði tüm varlýklarla birlikte sonsuz olan yaþamý paylaþmak için kâinatý var etmiþtir (Saadet vaadedenlerin insanlarý kullanmak ve ortak koþmaya sürüklemek için söylediði gibi, Hz.Muhammed için var etmemiþtir). Bu durumu oluþtururken, her varlýðýn mutlak ihtiyacý olan þeyleri ve haz alýp mutlu olarak yaþamasý için gerekli olanlarý da var etmiþtir. Toplum dilinde nereden çýktýðý bilinmeyen ‘yalnýzlýk Allah’a mahsusdur’ sözü doðru deðildir. Herþeyi bilen, herþeyi yapmaya güç yetiren AL-APA’nýn,

101

Kendisi’nden baþka hiçbir varlýðýn olmadýðý bir durumda varlýðýný yalnýz sürdürmesi ve bu durumun sonsuz olmasý, böyle üstün ve Âlim olan için katlanýlacak bir durum deðildir. Allah sadece ödüllendiren veya cezalandýran deðildir, duygularý da vardýr. Duygularýn anlamý ve deðeri de ancak paylaþýldýðýnda ortaya çýkar ve mutluluk verir. 35. FÂTIR SURESÝ 33. Ayet (YNÖ meali) Adn cennetlerine girerler onlar, orada altýndan bilezikler ve inci takýnýrlar. Orada giysileri ise ipektir. 33. Ayet (EHY meali) Adn cennetleri, ona girecekler, orada altýn bileziklerle ve incilerle sesleneceklerdir. Orada elbiseleri ipektir. 34. Ayet (YNÖ meali) Þöyle derler: "Hamt olsun, üzüntüyü bizden gideren Allah'a! Rabbimiz mutlak Gafûr, mutlak Þekûr'dur. 34. Ayet (EHY meali) Ve þöyle demektedirler: "Hamdolsun Allah'a bizden o hüznü giderdi; gerçekten Rabbimiz çok baðýþlayan ve þükrün karþýlýðýný bolca verendir. 35. Ayet (YNÖ meali) Lütfuyla bizi durulacak yurda kondurdu. Orada bize hiçbir yorgunluk dokunmaz. Orada bize hiçbir usanç da dokunmaz." 35. Ayet (EHY meali) Lütfundan bizi durulacak yurda kondurdu. Burada bize yorgunluk gelmeyecek, burada bize usanç gelmeyecektir.

Yukarýdaki ayetlerde verilen bilgide, orada olanlara herþeyin verildiði cennetde dahi, ‘Orada bize usanç da dokunmaz’ denilerek usanmanýn/býkmanýn, nerede olursa olsun akýlýný iþleten ve þuuru olan her varlýk için geçerli olduðu vurgulanmýþtýr. Allah, Hz. Ýbrahim’i dost edinmiþtir.

102

GÖK TEÑRÝ

4. NÝSA SURESÝ 125. Ayet (YNÖ meali) Güzellikler sergileyerek ve özü-sözü doðru bir halde Ýbrahim'in milletine uyarak yüzünü Allah'a teslim edenden daha güzel dinli kim olabilir! Allah Ýbrahim'i dost edinmiþti. 125. Ayet (EHY meali) Din bakýmýndan o kimseden daha iyi kimdir ki, özü iyi olarak yüzünü Ýslam ve Allah'a tutmuþ ve muvahhid olarak Ýbrahim'in dinine uymuþtur. Allah ki, Ýbrahim'i dost edinmiþti.

Dost demek sadece sevilen/sevgi’li olan demek deðildir. Dost ayný zamanda arkadaþ olan demektir. Görüþülen, birlikte sohbet ederek vakit geçirilen demektir. Hz.Ýbrahim’i dostu olacak mertebeye yükseltmiþ olan; Allah/ gökleri hokum altýna alan ÖK/yüceler yücesi Tesnîm, yani AL-APA’nýn varlýk âlemindeki Kendisi’dir. Ýçat ediliþimizin baþlangýç sebebi; içten, sevgi dolu dostluktur, sevgiyle sonsuz olan yaþamý paylaþmaktýr, yalnýzlýðý sona erdirmektir. Bu bilgiler ýþýðý altýnda þu soru ortaya çýkmaktadýr. Allah, gökleri ve yeri, ve insaný var etmesinden çok önce arþý, melek ve cinleri var etmiþtir. Akýlý iþletme özelliðine sahip ilk insan soyu olan Adem’i var etmeden önce, bu özelliðe sahip olmayan farklý fiziksel özellikteki insan toplumlarýný var etmiþ ve yerde yaþam vermiþtir. Peki ÖK’ümüz/yüceler yücesi Tesnîm, niçin melek, cin ve ilk insan toplumlarýna akýlý iþletme özelliðini vermemiþtir de, Adem’in içine Ruh’undan üfleyerek bu özelliði bu yeni insan soyuna vermiþtir? Bu özelliði vermesinin sebebi nedir? Yeni bir karar mýdýr, yoksa baþlangýçtan beri planlanmýþ bir durum mudur? 33. AZHAB SURESÝ 72. Ayet (YNÖ meali) Biz emâneti göklere, yere, daðlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekten kaçýndýlar, ondan ürktüler. Ýnsan ise çok zalim ve çok cahil olduðu halde onu yüklendi.

103

72. Ayet (EHY meali) Evet Biz, o emaneti göklere, yere ve daðlara sunduk da onlar onu yüklenmeye yanaþmadýlar ve ondan korktular da insan yüklendi onu. O gerçekten çok zalim, çok cahil bulunuyor.

Teñri oluruyla, ilk çözmemiz gereken ‘emânet’ kelimesinin anlamýdýr. Kur’an’da, üzerinde inceltme iþareti bulunan ‘emânet’ adý bu ayettedir. Erken Türkçe aslý ‘ËMEÑAT’ dýr. ‘ËMEÑ’ adýnýn anlamý ‘akýlý iþleteme sisteminin/Ruh’un sahibi olan’ demektir. ‘AT’ sözcüðünün anlamýnýn da ‘var etme’ olduðunu biliyoruz. ‘ËMEÑAT’ adýnýn anlamý, akýlý iþletme sisteminin/Ruh’un paylaþýlmasýdýr/verilmesidir. Allah’ýn Ruh’undan üfleyerek Adem’e akýlý iþletme sisteminin/özelliðinin verilmesi fiziksel olayýný tanýmlayan ad budur. ‘ÝÇAT’, AL-APA’nýn kâinatý, Kendi fiziksel yapýsýndan Kendi içinde var ettiði fiziksel olayý tanýmlayan addýr. ‘ËMEÑAT’, Allah’ ýn, Ruh’undan küçük miktarlarýný bizlere vererek akýlý iþletme özelliðine/ ruha sahip olabilmemizi saðladýðý fiziksel olayýn adýdýr. Yukarýdaki ayette verilen diðer bilgilerse þunlardýr. Akýlý iþletme özelliði insandan önce daðlara teklif edilmiþtir. Ses titreþimlerinin, maddenin temel yapý taþlarý arasýnda þuura sahip parçacýk tarafýndan anlaþýldýðý bilgisi hatýrlanýrsa, bunun nasýl olduðu kavram olarak anlaþýlmaktadýr. Ýlginç olan, bugün insanlar daha zekiyim diyerek övünürken daðlarýn bu özelliði istememiþ olmasýdýr. Ayetde verilen diðer bilgi; insanýn akýlý iþletebilme/ düþünme özelliðini yüklenmiþ olmasýnýn sebebi ise daha da ilginçtir; cahil ve zalim olmak. Bunlarýn anlamý nedir? Cahil bir durumdayken, yani doðruyu; bu yaþantýmýzdan sonra da benzer bedenlerimizle sonsuz yaþama devam edeceðini bilmeden, hokumun sadece Allah’a ait olduðunu bilmediði için Allah’a hesap verileceðini düþünmeden, ve hesap verileceðini bilmediðinden/inanmadýðýndan istediði gibi yalan söyleyerek, çalarak, sapýklýk yaparak yaþayan ve hesap verme þuuru/korkusu olmadýðý için zulmedebilen bir varlýðýn, bir de akýlý iþletme özelliðine sahip olarak iradesiyle kendi kararlarýný kendisi vererek nelere sebep olabileceði-

104

GÖK TEÑRÝ

ni, nasýl büyük yanlýþlar yapabileceðini düþünebiliyor musunuz? Baþýnýzý kaldýrýp, yerde bugün yaþananlara bir bakýn. Yukarýdaki ayetin devamýnda, 73. ayetde verilmiþ olan bilgilere bakalým. 73. Ayet (YNÖ meali) Bunun böyle olmasý, Allah'ýn; ikiyüzlü erkeklerle ikiyüzlü kadýnlara, þirke sapmýþ erkeklerle þirke sapmýþ kadýnlara azap etmesi, mümin erkeklerle mümin kadýnlarýn tövbelerini kabul etmesi içindir. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. 73. Ayet (EHY meali) Çünkü Allah, münafik erkeklere, münafik kadýnlara, müþrik erkeklere, müþrik kadýnlara azap edecek, inanan erkekleri inanan kadýnlara da tevbe ile nazar buyuracak. Allah çok baðýþlayýcýdýr, merhamet edendir.

Akýlý iþletme özelliði/ruh, sorumluluðunu da beraberinde taþýdýðý ve ancak kendi iradesiyle kararlarýný verip kendi seçimlerini yapan bir varlýða yaptýklarýndan hesap sorulabileceði için, bu özellik insana verilmiþtir. Ayný þekilde, akýlý iþletme özelliðine sahip olduðu için, gözüyle görmesede mümin/inanan olmasý mümkün olan varlýklarýn tövbelerinin kabul edilebilir olmasý sebebi de bu özelliðin verilmiþ olmasýnýn diðer sonucudur. Çünkü ‘inanmak’ gibi ‘inanmamak’ da iradeyle verilmiþ bir karardýr. Hatalar, yanlýþlar insanlar içindir ve devam etmemesi durumunda tövbenin/af dilemenin kabul edilmesi beklenilecek olan merhametdir. Akýlýný iþletme/düþünme özelliðine sahip olmayan bir varlýða, görmediði birþey anlatýlamaz, öðretilemez. Bu nedenle de ‘inanmýyor’ diye suçlanamaz. Adem cahil olduðu, yani var ediliþ ile ilgili doðru bilgiye sahip olmadýðýndan akýlý iþletme özelliðiyle omuzlarýna yüklenecek sorumluluðu kavrayamadan bu yükü almýþtýr. Ýblis/þeytan/kadýn bir cin olan Ýsrael, Allah’a ortak koþmasýna, Allah’a itaat etmeyerek Hz.Adem’in önünde secde etmemesine raðmen hemen cezaya çarptýrýlmamýþtýr. Bunun sebebi, varlýk alanýnda ‘bütün’ olarak görülemez AL-APA’nýn varlýðýný anlayabilmesi için sahip olmasý gereken akýlý iþletme sistemine/ruha sahip olmamasýdýr.

105

Ancak gördüklerini anlayabildiðiden, Allah, doðruyu ona anlatabilmek ve arþdaki yüce konsey üyesi Rablerin/Yöneticilerin ilâh olmadýklarýný görerek ikna olmasý için Ýsrael’in gözü önünde gökleri ve yeri yapmýþtýr/meydana getirmiþtir. Diðer Rabler bunu yapamýyor olmasýna raðmen Ýsrael onlarý Allah’a ortak koþmaya devam etmiþtir. Bunu üzerine ÖK’ümüz, yine Ýsrael’in gözleri önünde, insaný var etmiþ ve yerde yaþam vermiþtir. Tüm bunlar gözleri önünde yaþanmýþ olmasýna raðmen Ýsrael, Allah’a ortak koþmaya devam ettiði için, ÖK’ümüz/Rab’bimiz Allah, Kendi elleri ile topraktan Adem’i var etmiþ, gözleriyle görmeden de anlayabileceðini ve itaat edeceðini göstermek için Ruh’undan üfleyerek akýlý iþletme özelliðini vermiþ ve bir çok isimin, adýn anlamýný anlatarak öðretmiþtir. Aþaðýdaki ayetlerde Hz.Adem’in yerde bir halife olmasý için var edildiði bilgisi verilmiþtir. 2. BAKARA SURESÝ 30. Ayet (YNÖ meali) Bir zamanlar Rabbin meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife atayacaðým." demiþti de onlar þöyle konuþmuþlardý: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksýn? Oysaki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsayýp yüceltiyoruz." Allah þöyle dedi: "Þu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim." 30. Ayet (EHY meali) Düþün ki, Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife tayin edeceðim." dediði vakit, "Biz seni tesbih ve takdis edip dururken orada fesat çýkaracak ve kanlar akýtacak bir yaratýk mý yaratacaksýn?" dediler. "Her halde Ben sizin bilmeyeceðiniz þeyleri bilirim!" buyurdu. 31. Ayet (YNÖ meali) Ve Âdem'e isimlerin tümünü öðretti. Sonra onlarý meleklere göstererek þöyle buyurdu: "Hadi, haber verin bana þunlarýn isimlerini, eðer doðru sözlüler iseniz." 31. Ayet (EHY meali) Ve Adem'e bütün isimleri öðretti. Sonra o isimlerin delalet ettiði þeyleri meleklere gösterip: "Haydi davanýzda doðru iseniz, Bana þunlarý isimleriyle haber verin!" buyurdu.

106

GÖK TEÑRÝ

Hz.Adem; halife, yani Allah’ýn vekili ünvanýyla/göreviyle var edilmiþtir. Hz.Adem’in, yerde bozgunculuk yapanlara ve kan dökenlere bir vekil olarak gönderilecek olmasý, Hz.Adem’den önce yerde yaþayanlarýn olduðu bilgisini vermektedir. Ýblis/þeytan; kadýn bir cin olan Ýsrael, Hz.Adem’e secde etmeyerek, kuru çamurdan var edilmiþ ve akýlý iþletme özelliðiyle yüceltilmiþ insan adlý varlýðýn kendinden üstün olduðunu kabul etmeyerek isyan edince arþdan kovulmuþtur. Bu olaydan önce yerde yaþayanlar olmasý, Adem soyu ve cinlerden önce de yerde yaþayanlar olduðunu göstermektedir. 7. A’RAF SURESÝ 11. Ayet (YNÖ meali) Andolsun ki sizi yarattýk, sonra sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere "Âdem'e secde edin" dedik. Onlar da secde ettiler. Ama Ýblis etmedi, secde edenlerden olmadý o. 11. Ayet (EHY meali) Gerçek þu ki, önce sizi yarattýk, sonra size þekil verdik, sonra da meleklere: "Adem'e secde edin!" dedik; hemen secde ettiler, ancak Ýblis secde edenlerden olmadý. 12. Ayet (YNÖ meali) Allah buyurdu: "Sana emrettiðimde secde etmeni engelleyen neydi?" Ýblis dedi: "Ben ondan hayýrlýyým. Beni ateþten yarattýn, onu çamurdan yarattýn." 12. Ayet (EHY meali) Allah: "Sana emrettiðim halde secde etmene ne engel oldu." dedi. "Ben ondan hayýrlýyým, beni ateþten yarattýn, onu ise çamurdan." dedi. 13. Ayet (YNÖ meali) Buyurdu: "O halde in oradan. Senin haddine mi orada büyüklük taslamak! Hadi çýk! Sen alçaklardansýn." 13. Ayet (EHY meali) Allah: "Hemen in oradan, orada büyüklük taslamak ne haddine, haydi çýk; çünkü sen alçaklardansýn!" buyurdu.

107

14. Ayet (YNÖ meali) Dedi: "Ýnsanlarýn diriltileceði güne kadar bana süre ver." 14. Ayet (YNÖ meali) Ýblis: "Dirilip kaldýrýlacaklarý güne kadar bana mühlet ver!" dedi. 15. Ayet (YNÖ meali) Buyurdu: "Süre verilenlerdensin.” 15. Ayet (YNÖ meali) Allah: "Haydi, mühlet verilenlerdensin." buyurdu.

Bu ayetlerde verilmiþ olan üç önemli bilgi vardýr. Ýblise ‘süre verilensin’ denilmemiþtir. ‘Süre verilenlerdensin’ denilmiþtir. Yani daha önce kendilerine süre verilen baþkalarýnýn olduðu anlaþýlmaktadýr. Ýkincisi; Hz. Adem henüz var edilmiþken, iblisin, ‘insanlarýn diriltileceði güne kadar...’ þeklinde çoðul olarak söylemiþ olmasýndan, o andaki insan sayýsýnýn bir olmadýðý anlaþýlmaktadýr. Üçüncüsü; insanlarýn diriltileceði gün olan kýyamet gününün o anda biliniyor olmasý gerekir ki iblisin bunu bilerek bu güne kadar süre istemiþ olduðudur. Ýnsanlar sadece kuru çamurdan var edilmemiþlerdir. Adem türünden önce yere indirilmiþ olan farklý insan topluluklarý olduðu gibi, Adem’den sonra farklý özellikteki maddelerden var edilen insan toplumlarý vardýr. 30. RÛM SURESÝ 20. Ayet (YNÖ meali) Onun ayetlerinden biri de sizi, topraktan yaratmýþ olmasýdýr. Sonra siz bir insan türü oldunuz, her tarafa yayýlýyorsunuz. 20. Ayet (EHY meali) Yine O'nun sizi topraktan yaratmasý (yüce kudretine delalet eden) ayetlerindendir ki, sonra da siz þimdi bir beþersiniz, yayýlýp duruyorsunuz.

‘... siz bir insan türü oldunuz ’ denilmiþtir. Sadece bir tür olsaydý ‘insan türü oldunuz’ þeklinde ifade edilirdi.

108

GÖK TEÑRÝ

17. BENÝ ÝSRA SURESÝ 70. Ayet (YNÖ meali) Yemin olsun, biz, Âdemoðullarýný onur ve üstünlükle donattýk, onlarý karada ve denizde binitlerle yükledik. Onlarý, güzel ve temiz rýzýklarla besledik. Ve onlarý, yarattýklarýmýzýn birçoðundan üstün kýldýk. 70. Ayet (EHY meali) Andolsun ki: Biz, Adem oðullarýný üstün bir þerefe mazhar kýldýk; karada ve denizde binitlere yükledik ve güzel güzel nimetlerle besledik; yarattýklarýmýzdan çoðunun üzerine geçirdik.

Üzerinde yaþadýðýmýz yerde 6-7 farklý boyuta ve yapýya sahip insan kemikleri bulunmuþtur. En sonuncusu 2004 yýlýnda bir adada bulunmuþ olup, 80 cm boyundadýr. Ýlim insanlarý buna ‘hobit’ ismini vermiþlerdir ve bu bir pigme deðildir. Cevabýný bulamadýklarý soru ise; daha eski dönemlerde yaþamýþ olan insan toplumlarý vahþi olarak yaþayýp akýl emaresi göstermezken, Ýngilizce’de ‘Homo sapiens’ (sapiens; düþünen) adý verdiði bizlerin nasýl olup da düþünebildiðidir. Ýlim, niçin bu insan toplumunun bir anda akýlý iþleten/düþünen hale geldiðini çözememiþtir. Bunun sebebi þudur; Allah, Kendi Ruh’undan içine üfleyerek, insanýn Adem soyunu akýlý iþletme sistemiyle donatýp düþünen varlýklar olarak meydana getirmiþ ve meydana getirdiði birçok varlýktan üstün kýlarak yere yerleþtirmiþ olmasýdýr. Fizikçi Albert Einstein bir sözünde þöyle demiþtir; “Din olmadan bilim eksiktir, bilim olmadan din kördür.’” Ýlimin eksiklerini ve çözümleyemediklerini ayetlerde verilen bilgiler tamamlamaktadýr. Var ediliþimizle ilgili ayetlerde verilen ilimsel bilgilerin anlaþýlýr olmasý da ilimin ilerlemesiyle mümkün olmuþtur. Akýlý iþletmenin, akýlý tembellikten kurtarmanýn ilk adýmý sorgulamaktýr. Öðretilen herþeyin doðru olduðunu kabul etmek, kandýrýlmanýn ve de yanlýþ yollara çekilmenin, yanlýþ ve sonu hüsranla bitecek amaçlara hizmet ediyor duruma düþürülmenin sebebidir. Bu noktada bir ara soru sorulmasý gerekiyor. Ýsrael’in, Adem’in önünde secde etmemesinin sebebi anlaþýlabilir; insanýn yönetimine girmek iste-

109

memesi olabilir. Fakat, henüz gökler ve yer, ve de insan var edilmeden önce, arþdaki yüce konsey üyesi Rableri Allah’a ortak koþmasýnýn, onlarý da ilâh kabul etmesinin sebebi nedir? Bu iddasýnýn sonucunda ulaþmak ya da sahip olmak istediði nedir? Ýsrael, diðer Rablerin bunlarý yapamadýðýný görmesine raðmen; göklerin ve yerin, sadece yüce konseyin ve arþýn hokumdarý olan ÖK’ümüz tarafýndan var edilebildiðini görmüþ, ve henüz Adem var edilip onun üstünlüðünü kabul etmesi kendisine emredilmemiþken, bu davranýþýnýn sebebi her ne ise, halâ daha Allah’a ortak koþmasýný sona erdirmemiþtir. Bu sebep nedir? ÖK’ümüzün, doðrudan ve adaletten yana sözlerinin Kur’an’da tamamlandýðý belirtildiðine göre, bu durumun bilgisi de Kur’an’da verilmiþ demektir. Þimdi, Kur’an’da farklý ayetlerde verilmiþ olan bilgileri bir araya getirelim ve Ýsrael’in isteðinin ne olduðunu gün ýþýðýna çýkaralým, ÖK’ümüzün oluruyla. Ýlk bilgi; arþda olan, yerdeki ve göklerdeki herþeyin bilgisini içinde barýndýran kitapdýr. Bilirsiniz, bilgi kuvvetdir. Ýsrael kuvvete sahip olmak istemesinden dolayý, yüceler yücesi Tesnîm’den/Allah’dan baþka ilâh olmadýðýný gözleriyle görerek öðrenmiþ olmasýna raðmen iddiasýný sürdürmüþtür. Peki Ýsrael’e, bu kitapdaki bilgilere ulaþabilme yolunu açan sebep nedir? Kur’an’da verilmiþ olan diðer bir bilgi de, ‘Kitap’a mirasçý olmak’ sözüdür. Bu noktada çok derin bir anlam ortaya çýkmakta ve ‘Allah nurunu tamamlayacaktýr’ sözünün ne anlama geldiði de anlaþýlýr olmaktadýr. Birilerinin mirasçý olabilmesi için, kendisine ait olan birþeyi geride býrakacak ve artýk orada olmayacak birisinin olmasý gerekir ki geride kalanlar mirasçý olarak adlandýrýlabilsinler. ÖK’ümüz, yerdeki ve göklerdeki herþeyin bilgisini/ilimini içinde barýndýran bu kitabý niçin hazýrlatmýþtýr? Unutulabileceðini mi düþünmüþtür, yoksa geride kalanlarýn gerektiðinde kullanabilmesi için mi hazýrlanmýþtýr? Akýlý iþletmek/düþünmek, taþýnmasý en aðýr yüktür. Özellikle adalete ve merhamete ayný anda sahipseniz. Akýlý iþletebilme sistemi ve þuur, ALAPA’nýn Ruh’unun özelliðidir. Allah/ÖK’ümüz, Adem soyuna Ruh’undan vermeden önce bu özelliði Kendisi’nde barýndýrmakta, bunun aðýrlýðýný

110

GÖK TEÑRÝ

taþýmaktadýr. Bugün de bilinir ki, fiziksel olarak bir yükü en güvenli taþýmanýn yolu, ince birçok liften oluþmuþ halatlardýr. Allah, Ruh’undan insanlara küçük parçalar vererek bu yükün aðýrlýðýný hafifletmiþtir, daha kolay taþýnýr hale getirmiþtir. ÖK’ümüzün Kur’an’da ‘çoðalýn’ diye yol göstermiþ olmasýnýn sebebi budur. Daha fazlasýný daðýtabilmek ve her iradeyi sýnavdan geçirmek. Akýllý bir varlýðýn, kendi akýlýný iþleterek kendi iradesiyle doðru yolu seçmiþ olmasý güvenilir olandýr. Kur’an’da, Ýsraeloðullarý hakkýnda ‘Onlar ekini ve insanlarý yok etmeye koyuluyorlardý’ sözünde verilen bilgi de bu durumla ilgilidir. Allah’ýn nurunu tamamlamasýna engel olmaya çalýþmak ve insan toplumlarýnýn mirasçý olmasýný engelleyebilmektir. Elbet, Allah dilediði anda insan toplumlarý da dahil olmak üzere tüm var ettiklerini yok eder, yerine yenilerini meydana getirir ve Ruh’undan onlara daðýtabilir. Fakat bu durum da, herþeyin yeni baþtan yaþanacak olmasý, yeni varlýklarýn sýnavdan geçirilmesi demektir. Bir varlýk, akýlý iþletebilme özelliðine sahip olduðu anda artýk kendi iradesine sahiptir. Akýlýný, kötülükten ve þahsi çýkardan yana yaþama yolunda da iþletebilir, ya da olmasý gerektiði gibi adaletten, merhametten ve barýþtan yana iþleterek yaþayabilir, iþler yapabilir. Bunu görmekte ancak bir sýnav ile mümkündür. 76. ÝNSAN SURESÝ 2.Ayet (YNÖ meali) Doðrusu, biz insaný karýþým olan bir spermden yarattýk. Halden hale geçiririz onu. Sonunda onu iþitici, görücü yaptýk. 2.Ayet (EHY meali) Çünkü Biz insaný bir takým katkýlarla karýþtýrýlmýþ bir nutfeden yarattýk; onu evire çevire deneyelim diye de onu iþiten ve gören bir varlýk yaptýk. 3.Ayet (YNÖ meali) Biz onu yola kýlavuzladýk. Artýk ya þükredici olur ya nankör. 3.Ayet (EHY meali) Biz onu yola kýlavuzladýk. Artýk ya þükredici olur ya nankör.

111

Kader; kendi iradelerimizle verdiðimiz kararlar, seçtiðimiz yaþam ilkelerimiz sonucu olarak karþýmýza çýkan ‘son’lardýr. Kader; yaþam ilkelerimize baðlý olarak Allah’ýn bizlerle ilgili verdiði hokumlardýr, baþýmýza gelenlerdir. Akýlým halâ ‘miras’ adýnda kaldý. ‘Miras’ adýnýn erken Türkçe tamðalarla yazýlýþý ‘ËMËRAS’ dýr. ‘ËM’; zamir, ‘ËR’; eriþme, ‘AS’; yetki’dir. Yüceler yücesi Tesnîm’in, Adem’i halife/vekil olarak tanýmladýðýný hatýrlarsak, ‘Miras’ kelimesinin anlamý ‘eriþen yetkili/vekil’ dir. Yani Allah katýna; arþa eriþecek/ulaþacak vekil anlamýna gelmektedir. Hali hazýrda herkesin kendi yaþantýsýyla kendi sonunu(sonsuz yaþama nereden ve hangi þartlarla baþlayacaðýný) belirleyecek olan sýnav devam etmekle birlikte Allah insaný seçtiði için, Kitap’a insan toplumlarýnýn mirasçý olacak olmasý, insanlarýn, sonsuz olan yaþama ve arþa eriþecek varlýk grubu olacaðý bilgisini vermektedir. ‘Mirasçý’ adýnýn, geride kalacak/varis olmakla ilgisi yoktur. Bu durumda ‘Kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktýr’ sözünden þu anlam çýkmaktadýr. Ýçinden geçirildiðimiz sýnav, yerdeki bu yaþamlarýmýzla sýnýrlý deðildir. Altý farklý cennette de eðitim devam edecektir ki insanlar her türlü kötü ve yanlýþ olaný yapmak bir yana, iradeleriyle bunlarýn akýllarýna bile gelmeyeceði þekilde arýnacaklardýr. Ýnsanlar, cennetler arasýnda, Kur’an’da söylenmiþ olduðu gibi ‘sebepler içinde yükselsinler’ durumuyla, yani bir üst cennete yükselebilmek için herkesten üstün güzellikler sergileyerek yükselmeye eriþeceklerdir. Bu arada, þu durumun görülebilmesi herkesin kendisi için çok önemlidir. Ýçinde bulunduðumuz yaþamda yanlýþ yolda yürüyen çok fazla insan vardýr. Ayný þekilde yardýma muhtaç insan sayýsý da çok fazladýr. Diyeceðim o ki, bu yaþantýmýzda fark edilmek ve seçilebilmek çok daha kolaydýr. Burada sergileyeceðimiz yaþantýlarla, bundan sonraki yaþamýmýza üstteki cennetlerde baþlama þansýný bulmamýz çok daha kolay durumdadýr. Þehitler doðrudan Firdevs cennetine, arþýn hemen altýndaki cennete gitmekte ve benzer vücudlarýyla orada sisteme yerleþtirilmektedirler. Soylarý da yanlarýna verilecek þekilde. Þu anda kapýmýza dayanmýþ, ayaðýmýza kadar gelmiþ olan son savaþ, karþýmýza çýkacak en büyük son þanstýr.

112

GÖK TEÑRÝ

Sorumuza dönelim; Allah’ýn nurunu tamamlamasý, akýlý iþletme özelliðini barýndýran Ruh’unun, mümkün olduðu kadar büyük miktarýnýn insanlara daðýtýlmýþ olmasý ve tüm insanlarýn sýnavý baþarýyla tamamlayarak arþda/Allah katýnda toplanmasý mýdýr? Böylece AL-APA ‘bir varlýk’ durumunu sona erdirerek/nurunu tamamlayarak, Kendi fiziksel yapýsýndan var ettiði varlýklarla ve Ruh’undan insanlara vererek varlýðýný ‘çok varlýlýk’ durumunda sürdürecek, baþlangýcý ve sonu olmayan sonsuzluk içindeki yalnýz var oluþunda ilk defa huzura mý kavuþacaktýr? Bazen bizler de sadece sessizlik ve dinginlik içinde bir nefes huzur isteriz ya.. Unutmayýn, Ruh/akýlý iþletme sistemi; düþünme, en aðýr yüktür. Ve bu yük, hafifletilmesi için önce daðlara önerilmiþtir. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 81.Ayet (YNÖ meali) Ve unutma ki Allah, peygamberlerden mîsaklarýný almýþ, þöyle demiþti: "Size Kitap'tan ve hikmetten nasip verdim. Sonra size elinizdekini doðrulayýcý bir resul geldiðinde, ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardým edeceksiniz. Kabul ettiniz ve aðýr yükümü üzerinize aldýnýz mý?". "Kabul ettik." dediler. "O halde tanýk olun, sizinle beraber ben de tanýklardaným." dedi. 81.Ayet (EHY meali) Allah, vaktiyle peygamberlerden: "Andolsun ki, size kitap ve hikmetten her ne verdiysem, sonra size beraberinizdekini doðrulayan bir peygamber geldiðinde ona kesinlikle inanacaksýnýz ve çaresiz ona yardým edeceksiniz." diye söz almýþ ve: "Bunu kabul ettiniz mi? Bunun üzerine aðýr ahdimi boynunuza aldýnýz mý?" demiþti. Onlar: "Kabul ettik." dediler. Allah da: "Öyle ise, þahit olun, ben de sizinle birlikte þahitlik edenlerdenim!" buyurdu.

Bu durumu doðru anlayabilmek için ‘Kitap’a mirasçý’ sözündeki ‘Kitap’ adýnýn ne anlama geldiðini de bulmamýz gerekiyor. Doðru kaynak olarak yine erken Türkçe tamðalarýyla tam olarak yazdýðýmýzda ‘ÖKÝTAP’ adý oluþuyor. ‘ÝT’in anlamý ‘beliren’, ‘AP’; görünme’dir. ‘ÖKÝTAP’ adýnýn anlamý ‘ÖK belirerek görünen’dir’ (ÝÇÜ APA; içinde görünen). Böylece

113

‘Kitap’a mirasçý’ olmak sözünün anlamý ‘Belirerek görünen ÖK’e, yani Allah’a eriþen vekil’ demektir; AL-APA’nýn varlýk alanýndaki Kendisi’ne; arþdaki Allah’a eriþmek, arþa kavuþabilmek demektir. Ýþte, yerdeki toplumlar ile halklar arasýnda süre gelen mücadelenin baþlangýç sebebi budur. 47. MUHAMMED SURESÝ 7.Ayet (YNÖ meali) Ey iman sahipleri! Eðer siz Allah'a yardým ederseniz, Allah da size yardým eder ve ayaklarýnýzý saðlam bastýrýr. 7.Ayet (EHY meali) Ey iman edenler, eðer siz Allah'a yardým ederseniz O da size yardým eder ve ayaklarýnýzý kaydýrmaz.

Allah’ýn/ÖK’ümüzün beklediði yardým, fiziksel herhangi bir var ediþ veya oluþ için deðildir. Varlýk alanlarýnda, sonsuz yaþama eriþecek olan tüm varlýklarýn barýþtan ve adaletten yana sevgiyle yaþamalarýnýn takipçisi ve koruyucusu olacak iradelerin oluþmasý, yetiþmesidir. Kül-Tigin gibi, KülBilge Kaðan gibi, Mustafa Kamâl Atatürk gibi. Allah’ýn lütfuyla hep, Türk olmayý baþarabilenler gibi... Bizler bu durumu; Allah’ýn Ruh’unun/akýlý iþletme sisteminin tamamýnýn yükünü, hissedecek þekilde anlayamayýz. Hiçbir insan amaçsýz yaþayamaz. Hiçbir þey istemeyen insanýn beklediði hiç olmazsa ölümdür; kendince, dayanýlmaz olan durumunun sona ermesi umududur. Herþeyin sahibi olarak, sahip olunamayacak hiçbir þeyin olmadýðý bir durumda, milyarlarca meleðin sürekli haber ve bilgi getirmesi, bu bilgilerin deðerlendirilip her varlýkla ilgili olmasý istenilen þeye hokum verilmesi, hokum verilirkende adaletin asla çiðnenmemesi ve bu durumun sürekli olmasý. Bu þartlar altýnda istenilecek þey huzurdur. Buna eriþmenin yolu da görev ve sorumluluðun emin ellere daðýtýlmasýdýr. ‘Bilenden deðil çekenden sor’ sözünün anlamý ve deðeri birkez daha ortaya

114

GÖK TEÑRÝ

çýkýyor. Allah, Kendisi’nin doðru anlaþýlabilmesi için, akýlý iþletme özelliðini küçük miktarlar halinde bizlere vererek, yaþadýklarýný bizlerin de yaþayarak anlamasýný ve artýk O’nu, yaþadýklarýnýn çok daha basit ve kolay olanýný yaþayarak anlamýþ olarak O’na yardýmcý olmamýzý ve yolun doðrusunda toplanmamýzý beklemektedir. Sabýrýn büyüklüðünü görebiliyor musunuz? Bildiðiniz, daha çok sevilebilecek baþka bir irade var mý? Allah, sonsuz yaþamýn mirasçýlarý olarak insan toplumunu seçmiþtir. Cinler, Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halklarýný deðil. 22. HAC SURESÝ 78. Ayet (YNÖ meali) Allah uðrunda O'na yaraþýr bir gayretle didinin. O sizi seçmiþ ve dinde size hiçbir güçlük çýkarmamýþtýr. Babanýz Ýbrahim'in milletini esas alýn. Allah sizi, önceden de þu Kitap'ta da "Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar" diye adlandýrdý ki, resul sizin üzerinize bir tanýk olsun, siz de insanlar üzerine tanýklar olasýnýz. O halde namazý/duayý yerine getirin, zekâtý verin ve Allah'a sarýlýn. O'dur sizin Mevlâ'nýz. Ne güzel Mevlâ'dýr O, ne güzel yardýmcýdýr O! 78. Ayet (EHY meali) Allah uðrunda gerektiði gibi cihad edin! Sizi O seçti, üzerinize dinde hiçbir zorluk da yükletmedi. Haydi babanýz Ýbrahim'in milletine! Bundan önce ve bunda(Kur'an'da) size müslüman adýný o Allah verdi ki peygamber size þahid olsun, siz de bütün insanlara þahidler olasýnýz. Þu halde namazý kýlýn, zekatý verin ve Allah'a sýký tutunun ki, sahibiniz O'dur. Artýk O ne güzel bir sahip, ne güzel bir yardýmcýdýr.

Allah’ýn insan toplumunu seçmiþ olmasý, sonsuz olan yaþamýn sürdüðü arþa, yani Allah katýna eriþecek olanlarýnn bizler olduðunu göstermektedir. Tabii bu da sonraki yaþamýn yer aldýðý cennete gidebilmek ve tüm yanlýþlarýmýzdan kendi iradelerimizle arýnmak þartýyla Allah katýna yükselmeyi gerektirmektedir, Allah iziniyle.

115

Belki de inkâr eden cinler kendilerine þu soruyu hiç sormadýlar. Eðer, Allah’dan baþka ilâh olsaydý, arþdaki yüce konsey üyeleri, hazýr ilâhlar olarak da kabul edilmiþken, niçin kendilerinin de hokumu altýnda olduðu Allah var ve ilâh O’dur desinler? Eðer ilâh olmayan Rablerin de hesap verdikleri Allah/ÖK olmasaydý, ýsrarla, sadece bir ilâh vardýr denilmesini gerektiren þey; hokum eden ‘bir ilâh’ Allah’ýn varlýðýdan baþka ne olabilirdi ki? Bu sorulara verilecek doðru cevaplar, yerdeki mücadelenin, sonsuz olan yaþama eriþebilmek için halklarýn, insan toplumlarýný kandýrmasý ve yok etmesi üzerine süre gelen bir mücadele olduðunu kanýtlamaktadýr. 35. FÂTIR SURESÝ 40. Ayet (YNÖ meali) De ki: "Allah'ýn berisinden yakardýðýnýz þu ortaklarýnýzý gördünüz mü? Gösterin bana topaktan neyi yarattý onlar!" Yoksa göklerde bir ortaklýklarý mý var? Yoksa onlara bir kitap verdik de kendileri o kitaptan bir kanýt üzerinde midirler? Hayýr, zalimler birbirlerine aldanýþtan/aldatýþtan baþka hiçbir þey vaat etmezler. 40. Ayet (EHY meali) De ki: "Gördünüz ya, O Allah'tan baþka yalvardýðýnýz ortaklarýnýzý! Gösterin bana onlarýn bu yeryüzünün hangi parçasýný yarattýklarýný!" Yoksa onlarýn göklerde mi bir ortaklýðý var, ya da kendilerine bir kitap vermiþiz de ondan açýk bir delil mi var ellerinde? Hayýr, o zalimler, birbirlerini aldatmadan baþka bir vaadde bulunmuyorlar! 29. ANKEBÛT SURESÝ 61. Ayet (YNÖ meali) Onlara "Gökleri ve yeri kim yarattý, Güneþ'i ve Ay'ý kim boyun eðdirdi?" diye sorarsan, mutlaka þöyle diyecekler: "Allah!" Peki nasýl döndürülüyorlar? 61. Ayet (EHY meali) Andolsun ki, onlara: "Gökleri ve yeri yaratýp, güneþ ve ayý emri altýnda tutan kimdir?" diye sorsan elbette þüphesiz "Allah" derler. O halde nasýl haktan çevriliyorlar? 71. NÛH SURESÝ

116

GÖK TEÑRÝ

15. Ayet (YNÖ meali) "Görmediniz mi, Allah yedi göðü ahenkli bir bütün olarak nasýl yarattý?" 15. Ayet (EHY meali) Görmediniz mi, Allah'ýn yedi göðü nasýl uygun tabakalar halinde yarattýðýný?

Ýnkâr eden iblis/Ýsrael ve ona uyanlar, göðün bir bütün olarak kurulmasýna ve insanýn kuru çamurdan var edilmesine gözleriyle þahit olduklarý halde inkârlarýna ve Rableri/Yöneticileri de ilâhlar kabul ederek Allah’a ortak koþmaya devam etmiþlerdir. Allah, yere elçiler ve semavi kitaplarý indirmek yerine niçin ‘os’da sonsuz yaþamýn görüntüsünü oluþturup herkesin þüphesiz inanmasýný saðlamamaktadýr? Ýnsanlarla iletiþim kurmanýn en sýk kullanýlan yolu olan rüyalarda bilgiler niçin açýkça verilmek yerine dolaylý yollardan aktarýlmakta ve bir yoruma gereksinim duyulmaktadýr? Bunun sebebi þudur. Akýlý iþletme sistemine/ruha sahip olmayan iblisin/Ýsrael’in, gözüyle görmediði AL-APA’ nýn varlýðýný anlayamayarak Allah’dan mülk ve hokumdan pay istemesi sonucunda, kendisine akýlý iþletim sistemi/ruh verilen insan adlý varlýðýn, gözüyle görmeden sonsuz yaþama inanýp, tüm kâinatý kendi fiziksel varlýðýndan var eden ve varlýk alanýnda ‘bütün’ olarak görülemez olan ALAPA’nýn varlýðýna ve Allah’ýn/ÖK’ümüzün, AL-APA’nýn varlýk alanýndaki Kendisi olduðunu anlayarak ortak koþmadýðýnýn gösterilmesi sonucunda, ruh/akýlý iþletim sistemi verilerek var edilen insan adlý varlýðýn, cin adlý varlýk grubundan üstün olduðunun kanýtlanabilmesidir. Rüyalarýmýzda yapýlan yardýmýn dolaylý yollardan anlatýlýyor olmasý da, akýlýný iþleten bir varlýðýn, olacak bir olayý veya bir bilgiyi birebir görmeden düþünerek anlamasý, böylece yerdeki mücadelede insanlara, bu mücadelenin ilkeleri çiðnenmeden yardým edilmesidir. Akýlý iþletme özelliðiyle/ruhla donatýlan insan adlý varlýk, bu özelliði olmayan cinlerden üstün müdür, deðil midir? Tüm mücadele budur. Üstünlük kanýtlandýðýnda, Ýsrael’in, Allah’a isyan ederek Adem’in üstünlüðünü kabul etmemiþ olmasýnýn af edilecek bir bahanesi kalmayacaktýr. Bu mücadelede Ýsrael’in, Ýsraeloðullarý’nýn ve Beniisrael halkýnýn silahý sadece insan toplumlarýný kandýrabilmektir.

117

Cinlerden olan iblis/þeytan(Ýsrael), Hz.Adem’in önünde eðilip onun üstünlüðünü kabul etmeyerek sonsuz yaþamda, akýlý iþletme özelliðiyle yüceltilen insanýn yönetimi altýnda olmayý reddetmesi ve isyan etmesi üzerine kovulmuþtur. Bunun üzerine Ýsrael, insaný da, gözüyle görmediði için itaat etmeyen duruma düþürerek kötü ve rezilce yaþamanýn içine çekeceðini ve çok azý hariç insan toplumlarýný hokumu altýna alarak insanýn, önünde eðilecek üstünlükte olmadýðýný ispat edeceði iddiasýyla süre istemiþtir. Kendisine kýyamet gününe kadar süre verilen Ýsrael’in, Adem ve eþini (Kur’an’da Havva ismi öðretilmemiþtir) bir cennet bahçesinde, kendilerine yasak edilenle kandýrmayý baþarmasýyla yerdeki yaþam, akýlýný iþleten insan adlý varlýklar için artýk sýnav olarak baþlamýþtýr. Ýþte, yerdeki tüm serüvenin baþlangýcý budur.

...

118

ÝSRAELOÐULLARI

VE BENÝÝSRAEL HALKI

Kahhar; Hakikatý Örtüp, Buyruklarýna Karþý Çýkan Ýnkârcýlarý Kahrý Altýnda Ezen Allah Adýyla...

Kur’an ayetlerinde hiçbir varlýk, toplum, halk, eylem ve kavram için iki farklý ad veya isim kullanýlmamýþtýr. Ýsraeloðullarý, Beniisrael halký ve Yahudi toplumu, ilerleyen sayfalarda göreceðiniz gibi, sadece ayný soydan gelmeyip, farklý maddelerden var edilmiþ varlýklardýr. Yerde ilk önce, kendilerine akýlý iþletme özelliði verilmeyen insan toplumlarý yaþamýþtýr. Sonra Adem soyu ile, Allah’a ortak koþmuþ olan Ýsrael ve ona uyan cinler yere indirilmiþ, birlikte yaþamýþlardýr. Daha sonra yerdeki cinlerden türetilmiþ olan Ýsraeloðullarý, Adem soyundan sonra var edilmiþ iki farklý insan toplumu ve Ýsraeloðullarý’nýn yok edilmesiyle yeni bir varlýk grubu olarak var edilen Beniisrael halký ile birlikte bugüne deðin gelinmiþtir. Tüm bunlar yaklaþýk olarak son beþ bin yýl süre içerisinde yaþanmýþtýr.

119

Þimdi sýrayla, üzerinde yaþadýðýmýz yerde ne olup bittiðine bakalým. Ýtaatten çýkan ve akýlýný iþletebilen insanýn önünde secde etmeyi reddeden Ýsrael’e uyan cinler (az bir kýsmý hariç) cennetten kovulmuþ, Hz.Adem ve diðer insanlarla birlikte üzerinde yaþadýðýmýz yere indirilmiþlerdir. 7. A'RAF SURESÝ 22. Ayet (YNÖ meali) Nihayet onlarý kandýrarak aþaðý çekti. O ikisi aðaçtan tadýnca çirkin yerleri kendilerine açýldý. Bahçenin yapraklarýndan yamalar yapýp üzerlerine örtmeye baþladýlar. Rableri onlara seslendi: "Ben size bu aðacý yasaklamadým mý? Ben size, þeytan sizin için açýk bir düþmandýr demedim mi?" 22. Ayet (EHY meali) Bu þekilde onlarý kandýrýp sarktýrdý. Bunun üzerine o aðacýn meyvesini tattýklarýnda, ikisine de ayýp yerleri açýlýverdi ve üzerlerini üst üste cennet yapraklarýyla yamamaya baþladýlar. Rableri onlara: "Ben size bu aðacý yasaklamadým mý, haberiniz olsun bu þeytan size açýk bir düþmandýr, demedim mi?" diye seslendi. 23. Ayet (YNÖ meali) "Ey Rabbimiz, dediler, öz benliklerimize zulmettik. Eðer bizi affetmez, bize acýmazsan elbette ki hüsrana uðrayanlardan olacaðýz." 23. Ayet (EHY meali) Onlar: "Rabbimiz, biz kendimize zulmettik; eðer Sen bizi baðýþlamaz, bize merhamet etmezsen kesinlikle hüsrana uðrayanlardan oluruz." dediler. 24. Ayet (YNÖ meali) Buyurdu: "Kiminiz kiminize düþman olarak inin. Yeryüzünde belirli bir süreye kadar mekan tutmanýz ve nimetlenmeniz öngörülmüþtür." 24. Ayet (EHY meali) Allah: "Kiminiz kiminize düþman olarak ininiz! Size bir süreye kadar yeryüzünde yerleþmek ve bir nasip almak var kaderinizde." buyurdu. 25. Ayet (YNÖ meali) Buyurdu: "Orada hayat bulacaksýnýz, orada öleceksiniz ve oradan çýkarýlacaksýnýz."

120

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

25. Ayet (EHY meali) "Orada yaþayacak, orada ölecek ve oradan dirilip çýkarýlacaksýnýz." dedi.

'Kiminiz kiminize düþman olarak inin’ sözündeki taraflar Adem ve eþi deðildir, insanlar ve isyan eden cinlerdir. 'Kiminiz kiminize' sesleniþi çoðul tanýmlamasýdýr. Adem ve eþi olsa idi, 'bir birinize veya biriniz diðerine' denilirdi. Kaldý ki akýlý iþletme sistemi/ruh verilerek yeni bir insan toplumu olarak var edilen ve yere indirilen Adem soyunun birbirine düþman olarak yaþamaya baþlatýlmasýnýn da mantýklý bir sebebi olamazdý. 'Kiminiz kiminize' tanýmlamasý farký belirlemek için kullanýlmýþtýr. Belirli bir süreye (kýyamet gününe) kadar Adem soyu ile birlikte hayat bulmalarý için isyan eden cinler de yere indirilmiþtir. 2. BAKARA SURESÝ 35. Ayet (YNÖ meali) Ve Âdem'e þöyle buyurmuþtuk: "Ey Âdem, sen ve eþin cennete yerleþin ve orada dilediðiniz yerde, bol bol yiyin. Ama þu aðaca yaklaþmayýn, yoksa zulme sapanlardan olursunuz." 35. Ayet (EHY meali) Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eþin cennete yerleþin, ikiniz de orada dilediðiniz yerde bol bol yiyin, ancak þu aðaca yaklaþmayýn ki, haddini aþan zalimlerden olmayasýnýz." 36. Ayet (YNÖ meali) Bunun üzerine þeytan onlarýn ayaklarýný kaydýrdý da onlarý içinde bulunduklarý yerden çýkardý. Biz de þöyle buyurduk: "Bir kýsmýnýz bir kýsmýnýza düþman olarak aþaðýya inin. Belli bir süre kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir nimet/bir yararlanma imkâný olacaktýr." 36. Ayet (EHY meali) Bunun üzerine þeytan onlarý oradan kaydýrdý, ikisini de bulunduklarý o bolluk içindeki yerden çýkardý. Biz de: "Haydi kiminiz kiminize düþman olarak inin ve yerde bir zamana kadar kalýp nasibinizi alacaksýnýz." dedik.

121

37. Ayet (YNÖ meali) Bunun üzerine Âdem, Rabbinden bazý kelimeler öðrenip belledi de O'na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O, evet O, Tevvâb'dýr, tövbeleri cömertçe kabul eder; Rahîm'dir, rahmetini cömertçe yayar. 37. Ayet (EHY meali) Bu ara Adem Rabbinden bir takým kelimeler belleyip O'na yalvardý. O da tevbesini kabul buyurup ona yine baktý. Gerçekten tevbeyi çok kabul eden ve çok merhamet eden ancak O'dur! 38. Ayet (YNÖ meali) "Hepiniz oradan aþaðý inin.” dedik. Benden size bir yol gösteriþ ulaþýr da kim bu yol gösteriþime uyarsa artýk böylelerine hiçbir korku yoktur. Onlar kederle de yüzyüze gelmeyeceklerdir. 38. Ayet (EHY meali) Dedik ki: "Hepiniz oradan inin!" Sonra Benden size ne zaman bir yol gösterici gelir de kim o yol göstericinin izince giderse, onlara bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardýr.

Adem ve soyu ile birlikte yere indirilen cinler ile insanlar arasýnda baþlayan mücadele bugüne deðin ayný amaçla sürmüþtür. Ýnsanlarýn da kendi gözleriyle görmediði bir þeye; sonsuz yaþama inanmayacaklarý, hesap verilecek güne; kýyamet gününe inanmadýklarý için her türlü yanlýþýn ve rezilliðin içine çekilmesi, bu mücadelenin son hamlesi olarak da insan toplumlarýnýn adeleti çiðneyen ve zulmedenlere boyun eðdirilerek hokum altýna alýnmasýyla, kendilerine verilen ruhun insan adlý varlýk grubunu cinlerden üstün ve deðerli bir pozisyona yükseltmediðinin gösterilmesi mücadelesidir. Tarihte yaþanmýþ olaylarýn tekrar etmesi, mücadele amacýnýn hiç deðiþmemiþ olmasýndandýr ve insanlara karþý mücadelede edenlerin en büyük silahý yalan söylemek, kandýrmak olmuþtur. Akýlý iþletme özelliðine sahip bir varlýðýn içine düþmemesi gereken; düþerse, akýlý iþletmenin bir üstünlük olmadýðýnýn gösterilmesine alet olmak ve insanlýðýn bu mücadeleyi kaybetmesine sebep olunacak hatadýr. Tufan döneminde, Ýsrael’in soyundan olan cinler de Nûh’un gemisinde taþýnmýþtýr.

122

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

23. MÜMINÛN SURESÝ 27. Ayet (YNÖ meali) Bunun üzerine biz, Nûh'a þöyle vahyettik: "Gözlerimizin önünde ve vahyi- mize uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelip tandýr kaynayýnca, ailenle birlikte her türden iki çifti gemiye sok. Ýçlerinden, haklarýnda daha önce hüküm verilmiþ olanlarý dýþta býrak. Zulmetmiþ olanlar hakkýnda bana yakarýp durma. Onlar kesinlikle boðulacaklardýr." 27. Ayet (EHY meali) Biz de ona þöyle vahyettik: "Bizim gözetimimiz altýnda ve vahyimizle gemiyi yap sonra emrimiz gelip de tandýr (kazan) kaynayýnca hemen ona topundan bir iki çifti ve aleyhinde önceden huküm verilmiþ olanlarýn dýþýnda aileni ona bindir ve o zulmedenler hakkýnda bana yakarýþta bulunma; çünkü onlar kesinlikle boðulacaklardýr!

Yukarýdaki ayetde verilen bilgilere dikkat ederseniz, ‘her türden’, ‘haklarýnda daha önce hüküm verilmiþ olanlar’ ifadeleri kullanýlmýþtýr. Hayvanlarýn arasýnda hokum vermek gibi bir durum yoktur. Bu nedenle, Nûh’un gemisine aldýðý varlýklar uydurulduðu gibi her hayvandan iki çift deðildir. Ýnsan ve cin gruplarýdýr. Cinler bir süre boyunca yerde insanlarla birlikte yaþamýþlardýr. Ayaklarý toynak þeklinde, elleri dört parmaklý, erkeklerinde kuyruk olan bir varlýk grubudur. 27. NEML SURESÝ 17. Ayet (YNÖ meali) Cinlerden, insanlardan ve kuþlardan ordularý, Süleyman'ýn huzurunda bir araya getirildi. Onlar, düzenli bir biçimde sevk ediliyorlardý.

123

17. Ayet (EHY meali) Cinlerden, insanlardan ve kuþlardan ordularý Süleyman'ýn huzurunda toplandý. Bunlarýn hepsi (Onun tarafýndan) sevk ve idare olunuyorlardý.

34. SEBE' SURESÝ 12. Ayet (YNÖ meali) Süleyman için de sabah gidiþi bir ay, akþam dönüþü bir ay olan rüzgârý görevlendirdik. Onun için erimiþ katran/bakýr kaynaðýný sel gibi akýttýk. Cinlerden öylesi vardý ki, Rabbinin izniyle onun önünde iþ yapardý. Onlardan hangisi buyruðumuzdan yan çizse, alevli ateþ azabýný kendisine tattýrdýk. 12. Ayet (EHY meali) Süleyman'ýn emrine de rüzgârý verdik. Sabah gidiþi bir aylýk akþam dönüþü bir aylýk yol idi. Erimiþ bakýr kaynaðýný da ona sel gibi akýttýk. Rabbinin izniyle elinin altýnda cinlerden de çalýþan vardý. Onlardan da her kim emrimizden saparsa, ona ateþ azabýný tattýrýrýz. 38. SÂD SURESÝ 34. Ayet (YNÖ meali) Yemin olsun ki biz, Süleyman'ý imtihan ettik, tahtýnýn üstüne bir ceset býraktýk da o, tövbe ile Allah'a yöneldi. Resimler : Dechiffrierung der Protogriecischen Inschriften, Kazým Mirþan, 1973 124

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

34. Ayet (EHY meali) Andolsun ki Süleyman'ý fitneye düþürdük ve tahtýnýn üzerine bir ceset býraktýk. Sonra tevbe ile önceki haline döndü. 35. Ayet (YNÖ meali) Þöyle yakardý: "Rabbim, affet beni! Benden sonra kimseye yaraþmayacak bir mülk/saltanat ver bana! Kuþkusuz sensin, evet sensin Vahhâb! 35. Ayet (EHY meali) "Ya Rab, beni baðýþla ve bana öyle bir mülk ihsan et ki ardýmdan hiç kimseye yaraþmasýn. Þüphesiz bütün dilekleri veren Sensin, Sen."dedi. 36. Ayet (YNÖ meali) Bunun üzerine, rüzgârý onun emrine verdik; onun emriyle onun istediði yere uysal uysal/tatlý tatlý akýp giderdi. 36. Ayet (EHY meali) Bunun üzerine Biz rüzgârý onun emrine verdik. Emriyle istediði yere yumuþacýk akardý. 37. Ayet (YNÖ meali) Þeytanlarý da onun emrine verdik. Hepsi bina ustasý ve dalgýçtý. 37. Ayet (EHY meali) Bütün bina yapan, dalgýçlýk yapan þeytanlarý da.

Kur’an’da, herhangi bir þey için farklý iki tanýmlama/adlandýrma yapýlmadýðý gibi, farklýlýklarý tanýmlamak/her farklý varlýk grubuyla ilgili haberleri vermek için o varlýk grubuna ait belirli/sabit tabirler kullanýlmýþtýr. Kimin kim olduðu karýþtýrýlmadan Kur’an’da verilen bilgilerin doðru anlaþýlabilmesi için bu tanýmlamalarýn Türkçe meallerde doðru olarak kullanýlmýþ olmasý þarttýr. Bazý ilahiyatçýlar bu durumun farkýna varamadýklarý için, kimileri farklý bir Türkçe meal hazýrlayabilme adýna, kimileri de doðru bilginin anlaþýlmamasý için bilinçli olarak bu tanýmlamalarý deðiþtirerek kullanmýþlardýr. Kur’an’da, cinlerden türetilmiþ Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halký için ‘onlar’ ifadesi kullanýlarak net bir ayýrým yapýlmýþtýr. Melekler, cinler, Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halký için kullanýlmýþ en önemli diðer ayýrým ifadesi ise ‘kiþi/kiþiler’ tanýmlamasýdýr.

125

4. NÝSA SURESÝ 142. Ayet (YNÖ meali) Þu bir gerçek ki, ikiyüzlüler hileler düzerek Allah'ý aldatmaya uðraþýyorlar. Ama Allah da onlarý aldatýyor. Onlar namaza/duaya kalktýklarýnda tembel-miskin bir halde kalkarlar, insanlara gösteriþ yaparlar.Onlar Allah'ý çok az hatýrlarlar. 142. Ayet (EHY meali) Her zaman münafiklar Allah'a hile yapmaya çalýþýrlar, Allah da hilelerini baþlarýna geçirir. Namaza kalktýklarý vakit üþene üþene kalkarlar, halka gösteriþ yaparlar, yoksa Allah'ý pek az anarlar.

Ayetde, ‘Onlar ... diðer insanlara gösteriþ yaparlar’ denilmemiþtir. ‘Ýnsanlara’ þeklinde ifade edilmiþtir. ‘Onlar’ insan toplumundan deðildirler. Kur’an’da insan toplumlarý arasýnda ‘bunlar’ Yahudiler, ‘þunlar’ o bölgede yaþayan (muhtemelen Araplar) insan toplumunu tanýmlamak için ayýrým amacýyla kullanýlmýþtýr. Ayetlerde, insan toplumundan olanlarý belirtmek için kullanýlmýþ en önemli ifade ‘kimse/kimseler’ tanýmlamalarýdýr. 143. Ayet (YNÖ meali) Arada bocalayýp dururlar. Ne þunlardan yanadýrlar ne bunlardan yana. Allah'ýn þaþýrttýðýna sen asla yol saðlayamazsýn. 143. Ayet (EHY meali) Arada (Ýman ile küfür arasýnda) bocalayýp duruyorlar; ne onlardan yana oluyorlar, ne de bunlardan. Kimi de Allah þaþýrtýrsa artýk ona sen bir yol bulamazsýn.

Ayný þekilde Kur’an’da; ana, baba, evlat, adam, kýz ve toplum tanýmlamalarý insanlara, ebeveyn, oðul, çocuk, erkek, diþi ve halk tanýmlamalarý Esrailoðullarý ve Beniisrael’e özgülenmiþtir. Varlýk alanýnda AL-APA’nýn fiziksel yapýsýnýn bütün olarak görülemez olmasý ve bu durumun, ruhlarý olmadýðý için akýlý iþletme özelliðine sahip olmayan varlýklara anlatýlamamasý, ve anlamayýp kabul etmedikleri için yanlýþlarýndan hesaba çekilemeyecek olmalarý sebebi, cin soyunun (kadýn

126

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

bir cin olan Ýsrael’in) devamý olarak Ýsraeloðullarý’nýn var edilmesini gerekli kýlmýþtýr. Bunun yapýlmamýþ olmasý isyan eden cinlere, ‘Adem soyunu meydana getirmek yerine bizi akýlýný iþletebilen varlýklar haline getirseydin biz de doðruyu anlar ve isyan etmezdik’ diyetek itiraz edecekleri ve de özellikle hesaba çekilebilmeleri için, Ýsraeloðullarý cinlerden türetilmiþ ve idrak etme özelliði ile donatýlarak kendilerine bir þans daha verilmiþtir. 23. MÜMINÛN SURESÝ 27. Ayet (YNÖ meali) Bunun üzerine biz, Nûh'a þöyle vahyettik: "Gözlerimizin önünde ve vahyimize uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelip tandýr kaynayýnca, ailenle birlikte her türden iki çifti gemiye sok. Ýçlerinden, haklarýnda daha önce hüküm verilmiþ olanlarý dýþta býrak. Zulmetmiþ olanlar hakkýnda bana yakarýp durma. Onlar kesinlikle boðulacaklardýr." 27. Ayet (EHY meali) Biz de ona þöyle vahyettik: "Bizim gözetimimiz altýnda ve vahyimizle gemiyi yap sonra emrimiz gelip de tandýr (kazan) kaynayýnca hemen ona topundan bir iki çifti ve aleyhinde önceden huküm verilmiþ olanlarýn dýþýnda aileni ona bindir ve o zulmedenler hakkýnda bana yakarýþta bulunma; çünkü onlar kesinlikle boðulacaklardýr! 28. Ayet (YNÖ meali) Sen, yanýndakilerle birlikte geminin üzerine çýktýðýnda þöyle de: "Zalimler topluluðundan bizi kurtaran Allah'a hamt olsun!" 28. Ayet (EHY meali) Sen yanýndakilerle birlikte geminin üzerine çýktýðýnda: "Hamd o Allah'a ki, bizi o zalim topluluktan kurtardý" de. 29. Ayet (YNÖ meali) Þunu da söyle: "Rabbim, beni bereketli bir yere indir! Sen, konuk aðýrlayanlarýn en hayýrlýsýsýn." 29. Ayet (EHY meali) Ve de ki: "Ey Rabbim, beni mübarek bir yere kondur; Sen konuklayanlarýn en hayýrlýsýsýn."

127

30. Ayet (YNÖ meali) Biz onlarý imtihan ediyor idiysek de bunda elbette ibretler vardýr! 30. Ayet (EHY meali) Ýþte bunda birçok ibretler vardýr ve gerçekten Biz, pek sýnavcýyýzdýr. 31. Ayet (YNÖ meali) Sonra onlarýn ardýndan baþka bir nesil oluþturduk. 31. Ayet (EHY meali) Sonra arkalarýndan baþka bir nesil yarattýk.

Nûh’un gemisine alýnan Ýsrael soyundan/cinlerden daha sonra Ýsraeloðullarý türetilmiþtir. 32. Ayet (YNÖ meali) Onlara da içlerinden þu yolda tebliðde bulunan bir resul gönderdik: Allah'a kulluk/ibadet edin. O'ndan baþka tanrýnýz yok sizin. Hâlâ ürpermiyor musunuz? 32. Ayet (EHY meali) Onlarýn içinden de kendilerine: "Allah'a kulluk edin, O'ndan baþka bir tanrýnýz yoktur. Artýk Allah'tan kokmayacak mýsýnýz?" diyen bir peygamber gönderdik. 33. Ayet (YNÖ meali) Toplumunun, dünya hayatýnda servet ve refaha ulaþtýrdýðýmýz halde inkâra sapýp âhiretteki buluþmayý yalanlayan kodaman takýmý þöyle dedi: "Bu adam, sadece sizin gibi bir insan; yemekte olduðunuzdan yiyor, içmekte olduðunuzdan içiyor." 33. Ayet (EHY meali) Dünya hayatýnda kendilerine refah verdiðimiz halde küfredip ahirete ulaþmayý yalanlayan kavminden o kodaman güruh ise þöyle dedi: "Bu, sizin gibi bir insandan baþka bir þey deðil; yediðinizden yiyor, içtiðinizden içiyor.

Yukarýdaki 32. ayetde ‘içlerinden’ denilmiþtir, ‘kendilerinden’ deðil. Birlikte yaþadýklarý insanlarýn arasýndan seçilerek gönderilen peygamber için, ‘sadece sizin gibi bir insan’ demiþlerdir. Ýsraeloðullarý insan toplumundan olmadýklarý için ‘ sadece bizim gibi bir insan’ dememiþlerdir. Yine aþaðýdaki ayetde de peygamberi, ‘kendiniz gibi/sizin gibi bir insana’ sözüyle tanýmlamýþlardýr. Ýsraeloðullarý insan deðildir.

128

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

27. Ayet (YNÖ meali) "Kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz, o takdirde mutlaka hüsrana uðrayanlar olursunuz." 27. Ayet (EHY meali) Þayet sizin gibi bir insana itaat ederseniz, muhakkak ki, siz o takdirde kesinlikle hüsrandasýnýzdýr.

Antropolojide * ‘OT-OÐ’ olarak adlandýrýlmýþ olanlar cinlerdir. ‘OT’; ateþ, ‘OÐ’; kiþi, ‘OT-OÐ’; ateþ kiþisi demektir. Yerde var edilmeyip Adem soyu ile birlikte yere indirilen Ýsrael ve ona uyan cinlere erken Türkçe’de verilen addýr. ‘OT-OÐ’lardan türetilmiþ olan Ýsraeloðullarý ‘OT-OZ’; ateþten ozma /teþekkül etme, adýyla tanýmlanmýþlardýr. OT-OZ’lar, OT-OÐ’lardan/ cinlerden türetildikleri için ‘kiþi oðlu’ olarak adlandýrýlmýþlardýr. Ýsraeloðullarý’na, yani OT-OZ halkýna verilen ad ‘ÖGÜL-UQUS’ dur. Cinlerin ve onlarýn Rabbi/ÖGü olan Bal’ýn dumansýz parlak ateþten meydana getirildiðini hatýrlarsak, bu tanýmlamadaki ÖG, Bal’ý tanýmlamaktadýr. ‘ÜL’; halk, ‘UQ’; idrak etme, ‘US’; vücut demektir. ‘ÖGÜL-UQUS’ adýnýn * AKINIÞ MEKANÏÐÝ ALTI YARIQ TÏGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB

129

anlamý; ‘ÖG(Bal) halký idrak edebilen vücut’dur. Cinler bu özelliðe sahip deðilken cinlerden/Ýsrael soyundan türetilmiþ olan kiþi oðullarýna, yani Ýsrael oðullarýna idrak etme özelliði verilmiþtir. Elleri beþ parmaklý olmuþ, ayaklarý insan ayaðý þeklini almýþtýr ve yine kuyruklarý vardýr. Bu arada uzun sakal adetinin nereden geldiðini görebildiniz mi? Hacý veya inanan olmakla hiçbir ilgisi yoktur. Ýsraeloðullarý’ný tanýmlayan ÖGÜL-UQUS adýndaki ÜL ve US tamðalarý bir araya getirilerek bugün bazýlarýnýn övünerek kullanýdýðý ULUS adý türetilmiþtir. Anlamý ‘Halk Vücudu’ demektir ve insan toplumu için kullanýlacak bir ad deðildir. OÐUZ adý da Ýsraeloðullarý için uydurulmuþ bir addýr. Anlamý ‘Kiþi Birleþimi’ demektir ve hatýrlayacaðýnýz gibi Kur’an’da ‘kiþi’ tanýmlamasý insanlar için kullanýlmamýþtýr. Oðuz Türkleri olarak yutturulanlar OT-OZ/Ýsraeloðullarý halkýdýr. Doðruyu öðrenmek kandýrýlmýþlara acý verir, biber misali, doðaldýr. Sorgulamamýþ olmaktan dolayý yanlýþ amaçlara alet edilmiþ olarak sonu hüsranla bitecek yollarda yürümekten kurtulmanýn elbet ödemeye deðer bedeli de olacaktýr. Umuð olarak verilen kitapda þu ifade geçmektedir; ‘OT-OZ rengi olan kýzýl renk (bio-enerji rengi)’. Kýzýl renk OT-OZ’lara/Kiþi Oðullarý’na/ Ýsraeloðullarý’na özgüdür. ‘Kýzýl Elma’ nýn ne anlama geldiðini/iç yüzünün Türk ýrkçýlýðý olmadýðýný siz düþünün. Ayrýca ‘ÖGÜL’ sözcüðüne dikkat ederseniz ‘GÜL’ adý buradan türetilmiþtir. GÜL; ‘ÖG/Bal halký’ demektir. ‘Kýzýl Gül’ tarikatýný kuranlar da, Ýsraeloðullarý’nýn atalarý olduðunu sanan, kandýrýlmýþ Yahudiler’dir. Allah izini ve yardýmýyla sizlere doðruyu anlatýyorum, dinlemek isterseniz. “Ýnsanlarý inandýklarýndan vazgeçirmek, onlarý birþeye inandýrmaktan daha zordur.” Hz.Muhammed 45. CÂSÝYE (ÇÖKEN,OTURAN) SURESÝ 16. Ayet (YNÖ meali) Yemin olsun, biz, Ýsrailoðullarýna Kitap'ý, hükmetme gücünü, peygamberliði verdik, onlarý temiz yiyeceklerden rýzýklandýrdýk ve kendilerini âlemler üzerine imtiyazlý kýldýk.

130

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

16. Ayet (EHY meali) Andolsun ki, Biz vaktiyle Ýsrail oðullarýna kitap, hüküm ve peygamberlik vermiþtik. Kendilerini temiz rýzýklardan rýzýklandýrmýþtýk ve âlemlerin üstüne geçirmiþtik. 17. Ayet (YNÖ meali) Onlara, iþ ve yönetime iliþkin açýk-seçik belgeler verdik. Onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarýndaki azgýnlýk ve kýskançlýk yüzünden ihtilafa düþtüler. Hiç kuþkusuz, Rabbin, onlar arasýnda, tartýþýp durduklarý þeyle ilgili olarak kýyamet günü hüküm verecektir. 17. Ayet (EHY meali) Bu emirden onlara açýk deliller de vermiþtik. Þimdi ihtilaf etmeleri sýrf kendilerine ilim geldikten sonra aralarýndaki düþmanlýk ve ihtiraslarý yüzündendir. Muhakkak ki Rabbin onlarýn ihtilaf edip durduklarý þeyde kýyamet günü aralarýnda hükmünü verecektir.

Kendilerine kitap ve peygamberlik verilmiþ olmasý da idrak etme özelliðine sahip olduklarý bilgisini vermektedir. Fakat bu özelliðe sahip olan Ýsraeloðullarý’nýn da içine düþmüþ olduðu yanlýþ; yüceler yücesi Tesnîm’le/ ÖK’le birlikte yüce konsey üyesi Rablerin/Yöneticilerin/ÖGlerin her birinin de ilâh olduðunu kabul etmeleridir. 38. SÂD SURESÝ 4. Ayet (YNÖ meali) Kendi içlerinden kendilerine bir uyarýcý geldi diye þaþýp kaldýlar. Ve þöyle dedi bu nankörler: "Bu adam yalanlar düzen bir büyücü..." 4. Ayet (EHY meali) Ýçlerinden kendilerine uyarýcý bir peygamber geldiðine þaþtýlar da kafirler: "Bu bir sihirbaz, yaman bir yalancý" dediler. 5. Ayet (YNÖ meali) "Ýlahlarý bir tek tanrý mý yapmýþ? Bu, gerçekten hayret edilecek bir þey!" 5. Ayet (EHY meali)

131

Ýlahlarý bir tek ilah mý kýlmýþ? Bu gerçekten þaþýlacak birþey, çok tuhaf!

Ýsraeloðullarý’nýn Allah’a ortak koþmaktan korkmamalarýnýn sebebi, ateþten meydana getirilmiþ cin soyundan türetildikleri için, tehdit edildikleri cehennem ateþinin kendilerine dokunmayacaðýna, dahasý, en fazla birkaç gün içinde ateþe karýþýp gidecekleri ve sonsuza kadar acý çekmeyeceklerine inanýyor olmalarýydý. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 183. Ayet (YNÖ meali) Onlar þöyle demiþlerdi: "Allah bize ant verdi, kendisi bize ateþin yiyeceði bir kurban getirmedikçe hiçbir resule inanmayacaðýz." Söyle onlara: "Size benden önce o dediðinizle birlikte açýk deliller getiren resuller gelmiþti. Peki, madem doðru sözlülerdiniz neden onlarý katlettiniz?" 183. Ayet (EHY meali) "Allah bize, ateþin yiyeceði bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere iman etmememizi emretti." diyenlere de ki: "Size benden önce de bir takým peygamberler apaçýk delilleri ve o dediðinizi getirmiþti. O halde, eðer doðru söylüyorsanýz, onlarý niçin öldürdünüz?"

Ateþin yiyeceði bir kurbaný görmek istemeleri de mantýksýz deðildi. Ölmeden sürekli ateþin içinde canlý kalarak ýzdýrabý sürekli çekecek bir varlýk olabileceðine inanmadýlar. Görmek istedikleri bu durumun kanýtý kendilerine gelen resullerle gönderilmiþ olmasýna raðmen Ýsraeloðullarý ortak koþmaya ve inkâr etmeye devam etmiþlerdir. 2. BAKARA SURESÝ 80. Ayet (YNÖ meali) Dediler ki: "Sayýlý birkaç gün dýþýnda ateþ bize asla dokunmayacaktýr." De ki: "Allah'tan bir ahit mi aldýnýz! Allah, ahdine asla ters düþmez. Yoksa siz Allah'a isnat ederek, bilmediðiniz þeyleri mi söylüyorsunuz?" 80. Ayet (EHY meali)

132

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Bir de dediler ki: "Bize sayýlý bir kaç günden baþka asla ateþ dokunmaz." Siz de: "Allah'tan bir teminat mý aldýnýz? Böyle ise Allah kesinlikle sözünden caymaz, yoksa Allah'a karþý bilemeyeceðiniz þeyleri mi söylüyorsunuz?" 175. Ayet (YNÖ meali) Ýþte bunlar hidayeti satýp þaþkýnlýðý, affedilmeyi satýp azabý almýþlardýr. Ne kadar da dayanýklýdýrlar ateþe!... 175. Ayet (EHY meali) Ýþte onlar, hidayeti verip sapýklýðý, baðýþlamayý býrakýp azabý satýn alan kimselerdir. Bunlar ateþe ne kadar da dayanýklý þeyler! 7. A'RAF SURESÝ 41. Ayet (YNÖ meali) Onlar için cehennemden bir döþek/beþik ve üstlerinde kýlýflar vardýr. Zalimleri böyle cezalandýrýrýz biz. 41. Ayet (EHY meali) Onlara cehennemden bir döþek, üstlerinden örtüler vardýr. Ýþte Biz, zalimleri böyle cezalandýrýrýz.

Ýsraeloðullarý’na arþdaki ana kitapdan bilgi verilmiþtir, Tevrat deðil. 45. CÂSÝYE (ÇÖKEN,OTURAN) SURESÝ 16. Ayet (YNÖ meali) Yemin olsun, biz, Ýsrailoðullarýna Kitap'ý, hükmetme gücünü, peygamberliði verdik, onlarý temiz yiyeceklerden rýzýklandýrdýk ve kendilerini âlemler üzerine imtiyazlý kýldýk. 16. Ayet (EHY meali) Andolsun ki, Biz vaktiyle Ýsrail oðullarýna kitap, hüküm ve peygamberlik vermiþtik. Kendilerini temiz rýzýklardan rýzýklandýrmýþtýk ve âlemlerin üstüne geçirmiþtik. 17. Ayet (YNÖ meali) Onlara, iþ ve yönetime iliþkin açýk-seçik belgeler verdik. Onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarýndaki azgýnlýk ve kýskançlýk yüzünden ihtilafa düþtüler.

133

Hiç kuþkusuz, Rabbin, onlar arasýnda, tartýþýp durduklarý þeyle ilgili olarak kýyamet günü hüküm verecektir. 17. Ayet (EHY meali) Bu emirden onlara açýk deliller de vermiþtik. Þimdi ihtilaf etmeleri sýrf kendilerine ilim geldikten sonra aralarýndaki düþmanlýk ve ihtiraslarý yüzündendir. Muhakkak ki Rabbin onlarýn ihtilaf edip durduklarý þeyde kýyamet günü aralarýnda hükmünü verecektir.

Bu ayetlerden anlaþýlan; yerde kendilerine ilim verildikten sonra aralarýndaki kýskançlýk ve azgýnlýk yüzünden ihtilafa düþenler; kendileri ile ilgili olarak kýyamet günü hokum verilecek olanlar Ýsraeloðullarý'dýr. 42. ÞÛRA SURESÝ 14. Ayet (YNÖ meali) Kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarýndaki kýskançlýk ve azgýnlýk yüzünden fýrkalara bölündüler. Eðer belli bir süreye kadar erteleme sözü Rabbinden gelmiþ olmasaydý, aralarýnda iþ mutlaka bitirilirdi. Onlarýn ardýndan Kitap'a mirasçý olanlar da onun hakkýnda, iþkillendiren bir kuþku içindedirler. 14. Ayet (EHY meali) Kendilerine bilgi geldikten sonra ayrýlýða düþmeleri sadece aralarýndaki düþmanlýk ve ihtirastan dolayýdýr. Eðer Rabbin tarafýndan "belirli bir vakte kadar" þeklinde bir söz geçmemiþ olsaydý aralarýnda verilen hüküm mutlaka yerine getirilir ve (iþ) bitirilirdi. Kendilerinden sonra Kitab'a mirasçý kýlýnanlar da ondan kuþkulu bir þüphe içindedirler.

Bu ayet, bir önceki ayetlerde verilen bilgileri bir araya getirmektedir ve çýkan sonuç þudur ki; Allah'a isyan ederek, var edilen ve ruha sahip insanýn önünde secde etmeyi reddettikleri için cennetten kovulan ve kendilerine Allah tarafýndan bilinen güne (kýyamet gününe) kadar süre verilen cinlerin/Ýsrael’in ardýndan gelenler; kendilerine ilim verildikten sonra aralarýndaki kýskançlýk ve azgýnlýk yüzünden ihtilafa düþtüklerinde, daha önce Allah tarafýndan belirli bir süreye kadar erteleme sözü verilmiþ

134

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

olduðu için, haklarýndaki hokumun kýyamet günü verileceði Ýsraeloðullarý/OT-OZ'lardýr. Peki onlarýn ardýndan Kitap’a mirasçý olanlar kimlerdir? Kendilerine, insanlara verilmeyen imkânlar verilmiþ olmasýna raðmen inkârlarýndan ve zulümlerinden vazgeçmeyen Ýsraeloðullarý/OT-OZ halký/ ÖGÜL UQUS yerde helâk edildikten sonra arkalarýndan yeni bir varlýk olarak meydana getirilen Beniisrael halký, onlarýn ardýndan Kitap’a mirasçý olanlardýr. 6. EN’AM SURESÝ 6. Ayet (YNÖ meali) Kendilerinden önce nice yurt ve medeniyeti yerle bir ettiðimizi görmediler mi? Biz o yurtlara yeryüzünde size vermediðimiz imkânlarý vermiþ, üzerlerine gök bereketini bol bol indirmiþ, nehirleri altlarýndan akar hale getirmiþtik. Derken, onlarý kendi günahlarýyla helâk ettik ve arkalarýndan baþka bir nesil oluþturduk. 6. Ayet (EHY meali) Önlerinde kaç nesil =kendilerinden önce nice milletleri helak ettiðimizi görmediler mi? Bu yerde onlara, size vermediklerimizi vermiþ, üzerlerine göðü bol bol býrakmýþ, ýrmaklarý ayaklarýnýn altýndan akar bir duruma getirmiþtik. Öyle iken onlarý günahlarý yüzünden helak ettik ve arkalarýndan yeni bir nesil yarattýk.

Beniisrael halký, vücut yapýlarý insanlardan daha küçük boyutta ve cývýk balçýktan var edilmiþtir. 37. SAFFÂT SURESÝ 11. Ayet (YNÖ meali) Þimdi sor onlara: Yaratýþ ve yaratýlýþ bakýmýndan onlar mý daha güçlüdür, yoksa bizim yarattýðýmiz þuurlular mý? Gerçek þu ki, biz onlarý bir cývýk çamurdan yarattýk. 11. Ayet (EHY meali) Þimdi sor onlara: "Yaratýlýþça kendileri mi daha çetin, yoksa Bizim yarattýklarýmýz mý?" Biz kendilerini cývýk bir çamurdan yarattýk.

135

Yukarýdaki resimde soldakiler ve aþaðýdaki resimde de sol baþtaki erkek ve ortada olan küçük çocuk Beniisrael’dir. Erken Türkçe’de BU-ÖK olarak adlandýrýlan halkdýr. Ýnsan görünümünde olmakla birlikte gen yapýsý farkýndan dolayý insan toplumlarýndan deðillerdir. Bu nedenle insanlarý yok etmek için, kendilerinin de Yahudi soyu olduðuna dair Yahudiler’i kandýrarak (aslýnda yaþamýn ve hokumun Teñri’ye ait olduðunu inkâr etmiþ Yahudiler’ le iþbirliði yaparak) sürekli mücadele etmiþlerdir.

129. sayfadaki resimde görünen Ýsraeloðullarý ile yukarýdaki resimlerde görünen Beniisrael’in en belirgin ortak fiziksel özelliklerinden bir tanesi; iki kaþýn birleþtiði, burnun baþlangýç noktasýndaki belirgin çukurlukla baþlayan iç bükey (kemerli burnun tam tersi) burun ve burun delikleri saða sola geniþleyen yapýya sahip olmalarýdýr. Bu özellik bugün de geçerlidir. Bu durumun anlaþýlmasý için þu bilgi de önemlidir. Tevrat, Beniisrael’e indirilmiþtir ve Hz.Musa da Yahudiler’e deðil, bir insan toplumu olmayan Beniisrael halkýna gönderilmiþ bir peygamberdir.

Resimler: Dechiffrierung der Protogriecischen Inschriften, Kazým Mirþan, 1973 136

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 93. Ayet (YNÖ meali) Tevrat indirilmeden önce Ýsrail'in kendi nefsine haram kýldýðý þeyler dýþýnda tüm yiyecekler Ýsrailoðullarýna helaldi. Onlara de ki: "Tevrat'ý ortaya getirin; doðru sözlü iseniz onu okuyun." 93. Ayet (EHY meali) Tevrat indirilmeden önce, Ýsrail'in kendisine yasakladýðý þeyler dýþýnda bütün yiyecekler Ýsrailogullarýna helal idi. De ki: "Haydi Tevrat'ý getirin de onu güzelce okuyun, eðer doðru söylüyorsanýz!"

Yukarýdaki ayette verilen bilgilerden Tevrat’ýn onlara/Beniisrael’e indirilmiþ ve Hz. Muhammed’den, bir arada yaþadýðý ‘onlara’ söz söylemesinin istenmiþ olduðu anlaþýldýðý gibi, Ýsraeloðullarý’nýn, bir cin olan Ýsrael’den sonra yerde yaþadýðý bilgisi de verilmiþtir. 2. BAKARA SURESÝ 11. Ayet (YNÖ meali) Onlara, "yeryüzünde bozgun çýkarmayýn" dendiðinde, "tam tersine, bizler barýþ ve esenlik getirenleriz" demiþlerdir. 11. Ayet (EHY meali) Onlara: "Yeryüzünde bozgunculuk yapmayýn!" denildiði zaman: "Biz ancak düzelticileriz" derler. 12. Ayet (YNÖ meali) Dikkat edin, gerçekte onlar, bozgun getirenlerin ta kendileridir de bunun bilincinde olmuyorlar. 12. Ayet (EHY meali) Ha! Doðrusu bunlar ortalýðý karýþtýranlardýr. Fakat þuurlarý olmadýðýndan farkýnda deðillerdir. 13. Ayet (YNÖ meali) Onlara, "insanlarýn inandýðý gibi siz de inanýn" dendiðinde, "yani biz de kafasý çalýþmayan zavallýlar gibi inanalým mý" derler.Haberiniz olsun ki, kafasý çalýþmayan düþük seviyeliler onlarýn ta kendileridir; fakat bilmiyorlar.

137

13. Ayet (EHY meali) Yine bunlara: "Ýnsanlarýn inandýklarý gibi inanýn." dendiði zaman: "Biz de o budalalarýn inandýklarý gibi mi inanalým?" derler. Doðrusu budala kendileridir, fakat bilmezler.

Bu ayetlerde kendilerinden ‘onlar’ olarak söz edilen, düþük seviyeli olan ve yerde barýþ getiriyoruz diye savaþ çýkaranlar Beniisrael halkýdýr. Kendilerine ‘insanlarýn inandýðý gibi siz de inanýn’ þeklinde seslenilmesiyle insanlar örnek gösterilerek, ‘onlar’ ile ifade edilenlerin/Beniisrael halkýnýn insan olmadýklarý bilgisi verilmiþtir. Bu ayetde ayrýca dikkat edilmesi gereken, bir insan toplumu olmayan Beniisrael halkýnýn insanlarý, ‘yani biz de kafasý çalýþmayan zavallýlar ...’ olarak tanýmlamýþ olmalarýdýr. 4. NÝSA SURESÝ 53.Ayet (YNÖ meali) Yoksa mülk ve yönetimden bir nasipleri mi var? Eðer öyle olsa, insanlara bir çekirdek bile vermezler. 53.Ayet (EHY meali) Yoksa onlarýn mülkten, dünya hükümranlýðýndan bir hissesi mi var? Öyle olsa insanlara bir çekirdek bile vermezler.

ÖK’ümüz, yukarýdaki ayetde Beniisrael halký için, 'Ýnsanlara bir çekirdek bile vermezler' ve ' insanlarý ... kýskanýyorlar mý? ' diyerek seslenmiþtir. ‘Diðer insanlara bir çekirdek bile vermezler’ ve ‘diðer insanlarý ... kýskanýyorlar mý?’ dememiþtir. Bu sözleri söyleyen; insanlara seslenen Teñri’dir ve bu ayýrým, Beniisrael halkýnýn bir insan toplumu olmayýp farklý olduklarýný açýkça belirtmektedir. Ve de Beniisrael halkýnýn insan toplumlarýna karþý olan nefretlerini, bitmeyen kinlerini. Hz. Musa gibi Hz.Ýsa da Yahudiler’e deðil, Beniisrael halkýna gönderilmiþtir.

138

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

2. BAKARA SURESÝ 87. Ayet (YNÖ meali) Yemin olsun ki, Mûsa'ya Kitap'ý verdik. Ve arkasýndan da resuller gönderdik. Meryem oðlu Ýsa'ya da açýk-seçik deliller verdik ve kendisini Ruhulkudüs'le güçlendirdik. Bir resulün size, nefislerinizin hoþlanmadýðý bir þey getirdiði her seferinde büyüklük taslamadýnýz mý? Bir kýsmýný yalanladýnýz, bir kýsmýný da öldürüyorsunuz. 87. Ayet (EHY meali) Andolsun ki, Musa'ya o kitabý verdik, arkasýndan bir takým peygamberler de gönderdik. Hele Meryem oðlu Ýsa'ya deliller verdik ve O'nu Cebrail ile de destekledik. Demek ki, size nefislerinizin hoþlanmayacaðý bir emirle bir peygamber geldikçe her defasýnda kafa mý tutacaksýnýz? Kibrinize dokunduðu için kimine yalan diyecek, kimini de öldürecek misiniz?

Yukarýdaki ve aþaðýdaki ayetde, Hz.Musa’dan sonra Beniisrael’e peygamberler gönderilmiþ olduðu bilgisi verilmiþ olduðu gibi, Hz. Ýsa’nýn da Yahudiler’e deðil/Beniisrael’e gönderilmiþ bir resul olduðu açýkça anlaþýlmaktadýr, öncelikle insanlar için gönderilmemiþtir. 246. Ayet (YNÖ meali) Mûsa'dan sonra Ýsrailogullarýnýn kodamanlar meclisini görmedin mi? Kendilerine gelen bir peygambere þöyle demiþlerdi: "Bize bir kral gönder, Allah yolunda çarpýþalým." Peygamber dedi ki: "Üstünüze savaþ yazýlýr da savaþmazsanýz ne olacak?" Dediler ki: "Nasýl olur da Allah yolunda savaþmayýz? Yurtlarýmýzdan çýkarýldýk, oðullarýmýzdan uzak düþürüldük." Nihayet, üzerlerine savaþ yazýldýðýnda pek azý hariç yüz çevirdiler. Allah, zalimleri çok iyi bilir. 246. Ayet (YNÖ meali) Musa'dan sonra Ýsrailoðullarýnýn ileri gelenlerine baksana! Hani peygamberlerinden birine: "Bize bir hükümdar gönder, Allah yolunda savaþalým." dediler. O: "Ya üzerinize farz edilir de savaþmamazlýk ederseniz?" dedi. Onlar: "Neden Allah yolunda savasmayalým? Yurtlarýmýzdan çýkarýldýk, çocuklarýmýzdan ayrý býrakýldýk." dediler. Bunun üzerine savaþ, kendilerine farz kýlýndýðý zaman, pek azý dýþýndakiler dönüverdiler. Allah, o zalimleri bilir.

139

Þimdi aþaðýdaki ayetlerde verilmiþ bilgilere dönelim ve resmi tamamlayalým. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 183. Ayet (YNÖ meali) Onlar þöyle demiþlerdi: "Allah bize ant verdi, kendisi bize ateþin yiyeceði bir kurban getirmedikçe hiçbir resule inanmayacaðýz." Söyle onlara: "Size benden önce o dediðinizle birlikte açýk deliller getiren resuller gelmiþti. Peki, madem doðru sözlülerdiniz neden onlarý katlettiniz?" 183. Ayet (EHY meali) "Allah bize, ateþin yiyeceði bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere iman etmememizi emretti." diyenlere de ki: "Size benden önce de bir takým peygamberler apaçýk delilleri ve o dediðinizi getirmiþti. O halde, eðer doðru söylüyorsanýz, onlarý niçin öldürdünüz?"

"Size benden önce o dediðinizle birlikte açýk deliller getiren resuller gelmiþti. Peki, madem doðru sözlülerdiniz neden onlarý katlettiniz?" sözünü onlara/Beniisrael halkýna söylemesi istenilen Hz. Muhammed’dir. Yani, Hz. Muhammed de bir insan toplumu olmayan ve insanlarla birlikte yaþayan Beniisrael’e gönderilmiþ bir peygamberdir. Kur’an, Arap toplumu ve tüm insanlar için bir öðüt ve kýlavuz olmakla birlikte, Tevrat ve Ýncil’den sonra içinde ihtar ve uyarý bulunaný olarak Beniisrael halký için indirilmiþtir. Kimse Beniisrael halkýna karþý adaletin çiðnendiðini söyleyemez. 2. BAKARA SURESÝ 40. Ayet (YNÖ meali) Ey Ýsrailoðullarý! Size lütfettiðim nimetimi hatýrlayýn; bana verdiðiniz söze vefalý olun ki, ben de size ahdimde vefalý olayým. Ve yalnýz benden korkun. 40. Ayet (EHY meali) Ey Ýsrailoðullarý, size lütfettiðim nimetimi hatýrlayýn, Bana verdiðiniz sözü yerine getirin ki Ben de size olan ahdimi yerine getireyim ve artýk Benden korkun Benden.

140

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

44. Ayet (YNÖ meali) Ýnsanlara hayýrda erginliði/dürüstlüðü emredip de öz benliklerinizi unutuyor musunuz? Üstelik de Kitap'ý okuyup durmaktasýnýz. Hâlâ aklýnýzý kullanmayacak mýsýnýz? 44. Ayet (EHY meali) Kitab (Tevrat)'ý okudugunuz halde insanlara iyiliði emreder de kendinizi unutur musunuz? Artýk akýllanmayacak mýsýnýz? 47. Ayet (YNÖ meali) Ey Ýsrailoðullarý! Size lütfettigim nimetimi, sizi âlemlere üstün kýldýðýmý hatýrlayýn. 47. Ayet (EHY meali) Ey Ýsrailoðullarý, size ihsan ettiðim nimetimi ve vaktiyle sizi diðer varlýklara üstün yaptýðýmý hatýrlayýn. 83. Ayet (YNÖ meali) Ýsrailoðullarýndan þöyle bir söz de almýþtýk: Allah'tan baþkasýna ibadet etmeyin, anne-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik ve güzellikle davranýn. Ýnsanlara güzeli ve güzelliði söyleyin. Namazý/duayý yerine getirin, zekâtý verin. Bütün bunlardan sonra siz, pek azýnýz müstesna, sýrt çevirdiniz. Hâlâ da yüz çevirip duruyorsunuz. 83. Ayet (EHY meali) Ve bir vakit Ýsrailoðullarýndan þöyle söz almýþtýk: "Allah'tan baþkasýna tapmayacaksýnýz, ana-babaya, yakýnlýðý olanlara, öksüzlere ve biçarelere de iyilik yapacaksýnýz. Ýnsanlara güzel söz söyleyin, namazý kýlýn, zekatý verin." Sonra pek aziniz müstesna olmak üzere sözünüzden döndünüz, hala da dönüyorsunuz! 211. Ayet (YNÖ meali) Sor Ýsrailoðullarýna, onlara nice açýk ayet verdik. Kim Allah'ýn nimetini, o kendisine geldikten sonra baþka kýlýða sokarsa kuþku duymasýn ki, Allah'ýn azabi pek zorludur. 211. Ayet (EHY meali) Ýsrail oðullarýna, onlara ne kadar açýk bir mucize verdiðimizi sor! Fakat her kim, Allah'ýn nimetini kendisine geldikten sonra deðiþtirirse þüphesiz Allah'in cezasý pek çetindir.

2/44. ayette, ‘Ýnsanlara hayýrda erginliði/dürüstlüðü emredip de öz benlik-

141

lerinizi unutuyor musunuz?’ ifadesinde Beniisrael halkýnýn insan toplumu olmadýðý açýkça vurgulanmýþtýr. Yine, 2/83. ayetde, Beniisrael halkýna kendilerinin nasýl davranmalarý gerektiði söylenerek ‘Ýnsanlara güzeli ve güzelliði söyleyin’ þeklinde ayrýca yol gösterilmiþtir. ‘Diðer insanlara veya kendiniz dýþýndaki insanlara da güzeli ve güzelliði söyleyin’ denilmemiþtir. Bu þekilde Beniisrael halkýnýn insan toplumu olmadýðý bilgisi verilmiþtir. Kuyruklu Ýsrailoðullarý, Hz.Muhammed zamanýnda yaþamadýklarýna göre, eðer bir insan toplumu olmayan Beniisrael halký da Hz.Muhammed’in yaþadýðý dönemde olmasaydý, ‘Söyle onlara’ þeklinde söz söylenemezdi. Bu bilgiler ýþýðý altýnda þu durumun da anlaþýlmasý gerekmektedir. Hz.Musa’nýn Firavun’un elinden denizin yarýlmasýyla kurtardýðý topluluk Yahudiler deðil Beniisrael halkýdýr. Firavun ve toplumu Yahudiler’e deðil, Beniisrael halkýna/San ýrkýna zulmetmiþlerdir. Mýsýr’da yapýlan kazýlarda bulunan mumyalanmýþ ve korunmuþ vücutlarýn yüz kemik yapýlarýna dikkat edilirse, Mýsýr firavunlarýnýn týpký Osmanlý padiþahlarý gibi kemerli burunlu olduklarý görüleceklerdir. Mýsýr’da kendilerine zulmedilenler Yahudiler deðildir, Beniisrael halkýdýr. Tarih deðiþtirilerek öðretilmiþtýr. Ayný þekilde, 12 torun kabileye ayrýlmýþ olan Musa kavmi/halký Yahudiler deðil Beniisrael/BU-ÖK halkýdýr. 7. A’RAF SURESÝ 159. Ayet (YNÖ meali) Mûsa kavminden bir topluluk vardýr ki, hakka kýlavuzluk/hak ile kýlavuzluk eder ve yalnýz hakka dayanarak adaleti gözetir. 159. Ayet (EHY meali) Evet! Musa'nýn kavminden bir topluluk vardýr ki, doðruya yöneltirler ve onunla hükmedip adalet gösterirler 160. Ayet (YNÖ meali) Biz onlarý, on iki torun kabileye ayýrdýk. Toplumu kendisinden su istediðinde de

142

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Mûsa'ya, "Asani tasa vur!" diye vahyettik. Taþtan, on iki göze fiþkýrdý. Her oymak, su içecegi yeri belledi. Onlarýn üzerlerine bulutlarý gölgelik yaptýk, kendilerine kudret helvasý ve býldýrcýn indirdik. "Yiyiniz size verdiðimiz rýzýklarýn temizlerinden." Onlar bize zulmetmediler, ama öz benliklerine zulmediyorlardý. 160. Ayet (YNÖ meali) Bununla beraber Biz onlarý oniki kabileye, o kadar ümmete ayýrdýk ve Musa'ya kavmi kendisinden su istediði vakit- söyle vahyettik: "Vur asan ile taþa!" O zaman ondan on iki pýnar akmaya baþladý. Halkýn her kesimi kendi su alacaðý yeri belirledi. Bulutu da üzerlerine gölgelik çektik, kendilerine kudret helvasý ile býldýrcýn indirdik ve: "Size rýzýk olarak verdiðimiz nimetlerin temizlerinden yiyin!" dedik. Bununla beraber onlar zulmu Bize yapmadýlar, ancak kendi nefislerine zulmediyorlardý.

Ayetde ‘torun’ ifadesiyle cinler, Ýsraeloðullarý ve onlardan sonra var edilmiþ olan Beniisrael halklarý arasýndaki bað; insan olmama durumu belirtilmiþtir. Kur’an’da, ‘Ýsraeloðullarý’ adý dýþýnda kullanýlmýþ olan tanýmlama ‘Beniisrael’ adýdýr. Bunun anlamý nedir? Ýlahiyatçýlar bunun anlamýný yanlýþlýkla? ‘Ýsraeloðullarý’ olarak yorumlamýþlardýr. Fakat anlamý bu deðildir. 17. ÝSRA SURESÝ 2. Ayet (YNÖ meali) Mûsa'ya Kitap'ý verdik ve onu, "Benden baþka bir vekil tutmayýn!" buyruðuyla Beniisrail'e bir kýlavuz kýldýk. 2. Ayet (EHY meali) Musa'ya da Kitap verdik ve onu Ýsrail oðullarýna bir hidayet rehberi kýldýk; Benden baþka bir vekil tutmayýn diye. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 48. Ayet (YNÖ meali) Ona Kitap'ý, hikmeti, Tevrat'ý ve Ýncil'i öðretecek.

143

48. Ayet (EHY meali) Ona hem yazýyý, hem hikmeti, hem Tevrat'ý, hem Ýncil'i öðretecek. 49. Ayet (YNÖ meali) Onu Beniisrail'e þöyle konuþan bir resul yapacak: "Þu bir gerçek ki, ben size Rabbinizden bir mucize getirdim: Ben, çamurdan, kuþ görünümünde bir þey yapar, ona üflerim de Allah'in izniyle kuþ oluverir. Ben, körü ve abraþý iyileþ- tirir, ölüleri Allah'ýn izniyle diriltirim. Evlerinizde yemekte ve biriktirmekte olduklarýnýzý size haber veririm. Eðer inananlarsanýz, bunda sizin için tam bir mucize vardýr." 49. Ayet (EHY meali) Onu Ýsrailoðullarýna Peygamber olarak gönderecek; onlara diyecek ki: "Ben, size Rabbinizden bir mucize ile geldim. Ben, size çamurdan kuþ biçiminde bir yaratýk yaparým, içine üflerim; Allah'ýn izniyle hemen bir kuþ olur. Yine Allah'ýn izniyle, anadan doðma körü ve abraþý iyi eder, ölüleri diriltirim ve size evlerinizde yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi haber veririm. Eðer iman edecekseniz, þüphesiz bunda size bir delil vardýr.

Yukarýdaki ayetde bahsedilen elçi kendisine hikmet, Tevrat ve Ýncil öðretilerek Beniisrael’e resul olarak gönderilecek olan Hz.Ýsa’dýr. 26. ÞUARA SURESÝ 195. Ayet (YNÖ Meali) Açýk-seçik Arapça bir dille indirdi. 195. Ayet (EHY Meali) açýk parlak bir Arapça ile. 196. Ayet (YNÖ Meali) O, elbette ki öncekilerin kitaplarýnda da var. 196. Ayet (EHY Meali) O, þüphesiz öncekilerin kitaplarýnda da var. 197. Ayet (YNÖ Meali) Beniisrail bilginlerinin de onu bilmesi bunlar için bir belirti/kanýt deðil mi? 197. Ayet (EHY Meali) Beni Ýsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil deðil mi?

144

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Arapça olarak indirilen Kur’an’ýn içindeki bilgileri bilenlerin Beniisrael bilginlerinin olmasý, Beniisrael olarak adlandýrýlanlarýn Hz.Muhammed zamanýnda da var olduklarýný göstermektedir. Ayetde ayrýca kullanýlmýþ olan tanýmlama; ‘... bilmesi bunlar için ...’ (hatýrlayýn, Kur’an’da ‘bunlar’ tanýmlamasý Yahudiler için kullanýlmýþtýr)/Yahudiler için kanýt olmasý, Yahudiler’in de o dönemde var olduðunu ve Beniisrael halkýndan olmadýklarý bilgisini vermektedir. Beniisrael bilginlerinin Kur’an ile indirilen bilgileri hali hazýrda biliyor olmalarýndan bile Yahudiler’in uyanamadýklarý anlaþýlmaktadýr. ‘Beniisrael’ tanýmlamasýnýn ne olduðunu anlamak için ‘Beni’ adýnýn anlamýný bulmamýz gerekmektedir. ‘Ben’ adýnýn erken Türkçe tamðalarý ile tam yazýlýþý ‘ËBEÑ’ dir; ‘sudan varolan, akýlý iþletme sisteminin/Ruh’un sahibi, en yüce olan’ demektir. ÖK’ümüzü tanýmlamaktadýr. ‘Ý’; gaybda/ bilinmeyen alemde deðil, kainatýn içinde olduðunu anlatmaktadýr. Akýlý iþletme/düþünme özelliðine sahip olmayan cinlerin Rabbi/ÖGü/Yöneticisi Bal’dýr. Ýsraeloðullarý cinlerden türetildiði için Rableri/ÖGleri yine Bal’dýr. Beniisrael halký cývýk balçýktan var edilip akýlý iþletme özelliði/ruh verildiði için Beniisrael halkýnýn Rabbi/ÖK’ü/Yöneticisi insan toplumlarýnýn da Rab’bi olan Allah’dýr/ ÖK’ümüzdür. Bu nedenle onlar; Beniisrael halký erken Türkçe’de BU-ÖK olarak tanýmlanmýþtýr. Bal, onlarýn; Beniisrael’in 5 DE E L * „U G %HHQ LL › LV UODGH O L8 K .D O HNU ”L QQ \” ‡QQ H W%L F L V \ „ FH O HU \ „ F HVL 7H V Q« P G LU Æ % Æ% H QH Q L L V DU GD NXO O DQ D EL O HF H N VUD G H F H $ O O D K G ” Bu durumun bilgisi aþaðýdaki ayetlerde de ayrýca verilmiþtir. 26. MÜMÝN SURESÝ 27. Ayet (YNÖ Meali) Mûsa dedi: "Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olana sýðýndým." 27. Ayet (YNÖ Meali) Musa da: "Muhakkak ben, hesap gününe inanmayan her ululuk taslayandan Rabbime ve Rabbinize sýðýndým!" dedi.

145

42. ÞÛRA SURESÝ 15. Ayet (YNÖ meali) Ýþte bunun için sen çaðrýda bulun/dua et ve emrolunduðun gibi dosdoðru yürü. Onlarýn boþ arzularýna uyma ve þöyle de: "Allah'ýn Kitap'tan indirdiðine inandým. Aranýzda adaleti saðlamakla emrolundum. Allah'týr, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz. Bizim amellerimiz bize, sizin amellerinizin size. Bizimle sizin aranýzda delil yok. Allah bizi biraraya toplayacaktýr/aramýzý bulacaktýr. Dönüþ O'nadýr." 15. Ayet (EHY meali) Bunun için sen durma çaðýr ve emrolunduðun gibi doðru gitl! Onlarýn arzularýna uyma ve de ki: "Ben Allah'ýn indirdiði her kitaba iman getirdim ve aranýzda adalet yaparým diye emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size (aittir). Aramýzda tartýþmaya gerek yoktur. Allah hepimizi bir araya getirecek ve hep O'na gidilecektir.

Hz.Musa ve Hz.Ýsa gibi Hz.Muhammed de onlara/Beniisrael’e ayný sözü söylemiþtir; “bizim de Rab’bimiz, sizin de Rab’biniz/Yöneticiniz Allah’dýr.” Doðal olarak Beniisrael/BU-ÖK halký bugün de aramýzda yaþamaktadýr. Bugün ‘Bushmen/San ýrký’ olarak adlandýrýlmýþ ýrk onlardýr. Ýsraeloðullarý’ný, Yahudi toplumuna atalarý diye yutturarak siyonizmi bugüne deðin getirmiþ olanlardýr.

146

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Cinler, Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halký (Sanidler) arasýndaki bir diðer ortak fiziksel özellik de, cinsel organlarýnýn duruþ halidir. Onlarla ilgili verilen resimlerde(s;124,129) bu özellik de takip edilebilmektedir. Ýnsanlar ve ‘onlar’ arasýnda yaklaþýk 5000 yýldýr süre gelen ve bitmeyen savaþý anlatan saðdaki resim, nazi ambleminin de kaynaðýdýr. * “ Sanidler(Bushmen); boylarý 140-144 cm ve aðýrlýklarýnýn ten yüzlerine(vücudlarýnýn yüzey alanýna) nispeti(oraný) 30,2 kg/m2, bütün uluslar içinde minumum. Kol ayak uzunluklarýnýn aðýrlýklarýna nispeti 7,03 cm/Kg ise bütün uluslar arasýnda maksimum. (Dost baþa, düþman ayaða bakar) Kulaklar çok farklý, kýzlarýn labila minore’leri penis gibi uzun, dýþ kulaklarý büyük ve 45° lik açý altýnda yukarýya doðru uzantýlý. Erkeklerin penisleri ise, tehyiç olmamýþ (sertleþmemiþ) halde bile, ufki(yukarýda soldaki resim). Kafatasý kapasitesi 1250-1330 cm3 (Neanderthal’ýnki 1300-1600 cm3 ), index 74-76 (dolicho ve mesocranial) ve çocuk kafatasý biçiminde; yüz geniþ, elmacýk kemikleri çýkýk, burun küçük fakat çok geniþ; diþler ve çene Neanderthal’ýnki gibi. Bu karakter bize Homo Alpin cücelerini hatýrlatmaktadýr. O. Schaginhausen’e göre Neolithicum’un en eski çaðýnda Ýsviçre’de kýsa kafataslý, alçak yüzlü, alçak gözboþluklu, geniþ burunlu ve kýsa boylu Homo-Alpin tipi yaþamýþ bulunuyor. Avusturya’da bulunan * AKINIÞ MEKANÏÐÝ ALTI YARIQ TÏGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB

147

Willendorf Venüsü, Çatal Höyük TEÑRÝKÝN figürleri de bu tipi canlandýrmaktadýr. Solutrè(Fransa), Ofnet (Nördlingen-Almanya), Borreby kiþileri de hep ayný bir ýrktan olmalýlar” Aramýzda dolaþýp barýþ getiriyoruz diyerek savaþlar baþlatan, semavi kitaplar insanlar tarafýndan yazýlmýþtýr diyen Beniisrael halkýndan/Ýbrani olan birkaç kiþinin fotoðrafýnda burun baþlangýcýndaki çukurluðu ve saða-sola geniþleyen burun deliklerini görebilirsiniz. Onlarýn çeneleri * eminence’ sizdir. Onlar Yahudi olmadýklarý gibi bir insan toplumundan da deðillerdir.

Muazzes Ýlmiye Çýð

Nelson Mandela

Kofi Annan

Condolezza Rice

* AKINIÞ MEKANÏÐÝ ALTI YARIQ TÏGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB

148

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

10. YÛNUS SURESÝ 27. Ayet (YNÖ meali) Kötülük kazananlara ise kötülüðün miktarýnca karþýlýk vardýr. Ama yüzlerini bir zillet de kaplar. Onlarý Allah'tan kurtaracak kimse yoktur. Yüzleri gece parçalarýndan karanlýklarla kaplanmýþ gibidir. Ateþin dostlarýdýr bunlar. Sürekli kalýcýdýrlar içinde. 27. Ayet (EHY meali) Kötülükler kazanmýþ olanlara gelince, kötülüðün cezasý misliyledir ve onlarý aþaðýlýk kaplar; Allah'tan kendilerini kurtaracak yoktur; sanki yüzleri gece parçalarýndan kaplanmýþ kapkaranlýk! Onlar cehennem ehli olup hep orada ebedi kalacaklardýr.

Yüz karalýðý ayný zamanda, insanlardan olup, insanlarý Allah’ýn yolundan çýkarmak için uðraþan iki yüzlüleri fark edebilmemiz için de oluþturulmuþ fiziksel bir özelliktir. 22. HAC SURESÝ 8. Ayet (YNÖ meali) Ýnsanlar içinde öylesi vardýr ki, Allah konusunda ilimsiz, kýlavuzsuz ve aydýnlýk getiren bir kitaba sahip olmaksýzýn mücadele edip durur. 8. Ayet (EHY meali) Ýnsanlardan kimi de vardir ki, ne bir bilgiye, ne bir yol göstericiye, ne de aydýnlatýcý bir Kitab'a dayanmaksýzýn Allah hakkýnda tartýþýr. 9. Ayet (YNÖ meali) Yanýný eðip bükerek uðraþýr ki, Allah yolundan saptýrýversin. Böyle kiþiye dünyada bir yüz karasý öngörülmüþtür. Ve kýyamet günü biz ona, o kasýp kavuran yangýnýn azabýný tattýracaðýz. 9. Ayet (EHY meali) Yanýný bükerek= büyüklük taslayarak Allah yolundan saptýrmak için ki, dünyada ona bir rüsvaylýk vardýr; kýyamet günü de kendisine o yangýn azabýný tattýracaðýz.

149

Yahudiler, ne zaman ve nasýl Ýsraeloðullarý’nýn soyu olduklarýna veya Beniisrael halkýnýn/Ýbranilerin de Yahudi olduklarýna dair kandýrýlmýþlardýr? Bunu araþtýrýp bulmak Yahudiler’in görevidir. Unutmayýn, en tehlikeli düþman; unutulmuþ olandýr. Günümüzde, topraðýn yapýsýnda bulunan organik yapýnýn aynýsý insan vücudunda da bulunarak bazý insan toplumlarýnýn topraktan var edildiði ilimsel olarak ispat edilmiþtir. Cývýk balçýktan var edilmiþ Beniisrael halkýndan/Ýbrani bir kiþinin vücudunda ayný inceleme yapýlýrsa, gen farký ortaya çýkacaktýr. 23. MÜMÝNÛN SURESÝ 12. Ayet (YNÖ meali) Yemin olsun ki, biz insaný topraktan oluþan bir özden yarattýk. 12. Ayet (EHY meali) Andolsun ki, Biz insaný süzülmüþ bir çamurdan yarattýk. 5. MÂÝDE SURESÝ 18. Ayet (YNÖ meali) Yahudiler ve Hýristiyanlar dediler ki, biz Allah'ýn oðullarý ve sevgilileriyiz. De ki: "O halde, niçin size günahlarýnýz yüzünden azap ediyor?" Hayýr, siz de O'nun yarattýklarýndan birer insansýnýz. Dilediðini affeder O, dilediðine azap eder. Hem göklerin hem yerin hem de bunlar arasýndakilerin mülkü/yönetimi Allah'ýndýr. Dönüþ de O'nadýr. 18. Ayet (EHY meali) Bir de yahudiler ve hýristiyanlar: "Biz Allah'ýn oðullarý ve sevgilileriyiz." dediler. De ki: "Öyle ise neden size günahlarýnýzdan dolayý azap ediyor? Doðrusu siz, onun yarattýklarýndan bir insan topluluðusunuz. O, dilediðini baðýþlar, dilediðini cezalandýrýr. Göklerin, yerin ve aralarýndakilerin hükümranlýðý Allah'ýndýr ve sonunda dönüþ de O'nadýr!

150

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Yukarýdaki ayette Yahudiler’e ve Hýristiyanlara ‘insansýnýz’ denilmemiþtir. ‘Birer insan’ olduklarý söylenerek farklý insan yapýsýnda olduklarý bilgisi verilmiþtir. Bu bilgide fark edilmesi gereken; Yahudilik bir toplumun adýdýr, Hýristiyanlýk ise dini inançdýr. Museviler ve Hýristiyanlar denilmemiþtir. Ayetde vurgulanan konu inanç farklýlýðý deðil, farklý özellikteki vücut yapýlarý ile farklý birer insan olduklarý bilgisidir. Aþaðýdaki ayetde Teñri, Yahudiler’i, insanlar arasýnda sadece kendilerinin Allah dostu olduklarýný sanmalarý konusunda uyarmýþtýr. Hz.Ýbrahim gibi Allah’ýn dostu olabilmek yaþam ilkelerimize baðlýdýr, hangi varlýk grubundan veya insan toplumundan olduðumuza deðil. 62. CUMUA (CUMA,TOPLANMA,TOPLULUK) SURESÝ 6. Ayet (YNÖ meali) De ki: "Ey Yahudiler! Eðer insanlar arasýnda yalnýz kendinizin Allah'ýn dostlarý olduðunu sanýyorsanýz, buna gerçekten inanýyorsanýz, hadi ölümü isteyin!" 6. Ayet (EHY meali) De ki: "Ey Yahudiler, siz diðer insanlarýn deðil de yalnýz kendinizin Allah'ýn dostlarý olduðunuzu iddia ediyorsanýz, haydi ölmeyi temenni edin, eðer (davanýzda) samimi iseniz!

Allah, Yahudiler içinden küfre sapanlarý/doðruyu örtenleri lanetlemiþtir. 4. NÝSA SURESÝ 46. Ayet (YNÖ meali) Yahudilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden kaydýrýrlar; din içinde sövgüler üreterek, dillerini eðip-bükerek: "dinledik, ,isyan ettik; dinle, dinlemez olasý, davar güder gibi güt bizi!"derler. Eðer onlar, "dinledik, boyun eðdik, dinle, bak bize" demiþ olsalardý, kendileri için daha hayýrlý ve daha yerinde olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden onlara lanet etmiþtir. Çok az bir kýsmý hariç iman etmezler. 46. Ayet (EHY meali)

151

O yahudi olanlardan kimileri kelimelerin yerlerini deðiþtirip, dillerini eðip bükerek, dine dokunarak "Dinledik, isyan ettik." , "Dinle dinlenilmez olsaydýn." ve "Bizi güt." diyorlar. Böyle diyeceklerine "Dinledik, itaat ettik.", "Dinle ve bizi gözet." deselerdi elbette haklarýnda daha hayýrlý ve daha dürüst olurdu. Fakat inkârlarý yüzünden Allah kendilerini lanetlemiþtir. Onun için pek azý dýþýnda imana gelmezler.

Soy olarak tümden lanetlenmiþ olanlar, kendilerine kitapdan pay verilmiþ olan Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halklarýdýr, Yahudi toplumu deðildir. 4. NÝSA SURESÝ 51.Ayet (YNÖ meali) Görmedin mi þu kendilerine Kitap'tan bir pay verilmiþ olanlarý? Puta, taðuta inanýyorlar; küfre batmýþlar için, "bunlar inananlardan daha doðru yoldadýr" diyorlar. 51.Ayet (EHY meali) Þu kendilerine okuyup yazmaktan biraz nasip verilmiþ olanlarý görmüyor musun? Put ve þeytanlara inanýyorlar da Allah'ý tanýmayanlara: "Bunlar, müminlerden daha doðru yoldalar." diyorlar. 52. Ayet (YNÖ meali) Ýþte bunlardýr, Allah'ýn kendilerine lanet ettiði. Allah'ýn lanetlediði kiþi için bir yardýmcý asla bulamazsýn. 52. Ayet (EHY meali) Onlar, Allah'ýn lanetlediði kimselerdir. Her kimi de Allah lanetlerse, artýk onu kurtaracak birini bulamazsýn.

Allah, aþaðýdaki ayetde, ‘onlar’a, melekler ve tüm insanlarýn lanet etmesini öðütlemiþtir. Ayetde ‘tüm melekler’ þeklinde bir tanýmlama yapýlmasýna gerek görülmemiþtir. Bir insan toplumu olan Yahudiler de dahil olmak üzere ‘tüm insanlar’ þeklinde ayrý ve belirgin bir ifade kullanýlmýþtýr. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 86. Ayet (YNÖ meali)

152

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Ýmanlarýndan, resulün hak olduðuna tanýklýk ettikten ve kendilerine ayan-beyan deliller geldikten sonra küfre sapmýþ bir topluluða Allah nasýl kýlavuzluk eder? Allah, zalimler topluluðuna yol göstermez. 86. Ayet (YNÖ meali) Kendilerine açýk deliller gelmiþ ve peygamberin hak olduðuna þahitlik etmiþken, inananlarýn arkasýndan nankörlük edip inkara sapan bir milleti, Allah nasýl baþarýlý kýlar! Oysa Allah, zulmedenler topluluðunu baþarýlý kýlmaz. 87. Ayet (YNÖ meali) Ýþte böylelerinin cezasý: Allah'ýn, meleklerin ve tüm insanlarýn laneti üzerlerine! 87. Ayet (EHY meali) Ýþte onlar! Cezalarý; Allah'ýn, meleklerin ve bütün insanlarýn lanetinin üzerlerinde olmasýdýr.

Cinlerin insan toplumuyla birlikte yere indirilmiþ olmasýnýn sebebi; Ýsrael’in, Adem soyunu itaatten çýkarma iddiasýyla kýyamet gününe kadar süre alabilmiþ olmasýdýr. Böylece hem isyan eden cinlere bir þans verilmiþ hem de yeni bir varlýk olan düþünebilen insanýn Allah’a itaat etme konusunda denenmesi saðlanmýþtýr. Daha sonra idrak etme özelliði verilerek Ýsraeloðullarý(ÖGÜL UQUS/OT-OZ halký) cinlerden türetilmiþ, ilimden pay ve peygamberlik verilerek cin soyuna ikinci bir þans verilmiþtir. Bu þansý kötü kullanmalarý, inkârdan, her türlü rezillikten ve zulümden vaz geçmemeleri üzerine helâk edilmiþlerdir. Cinlerin inkârý ve isyan etmesi sebebiyle arþda yaþananlarýn tekrar etmemesi için, sonsuz yaþamý gözleriyle görmeden kâinatýn ve hokumun sadece Allah’a ait olduðuna inanýp kabul edeceklerin belirlenip seçilmesi için yerdeki sýnavýn devam etmesi gerektiðinden, bu noktadan sonra torun/Beniisrael halký/Ýbraniler yeni varlýk grubu olarak meydana getirilmiþ, mücadele ve sýnavdan ibaret yerdeki hayatýmýzda, ‘sýnav aracý’ olarak görevlendirilmiþlerdir. 17. ESRA SURESÝ 60. Ayet (YNÖ meali) Hani, sana: "Rabbin, insanlarý çepeçevre kuþatmýþtýr." demiþtik. Sana gösterdiðimiz o rüyayý da Kur'an'da lanetlenmiþ bulunan o aðacý/soyu da insanlarý sýnamak dýþýnda bir sebeple göndermedik. Biz onlarý korkutuyoruz ama bu onlarýn

153

kudurganlýðýný artýrmaktan baþka bir katký saðlamýyor. 60. Ayet (EHY meali) Unutma ki, vaktiyle sana: "Bil ki Rabbin o insanlarý kuþatmýþtýr." dedik. Sana gösterdiðimiz (Mirac) temaþasýný ve Ku'ran'da lanetlenmiþ aðacý sadece insanlara bir imtihan için yapmýþýzdýr. Biz onlarý tehdit ediyoruz; ama bu onlara büyük bir taþkýnlýðý artýrmaktan baþka netice vermiyor.

Bu ayetde açýkça ‘insanlarý sýnamak’ þeklinde ifade edilerek ’onlar’; Beniisrael halkýnýn, insanlarýn denenmesi için oluþturulduklarý bilgisi verilmiþtir, Yahudiler’in deðil. Çünkü Yahudiler de sýnavdan geçen bir insan toplumudur. Ýnsanlarýn onlara/Beniisrael halkýna uyarak yanlýþ yoldan gidip gitmeyecekleri, doðru yoldan ayrýlmayanlarýn belirlenip seçilmesini saðlamak için Beniisrael halký, Hindistan’dan tüm Avrupa’ya, günümüzde Amerika ve Avustralya’da dahil olmak üzere tüm milletlerin arasýna karýþmýþ durumdadýrlar. Yerdeki yaþamýn ilk dönemleriyle ilgili olarak antropolojide, ON-OÐ ; kozmik kiþi, kâinat kiþisi, yani melöklerdir. OT-OÐ ; ateþ kiþisi olanlar, Ýsrael ile birlikte cennetden kovulup yere indirilmiþ olan cinlerdir. OT-OZ olarak tanýmlanmýþ olanlar ise, yerde, cinlerinden türetilerek kendilerine kitapdan pay ve peygamberlik verilen Ýsraeloðullarý’ dýr. * ‘Bu durum Tevrat’daki þu cümle ile intibak etmektedir: “Rab Allah, hayat aðacýnýn yolunu korumak için, Aden bahçesinin doðusuna Kerubileri (“Büyük Melek sahiplerini”, yani ULUÐ-BÜ), ve her tarafa dönen kýlýcýn alevini (yani OT-OZ/Kiþi oðullarý) koydu.” ( AKINIÞ MEKANÏÐÝ ALTI YARIQ TÏGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB)

Yahudilere öðretilmiþ ‘Kol Nidre’ adýnda meþhur bir dua vardýr.

* “Ettiðimize piþman olduðumuz ve ileride piþman olacaðýmýz tüm yeminler, içtiðimiz tüm antlar, tüm adaklar ya da tüm mecburiyetlerimiz, tüm küfürlerimiz, her türlü ad altýndaki taahüdlerimiz, bugünden yarýna, kefaretlerimizin tamamý baðýþlanmýþ, silinmiþ ve hükümsüz sayýlacak ve hiçbir hükmü kalmayacak; yeminler yemin, yükümlülükler de yükümlülük sayýlmayacaðý gibi, küfürlerimiz de küfür addedilmeyecektir.” * SÝYON LÝDERLERÝNÝN PROTOKOLLERÝ, Nokta Yayýncýlýk, 2004

154

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Bu duanýn muhtemelen en eski hali þudur; * “Ve dahi, sudaki canlýlarý karada eksiklendirip öldürdük ise; karadaki canlýlarý suda eksiklendirip öldürdük ise, processual(oluþumsal,yöntemsel) imanýn esasýný koparýp, kendi esasýmýzý getirdik ise; subordina(ikincil) bir ordu sürerek, talihli giderek, düþmaný sancarak, ok atarak, processual iman esasýndan ayrýldýk ise; iletilme (yani evolusion; geliþim) vahiy olmuþ canlýlarý günahsýz yere bulandýrdý (fenalaþtýrdý) isek, onlarý akrabalarýndan ayýrdý isek; ve dahi, binen dazlak ilavelerle (yani, elektriðin temel birimi ‘e’’ ile) struktural taç (yani, model) teþkil eden kiþileri (yani, yeni var edilen varlýk grubu olan insan soyunu), keder-kulu kýlýp, kolay yoldan yenik tutarak cefalandýrýp, iritti isek; anayasayý yolundan çýkardý isek; halkýn bulanmasýna (yoldan çýkmasýna) katkýda bulundu isek, saik invarianslý düzenllere (yani, bu düzenlerin bozulmamasýna karþý) tedbir getirdi isem; ve dahi, kalkýnan populasyonu iki defa arka verip inþa etti isek; þehirden þehire, populasyondan populasyona, ilden ile dinleyici konferansçýsý olarak vaiz etti isek; indi, onlarýn hepsinden dolayý piþmanlýk duyuyoruz. Bu sebepden dolayý, piþmanlýk duyduklarýmýz üstün gelsin.” (Karýþmamasý için; bu zulümleri ve sahte duayý yapanlar; OT-OZ’lar/ Ýsraeloðullarý’dýr, Oðuz Türkleri olarak yutturulanlardýr.) Her senenin baþýnda edilen bu duanýn amacý þudur. Beniisrael halký sonsuz yaþamýn ve hesap gününün þuuruna tabii ki sahiptir. Cinlere/Ýsrael’e hizmet ettikleri için insanlarý rezil bir duruma düþürmeye çalýþmaktadýrlar ki, isyanlarýnýn haklý olduðunu ispat ederek sonsuz yaþamda insanlarýn yönetimi altýna girmesinler, cehennemden kurtulmuþ olsunlar, dahasý tamamen yok edilmesinler. Kendilerinin ‘sýnav aracý’ olarak gönderildiklerini bildikleri gibi, kendilerinin de Yahudi olduðuna dair nasýl Yahudiler’i kandýrmýþlarsa, Yahudiler’i de bu göreve ortak etmiþlerdir. Sene boyunca bu amaca hizmet etmek için söyledikleri her yalaný, zulümlerini, Teñri’nin bir’liðine ve dinine ettirdikleri sövgüleri ‘biz sadece insanlarý kandýrmak için böyle yapýyorduk’ savunmasýný yapabilmek için bu dua kandýrýlmýþ Yahudiler’e öðretilmiþtir ve her senenin baþýnda bu duayý etmektedirler. Peki bu iþin baþýndaki Yahudiler kandýrýlmýþlar mýdýr, yoksa? * Dinlerin Geliþimi, Kazým Mirþan, MMB, 1998

155

47. MUHAMMED SURESÝ 26. Ayet (YNÖ meali) Bu þundandýr: Bunlar, Allah'ýn indirdiðinden tiksinenlere, "Bazý iþlerde size itaat edeceðiz." demiþlerdi. Fakat Allah onlarýn gizlediklerini biliyor. 26. Ayet (EHY meali) Öyledir, çünkü onlar, AIIah'ýn indirdiklerinden hoþlanmayanlara : "Biz size bazý iþlerde itaat edeceðiz." demiþlerdir. Allah ise, onlarýn o gizli konuþmalarýný bilmektedir.

Ýlk önce, yukarýdaki ayetde ‘Allah’ýn indirdiðinden tiksinenler’ bilgisiyle ifade edilenlerin; tiksinenlerin kimler olduðunu bulalým. 23.MÜMINÛN SURESI 70. Ayet (YNÖ meali) Yoksa, "Onda bir cinnet mi var" diyorlar! Hayýr, o kendilerine hakký getirdi ama onlarýn çoðu haktan tiksinen kiþilerdir. 70. Ayet (EHY meali) Yoksa onda bir delilik olduðunu mu söylüyorlar? Hayýr, o, onlara gerçek ile geldi; fakat onlarýn çoðu gerçekten hoþlanmýyorlar.

Kur’an’da ‘kiþi’ tanýmlamasýnýn insanlar için kullanýlmadýðýný ve ‘onlar’ ifadesinin Beniisrael halký için kullanýldýðýný bilerek, ‘tiksinen kiþiler’ ifadesi ile Beniisrael halkýnýn tanýmlandýðý anlaþýlmaktadýr. Kur’an’da ‘bunlar’ ifadesi ile Yahudiler’in tanýmlandýðýný da hatýrlayarak, yukarýdaki 47:26 ayetinde bunlarýn/Yahudiler’in, Allah’ýn indirdiðinden tiksinenlere yani Beniisrael’e bazý iþlerde itaat edeceklerini söylemiþ olduklarý bilgisini bir araya getirdiðimizde, Yahudiler arasýndan dinin ve hokumun Allah’a ait olduðunu inkâr edenlerin, Beniisrael halký ile iþbirliðine gitmiþ olduklarý anlaþýlmaktadýr. Bu iþbirliðine giren Yahudiler’in elde ettikleri þey, Allah katýndan Ýsraeloðullarý’na indirilen bilgilerdir; “Onlara, iþ ve yönetime iliþkin açýk-seçik belgeler verdik.” (45:17). Yahudi toplumunun

156

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

bugün ekonomi ve yönetim konusunda ulaþtýklarý seviyenin sebebi, Beniisrael halkýna bazý iþlerde itaat etme karþýlýðýnda aldýklarý bu bilgilerdir. Bu anlaþmada gol yiyen Yahudi toplumu olmuþtur. Çünkü Beniisrael, yerdeki bu yaþamýmýzdan sonra benzer varlýk yapýmýzla devam edeceðimiz sonsuz yaþamý bilmekteyken, kendilerine itaat eden Yahudiler’i, öldükten sonrasý sadece ruhlar âlemidir’e inandýrmýþlardýr. Beniisrael, arþa/Allah’a eriþecekler olarak cinlerin, Ýsraeloðullarý’ nýn ve kendilerinin seçilebilmesi için, Ýsrael’in amacýnýn devamý olarak insan toplumlarýný Allah’a itaat etmekden çýkararak Allah’ýn kabul etmeyeceði yaþam þekline sürüklerken, Yahudiler’de bu geliþmeyle, toplumlarý kendi içlerinde bölmüþ olarak kolayca hakimiyet altýna alarak tüm milletleri yönetebileceklerini düþündüklerinden alet olmuþlardýr, kullanýlmýþlardýr. Yahudiler dünya krallýðýný kuracak, sonra da sözde ruhlar âleminden, meþhur cin efendi Bal ve kadýn kardeþi Ýsrael gelecek ve sözde atalarý ile birlikte yerde çok mutlu sonsuz bir yaþam sürecekler. Ohh.. ne güzel Ýstanbul. Ýlk önce doðrunun öðrenilmesini saðlayarak onlara karþý beraberliði yakala\DFDÃÅ]6RQUDGD7H®ULROXUXYH\DUGºPº\ODKHSELUOLNWHLQVDQWRSOXPODUº RODUDNJDOLEL\HWJRO¹Q¹DWDFDÃÅ]+HQ¹]W³YEHNDSºVºD¤ºN Tarihte yaþanmýþ olaylardan bir tanesi de, Allah’ýn yasaklarýna uymayan Beniisrael halkýndan/San ýrkýndan bazýlarýnýn hayvana dönüþtürülmüþ olmasýdýr. Bu bilgi de Kur’an’da verilmiþtir. 36. YÂSÎN SURESÝ 67. Ayet (YNÖ meali) Dilesek, onlarý olduklarý yerde hayvana çeviririz. O zaman ne ileri gitmeye güçleri yeter ne de geri dönebilirler. 67. Ayet (EHY meali) Yine dilesek kendilerini olduklarý yerde kýlýklarýný deðiþtirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de dönebilirlerdi. 5. MÂÝDE (SOFRA) SURESÝ 60. Ayet (YNÖ meali)

157

De ki: "Allah katýnda ceza olarak bundan daha kötüsünü size bildireyim mi? Allah'ýn lanetlediði, üzerine gazap indirdiðidir o. Allah böylelerinden maymunlar, domuzlar ve taðut/þeytan uþaklarý yapmýþtýr. Ýþte bunlardýr yer bakýmýndan daha kötü, yolun denge noktasýný kaybetme bakýmýndan daha þaþkýn olanlar." 60. Ayet (EHY meali) De ki: "Allah yanýnda cezaca bundan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allah'ýn la'net ettiði, gazabýna uðrattýðý, kendilerini maymunlara ve domuzlara dönüþtürdüðü kimselerle Taðut'a tapanlar, iþte bunlar, yerleri en kötü yer olan ve doðru yoldan en çok sapanlardýr."

Allah, yasaklarýna itaat etmeyen Beniisrael halkýndan bazýlarýný maymuna (Gelada maymunlarý, Ethopya) çevirmiþtir. Ýnsanýn evrim sonucunda maymundan türediðini iddia eden Darwin teorisi, San ýrkýnýn ve onlarýn tuzaðýna düþmüþ Yahudi ilim insanlarýnýn yanlýþ düþüncesidir. Siyonizmin doðru bilgiyi gizleme çabalarýdýr. Ýnsanýn var ediliþine kurur çamurdan baþlanýlmýþtýr. Ýlimle ispatlanmýþtýr. Maymunlarla örtüþen bu gen yapýsýnýn insanlarda olmayýp, Yahudi olduklarý sanýlan fakat aslýnda insanlardan olmayan Beniisrael’de/San ýrkýnda bulunmasý da bu durumu açýklamaktadýr. Beniisrael halkýnýn, insanlardan farklý özellikte gen yapýlarý olduðunun ilim yollu kanýtýdýr. Bilirsiniz, bu maymunlar ile insanlar arasýnda söylendiði haliyle %1 gen farký vardýr. Ayrýca bugün insanlar için hazýrlanan yedek organlar, domuzlarýn bedeni içinde üretilmektedir. Domuzlar beyazdýr. Muhtemelen Beniisrael halkýna uyan/itaat edeceðiz diyen Yahudiler’ den birileri de domuz haline getirilmiþlerdir. Domuzlarla insanlar arasýndaki gen uyumu ile ilgili ortalýkda açýklanmýþ bir bilgi yoktur. Herhalde Darwin teorisi çökeceði için açýklanmamaktadýr. Çünkü insanlar için yedek organlar domuzlarýn vücudu içinde üretildiðine göre, domuz ile insan gen yapýsý arasýnda tam uyum saðlandýðý anlaþýlmaktadýr. ‘Maymunlar Cehennemi’ ve ‘Maymunlar Gezegeni’ adlý sinema filmlerinin yapýlma fikrinin nereden çýktýðý da anlaþýlýr olmuþtur. Yahudiler’in niçin Yahudi doktorlar tarafýndan ameliyat edildikleri, ve de yer üzerinde adli týp doktorlarýnýn niçin Yahudi olduðu da ortadadýr. Beniisrael, kendilerinin de bir Yahudi kavmi olduðuna dair Yahudiler’i kandýrmýþ ve kendilerine ait fiziksel/genetik farklýlýklarý yine Yahudiler’i kullanarak gizlemiþlerdir. Allah’ýn, niçin domuz eti yenmesini haram kýldýðý da anlaþýlmýþtýr. Þekli deðiþti diye insan insaný yer mi?

158

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

2. BAKARA SURESÝ 65. Ayet (YNÖ Meali) Yemin olsun, içinizden Cumartesi gününde azgýnlýk yapanlarý siz bilirsiniz. Onlara þöyle dedik: "Aþaðýlýk maymunlar oluverin." 65. Ayet (EHY Meali) Içinizden cumartesi istirahat günü yasaðýný çiðneyenleri elbette bilirsiniz. Biz onlara: "Sefil maymunlar olun!" dedik. 7. A’ RAF SURESÝ 163. Ayet (YNÖ Meali) Sor onlara o deniz kýyýsýndaki kentin durumunu. Cumartesi günü azýp sýnýr tanýmazlýk ediyorlardý. Sebt yaptýklarý gün balýklarý onlara akýn akýn gelirdi; sebt yapmadýklarýnda ise onlara gelmezdi. Yoldan sapmalarý yüzünden onlarý böyle imtihan ediyorduk. 163. Ayet (EHY Meali) Onlara, o denizin bir iskelesi olan o þehrin baþýna gelenleri sor! O vakit cumartesi yasaðýna riayet etmiyorlardý. Cumartesi tatili yaptýklarý gün balýklar, yanlarýna akýn akýn geliyorlardý. Cumartesi tatili yapmayacaklarý gün ise gelmiyorlardý. Ýþte Biz onlarý günah iþlemeleri sebebiyle böyle sýnava çekiyorduk! 165. Ayet (YNÖ Meali) Kendilerine verilen öðüdü unuttuklarýnda, kötülükten alikoyanlarý kurtarýp zulme sapanlarý, yoldan çýkmalarýndan ötürü, acý bir azapla yakalayýverdik. 165. Ayet (EHY Meali) Kendilerine yapýlan nasihatlarý unuttuklarý vakit, o kötülükten alýkoyanlarý kurtarýp zulmedenleri de yaptýklarý kötülükler sebebiyle þiddetli bir azaba uðrattýk. 166. Ayet (YNÖ Meali) Ne zaman ki, yasaklandýklarý þeylerden ötürü öfkelendiler, onlara þöyle dedik: "Aþaðýlýk, maskara maymunlar olun!" 166. Ayet (EHY Meali) Artýk o yasaklandýklarý þeylerden dolayý kýzýp haddi aþmaya baþladýklarý zaman Biz de onlara: "Aþaðýlýk maymun olun keratalar!" dedik.

159

Her ne kadar sýnýrlar kâðýt üzerinde belirlenip haritalar hazýrlanýrken Ethopya’nýn Doðu’suna, Ethopya ile deniz arasýna, Somali adýnda uydurma bir devlet sýkýþtýrýlmýþ olsa da, Ethopya açýklarýnda, deniz dibinde antik bir yerleþim alaný olduðuna þüphe yoktur. Çok geliþmiþ medeniyet diye uydurulan Atlantis olabilir mi? Bunca zamandýr bilinenlerin yanlýþ olduðunu kabul etmek elbet zor olacaktýr. Bugün en acý verecek olan da, Beniisrael halkýnýn/Ýbranilerin Yahudiler’in atalarý olmayýp siyonizmin, Yahudi milliyetçiliði olmadýðýný anlamak olacaktýr. Fakat henüz hiç birþey için geç kalýnmýþ durum yoktur. Yanlýþýn neresinden dönülse, Allah affedendir. Bu sayfalardaki bilgileride, WX]DÃDG¹Ë¹U¹OP¹ËOHULQNHQGLOHULQLNXUWDUPDODUÅL¤LQQDVLSHWPL»WLU 56. VAKIA SURESÝ 47. Ayet (YNÖ meali) Ve þöyle derlerdi: "Ölünce mi, toprak ve kemik haline gelince mi, sahi o zaman mý yeniden diriltileceðiz?" 47. Ayet (EHY meali) ve diyorlardi ki: "Biz ölüp, toprak ve kemik yýðýný olduktan sonra, gerçekten biz mi bir daha diriltileceðiz? 48. Ayet (YNÖ meali) "Önceki atalarýmýz da mý?" 48. Ayet (EHY meali) önceki atalarýmýz da mý? 49. Ayet (YNÖ meali) De ki: "Öncekiler de sonrakiler de." 49. Ayet (EHY meali) De ki: "Muhakkak. öncekilerin ve sonrakilerin tümü,

Beniisrael’in önceki atalarý cinler, sonraki atalarý da Ýsraeloðullarý’dýr. Hatýrlayalým ki ‘ata; var edilen’ demektir, ‘ecdat veya soy’ demek deðildir. Onlarýn, Yahudi toplumu ile bir soy veya ayný varlýk grubuna dahil olma baðlarý yoktur. Doðal olarak Yahudiler’in, soylarý ve ecdatlarý olmayanlara verdikleri bir söz de yoktur, kandýrýlmýþlýk ve kullanýlmýþlýk vardýr.

160

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Ýnsan toplumlarýndan olmayan Beniisrael halký, her zaman insan toplumlarýnýn düþmaný olmuþ ve insanlarý yok edebilmek için uðraþmýþtýr. 23. MÜMÝNÛN SURESÝ 63. Ayet (YNÖ meali) Fakat onlarýn kalpleri bundan gaflet içindedir. Onlarýn bundan baþka da iþleri vardýr ki, hep o iþler için çalýþmaktadýrlar. 63. Ayet (EHY meali) Fakat onlarýn kalpleri bu konuda bir dalgýnlýk içindedir ve onlarýn bundan baþka bir takým iþleri vardýr ki, hep onlar için çalýþýrlar.

Äsrael ve ona uyan cinlerin cennetten kovulduklarý andan itibaren hiç vaz geçmeden, Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halklarýyla devam edip Yahudiler’i de amaçlarýna alet ederek üzerinde çalýþtýklarý iþ; insan toplumlarýný da kendi durumlarýna; Allah’a itaat etmeme durumuna düþürebilmek ve mümkün olduðunca çok insaný öldürebilmektir. Ahlâksýzlýðýn, zulmün ve inkârýn içine sürüklemek, sonunda da tüm insanlarý hokumlarý altýna alabilmek ya da yok edebilmektir. Bunu baþarabilirlerse kýyamet günü Allah’a, “önünde secde etmemizi istediðin insan toplumunu rezilliðin içine çektik ve hakimiyetimiz altýna aldýk, iddiamýzý baþardýk. Artýk bizi cehenneme atamaz, insanlarýn üstünlüðünü kabul etmemizi isteyemez ve bizi yok edemezsin” diyebilmek için uðraþmaktadýrlar. Ýnsanlar üzerinde oynanan ve Adem soyunun yere indirilmesiyle baþlayan bu mücadelenin bugünkü adý ‘Siyonizm’dir. Bir cin olan þeytan/Ýsrael ve onun soyundan gelen Ýsraeloðullarý ile Beniisrael halký nesilden nesile aktardýklarý ve hiç vaz geçmedikleri amaçlarýna ulaþmak için Yahudi toplumunu kandýrmýþ ve kullanmýþlardýr. Ýlk yaptýklarý da kendilerine verilmiþ olan kitabý ve daha sonra indirilmiþ olan Tevrat’ýn bir kýsmýný saklamak olmuþtur. Siyonist olmayan Yahudiler’i boyun eðdirmek için kaba kuvvetle sindirmiþ, ‘bakýn ezilen hep bizleriz, artýk kendi devletimizi kurmalýyýz’ diyerek ikna edebilmek için diðer insan toplumlarýnýn arasýna karýþýp Yahudiler’e zulmetmelerini saðlamýþlardýr. Sözde dünya krallýðýnýn

161

ilk adýmý olan Kudüs merkezli Ýsrael devletinin kurulabilmesi için gerekli Yahudi nüfusunun orada toplanmasý amacýyla, Avrupa’da yaþayan Yahudiler’i can tehlikesiyle kaçýrtabilmek için ikinci dünya savaþýný baþlatanlar ve siyonist olmayan binlerce Yahudi’nin yine bir Yahudi olan Hitler (Adolph Schickelgruber) tarafýndan öldürülmesini saðlayanlar, Beniisrael tarafýndan kandýrýlmýþ olan siyonist Yahudiler’dir. Bunun sonucunda, ikinci dünya savaþý öncesi Filistin topraklarýnda yüz otuz bin civarýnda olan Yahudi nüfusu, can korkusuyla Avrupa’dan kaçýrtýlan Yahudiler’le sekiz yüz bin civarýna ulaþtýrýlmýþ ve Ýsrael devleti kurulabilmiþtir. Siyonistlerin soy kýrým iddialarý ile aðlamalarý büyük bir sahtekârlýktýr. Hýristiyanlýk âlemi ise ekonomik güç elde edecekleri, son savaþtan sonra Ýsa mesih gelecek inancýyla Beniisrael halkýnýn/Ýbranilerin oyununa düþmüþ, evlatlarýný haksýz ve kaybedecekleri bir savaþta kullanmalarý için, sözde dünya krallýðý kurulma amacý sandýklarý siyonizmin emrine vermiþ durumdadýrlar. Siyonizmin amacý; tüm insanlarýn hokum altýna alýnmasýyla iddialarýný baþarmak veya olabildiðince çok insaný, mümkünse tümünü öldürebilmektir. Bunu baþarabilmek yer üzerindeki yaþam ile ilgili bir amaç deðildir, kýyamet günü içindir. Allah’ýn, akýlý iþletme özelliði ile yücelttiði insanýn üstünlüðünü kabul etmelerini istemesinin aksine, tüm insan toplumlarýný hakimiyetleri altýna almaya ve karþýlarýnda diz çöktürmeye çalýþmaktadýrlar. Ýnsanlara, yine bir insan toplumu, Yahudiler kandýrýlarak tuzak kurulmuþ durumdadýr. Beniisrael halkýnýn tuzaðýna düþmüþ/iþbirliði yapmýþ siyonist Yahudiler’in sürekli olarak üzerinde çalýþtýðý diðer bir konu da insan toplumlarýnýn genetik yapýsýný bozmaktýr. Çünkü onlar/Beniisrael halký insan adlý varlýk grubuna dahil deðildirler. 2. BAKARA SURESÝ 205. Ayet (YNÖ meali) Yanýndan ayrýldýðýnda/iþbaþýna geçtiðinde yeryüzünde fesat çýkarmak, ekini ve nesli yok etmek için iþe koyulur. Oysaki Allah, fesadý sevmez. 205. Ayet (EHY meali)

162

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Ýþ baþýna geçtiðinde yeryüzünde bozgunculuk çýkarmak, ekini ve nesli yok etmek için didinir. Allah da bozgunculuðu sevmez.

Bugün özellikle bitki genetiði konusunda Ýsrael devleti söz sahibidir. Genetiði ile oynanmýþ tohumlar malesef ülkemizde de kullanýlmaktadýr. Tarýmla geçimini saðlayan insanlarýn kendi tohumlarýný üretmelerine artýk izin verilmemektedir ve tohum satýþý siyonizmin tekeli altýndadýr. Peki niçin insanlarýn gen yapýsýný bozmaya çalýþmaktadýrlar? Bunu yapmanýn, insan toplumlarýnýn hokum altýna alýnmasý amacýyla ne ilgisi vardýr? Ýnsan, cinlerden sonra var edilmiþtir. Sonsuz yaþam söz konusu olduðuna göre yeni var edilmiþ insan vücudunun da evrimini tamamlamasý gerekmektedir ki hastalýktan ölüm söz konusu olmasýn. Ýnsan ömrü de bedeninden baðýmsýz olmalýdýr. Yerdeki hayatýmýzda denenen sadece ruhlarýmýz deðildir. Yeni bir varlýk olarak var edilen vücudumuzun evrimini tamamlamasý da gözlenmektedir. Bu tamamlandýðýnda artýk ‘Yer Projesi’ görevini tamamlamýþ ve istenilen elde edilmiþ olacaktýr; evrimini tamamlamýþ ve daha sonsuz yaþamý gözleriyle görmeden hokumun sadece Allah’a ait olduðuna ve ahiret hayatýna inandýðý için, cinler gibi isyan edip düzeni bozmayacak, barýþ içinde, bir daha ölümün söz konusu olmadýðý sonsuz olan yaþamýn mirasçýlarý olacak varlýk; ‘insan’. Bunun önüne geçebilmek için insan vücudunun genetik yapýsýnýn evrimini bozmaya, amaçlarýna ulaþýncaya kadar kendilerince kýyamet gününü ötelemeye çalýþmaktadýrlar. 30. RÛM SURESÝ 8. Ayet (YNÖ meali) Kendi benliklerinin içinde olup bitenleri de mi düþünmediler! Allah gökleri, yeri ve bu ikisi arasýndakileri ancak hak üzere ve belirlenmiþ bir süreye baðlý olarak yaratmýþtýr. Þu da bir gerçek ki, insanlardan çoklarý Rablerine kavuþmayý gerçekten inkâr ediyorlar. 8. Ayet (EHY meali) Vicdanlarýnda bir düþünmediler mi? Allah gökleri ve yeri ve ikisi arasýndaki þey-

163

leri gerçeðe uygun ve belirli bir süre için yaratmýþtýr. Bununla beraber insanlardan bir çoðu Rablerine kavuþmayý inkâr ederler.

Kýyamet günü rastgele seçilmiþ bir tarih deðildir. Gökler, yerler ve arasýndakiler ‘belirli bir süreye baðlý olarak var edilmiþtir’. Bu bað; yeni bir varlýk olarak var edilen ve akýlýný iþletme özelliði verilmiþ olan insan toplumlarýnýn vücud yapýsýnýn geliþimini/evrimini tamamlamasý ve bu süre boyunca ayný zamanda ruhlarýn/iradenin eðitilmesi ve denenmesi için gerekli, ve tamamýna yakýný geçmiþ, yaþanmýþ olan süredir. 11. HÛD SURESÝ 103. Ayet (YNÖ meali) Âhiret azabýndan korkan için bunda elbette ki bir ibret vardir. O, insanlarý bir araya getiren bir gündür. Görülesi bir gündür o! 103 Ayet (YNÖ meali) Gerçekten bunda, ahiret azabýndan korkanlar için kesin bir ibret vardir. O, tüm insanlarin kendisi için toplanacaðý bir gündür; mutlaka görülecek bir gündür. 104. Ayet (YNÖ meali) Biz onu, sadece belirli bir süre için erteliyoruz. 104. Ayet (EHY meali) Biz, onu ancak belirli bir süre için geciktiriyoruz.

Çevre kirlenmesi, yapay katkýlý yiyecekler, vücudu yoran ve zarar veren içecekler, sigara, hormonlu sebze ve meyveler, yan etkisi olan ilaçlar, vitaminler, uyuþturucular, kalb ve damar yapýmýza zarar veren yüksek tempolu, adýna uygarlýk denilen baský altýnda bir iþ hayatý. Tüm bu etkiler insan vücudunun evrimini olumsuz etkilemiþ, geciktirmiþtir. Hepsi siyonizmin kýyamet gününü geciktirerek dünya hakimiyetini kurabilmek için, adýna ‘teknoloji’ denilen tuzaðýn sonuçlarýdýr. Acý olan ise; yaptýklarý her þeye insanlarý alet etmiþ, insanlarý kullanmýþ olmalarýdýr. Fakat iblis/þeytan Ýsrael’in amacýný bugünlere taþýmýþ Beniisrael halkýnýn

164

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

hesaba katmadýklarý birþey vardýr; ‘karþýtmadde’. Üzerinde yaþadýðýmýz yerde paralel bir boyutta uyku halinde olan bedenlerimizin benzerleri bunlardan hiç etkilenmemektedir. Bu nedenle insan vücudunun evrim sürecinde bir aksaklýk yoktur. Serüvenin sonuna çok az kalmýþtýr. Allah’ýn ilimi ile kim baþ edebilmiþdir ki? Bunu hesap edemeyen siyonistler bu sefer baltayý taþa saplamýþlardýr. Bu sefer, ‘her son bir kurtuluþtur’ deme þanslarý kalmamýþtýr. Ýsrael ve oðullarý için cennetin kapýsý kapalýdýr. Son gayretleri; varlýk grubu olarak yok edilmelerini engelleyebilme çabalarýdýr.

* “Son dönemde kendi ürünlerimizin saðlýksýz olduðuna dair basýnda haberler çýkmaktadýr. Bir gün ballarýmýzýn sahte olduðundan ve kanserojen madde içerdiðinden dem vurmakta, ertesi gün tavuklarýmýzýn hormonundan bahsetmektedirler. Son olarak da yumurtalarýn içinde zehir olduðu iddia edilmiþtir. Bu çok bilmiþlere göre meðerse bizim tüm yediðimiz içtiðimiz zehirmiþ de bizim haberimiz yokmuþ. Ýþin gerçeði elbetde bunlar deðildir. Bu karalama kampanyasýnýn arkasýndaki gerçek niyet þudur. Gýda ürünlerimizi yýpratmaya yönelik bu kampanyanýn iki önemli yönü vardýr. Bunlardan ilki ticaridir. Avrupa Birliðinin Türkiye’den çekinmesinin en önemli sebeblerinde biriside ürettiðimiz gýda ürünlerinin temizliði ve kalitesidir. Bugün Avrupa’da içinde katký maddesi bulunmayan veya hormonlarla canavara dönüþtürülmemiþ her hangi bir tarým veya hayvancýlýk ürünü bulmanýz mümkün deðildir. Sanayileþen Avrupa’da tarým alanlarý daralmýþtýr ve zor meslek olan hayvancýlýkla uðraþan insan sayýsý da azaldýðý için teknolojiyi kullanarak üretimlerini arttýrmaktadýrlar. Normalde iki defa ürün vermesi gereken bitkilerden hormonlar sayesinde beþ defa ürün alýyorlar veya uzun süre beslendikten sonra kesilmesi gereken hayvanlarý doping ilaçlarýyla büyüterek kýsa sürelerde kesime hazýr hale getiriyorlar. Bu sebeple Avrupa’da yenilen içilen her þey aðzýna kadar hormon ve ilaç dolu. Durum böyle olduðu içinde normal üretilen tarým ve hayvansal ürünlerin adýna “organik gýda” adý vererek standart fiyatlarýn on katýna tüketiciyi kazýklýyorlar. Yani bizim bildiðimiz köy yumurtasý orada normal bir yumurtadan defalarca pahalý ve sanki çok lüks bir ürünmüþ gibi satýlmaktadýr. Tüm bu faktörlere bir de Avrupa’nýn artýk kirlenmiþ havasý * Serdar Kuru, 2005

165

ve suyunun etkilerini de eklerseniz Avrupa’nýn gýda bakýmýndan aslýnda sýnýfta kaldýðý görülmektedir. Türkiye’deki ürünlerin neredeyse tamamýna yakýnýysa “organik gýda” standartlarýnda ve fiyatlarý hormonlu Avrupa ürünlerinden ucuzdur. Bu sebeple Avrupa devletleri Türk tarým ürünlerinin karþýsýnda rekabet edemeyeceklerinin farkýndadýr. Gümrük birliðine girdiðimiz halde yýllarca bizim ürünlerimizi pis ve saðlýksýz olduðu propagandasýyla gümrük kapýlarýndan içeri iþte bu sebeple sokmamýþlardýr. Çünkü temiz ürüne hasret Avrupalýlar’ýn Türk ürünlerini kapýþacaklarýný çok iyi biliyorlardý. Avrupa kamuoyunun kafasýna Türk ürünlerinin saðlýksýz olduðu sokulduktan sonra þimdi sýra Türk milletinin zihnini bulandýrmaya gelmiþdir. Güdümlü medyanýn alet olduðu bu propaganda kampanyasýnýn ana hedefi Türk ürünlerinin zehirli ve saðlýksýz olduðunu Türk kamuoyuna da kabul ettirerek tarým sektörümüze darbe vurmaktýr. Türk milleti Avrupa ürünlerinden bin kere saðlýklý ve katkýsýz olan kendi tarým ve hayvansal ürünlerinden soðutularak bu ürünleri tüketmeleri azaltýlacak ve zaten borç bataðýnda kývranan Türk üreticisi batýrýldýktan sonra bunlarýn yerini “saðlýklý” olduðu iddia edilen Avrupa’nýn “ilaçlý” ürünleri alacaktýr. Yani gözümüzü korkutarak bizleri tertemiz yumurtamýzdan ve balýmýzdan soðutup, bunlarýn yerine gerçekten ilaçlý Avrupa ürünlerinin tüketimine yönlendirmeye çalýþmaktadýrlar. Bu iþin ticari boyutudur. Diðer boyutu ise korkunç olanýdýr. Genetik bilimi çok geliþmiþtir ve artýk son derece tehlikelidir. Sadece bir ýrkýn genetiði üzerinde etkili olan biyolojik silahlar yapabilmek mümkündür. Buna göre bir milletin genetik haritasý çýkarýldýktan sonra sadece bu millete mensup olanlarýn etkileneceði virüsler üretilebilmektedir. Bu konuda bir akýl yürütmesi yapýlýrsa, diyelim ki erkeklerdeki sperm sayýsýný azaltan bir madde bazý gýda ürünlerine katký maddesi olarak karýþtýrýlsýn. Bu madde genetik olarak tasarlandýðýndan içinde sadece bir milletin erkeklerini etkilesin. Yani bu gýda maddesini yiyen bir grup insan arasýnda sadece tek bir millete ait olan fert bu maddeden etkilenirken diðerleri hiçbir þekilde et-

166

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

kilenmesin. Bu maddelerin karýþtýrýldýðý gýda maddeleri “saðlýklý” ürünler propagandasý ve ucuz fiyatla etkilenmek istenen milletin çoðunlukta olduðu ülkeye satýlsýn. Böyle bir biyolojik saldýrýnýn sonucunda bu ülkenin doðum oranýnda hýzlý bir düþüþ ve sakat çocuklarýn doðumlarýnda hýzlý bir artýþ olacaktýr. Bu bir teoridir ama bilimsel olarak tüm bunlarýn bugün yapýlabilmesi mümkündür. Denenmediðini kimse söyleyebilir mi? Bu nedenle, bir ülkenin en stratejik maddesi gýda ürünleridir ve kendi kendini besleyemeyen bir ülkenin baðýmsýzým demesi mümkün deðildir. Hatta gereken kontroller yapýlmazsa, bir milletin baðýmsýzlýðý için ayakta kalýp savaþamayacak hale getirilmesi çok kolaydýr.” Bizlerin, yerli üretim ve içerisinde yurd dýþýndan gelen katký malzemeleri olmayan içecekleri ve yiyecekleri tercih etmemiz doðru olandýr. Yurd dýþýndan ithal edilen tüm gýda ürünleri gibi ilaçlarýn, vitaminlerin, pastörize sütlerin (özellikle Urfa’da) ve süt tozlarýnýn, çocuk mamalarýnýn ve su satan firmalarýn da saðlýk kurumlarýnca çok dikkatli denetlenmesi þarttýr. En çok tüketilen gýda olan ekmeðin yapýmýnda kullanýlan un ve katký maddelerinin de sürekli denetim altýnda olmasý, belli bir süre için daha þarttýr. Saðlýðýmýzý, en azýndan, son savaþýn baþlayýp biteceði ana kadar korumamýz gerekmektedir. Karekteristik özelliklerimizin genlerimize yüklenmiþ programlar olduklarýný hatýrlarsak, genlerinin görevini yapmasýný engelleyecek kimyasal bir maddeyi içeren bir ürün ithal edildiðinde veya yurdumuzda çok tüketilen bir yiyecek veya içeceðe karýþtýrdýklarýnda bu fark edilmezse, inandýðýmýz deðerlere sahip çýkacak, yurdumuzu savunacak isteði, azimi ve gücü kendimizde bulamayabiliriz. Soru þudur; Amerika ve Avrupa milletleri de niçin ayný hormonlu gýda oyununa getirilmiþlerdir? Oralarda Yahudi yok mudur? Cevabý basittir; çünkü Yahudiler de ‘insan’dýr. Sözde büyük Ýsrael devleti kurma amacý olarak öðretilen siyonizm, insan olduklarý için onlarýn da düþmanýdýr. Onlar zaten kandýrýlmýþ siyonist Yahudiler tarafýndan uzun süre önce hakimiyet altýna alýnmýþlardýr. Ýngiliz muhafazakâr partisinin kurucusu; Benjamin Disraeli adýnda siyonist bir Yahudi, Alman muhafazakâr par-

167

tisinin kurucusu; Franklin Stahl adýnda yine siyonist bir Yahudi’dir. Fransýz ihtilalinde baþý çekenler, ABD’yi ve eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliði’ni kuranlar hep siyonist Yahudiler’dir. Þöyle geriye çekilip bakýldýðýnda, geliþmiþ doksan civarýnda devletin yöneticilerinin hep Yahudi olduklarý, siyonizmin denetiminde, kontrolünde ve de emrinde olduklarý görülmektedir. Teknoloji üretmek adýna insanlarýn saðlýðýný bozacak þekilde yaþadýðýmýz yeri kirletmiþ, savaþlar çýkarmýþ, sözde dünya krallýðýný kurma amacý olarak öðrettikleri siyonizmin hedefine ulaþmasý için hep Yahudiler’i kullanmýþlardýr. Osmanlý dönemi de dahil olmak üzere yurdumuzda siyonizmin iradesi altýna girmemiþ lider Atatürk’dür. Sözde atalarýna vermiþ olduklarý sözle, vadedilmiþ topraklarda devlet kurma rüyasýyla kandýrýlmýþ olan Yahudi yöneticilerin aslýnda nasýl bir amaca hizmet ettiklerini görüp, insan adlý varlýk grubundan olarak yolun doðrusunda birleþilmesi zorunluluðunu artýk onlar da anlamalý ve uyanmak zorundadýrlar. Siyonizmin hedefi, buzul çaðýna gireleceði ve bu nedenle yeraltý zenginliklerine/enerji kaynaklarýna el koyarak kontrolü ele almak, tüm milletleri yönetmek sevdasý deðildir. Zaten maddi deðerlerin çok büyük bölümü ve baþta geliþmiþ ülkeler olmak üzere birçok devletin yönetiminde Yahudiler vardýr. Siyonizmin nihai amacý; Yahudi milletinin kullanýlmasýyla tüm insanlarýn hokum altýna alýnmasýný saðlayarak iddialarýný baþarmýþ bir þekilde, varlýk alanýndan yok edilmelerinin önüne geçebilmektir. Bunu baþarabilirlerse, sonrasý, onlara kanmýþ, Allah’a ortak koþmuþ ve siyonizme hizmet etmiþ insanlar için çok kötü þartlarýn oluþacaðý bir durumdur. Þeytan adý Ýbranice dilinde ‘satan’ olarak yazýlýr. Bu adýn anlamý ‘ana kraliçe’ dir. Þeytan; insanlar, cinler veya melökler gibi Allah’ýn var etmiþ olduðu olduðu baþka bir varlýk deðildir, bir ‘ad’dýr. Þeytanlýk da; kýyamet gününe, yani bir gün tüm yaptýklarýmýzýn hesabýný vereceðimiz güne inanýlmamasý durumunda ortaya çýkan yanlýþ yaþam biçiminin tanýmýdýr. Kötülükten, ahlâksýzlýktan, zulümden ve sapýklýktan yana seçilmiþ yaþam biçimidir. ÖK’ümüz kötülüðü, sapýklýðý yaþayacak ve zulmedecek þeytan adýnda bir varlýk var etmemiþtir. Ýnkâr etme durumunda oluþan, kabul edilmez ilkelerle yaþamaktýr.

168

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Tüm melökler insanýn önünde secde etmeyi kabul etmiþken, þeytan buna karþý çýkmýþtýr. Þeytanlar; inkâr eden, Allah’a ortak koþan, kötülüðe, çirkin olana yönlendiren ve bir kadýn olan Ýsrael’in yolundan gidenleri tanýmlayan bir addýr. 23. MÜMÝNÛN SURESÝ 97.Ayet (YNÖ meali) Ve de ki: "Rabbim, þeytanlarýn dürtüklemelerinden sana sýðýnýrým!" 97.Ayet (EHY meali) Ve de ki: "Ey Rabbim, þeytanlarýn dürtüklemelerinden (kýþkýrtmalarýndan) sana sýðýnýrým! 98.Ayet (YNÖ meali) "Onlarýn, baþýma üþüþmelerinden de sana sýðýnýrým Rabbim!" 98.Ayet (EHY meali) Huzuruma gelmelerinden sana sýðýnýrým Rabbim!" 37. SAFFÂT SURESÝ 7.Ayet (YNÖ meali) Ve her türlü inatçý-asi þeytandan koruduk. 7.Ayet (EHY meali) Ýtaata yanaþmaz her þeytandan koruduk. 26. ÞUARA SURESÝ 210.Ayet (YNÖ meali) Onu þeytanlar indirmedi. 210.Ayet (EHY meali) Ve bunu (Kur'an'ý) þeytanlar indirmedi; 221.Ayet (YNÖ meali) Haber vereyim mi size þeytanlarýn kime iner olduðundan? 221.Ayet (EHY meali) Þeytanlarýn kimin üzerine indiðini size haber vereyim mi?

169

Ýsrael, cinlerin isyanýný baþlatan þeytan, þeytanlarýn baþýdýr. Ýsrael, erkek deðil, kadýn olan bir cindir. 4. NÝSA SURESÝ 34. Ayet (YNÖ meali) Allah'ýn berisindekilere davet/dua edenler sadece diþilere/diþileþmiþ halde davet/dua ederler. Ve onlar inatçý bir þeytandan baþkasýna çaðýrýp yakarmýyorlar. 34. Ayet (EHY meali) Onlar onu býrakýp da yalnýz diþilere (diþi putlara) tapýyorlar ve sadece yalabýk (inatçý) bir þeytana tapýyorlar ki,

‘Dul kadýn’ veya ‘kara dul’ þeklinde ifade edilen kadýn Ýsrael’dir. Þeytan/ Ýsrael, Adem ve eþini bir cennet bahçesinde kandýrdýktan sonra Adem ve eþinin cinsel organlarý görünür olmuþ, Ýsrael, Adem’i tahrik ederek onunla birlikte olmuþtur. 20. TÂHÂ SURESÝ 120. Ayet (YNÖ meali) Derken, þeytan ona þöyle diyerek vesvese verdi: "Ey Âdem! Sana, sonsuzluk aðacýyla eskimez-çökmez mülk ve saltanatý göstereyim mi?" 120. Ayet (EHY meali) Derken þeytan ona vesvese verdi: "Ey Adem, sana sonsuzluk aðacýný ve çürümesi olmayan bir saltanatý göstereyim mi?" dedi. 121. Ayet (YNÖ meali) Nihayet, ikisi de ondan yediler. Bunun üzerine, çirkin yerleri kendilerine açýldý; üzerlerine cennet yapraklarýndan örtmeye baþladýlar. Âdem, Rabbine isyan etmiþ, azmýþ, ziyana uðramýþtý. 121. Ayet (EHY meali) Bunun üzerine ikisi de ondan yediler; hemen ayýp yerleri kendilerine açýlýp göründü, üzerlerine cennet yapraðýndan yamamaða baþladýlar ve Adem Rabbine asi oldu da þaþkýn düþtü.

170

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

122. Ayet (YNÖ meali) Sonra, Rabbi onu arýtýp temizledi, onun tövbesini kabul edip kendisini iyiye ve doðruya kýlavuzladý. 122. Ayet (EHY meali) Sonra Rabbi. onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve yol gösterdi. 123. Ayet (YNÖ meali) Allah dedi: "Ýkiniz birlikte inin oradan! Birbirinize düþmansýnýz. Benden size bir hidayet geldiðinde, benim o hidayetime uyan artýk ne sapar ne de bedbaht olur." 123. Ayet (EHY meali) Allah : "Ýkiniz de oradan birlikte inin, kiminiz kiminize düþman olarak! Sonra ne zaman size Benden bir doðru yolu gösterici gelir de her kim Benim kýlavuzuma uyarsa, iþte o, sapýklýða düþmez ve mutsuz olmaz.

Adem’in durumunun ‘azmýþ ve ziyana uðramýþ’ ifadesiyle anlatýlmýþ olmasýnýn sebebi; daha neyin ne olduðunu bilememesinden dolayý Ýsrael’in Adem’i tahrik ederek, hem kendisi gibi itaatten çýkmýþ ve isyan etmiþ duruma düþürmek, hem de gizli amacýna ulaþabilmek için Hz.Adem ile birlikte olmasýndan dolayýdýr. Hz.Adem’in tövbesinin kabul edilip, iyiye ve güzele kýlavuzlanmasýndan sonra yere indirildiklerinde ayrýldýklarý için Ýsrael’e ‘kara dul’ adý verilmiþtir. 46. NÛH SURESÝ 21. Ayet (YNÖ meali) Nûh dedi ki: "Rabbim! Onlar bana isyan ettiler de malý ve çocuðu kendisine hüsrandan baþka bir artýþ getirmeyen kiþiye uydular." 21. Ayet (EHY meali) Nuh dedi ki: "Ey Rabbim! biliyorsun onlar, bana isyan ettiler, malý ve çocuðu kendisine hasardan baþka birþey arttýrmayan kimsenin ardýnca gittiler.

Ýsyaný baþlatan, itaatten çýkan ve kendisine uyulan kiþi Ýsrael’dir. Ayetde durumu anlatan sözcük olarak ‘hüsran’ kullanýlmýþtýr. Bu kelimenin anlamý ‘hayal kýrýklýðý’dýr. Ýsrael’in hayal kýrýklýðýna uðramasýna sebep olan çocuk; Ýsrael’in, Hz. Adem’i baþtan çýkararak onunla birlikte olmasýndan doðan

171

çocuktur. Cinlerin vücudunda ruh, yani akýlý iþletme sistemi olmadýðý için Ýsrael, akýlý iþletebilme özelliðine ve þuura sahip bir çocuðu olmasý ümidiyle bu çocuðu istemiþtir. (Birileri halâ daha ruhun Allah tarafýndan verilip verilmediðini araþtýra dursunlar.) Ýbranice’de ‘Golan’ kelimesinin anlamý; ruhsuz beden, kusurlu yaratýk, konuþamayan ve ilkel duygular dýþýnda birþey hissetmeden þuursuzca dolaþan varlýk demektir. Karadul Ýsrael’in çocuðu bir Golan’dýr ve bu nedenle de hüsrana sebep olmuþtur. ‘Golan’ kelimesinin Ýngilizce’deki anlamlarý; ‘Ýsrael devletinin kuzey bölgesinde bir bölgenin adý’ ve ‘male first name’ yani; vurguya baðlý olarak, ‘erkeðin ilk adý’ veya ‘ilk erkeðin adý’dýr. Ýsrael’in ‘kara dul’ adýndaki ‘kara’ sýfatýnýn sebebi de cinlerin ten rengi olmasýdýr. Latince adý ‘Latrodectus Mactons’ olan örümceðin adý ‘Saatli Karadul’ dur. ‘Saatli’ demek belirli bir süresi olan demektir. Cennetten kovulduðunda Ýsrael’e kýyamet gününe kadar süre verilmiþtir. ‘Dul kadýnýn çocuklarý’ da Ýsraeloðullarý’dýr. Beniisrael halký ve Yahudi toplumu deðildir. Eylem ve kavramlarýn sembollerle/ikonlarla tanýmlandýðý dönemlerde erkek þekli, diþi ise þekliyle gösterilmiþtir. Bu þekillerin birlikte kullanýmý siyonizmin simgelerindendir. Kum saati ‘her son bir kurtuluþtur, yeni bir baþlangýçtýr’ söyleminin temsilidir.

2004 Yýlýnda açýlmýþ olan Ýzmir Menkul Kýymetler Borsasý’nýn amblemi, dileyelimki bir rastlantý olsun.

172

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

* ÝBRANÝCE HARFLER VE RESÝM OLARAK KARÞILIKLARI Harfler

Ýsimleri

Resim Olarak Karþýlýklarý

‘Aleph

ox head, yoke, learn

Beth

house, tent

Gimel

camel’s neck, soul

Dâleth

door, curtain to tent



window, lattice

Wéw or vâv

hook, nail, peg

Zayin

weapon

Cheth

hedge, fence, surround, gird

Teth

serpent, snake, roll, curve

Yodh

hand(bent)

Kaph

wing, palm (hollow of the hand)

Lâmedh

ox goad, correction, learning

Mem

waves, water

Nun

fish(tadpole?), snake

Sâmekh ‘Ayin

prop, support eye



mouth

Tsâdhe

fish hook? tool for cutting down?

Qoph

axe, monkey, back of the head

Resh

head

Sin, Shin

tooth

Tâw

sign, branded cross, mark, ‘T’

* www.biblicalhebrew.com

173

Siyon kelimesi Ýbranice’de 3 harften oluþmaktadýr. Ýbranice harfler Bu harflerin isimleri

: : Sin Yodh Nun (siyon/cion)

Ýlk Ýbranice harflerle yazýlýþý Bu harflerin isimleri

: : Þin Yod Nun

Yodh’ harfi Ýbranice alfabesinin ON’uncu harfidir. Erken/ilk alfabelerde ‘ON’ un anlamý ‘kozmos’ yani ‘kâinat’ demektir. ‘Yodh-Adonai’ sözcüðü, Babylon-pro/Ýngilizce sözlüðünde þu þekilde tarif edilmektedir. Ýsraeloðullarý, ‘Tetragrammaton(dört harf)’den oluþan sözcüklerle kendisi hakkýnda konuþulmasý yasak olan tanrýlarýný tanýmlamýþlardýr. Sözde tanrýlarýný; YHVH, IHVH, JHVH gibi dört harfden oluþan sözcüklerle ifade etmiþler; Yehovav, Jehovah gibi. Sözde tanrýlarýnýn iç doðasý gizli olduðu için bu þekilde dört harf olarak ‘YHVH’ yazýlmýþ fakat Shekhinah, Adonai þeklinde okunmuþ. Anlamý ‘the Lord’, kendilerince tanrý demek. ‘Nun’un anlamý ‘rahibe, hemþire’, ‘Sin’ in anlamý ‘günah/günah iþlemek’ dir. Ýbranice’de bu üç sözcüðün ve anlamlarýnýn yanyana gelmesinden oluþan SÝYON’un anlamý; ‘günah tanrýsýnýn hemþiresi (kýz kardeþi)’ dir, yani Ýsrael. Siyonizm de, Ýsrael’in sonsuz yaþama mirasçý/eriþecekler olabilme, ve de artýk Beniisrael halký da dahil olmak üzere yok edilmeme amacýnýn adýdýr. 7. A’RAF SURESÝ 38. Ayet (YNÖ meali) Allah buyurdu: "Sizden önce gelip geçmiþ cin ve insan topluluklarýyla iç içe girin bakalým ateþe." Her ümmet girdiðinde, yoldaþýna/kýzkardeþine lanet eder. Nihayet, hepsi orada bir araya gelince, sonrakiler öncekiler için þöyle derler: "Rabbimiz! Bizi bunlar saptýrdýlar. Ateþ azabýný bunlara bir kat daha fazla ver." Allah buyurur: "Her biri için bir kat fazlasý var, fakat siz bilmezsiniz!" 38. Ayet (EHY meali) "Girin bakalým cinlerden ve insanlardan sizden önce geçen milletlerin arasýnda ateþe!" der. Her millet girdikçe, kendilerine uyup sapýklýða düþtüðü hemþiresine

174

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

(dindaþýna) lanet eder. Sonunda hepsi orada birbirlerine ulanýrlar. Sonrakileri, öndekileri göstererek: "Ey Rabbimiz, iþte þunlar bizi yoldan çýkardýlar; onun için onlara ateþten iki katlý azap ver!" derler. Allah: "Her birinize iki katlý, fakat bilmiyorsunuz." der.

‘Golan’ da yeðen olmuþ oluyor, uyanmasý gerekenler anlamýþlardýr. Ýsrael; þeytan/satan, ‘ana kraliçe’leridir, sözde tanrýlarý kabul ettikleri varlýk deðildir. Ýsraeloðullarý’nýn Allah’a ortak koþarak Yahudiler’e bir Teñri/ilâh diye yutturduklarý ve dört harfle (YHVH) tanýmlamýþ olduklarý Rabbin/Yöneticinin adý Bal’dýr. ‘Siyon’ adýnda sözü edilen meþhur ‘günah tanrýsý’; erkek bir cin olan ‘Bal’ olup, hemþiresi de yine bir cin olan Ýsrael’dir, kara dul’dur. Bu akrabalýðýn bilgisi aþaðýdaki ayetde verilmiþtir. Siyonizm; Ýsrael’in felsefesinin/amacýnýn adýdýr. Ýsraeloðullarý ve onlara hizmet eden bilge siyonist Yahudiler’de, dünyayý yöneteceðiz sevdasýyla bu felsefenin/amacýn taraftarlarý/hizmetkârlarý durumuna düþmüþlerdir. 18. KEHF (MAÐARA) SURESÝ 50. Ayet (YNÖ meali) Hani, biz meleklere "Âdem'e secde edin" demiþtik de Ýblis dýþýnda hepsi secde etmiþti. Ýblis, cinlerdendi. Kendi Rabbinin emrine ters düþtü. Þimdi siz, benim beri yanýmdan, onu ve onun soyunu dostlar mý ediniyorsunuz? Hem de onlar sizin düþmanýnýzken. Zalimler için ne kötü bir deðiþtirmedir bu! 50. Ayet (EHY meali) Yine o vakti hatýrla ki, meleklere: "Adem için secde edin!" demiþtik, hemen secde ettiler, ancak Ýblis cinlerden idi Rabbinin emri dýþýna çýktý. Þimdi siz beni býrakýp da onu ve soyunu kendinize dost mu ediniyorsunuz? Onlar size düþman iken! Zalimler için ne kötü bir deðiþme!

Arþdaki yüce konseyde, ÖK’ümüzün beri yanýndakilerden olan; cinlerin Rabbi/Yöneticisi erkek bir cin olan Bal’dýr. Kendi Rabbinin, yani cinlerin Rabbi/Yöneticisi olan Bal’ýn emrine ters düþen ve ayetde ‘onu’ olarak tanýmlanan Ýsrael’dir. Onun soyu da Ýsraeloðullarý’dýr, OT-OZ halkýdýr.

175

Yukarýda verilmiþ olan ‘Yodh/the Lord/tanrý’ ile ilgili açýklamada iki ilginç bilgi vardýr. Sözde tanrýlarýnýn adýný dört harfle yazmýþ ve yazýlýþýndan farklý þekillerde telafuz ederek onun adý geçtiðinde kim hakkýnda konuþtuklarýnýn anlaþýlmamasýný istemiþlerdir. Diðeri ise, sözde tanrýlarýyla ilgili olarak ‘iç doðasý gizli olduðu için’ þeklindeki bilgidir. Bunlarýn anlamý nedir?

* “Çocuklarýn düþmaný olmayacaðýndan, bazý Arap ya da Afrika ülkelerinde kiþiler çocuklarýn adlarý ile anýlýr. Þunun babasý, amcasý, aðabeyi gibi. Hastalýktan kurtulamayan Afrikalý, kötü ruhlarý þaþýrtmak için yeni bir isim alýr. Yaþlý Eskimolar gençleþmek için yeni bir isim alýrlar. Dindar bir Musevi ciddi bir þekilde hastalandýðý zaman dostlarý havraya giderek dinsel ismini degiþtirmek üzere bir merasim düzenlerler. Ölüm meleði bu þekilde þaþýrtýlacak, ismen aramaya geldigi kurbanýný bulamayacaktýr. Ýlkel insanlarda þahsýn ismi ile ruh arasýnda kuvvetli bir bað vardýr. ÝsmÝ deðiþtirilen Afrika ve Avustralya yerlisinin ruhu da deðiþmiþtir, artýk ayni insan deðildir. Anne ve baba bazen çocuðu deðiþik isimlerle çaðýrýrlar. Bazi toplumlarda ikizlerin almaya mecbur olduklarý isimler vardýr. Ýkizlerden birinin ölmesi üzerine, Ölüm Meleðini þaþýrtmak için sað kalanýn ismi deðiþtirilir. Ýngiliz folklorunda, yeni doðan bebeðin vaftizden önce isminin açýklanmasi uðursuzluk getirir. Vaftiz yoluyla henüz kutsanmayan çocugun açýklanan ismine büyü yapmak, nazar deðdirmek mümkündür. Birinin gerçek ismini bilmek, üzerinde kudret sahibi olmaya yeterli kabul edilirdi. Bu nedenle, birçok toplumda, herkesin kendilerini çaðýrmak için kullandýklarý ismin dýþýnda, kiþilere, göbek adý gibi, gizli bir isim verilir. Bu tür inançlarýn doðal sonucu olarak birçok kavimde ismin gizli tutulmasý, yalnýz birkaç yakýnýn bilebileceði gizli ve gerçek ismin yanýnda, herkesin kullandýðý ikinci bir "sahte" isim verme geleneðinin geliþtigi izlenmektedir. Gerçek isim bazen o kadar gizli tutulur ki, yeni doðan bebeðin * C.E.

176

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

kulaðýna annesi tarafýndan fýsýldanýr, annesinden baþkasý, kendi dahi, bu gerçek ismi öðrenememiþtir. Gerçek ismin kullanýlmasýndaki tabunun o isme benzeyen baþka isimlere de uygulandýðý olabilir. Birçok Afrika ve Avustralya kavminde ileri gelenlerin ismini aldýðý, hatta o isme benzeyen eþya veya hayvan isimlerinin deðiþtirildiði saptanmýþtýr. Ruhlarýnýn rahatsýz edilmemeleri için ölülerin isimleri ile ilgili olarak da ayný uygulama görülebilmektedir. Böylece bu kavimlerin dilleri sürekli deðiþmekte, ayný anlama gelen deðiþik kelimeler bulunabilmektedir. Buna örnek olarak Zulu'larýn en az iki paralel dil kullandýklarý söylenebilir. Ayrýca, Zulular, ruhlarýn rahatsýz edilmelerini önlemek üzere ölülerin isimlerini, özellikle yas döneminde, kullanmazlar. Elözis misterlerinde rahiplerin isimlerinin söylenmesi büyük bir günah olarak kabul edilirdi. Tekrislerinden sonra rahiplerin isimleri bronz ve kurþun levhalara yazýlarak Salamis körfezinin derin sularýna atýlýrdý. Eski uygarlýklarda insanlar tanrýlarýný daima kendilerine benzetmiþtir. Xenofanes'in sözleri ile; “zencilerin tanrýlarý siyah tenli basýk burunlu, Trakyalýlar’ýn tanrýlarý ise beyaz tenli ve mavi gözlüdür; eðer atlar, öküzler ve aslanlar da tanrýlara inanýp onlarý resmedecek ellere sahip olsalardý, onlarýn da tanrýlarý at, öküz veya aslana benzeyecekti". Tanrýlarý kendine benzeten insan kendine uyguladýðý tabularý da aynen tanrýlarýna uygulamaya çalýþmýþtýr. Sihirbazlarýn kara büyüsünden ismini korumak zorunda olan kiþi, ayni mantýkla tanrýlarýnýn da ismini korumaya çalýþýrdý. Tanrýlarýn isimleri sadece rahipler tarafindan bilinirdi. Bir kavim, bir kabile düþman kavmin tanrýsý veya tanrýlarýnýn isimlerini öðrenebildiði takdirde büyü ile üzerinde kudret sahibi olup tanrýnýn korumakta olduðu kavmi kolayca maðlup edebilirdi. Kabile arasý harplerde tanrýlarýn isimlerini öðrenmeye çalýþan casuslar kullanýlýrdý.Eski Mýsýr'da tanrýlarýn isimleri yalnýzca hiyeroglifleri okuyup yazabilen küçük bir rahip topluluðu tarafýndan bilinir, gene de telaffuz edilmezdi. Büyücü Izis tanrý Râ'yi tuzaða düþürerek ismini öðren-

177

miþ, böylece Ra'nin kudretine sahip olarak tanrýça mertebesine yükselebilmiþtir. Romalý askerler bir kenti muhasara ettiklerinde Romali rahipler kentin tanrýlarýna ismen hitap ederek onlarý nüfuzlarýnýn altýna almaya çalýþýrlardý. Düþmanlarýnýn da kendilerine karþý ayný oyuna baþvurmalarýný önlemek üzerede kendi tanrýlarýnýn gerçek isimlerini gizli tutarlardý. Tanrýnýn ismini açýklayan Valerius Soranus isimli Romalý ihanet suçundan idam edilmiþti. Plutarkhos (46-120), Roma'nýn koruyucu tanrýsýnýn ismini kimsenin bilmediðini, hakkýnda soru sormanýn hatta erkek mi diþi mi olduðunun araþtýrýlmasýnýn dahi yasak olduðunu yazar. Hastalýklar kötü ruhlarýn, cinlerle perilerin iþiydi. Hastalýða neden olan cinin ismini ögrenmek onu maðlup edip hastayý iyileþtireceðinden, kabile sihirbazlarý kurbanlar keserek, tütsü yakarak, dans edip cezbeye girerek, cinin adýný öðrenmeye çalýþýrlardý. Batý toplumunda, Engizisyon mahkemelerinde cadýnýn iliþki içinde olduðu cinin adý iþkence ile öðrenilirdi. Tevrat'ýn dört harfli tanrýsýnýn gerçek telaffuzunu kimse bilmezdi. Orta çaðlarda þövalye tarikatlarý, Masonluk, bazý insiyatik cemiyet mensuplarý Hakikatin simgesi olan Kayýp Kelimeyi ararlar. Bu kelime sözde tanrýnýn gerçek ismidir ve inisiyasyondan geçmis, ezoterik bilgilere sahip kiþiler dahi bu ismi çok özel merasimlerde ancak fýsýldarlar, fakat ismin gerçek telaffuzu onlar tarafýndan dahi bilinmez ve zaten mümkün deðildir. Bu nedenlerle Kutsal veya Kayýp kelime diye adlandýrýlan bu kelimenin bir adý da Telaffuz Edilemeyen kelimedir.” Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halklarýnýn sözde tanrýlarý/ilâhlarý kabul ettikleri Bal’ýn adýný saklamalarýnýn sebebi bunlar deðildir. Bu adý gizlemele rinin sebebi; Bal’ýn iç dünyasýnýn gizli olmasýyla ilgilidir. Bal, yüce konseyde Allah’ýn berisindeki Rablerden/Yöneticilerden/ÖGlerden bir tanesidir. Cin olduðu için akýlýný iþleten, yani ruhu olan bir varlýk deðildir. Kur’an’da ver-

178

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

ilmiþ olan bilgiler dahilinde, ruhunun olmamasý; ne düþündüðünün, iç dünyasýnda neler yaþadýðýnýn uykudayken dahi bilinememesi demektir. Arþdaki yüce konseyde sözleriyle ve davranýþlarýyla yüceler yücesi Tesnîm’e/ÖK’ümüze itaat ediyor gibi gözükürken aslýnda, bir cin olarak insanlarýn önünde secde etmeyi, yani insanýn yöneticiler/Allah’a katýna mirasçýlar/eriþecekler olmasýný istememesinden dolayý, yerde büyük bir mücadeleye giriþmiþ olan kadýn kardeþi Ýsrael’e destek veriyor olmasý nedeniyle ‘iç doðasý gizli’ tanýmlamasý yapýlmýþtýr. Bal’ýn bir ilâh olduðuna dair kandýrýlmýþ olan Ýsraeloðullarý, Beniisrael ve onlara uyan Yahudiler, onun yapýlmasýný istediði þeyler ve verdiði destekle ilgili olarak konuþurken Bal’ýn niyetinin ve bu mücadelenin içinde olduðunun, ve de Allah’a ortak koþulduðunun anlaþýlmamasý için bu isim onlara binlerce yýl hiç öðretilmemiþ ve de Bal adý hiç anýlmamýþtýr. Farklý harflerle, adlar ve iþaretlerle tanýmlamalarýnýn sebebi budur. Bu durumun bilgisi de Kur’an’da verilmiþtir. 13. RA’D SURESÝ 13. Ayet (YNÖ meali) Allah'a ortaklar tanýdýlar. Peki, her benliðin yaptýðý iþin baþýnda duranla bunlar bir mi? De ki: "Onlarý isimlendirin. Yoksa siz Allah'a, yeryüzünde bilmediði birþey mi haber veriyorsunuz? Yoksa, anlamsýz bir laf mý ediyorsunuz?" Hayýr, küfre sapanlara, tuzaklarý süslü gösterildi de yoldan döndürüldüler. Allah'ýn þaþýrttýðýna kýlavuzluk edecek yok. 13. Ayet (EHY meali) Böylece herkesin bütün kazancým gözetim altýna alan zat (Allah) hiç inkar edilir mi? Tuttular Allah'a ortaklar koþtular. De ki: "Söyleyin bakalým onlarýn isimlerini!" O'na yeryüzünde bilmediði bir þey mi haber vereceksiniz, yoksa anlamý olmayan sadece kuru bir laf mý? Dogrusu küfre saplananlara hileleri hos gösterildi ve dogru yoldan saptirildilar. Allah her kimi saptirirsa artik onu yola getirecek yoktur!

179

Bal sözcüðünün Ýbranice harflerle yazýþý; Bal : Bu harflerin isimleri : Beth ‘Aleph Lamedh (Bel) Ýlk Ýbranice harflerle yazýlýþý Bu harflerin isimleri

: : bet élef lamd

Ýbranice’de ‘Beth’ harfinin þekilsel anlatýmý; house/ev’dir. Siyonist Yahudiler’in ‘yeni dünya düzeni’ adýyla kurmuþ olduklarý Amerika Birleþik Devleti’nin yönetim merkezinin adý da ‘whitehouse’ dur, yani yöneticilerin toplandýklarý/çalýþtýklarý yer’dir. ‘Beth’ harfiyle tanýmlanan yer; Rab’býn ve diðer Rablerin/Yöneticilerin bir arada olduðu arþdaki ‘yüce konsey’ in toplandýðý binadýr. ‘Aleph’ harfine yükledikleri anlam ‘ox head/akýlsýz baþ/akýlsýz lider’ demektir. ‘Lamedh’ harfinin anlamý ise ‘ox goad/akýlsýz kýþkýrtýcý’ demektir. Hepsini toplayýnca Bal adýna yükledikleri anlam; ‘yüce konseydeki akýlsýz kafalý/akýlýný iþletemeyen kýþkýrtýcý lider’ demektir. (Siyonizmin simgesi olan pramit þeklinde inþa edilmiþ onca bina ve çatý varken, niçin Beyaz Saray’ýn çatýsý kubbe þeklin yapýlmýþtýr? Çünkü arþda, yüce konseyin toplandýðý bina da beyazdýr ve çatýsý kubbe þeklindedir. Orada da oval salon, oval beyaz bir masa ve beyaz deri koltuklar vardýr.) ‘Kayýp kelimenin’; Bal adýnýn telaffuz edilmesinin yasak olduðu ve öðretilmediði dönemlerde, onun ilgili söz söylemek isteyenler, iþaret parmaklarýyla OSu göstererek Bal’ý kastetmiþlerdir. Bu iþaret bugün, içlerinde yaþadýklarý diðer milletlerin yöneticileri durumunda olup siyonizme hizmet eden Yahudiler’in kullandýðý ve ne söylerlerse söylesinler, kendilerinin siyonizme hizmet ettikleri mesajýný verdikleri bir iþaret olarak kullanýlmaktadýr. Siyonizmin, mesajlarýný ve öðretilerini sonraki nesillere aktardýðý yollarýn en önemlilerinden birisi de yaðlý boya tablolardýr. Guido di Petro (Fra Angelico)-1430-1435, Raffaello Sanzio (Raphael)-1517, Leonardo da Vinci-1513-1516, Jan Provost-1520. Bu tablolarda bu iþareti görebilirsiniz. (Louvre Müzesi, Paris)

180

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Cumhuriyet 05.012006 Sayfa ON Cumhuriyet 01.12.2005 Sayfa ON

Bu iþareti bizlere ilk okulda yaptýrmaya baþladýlar.

Cumhuriyet 20.07.2005 Sayfa 12

Cumhuriyet 19.03.2005 Sayfa ON 181

Cumhuriyet 21.03.2005 Sayfa 5

Cumhuriyet 27.03.2005 Sayfa 12

Cumhuriyet 04.10.2006 Sayfa 6

Cumhuriyet 17.09.2006 Sayfa 4

Yukarýdaki fotoðrafa dikkat ederseniz, sol elin parmaklarý sýkýca kapanmýþken sað elin parmaklarý hafif açýktýr. Hiçbir insan, konuþurken söylediði sözün manevi etkisi altýnda bilinçsizce iki elini farklý þekilde havaya kaldýrmaz. Doðal bir refleks olarak bu durum imkânsýzdýr. Ancak kasýtlý olarak bir el sýkýca kapanmýþ ve gergin, diðeri açýk ve gevþek olarak havaya kaldýrýlabilir. Yine yukarýdaki fotoðraflara dikkat ederseniz, Ýslamýn arkasýnda duranlar sol ellerini, Hýristiyanlýðýn arkasýnda duranlarda sað ellerini havaya kaldýr-

182

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

mýþ durumdalar. Kimi ise, þiþ de kebap da yanmasýn istemiþ. Hepsinin ayný iþareti yapmýþ olmasý rastlantý mýdýr? Kendileri ile ilgili yapýlan bu haberlerde, ayný iþareti yaptýklarý görüntülerinin kullanýlmýþ olmasý rastlantý mýdýr? Yabancý liderlerin bu fotoðraflarýnýn, ‘Dýþ Haberler’e ayrýlan sayfalardan ON’uncu sayfada yayýnlanmasý rastlantý mýdýr? Ýbranice lisanýnda ON’uncu harf ‘Yodh’ dur ve sözde tanrýlarý, Bal’ýn simgesidir. Ýngiliz baþbakanlarýnýn çalýþma ve özellikle, yabancý devlet liderlerini kabul ettikleri ofislerinin adresi; Downing (yenme, tüketme, aþaðýlama, sýrtýný yere getirme) sokaðý, kapý numarasý ON’dur. Tüm bu fotoðraflarýn ayný gazetede yayýnlanmasý da mý raslantýdýr? Durumu özetlemek gerekirse; ÖK’ümüz, akýlý iþleten insanýn önünde tüm melek ve cinlerin secde ederek insan adlý varlýðýn üstünlüðünü kabul etmelerini isteyince bu meþhur cin efendi Bal, sonlarýnýn geleceðini ya da saltanatlarýnýn biteceðini görmüþtür. Kendisi yüce konseyde olduðu için bu duruma isyan etmenin ayýp olacaðýný ve kendisine yakýþmayacaðýný düþünerek korkusundan dile getiremeyince, hemþiresi/kadýn kardeþi Ýsrael’i kýþkýrtmýþtýr. Fakat Ýsrael de, ÖK’ümüzün buyruðuna karþý gelmeye cesaret edemediðinden ‘ben bu emri kabul etmiyorum’ demek yerine, ‘ben ateþten var edildim, çamurdan var edilmiþ insana boyun eðmek için var edilmedim’ sebebinin arkasýna gizlenerek durumu idare etmiþ ve kýyamet gününe kadar süre alabilmiþtir. Ýsrael’in, Hz. Adem’den çocuðu olmasýný istemesinin sebebide bu durumdan kurtulabilmek içindir. Akýlý iþletmenin fiziksel bir özellik olabileceði düþüncesiyle, akýlý iþletme özelliðinin cinlere aktarýlmasý sonucunda yönetimin kendilerinde kalmasý ve sonsuz yaþamýn mirasçýlarý olmak ümidiyle, daha neyin ne olduðunu bilmeyen Hz. Adem ile iliþki kurarak ‘Golan’ türü olan oðlunu doðurmuþ fakat sonu hüsran olmuþtur. Ýsrael’in ve erkek kardeþi Bal’ýn son görüldüðü yer cehennemdir. 21. ENBÝYA SURESÝ 29. Ayet (YNÖ meali) Ýçlerinden her kim, "Ben O'nun berisinden/alt mertebesinden bir ilahým!" derse böylesini cehennemle cezalandýrýrýz. Zalimleri iþte böyle cezalandýrýrýz biz.

183

29. Ayet (EHY meali) Ýçlerinden her kim: "Ben O'ndan baþka ilahým!" derse, Biz ona cehennemi ceza olarak veririz; zalimleri Biz böyle cezalandýrýrýz. 59. HAÞR SURESÝ 16. Ayet (YNÖ meali) Durumlarý, þeytanýn durumuna benziyor. Hani, þeytan insana, "Küfret/inkâr et!" der, insan küfür ve inkâra sapýnca da þöyle konuþur: "Vallahi ben senden uzaðým; ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarým!" 16. Ayet (EHY meali) Týpký þeytanýn meseli gibi ki, insana: "Ýnkar et!" dedi de inkar edince: "Ben senden uzaðým; çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarým!" dedi. 17. Ayet (YNÖ meali) Bu yüzden ikisinin de sonu, içinde sürekli kalacaklari ateþe girmek oldu. Zalimlerin cezasý iþte budur. 17. Ayet (EHY meali) Sonra ikisinin de sonu, sonsuza dek ateþte kalmalarý oldu. Ýþte zalimlerin cezasý budur,

Yukarýdaki ayetde ‘ikisinin de sonu’ þeklinde bahsedilen þeytan ve bir insan deðildir. Çünkü cehenneme gitmiþ/gidecek insan sayýsý bir tane deðildir. Þeytan sadece bir insaný kandýrabilmiþ ya da tüm insanlar cehenneme gidecek de deðildir. ‘Ýkisinin de sonu’ þeklinde tanýmlananlar Bal ve kadýn kardeþi Ýsrael’dir. Bu durum; 21;29. ayetde “Zalimleri iþte böyle cezalandýrýrýz biz!” sözü ve 59;17. ayettede “Zalimlerin cezasý iþte budur” þeklinde ayný ifadeyle tanýmlanarak ikisinin þu anda cehennemde olduklarý bilgisi verilmiþtir. Sözde ilâhlarýna ve kadýn kardeþine hizmet eden siyonistler onlar için çabalayýp dursunlar. Halâ akýllarýný iþletmezlerse, onlarýn yanýna gideceklerine þüphe yoktur. 11. HÛD SURESÝ 101. Ayet (YNÖ meali) Onlara biz zulmetmedik. Ama onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin emri

184

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

geldiðinde, Allah'ý býrakýp da yakardýklarý ilahlarý kendilerine hiçbir yarar saðlamadý. Ýlahlarý onlarýn sadece hasar ve hüsranlarýný artýrdý. 101. Ayet (EHY meali) Biz, onlara zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmettiler; Allah'tan baþka taptýklarý tanrýlarý, Rabbinin emri geldiði zaman kendilerine hiçbir yarar saðlamadý ve hasarlarým artýrmaktan baþka hiçbir iþe yaramadý.

Ýngilizce’de, ‘she’ sözcüðü kýzlar için ‘o’ demektir ve okunuþu ‘þi’ dir. Antik Ýbranice’deki ‘þin’ den gelir (21. harf) ve Ýsrael’i simgeler. ‘He’ sözcüðü erkekler için ‘o’ demektir, okunuþu’hi’ dir. Antik Ýbranice ‘deki 5. harfin adýdýr; ‘he’; ‘Bal/Bell’i simgeler. Allah adýnýn anýlmasý yerine, sürekli Ýsrael’in(she) ve ‘Bal’ýn(he) anýlmasý tuzaðýný kurmuþlardýr. Türkçe’mize de onlarýn anýlmasý için yerleþtirilmiþ bir çok kelime vardýr; bal, bel, bellek, belde, balkon, balon, belki, belli, yahut, þiþe vb. Shell... Shell - Shell - Shell; ‘Ýsrael-Bal cehennemde’ demektir. Arapça’ da, telaffuz edilmesiyle ‘hu’ olarak seslendirilen bir harf yoktur. ‘He’ gibi ‘Hu’ sesi de Bal’a özgülendirilmiþtir. Ya Rab demek gibi, Ya Hu da (bu da geçer Ya hu, yok Ya hu) Allah’a ortak koþmaktýr. Allah Kur’an’da Kendisi’ne ‘Rab’bim Allah’ denilerek seslenilmesini öðretmiþtir, Ya Rab þeklinde deðil. Yahudi adýnda da bu ‘Ya Hu’ sesi vardýr. Ayný þekilde ‘Hele þükür’ sözü de Allah’a deðil, ‘He’le, yani ilâh kabul ettikleri Bal’e þükretmektir, Allah’a ortak koþmaktýr. Anlamýþ olduðunuz gibi ‘Hu’ çekmek de ilâh olmayan Bal’ý anmak, Allah’a ortak koþmaktýr. Artýk ‘bilmiyorduk’ diyemezsiniz. Ýnternetde bazý Ýslami sayfalarda kelime-i þahadet þu þekilde öðretilmektedir; ‘Eþhedü en la ihale illallah ve eþhedü enne Muhammeden abduhu ve rusuluhu’. Kimse uyanmadý mý, yoksa ilahiyatçýlarýmýz da mý þirke ortak? Allahu Ekber’e, Allahutela sözüne ne demeli? Ýngilizce’de de ‘insan’ anlamýnda kullanýlan ‘human’ ve anlamý ’Kim’, okunuþu ‘hu’ olan ‘who’ sözcükleriyle ayný tuzak kurulmuþtur. Hepsi Allah’a ortak koþmaktýr.

185

Ýbranice’de ve Ýngilizce’de ‘Bal’ adý ‘Bel’ olarak telaffuz edilmektedir. Siyonist bilge hahamlarýn kurgusu uydurma bir dil olan Ýngilizce lisanýnda ‘çan’, ‘bell’ sözcüðü ile tanýmlanmýþtýr ve okunuþu ‘bel’ dir. Siyonist hahamlarýn bir küfrü olan diðer bir tuzaklarý da; kilise çanlarýnýn çalýnmasýyla/sözde tanrýlarýnýn çaðýrmasýyla, Hýristiyan’larýn/insanlarýn, onlarýn sözde tanrýlarýnýn/Bel’in sesine kulak vererek Bel’in emriyle toplanmasý/ona itaat etmeleri tuzaðýný kurgulamýþ olmalarýdýr. ABD para birimi ‘dolar’ üzerinde yazýlý olan ‘IN GOD WE TRUST' sözü, siyonizmin asýl yüzünü, nihai amacýný anlatan sözdür. Uydurulmuþ Ýngilizce lisanýna göre 'Allah'a güveniyoruz' denildiði sanýlmaktadýr. Herþeyden önce Allah'a ait adlardan hiçbiri 'god' deðildir. Erken Türkçe, Ýbranice, Arapça gibi dillerin saðdan sola yazýlýp okunduðu hatýrlanýrsa, ki konuþma dilinin yazýlmasý ve okunmasýnýn doðrusu saðdan soladýr, 'god' sözcüðünü saðdan sola/tersten okuduðumuzda ortaya çýkan sözcük 'dog' olur ve Ýngilizce'deki anlamý 'köpek' dir. Ýngilizce lisanýndaki sözcükleri erken Türkçe'deki tamðalarýn adlarýndan oluþturmuþ ve kendi felsefelerini seslendirebilecek þekilde sözler türetmiþlerdir. Erken Türkçe’deki bazý tamðalarýn adlarý : * IN, AT, US, IS, ON, AS, AN, IT gibi, doðrudan Ýngilizce’de kullanýlmýþtýr. Ýlk bölümde aktarýlmýþ olan konuyu; ses titreþimlerinin maddeyi etkilediði, kastýmýzýn, niyetimizin ve neyi söylüyor olduðumuzu sanmanýn önemli olmayýp, çýkardýðýmýz seslerin neyi söylüyor olduðumuzu belirlediðini önemle hatýrlayarak, IN GOD WE TRUST sözünün telaffuz edilmesiyle oluþan seslerle aslýnda ne söylenildiðine bakalým. Erken Türkçe tamðalarla/damgalarla bu seslerin aslý þudur; IN ÖG OT AW AT ËR US AT IN : Hokum altýna alma ÖG: Yüce konseydeki Rablerin ünvaný (6 adet) * Erken Türklerin Anadolu Yazýtlarý, Kazým Mirþan,2005,MMB 186

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

OT : Ateþ AW : Çevrilme, halinden ... a çevrilme AT : Var etme/varlýk ËR : Eriþme US : Vücud Sözcükleri telaffuz ederken çýkardýðýmýz seslerle aslýnda neyi söylediðimizi belirliyor olduðumuz bilgisi ile, IN GOD WE TRUST sözünün telaffuz edilmesiyle söylenmiþ olan asýl söz þu olmaktadýr; ‘Ateþ halinden çevrilerek var edilen varlýk ÖG, hokum altýna alan olarak vücud var edecek duruma eriþecek.’ Bilgileri ve felsefeyi hatýrlayarak bu sözün nihayi anlamýný bulabiliriz. Dumansýz parlak ateþten var edilmiþ cinlerin Rabbi/Yöneticisi/ÖGü; ateþten var edilen Bal’dýr. ÖK’ümüz, yüce konsey üyesi Rabler/ÖG’ler de dahil olmak üzere, varlýk alanýndaki tüm varlýklarý ilk var edendir. O ilk var edilenden, kendilerine öðrettiði ilimle türetebilen/çoðaltabilenler ise, arþdaki yüce konsey üyesi Rabler/ÖG’lerdir. ‘Vücud var edebilecek duruma eriþecek’ sözü, Bal’ýn da ÖK’ümüz gibi ilk var eden olabilmesi iddiasýný anlatmaktadýr. Bal ve Ýsrael, ruhlarý/akýlý iþletme özellikleri olmadýðý için, varlýk alanýnda ‘bütün’ olarak görülemez olan AL-APA’nýn varlýðýný anlayamamýþlar, o anda sonsuz yaþamdaki etkin halk(varlýklar) olarak yönetici olmak istemiþlerdir. Mülk ve hokumdan pay istemiþlerdir. Göklerin ve yerin ÖK’ümüz tarafýndan gözleri önünde oluþturulmasý/yapýlmasý, ruh/akýlý iþletme sistemi de verilerek var edilen Adem’in önünde tüm cinlerin ve meleklerin secde etmelerinin istenilmesi, onlarý; Bal ve Ýsrael’i, Midyat’a pirince giderken eldeki bulgurdan da olma durumuna düþürmüþ, sonsuz yaþamýn paylaþýlmasý için insan adlý varlýðýn sisteme yerleþtirileceðini görmüþlerdir. Bu durumdan kurtulmak amacýyla insaný da Allah’a itaat etmeyen bir duruma düþürerek sistemdeki yerlerini koruyabilmek için Ýsrael, iddialarýný baþarmak amacýyla kýyamet gününe kadar süre almýþtýr. Peki anlaþma nedir? Bu iddiayý kazanma veya kaybetme durumunda, anlaþýlmýþ ve olacak olan þey nedir? ‘IN GOT WE TRUST’ sözüyle verilen nihai mesaj;(sözde) ‘Bal, Teñri olacak’ dýr ve iþte bu, siyonizmin nihai amacýdýr; Bal’ý ilâh/Teñri seviyesine

187

yükseltebilmektir. Þimdiden Bal’a ‘AK-EK’ ünvanýný yakýþtýrmýþlardýr. Siyonizm, dünya krallýðýný kurarak yerde tüm milletleri yönetmek deðildir. Allah, insan toplumlarýný arþa eriþecek vekiller olarak seçtiði bilgisini Kur’an’da vermiþtir, cinleri veya cinlerden türetilen Ýsraeloðullarý’ný deðil. Umuyorum ki artýk uyanýr, yanlýþ tarafý; hali hazýrda kendilerine cennetin kapýsý kesinlikle kapanmýþ olanlarý desteklediðinizi anlarsýnýz. Peki son savaþý siyonizm kazanýr ve Türk milleti de onlarýn hakimiyeti altýna girerse Ýsrael ve oðullarýnýn ödülü ne olacak? Bal hangi ‘yer’de ve kimleri, gökleri hokum altýna alan ÖK’ümüzden, sözde baðýmsýz olarak yönetecek? IN GOD WE TRUST sözü telaffuz edilirken çýkan seslerle söylenilmiþ olan söz/felsefe;(sözde) ‘Bal Teñri olacak’ iddiasý, ÖK’ümüze/Allah’a ortak koþmaktýr. Amaçlarýný ve felsefelerini her lisanda, herkesin gün içinde sýkça kullandýðý ve uydurduklarý sözcüklerin, adlarýn ve isimlerin içine gizlemiþlerdir. Meselâ sýkça kullandýðýmýz ve kulaða hoþ gelen bir sözcük; teþekkür. OT EÞ EK ÏK ÜR OT;Ateþ, AS;yetki, AÞ;yetkilendirme, EÞ;yetkilendirilmiþ, EK:Bal, ÏK; dual,çift, ÜR;hakim olan/hakimiyet kuran Teþekkür; ateþten (var edilerek) yetkilendirilen Bal ikinci hakimiyeti kuracak. Yani; ateþten var edilmiþ olan Bal, (sözde) dual/ikinci Teñri olacak. Özgür; ÖZ ÖG ÜR; ozmuþ/bir halden diðerine geçmiþ olan ÖG/Bal hakimiyet kuracak, demektir. Hür; HU ÜR; (sözde) Hu/Bal hakim olacak demektir. Hakikat: HU AK ÝK AT; Hu, AK olarak dual varlýk; iki Teñri olacak demektir. ‘Hakikat’ sözcüðü, Allah’a ortak koþmaktýr. Kimilerinin, iki elinin iþaret parmaklarýyla OSu(gökü) göstermesinin anlamý budur. Tuzaktan kurtulmak ve Allah’a ortak koþmak istemiyorsanýz, ‘teþekkür’ sözü yerine ÞÖKRAN adýný kullanabilirsiniz. Arapça deðil tam Türkçe bir addýr. ÞÖKRAN/ OÞ ÖK ËR AÑ ; tecelli eden ÖK’den eriþen akýlý iþletme özelliði/ruh’ demektir. ‘Þökran’ adýnýn kullanýlmasýyla söylenen; ‘bana söylediðin/benim için yaptýðýn güzel þey, Allah’ýn verdiði ruhla/iradeyle düþünüp yaptýðýndýr, aracý sen oldun ama bu, Allah’ dandýr’, demektir.

188

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Ýbranice’de ‘w’ harfi, ‘sin (günah/günah iþlemek)’ sözcüðüyle adlandýrýlmýþtýr. Bunun nereden geldiðide aþaðýda bir tanesi verilmiþ olan Çatalhöyük duvar resiminin üzerindeki yazýdan anlaþýlmaktadýr.

*

Çatalhüyük VI Yazýtý

; IN

: hokum altýna alma



: akýllý (baþsýz çizilmesi akýlsýz anlamý vermek içindir)

; UÇ

: lider/kral,

; diþi lider/ana kraliçe

; ANÇ : o þekilde ; ÖC

: kendi, kendisi

; ÏY

: resmini çizmek, resmetmek

Resmin üzerine Erken Anadolu Türkçesi ile yazýlmýþ olan sözün anlamý; “Hokum altýna alýnan akýlsýz kraliçenin kendi þekli resmedilmiþtir” Çatalhüyük’ün çok renkli duvar resimlerinde çoðu kadýn olmak üzere elliden fazla ‘sýn(mana ifade eden görünüþ)/figür’ bulunmuþtur. Tarihi yazýtlarda baþsýz figür, akýlsýz/akýlýný kaybetmiþ, ruhu bedeninde olmayan varlýklar için kullanýlmýþtýr. Buradaki figürde, ruhu olmadýðý için akýlsýz/akýlýný iþletemeyen bir kadýn olan Ýsrael’in resmi baþsýz olarak çizilmiþtir. Dikkat edilecek olursa bu baþsýz kadýn vücuduna çizilmiþ harflerden bir tanesi ‘w’dir, Ýsrael’in/þeytanýn simgesi olarak seçtikleri tamðalardan bir tanesidir. * Erken Türklerin Anadolu Yazýtlarý, Kazým Mirþan,2005,MMB 189

Uydurduklarý Ýngilizce’de ‘ý’ harfini kullanmadýklarý için siyonist bilgeler bu ‘sýn’ sözcüðünü ‘sin (antik Ýbranice’de ‘þin’dir)’ olarak yazmýþ ve ilk isyan edip günahý iþleyen Ýsrael olduðu için bu kelimenin anlamýný ‘günah’ olarak belirlemiþlerdir. Yukarýdaki resimde verilmiþ olan baþka önemli bilgiler de vardýr. Çýplak bir beden olarak çizilmiþ olduðu halde ayaklarý parmaksýz ve toynak þeklinde çizilmiþtir. Göðüs uçlarý yuvarlak çizildiði halde göbek deliði farklý ve büyük resmedilmiþtir. Elleri de dört parmaklýdýr. Bunlar; kadýn bir cinin beden yapýsý hakkýnda bizlere bilgi vermektedir. Bu durum Ýsrael’in, Konya þehri, Çumra ilçe merkezinin 11 km. kuzeyinde yer alan Çatalhöyük’de yaþadýðý bilgisini aktarmaktadýr. Ankara, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde bu bedenin kil ve toprakdan yapýlmýþ heykelcikleri de bulunmaktadýr. Bunlarýn bazýlarýnda kucaðýnda bir çocuk, ve bir tanesinde bu çocuðun kuyruðu da vardýr. Ýþte bu çocuk; Ýsrael’in Adem’den hamile kaldýðý ve hüsranýna sebep olan ‘Golan’ türündeki oðludur. Þeytanýn hep kuyruklu resmedilmesinin sebebi de budur; cin erkeklerinin fiziksel özelliklerinden bir tanesidir. Bu bölgede yaþayan atalarýmýz bizlere bilgi aktarmýþ, uyarmýþlardýr. Siyonizmin amacý bugün de devam etmektedir. Çatalhüyük kazýlarýna uzunca bir süre ara verilmiþ olmasýnýn sebebi de herhalde birilerinin, her þeyi ilk önce kendilerinin görmesini ve bazý þeyleri saklayarak, doðru bilgiyi örtmek istemeleridir. Yine bu ayný birileri ki siyonistler, müminleri kullanarak, Konya merkezli bir devlet kurulmasýný da bunun için istiyor olmalýlar, ana kraliçe- lerinin anýsýna, kendi yönetimleri altýnda. Sözcüklerin söylenmesiyle oluþan ses titreþimlerinin maddeyi etkilediði ilimsel bilgisiyle sözcüklerde önemli olanýn, hangi sesin hangi harfle /þekille yazýldýðý deðil, çýkarýlan sesler olduðunun anlaþýlmýþ olduðuna inanýyorum. Þeytan adýnýn Ýbranice’deki karþýlýðý ‘satan’ dýr. Diþiyi temsil eden ‘V’ ikonu/harfi, Ýsrael’in simgelerinden bir tanesidir. ‘Satan’ adýndaki ‘s’ harfi ‘v’ harfi ile deðiþtirilirse bu sözcük ‘vatan’ olmaktadýr. Anlamýþ olduðunuz gibi, ‘Herþey vatan için’ sözüyle, ‘Her þey satan/þeytan/Ýsrael için’i söylüyor olduðumuz görülmektedir, ki ‘vatan’ sözcüðünün ‘yurd/OY UR AD’ anlamýna gelen hiçbir kökeni de yoktur. ‘Yurd’ adýnýn kullanýlmasý þarttýr.

190

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Birçok ülkede genel tuvaletlerde ‘WC’ simgesi kullanýlýr ve bunun anlamýnýn ‘water closed’ olduðu söylenir. Elbet aslý bu deðildir. Bu simgedeki ‘W’ harfi þeytaný/Ýsrael’i tanýmlar, ‘C’ harfi de ‘)‘ tamðasýdýr; ‘hokum altýna alma/IN’ dýr. ‘WC’ nin anlamý, þeytan/Ýsrael tarafýndan hokum altýna alýnmanýn [ IN tamðasýnýn; ‘( ‘nýn yönüne dikkat edelim], o yurd yönetiminin siyonizm tarafýndan ele geçirildiðinin mesajýdýr/bilgisidir. Türkiye’de genel tuvaletlerde ilk ne zaman ‘WC’ harflerinin kullanýldýðýný bilen var mý?

Hür ve Kabul Edilmiþ Masonlar Derneði Amblemi

Hür ve Kabul Edilmiþ Masonlar Derneði’ne ait semboldeki þekillerin pergel ve gönye olduðu, ‘G’ harfinin de uydurma ‘gerçek’ sözcüðünün ilk harfi olduðu söylenmektedir. Fakat bu harf Amerika’da da ‘G’ harfidir. Bu amblemde, üstteki pergel þekli adam olan Hz.Adem’i, alttaki gönye þekli de kadýn Ýsrael’i temsil etmektedir. Ýç içe geçmiþ olmalarý, yaþadýklarý cinsel iliþkiyi, ortadaki ‘G’ harfi de Ýsrael’in doðurduðu, ruha sahip olmadýðý için akýlýný iþletemeyen ve bilinci olmayan, konuþamayan, bir ‘Golan’ olan oðlunu; cin kadýný ile insan adamýnýn çiftleþmesinden doðan çocuðu temsil etmektedir. ‘Þeytanýn Avukatý, Constantine’ gibi birçok sinema filminde bu konu iþlenmiþtir. 2001 yýlýnda Hür ve Kabul Edilmiþ Masonlar Derneðine üye olmuþ birisi olarak, Kur’an’da verilmiþ olan bilgilerin farkýna varmamla birlikte aradaki baðlantý kurulmuþ olup, masonluðun iþaret ve hareketlerinin felsefesi ve ne anlamlara geldiði bilinir olmuþtur. Her þeyden önce, doðrusunu bilmeden ve her duyduðuna inanan insanlar, tüm mason derneði üyelerinin inançsýz ve yurd haini olduðunu sanmakta-

191

larsa, ilk önce þahsýmý bu sýnýfýn içine koymalarý gerekir. Farkýna varýlmalýdýr ki, 1400 yýldýr Kur’an’da yazýlý olan bilgilerin anlaþýlmasý bir mason derneði üyesine nasip olmuþtur. Kimin inançlý olup olmadýðýna Allah adýna karar vermek; haddi aþmaktýr. Masonluðun felsefi temelinin Hz.Süleyman zamanýna ve tapýnaðýna dayandýðý söylenmektedir, doðrudur. Bu bilgi de Kur’an’da verilmiþtir. 34. SEBE' SURESÝ 12. Ayet (YNÖ meali) Süleyman için de sabah gidiþi bir ay, akþam dönüþü bir ay olan rüzgârý görevlendirdik. Onun için erimiþ katran/bakýr kaynaðýný sel gibi akýttýk. Cinlerden öylesi vardý ki, Rabbinin izniyle onun önünde iþ yapardý. Onlardan hangisi buyruðumuzdan yan çizse, alevli ateþ azabýný kendisine tattýrdýk. 12. Ayet (EHY meali) Süleyman'ýn emrine de rüzgârý verdik. Sabah gidiþi bir aylýk akþam dönüþü bir aylýk yol idi. Erimiþ bakýr kaynaðýný da ona sel gibi akýttýk. Rabbinin izniyle elinin altýnda cinlerden de çalýþan vardý. Onlardan da her kim emrimizden saparsa, ona ateþ azabýný tattýrýrýz. 38. SÂD SURESÝ 34. Ayet (YNÖ meali) Yemin olsun ki biz, Süleyman'ý imtihan ettik, tahtýnýn üstüne bir ceset býraktýk da o, tövbe ile Allah'a yöneldi. 34. Ayet (EHY meali) Andolsun ki Süleyman'ý fitneye düþürdük ve tahtýnýn üzerine bir ceset býraktýk. Sonra tevbe ile önceki haline döndü. 35. Ayet (YNÖ meali) Þöyle yakardý: "Rabbim, affet beni! Benden sonra kimseye yaraþmayacak bir mülk/saltanat ver bana! Kuþkusuz sensin, evet sensin Vahhâb! 35. Ayet (EHY meali) "Ya Rab, beni baðýþla ve bana öyle bir mülk ihsan et ki ardýmdan hiç kimseye yaraþmasýn. Þüphesiz bütün dilekleri veren Sensin, Sen."dedi.

192

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

36. Ayet (YNÖ meali) Bunun üzerine, rüzgârý onun emrine verdik; onun emriyle onun istediði yere uysal uysal/tatlý tatlý akýp giderdi. 36. Ayet (EHY meali) Bunun üzerine Biz rüzgârý onun emrine verdik. Emriyle istediði yere yumuþacýk akardý. 37. Ayet (YNÖ meali) Þeytanlarý da onun emrine verdik. Hepsi bina ustasý ve dalgýçtý. 37. Ayet (EHY meali) Bütün bina yapan, dalgýçlýk yapan þeytanlarý da.

Bu ayetlerde verilen iki bilgi var. Masonlukta kullanýlan ‘duvar ustasý’ tanýmlamasýyla kimlerin(cinlerin) kastedildiði ve cinlerin, farklý ciðer yapýlarý ile suyun altýnda uzun süre kalabilme yetenekleri olduðudur. 90’lý yýllarda masonik bir ‘mabed çalýþmasý’ basýna açýk olarak yapýlmýþtýr. Bu çalýþmaya katýlmýþ olanlar oradaki iþaretleri ve hareketleri hatýrlayabilirler. Mabed çalýþmasý, Hz.Musa’nýn Firavun’a Allah elçisi olarak gittiðinde yaþanmýþ olan olaylarýn temsilidir. 20. TÂHÂ SURESÝ 17. Ayet (YNÖ meali) "Nedir o sað elindeki ey Mûsa?" 17. Ayet (EHY meali) O sað elindeki de ne, ey Musa? 18. Ayet (YNÖ meali) Cevap verdi: "O, benim asamdýr. Ona dayanýrým, onunla koyunlarýma aðaçtan yaprak indiririm. Onda, iþime yarayan baþka özellikler de vardýr." 18. Ayet (EHY meali) Musa: "O benim asam, üzerine dayanýrým ve onunla davarlarýma yaprak çýrparým; benim daha baþka ihtiyaçlarýmý da görür." dedi.

193

19. Ayet (YNÖ meali) Buyurdu: "Yere at onu ey Mûsa!" 19. Ayet (EHY meali) "Býrak onu, ey Musa!" diye buyurdu. 20. Ayet (YNÖ meali) O da onu attý. Bir de ne görsün, bir yýlan olmuþ o, koþuyor... 20. Ayet (EHY meali) Býraktý onu, bir de ne görsün o, bir yýlan olmuþ koþuyor! 21. Ayet (YNÖ meali) Buyurdu: "Al onu, korkma! Biz onu ilk görünümüne döndüreceðiz." 21. Ayet (EHY meali) Allah: "Tut onu ve korkma, Biz onu önceki haline döndüreceðiz." buyurdu. 22. Ayet (YNÖ meali) "Bir de elini koynuna sok! Bir baþka mucize olarak lekesiz, bembeyaz bir halde çýksýn." 22. Ayet (EHY meali) Bir de elini koynuna sok ki, diðer bir mucize olarak kusursuz bembeyaz çýksýn! 23. Ayet (YNÖ meali) "Böylece sana en büyük mucizelerimizden bazýlarýný göstereceðiz." 23. Ayet (EHY meali) Sana en büyük mucizelerimizden bir kýsmýný gösterelim diye. 24. Ayet (YNÖ meali) "Firavun'a git; çünkü o, azdý." 24. Ayet (EHY meali) Firavuna git, çünkü o pek azýttý. 7. A’RAF SURESÝ 107. Ayet (YNÖ meali) Bunun üzerine Mûsa, asasýný yere attý; birden korkunç bir ejderha oluverdi o. 107. Ayet (EHY meali) Bunun üzerine asasýný býrakýverdi. Bir de ne görsün; koskoca bir ejderha kesiliverdi.

194

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

108. Ayet (YNÖ meali) Elini çekip çýkardý; birden o el, bakanlarýn önünde bembeyaz kesildi. 108. Ayet (EHY meali) Elini sýyýrýp çýkardý, ne baksýn; o seyredenlere ýþýk saçan bembeyaz bir el!

Mabed çalýþmasýnda bir görevlinin taþýdýðý asa, Hz.Musa’nýn asasýný temsil etmektedir. Beyaz eldivenler giyilmiþ olarak mabedde ayaða kalkýldýðýnda sað elin kalp üzerine konulmasýnýn anlamý da; Hz.Musa’nýn, Allah’dan bir mucize olarak, elini göðsüne sokup çýkardýðýnda bembeyaz kesildiði anýn temsilidir. Dernek üyelerinin mabed çalýþmalarýnda takmakta olduklarý önlüklerin anlamý; hizmet edenin, hizmetkâr olmanýn ifadesidir. Hz.Sülayman’a hizmet ettirilen cinlerin intikamýný, insaný da ayný duruma düþürerek temsilen almak üzere bu düzen kurulmuþtur. Bilmemek ayýp ya da suç deðildir. Öðrendikten sonra ayný hataya devam etmek, akýlýn rehberliðine inandýðýný söylemekle baðdaþmayan iki yüzlülük olacaktýr, ya da korku. Özet olarak siyonistler, insana beyaz eldiven giydirerek Allah elçisi olan Hz.Musa’yý canlandýrýp, önlük taktýrarak kendilerine hizmet eden görüntüsü verdikleri dernek üyelerini, otur otur, kalk kalk diye emir verilen hizmetkârlar haline getirerek insan toplumlarýyla ile hem alay ettikleri, hem de ‘insanlar bizim hizmetkârýmýzdýr’ mesajý verdikleri simgesel bir tiyaro kurmuþlardýr. Mason derneði üyelerinin birbirlerine hitap þekli olan ‘kardeþim’ sözü bile bilge siyonistlerin, birçok oyuna alet edip yerdeki tüm insanlarla alay ettikleri bir ‘sesleniþ’ olarak kullanýlmýþtýr. 49. HUCURÂT (HÜCRELER) SURESÝ 10. Ayet (YNÖ meali) Þu bir gerçek ki, müminler sadece kardeþtirler. O halde kardeþleriniz arasýnda barýþý saðlayýn ve Allah'tan sakýnýn ki, size merhamet edilebilsin.

195

10. Ayet (EHY meali) Müminler ancak kardeþtirler, onun için iki kardeþinizin aralarýný düzeltin ve Allah'tan korkun ki, rahmete layýk olasýnýz!

Bir Teñri olduðuna, ahiret hayatýna, semavi dinlere, tüm resullere ve peygamberlere inanan Ýslamlar, Hýristiyanlar ve Museviler kardeþtirler. Bu, Allah’dan bir öðretidir. Siyonizmin iç yüzünü bilenler, her yerde kurduklarý organizasyonla hem insanlarla hem de Allah öðretileriyle dalga geçmekte, aptal yerine koyarak aþaðýlamaktadýrlar. Mason derneðindeki çalýþma gruplarýnýn adý olan ‘loca’ da Kur’an’da, inanmýþ Musevi, Hýristiyan ve Ýslam, tüm müminler için tanýmlanan birlikteliðin adýdýr. 9. TEVBE SURESÝ 16. Ayet (YNÖ Meali) Allah; içinizden cihat edenleri, Allah'tan, resulünden ve müminlerden baskasýný kendisine sýrdaþ edinmeyenleri belirlemedikçe býrakýlacaðýnýzý mý sandýnýz? Allah, yapmakta olduklarýnýzdan haberdardýr. 16. Ayet (EHY Meali) Yoksa siz, kendi halinize býrakýlacaðýnýzý, içinizden savaþanlarý ve Allah'tan, Peygamberinden ve mü'minlerden baþka sokulacak bir locaya tutunmayanlarý Allah'ýn hiç de bilip görmeyeceðini mi sandýnýz? Oysa Allah, bütün yaptýklarýnýzdan haberdardýr.

Mason derneðinin Ýstanbul ve Ankara þubelerine verilmiþ olan ‘vadi’ adý da Kur’an’ýn indirilmesinden önce yaþanmýþ bir olaydan alýnmýþtýr. 79. NÂZÝÂT SURESÝ 16. Ayet (YNÖ Meali) Hani, Rabbi ona, kutsal vadide, Tuva'da seslenmiþti: 16. Ayet (EHY Meali) Hani Rabbi ona o mukaddes vadi Tuva'da seslenmiþti:

196

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Mabedlerde siyah beyaz renklerde birbirini takip eden þekilde yere döþenmiþ olan karolar da, birbiri peþi sýra gelen gece ve gündüzü temsil etmektedir. Siyonizm, Musevi, Hýristiyan ve Ýslam ayýrýmý yapmadan birer ayet/kanýt olan gece ve gündüz, temsilen insanlara çiðnetilmektedir. Dinde/yaþamda baský ve zorlama yoktur. Kur’an’da, Hz. Muhammed’e dahi ‘Teblið etmek sana düþer, hesap sormak bize’ denilmiþtir. Bu nedenle, ne herhangi bir dernek veya siyasi parti üyelerine, ne de sokaktaki her hangi bir insana ‘inancý’ olup olmadýðýnýn hesabýný sormak, Teñri iradesine karþý gelmektir. Mesele, karþýlýklý saygýlý olma meselesi de deðildir. Ýnananlar nasýl inanmayanlara kötü bir söz söyleyemezse, inanmayanlarýn da, inananlarýn inançlarýna hakaret edip, Hz. Musa da dahil olmak üzere, alay etmeye haklarý yoktur. Yani mesele; karþýlýklý saygýsýzlýk yapmama meselesidir. Cinlerden türetilmiþ olan Ýsraeloðullarý’na hizmet etmekte olan siyonist Yahudi bilgeler, her yerde kurmuþ olduklarý düzen sayesinde insan larla; Musevi, Hýristiyan ve Ýslam’larla yýllardýr alay etmiþ, onlarý sövgülerinin ortaðý durumuna düþürmüþlerdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde, Teñri’nin iradesine uygun olarak inanç ve inançsýzlýk herkesin kendi kararýdýr. Fakat karþýlýklý olarak, saygýsýzlýk yapýlmamalýdýr. Þu unutulmamalýdýr ki tüm bu bilgiler içinde bulunduðumuz dönemde ortaya çýkmýþ, doðru anlamlarý bilinir olmuþtur. Sadece Türkiye’deki mason derneði üyeleri deðil, yerdeki tüm mason derneði üyelerinin bunlarý bilme ihtimali yoktur. Tabii Kur’an’ý okuyup baðlantýyý kurmuþ, þu veya bu sebepten, ki büyük olasýlýkla korkudandýr, bunlarý paylaþmamýþ olanlar da olabilir. Nesilden nesile aktarabilmek için ancak siyonist Yahudiler’in en üst düzey yöneticilerinin (siyonist bilge hahamlarýn) bilebileceði bilgilerdir. Yer genelinde mason derneklerini yönetenler derneðin üyesi bile deðildirler. Þimdi tüm mason derneði üyelerinin derin derin düþünmeleri gerekmektedir. Tüm toplumlar oyuna getirilmiþtir. Düþman; sadece Türk toplumunun ya da Ýslam’ýn düþmaný deðildir, ‘insan’larýn düþmanýdýr. Ýsrael, ona uyan Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halký, kendilerine emredilmiþ olanýn aksine, insanlarý kendi önlerinde boyun eðdirerek hakimiyet altýna alýp hizmetkârlarý yapmak ve böylece iddialarýný baþararak kendilerini yok

197

edilmekten kurtarmaya çalýþmaktadýrlar. Bu amacýn bugüne kadar gelebilmesi, ‘tek dünya krallýðý’ amacý olarak öðretilmiþ olan siyonizm ile mümkün olabilmiþtir. (OK-ÖK. AK-EK. Tek; OTEK; ateþ EK;Bal, kendilerince ÖK’ümüzle ayný seviyede gördükleri ‘ateþ Rabbi’ demektir.) Allah’a ortak koþuyor duruma düþmek istemiyorsanýz, ‘tek’ sözcüðü de kullanmamanýz gereken sözcüklerdendir, artýk biliyorsunuz. Mason derneði üyelerinin meydana getirdiði oluþum þu sebeplerden dolayý önemli ve deðerlidir. Hemen hemen tüm meslek gruplarýndan ve kendi mesleðiyle ilgili birikime sahip, analitik düþünebilen ve sentez yaparak fikir üretecek bir topluluktur. Bu önemli olan kýsmýdýr. Deðerli olan yön ise; herhangi bir konuda birbirleriyle zýt fikirlere sahip olsalar bile kavga etmeden, seslerini yükseltmeden ve birbirlerini dinleyerek konuþup düþüncelerini paylaþabilme erdemine sahip insanlar olmalarýdýr. Bilginin olmasý yanýnda ancak böyle bir çalýþma ortamýnda fikirler ve çözümler üretilebilir. Türkiye’deki mason derneðinin Türkiye’ye vermiþ olduðu dolaylý fakat çok büyük zarar þudur. Dernek üyeleri, ortaokul ve lise çaðlarýnýn ders konularý olan ahlâklý olmak, dürüst olmak vb. gibi konularla meþgul edilmektedir. Bu özelliklere ‘insaným’ diyen herkesin zaten sahip olmasý gerekir. Bu yaþtan sonra da kimse geriye dönüp deðiþmez. Hayatýn bu kadar hýzlý aktýðý, bu denli yoðun ve yüksek tempolu yaþam ortamýnda dernek üyeleri her onbeþ günde bir, televizyonun olmadýðý ve cep telefonlarýnýn kapalý olduðu bir ortamda 5-6 saat süreyle bir araya gelebilmekte, devletimizin her alanda güçlenmesi ve bütünlüðünün korunmasý yönünde çok önemli çalýþmalar hazýrlayabilecekken, yani, * “Asfalt bir yolda son sürat ilerleyecekken, kendilerine toprakta patinaj yaptýrýlmaktadýr.” Masonluðun iki ana felsefesi vardýr. Kâmil insan olabilme yolunda çalýþmak ki bu Kur’an’da da belirtilmiþ olan, insan olmanýn dördüncü ve en üst basamaðýdýr. Diðer amaç ise insanlýk mabedini kurmaktýr. Fakat bu insanlýk mabedi kurma felsefesi artýk çökmüþtür. Daha doðrusu inanýrlýðýný kay* O. A.

198

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

betmiþtir. Ýnternet ortamýnda 2004 senesinde dolaþan bir mesajda, þu ana kadar ABD baþkanlýðý yapmýþ kiþilerden 23-24 tanesinin mason olduðu bilgisi verilmiþtir. Baba ve evlat Bush da bunlara dahildir. Ýþte çöküntü buradadýr. Hem ABD baþkaný durumunda bir mason olup insanlýk mabedi kuracaðým diyeceksin, hem de adeleti çiðneyerek Irak’ý istila edip katliam yapacaksýn. Anlaþýlan o dur ki; ya dernek üyeleri olarak birþeyleri yanlýþ anladýk ya da üyelere iþin tamamýný anlatmadýlar. Ýnsanlýk mabedinin duvar taþlarýný, öldürülmüþ insanlardan hazýrlayacaklarýný tüm milletlerden saklamýþlar. Bu durumu Lübnan’da da kanýtlamýþlardýr. Baþkan Bush, o bile kandýrýlmýþ durumdadýr ‘Ýlâhi mesaj aldým’ diyebilecek zavallý duruma düþürülmüþtür. Hiçbir ilâhi mesaj zulmü emretmez. Sözde dünya krallýðýnýn baþýna Hz.Ýsa’nýn soyundan gelen birinin geçeceði inancýyla kendisine verildiðine inandýðý ilâhi görevini yapmaktadýr. Kandýrýlmýþ olmasý onu masum yapmaz. Fakat insanlarý, gece ve gündüzün yerin kendi ekseni etrafýnda dönmesiyle oluþtuðuna inandýrýp yüzlerce yýldýr bunun fark edilmesini engellemiþ, fark eden ilim adamlarý olduysada onlarý susturmuþ olan siyonist Yahudiler’in, sahip olduklarý teknoloji ile kimbilir hangi yýldýzýn altýnda baþkan Bush’a ‘ilâhi bir mesaj’ ulaþtýrýp onu kandýrmýþ olmalarý, inanýn son derece normal ve daha kolaydýr. Bu nedenle baþkan Bush, doðruyu öðrenmedikçe doðru bildiði yolda ilerleyecektir. Tüm toplumlar binlerce yýldýr kandýrýlmýþtýr. Ýnþallah kendi adýna Baþkan Bush da uyanýr. Tabii tüm Hýristiyanlar da. Kandýrmakta olanlar kandýrýlmýþ durumdadýr. 2004 yýlýnda yayýnlanmýþ olan ‘SÝYON LÝDERLERÝNÝN PROTOKOLLERÝ’ adlý kitapdaki tüm bilgiler siyonizmin amacýný ve çalýþma þeklini anlatmaktadýr. Bu kitapdan alýnmýþ olan aþaðýdaki satýrlarda söylenmiþ sözler, mason derneði üyeleri tarafýndan derin derin düþünülmelidir.

* “XV. PROTOKOL Bu arada, biz krallýðýmýzý kuruncaya kadar geçecek olan süre içinde þöyle bir yöntem izleyeceðiz. Dünya üzerindeki tüm ülkelerde Hür Mason

199

Localarý kuracaðýz ve çoðaltacaðýz. Bu localara sosyal ve kamusal alanlarda þöhret yapmýþ ve þöhret kazanabilecek herkesi çekeceðiz. Çünkü bu localar bizim baþlýca haber alma kaynaklarýmýz ve etkileme araçlarýmýz olacaktýr. Bütün bu localarý bizden baþka kimsenin bilmeyeceði, Siyon büyüklerimizden oluþan bir Merkezi Ýdare Heyeti çatýsý altýnda toplayacaðýz. Bu localarýn her birinin kendi temsilcisi olacak ve bu temsilciler yukarýda belirttiðim Merkezi Ýdare Heyeti’nin gizli kalmasýný saðlayacaklar. Bu localarda tüm devrimci ve liberal unsurlarý birbirine baðlayacaðýz. Bunlar toplumun her kesiminden bir araya getirilmiþ kiþiler olacaktýr. En gizli siyasi planlar tarafýmýzdan haber alýnacak ve bu planlar daha planlayýcýlarýnýn düþündükleri gün bizim ellerimize düþeceklerdir. Uluslararasý polis teþkilatlarýnýn hemen hemen tüm ajanlarý bu localarýn üyeleri arasýnda olacaktýr. Çünkü, polis teþkilatý yalnýzca düzene baþkaldýranlara karþý kendi tedbirini almakla kalmaz, ayný zamanda bizim faaliyetlerimizi de gizler ve hoþnutsuzluklar için gerekçeler saðlar. Gizli cemiyetlere girmeye en istekli olan sýnýf, geçimlerini dalaverelerle saðlayan ve mesleki açýdan ilerlemeye meraklý döneklerdir. Kurduðumuz sistemin mekanizmasýný oluþturmak için onlarý kullanmak ve onlarla çalýþmak bizim için hiç zor deðildir. ... Büyük bilgelerimiz ne kadar ileri görüþlüymüþler ki, daha eski çaðlarda, gerçek amaca giden yolda hiçbir nedenle durulmamasý ve bu amaç uðruna verilecek kurbanlarýn önemsenmemesini söylemiþler. Yahudi olmayan koyun sürüsünden kurban edilenleri hiç önemsemiyoruz. Her ne kadar kendi ýrkýmýzdan da birçok kurban verdiysek ýrkýmýzý Yahudi olmayanlarýn hayal bile edemeyecekleri bir konuma getirdik. Yahudi olmayanlara oranla çok daha az sayýda olan kendi kurbanlarýmýz, ýrkýmýzý yok olmaktan kurtarmak için kendilerini feda ettiler.” Burada ‘kendi toplumumuz/milletimiz’ diyebilecekken ‘kendi ýrkýmýz’ diyerek Beniisrael’in farklý ýrk olduðunu kendileri de söylemiþlerdir. ‘..ýrkýmýzý Yahudi olmayanlarýn hayal bile edemeyecekleri bir konuma getirdik..’ * SÝYON LÝDERLERÝNÝN PROTOKOLLERÝ, Nokta Yayýncýlýk, 2004

200

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

sözünde, geldikleri konumu hayal bile edemeyecek olanlar Yahudi olmayan Beniisrael halkýdýr. Kur’an’da onlarýn düþük seviyeli olduðu bilgisi verilmiþtir. Akýlý iþletme özelliðinden/ruhdan az bir miktar verilmiþ olanlar onlardýr. Bu nedenle hayal edemeyecekleri konuma ulaþanlar onlardýr; Beniisrael halkýdýr. Yahudiler kastedilmemiþtir.

“Ölüm herkes için kaçýnýlmaz bir sondur. En iyisi bu sonun, görevimizi yapmamýza engel olanlara, bu görevi baltalayanlara bizden daha yakýn olmasýný saðlamaktýr. Gerektiðinde Masonlar’ý dahi, kardeþliðin korunmadýðý gibi gerekçelerle idam ederiz. Sadece ölümle cezalandýrdýklarýmýz deðil, gerekirse hepsi normal bir hastalýktan ölmüþ gibi ölürler. Bunu bildikleri sürece, kardeþlik dahi itiraz etme cüretini gösteremez. Bu yöntemlerle, Masonlar arasýnda düzenimize karþý çýkabilecek olanlarý köklerinden söküp atarýz. Böylece bir yandan Yahudi olmayanlara liberalizmi telkin ederken, diðer yandan kendi insanlarýmýzýn ve ajanlarýmýzýn sorgusuz sualsiz itaat etmelerini saðlarýz.” Kur’an’da öðretildiði gibi, sabretmek; yapýlacak en zor iþlerden biridir. Son savaþ baþladýðýnda, kimin kimin boynuna vuracaðý, hangi tarafa zaferin nasip olacaðý da görülecektir. Mason derneðine üye olan her adam dernekteki ilk gecesinde yurdumuzu her türlü tehlikeye karþý koruyacaðýna dair yemin eder, and içer. Kâmil insan olabilmenin erdemleri arasýnda en önde gelenler ahlâk, onur ve þeref olduðuna göre, þimdi, yurdumuzu korumak için ettiði yemini tutarak mason derneði üyelerinin onurlu ve þerefli birer adam olduklarýný veya olmadýklarýný ispat etme zamaný gelmiþtir. Kaçmak, korkaklarýn iþidir. Her derneðin gücü üyelerinden geçer. Bunca doðru bilgi ortaya çýktýktan sonra akýlýný iþletebilen ve þerefi olan her üyenin, kandýrýlmýþ bilge siyonistlerin hazýrlamýþ olduðu oyunun ve hüsranla bitecek son’un bir parçasý olmaya devam etmesi, zavallý korkak duruma düþürülmesine göz yummasýndan baþka birþey deðildir. Vakit, namusu ve þerefi olan, ve korkak olmayan adamlarýn bir adým öne çýkma vaktidir. Kâmil insan olma yolunda ilerleme

201

çabalarý üç beþ sene bekleyebilir, kimse erdemlerini unutmayacaktýr. Kaldý ki, Kâmil insan olabilmek için tüm simge, iþaret ve söylemleri insanlarýn düþmaný olanlar tarafýndan kurgulanmýþ bir derneðe insanlarýn ihtiyacý var mýdýr? Yoktur. Mustafa Kamâl Atatürk’ün bir mason olduðuna dair söylem doðru deðildir. Bir mason derneði üyesi, ‘Atatürk ve Masonluk’ baþlýklý araþtýrma çalýþmasýnda þu bilgiyi vermiþtir. Atatürk, cumhuriyetin kurulmasýndan önceki bir tarihte Ýstanbul’da mason derneðine davet edilmiþtir. Bu toplantýya giden Atatürk, orada bulunanlarýn Ýngiliz mandasýný mý yoksa Amerikan mandasýný mý kabul etmenin daha iyi olacaðýný tartýþtýklarýný görünce toplantýyý terketmiþ ve bir daha gitmemiþtir. Gazi Mustafa Kamâl Atatürk, bir mason deðildir. Cinlerin Rabbinin/Yöneticilerinin adý olan Bal, arý sütü olan yiyeceðe bilinçli olarak verilmiþtir. Aradaki baðlantý; arý toplumunun kraliçe arý tarafýndan yönetilir olduðudur. Herþey onun içindir. Tüm diðer diþi ve erkek arýlar onun hizmetkârýdýr. Adýnda ve ambleminde bal, petek ve arý gibi kelimelerin ve sembollerin geçtiði sosyal, siyasi ve eðitim kurumlarý, perde arkasýnda siyonizmin kontrolü altýnda olan oluþumlardýr. Anavatan partisinin simgesi petekler ve arýlardýr. Þimdi lütfen dikkat. Siyonizmin sinsice nerelere kadar ve nasýl sýzdýðý inanýlýr gibi deðildir. Anavatan partisinin Ankara’daki merkez binasýnýn mimari yapýsý Yüksek Mühendis Mimar Doðan Tekeli ve Sami Sisa tarafýndan tasarlanmýþtýr. Söz konusu binanýn ana giriþinde baþýnýzý yukarý kaldýrdýðýnýzda göreceðiniz döþemede býrakýlan boþluk petek þeklinde altýgendir ve döþemeyi yine 6 adet(Allah’a ortak koþulan Rablerin de sayýsý 6’dýr) altýgen kolonlar taþýmaktadýr. Ankara, Çankaya Belediyesi tarafýndan 16 Mayýs 1988 yýlýnda 13242/12 no ile onaylanmýþ olan statik projeler incelendiðinde, siyonizmin sinsice nerelere kadar ve nasýl sýzdýðý görülmektedir. S-UP-C043 nolu paftaya bakýldýðýnda görülen þok edicidir. Altýgen kolonun donatýlarýnýn (inþaat demirlerinin) birbirlerini tutmalarý için kullanýlmýþ olan etriye demirlerinin þekli aþaðýda görüldüðü gibi Ýsrael devletinin bayraðýdýr. Statik proje Sedat Çataloðlu tarafýndan yapýlmýþtýr.

202

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI Su molekülü, Allah’ý ve Yüce Konseydeki 6 Rabbi/Yöneticiyi temsil etmektedir. Ýsrail Devleti’nin bayraðý ise ortasý boþ olacak þekilde sadece ilahlar kabul ettikleri 6 Rabbi/Yöneticiyi temsil etmektedir.

Altýgen Kolonun Kesiti

Donatý demirlerinin etriyelerle baðlanmasý kesme yüküne karþý ve donatýlarýn birlikte çalýþmasý için doðru tasarým hesabýnýn gereðidir. Fakat buradaki baðlanma þekline dikkat edilirse, üçgen teþkil edecek þekilde üçlü gruplar olarak birbirine baðlanmýþ olan demirlerin yerleri farklý yönlerdedir ve eðilme(moment) kuvveti sonucunda oluþacak çekme kuvvetine ayný ayda birlkte direnç gösterecek yerleþimde deðildirler. Etriye demirlerinin baðlanma þeklinin Ýsrael devletinin bayraðýnýn oluþmasý için bu þekilde yapýldýðý açýktýr. Rahmetli Turgut Özal’ý, kendi amaçlarýna ters düþen bir iþe; Türk olan milletlerin birliðini saðlama amacýna kalkýþtýðý için, en son yurd dýþý gezisinde kimlerin kalp krizine sebep olacak bir ilaçla öldürttüðü anlaþýlmýþtýr. Bir haftalýk yurd dýþý gezisinden dönen bir baþbakan, ertesi sabah kalktýðýnda spor yapmaz. Gezisindeki zehirleme olayý da içerden biri olmadan yapýlamaz. Bu tür olaylarýn deðiþmez kuralýdýr; ilk gelen hain olandýr. Rahmetli Özal’ýn ölümünün, ‘spor yaparken kalp krizinden öldü’ þeklinde açýklanmasý fikrini ilk ortaya atan kimse, hainde o’dur. 6. EN’AM SURESÝ 9. Ayet (YNÖ meali) Eðer o peygamberi bir melek kýlsaydýk kuþkusuz onu bir er kiþi yapacaktýk ve içine yuvalandýklarý kuþku ve karmaþayý onlarýn üzerlerine giydirmiþ olacaktýk. 9. Ayet (EHY meali) Kendisini bir melek de yapsaydýk, yine onu bir erkek kýlacak ve onlarý yine düþtükleri þüpheye düþürecektik.

203

Kur’an’da, hiçbir þey ve hiçbir kavram için iki farklý ‘ad’ kullanýlmadýðýný hatýrlarsak, ‘er’ adýnýn adam anlamýna gelmediðini de anlamýþ oluruz. Ýlk önce ayetde verilmiþ bilgiler üzerinde daha dikkatli düþünmemiz gerekiyor. ‘... bir melek kýlsaydýk kuþkusuz onu bir er kiþi yapacaktýk’ . ‘Kiþi’ ifadesi, cin ve melek gruplarýndan olanlar için kullanýlan bir tanýmlamadýr. Biz insanlar için kullanýlmasý yanlýþtýr. ‘Ër’ sözcüðünün anlamý ise ‘eriþme’dir. Melekler kanatlý, uçabilen varlýklardýr. Eðer gönderilen peygamber bir melek olsaydý, uçarak eriþen/uçan bir kiþi olacaktý ‘ve içine yuvalandýklarý kuþku ve karmaþayý onlarýn üzerlerine giydirmiþ olacaktýk.’ Karþýlarýnda ‘uçan’ bir ‘kiþi’ görselerdi, hiçbir þüphelerinin kalmayacaðý bu ayette verilmiþ olan bilgidir. Bugün de bu olay meydana gelse, ayný etkiyi yapacaðýna þüphe yoktur. Cenaze namazýnda imamlara ‘er kiþi niyetine’ sözünün söyletilmesinin amacý, ilerleyen sayfalarda açýklanmýþtýr. Cem, Ýngilizce’de ‘Sam’ olarak yazýlan adýn anlamýný da þudur. Ýbranice harflerle yazýlýþý; Sin(Günah), Aleph (Akýlsýz kafa), Mem(Su) dur. Anlamý; günahkâr akýlsýz kafalýnýn suyu/dölü/soyu demektir, yani þeytanýn/Ýsrael’in, akýlýný iþletemeyen Golan türü olan oðluna verdiði addýr. Yahudiler’in, cinlerden olmamalarýna raðmen Sami olarak da anýlmasý buradan gelmektedir. Atatürk’ün milli mücadeleye baþlarken ilk ayak bastýðý, bu yýl futbol 1. liginden Diyarbakýr gibi düþürülen ‘Samsun’ þehrinin adýna dikkat ettiniz mi? ‘Sam’; Ýsrael’in Golan türü akýlý olmayan oðluna verdiði ad, ‘Sun’; Güneþ demektir. ‘Samsun’ ne demek oluyor? Elen ýrkýndan kurtulan siyonizmin ýþýk saçtýðý, yeniden doðduðu yer anlamýndadýr. Mustafa Kamâl Atatürk, kendisine yakýþtýrýlmaya çalýþýldýðý gibi, Ýslam’ý kullanýp sonra da sýrtýný dönmemiþtir. Siyonistleri kullanmýþtýr. Bir anda Cumhuriyeti kurmuþ, milletin iradesine baðlý ve toplumcu(halkcý deðil) bir düzen kurarak, yerde siyonizme en büyük golü atmýþtýr. Cumhuriyeti kimseye sormadan ilan ettiðinde, niçin kendisine Ýzmir’de suikast hazýrlandýðýný, en yakýnýndakilerin niçin uzaklaþarak ayrý oluþumlar kurduklarýný düþünüyordunuz?

204

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

‘Osman/OSËMAÑ’ adýndaki ‘OS’, erken Türkçe’deki yirmi ikinci tamðadýr, anlamý ‘Gök/Gökler’ demektir. ‘ËMAÑ’ ruha sahip/akýlýný iþleten demektir. Osman adýnýn anlamý; ‘gökteki akýlýný iþleten/düþünen’ demektir. Türkçe anlamý budur. Fakat Allah, sadece akýlýný iþleten deðil, akýlý iþletme sisteminin sahibi olandýr. Siyonistler ‘Osman’ adýna, erken Türkçe’den türettikleri ve bu tamðalara kendilerince yükledikleri anlamlarla yine bir mesaj gizlemiþlerdir. ‘Os’ harfi erken ve bugünkü Ýbranice’de on sekizinci harf. Erken Ýbranice’de bu harfe verdikleri isim ‘þade’. Bugünkü adý ise çok farklý deðil, ‘Tsâdhe’, þekilsel tanýmý ‘ fish hook/balýk kancasý/oltasý/olta ile balýk tutmak’. Þimdi nereden nereye. Fi tarihinde maymuna döndürülen bir kýsým Beniisrael halkýnýn baþlarýna bunun gelmesinin sebebi; Allah’ýn, kendilerine yasak etmiþ olmasýna raðmen içlerinden bazýlarýnýn cumartesi günü balýk tutmaya çalýþmýþ olmalarýdýr. ‘Man’ sözcüðüne yükledikleri anlam erkek olup onlarýn uydurmuþ olduðu anlamýyla ‘Osman’ adýna yükledikleri anlam; ‘Balýkçý’ dýr. Ýngilizce’de bu adýn karþýlýðý ‘Fisher’ dir. ‘Tapýnak Þövalyelerinin Hazinesi’ olarak bilinen hazine vardýr. Fakat altýn, pýrlanta veya tarihi eserlerden oluþan bir hazine deðildir. Saklanan; Ýsraeloðullarý’na indirilen kitapda olan ve saklanan ayetlerdir. Bu hazine þu an nerededir? Siyonistlerin insanlarý ve özellikle Yahudiler’i içine düþürdükleri tüm oyunlara bakýldýðýnda hepsinin ortak bir noktasý vardýr; yaptýklarý herþey göz önündedir. Bu hazine de ayný þekilde göz önünde olmalýdýr. Fransýz ihtilali siyonist Yahudiler tarafýndan planlanmýþ ve uygulanmýþtýr. Siyonizmin tam kontrolünde olan Fransa’da, 1886 yýlýnda Özgürlük Anýtý yapýlarak ABD’ye hediye edilmiþtir. Tapýnak þövalyelerinin hazinesi iþte bu anýtýn içinde yeni dünya düzeni olarak kurulmuþ olan Amerika kýtasýna gitmiþtir ve Newyork þehri limanýnda sürekli olarak göz önündedir. Bu bir kadýn heykelidir ve elindeki meþale ile sözde özgürlüðe giden yolu gösteren rehberi, yani Ýsrael’i temsil eder. Baþýnda kraliçe olduðunu simgeleyen

205

taçda da 7 tane sivri çýkýntý vardýr. Yüceler yücesi Tesnîm ve ilâhlar kabul ederek O’na ortak koþtuklarý diðer 6 Rabbi/Yöneticiyi temsil etmektedir. Kitabýn saklanan levhalarý da bu anýtýn sol elinde taþýdýðý, temsilen ‘insan haklarý beyannamesi’ olarak tanýmlanan tabletlerin içindedir. Böyle olmasý þarttýr ki kýyamet günü Allah’ýn huzurunda toplanýldýðýnda ellerinde kanýt olsun ve ‘biz herþeyi onlarýn gözü önünde yaptýk, madem insanlar akýllarýný iþletenler olarak bizden üstündü, düþünerek anlasalardý’ diyebilmek için tuzaklarý ve yalanlarý hep göz önündedir. Hep göz önünde saklanmýþlardýr. Özgürlük Anýtý, Osmanlý tarafýndan Mýsýr’a götürülmek üzere Fransa’ya sipariþ edilmiþ ve parasý Osmanlý tarafýndan ödenmiþtir. Son anda iþler karýþtýrýlmýþ ve Amerika’ya götürülüp oraya yerleþtirilmiþtir. Bu durum; tapýnak þövalyelerinin hazinesinin binlerce yýldýr peþinde olan ve onlarý ortaya çýkarmak isteyen Hýristiyanlýk âlemini atlatabilmek ve dikkatlerini çekmemek için Osmanlý yönetimindeki, Ýbraniler’in tuzaðýna düþmüþ olan siyonist Yahudiler’in kurguladýklarý bir oyundur. Bu tür oyunlarla bir taraftan amaçlarýna adým adým yaklaþmakta, diðer taraftan da Allah’a þu mesajý vermektedirler; “ Bizden üstün olduðu için önünde secde etmemizi insanlarý kendi amacýmýza alet edip kullanýyoruz da farkýna varmýyorlar. akýlý iþletme sistemi/ruhu olan insanlar mý bizden(cinlerden) daha üstün, yoksa biz mi?” Cinlerden türetilmiþ ve idrak etme özelliði verilerek kendilerine yerde þans verilmiþ, âlemlere üstün kýlýnmýþ olan Ýsraeloðullarý, eðer yolun doðrusundan gitmiþ olsalardý, o zaman Ýsrael ve cinlerin hiç bir þansý kalmamýþ ve de tamamen varlýk âleminden silinmiþ ve yok olmuþ olacaklardý. Bu nedenle Yahudi toplumu, bazý iþlerde Beniisrael halkýna itaat etme sözü veren Yahudiler tarafýndan tuzaða düþürülmüþ, Ýbraniler’in Yahudi toplumunun atalarý olduðu yalanýna inandýrýlarak yanlýþýn içine çekilmiþ ve kendisine kýyamet gününe kadar süre verilen Ýsrael’e/siyonizme hizmet ettirilmiþlerdir. Siyonistlerin kendilerine ana kraliçe kabul etmiþ olduklarý Ýsrael ve ilâhlarý kabul ettikleri Bal, aslýnda Yahudiler’e en büyük düþmanlýðý yapmýþ ve kimi Yahudiler’in lanetlenmelerine sebep olmuþlardýr. Varlýk alanýnda kalabilmek/var olabilmek için Yahudiler’i kullanmýþlardýr.

206

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Ýsrael ve ona uyanlar, sonsuz yaþamýn içinde olmalarýna ve uyarýlmalarýna raðmen, varlýk alanýndan yok edilmemek için Allah ile ilgili yalan söyleyebilmiþler, itaatten çýkmýþlar, seçtikleri yaþayýþ biçimleri ile düzeni ve huzuru bozacak þekilde davranmaya devam etmiþlerdir. Allah, henüz cenneti ve sonsuz yaþamý gözleriyle görmeden inanan, kendi iradesiyle doðru ve güzel þekilde yaþama yolunu seçen insanlarý belirlemek, güvenilir olan bu ruhlarý seçip benzer yeni vücudlarý ile ölümün bir daha tadýlmayacaðý, yaþamýn sonsuz olduðu yerde yaþam vermek için, yerdeki bu hayatý sýnav ortamý olarak hazýrlamýþtýr. 11. HÛD SURESÝ 7. Ayet (YNÖ meali) O, odur ki, gökleri ve yeri altý günde yaratmýþtýr. O'nun arþý da su üzerinde idi. Böyle yapmasý, iþ ve davranýþ yönünden hanginizin daha güzel olduðunu belirlemek için sizi denemeye yöneliktir. Sen, "Kuþkusuz, sizler ölümden sonra diriltileceksiniz!" dediðinde, küfre batanlar hemen ve kesinlikle þöyle derler: "Bu apaçýk bir büyüden baþka þey deðildir." 7. Ayet (EHY meali) O, hanginizin daha güzel davranacaðý hususunda sizi imtihan etmek için gökleri ve yeri altý günde yarattý; Arþý su üstünde idi. Böyle iken Allah bilir ya, sen onlara: " Siz öldükten sonra diriltileceksiniz." dersen, küfredenler kesinlikle: " Bu apaçýk aldatmadan baþka birþey deðildir!" derler. 34. SEBE' SURESÝ 20. Ayet (YNÖ meali) Yemin olsun, Ýblis onlarla ilgili sanýsýnda isabet etti. Ýnananlardan bir grup dýþýndakiler ona uydular. 20. Ayet (EHY meali) Yine andolsun ki, iblis onlar aleyhindeki tahminini gerçekten doðru buldu da içlerinde müminlerden ibaret bir gruptan baþkasý ona uydular. 21. Ayet (YNÖ meali)

207

Oysaki onun, onlar üzerinde hiçbir sultasý yoktu. Sadece biz; âhirete inananý, onun hakkýnda kuþkuya düþenden ayýrmak için böyle yapýyorduk. Rabbin herþey üzerinde Hafiz'dir, kollar, korur, gözetir. 21. Ayet (EHY meali) Halbuki onun, onlarýn üzerinde hiçbir hakimiyet gücü yoklu; fakat Biz ahirete imaný olan belirleyecek, ondan þüphe içinde bulunandan ayýrt edecektik. Öyle ya, Rabbin herþeyi koruyup gözetendir.

Ýsrael, cennetden kovulup kendisine kýyamet/hesap gününe kadar süre verildiðinde insanlarý azdýracaðýný, yoldan çýkaracaðýný, sapýklýðýn içine çekeceðini ve çok azý hariç tüm insanlarý hokumu altýna alacaðýný iddia etmiþtir. Sadece sýnav aracý olarak var edilen Beniisrael halký da ‘yer projesi’nin sonunda yok edilmemek için bu amaca ortak olmuþ ve Ýsrael’in iddialarýný baþarmak adýna, baþta böyle bir amacý olmayan Yahudiler’i, Yahudi toplumunu kullanarak da tüm insanlarý kandýrmýþ, rezil bir yaþamý cazip göstererek yalan söylemiþ, yalan yere yemin etmiþ ve yine insanlarý kandýrýp savaþlar çýkarmýþlardýr. Ýsyan eden cinlerin amacý; kaybettikleri posizyona tekrar yükselebilmek için insan toplumlarýný Allah’ýn gözünden düþürmek olmuþtur. Fakat, Allah’ýn hesabý herkesin hesabý üzerindedir. Bir Yahudi olan Lenin, ‘zýt kuvvetler ayný amaca hizmet ederler’ þeklinde bir söz söylemiþtir. Siyonizm, kendi savaþýný kazanmak ve cehennemden kurtulmak için sadece bir Teñri olmadýðýna, semavi kitaplarýn Allah katýndan indirilmediðine ve bu nedenle de hesap verilecek bir gün olmadýðýna insanlarý inandýrmaya çalýþýrken, bunlara kanmayýp doðru yoldan çýkmayanlarýn da seçilerek Allah için kazanýlmýþ birer irade olmalarýna hizmet etmiþtir. Kendileri yerine sonsuz yaþamýn mirasçýlarý seçilmiþ olan insanlarýn önünü açmýþlardýr. 14. ÝBRAHÝM SURESÝ 22. Ayet (YNÖ meali) Ýþ bitirilince þeytan onlara þöyle dedi: "Allah size hak bir vaatle vaatte bulundu, ben ise vaat ettim ama vaadimden caydým. Benim sizin üzerinizde bir sultam yoktu. Sizi davet ettim, siz de bana uydunuz. Hepsi bu. Þimdi beni kýnamayý býrakýn da öz benliklerinizi kýnayýn. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Aslýnda ben sizin, daha önceden beni þirk aracý yapmanýza karþý çýkmýþtým. Zalimler için acýklý bir azap öngörülmüþtür."

208

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

22. Ayet (EHY meali) Ýþ bitince þeytan da der ki:" Allah size gerçek olaný va'detti; ben de bir va'd yaptým, size karþý yalancý çýktým! Zaten benim size karþý bir gücüm yoktu; ancak sizi çaðýrdým, siz de bana uydunuz; o halde beni kýnamayýnýz, kendinizi kýnayýnýz! Ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsýnýz. Bundan önce de ben, sizin beni Allah'a ortak koþmanýzý tanýmamýþtým; muhakkak ki, zalimlerin hakký acý bir azaptýr!"

Aslýnda bu durumdan dolayý ve bu vesile ile siyonizme ‘ÞÖKRAN’ dememiz gerektiði de açýktýr. Eðer Ýsraeloðullarý atalarýndan duyduklarýna inanmamýþ ve Ýsrael’in hazýrlamýþ olduðu yoldan gitmemiþ olsalardý, geleceðimizle ilgili durum çok daha zor olacaktý. Rezilliðin, sapýklýðýn ve zulmün içine çekmeye çalýþarak insanlarý kötü gösterme yolunu seçme yerine, daha ahlâklý, daha adaletli ve tamamen barýþdan yana bir yaþam yolunu seçmiþ olsalardý ki; Allah, onlara, kitapdan pay ve peygamberlik de vererek onlarý âlemlere üstün kýlmýþtý, o zaman biz insanlarýn iþi zorlaþmýþ olacaktý. Allah, insanlarý arþýn mirasçýlarý olarak seçmemiþ ve þu an cinlerin yönetimi altýnda yaþýyor da olabilirdik. Onlar yanlýþ olan yolu seçmemiþ olsalardý, insanlarýn arþa eriþecekler olarak seçilmesi bu denli kolay olabilir miydi? Sýra Ýsrael’in son iddiasýný baþarmaya gelmiþtir; yine Yahudi toplumunu kullanarak tüm insan toplumlarýný hokum altýna alacak þekilde dünya krallýðýný kurmak. Bunun baþarýlmasý Anadolu’nun ve boðazlarýn hokum altýna alýnmasýndan geçer. Allah niçin, Allah’dan baþkasýnýn hokumunu kabul etmemiþ, Allah’dan baþkasýna boyun eðmemiþ, insanca yaþama þartlarýný her zaman savaþarak korumuþ olan Türk toplumunu var etmiþtir? Allah niçin Anadolu’da Türkler’in yaþamasýný, Türk olma bilincinin kuvvetlenmesini nasip etmiþ ve Anadolu Türk yurdu olmuþtur? Allah’ýn hesabý, herkesin hesabý üzerindedir. Doðrular tüm toplumlar tarafýndan öðrenildiðinde, ‘Türkiye Türkler’e býrakýlmayacak kadar deðerlidir’ diyenler ve Avrupa’da da Türk bayraðýný yakanlar, Anadolu’da Türk milletinin yaþýyor olmasýna þükredecekler. Þimdi bunlar için çok fazla kahýr etmeye gerek yoktur.

209

Bugün ayný film tekrar sahneye koyulmak üzeredir; siyonizm ve bunun sonucundaki asýl hedef; Ýsrael devleti düþmanlýðý. Tüm yurdlarda baþlatýlmýþtýr ve tabii ki baþlatanlar yine kandýrýlmýþ siyonist Yahudiler’dir. Sýra Türkiye’dedir. Bunun temelleri 80’li yýllarýn baþýnda atýlmýþtýr. 1970 sonrasý devrimciden çok sosyalisti, ülkücüden çok milliyetçiyi oynayan siyonist Yahudiler, 80 sonrasýnda Ýslam perdesinin arkasýna geçmiþlerdir. Bugün yurdumuzdaki Ýslami gruplaþmalarýn baþýný çekenlerin çoðu siyonist Yahudi’dir ve siyonizm/Ýsrael devleti düþmanlýðýný baþlatmak için Kur’an’ý ve inananlarý kullanmaya baþlamýþlardýr. Bunu yapabilmek için de inananlarý, Kur’an’daki ayetlerle yönlendirmeye çalýþmaktadýrlar. 2. BAKARA SURESÝ 191. Ayet (YNÖ meali) Onlarý yakaladýðýnýz yerde öldürün; onlarýn sizi çýkardýklarý yerden siz de onlarý çýkarýn. Fitne/baský ve bozgunculuk, öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da, onlar sizinle çarpýþmaya girinceye kadar siz de onlarla çarpýþmaya girmeyin. Eðer sizinle çarpýþmaya girerlerse siz de onlarý öldürün. Ýþte böyle verilir küfre sapanlarýn cezasý! 191. Ayet (EHY meali) Onlarý nerede yakalarsanýz öldürün ve sizi çýkardýklarý yerden onlarý çýkarýn. O fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Yalnýz Mescid-i Haram'ýn yanýnda, onlar sizinle savaþmadýkça siz de onlarla savaþmayýn! Fakat sizi öldürme- ye kalkýþýrlarsa, hemen onlarý öldürün. Kafirlerin cezasi böyledir. 4. NÝSA SURESÝ 89. Ayet (YNÖ meali) Onlarla eþitlenesiniz diye kendilerinin küfre saptýðý gibi küfre sapmanýzý istediler. O halde, Allah yolunda göç edecekleri vakte kadar onlardan dostlar edinmeyin. Eðer yüz çevirirlerse onlarý yakalayýn ve bulduðunuz yerde öldürün. Bir daha da onlardan ne dost edinin ne de yardýmcý. 89. Ayet (EHY meali) Kendileri küfre saptýklarý gibi, sizin de sapmanýzý isterler ki eþit olasýnýz. O yüzden

210

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan dost edinmeyin; aldýrmazlarsa bulunduðunuz yerde kendilerini yakalayýp öldürün ve onlardan ne bir dost, ne de bir yardýmcý edinin! 91. Ayet (YNÖ meali) Diðer bazýlarýný da bulacaksýnýz ki, hem sizden emin olmak hem de kendi toplumlarýndan emin olmak isterler. Ama fitneyle yüz yüze getirildiklerinde baþaþaðý içine dalarlar. Bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barýþa gitmezler ve ellerini sizden çekmezlerse onlarý yakalayýn, tuttuðunuz yerde öldürün. Ýþte böylelerinin üstüne gitme- niz için size açik bir izin ve kuvvet verilmiþtir. 91. Ayet (EHY meali) Diðer bir takýmýný da hem sizden emin kalmak hem de kendi milletinden güven içinde olmayý ister halde bulacaksýn. Fitneye sürüklendikçe de döner döner içine atýlýrlar. Eðer bunlar sizden çekinmez ve barýþa yanaþýp saldýrýdan geri durmazlarsa, kendilerini bulduðunuz yerde yakalayýp öldürün. Ýþte bunlarýn aleyhine size açýk bir yetki verdik. 9. TEVBE SURESÝ 5. Ayet (YNÖ meali) O haram aylar çýktýðýnda artýk müþrikleri, kendilerini bulduðunuz yerde öldürün. Yakalayýn onlarý, kuþatýn onlarý, tüm geçit noktalarýný týkayýn onlarýn. Bunun ardýndan tövbe eder, namazý/duayý yerine getirir, zekâtý verirlerse, yollarýný açýn onlarýn. Kesin olan þu ki, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. 5. Ayet (EHY meali) O haram aylar çýkýnca artýk müþrikleri nerede bulursanýz öldürün, onlarý yakalayýp hapsedin ve bütün geçit baþlarýný tutun! Eðer tevbe edip namaz kýlar ve zekatý verirlerse, onlarý serbest býrakýn; çünkü Allah baðýþlayan ve merhamet edendir.

Sadece bu ayetlere dikkat çekilmesiyle, Kur’an’ý, bir kez olsun anlayacaðý dilde kendisi okumamýþ inananlarý kandýrýp Yahudiler’i ve de Ýsrael devletini ortak hedef haline getirmeye çalýþmaktadýrlar. Böylece yaþanacak son savaþta insanlarý ilk önce saldýrmýþ duruma düþürerek, ‘biz kendimizi savunduk’ deme kanýtýný elde etmiþ bir þekilde, yerdeki insanlarýn ola-

211

bildiðince çoðunu öldürme fýrsatýný ele geçirecekler. Yukarýdaki ayetleri dikkatlice okuyun, hep ‘onlar’ þeklinde hedef gösterilmiþtir. ‘Onlar’; Beniisrael halkýdýr/Ýbraniler’dir. Yahudiler deðildir. Ýnananlarýn bu tuzaða düþmemesi þart olduðu gibi, yerdeki tüm Yahudiler’in de artýk uyanýp Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halkýnýn Yahudi ve bir insan toplumu olmadýklarýný, ecdatlarýna verilmiþ bir sözleri olmadýðýný anlayarak karþý cephe alma zamanlarý gelmiþtir. Unutmayýn; insan toplumlarýnýn birleþmesine liderlik etmek, Allah’ýn/ÖK’ümüzün WUÇUZÝL’e (Yahudi toplumuna) yüklediði görevdir. Kur’an bir bütündür. Allah, sadece cana bir kasýt ve yurda bir saldýrý olduðunda savunma ve öldürme izinini vermiþtir. Dahasý, tövbe kapýsý kapanmamýþtýr ve her hangi birisi için kötüdür, cehennemliktir kararýný vererek saldýrmak, Allah’ýn sözünün ve iradesinin önüne geçmektir. Allah, Kendisi’ne inanmayanlarý affetmeyeceðini söylememiþtir. Allah’ýn kesinlikle affetmeyecek olduklarý; kendisine ortak koþan müþriklerdir. Yüce konseydeki Rableri/Yöneticileri de ilâhlar kabul edenler ve zulmedenlerdir. 9. TEVBE SURESÝ 12. Ayet (YNÖ meali) Eðer verdikleri ahitten sonra yeminlerini bozar, dininize saldýrýrlarsa, o zaman küfrün elebaþlarýný öldürün. Çünkü onlarýn yeminleri yoktur. Böyle yaparsanýz hal ve gidiþlerine son verebilirler. 12. Ayet (EHY meali) Ve eðer antlaþma yaptýktan sonra yeminlerini bozar ve dininize saldýrýya kalkarlarsa, o küfür öncülerini hemen öldürün. Çünkü onlarýn yeminleri yoktur, belki vazgeçerler.

Allah’ýn, saldýrdýklarý zaman ‘bulunduklarý yerde öldürülmelerini’ emrettiði; küfrün, inkârýn/Ýbraniler’in elebaþý olanlardýr. Cenneti, cehennemi, sonsuz yaþamý ve hesap verme gününün yaþanacaðýný çok iyi bildikleri halde ‘doðru bilgiyi örtenler’, insanlarý kandýranlardýr.

212

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

‘Eðri’ kavramýnýn ne olduðunu bilmezsek, ‘cetvel düzdür’ tanýmlamasý bize hiçbir þey ifade etmez. Kötü ve yanlýþ olan ile, iyi ve doðru olan ayný ortamda bulunmazsa, bir sýnav ve seçim yapabilme söz konusu olamaz. Beniisrael halký, inkâr etmelerinden ve Allah’a ortak koþmaktan vaz geçmedikleri için lanetlenmiþ, tüm insanlar için sýnav aracý olmuþ, yerdeki sýnavda kötü ve yanlýþ olan yaþamý sergilemiþlerdir. Onlar, insan toplumlarýnýn hokum altýna alýnabilmesi için ilk önce toplumlarýn kendi içinde parçalanmalarý gerektiðini çok iyi görmüþlerdir. Bunu baþarabilmek için de insanlarýn ahlâki yapýsýný bozmuþ, sevgi ve saygýyý yok ederek birliðin bozulmasý için her türlü rezilliði ön plana çýkarmýþ, toplumlarý birbirlerine düþürmüþlerdir. Yahudi toplumunuda, ‘ancak böyle yaparsak onlarý parçalar ve hokum altýna alarak dünya krallýðýný kurabiliriz’e ikna ederek, kandýrabildikleri Yahudiler’i de yanlýþ yaþam örnekleri haline getirmiþlerdir. Yahudi olmadýklarý halde Yahudi milliyetçiliði olarak öðrettikleri siyonizm ile Yahudi toplumunu büyük Ýsrael devleti havucunun peþinden koþturmuþ, kullanmýþlardýr. Tüm bunlarý yaparken rezilliklerine uymayan ve zulme boyun eðmeyenlerin de Allah tarafýndan seçilmesini saðlamýþ, sýnav aracý olma görevlerini yerine getirmiþlerdir. Yahudiler, muhtemelen Kýzýlderililer ve Eskimolar hariç, diðer tüm toplumlarýn içine karýþmýþlardýr. Bunun iki sebebi vardýr. Beniisrael halký ve bilge siyonist Yahudiler, tarihte yaþanmýþ ve Kur’an’da da bilgisi verilmiþ olan olaylardan þu sonuca ulaþmýþlardýr. Allah, bir kavmi veya toplumu cezalandýracaðý/helâk edeceði/yerden yok edeceði zaman, ilk önce o kentte yaþayan müminlerin oradan çýkmasýný saðlamýþ, sonra azabýný meydana getirmiþtir. Beniisrael halkýnýn Yahudiler’i de peþlerinden sürükleyerek diðer toplumlarýn arasýna karýþacak þekilde yaymalarýnýn bir sebebi budur; kendilerini korumak. 48. FETÝH SURESÝ 25. Ayet (YNÖ meali) Onlar o kiþilerdir ki, küfre sapýp sizi Mescid-i Haram'dan geri çevirdiler, bekletilen kurbanlýk hediyelerin, yerlerine ulaþmasýna engel oldular. Eðer kendilerini taný-

213

madýðýnýz için çiðneyeceðiniz ve bu bilgisizlik yüzünden üzüntü ve kýnayýþla karþýlaþacaðýnýz inanmýþ erkeklerle inanmýþ kadýnlar olmasaydý, iþ baþka türlü olurdu. Böyle olmasý, Allah'ýn, dilediðini rahmetine sokmasý içindir. Onlar birbirlerinden ayrýlmýþ olsalardý, inkâra sapanlarý acýklý bir azapla cezalandýrýrdýk. 25. Ayet (EHY meali) Onlar, o küfredip de sizi Mescidi Haram'dan alýkoyanlar ve durdurulmakta olan kurbanlýk hediyeleri yerine varmaktan men'eden kimselerdir. Eðer kendilerini tanýmadýðýnýz bir takým inanan erkeklerle inanan kadýnlarý bilmeyerek çiðneyip de o yüzden sanýnýza bir leke dokunmasý ihtimali olmasaydý (Allah size fetih için izin verirdi). Allah dilediðini rahmetine koyacaðý için, eðer çekilebilselerdi elbette içlerinden o küfredenleri acý bir azaba uðratýrdýk.

Ýkinci sebep ise, Ýsrael’in, kendisine kýyamet gününe kadar süre verildiðinde yapacaðýný iddia ettiði son amaç; ‘Ýyi kullarýn müstesna, insanlarýn tümünü hükümüm altýna alacaðým’. iddiasýdýr.Tüm toplumlarýn hokum altýna alýnabilmesi de içlerine sýzmaktan, onlarýn yöneticileri olmaktan geçer. Bugün, doksandan fazla ve de geliþmiþ ülkenin siyasi yönetiminde siyonist Yahudiler vardýr. ‘Dünya krallýðý’na itaat etmeleri için her milletin baþýnda kendileri yönetici olmuþlardýr. Siyonist bilge hahamlar, hem diðer milletlerin arasýna karýþýp kendilerini korumak hem de tüm milletleri hokum altýna alabilme amacýný baþarmak için binlerce yýldýr Yahudiler’i yerde her yere yaymýþlardýr. Yahudiler’in binlerce yýl bir devlet kuramamalarýnýn sebebi budur. Beniisrael halkýnýn toplu halde yerleþik hayatta kalarak bir devlet kurmalarý, hem topyekün Allah’ýn gazabýndan korunmalarýný hem de tüm milletleri hokum altýna alma amaçlarýný engelleyeceði için, kendi akýllarýnca doðrusunu yaptýklarýný düþünmüþ, ama aslýnda Allah’ýn kendilerine yüklediði sýnav aracý olma görevini icra etmiþlerdir. Kabala'nýn (Tevrat’ýn yorumu), kâmil insan olma yolundaki öðütleri ve gösterdiði yollar, Kur'an'da gösterilmiþ olan izlenecek yollarla örtüþmektedir. Tevrat'ýn da kaynaðý Allah katý olduðuna göre bu doðaldýr. Peki eðer Yahudi toplumu kendi nesillerini Kabala ile eðitti ise, nasýl olmuþta Yahudi düþmanlýðý oluþmuþtur? Sýnav aracý olan Beniisrail halkýna itaat etmeye

214

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

söz veren siyonist bilge Yahudiler’in tuzaðýna düþerek, onlarýn kendilerine yüklenmiþ olan sýnav aracý olma görevine ortak olacak þekilde kandýrýlmalarýndan dolayý, yerine getirmek için seçmek durumunda kaldýklarý yaþam þekilleri, ister istemez Yahudiler’e de düþmanlýk oluþmasýný saðlamýþtýr. Kabalistlerin yaptýklarý en büyük hata þu olmuþtur. Sadece üzerinde bulunduðumuz yerin varlýk alaný olduðu, Allah'ýn fiziksel olarak tecelli ettiði yaþam yerinin sadece burasý, ve sonrasýnýn sadece ruhlar âlemi olduðu, cennetin ve cehennemin de, yani cezanýn ve ödülün sadece bu yaþamda olduðu söylemi ve öðretisidir. Tabii soru; kabalistler hata mý yapmýþlardýr, yoksa Beniisrael/Ýbraniler ile anlaþtýklarý için mi bu þekilde öðretmiþlerdir? Beniisrael, Yahudi toplumunu, hesap verilecek bir gün olmadýðýna ikna etmeden kullanamayacaðý için bu þekilde yorumlanmýþ, sonrasýnda vücuda sahip olunmayacaðýna ve böylece fiziksel bir acý çekileyeceðine inandýrmýþlardýr. Buraya kadar okudunuz, hiç düþündünüz mü? Hesap verme günü yaþanmayacak olsa ve sonrasýda sadece ruhlar âlemi olsaydý, yerde siyonizm bu denli güç kazanmýþken ve de Allah’ýn hokumu her an geçerli olmasaydý, bu çalýþmanýn yapýlmasýnýn ne anlamý, ne faydasý olurdu? Biraz geri çekilip fotoðrafýn tümünü görebilirseniz, Kabala’nýn, ‘ölümden sonra sadece ruhlar âlemi vardýr, ceza da ödül de bu yaþamdadýr’ yorumu ile kandýrýlmalarýyla Yahudilerin nasýl aðýr bir yük altýna girmiþ olduklarýný ve sýnav aracý olanlara alet olarak yaptýklarý sonucunda binlerce yýldýr nasýl bir korkuyla yaþamak zorunda kaldýklarýný ve acý çektiklerini de görebilirsiniz. Ama artýk bitti, akýlýnýzý iþletirseniz. Yerdeki sýnav halâ devam ediyor ve akýlýnýzý iþleterek doðru tarafa geçiþ kapýsý henüz açýk. Yahudi toplumu, kendiniz için þunu görmelisiniz! Son viraja girdik. Artýk uyanma, doðruyu öðrenme ve geleceðinizi kurtarma zamaný geldi; aydýnlanma çaðý. Bunu baþarmak; doðruyu, ilimin bugün ulaþmýþ olduðu bilgi seviyesiyle ikna olarak anlayýp inanmaktan; adaleti her zaman dimdik ayakta tutarak, hýrsýzlýk, ahlâksýzlýk, sapýklýk yapmadan yaþayýp insanlara yardým

215

etmekten ve saldýrý baþladýðýnda yurdumuzu ve milletimizi koruyarak, Teñri’den baþka kimseye boyun eðmeyeceðimizi ispat etmekten geçer. Ýsrael ve ona uyanlar, Hz.Adem’in topraktan var ediliþine þahit olmalarýna raðmen Allah’dan baþka ilâh olmadýðýný kabul etmeyip, yüce konseydeki Rablerin de ilâhlar olduðuna dair iddialarýný sürdürmüþ, akýlý iþletme sistemiyle donatýlmýþ insanýn üstünlüðünü ve yöneticileri olmasýný kabul etmemiþlerdir. Ýsyanýn asýl sebebi Adem’in topraktan var edilmiþ olmasý deðildir. Bu, Ýsrael’in arkasýna gizlendiði sebeptir. Teñri, Ruh’undan içine üfleyerek akýlý iþletebilme sistemi/irade ile yücelttiði insanýn önünde tüm cinlerin ve meleklerin secde etmesini emretmesiyle birlikte, sonsuz yaþamda insanlarýn yönetimi ve emrinde olacaklarýný görmüþ olmalarý isyanýn sebebidir. Kendisine kýyamet gününe kadar süre verilen Ýsrael’in, Adem ve eþini yasak olanla kandýrmayý baþarmasýndan, yani akýlýný iþleten bir varlýk olan insaný da ÖK’ümüze itaaten çýkarmayý baþarmasýndan sonra, birlikte yere indirilmeleriyle sýnav süreci baþlamýþtýr. Siyonizm; kýyamet gününden önce, adaletsiz, ahlâksýz ve yanlýþ olan herþeyin en sonunda zorla yaptýrýlacaðý þekilde, tüm insanlarýn yönetim altýna alýnarak dinin/yaþamýn Allah’a ait olduðunu inkâr ettirme gayesiyle, sonsuz yaþama hangi varlýk grubunun mirasçý olacaðýna dair amaçla baþlamýþ mücadeledir. Yer, sýnavýn ilk basamaðýdýr. Allah, her insaný iyiden ve güzelden yana yaþayacak, kendi iradesi olmayan varlýklar haline getirebilir. Hatýrlayýn ki cinler, akýlý iþletme özelliði/ruhlarý/iradeleri olmamasýndan dolayý gözle görülemez AL-APA’nýn varlýðýný anlayamadýklarý için yüce konseyin hokumdarý yüceler yücesi Tesnîm’e/ÖK’e/Allah’a ortak olmak istemelerinden dolayý sistem zarar görmüþtür. Bu durumun alternatifi olarak devreye insan adlý varlýk ve iþin içine ruh/akýlý iþletme sistemi/irade girince, herkesin kendi akýlýyla/iradesiyle ÖK’ümüzün öðrettiði yaþam ilkeleriyle yaþamayý seçmesi gerekmektedir ki tutarlý ve güvenilir olsun. Böylece sürekli denetim altýnda tutulmamýzýn gerekmediði huzurlu ve barýþ içinde

216

ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

sonsuz bir yaþam paylaþýlsýn. Böylece Ýsrael’in sonsuz yaþamda sebep olduðu inkâr ve isyan yeniden yaþanmasýn. Teñri katýnda da görülecek olan, AL-APA’nýn ‘bütün’ fiziksel yapýsý deðil; arþýn Rab’bi Allah, irade olarak AL-APA’nýn varlýk alanýndaki Kendisi; yüceler yücesi Tesnîm’dir/ ÖK’ümüzdür. Bu hayatýnda gözüyle görmeden ahiret hayatýna, sadece Allah’ýn ilâh olduðuna, tüm kâinatýn AL-APA’nýn fiziksel yapýsýndan var edildiðine, AL-APA’nýn fiziksel yapýsýnýn ‘bütün’ olarak hiçbir varlýk âleminde görülemeyeceðine ve âlemlerin hokumunun AL-APA’ya/Allah’a/ Teñri’ye ait olduðuna akýlýný iþleterek inanmýþ her insan, artýk sonsuz yaþamda da bunu sorgulamayacak, Allah’a ortak koþularak sebep olunan sýkýntý bir daha yaþanmayacaktýr. Unutulmamalýdýr ki, Ýsrael ve ona uyanlara kýyamet gününe kadar süre verilmiþtir. Onlar, bugün de kendilerine hizmet edenlere yardým etmektedirler. 6. EN’AM SURESÝ 121. Ayet (YNÖ meali) Üzerine Allah'ýn adý anýlmayanlardan yemeyin. Böyle bir þey tam bir yoldan çýkýþtýr. Þeytanlar kendi evliyasýna/dost ve destekçilerine sizinle mücadele etmeleri için elbetteki vahiy gönderirler. O þeytan evliyasýna boyun eðerseniz kesinlikle müþrikler oldunuz demektir. 121. Ayet (EHY meali) Üzerlerine Allah'ýn adý anýlmamýþ olanlardan yemeyin; çünkü o, kesinlikle Allah'ýn emrinden çýkmaktýr. Bununla birlikte þeytanlar kendi dostlarýna sizinle tartýþmalarý için mutlaka telkinde bulunacaklardýr. Eðer onlara uyarsanýz, þüphesiz siz de Allah'a ortak koþanlardan olursunuz.

Yerdeki bu mücadelede baþarmak veya baþaramamak, her insanýn sadece kendisi için bir sonuçtur. Her insan için Allah’ýn gözündeki bireysel baþarý; bedeli ne olursa olsun, adaletin çiðnenmesine ve hiçbir zulme boyun

217

eðmemektir. O gün ve sýra size geldiðinde ÖK’ümüzün, ‘Benden korkmadýnýz da benim var ettiklerimden korkup onlara boyun mu eðdiniz’ sorusuna muhatap olmamaktýr. Artýk ‘doðruyu bilmiyorduk’ da diyemezsiniz. Türk milleti ne onlara uyacak, ne de boyun eðecek. Teñri oluruyla son savaþta bu ispat edilecek!

...

218

RESULLER ve PEYGAMBERLER Nûr; Iþýk. Iþýðýn, Aydýnlýðýn, Yol Gösteriþin, Erdiriþin Kaynaðý ve Sahibi Olan Allah Adýyla...

Resuller ve peygamberler Allah’ýn elçileridirler. Aralarýndaki fark; resuller, üzerinde yaþadýðýmýz yere Allah katýndan indirilmiþlerdir, peygamberler ise yerde yaþayan insanlar arasýndan seçilmiþlerdir. 42. ÞÛRA SURESÝ 51. Ayet (YNÖ meali) Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasýndan konuþur; yahut da bir resul gönderir de kendi izniyle dilediðini vahyeder. Yüceler yücesi O'dur; hüküm ve hikmet sahibi O'dur. 51. Ayet (EHY meali) Bununla beraber hiçbir insan için Allah'ýn þu üç suret dýþýnda doðrudan doðruya ona söz söylemesi mümkün deðildir; ancak, ya vahiy ile, ya perde arkasýndan ya da bir elçi gönderir, izniyle ona dilediðini vahyeder. Çünkü O, çok yüksek ve çok hikmet sahibidir.

219

26. ÞUARA SURESÝ 106. Ayet (YNÖ meali) Kardeþleri Nûh onlara þöyle demiþti: "Siz hiç sakýnmýyor musunuz/" 106. Ayet (EHY meali) kardeþleri Nuh onlara þöyle dediði vakit:"Siz Allah' tan korkmaz mýsýnýz? 107. Ayet (YNÖ meali) "Ben sizin için gelmiþ, güvenilir bir resulüm." 107. Ayet (EHY meali) Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiþ güvenilir bir peygamberim. 29. ANKEBÛT SURESÝ 14. Ayet (YNÖ meali) Yemin olsun, biz Nûh'u toplumuna gönderdik de o onlarýn arasýnda bin yýldan elli yýl eksik kaldý. Sonunda onlarý tufan yakaladý. Çünkü zalimlerdi onlar. 14. Ayet (EHY meali) Andolsun ki, Nuh'u kavmine gönderdik de içlerinde elli eksik bin (Dokuz yüz elli) yýl kaldý, derken zulümlerini sürdürürlerken onlarý tufan yakalayýverdi. 2. BAKARA SURESÝ 101. Ayet (YNÖ meali) Allah katýndan kendilerine, ellerinde bulunaný tasdikleyici bir resul geldiðinde, kitap verilenlerden bir fýrka, Allah'ýn Kitabý'ný hiç bilmiyorlarmýþ gibi kaldýrýp arkalarýna attýlar. 101. Ayet (EHY meali) Onlara Allah tarafýndan yanlarýndaki kitabý doðrulayýcý bir peygamber gelince, daha önce kendilerine kitap verilenlerden bir kýsmý, sanki gerçeði bilmiyorlarmýþ gibi Allah'ýn kitabýný arkalarýna attýlar. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

220

RESULLER VE PEYGAMBERLER

31. Ayet (YNÖ meali) De ki: "Eðer Allah'ý seviyorsanýz bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarýnýzý baðýþlasýn. Allah çok affedici, çok merhametlidir." 31. Ayet (EHY meali) De ki: Eðer Allah'ý seviyorsanýz hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarýnýzý baðýþlasýn; Allah, daima baðýþlayan ve esirgeyendir.

Ayette Hz.Muhammed’den ‘... bana uyun ...’ demesi istenilmiþtir. 32 Ayet (YNÖ meali) Þunu da söyle: "Allah'a ve resule itaat edin." Eðer yüz çevirirlerse, Allah küfre sapanlarý sevmez. 32. Ayet (EHY meali) De ki: Allah'a ve peygambere itaat edin! Eðer aksine giderlerse, þüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.

31. ayetde Hz. Muhammed’den ‘bana uyun’ diyerek seslenmesi istenildikten sonra 32. ayetde ‘Allah’a ve resule itaat edin.’ sözüyle seslenmesi de ayrýca istenilmiþtir. ‘Uyun’ ve de ‘itaat edin’ þeklinde ayrý ayrý belirtilmiþ olmasý, Resul ve peygamberin farkýný göstermektedir. Resuller Allah katýndan yere indirilmiþ olduklarý için sonsuz yaþamýn ve arþýn þuurunda olan elçilerdir. Bu nedenle sözlerine sorgusuz itaat edilir. Peygamberler ise, gözleriyle görmeden bunlara inamýþ olan elçilerdir ve onlara uyulur. Adalete, barýþa ve birlik olmaya yönlendirmeyen her emir/söz sorgulanmak zorundadýr. 4. NÝSA SURESÝ 64. Ayet (YNÖ meali) Biz hiçbir resulü, Allah'ýn izniyle kendisine itaat edilmesi dýþýnda bir amaçla göndermedik. Eðer onlar, öz benliklerine zulmettiklerinde sana gelip Allah'tan af dileseler, resul de kendileri için af dileseydi, elbette ki Allah'ý tövbeleri cömertçe kabul eden bir Rahîm olarak bulacaklardý.

221

64. Ayet (EHY meali) Biz herhangi bir peygamberi gönderdikse, sadece Allah'ýn izniyle itaat edilsin diye gönderdik. Eðer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelip günahlarýna maðfiret dileselerdi, peygamber de onlarýn baðýþlanmasý için dua ediverseydi, elbette Allah'ý tevbeleri kabul eden ve merhametli bulacaklardý.

Onlar; Beniisrail halký, Hz. Muhammed’e gelerek Allah’dan af dilemeleri ve resulleri olan Hz. Ýsa’nýn da onlar için af dilemiþ olmasý durumunda, Allah’ýn onlarý affedeceði söylenmiþtir. 4. NÝSA SURESÝ 69. Ayet (YNÖ meali) Allah'a ve resule itaat eden kiþilere gelince, bunlar, Allah'ýn kendilerine nimet verdikleriyle beraberdirler: Peygamberlerle, hak dostlarýyla, þehitlerle,hayýr ve barýþ sevenlerle. Ne güzel dosttur bunlar! 69. Ayet (EHY meali) Her kim Allah'a ve peygambere itaat ederse, iþte onlar Allah'ýn kendilerine nimet ihsan ettiði peygamberler, dosdoðru kiþiler, þehitler ve salihlerle birliktedirler. Bunlar ise ne güzel arkadaþtýr!

Yukarýdaki ayetde, Allah’a ve resule itaat edenlerin, peygamberler ve ayette belirtilen diðerleriyle birlikte olduðu söylenerek, resul bu gruba dahil edilmemiþtir. Hz. Muhammed yerde doðmuþtur. Allah katýndan yere gönderilmiþ elçilerden olan bir resul deðildir, bir nebidir; kendisine bir kitap verilmiþ/vahiy edilmiþ bir peygamberdir. Hz.Muhammed’in diðer peygamberlerden farký; bir gece kâinatta gezdirilmiþ ve sonsuz yaþamý gözleriyle görmüþ olmasýdýr. Allah’ýn, resul veya peygamber tüm elçilerine yüklediði görev inanç ya da siyasi liderlik deðildir. Semavi kitaplar Allah’ýn öðretileridir, Allah’a aittir. Tüm elçilere yüklenen görev; Allah’ýn öðretilerini aktarmak, Allah’ý anlatmak ve kendi yaþam ilkeleriyle gönderildikleri halklara ve toplumlara örnek olmaktýr. Bu görevleriyle tüm resuller ve peygamberler Allah’ýn elçileridir.

222

RESULLER VE PEYGAMBERLER

Kur’an’da ‘peygamberleri öldürüyorlardý’ þeklinde ifadeler vardýr fakat bir resul olan Hz.Nûh’un yerde öldüðüne veya öldürüldüðüne dair bir bilgi ise yoktur. Hz. Ýsa’yý çarmýða geren Beniisrael halký, Hz.Ýsa’nýn benzeri bir beden görmüþlerdir. 4. NÝSA SURESÝ 157. Ayet (YNÖ meali) "Biz, Allah'ýn resulü Meryem oðlu Ýsa Mesih'i öldürdük" demeleri yüzünden. Oysaki onu öldürmediler, onu asmadýlar da; sadece o onlara benzer gösterildi. Onun hakkýnda tartýþmaya girenler, onunla ilgili olarak tam bir kuþku içindedirler. Onlarýn, ona iliþkin bir bilgileri yoktur; sadece sanýya uymaktalar. Onu kesinlikle öldürmediler. 157. Ayet (EHY meali) ve: "Biz Allah'ýn peygamberi Meryem oðlu Ýsa Mesih'i öldürdük." Demeleri yüzünden. Oysa onu ne öldürdüler, ne de astýlar. Fakat kendilerine bir benzetme yapýldý. Onda anlaþmazlýða düþenler bundan dolayý þüphe içindedirler, o hususta tahmin peþinde gitmekten baþka hiç bir bilgileri yoktur. Kesin olarak O'nu öldürmediler.

Kur’an’ýn farklý ilahiyatçýlara ait Türkçe çevirileri incelendiðinde sanki Hz.Muhammed’in resul olmayýp bir peygamber olduðunun anlaþýlmamasý için resul, peygamber ve elçi adlarýnýn yanlýþ yerlerde kullanýlmýþ olduðu görülmektedir. Elçiler için ‘peygamber’ kelimesi kullanýlmýþ ya da bazen peygamber, bazen Resul veya sadece ‘elçi’ adýyla tanýmlanmýþlardýr. Gözden kaçan ya da unutulan durum ise; þefaatin yanlýz Allah’a ait olduðu ve yanlýz Allah’a dua edilebileceðidir. Elçi, bir resul veya peygamber olsun, Allah hiç birine þefaat etme yetkisi vermemiþtir. Bu nedenle de Hz. Muhammed’in yerde doðmuþ bir insan olup Allah katýndan yere indirilen bir resul olmamasý, bizler için fark oluþturacak bir durum deðildir. Kutsal ve önemli olan elçinin kim veya ne olduðu deðil, Teñri’nin öðretileridir. Allah’ýn ilk ölümsüzlük verdiði insan, Hz. Muhammed’dir.

223

21. ENBÝYA SURESÝ 34. Ayet (YNÖ meali) Senden önce hiçbir insana ölümsüzlük vermedik. Þimdi sen ölürsen, onlar ölümsüz mü olacaklar?" 34. Ayet (EHY meali) Bir de Biz senden önce hiçbir kimseye ölümsüzlük vermedik. Eðer sen ölürsen onlar baki mi kalacaklar?

Ölümsüzlük verilen denilmemiþtir, ilk ölümsüzlük verilen insan olduðu bilgisi verilmiþtir. Liderlerin kendi düþünce ve fikirleriyle kurduklarý bir yönetim ve sistem olur. Kurduklarý yönetimde hesap sorma ve kurmuþ olduklarý sistemin yargýlama durumu ve yetkisi olur. Yerdeki yaþam da ÖK’ümüzün kurmuþ olduðu bir sistem ve düzendir. Din/yaþam Allah’ýndýr. Hesabýný sorma ve hokum sadece Allah’a aittir. Allah, halklara ve toplumlara seslenmeleri ve yaymalarý için yere indirdiði veya vahyettiði öðretilerinin hesabýný sorma yetki ve izinini, resullere ve peygamberlere vermemiþtir. Bu nedenle tüm resuller ve peygamberler inancýn sorgulayýcýlarý deðil, sadece Allah’ýn öðretilerini yaymalarý, teblið etmeleri ve kendi yaþantýlarý ile örnek olmalarý için görevlendirilmiþ elçilerdir. 13. RA’D SURESÝ 40. Ayet (YNÖ meali) Ya onlara vaat ettiðimiz þeylerin bir kýsmýný sana gösteririz yahut da seni vefat ettiririz. O halde teblið etmek sana, hesap sormak bize düþer. 40. Ayet (EHY meali) Onlara yaptýðýmýz tehdidin bir kýsmýný sana kesinlikle göstersek de yahut seni, onu görmeden vefat ettirsek de muhakkak sana düþen teblið etmek, hesap ise bize aittir. 3. ALÝ ÝMRAN SURESÝ

224

RESULLER VE PEYGAMBERLER

128. Ayet (YNÖ meali) Ýþ ve hüküm konusunda sana düþen bir þey yoktur. Allah ya tövbelerini kabul ederek onlarý baðýþlar yahut da zalim olduklarý için onlara azap eder. 128. Ayet (EHY meali) Senin elinde yapacak bir þey yok. Allah ya onlarýn tevbesini kabul eder ya da onlara azap eder. Çünkü onlar, zalimlerdir.

Her insan kendi iradesiyle yaptýðý seçimlerden sorumludur. Bir insanýn inancý olup olmadýðýný sorgulamaya kalkmak; Allah’ýn iradesi dýþýna çýkmak ve de Allah’ýn izin vermediði þeyi yapmak olur. Bir baþkasýnýn iyi ve güzel olandan yana yaþam þeklini seçmesini dostça öðütlemek her insana fayda saðlar ama bu kimsenin Allah’a karþý bir borcu ya da görevi deðildir. 51. ZÂRÝYAT SURESÝ 55. Ayet (YNÖ meali) Hatýrlat/öðüt ver; çünkü hatýrlatýp öðüt vermek müminlere yarar saðlar. 55. Ayet (EHY meali) Bununla beraber öðüt vermeye devam et; çünkü öðüt müminlere fayda verir. 2. BAKARA SURESÝ 272. Ayet (YNÖ meali) Onlarýn iyiyi ve güzeli bulmalarý, senin üzerine bir borç deðildir.Tam aksine, dilediðini iyiye ve güzele kýlavuzlayan Allah'týr. Nimet ve imkândan baþkalarýna baðýþladýðýnýz, esasýnda sizin öz benlikleriniz lehinedir. Allah'ýn yüzünü arzulama dýþýnda birþey için infak etmiyorsunuz. Ýnfak ettiðiniz her nimet size tam bir biçimde geri verilir.Ve siz, asla zulme uðratýlmazsýnýz. 272. Ayet (EHY meali) Onlarýn yola gelmesi senin üzerine vazife deðildir. Ancak Allah, dilediðini yola getirir. Hayýr adýna ne verirseniz, hep kendi lehinizedir. Ancak sizler, yalnýz Allah rýzasý için verirsiniz. Bu þekilde hayýr için her ne verirseniz, karþýlýðý size tamamen ödenir ve hiç hakkýnýz yenmez.

225

Teñri, peygamberlere dahi böyle bir yetki ve sorumluluk vermemiþken, günümüzde bazý insanlarýn inanç konusunda hesap sorma yetkisi verilmiþ gibi insanlarý etraflarýnda toplamalarý ve bir lidermiþ gibi yaþamalarý, insanlarýn inançlarýný ve ibadetlerini sorgularcasýna söylemlerde ve davranýþlarda bulunmalarý, tamamen Teñri’nin iradesine karþýt bir tutumdur. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 65. Ayet (YNÖ meali) Ve size melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi de emretmez. Siz, müslümanlar haline geldikten sonra inkârý mi emreder size? 65. Ayet (EHY meali) Ve hiçbir zaman melekleri ve peygamberleri tanrýlar edinmenizi de emredemez. O halde siz, müslüman olduktan sonra, size inkârcý olmanýzý emredebilir mi?

Allah, melekleri ve peygamberleri Rabler/Yöneticiler yerine koymayý da emretmemiþtir. Ýlâhýmýz birdir; Allah’dýr. Ýnsanlarýn Resul ve peygamberleri Rab/Yönetici yerine koymalarý Allah’a ortak koþmaktýr. Hz. Muhammed, peygamber olduðu için ‘deðerli’ bir insan olmamýþtýr. Allah’ýn elçi olarak görevlendireceði bir insanda olmasý gereken ahlâka, adalet anlayýþýna ve güvenirliliðe sahip olduðu için ‘deðerli’ bir insandýr. Yani zaten deðerli ve emin bir ruh/irade olarak yaþadýðý için ‘peygamber’ olarak belirlenmiþtir. Bu nedenle, Allah’ýn Hz. Muhammed kadar razý olacaðý bir insan olmak bugün de mümkündür. Allah’ýn insanlara Kur’an’dan sonra baþka bir kitap indirmeyecek ve bu nedenle insanlar arasýndan baþka bir nebi (kendisine kitap verilen peygamber) seçmeyecek olmasý, yerde artýk Allah’ýn öðrettiði þekilde yaþayan insanlar olmadýðý anlamýna gelmez. Allah’ýn sevgisini kazanmak, Allah’ýn iradesine uygun olarak yaþamaktan geçer ve bu tüm insanlardan beklenilendir. Mümin olan her insanýn ulaþmak istediði mertebe budur. Bu mertebeye eriþmek de herkese verilmiþ bir þanstýr. Allah’a ortak koþmadan ahlâklý, adaleti dimdik ayakta tutarak, barýþtan ve yardým etmekten yana yaþayabilen herkesin, Allah’ýn sevgisini kazanacaðýna þüphe yoktur.

226

RESULLER VE PEYGAMBERLER

4. NÝSA SURESÝ 69. Ayet (YNÖ meali) Allah'a ve resule itaat eden kiþilere gelince, bunlar, Allah'ýn kendilerine nimet verdikleriyle beraberdirler: Peygamberlerle, hak dostlarýyla, þehitlerle, hayýr ve barýþ sevenlerle. Ne güzel dosttur bunlar! 69. Ayet (EHY meali) Her kim Allah'a ve peygambere itaat ederse, iþte onlar Allah'ýn kendilerine nimet ihsan ettiði peygamberler, dosdoðru kiþiler, þehitler ve salihlerle birliktedirler. Bunlar ise ne güzel arkadaþtýr!

Kur’an’da, Hz. Ýbrahim ailesine de kitap verildiði bilgisi verilmiþtir. Bu kitap muhtemelen, ince deri üzerine Ugarit alfabesiyle yazýlmýþ Ugarit yazýtlarýdýr. Tam ve doðru anlaþýlmamýþ durumdadýr. 4. NÝSA SURESÝ 54. Ayet (YNÖ meali) Yoksa insanlarý, Allah'ýn lütfundan kendilerine verdiði nimet yüzünden kýskanýyorlar mý? Evet biz, Ýbrahim Ailesi'ne de Kitap'ý ve hikmeti vermiþ, onlara çok büyük bir mülk de lütfetmiþtik. 54. Ayet (EHY meali) Yoksa o insanlara Allah'ýn kendi lütfundan verdiði nimeti çekemiyorlar da haset mi ediyorlar. Oysa Biz Ýbrahim ailesine kitap ve hikmet verdik, ayrýca büyük bir mülk de verdik. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 65. Ayet (YNÖ meali) Ey Ehlikitap! Ýbrahim hakkýnda neden çekiþiyorsunuz? Tevrat da Ýncil de ondan sonra indirildi. Hala aklýnýzý iþletmeyecek misiniz? 65. Ayet (EHY meali) Ey kendilerine kitap verilenler, niçin Ýbrahim hakkýnda tartýþýyorsunuz? Oysa

227

Tevrat ve Ýncil ancak ondan sonra indirildi. Bunuda mý kavraya mýyorsunuz? 67. Ayet (YNÖ meali) Ýbrahim ne bir Yahudi idi ne de bir Hýristiyan.O, sadece hanif bir müslümandý. O, müþriklerden deðildi. 67. Ayet (EHY meali) Ýbrahim, ne yahudi ne de hýristiyandý; ancak o, lekesiz bir müslümandý ve Allah'a ortak koþanlardan da olmamýþtý. 2. BAKARA SURESÝ 140. Ayet (YNÖ meali) Yoksa siz, "Ýbrahim, Ýsmail, Ýshak, Yakub ve torunlarý Yahudi yahut Hýristiyanlardý" mý diyorsunuz? Söyle onlara: "Siz mi daha bilgilisiniz yoksa Allah mý?" Allah'tan kendine ulaþmýþ bir tanýklýðý gizleyenden daha zalim kim vardir! Allah, yapmakta olduklarýnýzdan habersiz deðildir. 140. Ayet (EHY meali) Yoksa siz: "Ýbrahim de Ismail de Ýshak da Yakup da torunlarý da hep yahudi veya hýristiyan idiler." mi diyorsunuz? De ki: "sizler mi daha iyi bileceksiniz, yoksa Allah mý? Allah'ýn þahitlik ettiði bir gerçeði bilerek gizleyenlerden daha zalim kim olabilir? Allah yaptýklarýnýzdan gafil deðildir.

Hz. Ýbrahim, cývýk balçýktan var edilmiþ olan Beniisrael halkýndandýr. 4. NÝSA SURESÝ 54. Ayet (YNÖ meali) Yoksa insanlarý, Allah'ýn lütfundan kendilerine verdiði nimet yüzünden kýskanýyorlar mý? Evet biz, Ýbrahim Ailesi'ne de Kitap'ý ve hikmeti vermiþ, onlara çok büyük bir mülk de lütfetmiþtik. 54. Ayet (EHY meali) Yoksa o insanlara Allah'ýn kendi lütfundan verdiði nimeti çekemiyorlar da haset mi ediyorlar. Oysa Biz Ýbrahim ailesine kitap ve hikmet verdik, ayrýca büyük bir mülk de verdik.

228

RESULLER VE PEYGAMBERLER

Yukarýdaki ayetde verilmiþ olan bilgilere dikkat ederseniz, ‘insanlarý’ kýskananlar olduðu bilgisi verilmiþtir. ‘Ýnsanlar’ kýskanýyor mu denilmemiþtir. Ýnsanlarý kýskananlar, insan toplumundan olmayan ve cývýk balçýktan var edilmiþ olanlar Beniisrail halkýdýr/Ýbraniler’dir. Ayetde ‘ Ýbrahim ailesine de kitap ve hikmeti vermiþ,...’ denilirken, ‘de’ ayrý yazýlmýþtýr. Hz. Ýbrahim insan toplumundan olsaydý, Hz.Ýbrahim’e de kitap verilmiþ olmasýnýn insanlara ifade edeceði özel bir durum olmazdý. Beniisrail halký, insan toplumunu kýskanmaktadýr, fakat onlardan olan Hz.Ýbrahim’e de kitap ve peygamberlik verilmiþtir. “Siz de onun gibi Allah’a ortak koþmadan, barýþ içinde yaþarsanýz, size de ona verdiðimiz imkânlardan verirdik, kýskanmanýzýn anlamý yok” þeklinde söz söylenmiþtir. Kur’an’ýn yere indirilmesine kadar yerde yaþamýþ ve isimlerini bildiklerimiz arasýnda Allah’ýn en çok sevdiði kulun Hz. Ýbrahim olduðu anlaþýlmaktadýr. Kur’an’da, Allah’ýn/ÖK’ümüzün baþka hiçbir kulunu dost edindiði bilgisi verilmemiþtir. 4. NÝSA SURESÝ 125. Ayet (YNÖ meali) Güzellikler sergileyerek ve özü-sözü doðru bir halde Ýbrahim'in milletine uyarak yüzünü Allah'a teslim edenden daha güzel dinli kim olabilir! Allah Ýbrahim'i dost edinmiþti. 125. Ayet (EHY meali) Din bakýmýndan o kimseden daha iyi kimdir ki, özü iyi olarak yüzünü Ýslam ve Allah'a tutmuþ ve muvahhid olarak Ýbrahim'in dinine uymuþtur. Allah ki, Ýbrahim'i dost edinmiþti.

Peki, ÖK’ümüz Teñri niçin Hz.Ýbrahim’i dost edinecek kadar sevmiþtir? 9. TEVBE SURESÝ 114. Ayet (YNÖ meali)

229

Ýbrahim'in, babasý için af dilemesi, sadece ona verdiði bir söz yüzündendi. Onun Allah düþmaný olduðu kendisi için açýklýk kazanýnca, ondan uzaklaþtý. Þu bir gerçek ki, Ýbrahim baþkalarý için gamlanýp ah eden ince yürekli, yumuþak bir insandý/tam bir evvâhtý.

(Evvah: Çok ah edip inleyen. Baþkalarýnýn kederi ve mutsuzluðu yüzünden kederlenen. Baþkalarýna çok acýyan.) 114. Ayet (EHY meali) Ýbrahim'in babasý hakkýndaki af dilemesi de sadece ona vermiþ olduðu bir sözden dolayý idi. Böyle iken onun bir Allah düþmaný olduðu ona belli olunca, ondan ilgisini kesti. Gerçekten Ýbrahim, çok baðrý yanýk, çok halim idi. 11. HÛD SURESÝ 75. Ayet (YNÖ meali) Ýbrahim, gerçekten yufka yürekli bir insandý; herkes için ah eder, içini çekerdi, yalvarýp yakarýrdý. 75. Ayet (EHY meali) Çünkü Ýbrahim, gerçekten çok yumuþak huylu, yanýk kalpli ve sýðýnandý. 19. MERYEM SURESÝ 41. Ayet (YNÖ meali) Kitap'ta Ýbrahim'i de an. O, özü-sözü doðru bir peygamberdi. 41. Ayet (EHY meali) Kitapta Ýbrahim'i de an, çünkü o, dosdoðru biri, bir peygamberdi. 53. NECM SURESÝ 37. Ayet (YNÖ meali) Ve o çok vefalý Ýbrahim'in sayfalarýndakiler... 37. Ayet (EHY meali) Ve çok vefakar olan Ýbrahim'inkindeki?

230

RESULLER VE PEYGAMBERLER

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 68. Ayet (YNÖ meali) Þu bir gerçek ki, insanlarýn Ýbrahim'e gönülce en yakýn olanlarý, elbette ona uyanlar, bu peygamber, bir de iman sahipleridir. Allah, müminlerin Velî'sidir. 68. Ayet (EHY meali) Doðrusu, insanlarýn Ýbrahim'e en yakýný, elbette onun izinden gidenler, þu peygamber ve inananlardýr. Allah, inananlarýn velisidir.

Bu ayetlerde verilen bilgilerden anlaþýlan þudur ki; insan, mümin/inanan olarak ahlâklý, adaletten ve barýþtan yana Allah’ýn iradesine uygun olarak yaþayabilir. Ama Allah’ýn sevgisini kazanabilmek; vefalý olmakla ve özellikle diðer insanlarý düþünüp onlara hesapsýzca yardým etmekle mümkündür. Çünkü ahlâklý olmak, adaletten ve barýþtan yana yaþamak, kiþinin kalbinde ‘sevgi ve merhamet’ olduðunu göstermez. Sevgi ancak bir karþýlýk beklemeden verebilmek ve kol kanat gerebilmekle kanýtlanabilir. Her irade, kendisiyle ayný ilkelere sahip olaný dost seçer. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 92. Ayet (YNÖ meali) Sevdiðiniz þeylerden infak etmedikçe hayýrda erginliðe/dürüstlüðe asla ulaþamazsýnýz. Ýnfak etmekte olduðunuz herþseyi, Allah çok iyi bilmektedir. 92. Ayet (EHY meali) Sevdiðiniz þeylerden baþkalarýna da vermedikçe, tam bir iyilik vasfýna eremezsiniz. Her ne harcarsanýz þüphesiz Allah onu bilir.

(Ýnfak:Harcama. Paylaþma.Sahip olunan nimet ve imkânlardan baþkalarýna pay çýkarma.) Burada görülmesi ve öðrenilmesi gereken þudur. Allah, meydana getirdiði varlýk gruplarý arasýnda ayýrým yapmamaktadýr. Cinlerden, Beniisrail halkýndan veya insan toplumlarýndan olmak fark oluþturmamaktadýr. Ýnsan toplumundan olmayan Hz.Ýbrahim’i Allah, dost edinmiþtir. Bu durum Allah’ýn adaletinin kusursuz olduðunun bir baþka kanýtýdýr. Belirleyici olan yaþam ilkelerimizdir, hangi varlýk grubundan olduðumuz deðil.

231

Aþaðýdaki ayetde, ‘Ýbrahim’in dinine uy’ ve ‘Ýbrahim’in milletine uy’ þeklinde iki farklý meal vardýr. Hangisi doðrudur? Bunu bulabilmek için ‘din’ kelimesinin ne anlama geldiðini bulmamýz gerekmektedir. Erken Türkçe tam yazýlýþý ‘ADÝN’ dir. ‘AD’; eylem, ‘ÝN’; (sonda olduðu için) hokum altýna alýnma’dýr. ‘ADÝN/DÝN; hokum altýnda olan eylem’ demektir. Tüm sözlerimiz ve davranýþlarýmýz Allah’ýn hokumu altýndadýr. Bir insanýn ‘dinsizim’ demesi için ölmüþ olmasý gerekir, eylem yapmýyor olmasý gerekir. Din; yaþamýmýzýn kendisidir. Varlýðýmýzýn ve tüm eylemlerimizin toplamý ‘din’ dir. Dua etmek ve ibadetler, yaþamýmýzýn ‘inanç’ kýsmýdýr. Ýnançlý olma sonucu yapýlacak eylemlerdir. ‘Ýnançlýyým’ veya ‘inançsýzým’ diyebilirsiniz ki zaten bu, verilmiþ olan yaþamlarýmýzla içinden geçirildiðimiz sýnavýn, üzerine kurulduðu kýsýmdýr. Ýnanarak ve inanmaya uygun olarak yaþayanlar/eylemler yapanlar; Allah’ýn dinine; Allah’ýn öðrettiði yaþam ilkelerine uygun yaþayanlar sýnavý geçecek olanlardýr. Yaþýyor olduðunuz sürece ‘dinsizim’ diyemezsiniz. ‘Ýnanmýyorum’ sözüyle ifade edebilirsiniz. Din/yaþam Allah’ýndýr. Din; ÖK’ümüz Teñri’nin hokumu altýnda olan var oluþun/ yaþamýn kendisidir. 16. NAHL SURESÝ 123. Ayet (YNÖ meali) Daha sonra sana þunu vahyettik: Bir hanif olarak Ýbrahim'in milletine uy! O, müþriklerden deðildi. 123. Ayet (EHY meali) Sonra da sana: "Hakperest (hanif) olarak Ýbrahim'in dinine tabi ol! O, hiçbir zaman Allah'a ortak koþanlardan olmadý.” diye vahyettik.

Allah, Hz. Ýbrahim’ in dinine, yani yaþam ilkelerine uyulmasýný emretmiþtir. ‘Bir hanif olarak Ýbrahim'in dinine uy’, doðru olan çeviridir. Hanif kelimesi, ‘Allah’ýn emrine teslim olup, Allah’ýn dininden/öðrettiði yaþam ilkelerinden hiçbir konuda yüz çevirmeyen, ihlaslý kiþi’ anlamýný taþýmaktadýr. ‘Bir hanif olarak Ýbrahim'in dinine uy’ sözünde, ‘din’

232

RESULLER VE PEYGAMBERLER

sözcüðüyle inanç ifade edilmiþ olsaydý, bu yanlýþ olurdu. Bazý ilahiyatçýlarýn bu ayetten çýkardýklarý anlama göre, Hz. Muhammed’e hanif olmasý öðütlenmektedir. NAHL suresi, iniþ sýrasýna göre 70. sure olarak vahiy edilmiþtir. Peki bu sure vahiy edildiði zamana kadar Hz.Muhammed halâ hanif, yani halâ müslüman olmamýþ ve inançsýz mýdýr? Böyle birþey olamayacaðýna göre istenilen; bir hanif olarak ‘Ýbrahim’in dinine/yaþamýna uyulmasý’dýr. Hz. Ýbrahim’in halký olan Beniisrai’e deðil. Teñri, semavi kitaplarýn sonuncusu ve ‘doðrudan ve adaletten yana sözlerini tamamladýðýný’ belirttiði Kur’an’ý Hz. Muhammed’e indirmiþken, Hz. Muhammed’den, tekrar geriye dönüp Hz. Ýbrahim’e verilmiþ kitaba uymasýný istemiþ olmasý mantýklý mýdýr? Eðer Hz. Ýbrahim’e verilen kitaba uyulmasý istenecektiyse, Allah neden içerisinde sözlerini tamamladýðýný söylediði Kur’an’ý indirmiþ olsun? Kaldý ki Hz. Ýbrahim’e indirilen kitap Ýncil ve Tevrat’tan önce indirildiðine göre, Hz. Muhammed’in o kadar eskiden indirilmiþ bir kitabý bulmasý mümkün olabilir mi? Hz. Ýbrahim’in dilinde yazýlmýþken okunmasý ve anlaþýlmasý mümkün olabilir mi? Hz. Ýbrahim’e indirilen ve içerisinde ne söylendiðini bilmediði bir kitaba uymasý Hz. Muhammed’den istenebilir mi? Daha önemlisi, din/yaþam Allah’ýndýr. Resullerin ve peygamberlerin deðildir. Deðiþmez, Allah’ýn öðrettiði yaþam ilkeleri vardýr. Bu sorulara akýl ve mantýkla taraf olmadan cevap verildiðinde, Türkçe’ye ‘Bir hanif olarak Ýbrahim'in dinine/yaþamýna uy!’ çevirisinin doðru olduðu ortaya çýkmaktadýr. Bu ayetteki sözde, halâ hazýrda bir hanif olan Hz. Muhammed’den, Hz. Ýbrahim’in yaþam ilkelerine uymasýný istenilmiþtir, halkýna deðil. Beniisrail halkýndan olan Hz.Ýbrahim, soyu için (milleti için deðil, soyu için) peygamberlik istediðinde bu kabul edilmemiþtir. Çünkü ‘onlar’ Allah’a ortak koþmuþ, zulmederek yaþayan Ýbraniler’dir. 2. BAKARA SURESÝ 124. Ayet (YNÖ meali)

233

Hani Rabbi, Ýbrahim'i bazý kelimelerle imtihana çekmis, o da onlarýn hakkýný vermiþti de Rab þöyle demiþti: "Seni insanlara önder yapacaðým." Ýbrahim, "Soyumdan birilerini de" deyince Allah: "Benim ahdim zalimlere ulaþmaz." buyurdu. 124. Ayet (EHY meali) Þunu da hatýrlayýn ký, bir vakit Rabbi, Ýbrahim'i bir takým kelimelerle imtihan etti. O, onlarý tamamlayýnca Rabbi: "Ben seni bütün insanlara önder yapacaðým." buyurdu. Ýbrahim: "Rabbim zürriyetimden de yap" dedi. Rabbi ise: "Zalimler Benim ahdime nail olamaz." buyurdu. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 68. Ayet (YNÖ meali) Þu bir gerçek ki, insanlarýn Ýbrahim'e gönülce en yakýn olanlarý, elbette ona uyanlar, bu peygamber, bir de iman sahipleridir. Allah, müminlerin Velî'sidir. 68. Ayet (EHY meali) Doðrusu, insanlarýn Ýbrahim'e en yakýný, elbette onun izinden gidenler, þu peygamber ve inananlardýr. Allah, inananlarýn velisidir.

Hz. Ýbrahim’e gönülce yakýn olmak durumundan söz edilmiþtir, soy bakýmýndan deðil. ‘Bu peygamber’ olarak ifade edilen Hz. Muhammed’in de Hz. Ýbrahim’in yaþam ilkelerine/dinine uymasý istenilmiþtir. Daha önce belirtilmiþ olduðu gibi Kur’an’da insan soylarý için ‘toplum’, cinlerden türetilmiþ Ýsraeloðullarý (OT-OZ/ÖGÜL UQUS) ve cývýk balçýkdan var edilmiþ Beniisrail(BU-ÖK) soylarý için ‘halk’ ifadeleri kullanýlmýþtýr. Beniisrail halkýndan olan Hz.Ýbrahim için kullanýlan ‘Ýbrahim’in milleti’ ifadesindeki ‘millet’; Hz.Ýbrahim’in kuzey Suriye ve güney Doðu Anadolu’ da/Urfa’da birlikte yaþadýðý Türkler’dir. Bugün ‘Kürt’ olarak tanýmlanan, orta Asya’dan gelmiþ ve bir Türk boyu olan Kürt’lerdir. Türk milletinin yaþam ilkelerine uyulmasý istenilmiþtir, Beniisrail halkýnýn deðil. Ayetde, ‘Ýbrahim’in halkýna uy’ denilmiþ olsaydý, bu durumda Teñri’, zalimler olarak tanýmladýðý Ýbraniler’e uyulmasýný istemiþ olur ve bu da çakýþma olurdu.

234

RESULLER VE PEYGAMBERLER

2. BAKARA SURESÝ 130. Ayet (YNÖ meali) Öz benliðini beyinsizliðe itenden baþka kim, Ýbrahim'in milletinden yüz çevirir? Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiþtik. Ve o, âhirette de barýþ ve iyilik sevenlerden biri olacaktýr elbette... 130. Ayet (EHY meali) Ýbrahim'in milletinden, kendine kýyandan baþka kim yüz çevirir? Gerçek þu ki, Biz onu dünyada seçkin birisi yaptýk, ahirette de hiç þüphe yok ki o iyiler arasýndadýr. 30. RÛM SURESÝ 30. Ayet (YNÖ meali) O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak dine, Allah'ýn insanlarý üzerinde yarattýðý fýtrata çevir. Allah'ýn yaratýþýnda deðiþtirme olamaz. Doðru ve eskimez din iþte budur. Fakat insanlarýn çoklarý bilmiyorlar. 30. Ayet (EHY meali) O halde yüzünü bir hanif olarak dine tut, Allah' ýn insanlarý kendisi üzerine yarattýðý fýtratýna. Allah'ýn yaratýþýnda deðiþme yoktur, dosdoðru sabit din odur. Fakat insanlarýn çoðu bilmezler. (Allah’ýn insanlarý üzerinde yarattýðý fýtrata çevir: insanlarýn var ediliþ sebebine uygun olan yaþam þekline yüz çevir.)

Allah Arap toplumunun da Hz. Ýbrahim’in dinine/yaþantýsýna uymasýný/ tâbi olmasýný istemiþtir? Arap milletinin o dönemdeki yaþantýsýnýn durumu aþaðýdaki ayetlerden anlaþýlmaktadýr 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 164. Ayet (YNÖ Meali) Yemin olsun ki, Allah müminlere lütufta bulunup onlarý minnettar býrakmýþtýr: Kendi içlerinden onlara öyle bir resul gönderdi ki, onlara Allah'ýn ayetlerini oku-

235

yor, onlarý temizleyip arýndýrýyor, onlara Kitap'ý ve hikmeti öðretiyor. Oysaki onlar, bundan önce açýk bir sapýklýðýn tam içindeydiler. 164. Ayet (EHY Meali) Allah, müminlere, aralarýndan kendilerine Allah'ýn ayetlerini okuyan, onlarý arýndýran ve onlara kitap ve hikmeti öðreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulundu. Oysa, bundan önce açýk bir sapýklýk içinde idiler. 43. ZÜHRUF SURESÝ 5. Ayet (YNÖ Meali) Siz, haddi aþanlardan/zulme sapanlardan oluþan bir toplumsunuz diye, o zikri /Kur’an’ý sizden uzak mý tutalým? 5. Ayet (EHY Meali) Siz haddi aþan bir kavim olduðunuz için, þimdi sizden o öðüdü bertaraf mý edeceðiz (bir kenara mý atacaðýz).

Semavi dinler, indirildikleri toplumun o andaki bilgi seviyesine, örf ve adetlerine uygun olarak, içine düþmüþ olduklarý yanlýþlara ve ahlaki çöküntüye göre, o toplumlarýn ve halklarýn o tarihte adalet ve barýþ içermeyen yaþam tarzlarý ve doðru olandan yana ne yapmalarý gerektiði vurgulanarak yerde yaþayanlarýn tümüne seslenmiþtir. Kur’an’da ki ayetlerde verilmiþ olan bilgiler, diðer semavi kitaplardan daha kapsamlý olarak üç ana baþlýkta toplanmýþtýr. Bunlar; AL-APA’nýn Kendi fiziksel varlýðýndan var etmiþ olduðu kâinatý, varlýk alanýnýn yöneticilerini ve yetkilerini, cennet ve cehennemi anlatan genel bilgilerle, yerde daha önce yaþanmýþ olan olaylar ve de önceki toplumlarýn ve halklarýn yaþam þekilleri, elçiler ve kendileri ile ilgili yaþanmýþ olaylarý da kapsayan doðru bilgilerin anlatýldýðý ayetler, yani tarih. Kâinatýn, canlý ve cansýz varlýklarýn nasýl var edildikleri konusunda bilgi veren ayetler, yani ilim. Allah’ýn öðrettiði ve kabul edeceði yaþam ilkelerinin anlatýldýðý, hesaba çekileceðimizin unutulmamasý için yapýlmasýný zorunlu kýldýðý ibadetlerin anlatýldýðý, o dönemlerde yaþam þekillerindeki yanlýþlarý ve bunlarla ilgili doðru davranýþ biçimlerinin ne olduðu, ahlâktan ve adaletten yana öðütler

236

RESULLER VE PEYGAMBERLER

veren ayetler; toplum ilimi, bireysel ve toplumsal yaþam þeklidir; sosyolojidir. Kur’an, bilgi kitabýdýr, dua kitabý deðildir. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 7. Ayet (YNÖ meali) Kitap'ý sana indiren O'dur: Onun ayetlerinden bir kýsmý muhkemlerdir ki; onlar Kitap'ýn anasýdýr. Diðer ayetlerse müteþabihlerdir.Þu var ki, kalplerinde bir eðrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanýmak için Kitap'ýn sadece müteþabih kýsmýnýn ardýna düþerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleþmiþ olanlar. Bunlar, "ona inandýk, hepsi Rabbimizin katýndandýr" derler. Gönül ve akýl sahiplerinden baþkasý gereðince düþünemez. 7. Ayet (EHY Meali) Sana bu muazzam kitabý indiren O'dur. O'nun bir kýsmý anlamlarý kesin olup kitabýn temelini oluþturan ayetlerdir. Diðer bir takýmlarý da anlamlarý benzeþik olanlardýr. Ama kalplerinde bir yamukluk bulunanlar fitne aramak ve keyiflerince yorumlamak için sadece anlamý benzeýiklerin ardýna düþerler. Halbuki, onun gerçek yorumunu ancak Allah bilir. Ýlimde derinleþmiþ olanlar da: "inandýk, hepsi Rabbimizdendir." derler. Bunlarý özü temiz olanlardan baþkasý düþünemez. (Muhkem: Kuvvetlendirilmiþ. Kesin, tartýþmasýz söz ve belge. Kur’an’ýn ayetlerinin açýk, net, tartýþmasýz kurallar koyanlarý. Müteþabih: Kur’an’ýn, birden çok anlama gelebilen, ilimsel ve düþünsel tartýþmaya açýk ayetleri. Tev’il: Sözü, temel anlamýna götürmek. Sözü, herkesçe bilinen anlamýnýn ötesinde bir anlama taþýmak.)

Ýslamiyet'i 'son din/yaþam' olarak tanýmlamak yanlýþ bir anlamýn oluþmasýna sebep olur. Bu söylemden, sanki bir otomobilin son modelinden bahsedercesine daha önceki modellerinden farklý, birçok yeni özelliklerin eklenmiþ veya deðiþtirilmiþ olmasý gibi bir anlam çýkmaktadýr ki, Allah'ýn iradesinde, iþ ve oluþu tamamlamasýnda ve adaleti gözetmesinde, öðrettiði yaþam ilkelerinde hiçbir zaman farklýlýk olmamýþtýr. Bu nedenle Kur'an; deðiþiklikler içeren deðil, kendinden önce Allah katýndan yere indirilen tüm kitaplarý, tüm resul ve peygamberleri tasdik eden, bilgi bakýmýndan

237

daha önceki kitaplarda verilmiþ olan bilgileri tamamlayýcý olarak yere indirilmiþtir. Bu anlamýyla Kur’an, bir bütün olarak yerde yaþayan halklarý ve insan toplumlarýný her konuda bilgilendirmesiyle 'son semavi kitap’dýr ve Allah, doðru olandan ve adaletden yana sözlerini Kur'an ile tamamlamýþtýr. 6. EN'AM SURESÝ 115. Ayet (YNÖ meali) Rabbinin sözü hem doðruluk hem de adalet bakýmýndan tamamlanmýþtýr. O'nun sözlerini deðiþtirecek hiçbir kuvvet yoktur. En iyi iþiten, en iyi bilendir O. 115. Ayet (EHY meali) Rabbinin sözü, doðrulukça da adaletçe de tam kemalindedir. O'nun sözlerini deðiþtirebilecek yoktur. O, iþitendir, bilendir.

Var ediliþimizin ilimi, tarih ve diðer ilimsel bilgiler, ibadetler ve de Allah’ýn adaleti, iþ ve oluþu tamamlayýþý deðiþmeyeceðine göre, kitaplar arasýndaki fark; indirildikleri toplumlarýn o tarihteki yaþam þekillerine, örf ve adetlerindeki yanlýþlara göre verilen öðütlerdir. Yani farklý öðütler ve örneklerle söylenmiþ sözler, gönderildiði halklarýn ve toplumlarýn içinde bulunduðu farklý yanlýþlarý içeren yaþam þekilleri ve kötü alýþkanlýklarýyla ilgili uyarýlardýr. Materyalist düþünceye sahip olan insanlar, semavi kitaplarý, kökeni Gýlgamýþ destanýna kadar uzanan ve birbirlerinin deðiþtirilmiþ/geliþtirilmiþ hali olarak insanlar tarafýndan yazýldýðýný düþünürler. Hep bir yönde sorgulama alýþkanlýðýndan dolayý yanýldýklarý nokta þudur. Teñri’nin iradesinde, ilimiyle var etmiþ olduðu yaþamda, iþ ve oluþu tamamlamasýnda, ahlâk ve adaletten yana iradesinde hiçbir zaman deðiþiklik olmamýþtýr ve olmayacaktýr. Bu nedenle de semavi kitaplarýn bu konulardaki söylemleri, yani temel ilkeler aynýdýr, deðiþmez. Semavi dinlerin kaynaðý bir’dir; Allah’dýr. Yere indirilen tüm kitaplar ayný iradeden geldiði için de ayný doðrularýn benzer sözlerle ve örneklerle anlatýlmýþ olmasýnýn sebebi budur.

238

RESULLER VE PEYGAMBERLER

Farklýlýk gösteren; kitaplarýn sosyoloji olan bölümleri, yani indirildikleri halklarýn ve toplumlarýn farklý yaþam biçimleri, farklý örf ve adetlerinden yanlýþ olanlarla ilgili olarak yapýlmýþ olan farklý uyarýlardýr. Ýnsan toplumlarýný kendilerine benzetip, bir gün tüm yaptýklarýndan hesap verilmeyeceðine inandýrmak isteyen ve kutsal kitaplar insanlar tarafýndan yazýlmýþtýr diyen zihniyetin insanlarý kandýrmak için kullandýðý durum budur. Allah’ýn Hz. Muhammed’e ‘... kim Ýbrahim’in milletinden yüz çevirir’ diyerek vahiy etmesinin sebebi; Hz. Ýbrahim’in birlikte yaþadýðý Türk toplumunun yaþam þeklinin, toplum olarak geliþtirdikleri örf ve adetlerin, Arap toplumunun yaþam biçiminden, Arap toplumunun alýþkanlýklarýna kýyasla doðru ve deðerli olmasýndandýr. Allah’ýn, Türk toplumunun yaþam biçiminden razý olmasýndandýr. Allah’ýn böyle söyleyerek Hz. Muhammed’ den istediði; Hz. Ýbrahim’in birlikte yaþadýðý Türk toplumunun örf ve adetlerini, kendisi ve daha önce kendilerine uyarýcý gelmemiþ olan Arap milleti için örnek almasýdýr. 49. HUCURÂT SURESÝ 13. Ayet (YNÖ meali) Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir diþiden yarattýk. Ve örfler yoluyla tanýþýp kaynaþasýnýz diye sizi milletlere, boylara ayýrdýk. Hiç kuþkusuz, Allah katýnda en seçkininiz, sakýnýlmasý gereken þeylerden en çok sakýnanýnýzdýr. Allah her þeyi bilir, her þeyden haberdardýr. 13. Ayet (EHY meali) Ey insanlar, Biz sizi bir erkekle bir diþiden yarattýk ve birbirinizle tanýþanýz diye sizi milletlere, kabilelere ayýrdýk. Haberiniz olsun ki, Allah katýnda en þerefliniz, en takvalýnýzdýr. Muhakkak ki, Allah, bilendir, herþeyden haberdardýr.

Farklý milletlerin birbiriyle tanýþmalarý söz konusu ise birbirleri hakkýnda bilmedikleri, daha önce görmedikleri ve bu sebeple de tanýþmanýn söz konusu olacaðý farklýlýklar gerekir. Bu farklýlýklarda dil, kültür, örf ve adetlerdir.

239

Ayetdeki sözlerden anlaþýlan þu dur ki; Allah’ýn istediði, insanlara kesin bir þekilde doðru ve yanlýþ olarak öðrettiði þeyler dýþýndaki tüm konularda her toplumun kendi örf ve adetlerine göre, ve ayný zamanda ahlâklý, adaletli, barýþa ve yardým etmeye yönelik yaþanmasýdýr. Allah Kur’an’da birçok konu için 20’den fazla ayette ‘örfe uygun olarak ...’ diyerek yol göstermiþtir. Fakat Hz. Ýbrahim’in içinde yaþadýðý Türk milletinin dininin/yaþam biçiminin, örf ve adetlerinin, Arap milletinin yaþam biçimine; örf ve adetlerine kýyasla doðru olduðu anlaþýlmaktadýr. Bu nedenle Allah, Arap milletinin Türk milletine uymasýný/tâbi olmasýný istemiþtir. Kur’an’ýn Türkçe mealinin hazýrlanmasýnda yapýlan yanlýþlar, Ýsraeloðullarý’nýn ve Hz.Ýbrahim’in, Yahudi toplumunun atalarý olduðunun sanýlmasý için bilinçli yapýlan iþlerdir. Bu iþin baþlatanlar, Yavuz Sultan Selim ile birlikte islam âlimi kisvesi altýnda bu topraklara gelen siyonist Yahudilerin bugünlere kadar gelmiþ torunlarý ile, içimizde yaþayan Ýbraniler’dir, Beniisrail halkýndan olanlardýr. Korkmadan yaptýklarý; Allah’ýn sözlerini deðiþtirmek ve doðruyla baðdaþmayan þekilde öðretmektir. Zaten tüm oyunda Yahudi toplumu üzerinden oynanmýþtýr. Ýslam dininin/yaþamýnýn, Arap yorumu ile Türkmen yorumu arasýnda çok büyük bir fark vardýr. Arap toplumunda din/yaþam ve inanç, Allah ve cehennem korkusu üzerine yaþanmaktadýr. Korku üzerine kurulmuþ bu inançla da binlerce yýldýr insanlarý sömürüyle ve cahillik çemberi içinde tutarak yönetmiþlerdir. Türkler ise tarih boyunca Teñri’nin sevgisini kazanma ve bu sevgiyi kaybetmeme üzerine yaþamýþlardýr. Türk milleti, inancýný Türk örf ve adetlerinle yaþa! 7. A’RAF SURESÝ 185. Ayet (YNÖ Meali) Göklerin ve yerin melekutuna, Allah'ýn yarattýðý herhangi birþeye bakmadýlar mý; ecellerinin gerçekten yaklaþmýþ olabileceðini düþünmediler mi? Peki, bu Kur'an'dan sonra hangi hadise/söze iman ediyorlar?

240

RESULLER VE PEYGAMBERLER

185. Ayet (EHY Meali) Bunlar göklerin, yerin ve Allah'ýn yarattýðý her hangi birþeyin tedbir ve tasarrufu hakkýnda hiçbir fikir yürütemediler mi? Ve bir de þu ecellerinin yaklaþmýþ olmasý ihtimalini hiç düþünmediler mi? O halde buna inanmadýktan sonra hangi söze inanýrlar. 45. CÂSÝYE SURESÝ 6. Ayet (YNÖ Meali) Ýþte bunlar, Allah'ýn ayetleridir ki, onlarý sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi hadise/söze inanýyorlar?! 6. Ayet (EHY Meali) Ýþte bunlar Allah'ýn ayetleridir. Sana onlarý hakkýyla okuyoruz. Artýk Allah'ýn ayetlerine inanmadýktan sonra hangi söze inanýrlar. 77. MÜRSELÂT SURESÝ 50. Ayet (YNÖ Meali) Artýk bundan sonra hangi hadise/söze iman edecekler? 50. Ayet (EHY Meali) Artýk bundan sonra hangi söze inanacaklar?

Hadis kelimesinin Türkçe karþýlýðý ‘söz/söz etmek’ tir. Ya da ’söz/söz etmek’ kelimesinin Arapça’daki karþýlýðý ‘hadis’ tir. Yukarýdaki ayetde Teñri, Kur’an’da öðretilmiþ olan bilgilere uyulmasý yolunu göstermiþtir. Bugün, resul veya peygamberlerden herhangi biri karþýmýza çýksa ve bundan emin olsak, tabii ki uyarýlarý dinlenir, sözleri doðru kabul edilir. Günümüzdeki sorun, peygamberler tarafýndan söylenmiþ olduðu belirtilen sözlerin onlara ait olup olmadýðýndan emin olamamaktýr. Bu sözlerden ilimle ve de Kur’an’daki verilmiþ bilgilerle uyum içerisinde olanlarý doðru kabul edilir. Fakat içine düþülebilecek yanlýþlardan korunmak nasýl mümkün olacaktýr?

241

Teñri, insanlarýn var edildiði günden beri neler yaptýðýný izlemektedir. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak yapýlan tüm yanlýþ þeyleri de bilmektedir. Dinin/yaþamýn, Allah’ýn hokumu altýnda olduðunu ve böylece hesap vereceðimizi inkâr edenlerin Tevrat ve Ýncil’de yaptýklarý deðiþiklikleri görmüþ, Hz. Musa ve Hz. Ýsa’nýn söyledikleri sözlerin nasýl deðiþtirildiðini, kendilerine ait olmayan sözlerle toplumlarýn ve halklarýn nasýl kandýrýldýðýný gözlemlemiþ ve bu durumu Kur’an’da nasýl bizlere bildirmiþse, ayný þekilde Hz. Muhammed’in sözlerinin de deðiþtirileceðini, söylemediði sözlerin ona aitmiþ gibi aktarýlacaðýný bilmiþtir. Bu nedenlede yukarýdaki ayetlerde ‘hadislere/sözlere’ deðil, sadece Kur’an’a uyulmasýný öðütleyerek yanlýþ bir yoldan gitme ve küfre sapma/doðrunun örtülmesi, yanlýþ öðretilmesi tehlikesine karþý bizleri uyarmýþtýr. Teñri, cezalandýrmak istemediði için bizlere doðru olaný öðretmiþ, uyarmýþtýr. Yanlýþlar sürekli affedilirse, ne yerde ne de sonsuz olan yaþamda, huzuru ve barýþý saðlamak mümkün olamaz. Yapýlacak doðru þey; bu konuda da Allah’ýn Kur’an’da gösterdiði yolu izlemek olacaktýr. Allah’ýn her toplumun kendi örf ve adetlerine göre doðru olaný yapmasýný söylediði konularý, baþka bir toplumun örf ve adetlerine uygun olarak yorumlandýðý þekliyle doðruymuþ gibi kabul etmemek, ve de peygamberlerin hiç söylemedikleri sözlerin kandýrmacasýna düþmemek için Allah, Kur’an’da yol göstermiþtir. 12. YÛSUF SURESÝ 111. Ayet (YNÖ Meali) Yemin olsun ki, resullerin hikayelerinde, aklýný ve gönlünü çalýþtýranlar için bir ibret vardýr. Bu Kur'an, uydurulacak bir hadis/bir söz deðildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, herþeyi ayrýntýlý kýlýcýdýr. Ýnanan bir topluluk için de bir kýlavuz ve bir rahmettir. 111. Ayet (EHY Meali) Gerçekten onlarýn kýssalarýnda akýllýlar için bir ibret vardýr! Bu Ku'ran uydurulur bir söz deðil, ancak kendi önündekinin tasdiki, herþeyin açýklayýcýsý ve iman edecek topluluk için bir hidayet, bir rahmettir!

242

RESULLER VE PEYGAMBERLER

Teñri, yerdeki yaþam boyunca, olaylarý ve kavramlarý öðreten adlarýn, isimlerin ve sözcüklerin anlamlarýnýn deðiþtirildiðini gördüðü için, sözleri yerine peygamberlerin baþlarýndan geçen olaylardan ders çýkarýlmasýný öðütlemiþtir. Bir insanýn, özellikle de öldükten sonra sözlerini deðiþtirmek, söylemediði þeyleri ‘bana böyle söylemiþti’ diyerek anlatmak çok kolaydýr. Artýk yaþamýyordur ve kendisine sorma þansý yoktur. Peygamberlerin hikayeleri, yani onlarýn yaþamýþ olduklarý olaylarla ilgili olarak böyle birþey yapmak mümkün deðildir. Günümüze kadar belki kýsmen abartýlarak gelmiþ olsa bile, peygamberlerin yaþadýðý olaylar, bu olaylarda baþlarýndan geçenlerin ve bunlar karþýsýndaki davranýþlarýnýn, yani aslýnýn deðiþtirilmiþ olmasý mümkün deðildir. Peygamberlerin bu olaylardaki ahlâklý, adaletli ve barýþtan yana davranýþlarýný tam tersi olarak ya da kýsmen deðiþtirmek yapýlabilecek birþey deðildir. Çünkü bu olaylar sýrasýnda etrafta bir topluluk vardýr ve zaten peygamberlerin diðerlerine karþý davranýþlarýnda bir kötülük olabilmesi durumu da söz konusu deðildir. Hiç kimse de, yanlýþ ve çirkin bir sözü söylemeyerek kötü bir davranýþta bulunmadýðý bir olayý, peygamberlerin baþýndan geçen bir olaymýþ gibi tam tersi olarak anlatmaya cesaret edemez ki zaten buna da þahit göstermesi gerekir. Ýþte bu nedenle de Allah, sözlerden deðil, peygamberlerin baþýndan geçen olaylardan ders çýkarýlmasý yolunu göstermiþ, böylece insanlarý yanlýþ yollara gitmekten ve de çýkar peþinde olan zihniyetlerin kölesi haline gelmekten korumuþtur. Yukarýdaki ayetin ikinci cümlesinde ‘Bu Kur’an uydurulacak bir hadis/söz deðildir’ denilerek hadislerin/sözlerin uydurulmuþ olabileceklerine dikkat çekilmiþ, uyarý yapýlmýþtýr. Hiçbir kul ve kil günahsýz deðildir. Peygamberler de Allah’a hesap vereceklerdir. 47. MUHAMMED SURESÝ 19. Ayet (YNÖ Meali) Allah'tan baþka tanrý olmadýðýný kuþkusuzca bil! Hem kendi günahýn için hem de mümin erkeklerle mümin kadýnlar için af dile. Allah sizin, dönüp dolaþacaðýnýz yeri de varýp ulaþacaðýnýz yeri de bilir.

243

19. Ayet (EHY Meali) Þimdi þunu bil ki, Allah'tan baþka hiç bir ilah yoktur. Bil de günahýna, inanan erkeklere ve inanan kadýnlara baðýþlanma dile. Allah, dolaþtýðýnýz yeri de bilir, durduðunuz yeri de.

Allah, Hz.Muhammed’e, Allah’dan baþka Teñri olmadýðýný kuþku duymadan bilmesini söyleyerek, inanmýþ adam ve kýzlarla birlikte kendi günahý için de af dilemesini söylemiþtir. Muhammed suresi iniþ sýrasýna göre 99’uncu suredir. 114 sure toplam 23 yýlda indirildiðine göre Allah, bu sürenin son dönemlerinde bu uyarýsýný yapma gereði görmüþtür. 33. ÂHZAB SURESÝ 1. Ayet (YNÖ Meali) Ey Peygamber! Allah'tan kork ve küfre batmýþlarla münafýklara boyun eðme! Kuþkusuz, Allah Alîm, ve Hakîm'dir. 1. Ayet (EHY Meali) Ey peygamber, Allah'tan kork, kâfirlere ve münafýklara itaat etme. Muhakkak ki, Allah bilendir, hikmet sahibidir. 2. Ayet (YNÖ Meali) Rabbinden sana vahyedilene uy! Allah, yapmakta olduklarýnýzdan en iyi biçimde haberdardýr. 2. Ayet (EHY Meali) Rabbinden sana ne vahyolunuyorsa onun ardýnca git, muhakkak ki, Allah ne yapýyorsanýz haberdardýr. 37. Ayet (YNÖ Meali) Hani sen Allah'ýn nimetlendirdiði, senin de lütufta bulunduðun kiþiye "Eþini yanýnda tut, Allah'tan kork!" diyordun ama, Allah'ýn açýklayacaðý bir þeyi de içinde saklýyordun; insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana Allah daha layýktýr. Zeyd o kadýndan iliþiðini kesince onu sana nikâhladýk ki, evlatlýklarý eþleriyle iliþkilerini kestiklerinde, müminler için o kadýnlarla evlenmede bir güçlük olmasýn. Zaten Allah'ýn emri yerine getirilmiþtir.

244

RESULLER VE PEYGAMBERLER

37. Ayet (EHY Meali) Bir de hatýrla o vakti ki, o kendisine hem Allah'ýn nimet verdiði, hem de senin iyilik ettiðin kimseye: "Zevceni kendine sýký tut ve Allah'tan kork!" diyordun da Allah'ýn açýða çýkaracaðý þeyi içinde gizliyor ve insanlarý sayýyordun. Oysa Allah, kendisini saymana daha layýktý. Sonra Zeyd o kadýnla iliþiðini kestiðinde Biz onu seninle evlendirdik ki, evlatlýklarýnýn iliþkilerini kestikleri eþlerini nikahlama hususunda müminlere bir darlýk olmasýn. Allah'ýn emri fiile (pratiðe) çýkarýlmýþ bulunuyor. 39. Ayet (YNÖ Meali) Onlar ki Allah'ýn mesajlarýný teblið edip O'ndan korkarlar, Allah'tan gayrý hiç kimseden korkmazlar. Hesap sorucu olarak Allah yeter. 39. Ayet (EHY Meali) Onlar ki, Allah'ýn risaletlerini (mesajlarýný) teblið eder ve O'ndan korkarlar; Allah'tan baþka kimseden korkmazlardý. Hesap görücü olarak da Allah yeter!

Teñri bu ayetlerde, insanlara açýklanmasýný istediði bir þeyi, insanlardan çekindiði için içinde saklayan Hz. Muhammed’i uyarmýþ, sadece Teñri’den korkmasýný öðütlemiþtir. Yine dikkati çeken nokta; bu surenin iniþ sýrasýna göre 97. sýrada, yani son dönemde inmiþ olmasýdýr. Hz. Muhammed de insandýr ve onun da zayýf düþtüðü, akýlýnýn karýþtýðý anlar olmuþtur. 17. ÝSRAÝLOÐULLARI SURESÝ 73. Ayet (YNÖ Meali) Az kalsýn seni, sana vahyettiðimizden uzaklaþtýrarak ondan gayrýsýný uydurup bize isnat edesin diye fitneye düþüreceklerdi. Ýþte o takdirde seni dost edinirlerdi. 73. Ayet (EHY Meali) Az kalsýn seni bile, sana vahyettiðimizden baþkasýný bize karþý iftira edesin diye fitneye düþüreceklerdi ve o takdirde seni dost edineceklerdi. 74. Ayet (YNÖ Meali) Eðer biz seni saðlamlaþtýrmamýþ olsaydýk, yemin olsun, onlara birazcýk meylediverecektin.

245

74. Ayet (EHY Meali) Ve eðer Biz sana sebat vermemiþ olsaydýk, sen onlara nerede ise meylettindi. 75. Ayet (YNÖ Meali) Ýþte o zaman sana, hayatýn da ölümün de katmerli acýlarýný tattýrdýk. Ve bize karþý hiçbir yardýmcý da bulamazdýn. 75. Ayet (EHY Meali) O takdirde, muhakkak hayatýn da, ölümün de katmerli acýsýný tattýrýrdýk; sonra Bize karþý kendin için hiçbir yardýmcý bulamazdýn. 17. ÝSRA SURESÝ 37. Ayet (YNÖ meali) Yeryüzünde kasýlýp kabararak yürüme! Çünkü sen, yeri asla yýrtamazsýn, uzunlukça da daðlara ulaþamazsýn. 37. Ayet (EHY meali) Yeryüzünde azametle yürüme; çünkü sen ne yeri yutabilirsin, ne de boyca daðlara yetiþebilirsin.

Kur’an’da, yukarýdaki ÝSRA suresinin 37 numaralý ayetiden önceki beþ ayetde Allah, isteklerini çoðul olarak belirtmiþtir; ‘... öldürmeyin, ... yaklaþmayýn, ... kýymayýn, ...ölçün’ þeklinde. Bu ayette ise, Hz. Muhammed’e yanlýþ davranýþlarý için seslenmiþtir. ‘... kabararak yürümeyin’ denilmemiþtir. ‘... kabararak yürüme!’ denilmiþtir. ‘Siz yerleri yýrtamazsýnýz ...’ denilmemiþtir. ‘Sen yeri asla yýrtamazsýn ...’ denilmiþtir. Bu sure vahiy ediliþ sýrasýna göre 50. suredir. Hz.Muhammed de insandýr ve hatasýz deðildir. Her þuurlu varlýk gibi peygamberlerde görevlerini yerine getirmelerinden, yaptýklarý hatalardan ve davranýþlarýndaki yanlýþlardan hesaba çekileceklerdir. 7. A’RAF SURESÝ 6. Ayet (YNÖ Meali)

246

RESULLER VE PEYGAMBERLER

Yemin olsun, kendilerine elçi gönderilenleri muhakkak hesaba çekeceðiz; gönderilen elçileri de mutlaka hesaba çekeceðiz. 6. Ayet (EHY Meali) Sonra kesinlikle, Peygamber gönderilen ümmetlere soracaðýz; kesinlikle gönderilen peygamberlere de soracaðýz.

Þeytan, elçileri de Allah’ýn razý olmayacaðý þeyleri yapmaya ve yoldan çýkarmaya çalýþmýþtýr. 22. HAC SURESÝ 52. Ayet (YNÖ Meali) Biz senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki, o bir þey tasarladýðýnda /okuduðunda, þeytan onun düþünce ve dileði içine bir þey atmýþ olmasýn. Ama Allah, þeytanýn attýðýný siler, sonra kendi ayetlerini muhkemleþtirir. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir. 52. Ayet (EHY Meali) Biz senden önce bir resul ve bir nebi göndermedik ki, o bir þey yapmak arzu ettiðinde, þeytan onun arzularýna þüpheler karýþtýrmasýn. Bunun üzerine Allah þeytanýn karýþtýrdýðý þüpheyi derhal giderir. Sonra da Allah, ayetlerini güçlendirir. Allah, bilendir, hikmet sahibidir.

Herkes kendisinden sorumludur. Yol; Allah’ýn yoludur. Yolun sonu ÖK’ümüze çýkmaktadýr. Resullerin ve peygamberlerin de yürüdüðü yol, budur. Þefaat ve yardým istenirken adý anýlacak olan sadece ve sadece Allah’dýr, yüceler yücesi Tesnîm’dir/ÖK’ümüz’dür, Teñri’dir. 39. ZÜMER SURESÝ 44. Ayet (YNÖ Meali) De ki: "Þefaat, tümden ve sadece Allah'ýndýr. Göklerin ve yerin mülkü/ yönetimi O'nundur. Sonunda O'na döndürüleceksiniz." 44. Ayet (EHY Meali)

247

De ki: "Bütün þefaat Allah'a aittir. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz!" 45. Ayet (YNÖ Meali) Allah yalnýz baþýna anýldýðýnda, âhirete inanmayanlarýn kalpleri nefretle ürperir; O'nun berisindeki, ilahlaþtýrýlmýþ kiþilerle birlikte anýldýðýnda ise hemen müjdelenmiþ gibi sevinirler. 45. Ayet (EHY Meali) Böyle iken Allah bir olarak anýldýðýnda, ahirete inanmayanlarýn yürekleri burkulur. O'ndan baþkalarý anýldýðý zaman hemen yüzleri güler.

Allah dýþýnda bir baþka varlýðý ilâhlaþtýrarak bu insanlardan þefaat dilemek hem anlamsýz hem de yanlýþtýr. Anlamsýzdýr, çünkü þefaatý kim dilerse dilesin, Allah, sadece kendisinden razý olduklarý için istenen þefaati kabul etmektedir. Yanlýþtýr, çünkü her duayý ve yardým isteðini duyan sadece ÖK’ümüz Teñri’dir. Ne Hz. Ýsa, ne Hz. Muhammed, ne de Hz. Ali hiçbir duayý ve yardým isteðini duyamazlar. Bu fiziksel olarak imkânsýz olandýr. Resullerin ve peygamberlerin de Allah gibi herþeyden haberdar olduklarýna inanmak ve onlardan yardým sitemek, onlarý, herþeyden haberdan olan ÖK’ümüz Teñri’ye ortak koþmaktýr. Melekler aracýlýðýyla herþeyi duyan ve gören sadece ÖK’ümüzdür. Ýþte bu nedenle þefaat ve yardým dilerken de, dua ederken de, adý anýlacak olan sadece Allah’dýr/Teñri’dir. 53. NECM SURESÝ 26. Ayet (YNÖ Meali) Göklerde nice melekler var ki, þefaatleri hiçbir iþe yaramaz. Allah'ýn, dilediði ve hoþnut olduðu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna. 26. Ayet (EHY Meali) Göklerde nice melekler vardýr ki, Allah'ýn dileyip razý olduðuna izin vermeden önce þefaatleri hiçbir iþe yaramaz. 2. BAKARA SURESÝ

248

RESULLER VE PEYGAMBERLER

255. Ayet (YNÖ Meali) Allah'tan baþka ilah yok. Hayy'dýr O, sürekli diridir; Kayyûm'dur O, kudretin kaynaðýdýr. Ne gaflet yaklaþýr O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnýz O'nundur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadýkça, kim þefaat edebilir! O, insanlarýn önden gönderdiklerini de bilir, arkada býraktýklarýný da!... Ýnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediði dýþýnda, hiçbir þeyi kavrayýp kuþatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri çepeçevre kuþatmýþtýr. Göklerin ve yerin korunmasý O'na hiç de zor gelmez. Aliyy'dir O, yüceliði sýnýrsýzdýr; Azim'dir O, büyüklüðü sýnýrsýzdýr. 255. Ayet (EHY Meali) Allah'dan baþka hiç bir tanrý yoktur. O, daima yaþayan, daima duran, bütün varlýklarý ayakta tutandýr. O'nu ne gaflet basar, ne de uyur. Göklerdeki ve yerdeki herþey O'nundur. O'nun izni olmadan huzurunda þefaat etmek kimin haddine! Onlarýn önlerinde ve arkalarýnda ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediði kadarýndan baþka ilminden hiçbir þey kavrayamazlar. O'nun hükümdarlýðý, bütün gökleri ve yeri kucaklamýþ týr. Her ikisini görüp gözetmek, ona bir aðýrlýk da vermez. O, çok ulu ve çok büyüktür.

Bu ayetlerde verilen bilgilerde, Teñri’nin, sadece yaþantýsýndan hoþnut olduðu insanlar için ve bizzat Kendisi’nin izin vermesinden sonra istenen þefaatin geçerli olacaðý açýkca belirtilmektedir. Yani þefaate kimin aracý olduðu deðil, hakkýnda þefaat istenilenin þefaati hak edecek bir yaþamý olup olmadýðý belirleyici olandýr. 2. BAKARA SURESÝ 165. Ayet (YNÖ Meali) Ýnsanlar içinde öyleleri vardýr ki, Allah dýþýnda bazýlarýný Allah'a eþ tutarlar da onlarý Allah'ý sevmiþ gibi severler. Ýman sahipleri ise Allah'a sevgide çok kararlý ve taþkýndýr. Zulme saplananlar, azabý gördüklerinde tüm kuvvetin Allah'ta bulunduðunu, Allah'ýn azabýnýn çok þiddetli olduðunu fark edeceklerini anlayabilseler! 165. Ayet (EHY Meali) Ýnsanlardan kimi de Allah'tan beride O'na karþý bir takým denkler edini-yorlar ve

249

onlarý Allah'ý sever gibi seviyorlar. Ýman edenler ise Allah için sevgice daha kuvvetlidirler. Haksýzlýk edenler azabi görecekleri vakit bütün kuvvetin gerçekten Allah'ýn olduðunu ve Allah'ýn gerçekten çok çetin azabý oldugunu görseler...

Yukarýdaki ayetde cin halklarýnýn, Rableri Allah’a ortak koþmasýndan bahsedilmemiþtir, ‘Ýnsanlar içinde ...’ denilmiþtir. Günümüzde müminlerden öyleleri vardýr ki Allah’ýn gökleri, yeri ve arasýndaki tüm varlýklarý, Hz.Muhammed’in yüzü suyu hürmetine var ettiðine inanýrlar. Artýk kendilerini, sadece ve sadece kendileri hayrýna, bu yanlýþa inanmaktan ve Hz.Muhammed’den þefaat dileyerek Allah’a ortak koþma hatasýna düþmekten kurtarmalýdýrlar. Aþaðýdaki ayetde verilen bilgiden, Hz. Nuh’un kendi oðluna bile þefaat edemediði anlaþýlmaktadýr. 11. HÛD SURESÝ 45. Ayet (YNÖ Meali) Bu arada Nûh, Rabbine yakardý da dedi ki: "Rabbim, oðlum benim ailemdendi! Senin vaadin elbette haktýr. Sen hâkimlerin, hükmü en güzel verenisin." 45. Ayet (EHY Meali) Nuh Rabbine seslenip: "Ey Rabbim, " elbette oðlum benim ailemdendir, Senin va'din de kesinlikle haktýr ve Sen hakimlerin en iyi hükmedenisin!" dedi. 46. Ayet (YNÖ Meali) Allah buyurdu: "Ey Nûh! O, senin ailenden deðildi. Yaptýðý, iyi olmayan bir iþti. Hakkýnda bilgin olmayan þeyi benden isteme. Cahillerden olmaman hususunda seni uyarýrým." 46. Ayet (EHY Meali) Allah: "Ey Nuh, O, asla senin ailenden deðildir. O, doðru olmayan bir iþtir. O halde bilmediðin birþeyi benden isteme! Ben, seni cahillerden olmaktan men ederim." buyurdu.

250

RESULLER VE PEYGAMBERLER

Þefaat yalnýz Allah’ýndýr. Hiçbir aracý þefaate sebep olamaz. Ýnsan sadece kendi yaþantýsýyla þefaate; baðýþlanmaya ve yardýma layýk olabilir. Ýnsanlar akýlýný iþletmeli, her hangi bir resulden ya da peygamberden yardým ve þefaat dilemenin Allah’a ortak koþmak olduðunu görmelidir. Hz. Ýsa’nýn yerde tekrar yaþayacaðý bilgisi Kur’an’da verilmiþtir. 19. MERYEM SURESÝ 33. Ayet (YNÖ Meali) "Selam bana doðduðum gün, öleceðim gün ve diri olarak kaldýrýlacaðým gün." 33. Ayet (EHY Meali) Selam bana; hem doðduðum gün, hem öleceðim gün, hem de diri olarak kaldýrýlacaðým güne!" 34. Ayet (YNÖ Meali) Ýþte Meryem'in oðlu Ýsa budur! Hakkýnda kuþku ve çeliþmeye düþtükleri þeyin doðrusu bu sözdür. 34. Ayet (EHYÖ Meali) Ýþte hakkýnda tartýþýp durduklarý Meryem oðlu Ýsa. Hak sözü olarak budur!

Hz. Ýsa’nýn ruhu, Hz. Muhammed olarak yerde tekrar yaþamýþtýr. 10. YÛNUS SURESÝ 15. Ayet (YNÖ Meali) Ayetlerimiz onlara açýk-seçik parçalar halinde okunduðu zaman, bize ulaþmayý ummayanlar þöyle dediler: "Bundan baþka bir Kur'an getir yahut bunu deðiþtir." De ki: "Onu kendiliðimden deðiþtirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabýndan korkuya düþerim." 15. Ayet (EHY Meali) Böyle iken ayetlerimiz birer açýk delil olarak karþýlarýnda okunduðu zaman Bize

251

kavuþmayý arzu etmeyenler: "Bundan baþka bir Kur'an getir veya bunu deðiþtir!" dediler. De ki: "Onu kendiliðimden deðiþtirmem benim için olacak þey deðildir! Ben ancak bana vahyolunana uyarým. Rabbime isyan edersem þüphesiz büyük bir günün azabýndan korkarým." 16. Ayet (YNÖ Meali) De ki: "Allah dileseydi, onu size okumazdým, onu size bildirmezdi de. Ondan önce içinizde bir ömür kalmýþtým. Hâlâ aklýnýzý kullanmayacak mýsýnýz?" 16. Ayet (EHY Meali) De ki: "Eðer Allah dileseydi ben onu size okumazdým, hiçbir þekilde de size onu bildirmezdi. Bilirsiniz ki, ben sizin içinizde bundan önce bir ömür boyu durdum. Artýk bir kere olsun aklýnýza baþ vurmaz mýsýnýz?"

Yukarýdaki ayetde Hz. Muhammed’in, Kur’an’dan önce onlar; Beniisrail halký arasýnda bir ömür kaldýðý bilgisi verilmektedir. ‘Kur’an’dan önce de aranýzda yaþýyordum’ veya ‘Kur’an’dan önce ömrümün bir kýsmýný sizlerle geçirdim’ denilmemiþtir. ‘Ondan önce içinizde bir ömür kalmýþtým’ denilmiþtir. ‘Halâ aklýnýzý kullanmayacak mýsýnýz?’ sözüne Beniisrail halkýnýn bir anlam verebilmesi için, Hz. Muhammed’in daha önce Beniisrail halký arasýndaki yaþantýsýnda tanýnýyor ve biliniyor olmasý gerekir. Beniisrail halkýnýn bu durumu anlayýp geçmiþle bir bað kurarak akýllarýnýn baþlarýna gelmesi için Hz. Muhammed’in önceki yaþantýsýnda da, bunu söylediði andaki çalýþmayý yani uyarý görevini yapýyor olmasý gerekir ki ‘Halâ aklýnýzý kullanmayacak mýsýnýz’ sözünün anlamý, önemi ve beklentisi olsun. Kur’an’dan önce(Ýncil’den deðil) Beniisrail halký arasýnda Allah’ýn resulu olarak yaþamýþ olan Hz. Ýsa’dýr. Ayný ruh yerde Hz. Muhammed olarak tekrar yaþamýþtýr. 23. MÜMÝNÛN SURESÝ 69. Ayet (YNÖ Meali) Yoksa resullerini tanýmadýlar da bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar? 69. Ayet (EHY Meali) Yoksa peygamberlerini tanýmadýlar da bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar?

252

RESULLER VE PEYGAMBERLER

Ayný ruh, önce, vücudu Allah katýnda var edilmiþ ve yere indirilmiþ olduðundan bir resul olan Hz. Ýsa olarak, daha sonra da yerde doðmuþ olduðu için bir peygamber ve kendisine kutsal kitap vahiy edildiði için de nebi olan Hz. Muhammed olarak yaþamýþtýr. Hz. Muhammed’in bedeni yerde var olduðu için peygamber, ruhu ise, bedeni Allah katýndan yere indirilmiþ olduðu için bir resul olan Hz. Ýsa’nýn içinde yaþamýþ olanla ayný ruhtur. Ýlerdeki sayfalarda Hz. Ýsa’yý, Hz. Meryem’in doðurmadýðýnýn bilgisini veren ayetler verilmiþtir. Yerde, Hz. Ýsa ve daha sonra da Hz. Muhammed olarak yaþamýþ olan ruh Hz.Musa döneminde de baþka bir beden içinde yerde yaþamýþtýr. 28. KASAS(PEYGAMBERLERÝN HAYAT HÝKAYELERÝ) SURESÝ 44. Ayet (YNÖ Meali) Biz Mûsa'ya o emri vahyettiðimizde, sen batý tarafýnda deðildin; olayý izleyenlerden de deðildin. 44. Ayet (EHY Meali) Musa'ya o emri vahyettiðimiz sýrada sen batý yönünde bulunmuyordun, olayý görenlerden de deðildin. 46. Ayet (YNÖ Meali) Ve sen, biz seslendiðimizde, Tûr tarafýnda da deðildin. Sen, senden önce kendilerine uyarýcý gelmemiþ bir toplumu uyarmak için Rabbinden bir rahmetsin. Bu sayede onlarýn düþünüp öðüt almalarý umuluyor. 46. Ayet (EHY Meali) Yine Biz seslendiðimiz zaman da sen Tur'un yanýnda deðildin; fakat senden önce kendilerine bir uyarýcý gelmemiþ olan bir topluluðu uyarasýn diye Rabbinden bir rahmet olarak gönderildin; ola ki, düþünüp ibret alýrlar.

Ayný ruhun yerde birden fazla yaþam bulmayacaðý, yani ‘reenkarnasyon’ diye birþey olmadýðý iddiasýnýn ortaya atýlmasý ve insanlarý buna inandýrma çabasý, doðruyu bilmeyenlere veya örtmeye çalýþanlara aittir. Yeniden dirilmenin olmadýðýna inanýlmasý için söyledikleri yalanýn sebebi; insanlarýn

253

kýyamet gününe ve ahiret hayatýna da inanmalarýný engellemek içindir. Çünkü ayný ruhun, fiziksel olarak yeni bir vücutla yeniden hayat bulmasý yerde olabildiðine göre, bu þüphesiz hem kýyamet gününün, hem de her insanýn yeni bir bedenle dirilerek kendi hesabýný vereceðinin en büyük kanýtlarýndan birisidir. Allah’ýn, üzerinde yaþadýðýmýz yerin bir benzerini var etmemiþ olmasý için akýlýnýza gelen bir sebep var mý? 6. EN’AM SURESÝ 27. Ayet (YNÖ Meali) Ah bir görsen, ateþin baþýnda durdurulup da þöyle dediklerini: "Ne olurdu, geri gönderilsek, Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve müminlerden oluversek." 27. Ayet (EHY Meali) Ateþin baþýnda durdurulduklarýnda: "Ah! Ne olurdu geri döndürülsek de Rabbimizin ayetlerini inkâr etmeyip, mü'minlerden olsaydýk!" dediklerini bir görsen! 28. Ayet (YNÖ Meali) Ýþin doðrusu þu: Önceden gizlemekte olduklarý karþýlarýna dikildi. Geri gönderilselerdi yasaklandýklarý þeyi mutlaka yineleyeceklerdi. Doðrusu, onlar, tam yalancýdýrlar. 28. Ayet (EHY Meali) Hayýr, daha önce gizleyip durduklarý karþýlarýna çýktý da ondan. Geri çevrilselerdi yine o yasaklandýklarý fenalýða mutlaka döneceklerdi. Þüphesiz onlar yine yalancýdýrlar.

Yukarýdaki ayetde, sýnavýn devam ettiði üzerinde yaþadýðýmýz yere ‘Geri gönderilselerdi yasaklandýklarý þeyi mutlaka yineleyeceklerdi.’ denilmiþtir. ‘Geri gönderilme diye birþey yoktur’ denilmemiþtir. 29. Ayet (YNÖ Meali) Dediler ki: "Þu dünya hayatýmýzdan baþkasý yok. Biz diriltilecek de deðiliz." 29. Ayet (EHY Meali) Yine dönüp: "Hayat sadece dünya hayatýmýzdan ibaret; biz bir daha dirilecek deðiliz.” diyeceklerdi.

254

RESULLER VE PEYGAMBERLER

Tüm resuller ve peygamberler, ahlâklý, adaletli ve barýþ sever olmaktan yana yaþamlarý örnek alýnacak olanlardýr. Fakat Allah’ýn istediði þekilde yaþamak için resullerin ve peygamberlerin nasýl yaþadýðýný bilmek de þart deðildir. Eðer bu þart olsaydý, yerde her zaman Allah’ýn seçtiði bir peygamber yaþar ve yaþantýsýyla insanlara örnek olurdu. Ahlâk, peygamberler zamanýnda da ahlâktýr. Adalet, barýþ ve yardým etme kavramlarý bugün de aynýdýr. Allah, insanlara akýlý iþletme özelliðini/iradeyi vermiþtir. ÖK’ümüz, öðrettiði yaþam ilkeleriyle; ahlâklý, adaletten, barýþtan ve yardým etmekten yana yaþamayý kendi iradelerimizle seçme imkânýný ve sorumluluðunu da her insana yüklemiþtir. Herkesin, kendisine davranýlmasýný istediði þekilde diðer insanlara davranmasý, kendisini hak ettiði duruma ulaþtýracaktýr. Kur’an’da öðretilenler, Tevrat’da(levhalar) ve daha önce Hz. Ýbrahim’e verilen kitapda da(deri üzerinde) vardýr. 87. A’LA (YÜCE,BÜYÜK,KUTLU) SURESÝ 18. Ayet (YNÖ Meali) Hiç kuþkusuz, bu Kur'an, ilk sayfalarda da elbette vardýr. 18. Ayet (EHY meali) Haberiniz olsun, bu ilk sahifelerde vardýr. 19. Ayet (YNÖ Meali) Ýbrahim'in ve Mûsa'nýn sayfalarýnda. 19. Ayet (EHY meali) Ýbrahim'in ve Musa' nýn sahifelerinde.

Fakat Beniisrail halký, doðruyu bildikleri halde atalarý Ýsraeloðullarý’na verilmiþ kitabýn ve Tevrat’ýn bir kýsmýný, kendi soylarýný ve Yahudiler’i kendileri gibi inkâr ettirmek ve kullanmak için saklamýþlardýr. 6. EN’AM SURESÝ 91. Ayet (YNÖ Meali) Allah'ý, kadrine/þanýna yaraþýr þekilde tanýyamadýlar. Çünkü, "Allah, insana hiçbir

255

þey vahyetmemiþtir." dediler. De ki "Mûsa'nýn insanlara bir ýþýk, bir kýlavuz olarak getirdiði kitabý kim indirdi? Siz o kitabý birtakým parþömenler yapýp ortaya sürüyorsunuz, birçoðunu da saklýyorsunuz. Size, sizin de atalarýnýzýn da bilmediði þeyler öðretildi." "Allah!" de, sonra býrak onlarý saplandýklarý batakta oynayadursunlar. 91. Ayet (EHY meali) "Allah insana hiçbir þey indirmemiþtir." demekle, Allah'ý gereði gibi tanýyamadýlar. De ki: "Musa'nýn insanlara bir nur ve hidayet olmak üzere getirdiði Kitab'ý kim indirdi? -Ki siz onu parça parça kaðýtlar haline getiriyor ve bunlarý ortaya atýyorsunuz ama bir çoðunu gizliyorsunuz.- Bununla beraber þimdi size -ne sizin, ne atalarýnýzýn- bilmediði hakikatler öðretilmekte. (Onlara cevaben): "Allah." de, sonra býrak onlarý daldýklarý batakta oynayýp dursunlar.

Beniisrail’in açýk seçik kanýtlara ve kendilerine öðretilenlere inanmayýp inkâr etmelerini sürdürmelerinden sonra, baþlarýna geleceði göstermek, son bir öðüt olarak içinde ihtar sözleri olan Kur’an indirilmiþtir. 54. KAMER (AY) SURESÝ 3. Ayet (YNÖ Meali) Yalanladýlar; kendi heves ve kuruntularýna uydular. Oysaki her iþ ve oluþ karara, ölçüye ve düzene baðlanmýþtýr. 3. Ayet (EHY meali) Yalan dediler, arzularýna uydular. Halbuki, her iþ (Allah takdirinde) yerini almýþtýr. 4. Ayet (YNÖ Meali) Yemin olsun ki, onlara haberlerden, içinde ihtar, sakýndýrma ve tehdit bulunaný gelmiþtir. 4. Ayet (EHY meali) Andolsun ki, onlara kötülüklerden vazgeçirici haberleri de içeren kýssalar geldi! 5. Ayet (YNÖ Meali) Doruk noktaya çýkmýþ, isabeti tartýþmasýz bir hikmettir o. Ama uyarýlar yarar

256

RESULLER VE PEYGAMBERLER

saðlamýyor. 5. Ayet (EHY meali) Bir hikmet-i baliða (hedefe ulaþmanýn en yüksek derecesine ermiþ bir hikmet) fakat uyarýlar fayda vermiyor.

Kur'an’da verilen tarihsel bilgilerin hemen hemen tamamý Ýsraeloðullarý’nýn ve özellikle Beniisrail halkýnýn inkârcýlýðý, Allah’a ortak koþma konusundaki ýsrarlarý, yaþam ilkelerindeki yanlýþlar ve zulümleridir. Allah ve var ediliþ ile ilgili içine düþmüþ olduklarý tartýþmalarýn doðru cevaplarý da Kur’an’da verilmiþtir. Bu bilgilenin verilmesinin sebebi; Beniisrail’e ve onlara uymuþ olanlara tanýnmýþ son þans olmasýdýr. 27. NEML SURESÝ 76. Ayet (YNÖ Meali) Hiç kuþkunuz olmasýn ki bu Kur'an, Ýsrailoðullarýna, ihtilafa düþtükleri þeylerin birçoðunu anlatýyor. 76. Ayet (EHY meali) Haberiniz olsun ki, bu Kur'an Ýsrail oðullarýna, ihtilaf edip durduklarý þeylerin pek çoðunu anlatýr.

Allah katýnda din/yaþam Ýslam’dýr. Kur’an’da ahlâktan, adalet ve barýþtan, merhamet ve yardým etmekten yana tarif edilen yaþam þekli Allah katýndaki ile aynýdýr. Fakat þöyle biraz geriye çekilip bakýldýðýnda Kur’an, tüm inananlara kýlavuz olmasý için indirilmekle birlikte, Tevrat ve Ýncil gibi, hakkýnda ayrýlýða düþtükleri konularý ve içine düþtükleri yanlýþlarýn niçin yanlýþ olduðunu açýklamak ve doðrusunu öðretmek amacýyla, artýk içinde ihtar da bulunan kitap olarak yine Beniisrail halkýna indirilmiþtir. Ve elbet, ilim ilerlediðinde içinde verilmiþ olan bilgilerin akýlýný iþleten insanlara kanýt olmasý için; karþýt madde gibi, ses titreþimlerinin maddeye hokum ediyor olmasý gibi. 16. NAHL SURESÝ

257

64. Ayet (YNÖ Meali) Bu Kitap'ý sana yalnýz þunun için indirdik: Hakkýnda ayrýlýða düþtükleri þeyi onlara iyice açýklayasýn ve Kitap, iman eden bir topluluk için kýlavuz ve rahmet olsun. 64. Ayet (EHY Meali) Biz, sana bu kitabý, yalnýzca onlara ihtilaf ettikleri þeyi açýklayasýn ve iman edeceklere bir hidayet ve rahmet olsun diye indirdik. 13. RA’D SURESÝ 64. Ayet (YNÖ Meali) Ýþte seni böylece, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiði bir ümmet içinde resul kýldýk ki, onlar Rahman'a küfrederlerken sen kendilerine, sana vahyettiðimizi okuyasýn. De ki: "O'dur benim Rabbim, ilah yok O'ndan baþka, O'na dayanmýþým ben! Yalnýz O'nadýr tövbem!" 64. Ayet (EHY Meali) Ýþte seni böyle kendilerinden önce birçok ümmetler gelip geçmiþ olan bir ümmet içinde gönderdik ki onlar Rahman'ý inkâr ederlerken, sen onlara karþý, sana vahyettiðimiz Kitab'ý okuyasýn. De ki: "0 Rahman benim Rabbim, O'ndan baþka ilah yoktur; ben O'na dayandým, tevbem de O'nadýr!" 41. FUSSÝLET SURESÝ 41. Ayet (YNÖ Meali) Onlar, o zikiri/Kur'an'ý kendilerine geldiðinde inkâr ettiler. Halbuki o, eþsiz yücelikte bir Kitap'týr. 41. Ayet (EHY Meali) Onlar, O Kur'an kendilerine geldiðinde onu inkâr edenlerdir. Halbuki o, benzeri bulunmaz bir kitaptýr.

Kur’an’da bir kaç harften oluþan ayetlerin Ýsraeloðullarý’na indirilen kitapda da olduðu ve bu kýsa ayetlerde verilen bilgiler ilk bölümde açýklanmýþtý.

258

RESULLER VE PEYGAMBERLER

Bu kýsa ayetlerle birlikte ayný suredeki ikinci ve üçüncü ayetler de Beniisrael halkýna gönderme yapmaktadýr. Bu yapýlýrken de onlarýn, içine düþtükleri yanlýþlardan ve hakkýnda þüphe duyduklarý konulardan bahsederek bu vurgu yapýlmýþtýr. Bunun yapýlmasýnýn sebebi; Ýsraeloðullarý’nýn ve sonrasýnda Beniisrael halkýnýn yerde oradan oraya taþýyarak çok iyi sakladýklarý bilgilerin Kur’an’da tekrar karþýlarýna çýkarýlmasýyla, bu bilgilerin insanlar tarafýndan bilinmemesinden dolayý Kur’an’ýn Allah katýndan indirilmiþ olduðunu anlamalarý ve artýk inanmalarý içindir. 2. BAKARA SURESÝ 1. Ayet (YNÖ Meali) Elif, Lâm, Mîm. 1. Ayet (EHY Meali) Elif, Lam, Mim. 2. Ayet (YNÖ Meali) Ýþte sana o Kitap! Kuþku/ çeliþme/ tutarsýzlýk yok onda. Bir kýlavuzdur o, sakýnanlar için. 2. Ayet (EHY Meali) Ýþte o Kitap, bunda þüphe yok; korunacaklar için hidayetin ta kendisi.

‘O kitap’ denilerek bahsedilen, Ýsrailoðullarý’na indirilen kitapdýr. Aþaðýda, A’raf Suresi’nin 2. ayetinde ise Kur’an, ‘Bir kitap’dýr bu; sana indirildi’ þeklinde ayrýca tanýmlanmýþtýr. 3. Ayet (YNÖ Meali) Ki onlar, gayba inananlar, namazý/duayý yerine getirenlerdir. Ve kendilerine rýzýk olarak verdiklerimizden, baþkalarýna pay çýkaranlardýr. 3. Ayet (EHY Meali) Onlar ki, gayba iman edip namazý dürüst kýlarlar, kendilerine rýzýk olarak verdiðimiz þeylerden infak ederler.

Beniisrael halkýndan, bir kýlavuz olan kitaba inananlar; sakýnanlardýr ki

259

gayba inanýrlar, namaz kýlarlar ve insanlara yardým ederler. Diðerleri de inananlar gibi ayný þekilde gayba inanmaya, namaz kýlmaya ve insanlara yardým etmeye tekrar çaðýrýlmýþlardýr. (Gayba inanmak, kâinatý kendi varlýðýndan var etmiþ olan AL-APA’nýn varlýðýna inanmaktýr.) 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 1. Ayet (YNÖ meali) Elif, Lâm, Mîm. 1. Ayet (EHY Meali) Elif, Lâm, Mîm. 2. Ayet (YNÖ meali) Allah... Ýlâh yok O'ndan baþka... Hayy'dýr O, Kayyûm'dur. 2. Ayet (EHY Meali) Allah'tan baþka tanrý yoktur. Sonsuz hayat sahibi, bütün varlýklarý ayakta tutan ve gözeten odur.

Allah’ýn berisindekilerden ilâhlar edinenler cinlerden olan Ýsrael ve ona uyan cinlerdir. Varlýk alanýnda ‘bütün’ olarak gözle görülemeyen ALAPA’nýn Hayy (Sürekli diri. Hayatýn kaynaðý. Kendisi için ölüm söz konusu edilemeyen.) ve Kayyum (Kudretin kaynaðý. Kudretiyle herþeyi kývamýnda tutan.) olduðunu inkâr edenler Ýsrael,oðullarý ve Beniisrael/ Ýbraniler’dir. Dikkat ederseniz bu adlarýn anlamlarý olan özellikler, gözle görülemez özelliklerdir. 3. Ayet (YNÖ meali) O, sana Kitap'ý, önündekileri tasdikleyici olarak hak bir yoldan indirdi. Tevrat'ý ve Ýncil'i de indirmiþti. 3. Ayet (EHY Meali) O, sana kitabý, önündekileri doðrulayýcý olarak hak ile indirmektedir. Önceden insanlarý doðru yola iletmek için Tevrat'ý ve Ýncil'i indirmiþti. Bir de ayýrt eden Furkan indirdi. 7. A’RAF SURESÝ

260

RESULLER VE PEYGAMBERLER

1. Ayet (YNÖ meali) Elif, Lâm, Mîm, Sâd. 1. Ayet (EHY Meali) Elif, Lâm, Mîm, Sâd. 2. Ayet (YNÖ meali) Bir kitaptýr bu; sana indirildi, onunla uyarýda bulunasýn diye ve inananlar için bir öðüt ve düþündürme olarak... O halde, bundan dolayý göðsünde bir sýkýntý olmasýn. 2. Ayet (EHY Meali) Bu, kendisiyle uyarasýn diye ve mü'minlere bir ihtar olmak üzere sana indirilen bir kitaptýr; sakýn bundan dolayý yüreðinde bir sýkýntý olmasýn! 3. Ayet (YNÖ meali) Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden birtakým velilerin ardýna düþmeyin. Siz ne kadar da az öðüt alýyorsunuz! 3. Ayet (EHY Meali) Rabbinizden size indirilene uyun, O'nsuz baþka velilere uymayýn! Sizler pek az düþünüyorsunuz!

Allah’ýn berisinden bir takým velilerin peþine düþenler Beniisrail’dir. Yukarýdaki ayetlerde tüm uyarýlar doðruyu inkâr etmeye devam eden Beniisrail halkýna yapýlmýþtýr. 12. YÛSUF SURESÝ 1. Ayet (YNÖ meali) Elif, Lâm, Râ. O apaçýk, apaydýnlýk Kitap'ýn ayetleridir bunlar. 1. Ayet (EHY Meali) Elif. Lam, Ra. Ýþte bunlar, sana apaçýk kitabýn ayetleridir!

Bu ayetler Ýsraeloðullarý’na (ÖGÜL UQUS’a) verilen kitabýn ayetlerdir. 2. Ayet (YNÖ meali) Biz onu sana, aklýnýzý çalýþtýrasýnýz diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik.

261

2. Ayet (EHY Meali) Biz onu akýl erdirebilesiniz diye bir Kur'an olmak üzere Arapça olarak indirdik.

Ayný bilgiler Kur’an’da Arapça olarak tekrar indirilmiþtir. 3. Ayet (YNÖ meali) Biz bu Kur'an'ý sana vahyederek, hikâyelerin en güzelini anlatýyoruz. Oysaki sen, bundan önce bunlardan tamamen habersiz olanlardandýn. 3. Ayet (EHY Meali) Biz sana bu Kuran'ý vahyetmekle kýssalarýn en güzelini anlatýyoruz. Doðrusu, senin bundan önce hiç haberin yoktu.

Beniisrail halkýnýn tartýþtýklarý konularýn açýklamalarý Kur’an’da yapýlmýþtýr. Ýsraeloðullarý o kitapdaki ayetlerin bir kýsmýný sakladýklarý için Beniisrail halký, Tevrat’da da ayný bilgilerin indirildiðini bilememiþlerdir, tabii onlara uyan Yahudiler de. Ýsrael’in yolundan giden, sözcüklerin anlamlarýný deðiþtiren siyonist hahamlar, Yahudiler içinden kendilerine uyanlarýn da lanetlenmesine sebep olmuþlardýr. 15. HÝCR SURESÝ 1. Ayet (YNÖ meali) Elif, Lâm, Râ. Ýþte sana o Kitap'ýn ve açýk anlatýmlý Kur'an'ýn ayetleri. 1. Ayet (EHY Meali) Elif, Lam, Ra. Bunlar iþte sana Kitabýn ve gerçekleri açýklayan bir Kur'an'ýn ayetleridir.

Bu ayetler o kitabýn, ayný zamanda açýklanmýþ halleriyle Kur’an’ýn ayetleridir. 2. Ayet (YNÖ meali) O küfre batmýþ olanlar zaman zaman, keþke Müslüman olsaydýlar diye derin bir özlem duyarlar. 2. Ayet (EHY Meali) Bir zaman gelecek, küfredenler, müslüman olsaydýlar diye arzu çekecekler.

262

RESULLER VE PEYGAMBERLER

3. Ayet (YNÖ meali) Býrak onlarý yesinler, nimetlenip zevk etsinler ve sonu gelmez arzu kendilerini oyalasýn. Ama yakýnda bilecekler. 3. Ayet (EHY Meali) Býrak onlarý, yesinler, içsinler, keyif sürsünler ve emel kendilerini oyalasýn; sonra bilecekler! 5. MÂÝDE SURESÝ 15. Ayet (YNÖ Meali) Ey Ehlikitap! Resulümüz size geldi. Kitap'tan saklamýþ olduklarýnýzýn çoðunu size ayan-beyan açýklýyor; çoðundan da geçiyor. Þu bir gerçek ki, size Allah'tan bir ýþýk ve apaçýk bir Kitap gelmiþtir. 15. Ayet (EHY Meali) Ey kitap verilenler, þimdi size, kitabýnýzýn gizlemekte olduðunuz birçok yerlerini sizlere açýklayan birçoðunu da geçiveren Peygamberimiz geldi. Ýþte size Allah'tan bir nur, bir parlak kitap geldi.

Beniisrail halký ile iþ birliði içinde olan siyonist Yahudi bilgeler bu mesajý çok iyi anlamýþlar fakat Tevrat’ýn da ayný bilgileri veren ayetlerini saklamaya ve Yahudi milletini aldatmaya devam etmiþlerdir. 26. ÞUARA SURESÝ 195. Ayet (YNÖ Meali) Açýk-seçik Arapça bir dille indirdi. 195. Ayet (EHY meali) Açýk parlak bir Arapça ile. 196. Ayet (YNÖ Meali) O, elbette ki öncekilerin kitaplarýnda da var. 196. Ayet (EHY meali) O, þüphesiz öncekilerin kitaplarýnda da var. 197. Ayet (YNÖ Meali) Beniisrail bilginlerinin de onu bilmesi bunlar için bir belirti/kanýt deðil mi?

263

197. Ayet (EHY meali) Beni Ýsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil deðil mi?

O kitabýn saklanmýþ ayetlerinde verilmiþ bilgilerin Kur’an’da karþýlarýna tekrar çýkarýlmasýyla bu bilgileri hali hazýrda bilen Beniisrail bilginlerin olmasý, ‘bunlar’ý;Yahudiler’i uyandýrmasý gerekirken Yahudi toplumu Beniisrail bilginlerinin tuzaðýndan kurtulamamýþlardýr. Ýbranice’de ‘Amet (Emet olarak okunan) sözcük üç harften oluþur. (Ýbranice alfabesinin asýl yazýlýþý saðdan soladýr.) Ýbranice harfleriyle yazýlýþý : Bu harflerin Ýbranice okunuþlarý : ‘Aleph Mem Teth (emet) ‘Emet’ adýnýn; Ýlk Ýbranice harfleriyle yazýlýþý : Bu harflerin ilk Ýbranice alfabesindeki okunuþlarý : élef mem tet Ýbranice’de ‘élef’ sözcüðünün anlamý ‘sýðýr’ dýr. ‘Akýlý iþletemeyen baþ’ý tanýmlamaktadýr, ruhu olmayan varlýk demektir. ‘Mem’ sözcüðünün anlamý ‘su’dur. ‘Tet/tët’ kelimesinin anlamý da ‘çamur’ dur. Tümünün anlamý; su ve çamurdan akýlý olmayan/ruhsuz varlýk; Adem’in meydana getirilmesidir. Bu da, göklerin ve yerin var edilmesini gördüðü gibi, isyan eden Ýsrael’in gözleriyle gördüðü ‘oluþ’tur. Allah, Ruh’uyla akýlý iþletebilme özelliðini Adem’e sonra vermiþtir. ‘tet’ harfinin simgesi olarak dörde bölünmüþ ‘+’ simgesi; maddenin önce dört temel yapý taþýna bölündüðünü ve sonra maddenin tekrar bu parçacýklardan oluþtuðunu tanýmlamaktadýr ki, ‘+’ iþaretinin/ simgesinin/tamða(damga)sýnýn anlamý kuantumdur; sudan var ediþin fizik ilimidir. Daire içine alýnmýþ olmasýda, AL-APA’nýn kâinatý Kendi varlýk yapýsý içinde var ettiðini simgelemektedir. Emet olarak okunan ‘AMET adý, ‘ËM AT’; ‘Var Eden’ dir. (AT ËM/Adem; var edilen’ demektir).

264

RESULLER VE PEYGAMBERLER

Hz. Ýsa, Beniisrail halkýna gönderilen bir resuldür ve Yahudi deðildir. Çünkü Hz. Meryem, Firavun’un zulmettiði Beniisrail halkýndandýr ve Yahudi deðildir, ve de Hz. Ýsa’yý doðurmamýþtýr. Hz. Ýbrahim ve Hz. Ýmran aileleri birbirinden gelen soylardýr. Aþaðýdaki ayetde, bugün Hýristiyanlýk âleminin ‘Abraham’ olarak adlandýrdýðý Hz. Ýbrahim’in, bir Yahudi veya Hýristiyan olmadýðý bilgisi verilmiþtir. Hz. Ýsa’dan çok önce yerde bulunduðuna göre bu da zaten mümkün deðildir. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 35. Ayet (YNÖ Meali) Hani, Ýmran'ýn karýsý þöyle demiþti: "Rabbim, karnýmdakini özgür bir biçimde sana adadým; onu benden kabul et! Kuþkusuz, sen, evet sen, her þeyi duyan, her þeyi bilensin!" 35. Ayet (EHY meali) Ýmran'ýn karýsý: "Ya Rab! Ben karnýmdakini kayýtsýzca sana adadým, hemen kabul et bunu benden; çünkü sadece Sensin iþiten, bilen Sen!" dedi. 36. Ayet (YNÖ Meali) Onu doðurunca -Allah onun ne doðurduðunu daha iyi bildigi halde- þöyle dedi: "Rabbim, onu kýz olarak doðurdum ve erkek, kýz gibi deðildir. Adýný Meryem koydum onun. Onu ve soyunu, kovulmuþ þeytandan sana sýðýndýrýyorum!" 36. Ayet (EHY meali) Onu doðurduðu zaman: "Ya Rab, onu kýz doðurdum" dedi. Oysa ne doðurduðunu Allah daha iyi biliyordu. Halbuki erkek, kýz gibi deðildi; ben onun adýný Meryem koydum ve iþte onu ve soyunu taþlanmýþ þeytanýn þerrinden sana ýsmarlýyorum.

Bu ayetlerde verilen bilgiyle ortaya çýkan durum; Hz. Ýbrahim soyundan gelen Hz. Ýmran’ýn kýzý olan Hz. Meryem’in ve Hz. Ýsa’yý yetiþtiren ailenin de Yahudi olmayýp, Beniisrail halkýndan/Ýbrani olduðudur.

265

45. Ayet (YNÖ Meali) Bir de, melekler söyle demiþti: "Ey Meryem! Allah seni, kendisinden bir kelimeyle muþtuluyor. Adý, Meryem'in oðlu Ýsa Mesih'dir. Dünya ve âhirette yüz akýdýr. Allah'a yaklastýrýlanlardandýr." 45. Ayet (EHY meali) Melekler þöyle dediði vakit: "Ey Meryem, haberin olsun, Allah seni dünya ve ahirette itibarlý biri ve kendisine yakýn olanlardan olarak tarafýndan bir "kelime" ile müjdeliyor! Adý, Meryem oðlu Mesih Ýsa'dýr."

Bu ayetde verilmiþ olan þu bilgi önemlidir. Hz.Meryem’e haberi verilen ve henüz yere gelmemiþ olan Hz. Ýsa için “dünya ve ahiretde yüz akýdýr” denilmiþtir. ‘Dünyada yüz aký olacak’ denilmemiþtir. Bu bilgi bu ruhun Hz. Ýsa olarak yerde yaþamamýþ olmasýndan önce, baþka bir vücut ve isimle yerde yaþamýþ olduðunu anlatmaktadýr. Bu kiþi de Hz. Yahya’dýr. Hz.Yahya, Hz.Ýsa ve Hz.Muhammed’in vücudlarý içinde yerde yaþamýþ olan ruh ayný ruhtur. Hz. Ýsa, Hz. Adem gibi topraktan var edilmiþ ve Hz. Meryem’e indirilmiþtir. 19. MERYEM SURESÝ 16. Ayet (YNÖ meali) Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrýlýp doðu tarafýnda bir mekâna çekilmiþti. 16. Ayet (EHY Meali) Kitap'da Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrýlýp doðu tarafýnda bir yere çekilmiþti. 17. Ayet (YNÖ meali) Onlarla arasýna bir perde çekmiþti. Biz de ruhumuzu ona göndermiþtik de o kendisine sapasaðlam bir insan þeklinde görünmüþtü. 17. Ayet (EHY Meali) Onlarla arasýna bir perde çekti. Derken kendisine ruhumuzu (Cebrail'i) gönderdik de o, düzgün bir insan þeklinde ona göründü.

266

RESULLER VE PEYGAMBERLER

18. Ayet (YNÖ meali) Meryem demiþti: "Ben senden, Rahman'a sýðýnýyorum. Takva sahibi biriysen dikkatli ol." 18. Ayet (EHY Meali) Meryem ona: "Ben baðýþlayan Allah'a sýðýnýrým senden, eðer Allah'tan korkan biri isen!" dedi. 19. Ayet (YNÖ meali) Ruh dedi: "Ben, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir oðlan baðýþlamak için buradayým." 19. Ayet (EHY Meali) Ruh (Cebrail): "Haberin olsun, ben sana tertemiz bir oðlan vermek için Rabbinin elçisiyim sadece!" dedi. 20. Ayet (YNÖ meali) Dedi: "Benim nasýl oðlum olur; bana herhangi bir insan dokunmadý. Ben bir kahpe de deðilim." 20. Ayet (EHY Meali) Meryem: "Benim nasýl bir oðlum olabilir? Bana hiçbir insan dokunmadý; ben bir kahpe de deðilim!" dedi. 21. Ayet (YNÖ meali) Dedi: "Ýþte böyle! Rabbin buyurdu ki: 'O benim için çok kolaydýr. Böyle olmasý onu, insanlara bir mucize ve bizden bir rahmet yapmamýz içindir. Hükme baðlanmýþ bir iþtir bu." 21. Ayet (EHY Meali) Cebrail: "Öyle! Fakat Rabbin buyurdu ki, o Bana göre kolaydýr. Ayrýca onu insanlara gücümüzün bir delili ve tarafý?mýzdan bir rahmet kýlacaðýmýz için böyle yapacaðýz. Hem de o, karara baðlanmýþ bir iþtir." dedi. 22. Ayet (YNÖ meali) Ona gebe kaldý. Ardýndan da onunla uzak bir mekâna çekildi. 22. Ayet (EHY Meali) Bu þekilde ona hamile oldu ve bu haliyle uzak bir yere çekildi.

267

23. Ayet (YNÖ meali) Nihayet doðum sancýsý onu, bir hurma aðacýnýn kütüðüne götürdü. "Ah dedi, keþke daha önce ölseydim, keþke unutulup gitseydim." 23. Ayet (EHY Meali) Derken sancý onu bir hurma dalýna götürdü ve: "Keþke bundan önce ölmüþ olsaydým da unutulmuþ gitmiþ olsaydým." 24. Ayet (YNÖ meali) Altýndan ona þöyle seslendi: "Tasalanma, Rabbin senin alt yanýnda bir su arký vücuda getirdi.” 24. Ayet (EHY Meali) Derken aþaðý tarafýndan ona þöyle seslendi: "Sakýn üzülme, Rabbin senin altýnda bir su arký yarattý.” 27. Ayet (YNÖ meali) Meryem, onu taþýyarak toplumuna getirdi. "Ey Meryem, dediler, þaþýlacak bir iþ yaptýn!" 27. Ayet (EHY Meali) Derken onu taþýyarak kavmine getirdi, Onlar: "Hey Meryem, sen Allah biliyor ya yumurcak birþey getirdin!

Bu ayetlerde, Hz. Meryem’in hamile kalýp doðum sancýsý çektiði belirtilmektedir. Kur’an’da bazý ayetlerde yere geliþ ‘doðurmak’ fiiliyle belirtilmiþken, ilgili hiçbir ayette Hz. Meryem’in, Hz. Ýsa’yý doðurduðu bilgisi verilmemiþtir. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 35. Ayet (YNÖ meali) Hani, Ýmran'ýn karýsý þöyle demiþti: "Rabbim, karnýmdakini özgür bir biçimde sana adadým; onu benden kabul et! Kuþkusuz,sen, evet sen, her þeyi duyan, her þeyi bilensin!" 35. Ayet (EHY Meali) Ýmran'ýn karýsý: "Ya Rab! Ben karnýmdakini kayýtsýzca sana adadým, hemen kabul et bunu benden; çünkü sadece Sensin iþiten, bilen Sen!" dedi.

268

RESULLER VE PEYGAMBERLER

36. Ayet (YNÖ meali) Onu doðurunca -Allah onun ne doðurduðunu daha iyi bildiði halde- þöyle dedi: "Rabbim, onu kýz olarak doðurdum ve erkek, kýz gibi deðildir. Adýný Meryem koydum onun. Onu ve soyunu, kovulmuþ þeytandan sana sýðýndýrýyorum!" 36. Ayet (EHY Meali) Onu doðurduðu zaman: "Ya Rab, onu kýz doðurdum" dedi. Oysa ne doðurduðunu Allah daha iyi biliyordu. Halbuki erkek, kýz gibi deðildi; ben onun adýný Meryem koydum ve iþte onu ve soyunu taþlanmýþ þeytanýn þerrinden sana ýsmarlýyorum.

Bugün, toplum dilinde ‘yalancý hamilelik’ denilen bu durum meydana gelebilmektedir. Evladý olmayan fakat olmasýný isteyen bir kýzýn karný þiþebilmekte, hamile olan bir kýz gibi baþý dönüp midesi bulanabilmekte ve bu durum dokuz ay boyunca sürebilmektedir. Yani ilimsel olarak bu durum mümkündür. Hz. Meryem’in, Hz. Ýsa’yý kendisinin doðurduðunu düþünmesi, onu sevip sahip çýkarak büyütmesi için Hz. Meryem’e böyle bir yalancý hamilelik yaþatýlmýþtýr. Hz. Ýsa, Allah katýnda topraktan var edilmiþtir. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 47. Ayet (YNÖ meali) Meryem dedi ki: "Rabbim, çocuðum nasýl olur benim? Bana hiçbir insan dokunmadý ki!" Allah cevap verdi: "Allah dilediðini iþte böyle yaratýr! Bir iþ ve oluþa karar verdiðinde sadece ona "Ol!" der; ve o hemen oluverir." 47. Ayet (EHY Meali) Meryem: "Ey Rabbim, bana bir beþer dokunmamýþken, nasýl çocuðum olur?" dedi. Allah: "Öyle, Allah ne dilerse yaratýr, O, birþeyi dilediðinde, yalnýzca ona "Ol" der, o da hemen oluverir." buyurdu. 59. Ayet (YNÖ meali) Allah katýnda Ýsa'nýn durumu, Âdem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattý, sonra ona "Ol!" dedi.Artýk o, olur.

269

59. Ayet (EHY Meali) Doðrusu Allah katýnda Ýsa'nýn durumu Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattý sonra da ona: "Ol!" dedi. O da hemen oluverdi.

Hz. Ýsa’nýn, elçi olmasý dýþýnda sadece Hz. Adem ile ortak olan özelliði ne olabilir? Hz. Ýsa’nýn durumu niçin Hz. Muhammed veya diðer elçilerin durumu gibi deðildir de Hz. Adem’in durumu gibidir? Çünkü Hz. Ýsa da Hz. Adem gibi Allah katýnda topraktan var edilmiþtir. Ortak noktalarý budur ve Hz. Ýsa, yere, Hz. Meryem’e indirilmiþtir. 4. NÝSA SURESÝ 171. Ayet (YNÖ meali) Ey Ehlikitap! Dininizde aþýrýlýða gidip doymazlýk etmeyin! Allah hakkýnda gerçek dýþý bir þey söylemeyin! Meryem'in oðlu Ýsa Mesih, Allah'ýn resulü ve kelimesidir. Onu, kendisinden bir ruhla beraber Meryem'e atmýþtýr. Artýk Allah'a ve resullerine inanýn. "Üçtür!" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah Vâhid'dir, tek ve biricik ilahtýr. Kendisi için bir çocuk olmasýndan arýnmýþtýr O. Yalnýz O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah yeter. 171. Ayet (EHY meali) Ey kitap verilenler, dininizde aþýrýlýða gitmeyin ve Allah hakkýnda yalnýzca gerçeði söyleyin! Meryem oðlu Mesih Ýsa, yalnýzca Allah'ýn peygamberi, Meryem'e ulaþtýrdýðý kelime'si ve ondan bir ruhtur; baþka birþey deðil. Gelin Allah'a ve O'nun peygamberlerine iman getirin ve "üçtür" demeyin. Bundan vazgeçin; hakkýnýzda hayýrlý olur! Allah, ancak bir tek Ýlah'týr, haþa O'nun bir oðlu olmasý asla düþünülemez. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Vekil olarak da Allah yeter. 5. MÂÝDE SURESÝ 46. Ayet (YNÖ meali) Ardýndan o peygamberlerin izleri üzere Meryem oðlu Ýsa'yý gönderdik. Tevrat'tan yanýnda bulunaný doðruluyordu. Ona Ýncil'i verdik. Hidayet ve ýþýk vardý onda.

270

RESULLER VE PEYGAMBERLER

Tevrat'tan yanýnda olaný tasdikleyici idi. Doðruya ve güzele kýlavuzdu, takvaya sarýlanlara bir öðüt. 46. Ayet (EHY meali) Arkadan da o peygamberlerin izleri üzerinde Meryem'in oðlu Ýsa'yý, önündeki Tevrat'ý bir doðrulayýcý olarak gönderdik. Ona içinde bir hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat'ý doðrulayýcý ve takva sahipleri için bir hidayet ve öðüt olmak üzere Ýncil'i verdik. 57. HADÎD SURESÝ 27. Ayet (YNÖ meali) Sonra onlarýn eserleri üzere, resullerimizi art arda gönderdik. Meryem'in oðlu Ýsa'yý da onlarýn ardýnca gönderdik. Ona Ýncil'i verdik; ona uyanlarýn gönüllerine þefkat ve merhamet koyduk. Bir bid'at olarak ortaya çýkardýklarý ruhbaniyeti, onlar üzerine biz yazmamýþtýk. Allah'ýn rýzasýný kazanmak için ortaya çýkardýlar. Ama ona gerektiði þekilde saygýlý olmadýlar. Onlarýn, iman edenlerine ödüllerini verdik. Onlardan çoðu yoldan çýkmýþ olanlardýr. 27. Ayet (EHY meali) Sonra onlarýn izleri üzerinde ardarda peygamberlerimizle izledik; arkasýndan Meryem oðlu Ýsa'yý gönderdik, ona Ýncil'i verdik ve ona uyanlarýn kalplerinde bir þefkat ve merhamet yarattýk. Bir de rahipliði ki, onu onlar uydurdular, Biz onu üzerlerine yazmamýþtýk; ancak Allah'ýn rýzasýný aramak için yaptýlar, sonra da ona hakkýyla riayet etmediler. Biz de içlerinden iman etmiþ olanlara mükafatlarýný verdik, çoklarý ise yoldan çýkmýþ fasýklardýr.

Aþaðýdaki ayetlerde, Hz. Meryem’in sancýsýndan dolayý daha önce ölmüþ olmayý istemiþ olmasýna verilen cevap; bir su arkýnýn var edilmiþ olduðudur. Su arkýnýn sancýya bir faydasý yoktur. Hz. Meryem’in, doðurduðu sandýðý Hz. Ýsa’nýn üzerine bulaþmýþ olmasý gereken anne karnýndaki sývýyý görmemesi durumunda buna anlam veremeyecek olmasýndan dolayý, Hz. Ýsa’nýn, yýkanýp temizlenerek kendisine verildiðini düþünmesi için su arký var edilmiþtir.

271

19. MERYEM SURESÝ 23. Ayet (YNÖ meali) Nihayet doðum sancýsý onu, bir hurma aðacýnýn kütüðüne götürdü. "Ah dedi, keþke daha önce ölseydim, keþke unutulup gitseydim." 23. Ayet (EHY Meali) Derken sancý onu bir hurma dalýna götürdü ve: "Keþke bundan önce ölmüþ olsaydým da unutulmuþ gitmiþ olsaydým." 24. Ayet (YNÖ meali) Altýndan ona þöyle seslendi: "Tasalanma, Rabbin senin alt yanýnda bir su arký vücuda getirdi.” 24. Ayet (EHY Meali) Derken aþaðý tarafýndan ona þöyle seslendi: "Sakýn üzülme, Rabbin senin altýnda bir su arký yarattý.”

Sonuç olarak; Hz. Ýsa, Beniisrail halkýna Allah katýndan gönderilmiþ bir resuldür ve Yahudi deðildir. 43. ZÜHRUF SURESÝ 59. Ayet (YNÖ meali) Meryem'in oðlu, kendisine nimet verdiðimiz ve Ýsrailoðullarýna örnek yaptýðýmýz bir kuldu. 59. Ayet (EHY Meali) Hayýr, o (Ýsa) kendisine nimet verdiðimiz ve Ýsrail oðullarýna örnek kýldýðýmýz halis bir kuldur. 61. SAFF (SAF TUTMAK) SURESÝ 6. Ayet (YNÖ meali) Meryem oðlu Ýsa'nýn da þöyle dediðini hatýrla: "Ey Ýsrailoðullarý! Ben size Allah'ýn elçisiyim. Benden önce gelen Tevrat'ý doðrulayýcý ve benden sonra gelecek Ahmed adýnda bir elçiyi müjdeleyici olarak gönderildim." Fakat Ýsa'nýn müjdelediði elçi onlara apaçýk delilleri getirdiðinde: "Bu, katýksýz bir büyüdür." Dediler.

272

RESULLER VE PEYGAMBERLER

6. Ayet (EHY Meali) Bir vakit de Meryem oðlu Ýsa: "Ey Ýsrail oðullarý, ben size Allah'ýn elçisiyim. Önümdeki Tevrat'ýn doðrulayýcýsý ve benden sonra gelecek, adý Ahmed olan bir peygamberin müjdecisi olarak geldim." dedi. Sonra o, onlara apaçýk delillerle gelince: "Bu apaçýk bir büyüdür!" dediler.

Bugünlere kadar gelen diðer bir yanlýþ bilgi de Hz.Ýsa’nýn ateþin içinden OSa(göke) yükseldiði bilgisidir. Ateþten kurtarýlan kiþi; Hz.Ýbrahim’dir. Allah, Hz.Ýbrahim’i, gönderdiði Beniisrail halkýnýn zulmünden kurtarmýþtýr. 29. ANKEBÛT SURESÝ 24. Ayet (YNÖ meali) Toplumunun Ýbrahim'e cevabý sadece þunu söylemeleri oldu: "Bunu öldürün, yahut yakýn!" Ama Allah onu ateþten kurtardý. Ýnanan bir toplum için bunda elbette ibretler vardýr. 24. Ayet (EHY meali) Onun için kavminin ona cevabý sadece þu oldu: "Öldürün onu veya yakýn!" dediler. Allah da onu o ateþten kurtardý. Þüphesiz bunda inanacak bir topluluk için ibretler vardýr.

Beniisrail halký ve Yahudiler’in bir kýsmý amaçlarýna ulaþabilmek adýna, doðru bilgiye ulaþýlmasýný engellemek için tarih boyunca sözcüklerin, adlarýn ve isimlerin hecelerini(tamðalarýný) ve anlamlarýný deðiþtirerek insanlarý yanýlgýya düþürmüþ ve sövgülerine ortak etmiþlerdir. 5. MÂÝDE SURESÝ 41. Ayet (YNÖ meali) Ey resul! Kalpleri inanmamýþ olduðu halde aðýzlarýyla "Ýnandýk" diyenlerin küfürde yarýþýrcasýna koþanlarý seni üzmesin. Yahudilerden bazýlarý yalancýlýk etmek için dinlerler; huzuruna çýkmamýþ olan baþka bir topluluk için dinlerler. Yerlerine oturmuþ kelimeleri, yapýlarýný bozup deðiþtirirler. "Size þu verilirse alýn, eðer o verilmezse çekinin." derler. Allah birini fitneye çarptýrmak isterse sen onun için Allah karþýsýnda hiçbir þey yapamazsýn. Bunlar o kiþilerdir ki, Allah kalplerini

273

temizlemek istemiyor. Dünyada bir rezillik vardýr onlar için; âhirette de büyük bir azap var onlara. 41. Ayet (EHY meali) Ey þanlý Peygamber, gerek aðýzlarýyla "Biz inandýk." deyip de kalpleriyle inanmayanlardan, gerekse yahudilerden küfürde yarýþanlar seni üzmesin! Onlar yalancýlýk etmek için dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabýna dinlerler, yerli yerinde söylenen kelimeleri sonradan deðiþtirirler, "Size böyle fetva verilirse tutun, verilmezse sakýnýn!" derler. Allah, kimin fitneye düþmesini dilerse sen onun lehine Allah'tan hiçbir þey koparamazsýn. Onlar, öyle kimselerdir ki, Allah, kalplerini temizlemek istememiþtir. Onlarýn haklarý dünyada zillet ahirette de büyük bir azaptýr.

Siyonist hahamlarýn Hýristiyan âlemini içine düþürdükleri en büyük tuzaklardan birisi, Hýristiyan’lýðýn simgesi olan haç ve çarmýha gerilmiþ Hz.Ýsa sembolüdür. * Erken Türkçe’de ‘haç’ sözü ‘OQAÇ’ þeklinde söylenmekte ve ösüs, oqç gibi pek çok yazýtta ‘haç iþareti’ ile yazýlmaktadýr. Sat daðýnýn Hakkari bölgesindeki Gevaruk vadisindeki maðara duvarlarýna, Anadolu’ya gelen ve o bölgede yaþamýþ ilk Türk toplumunun çizmiþ olduðu resimlerin arasýnda ‘ON-OQ’/ ‘kozmik askerler’i ifade eden aþaðýdaki resimde bu iþaret görülmektedir.

Bugün ‘haç’ olarak tanýmlanan bu iþaret aslýnda ‘kýlýç’ý temsil etmektedir ki zaten haç, ters tutulmuþ bir kýlýç þeklidir. Kýlýç, hokumun simgesidir. * ANADOLU PROTOTÜRKLERÝ, Kazým Mirþan, MMB yayýný,1985

274

RESULLER VE PEYGAMBERLER

Kâinatýn hokumu Allah’a aittir ve kýlýç, Allah’ýn hokumunun temsilidir. Beniisrail halkýnýn/Ýbraniler’in çarmýða gerdiði Hz.Ýsa ile verdikleri mesaj; ‘Baþ aþaðý ettiðimiz/hokumsuz kýldýðýmýz Allah’ýn kýlýcýyla/hokumuyla Allah’ýn resulünü öldürdük’ mesajýdýr. Bugün tüm Hýristiyanlýk âlemi bilemeden Yahudi siyonist papazlarýn bu oyununa gelmiþtir. Kiliselerde çarmýða gerilmiþ Hz.Ýsa heykelinin önünde mum yakýlmasý da yine siyonist ve Allah’ýn hokumunu kabul etmeyen papazlarýn sövgülerinden biridir. Mum ýþýktýr, nur’dur. Hz. Ýsa heykelinin önünde mum yakýlmasýyla siyonizmin verdiði mesaj; ‘Allah’ýn gözü önünde/Allah’ýn þahitliðinde, Allah’ýn hokumu altýnda/kýlýcýyla Allah’ýn resulünü öldürdük’ mesajýdýr. Nimetin; yediklerimiz ve içtiklerimizin kaynaðýnýn ÖK’ümüz olmasýna raðmen, kiliselerde papazlarýn önünde diz çöktüklerinde Hýristiyanlar’ýn aðýzlarýna konan tabletler ve bir tasdan içirilen suyun anlamý ise; ‘ önümüzde diz çöktüklerinde biz de yedirip içiriyoruz’ mesajýdýr. Siyonizmin bir diðer simgesi de yedi baþlý þamdandýr. Yüceler yücesi Tesnîm ile birlikte diðer altý Rabbin/Yöneticinin de ilâh olduðunu vurgulayarak Allah’a ortak koþmayý sürdürmek için hep yedi adet mum yakýlýr. Kiliselerde Hz.Ýsa’nýn önünde de hep yedi adet mum yakýlmaktadýr. Hatta bazý kiliselerde(Fransa’da) altý mumun ortasýnda çarmýða gerilmiþ Hz. Ýsa sembolü vardýr. Hýristiyanlýk âlemi bu tuzaða da düþürülmüþtür. AK Parti (AKP)’nin amblemi olan ampulün etrafýnda da 7 adet pýrýltý/ýþýk simgesi vardýr. Halâ akýllarýnýzý iþletmeyecek misiniz? Niçin ‘Pamuk prenses ve 7 cüceler’ ? Siyonizmin sembollerinden biri de; binalarýn cephelerinde üçgen biçiminde resimler veya kabartma olmasýdýr. Bir diðeri de, binalarýn giriþlerinde ilâhlar kabul ettikleri 6 Rabbi/Yöneticiyi temsil eden 6 sütun üzerine oturtulmuþ olan üçgen çatýdýr. Malesef, Ayasofya Camii’de de böyle bir giriþ bölümü halâ vardýr.

275

‘)‘ hilâl þeklinin anlamý; hokum altýna alma’dýr, Beþ köþeli yýldýz; siyonist bir Yahudi olan Da Vinci’nin, elleri ve kollarý yanlara doðru açýlmýþ þekilde çizmiþ olduðu insan vücudu þekli hatýrlanýrsa, insaný simgeler, Yahudiler de dahil olmak üzere tabii. Osmanlý ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bayraðýndaki hilâl ve yýldýzýn anlamý; insanlarýn kan gölü içerisinde(kýzýl rengin temsil ettiði ÖGÜL UQUS/Ýsraeloðullarý/siyonizm tarafýndan) hokum altýna alýnmasýdýr. Bu, Ýsrael’in cennetden kovulduðunda yapacaðýný iddia ettiði iþlerin sonuncusudur. Yahudi toplumu!, sizleri de hedefi içine almýþ olana, Allah’ýn Kur’an’da, sizlerin de düþmaný olduðunu söylediði ve bir cin olan Ýsrael’e/satan’a/þeytana ve oðullarýna hizmet edip kullanýldýðýnýzý artýk görebildiniz mi? Ýslam, Hýristiyan ve Musevi ve tüm milletlerin ortak bayraðý; gök mavisi zemin üzerinde beyaz hilâl ve sekiz köþeli yýldýzdýr. Bu bayraðýn anlamý; ‘tüm gökler/üzerinde yaþam olan sekiz varlýk alaný, sadece Allah’ýn hokumu altýndadýr’; deðiþmez olan durumdur. Gökdelenlerin kýyamet alâmetlerinden olmasýnýn sebebi; yüksek, daha yüksek binalar yapmanýn, Allah ile inatlaþmak olmasý, ‘senin yapabildiklerini biz de yaparýz’ mesajýnýn veriliyor olmasýdýr. 5. ZÜMER SURESÝ 20. Ayet (YNÖ meali) Hayýr, kurtaramazsýnýz! Rablerinden sakýnanlara gelince, onlar için üst üste bina edilmiþ odalar var; altlarýndan ýrmaklar akar. Allah'ýn vaadidir bu, Allah vaadine ters düþmez. 20. Ayet (EHY meali) Hayýr, kurtaramazsýnýz! Rablerinden sakýnanlara gelince, onlar için üst üste bina edilmiþ odalar var; altlarýndan ýrmaklar akar. Allah'ýn vaadidir bu, Allah vaadine ters düþmez.

Cennetlerde yaþanan bilgi ve ilim çaðýdýr. Çardaklarýn altýnda boþ boþ oturulan bir yer deðildir. Bin dört yüz yýl önce Kur’an’da, ‘cennetde gökdelenler var’ denilmiþ olsaydý kim ne anlayabilirdi ki?

276

RESULLER VE PEYGAMBERLER

Siyonist hahamlarýn uydurmasý ve Ýngiliz milleti ile ilgili hiçbir kökeni olmayan Ýngilizce lisaný da atýlmýþ en büyük kazýklardandýr. Tamamen siyonizmin sövgüleri/alaylarý ile doludur. ‘World’ kelimesinin anlamý ‘dünya’dýr. ‘l’ harfinin yeri deðiþtirildiðinde bu kelime ‘wlord’ olur. ‘w’ harfinin Ýbranice’deki adý ‘sin’ dir. Anlamý ‘günah/günah iþlemek olup, þeytanýn/satan’ýn/Ýsrael’in simgelerindendir. ‘lord’ kelimesinin anlamýda ‘sahip/efendi’ demektir (büyük harfle ‘Lord’ þeklinde yazýldýðýnda onlara göre Teñri anlamýna gelmektedir). ‘wlord’ sözcüðüne yükledikleri anlam da; ‘günahýn sahibi/efendisi, Ýsrael efendimizdir’ mesajýdýr. Kýlýç adaleti, Teñri’ye ait olan hokumun simgesidir. Teñri’nin hokumu ‘kelimeler’le, kelimelerin söylenmesiyle oluþan ses titreþimleriyledir. Ýngilizce’de ‘kýlýç’ kelimesinin karþýlýðý ‘sword’ dur. ‘s’ harfinin yeri sona alýndýðýnda bu kelime ‘words’ olur, yani ‘kelimeler’; doðruyu; ‘bir’ ilahýn Allah olduðunu ve hokumunu ortaya çýkarandýr. ATBÝTÝG (kelime); var edilerek ortaya konan eser, demektir. Ýngiliz milletinin mezun olmaktan gurur duyduðu ‘Oxford Üniversitesi’ de siyonistlerin Ýngiliz milletiyle dalga geçtiði bir isimdir. ‘Ox’ kelimesinin anlamý; ‘büyükbaþ hayvan, sýðýr kafa/akýlsýz’dýr. ‘Ford’ kelimesinin anlamý; ‘sürünün ýrmaðýn sýð olan yerinden sürü halinde geçmesi’ ve, ‘male first name’, yani akýlsýz olan ‘Golan’ türünü tanýmlamaktadýr. Oxford’lulara verdikleri isim; ‘akýlsýzlar/sýðýr sürüsü’dür.(Ýsraeloðullarý’nýn en uzun olarak anlatýldýðý ‘Bakara’ suresinin Türkçe olarak uydurulan anlamý ÝNEK; hokum altýna alan EK/BAL, demektir. Allah’a ortak koþmaktýr.) Siyonistlerin Hýristiyan âlemini içine düþürdükleri diðer bir oyunda, tüm insan isimlerinin anlamsýz oluþudur. Ýsimlerinin hiçbir anlamý yoktur. Anlamsýz varlýklar yerine koymuþlardýr. Uydurulmuþ isimlerdir ve telaffuz edilmeleriyle oluþan titreþimlerin insan vücudunu etkilediði hatýrlandýðýnda, güzel ve iyi anlamlý bir isimin önemi ortaya çýkmaktadýr. Türkçe’mizi yabancý sözcüklerden kurtarmak þarttýr. Fakat Türkçe’yi doðru Türkçe haline getireceðiz diye binlerce yýllýk geçmiþi ve anlamý oturmuþ sözcükleri

277

deðiþtirmek yanlýþtýr. Ezelden beri kullanýlan adlarý deðiþtirmek; söylenmeleriyle oluþan titreþimlerinin genler aracýlýðýyla manevi yapýmýza yapacaðý olumlu ve yapýcý etkilerden mahrum kalmaktýr. Dahasý, kötü anlamý olan sözcükleri telaffuz ederek vücudumuza zarar verecek titreþimlere sebep olmaktýr. Siyonist bilge Yahudiler’in Hýristiyan âlemini içine düþürdüðü en büyük tuzak ise, Hz. Ýsa’nýn bebeðini taþýyan bir kýz olduðu ve Hz. Ýsa’nýn soyunun bugüne kadar geldiði yalanýdýr ki Kur’an’da, Hz. Ýsa’nýn evladý olduðuna dair bir bilgi de zaten yoktur. Ayrýca Hz. Ýsa, Yahudi de deðildir. Siyonistler, Kudüs merkezli dünya krallýðýný kurup baþýna Hz. Ýsa soyundan geleni kral yapacaklarýna Hýristiyan âlemini inandýrmýþlardýr. Hz. Ýsa’nýn soyu devam etmiþ olsa bile (ki etmemiþtir), siyonistlerin dünya krallýðýný kurma amaçlarý doðrudur ama bu krallýðýn baþýna þimdilik getirmeyi düþündükleri, karadul Ýsrael’i temsilen, yine kara tenli Beniisrail halkýndan bir kadýn olacaktýr; Condolezza Rice. Evangelist’lerin bugün Irak’a asker göndermiþ olmalarý bu tuzaða düþmüþ olmalarýndandýr. Siyonistlerin tuzaklarýndan bir diðeri de ‘amin’ kelimesidir. Bu bizlerin dualarýmýzýn kabul edilmesi ‘isteðini/dileðini’ anlatan bir kelimedir. Asýl söylediðimiz ‘AM’; sevgi, ‘ÝN’; hokum altýna alýnma ve ‘AMÝN’ demekle söylediðimiz sözün doðru anlamý ‘ sevginin hokum altýna alýnmýþ olmasý’ dýr ve de yanlýþtýr. Gönüllerde zorla sevgi oluþmaz, herkesin kendi iradesine býrakýlmýþtýr. Amin sözcüðünü Hýristiyan’lýða da siyonist hahamlar sokmuþtur. Ýngilizce’deki yazýlýþý ‘Aman’ þeklindedir ve anlamý ‘bir adam’ demektir. Yüceler yücesi Tesnîm ile birlikte yüce konsey üyelerinin tümünü ilâhlar kabul ederek bu Rablerin/Yöneticilerin Allah tarafýndan var edildiðini kabul etmemiþlerdir. Varlýk âleminde ‘bütün’ olarak gözle görülemez ALAPA’nýn varlýðýný inkâr edip, hokumun diðer Rablerle birlikte yüceler yücesi Tesnîm’e ait olduðunu ve AL-APA’ yý inkar ettikleri için ‘bir adam’ sözüyle ÖK’e atýfta bulunmaktadýrlar. Yani yüceler yücesi Tesnîm’i/ÖK’ü, AL-APA’nýn fiziksel yapýsý yerine koymuþ ve ‘bir adam’ þeklinde tanýmlamýþlardýr. Allah’ýn isimlerinden hiç birisi ‘adam’ deðildir ve Kur’an’da ‘amin’ kelimesi öðretilmemiþtir. ‘Ýnþallah’ denilmesi doðru olandýr.

278

RESULLER VE PEYGAMBERLER

Hz. Muhammed zamanýnda tesbih yoktur ve Hz. Muhammed tesbih kullanmamýþtýr. Tesbih 33 taþdan oluþur ve masonluðun bilinen en üst derecesi de 33’dür. 3+3=6, Allah’a ortak koþtuklarý 6 Rabbi temsil etmektedir. Mason (Ýngilizce’de maison) sözcüðünün, eski dönemlerde yapýldýðý gibi, sessiz harflerden sonra yazýlmayan sesli harflerin çýkarýlmasýyla yazýlýþý ‘msn’ dir ve anlamý; ‘myson/oðlum’ demektir, Ýsrael’in oðluna sesleniþini ifade eder (Ýnternetde kullandýðýnýz haberleþme sisteminin de adý ‘msn’dir). Bu harflerin Ýbranice alfabesindeki sýralarýnýn sayýsal toplamý 45(m:13, s:21, n:11) dir. 33 masonluktaki derece, 12 de illuminati örgütündeki derecelerdir, toplamý 45’dir. 12 sayýsý da önemlidir. Avrupa birliði bayraðýnda 12 yýldýz vardýr ki bu, 12 kabileye bölünmüþ olan Beniisrail halkýný ve onlara gönderilmiþ 12 temsilciyi ifade eder. Hz. Ýsa’nýn 12 havarisi, Ayasofya’da 12 yýldýzlý altýn avize, insan vücudunda 12 kaburga kemiði, 12 ay vardýr. ÖK, Ugarit ve erken Türkçe alfabelerinde 12. tamðadýr. ‘Elif’, Arapça alfabesinde 12. harftir. 5. MAÝDE SURESÝ 12. Ayet (YNÖ meali) Yemin olsun ki, Allah Ýsrailoðullarýnýn mîsakýný almýþtý da içlerinden on iki temsilci/baþkan göndermiþtik. Allah þöyle demiþti: "Ben sizinle beraberim. Namazý/duayý yerine getirirseniz, zekâtý verirseniz, resullerime inanýr, onlarý desteklerseniz ve Allah'a güzel bir biçimde borç verirseniz, kötülüklerinizi elbette örteceðim ve sizi, altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere elbette koyacaðým. Artýk bundan sonra küfre gideniniz yolun denge noktasýndan sapmýþ olur." 12. Ayet (EHY meali) Andolsun ki, Allah, Ýsrail oðullarýndan söz almýþtý, içlerinden on iki kefil de göndermiþtik ve Allah: "Haberiniz olsun Ben sizinle beraberim. Andolsun ki, eðer siz namazý kýlar, zekatý verir, peygamberime inanýr, kendilerine kuvvetle yardým eder ve Allah'a gönülden ödünç verirseniz, kesinlikle günahlarýnýzý silerim ve sizi altýndan ýrmaklar akan cennetlere koyarým. Bundan sonra içinizden her kim nankörlük edip küfre saparsa, artýk düz yolun ortasýndan sapmýþ, kendini zayi etmiþ olur." diye buyurmuþtu.

279

Tabii siyonizmin tepe örgütlenmesi bu kadar deðildir. Arþdaki yönetim biçimini taklit ettikleri için bir de ‘yüce konsey’leri vardýr. Konsey baþkaný ve üzerinde yaþam olan 6 kýtayý (Afrika, Asya, Avrupa, Avustralya, güney ve kuzey Amerika) temsil eden/bu kýtalarýn Rableri/Yöneticileri sýfatýnda kabul ettikleri toplam 7 üyeden oluþur. Üzerinde tekrar düþünülmesi gereken en önemli konulardan biri de, adamlarýn sünnet edilmesidir. Kur’an’da sünnet ile ilgili hiç bir bilgi yoktur. Namaz kýlmak, oruç tutmak, hacca gitmek gibi farz olan ibadetlerin yanýnda fiziksel bir deðiþikliðe sebep olmasýndan dolayý çok da önemli olan sünnetten bahsedilmemiþtir. Bu durumu bu þekliyle kabul etmek, sünnetin, Allah’ýn söz etmeyi unutmuþ olduðu birþey olduðunu kabul etmek olur. 23 sene boyunca vahiy edilen Kur’an ayetlerinde böyle önemli bir þeyin unutulmuþ olduðunu kabul etmekse, akýlýn ve mantýðýn yapacaðý iþ deðildir. Peki o halde sünnet nereden çýkmýþtýr? Adamlarýn sünnet edilmesi yahudi toplumunda vardýr. Onlara nereden geldiði de aþaðýdaki ayetden anlaþýlmaktadýr. 4. NÝSA SURESÝ 118. Ayet (YNÖ meali) Allah o þeytana lanet etmiþtir. Demiþti ki o: "Senin kullarýndan belirli bir pay elbette alacaðým." 118. Ayet (EHY meali) Allah onu lanetlemiþ, o da þöyle demiþti: "Celalin hakký için kullarýndan belirli bir kýsmýný alacaðým. 119. Ayet (YNÖ meali) "Yemin olsun, onlarý saptýracaðým, onlarý kuruntulara/hurafelere/anlamýný bilmeden okumaya mutlaka iteceðim. Onlara mutlaka emir vereceðim de davarlarýn kulaklarýný yaracaklar; onlara muhakkak emredeceðim de Allah'ýn yaratýþýn/yarattýklarýný deðiþtirecekler." Kim Allah'ý býrakýp da þeytaný yandaþ edinirse açýk bir hüsrana kesinlikle yuvarlanmýþ olacaktýr.

280

RESULLER VE PEYGAMBERLER

119. Ayet (EHY meali) Ve mutlaka onlarý saptýracaðým ve her durumda onlarý kuruntulara düþürüp, olmayacak kuruntularla aldatacaðým. Mutlaka onlara emredeceðim de hayvanlarýn kulaklarýný yaracaklar ve yine mutlaka onlara emredeceðim de Allah'ýn yarattýðýný deðiþtirecekler." Ve her kim Allah'ý býrakýp þeytaný dost edinirse, þüphesiz açýktan açýða bir zarara düþmüþtür!

Ýsrael’in, Allah’a karþý, yapacaðýný iddia ettiði þeylerden birisi de Allah’ýn var ettiklerinin deðiþtirilmesini saðlamaktýr. Düþünülecek ilk konu þudur; Allah, bir adamýn vücudunu fazlalýklý ve de yanlýþ var ettide bizler mi onun fazlalýðýný alýp kusursuz ve saðlýklý hale getiriyoruz? Böyle olduðunu söylemek, inanç sahibi insanýn cüret edebileceði bir þey deðildir. 67. MÜLK SURESÝ 3. Ayet (YNÖ meali) Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratan da O'dur. O Rahman'ýn yaratýþýnda/yarattýklarýnda herhangi bir uyuþmazlýk, aykýrýlýk, çeliþme göremezsin. Bir kez daha bak! Bir çatlaklýk, bir uyuþmazlýk görüyor musun? 3. Ayet (EHY meali) O ki, birbirine uygun yedi gök yaratmýþtýr. O Rahman'ýn yarattýðýnda hiçbir nizamsýzlýk göremezsin. Haydi çevir gözü(nü), görebilir misin hiç bir çatlak, bir kusur?

Sünnet, Yahudiler’in kitabýnda vardýr. ‘Her erkek sünnet olacaktýr.’ (Tekvin 17/10) Namaz ve oruç; Tevrat, Ýncil ve Kur’an’da varken, sünnet Tevrat’da varsa niçin Kur’an’da yoktur? Teñri, daha sonra vaz mý geçmiþtir? Kýsmen saklanan ve kýsmen deðiþtirilmiþ olan Tevrat’a siyonist hahamlar eklemiþtir. Cinsel organ vücudun dýþa açýk yerlerinden birisidir. Binlerce yýl doðal

281

ortamlarda yaþamýþ insan vücudunun bu organý, mikrop kapmaya karþý en savunmasýz bölgesidir. Sünnet edilmemiþ durumda her idrar sonrasýnda o bölgede birkaç damla kalýr. Ýdrar güçlü bir antibiyotikdir ve mikroplarý öldürme özelliðiyle vücudu hastalýk kapmaktan koruma özelliðine sahiptir. Ayrýca beden yapýsýndaki sinir sistemi sürekliliði saðlar ve bir bütündür. Sünnet ile bu kýsýmdaki sinirler kesilip atýlmaktadýr ve böylece bu bölgedeki sinir uçlarýnýn görevleri de sonlandýrýlmýþ olmaktadýr. Bizlerin fazlalýk olarak gördüðü kýsmýn da görevi düþünülerek var edilmiþtir. Sünnet ile birlikte, bir saðlýk sorunu veya kaza sonucu gerekli olmasý dýþýnda, tüm estetik ameliyatlar da Teñri’nin var ettiðini deðiþtirmektir. Ýsrael bu iddiasýnda da malesef baþarýlý olmuþtur. Madem ki adam için Ýslamiyeti kabul etmesinin bir þartý sünnet olmak, niçin Kur’an’da hiç sözü geçmemiþtir? Niçin Hz.Muhammed’e ilk vahyedilen ayetlerden deðildir? Hz. Muhammed ve onun döneminde yaþayanlar sünnet olmuþ mudurlar? Sünnetin, Hz. Muhammed’in sözü olduðu söylenen bir sözde/hadiste geçiyor olmasý mý güvenilir kaynaktýr, yoksa Allah’ýn katýndan indirilmiþ olan Kur’an mý? Bin yýldan daha fazla süredir doðru olduðuna inanýlarak yapýlan sünnetin, Allah’ýn var ettiðini deðiþtirmek olduðu görülmelidir. Yanlýþýn dönüldüðü her nokta kârdýr. Allah, affedendir. Ýncil, Tevrat ve Kur’an gibi tümüyle Allah katýndan indirilmiþ/vahiy edilmiþ bir kitap deðildir. 46. AHKAF SURESÝ 29. Ayet (YNÖ meali) Bir zaman, cinlerden bir topluluðu, Kur'an'ý dinlemeleri için sana yöneltmiþtik. Onu dinlemeye hazýr hale geldiklerinde: "Susup dinleyin!" dediler. Dinleme bitirilince de uyarýcýlar olarak kendi toplumlarýna döndüler. 29. Ayet (EHY Meali) Bir de þu vakti anlat, hani cinlerden bir takýmýný Kur'an dinlemek üzere sana gön-

282

RESULLER VE PEYGAMBERLER

dermiþtik. Onu dinlemeye geldiklerinde: "Susun, dinleyin!" dediler. (Dinleme) bitirilince de dönüp uyarmak üzere kavimlerine gittiler. 30. Ayet (YNÖ meali) Dediler ki: "Ey toplumumuz! Biz; Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekini doðrulayan, hakka ve dosdoðru yola ileten bir Kitap dinledik." 30. Ayet (EHY Meali) Ve dediler ki: "Ey kavmimiz, haberiniz olsun ki, biz Musa'dan sonra indirilmiþ önündeki kitaplarý doðrulayýp gerçeði ve doðru yolu gösteren bir kitap dinledik.

Bu ayette, Kur’an için ‘... Musa’dan sonra indirilen ...’ denilerek Kur’an’ýn da Tevrat gibi Allah katýndan indirilen bir kitap olduðu belirtilmiþken, Ýncil için, Kur’an’dan önceki kitap olduðunu belirten ‘... kendinden öncekini ...’ tanýmlamasý yapýlmýþtýr. Eðer Ýncil’in de tümü yeni bir kitap olarak Allah katýndan indirilmiþ olsaydý, Kur’an için; “Ýncil’den, veya Ýsa’dan sonra indirilen ..” þeklinde bir tanýmlama yapýlýrdý, ‘... Musa’dan sonra indirilen ...’ þeklinde deðil. 28. KASAS (PEYGAMBERLERÝN HAYAT HÝKAYELERÝ) SURESÝ 48. Ayet (YNÖ meali) Fakat hak, katýmýzdan kendilerine geldiðinde þöyle dediler: "Mûsa'ya verilenin aynýsý buna da verilseydi ya!" Bunlar daha önce Mûsa'ya verileni inkâr etmemiþler miydi? Þöyle demiþlerdi: "Birbirini destekleyen iki büyü/sýrt sýrta iki büyücü." Ve dediler: "Biz bunlarýn ikisine de inanmýyoruz." 48. Ayet (EHY Meali) Fakat þimdi onlara katýmýzdan gerçek (Kur'an) geldiði zaman: "Musa'ya verilen (mucize) gibisi verilseydi ya!" dediler. Oysa bundan önce Musa'ya verileni de inkâr etmediler mi? Onlar: "Birbirini destekleyen iki büyü" dediler ve: "Biz, hiçbirine inanmayýz!" dediler. 49. Ayet (YNÖ meali) De ki: "Eðer doðru sözlü iseniz, Allah katýndan, bu ikisinden daha aydýnlýk bir kitap getirin, ben ona uyayým." 49. Ayet (EHY Meali)

283

De ki: "O halde eðer doðru söylüyorsanýz, Allah katýndan bu ikisinden daha doðru bir kitap getirin ben de ona uyayým!"

Yukarýdaki ayetlerde Tevrat ve Kur’an’ýn Allah katýndan indirilmiþ olduklarý belirtilmiþken Ýncil bunlara dahil edilmemiþtir. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 48. Ayet (YNÖ meali) Ona Kitap'ý, hikmeti, Tevrat'ý ve Ýncil'i öðretecek. 48. Ayet (EHY Meali) Ona hem yazýyý, hem hikmeti, hem Tevrat’ý, hem Ýncil'i öðretecek. 49. Ayet (YNÖ meali) Onu, Beniisrail'e þöyle konuþan bir resul yapacak: "Þu bir gerçek ki, ben size Rabbinizden bir mucize getirdim: Ben, çamurdan, kuþ görünümünde birþey yapar, ona üflerim de Allah'ýn izniyle kuþ oluverir.Ben, körü ve abraþý iyileþtirir, ölüleri Allah'ýn izniyle diriltirim. Evlerinizde yemekte ve biriktirmekte olduklarýnýzý size haber veririm. Eðer inananlarsanýz, bunda sizin için tam bir mucize vardýr." 49. Ayet (EHY Meali) Onu Ýsrailoðullarýna Peygamber olarak gönderecek; onlara diyecek ki: "Ben, size Rabbinizden bir mucize ile geldim. Ben, size çamurdan kuþ biçiminde bir yaratýk yaparým, içine üflerim; Allah'ýn izniyle hemen bir kuþ olur. Yine Allah'ýn izniyle, anadan doðma körü ve abraþý iyi eder, ölüleri diriltirim ve size evlerinizde yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi haber veririm. Eðer iman edecekseniz, þüphesiz bunda size bir delil vardýr. 50. Ayet (YNÖ meali) "Tevrat'tan önümde bulunaný doðrulayýcýyým. Size haram kýlýnmýþ olanýn bir kýsmýný size helal yapacaðým. Rabbinizden bir mucize getirdim size. Artýk Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 50. Ayet (EHY Meali) Ben, hem size, Tevrat'tan önümde bulunaný tasdik edici hem de size haram edilenin bir kýsmýný helal kýlmak için ve Rabbinizden bir mucize ile size geldim; Artýk Allah'tan korkun da bana itaat edin.

284

RESULLER VE PEYGAMBERLER

Hz. Ýsa’nýn, Beniisrail halkýna seslenirken Ýncil için söylemiþ olduðu “Tevrat’tan önümde bulunaný ...” sözünden, Ýncil’in bir kýsmýnýn Tevrat’ýn bir bölümü olduðu anlaþýlmaktadýr. Tevrat’da haram kýlýnanlarýn bir kýsmýnýn Ýncil’de Beniisrail halkýna tekrar helâl kýlýnmasý ve diðer ayetler Hz. Ýsa’ya vahiy edilmiþtir. Bu nedenle Tevrat’ý eski ahid, Ýncil’i de yeni ahid olarak adlandýrmýþlardýr. Maalesef bugün Ýncil’lerden hiç biri Hz. Ýsa’nýn insanlara seslendiði sözler deðildir. Dört Ýncil’den hiçbiri kelime kelime Allah’ýn sözleri ve öðretileri deðildir. Hepsi Hz. Ýsa’nýn yerden ayrýlýþýndan yüzlerce yýl sonra yazýlmýþlardýr. Orjinal Ýncil, sadece sözel olarak, o da 30-40 yýllýk bir süre boyunca dilden dile dolaþmýþtýr. Yýllar sonra, Hýristiyan rahipler bu söylemleri ve aktarýmlarý kâleme almýþ ve toplamý yüzlerce dökümana varan eserler ortaya çýkarmýþlardýr. Birbiri ardýna yeni Ýncil’lerin türemesi söz konusu olmuþtur. Bu yüzden M.S. 325 yýlýnda Hýristiyanlarýn ileri gelenleri Ýznik Konferansý’nda buluþmuþ ve kaos boyutlarýndaki bu duruma son vermek için toplanmýþlardýr. Sonunda, bunlarý 4 Ýncil’e indirgemiþ ve sýnýrlamýþlar, resmi Ýncil’leri; ‘Matta, Markos, Luka ve John (Yuhanna)’ olarak adlandýrmýþlardýr. Yani bugün elimizdeki Ýncil, insanlarýn yorumlarý eklenmiþ ve Teñri’nin, Hz.Ýsa’ya öðretmiþ olduðundan farklýdýr. 5. MÂÝDE SURESÝ 66. Ayet (YNÖ meali) Eðer onlar Tevrat'ý, Ýncil'i ve kendilerine indirilmiþ olaný gerektiði þekilde uygulasalardý elbetteki hem üstlerinden hem ayaklarýnýn altýndan rýzýklanacaklardý. Ýçlerinde orta yolu izleyen bir topluluk var. Ama onlarýn çoðunluðunun yapmakta olduðu ne kadar da kötü! 66. Ayet (EHY Meali) Eðer onlar Tevrat’ý, Ýncil'i ve Rablerinden kendilerine indirileni doðruca uygulasalardý, hem üstlerinden hem de ayaklarýnýn altlarýnda olanlardan yerlerdi. Ýçlerinden orta yolu tutan bir ümmet de yok deðil; fakat çoðu ne kötü iþler yapýyorlar!

285

68. Ayet (YNÖ meali) De ki: "Ey Ehlikitap! Siz, Tevrat'ý, Ýncil'i ve Rabbinizden size indirileni tam uygulamadýkça hiçbir þey deðilsiniz." Rabbinden sana indirilen, onlardan birçoðunun küfür ve azgýnlýðýný elbette artýracaktýr. Küfre batan topluluk için tasalanma artýk. 68. Ayet (EHY Meali) De ki: "Ey kitap verilenler, siz Tevrat'ý, Ýncil'i ve Rabbinizden size indirileni uygulamadýkça hiçbir þey deðilsiniz." Andolsun ki, Rabbinden sana indirilen -bu Kur'an-, onlardan birçoðunun azgýnlðýný ve küfrünü artýracaktýr. O halde kâfirlere acýyacaðýn tutmasýn! 57. HADÎD SURESÝ 27. Ayet (YNÖ meali) Sonra onlarýn eserleri üzere, resullerimizi art arda gönderdik. Meryem'in oðlu Ýsa'yý da onlarýn ardýnca gönderdik. Ona Ýncil'i verdik; ona uyanlarýn gönüllerine þefkat ve merhamet koyduk. Bir bid'at olarak ortaya çýkardýklarý ruhbaniyeti, onlar üzerine biz yazmamýþtýk. Allah'ýn rýzasýný kazanmak için iman edenlerine ödüllerini verdik. Onlardan çoðu yoldan çýkmýþ olanlardýr.

(Bid’at: Dine sonradan sokulan þey. Vahye aykýrý dinsel gelenek ve kabuller.) 27. Ayet (EHY Meali) Sonra onlarýn izleri üzerinde ardarda peygamberlerimizle izledik; arkasýndan Meryem oðlu Ýsa'yý gönderdik, ona Ýncil'i verdik ve ona uyanlarýn kalplerinde bir þefkat ve merhamet yarattýk. Bir de rahipliði ki, onu onlar uydurdular, Biz onu üzerlerine yazmamýþtýk; ancak Allah'ýn rýzasýný aramak için yaptýlar, sonra da ona hakkýyla riayet etmediler. Biz de içlerinden iman etmiþ olanlara mükafatlarýný verdik, çoklarý ise yoldan çýkmýþ fasýklardýr.

* Dünyadaki en ünlü Hýristiyan Vaiz Misyonerlerinden biri olan ve Moody Bible Institute’da görevli Dr. W. Graham Scroggie tarafýndan cesur bir itiraf yapýlmýþtýr; “Evet, Ýncil insan yapýmýdýr. Temelleri bilgiye dayanmayan bazý baðnazlar bunu reddetmiþlerdir. O kitaplar insanlarýn zihinlerinden geçmiþ* Hýristiyan Din Adamlarýna 19 Soru, Edip Yüksel, Ozan Yayýncýlýk

286

RESULLER VE PEYGAMBERLER

tir. Ýnsanlarýn üslup ve özelliklerini içerir.” (Is The Bible the Word of God? (Ýncil Allah’ýn sözü müdür?), Dr. W. Graham Scroggie, Moody Bible Institute, Chicago, sayfa 17) 2. BAKARA SURESÝ 79. Ayet (YNÖ meali) Yazýklar olsun o kiþilere ki, Kitap'ý kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karþýlýk satýn alsýnlar diye, "Ýþte bu, Allah katýndandýr!" derler. Vay haline onlarýn, ellerinin yazdýklarý yüzünden! Vay haline onlarýn, kazanýp durduklarý yüzünden! 79. Ayet (EHY meali) Artýk o kimselerin vay haline ki, kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra biraz para almak için: "Bu Allah tarafýndandýr." derler. Artýk vay o ellerinin yazdýklarý yüzünden onlara! Vay o kazandýklarý vebal yüzünden onlara!

Tevrat ve Ýncil de Teñri’nin öðretileridir. Sorun olan; siyonist hahamlar tarafýndan deðiþtirilmiþ, kýsmen saklanmýþ ve ilaveler yapýlmýþ olmasýdýr. Teñri katýndan indirildiði ve vahiy edildiðinden farklý bir duruma getirilmiþtir. Teñri’nin sözleri ve öðütleri deðiþtirilerek insanlara öðretilmiþtir. Hýristiyan rahip görüntüsündeki siyonist bilge hahamlarýn bunu Hýristiyanlýk âlemine yapmýþ olmalarýnýn sebebi de aynýdýr. Ýnsanlarýn, Teñri’nin iradesine ve öðretilerine uygun olmayan bir þekilde (Hz. Ýsa’yý Teñri’nin oðlu kabul etmek ve Hz.Ýsa’dan yardým istemek gibi) yaþamalarýný saðlayýp, insan toplumlarýný Teñri’ye ortak koþmuþ duruma düþürerek Ýsrael’in iddiasýný baþarmasýný saðlayabilmektir. Böylece, insanlara bir çekirdek verecek kadar bile merhameti olmayan ve Teñri’nin, haklarýnda kýyamet günü hokumunu/son kararýný vereceði Ýsrael ve oðullarýnýn cehennem azabýndan kurtulmasýna ve varlýk alanýndan yok edilmemesine hizmet etmektedirler. Siyonizme hizmet edenler, kendi kuyularýný kazmaktadýrlar.

287

9. TEVBE SURESÝ 31. Ayet (YNÖ meali) Allah'ýn yanýnda hahamlarýný ve ruhbanlarýný da rabler edindiler. Meryem'in oðlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan baþkasýna ibadet/kulluk etmemeleri emredilmiþti. Ýlah yok o tek Allah'tan baþka. Onlarýn ortak koþtuklarýndan arýnmýþtýr O. 31. Ayet (EHY meali) Onlar, Allah'ý býrakýp hahamlarýný ve rahiplerini, bir de Meryem oðlu Mesih'i rabler edindiler. Oysa ki, hepsi ancak bir ilaha ibadet etmekle emrolunmuþlardý ki, O'ndan baþka hiçbir ilah yoktur; O, onlarýn ortak koþtuklarý herþeyden münezzehtir.

Olacak olan þu dur ki; sonunda, Allah’ýn dinini, yani öðrettiði yaþam ilkelerini kabul edenler; ahlâklý, adaletden, barýþtan ve yardým etmekden yana merhamet ederek yaþayanlar kazanacaktýr. Herkes kendi iyiliði için akýlýný iþletip, tövbe kapýsý kapanmadan doðru tarafta yerini almalýdýr. 61. SAFF SURESÝ 8. Ayet (YNÖ meali) Ýstiyorlar ki, aðýzlarýyla Allah'ýn nurunu söndürsünler. Ama Allah, küfre batanlar hoþ görmeseler de nurunu tamamlayacaktýr. 8. Ayet (EHY meali) Onlar, Allah'ýn nurunu aðýzlarýyla söndürmek istiyorlar. Allah ise nurunu tamamlayacaktýr, isterse kâfirler hoþlanmasýnlar!

Tevrat ve Ýncil deðiþtirilmiþ, ilaveler yapýlmýþken, Kur’an nasýl korunabilmiþtir? 15. HÝCR SURESÝ 9. Ayet (YNÖ Meali) Hiç kuþkusuz, o zikiri/Kur'an'ý biz indirdik, biz; her hal ve þartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.

288

RESULLER VE PEYGAMBERLER

9. Ayet (EHY Meali) Þüphe yok ki, o Kur'an'ý Biz indirdik. Biz; her halde onu muhafaza da edeceðiz!

Eðer 19’a kadar sayabiliyor ve 19’un katlarýný hesaplayabiliyorsak, Kur’an’ýn matematik ilimiyle günümüze kadar nasýl korunduðunu görebilmek zor olmayacaktýr. Siyonist bilge hahamlarýn Tevrat ve Ýncil’i nasýl bozduklarý gözlemlendikten sonra Kur’an, yere indirilmeden önce sayýsallaþtýrýlmýþtýr. 78. NEBE' SURESÝ 28. Ayet (YNÖ Meali) Ayetlerimizi pervasýzca yalanlamýþlardý. 28. Ayet (EHY Meali) Ayetlerimize yalan diye diye tam bir yalancý olmuþlardý. 29. Ayet (YNÖ Meali) Oysaki biz, her þeyi iyiden iyiye sayýp kitaplaþtýrmýþtýk. 29. Ayet (EHY Meali) Biz ise her þeyi sayýp bir kitaba geçirmiþiz.

Hiç bir kitap, sýrf kaç sözcük ve harften oluþuyor diye meraktan sayýlmaz.

* “19 sayýsý, Kuran'ýn 74. suresinde sözü edilmesine raðmen Kuran'ýn iniþinden tam 1406 (19x74) kameri sene boyunca Kuran'ýn matematiksel yapýsýnýn bir kodu olarak gizli kalmýþtýr. 1974 yýlýnda biyokimya doktoru Reþad Halife tarafýndan bilgisayar analizleri sonucunda sonucu keþfedilmiþtir. 19 kodu hakkýnda "Gizlenmiþ Sýr" adlý 74. surede söz edildiði düþünüldüðünde keþif zamanýnýn bu iki sayýnýn yanyana konmasý veya birbiriyle çarpýlmasý sonucu elde edilen sayýlara karþýlýk gelmesi açýk bir kanýtdýr. Kuran'ýn ilk ayeti Besmele 19 harftir. Kuran 114 (19x6) sureden oluþur. Kuran'da, numarasýz Besmeleler dahil 6346(19x334) ayet vardýr. Bu sayýnýn rakamlarý 6+3+4+6= 19 'dur. Besmele, 9. surenin baþýnda * ÜZERÝNDE 19 VAR, Edip Yüksel, Ozan Yayýcýlýk, 2002

289

bulunmaz. Fakat bu kayýp Besmele 19 sure sonra, iki Besmele'ye sahip 27. surenin 30. ayetinde tamamlanýr. Böylece Kuran'daki Besmele tekrarlarý 114 (19x6) olmaktadýr. Kayýp Besmele'yi tamamlayan 27. sure numarasý ve bu suredeki toplam ayet sayýsý (30) toplamý 19'un katýdýr, 27+30=57 (19x3). Besmele'deki her kelimenin Kuran boyunca tekrarlanma sayýlarý hep 19'un katlarýdýr: Ýsim 19 kere 19 x 1 Allah 2698 kere 19 x 12 Rahman 57 kere 19 x 3 Rahim 114 kere 19 x 6 Kuran'da, yüzün üzerinde isim ve sýfat Allah için kullanýlýr. Bunlardan sadece 4 tanesinin sayýsal (ebced) deðeri 19'un tam katýdýr ve bunlarýn hepsi Besmele'deki kelimelerin tekrar edilme sayýlarýna denk gelmektedir: Vahid (Tek) Zulfadlil Aziym (Büyük lütuf sahibi) Mecid (Yüce) Cami (Toplayan ve yayan)

19 2698 57 114

"Allah" kelimesinin geçtiði tüm ayetlerin numarasýný tekrarsýz olarak toplarsanýz, toplam: 118123 (19x6217) dür. Son kelimesi "Allah" olan biricik sure 82. sure olup "Allah" kelimesi 19. ayettedir. Ve bu, sondan 19. "Allah" kelimesidir. Bu sure 19 ayete sahip ilk suredir. Baþlangýç harfli ilk surenin 2:1 ayetiyle baþlangýç harfli son sure, 68:1 arasýnda 5263 (19x277) ayet vardýr. Bu iki sure arasýnda yer alan grupta 38(19x2) adet baþlangýç harfsiz sure mevcuttur. Yine bu grupta baþlangýç harfli ve baþlangýç harfsiz surelerin 19 deðiþen grubu vardýr. Bu grupta, "Allah" sözcüðü 2641 (19x139) kez geçer. Bu grubun dýþýnda kalan surelerdeki 57(19x3) "Allah" kelimesinin ayet ve sure numaralarý tekrarsýz olarak toplandýðýnda 2432 (19x128) elde edilir.

290

RESULLER VE PEYGAMBERLER

Baþlangýç harf kombinezonlarýnýn 19 tanesi baðýmsýz birer ayettir. Allah için kullanýlan "Wahdehu" kelimesinin ayet ve sure numaralarýný (7:70; 39:45; 40:12,84; 60:4) tekrarsýz olarak toplarsanýz sonuç 361 (19x19) dir. Kuran'da geçen tüm tam sayýlarý tekrarsýz olarak toplayýnýz. 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 19, 20, 30, 40, 50, 60, 70, 80, 99, 100, 200, 300, 1000, 2000, 3000, 5000, 50000, 100000. Bu 30 tam sayýnýn toplamý 162146 (19x8534) dir. Kuran, bu 30 tam sayýya ek olarak 8 kesirli sayý içerir: 1/10, 1/8, 1/6, 1/5, 1/4, 1/3, 1/2, 2/3. Demek ki, 30 tanesi tam sayý ve 8 tanesi kesirli sayý olmak üzere Kuran'da 38 (19x2) adet sayý bulunur. Her suredeki ayetlerin toplam sayýsýndan sonra o suredeki ayetlerin numaralarýný tek tek yanyana yazarak Kuran boyunca bunu sürdürürsek elde edeceðimiz 12692 rakamdan oluþan uzun sayý 19'un tam katýdýr. Rakamlarýn sayýsý olan 12692 (19x668) sayýsý da 19'un tam katýdýr. Kuran'ýn ilk suresi Açýlýþ'ýn yapýsýndaki matematiksel sisteme bir kaç örnek verelim. Sure numarasý olan 1 rakamýndan sonra ayetlerinin numarasýný sýrasýyla yanyana koyarak elde edeceðiniz 11234567 sayýsý 19' un tam katýdýr. Ayet numaralarý yerine bu ayetlerdeki harflerin sayýsýný yanyana koyduðunuzda oluþan 119171211191843 sayýsý da 19'un tam katýdýr. Ayetlerin harf sayýsýndan sonra ebced deðerlerini yerleþtirirseniz elde edeceðiniz 38 rakamlý 11978617581126181124119836181072436009 sayýsý da 19'un katýdýr. Bu sayýya her ayetin numarasýný da yerleþtirirsek 111978621758131261841124151983661810727436009 sayýsýný elde ederiz ve bu da 19'un tam katýdýr. Açýlýþ suresinin numarasýndan sonra toplam ayet sayýsýný, toplam harf sayýsýný ve toplam ebced deðerini yanyana yazdýðýnýzda elde edeceðiniz 1713910143 sayýsý da 19'un tam katýdýr. 29 surenin baþýnda 14 harften oluþan 14 deðiþik harf kombinezonu bulunur. 29+14+14 = 57 (19x3)” Ancak bilgisayar kullanýmýyla keþfedilebilen bu matematiksel koruma sisteminin, yaklaþýk 1400 sene önce hesaplanabilmesi, uygulanabilmesi veya farkýna varýlmasý imkânsýzdýr. Bu da hem Kur’an’ýn korunmuþ olduðunu, hem de Allah’ýn hokumunu ve ahiret yaþamýný inkar edenlerin iddia

291

etmelerinin aksine Kur’an’ ýn, Hz.Muhammed tarafýndan yazýlmýþ olamayacaðýný ispat etmektedir. Sizce, Kur’an’da verilen ve anlamlarý bugün anlaþýlabilmiþ ilimsel bilgileri ve geçmiþte yaþanmýþ olaylarý bir biriyle çakýþmayacak þekilde Hz.Muhammed’in kendisi biliyor olabilir miydi? Atatürk, 1881(19x99) yýlýnda doðmuþtur. 19 Mayýs 1919’ da Samsun’a ulaþmýþtýr. 1938(19x102) yýlýnda ve 57(19x3) yaþýnda ölmüþtür. ‘Mustafa Kamâl Atatürk’ adýnda 19 tane harf vardýr. Teñri katýnda sayýsallaþtýrýlmýþ olan kitap sadece Kur’an deðildir. 83. MUTAFFÝFÎN SURESÝ 7. Ayet (YNÖ Meali) Hayýr, iþ düþündükleri gibi deðil! Rezilliðe batmýþlarýn kitabý, karanlýk ve pis bir çukurun, Siccîn'in ta içindedir. 7. Ayet (EHY meali) Hayýr, hayýr, facirlerin yazýsý Siccin'dedir. 8. Ayet (YNÖ Meali) Siccîn'in ne olduðunu sana gösteren nedir? 8. Ayet (EHY meali) Bildin mi Siccin nedir? 9. Ayet (YNÖ Meali) Rakamlandýrýlmýþ bir kitaptýr o. 9. Ayet (EHY meali) Yazýlmýþ bir kitaptýr. 18. Ayet (YNÖ Meali) Hayýr, sandýklarý gibi deðil! Ýyilik sergileyenlerin kitabý Ýlliyyûn'da, en yüce burçlardadýr. 18. Ayet (EHY meali) Hayýr, hayýr; çünkü iyilerin yazýsý Ýlliyyun'dadýr.

292

RESULLER VE PEYGAMBERLER

19. Ayet (YNÖ Meali) Ýlliyyûn'un ne olduðunu sana anlatan nedir? 19. Ayet (EHY meali) Bildin mi nedir Ýlliyyun? 20. Ayet (YNÖ Meali) Rakamlanmýþ bir kitaptýr o. 20. Ayet (EHY meali) O yazýlmýþ bir kitaptýr!

Bugün her türlü ekranda gördüklerimiz, arka planda rakamlarla oluþturulmuþ nümerik deðerler deðil midir? 101001010.... Peki ne denilseydi? 1400 yýl önceki bilgi seviyesine, ‘Kur’an Allah katýnda, çok geliþmiþ veri tabanlý bilgisayar kayýtlarýndaki ana dosyadaki bilgilerin bir kýsmýdýr’ mý denilseydi? Sormazlar mýydý o zaman ‘Muhammed, veri tabaný nedir? Bilgisayar nedir?’ Ýlimini kuþatmadýklarý/bilmedikleri ifadelere inanmalarý çok daha zor olmaz mýydý? 22. HAC SURESÝ 70. Ayet (YNÖ Meali) Bilmedin mi ki; Allah gökte ne var, yerde ne varsa hepsini bilir. Bunlarýn tümü bir kitaptadýr. Bütün bunlar Allah için çok kolaydýr. 70. Ayet (EHY Meali) Bilmez misin ki, Allah gökte ve yerde ne varsa bilir; Muhakkak ki bunlar o bir Kitap (Levh-i Mahfuz)' tadýr. Muhakkak o Allah'a göre kolaydýr.

Tüm semavi dinlerdeki bilgiler, indirildikleri tarihte yerdeki ilim seviyesine göre anlatýlmýþtýr. Ýlimin ilerlemesiyle ulaþýlan bilgi seviyesi yükseldikçe, Kur’an’daki ayetlerde içi içe geçmiþ manâlar þeklinde verilen bilgiler ve bunun sonucunda da bugün kâinatýn var ediliþi/kuantum; herþeyin sudan var edilmiþ olduðu ikna olarak anlaþýlýr olmuþtur.

293

Müslüman olmak; Allah’ýn/Teñri’nin ‘bir’ olduðuna inanmýþ olmaktýr ama mümin olmak deðildir. Mümin olmak; Allah’dan/ÖK’den baþka ilâh olmadýðýna,tüm resul ve peygamberlerin Allah’ýn elçileri olduðuna, semavi kitaplarýn Allah katýndan indirildiðine inanarak bu kitaplarda öðretilenlere uygun yaþamaktýr. 49. HUCURÂT SURESÝ 14. Ayet (YNÖ Meali) Bedeviler: "Ýman ettik." dediler. De ki: "Siz iman etmediniz. Ancak 'Müslüman' olduk deyin. Ýman sizin kalplerinize girmemiþtir. Eðer Allah'a ve resulüne itaat ederseniz Allah, yapýp ettiklerinizden hiçbir þey eksiltmez. Çünkü Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir." 14. Ayet (EHY meali) Bedeviler: "Ýman ettik." dediler. De ki: "Siz henüz iman etmediniz, fakat henüz iman kalplerinizin içine girmemiþ olduðu halde "Ýslama girdik" deyin. Eðer Allah'a ve peygamberine itaat ederseniz, size amellerinizden hiçbir þey eksiklemez; çünkü Allah çok baðýþlayýcýdýr, merhamet edendir." 15. Ayet (YNÖ Meali) Müminler ancak þu kimselerdir ki, Allah'a ve resulüne iman ederler; sonra hiçbir kuþkuya düþmezler ve mallarýyla, canlarýyla Allah yolunda didinirler. Ýþte bunlardýr, özü-sözü birbirine uyanlar. 15. Ayet (EHY meali) Müminler, ancak o kimselerdir ki, Allah'a ve peygamberine iman ettikten sonra þüpheye düþmeyip Allah yolunda mallarýyla, canlarýyla savaþmaktadýrtar. Ýþte doðru olanlar onlardýr ancak.

Allah, sahibi olduðu din ile/kabul ettiði yaþam ilkeleri ile ilgili son sözünü söylemiþtir. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 85. Ayet (YNÖ meali) Kim Ýslam'dan gayri bir din ararsa artýk o, ondan asla kabul edilmeyecektir. Ve o, ahirette hüsrana düþenlerdendir.

294

RESULLER VE PEYGAMBERLER

85. Ayet (EHY meali) Her kim Ýslam'dan baþka bir din ararsa asla kabul edilmez ve o, ahirette hüsrana uðrayanlardan olur.

Peki ‘Ýslam’ adýnýn anlamý nedir? ‘Allah katýnda din/yaþam Ýslam’dýr’ bilgisinin anlamý nedir? Ýslam sözcüðünün erken Türkçe tamðalarla tam yazýlýþý ‘ÏSALAM’dýr. ‘ÏS’; ruh, AL; ‘herþey’, ‘AM’; sevgi demektir. Ýslam; ruh herþeyi sever/ruhu,iradesi olan herþeyi sever, demektir. ‘Kim Ýslam'dan gayri bir din ararsa artýk o, ondan asla kabul edilmeyecektir.’ sözünün anlamý, ‘ kim herþeyi seviyor olmaktan baþka din=yaþam þekli ararsa bu durum ondan asla kabul edilmeyecek’ demektir. ‘Hýristiyanlar ve Museviler Allah katýna kabul edilmeyecek’ demek deðildir. Fakat Tevrat ve Ýncil siyonistler tarafýndan bozulmuþ, birçok yanlýþ öðretilerle doldurulmuþ durumdadýr. Bu nedenle tüm insan toplumlarýnýn Kur’an’ýn öðretilerinde buluþmasý doðru olandýr. ‘Allah katýnda din islamdýr’ sözünün anlamý da ‘Allah katýnda yaþam herþeyi sevmektir’, demektir. Niçin yerde veya cennetde din Ýslam deðildir de sadece Allah katýnda din Ýslamdýr? Çünkü orada bulunan her varlýðýn sevilmeye layýk olduðu yer sadece Teñri katýdýr. Cennetdekiler birbirlerine ‘selam’ diyerek seslenirler ve ‘selam söcüðünün tam yazýlýþý ‘ÏSËLAM’dýr. ‘ÏS’; ruh, ‘ËL’; iletme, ‘AM’; sevgi demektir. Selam sözünün anlamý ‘ruh iletir sevgi’, yani ‘sevgimi iletirim’ demektir. Kelam; ÖK ËL AM; ÖK/Allah sevgisini iletir, demektir. Sonuç olarak, yolun sonunda insanlarýn toplanacaðý Allah katýnda din =tüm eylemler=yaþam, herþeyi sevmek üzerine kuruludur. Bugün ülkemizde Hýristiyanlýk, misyonerler aracýlýðýyla yayýlmaya çalýþýlmaktadýr. Herþeyden önce Allah’a ve semavi kitaplarýn Allah katýndan indirildiðine inanan ve akýlýný iþleten bir insan, Allah’ýn ‘Kim Ýslam'dan gayri bir din ararsa artýk o, ondan asla kabul edilmeyecektir.’ sözüne; Allah’ýn Kur’an’daki korunmuþ olan öðretilerine sýrtýný dönüp, yanlýþ öðretileri kabul ederek Hýristiyan olamaz. Ülkemizde Hýristiyan olanlar;

295

hali hazýrda zaten inançsýz olan, hiçbir semavi kitabý okuyup düþünmeden Hýristiyan olmayý uygar olmak gören, Hýristiyan olmaktan maddi çýkar, ekonomik güç ve mevki bekleyen insanlardýr. Böyle insanlar için yurdumuzun bütünlüðü, sömürge haline gelip gelmediði de umursadýklarý deðerler deðildir. Önemsedikleri ve takipçisi olduklarý þey; bu geliþmelerin kendilerine saðlayacaðý çýkarlardýr. Böyle insanlarýn Hýristiyan olmalarýnýn bize bir zararý yoktur, onlara da bir faydasý olmayacaktýr. Bugün semavi kitaplarýn kardeþliðinden söz etmek mümkün deðildir. Çünkü kardeþlerimiz, yani Tevrat ve Ýncil, yere indirildikleri dönemdeki öðretilerinden farklý hale getirilmiþlerdir. Kardeþlerimiz, doðruyu örten siyonist bilge hahamlar tarafýndan deðiþtirilmiþ ve sövgülerle bozulmuþlardýr. Kardeþlikten söz etmek, onlar doðru bilgiyi öðrenip hatalarýný düzeltmedikçe mümkün deðildir. Bizlere düþen görev ise; ÖK’ümüzün öðrettiði yaþam ilkelerini korumak, özellikle evlatlarýmýzýn ve gençlerimizin, Allah’ýn razý olmayacaðýný söylediði bir yola çekilmesinin önüne geçmektir. Baðýrýp çaðýrmayla, sürekli eleþtirip þikayetçi olmakla hiçbir amaca ulaþýlamaz. Bu konuda yapýlacak olan çalýþma; konuþmak, bilgilendirmek ve izlenmesi gereken yolun niçin Allah’ýn öðretileri olduðunu ikna ederek anlatmaktýr. Onlar amaçlarýna ulaþmak için nasýl zaman ve para harcýyorlarsa, ayný çalýþmayý bizlerinde yapmasý þarttýr. Nurcuyum, Nakþiyim, Fetullahçýyým, Sünniyim, Aleviyim vb. þekilde konuþmak, Allah’ýn öðüdüne sýrt dönmektir. Allah’ýn dinini bölmek; yani yaþamda(eylemlerde) gruplaþmalar oluþturmak, insan toplumlarýnýn ayný bayrak altýnda toplanmasýnýn gecikmesine sebep olmaktýr; kâfirliktir. Bu konuda söylenecek doðru söz; ‘müminim/inananým’ demektir.

...

296

ÝNSAN TOPLUMLARI

Mümin; Ýnanan, güvenen. Ýnsana bir takým emanetler býrakan. Kendisine iman edenlerle yakýn iliþkiler içerisinde olan Allah Adýyla...

90. BELED (BELDE,KENT,BÖLGE) SURESÝ 4.Ayet (YNÖ meali) Biz insaný gerçekten bir sýkýntý ve zorluk içinde yarattýk. 4.Ayet (EHY meali) Gerçekten Biz insaný bir sýkýntý içinde yarattýk.

Bu ayetde sözü edilen sýkýntý ve zorluk, insanýn nasýl var edileceðine dair gerekli olan ilimin/kelimelerin bilinmemesi deðildir. Ýnsanlardan önce var edilmiþ olan cinlerin, Allah’a ortak koþarak isyan edip sisteme zarar vermelerinden dolayý karþý karþýya kalýnan ve de çözülmesi gereken sýkýntýdýr. Ýnsan adlý varlýk, bu problemin aþýlmasý için var edilmiþtir.

297

* “ËD-AT ve ÝT-AT terminleri bize proto-prototürklerden miras kalan felsefi kavramlardýr.” (proto-prototürkler; ilk Türk toplumu) Kur’an’da, ‘var etmek’ ile ilgili farklý fiiller kullanýlmýþ olmasýnýn sebebi, varlýklarýn var ediliþleri anýnda oluþan fiziksel olaylarýn farklý olmasýdýr. Ýlk bölümde verilmiþ olan bilgileri hatýrlarsak, ËD; yapýlmýþ eylem, ÝT; beliren, AW; halinden .... haline çevrilme, OZ; ozma/teþekkül etme/ ozarak bir halden diðerine geçme’dir. KURAN: ËD OÞ ÖK OQ : ‘ÖK’ün tecellisi kuantum ile yapýlmýþtýr’ ve ‘ÖKÝTAP; ÖK belirerek görünendir’ bilgilerini de bir araya getirdiðimizde þu sonuca ulaþýlmaktadýr. ‘ÝT’; belirme, gözle görünmeyenlerin (atom altý parçacýklarýn/temel yapý taþlarýnýn) bir araya getirilirken ýþýk ýþýnlarý çýkararak atomlarý oluþturmasý ve bu atomlarýn bir araya gelmesiyle(kuantum fiziði) oluþan bir varlýðýn belirmesi, gözle görünür olmasý olayýnýn adý’dýr. Yani ‘ÝT’, oluþan kuantum fizik olayý deðil, bir varlýðýn, sudan kuantum fizik ilimi ile var edilmesi olayýný tanýmlayan ad’dýr. Çalýþmanýn son bölümünde, göklerin ve yerin/içinde yaþadýðýmýz Güneþ sisteminin ‘büyük patlama’ denilen fiziksel olay ile deðil, suyun serbest düþüþüyle oluþan kuantum fizik olayý sonucu var edildiði, Einstein’ýn ve Newton’un ulaþtýðý bilgi ve formüllerle kanýtlanmýþtýr. ‘OZ’, hali hazýrda var olan bir varlýðýn fiziksel bir ilimle deðiþtirilerek yeni bir varlýk türetilmesi olayýný tanýmlayan ad’dýr. Meselâ Hz.Adem ile birlikte yere indirilmiþ olan cinlerin bir ilim ile deðiþtirilerek(Hz.Nuh tufanýndan sonraki dönemde) Ýsrailoðullarý’nýn(OT-OZ halkýnýn) türetilmesi olayýný tanýmlayan ad; OZ’ dur. Ayný þekilde, Allah’ýn, cumartesi günü balýk tutma yasaðýna uymayan bir kýsým Beniisrael’in maymuna ve domuza döndürülmesi olayýný tanýmlayan ad; ‘OZ’dur. Bu deðiþimin ilimi deðildir. ‘AW’, varlýk alanýndaki bir maddeden fiziksel yapýsý oluþturularak varlýk meydana getirilmesi/olþturulmasý olayýný tanýmlayan ad’dýr. Çamurdan ve topraktan insan vücudunun oluþturulmasý, dumansýz parlak ateþten cinAKINIÞ MEKANÏÐÝ ALTI YARIQ TÏGÝN, Kazým Mirþan, MMB, 1978

298

ÝNSAN TOPLUMLARI

lerin vücutlarýnýn oluþturulmasý olayýný tanýmlayan ‘AW’ adý’dýr; bir maddeden varlýk var edilmesinin fizik ilimi deðil, bu olayý tanýmlayan ad’dýr. Sonuç olarak, her var ediliþ fiziksel olayýný ilk ‘yapmýþ’ ‘bir’ varlýk vardýr. Teñri’nin/Allah’ýn varlýk yapýsýný kuantum fizik ilimi ile sudan var eden AL-APA’dýr ve bu fiziksel olay ‘ÝT-AT; belirerek var edilen’ ifadesiyle tanýmlanmýþtýr. AL-APA’nýn, varlýk alanýna iradesini taþýmak için var ettiði ve Ruh’unun içine girdiði fiziksel varlýk olan Teñri’nin/Allah’ýn/ ÖK’ün, varlýk alanýnda farklý fiziksel olaylarla var ettiði varlýklar da ‘ËDAT; yapýlarak var edilen’ ifadesi ile tanýmlanmýþtýr. Ýnsan toplumlarý kuru çamur, toprak ve sudan var edilmiþ olarak 3 farklý maddeden var edilmiþlerdir. 32. SECDE(ÜSTÜNLÜÐÜ KABUL ETME) SURESÝ 99. Ayet (YNÖ meali) O, odur ki, yarattýðý her þeyi güzel yarattý. Ve insanýn yaratýlýþýna çamurdan baþladý. 99. Ayet (EHY meali)

O ki, yarattýðý herþeyi güzel yarattý ve insaný yaratmaya da bir çamurdan baþladý. Diðer insan toplumu topraktan var edilmiþtir. 30. RUM SURESÝ 20. Ayet (YNÖ meali) Onun ayetlerinden biri de sizi, topraktan yaratmýþ olmasýdýr. Sonra siz bir insan türü oldunuz, her tarafa yayýlýyorsunuz. 20. Ayet (EHY meali) Yine O'nun sizi topraktan yaratmasý (yüce kudretine delalet eden) ayetlerindendir ki, sonra da siz þimdi bir beþersiniz, yayýlýp duruyorsunuz.

299

Üçüncü grup insan toplumu sudan var edilmiþtir. 25. FURKAN SURESÝ 54. Ayet (YNÖ meali) Sudan bir insan yaratýp, onu nesep ve sýhriyet akrabalarý halinde oluþturan O'dur. Rabbin çok güçlüdür. 54. Ayet (YNÖ meali) Sudan bir insan yaratýp da ona bir soy ve hýsýmlýk getiren O'dur. Rabbimin her þeye gücü yeter.

Toprak, su ve ateþ. Mahþerin üç atlýsý. Beniisrael halký cývýk balçýktan var edilmiþtir.

70. MEARÝC SURESÝ 39. Ayet (YNÖ meali) Hayýr, ummasýnlar! Gerçek þu ki biz onlarý, bildikleri þeyden yarattýk. 39. Ayet (EHY meali) Yaðma yok, Biz onlarý o bildikleri þeyden yarattýk.

Onlar; Beniisrael halký, bildikleri þeyden var edilmiþlerdir. Biliyor olmalarý, var ediþlerini görmüþ olmalarýndandýr. Onlar yerde var edilmiþlerdir. 37. SAFFÂT SURESÝ 11. Ayet (YNÖ meali) Þimdi sor onlara: Yaratýþ ve yaratýlýþ bakýmýndan onlar mý daha güçlüdür, yoksa bizim yarattýðýmiz þuurlular mý? Gerçek þu ki, biz onlarý bir cývýk çamurdan yarattýk. 11. Ayet (EHY meali) Þimdi sor onlara: "Yaratýlýþça kendileri mi daha çetin, yoksa Bizim yarattýklarýmýz mý?" Biz kendilerini cývýk bir çamurdan yarattýk.

300

ÝNSAN TOPLUMLARI

12. Ayet (YNÖ meali)

Ama sen þaþýrdýn, onlarsa alay ediyorlar. 12. Ayet (EHY meali)

Fakat sen hayrettesin, onlar ise alay ediyorlar. 12. Ayet (Ali Bulaç meali)

Hayýr, sen (bu muhteþem yaratýþa ve onlarýn inkârýna) þaþýrdýn kaldýn; onlar ise alay edip duruyorlar. ËRA. ËR; eriþme, A; akýl. ËRA; akýla eriþme. Ýsraeloðullarý’na ‘UQ/idrak etme özelliði verilmiþken, Beniisrael halkýna/Ýbraniler’e akýlý iþletme sistemi/ruh verilmesidir olay. ËRA, Teñri deðildir. Yahudi adý Kur’an’da Ye Ha Vav Dal harfleriyla yazýlmýþtýr. Erken Türkçe alfabesindeki karþýlýklarý; Ye; AW ( Yahudiler’in bir maddeden oluþturularak var edildiklerini tanýmlýyor. Ýsraeloðullarý (OT-OZ’lar) gibi türetilmedikleri için OZ deðil AW.) ha; UÇ: lider Vav; UZ:birleþtirme/birleþim Dal; ÏL: toplum (Ýsraeloðullarý(ÖGÜL UQUS) gibi ÜL; halk deðil) Yahudi ; AW UÇ UZ ÏL : Birleþime lider olacak/liderlik yapacak toplum. ‘Yahudi’ yerine WUÇUZÝL olarak Türkçe telaffuz etmek doðrusudur. Þu anda tüm yurdlarda ekonomi, yazýlý ve görsel basýn WUÇUZÝL’in yönetimindedir. WUÇUZÝL doðruyu öðrendiðinde, son savaþtan önce tüm insan toplumlarýnýn ayný bayrak altýnda birleþmesine liderlik edecektir, Allah’ýn iziniyle. Fakat, Allah’ýn þu sözünü de unutmayýn, "Ey Yahudiler! Eðer insanlar arasýnda yalnýz kendinizin Allah'ýn dostlarý olduðunu sanýyorsanýz, buna gerçekten inanýyorsanýz, hadi ölümü isteyin!" Kibir, Ýsrael’in en çok sevdiði yanlýþtýr. Akýlýmýzý, yeteneklerimizi Allah’ýn verdiðini unutup kibirlenmek, Allah’ýn hokumunu inkâr etmektir. Allah’ýn, Beniisrael halkýndan olan Hz.Ýbrahim’i dostu olarak kabul etmesiyle, hangi varlýk grupdan olduðumuzun deðil, Allah’ýn öðrettiklerine göre yaþayýp yaþamadýðýmýzýn belirleyici olduðunu da unutmayýn. Zorlayacak olan nefsinizdir, baþka birþey deðil.

301

Özet yapmak gerekirse; OT-OÐ : Dumansýz parlak ateþten var edilen cinler (ËD-AT) OT-OZ : Cinlerden türetilmiþ Ýsraeloðullarý, kiþi oðullarý(Oðuz Türkleri olarak yutturulanlar, ËD-AT) * BÜ-ÖK : Çamur ve toprakdan var edilen insan toplumlarý (ËD-AT) * BU-ÖK : Balçýktan var edilen Beniisrael halký (ËD-AT) * TÜR-ÖK : Sudan OQ(kuantum fizik ilimi) ile belirerek var edilen insan toplumu (ÝT-AT) * Akýlý iþletme sistemine/ruha sahip olmalarýndan dolayý Rab’leri/Yönetici’leri ÖK/Allah olan varlýklar. Allah, ayný zamanda kâinatýn da Rab’bidir. Ýnsan toplumlarýnýn Allah için çok deðerli olduðu anlaþýlmaktadýr. Akýlý iþletme özelliðini/ruhu var ettiði insana vererek insan toplumlarýný yüceltmiþ, tüm melek ve cinlerin, akýlý iþletme özelliðine sahip ilk insan olan Adem’in önünde secde etmesini (secde etmek namaz kýlmak deðildir, saygýyla eðilip üstünlüðü kabul etmektir) emretmesi, bizlerin, Allah ve sonsuz yaþam için deðerini ve önemini çok iyi göstermektedir. Her insanýn içindeki, þuur ve akýlý iþletme sistemi olan ruh, Allah'ýn Ruh’unun bir parçasýdýr. Ýnsan toplumlarýnýn var edilmesi ve kendisinden beklenilen, kâinat ve huzurlu sonsuz yaþam için en önemli konudur. Ýnsan toplumlarýný var ediliþ amacýnýn aksine yoldan çýkarmak için kötü ve yanlýþ olaný, güzel ve doðru gösterebilmek adýna Ýsrael’in ve soyunun her yolu kullanmýþ olmasý, Allah'a da insan toplumlarýna doðru yolu göstermesi durumunu oluþturmuþtur. 'Durumunu oluþturmuþtur' çünkü bu; hem Allah’ýn kusursuz adaletinin hem de yerdeki yaþantýmýzýn, kötü ve yanlýþ olanla inanç üzerine kurulu bir mücadele olmasý sebebinin gereðidir. Akýlý iþletmek için ise ilk önce ilim sahibi olmak gerekir. ÖK’ümüz Teñri, bizleri sorumlu tutarak sýnavdan geçirmek için önce öðretmiþtir. Ýlim olmazsa akýlýn iþletiminde kullanýlacak birþey de olmaz. Öðrendiklerimizi kullanarak, karþýlaþtýðýmýz yeni durumlar karþýsýnda Allah’ýn hokumu altýndaki irademizle akýllarýn iþletilip herkesin kendi kararýný kendisinin vereceði þekilde doðru yolda yürümemiz, bizden beklenilendir. Ýnsandan önce var

302

ÝNSAN TOPLUMLARI

edilen cinlerin ve meleklerin iradesi yoktur. Kendilerine öðretilenler kadarýyla yaþayýp bunlarý kullanabilirler. Biz insanlarý, cinler ve meleklerden üstün kýlan bu durumdur. Teñri, adaleti olmayan bir zorba, bir oyun bozan deðildir. Yerdeki mücadelede, Ýsrael’in yanlýþ yola doðru rehberlik etmesinin aksine, insan toplumlarýný onun tuzaklarýndan ve amacýna eriþebilmesi için içine çekmeye çalýþtýðý yanlýþlardan kurtarmak, sonsuz yaþamý paylaþmak için var ettiði insan toplumlarýný doðru yola sevketmek, ayetlerde verdiði bilgiler ve öðütleriyle ýþýk tutarak insanlara rehberlik etmesi için semavi kitaplar Allah katýndan yere indirilmiþtir. Mümin olmaya, yani inanmaya Allah’ýn dininde/öðrettiði yaþam ilkelerinde(tüm eylemlerimizde) zorlama yoktur. Herkes kendisinden sorumludur. Sýnava giren, sýnav sonuna kadar öðrendikleri, akýlý ve iradesiyle baþ baþadýr. Bir sýnav olan yaþantýmýz, ilimimizi artýrmaya ve akýlýmýzý doðru kullanmaya yetecek kadar da uzundur. Yerdeki bir hayatý kýsa süren bir ruh, baþka bir bedenle yerde hayat verilerek tekrar sýnava dahil edilmektedir. Yolun sonuna kadar insanlar inanacaktýr. ÖK’ümüz Teñri’nin isteði, inanmanýz ve bir cezaya layýk olmadan yaptýðýnýz yanlýþlarý terk etmenizdir. 10. YÛNUS SURESÝ 99. Ayet (YNÖ meali) Ehlikitap'tan her biri ölümünden önce ona mutlaka inanacaktýr. Kýyamet günü de o, onlar aleyhine bir tanýk olacaktýr. 99. Ayet (YNÖ meali) Andolsun, kendilerine kitap verilenlerden ölümünden önce ona iman etmeyecek hiç bir kimse yoktur. Kýyamet gününde de aleyhlerine þahit olacaktýr.

Kur’an’da, yerde mucizeler görüldükten sonra edilen tövbenin geçersiz olduðu bilgisi de verilmiþtir. Eski dönemlerde, Hz. Musa asasýyla, Hz.Ýsa beþik çaðýnda konuþmasý ve topraktan bir kuþ yaparak Allah’ýn iziniyle

303

canlandýrmasýyla ortaya mucizeler koymuþ olsalarda, küfre sapanlar/ doðruyu örtenler, “bunlar çok güçlü büyücüler” diyerek insanlarý kandýrmayý baþarmýþlardýr. Bugün, ilimin ulaþtýðý seviye sebebiyle kimse böyle þeylerin büyücülükle ilgisi olmadýðýný bileceði için yerde mucizeler görüldüðünde inanacaklardýr ama daha önce inanmamýþ olduklarý için bunun artýk faydasý olmayacaktýr. Sadece kendi iyiliðiniz için akýlýnýzý iþletin ve yaþantýlarýmýzdan hesaba çekileceðimize inanýn. Ýçinde yaþadýðýmýz bu hayat, insan toplumlarýnýn daha sonraki yaþamýnda da karþýlaþacaðý tüm fiziksel ve manevi þartlarla yüzleþtirilerek denendiði bir yaþam yeridir. Yerdeki yaþam, her ruhun/iradenin, hayatýn getirdikleri karþýsýnda nasýl davranmayý seçtiðinin gözlemlendiði ve iyi, kötü, zor ve kolay tüm þartlar altýnda bir çok denemelerden geçirildiði bir sýnav ortamýdýr. 9. TEVBE SURESÝ 126. Ayet (YNÖ meali) Görmüyorlar mý ki, her yýl bir veya iki kez imtihan ediliyorlar. Hâlâ ne tövbeye yelteniyorlar ne de öðüt alýyorlar. 126. Ayet (EHY meali) Görmüyorlar mý her yýl bir veya iki kez fitneye tutulduklarýný? Yine de tevbe etmiyor, ibret almýyorlar.

Günlük yaþamýmýzdan da biliriz ki, eðer bir sýnav varsa sorularýn önceden hazýrlanmýþ olmasý gerekir. 57. HADÎD SURESÝ 22.Ayet (YNÖ meali) Yeryüzünde ve kendi benliklerinizde meydana gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir Kitap'ta belirlenmiþ olmasýn. Bu, Allah için çok kolaydýr. 22.Ayet (EHY meali) Yeryüzünde ve kendilerinizde meydana gelen bir musibet yoktur ki, Biz onu uygulamaya koymadan önce bir Kitapta yazýlý olmasýn. Þüphesiz bu, Allah'a göre kolaydýr!

304

ÝNSAN TOPLUMLARI

Herhangi bir eðitim süresince, nasýl eðitim sonrasý yaþam boyunca karþýlaþýlacak problemler, zorluklar ve bunlarýn nasýl aþýlacaðýna dair yol ve yöntemler öðretiliyorsa, insanýn yerdeki yaþamý da; içinde sorularý ve cevaplarý kapsayan bir eðitim sürecidir. Tüm hayatýmýz boyunca karþýlaþacaðýmýz problemler ve sýkýntýlar belirtildiði gibi, bunlar karþýsýnda izlenecek doðru yolun ne olduðu anlatýlmýþ, davranýþ ve sözlerimizi belirlemede dýþýna çýkýlmamasý gereken temel ilkelerin neler olduðu Allah'ýn sözlerinde, Kur'an da öðretilmiþtir. Çünkü doðal olarak sýnav sorularýný hazýrlayan, doðru cevaplarýn ne olduðunu da bilir. Allah’ýn, karþýlaþacaðýmýz zorluklarla birlikte bunlar karþýsýnda izlenecek yollarý da Kur’an’da öðretmiþ olmasýyla, aslýnda sýnavýn; doðru ve güzel yaþam ilkelerini insanýn kendi iradesiyle seçip seçmeyeceðinin gözlemlenmesi olduðu anlaþýlmaktadýr. Yani sýnav; sorularýn doðru cevabýný bulmak deðil, öðretilmiþ olan cevaplara uyulup uyulmadýðýdýr. Allah her zaman doðrusunu öðretmiþtir. Kendi kararlarý ve seçimleri ile doðrusu öðretilen yolda yürüyebilen bir insan, bundan sonraki yaþamla karþýlaþtýðýnda, zaten çok daha fazlasýyla var ediliþ amacýna uygun ve akýlýný iþletebilen bir varlýða yakýþýr þekilde yaþamýna devam edecektir. Ýnsanlar, akýlý iþletme özelliðine sahip olduklarý için, sözlerine ve davranýþlarýna kendi iradeleri ile karar verirler. Bir sýnav süresince bu durum saðlanmazsa/irade verilmez ise, sýnava müdahele edilmiþ ve iradeye kendi kararýný verme imkâný da tanýnmamýþ olur. Sorumluluk var ise yetki de verilmek zorundadýr. Allah, Hz. Adem’i halife/vekil ünvanýyla var etmiþtir. Aksi halde yapýlan yanlýþlardan hesap sorulmasý adaleti çiðnemek olur. Ýrademiz kendimize aittir, fakat bizlerin vermiþ olduðu kararlarýn ve seçmiþ olduðumuz yaþam ilkelerimizin deðerlendirmesi, yani son karar, yani hokum Allah’ýndýr. Kâinatdaki herþey gibi, irademiz de Allah’ýn hokumu altýndadýr. Bu hayatýmýzda içinde bulunduðumuz iyi ve kötü durumlar birer ceza veya ödül deðil, bu durumlar karþýsýnda kendi iradelerimizle nasýl bir yol izleyip nasýl davrandýðýmýzýn gözlemlendiði birer sýnav sorusudur.

305

Kur’an’da belirtilen temel ilkeler, yani içinde bulunduðumuz sýnavýn doðru cevap anahtarý; öncelikle ahlâklý olmak üzere, adaletli ve merhametli olmak, barýþa ve yardým etmeye yönelik iþler yapmak, yaþamaktýr. Hem beþeri hem de ticari iliþkilerimizde tüm davranýþlarýmýzýn, sözlerimizin ve vermiþ olduðumuz kararlarýn bu temel ilkelere uygun olmasý, bunun dýþýna çýkýlmamasý istenilmektedir ki zaten bunlarda, akýlýyla ‘insaným’ diyen herkesin kabul etmiþ olmasý ve içinde yaþamasý gereken doðrulardýr. Hokumun Allah’a ait olduðuna ve sonraki yaþama inanmayanlar düþman deðildirler. Bu; dinin/yaþamýn inanç kýsmýdýr ve ‘inanç’; yaþamýn sýnav olmasýný saðlayan durumdur. Ancak hesap vereceðine inanan bir insan her zaman ve her þart altýnda Allah’ýn öðrettiði yoldan çýkmadan yürür. Bu konuda resul ve peygamberler de dahil olmak üzere kimsenin kimseye hesap sorma yetkisi yoktur. Din/yaþam; tüm eylemlerimiz Allah’ýn hokumu altýndadýr ve hesap soracak olan da sadece Allah’dýr. Allah’ýn ve dininin/ doðrusunu öðrettiði yaþam ilkelerinin düþmanlarý; insanlarý, ahiret hayatý olmadýðýna/cennet ve cehennem olmadýðýna inandýrmaya çalýþýp, bilinçli olarak insanlarý semavi kitaplarda tarif edilen ahlâklý, adaletli, barýþtan ve yardým etmekten yana yaþamýn dýþýna çýkarma gayretinde olanlardýr. Düþmanlýk; insanýn, kendisine doðrusu öðretilen ilkelerle yaþamasýný bozmaya çalýþmaktýr. Ýsraeloðullarý’nýn ve Beniisrael’in; siyonizmin binlerce yýldýr insan toplumlarýný rezilliðin içine çekmek için yaptýklarýdýr. Peki içinde bulunduðumuz bu sýnavýn amacý, sadece bu temel ilkelere uygun yaþayan insanlarýn belirlenmesi ve bu insanlarýn, Kur’an’da cennet adýyla tanýmlanmýþ olan bir sonraki yaþam yerine kabul edilerek orada yan gelip yatmalarý mýdýr? 21. ENBÝYA SURESÝ 16.Ayet (YNÖ meali) Biz, gökleri de yeri de bunlar arasýndakileri de eðlenip eðlendirelim diye yaratmadýk. 16.Ayet (EHY meali) Biz, göðü, yeri ve arasýndakileri oyunculuk etmek üzere yaratmadýk.

306

ÝNSAN TOPLUMLARI

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 191.Ayet (YNÖ meali) Aklý ve gönlü iþletenler o kiþilerdir ki, ayakta, otururken, yan yatarken hep Allah'ý zikrederler; göklerin ve yerin yaratýlýþý hakkýnda derin derin düþünürler: "Ey Rabbimiz! Sen bunu boþuna yaratmadýn. Þanýn yücedir senin. Ateþ azabýndan koru bizi." 191.Ayet (EHY meali) Onlar ki, gerek ayakta, gerek otururken ve gerekse yanlarý üzerinde yatarken Allah'ý anarlar; göklerin ve yerin yaratýlýþý hakkýnda inceden inceye düþünenler "Ey Rabbimiz, sen bunu boþuna yaratmadýn, seni bütün eksiklerden tenzih ederiz; o halde bizi o ateþ azabýndan koru. 23. MÜMÝNÛN SURESÝ 115.Ayet (YNÖ meali) Sizi, boþ yere yarattýðýmýzý ve bize döndürülmeyeceðinizi mi sandýnýz? 115.Ayet (EHY meali) Yoksa siz, Bizim sizi boþ yere yarattýðýmýzý ve Bize döndürülmeyeceðinizi mi sandýnýz? 29. ANKEBÛT SURESÝ 2.Ayet (YNÖ meali) Ýnsanlar, inandýk demeleriyle kendi hallerine býrakýlacaklarýný ve hiç bir imtihana çekilmeyeceklerini mi sandýlar! 2.Ayet (EHY meali) Ýnsanlar: "Ýnandýk! demeleriyle býrakýlýp da imtihan edilmeyeceklerini mi sandýlar? 47. MUHAMMED SURESÝ 31.Ayet (YNÖ meali) Andolsun, içinizden gayret gösterip didinenlerle sabredenleri bilinceye kadar, sizi

307

belalarla imtihan edeceðiz. Haberlerinizi de eleyip tarayacaðýz. 31. Ayet (EHY meali) Andolsun ki sizi, içinizden mücahitleri ve sabredenleri ortaya çýkarýp size ait haberleri ilan etmek için imtihan edeceðiz. 67. MÜLK SURESÝ 2.Ayet (YNÖ meali) Hanginizin daha güzel iþ yapacaðýný belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatý yaratan O'dur. Aziz'dir O, Gafur'dur. 2.Ayet (EHY meali) O ki, ölümü ve dirimi yarattý, sizi imtihana çekip hanginizin davranýþ bakýmýndan daha güzel olduðunu bildirmek için. O öyle güçlü, baðýþlayandýr.

(Gafur: affeden.) 53. NECM SURESÝ 39.Ayet (YNÖ meali) Gerçek þu ki, insan için çalýþýp didindiðinden baþkasý yoktur. 39.Ayet (EHY meali) Doðrusu insanýn çalýþtýðýndan baþkasý kendinin deðildir. 16. NAHL SURESÝ 97. Ayet (YNÖ meali) Erkek yahut kadýn, her kim inanmýþ olarak hayra ve barýþa yönelik bir iþ yaparsa onu tertemiz bir hayatla yaþatýrýz. Ve böylelerinin ücretlerini, iþleyip ürettiklerinin en güzeliyle karþýlarýz. 97. Ayet (EHY meali) Erkekten, diþiden her kim mümin olarak iyi bir iþ yaparsa, muhakkak ona hoþ bir hayat yaþatacaðýz ve yapmakta olduklarý iþlerin daha güzeli ile mükafatlarýný mutlaka vereceðiz.

308

ÝNSAN TOPLUMLARI

Eðer sonraki yaþam, altýndan ýrmaklar akan, yeþillikler içindeki bir ortamda tembel tembel yaþamak olsaydý, hangimizin daha güzel iþ yapacaðýnýn ve üretkenliðinin belirlenmesi gerekmezdi. Çok net bir þekilde anlaþýlmaktadýr ki, içinden geçtiðimiz sýnavýn sonucundaki deðerlendirmede, her insanýn davranýþlarýnýn temel ilkelere uygunluðunun önemi yanýnda, bunu tamamlayan ve sýnav sonucundaki baþarýmýzla bir daha ölümü tatmayacaðýmýz sonsuz olan yaþama baþlama yerimizi ve þartlarýmýzý belirleyen; yerdeki yaþamýmýzda sergilediðimiz gayret ve üretkenliðimizdir. Yere indiðimizde doðarken belirlenen kapasitemizi, yeteneklerimizi ve irademizi ne þekilde kullandýðýmýz, sosyal ve ticari iliþkilerimizde nasýl bir iradeyle davrandýðýmýzýn gözlemlenmesidir. Belirleyici olan hâl ve tavýrlarýmýzdýr. 7. A'RAF SURESÝ 42.Ayet (YNÖ meali) Ýman edip hayra ve barýþa yönelik iþler yapanlar -ki biz, her benliðe ancak yaratýlýþ kapasitesi ölçüsünde görev yükleriz- ise cennetin dostlarýdýr. Sürekli kalacaklardýr orada. 42.Ayet (EHY meali) Ýman edip iyi iþler yapan kimseler ise, -Biz kiþiye gücünün üstünde birþey yüklemeyiz.- cennetin sakinleridirler ve orada sonsuza dek kalacaklardýr. 17. BENÝ ÝSRA SURESÝ 84.Ayet (YNÖ meali) De ki: "Herkes, kendi varlýk yapýsýna uygun iþ görür. Yolca daha doðru gidenin kim olduðunu Rabbiniz daha iyi bilir." 84.Ayet (EHY meali) De ki: "Herkes kendi uyarýna=temayülüne göre hareket ediyor. O halde kimin en doðru yolda olduðunu Rabbiniz daha iyi bilir."

309

23. MÜMÝNÛN SURESÝ 62.Ayet (YNÖ meali) Biz, hiçbir benliðe yaratýlýþ kapasitesinin üstünde görev yüklemeyiz. Bizim katýmýzda, hakký söyleyen bir kitap vardýr. Onlara haksýzlýk edilmez. 62.Ayet (EHY meali) Biz, hiçbir kimseye gücünün üstünde bir teklifte bulunmayýz, katýmýzda gerçeði söyleyen bir kitap vardýr ve onlar haksýzlýða uðratýlmazlar.

Farklý kapasitelerde ve þartlarda var edilmiþ olmamýz, içinden geçtiðimiz sýnavýn bir gereðidir, bir sonuç deðildir. Kur'an da belirtilen dört temel ilkeye uygun yaþayýp yaþamadýðýmýz ve var ediliþ kapasitelerimize uygun olarak yapabildiðimiz iþleri icra ederken, yaþam ilkelerimize baðlý olarak sonsuz yaþamdaki yerimiz ve yaþam þartlarýmýz belirlenecektir. Bugün yerde yaþayan her insan ayný hýzda koþabilseydi atletizm yarýþmalarý yapýlmazdý. Farklý kapasitelerde var edilmiþ olmak, yerdeki yaþamýn bir sýnav olabilmesi için þart olan durumdur. 6. EN'AM SURESÝ 165.Ayet (YNÖ meali) Sizi yeryüzünde, öncekilere halefler yapan O'dur. Verdiði nimetlerle sizi denemek için kiminizi kiminiz üzerine derecelerle yükseltmiþtir. Rabbin ceza verdiðinde çok süratli verir. Ama O, gerçekten çok affedici, çok merhametlidir. 165.Ayet (EHY meali) O, sizi yeryüzünün halifeleri yapan ve sizleri verdiði þeylerle denemek için kiminizi kiminize üstün kýlandýr. Þüphe yok ki, Rabbin çabuk cezalandýran ve yine þüphe yok ki, O tek baðýþlayan, tek merhamet edendir.

Birçok insandan daha yüksek kapasitede var edilmiþ olanlarýn sorumluluðu da daha fazladýr. Akýllarýný ve yeteneklerini insanlýða faydalý olmak için

310

ÝNSAN TOPLUMLARI

kullanýp kullanmadýklarý omuzlarýnda büyük bir yüktür. Yönetici olanlarýn ise adaleti gözetip koruyarak toplumlarýn barýþ içerisinde yaþamalarýna çalýþmalarý, sahip olduklarý üstün kapasitelerinin borcudur. Ýçine düþecekleri en büyük yanlýþ ise; akýllarýný diðerlerinden daha fazla iþletebilmelerini kendi baþarýlarý veya þanslarý sanarak, insanlara tepeden bakýp onlarý basit ve aciz görmektir. Kibir ve kendini beðenmiþlik, hokumun ÖK’ümüz Teñri’ ye ait olduðunu inkâr etmektir. 31. LUKMAN SURESÝ 18. Ayet (YNÖ meali) "Kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme, yeryüzünde kasýlarak yürüme. Çünkü Allah, kurula kurula kendini övenlerin hiçbirini sevmez." 18. Ayet (EHY meali) Hem insanlara karþý avurdunu þiþirme (böbürlenme), yeryüzünde çalýmla yürüme! Çünkü Allah övüngen kurulganýn hiçbirini (kendini beðenen hiçbir kimseyi) sevmez. 19. Ayet (YNÖ meali) "Yürüyüþünde doðal ol, sesini alçalt. Þu bir gerçek ki, seslerin en çirkini eþeklerin sesidir." 19. Ayet (EHY meali) Gidiþinde mutedil ol, (konuþurken) sesini pesden al (alçalt), çünkü seslerin en beti (çirkini) elbette eþeklerin sesidir. 25. FURKAN SURESÝ 63. Ayet (YNÖ meali) Rahman'ýn kullarý, yeryüzünde böbürlenmeden/rahatsýz etmeden yürüyen kiþilerdir. Cahiller onlara hitap edince, "Selam!" derler. 63. Ayet (EHY meali) Ve Rahman'ýn kullan: O kimseler ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahiller kendilerine laf attýklarý zaman "Selametle!" derler;

311

57. HADÝD SURESÝ 23. Ayet (YNÖ meali) Böyle yapýlmýþtýr ki, elinizden çýkana üzülüp ümitsizliðe düþmeyesiniz ve Allah'ýn size verdiðiyle sevinip þýmarmayasýnýz. Çünkü Allah, kendini beðenip övünenlerin hiçbirini sevmez. 23. Ayet (YNÖ meali) Þunun için ki: Kaybettiðinize üzülmeyesiniz ve (Allah'ýn) size verdiðine de güvenmeyesiniz! Allah çok övünen, kurulanýn topunu sevmez. 17. ÝSRA SURESÝ 37. Ayet (YNÖ meali) Yeryüzünde kasýlýp kabararak yürüme! Çünkü sen, yeri asla yýrtamazsýn, uzunlukça da daðlara ulaþamazsýn. 37. Ayet (EHY meali) Yeryüzünde azametle yürüme; çünkü sen ne yeri yutabilirsin, ne de boyca daðlara yetiþebilirsin.

Allah, çok baþarýlý olup da insanlýðýný unutanlarýn yanýnda deðildir. Ýyilik severlerin, hor görülenlerin yanýndadýr. 21. ENBÝYA SURESÝ 105. Ayet (YNÖ meali) Yemin olsun, zikirden sonra Zebur'da þunu yazmýþtýk: Yeryüzüne benim iyilik ve barýþ seven kullarým vâris olacaktýr. 105. Ayet (EHY meali) Andolsun ki, Tevrat'tan sonra Zebur'da da yazmýþtýk ki: " Muhakkak yeryüzüne benim iyi kullarým varis olacaktýr." 28. KASAS SURESÝ

312

ÝNSAN TOPLUMLARI

5. Ayet (YNÖ meali) Ve biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilip horlananlara baðýþta bulunalým, onlarý önderler yapalým, onlarý mirasçýlar haline getirelim. 5. Ayet (EHY meali) Biz de o yerde ezilmekte olanlara lütufta bulunmak, onlarý öncül rehberler yapmak ve onlarý varisler kýlmak istiyorduk.

Belirlenen kapasitesinden veya içinde yaþadýðý þartlardan dolayý herhangi bir þey üretemeyenlerin yapacaðý þey de yine ahlâklý yaþamak, sözlerinde ve davranýþlarýnda sevgi ve güzellikler sergilemektir. 4. NÝSA SURESÝ 98. Ayet (YNÖ meali) Kadýnlardan, erkeklerden, yavrulardan hiçbiri beceri gösteremeyen, hiçbir yol bulamayanlarýn durumu farklýdýr. 98. Ayet (EHY meali) Ancak gerçekten zayýf, hiç birþeye gücü yetmeyen ve hicret için yol bulamayan erkekler, kadýnlar ve çocuklar hariç. 99. Ayet (YNÖ meali) Bunlarýn, Allah tarafýndan affedilmeleri umulur. Allah affedicidir, günahlarý baðýþlayýcýdýr. 99. Ayet (EHY meali) Çünkü bunlardan Allah'ýn o günahý af buyurmasý ümit edilir, Allah çok affeden ve baðýþlayandýr.

Sonuç olarak; bir denemeden ve sýnavdan ibaret olan bu hayatýmýzdan baþarýyla çýkabilmek ve sonraki yaþamlarýmýza iyi bir yaþam seviyesiyle baþlayabilmek, hem yaþam ilkelerimizie hem de ne kadar çalýþýp, ne kadar iþ ve deðer ürettiðimize baðlýdýr. Çok çalýþýp, bir çok deðerler üretip fakat ahlâksýz, adaletli olmaktan uzak, barýþý ve huzuru bozan, insanlara yardým etmeden tamamlayacaðýmýz ömürün bir deðeri olmadýðý gibi, erdemli bir insan olarak yaþayýp, fakat tüm kapasitemizle çalýþmadan, deðerler

313

üretmeden ve özellikle ihtiyacý olanlara yardým etmeden geçirilen bir ömürün de Allah katýnda deðeri yoktur. 6. EN'AM SURESÝ 158. Ayet (YNÖ meali) Neyi bekliyorlar? Kendilerine meleklerin gelmesini mi, Rabbinin gelmesini mi, yoksa Rabbinin bazý mucizelerinin gelmesini mi? Rabbinin bazý mucizeleri geldiði gün, daha önce iman etmemiþ yahut imanýnda bir hayýr sahibi olamamýþ kiþiye imaný hiçbir yarar saðlamayacaktýr. De ki: "Bekleyin! Doðrusu biz de bekliyoruz." 158.Ayet (EHY meali) Onlar, ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini ya da Rablerinin bir takým alametlerinin gelmesini gözetliyorlar. Rabbinin bazý alametleri geldiði gün, önceden iman etmemiþ veya imanýnda bir hayýr kazanmamýþ bir kimseye o günkü imaný hiçbir yarar saðlamaz. De ki: "Gözetin! Çünkü biz de þüphesiz gözetiyoruz.

Yukarýdaki ayetde verilmiþ olan çok önemli bilgi; tövbelerin artýk kabul edilmeyecek olduðu zamanla ilgilidir. ‘Yerde bazý mucizeler görüldükten sonra’ faydasý olmayacaktýr. Hiç kimse bu bilginin verilmediðini söyleyemez ve hiç kimsenin elinde, ‘ben tövbemin hangi zamandan sonra artýk kabul edilmeyeceðini bilmiyordum’ diyebilme þansý yoktur. Kur’an ‘oku’ diyerek baþlar. Yerdeki bu yaþantýmýzda, beþeri ve ticari iliþkilerimizde nasýl mevkiler ve makamlar varsa, bundan sonraki yaþamda da bu hayatýmýzdaki davranýþlarýmýzla ve ne þekilde çalýþtýðýmýza ve inanarak yardým edip etmediðimize baðlý olarak kendi yerimizi yine kendimizin belirlediði bir yaþam ortamý vardýr. 37. SAFFÂT SURESÝ 164.Ayet (YNÖ meali) Bizim, istisnasýz herbirimizin bilinen bir makamý vardýr.

314

ÝNSAN TOPLUMLARI

164.Ayet (EHY meali) (Melekler) : "Bizden her birimizin belli bir makamý vardýr. 17. BENÝ ÝSRA SURESÝ 21.Ayet (YNÖ meali) Bak nasýl, kimini kimine üstün kýldýk. Ama ahiret, dereceler bakýmýndan elbette daha büyük, lütuflandýrma bakýmýndan daha yücedir. 21.Ayet (EHY meali) Bak! Bir kýsmýný diðerine nasýl üstün kýlmýþýz; elbette ahiret hem dereceler bakýmýndan, hem de üstünlük bakýmýndan daha büyüktür. 20. TÂHÂ SURESÝ 75.Ayet (YNÖ meali) O'nun huzuruna, hayra ve barýþa yönelik iyilikler üretmiþ bir mümin olarak varana gelince, iþte böyleleri için çok yüksek dereceler öngörülmüþtür. 75.Ayet (EHY meali) Her kim de mümin olarak ve yararlý iþler yapmýþ bir halde varýrsa, iþte onlara en yüksek dereceler vardýr. 76. ÝNSAN SURESÝ 20.Ayet (YNÖ meali) Oraya baktýðýnda, nereye göz atsan büyük bir nimet, büyük bir mülk ve yönetim görürsün. 20.Ayet (EHY meali) Gördüðün zaman orada bol bir nimet ve büyük bir saltanat görürsün.

‘Kefenin cebi yoktur’ sözü doðrudur. Fakat insanlarý içine süreklediði maneviyat; ‘bu dünyanýn mülkü burada kalacak, sonrasýna hiç birþey götüremezsiniz’ dir, yanlýþtýr. Yolun doðrusundan yürüyerek, bu yaþantýmýzda kazanmýþ olduðumuz maddi deðerleri sonraki yaþama götürmenin yolu açýktýr.

315

Kur’an’da, cenneti anlatan ayetlerin hiç birinde, oradaki yaþamýn tekrar maðara devrinden baþlanacaðýna dair bir bilgi verilmemiþtir. ‘Oraya baktýðýnda, nereye göz atsan büyük bir nimet, büyük bir mülk ve yönetim görürsün.’ þeklinde tasvir edildiðine, insanlarýn ipek giysiler içinde olup, üst üste odalarda, yani yüksek binalarda yaþadýklarý bilgileri verildiðine göre, bu hayatýnda kendi iradesiyle seçmiþ olduðu yaþam ilkeleriyle oraya gitmeyi baþarabilen herkese asgari þartlarda bir yaþam ortamý ve imkânlar verildiði anlaþýlmaktadýr. Olmasý gereken de budur. Soru iþareti; sonsuz yaþama baþlangýç imkânlarýnýn adaletli bir þekilde daðýtýmýnýn nasýl yapýlýyor olduðudur. 2. BAKARA SURESÝ 262.Ayet (YNÖ meali) Mallarýný Allah yolunda harcayýp sonra bu harcadýklarýna bir eziyet ve baþa kakma eklemeyenlerin, Rableri katýnda kendilerine has ödülleri vardýr. Korku yoktur onlar için; tasalanmayacaklardýr onlar. 262.Ayet (YNÖ meali) Mallarýný Allah yolunda harcayan sonra verdiklerinin arkasýndan baþa kakmayan ve gönül incitmeyen kimselerin Rableri katýnda mükafatlarý vardýr. Onlara bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. 272.Ayet (YNÖ meali) Onlarýn iyiyi ve güzeli bulmalarý, senin üzerine bir borç deðildir. Tam aksine, dilediðini/dileyeni iyiye ve güzele kýlavuzlayan Allah'týr. Nimet ve imkândan baþkalarýna baðýþladýðýnýz, esasýnda sizin öz benlikleriniz lehinedir. Allah'ýn yüzünü arzulama dýþýnda bir þey için infak etmiyorsunuz. Ýnfak ettiðiniz her nimet size tam bir biçimde geri verilir. Ve siz, asla zulme uðratýlmazsýnýz. 272.Ayet (YNÖ meali)Onlarýn yola gelmesi senin üzerine vazife deðildir. Ancak Allah, dilediðini yola getirir. Hayýr adýna ne verirseniz, hep kendi lehinizedir. Ancak sizler, yalnýz Allah rýzasý için verirsiniz. Bu þekilde hayýr için her ne verirseniz, karþýlýðý size tamamen ödenir ve hiç hakkýnýz yenmez.

Ýnanarak, baþa kakmadan yardým edebilmek; maddi zenginliklerimizi, geri almak kaydýyla ödünç vermektir. Cennetdeki sonsuz yaþama adým

316

ÝNSAN TOPLUMLARI

attýðýmýzda sahip olacaðýmýz maddi imkânlar, tamamiyle bu yaþantýmýzda inanarak yardým etmekten yana olan tutumumuza baðlýdýr. Ýþte bu; inancýn sýnanmasýnýn en güvenilir yollarýndan biri ve adaletin saðlanmasýdýr. Yardým etme konusu, Kur’an’da en çok hatýrlatýlan konulardan bir tanesidir. Ýnanarak, içten yardým edebilen insanda, baþkalarýnýn zenginliklerine karþý haset duygusu olmaz. Bu duyguya sahip olmayan iradelerin yaþadýðý ortamda da kýskançlýk yüzünden mutsuzluklar ve sorunlar yaþanmaz. Unutmayýn, sýnavdan ibaret bu yaþamýmýzda üzerinde yaþadýðýmýz bu yerde kalacak olan sadece vücudumuzdur. Ruhumuz, akýlý iþleterek oluþturduðu kendi iradesi ile yoluna devam edecektir. Bu yaþantýsýnda, toplumsal huzuru ve barýþý bozan özelliklerden arýnamayan insanlarýn kulaklarý çekilmez ise, sonraki yaþamda da ayný sorunlara sebep olurlar. Henüz vakit varken, burada arýnmak doðru ve acýsýz olandýr. Güç ilimdir. Ýlimin tamamýna sahip olan ve doðal olarak kuvvetli olanda; Teñri'dir. Hangimizin akýlý, ilimle saðlanmýþ böylesine büyük bir kuvvetin ve ilkelerinin, ve de kurmuþ olduðu düzenin önünde eðilmeye karþý çýkabilir. Kimsenin bu konuda her hangi birþeyi iþine gelmediði için sorgulamasý ve de iþine geldiði gibi yorumlamasý haddine deðildir. Hepimizin, karþýmýzda kim olduðunu, nasýl sýnýrsýz bir kudrete karþý çýkýlmaya çalýþýldýðýný tekrar bir düþünüp, o övündüðü akýlýný baþýna toplamasý gerekir. Kaldý ki akýlý iþletme sistemini/ruhu veren de zaten Teñri'nin Kendisi'dir. Kim'in ruhu Kim'e karþý kullanýlmaya çalýþýlmaktadýr? Allah katýna ulaþabilmek için insan toplumunun içinden geçeceði altý yaþam ortamý daha vardýr. Kendi iradesiyle seçtiði yaþam þekliyle her basamakta kötü yönlerinden uzaklaþacak, daha çok merhametli, daha çok yardým eden bir irade haline gelmekle birlikte ürettiði iþ ve deðerlerle yükselecektir. Yerde yaþamýþ her insan, buradan sonraki yaþamýna ilk cennet seviyesinde baþlayacak da deðildir. Üzerinde yaþadýðýmýz yerde sergilediði davranýþlarýna ve sözlerine baðlý olarak, kötü ve yanlýþ olandan daha çok arýnmýþ insanlarýn yaþadýðý, daha güzel ödüllerin ve hazlarýn olduðu cen-

317

netlerdeki yaþam ortamlarýna gidebilmesi de mümkündür. Tabii halâ akýllarýný kullanmazlarsa, ilk önce cehennemin konuðu olacaklar da hiç az deðildir. 91. ÞEMS SURESÝ 7. Ayet (YNÖ meali) Nefse ve onu düzgün bir biçimde þekillendirene. 7. Ayet (EHY meali) nefse ve onu düzenleyene, 8. Ayet (YNÖ meali) Ardýndan da ona bozukluðunu ve takvasýný ilham edene ki, 8. Ayet (EHY meali) sonra da ona bozukluðunu ve korunmasýný ilham edene ki, 9. Ayet (YNÖ meali) Benliði temizleyip arýndýran, gerçekten kurtulmuþtur. 9. Ayet (EHY meali) gerçek kurtuluþ bulmuþtur onu temizlikle parlatan.

Yaþadýðýmýz hayatlarla içerisinden geçtiðimiz sýnavýn en son sorusu savaþtýr. Savaþ da insan toplumlarýn denendiði bir durum ve yerdeki sýnavýn en son basamaðýdýr. Erdemli bir insan olarak yaþayýp yaþamadýðýmýz, ne derecede iþ ve deðer üretip üretmediðimiz nasýl gözlemleniyorsa, Allah’ýn dinini, yani adalet ve barýþtan yana yaþamý kabul etmeyerek, insan toplumlarýný baský ve zulüm altýnda yönetmek isteyenlerin hokumu altýna girmemek için savaþýlmasý gereken bir durumda nasýl davranacaðýmýz, boyun eðip eðmeyeceðimiz de gözlemlenecektir. 3.ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 166.Ayet (YNÖ meali) Ýki topluluðun karþýlaþtýðý gün sizin baþýnýza gelen Allah'ýn izniyledir ve Allah, müminleri bilsin diyedir.

318

ÝNSAN TOPLUMLARI

166.Ayet (EHY meali) O iki ordu çarpýþtýðý gün baþýnýza gelen de yine Allah'ýn izniyledir. Hem müminleri belli edeceði 167.Ayet (YNÖ meali) Ve ikiyüzlülük yapan münafýklarý bilsin diye.Onlara, "hadi gelin, Allah yolunda çarpýþýn yahut savunma yapýn." dendiðinde: "Savaþtan haberimiz olsaydý sizi elbette izlerdik." dediler.O gün onlar, imandan çok küfre yakýn idiler. Kalplerinde olmayaný aðýzlarýyla söylüyorlar. Allah, onlarýn gizlemekte olduklarý þeyi çok iyi bilmektedir. 167.Ayet (EHY meali) hem de münafýklarý belli edeceði için ki, bunlara "Gelin, Allah yolunda savaþýn veya savunma yapýn!" denilmiþti. Onlar: "Savaþmayý bilsek arkanýzdan gelirdik" dediler. Onlar, o gün imandan çok küfre yakýndýlar, aðýzlarýyla kalplerinde olmayaný söylüyorlardý, Allah onlarýn kalplerinde ne sakladýklarýný en iyi bilendir. 168.Ayet (YNÖ meali) Yerlerinde oturup da kardeþleri için, "bizi dinlemiþ olsalardý öldürülmeyeceklerdi" diyenlere þöyle söyle: "Eðer doðru sözlüler iseniz kendi benliklerinizden uzaklaþtýrýn ölümü!" 168.Ayet (EHY meali) Kendileri oturarak savaþa giden kardeþleri için: "Bizi dinleselerdi öldürülmezlerdi." diyenlere de ki: "Haydi, o halde kendinizden ölümü geri çevirin, eðer gerçeði söylüyorsanýz!

Savaþ, yerde sýnavýn baþladýðý dönemden beri var olan bir durumdur. Savaþlarýn sebebi her zaman adaletin çiðnenmesi ve zulüm olmuþtur. Unutulmamasý gereken; savaþýn, savunma durumu için verilmiþ bir onay olduðudur. 22. HAC SURESÝ 39. Ayet (YNÖ meali) Kendilerine savaþ açýlanlara savaþma izni verilmiþtir. Çünkü onlar zulme

319

uðratýldýlar. Allah onlara yardýma elbette kadirdir. 39. Ayet (EHY meali) Kendilerine savaþ açýlan kimselere (savaþ) izni verildi; çünkü onlar zulme uðradýlar. Þüphesiz Allah onlarý zafere ulaþtýrmaya gerçekten kadirdir.

Dinin/var edilen yaþamýn Teñri’ye ait olduðuna ve semavi kitaplarýn Teñri katýndan indirildiðine inanmayanlarýn kandýrdýklarý insanlar ve toplumlar, semavi kitaplarda varlýðý haber verilen cennet ve cehenneme de inanmazlar. Birgün tüm yaptýklarýnýn hesabý sorulacaðýna inanmayanlar, bunun doðal sonucu olarak bir noktadan sonra ahlâklý, adaletli ve barýþ içinde yaþamak gibi bir gereklilikte duymazlar. Kandýrýlmýþ olan bu toplumlar için önemli olan þey kuvvet ve kuvvet kullanýlarak istenilen herþeyin elde edilmesidir. Ekonomi ve silahlý kuvvetlerinin verdiði güvenle baþka milletlere saldýrýlar, ellerindeki tüm ekonomik deðerlere el koyarlar. Onlarý yurdlarýndan dýþarý atar ya da küçük bir alana sýkýþtýrýp orada yaþamaya mahkûm ederler. Bu nedenle savaþlarýn sebebi; semavi kitaplar arasý veya inanç sahibi olmak ya da olmamak deðil, inanmayanlarýn yapmýþ olduklarý istila ve zulmün karþýsýnda bulduðu inançlý savunmadýr. Saldýranlar, ekonomik deðerler için saldýrdýklarýný düþünürken, temelinde insan toplumlarýnýn hakimiyet altýna alýnmasý amacýna/siyonizme hizmet etmektedirler. Bu; Ýsrael’in, Allah’a karþý, yapacaðýný iddia ettiði þeylerin son basamaðýdýr. Ýnkâra ve her türlü rezilliðin içine çektikten sonra en sonunda da ‘iþte, önlerinde secde ederek üstün olduðunu kabul etmemi istediðin insan toplumlarýný kandýrýp birbirlerine düþürerek hokumum altýna aldým. Ýddia ettiðim þeylerin tümünü baþardým.’ diyebilme mücadelesidir. 91. ÞEMS SURESÝ 7. Ayet (YNÖ meali) Yine dedi: "Þu benden üstün kýldýðýna bir baksana! Yemin olsun, eðer beni kýyamet gününe kadar ertelersen, onun soyunu, pek azý hariç, hükmüm altýna alacaðým." 7. Ayet (EHY meali)

320

ÝNSAN TOPLUMLARI

Dedi ki: "Þu benim üzerime üstün kýldýðýn kiþiye baksana!" Yemin ederim ki eðer beni kýyamet gününe kadar yaþatýrsan, ben onun zürriyetini pek azý hariç kesinlikle kumandam altýna alacaðým."

Siyonizmin, iþin sonunda ulaþmak istediði hedefin insan toplumlarýnýn hokum altýna alýnmasý ve bu amaç için geliþmiþ birçok milleti de bu amaca alet etmeyi baþararak hazýrlýklarýný yapmýþ olmasý, son savaþýn yaþanacak olmasýnýn göstergesidir. Bizlere düþen; son savaþtan önce insan toplumlarýný ayný tarafta toplamaktýr. 2. BAKARA SURESÝ 216.Ayet (YNÖ meali) Hoþunuza gitmemekle birlikte, savaþ üzerinize yazýlmýþtýr. Bir þey sizin için hayýrlý olduðu halde siz ondan tiksinebilirsiniz. Ve bir þey sizin için þer olduðu halde siz onu sevebilirsiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz. 216.Ayet (EHY meali) Savaþ, hoþunuza gitmese de üzerinize yazýldý. Gerçi o size hoþ gelmez, fakat olur ki, siz bir þeyden hoþlanmazsýnýz; oysa o, hakkýnýzda hayýrlýdýr. Olur ki, siz birþeyi seversiniz; ama o, sizin hakkýnýzda bir fenalýktýr. Allah bilir, siz bilmezsiniz. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 146.Ayet (YNÖ meali) Nice peygamber beraberinde kendisini Rabb'e adayan birçok kiþi bulunduðu halde savaþmýþtýr.Onlar, Allah yolunda kendilerine gelip çatan zorluklar yüzünden gevþememiþ, zayýflýk göstermemiþ, susup pusmamýþlardýr. Allah sabredenleri sever. 146.Ayet (EHY meali) Nice peygamberler vardýr ki, bir çok Allah erleri onlarýn maiyyetinde savaþtý ve Allah yolunda baþlarýna gelenlerden dolayý gevþemediler, zaaf göstermediler ve baþ eðmediler. Allah da sabredenleri sever.

Yurdumuzun ve milletimizin baðýmsýzlýðýný korumak, evlatlarýmýzýn þerefli ve ezilmeden yaþayabileceði bir geleceði garanti edebilmek adýna

321

kazanýlan bir savaþ, yerdeki yaþam ve kavramlar adýna bir baþarýdýr. Asýl baþarý ise; sonsuz yaþamdaki yerimizi belirleyecek olan mücadeleyi vermektir. Allah’ýn dininin/öðrettiði yaþam ilkelerinin düþmaný olan siyonizmin önünde boyun eðmeyerek onlarýn hakimiyeti altýna girmeyi kabul etmediðimizi, herkesin kendi ruhu/iradesi için Teñri’ye kanýtlamasýdýr. 8. ENFÂL (GANÝMETLER, GELÝRLER,VERGÝLER) SURESÝ 15.Ayet (YNÖ meali) Ey iman edenler!Ýnkar edenlerle savaþmak üzere karþýlaþtýðýnýzda, sakýn onlara arkalarýnýzý dönmeyin. 15.Ayet (EHY meali) Ey iman edenler! Toplu olarak kâfirlerle karþýlaþtýðýnýz zaman, artýk onlara arkalarýnýzý dönmeyin (kaçmayýn)!

Önemli olan savaþmak deðildir, doðru tarafta savaþa katýlmaktýr. Savaþlarý hangi tarafýn kazanacaðýný belirleyen Teñri’dir. Savaþ; insan toplumlarýný hokum altýna almak isteyen halklara karþý, kimin cepheden kaçmadan ölümü kabul ederek savaþmaya devam edeceðini görmek ve bu þekilde inancýný ispat edenleri seçmek için hazýrlanmýþ son sýnav sorusudur. Çünkü geri dönmeyeceðini kabul ederek yurdunu ve milletini savunmak, ancak ahiret hayatýna inanmýþ olmakla mümkündür. 8. ENFÂL SURESÝ 17.Ayet (YNÖ meali) Siz öldürmediniz onlarý, Allah öldürdü onlarý. Attýðýn zaman da sen atmadýn, Allah attý. Ýnananlarý kendisinden güzel bir imtihanla denemek için yaptý bunu. Allah; iþitendir, bilendir. 17.Ayet (EHY meali) Sonra onlarý siz öldürmediniz, fakat onlarý Allah öldürdü; attýðýn zaman da sen atmadýn, lakin Allah attý. Bu da mü'minlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Gerçekten Allah iþitendir, bilendir!

322

ÝNSAN TOPLUMLARI

Yok olmak, topraktan ve sudan var edilmiþ ve yine topraða karýþacak vücutlarýmýz için geçerli fiziksel olaydýr. Ýnsan var edilip içine AL-APA’nýn Ruh’undan üflendikten sonra o ruh ölmez, yok olmaz, kaybolmaz. Sadece yeni bir vücutla boyut ve mekân deðiþtirir. Bu nedenle bedenlerimizin bu yerdeki ölümleri bir son deðil, ruh'un, AL-APA’nýn/Allah’ýn Ruh’undan ayrýldýktan sonra, sonsuz olan yaþamýndaki bir basamak, bir mekân deðiþikliðidir. Ölümü tatmaktan korkmanýn anlamsýzlýðý, AL-APA’nýn içat etmiþ olduðu kâinatý ve ilkelerini anlayabilmeye baðlýdýr. Kainatý Kendi fiziksel varlýðýndan içat eden AL-APA’nýn varlýðýnýn sonu/tükenmesi olmadýðýna göre, O’nun fiziksel varlýðýnýn bir parçasý olarak var edilen bizler de dahil olmak üzere tüm varlýklar için yok olmak söz konusu deðildir. Bunu anladýktan sonra oluþan da; þüpheye düþmeyen sarsýlmaz bir inançdýr. Cihad edebilme kudretini içimizde bulabilmek de ancak böyle bir inanca sahip olmakla mümkündür. 9. TEVBE SURESÝ 18.Ayet (YNÖ meali) Allah'ýn mescitlerini; ancak Allah'a, âhiret gününe inanan, namazý/duayý yerine getiren, zekâtý veren ve Allah'tan baþka kimseden korkmayan kiþiler onanýr. Ýþte bunlarýn, hidayete erenlerden olmalarý beklenir. 18.Ayet (EHY meali) Allah'ýn mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namaza devam eden, zekatý veren ve Allah'tan baþkasýndan korkmayan kimseler imar eder. Ýþte bunlarýn baþarýya ermiþlerden olmalarý umulur. 19.Ayet (YNÖ meali) Siz; hacý sakalýðýný, Mescid-i Haram tamirciliðini, Allah'a ve âhiret gününe inanýp Allah yolunda cihat eden kiþinin yaptýðýyla bir mi tuttunuz? Allah katýnda bir olmazlar bunlar. Allah, zulüm sergileyenler topluluðuna kýlavuzluk etmez. 19.Ayet (EHY meali) Yoksa siz, hacýlara su temin etmeyi ve Mescid-i Haram'da umreciliði, Allah'a ve ahiret gününe inanýp da Allah yolunda cihad edenin iþi gibi mi tuttunuz? Bunlar, Allah katýnda eþit olmazlar. Allah, zalimler güruhunu doðru yola iletmez.

323

4. NÝSA SURESÝ 95. Ayet (YNÖ meali) Ýnananlarýn; özür sahibi olmaksýzýn oturanlarýyla, Allah yolunda mallarý ve canlarýyla didinip gayret gösterenleri ayný deðildir. Allah, mallarý ve canlarýyla yoðun gayret gösterenleri oturanlara derece bakýmýndan üstün kýlmýþtýr. Allah hepsine güzellik vaat etmiþtir ama yoðun gayret gösterenleri,çok büyük bir ödülle, oturanlardan üstün kýlmýþtýr. 96. Ayet (YNÖ meali) Allah katýndan dereceler, bir baðýþlanma, bir rahmet... Allah çok affedici çok merhametlidir. 95-96. Ayet (EHY meali) Mü'minlerden özürleri olmaksýzýn oturanlarla, Allah yolunda mallarýyla, canlarýyla savaþanlar eþit olamazlar. Allah mallarýyla ve canlarýyla savaþanlarý, oturanlardan mertebece üstün kýlmýþtýr. Gerçi Allah her ikisine de cenneti va'd etmiþtir. Bununla beraber Allah savaþanlarý, oturanlardan büyük bir mükafat, kendi tarafýndan derece derece verdiði rütbeler, maðfiret ve rahmetle üstün kýlmýþtýr. Allah çok baðýþlayan, çok merhamet edendir.

Bu ayetlerde verilen bilgiden, istiklâlimizi elimizden ve devletimizi hakimiyetleri altýna almak isteyenlere karþý cihad etmenin, inancýn her türlü belirtisinin üstünde tuttulduðu anlaþýlmaktadýr. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 142. Ayet (YNÖ Meali) Yoksa siz, Allah içinizden uðraþýp didinenleri seçmeden, sabredenleri seçmeden cennete gireceðinizi mi sandýnýz? 142. Ayet (EHY Meali) Yoksa siz, Allah içinizden savaþanlarý ve sabredenleri hiç belirlemeden cennete gireceðinizi mi sandýnýz.

324

ÝNSAN TOPLUMLARI

9. TEVBE SURESÝ 16. Ayet (YNÖ Meali) Allah; içinizden cihat edenleri, Allah'tan, resulünden ve müminlerden baskaþýný kendisine sýrdaþ edinmeyenleri belirlemedikçe býrakýlacaðýnýzý mý sandýnýz? Allah, yapmakta olduklarýnýzdan haberdardýr. 16. Ayet (EHY Meali) Yoksa siz, kendi halinize býrakýlacaðýnýzý, içinizden savaþanlarý ve Allah'tan, Peygamberinden ve mü'minlerden baþka sokulacak bir locaya tutunmayanlarý Allah'ýn hiç de bilip görmeyeceðini mi sandýnýz? Oysa Allah, bütün yaptýklarýnýzdan haberdardýr.

Cihad kelimesinin sözlük anlamý; din için savaþmaktýr ve de yanlýþtýr. Tarihin hiçbir sayfasý yazmaz ki; bir peygamber ordusuyla birlikte bir þehre baskýn yapsýn ve eðer, Allah’ýn öðretilerini kabul etmezlerse herkesi öldüreceðini söylesin. Cihad kelimesinin anlamý; yoðun gayret harcamak, didinmektir. Allah yolunda, aydýnlýða eriþmek için ilimde ilerlemek, insanýn manevi yapýsýný temizlemek için didinmesidir. Ýnsan haklarýnýn çiðnenmesi, toprak iþgaline karþý savaþmaktýr. Cihad etmek; zulme boyun eðmeden, sadece Allah’ýn hokumu altýnda yaþama ve vazgeçilmez olan deðerlere dýþarýdan gelecek saldýrýlara karþý topyekün yurdumuzu savunarak, Allah’ýn öðretilerinin düþmaný olan ve binlerce yýldýr insan toplumlarýný hokum altýna almak isteyen siyonizmin boyunduruðu altýna girmemektir. Kendi ruhumuza/irademize, deðerlerimize ve inancýmýza þeref kazandýrmaktýr. Cihad etmek; inancýmýzý ve Allah’ýn taraftarý olduðumuzu ispat etmektir. ÖK’ümüzün görmek istediðide budur. Yurdumuzu savunmak için cepheye gidenlerin ölümden korkarak geri kaçmalarý kendilerine yapabilecekleri en büyük kötülüktür. Böyle davranarak aslýnda Allah’ýn öðretilerine/sözlerine inanmadýðýný göstermiþ olan bir insanýn Allah için deðeri ve önemi yoktur. 8. ENFÂL SURESÝ

325

16.Ayet (YNÖ meali) Her kim böyle bir günde, savaþmak için baþka bir yer tutmak yahut baþka bir birliðe katýlmaya gitmek dýþýnda onlara arkasýný dönerse, Allah'tan bir gazaba çarpýlmýþ olur.Varacaðý yer cehennemdir onun. Ne kötü varýþ yeridir o! 16.Ayet (EHY meali) Her kim böyle bir günde onlara - dönüp çarpýþmak için pýrlanmak (kaçar gibi yapmak) veya diðer safta mevzilenmek halleri hariç- arkasýný dönerse, muhakkak Allah'tan bir gazaba uðramýþ olur. Ve varacaðý yer cehennemdir, o ise ne kötü akibettir! 65. Ayet (YNÖ meali) Ey Peygamber! Müminleri çarpýþmaya teþvik et! Sizden sabýrlý yirmi kiþi olsa, küfre sapanlarýn iki yüzüne galip gelir; sizden yüz kiþi olsa, onlarýn binine galebe çalar. Çünkü onlar gereðince anlamayan bir topluluktur. 65. Ayet (EHY meali) Ey peygamber, mü'minleri cihada tesvik et! Eðer sizden sabreden yirmi kiþi olursa ikiyüz kiþinin üstesinden gelir ve eðer sizden yüz kiþi olursa o küfredenlerden binini alt eder. Çünkü onlar, gerçeði kavrayamayan anlayýþsýz bir topluluktur.

Öldürmek; milletimizin istiklâlini ve yurdumuzun bütünlüðünü savunma durumunda verilmiþ bir izindir. Fazlasý deðildir. 2. BAKARA SURESÝ 190. Ayet (YNÖ meali) Sizinle çarpýþmaya girenlerle Allah yolunda siz de çarpýþýn. Ama haksýz yere saldýrmayýn/çarpýþmada zulme sapmayýn. Çünkü Allah, sýnýr tanýmaz azgýnlarý sevmiyor. 190. Ayet (EHY meali) Size savaþ açanlarla siz de Allah yolunda çarpýþýn; fakat haksýz taarruz etmeyin. Çünkü Allah, haksýz taarruz edenleri sevmez.

Bugün siyonizm, oyuna getirdiði ülkelerin ordularýyla Irak’a haksýzca saldýrmýþtýr. Her geçen gün zulmünü artýrarak bunlarý televizyon kanallarýnda seyrettirmesi de; inançla yaþýyan ve insani deðerleri koruyan milletleri üzerine çekebilmek, sonunda da ‘biz kendimizi savunmak için

326

ÝNSAN TOPLUMLARI

öldürdük’ diyebilmektir. Yapýlacak olan; kendi içimizde artýk birlik olup, hazýrlýk yaparak ilk saldýrýnýn onlardan gelmesini beklemektir. Þu bilinen bir durumdur ki, Allah’dan baþka Teñri olmadýðýna, hokumun sadece Allah’a ait olduðuna ve ahiret hayatýna inanmayanlar, süngü göðüslerine saplanana kadar savaþamazlar ve kaçarlar, ya da teslim olurlar. Bilge siyonistler, Allah’dan korktuklarýndan çok daha fazla, dudaklarýndan Allah adý düþmeyenlerden korkarlar. 59. HAÞR (TOPLAMA,DÝRÝLTME) SURESÝ 13. Ayet (YNÖ Meali) Onlarýn gönüllerinde, korku bakýmýndan siz, Allah'tan daha zorlusunuz. Bu böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur. 13. Ayet (EHY Meali) Kesinlikle onlarýn yüreklerinde sizin korkunuz Allah'ýn korkusundan daha fazladýr. Bu, onlarýn anlayýþsýz bir topluluk olmalarýndandýr. 14. Ayet (YNÖ Meali) Onlar sizinle toplu halde deðil ancak müstahkem kaleler içinde yahut duvarlar arasýndan savaþabilirler. Onlarýn kendi aralarýndaki problemleri/çýkmazlarý çetindir/ciddidir. Sen onlarý birlik/beraberlik halinde sanýyorsun, oysaki onlarýn kalpleri darmadaðýnýk/parça parçadýr. Böyledir; çünkü onlar akýllarýný iþletmeyen bir topluluktur. 14. Ayet (EHY Meali) Onlar sizinle ancak müstahkem mevkilerde veya duvarlar, siperler arkasýnda topluca savaþabilirler. Kendi aralarýnda çekiþmeleri þiddetlidir. Sen onlarý toplu sanýrsýn, oysa kalpleri daðýnýktýr. Bu, onlarýn aklýný kullanmayan bir topluluk olmalarýndandýr.

Yurdlarý saldýrýya uðradýðýnda cihad edebilenler, hem tam kurtuluþa erenlerdir, hem de sonsuz yaþamda daha büyük yüceliðe ve mülke sahip olacaklardýr. Bu, ÖK’ümüz Teñri’nin ahidlerinden biridir.

327

9. TEVBE SURESÝ 20. Ayet (YNÖ meali) Ýman edip hicret eden, Allah yolunda mallarýyla, canlarýyla cihat edenler, derece bakýmýndan Allah katýnda daha yücedir. Kurtuluþa erenler de iþte bunlardýr. 20. Ayet (EHY meali) Ýman edip hicret etmiþ ve mallarýyla, canlarýyla Allah yolunda cihad etmiþ kimseler, Allah katýnda en büyük dereceye sahiptirler ve iþte muradýna erenler onlardýr. 88. Ayet (YNÖ meali) Fakat resul ve onunla birlikte iman edenler, mallarýyla, canlarýyla cihat ettiler. Ýþte bunlarýndýr tüm hayýrlar. Ýþte bunlardýr tam kurtulanlar. 88. Ayet (EHY meali) Fakat Peygamber ve beraberindeki mü'minler, mallarýyla canlarýyla cihad ettiler. Bunlarý görüyor musun? Bütün hayýrlar iþte onlar içindir ve kurtuluþa erenler de iþte onlardýr.

Yukarýdaki ayetlerde verilen bilgiler, niçin cihad edenlerin mekânýnýn cennet, yurdunun bütünlüðünü ve istiklâlini korumanýn kutsal meslek olduðunun en güzel açýklamasýdýr. Çünkü Kur'an'da, yurdunu ve milletini her türlü tehlikeye karþý korumak ve savunmak dýþýnda, herhangi diðer bir meslekteki insanýn görevini yaparken ölmesi durumunda cennete kabul edileceði söylenmemiþtir. Bu durum sadece, meslek olarak silahlý kuvvetlere mensup insanlara verilmiþ olan bir þans deðildir. Sahip olunan yurdun korunmasý ve savunulmasý gerektiðinde o milletin her bir insaný, o yurdun savunulmasýndan eþit derecede sorumludur ve þehit olabildiðinde, en güzel olan firdevs cennetine kabul edilmek; yurdu korumak ve savunmak için savaþabilen her insana verilmiþ olan bir sözdür. Çünkü bir insanýn ölümü kabul ederek cepheden kaçmadan savaþabilmesinin ancak tam bir inançla mümkün olabileceðini Teñri bilmektedir. Bu nedenle inancýnýn bu en zor sýnavýndan geçebilen ruhlarý/iradeleri, daha önceki hatalarý ve yanlýþlarýnýn üzerini örtüp, böylesine büyük bir inanca sahip olmalarýndan dolayý sonsuz olan yaþamýn sürdüðü cennetine kabul etmektedir.

328

ÝNSAN TOPLUMLARI

Yerden ayrýlmýþ olanlar için, özelikle þehitler için üzülmek; inanç zayýflýðýdýr. Sevdiklerimize, bildiðimiz yüzleri ve bakýþlarýyla kavuþacaðýmýz bilgisi Kur’an’da verilmiþtir. Var ediliþimizin fiziksel bir kuralý da budur. 7. A’RAF SURESÝ 48. Ayet (YNÖ meali) A'raf halký, yüzlerinden tanýdýklarý bazý erkeklere seslenip þöyle derler: "Bir araya gelmeniz de büyüklük taslamanýz da size hiçbir yarar saðlamadý." 48. Ayet (EHY meali) O A'raf sakinleri, simalarýndan tanýdýklarý bir takým kimselere söyle seslenirler: "Gördünüz mü, cemiyetinizin ve kibirli davranmanýzýn size hiçbir yararý olmadý!

A’raf: cennetle cehennem arasý bölge. 52. TÛR SURESÝ 21. Ayet (YNÖ meali) Ýman edip zürriyetleri de imanda kendilerine uyanlarýn, soy-soplarýný da kendilerine katmýþýzdýr. Ve kendi amellerinden kendilerinin hiçbir þeyini eksiltmemiþizdir. Her kiþi, kazandýðý karþýlýðýnda bir rehindir. 21. Ayet (EHY meali) Ýman edip zürriyetteri de iman ile arkalarýndan gelmiþ olanlar, iþte Biz, onlarýn nesillerini de kendilerine katmýþýzdýr. Bununla beraber kendilerine amellerinden hiçbir þey de eksiltmemiþizdir. Herkes kazancýna baðlýdýr.

Bilenler bilir. Türk toplumu Teñri’nin yerdeki ordularýdýr. Var edildikleri günden bu güne Teñri’nin dinini/öðrettiði yaþam ilkelerini yerde korumuþlardýr. Din yaþam demek olduðu ve dinde/yaþamda baský ve zorlama olmadýðý için, Teñri’ye ait olan dini/yaþamý bir millet olarak korumak, insanca yaþam þartlarýmýz korumaktýr. Yaþantýmýzdan hesaba çekileceðimize ve ahiret hayatýna inanýp inanmamak herkesin kendi kararýdýr. Bu kararý verirken herkes kendi iradesinden sorumludur. Bu, dinin/yaþamýn

329

inanç olan sýnav yönüdür. Fakat insanlar yalnýz deðil toplum olarak yaþarlar ve semavi kitaplarýn tüm insanlarý ortaklaþa ilgilendiren kýsmý, tarif edilmiþ olan yaþam ilkeleridir; ahlâklý, adaleti dimdik ayakta tutarak barýþtan ve yardým etmekten yana yaþamak. Bir millet olarak Allah’ýn dinini/öðretilerini korumak, insanca yaþam hakkýmýzý korumaktýr. Zulüm edecek, adaleti ve ahlâklý yaþamý ortadan kaldýracak olanlara karþý boyun eðmemektir. Temelinde, insanca yaþam þartlarýnýn korunmasýdýr. Türkler tarih boyunca Teñri’den baþka ilâh olmadýðýna inanmýþ olarak kendi örf ve adetleriyle yaþayýp hakimiyet altýna girmedikleri gibi, bu konuda birçok millete yardým da etmiþlerdir. Cihad ederek Allah’ýn dinini korumak; zulümün olmadýðý insanca yaþam þartlarýna sahip çýkýp, barýþ ve adalet içinde yaþama þartlarýmýzý koruyarak Allah’ýn öðretmiþ olduðu yaþam düzenini istediðimizi ve böylece, Allah’ýn ve O’nun iradesinin taraftarý olduðumuzu ispat etmektir. Kral Nemrut (belki de Nemrudiye demek doðru olandýr), Hz.Ýbrahim’i yakmak için bir ateþ yakmýþ. Bir karýnca baþýnýn üstünde bir damla suyla son sürat koþarken baþka bir karýnca, bu telaþla nereye gittiðini sormuþ. Su damlasýný taþýyan karýnca ‘Duymadýn mý? Kral Nemrut, Hz. Ýbrahim’i yakacakmýþ, oraya gidiyorum’ diye cevap vermiþ. Diðer karýnca gülmeye baþlamýþ ve ‘Sen ateþi görmedin herhalde, baþýný döndürde bir bak, neredeyse göðe deðecek. O bir damla su o ateþe ne yapar ki?’ diye sorunca diðer karýnca cevap vermiþ; ‘Olsun, hiç olmazsa hangi tarafta olduðum belli olur...’ Herþey Teñri’nin hokumu ve kontrolü altýndadýr. Tüm mesele; yerdeki bu kýsa hayatýmýzda hangi tarafta olduðumuzu, ve sonrasýnda da ayný þekilde yaþayacaðýmýzý gösterebilmektir. Hepsi bu. 2. BAKARA SURESÝ 251. Ayet (YNÖ meali) Nihayet Allah'ýn izniyle onlarý bozguna uðrattýlar. Ve Dâvud Câlût'u öldürdü. Ve Allah, Dâvud'a mülk/saltanat ve hikmet verdi. Ve ona dilediði þeylerden öðretti. Eger Allah'ýn, bazý insanlarý diðer bazýlarýyla savmasý olmasaydý, yeryüzü bozguna uðrardý. Ama Allah âlemlere karþý çok lütufkârdýr.

330

ÝNSAN TOPLUMLARI

251. Ayet (EHY meali) Böylece Allah'ýn izniyle onlarý tamamen bozdular. Davud, Calut'u öldürdü, Allah kendisine hükümdarlýk ve peygamberlik verdi ve ona dilediði þeyleri öðretti. Allah'ýn insanlarý birbirleriyle önlemesi olmasaydý yeryüzü mutlaka bozulup gitmiþti. Fakat Allah'ýn bütün akýl sahibi varlýklara karþý bir iyiliði vardýr.

Ýnsanlýk tarihi boyunca adaletin çiðnenmesine ve zulme karþý yapýlan tüm mücadeleler, liderlerin ortaya çýkmasýný saðlamýþtýr. Allah, bu iradeyi sergileyen ruhlarý, bu mücadele ortamlarýndan seçmiþtir. Teñri’nin, sonsuz olan yaþamda görev vermek üzere var ettiði varlýklar arasýndan mirasçý olarak seçmiþ olduðu, arþa eriþecek olan biz insan toplumlarýna düþen görev de; Teñri'ye yardým etmektir. 47. MUHAMMED SURESÝ 7.Ayet (YNÖ meali) Ey iman sahipleri! Eðer siz Allah'a yardým ederseniz, Allah da size yardým eder ve ayaklarýnýzý saðlam bastýrýr. 7.Ayet (EHY meali) Ey iman edenler, eðer siz Allah'a yardým ederseniz O da size yardým eder ve ayaklarýnýzý kaydýrmaz.

Ýnsanlarýn yapabileceði yardým; akýlýný iþletme özelliðiyle sahip olduðu iradesi ve kararlarý ile inanýyor olmanýn göstergesi olan davranýþlarý sergileyerek ahlâklý, adaletli, barýþtan ve yardým etmekten yana var ediliþ amacýmýza uygun olarak doðru ve üretken yaþamaktýr. Böylece Allah'a isyan etmiþ halklarýn iddiasý ve yapmaya çalýþtýklarý boþa çýkmýþ, tüm çirkinlikler, kötülükler ve zulüm yenilmiþ olacaktýr. Yapýlacak iþlerin en deðerlisi de; yurdumuza saldýrdýklarýnda cihad ederek boyun eðmediðimizi ve hokumun yalnýz Allah’a ait olduðunu kabul ettiðimizi ispat etmektir. Bunu baþarýp güvenilir olduðumuzu kanýtladýktan sonrasý da sonsuz yaþam sistemindeki yerimizi ve görevimizi almaktýr.

331

Allah’ýn, Kendisi’ne ortak koþmuþ ve isyan etmiþ olan Ýsrael’i ve soyunu, onlardan türetilmiþ olan Ýsraeloðullarýný ve onlarýn yerden yok edilesiyle var edilmiþ ve doðruyu örtmeye bugüne deðin devam etmiþ olan Beniisrael halkýný yok etmek için biz insan toplumlarýna ihtiyacý yoktur. Mesele; yerdeki yaþamýn bir sýnav olmasýdýr ve onlar sýnav aracýdýr. ‘Bir’ ilâhýn Allah, Allah’dan baþka Teñri olmadýðýna, ve ahiret hayatýna gözleriyle görmeden inananlarýn, insan toplumlarýnýn düþmaný olan siyonizme boyun eðmeyerek bu inançlarýný ispat etme meselesidir. Allah'a yapacaðýmýz yardým aslýnda kendi geleceðimiz için, seçmiþ olduðumuz yaþam biçimiyle her türlü kötülükten uzak durmak ve zulme boyun eðmeyerek onlarýn taraftarý olmayan bir varlýk olduðumuzu kanýtlamak, Ýsrael’in iddialarýný boþa çýkararak ‘onlar’dan üstün ve sonsuz yaþamýn mirasçýlarý olmaya layýk olduðumuzu göstermektir. 5. MÂÝDE SURESÝ 56. Ayet (YNÖ meali) Allah'ý, O'nun resulünü ve iman edenleri dost edinen/Allah'tan, O'nun resulünden ve iman edenlerden yüz çeviren bilsin ki, galip gelecek olanlar Allah'ýn taraftarlarýdýr. 56. Ayet (EHY meali) Ve her kim Allah'a, peygamberlerine ve iman edenlere dost olursa, þüphe yok ki, ancak Allah'tan yana olanlar üstün geleceklerdir.

AL-APA herþeyi Kendi varlýðýndan var etmiþtir. Ödünç aldýðý birþey ve de kimseye verilecek bir hesabý yoktur. 51. ZÂRÝYÂT SURESÝ 56. Ayet (YNÖ meali) Ben, cinleri ve insanlarý bana ibadet etmeleri/benim için iþ yapýp deðer üretmeleri dýþýnda bir þey için yaratmadým.

332

ÝNSAN TOPLUMLARI

56. Ayet (EHY meali) Ben cinleri ve insanlarý ancak Bana kulluk etsinler diye yarattým.

Birçok sözcük gibi, ‘kul’ sözcüðünün anlamý da bilinçli olarak yanlýþ öðretilmiþtir. ‘Kul köle olmak’ tanýmlamasý þeklinde kullanýldýðý için ‘kul olma’nýn da kendi iradesiyle yaþayamayan, þerefini çiðneten, ezilen, haksýzlýða uðrayan insan anlamýna geldiði öðretilmiþtir. Erken Türkçe’de ‘KUL’ adýnýn tam yazýlýþý ÖKÜL’dür. KUL ve KÜL olarak telaffuz edilmiþtir. Anlamý ÖK/Teñri halký, demektir. OKUL adý da bu addan türetilmiþtir. KÜL gibi anlamý bilinçli olarak yanlýþ öðretilmiþtir. ÖKÝL adý ise insanlar için kullanýlacak bir addýr. Anlamý, ÖK/Teñri toplumu, demektir. KÝL veya KIL olarak telaffuz edilmiþ, fakat anlamlarý yanlýþ öðretilmiþtir. KULUM’un anlamý; ÖK halký mensubuyum, KÝLËM’in anlamý; ÖK toplumu mensubuyum demektir. Bir yer örtüsüne ‘kilim’ adýnýn verilmiþ olmasýnýn simgesel anlamýda ‘insan toplumlarýnýn ayak altýnda ezilmesi’dir. Onlar; Ýbraniler, bir insan toplumu deðildirler ve insan toplumlarýnýn düþmanýdýrlar. Silahlarý sadece kandýrmaktýr ve bu güne deðin bunu baþarmýþlardýr. KÝL veya KUL olmak; toplumlarýn ve halklarýn, yaþamýn devam etmesi için yapýlmasý gerekli olan iþlerin bir ucundan tutmasýdýr. Kölelik veya benzeri bir durumla ilgisi yoktur. Eðer çalýþmak, iþ ve deðer üretmek, sanat sergilemek gibi þeyler olmasaydý paylaþýlacak bir yaþam da oluþmazdý. Bugün hepimiz boþ boþ otursak, hem konuþacak ve birbirimizle paylaþacak bir þeyimiz olmazdý, hem de akýllý ve þuurlu varlýklar olan bizler için bu durum dayanýlmaz olurdu. Yalnýzlýðýn paylaþýlmasý için boþ oturulmayan bir yaþam þarttýr. Hem de acýsýyla tatlýsýyla bir yaþam. Sürekli baþarý ve sürekli mutluluk bile insana býkkýnlýk verir. Güzel ve deðerli þeyleri özlemek, var oluþun mutluluðudur. Teñri, Kur'an da, insanlýðýn huzurlu ve barýþ içerisinde yaþayabilmesi için doðru ve yanlýþ olana dair öðütler vermiþtir. Kur'an da insanlarýn sakýnmasý ve korkmasý gereken uyarýlar, Teñri'nin Kendisi'ne yönelik deðildir. Çünkü ancak adaleti olmayan, ne zaman ne yapacaðý bilinmeyenden korkulur. Allah’ýn hem adaleti kusursuzdur, hem de onca nankörlüðümüze ve yan-

333

lýþlarýmýza raðmen merhamet eden, affedendir. Korkulacak olan/caydýrýcý olan; bugün mahkemelerde de olduðu gibi, yaþantýmýzdan hesaba çekildikten sonra tartýmýzýn hafif gelmesi sonucunda verilecek olan cezadýr. Yapýlan uyarýlar insanýn kendi davranýþ ve tutumuna, insanýn seçmiþ olduðu sosyal ve ekonomik yaþam biçimine yönelik uyarýlardýr. Ve tüm amaç; insanlarýn birbirlerine zarar vermeden, adaleti çiðnemeden, barýþ içerisinde yaþamasýnýn öðretilmesidir. Çünkü cennette ve Teñri katýndaki din/yaþam da bu þekildedir. Allah’ýn yüceliði, herþeyin ilimine sahip olmasýnýn sonucu oluþan kudret deðildir. Yüceliði, herþeyi yapabilecek kudreti olmasýna ve her zaman haklý olmasýna raðmen affedip bir kez daha þans veriyor olmasýdýr. Yücelik; sahip olunan kuvvete raðmen, haklý olunduðunda bile merhamet etmek ve affetmektir. Allah’ýn kesinlikle affetmeyeceði; Kendisi’ne ortak koþulmasý ve zulüm edenlerdir. Tüm öðütlerinin yanýnda Allah, Kendisi'ni sevmesi için insanlýða öðüt veya emir vermemiþtir. Çünkü sevgi, zorla veya emir ile oluþacak birþey deðildir. Kuvvet ve makam, insanlarý kendisine saygý göstermeye mecbur býrakabilir ama yüreklerde sevgi oluþmasýný saðlamaz. AL-APA, yeri ve insanlarýn ihtiyaçlarýný karþýlamak için var ettiði nimetlerini, mutluluk ve güzelliklerle dolu ve varlýk âlemindeki Kendisi olan Allah ile/ÖK’ümüz Teñri ile paylaþacaðýmýz sonsuz bir yaþam vadettiði arþý ve, isteðinin; insanlarýn ahlâklý, adaletli, barýþa ve yardým etmeye yönelik huzur içinde yaþamalarý olduðunu Kur'an da anlatarak, Kendisi'nin sevilip sevilmeyeceðini her insanýn duygularýna, kendi yüreðine býrakmýþtýr. Affeden, böylesine sevgi dolu ve kusursuz adaletiyle yöneten Allah’ý henüz gözümüzle görmüyor olmamýz, O’nu sevmemize engel olabilir mi?

...

334

ÝBADETLER Þehid; Herþeyi Görüp Gözetleyen Allah Adýyla...

Ýstiklâl marþýmýzý ilk ve orta eðitimimiz boyunca, resmi bayramlarda ve bazý özel günlerde söylüyor olmasaydýk, bugün kimse bir satýrýný dahi hatýrlamazdý. Bu asla kötü niyetden ya da yurdsever olmamaktan kaynaklanmaz, tekrar edilmediðinde unutulan herþey gibi onun da unutulmasý olurdu. Dua olmasa namaz, namaz olmasa camî, camî olmasa ezan olmazdý. Dua, ibadetler, sinegoglar, kiliseler ve camîler olmasaydý bugün kimse ne Allah’ýn varlýðýný, ne cenneti, ne de özellikle cehennemi hatýrlardý. Camîlerden üç beþ ay ezan sesi duyulmasýn. Ýnsanlarýn nasýl namazý unutmaya baþladýðýný göreceksiniz. Bir de bin dört yüz senedir ezan olmadýðýný, kilise ve sinagoglarýn hiç olmadýðýný düþünün; bugün herkes tüm yaptýklarýndan hesaba çekileceðini çoktan unutmuþ olurdu. Bu durumda bu güne deðin yerin nasýl bir fesada uðrayacaðýný, nasýl bir yaþam ortamýnýn içinde olacaðýmýzý bir hayal edin. Tüm ibadetlerin amacý; insanlarýn, yine kendi mutluluk ve huzurlarý için birer hatýrlatma ve öðretidir.

335

Üç aþaðý beþ yukarý denk iki kuvvet olur. Biri diðerine üstünlük saðlar ve bu ona haz verir, gurur verir. Allah’ýn meydana getirdiði ve O’nun gücü karþýsýnda bu denli aciz olan biz insanlarýn kýldýðý namazýn Allah’a verdiði bir haz veya bir üstünlük duygusu yoktur. Allah zaten kudretli olandýr. Ýbadetlerin amacý; insanlarýn sonsuz olan yaþama iyi bir baþlangýçla adým atmasý için yardým etmekdir. 20. TÂHÂ SURESÝ 14. Ayet (YNÖ meali) "Hiç kuskulanma ki ben Allah'im! Ýlah yoktur benden baþka! O halde bana ibadet et ve namazýný/duaný, beni hatýrlayýp anmak için yerine getir." 14. Ayet (EHY meali) Gerçekten Benim Ben, Allah; Benden baþka ilah yoktur; onun için Bana ibadet et ve Beni anmak için namaz kýl! 29. ANKEBÛT SURESÝ 45. Ayet (YNÖ meali) Kitap'tan sana vahyedileni oku! Namazý/duayý yerine getir! Çünkü namaz/dua, çirkinliklerden ve kötülüklerden alýkoyar. Elbette ki, Allah'ýn zikri/Kur'an'ý daha büyüktür! Allah, neler yaptýðýnýzý biliyor. 45. Ayet (EHY meali) Sana vahyedilen Kitabý güzel güzel oku ve namazý kýl! Muhakkak sahih namaz edepsizlikten ve uygunsuzluktan alýkoyar. Muhakkak Allah'ý anmak en büyük iþtir ve Allah, her ne iþlerseniz bilir.

Namaz insanlara, Teñri’ye hesap verileceðini hatýrlatan, bu nedenle de kötülüklerden, çirkin ve yanlýþ davranýþlardan uzak durmalarýný saðlayan bir ibadetdir. Güne baþlarken, gün ortasýnda, akþam olmadan önce ve akþam. Bu dört namaz insanýn çevresindekilerle ticari ve sosyal iliþkide olacaðý süreç boyunca, yanlýþlardan korunulmasý için hatýrlatmadýr. Son namaz da; o gün yapýlan yanlýþlar ve hatalar için af dilenen, saðlýkla geçirilmiþ olan günün kazançlarý ve nasip olmuþ nimetler için þükredildiði andýr.

336

ÝBADETLER

Bilinçli olarak, insanlarýn yaþamýn ilkelerini yanlýþ anlamasý için yine yanlýþ öðretilmiþ bir söz de; ‘niyet ettim Allah rýzasý için sabah/akþam/... namazýný kýlmaya’ sözüdür. ‘Allah rýzasý’ demek; Allah’ýn sevgisini kazanmak demektir. Ýbadetler ile, Allah’ýn sevgisini kazanmanýn uzaktan yakýnda alâkasý yoktur. Sevilmeyi saðlayacak olan nasýl yaþýyor olduðumuzdur. Yaptýðýmýz, söylediðimiz her þeyden ÖK’ümüzün haberdar olduðunu hatýrlayarak, ahlâksýzlýktan, adaletsizlikten uzak, barýþtan ve yardým etmekten yana yaþam yolunu seçebiliyorsak ibadet etmenin önemi ve faydasý vardýr. Namaza baþlarken edilecek dua “Rab’bim Allah/ÖK’üm Teñri, kýyamet gününü unutturmadýðýn için þükrederim. Nimetlerini saðlýkla birlikte nasip eylemeni, dualarýmý kabul eylemeni niyaz ederim” dir. Kýyamet günü kimseye, ‘Hangi millettensin’, diye bir soru sorulmayacaktýr. Hesabý verilecek olan; ‘nasýl yaþadýn? Allah’a ortak koþmadan cennetteki dine/ yaþam þekline uygun yaþayabildin mi? ‘Ýnanarak ibadetleri yerine getirseydin hesap vereceðini unutmaz ve yanlýþlardan uzak kalýrdýn’ denilecek. 34. SEBE' SURESÝ 13. Ayet (YNÖ meali) Onlar Süleyman için, mihraplardan/kalelerden, heykellerden, havuzlar gibi çanaklardan, yerinden kaldýrýlamaz kazanlardan ne dilerse yaparlardý. Ey Davûd ailesi, þükür olarak iþ yapýn! Kullarým içinden þükredenler o kadar az ki! 13. Ayet (EHY meali) Onlar, ona mihraplar, heykeller, havuzlar gibi çanaklar ve sabit kazanlardan her ne isterse yaparlardý. Çalýþýn ey Davud hanedaný, þükür için çalýþýn! Kullarým arasýnda þükreden azdýr.

Ýnsan inanmadýðý için deðil ama günlük yaþantýnýn iþleriyle uðraþýrken Teñri’yi unutur. Çok az insandýr bunu baþarabilen; her iþe Allah’ýn adýyla baþlayan, her lokmasýndan önce Allah’ýn adýný anmayý ve þükretmeyi/ hamd etmeyi hatýrlayabilen.

337

2. BAKARA SURESÝ 158. Ayet (YNÖ meali) Safa ile Merve Allah'ýn belliklerindendir. O evi hac veya umre ile ziyaret edenin onlarý tavaf etmesinde kendisi için bir sakýnca yoktur. Kim içinden gelerek bir hayýr iþlerse Allah Þâkir'dir, teþekkür eder, Alîm'dir, en iyi biçimde bilir. 158. Ayet (EHY meali) Þüphesiz, Safa ile Merve Allah'ýn sembollerindendir. Onun için her kim Hac veya Umre niyetiyle Ka'be'yi ziyaret ederse, tavafý bunlarla yapmasýnda ona bir günah yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayýr iþlerse, þüphesiz Allah, mükafatýný veren ve her þeyi bilendir.

(Þâkir: Þükredenleri duyup ödüllendiren. Kendisi’ne þükredenlere teþekkür eden.) 4. NÝSA SURESÝ 147. Ayet (YNÖ meali) Ýnanýr þükrederseniz, Allah size azabý ne yapacak? Allah da teþekkür eder, O her þeyi gereðince bilir. 147. Ayet (EHY meali) Þükredip iman ederseniz, Allah size ne diye azap etsin? Oysa Allah, þükrü bilen bir bilendir.

Bu ayetde verilen bilginin söyleniþ tarzýna dikkat edin. Þu þekilde söylenebilirdi; ‘Ýnanýr þükrederseniz, Allah size ceza vermez’. Bilgi olarak ayný bilgi. Fakat, ‘Allah size azabý ne yapacak’ þeklindeki sesleniþ, büyük bir merhameti, sevgiyi hissettiriyor. ÖK’ümüz Teñri/Rab’bimiz Allah kimseye bir ceza vermeyi istemiyor. Mesele þu; bugün hangi yurda orada yaþamak için giderseniz gidin, þu andaki karakteriniz/iradeniz, ilkeleriniz ne ise ayný þekilde yaþantýnýza devam ederseniz. Üzerinde yaþadýðýmýz bu yerde bir sýnav olan yaþantýmýzdan sonraki yer cennet. Eðer insanlar akýllarýný iþletip yanlýþlardan arýnmaz iseler, kötü olan her yönlerini de cennete götürürler ve orada da bir süre sonra toplum barýþýný, huzurunu bozacak

338

ÝBADETLER

þekilde yaþamaya devam ederler. Bugün mahkemeler olmasa, suçlar cezasýz kalsa, yerde huzur ve güven olur mu? Kimse sokaða çýkabilir mi? Hesap sorulmazsa ve herkesin yaptýðý yanýna kâr kalsa, yanlýþlara ve kötülüðe uymayanlarýn ödülleri olmasa, kýyâmet yani hesaba çekilme günü olmasa, Allah’ýn adaletli olduðu söylenebilir mi? Kýyamet günü olmasa, yerde bugün yapýlanlara insan olanýn yüreði dayananýr, sabredebilir mi? 17. ÝSRA SURESÝ 19. Ayet (YNÖ meali) Kim de âhireti ister ve inanmýþ olarak ona yaraþýr bir gayretle çalýþýrsa, böylelerinin gayretleri teþekkürle karþýlanýr. 19. Ayet (EHY meali) Her kim de ahireti ister ve inanarak orasý için gerekli çalýþmayý yaparsa, iþte bunlarýn çalýþmasý þükre deðer.

Ýlimin tamanýna sahip olmasýndan kaynaklanan kudretini, kusursuz adaletini ve merhametini anlamýþ hangi insan, hem de her zaman haklý olmasýna raðmen sabýrla affeden Allah’ýn önünde saygýyla eðilmez, secde etmez, þükretmez ve O’nu sevemez ki? Bunun aksi için sebep; sonsuz yaþamý henüz gözümüzle görmemiþ olmamýz mýdýr? Akýlýnýz sebep olarak bunu mu söylüyor? 7. A’RAF SURESÝ 206. Ayet (YNÖ meali) Rabbinin katýnda olanlar, büyüklük taslayýp O'na ibadetten yüz çevirmezler; O'nu tespih ederler ve yalnýz O'na secde ederler. 206. Ayet (EHY meali) Zira Rabbinin yanýnda olanlar, O'na ibadet etmekten asla kibirlenmezler. Hep O'nu tespih ederler ve yalnýz O'na secde ederler!

Bu ayetde Allah katýnda/arþda olanlarýn sadece Allah’a/ÖK’ümüz Teñri’ye secde ettikleri, yani sadece O’nun önünde eðildikleri bilgisi verilmiþtir.

339

Cuma namazýnýn önemi, inananlarýn kardeþ olduklarýnýn hatýrlatmasýdýr. Hep birlikte kýlýnan Cuma namazý baþlamadan önce herkesin sað ve sol kolu yanýndakiyle temas edecek kadar yanyana gelinir, sýralar sýklaþtýrýlýr. Ýnancý olan herkes o anda bu fiziksel temas sonucunda hiç tanýmadýðý insanlara büyük bir yakýnlýk duyar ve kardeþi gibi hisseder. Bu durum; Allah’ýn müminlere kardeþ olduklarýný ve bunu fark ederek birbirlerine bu þuurla davranmalarýný hatýrlattýðý bir öðretidir. Birlik olmanýn çaðrýsýdýr. Ayný hatýrlatma amacý hac, oruç ve kurban kesmenin de sebebidir. 5. MÂÝDE SURESÝ 97. Ayet (YNÖ meali) Allah Kâbe'yi, o saygýya layýk evi, o saygýya layýk "ay"ý, o kurbanlýk hediyeleri ve gerdanlýklarý insanlar için bir dayanak, bir ayaða kalkýþ aracý kýldý. Böyle yaptý ki, Allah'ýn göklerde olaný da yerde olaný da bildiðini, Allah'ýn herþeyi bilici olduðunu siz de bilesiniz. 97. Ayet (EHY meali) Allah Ka'be'yi, o Beyt-i Haram'ý insanlar için hayat kaynaðý yaptý, o haram ayý, boyunlarý baðsý ve baðlý kurbanlýklarý da. Bütün bunlar, Allah'ýn göklerde ve yerde olanlarý bildiðini, sizin de bilmeniz içindir. Gerçekten Allah herþeyi bilendir.

Namaz kýlýnmasý ile ayný sebepten dolayý, Allah’ýn herþeyden haberdar olduðunun bilincinde olabilmemiz, Allah’ý ve hesap verme gününü hatýrlayýp kendimizi kötülük ve çirkinliklerden korumamýz için hac, oruç ve kurban kesmek, yine hatýrlatýlma amacýyla ibadetler olarak farz kýlýnmýþtýr. Hac, mahþer gününün hatýrlatýlmasý ve þeytana karþý olduðumuzun gösterilmesi olduðu gibi, ayný zamanda sadece kendi yurdumuzda deðil, diðer milletlerden de inanan kardeþlerimizin olduðunun, insan toplumlarýnýn birlik olmasýnýn hatýrlatýlmasýdýr.

340

ÝBADETLER

Oruç tutmanýn en önemli öðretisi nefsin terbiye edilmesi deðildir. Ýftar vaktinde sofraya beþ on dakika erken oturulmasýnýn sevap olduðu söylenir. Bunun sebebi þudur. Oruç tutan insan gün boyunca aç kalmanýn ne olduðu nu yaþamýþ ve hatýrlamýþtýr. Ýftar sofrasýnda biraz sonra açlýðýný giderecek olmasý ona nimetler için þükretmesini hatýrlatmakla birlikte asýl istenilen; açlýk duygusunu yaþadýðýmýz o anda, aç olan ve sofrasýnda tüm sene boyunca doyacaðý birþey olmayan insanlarýn ne durumda olduklarýnýn hatýrlanmasýdýr. Oruç, açlýðýn ne olduðu yaþatýlarak insanlara yardým etmenin hatýrlatýlmasýdýr ki bu en deðerli ibadettir. Çünkü inanarak yardým eden insan, en deðerli insandýr. Ýnsanýn kendi ruhuna/iradesine Allah katýnda deðer kazandýrmasýnýn yolu ibadetleri yerine getirmesi deðildir. Deðeri olan; ibadetlerin öðrettiklerini ve hatýrlattýklarýný kendi yaþantýmýzda uygulayabilmektir. Ahiret hayatýmýza baþlangýç anýmýz için bizlere deðer kazandýracak olan; namaz kýlmayý, oruç tutmayý, kurban kesmeyi ve hacca gitmeyi þeklen yerine getirmek deðildir. Mesele, namaz kýldýktan sonra ahlâksýzlýktan, yalancýlýktan ve hýrsýzlýktan uzak durmak, insanlara yardým etmek, adaletten ve barýþtan yana iþ yapabilmektir. Bu þekilde yaþamadan hiçbir ibadetin hiç kimseye hiçbir faydasý yoktur. Allah’ý kandýrmak imkânsýz olan þeylerden bir tanesidir. Sonuç olarak, yapýlmasý zorunlu kýlýnmýþ olan ibadetler; Rab’bimiz Allah’ýn bizleri her türlü çirkinlikten uzak tutmak, bir insaný dostu olarak kabul etmesi için en önemli þey olan merhametli olmayý ve yardým etmeyi hatýrlatmak, ve bizleri cehennem azabý çekmeden cennete götürecek olan yoldan çýkmamýzý engellemek için yol boyunca yerleþtirmiþ olduðu hatýrlatma levhalarýdýr.

...

341

342

ARAPÇA BÝR KURAN

ARAPÇA BÝR KUR’AN Mucîb; En Ýyi Þekilde Cevap Veren Allah Adýyla...

Semavi kitaplar, indirildikleri toplumun o andaki bilgi seviyesine, örf ve adetlerine uygun olarak, içine düþmüþ olduklarý yanlýþlara ve ahlâki çöküntüye göre, o toplumlarýn o tarihte huzur ve uyum içermeyen yaþam tarzlarý ve doðru olandan yana ne yapmalarý gerektiði vurgulanarak tüm insanlýða seslenmiþtir. Bu nedenle Kur’an’ýn Arapça lisanýyla Arap toplumuna indirilmiþ olmasý, onlarýn da yaþamakta olduklarý sosyal yaþam düzeniyle doðru yolda olmadýklarýný ve uyarýlmalarý gerektiðini göstermektedir. 43. ZÜHRUF (SÜS-PÜS) SURESÝ 2. Ayet (YNÖ Meali) O ayan-beyan konuþan Kitap'a yemin olsun ki, 2. Ayet (EHY Meali) Bu parlak Kitab'ýn kadrini bilin! 3. Ayet (YNÖ Meali) Biz onu akýl erdiresiniz diye Arapça bir Kur'an yaptýk. 3. Ayet (EHY Meali) Doðrusu, biz onu Arapça olarak okunacak bir Kur'an yaptýk ki akýl erdiresiniz.

343

4. Ayet (YNÖMeali) Ve o, bizim katýmýzdaki ana Kitap'ta çok yüce, çok hikmetlidir. 4. Ayet (EHY Meali) Ve gerçekten o Bizim nezdimizdeki Ana Kitapta. Çok yüksek, çok hikmetlidir. 5. Ayet (YNÖ Meali) Siz, haddi aþanlardan/zulme sapanlardan oluþan bir toplumsunuz diye, o zikri/Kur’an’ý sizden uzak mý tutalým? 5. Ayet (EHY Meali) Siz haddi aþan bir kavim olduðunuz için, þimdi sizden o öðüdü bertaraf mý edeceðiz (bir kenara mý atacaðýz).

Ayetlerde, ‘Arapça bir Kur’an’, ‘Arapça bir dille’ denilmektedir, ‘Arapça Kur’an’ ya da ‘Kur’an Arapça’dýr’ denilmemektedir. Kur’an’ýn indirildiði toplumun konuþtuðu dilin Arapça olmasý ve ancak bu þekilde anlaþýlýp Arap milleti içerisinde ve çevresinde yayýlabilmesi mümkün olacaðýndan dolayý Arapça dilinde indirilmiþtir. 14. ÝBRAHÝM SURESÝ 4. Ayet (YNÖ Meali) Biz, görevlendirdiðimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açýk-seçik beyanda bulunsun. Bunun ardýndan, Allah dilediðini saptýrýr, dilediðini de iyiye ve güzele kýlavuzlar. Azîz'dir, Hakîm'dir O! 4. Ayet (EHY Meali) Ve biz her gönderdiðimiz peygamberi, ancak bulunduðu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara iyice açýklasýn; sonra da Allah dilediðini sapýklýk içinde býrakýr, dilediðini de hidayete erdirir. Ve O, öyle herþeye galip, tam hüküm sahibidir.

Ayetlerde açýkça belirtildiði gibi Kur’an, Arapça konuþan bir topluma ve Hz. Muhammed de bu dilde konuþtuðu için Arapça dilinde indirilmiþtir.

344

ARAPÇA BÝR KURAN

12. YÛSUF SURESÝ 2. Ayet (YNÖ Meali) Biz onu sana, aklýnýzý çalýþtýrasýnýz diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik. 2. Ayet (EHY Meali) Biz onu akýl erdirebilesiniz diye, bir Kur'an olmak üzere Arapça olarak indirdik. 26. ÞUARA SURESÝ 195. Ayet (YNÖ Meali) Açýk-seçik Arapça bir dille indirdi. 195. Ayet (EHY Meali) açýk parlak bir Arapça ile. 42. ÞÛRA SURESÝ 7. Ayet (YNÖ Meali) Ýþte böyle! Biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasýný ve çevresindekileri uyarasýn. Ve toplama günü konusunda da uyarýda bulunasýn. Hiç kuþku yok o günde. Bir bölük cennettedir, bir bölük ateþte. 7. Ayet (EHY Meali) Ýþte böylece sana Arapça bir Kur'an vahyetmekteyiz ki, Anaþehir (Mekke) halkýný ve çevresindekileri uyarasýn ve hakkýnda þüphe olmayan o toplama (kýyamet) gününün dehþetini haber veresin. Bir grup cennette, bir grup da cehennemdedir. 41. FUSSILET SURESÝ 44. Ayet (YNÖ Meali) Eðer biz onu yabancý dilde bir Kur'an yapsaydýk, elbette þöyle diyeceklerdi: "Ayetleri ayrýntýlý kýlýnmalý deðil miydi?/Arap’a yabancý dil mi?/ister yabancý dilde, ister Arapça!" De ki: "O, iman edenler için bir kýlavuz, bir þifadýr. Ýnanmayanlara gelince, onlarýn kulaklarýnda bir aðýrlýk vardýr. Ve Kur'an, onlar için bir körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekandan seslenilmektedir."

345

44. Ayet (EHY Meali) Ve eðer Biz onu yabancý dilde bir Kur'an yapsaydýk diyeceklerdi ki: "Ayetleri geniþçe açýklansaydý ya! Arab'a yabancý dil (öyle) mi?" De ki: "O iman edenler için bir rehber ve þifadýr, iman etmeyenlerin ise kulaklarýnda bir aðýrlak vardýr ve o, onlara karþý körlüktür. Onlara uzak bir yerden haykýrýlýr.

Eðer Kur’an’ýn amacýna ulaþmasý için baþka bir topluma indirilmesi gerekseydi, bugün Kur’an’ýn yazýlmýþ ilk hali, indirildiði toplumun konuþtuðu dilde olurdu. 26. ÞUARA SURESÝ 198. Ayet (YNÖ Meali) Biz onu Arapça konuþmayanlardan birine indirseydik de, 198. Ayet (EHY Meali) Eðer onu Arapça bilmeyenlerin birine indirseydik de, 199. Ayet (YNÖ Meali) O onu onlara okusaydý, yine de ona inanmayacaklardý. 199. Ayet (EHY Meali) O onlara okusaydý, yine iman etmeyeceklerdi.

Arapça konuþmayan bir toplumun, kendilerine okunanacak Kur’an’a inanmama kararýný vermesi için, önce dinlediklerini anlamýþ olmalarý gerekecekti. Arapça olduðu için anlamadýklarý bir dilde okunan Kur’an’a inanmalarý zaten istenemezdi. Kendilerine okunanlarý anlayabilmeleri için de Kur’an’ýn, o toplumun konuþtuðu dilde indirilmesi gerekirdi. Yani Kur’an, Arapça dýþýnda bir lisanda da indirilebilirdi. Kur’an’ýn Arapça olarak indirilmesinin sebebi, Kur’an’ýn Arapça okunmasý zorunluluðundan deðildir. Kur’an, henüz kendilerine elçi gönderilmemiþ Arap milletine, konuþtuklarý lisan olan Arapça olarak indirilmiþtir. Buna raðmen Ýslam dininin/yaþamýnýn Arap toplumu tarafýndan kabul görmesi ve Arap toplumunda yayýlmasý da kolay olmamýþtýr. Kur’an bilgi kitabýdýr ve bilgi, sadece bir lisana esir deðildir.

346

ARAPÇA BÝR KURAN

‘Bilgi’ olarak kullandýðýmýz sözcüðün erken Türkçe tamðalarla aslý ‘ABÏLÏG’ dir. ‘AB’; su, ‘ÏL’; toplum, ‘ÏG’; kültür demektir. ABÏLÏG sözcüðünün anlamý; ‘su toplumu kültürü’ dür. Sudan var edilmiþ (ÝT-AT) insan toplumu (Tür-ÖK) kültürü, demektir. 6. EN’AM SURESÝ 66. Ayet (YNÖ Meali) O, hak olduðu halde senin toplumun onu yalanladý. De ki: "Ben size vekil deðilim.” 66. Ayet (EHY Meali) Bu böyle gerçek iken, kavmin bu (Kur'an)'a yalan dediler. De ki: "Ben sizin vekiliniz deðilim.”

Ýnanç veya baþka bir konu olsun, önemli olan; insanýn ne dediðini biliyor olmasýdýr. Aðzýndan çýkan sözlerin ne anlama geldiðini bilmesi herþeyden önce insanýn ne istediðini, neyi söylediðini yine kendisinin belirlemesini saðlar. 4. NÝSA SURESÝ 43. Ayet (YNÖ Meali) Ey iman edenler! Sarhoþken, ne söylediðinizi bilinceye kadar, cünüpken de -yolculuk halinde olmanýz müstesna- boy abdesti alýncaya kadar namaza yaklaþmayýn. Eðer hastalanýrsanýz yahut yolculuk halinde bulunursanýz yahut biriniz tuvaletten gelmiþse yahut kadýnlara dokunmuþsanýz, bu durumlarda su da bulamamýþsanýz, temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yani yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Allah Afüvv'dür, günahlarý affeder, Gafur'dur, hatalarý baðýþlar. 43. Ayet (EHY Meali) Ey iman edenler, sarhoþken ne söylediðinizi bilinceye kadar; cünüp iken de -yolcu olmanýz hariç- guslünüzü edinceye kadar namaza yaklaþmayýn. Eðer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz hacet yerinden gelir veya kadýnlara dokunup da su bulamazsanýz o zaman temiz bir topraða teyemmüm edin; niyetle yüzünüze ve ellerinize sürün. Gerçekten Allah çok affedici ve günahlarý baðýþlayýcýdýr.

347

Bu ayette ‘... ne söylediðinizi bilinceye kadar ...’ sözünden anlaþýldýðý gibi Allah’ýn öðrettiði yol; kendimizi, ne söylediðimizi bilmediðimiz bir duruma düþürmemektir. Bunun sebebi sarhoþluk veya bilmediðimiz bir dille konuþmak olabilir. Allah’ýn uyardýðý konu sebebin ne olduðu deðil sonuçtur; ne söylediðimizi biliyor olmamýzdýr. Bir insanýn ‘ne söylediðini’ doðru bilmesi de ancak kendi dilinde ya da çok iyi bildiði baþka bir dilde ve de doðru sözcüklerle konuþmasýyla mümkün olur. Allah, Arapça konuþan bir topluma bile ‘... ne söylediðinizi bilinceye kadar ... namaza yaklaþmayýn’ diyerek seslenmesiyle, duanýn Arapça olmasýnýn gerekliliðini deðil, insanýn ettiði duayý anlayarak herkesin ne söylediðini bilmesinin, asýl istenilen olduðunu belirtmiþtir. Kutsal olan; Kur’an ayetleridir, yani Allah’ýn sözleridir, Arapça lisaný deðildir. Ýsrael’in yapacaðýný iddia ettiði þeylerden biri de; insanlarý, Allah’ýn sözlerini anlamýný bilmeden okumaya sevk etmektir. Siyonizm bunu da baþarmýþtýr. 4. NÝSA SURESÝ 119. Ayet (YNÖ Meali) "Yemin olsun, onlarý saptýracaðým, onlarý kuruntulara/hurafelere/anlamýný bilmeden okumaya mutlaka iteceðim. Onlara mutlaka emir vereceðim de davarlarýn kulaklarýný yaracaklar; onlara muhakkak emredeceðim de Allah'ýn yaratýþýný /yarattýklarýný deðiþtirecekler." Kim Allah'ý býrakýp da þeytaný yandaþ edinirse açýk bir hüsrana kesinlikle yuvarlanmýþ olacaktýr. 119. Ayet (EHY Meali) Ve mutlaka onlarý saptýracaðým ve her durumda onlarý kuruntulara düþürüp, olmayacak kuruntularla aldatacaðým. Mutlaka onlara emredeceðim de hayvanlarýn kulaklarýný yaracaklar ve yine mutlaka onlara emredeceðim de Allah'ýn yarattýðýný deðiþtirecekler." Ve her kim Allah'ý býrakýp þeytaný dost edinirse, þüphesiz açýktan açýða bir zarara düþmüþtür!

Anlamlarý oturmuþ sözcükleri bozanlar tarafýndan yanlýþ söylemlere ve uygulamalara yönlendirilmiþ olan insanlýðýn uyanabilmesi ve bu yanlýþlardan kurtulmasý için akýlýný iþletmesi, sorgulamasý, bildiklerinin ve fikir-

348

ARAPÇA BÝR KURAN

lerinin doðru olduðu baðnazlýðýndan uzaklaþmasý þarttýr. En büyük baðnazlýk; körü körüne ilim yolunda ilerlemeye çalýþmaktýr. Ýlimin görevi; insanlýðý, ikna ederek aydýnlýða ulaþtýrmaktýr. 57. HADÎD SURESÝ 14. Ayet (YNÖ Meali) Onlara seslenirler: "Biz sizinle deðil miydik?" Derler ki: "Evet, bizimleydiniz. Ancak siz kendinizi yaktýnýz, bekleyip durdunuz, þüphe ettiniz, hayal ve kuruntular/hurafeler/anlamýný bilmeden okuyuþlar sizi aldattý; nihayet Allah'ýn emri geldi. O yaman aldatýcý, sizi Allah ile aldattý." 14. Ayet (EHY Meali) (Münafýklar) onlara þöyle baðrýþýrlar: "Bizler sizinle beraber deðil miydik?" (Mü'minler): "Evet, ama siz kendilerinizi fitneye soktunuz, gözettiniz, Þüpheye düþtünüz ve Allah'ýn emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattý. O aldatýcý þeytan sizi (günahýn zararý yoktur diye) Allah'a güvendirdi.

Ýnsanýn, kâinatýn ve insanýn niçin var edildiði, yaþamýn ve ölümü tatmanýn amacýnýn ne olduðu sorularýna cevap bulabilmesi ve kendi inancýný yine kendi iradesi ile belirlemesi, ancak, meali doðru yapýlmýþ Kur’an’ý bildiði dilde okumasýyla mümkün olabilir. Kur’an’ý Arapça dili ile doðru ve eksiksiz anlayabilmek ise çok uzun bir eðitim gerektirir ve bu da, Arapça dilini ve tarihini meslek edinmiþ ilahiyatçýlarýn iþidir. Bu nedenle Kur’an’ýn toplum tarafýndan anlaþýlmasý için insanlarýn Kur’an’ý anladýðý dilde okumasý þarttýr. Bu þekilde insan, Teñri ile kendi arasýna kimseyi sokmayýp, bilinçli ya da bilinçsiz olan baþkalarýnýn yanlýþlarýna ortak olmayarak, bilmeden de olsa hesabýný veremeyeceði hatalarý yapýyor olmaktan kendisini koruyacaktýr. Hiç kimsenin ‘bilmiyordum’ deme özürü yoktur. 6. EN’AM SURESÝ 155. Ayet (YNÖ meali) Bu da bizim indirdiðimiz bir kitaptýr. Kutsal ve bereketli. Artýk ona uyun ve korunun ki size rahmet edilebilsin.

349

155. Ayet (EHY Meali) Bu ise indirdiðimiz tam, çok mübarek bir kitaptýr. Bundan böyle buna uyun ve korunun ki, rahmetimize eresiniz. 156. Ayet (YNÖ meali) "Kitap, bizden önceki iki topluluða indirildi. Biz onu okuyup araþtýrmaktan gerçekten habersizdik." demeyesiniz. 156. Ayet (EHY Meali) Ve: "Bizden önce kitap yalnýz iki topluluða indirildi. Doðrusu biz, onlar gibi okuyup anlamaktan habersiziz." demeyesiniz.

Allah, yukarýdaki ayette “Biz Kur’an’ý okuyup araþtýrmaktan gerçekten habersizdik demeyesiniz” diyerek doðru yolu göstermiþ, uyarmýþtýr. Allah, “hacýlardan, hocalardan, þeyhlerden, hazretilerden ve efendilerden habersizdik demeyesiniz” dememiþtir. ÖK’ümüz bizleri Kur’an’dan sorumlu tutacaðýný açýkca belirtmiþtir. Hadislerden/sözlerden, fýkýhlardan deðil. 43 ZÜHRUF SURESÝ 44. Ayet (YNÖ Meali) Gerçek þu: Bu Kur'an sana ve toplumuna elbette ki bir hatýrlatýcý/bir düþündürücü/bir þeref/bir öðüttür. Bundan sorumlu tutulacaksýnýz. 44. Ayet (EHY Meali)

Ve muhakkak ki o (Kur'an) hem senin için, hem kavmin için bir þereftir ve ileride bundan sorulacaksýnýz. Kandýrýlýp yanlýþ yollara sürüklenmeyecekleri için doðruyu bilenler okuyabilir. Fakat fýkýhlardan, hadislerden, hadis-i þeriften sorumlu deðiliz. Öðrenmekten sorumlu olup hesaba çekileceðimiz Kur’an’dýr. Semavi kitaplar doðru bilgiye eriþilmesi ve doðru ilkelerin öðretilmesi için indirilmiþtir. ‘Oku’ diye yol gösterilmiþtir ve her insan, Kur’an’ý okumakla sorumludur, baþkalarýndan dinlemekten deðil. Yukarýdaki ayette belirtildiði

350

ARAPÇA BÝR KURAN

gibi “Kur’an’ý okuyup araþtýrabilmek” için de herkesin Kur’an’ý anladýðý dilde okumasý þarttýr. Herkes, Allah’a kendi hesabýný vereceðinden, Allah herkesin Kur’an’ý okumasý ve derin derin düþünmesi uyarýsýný yapmýþtýr. Kur’an’da dua sözleri þeklindeki ayet sayýsý çok azdýr. Kur’an’ýn tamamýna yakýn kýsmý bilgidir. Kur’an Allah katýndan, doðru bilginin öðretilmesi için yere indirilmiþtir. Kur’an’da verilmiþ olan bu bilgilerin farkýna varmak, ancak ilimin ilerlemesi ve keþiflerle mümkün olabilmiþtir. Bu bilgileri öðrenmek yerine, evlatlarýmýza anlamadýklarý bir dilde Kur’an’ý okutmak; Allah’a karþý yapýlmýþ en büyük ihanetlerden birisidir; Kur’an’ýn amacýný boþa çýkarma giriþimidir. Kur’an, insanlara her konuda bilginin doðrusunu öðretmek için indirilmiþtir. 2. BAKARA SURESÝ 48. Ayet (YNÖ Meali) Ve sakýnýn o günden ki, hiçbir benlik bir baþka benliðin herhangi birþeyi için karþýlýk ödemez; hiçbir benlikten þefaat kabul edilmez, hiçbir benlikten fidye alýnmaz.Ve onlara yardým da edilmez. 48. Ayet (EHY Meali) Ve kimsenin kimseden bir þey ödeyemeyeceði, kimseden þefaatin kabul olunmayacaðý, kimseden fidyenin alýnmayacaðý ve kimsenin kurtarýlamayacaðý bir günden sakýnýn! 123. Ayet (YNÖ Meali) Kimsenin kimse yerine birþey ödemeyeceði, kimseden fidye kabul edilmeyeceði, þefaatin hiç kimseye yarar saðlamayacaðý ve onlarýn hiçbir yardým göremeyecekleri o günden sakýnýn! 123. Ayet (EHY Meali) Ve öyle bir günden korkun ki, kimse baþka birinin yerine bir þey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, ona þefaat fayda vermez ve hiç bir taraftan yardým da görmezler. 6. EN’AM SURESÝ

351

94. Ayet (YNÖ Meali) Yemin olsun, sizi ilk yarattýðýmýzdaki gibi yapayalnýz/teker teker bize geldiniz. Size verip hayaline daldýrdýðýmýz þeyleri de sýrtlarýnýzýn arkasýnda býraktýnýz. Sizinle ilgili hususlarda ortaklar olduklarýný sandýðýnýz þefaatçýlarýnýzý da yanýnýzda görmüyoruz. Yemin olsun, koptu aranýzdaki tüm baðlar ve uzaklaþýp kayboldu yanýnýzdan o bir þey sandýklarýnýz. 94. Ayet (EHY Meali) Andolsun ki Bize, ilk defa yarattýðýmýz gibi, iþte teker teker geldiniz. Ve size verip hayaline daldýrdýðýmýz servetleri arkalarýnýzýn gerisine býraktýnýz. Hani o sizin var oluþunuzda Allah'ýn ortaklarý olduðunu yanlýþ yere sandýðýnýz þefaatçýlarý yanýnýzda görmüyoruz? Gördünüz ya aranýzdaki baðlar büsbütün koptu ve güvendiklerinizin hepsi kaybolup gitmiþtir.

Allah bu ayetlerde, hesap verme gününde hiç kimseden ‘bir baþkasýnýn dediðini doðru sanmýþtým’ özürünün kabul edilmeyeceðine dair açýkca uyarmýþtýr. Kimsenin kimseye faydasý olmayacaktýr ve hiç kimse bir baþkasýný þahit gösteremeyecektir. Bu nedenle herkes, Kur’an’ý anladýðý dilde kendisi okumalý, ‘anladýðý’ ve de ‘öðrendiði’ doðrularla dinini/yaþam þeklini ve davranýþlarýndaki yanlýþlarý düzelterek, kendisini o günden baþarýyla çýkacak duruma getirmelidir. Kur’an’ý inanarak okursanýz, Allah gönül gözünüzü açacaktýr. 25. FURKAN SURESÝ 73. Ayet (YNÖ Meali) Rablerinin ayetleri kendilerine hatýrladýldýðýnda, kör ve saðýrlar gibi onlar üzerine kapanmazlar. 73. Ayet (EHY Meali) Ve onlar ki Rablerinin ayetleri hatýrlatýlýnca, kör ve saðýr üstüne yýkýlýp yatmazlar.

Kör ve saðýr olmak; bir þey göremeyip, bir þey duyamamaktýr. Bu nedenle de hiçbir þeyi öðrenememek, bilememek ve anlamamaktýr. Ayetlerin anlamýný bilmeden onlarýn üzerine kapanmanýn, ne öðrettiðini, ne

352

ARAPÇA BÝR KURAN

istendiðini anlamadan ayetleri okumanýn bir deðeri olmadýðý açýkça belirtilmiþtir. Öðrenmek için de, bildiðimiz dilde okumak þarttýr. Ýnsanýn kendisine söylenenleri ve yapýlan yorumlarý gözü kapalý doðru kabul etmesi; kendisini içine düþüreceði en büyük yanlýþtýr, ve de sonraki tüm yanlýþlarýnýn baþlangýcý.

...

353

354

ÝÇKÝ ve KUMAR Gaffâr; Dilediðinden Günahlarý Beklenmedik Þekilde Affeden Allah Adýyla...

16. NAHL SURESÝ 67. Ayet (YNÖ Meali) Hurmalýklarýn meyvalarýndan, üzümlerden de sarhoþ edici bir içecek ve güzel bir rýzýk elde edersiniz. Ýþte bunda, aklýný iþleten bir topluluk için kesin bir mucize vardýr. 67. Ayet (EHY Meali) Hurma ve üzüm aðaçlarýnýn meyvelerinden de hem içki, hem de güzel bir yiyecek çýkarýrsýnýz. Þüphesiz ki, bunda aklýný kullanan bir topluluk için kesin bir ibret vardýr. 2. BAKARA SURESÝ 219. Ayet (YNÖ Meali) Sana uyuþturucuyu/þarabý ve kumarý sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardýr; insanlar için çýkarlar da vardýr. Ama onlarýn kötülüðü yararlarýndan çok daha büyüktür.” Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar.De ki: "Helal kazancýnýzýn size ve bakmakla yükümlü olduklarýnýza yeterli olanýndan artanýný verin.” Ýþte Allah, ayetleri size böyle açýklar ki, derin derin düþünebilesiniz,

355

219. Ayet (EHY Meali) Sana þarap ve kumardan soruyorlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah ve insanlara bazý yararlar vardýr. Ancak günahlarý yararlarýndan daha büyüktür.” Yine sana neyi baþkalarýna vereceklerini soruyorlar. De ki: "Sizi sýkmayanýný.” Allah, düþünesiniz diye, ayetlerini size böylece açýklýyor.

Bu ayette, içki ve kumarda insanlar için az da olsa çýkarlar/yararlar vardýr denilmiþtir. Bu yararlar nelerdir? Ýlk akla gelen yararlarý eðlenmek olabilir ama bu durumda insandan insana deðiþir. Herkes içki içmekten veya kumar oynamaktan keyif almaz. Ayette ‘... insanlara ..’ denilerek genelleme yapýldýðýna göre tüm insanlar için geçerli ve tüm insanlara faydasý olacak baþka bir sebebi olmalýdýr. Bugün týp ilimi hergün içilen bir kadeh þarabýn insan vücuduna faydasý olduðunu keþfetmiþtir. Üzümün kaný temizleme özelliði vardýr. Bu özelliði ile þarap, ki 1400 sene önce bugünkü alkollü içecekler yoktu, insan saðlýðýna faydalýdýr. Ayette bahsedilen ve tüm insanlar için söz konusu olan yararý budur. Ayet þu þekilde devam etmektedir; ‘.. ama onlarýn kötülüðü/ günahlarý yararlarýndan daha büyüktür’. Az miktarýnda insan için fayda olan birþeyin hangi özelliðinden dolayý kötülüðü/zararý/günahý insan için daha çok olabilir? ‘Yararlý’ tanýmlamasýnýn karþýtý ‘zararlý’ dýr. Herhangi birþey için ‘yararlý’ ve ‘kötüdür/günahtýr’ tanýmlamasý ayný anda kullanýlmaz. Birþeyin çoðu ‘günah’ ise azýnýn da ‘günah’ olmasý gerekir, ‘faydalý’ deðil. Bu nedenle içkinin azý ‘yararlýdýr’ ama çoðu ‘günahtýr’ olmaz. Ayette ‘.. insanlara bazý faydalarý vardýr. Ama onlarýn kötülüðü yararlarýndan çok daha büyüktür..’ denildiðine göre mesele alkollü içeceklerin günah ya da sevap olmasý deðildir. Mesele insanýn içki ve kumar alýþkanlýðý sonucunda sebep olduðu kötü durumlardýr ve ‘günah’ olarak tanýmlanan þey de bu istenmeyen kötü sonuçlardýr, içki veya kumarýn kendisi deðildir. Ýstenmeyen bu kötü sonuçlarýn ortaya çýkmamasý için de, içki ve kumardan uzak durulmasýnýn, bireysel ve toplumsal huzur için doðru davranýþ olacaðý hatýrlatýlmýþtýr.

356

ÝÇKÝ VE KUMAR

Bu uyarý sadece içki için de deðildir. Uyuþturucu özelliði ile insanýn kontrolünü kaybetmesine sebep olan her türlü madde için geçerlidir. Ýçkinin fazlasý herþeyden önce insanýn saðlýðýna zarar verir ki, bu sadece insanýn kendisiyle ilgili bir durumdur. Bundan daha önemlisi, insanýn kontrolünü kaybedecek kadar çok içki içtiði zaman çevresine vereceði zararlardýr. Bu haldeki bir insan kolayca çevresini rahatsýz ederek kavga çýkarabilir, kendi ailesine kötü ve sert davranabilir ya da bu halde araç kullanarak baþkalarýna zarar verebilir. Bu nedenle ayette de söylendiði gibi, içkinin yararýndan daha çok sebep olacaðý kötülükler/kötü sonuçlar bunlardýr. Bu nedenle de uzak durulmasý öðütlenmiþtir. 4. NÝSA SURESÝ 43. Ayet (YNÖ Meali) Ey iman edenler! Sarhoþken, ne söylediðinizi bilinceye kadar, cünüpken de -yolculuk halinde olmanýz müstesna- boy abdesti alýncaya kadar namaza yaklaþmayýn. Eðer hastalanýrsanýz yahut yolculuk halinde bulunursanýz yahut biriniz tuvaletten gelmiþse yahut kadýnlara dokunmuþsanýz, bu durumlarda su da bulamamýþsanýz, temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yani yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Allah Afüvv'dür, günahlarý affeder, Gafur'dur, hatalarý baðýþlar. 43. Ayet (EHY Meali) Ey iman edenler, sarhoþken ne söylediðinizi bilinceye kadar; cünüp iken de -yolcu olmanýz hariç- guslünüzü edinceye kadar namaza yaklaþmayýn. Eðer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz hacet yerinden gelir veya kadýnlara dokunup da su bulamazsanýz o zaman temiz bir topraða teyemmüm edin; niyetle yüzünüze ve ellerinize sürün. Gerçekten Allah çok affedici ve günahlarý baðýþlayýcýdýr.

Bu ayetde Allah, içki içinler cehenneme gidecek dememiþtir. Ýçki içenlerin namazý kabul edilmeyecektir ya da içki içtiðiniz gün namaz kýlmayýn dememiþtir. ‘Sarhoþken ne dediðinizi bilinceye kadar ... namaza yaklaþmayýn’ demiþtir. Burada istenilen; içkinin sarhoþluk durumunda insanýn aðzýndan çýkaný kontrol edememesinden dolayý, ne dediðini bilinceye kadar, yani sarhoþluk durumu geçinceye kadar namaz kýlýnmamasýdýr.

357

Sorun; insanýn kontrolünü kaybetmesi ve bunun sonucunda geçerli olmayacak bir þekilde ibadet etmesi, ibadete yakýþmayacak yanlýþ/saygýsýz davranýþlarýn ortaya çýkabilecek olmasýdýr. Ýçkinin diðer aylarda günah olmayýp sadece ramazan ayýnda günah olmasý diye birþey de olamaz. Ramazan ayý, özellikle eski tarihlerde yaþayan insanlarýn sürekli ibadet ettikleri ay olmuþtur. Ýnsanlar sahur vaktine kadar camilerde ibadet etmiþ, dua etmiþlerdir. Bu þekilde yaþayan insanlarýn, ne dediklerini bilmeyecek halde dua etmelerinin, namaz kýlmalarýnýn kendilerine bir faydasý olmayacaðý ve de saygýsýzlýk olacaðý için ramazan ayýnda hiç içki içilmemesi yapýlan en doðru þey olmuþtur. Kaldý ki inanç, bu boyutta bir ibadet olsun ya da olmasýn, böyle mubarek bir ay boyunca hiç içki içilmemesini ve kendimizi, aðzýmýzdan çýkaný bilmeyecek hale düþürmemeyi gerektirecek tedbire ve saygýya da fazlasýyla layýktýr. Ayetde belirtilen; kumarýn azýnda yarar, çoðunda kötü olan durum nedir? Bu, ‘az kazanýr ya da az kaybederseniz faydasý vardýr ama kazanç ve kayýplarýnýz çok olursa bu iyi deðildir/günahtýr’ demek deðildir. Kumarýn insanlara verdiði keyif heyecan vermesindendir. Kazanma/kaybetme beklentisinin verdiði heyecandýr. Süratli araba kullanmak, kayak yapmak, paraþütle atlamak gibi kumar oynamak da insana heyecan verir. Týp iliminin keþfetmiþ olduðu gibi, sebebi ne olursa olsun, heyecan durumunda insan vücudu adrenalin adýnda bir sývý salgýlar. Bu sývý hem mutluluk verir hem de vücut saðlýðý açýsýndan faydalýdýr. Ayette bahsedilen ‘insanlar için çýkarlar vardýr’ denilen durum budur. Kumarýn tutku halini almasýnýn sebebi de vücudun, mutluluk veren bu kimyasal sývýya alýþmasý ve ihtiyaç olarak hissetmesindendir. Nice insanlar vardýr ki tüm varlýklarýný, sahip olduklarý herþeyi kumarda kaybetmiþtir. Aile düzeni de dahil olmak üzere hem kendilerine hem çevresindekilere büyük zararlar vermiþlerdir. Kimileri de bunun sonucunda intihar etmiþtir. Bir taraf kazanmýþ olsa bile karþýsýndakinin kaybetmesine sebep olmasýndan dolayý kumarýn, istenmeyen ve insanlýðý içine

358

ÝÇKÝ VE KUMAR

düþürdüðü kötü sonuçlarý hiç deðiþmemiþtir. Ayette anlatýlan; kumarýn sebep olduðu heyacan sonucunda vücudun salgýladýðý adrenalinin saðlýktan yana olumlu etkisinin yararýndan çok, sebep olacaðý daha büyük kötülükler/kötü sonuçlar bunlardýr. Mesele, kumar oynamanýn günah olup olmamasý deðildir. Günah/yanlýþ olarak tanýmlanan; kumarýn, insan ve toplum huzurunu ve düzenini bozan istenmeyen sonuçlarýdýr. Bu nedenle de mantýklý ve doðru olarak kumardan uzak durulmasý öðütlenmiþtir. 5. MÂÝDE SURESÝ 90. Ayet (YNÖ Meali) Ey iman edenler! Uyuþturucu/þarap, kumar, tapýlmak için dikilen taþlar, fal oklarý þeytan iþi birer pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluþa eresiniz. 90. Ayet (EHY Meali) Ey iman edenler, içki, kumar, putlar ve kýsmet çekilen zarlar, hep þeytan iþi, murdar bir þeydir. Onun için siz ondan kaçýn ki yakayý kurtarasýnýz. 91. Ayet (YNÖ Meali) Þeytan; uyuþturucu ve kumara sokularak aranýza düþmanlýk ve nefret yerleþtirip sizi Allah'ý anmaktan namazdan geri çevirmek ister. Artýk son veriyorsunuz deðil mi? 91. Ayet (EHY Meali) Þeytan, içki ve kumarla sadece aranýza düþmanlýk ve kin sokmak ve sizi Allah'ý anmaktan ve namazý kýlmaktan alýkoymak ister. Artýk vazgeçiyorsunuz deðil mi?

Bu ayetlerde de Allah, içki ve kumarýn haram olduðunu söylememiþtir. Ýçki ve kumarýn, insanlarýn arasýna düþmanlýk ve kin sokacaðýný, ve ayrýca insanlarý ibadet etmekten alýkoyacaðýný/sonu çirkin ve kötü bitecek þeylerden uzak durulmasýný unutturacaðýný söylemiþtir. Allah’ýn açýkça haram kýldýðý/kesinlikle yasakladýðý þeyler dýþýnda kalan diðer tüm öðüt ve uyarýlar, insanlarý, sosyal düzenin ve bunun sonucunda toplumsal barýþýn bozulmasýna sebep olacak davranýþlardan, kötü alýþkanlýklardan ve sonu kötülükle bitecek yaþam þekillerinden korumak içindir. Ýradesiyle kendisini bu durumlara düþmekten korumayý baþarabilenler ancak doðrudan cennete ulaþabileceklerdir.

359

Bu konunun geçtiði surelerin iniþ sýralarý dikkate alýndýðýnda; 2.BAKARA SURESÝ (iniþ sýrasýna göre 92. suredir), bu suredeki ayette Allah, ‘Sana uyuþturucuyu/þarabý ve kumarý sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardýr; insanlar için çýkarlar da vardýr. Ama onlarýn kötülüðü yararlarýndan çok daha büyüktür. ....’ diyerek, az da olsa insanlara faydalarý olmakla beraber, içki ve kumarýn sebep olacaðý kötülüklerin çok daha büyük olduðunu belirtmiþtir. 4.NÝSA SURESÝ (iniþ sýrasýna göre 98. suredir), bu suredeki ayette Allah,'Sarhoþken ne dediðinizi bilinceye kadar ... namaza yaklaþmayýn’ diyerek, içkinin haram olduðunu deðil, sarhoþken namaz kýlýnmamasýný söylemiþtir. 5.MAÝDE SURESÝ (iniþ sýrasýna göre 110. suredir), bu suredeki ayette Allah, yine içki ve kumarýn haram olduðunu söylememiþtir. Ýnsanlar arasýnda sebep olduðu kötü durumlarýn ne olduðunu tekrar belirtmiþ ve ‘Artýk vaz geçiyorsunuz deðil mi?’ diyerek, insanlarýn bunlar yüzünden kendilerine ve sosyal yaþam düzenine verdikleri zararlarý artýk fark etmelerini ve kabul etmediði bu duruma düþmekten kendilerini kurtarmalarýný istemiþtir. Yerdeki yaþamýnda adaleti çiðneyen, huzuru bozan, devamýnda da ayný þeyleri yapar ve buna izin verilemez. Kur’an’ýn, Hz.Muhammed’e toplam 23 senede vahiy edildiði göz önüne alýndýðýnda, o dönemde yaþayan insanlarýn bu süre boyunca, içki ve kumarýn sebep olduðu kötülüklere raðmen akýllarýný kullanarak nerede duracaklarýný bilemedikleri anlaþýlmaktadýr ki, Allah, farklý aralýklarla içki ve kumar konusunda tekrar uyarmýþ, zararlarýný hatýrlatan yeni öðütler indirmiþtir. Allah, bu süre boyunca bu insanlarýn, içki ve kumar sonucunda kötü durumlara düþmekten kendilerini koruyamadýklarýný görüp, ‘Artýk vaz geçiyorsunuz deðil mi?’ diyerek, hem kendinize hem baþka insanlara zarar verip kendinizi, Allah’ýn razý olmayacaðý durumlara düþürüyorsunuz, o halde içki ve kumardan vaz geçin demiþtir. Teñri’nin, içki ve kumarý haram kýlmamýþ olmasý bizlere; kendimize ve topluma, Allah’ýn da razý olmayacaðý maddi ve manevi zararlar verme yolunu açmaz. Allah’ýn razý olmayacaðý; bu alýþkanlýklarýn sonucunda insanlarýn kendilerini düþürdükleri durum ve çevrelerine verdikleri zararlardýr.

360

ÝÇKÝ VE KUMAR

Bu nedenle de bunlardan uzak durulmasýný öðütlemiþtir. Allah, insanlarýn kendilerine verilmiþ olan iradeyi yanlýþ yönde kullanmalarý sonucunda nefislerine yenilip kendi hayatlarýna ve toplumsal düzene zarar veren davranýþlarýný binlerce yýldýr gözlemleyerek; insanlarýn ahlâklý, toplumsal düzen ve barýþ içerisinde yaþayabilmesi için öðütler vermiþ, doðru davranýþ biçimlerine ‘daha hayýrlýdýr’ diyerek yol göstermiþtir. Bizlere düþen de bu öðütlere uymak ve kendimizi Teñri’nin kabul etmediði durumlara düþürmekten korumaktýr. Kendisine bu öðütlerin verilmesini mecbur býrakan yine insanlarýn kendisidir. Eðer insanlar nefsini kontrol etmeyi baþarýp nerede duracaðýný bilmiþ, kendine ve çevresine zarar vermeden yaþamayý baþarabilmiþ olsaydý, bu öðütlerin hiçbirine gerek kalmamýþ olacaktý. Çünkü herhangi bir öðüt ya da uyarý, istenmeyen kötü sonuçlara sebep olan davranýþlar ortaya çýktýðýnda ve de devam ettiðinde gerekli olmuþtur. Mesele; içki ve kumarýn haram olmasý deðildir. Teñri’nin, üzerinde yaþam olan her yerde olduðu gibi, sebebi ne olursa olsun, toplumsal düzenin ve barýþýn bozulmasýný kabul etmemesi ve insanlarý cezalandýrmak istememesinden dolayý, razý olmayacaðý/kabul etmeyeceði bu kötü sonuçlardan insanlarý korumak istemesidir.

...

361

362

ZÝNA Hâdi; Doðruya ve Güzele Kýlavuzlayan Allah Adýyla...

17. ÝSRA SURESÝ 32. Ayet (YNÖ meali) Zinaya yaklaþmayýn! Çünkü o iðrenç bir iþtir; yol olarak da çok kötüdür. 32. Ayet (EHY meali) Zinaya da yaklaþmayýn; çünkü o pek çirkindir ve kötü bir yoldur.

Zina olayý; insanýn bir baþkasýyla eþini aldatmasý, insanlýk tarihi kadar eskidir. Ýnsanlar bu aldatýlma olayýnýn engellenebilmesi için tarih boyunca çeþitli önlemler almaya çalýþmýþlardýr. Zina olayýnda yanlýþ olan olayýn cinsel iliþki boyutu deðildir. Bir insanýn bir baþka insaný aldatmasýdýr. Hem de bir ömür boyu seveceðine, hep yanýnda olacaðýna söz verdiði insaný aldatmýþ olmasýdýr. Aldatýlmak; ister evlilik iliþkisinde, ister ticari iliþkide ya da dostluk boyutunda olsun, kendisine saygýsý olan ve insan olmanýn onurunu taþýyan herkesin kabul etmeyeceði ve karþýlaþmak istemeyeceði bir durumdur.

363

Ýþin ilginç tarafý, ticaret hayatýnda yapýlan bir aldatmacada aldatan tarafýn çeþitli þekillerde cezalandýrýlmasý normal karþýlanýrken, bir insanýn eþini aldatmasý durumunda bir ceza gündeme geldiðinde kimi insanlarýn buna karþý çýkýyor olmasýdýr. Halbuki zina konusunda da suç oluþturan durum; ortada ‘aldatýlmýþ’ bir insan olmasýdýr. Fakat bu insanýn zarar gördüðü konu maddi olmadýðýndan sanki bu durum normal ve bir insanýn maddi konu dýþýnda aldatýlmasýnýn doðal karþýlanmasý gerekiyormuþ gibi bir tavýr sergilenmektedir. Hakaretin bile suç sayýldýðý bir ortamda, bir insanýn kandýrýlmasýnýn umursanmamasý istenilmektedir. Aslýnda bu istekteki mantýk, ‘isteyen istediðiyle birlikte olabilir, bundan kime ne’ mantýðýdýr. Tabii ki insanlarýn kiminle birlikte olacaðýna karýþmak kimsenin haddine deðildir. Ama zina olayýnda bir suç vardýr ve bu suç cinsel iliþki deðil, ortada aldatýlmýþ ve maðdur duruma düþürülmüþ bir insan olmasýdýr. Akýl saðlýðý yerinde, insan olmanýn onurunu taþýyan bir insan, eþi tarafýndan aldatýlmayý kabul edebilir mi? Kendisinin kabul etmeyeceði bir duruma eþini düþürmeli midir? Suç unsuru, her hangi bir sözün ya da davranýþýn en az bir diðer kiþiye zarar vermesiyle veya böyle bir duruma teþvikiyle oluþur. Zina olayýnda bu durum oluþmaktadýr. Aldatýlmýþ, kandýrýlmýþtýr bir ‘taraf’ vardýr. Ýlgili kanunlarla herhangi bir suça verilen cezanýn nedeni intikam almak deðildir. Herþeyden önce maðdur olmuþ ve haksýzlýða uðramýþ tarafa, haklarýnýn korunduðu bir toplumda ve ülkede yaþadýðýnýn gösterilmesidir. Toplumu, ayný suçun tekrarýndan korumaktýr ve cezalarýn gerekliliði, caydýrýcý olmasýndandýr. Bugün ülkemizde bir insanýn zina yoluyla aldatýlmýþ olmayý kabullenmesinin ilk sebebi maddi imkânsýzlýktýr. Diðer sebepleri eþinden korkmasý veya çocuklarýný düþünmesindendir. Nadir bir durum olmakla birlikte, eþini, yapabileceði herþeye raðmen çok fazla seviyor olmasý da bir diðer sebep olabilir. Daha yaygýn olan neden, maddi imkânýn olmamasýndan

364

ZÝNA

veya korkudan dolayý ortaya çýkan çaresizlik durumudur. Aldatýlan eþin þikâyeti ve yardým istemesi durumunda bu duruma kulak týkamak, bir insana, ‘ne halin varsa gör, evlenirken bize mi sordun?’ demek ve onu çaresiz bir baþýna býrakmaktýr. Bu davranýþ herþeyden önce bir toplum olarak yaþýyor olmakla baðdaþmaz. Haksýzlýða uðrayan yurddaþlarýný korumayýp, þikâyetine kulak týkayarak haklarýný aramayan bir adalet sisteminin böyle ilgisiz kalýþý da hiçbir gerekçeyle açýklanamaz. Her suç için olduðu gibi, zina olayýnýn da önlenebilmesinin doðru yolu; cezayý artýrmak deðil, suçun oluþmasýna sebep olan nedenleri ortadan kaldýrmaya çalýþmaktýr. Adalet kelimesinin anlamý, suçlularýn cezalandýrýlmasý ya da ayný suçu iþleyen insanlara ayný miktarda cezanýn verilmesini saðlamak deðildir. Suçun oluþmasýna neden olan sebeplerin oluþmayacaðý siyasi, ekonomik ve sosyal yaþam düzenini kurabilmektir. Tesettür, içki, kumar ve diðer tüm sosyal yaþam ile ilgili konularda Allah Kur’an’da hep ‘daha hayýrlýdýr’ þeklinde öðütler vermiþtir. ‘Hayýrlýdýr’ demek, ‘sevaptýr’ demek deðildir. Ýnsanlar için ‘hayýrlý’ olan; sonuçlarý, insanlarýn mutlu, huzurlu ve barýþ içerisinde yaþamasýný saðlayacak davranýþ ve yaþam biçimleridir. 68. KALEM SURESÝ 52. Ayet (YNÖ meali) Oysaki o Zikir/Kur'an âlemler için bir öðütten baþka þey deðildir. 52. Ayet (EHY meali) Halbuki o (Kur'an) bütün akýllý âlemler için bir öðüttür.

Allah, içki ve kumarýn kendisini haram kýlmayýp, bunlar sonucunda toplumsal düzenin ve barýþýn bozulmasýna sebep olunmasýndan razý olmayacaðýný belirtmiþken, zina olayýný ise haram kýlmýþtýr. Aþaðýdaki ayette, ‘ .. zina eden bir kadýný/erkeði kendileri gibi zina eden veya putperest bir erkekten/kadýndan baþkasý nikahlamaz. Bu, mü’minlere haram kýlýn-

365

mýþtýr.’ denilerek zina, putperest olmayla eþ tutulmuþtur. Putperest olmak, yani Allah’a ortak koþmak kesinlikle affedilmeyecek en büyük yanlýþtýr. Zina da bununla ayný boyutta bir günah/yanlýþ kabul edilmiþ ve haram kýlýnmýþtýr. Allah’a ortak koþan Ýsrail’in, Hz.Adem’i kandýrarak zina etmiþ duruma düþürmesi de unutulmamalýdýr. 24. NÛR SURESÝ 3. Ayet (YNÖ meali) Zina eden erkeði zina eden bir kadýn veya putperest bir kadýndan baþkasý nikahlamaz. Zina eden kadýna gelince, onu da zina eden bir erkek veya putperest bir erkekten baþkasý nikahlamaz. Müminlere bu, haram kýlýnmýþtýr. 3. Ayet (EHY meali) Zina etmiþ erkek, ancak zina etmiþ olan veya Allah'a ortak koþan bir kadýnla; zina etmiþ kadýn ise, zina etmiþ olan veya Allah'a ortak koþan bir erkekle evlenebilir. Bu, mü'minlere haram kýlýnmýþtýr.

Peki niçin ‘ zina etmemek hayýrlýdýr’ denilmemiþtir de haram kýlýnmýþtýr? Zina olayýnýn önüne geçilmemesi sevginin, saygýnýn ve namus gibi ahlâki deðerin ve bunun sonucunda da aile kurumunun tamamen çöküþüne sebep olur. Bu durum da; kendisine ve diðer bireylere karþý saygýsýz, mutsuz, ortak amaçlarý olmayan nesillerin yetiþmesine, insanlarýn evlat sahibi bile olmayý istemediði (insanlarýn azalmasý, Avrupa’nýn baþýna geldiði gibi) ve de bir gün ortada toplum diye bir kavramýn, hatta insan adlý varlýðýn kalmayacaðý son’a götürür. Herhangi bir sistemin en küçük yapý taþýnda hastalýk meydana geldiðinde bunun önüne geçilmezse, bu durum sonunda tüm sistemi sarar ve yok olmasýna sebep olur. Ýnsan toplumunun en küçük yapý taþý olan aile kurumu ve deðerleri korunmaz ise, bu yanlýþýn devamýnda tüm insanlýk çökecek, evrimini tamamlamadan yok olacaktýr. Sonsuz yaþamdaki sistemde cinlerle yer deðiþtirmekte olan insan toplumlarýný böyle bir son’a gitmekten korumak için zina haram kýlýnarak kesinlikle yasaklanmýþtýr.

366

ZÝNA

Allah insanlara seslendiði tüm sözlerinde her zaman insanlar için en iyi /doðru olaný söylemiþ, barýþý, bireysel ve toplumsal mutluluðu koruma yollarýný göstermiþtir. Kur’an’da Ýslam dininin, yani öðretilmiþ olan; sevmek üzerine kurulu yaþam ve davranýþ þeklinin dýþýnda bir din/yaþam þekli seçilmesi durumunda, bunun kabul edilmeyeceði açýkça söylenmiþtir. 6. EN’AM SURESÝ 115. Ayet (YNÖ meali) Rabbinin sözü hem doðruluk hem de adalet bakýmýndan tamamlanmýþtýr. O'nun sözlerini deðiþtirecek hiçbir kuvvet yoktur. En iyi iþiten, en iyi bilendir O. 115. Ayet (EHY meali) Rabbinin sözü, doðrulukça da adaletçe de tam kemalindedir. O'nun sözlerini deðiþtirebilecek yoktur. O, iþitendir, bilendir. 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 85. Ayet (YNÖ meali) Kim Ýslam'dan gayri bir din ararsa artýk o, ondan asla kabul edilmeyecektir. Ve o, ahirette hüsrana düþenlerdendir. 85. Ayet (EHY meali) Her kim Ýslam'dan baþka bir din ararsa asla kabul edilmez ve o, ahirette hüsrana uðrayanlardan olur.

Bekâretin evliliðe kadar korunup korunmamasý da her insanýn kendi iradesiyle vereceði bir karardýr. Anlaþýlmasý gereken, cennette, herkesin gönlünün istediðiyle birlikte olduðu bir yaþam olmadýðýdýr. Bu yaþamýnda herkesin nefsini buna göre eðitmesi de yine kendi iyiliði içindir. Allah’ýn dininin/öðrettiði yaþam ilkelerinin güzel ve deðerli oluþu, adaletli oluþundandýr; herkes kendisinden sorumludur.

367

33. AHZÂB SURESÝ 35. Ayet (YNÖ Meali) Allah þu kiþiler için bir affediþ ve büyük bir ödül hazýrlamýþtýr: Müslüman erkekler, Müslüman kadýnlar, mümin erkekler, mümin kadýnlar, itaat eden erkekler, itaat eden kadýnlar, özü-sözü doðru erkekler, özü-sözü doðru kadýnlar, sabreden erkekler, sabreden kadýnlar, Allah korkusuyla ürperen erkekler, Allah korkusuyla ürperen kadýnlar, sadaka veren erkekler, sadaka veren kadýnlar, oruç tutan erkekler, oruç tutan kadýnlar, ýrz ve iffetlerini koruyan erkekler, ýrz ve iffetlerini koruyan kadýnlar, Allah'ý çok anan erkekler, Allah'ý çok anan kadýnlar. 35. Ayet (EHY Meali) Bütün müslüman erkekler, müslüman kadýnlar, mümin erkekler, mümin kadýnlar, itaat eden erkekler, itaat eden kadýnlar, doðruluk yapan erkekler, doðruluk yapan kadýnlar, sabreden erkekler sabreden kadýnlar, mütevazi erkekler, mütevazi kadýnlar, zekat veren erkekler, zekat veren kadýnlar, oruç tutan erkekler, oruç tutan kadýnlar, ýrzlarýný koruyan erkekler ve kadýnlar, Allah'ý çok anan erkekler ve kadýnlar yok mu, iþte bunlara Allah bir baðýþlama ve büyük bir mükafat hazýrlamýþtýr.

Söylemeye gerek yok ama hatýrlatmanýn da zararý olmaz. Eþ cinsellik de kabul edilecek birþey deðildir. Geçmiþde sýrf bu yüzden bir kent halký yerden silinmiþtir. 7. A’RAF SURESÝ 80. Ayet (YNÖ meali) Ve Lût... Toplumuna þöyle demiþti: "Sizden önce âlemlerden hiçbirinin yapmadýðý bir igrençliðe mi giriþiyorsunuz?" 80. Ayet (EHY meali) Lut'u da gönderdik. O, kavmine: "Sizden önce âlemlerden hiçbirinin yapmadýðý hayasýzlýðý siz mi yapýyorsunuz? 81. Ayet (YNÖ meali) "Siz, kadýnlarý býrakýp þehvetiniz yüzünden erkeklere gidiyorsunuz. Doðrusu siz sýnýr tanýmayan bir topluluksunuz." 81. Ayet (EHY meali) Gerçekten siz, kadýnlarý býrakýp þehvetle erkeklere mi varýyorsunuz. Hayýr, siz pek haddi aþan bir topluluksunuz!" dedi.

368

ZÝNA

82. Ayet (YNÖ meali) Toplumunun cevabý sadece þunu söylemeleri oldu: "Çýkarýn þunlarý kentimizden. Çünkü onlar, temizlik tutkunu insanlardýr." 82. Ayet (EHY meali) Kavminin cevabi ise: "Çýkarýn þunlarý memleketinizden; çünkü onlar, eteklerini çok temiz tutan insanlardýr!" demelerinden baþka birþey deðildi. 83. Ayet (YNÖ meali) Biz de onu ve ailesini kurtardýk. Karýsý müstesna. O, geriye kalýp yere geçenlerden oldu. 83. Ayet (EHY meali) Biz de onu ve ailesini kurtardýk; ancak karýsý kalýp yere geçenlerden oldu.

Hatýrlatmak adýna; hiç birþey için tövbe kapýsý henüz kapanmamýþtýr. Yanlýþ ve insana yakýþmayacak olaný tekrar etmemek þartýyla. Bizler, insanlarýn binlerce yýldýr seçmiþ olduklarý yaþayýþ biçimleri, peþinden gittikileri siyasi, kültürel ve felsefi akýmlarýn ne olduðunu ancak yazýlý tarih belgelerinden öðrenebiliriz. Tabii eðer doðru olarak aktarýlmýþlarsa. Allah ise, yerde yaþamýn baþladýðý andan itibaren meydana getirdiði varlýklarýn neler yaptýklarýný, hangi durumlarda nefislerine yenilip, hangi davranýþlarýnýn ne tür kötü sonuçlara sebep olduðunu gözlemlemiþtir. Bu sebepten dolayý, Allah’ýn Kur’an’daki öðütleri ve ‘daha hayýrlýdýr’ diyerek söyledikleri; toplumsal mutluluk ve barýþýn saðlanabilmesi için göstermiþ olduðu denenmiþ, sonuçlarý görülmüþ doðru yollardýr. Zinayý tamamen engelleyebilecek kuvvet ahlâktýr. Ýçki ve kumarýn sebep olacaðý kötülük ve zararlarý engelleyecek olan da yine ahlâklý, eðitimli ve aydýnlanmýþ bilinçli nesiller yetiþtirmektir. Ýnsanlara, insan olduklarýný ve sevmeyi hatýrlatabilirsek, bütün kötülükler ortadan kalkacaktýr. Sevmeyi hatýrlamanýn ilk ve en büyük adýmý da, kibirli olmayý býrakmaktýr.

...

369

370

TESETTÜR Âlim; En Ýyi Bilen Allah Adýyla...

Tesettürün ilk ne zaman insan hayatýnda yer aldýðý kesin olarak bilinmemektedir. Ýnancýnýn bir gereði mi, yoksa sosyal yaþamýn bir ihtiyacý ya da mecburiyeti olarak mý baþladýðý konusunda kesin bir bilgi yoktur. 7. A'RAF SURESÝ 26. Ayet (YNÖ meali) Ey ademoðullarý! Size, çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kýyafeti indirdik. Ama takva giysisi en hayýrlýsýdýr. Ýþte bu, Allah'ýn ayetlerindendir. Düþünüp öðüt almalarý umuluyor. 26. Ayet (EHY meali) Ey Adem oðullarý, size çirkin yerlerinizi örtecek ve süs olacak giysi indirdik; fakat takva elbisesi hepsinden hayýrlýdýr. Ýþte bu, Allah'ýn ayetlerindendir. Gerek ki, düþünüp ibret alýrlar. 24. NÛR SURESÝ 30. Ayet (YNÖ meali) Mümin erkeklere söyle: Bakýþlarýný yere indirsinler. Cinsiyet organlarýný/ýrzlarýný korusunlar. Bu onlar için daha arýndýrýcýdýr. Kuþkusuz Allah, yapmakta olduklarýnýzdan haberdardýr.

371

30. Ayet (EHY meali) Mü'min erkeklere söyle, gözlerini sakýnsýnlar ve ýrzlarýný (apýþlarýný) korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir. Muhakkak Allah, bütün yaptýklarýndan haberdar dýr. 31. Ayet (YNÖ meali) Mümin kadýnlara da söyle: Bakýþlarýný yere indirsinler. Cinsiyet organlarýný/ýrzlarýný korusunlar. Süslerini/zinetlerini, görünen kýsýmlar müstesna, açmasýnlar. Örtülerini/baþörtülerini göðüs yýrtmaçlarýnýn üzerine vursunlar. 31. Ayet (EHY meali) Mü'min kadýnlara da söyle, gözlerini sakýnsýnlar, ýrzlarýný korusunlar: görünmesi zaruri olanlarýn dýþýnda zinetlerini açmasýnlar ve baþ örtülerini yakalarýnýn üzerine vursunlar;

(Bu ayetin devamýnda kadýnlarýn kendiliðinden görünmeyen zinet yerlerini kimlerin yanýnda açabilecekleri belirtilmektedir.) Bir sözde yapýlmasý istenilen þeyi ifade eden kelime, söz içerisinde, eylemi tanýmlayan sözcükdür; fiil’dir. ‘Örtülerini/baþörtülerini göðüs yýrtmaçlarýnýn üzerine vursunlar.’ cümlesindeki fiil; ‘vursunlar’ dýr. Neyi vursunlar; ‘baþ örtülerini ’. Nereye vursunlar; ‘göðüs yýrtmaçlarýnýn üzerine’. Yani göðüs yýrtmaçlarýný kapatsýnlar. Ýstenilen göðüs yýrtmacýnýn kapanmasý, göðüslerin gözükmemesidir. ‘Baþýnýzý örtün de böylece göðüs yýrtmacýnýzý da örtebilirsiniz’ denilmemiþtir. Gösterilen yol; baþýn örtülmesi deðil, göðüs yýrtmacýnýn örtülmesidir. Kendinize þu soruyu sorun; eðer bin dört yüz sene evvel o dönemde yaþayan kýzlarýn baþ örtüsü kullanmalarýný sebebi tesettür olsaydý, özellikle ayrý bir ayetle uyarýlmayý gerektirecek kadar giysilerinde göðüs yýrtmacý olabilir miydi? Her zaman göz önünde olmadýðý için, adamlarý tahrik edip fuhuþa ve zinaya çeken bu durumun ortadan kaldýrýlmasý istenilmiþtir. Eðer baþ örtülerinin sebebi tesettür olsaydý, uyarý gerekecek kadar açýk elbiseler giyiniyor olamazlardý. Baþ örtülerinin sebebi; yýkanarak temizlenme imkânýnýn çok kýsýtlý olduðu yaþamlarýnda, saçlarýný uçuþan çöl kumundan ve yüksek sýcaktan korumak istemelerinden dolayý baþlarýný ve hatta yüzlerini de örtmüþ olmalarýdýr, týpký Arap ve Yahudi adamalarý gibi, týpký bugün çöl ortamýnda yaþayanlarýn yaptýðý gibi. Çöl

372

TESETTÜR

ortamýnýn gerektirdiði bir zorunluluktur. Ýstenileni ve de olmasý gerekeni, göðüs yýrtmacý olmayan giysiler de saðlar ve tabii ki aslýnda mesele ahlâk meselesidir. Her kýzýn kendi karakteri ile ilgili bir sonuçtur. Ayný þekilde adamýn da teþhirciliði kendi ahlâk seviyesiyle ilgilidir. Teþhircilik, kötü sonuçlarý elbet o günlerde de yaþanan bir sorun olmuþtur. 33. AHZÂB SURESÝ 33.Ayet (YNÖ meali) Evlerinizde de vakarlý oturun. Ýlk cahiliye teþhirciliði gibi kendinizi teþhir etmeyin. Namazý/duayý yerine getirin, zekâtý verin, Allah'a ve resulüne itaat edin. Allah sizden kiri/lekeyi gidermek istiyor ey Ehlibeyt, sizi tam bir biçimde temizlemek istiyor. 33.Ayet (YNÖ meali) Hem vakarýnýzla evlerinizde durun da önceki cahiliyyet devri çýkýsý gibi süslenip çýkmayýn, namaz kýlýn, zekat verin, Allah'a ve peygamberine itaat edin! Ey Ehl-i Beyt (peygamberin ev halký), Allah yalnýzca sizden kiri uzak- laþtýrýp tertemiz pampak etmek istiyor. 59.Ayet (YNÖ meali) Ey Peygamber! Eþlerine, kýzlarýna ve müminlerin kadýnlarýna söyle, dýþ giysilerini üzerlerine alsýnlar. Bu onlarýn tanýnmalarý ve incitilmemeleri için çok daha uygun bir yoldur. Allah Gafur'dur, Rahim'dir. 59. Ayet (EHY meali) Ey peygamber, hanýmlarýna, kýzlarýna ve müminlerin kadýnlarýna söyle, dýþ elbiselerinden (cilbablarýndan) üzerlerini sýkýca örtsünler! Bu, onlarýn tanýnmalarýna, tanýnýp da eziyet edilmemelerine en elveriþli olandýr. Bununla beraber Allah, çok baðýþlayýcýdýr, merhamet edicidir.

'..tanýnmalarý ve incitilmemeleri için çok daha uygun bir yoldur' sözü; örtünmenin bir farz olmadýðýný, mümin kadýnlarýn inançlý olduklarýnýn anlaþýlmasý ve rahatsýz edilmemeleri için bir çözüm önerisi olduðunu anlatmaktadýr. Buradaki sorun 'rahatsýz edenlerdir'. Ýnsanlarý rahatsýz etmekse terbiye ve ahlâk meselesidir. Teñri bu sorunun çözümünü de belirtmiþtir; ‘bakýþlarýnýzý yere indirin’, yani; ahlâklý olup terbiyeli davranýn.

373

Allah’ýn, doðru davranýþ þekillerini öðretmiþ olmasý yanýnda, bizler kendi akýlýmýzla da ahlâklý ve terbiyeli davranmanýn doðru ve deðerli olduðu konusunda ayný düþüncede deðil miyiz? Bizlere düþen görev; ayetlerde, Allah'ýn kabul edeceðini belirttiði ve bizlere öðretmiþ olduðu yolun ne olduðunu doðru anlayabilmektir. Ayetlerde ki öðütler ve bu öðütlerin gösterdiði yollar ; '... en hayýrlýsýdýr', '... daha arýndýrýcýdýr', '... çok daha uygun bir yoldur' þeklinde belirtilmiþtir. Allah'a ortaða koþmak, dinin/yaþamýn Allah’a ait olduðunu inkâr etmek, insanlara zulmetmek, adaleti çiðnemek gibi davranýþlarýn cezasý Kur'an da cehennem ve ateþ azabý olarak belirtilmiþken, kapanmama durumunda böyle bir ceza verileceði Allah tarafýndan söylenmemiþ, tesettürün, rahatsýz edilmemek ve inciltilmemek için bir çözüm olduðuna iþaret edilmiþtir. Bireysel ve toplumsal ahlâk ise örtülerle saðlanabilecek bir erdem deðildir. Peki bu þekilde davranýlmasý sonucunda ortaya çýkan ve 'daha hayýrlý' olduðu belirtilen durum nedir? Ýnsanýn en büyük düþmaný nefsidir; istekleridir. Þeytan da zaten nefsine hakim olamayan zayýf insanlarýn isteklerini kullanarak onlarý kötü ve yanlýþ olana, huzuru ve toplumsal düzeni bozma yoluna sürükler. Þehvet duygusu isteklerin en güçlüsü ve bir an önce eyleme dönüþmek isteyenidir. Buradaki sorun; bazý insanlarýn kontrol edemedikleri þehvet duygusu ile rahatsýz edici þekilde çevrelerine bakmalarý sonucunda toplumsal ahlâký yýpratan ve huzuru bozan durumlarýn oluþmasýdýr. Yani, tesettürün daha hayýrlý olduðunun öðütlenmiþ olmasýyla; ‘madem ki þehvet duygunuza hakim olamayýp ahlâksýz davranýþlarda bulunuyor ve huzurun bozulmasýna sebep oluyorsunuz, o zaman son çare olarak kýzlarýnýzý örtmeniz daha hayýrlýdýr’ denilmiþtir. Kur’an’da, insanlar için 'daha hayýrlý' olarak ifade edilen durum; toplumsal huzurun bozulmamasý ve uyum içinde yaþanmasýdýr, cennette olduðu gibi. Tesettür, o dönemdeki toplumun ve halkýn içinde olduðu ahlâki zayýflýðýn sonucunda bozulan toplu yaþam huzurunun

374

TESETTÜR

mecbur býraktýðý bir çözüm önerisidir, yani bir ahlâk ve terbiye sorunudur. Eðer cennette de kýzlar tesettürlü olarak yaþýyorlarsa, bu davranýþ için Kur'an da 'daha hayýrlýdýr' denilmesi yerine tesettür farz kýlýnmaz mýydý? Ve kapanmayan kýzýn cehenneme gideceðine dair Kur'an da uyarý olmaz mýydý? 26. ÞUARA SURESÝ 209.Ayet (YNÖ meali) Uyarý/hatýrlatma olacak! Biz zalimler deðiliz. 209. Ayet (EHY meali) (Onlara) ihtar edilmiþtir ve Biz haksýzlýk etmiþ deðilizdir.

Peki kýzlar kapanarak kendilerini kimden saklarlar? 33. AHZÂB SURESÝ 55. Ayet (YNÖ meali) Peygamber'in hanýmlarýna; babalarý, oðullarý, kardeþleri, kardeþlerinin oðullarý, kýzkardeþlerinin oðullarý, hizmetlerindeki kadýnlar ve anlaþmalarýyla sahip olduklarýndan ötürü hiçbir günah yoktur. Allah'tan korkun, ey Peygamber hanýmlarý! Kuþkusuz, Allah herþeye tanýklýk etmektedir. 55. Ayet (EHY meali) O hanýmlar için babalarý, oðullarý, kardeþleri, kardeþ oðullarý, kýz kardeþ oðullarý, müslüman kadýnlarý ve sahip olduklarý köleler hakkýnda bir günah yoktur; bununla beraber Allah'tan korkun (ey peygamberin hanýmlarý), çünkü Allah, herþeye þahit bulunuyor!

Kýzlarýn kendilerini sakýnmak zorunda kaldýklarý, kendi ailelerinden ve yakýnlarýndan olmayan adamlardýr. Yani kendilerini rahatsýz edebilecek olanlardýr. Problemin kaynaðý ve örtünmeyi mecbur býrakan, terbiye ve ahlâk eksikliðidir.

375

Bu yaþamýmýz bir sýnav olduðuna göre, sýnav süresince içinden geçirildiðimiz ve denendiðimiz her durum, Allah'ýn cennet olarak adlandýrdýðý ve sýnavý geçebilenlerin doðrudan eriþebileceði yerdeki yaþamlarýnda da karþýlarýna çýkacak demektir. Bu hayatýmýzda denendiði durumlar karþýsýnda kendi irade ve seçimleriyle, akýlý iþletme özelliðine sahip bir varlýktan beklenilen þekilde davranabilen ve yolun doðrusundan yürüyebilenler sýnavý geçebilecek, doðrudan cennetdeki sonsuz yaþama dahil olacaklardýr. Eðer ahlâklý ve namuslu olmak gibi, tesettür de kadýnlarýn bu yaþamlarýnda içinden baþarýyla geçmeleri gereken bir sýnav ve inancýn bir þartý ise, o zaman cennet mekanýnda da kadýnlarýn tesettürlü/baþörtülü olarak yaþamasý gerekmez miydi? Ayetlerde cennetteki yaþam þekli ile ilgili bilgiler verilirken, oradaki güzelliklerden, yiyecek ve içeceklerden, oradakilerin nasýl barýþ ve huzur içinde yaþadýklarý örneklerle anlatýlýp ince ipek ve parlak giysilerden bahsedilirken, kýzlarýn baþörtülü olduklarýnýn haberi de özellikle verilmez miydi? Sadece ahlâklý, adaletli, barýþa ve yardým etmeye yönelik yaþayanlar doðrudan cennete gidebilecek denilirken, sadece tessettürlü kýzlarýn cennete gidebileceði de ayrýca belirtilmez miydi? Eðer cennette de tesettür var ise Kur’an’da bunun belirtilmemiþ olmasý eksiklik ve hata olmaz mýydý? 76. ÝNSAN SURESÝ 21. Ayet (YNÖ meali) Üzerlerinde yeþil-ince ipeklerle, sýrmalý-kalýn ipeklerden giysiler vardýr. Gümüþten bileziklerle süslenmiþlerdir. Ve Rableri onlara tertemiz bir içki ikram etmiþtir. 21. Ayet (EHY meali) Üstlerinde ince ipekten ve kalýn atlastan yem yeþil elbiseler vardýr; gümüþ bileziklerle süslenmiþlerdir. Rableri onlara tertemiz bir içki sunmaktadýr.

376

TESETTÜR

18. KEHF SURESÝ 31.Ayet (YNÖ meali) Bunlar için, altlarýndan ýrmaklar akan Adn cennetleri vardýr. Orada altýn bileziklerle süslenecekler, ince ve kalýn ipekten yeþil giysiler giyip koltuklar üzerine kurulacaklar. O ne güzel karþýlýk, o ne güzel dayanak! 31.Ayet (EHY meali) Ýþte onlara Adn cennetleri vardýr; altlarýndan ýrmaklar akar; orada altýn bileziklerle süslenecekler; ince ve kalýn ipeklerden yeþil elbiseler giyecekler; tahtlar üzerine dayanýp kurulacaklar. O ne güzel mükafat, ne güzel kurultay!

Peki eðer kýzlarýn cennette de tesettürlü olarak yaþadýklarýný kabul edersek, ayný zamanda cennetteki ahlâk seviyesinin düþük olduðunu da kabul etmemiz gerekmez mi? Hangi, akýlýný iþletebilen inançlý bir insan cennetteki yaþam ile ilgili böyle bir söz söyleyebilir? Eðer cennete seçilmiþ insanlarýn ahlâksýz olamayacaklarýný akýlýmýz ve inancýmýzla kabul ediyorsak, Allah'ýn, aslýnda kýzlarýn kapanmasýný deðil, insanlarýn; kýzlarý tesettürlü olmak zorunda býrakmayacaðý þekilde ahlâklý bir yaþam sürdürmesini istediðini de kabul etmemiz gerekir, cennette olduðu gibi. Çünkü adaletli, çalýþkan ve ibadetlerini yerine getiren bir insan dýþa vurmasada eðer manevi yapýsýnda ahlâki olgunluða eriþmemiþse birgün mutlaka ailevi ya da toplumsal huzuru ve düzeni bozacaktýr. Böyle bir insanýn Allah'ý yanýltabilmesi ve de cennete kabul edilmesi mümkün deðildir. 13. RA'D SURESÝ 11. Ayet (YNÖ meali) Her bir için onu önünden ve arkasýndan izleyen gözcüler vardýr ki, kendisini Allah'ýn emrine baðlý olarak koruyup denetlerler. Gerçek þu ki Allah, bir toplumun maruz kaldýðý þeyleri, onlar, iç dünyalarýndakini deðiþtirmedikçe, deðiþtirmez. Allah bir topluma bir periþanlýk dileyince de artýk onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah dýþýnda koruyucu bir dost da olamaz.

377

11. Ayet (EHY meali) Herkes için önünden ve arkasýndan takip eden melekler vardýr, onu Allah'ýn emriyle gözetirler. Muhakkak Allah bir topluluða verdiðini -Onlar nefislerindekini bozmadýkça- bozmaz! Bir topluluða da Allah bir kötülük irade buyurdu mu artýk onun geri çevrilmesine çare bulunmaz. Onlar için O'ndan baþka bir vali de yoktur.

Kimi adamlar, ahlâklý davranýp nefislerine sahip çýkmaya çalýþmaktansa, hanýmlarýn tesettürlü olmasýyla kendilerinin yanlýþ þeyler düþünmek ve ahlâksýz davranmaktan korunduðunu düþünebilirler. Fakat hatýrlamalarý gereken þey; bu yaþamda nefislerini eðitmek ve bakýþlarýný yere indirmeyi öðrenmek zorunda olduklarýdýr. Cehennem azabýný tatmadan cennete gidebileceklerin ilk sýralardaki özelliklerinden bir tanesi de, kýzlarý tesettüre mecbur etmeyecek seviyede ahlâka sahip olmalarýdýr. Adamlar ve kýzlar karþý cinsi tahrik etmeyecek bir biçimde giyinmeye dikkat etmelidirler. Yukarýda verilmiþ olan ayetlerde de görüleceði gibi Allah, bu konuda 'daha hayýrlýdýr' diyerek özellikle kesin bir ifade kullanmamýþtýr. Uyulmasý gereken tamamen kapanma gibi kesin bir þekil tarif etmeyerek, örfe göre deðiþebilen, ancak temel prensip olarak cinsel tacize yol açmayarak toplumsal ahlâkýn ve de böylece ailevi ve toplumsal huzurun korunmasýný saðlayacak olan bir yol göstermiþtir. Allah, bu öðüdü dinlemeyen kýzlarýn zorla örtülmesi ya da yönetenlerce cezalandýrýlmasýný söylememiþtir. Tesettürlü olmayan kýzlarýn cehenneme gideceðini de bildirmemiþtir. Eðer bu yaþamýn bir sýnav olduðunu kabul ediyorsak, eteklerini ne kadar uzatacaklarýna, göðüslerini kapatýp kapatmayacaklarýna, akýllarýný iþleterek ahlâklý olup olmadýklarýna dair kýzlarýn kendisi karar verecektir, adamlar deðil. Çünkü sýnavýn sahibi ve deðerlendirmesini yapacak olan Allah' dýr, insanlar deðil. Bizlere düþen; belirli bir yaþa ulaþana dek evlatlarýmýza doðru ile yanlýþ olaný, sebepleriyle öðretmektir. Türkiye’nin gündeminden düþürülmeyen tesettür meselesinin ne zaman biteceðini soracak olursanýz, ne zaman ki tesettürlü kýzlarýmýz, tesettürün

378

TESETTÜR

onlarý cennete diðer kýzlara nazaran bir adým daha fazla yaklaþtýrmadýðýný, ve tesettüre; bin dört yüz sene önce ÖK’ümüzün, kendilerine ‘Hz.Ýbrahim ’in dinine/yaþam þekline uyun’ diyerek yol gösterdiði, ahlâk seviyeleri düþük Arap ve Yahudi toplumundaki adamlarýn bakýþlarýný yere indirmemelerinin ve teþhirci hanýmlarýn sebep olduðunu anladýklarý zaman derim. Hanýmlarý tesettüre mecbur býrakan, Allah’ýn ‘takva giysisi sizin için daha hayýrlýdýr’ sözüne sebep olan durum; teþhircilik ve bakýþlarýyla þehvet duygularýný kýzlar üzerinden çekmeyen adamlardýr. Keþke tesettür ve hacý sakalý, insaný cennete bir adým daha yaklaþtýrsaydý. Kýzlar herhalde açýk giyinmenin þu yönünü hiç düþünmüyorlar. Bu þekilde giyinmenin karþýya verdiði mesaj þudur; ‘Erdemlerimden, bildiklerimden, yeteneklerimden ve düþüncelerimden yana seninle paylaþabileceðim pek bir özelliðim yok. Deðerli olan ve paylaþabileceðim þey sadece vücudum. Al iþte o da burada, beðendin mi? Bu durum ‘kendine saygý’ meselesi de deðildir, ‘kendine deðer vermemektir’, karþýdakine verilen mesaj budur. Tene doymak uzun sürmez. Doyumsuz olan; tenin içindeki iradenin sözleri, bakýþlarý, sizinle nasýl konuþtuðudur; dostluktur; kâinatýn var edilmesinin sebebidir. Þu da bilinen bir durumdur ki; kýz, adamýn dikkatini çekebilmek için açýldýðý sürece doygunluk verir ve çekiciliðini kaybeder. Deðerli ve çekici olan þeyler hep bilinmeyen ve görünmeyenlerdir. Kýz ve adamlarýn sürekli yeni iliþkiler yaþamasý da insani deðerleri ve bunun sonucunda da mutluluðun kaynaðý olan duygusallýðý tüketmektedir. Bu sonucun en büyük zararýný adam mý yoksa kýz mý görecektir? Hangisi olursa olsun ama bedelini toplumsal huzurun ve herkesin kendi mutsuzluðuyla ödemekte olduðuna hiç þüphe yoktur.

“Kýzýlay Derneði yararýna 31 Aralýk 1931'de Ankara'da ilk defa bir kýyafet balosu verilecekti. Ben de böyle bir baloyu ilk defa görecektim. Bu nedenle herkes gibi heyecanla ve merakla güzel bir kýyafet seçmek için aylar önce hazýrlýklara baþladým. Sonunda altýma bir þalvar, üstüme bir sim iþlemeli antika bir bluz giyip, üzerine de bir gömlek almýþtým.

379

Bu kýyafetim þimdiki ölçülere göre bayaðý kapalý, o zamanki ölçülere göre açýk sayýlabilecek bir kýyafetti. Balo pek neþeli geçiyor, ben de kocamla gayet güzel eðleniyordum. Bir ara Atatürk, beni ve kocam Tekçe Pasa'yý yanýna çaðýrdý. Birlikte amerikanbara doðru yöneldik. Fakat Atatürk biraz sinirli gibiydi. Bara yaklaþýnca Atatürk, "Oðlum bizlere birer þampanya" dediler. Garson içkileri doldurup Ata'ya ikram etti. Atatürk içki kadehini alýrken bana, "Hanýmefendi buyurmaz mýsýnýz?" dediler. Ben de kadehi almak için bara uzanýnca, bana eðilerek, "Bir daha böyle açýk saçýk bir kýyafet giymeyiniz." buyurdular. Ben neye uðradýðýmý anlayamadým. Kýpkýrmýzý oldum. Ezilip büzülerek gidip yerime oturdum. Erkenden baloyu terk ettik. O ikaz üzerine bir daha öyle açýk kýyafetler giymedim. Büyük Atatürk, çok yogun çalýþmalarý arasýnda bizleri bile her yerde kontrol eder, hareketlerimizi ve hatalý kýyafetlerimizi böyle uyararak düzelttirmeye çalýþýrlardý. Melek Arýburun Tekçe'den bir aný... Kaynakçalý Atatürk Günlügü, sayfa 321. Atatürk'ün gece Hilal-i Ahmer (Kýzýlay) Cemiyeti'nin Ankara Palas'taki balosunu þereflendirmesi 31 Aralýk 1931.” ........ “Atatürk çok dikkatli bir insandý. Herhangi bir yere girildiðinde etrafa þöyle bir göz atar, bütün eksiklikleri hemen görürlerdi. Gezilerde ve toplantýlarda bizleri bile kontrol eder, kýlýk kýyafetimiz ve hareketlerimizle ilgilenir, hatalý bir tutumumuzu görünce daha sonra uyarýr, düzettirirlerdi. Bazen öyle þeyleri ikaz ederdi ki, biz ve arkadaþlarýmýz bile o þeyin farkýna

380

TESETTÜR

varmamýþ olurduk. Ne bizlerin, ne baþkalarýnýn sarhoþluðunu kesin olarak hiç affetmezlerdi. Birgün birlikte baloya gidilmiþti. Bizler de Ata'nýn yaverleri ve yakýnlarý olarak genç hanýmlardan ve kýzlardan pek ilgi görürdük. Baloda genç bir hanýmla tanýþtýrýldým ve birkaç defa dans ettim. Bu arada vakit epey geçmiþ, haným da ben de biraz alkol almýþtýk. Neþeli bir vaziyette dans ediyorduk. Atatürk de pek neþeliydi. Etrafýna espriler daðýtýyor, bizlerle hiç ilgilenmiyorlardý. Ben bu fýrsattan istifade ederek hanýmý salonun arka taraflarýna doðru bir köþeye dans ederek götürdüm. Zaten bekârdým. Orada biraz þakalasmak istedim. Fakat gitmemizle Atatürk'ü karþýmda görmem bir oldu. Bana kýzgýn bir þekilde, "Herkesin sizi takip ettiðini görmüyor musunuz? Çabuk yerinize dönünüz." deyip, geçip gitti. Tabii benim aklým baþýma gelmiþ, hemen salona dönmüþtüm. Dönmüþtüm ama, balo daðýlýp Çankaya'ya dönerken, "Þimdi Ata'nýn yüzüne nasýl bakacaðým?" diye düþünüyordum. Az sonra veda ederek balodan ayrýldýk. Ben utancýmdan Ata'nýn yüzüne hiç bakamýyordum. Arabanýn önüne mecburen bindim. Kendileri de arkaya bindiler, biraz ilerledikten sonra, "Muzaffer" dedi. Ben de hemen arkama döndüm. Baktým yüzü pek yumuþaktý. Hafif gülerek, "Toplantý iyi geçti deðil mi?" diyerek bana bir göz attý. Anladým ki, bu hatalý davranýþýmý, gençliðime ve bekârlýðýma vermiþ; hoþgörü ile karþýlayýp beni affetmiþlerdi. Ondan sonra da herhangi bir þekil de bu olaydan hiç bahsetmemiþ, babacan bir davranýþla unutup gitmiþlerdi. (1931) Muzaffer Kýlýç'tan Atatürk'ten hiç yayýnlanmamýþ anýlar Sayfa:161-162, Prof. Dr. Yurdakul Yurdakul.”

381

Her güzel ve deðerli olan eylem; ahlâklý olmanýn sonucudur. Allah'ýn isteði ve rýzasýný kazanacak baþarý kýzlarýmýzý örtmek deðil, cennette olduðu gibi tesettüre mecbur býrakmayacak þekilde ahlâk seviyemizi yükseltmek ve ahlâklý nesiller yetiþtirmektir. Doðrudan cennete giden yola ilk adýmý atabilmek, ilk önce ahlâk sýnavýndan geçmekle baþlar. Bundan sonrasý da akýlýmýzý iþleterek, ÖK’ümüz Teñri’nin bizlere öðretmiþ olduðu yollarý doðru anlamak ve buna uygun yaþayabilmektir. Çünkü Kur’an da tarif edilmiþ olan din/yaþam; her türlü konu için ilkeleri tanýmlanmýþ olan cennetdeki yaþam þeklidir.

...

382

AHLÂK Selâm; Esenlik, Barýþ ve Mutluluðun Nasýl Saðlanacaðýný Gösteren Allah Adýyla...

68. KALEM SURESÝ 4.Ayet (YNÖ meali) Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlâk üzerindesin. 4.Ayet (EHY meali) Ve herhalde sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin.

Bu açýdan bakýldýðýnda Teñri’nin ‘ahlâk’ a verdiði büyük önemin anlaþýlmasý yanýnda, yerdeki insanlar arasýndan peygamber olarak seçtiði insandaki ‘ahlâk’ýn en güvenilir ve belirleyici özellik olarak dile getirilmiþ olmasý da anlamlý ve önemlidir. Ýnsanlýk mutluluða ve huzura ancak ahlâki olgunlukla ulaþabilir. Mutluluðun tanýmýný ve çeþitlerini anlatabilmek gibi, tüm insanlar için ayný biçimde yaþanabilecek bir mutluluðu tarif edebilmek de mümkün deðildir.

383

Susamýþken kana kana su içebilmek, kýzgýn Güneþ’in altýnda bir aðaç gölgesi bulabilmek, özlediklerini bir anda karþýsýnda görebilmek gibi, insanýn saðlýðýna veya sevdiðine kavuþmasý da yaþanacak ayrý ayrý mutluluklardýr. Ýnsandan insana deðiþen mutluluk kavramý için bir genelleme yapmak gerekirse, ‘mutluluk, insanýn o anda ihtiyacý olan madde veya manâya kavuþmasý, sahip olmasý’ olarak tanýmlanabilir. Keyifli bir yemek yemek aileyle, derin bir sohbete dalmak dostlarla, el ele yürümek sevilenle. Tüm bu mutluluklarý doya doya yaþayabilmek için gerekli olan þey; insanýn önce kendisiyle, doðayla ve bunlarýn sonucunda da yaþamla barýþýk olmasýdýr. Ýnsanýn iç huzuru olmadýkça yaþayacaðý sadece anlýk mutluluklardýr. Paylaþýldýðýnda mutluluðun daha güzel olmasý ve büyüyeceði de baþka bir gerçektir. Bu da diðer insanlarla iletiþim içinde ve uyumlu yaþamanýn gerekli olduðunu gösterir. Kendisi dýþýndaki insanlarýn mutsuzluðuna sebep olan bir mutluluðu yaþamaya çalýþan insan yalnýzdýr ve zaten bu; erdemleri olan ve ahlâki olgunluða eriþmiþ bir insanýn ne kabul edebileceði ne de katlanabileceði bir durum deðildir. Güzel ahlâk sahibi olmak mutluluðun en önemli kaynaðýdýr. Ýnsanýn sahip olduðu diðer tüm erdemler ancak ahlâki olgunluða eriþmekle deðer kazanýr. Ahlâkýn yokluðu, diðer sahip olduklarý insaný önemli yapmaya yetse bile onu deðerli olmaktan uzaklaþtýrýr. Yerde birbirinden farklý din inançlarýna/yaþam ilkekerine rastlamak mümkündür. Ancak ahlâk evrenseldir. Ahlâk olgusuna sahip bir insan, dini inancý, gelenek ve görenekleri farklý olan her toplumla çatýþmadan yaþayabilir, her toplumda kabul görür ve mutlu olur. Ahlâklý insan, aslýnda çevresinden önce kendisine saygýsý olan insandýr. Kendisini, güzel olmayan ve çevresinin mutsuzluðuna sebep olacak durumlara düþürmemeye dikkat ederken ayný zamanda çevresine saygýlý davranma içerisindedir. Ahlâklý olmak, sevildiðini ve sayýldýðýný hissettirir insana. Bu duyguda beraberinde iç huzuru getirir ve mutluluk ancak o zaman insan hayatýnda tam ve kesintisiz olarak yer alýr.

384

AHLÂK

Sevmek gibi, ahlâklý olmak da öðretilebilir insanlara. Fakat bu, sözle veya yazýp çizmekle deðil, ancak kendi davranýþlarýmýzla örnekler teþkil ederek mümkündür. Kendimize yapýlan saygýsýz ve ahlâksýz bir davranýþ, bizlere ayný þekilde karþýlýk verme izinini vermez ki bu da; insan olduðumuzu göstermenin en iyi yoludur. Ahlâklý olmayý aktarabilmek, ahlâký taþýyan bir araç olmakla deðil, ahlâkýn sahibi olabilmek amacýnda büyük bir gayret içerisinde yaþamakla ancak mümkün olabilir. Ahlâklý olmanýn ne olduðunu bizlere anlatacak ve de öðretecek en kýsa yol; insanýn kendisine davranýlmasýný istediði þekilde çevresine davranmasýdýr. Bu þekilde yaþayabilmeyi baþarabilmek de ahlâklý olmanýn en güvenilir kanýtý olacaktýr.

...

385

386

ATATÜRK VE DÝN ÝNANCI Gâlib; Her Hâl ve Þartta Galip Gelen Allah Adýyla...

Mustafa Kamâl Atatürk’e yapýlan en büyük haksýzlýk; inancý konusunda söylenenler, atýlan iftiralardýr. Acý olan þey ise; bu konuda ulaþýlmak istenilen amaca hizmet edenlerin, Atatürk’ün inancý olmadýðýný sananlardan daha çok ve de bilinçli olarak, Atatürk’ün inancýnýn ne kadar doðru ve güçlü olduðunu ve bu konuda yapmaya çalýþtýklarýný yakýndan bilenlerin olmasýdýr. Atatürk’ün, Allah ve islam inancýný bizlere anlatan en doðru bilgi kendisinin bu konudaki sözleridir. Mustafa Kamâl Atatürk’ün yaptýðý konuþmalarda inancýyla ilgili olarak söylediklerinin yanýnda, savaþlar sýrasýnda farklý cephelerden arkadaþlarýna ve diðer komutanlara yazdýðý mektuplar da bugüne ulaþan yazýlý resmi belgelerdir.

* “Mustafa Kemal, Fuat Bulca’ya 1913 Temmuz sonrasýnda, evliliði dolayýsýyla gönderdiði mektupda, Allah’tan muvaffakiyet temenni ediyordu. “Kardeþim Fuat, Mektubunu aldým. Cenab-ý Haktan evliliðinin mesut ve mübarek olmasýný bütün saflýðýmla dilerim. ... * BÝR ÖMRÜN ÖTEKÝ YÜZÜ, Sinan Meydan, 2002

387

Rasim, Hamdi ve diðer arkadaþlar ne âlemdeler? Vataný kurtarmak için þimdiye kadar olduðundan ziyade gayret ve fedakarlýk lazýmdýr. Endülüs tarihinin son sayfalarýný okuyunuz. ... Allah nasip ederse mücadele sahasýnda birleþiriz. Eðer Allah öyle takdir etmiþse ahrette buluþuruz. Allahaýsmarladýk Fuat’ým. (Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt I, s.38) Mustafa Kemal’in Fuat Bulca’ya yazdýðý bu mektup dikkatle okunduðunda, mektubun son derece inançlý bir Müslüman’ýn kâleminden çýktýðý fark edilecektir. Mustafa Kemal bu mektupda sadece ilahi güce olan teslimiyetini dile getirmekle kalmamýþ, ayný zamanda “Endülüs tarihinin son sayfalarýný okuyunuz” ifadesiyle, islâm tarihinden ilham aldýðýnýn ip uçlarýný da vermiþti. Mustafa Kemal’in daha çok cephelerden gönderdiði mektuplardaki belli baþlý dinsel vurgular þu þekilde özetlenebilir; Bakalým Allah ne gösterecek. (Salih Bozok’a – 1911) Muvaffakiyet Allah’tan. (Fuat Bulca’ya – 1911) Ýnþallah dönmek nasip olursa size günlerce anlatacak hikayelerimiz var. (Salih Bozok’a – 1911) Dünya insanlar için bir dar’ý imtihandýr. (Madam Corinne’ye –1914) Mustafa Kemal Paþa, milli mücadelenin þartlarýný ve halktaki ‘gizli gücü’ þu sözlerle dile getirmekteydi; “Türk milleti, Allah’ýn inayetine güvenerek hayatýný kurtarmaya, yaþamak hakkýna malik olduðunu dünyaya göstermeye azmettiði gün, bütün vesaitten mahrum, yanlýz iman aþký ve istiklal kuvvetine malik idi.” (Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, (A.T.T.B.), Cilt IV, Ankara 1964, s.4) Atatürk’ün laiklik anlayýþýna göre, devlet, insanlara dinsel telkinlerde

388

ATATÜRK VE DÝN ÝNANCI

bulunamayacaðý gibi, inanan insanlarýn inançlarýný etkisizleþtirmeye çalýþmaz. Fakat, kendi dinsel doðrularýný devletin iþleyiþ mekanizmasýna yerleþtirmeye çalýþanlara ise asla izin vermez. Atatürk, laikliðin din ve devlet iþlerinin birbirinden ayrýlmasý dýþýnda, herkese din ve vicdan özgürlüðü tanýnmasý anlamýna geldiðini þu sözlerle ifade etmiþtir. “Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanýnýn emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygý gösteririz. Düþünüþe ve düþünceye muhalif deðiliz. Biz sadece din iþlerini, millet ve devlet iþleriyle karýþtýrmamaya çalýþýyoruz. Kasta ve fiile dayanan taasupkar hareketlerden sakýnýyoruz. Gericilere asla fýrsat veremeyiz.” (Neda Armaner, “Atatürk Din ve Laiklik”, Atatürkçülük, II.Kitap, Ýstanbul, 1988, s.324) Atatürk’ün laiklik anlayýþýna göre, devlet deðiþik dinlere inananlar karþýsýnda olduðu gibi, inanmayanlar karþýsýnda da tarafsýzlýðýný korumalýdýr. “Laiklik ne dinsizleþtirmektir ne de dinlileþtirmedir. Din karþýsýnda yansýzlýktýr, hoþgörüdür. Bu yüzden de saygýdýr. Dahasý, “laiklik dinsizlik deðildir” demenin, dinsizlik suçlamasý karþýsýnda bir ezikliði, hatta dinden bir tür özür dilemeyi çaðrýþtýrdýðý da unutulmamalýdýr. Öte yandan laiklik, hukuksal tanýmlardan çýkýp, salt felsefesel ve ahlâksal alanlardan devlet gücüyle kaldýrýlan, dinsel öðretiler yasaklanan, yahut ta devlet dinsizliði özendiren, ya da ona sahip çýkarsa, dinsizlikte dinsel inanç olduðundan artýk laiklikten deðil, ... din karþýsýnda devletin yansýzlýðýný yitirmesinden söz edilebilir. Böyle bir devlet aþýrý uçlara kayarak , laik niteliðini yitirme tehlikesiyle karþý karþýya kalacaktýr. Devletin din ile içli dýþlý olmasý kadar, devletin dinler karþýsýnda tarafsýzlýðýný yitirdiði bir toplumda, laiklikten söz edilemez. Dolayýsýyla laiklik, din özgürlüðünün de güvencesidir.” (Sami Selçuk, Laiklik, Ýstanbul 1994, s.18)” 'Din devleti' veya 'Ýslam Cumhuriyeti', daha bu tanýmlamanýn yapýlmasýnda bilgi yanlýþlýðý içerir. Çünkü kutsal kitaplar devletlerin resmi iþlerinin yapýlmasýnda kullanýlmasý için yere indirilmemiþtir. Kutsal kitaplarýn öðretileri sosyal ve ticari yaþamýn temel ilkelerini öðretir. Allah’ýn dinine

389

inanmak; Allah’ýn öðretmiþ olduðu yaþam ilkelerini kabul etmektir. Eðer Kur'an'la bir devlet yönetilebilseydi bugün ne Ýran'da, ne de Suudi Arabistan'da insanlarýn yazmýþ olduðu yüzlerce kanun ve yasalar olmazdý ve hatta Kur'an yeterli olmuyormuþçasýna insanlarýn ilave kanunlar yazmasý da inançsýzlýk olurdu. Ýnsanlarý kendi çýkarlarý doðrultusunda yönetebilmek, istemedikleri ve iþlerine gelmeyen sorularý cevaplandýrmak istemeyen zihniyetler, insanlýk tarihi boyunca Allah'ýn sözlerini ve öðütlerini saptýrmýþlar ve Allah korkusuyla yönetmeye çalýþarak insanlýðý maddi ve manevi olarak sömürmüþlerdir. Semavi kitaplar; Allah’ýn, tüm insanlýða seslendiði ve siyasi yönetim biçimleri de dahil olmak üzere her türlü sosyal iliþkide insanlara barýþ ve adalet için yol gösteren öðütleridir, yönetici olmak isteyenler için siyasi söylem malzemesi deðildir. Cumhuriyet, krallýk, imparatorluk, kominizm, faþizm ve diðer tüm yönetim biçimleri ve bunlara verilen bu adlar, insanlarýn ortaya koyduðu yönetim modelleri ve kavramlardýr. Allah, yere indirdiði hiçbir Kitap’da bunlardan herhangi birini önermemiþ ya da herhangi birine yönlendirmemiþtir ve yönetim biçiminin adýnýn ne olduðu da Allah'ýn ilgilendiði þey deðildir. Allah'ýn izlediði; herhangi bir yönetim modelinin içeriðindeki zihniyet ve davranýþ biçiminin nasýl olduðudur. Ahlâkýn, adaletin, barýþýn ve yardým etmeye yönelik bir iradenin yönetimde olup olmadýðýdýr. Sözlük anlamý 'din ve devlet iþlerinin ayrýlmasý' olan laiklik tanýmlamasýnda ‘din’ adýnýn doðru anlamý olan ‘yaþam’ kullanýldýðýnda, ‘yaþam ve devlet iþlerinin ayrýlmasý’ sözü oluþuyor ki bunun da fiziksel olarak mümkün olmadýðý kendini hemen göstermektedir. Sadece bir adýn doðru anlamýný bulmanýn, yýllardýr yaþanan anlaþmazlýklarý nasýl çözebileceðini görebiliyor musunuz? Devletin yönetim iþlerinden baðýmsýz olan ibadetlerdir, din; yani yaþam deðildir. Semavi kitaplarýn tümünün amacý; Allah'ýn, umutla var ettiði, akýlý iþletme özelliðine sahip varlýk olan insan toplumlarýnýn barýþ içinde yaþamalarý için eðitmek ve insan toplumlarýnýn düþmaný olan halklarýn tuzaklarý konusunda uyarmaktýr. Devlet yönetimi ise toplumlarýn huzurlu ve mutlu yaþamasý için alýnan kararlar ve yapýlan çalýþmalardýr.

390

ATATÜRK VE DÝN ÝNANCI

Aralarýnda fark yoktur. Devlet yönetimi; dinin/yaþamýn; yani sosyal ve ticari iliþkilerin adaletle ve sevgiyle insanlar tarafýndan yönetilmesidir. Ahlâk ve merhamet erdemi olmayan akýl ve böyle bir akýlla oluþturulan adalet anlayýþý zulmü ve haksýzlýðý getirir. Haksýzlýðýn yaþam bulduðu yerde adalet olmaz. Adaletin olmadýðý ortamda da barýþ saðlanamaz. Kur'an'da hukuk kavramý ahlâk temeline oturtulmuþtur. Ahlâk ile ilgili ayetler, hukuk ile ilgili ayetlerden önce indirilmiþlerdir. Ahlâk temeline oturmayan hukuk mutlak adaleti dimdik ayakta tutamaz, önce hukuk çöker ve beraberinde devletin yýkýlýþýna yol açar. Bu nedenle, ahlâk erdemi olmayan akýlýn deðeri olmadýðý gibi böyle bir akýlla verilen kararlar da insanlýða hep acý vermiþtir. Allah’ýn ilimiyle var ettiði doðanýn kanunlarý ile tabiatdaki varlýklar nasýl iç içe ve uyumlu iseler, nasýl doðada bir çatýþma, uyumsuzluk yok ise, insanlarýn koyduðu kanunlar da eðer Allah’ýn kutsal kitaplarda öðrettiði ilkeler/ Allah’ýn iradesi temel alýnarak oluþturulursa ayný düzen, huzur ve uyum toplumlarýn yaþamlarýnda da saðlanacaktýr. Bu irade; ahlâklý, merhametli, adaletli, barýþa ve yardým etmeye yönelik yaþamak ve yönetmektir. Siyasi yönetim biçimleri de dahil olmak üzere bir iþi Kur'an'a uygun ve Allah adýyla yapmanýn doðru ve þahsi çýkar peþindeki insanlar tarafýndan saptýrýlmamýþ olan anlamý budur. Allah, Kur’an’da, yönetim þeklinin seçme ve seçilme esasýna göre yürütülmesini söylemiþtir. Babadan evlada geçen bir yönetim þekli önermemiþtir. 4. NÝSA SURESÝ 59. Ayet (YNÖ Meali) Ey iman sahipleri! Allah'a itaat edin. Resule ve sizin içinizden olan/sizin seçtiðiniz hüküm ve yetki sahiplerine de itaat edin. Sonra bir þeyde tartýþmaya girdiniz mi, eðer Allah'a ve âhiret gününe inanýyorsanýz, onu Allah'a ve resule arz edin. Böyle yapmanýz hem daha hayýrlý hem de sonuç bakýmýndan daha güzeldir.

391

59. Ayet (EHY Meali) Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin, sizden olan yetkililere de. Sonra bir þeyde anlaþmazlýða düþtünüz mü, hemen Allah'a ve Peygamberine arz edin onu, eðer Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanan müminler iseniz. Bu hem hayýrlý hem de netice itibariyle daha güzeldir. 42. ÞÛRA SURESÝ 38. Ayet (YNÖ Meali) Rablerinin çaðrýsýna cevap verirler, namazý/duayý yerine getirirler. Ýþleri/yönetimleri, aralarýnda bir þûra'dýr. Kendilerine verdiðimiz rýzýklardan infak ederler. 38. Ayet (EHY Meali) Onlar, Rablerinin davetini kabul etmekte ve namazý kýlmaktalar; buyruklarý aralarýnda danýþýklýdýr (iþlerini de aralarýnda danýþarak çözerler) kendilerine verdiðimiz rýzýklardan baþkalarýna daðýtýrlar;

(Þura: Karþýlýklý tartýþýp görüþerek karar alma. Ýþleri bu tür kararlarla yürütme. Yönetimi, seçen ve seçilenlerin karþýlýklý denetimleriyle yürütme.) 3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ 161. Ayet (YNÖ Meali) Bir peygamberin emanete hýyanet etmesi/kamu malýndan aþýrmasý olacak þey deðildir. Her kim hýyanet eder, kamu malýndan bir þey aþýrýrsa, aþýrdýðýný kýyamet günü yüklenip getirir. Sonra her benliðe; kazandýðý tam olarak ödenir. Hiç birine zulmedilmez. 161. Ayet (EHY Meali) Bir peygamberin emanete hiyanet etmesi olur þey deðildir. Her kim hiyanet ederse, ganimet ve hasýlattan bir þey aþýrýrsa kýyamet gününde boynuna aldýðý þeyi yüklenerek getirir. Sonra da herkese kazandýðýnýn karþýlýðý ödenir, hiç birine haksýzlýk edilmez.

Bir dernek, vakýf, siyasi parti veya herhangi bir sistemin kuruluþunda söz konusu olduðu gibi, bir devletin kuruluþunda da kurucu'nun ilkeleri temeldir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Mustafa Kamâl

392

ATATÜRK VE DÝN ÝNANCI

Atatürk, Laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin siyasi iradesini belirlemiþ, bunu 'ilkeleri' olarak ortaya koymuþtur. Bu ilkelerin hepsi ahlâk, adalet, barýþ ve herkesin kendi iradesi ile karar verdiði seçim temeline oturmuþtur. Komünizm, faþizm gibi siyasi yönetim modelleri ortaya çýktýklarý yüzyýl içerisinde çökmüþ, yok olup unutulmuþken, Atatürk'ün ilkeleri ile belirlediði siyasi irade ise, 21. yüzyýla da kendisini taþýmýþtýr. Bu iradeye ne pahasýna olursa olsun sahip çýkýlacak, ebediyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin siyasi iradesi olarak yaþayacaktýr, ÖK’ümüz Teñri iziniyle.

* “Mustafa Kemal’in milli mücadele sýrasýnda dinden aldýðý desteðin unutulmasýnýn bir diðer nedeni, ülkemizde din adýna yapýldýðý söylenen þeylerin bir çoðunun geri, ilkel, baðnaz, çað dýþý bulunarak reddedilmesi, bu bakýmdan aydýnlýðýn, çaðdaþlýðýn sembolü olarak görülen Mustafa Kemal’in Ýslam düþüncesiyle hiçbir þekilde bir baðýnýn olmayacaðýna toplumu inandýrma gayretidir. Bu davranýþ, dinsel etiketi olan herhangi bir þeyden olumluluk beklenmemesi anlayýþýnýn bir uzantýsý olarak da deðerlendirilebilir. Özellikle aydýnlar arasýnda neyin dini olup olmadýðýný araþtýrmak, din sömürüsü ile mücadele etmek yerine, din etiketi taþýyan her þeyden uzak durmanýn adeta bir genel kural haline gelmesi, Mustafa Kemal’in dinle hep çatýþma halinde olduðu bir inancýn yaygýnlýk kazanmasýna yol açmýþtýr. Aydýnlarýn bu konuda zaman zaman vurdum duymaz,zaman zaman da bilinçli bir þekilde Atatürk ve din arasýnda çatýþma ve mesafe olduðu fikrini besledikleri görülmektedir.” Sinan Meydan’ýn yapmýþ olduðu bu araþtýrmalara ve doðru gözlemlere, Atatürk’e inancý olmadýðý görüntüsü verme giriþimin niçin yapýldýðýný da eklemek doðru olacaktýr. Atatürk’ün, Kurtuluþ Savaþý’nýn kazanýlmasýna kadar insanlarýn inançlarýný kullanarak onlarý bir araya getirdiði, cumhuriyetin ilanýndan sonra kurmuþ olduðu laik siyasi sistem ile Türk milletinin Ýslam ile baðlarýný kopardýðý iddiasý; doðrunun bilinmemesi, daha doðrusu birileri tarafýndan bilinçli olarak bu þekilde öðretilmeye çalýþýlmasýndandýr. Bunun * BÝR ÖMRÜN ÖTEKÝ YÜZÜ, Sinan Meydan, 2002

393

sebebi uzun vadeli bir planýn en önemli ilk adýmlarýndan biridir. Bu ‘birileri’; devletimizin, Atatürk’ün ölümünden yýllar sonra parçalanabilmesi ve ‘büyük Esrail devleti’ nin kurulmasý sandýklarý siyonizmin amacýna ortak olmuþ insanlardýr. Atatürk’ün ölümünden sonra ülke yönetimini ele almýþ ve ülkemizi bugünkü durumuna getirmiþlerdir. Ýstenilen, Atatürk’ün inanç düþmaný olduðunun Türk milleti tarafýndan kabul edilmesi ve bunun sonucunda tam baðýmsýz Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Gazi Mustafa Kamâl Atatürk ile Türk milletinin gönül baðýný koparmaktýr. Bizleri, O’nun ilkelerinin ve kurmuþ olduðu devletin devamýnýn takipçisi ve koruyucusu olmayan bir millet haline getirmektir. Bu durumu oluþturarak, Kurtuluþ Savaþý gerektirecek bu günlere gelindiðinde, Türk milletinin yeniden bir yumruk olmasýný engellenmeye çalýþmaktadýrlar. Çünkü, Atatürk’ün devletimizi kurduðu siyasi irade, siyonizme hizmet edenlerin Türk milletini boyunduruk altýna alma ve kapý kullarý halinde rezillik içinde yaþatma amaçlarýnýn gecikmesine sebep olmuþtur. Kuvay-ý Milli ruhunun silinmesine, Çanakkale savaþýnda ortaya konan inanç birliðinin ve yurdumuzu topyekün savunma kararlýlýðýnýn tekrar oluþmamasýna çalýþmaktadýrlar. Ama sadece çalýþmaktadýrlar... Çünkü ‘doðru’ her zaman ‘su üstüne’ çýkmýþ, kendisini görünür/bilinir kýlmýþtýr ve kan görevini, her zaman yapmýþtýr. Mustafa Kamâl Atatürk’ün inancýný gösteren daha birçok yazýlý belge vardýr. Bir insanýn sözlerini doðrulayan þey ise; o konuda yaptýðý iþlerdir.

* “Atatürk, “dinsel inkilaplarýyla” Türkiye’de bir bakýma dinsel aydýnlanma baþlatmýþtý. O, Ýslamýn temel kaynaklarý üzerinde yaptýrdýðý çalýþmalarda Türk-Ýslam dünyasýnda uzun zamandýr ihmal edilmiþ olan bir konu üzerine eðilme ihtiyacý duymuþtu. Çok sayýda dini kitap bastýrarak, halkýn kulaktan dolma, yanlýþ ve eksik olarak öðrendiði Ýslami bilgilerini kitabi bilgilerle düzeltip din konusuna daha bilinçli yaklaþmasýna çalýþmýþtý. 1924 yýlýndan 1950 yýlýna kadar 352.000 takým Türkçe dini kitap bastýrýlmýþ ve bunlar Atatürk döneminden baþlayarak yurdun en ücra köþesine kadar daðýtýlmýþtý. * BÝR ÖMRÜN ÖTEKÝ YÜZÜ, Sinan Meydan, 2002

394

ATATÜRK VE DÝN ÝNANCI

Bu kitaplarýn daðýlýmý þöyledir. 45.000 adet Kur’an’ý Kerim tercüme ve tefsiri (19’ar cilt) 60.000 adet Buhari hadisleri tercüme ve izahi (12’þer cilt) 247.000 adet din kültürü eserleri. (Manaz, Atatürk Reformlarý ve Ýslam, s.147) Bütün bu rakamlar Atatürk’ün ve Türkiye Cumhuriyeti’nin dine karþý kayýtsýz kaldýðýný, “negatif” yaklaþýmlar sergilediðini ileri sürenlere, anlamlý bir cevap niteliðindedir. Atatürk Türkiye’sinin “dinsel aydýnlanmayý” hedefleyen bu icraatlarýný görmemezlikten gelen zihniyet sahipleri Osmanlý Devleti’nde 15. yüzyýldan itibaren basýlan dini eserlerin sayýsýný merak edip araþtýrma ihtiyacý duymuþ olsalardý genç Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Atatürk’ü daha iyi anlayacaklar ve takdir edeceklerdi. Osmanlý Devleti’nde 1400 ile 1730 yýllarý arasýnda yani yaklaþýk 300 yýllýk bir dönemde telif olarak 14 tefsir, 48 fýkýh, 25 akit ve kelam, 11 ahlâk ve sadece 1 tane de hadisle ilgili, yani kýsaca dini içerikli olmak üzere toplam 99 eser yazýlmýþtý. Ayrýca “Funun’ý Aliye” ibaresinden dini nitelikli olduklarý bilinen 30 ve sayýlarý belirsiz en az 14 çalýþma yapýldýðý görülmekteydi. Toplam 234 telif eserden 143’ü dini nitelikli idi.(Fahri Unan, Medreselerinde Ýlmi Verimi ve Ýlim Anlayýþýný Etkileyen Amiller”, Türkiye Günlüðü, s.58. Kasým-Aralýk 1999, s.98). Bu tablo dinsel nitelikli bir imparatorluk olarak tanýmlanan Osmanlý Devleti’nin 300 yýllýk sürede dini eser yazýmý ve basýmý konusunda oldukça kýsýr olduðunu ortaya koymaktadýr... Ayrýca Osmanlý Devleti’nde dinsel alandaki kitabi çalýþmalarýn azlýðý yanýnda, bu çalýþmalarýn halka ulaþmasýnýn da ne kadar güç olduðu tahmin edilebilir. Osmanlý Devleti 1727 yýlýnda matbaayla tanýþmasýna raðmen, çýkar amaçlý gerici zihniyet Ýslamýn kitabi olarak halka ulaþmasýna, yani matbaada dini kitap basýmýna karþý çýkmýþtý. Bundan dolayý Osmanlý halkýnýn zaten sýnýrlý olan bu dinsel yapýtlarla tanýþmasý neredeyse imkânsýzlaþmýþtý. Ýþte bu eksikliði fark eden Atatürk, Ýslamýn temel kaynaklarý

395

baþta olmak üzere birçok dinsel nitelikli eser tefsir ve tercüme ettirerek halkýn dini konulardaki kitabi bilgi eksikliðini gidermeye çalýþtý. Atatürk’ün inkýlap programýnýn din alanýndaki en kritik aþamasýný, Ýslam dininin temel kaynaðý Kur’an-ý Kerim’in Türkçe’ye tercümesi ve Türkçe okunmasý ile ilgili düzenlemeler oluþturmaktaydý. Atatürk bu konuda þöyle diyordu: “... Türk Kur’an’ýn arkasýndan koþuyor; fakat onun ne dediðini anlamýyor. Ýçinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapýyor. Benim maksadým, arkasýndan koþtuðu kitapda neler olduðunu Türk anlasýn...” (Osman N.Ergin, Türk Marif Tarihi, Cilt V, Ýstanbul 1977, s.1950). Atatürk’e göre, “Bir insanýn anlamadýðý ve bilmediði þeye tam ve içten inanmasý imkânsýzdý. Tam ve gerçek iman ancak bilmekle mümkün olabilirdi. Ýbadette kul için þart olan huþu ve samimiyet de yine ancak okuduðunu anlamýþ olmakla saðlanmýþ olurdu. Geçmiþte Türkler kendi ulusal dillerinde deðil sadece Arapça’yla Allah’a duada bulunduklarý için ne yaptýðýný ve yapacaðýný bilmeksizin adeta bir sözcüðün bile anlamýný anlamadan Kur’an’ý ezberleyip beyni sulanmýþ hafýzlara döndüler.” (Afet Ýnan, Medeni Bilgiler ve Atatürk’ün El Yazýlarý, s.365-367) Atatürk ve din konusunda ABD büyükelçisi Sherrill’in söyledikleri ayrý bir önem taþýmaktadýr. Çünkü, adý geçen büyük elçi Atatürk’le din konusunda bizzat tartýþmalara girmiþ ve Atatürk’ün nasýl bir din görüþüne sahip olduðunu iyi gözlemlemiþti. Sherrill, Atatürk’ün din görüþü hakkýnda þunlarý söylemektedir: “Dini devletten ayýrmasý dinsizlik deðildi. Bunu kutsal kitabý kendi dillerinde yayýnlatarak, bir elle aldýðýný diðeri ile vererek kanýtladý. Herkesin kendisi okumasý için kutsal kitabýn sayfalarýný açtýysa O’na dinsiz demek haksýzlýk olmaz mý? Kesinlikle evet. Þüphesiz Gazi, bizim G.Washington’umuz gibi dindar deðil. Ama kabul gerekir ki, basit bir tren kondüktörünün ve yüz binlerce basit Türkün hergünkü yaþamýna Kur’an’ý sokan adam hiç þüphesiz saygýdeðer bir dini ihtilal yapmýþtýr.

396

ATATÜRK VE DÝN ÝNANCI

Agnostik(Fizik ötesi þeylerin bilinemeyeceðine inanan) hatta, din düþmaný diye suçlayanlara karþý, Gazi’nin Allah’a inandýðýný söylemeliyim. Ýnsanlýðýn bir Allah’a sahip olma ihtiyacý ve hakkýna; insanýn Allah’a þahsen baðlanma ihtiyaç ve hakkýna inandýðýný da eklemeliyim. Ama bunun kalýplaþmýþ dualar aracýlýðýyla yapýlacak þey olmadýðýna da inanýyor.” (MILLENIUM,Bin Yýlýn Popüler Tarihi (1601-1700), S.7, Ýstanbul 2000, s.17) “ 'Türkler' diyor Atatürk, 'Ýslam olduklarý halde, bozulmaya,yoksulluða, gerilemeye maruz kaldýlar; geçmiþin batýl alýþkanlýk ve inançlarýyla Ýslamiyet'i karýþtýrdýklarý ve bu suretle gerçek Ýslamiyet'ten uzaklaþtýklarý için, kendilerini düþmanlarýnýn esiri yaptýlar. Gerçek Ýslam'ýn çok yüce, çok kýymetli gerçeklerini olduðu gibi almamakta inatçý bulundular. Ýþte gerilememizin belli baþlý sebeplerini bu nokta teþkil ediyor...' Sadi Borak, Atatürk ve Din, s.36-37 (Rönasans, Aralýk 1991s.61)” Dinin kurallarýný/doðru yaþam ilkelerini öðreten Allah’dýr. Bizlere düþen, evlatlarýmýza bu ilkelerin eðitimin vermektir ki en etkili ve doðru din/ yaþam eðitimi, kendi söz ve davranýþlarýmýzla doðru örnek teþkil etmektir. Din/yaþam eðitiminin verileceði yerler camîler, Kur’an kurslarý ya da sadece Ýmam Hatip Liseleri deðildir. Din/yaþam ilkeleri eðitiminin verileceði yer, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm resmi okullarýdýr ve bu eðitimin adý ‘din dersi’ deðil, ‘yaþam ilkeleri ve yurddaþlýk dersi’dir. Kur’an’ýn Türkçe olarak tüm okullarda okutulmasý zorunludur. Bu eðitim sonrasý, ahiret yaþamýna inanmak ya da inanmamak her öðrenenin kendi kararý olacaktýr. Çünkü Kur’an’da öðretildiði gibi dinde/yaþamda baský yoktur. Bu eðitimi alan insan, ‘din’in ne olduðunu ve ne olmadýðýný öðrenmiþ, ‘inancý’ konusunda kendi iradesiyle kendi kararýný vermiþ olur. Böylece artýk o yurddaþýn inanç konusunda sömürülmesinin ve þahsi çýkarlar için kullanýlmasýnýn yolu kapatýlmýþ olacaktýr.

Musrafa Kemal Atatürk: “Müslümanlarýn toplumsal hayatýnda, hiç kimsenin özel bir sýnýf olarak

397

varlýðýný korumaya hakký yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler dini hükümlere uygun hareket etmiþ olmazlar. Bizde ruhban sýnýfý yoktur. Hepimiz eþitiz ve dinimizin hükümlerini eþit olarak öðrenmeye mecburuz. Her kiþi dinini, din iþlerini, imanýný öðrenmek için bir yere muhtaçdýr. Orasý da okuldur.”(Din nedir, Ne deðildir?, Bütün Dünya, Þubat, S.2001/02,s.48-53)” Siyonizm, ön planda Ýngiliz devletini kullanarak Türkiye’de inanç konusunda iki büyük oyun oynamýþtýr. Bu oyunlarýn planlayýcýsý ve uygulatýcýsýnýn Ýngiltere devleti olmasýnýn sebebi Çanakkale savaþýdýr. Ýngilizler, Çanakkale savaþýnda yaþananlarý bizden çok daha iyi araþtýrmýþlar ve gördüklerini hiç unutmamýþlardýr. Siyonistler savaþý niçin kaybettiklerini iyi çalýþmýþ ve ayný þeyin baþlarýna tekrar gelmemesi için bu sebebi yok etmekten hiç vaz geçmemiþlerdir. Amaçlarý; Atatürk’ün inanç düþmaný olduðu düþüncesini saðlamak ve de Mustafa Kamâl’ýn yapmaya çalýþtýðýnýn aksine, Kur’an’ýn Türkçe olarak resmi okullarda okutulmasýný engellemek olmuþtur. Her iki amaç içinde Atatürk’ün ölümünden sonra devletimizi yönetenleri kullanmýþlardýr.

“Mustafa Kemal’in aðzýndan bir Çanakkale manzarasý; Bombasýrtý vakasý: “... Biz, ferdi kahramanlýk sahneleriyle meþgul olmuyoruz. Yalnýz size Bombasýrtý vakasýný anlatmadan geçemeyeceðim. Mütekabil siperler arasýndaki mesafemiz 8 metre, yani ölüm muhakkak muhakkak... Birinci siperdekilerin hiç biri kurtulamamacasýna kamilen düþüyor. Ýkincidekiler onlarýn yerine gidiyor. Fakat, ne kadar þayan’ý gýpta bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceðini biliyor, hiç ufak bir futtur bile göstermiyor; sarsýlmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur’an-ý Kerim, cennete girmeye hazýrlanýyor. Bilmeyenler, Kelime-i þahadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren þayan-ý hayret ve tebrik misalidir. Emin olmalýsýnýz ki Çanakkale Muhaberesini kazandýran bu yüksek ruhtur.” (Mustafa Kemal Atatürk, Anafartalar Hatýralarý, 1998, s.24)” Hiçbir ülkenin silahlý kuvvetleri uzaydan gelmez. Ya da ülkeler ilk önce

398

ATATÜRK VE DÝN ÝNANCI

kendi içlerinde silahlý kuvvetlerini oluþturup sonra aralarýnda deðiþ tokuþ yapmazlar. Her ülkenin silahlý kuvvetleri kendi milletinden oluþur. Herkesin mesleði ne ise, silahlý kuvvetler de bir meslektir. Barýþ zamanlarýnda ordu mensubu olanlar bu mesleðin gereklerini yapar, savunma, hayatta kalma ve gerekli olduðu durumlar için de taarruz etme sanatýný /kabiliyetlerini geliþtiriler. Yurdun bütünlüðü tehlikeye girdiðinde ise ülkenin yaþlý, genç, adam, kýz; bu topraklarý yurdu kabul eden, istiklâlin deðerini bilen ve haklý onurunu yaþamak isteyen herkes artýk bu yurdun bir askeridir. Günümüzde, sanki silahlý kuvvetler ve Türk milleti farklý toplumlarýn parçalarýymýþ gibi, ‘millet ile ordunun arasý soðutulmaya çalýþýlýyor’ gibi bir ifade kullanýlmaktadýr. Bu bilinçli olarak yapýlan yanlýþ bir tanýmlamadýr. Ýstenilen þey, Türk milletini kendi yurdunu savunmaktan soðutmaya çalýþmalarýdýr. Ýstiklâl Savaþý gazilerinin çerez parasý olan maaþlarý, bir güney Doðu gazisinin tazminatýnýn geri alýnmaya kalkýþýlmasýnýn sebebi de bu amaca hizmet etmek için yapýlan giriþimlerdir. Bizlere, ‘bu yurd için canýný ortaya koyanlara verilen deðere bakýn' mesajý vererek, bizleri topraklarýmýzýn savunucusu olma isteðinden soðutmaya çalýþmaktadýrlar. Bir milletin, ordusuna olan güveninin sarsýlmasý için önce kendisine olan güvenini kaybetmesi gerekir. Çünkü ordu ‘millet’tir, millet ‘ordu’ dur. Bu topraklarda Türk olma niteliðini kaybetmemiþ olanlar, bugün de ne dinlerinden/insanca yaþam ilkelerinden vaz geçtiler ne de yurdlarýndan. Kurtuluþ Savaþý’mýz öncesi saldýrý yakýnda üzerimize yine gelecek; inancýmýz, istiklâl ve yurd tutkumuzla ayný karþýlýðý bulacak, Teñri oluruyla.

“Bir gün Ýslam ülkelerinin birinden baðýmsýzlýk davasý için çalýþan liderlerden biri Atatürk’ü görmeye gelmiþti. - Bizim hareketin de baþýna geçmek ister misiniz? diye sordu. Mustafa Kemal: - Yarým milyonunuz bu uðurda ölür mü? diye sordu. Adamcaðýz yüzüne bakakaldý.

399

- Fakat Paþa Hazretleri yarým milyonun ölmesine ne lüzum var? Baþýmýzda siz olacaksýnýz ya... dedi. Mustafa Kemal: - Benimle olmaz beyefendi hazretleri, yalnýz benimle olmaz. Ne zaman halkýnýzýn yarým milyonu ölmeye karar verirse o vakit gelip beni ararsýnýz. diye sözünü tamamladý. (Atay, Çankaya,Cilt I,s.204-205)” Atatürk, halkçý bir liderdi. Her defasýnda milli mücadelenin kazanýlmasýndaki en büyük pay sahibinin kendisi deðil, millet olduðunu vurgulamaktaydý: “-... bütün yapýlanlar herkesten evvel büyük Türk milletinin eseridir. Onun baþýnda bulunmak bahtiyarlýðýna eriþmiþ bulunan bizler ise ancak onun þuurlu fedakarlýðý sayesinde ve fikir ve iman birliði içinde müþterek vazife görmüþ, öylece baþarý kazanmýþ insanlarýz; hakikat bundan ibarettir.” (Soyak,Atatürk’ten Hatýralar,Cilt I,s.50-51,1973) * "Ata'nýn dil ve tarih konularýyla yakýndan uðraþtýðý dönemdi. Zaman zaman Çankaya'daki toplantýlarýnda ben de çaðrýlý olarak bulunuyordum. Ýsteði üzerine de Dil Kurumu'nda etkin görev almýþtým. Din ve tasavvuf konularý üzerindeki çalýþmalarýmý da biliyordu. Böyle bir araþtýrý toplantýsýnda birden bana seslenerek: -' Sizden bir ricam olacak. Bir ülkeye ve ulusa Tanrý katýndan bir yalvaç (peygamber [Farsça]) niçin gönderilir?' dedi. Þu yanýtý verdim : -' O ülke ve ulus ya da kavim, bilinen ve benimsenen Tanrýsal buyruklar, âhlak düzeni ve iman gereklerini toptan inkar eder ve dünya için olumsuz örnek olursa onlarý doðru yola iletmek için Tanrý görevlendirir. Bütün Tanrýsal betiklerin (kitaplarýn) birleþtiði gerçek budur.' Nasýl derinden bir soluk aldýðý, yüzündeki mutluluk çizgileri, baþýyla onaylamasý gözlerimin önündedir. Dedi ki: - ‘ Evet çok haklýsýnýz. Ýþte bu nedenledir ki yüce Tanrý, Türk ülkelerine ve ulusuna, bir yalvaç göndermek gereðini duymamýþtýr. Çünkü Türk ulusu, Ýslam'dan çok çok önce tek Tanrý ýnancýna iyeydi (sahipti). Âhlak yapýsýný da hiçbir çaðda bir yalvaca gereksinecek kadar yitirmedi. Kiþioðlunun yap-

400

ATATÜRK VE DÝN ÝNANCI

týðý putlara da tapmadý.' Sonra da su açýklamada bulundu : -' Geçenlerde Ürdün Emiri Abdullah ülkemizdeydi. Þöylesi sýrasýnda konu, Ýslam alemi için kutsal sayýlan yerlere geçmiþti. Biliyorsunuz, bu kiþinin babasý Mekke Emiri þerif Hüseyin Pasa, 1. Dünya Savaþý'nýn en bunalýmlý döneminde, Ýngilizler’le iþbirliði yaparak Osmanlý Devleti'ne karþý ayaklanmiþ ve HicazFilistin cephesinin düþmesine asýl neden olmuþtu. Emir Abdullah, üç yalvaç Hz. Musa, Hz. Ýsa ve Hz. Muhammed'in ayný çevre ve ayný kavimler, yani Sami kavimleri Museviler ve Araplara gönderildiðini, bu nedenle de bu yerlerin Musevilik-Ýsevilik-Muhammedilik için kutsal olduðunu, bu kutsallýðýn da sürdüðünü söyledi. Oysa biliyorsunuz biz Türkler, Ýslam'ý tek Tanrý inancýný getirdiði için benimsedik. Onun dünya hareketi olabilmesini de kafa ve kýlýcýmýzla biz saðladýk. Türkler Müslüman olmasaydý Ýslam, Musevilik gibi yerel bir din olarak kalýrdý. Ýslam alemine bu gerçeði anlatmak gerektir. Araplar, topraklarýna üç Tanrýsal din yalvacýnýn gelmesiyle övünüp üstünlük öne sürerler. Bizi de bu durumda olmadýðýmýzdan küçümserler. Aslýnda bu bizim âhlak ve insanlýk benliðimizi, hiçbir çaðda bir yalvaca gereksinecek kadar yitirmemiþ olmamýzýn Tanrýsal deðerlendirmesi ve onayýdýr. Çünkü hangi yalvacýn nerede yol gösterme görevi yapacaðý Tanrý'nýn takdiridir. Bu gerçekleri algýlayabilmiþ din adamlarýmýzýn ulusumuza bu gerçekleri anlatarak o topraklarda aradýklarý asýl esinlenme ve erk (kudret) kaynaðýnýn kendi yurdu olduðunu, karþýdakilerin, atalarýnýn ayýbýný kapatmak için uydurduklarýna inanmamalarýný saðlamalarý asýl görevdir.’ Velet ÝZBUDAK (Atatürk'ün Dine Bakýþý) : Bazýlarýnýn kafalarý, kalýn olduðu için deðil de, farkýna varýlmasýný istemedikleri için belirginleþtirmek, Gazi Mustafa Kamâl Atatürk’ün aziz hatýrasýna bir borçtur; Atatürk gibi olabilmek için inanç sahibi olmak da þartdýr. Her ilkesiyle Atatürk gibi olmayý baþaranlar; inanç sahibi olan Kuvay-ý Milli’yecilerdir. Rozet Atatürk’çüleri sadece laf üretir, Atatürk’ü överler. Atatürk’ün ilkeleriyle iþ yapmaz, baþarýlarýný anlatarak yaþarlar. Adaletinin yanýnda merhameti olmayan, bunlara cesareti ekleyemeyen, bu erdemler ile birlikte sevgi için yaþamayan, Atatürk gibi olamaz.

401

Mustafa, ‘f’ harfinden dolayý Türkçe bir isim deðildir. KAMÂL ATATÜRK ; ÖK AM ËL ATA TÜR-ÖK ÖK; Allah/Teñri AM; sevgi ËL; iletme ATA; var edilen TÜR-ÖK/TÜRK; bir insan toplumu (ÝT-AT) KAMÂL ATATÜRK; Teñri’nin sevgisini ileten var edilen Türk. Sizler o’nu eksik öðrettiniz. Sizler o’na ihanet ettiniz. O sizleri, ecdadýnýzý tuzaða düþürmüþ olanýn elinden kurtamýþken, siz o’nun size kazandýrdýðý þerefi çiðneyenlerle ortak oldunuz. O sizleri kurtarmak için gönderilmiþken, siz bunu kavrayamadýnýz. Gazi Mustafa Kamâl Atatürk’ün aþaðýdaki sözü, üzerinde derin derin düþünülecek sözdür.

* “Atatürk, Milli Mücadele’nin bir ‘kutupsal çýlgýnlýk’ olduðunu söyleyenlere “hayýr, bu bir kutsal hesap meselesiydi” diye cevap vermiþ, bu hesabý yaparken Türk’ün mayasýndaki cesarete, karakterindeki asalete ve Türklük duygusunun gücüne, ve özellikle Milliyetçiliðin nasýl bir kuvvet kaynaðý olduðu ve tarihin akýþýný nasýl etkilediði bilincine güvenmiþtir.” Türk milleti, artýk kapýmýza dayanmýþ olan kutsal hesaplaþmada, adaletin, barýþýn ve insan toplumlarýnýn düþmaný siyonizme karþý cihad ederek inancýn bu en son ve en zor sýnavýndan ÖK’ümüzün oluru ve yardýmýyla baþarýyla geçecek. Teñri, cihad edebilenleri, þüpheye yer býrakmayan inanca sahip olmalarýndan dolayý doðrudan en güzel cennetine kabul edeceðini söyleyen, bunun sözünü verendir.

... * Günümüzde Atatürkçülük, Prof. Dr. Ýsmet Giritli, Der Yayýnlarý, 2000 402

T ÜRK MÝLLÝ BÜTÜNLÜÐÜ ÝÇÝNDE DOÐU ANADOLU AÞÝRETLERÝNÝN SOSYO-EKONOMÝK VE KÜLTÜREL YAPILARI VE BÖLÜCÜLÜK MESELESÝ ABDULHÂLUK ÇAY, 1990

Hasîb; En Ýyi Ve En Hassas Biçimde Hesap Soran Allah Adýyla...

I. BÖLÜCÜLÜK FAALÝYETLERÝ VE TÜRKÝYE

XIX. yüzyýl baþlarýndan itibaren Avrupalý emperyalist devletler arasýnda denge, Osmanlý mirasýna göre kurulmuþtu. I. Dünya Savaþý sonrasýnda baþta Büyük Britanya Ýmparatorluðu olmak üzere Ýtilaf Devletleri dünya haritasýna kendi menfaatleri doðrultusunda þekil verdiler. Daha sonraki dünyada baþ gösterecek huzursuzluðun baþlýca kaynaðý olan bu zoraki sýnýr tespitleri Türk Milleti’ni Lozan sýnýrlarý içine itti. 1911 Trablusgarb savaþýndan 1922 yýlý 30 Aðustos’unda nihayetlenecek zafere kadar 11 yýl cepheden cepheye koþan Türk Milleti’ni Cumhuriyetle birlikte yeni bir mücadele bekliyordu: Medeni milletler seviyesine ulaþmak, kalkýnmak ve hür dünyada layýk olduðu yeri almak. Medeniyet kavgasýnda olan Türk Milleti ne yazýk ki emperyalist devletlerin hâlâ “Þark Meselesi” davasýnda olduklarýný geç de olsa gördü. Türkiye Cumhuriyeti

403

Devleti yakýn çevresindeki ülkelerden birleþmiþ Milletlere kadar uzanan bir dostluk politikasý takip etmeye çalýþtý. Zaman zaman bu politikasýnda baþarýlý da oldu. Ancak, II. Dünya savaþýndan sonra sýcak savaþýn yerini alan soðuk savaþ, bütün sinsi, kahredici ve yýkýcý metotlarý ile Türkiye baþta olmak üzere geliþme çabasýndaki ülkeleri tehdit etmekte gecikmedi. Bu tehdidin mahiyeti ne idi? Bilindiði gibi tarihimizde görülen felaketler aþaðýdaki üç özellikten birini taþýmaktadýr: •Düþman milletlerin saldýrý ve istilasýna uðramak, •Ülke yöneticileri arasýnda iktidar mücadelesi, •Devlete karþý ayaklanma ve iç isyanlar. Bu felaketler milletimizin sað duyusu sayesinde kýsa zamanda bertaraf edilebilmiþtir. Çünkü bu tehlikeler hiçbir zaman ideolojik mahiyette deðildi. Milletimizin tarihinde ilk defa karþýlaþtýðý bu yeni tehlike ne yazýk ki 12 Eylül 1980 öncesinde Türkiye’mizi bölünmenin eþiðine getirmiþtir. Ýdeolojik mahiyetteki bu tehlikenin adý “ Komünizm”di. Bu ideolojinin gayesi ise, Türk Devleti’ni yýkmak, Türk vatanýný parçalamak ve Türk Milleti’ni ortadan kaldýrmaktý. Bu hedefe ulaþabilmek için takip ettiði stratejide sýnýf kavgasýnýn yanýnda “bölücülük” ilk sýrada yer almaktadýr. Türkiye’mizde beynelmilel komünizmin amacýna ulaþmak için kullandýðý “bölücülük” faaliyetleri iki cephelidir: •Etnik Bölücülük, •Dini Bölücülük. Zaman zaman her iki bölücülük faaliyetlerinin ayný gaye altýnda yapýldýðý da müþahede edilmektedir. Aralarýnda çeþitli farklýlýklarý görülen aþiretlerin Kurmanç ( Kurdaçi ) aðzý etrafýnda toplanarak Doðu ve Güneydoðu Anadolu bölgemizde sun’i bir millet yaratma çabalarý ile ayný bölgede tamamen “Alevi” inançlý vatandaþlarýmýz hedef alýnmak suretiyle yapýlmaya çalýþýlan dini bölücülük ayný gayeye yöneliktir.

404

KÜRÜT TOPLUMU

Beynelminel komünizm, Türkiye’de organize ettiði dini ve etnik bölücülük hareketleri yanýnda yurt dýþýnda çeþitli Ermeni terör faaliyetlerinin organizesinde de en etkili ideolojidir. Günümüz Türkiye’sinde dini ve etnik bölücülük harekeleri tamamen dýþ mihraklarca desteklenmekte ve Türkiye’den baþka Ýran, Irak ve Suriye’yi de yakýndan ilgilendirmektedir. Bölgede sun’i olarak yaratýlmak istenen bir zoraki millet, ister istemez bu devletlerin bir takým siyasi kombinezonlarýn içinde yer almalarýna sebep olmaktadýr. Özellikle Türkiye’nin bu yakýn çevre devletlere karþý takip ettiði dostça politikaya raðmen, bazý komþu devletlerin “siyasi Kürtçülük” ve “mezhep faktörü” nü Türkiye’ye karþý düþmanca bir politika vasýtasý olarak kullanmakta oluþlarý, Türkiye’nin bölgedeki etkinliðinden ve jeopolitik imkânlarýndan kaynaklanmýþ görünmektedir. Fakat bu küçük devletlerin Türk düþmaný politikalarýnýn arkasýnda emperyalist büyük devletlerin Ortadoðu’daki hakimiyet mücadelesi yatmaktadýr. Bugün Irak, Ýran, Türkiye ve Suriye topraklarýnda daðýnýk yaþayan ve kendilerine “Kürt” adý verilen bu unsurlarýn, en azýndan Türk’lerin Anadolu’ya gelmelerinden itibaren bin yýlý aþkýn bir ortak tarihe, kültüre sahip olduklarý bilinmektedir. Bunun yanýnda coðrafi daðýlýmlarý itibariyle tamamen Türk konar-göçerleri ile birlikte ayný bölgede hayatlarýný sürdürmüþler, hiçbir zaman Arap göçebeleriyle karýþmamýþlar veya Ýran içlerinde görülmemiþlerdir. Diðer yandan yerli ve yabancý araþtýrmalarýn ortaya kesin olarak koyduðu gerçek “Kürt” adý ile bilinen bir ýrkýn tarihte mevcut olmadýðýdýr. Bunun yanýnda dil, edebiyat, tarih, sosyoloji, folklor ve etnoloji araþtýrmalarý bölge insanlarý ile Türk milletinin çok ortak yanlarýný ortaya koymaktadýr. II. “KÜRT TERÝMÝ” ÜZERÝNE TEZLER

1800 yýlý baþlarýndan itibaren gerek Türk topraklarýnda ve gerekse Avrupa’da baþlatýlan çalýþmalarla Suriye, Irak, Ýran ve Anadolu’nun doðusunda yaþayan bir takým aþiretlere “Kürt Kimliði” kazandýrýlmasý için ilmi ve propaganda mahiyetindeki çeþitli çalýþmalar yapýlmýþ ve günümüzde bu türden çalýþmalara devam olunmaktadýr. Bölgede çeþitli

405

sebeplerle menfaatleri olan XIX. yy. Avrupalý emperyalist devletlerin bu aþiretlere “Kürt” olduklarý, bölgede ayrý bir etnik unsur olduklarý þuuru kazandýrýlarak ayrý bir devlet kurdurma çabalarý “Kürtçülük” hareketinin temelini oluþturmaktadýr. Ýster ilmi nitelikli isterse propaganda nitelikli “Kürt varlýðýný ispat gayretleri” hiçbir ilmi temele dayanmamaktadýr. Bu tespit bizzat bu türden eserler yazan Batýlý bilim adamlarýnca da vurgulanmaktadýr. Basile Nikitin’in eserinde1 önsöz yazan Lois Masignon bu gerçeði þu þekilde itiraf etmektedir: “ Kürt konularýyla uðraþan bir dizi uzman yarým yüzyýldan beri bu konularda metodik bir incelemeye giriþmiþ olmakla birlikte, Kürdistan’ýn ne olduðu henüz iyice bilinmemektedir. Hiçbir zaman tarihte bir Kürt devleti var olmamýþsa da bir Kürt meselesi vardýr. Çeþitli Kürt diyalektleri, Ýran menþeli olsalar bile, menþelerinde bundan ayrýlan bir temel bulunduðu hissedilmektedir. Bu günkü dinleri Ýslam olmakla beraber, hak yol mezheplerine pek az uygunluk arz eden Yezidilik, Elh-i Hak, Sünni ve Þii Kürtler’de bir takým eski unsurlar hâlâ yaþamaktadýr” 2. Bilindiði gibi, milletler oldukça karmaþýk kuruluþlardýr. Milletlerin yapýsýnda etnik, coðrafi, kültürel faktörler rol oynamakta, ancak gene milletlerin özelliklerine göre bu faktörlerden bazýlarý daha büyük rol oynamaktadýr. Tarih, antropoloji, filoloji ve etnoloji ilmi bir Kürt milletinden bahsedilmesi ya da böyle bir milletin varlýðýný ispat etmekten uzaktýr. Ancak günümüzde Ortadoðu’nun bölünmüþ hali emperyalist emellere hizmet etmektedir. Böyle bir siyasi yapýda “Kürt Meselesi” nin gündeme gelmesi bölgedeki bölünmüþlüðü daha arttýracak ve bu siyasi yapý bölgenin bir müddet daha sömürülmesine hizmet edecektir. Meseleye bu þekilde yaklaþýldýðýnda Batý bloku ve Sovyet bloku, meselede “mevcut Kürt denilen

406

KÜRÜT TOPLUMU

topluluklarýn varlýðý”ndan hareket etmekte ve topluluklarýn millet olup olmamasýný tartýþmalardan uzak tutmaktadýrlar. O halde ayný noktadan hareketle bir durum tespiti yapmak uygun olacaktýr. Günümüzde Kürt adý verilen topluluklar Türkiye, Ýran, Irak, Suriye ve çok az miktarda olmak üzere Sovyetler Birliði’nin Kafkasya bölgesinde yaþamaktadýrlar. Aralarýnda dini, kültürel ve siyasi farklýlaþmanýn bariz olarak görüldüðü bu topluluklar “Kürt” adý altýnda toplanmakta ve nüfuslarý hakkýnda deðiþik rakamlar verilmektedir. Zikredilen bölgedeki 15 milyona kadar çýkarýlmakta, bu nüfus daðýlýmý da % 34’ü Türkiye, % 26’sý Ýran, % 24’ü Irak, % 11’i Suriye olmak üzere verilmektedir.³ Ayrýca Sovyetler Birliði’nde bir Kürt azýnlýðýnýn mevcudiyetinden de bahsedilmektedir. Ancak, bu rakamlar Sovyet istatistiklerinde daha büyük oranlara ulaþmakta, günümüzdeki Batý kaynaklarý da herhangi bir tetkike ihtiyaç duymadan bu istatistikleri esas almaktadýr.4 Bu coðrafi daðýlým içinde yaþayan topluluklar W. Minsorsky’e göre dil bakýmýndan Kurmanç/Kurdaçi, Zaza, Kalhur ve Luri olmak üzere dört ana lehçeye ayrýlmýþ vaziyettedirler. Kendi içlerinde daha alt seviyede “bölge aðzý” þeklinde nitelendirilebilecek gruplara parçalanmýþlardýr. Dini bakýmdan bu karmaþýk yapý daha da büyümektedir. Genellikle Ýslam olan dini yapý çeþitli mezhep ve tarikatlara bölünmüþ vaziyettedir. Sünni, Þafi, Þii, Alevi gibi gruplar mevcuttur. Dil bakýmýndan ayný olan grup içinde iki hatta daha fazla mezhep yönünden farklý gruplar oluþmuþtur. Mesela, Türkiye’deki Zaza gruplarý içinde Elazýð, Bingöl, Muþ bölgesinde Þafii ve Sünni Zaza olduðu gibi, Tunceli’de “Ehl-i Hak, Alevi, Ali Allahi”ler bulunmakta ve kendilerini ayrý topluluklar olarak kabul etmektedirler. Sovyet Kürdoloji Enstitüsü ise, genelde “Zaza aðzýný” Kürtçe diyalektlerden saymamakta ve siyasi açýdan dilleri Kürtçe kabul edilmeyen bu gruplar, Kürt olarak propaganda edilmektedirler. Antropolojik bakýmdan bölge halklarý üzerinden Batýlý bilim adamlarýnca çeþitli araþtýrmalar yapýlmýþ ve ancak ortak bir ýrki yaný tespit oluna-

407

mamýþtýr. Doðu bölgesi Kürt topluluklarý sima olarak Ýranlýlarla benzerlik göstermesine raðmen “brakisefal” topluluklardýr. Anadolu’da Adýyaman çevresindeki aþiretlerde Kafatasý indisi 74-76 olan gruplara rastlanmaktadýr. Yani bu gruplar dolikosefaldýr. Batý gruplarý brakisefal ve Türkmen tipindedirler. Bu hususlarý deðerlendiren B.Nikitin, Kürdü fizik yapýsý bakýmýndan ele alýrsak, bugün daha mükemmel bir baþka örnek bulunacaðý þüphelidir” 5, diyerek ýrki bakýmdan bir ortaklýðýn olmadýðýný kabul etmektedir. Bölgede yapýlan diðer araþtýrmalarýn tespiti, Kürt etnik tipinin çok karýþýk bir karakterde oluþu 6 yanýnda “Kürt tipi için ortak bir formül bulma düþüncesinin bir hayal olduðu” 7 gerçeðidir. Görüldüðü üzere ispatý mümkün olmayan bir millet yaratma çabasý, bölgede bir “Kürt kimliði” oluþturmaya yönelik gayretler söz konusudur. Meselenin vahametini ortaya koymak için A. Bennigsen’in zikrettiði istatistiði vermek yeterlidir. Buna göre 1932 yýlýndan önce “Kürt Meselesi” ile ilgili yapýlan neþriyatýn toplamý 732’dir. Bunun 270’i Rus, 182’si Ýngiliz, 132’si Fransýz, 123’ü Alman vb. yazarlarýn kaleminden çýkmýþtýr 8. 1932 sonrasý Türkiye dýþýnda yapýlan neþriyatý takip etmek dahi mümkün olamamýþtýr. Diðer taraftan tarihi bir realite vardýr. Bu hakikat “Kürt” terimi ile tanýmlanan topluluklarla ilgili bilgilerin ilk defa X. yy. da ortaya çýkmýþ olmasýdýr. Keza “Kürdistan” terimi de ilk defa Büyük Selçuklu Sultaný Sançar (ölm.1157) zamanýnda yazýlmýþ olan Ýslami eserlerde zikredilmekte ve adý geçen bölge Zaðros daðlarýnýn güneyini ihtiva etmektedir. Bütün bunlara raðmen siyasi amaçlarla “Kürt meselesi” gündeme getirilmekte ve gündemde tutulmaya çalýþýlmaktadýr. Günümüzde ister ilmi sýfat altýnda, ister propaganda amaçlý “Kürtçülük” hareketinin üzerinde durduðu, dört ana tema vardýr. Bu temalar bölgedeki topluluklara “bir Kürt kimliði” kazandýrýlmasý bakýmýndan ele alýnmýþ ve propaganda edilmiþtir. Bunlara sýrasýyla göz atmakta fayda vardýr.

408

KÜRÜT TOPLUMU

II.1 Kürt Tarihi Meselesi

Makalenin baþýnda da zikrettiðimiz gibi bir tarihi geçmiþinin varlýðýnýn ilmen ispat edilemeyeceði Kürt tarih konusunda ilk ve yegane gelen isim Wiladimir Minorsky’dir. “Prensipte milletlerin menþe’lerini etimoloji ile ispat etmek tehlikelidir. Bunun için tarihi ve coðrafi elemanlara dayanmak gerekir”9 diyen Minorsky, daha önceleri Ansiklopedia d’Ýslam’a 1927 yýlýnda yazdýðý “Kürtler” maddesinde Kürt tarihiyle ilgili olarak tamamen varsayýmlara dayanmakta ve etimoloji ile meseleyi aydýnlatmaya çalýþmaktadýr. Ayný makale Türkiye’de yayýnlanan Ýslam Ansiklopedisi10’ne ne yazýk ki aynen tercüme edilmiþtir. Tarihi gerçekler XI. yy.’dan önceki dönemler için “Kürt” adýndan bahsetmemekle birlikte, Minorsky, Mezopotamya’nýn en eski ve tarihte kaybolmuþ milletleri ile Kürtler arasýnda münasebet kurmakta ve böylece bir Kürt tarihi ortaya çýkmaktadýr. “Kürt meselesi” ile ilgilenen bilim adamlarýnýn hemen hemen tamamý da Minorsky’nin bu tezini aynen kabul etmiþler ve böylece “Ýlmi” olmayan, tarihi gerçeklerle, tarih metodu ile baðdaþmayan tamamen propaganda amaçlý bir “Kürt Tarihi” ortaya çýkmýþtýr. Minorsky’nin tezinden hareketle Kürt tarihi ile ilgili ortaya atýlan iddialarý iki grupta toplamak mümkündür. A. Kürt adý altýnda toplanmak istenen cemaatler, tarihin derinliðinde kaybolmuþ eski bazý kavimlere dayandýrýlmak istenmektedir. Mesela bunlardan Ksenefon’un sözünü ettiði Karduk ve Kardu 11 larla günümüzdeki bu Türk aþiretleri arasýnda bað kurulmak istenmektedir. Karduklar’ýn ülkesi olarak zikredilen bölge Dicle Nehri (Tigre) ile Cudi Daðý (Djudi) arasýnda Beth-Quarda olarak bilinmektedir. Ksénefon (Xénophen)’da adý geçen kardukhoi’ler bugünkü Bokhtan (eski adý Carduque) yataklarýnýn bulunduðu bölgede yaþamaktadýrlar12. Quardu kelimesi Sami menþeli olup “kuvvetli, kahraman” anlamýndadýr. W.Minorsky bu kelime ile Urartular’a verilen bir ad olan Qald (Khald) ve Gürcüler’in atalarý kabul edilen Kharthli adý ile de bað kurabileceðini ileri sürmektedir.13

409

Ortaya atýlan bu görüþler kýsa sürede çürütülmüþtür. Th.Nöldeke, M.Hartmann, Webisbach gibi þarkýyatçýlar, Kürt terimi ile Kardu terimi arasýnda etimolojik olarak her hangi bir bað bulunmadýðýný ilmi olarak ispat etmiþlerdir.14 “Kürt” terimi ile adlandýrýlmak istenen topluluklarýn menþe’lerinin baðlanmak istendiði bir topluluk da Kaldeliler’dir. Dilciler’den F.Rödiger ve A.F.Pott, adý geçen diller arasýnda yaptýklarý karþýlaþtýrma sonunda “Kürtçe” adýyla yaratýlmak istenen dilin Kalde menþei olmasý teorisini reddettiler. Ancak bu dilciler, bu teorinin yerine baþka bir teori ortaya attýlar. Onlara göre “Kürtçe” adý verilen dil, Ýran menþelidir. B. F.Rödiger, A.F.Pott ve W.Minorsky gibi araþtýrmacýlarýn “Kürt” adý verilen topluluklarýn menþei meselesinde Ýran unsurunu aradýklarýný ve bu görüþlerini yalnýzca dilbilimi ile desteklemeye çalýþtýklarýný görüyoruz. Diðer iddialarýn geçersizliði karþýsýnda yeni bir görüþ olarak W.Minorsky “Med-Ýskit Nazariyesi”ni ileri sürmüþtür15. Konuyla ilgili olarak tarihi kaynaklara bakýldýðýnda mesela çaðdaþ Asur salnâmelerinde ne Kardu, ne de Kürt terimine tesadüf edilmektedir. Asur tarihi, bir “Kürt milletinden” bahsetmemektedir. Mezopotamya’nýn eski tarihi incelendiðinde bölgede bir Kürt varlýðý söz konusu deðildir. Propagandayý esas alan araþtýrmacýlar Minorsky’nin bu tezinden hareketle Kürt tarihi inþa etmeye çalýþmýþlar, bu arada Þerefname’deki Kava efsanesinden hareketle Kürt menþeini Medler’e kadar indirmiþlerdir. Bilindiði üzere, Kava efsanesi ile ilgili ilk bilgiler de yine XI. yy.dadýr. Ýranlý þair Firdevsi, kaleme aldýðý Þehname’sinde bu destana yer vermiþ ve Kava’yý milli Ýran kahramaný olarak lanse etmiþtir. Ancak, bu gerçekler bir yana Kürt tarihi yazma hususunda gayretkeþlik gösteren araþtýrmacýlar yine Ýran’ýn efsanevi kahramaný Zaloðlu Rüstem’den baþlayarak birçok Türk, Ýranlý ve Arap asýllý kahramanlarý Kürt tarihine mal etme çabasýna giriþmiþlerdir. Özetlersek XI-XII. yy.larda Erbil Türk Atabekliði topraklarýnda doðmuþ, Türk memluklarýna dayanarak bir devlet kurmuþ (Eyyübi

410

KÜRÜT TOPLUMU

Devleti, 1174-1250) olan Selahaddin Eyyübi (ölm.1193), bir Arap beyliði olan Mervaniler bu görüþ sahiplerine göre Kürt menþelidir. Hatta ve hatta Hz. Nuh Peygamberde Kürtlerin atasýdýr. Baðdad’lý Fuzuli-ki kendisi Türklerin Bayad aþiretindedir-Kürt’tür. Bu türden gayrý ciddi ve gayrý ilmi iddialarý çoðaltmak mümkündür. Kürt tarihi ve Kürt menþei ile ilgili diðer iki iddia daha vardýr. Bunlardan ilki Kürt’lerin Arap menþeli olma meselesidir. Bu iddia X.yy. Ýslam coðrafyacýlarýndan Mesudi’de ileri sürülmüþtür. Ve bir daha konuyla ilgilenilmemiþtir. Ancak sýrasý geldiði için belirtmek gerekir ki , tarihte ilk defa “Kürt” terimini kullanan da Mesudi olmuþtur. Yani günümüzdeki ifadesi ilk Kürt terimi ilk defa X.yy.’larýn eseridir. Mesudi’nin ileri de görüleceði üzere “konar-göçer topluluklarýn adý Kürt adý” ile zikrettiði bu topluluklardan çaðdaþ (X.yy.) Ermeni kaynaklarý, “Hazar’ýn doðusundan gelen Türk topluluklarý” þeklinde bahsetmektedirler. Diðer ikinci bir iddia Ermenilerin Kürtlerle akraba olduklarý ki tamamen siyasi amaçlarla ve Ermeni-Kürt cemiyeti olarak ortaya çýkan Hoybun cemiyetinin görüþü olarak ileri sürülmüþtür. II.2. Kürt Dili Meselesi Bir topluluðun millet haline gelebilmesi için kendine has bir dilinin olmasý gerekmektedir. Geniþ ifadesiyle dil, göze ya da kulaða hitap eden her türlü lingüistik fenomendir. Bu genel dil tarifi, yazýlý veya sözlü, resmi veya gayrý resmi, eðitimde kullanýlabilir veya kullanýlmaz her türlü dili kapsamaktadýr. Dil olarak vasýflandýrýlabilecek yazýlý sözlü ifadeler hukuki, ilmi, edebi, teknolojik, sanat ve müzikle ilgili terimleri ifade edebilmelidir. Eðitim dili olabilmelidir. Edebi ürünlerinin olmasý gerekmektedir. Bu türden diller bölgesel olarak alt gruplarla ifade olunabilirler. Bu alt gruplar “lehçe”, “þive”, “aðýz”, “aksan” gibi terimlerle ifade olunurlar. Genellikle dil terimi Fransýzca “Language”, alt gruplar ise “dialect” olarak tanýmlanmaktadýr. Bu ister istemez bir terminoloji anlaþmazlýðýný ortaya koymaktadýr. Diller genellikle Büyük kültüre ait diller, Orta kültüre ait diller ve

411

temel kelimeleri ihtiva eden diller þeklinde baþka bir tasnife tabi tutulabilirler. Burada dil olma özelliði yalnýzca büyük kültüre ait dillerde görülür. Büyük kültüre dahil diller içinde “nébuleuse dialectale” þeklinde ifade edilebilen “fonotik ve yapýsal açýdan ortak noktalar ihtiva eden” diyalektlere de rastlanýr. Bu türden dillerin ancak ve ancak kendi bünyesinde (aþiret içinde ) anlaþýlabilirliði söz konusudur. Bu noktalar dikkate alýnarak “Kürtçe” konusunu açýklamaya çalýþacaðýz. Minorsky’e göre hakiki Kürtçe birçok diyalektlere bölünmüþtür 16. Bunlar arasýnda Anadolu’da konuþulan aðýz olan Zazaca, Minorsky’e göre hakiki Kürtçe deðildir 17. Ona göre hakiki Kürtçe kabul edilen dil Farsça’nýn muhtemelen kuzey-batý grubudur. Minorsky, çok eski Kürtçe’nin bilinmediðini bir yandan ifade ederken günümüzde bölgede konuþulan aðýzlarla Farsça’yý mukayese etmeye kalkmakta ve dilbilimine tamamen ters düþmektedir. Gene Minorsky, çok eski Kürtçe’nin tek bir örneðinin dahi bulunmadýðýný kabul etmekte, ancak aslýnda olmayan fakat varsaydýðý bu eski Kürtçe’nin, Farsça’nýn kuzey-batý grubuna ait olduðunu iddia edebilmektedir. Minorsky’nin içinde bulunduðu tezadýn baþka bir örneðini de vermek mümkündür. Bir yandan Kürtçe’nin varlýðýný peþin olarak kabul eden Minorsky, diðer yandan günümüzde konuþulan bölge aðýzlarý ile modern Farsça’yý karþýlaþtýrmýþ ve neticede fonetik/ses, lügat/lexique, ve morfolojik/þekil bakýmýndan bütün Kürt diyalektlerinde farklýlýklar tespit etmiþtir 17. Bu sonuç da ister istemez Türk bilim adamlarýnýn iddia ettiði gerçeði ortaya koymaktadýr ki, Kürtçe diye bir dil mevcut deðildir ve bünyesinde birden fazla dil grubunun varlýðý söz konusudur. Bugün adý geçen topluluklarýn yaþadýklarý coðrafi bölgelere göre Kürtçe çeþitli sýnýflara ayrýlmaktadýr. Bunlar Kurmançi/kurdaçi (Anadolu); Zazaca/Dimli/Dersimce/Sobece (Anadolu); Sorani ve Gorani (Ýran),

412

KÜRÜT TOPLUMU

Sorani ve Badinani (Irak) aðýzlarýdýr. Ancak Sovyet Kürdologlarý Kürtçe denilen aðýzlarý iki ana grupta toplamaktadýrlar. a. Kuzey-Batý grubu: Bunun lehçesi Kýrmançi’dir. Türkiye’de Mardin, Bohtan, Badinan, Hakkari, Van Muþ ve Erzurum’da konuþulmaktadýr. Ayrýca Umriye gölünün kuzeyinde ve batýsýndaki Ýran aþiretlerinde, Horasan’da, Irak’ta Sincar ve Musul’da, Suriye’de ve SSCB’de de konuþulmaktadýr. Bununla birlikte Mahabadlý, Süleymaniyeli ve Revanduzlu aþiretler de kendi aðýzlarýna Kýrmançi demektedirler. b. Güney-Doðu grubu: Bunun lehçesi Soranice’dir. Irak’ta Revanduz, Köysancak, Süleymaniye’de; Ýran’da Senandaj, Mahabad ve Kirmanþah’ta konuþulmaktadýr 18. Ancak, bölgenin coðrafi þartlarý hangi grupta toplanmaya çalýþýlýrsa çalýþýlsýn; bu konuþma çeþitleri arasýnda büyük farklýlýklar olmasýna sebep olmuþ görünmektedir. Sivas bölgesinde konuþulan þekil; mesela Diyarbakýr’da anlaþýlamamaktadýr. Hatta iki komþu köy arasýnda dahi konuþulan aðýz arasýnda büyük farklýlýklar gözlenmektedir. Çüngüþ’de görüldüðü üzere ayný bölgede iki alt grup olabilmekte ve her iki grup arasýnda anlaþýlabilirlik mevcut olmamaktadýr. Bu haliyle Kürtçe diyebilecek eðitim ve edebi özelliklere sahip bir dilin varlýðýný iddia ve ispat etmek mümkün görünmemektedir. Gerçekler bu noktada iken, Kürtçe diye bir dilin varlýðýný ispat edebilmekten öte yaratabilmenin çalýþmalarý yapýlmýþtýr ve halen de yapýlmaktadýr. Arapça ilk alfabe denemesinden sonra 1922 yýlýnda ilk Ermenice alfabe hazýrlanmýþtýr. Ermenice olarak hazýrlanan bu Kürt alfabesi Tiflis’de ki Kürt okulunda kullanýlmýþtýr. 1927 yýlýnda A. Samilov, Sovyet Kürt tarzý Latin harfleriyle hazýrlanmýþ ikinci bir Kürt alfabesi hazýrlamýþ ve bu alfabe 1928-1929 ders yýlýndan itibaren okullarda kullanýlmaya baþlanmýþtýr. Ayný þekilde 1945 yýlýnda Kril harfleriyle yeni bir Kürt alfabesi hazýrlanmýþ ( A. Gindi tarafýndan hazýrlanmýþtýr ) ve 39 harften ibaretti. Ayrýca, Suriye tarzý Latin harfli, Ýran tarzý Latin harfi olmak üzere alfabeler hazýrlanmýþtýr

413

. Bütün bu çalýþmalarýn amacý “Kürtçe’nin bir dil haline getirilmesidir”. Bunu saðlamak için ise bu alfabelerle hazýrlanmýþ edebiyat oluþturmaya, þiir, roman, folklorik denemeler yapýlmaya çalýþýlmaktadýr. 19

II. 3. Kürdistan Meselesi Kürdistan terimi günümüzde Kürt adý verilen topluluklarýn yaþadýklarý ülke anlamýnda çok geniþ topraklarý ihtiva etmektedir. Kürdistan olarak sýnýrlarý çizilebilecek bir coðrafi bölge ile ilgili hiçbir resmi ilmi veri mevcut deðildir. Bu sebeple Minorsky bile meþhur Ýslam Ansiklopedisi’ne “Kürdistan” maddesi yazamamýþtýr. Ortaçað Avrupa coðrafyacýlar genellikle Zaðros daðlarý ve güneyini ifade etmek için bu terimi kullanmýþlardýr. Günümüz Türkiye topraklarýnda kesin olarak böyle bir coðrafyaya iþaret yoktur. Arap coðrafyacýlarýn ifadesi ise siyasi bir anlam taþýmamakta, bölgenin daðlýk kesimini ifade etmek için kullanýlmaktadýr. Bunun çeþitli coðrafi bölgelerde benzeri görülmektedir: Armenia, Albania (hem Kafkasya’da hem de Arnavutluk’ta) gibi. Türk tarihine bakýldýðýnda Kürdistan’ýn tamamen izafi bir terim olarak kullanýldýðý görülmektedir. Selçuklu hükümdarý Sultan Sançar (ölm.1157) zamanýnda ilk defa kaynaklara giren Kürdistan terimi yukarýda belirttiðimiz gibi Zaðros ve güneyini iþaret etmekte idi. Celaleddin Harzemþah’ýn (ölm.1231) ölümü ile ilgili bilgi verilirken Kürdistan’da (yani daðlýk bölgede, Doðu Anadolu) öldürüldüðü ifade edilmiþtir. Osmanlý hükümdarlarýnýn Yavuz Sultan Selim’den itibaren fetvalarýnda terimi gene sýnýrlarý belirtilmemiþ Anadolu’nun Doðu taraflarý ile Ýran’ýn kuzey-batý taraflarý kastedilmiþtir. Selçuklu ve Osmanlý idari taksimatýnda Kürdistan diye bir eyalet, vilayet, sancak hatta köy dahi yoktur. Yine bilinen bir gerçek daha vardýr ki XII. yy.ýn hemen baþlarýndan itibaren Anadolu, Batý literatüründe “Turcia” olarak geçmektedir. Bu tarihlerden XIX. yy.’a kadar Doðu Anadolu’da gezen Batýlý seyyahlar Doðu Anadolu’dan “Türkmenia ülkesi” olarak bahsetmiþlerdir. Ancak XIX. yy. ortalarýna doðru Tanzimat’ýn ilaný ile bu terimin ilk defa Türk idari yapýsýnda yer aldýðý görülecektir. Mustafa Reþid Paþa, Batýlý uzmanlarýnýn yönlendirmesi

414

KÜRÜT TOPLUMU

sonucu 1842 Vilayet Kanunnamesi’ne Bir “Kürdistan Eyaleti” koydurmuþ ve bu eyalet 1864 yýlýna kadar devam etmiþtir. Ayný gaflet Mustafa Reþid Paþa’ya bu vilayetin kuruluþu ile ilgili olarak bir “Kürdistan eyaleti madalyasý” ihdas etmesine de sebep olmuþtur. Ancak, bu tarihte gündeme getirilen Kürdistan terimi, gene bu tarihlerde Türkiye’ye empoze edilen “Mezopotamya, Suriye, Ermenistan ve Lazistan gibi terimler, siyasi amaçlý ve emperyalist devletlerin emellerine hizmet amacýyla önerilen teklifler olmuþtur 20.” II.4. Kürt Kültürü Meselesi Günümüzde bölücü çevreler, topluluklar üzerinde etkili olabilmek için bazý “mit”ler yaratmak ihtiyacýný duymuþlardýr. Bu amaçlar doðrultusunda 21 Mart Nevruz Bayramý, Kürt Bayramý olarak propaganda edilmeye baþlanmýþ ve bayramýn menþei de gene Ýran efsanesindeki Zalim Dahhak ve Demirci Kava’ya dayandýrýlmýþtýr. Bu iddia ayný zaman da “Kürtlerin Ýran asýllý olmasý meselesi’yle de paralellik arz etmektedir”. Ancak bölücü unsurlarýn unuttuklarý bir gerçek Demirci Kava’nýn Dehhak’ýn zulmünden halkýný kurtardýðý ve “Iyd-i Kürd yani Kürt Bayramý”, yýlbaþý 21 Mart Nevruz günü olmayýp Aðustos ayýnda idi 21. Gene günümüzde “Kürt bayraðý” kabul edilen bayraktaki renkler yeþil, fes kýrmýzýsý ve beyaz renkler olup, bu da Ýranlýlarýn Zerdüþtlük inancýyla ilgilidir. Görüldüðü üzere, Kürt meselesi ile ilgili olarak ortaya atýlan iddialar ilmen tutarsýzdýr. Bunu ispat edebilmek için yapýlan bazý çalýþmalar ve sonuçlarýný burada belirtmek gerekiyor. III. ‘ KÜRT TERÝMÝ’NÝN ANLAMI

a. Ýslam kaynaklarýndaki Anlamý Ýran ve Arap kaynaklarýnda “Kürt” terimi tam anlamýyla “göçebe” hayat tarzýna verilen bir ad olarak görülmektedir. Ýranlýlar bir yandan göçebe Deylemliler (Daylamites)’e “Tabaristan Kürtleri” 22 demekte, diðer yandan göçebe Apar topluluklarýný da ayný þekilde “Suristan Kürtleri” 23 þeklinde adlandýrmaktadýrlar.

415

Ýbn-i Rusta 24, Avrupa’daki Lombart topluluklarýnýn yaþama þeklini anlatýrken, onlarýn B. Latis (Pavie? ) ovasýnda “aynen Kürtler gibi yaþadýklarýný” vurgulamaktadýr. Diðer yandan ýrki menþeleri belli bazý topluluklardan da göçebe hayat tarzýndan dolayý “Kürt” terimi ile bahsedilmektedir. Bunlardan Kirman bölgesinde yaþayan Cufs ( Küfic )’lar Ýbn Hawkal’da bir Kürt grubu olarak gösterilmektedir 25. Halbuki Muqaddasi bunlarýn dillerinin Sindce olduðunu belirtmektedir 26. Tabari’deki bir kayýttan anlaþýldýðýna göre Partlar’ýn son hükümdarý Ardavan, Sasani imparatoru Ardalir’i tahkir için Kürtlerin çadýrlarý altýnda büyütülmüþ Kürt” þeklinde tasvir etmektedir 27. Yukarýdaki hususlar apaçýk bir þekilde Kürt teriminin bir ýrki yapýyý ifadeden daha çok Sosyo-ekonomik hayat tarzýný ifade ettiðini ortaya koymaktadýr. Ayný þekilde Strabon’da geçen Persisli Kyrtioiler, Mardesler ve Ermenistan denilen bölgedeki çeþitli gruplarýn birbirleriyle her hangi bir ýrki baðlýlýklarý olmadýðý halde yaþadýklarý hayat tarzýndan dolayý Kürt olarak zikredildikleri bilinmektedir. Minorsky, bunlarýn Kürtçe denilebilecek ortak bir dillerinin olmadýðýný da itiraf etmek zorunda kalmýþtýr 28. Mesela, bunlardan Kuh-Gilu ve Bahtiyari göçebeleri Araplara göre “Kürt’e benzer aþiretlerden meydana gelmiþtir”. Ancak bilindiði üzere bunlarýn dilleri Kürtçe adý verilen her hangi bir dil olmayýp Farsça’dýr 29. b. Türkçe’de Terimin Anlamý Varolduðu iddia edilen çeþitli aþiret aðýzlarýnda veya menþe olarak iddia edilen Farsça, Arapça ve diðer dillerde “Kürt” terimi mevcut deðildir. Halbuki Türkçe’mizde bu terim mevcut bulunmakta ve zengin karþýlýklarý ihtiva etmektedir. Çeþitli kaynaklara göre açýklarsak bu manalarý þöyle sýralayabiliriz: Kara yýðýný, çýð, dallarýndan yay, kamçý, deðnek gibi þeyler yapýlan bir çeþit kayýn aðacý; ayva aðacý 30, Kürüd þeklinde yazýlaný ise, Merih yýldýzý demektir 31.

416

KÜRÜT TOPLUMU

Uygur Türkçe sinde de, manasý anlaþýlmayan bir Kürdüþ kelimesi vardýr 32. Beyþehir Gölü kenarýndaki “Kürtler Köyü”nde (Türkmen Köyü) kelime, “süpürge otu” manasýna gelmektedir. Diðer Türk lehçelerinde Kazakça’da “Kürt” kelimesi “kalýn kar yýðýný”, “kürtlük” yeni yaðmýþ kar; Þor Türkçesinde “Kürt”, “Çýð”; Tarançiler’de “Kürt, yeni yaðmýþ kar”; Kazan Tatarcasýnda “Kört” “kar yýðýný”, Çavuþça’da “Kürt” “karlarýn daðda teþkil ettiði saçak þeklinde çýkýntý” veya “kar yýðýntýsý”, Uygurca’da “Körtük” “kar denizi veya kar çölü”, Telütler’de “Körtük” “kar yýðýný”, Soyonlar’da “Körtük veya Hörtük” “kar yýðýný”; Karakýrgýzlar’da “Körtük” veya “Kürtkü” “kar” anlamýna gelmektedir. Hatta Fin asýllý Çeramisler’e de “Kürt” deyimi ayný anlamda geçmiþtir 33. Sir Gerard Clauson’un Etimolojik Sözlüðünde ise açýklamalar görülmektedir 34; KÜRT: Bir çeþit aðaç; daðdaki kayýn aðacý, beyaz ýþýklý (gövdeli) aðaç; veya dað gülü (?); Havas bu kelimenin birçok þeyleri ifade için kullanýlmýþ olduðunu söyler. Arapça sözlükler bunun yay yapýmýnda kullanýldýðý konusunda hem fikirdirler. Aþaðýda da belirtildiði üzere XI. yy.daki Hakani dili; baston, kýrbaç ve yay yapýmýnda kullanýlan dað aðaçlarýndan birisi olduðunu söyler. DTL’de ise Ayva’ya “Kürt elmasý” denmektedir 35. Kürtük: Kar sürüklemesi, derin kar veya benzerleri. Ýlk ses net deðildir. Kuzeydoðu dil grubunda körtük, körtik diye kullanýlýr. Merkez kuzey dil grubunda körtük/kürtük diye; kuzeybatý dil grubunda kürtik tarzýnda kullanýlýr. Kuzeydoðu dilinde ise daha kýsa olarak Kürt tarzýnda kullanýldýðý da görülmektedir. “Kürt” terimi Anadolu’da, “Kürt, kürtün, kürtük, kürtkü”þeklinde halen yaþamaktadýr. Niksar’da diz boyunu geçen kar yaðýþlarýnda genellikle “yollar çok kürtüklü” deyimi kullanýlmaktadýr. Böyle zamanlarda çocuklar karlarý yuvarlayarak meydana getirdikleri “Kürtük”leri daðlardan yuvarla-

417

yarak eðlenmektedirler. Kars ve çevresinde de diz boyuna veya atýn batamayacaðý þekilde sýkýþýk ve sert olan kara “kürtük”denilmektedir. Diðer yandan yaz aylarýnda aniden bulgur kýrmasý büyüklüðünde donmuþ olarak yaðan kara da “kürt yarmasý” adý verilmektedir 36. Ayný anlamda olmak üzere Hatay bölgesinde çokça kullanýlan bir atasözünde “kürtün” kelimesi geçmektedir: “Eþek kaçtý, kürtün düþtü”37. Ayný þekilde Bilecik ilinin Söðüt ilçesine baðlý “Küre” köyünde kalýn kara veya çok kar anlamýna “kürt atkýný” tabiri görülmektedir. Görüldüðü üzere kürtün, kürtük, kürt, kürtkü þeklinde kar yýðýnlarýný ifade için kullanýlan terim Anadolu’da oldukça yaygýndýr. IV. Tarihi Kaynaklara Göre Terimin Mahiyeti Bir uruk veya boy adý olarak “Kürt” kelimesine tarihte ilk defa, Yenisey’deki Göktürk kitabelerinde (Elegeþ Yazýtý’nda) rastlýyoruz. “Bengütaþý’ndaki kýsa bilgiden anlaþýldýðýna göre, sözü edilen Kürt uruðu, Göktürkler içinde yaþýyordu ve beylerinin adý “Alp Urgun”idi 38. Ýran’daki 55 uruktan meydana gelen Kaþgay Türk topluluklarýnýn uruklarýndan birinin adý da “Ali Kürdlü”dür. Bir Türk kültür merkezi olan Herat’dan üç fersah yukarýda Herirud nehrinin sol sahilinde, Timuroðullarý devrinde pek meþhur olan “Ulenkniþin” yaylasýnýn batýsýnda bir köy vardýr ki adý “Kürtniþin”dir. Kürt adýyla bilinen bir Türk aþiretine Macar milletini oluþturan gruplarda görmekteyiz. Bilindiði üzere, Macarlar önce “Beþ-oður” daha sonra “Onoður” Türk konfederasyonuna dahil olmuþ tarihi baþlangýçlarýnda Türk olan bir topluluktur. Macar milletini oluþturan iki ana grup vardýr: Macarlar ve Türkler. Macarlar Nyek ve Megyer olmak üzere iki boydan ibarettir. Macarlar’la birleþen Türk boylarýnýn sayýsý ise yedidir. Bunlar sýrasýyla, Kabarlar, Kürtler, Gyarmatlar, Taryanlar, Yeneler, Kerler, Kesailer”di 40. Görüldüðü üzere Macar milletini meydana getiren Macar ve Türk boylarýndan birisinin adý Kürt boyu idi.

418

KÜRÜT TOPLUMU

Altýn-ordu sahasýndaki Kýpçak topluluklarý arasýnda zikredilen iki Türk aþireti vardýr. Bunlar Berendi ve Barak adýný taþýmaktadýrlar. Ayný aþireti biz Anadolu’da “Kürt” adý verilen aþiretlerin arasýnda görmekteyiz 41. Görülmüþtür ki “Kürt” adý verilen topluluklarýn dillerinde mevcut olmayan “Kürt” terimi, menþe olarak gösterilmek istenen Ýrani unsurlarda (Pers, Med, Sasani), Ari dillerde de yoktur. Arapça’ya ise bu terim Türkçe’den girmiþ olup, Türk’ün çoðulu etrâk nasýlsa Kürt veya ekrâd da o þekilde alýnmýþtýr. Kürd veya ekrâd olarak Arap kaynaklarýnda görülen bu terim en eski devirlerden itibaren Araplarca göçebe/konar-göçer yerine kullanýlmýþtýr. Bunu, konuya oldukça açýklýk kazandýracak bir misalle belirtmek mümkündür. 451 yýlýnda Kafkasya üzerinden Mungan’ýn güneyinde yerleþmiþ olan Akhun Türk Topluluklarýndan XII. yüzyýlýnda Harzemþahlar döneminde Mugan Türkmenleri olarak bahsedilmektedir. Halbuki bu Türkmenler Arap kaynaklarýnda “Ekrâd-ý bilâ Sükkân” 42 yani “Ýskan edilmemiþ Kürtler” olarak geçmektedir. Bu husus açýkça Arap kaynaklarýnýn yerleþik hayata geçmemiþ Türkmenleri, diðer Türk topluluklarýndan ayýrt etmek için “Ekrâd” adýyla belirttiklerini ve bunun her hangi bir ýrki anlamý olmadýðýný göstermektedir. Osmanlý arþiv belgelerinde görüldüðü gibi “Kürt” terimi açýkça konargöçer ve göçebe topluluklarý ifade etmektedir. Defter-i Mufassal-ý Diyarbakýr Nâm-ý diðer Âmid adlý defterin “Nahiye-i Garbi-i Âmid” bölümünde (v.57/b-143/b) “Mükâta’ât-ý ekrâd-ý eþâyir...” þeklinde baþlayan cümlede “ekrâd-ý eþâyir” terimi görülmektedir ki konumuza oldukça açýklýk getirmektedir 43. Burada açýkça “Aþiretlerin Kürtleri” ifadesi yer almakta ve bu aþiretlere baðlý konar göçerleri ifade etmektedir. Adý geçen bu Diyarbakýr Defteri’nde Kürt cemaatlerinden sayýlan “Alucý” cemaatinin adý özbeöz Türkçe olup, bu cemaatin reisi Aydoðmuþ Nur Ali adýný taþýmaktadýr. Defterde zikredilen mezra adlarý da Türkçe’dir. Bunlarýn arasýnda Güzel-abdal, Üçviran, Dutluk, Karacadað, Söðütlü’yü zikredebiliriz 44.

419

Buna benzer diðer bir tabir de “ekrâd-ý Türkman” olup, “Türkmenlerin konar-göçerleri” anlamýný ifade etmektedir 45. Ekrâd kelimesinin “konargöçerleri” ifade ettiðine dair baþka kayýtta Tapu Kadastro Müdürlüðü’nde 171 numarada bulunan “Kilis Livasý Mufassal Defteri”ndedir. Burada Osmanlý Kanunnamesi’nde, Kürt deyimiyle, “yürükler”in anlaþýldýðý açýkça görülür. “Ekrâd taifesi kýl eviyle kadimi kýþlak ve yurtlarý olan nahiye-i Con ve etrafýnda Halep ve Maraþ eyaletlerinde vaki olan yaylaklara kýl eviyle konar-göçer yürük makülesi olduklarýndan..”46. Ayný defterde Ekrâd adý verilen cemaatlerde, “Kulaksýzoðlu” gibi Türkçe aþiret adlarý yanýnda Aydýn, Burdak, Göçeri, Korkmaz, Tanrýverdi vb. gibi þahýs adlarýnýn da çoðunlukta olduðunu görüyoruz. H. 1000/M.1591 tarihli Erzurum Tahrir Defteri47 nde mesela Kemah’a baðlý Gercanis’in Kürtler köyünde þahýs adlarýnýn özbeöz Türk olduðu görülmektedir. Aydýn, Bayram, Karagöz, Budak vb. Önemli bir Osmanlý kaynaðý “Þeriye Sicilleri/Þeri Mahkeme Sicilleri’dir. Bunlardan Gaziantep vilayetimize ait Þeriye sicil defterlerinin incelendiðinde çeþitli adda zikredilen Türkmen aþiretlerinin veyahut Kürt olarak biline gelmiþ bir çok aþiretin Türk olduklarý açýkça görülecektir. Bunlardan bazý örnekler vermek suretiyle meseleyi biraz daha aydýnlatacaðýmýz kanaatýndayým. Þeriye sicillerinde Gaziantep’in batýsýnda yaþamakta olan Çakallý Aþireti’nden “Ekrâd yani Kürtler” olarak bahsedilmektedir 48. Günümüzde de varlýðýný devam ettiren oldukça geniþ cemaatlerin varlýðý söz konusudur. Keza ayný Aþiretin Maraþ-Türkoðlu taraflarýnda yaþayanlarý arasýnda hem Türkçe ve hem de Kýrmançca konuþan cemaatleri vardýr. Enteresan olan cihet þudur ki bu aþiret mensuplarý halen Orta-Asya’daki bir gelenek olan “Oniki Hayvanlý Türk Takvimi”ni bilmekte ve ziraat ve hayvancýlýkla ilgili iþlerde takvim olarak kullanmaktadýr 49 .

420

KÜRÜT TOPLUMU

Genellikle Gaziantep Þeriye Sicilleri’nde baþka bir çarpýcý örnek daha tespit edilmiþtir. “Mehmatlý” aþireti genellikle “Kürt Mehmatlý” olarak söylenmekte ve menþe olarak Kürt kabul edilmektedir. Ama Þeriye Sicilimizde 50 bu aþiretten bahsedilirken “Türkmen taifesinden Kürt Mehmatlý”denilmektedir. Buna benzer bir aþiret adý da ,Baziki’dir. Kürt olarak bilinmektedir. Ama Gaziantep Þeriye Sicilinde 51 Hicri 3 Recep 1153 tarihli bir olayla ilgili düþülen kayýtta “Baziki Türkmeninden Abdullah oðlu Ali Bey...”görülmektedir. Günümüzde de varlýklarýný devam ettiren Milli aþiretine mensup kiþilerin þahýs adlarýnýn incelenmesinde Budak, Avþar, Korkmaz gibi en güzel Türkçe adlarýn mevcudiyeti görülecektir. Kayseri bölgesine iskan ettirilen aþiretlerle ilgili kayýtlarýn incelenmesinde de ayný örnekleri görmek mümkündür. Mesela Karacakürd/Karacakürdlü aþireti konar-göçer Türkmen tarifesi olarak belirtilmiþtir. Gene Lek Ekrâdý (yani Lek Kürtleri) aþireti “göçebe Türkmen tarifesi” olarak kaydedilmiþtir. Hacýlý aþireti, Türkmen Ekrâdý taifesi olarak; Hacýlar Ekrâdý aþireti, konar-göçer Ekârd Yörükaný taifesi; Milli aþiretin bir kolu olan Hasenanlý aþireti konar-göçer Ekârd Yörükaný; Riþvanlýlar, konargöçer Türkmen Ekrâdý taifesi olarak zikredilmiþlerdir 52. Osmanlý arþiv belgelerinde görülen Kürd, Kürdi, Kürdlü, Kürdiler, Kürdler nam-ý diðer Murtana Mahmudoðlu, Kürdikanlý, Kürt Mehmetli, Kürt Mihmatlý, Kürdcü, Karacakürd, Karakürd, Karaca Kürdlü, Karakürdlü, Küçük Kürd Mihmatlý gibi zikredilen cemaatlerin karþýsýnda da genellikle Türkmen taifesi, Türkmen Yörükaný, Ekârd Yörükaný gibi açýklamalar yer almaktadýr 53. V. SOSYAL YAPI VE KÜLTÜRAL DEÐERLER BAKIMINDAN DOÐU ANADOLU TÜRK AÞÝRETLERÝNÝN DURUMU

Yukarýdaki izahlardan da anlaþýlacaðý üzere kasýtlý olarak araþtýrma yapanlarýn havada kalan bütün iddialarýna raðmen, ilmi bir yaklaþýmla meseleye

421

bir çözüm bulmak isteyenlerin ortaya koyduklarý husus “Kürt” teriminin bir ýrk veya millet anlamýný ifade etmediðini göstermektedir. Bu husus bizi ister istemez Türk, Arap ve Fars kaynaklarýnda bu terimin ifade ettiði anlamý araþtýrmaya sevk etmiþtir. Ýlmi neticeler, bu terimin bazý Türk topluluklarýnýn hayat biçimlerinden kaynaklandýðýný göstermektedir. Bilindiði gibi her milletin dil, edebiyat, sanat, fen ve sosyal teþkilat gibi elde etmiþ olduðu çeþitli müesseseler kadar, o milletin hayat felsefesi, inançlarý, ananeleri gibi ruhunun akislerini bulabileceðimiz tutum ve davranýþlarý o milletin kültürünü meydana getirir. Bu açýdan baktýðýmýzda Doðu Anadolu insanýnýn, Türk kültür bünyesinde ayrýlmaz bir parçasý olduðu görülür. Asya ve Avrupa’nýn geniþ bozkýrlarýnda yüzyýllarca hükümran olan Türk topluluklarýnda, hiçbir zaman geliþi güzel bir hayat tarzý düþünülmemiþtir. Orta Asya’da ve Anadolu’daki konar-göçer Türk topluluklarý, Afrika ve Avustralya’da görülen geri kavimler gibi kültür ve medeniyet yokluðundan dolayý konar-göçerlikten vazgeçmiþ deðillerdir. Türkleri konar-göçerliðe zorlayan sebeplerin baþýnda hayvancýlýða dayalý Türk’ün sosyo-ekonomik yapýsý gelir. Bu yapýda kýþlak hayatýnýn da görülmesi sebebiyle Türk hayat yapýsý tam manasýyla göçebe hayatý olmayýp, yarý konar-göçer yarý yerleþik bir hayat tarzý üstüne kuruludur. Yüzyýllarca Asya kýtasýna hükümran olmuþ Türk hanedanlarý çeþitli Türk boylarýnýn, bir boyun etrafýnda meydana getirdikleri konfederasyonlar þeklinde kurulmuþtu. Geniþ bozkýrlar çeþitli boylar arasýnda, boya ait araziler de o boya mensup soy ve daha alt bölümlerdeki gruplar arasýnda paylaþýlmýþtýr. Bu araziler o boya, hakim hanedan tarafýndan ikta olarak verilmiþtir. Sýnýrlarý belirlenmiþ bu otlaklar o boyun ortak malý olup, bütün boyun sürüleri buradan faydalanmaktaydý.

422

KÜRÜT TOPLUMU

Günümüzde de bu geleneðin, Anadolu konar-göçer Türk topluluklarýnda devam ettiði görülür. Bütün Yörüklerin yaylalarýnýn, aþiretin hükmi þahsiyeti adýna tapulu olduðu ve aþiretin zilyedliði altýnda bulunduðu tespit edilmiþtir. Diðer yandan Söbüce yaylasýnda olduðu gibi, yaylanýn aþiretin müþterek malý olduðu da görülür. Bu özellikler en eski devirlerden sonra Türkler arasýnda genel bir mülkiyet anlayýþýnýn olduðunu ortaya çýkarmaktadýr. Yaþanýlan bu konar-göçer hayat tarzý, bölgedeki kültürel farklýlaþmanýn da en önemli sebeplerinden birisini teþkil eder. Aþiretler arasýnda mera, otlak bulunmayan konar-göçerler yok olma tehlikesi karþýsýnda baþka aþiretin sahasýný ihlal etmekte, bu ise iki aþiretin çatýþmasýna sebep olmaktadýr. Tarihte ve günümüzde konar-göçer aþiret kavgalarý ne yazýk ki ancak aþiret mensuplarýna zarar vermektedir. Konar-göçer hayat tarzý, kültür hayatýnda da oldukça etkili olmaktadýr. Daha çok, taþýnabilir maddi kültür unsurlarý üzerinde faal olunmasýna sebep olmaktadýr. Gene bu maddi kültür unsurlarýnda da yaþanýlan hayat tarzýna ait özellikler yansýmaktadýr. Mesela, bugün Doðu Anadolu’da dokunan halý, kilim vb. maddi kültür unsurlarýnda hayvancýlýðý ilgilendiren koç boynuzu motifi oldukça yaygýndýr. Kazak Türkleri’nde “Tekemet”, Kýrgýzlar da “Koçkorog” adý verilen bu motif, Anadolu’da “Koç boynuzu”, kýsaca “boynuz” motifi adýný alýr. Gene Doðu Anadolu’da özellikle Kars, Erzurum, Van, Bitlis, Bingöl, Tunceli, Diyarbakýr bölgelerinde koç heykel mezar taþlarý yapýlmasý, dikilmesi geleneði 54 oldukça yaygýn olup bu anane doðrudan doðruya Orta Asya Türk kültürü ile ortaklýðýnýn en güzel örneðidir. Yayla hayatý, yaylaya çýkma zamaný, koç katýmý, saya bayramý, nevruz bayramý gibi önemli günler þehirde yaþayan insanlara farklý gelebilir. Ancak, bu gibi adetler konar-göçer Türk topluluklarýnýn kültür yapýlarýnda çok önemli roller oynamaktadýr. Çeþitli bölgelerimizde görülen koç halayý, sinsin oyunu, kara Çarþamba geleneði, bunlar etrafýnda geliþen dil, edebiyat, sanat, folklor, inançlar, Doðu Anadolu Türk kültürünün temellerini oluþturur.

423

Türk içtimai yapýsýnda tarih boyunca çatýþmalara sebep olan bu iki hayat tarzý (þehirli ve konar-göçer) Türk Kültürünün iki ana kolda yürümesine de sebep olmuþtur. Ýki zümre birbirlerinin hayat tarzýný, kültürünü beðenmez ve aþaðý görür bir davranýþ içine itilmiþlerdir. Tarihten buna birkaç örnek vermek gerekirse, Timur-Beyazid çekiþmesinde Timur Osmanlý’yý Türkmen, Beyazid de Timur’u Tatar olarak küçük görmekte idiler. FatihUzun Hasan çekiþmesinde de yerleþik kültüre geçmiþ Osmanlý hanedaný ile konar-göçer kültürün temsilcisi Akkoyunlular’ýn birbirlerine tahakküm etme arzusu yatar. Genellikle yerleþik hayatý benimsemiþ Türk topluluklarý konar-göçer Türk topluluklarýný, aþiretleri kendilerinden aþaðý görmekte, onlarý (Türkmen, Tahtacý, Yürük, Abdal, Kürt) gibi adlarla kendisinden ayýrmaktadýr. Ayný duygu konar-göçerlerde de hakimdir. Konar-göçerlerin þu tekerlemesi hayat felsefelerini gayet güzel aksettirmektedir; “Yapma bað, baðlanýrsýn, Ekme ekin, eðlenirsin, Çek deveyi, güt koyunu, Bir gün olur beðlenirsin!”. Tunceli, Bingöl yaylalarýnda yaylayan konar-göçer Þavak aþiretinde ayný Türk mantýðýný görmek mümkündür. “Cefa istersen ek-biç Sefa istersen kon-göç”. Günümüzde konar-göçer Türkmen topluluklarýnda yaþayan bu dünya görüþü kuruluþ yýllarýnda Osmanlý Devleti’nin de temel görüþü idi. Osmanlý Beyliði’nin kurucusu Osman Gazi evlatlarýna bir vasiyet mesabesinde olmak üzere þöyle demiþti: “Olmasun ki oturak olasýz, Beylik, Türkmenlik ve Yürüklük edenlere kalur”. 55

424

KÜRÜT TOPLUMU

Türk topluluklarýnda görülen bu iki ayrý sosyal ve kültürel yapý, temelde ayný gövdenin birer dalýdýr. Ancak, çeþitli siyasi, tarihi olaylar bu iki dalý birbirine, düþman hale getirmiþtir. Günümüzde millet olma vasfýnýn hýzlandýðý bir gerçektir. Ancak bugüne kadar boy, aþiret duygusunun þiddetle görüldüðü Türk topluluklarý arasýnda millet olma þuuru ancak Cumhuriyet döneminde hýz kazanmýþtýr. Dolayýsýyla bugüne kadar özellikle Doðu Anadolu bölgesinde çýkarýlmaya çalýþýlan huzursuzluklarýn kaynaðý eski sosyal, kültürel yapýda aramak gerekir. Bu hayat tarzýndan dolayý Türkmenlere “Kürtler” denmiþtir. Çünkü, bu kelime birçok yerde “göçebe” manasýna geliyor. Gerçekten, Musul civarýndaki “Karadað” vadisindeki “Jaflar”da , “Kürt” kelimesi, göçebeleri, kabile teþkilatýna sahip olmayan köylülerden ayýrmak için kullanýlýr ve “çoban” manasýna gelir. Osmanlýlar zamanýnda, konar-göçer Yörük Türkmen oymaklarý arasýnda doðan anlaþmazlýk ve meseleleri çözmek üzere, Çorum’da bir “Ekradlýk kadýlýðý” (Kürtler, yani göçebelerle ilgili iþler) kurulmuþtu. Konar-göçer aþiretler arasýndaki çeþitli anlaþmazlýklarý halleden bu kadýlýk müessesi, 1950’li yýllara kadar Toros Türkmenleri arasýnda devam etmiþtir. Gerek devlet ve gerek halk, “Kürt Kadýlýðý”ný “göçebelerin konargöçerlerin” iþlerine bakan bir müessese olarak kabul etmektedirler. Diðer yandan Osmanlý Adliye teþkilatýnda her bir azýnlýðýn veya etnik unsurun adli iþlerine bakan bir kadýlýk olmadýðý bilinen bir gerçektir. Yani Türk adliye teþkilatýnda, imparatorluk tebasýndan olan çeþitli ýrklarýn iþlerine bakan Arap, Rum, Yahudi vs. gibi ayrý, özel bir adli müessese yoktur. Türkmenler arasýnda görülen ve geçimini tamamen aþiretlerin kendisine verdikleri hediyelerle karþýlayan bu Ekrâd Kadýlarý eski Türk’lerde ve günümüz Orta Asya Türk topluluklarýnda görülen, aþiretin bu tür anlaþmazlýklarýný halleden “Aksakallýk” müessesinin bir devamýndan baþka bir þey deðildir. VI. ANADOLU TÜRK FOLKLORUNDA “KÜRT” TERÝMÝ

Anadolu’da “Kürt” terimi ile ilgili olarak genellikle “daðlý-kaba-saba, kasaba pazarlarýna odun, yoðurt, yað, yumurta gibi þeyleri satmak için gelen”

425

kimselere kastedilmektedir. Doðu ve Güney-Doðu Anadolu’nun Van Diyarbakýr, Erzurum gibi kültür merkezlerinde bu anlayýþ hakimdir. Bunun çeþitli folklorik örneklerini görmek mümkündür. Þeyh Sait isyanýyla ilgili bir deðerlendirme yazan Elazýðlý Cenap Osmanoðlu Kürt konusuna þöyle açýklýk getirmektedir: “Kürt’ten maksat, dað köylerinde oturan, cehaleti sebebiyle fýrsat buldukça çapulculuk yapan, ancak bu hayattan vazgeçip, þehre ve kasabaya indikten sonra, Türk payesine eren kimse kast edilir. Uzak köylerden gelenler Türkçe bilmedikleri ve þivelerinin bozuk olduðu müddetçe, Kürt diye anýlýr. Fakat kültürel bir deðiþmeden sonra, bu anýlýþ, tamamen unutulur, artýk o Türk payesine eriþmiþtir. Böyle birine, Kürt müsün, Türk müsün diye sorulduðu zaman, Evvelce Kürt’üm, fakat þimdi Türk oldum diye cevap alýnýr 56. Türkmen topluluklarý arasýnda da “Kürt” terimi ile daðlarda yaþayan aþiretler kastedilmektedir. Bununla ilgili olarak Avþar Türkleri’nin yetiþtirmiþ olduðu Dadaloðlu’nda bu düþüncenin akislerini bulabiliyoruz. Dadaloðlu þiirinde “Mürseloðlu ve Kerimoðlu” gibi Türkmen aþiret reislerini Kürt yani daðlý olarak tavsif etmektedir: “ Atýna vur da gümüþ ireþme Tecerli’den Cerid’e baþ koþma Ha dence bin atlýsý binerdi serçeþme Mürseloðlu57 , Kürd yeðeni deðil mi? Yoð, yoð olmuþ da gidiyor göçü Doð ve bostan olmuþ evinin içi Darýlýnca da þammar58 a yiyirtti göçü Kerimoðlu59 Kürd yeðeni deðil mi?60. Mehmet Eröz, Kayseri’nin Zamantý suyu kenarýnda Avþar Türkmenle-

426

KÜRÜT TOPLUMU

ri’nin yaþadýðý Söðütlü köyünde Aþýk Ömer’in kýz kardeþinden derlediði bir þiirde de Avþar, Mürseloðlu, Göceloðlu, gibi Türkmen boy ve aþiretler “Kürt” olarak ifade edilmiþlerdir. Daha doðru bir ifade ile Türkmenler’in daðlýsý, kanun-nizam tanýyan anlamýnda kullanýlmýþtýr 61. Delme dakma deðel, evvelden aða, Bal suman çektirir solundan saða, Umucuya verir atýnan deve, Bektaþoðlu Kürt yeðeni deðel mi? Ah ediyor garalarý görenler, Tütünün sürdüðü yere 62 atý salanlar Üç tuðlu vezirden duzzak alanlar Mursaloðlu Kürt yeðeni deðel mi?

Çarþý bazarýdý evinin içi, Avþar iskan getti ne idi suçu 63. Düþmanýn üstüne çekerdi göçü, Avþar Beð Kürt yeðeni deðel mi? Atlar ender de babam çeþmeye Ebbeðesi 64 vurur gümüþ ireþme 65 , Cerid’inen, Tecir’e baþ goþma, Güccüðalioðlu Kürt yeðeni deðel mi? Aþýðýn dalgasý galman gusura, Bizim eller iskan getti yesire, Boðazý çanlý gartal endi Mýsýr’a, Güveloðlu Kürt yeðeni deðel mi? Ceyhan’ýn Azizli köyünden halk þairi Mustafa Mazý’dan derlenen “Bozgedik Destaný”nda da Kürt terimi ile daðlý Türkmen kastedilmektedir. Mustafa Mazý aslen Üçoklar’a tabi Cerid Türkmenleri’ndendir. Destanda alýnan bir parça þöyledir:

427

“Aslýný sorarsan Kýlýçlý Kürdü, Zarýna duramadý beþ büyük ordu, Kanrýldý paþaya bir cirit ordu, Geçti yamacýna güldü Bozgedik.” 66 Buraya Batý Trakya Türkleri arasýndaki bir ifadeyi de ilave etmekte fayda vardýr. Genellikle Batý Trakya Türkleri, üst-baþlarý giyim-kuþamlarý þehirli olmayan Türk köylüleri için “Kürt elbiseleri giymiþ” þeklinde bir ifade kullanmaktadýrlar. Yukarýdaki ifadeler Osmanlý döneminde devam eden merkezde Osmanlý Kültürü ile geniþ halk kitlesinin arasýndaki uçurumu anlatmaktadýr. Osmanlý münevveri, o kültürü almamýþ, þehirli olmamýþ Türkmenler için aþaðýlayýcý mahiyette “Etrâk-ý bî-idrâk” yani “anlayýþsýz Türkler” tabirini kullanmakta idi. Þehirli olmuþ, Osmanlý kültürü ile hal-hamur olmuþ insanlarýmýz ancak “Osmanlý”dýr, yani “Efendi”dir. Cahil, kasabada görülen geniþ Türk halk kitlesi “Aptal Türkmen”dir. XVI. yy. þairlerinden Ahmedi’nin ifadesi ile “Adem oðlu” bile deðil. Ahmedi, Manavgat yöresinde yaþayan Türkmenleri anlatýrken bu “Osmanlý münevverinin zihniyeti”ni þu þekilde sergilenmektedir: “Sordular Adem’e onlar senin neslinden midir? Ol cevap verdi;, haþa öyle bir þey olsaydý Havva’yý aç tâlâk boþardým”. Osmanlý münevverlerinin bu kötü zihniyeti ne yazýk ki Cumhuriyet döneminin Türk aydýnýna da musallat olmuþ, halktan kopmuþ olan aydýn o kültürü almamýþ olan geniþ halk kitlelerini onlarý aþaðýlamak için “Kürt, Türkmen, Tahtacý, Kýzýlbaþ. Alevi, Sýraç, Laz, Fellâh” gibi adlarla vasýflandýrmýþtýr. Bütün bu açýklamalardan sonra akla þöyle bir soru gelmektedir: “Acaba bir Kürt kimliðinden bahsedilebilir mi?”.

428

KÜRÜT TOPLUMU

Bu sorunun cevabý gene bu konuda uzman olan ve Hollanda’nýn Utrecht Üniversitesi’nde sosyolojik bir tez hazýrlanmýþ olan Maarten Martinus Van Bruinessen’in açýklamalarýyla cevap vermeye çalýþalým: “Önceleri Kürtlük oldukça çeliþkili bir kavramdý. Konuþulan yere ve konuþan kiþiye baðlý olarak deðiþik gruplar, aþiret mensuplarý için bu onlarý Türkler’den ve þehirli Osmanlýlar’dan ayýrmak için kullanýlýyordu. ... Onlarý Hýristiyan çiftçilerden ayýrmak için bu terim kullanýlýyordu. ... Kürt çiftçilerini, aðalarýndan ve Osmanlý idarecilerinden farklý olarak düþündürmek istenildiði zaman kullanýlýyordu. ... Ayný dili konuþan ve “Þeytan tapanlar” diye bilinen ve horlanan “yezidiler” Müslüman Kürtlerce Kürt kabul edilmiyorlar. ... Öte yandan birçok aþiret reisi ve bazen bütün aþiret gerçek veya uydurma olarak kendilerinin Arap kökenli olduklarýný ileri sürmektedir. ... Devlet hizmetinde olanlarla þehirliler kendilerini “Osmanlý” yani “Türk” olarak kabul ediyorlardý. Onlar için “Kürt adý” aynen “Türk teriminde” olduðu gibi “Geri kalmýþlýðýn” ve “barbarlýðýn” simgesi idi”.67 Diðer yandan gene bu konuda araþtýrma yapan Peter J.Bumke, “Türkiye’de geçerli resmi görüþ olan, Kürtler, dillerini kaybetmiþ ve vahþileþmiþ daðlarda yaþayan Türkler’dir düþüncesi reddedilecek bir görüþ deðildir. Zira bu þekilde oluþmuþ gruplar da mevcuttur”68 demek zorunda kalmýþtýr. Dolayýsýyla bir Kürt kimliðinden bahsedilmek, etnik anlamda bir Kürt ýrkýnýn varlýðýný iddia etmek ilmen mümkün deðildir. Olay tamamen Doðu ve Güneydoðu Anadolu’da yaþayan Türkmen topluluklarýn zamanla “Kürtleþmesi”, kültürel yabancýlaþmaya uðramasýndan baþka bir þey deðildir. Osmanlý idaresindeki Orta-doðu’nun bu bölümü siyasi istikrarsýzlýk, otorite boþluðu Arap-Fars ve Türk kültürünün arasýnda, devlet hizmetlerinden mahrum kalmalarý sonucu ortaya çýkmýþ görünmektedir. Günümüzde yurtdýþýnda ikinci nesil dediðimiz Türk vatandaþlarýnýn durumu bunun açýk bir örneðidir. Yirmi yýl gibi kýsa bir zamanda kültürel asimilasyona uðrayan yurt dýþýndaki bu Türk kitleleri ne Türklükleri’ni koruya-

429

bilmiþ, ne de bulunduklarý ülkelerin millet bünyelerine dahil olabilmiþlerdir. Olayýn bu kadar kýsa zamanda meydana gelmesi günümüz haberleþme teknolojisindeki geliþmeler sebebiyledir. Orta zamanlarýn imkânlarý nispetinde Türkmenlerin Kürtleþmesi yavaþ ve zaman içinde geliþmiþti. Evliya Çelebi Erzurum bölgesini anlatýrken orada rastladýðý üç nesil arasýndaki farký belirtmek suretiyle Kürtleþme olayýna ýþýk tutmaktadýr: “Dede Türkçe konuþmakta, oðul hem Türkçe hem de Kurmanç’a konuþmakta, torun ise yalnýzca Kurmanç’a konuþmaktadýr”. Mesele görüldüðü gibi tersine iþleyen bir çark durumundadýr. Temelinde ise “eðitim ve kültür”yatmaktadýr. VII. “KÜRT MESELESÝ”NDEN KÜRTÇÜLÜK ÝDEOLOJÝSÝNE

Günümüzdeki “bölücü örgütler”in düþünce ve eylemleri araþtýrýldýðýnda “þövenist kürtçülük” fikriyatýyla komünist ideolojinin elele olduðu görülür. Bilindiði üzere Komünizm’in Türkiye’deki tarihçesi bir asra yaklaþmaktadýr. Bu süre içinde Türkiye’nin bölünmesi, milli birlik ve bütünlüðün yok edilmesi amacýyla çeþitli komünist örgütler faaliyet göstermiþlerdir. Genelde Türkiye’de de uygulanmaya çalýþýldýðý gibi, bu ideolojinin takip ettiði ana strateji, teorik olarak sýnýf kavgasýna dayanmakta ve proleterya diktatörlüðünü hedeflemektedir. Ancak, Türkiye’deki komünist örgütler bu ideolojilerinde baþarýlý olamamýþlardýr. Ve 1960’lý yýllarda beynelmilel komünizm dünya gençliðini kullanma gayretleri Türkiye’de de akis bulmuþ, ortaya bir çok örgüt çýkmýþ ve bu örgütler çeþitli eylemlerde bulunmuþlardý. Türk Silahlý Kuvvetleri’nin 12 Mart 1970 müdahalesi ile beynelmilel komünizmin bu taktiði de bir sonuç vermemiþ ve Türkiye bir badireden kurtulmuþtu. 1970 öncesi komünist örgütler içinde “Kürtçü” ideolojiye sahip kimselerde bulunmakta idi. Ancak aþýrý sol gruplar içinde istediklerini yapamayan veya umduklarýný bulamayan “bölücü Kürtçü gruplar” 1970 sonrasýnda yeni bir örgütlenmeye girmiþlerdir. Bu örgütlenme çabalarý beynelmilel komünizmin Türkiye’de taktik deðiþtirmesine sebep olmuþ ve büyük ölçüde etnik ve dini bölücülük kisvesi altýnda faaliyete geçmiþlerdir. Özellikle 12 Eylül 1980 öncesinde gene diðer sol kuruluþlarla birlikte hareket eden bölücülük 1980

430

KÜRÜT TOPLUMU

sonrasýnda tamamen Kürtçü-Marksist bir ideoloji doðrultusunda daha radikal bir biçimde eylemlere baþlamýþlardýr. Peter J. Bumke’nin iyi bir militanýn özelliklerini sýralarken ortaya koyduðu 3K Prensibi bunun açýk bir örneðini teþkil eder. 3K Prensibi ile anlatýlmak istenen “Kürt-KýzýlbaþKomünist” olma özelliðidir 69. Zaman zaman PKK gibi örgütlerin bildirilerinde yer alan “MarksistLeninist” olduklarý görüþü, bölge halký üzerinde etkinliklerini artýrabilmek için propagandalarda kullanýlmaktadýr. Doðu insaný yapýsý itibariyle dinine baðlýdýr ve kendisini iyi bir Müslüman olarak görmektedir. Doðu insanýnýn bu özelliði ister istemez bölücülerin dini temalara ve din adamlarýný kullanmalarýna sebep olmuþtur. Halbuki bazý yayýn organlarý Devletin ayný yönde yaptýðý faaliyetleri “Ýrtica suçlamalarýyla, laikliðe aykýrý davranmakla” durdurmaya çalýþmýþlardý. Diðer yandan birçok Batýlý bilim adamýnýn “Kürtlerin eski bir Hýristiyan halk olduklarý ve Türkler tarafýndan zorla Ýslâmlaþtýrýldýklarý” iddialarýndan hareketle Batý Kiliseleri’nin desteðini saðlamak üzere harekete geçmiþler ve “Kürtçe Ýncil” basýlmasýný saðlamýþlardýr. VIII. SONUÇ Görüldüðü üzere, konu artýk tamamen bir ideolojik mesele haline dönüþmüþtür. Ýdeolojiye karþý ancak daha güçlü ideolojilerle mücadele edilebilir. Bunun dýþýnda alýnacak tedbirler yeterli olamaz. 1984 yýlýndan beri yapýlmakta olan konuyla ilgili yetersiz neþriyat bile, yurt dýþýndaki Bölücü örgütlerin dikkatini çekmiþ ve kendilerini rahatsýz etmiþtir. Komkar’ýn 1980 yýlýnda Türkçe olarak yayýnladýðý “Kürdoloji’nin 200 Yýllýk Geçmiþi” adlý eser dahi bunun tipik bir örneðidir. Eserin Türkçe olarak neþredilmesi ise bölücü tarafýn ilmen ne kadar zayýf olduklarýný göstermektedir. Çünkü ulaþmak istedikleri insanlarýn dili olan Türkçe ile yazmak zorunda kalmýþlardý. Yazacaklarý kendilerine göre Kürtçe bir eseri Doðu ve Güneydoðuda yaþamakta olan vatandaþlarýmýzýn anlamasý mümkün deðildir.

431

Atatürk döneminde lise son sýnýflarda okutulan “Coðrafya Ders Kitabý70”nda devlet politikasý açýk ve seçik olarak ortaya konulmuþtu. Kitaptan aldýðýmýz alýntýlar Atatürk’ün milli politikasý’ný ortaya koymaktadýr; “Türkiye bugün yalnýz Türklerin yerleþmiþ olduðu araziden mürekkeptir. Türk olmayanlar, Türklüðe yabancý olanlar vatan haricinde kalmýþ veya çýkarýlmýþ, bu suretle milli birlik temin edilmiþtir. Fakat birçok Türk vatandaþýmýz da Lozan Muahedesi’yle çizilen yeni hudutlarýmýz dýþýnda kalmýþtýr. Türkiye’de ekalliyet teþkil eden unsurlar Rumlar, Ermeniler ve Museviler’den ibarettir... Þarki Anadolu’da, Ýran ve Kafkas hududundan Uzunyayla ve Sivas havalisine kadar uzanan sahada pek çok aþiret vardýr. Bazý vilayetlerde aþiret halký nüfusun yüzde 85’ini teþkil eder. Bu aþiretlerin büyük bir kýsmý Türkçe konuþur. Bunlar aslen Türk olduklarý halde uzun zamanlar Arap ve Ýran medeniyetlerinin tesiri altýnda kalarak lisanlarýný, adât ve ananelerini kaybetmiþlerdir”. Bu milli politikanýn ilmi çalýþmalarla güçlendirilmesi ve ilmi zemine oturtulmasý gerekmektedir. Ne yazýk ki bu türden çalýþmalar teþvik yerine âmiyâne bir tarzda susturulmak istenmektedir. Bu görüþ sahipleri “Devlet görüþünü savunan” kiþiler olarak nitelendirilmekte, bilimsel ve objektif olmadýklarý iddia olunmaktadýr. Komünist, sol, irticai yayýn organlarý bu konuda hemfikirdirler. O halde, bu þekilde düþünenlerin “Devlete karþý olduklarý” gerçeði ortaya çýkmaktadýr. Devletin milli meselelerinde devletten yana olmak bir fazilettir. Devletin milli meseleleri karþýsýnda tarafsýz olmak devlete karþý olan görüþ sahipleri ile ayný safta olmak demektir. Bürokrasideki bu türden bürokratlar içinde ayný þeyi söyleyebiliriz. Atatürk döneminde þekillenen bu milli politika zamanla terkedilmiþ hatta günümüzde bununla da yetinilmemiþ “Kürt ýrký”, “Kürtçe” devamlý gündemde tutulmaya gayret gösterilmiþtir. Hatta TBMM çatýsý altýnda “Kürtler’e özgürlük” diyecek kadar hezeyan, yurtdýþýnda beynelmilel platformlarda “Kürtler’e hak istemek” gibi ihanet örneklerini sergileyen mil-

432

KÜRÜT TOPLUMU

letvekilleri çýkabilmiþtir. Gene bazý basýn organlarýnýn öncülüðünde Türkiye’nin AET’ye girmesi için “Kürtler’e bazý haklar verilmesi gerektiði” “Kürtçe’nin bir dil olarak kabul edilmesinin þart olduðu” gibi Cumhuriyetimizin temeline dinamit koyan, Atatürk’ün koyduðu ilkeleri hiçe sayan görüþleri ileri sürülmeye baþlamýþtýr. Ne yazýk ki bu görüþler bazý devlet kurumlarýnda ve bürokratlarýnda da etkili olabilmiþtir. Meselenin en önemli noktasý þudur: Bölücülük meselesi bir “Ýdeolojik mücadeleyi” gerektirmektedir. Komünizm bugün bölücü faaliyetleri destekleyen, yönlendiren en önemli ideolojidir. Batý dünyasýnda mevcut Kürdoloji merkezleri, Sovyet Rusya’daki Erivan Kürdoloji Enstitüsünün çizdiði strateji doðrultusunda faaliyet göstermektedir. Politika, Erivan ekolü tarafýndan tayin edilmiþtir. Bunun yanýnda Batý dünyasýnda mevcut “Türk Ýmajý”, Batýnýn Türkiye aleyhine tavýr almalarýna sebep olmaktadýr. Bu ülkelerin Türkiye üzerindeki mevcut bazý emellerinin olmasý da bu kararlarýnda etkili olabilmektedir. Onlarýn nazarýnda Türkiye hâlâ “Hasta adam”dýr. Ve ortak pazar olmaya layýktýr. Diðer yandan Orta-Doðu’daki çýkar mücadelesi Batýlý dost bildiðimiz ülkelerin dahi dolaylý veya doðrudan Kürt konusu ile ilgilenmelerine sebep olmaktadýr. Meselenin ideolojik ve çýkar mücadelesi içindeki yerini tespit etmeden, konunun üzerine gidilmesi mümkün deðildir. Sosyalist görüþlü veya kendini Türk hissetmeyen “entel” veya “dini fanatik”lerin ister istemez bölücülük konusuna bakýþlarý “devlet düþmanlýðý” þeklinde tezahür etmektedir. Bu kiþiler, düþüncelerini aydýn, objektif, dünya politikasýný bilen bir havada, üzülerek ifade etmek gerekir ki satabilmektedirler. Türkiye’nin meselelerini bu gibi yazarlardan öðrenen bürokratlar ise konuyu daha da bir çýkmazýn içine sürüklemektedirler. Ancak mesele bir ideolojik mücadele, ilim ve ihtisas iþidir. Doðu ve Güneydoðu Anadolu Türk aþiretleri üzerine oynanmak istenen oyun emperyalist güçlerin bölgede menfaatleri doðrultusunda sahnelenmiþ ve günümüzde de ayný metotla sahneye konmaktadýr. Bölgede yaratýlmak

433

istenen sun’i bir millet yaratma çabalarý açýkça belirtmek gerekir ki tamamen dýþarýdan desteklenmektedir. Bunun açýkça ortaya konulduðu Kasým 1931 tarihinde Irak’taki Ýngiliz Hava Kuvvetleri Karargahý’ndan Londra’ya gönderilen mesaj 71 , bu türden ihanetler için küçük bir örnektir. Mesajda Ýngiliz istihbarat elemanlarý Ýngiltere’nin Orta-doðu ve Türkiye üzerindeki geçmiþteki politikasýný deðerlendirirken özellikle “Kürt denilen gruplarla ilgili” þu itirafý yapmaktadýrlar. “Kürt milliyetçiliði Ýngiliz politikasýnýn bir çocuðudur... Kürtler, bir grup olarak Araplarý hakir görmektedirler. Türkler’e hakim ýrk olduklarý için saygý beslemekte, fakat Araplar’a saygý duymamaktadýrlar... Kürtler’in kendi baðýmsýzlýk mücadelelerinde Ýngiltere’nin yardýmýna güvenilemeyeceðini anlamalarý son Þeyh Mahmud isyanýnda ortaya çýktý”. Ayný politikanýn bir benzerini Molla Mustafa Barzani’de yaþayacaktýr. 1959 yýlýndan itibaren Irak Devleti’ne karþý ABD ve günümüzdeki Ýran tarafýndan desteklenen Barzani 1975 yýlýnda kendi kaderine terkedilmiþ ve binlerce taraftarý Irak devleti tarafýndan ezilmiþtir. Bu ihaneti gururuna yediremeyen bazý Barzani taraftarý ise þerefli bir ölümü tercih ederek, intihar etmiþlerdir. Yakýn zamanda ise bu politikanýn bir benzeri Halepçe’de yaþanmýþ, binlerce aþiret mensubu Fransýz malý kimyasal silahlarla vahþice katledilmiþtir. Ama ayný Fransýz, Avrupa’da yýllardýr bölücü faaliyetlere ön ayak olmakta; Madame Mitterland, Fransa’dakiler yetmiyormuþ gibi, Almanya’daki bu türden bölücü örgütlere, enstitülere de destek olmaktadýr. Bir insan bir defa tuzaða düþer ikinci defa düþerse bu aptallýktýr. Görülen odur ki, tuzak ayný, tuzaða düþenler ayný, figüranlar ile senaristler farklýlýklar göstermektedir. Olanlar ise bölgedeki masum Türk halkýna olmaktadýr. Abdulhâluk Çay’ýn bu deðerli çalýþmasýna þu bilgileri eklemek istiyorum. Dikkat çeken bir þey de, Türk ve Kürt adlarýnýn ayný harflerden oluþmasýdýr. Biri diðerinin tersden okunuþudur. Orta Asya’dan birçok yere

434

KÜRÜT TOPLUMU

daðýlan Türkler’in Orqun yazýtlarýnda kullanýlan adý Tür-ök’den gelen Türük’dür, Türk deðil. Orta Asya’dan Anadolu’ya Ýran üzerinden gelen bir Türük boy’una, Pers milleti Kürt demiþtir. Farsça ve Arapça saðdan sola okunur ve Türük adýnýn saðdan sola okunuþu Kürüt’dür. Arapça ve Farsça’da ki isimlerde, Ahmed, Muhammed gibi, ‘t’ harfi kullanýlmayýp ‘d’ harfiyle yazýldýðý için Kürüd þeklinde söylenmiþtir. Günlük kullanýmdaki telaffuz farklýlýklarýndan ya da tarihin doðru öðrenilmemesi ve doðru bilginin saklanmasý için harfleri ve yerlerini deðiþtirerek anlamlarý oturmuþ sözcükleri/adlarý bozanlar sayesinde Kürd ve Kürt halini almýþtýr. Aksini düþünen genetik ilimi ile ikna olacaktýr. Kürtler, Orta Asya’dan gelen safkan bir Türk boy’u olmasýna Türk boyu’dur da, bugüne kadar yaþananlarýn sebebi nedir? Siyonizm, Kurtuluþ Savaþý’mýz zamanýndaki Kürt isyanlarýný (Þeyh Said isyaný), hepimizin bildiði gibi Ýngilizleri kullanarak oluþturmuþtur. Bilinmeyen, daha doðrusu üstü örtülen ise bu isyanlarýn yine siyonizme hizmet etmiþ, Kürt milletinin kullanýlmýþ olmasýdýr, bugün olduðu gibi. Anadolu’daki diriliþin önünü kesebilmek, birlik olunmasýný engellemek ve Anadolu’nun, kendi amacýna alet ettiði farklý Avrupa’lý devletler tarafýndan Sevr haritasýna uygun olarak paylaþýlmasýný saðlayýp, Türk milletinin bu topraklarda bir devlet kurmasýný engelleyerek tarih sayfasýndan silebilmek, siyonizmin o zaman da amacý olmuþtur. Bunu baþaramamýþlardýr da, devletimizin kurulmasýndan sonra ne olmuþtur da bu günlere gelinmiþtir? Mustafa Kamâl Atatürk’ün Ýsmet Ýnönü’ye býraktýðý, yapýlmasý þart olan ve 22 maddeden oluþtuðu söylenen bir vasiyeti vardýr. Ýnkâr ediyor olsalar da bu vasiyet vardýr. Kurduðu devletin, Osmanlý iradesiyle yönetilmesini isteyen sabetayist ve siyonist Yahudiler tarafýndan nasýl paylaþýldýðýný gören ve tamamlamadýðý birçok çalýþmasý olan Atatürk’ün bir vasiyet býrakmamasý mümkün müdür? Atatürk ile Türk milletinin gönül baðlarýnýn

435

koparýlmaya çalýþýldýðý bu günlerde, bunu saklayanlar, tabii amaçlarý halâ aksi deðilse, ortaya çýkarmanýn zamaný geldiðini görürler. Atatürk’ü savunan ve sözde koruyanlarýn, Atatürk’ün yapýlmasýný söylediði doðru isteklerine nasýl seyirci kaldýklarýný artýk biliyoruz. Ama ayýplamayacaðýz, hesap da sorma yacaðýz. Tüm milletlerin ortak ‘tek’ düþmaný olan siyonizm/ Beniisrael halký karþýsýnda birleþmek, bunlarýn didiþmesine girilmeyecek kadar önemlidir. Türkiye’yi bugünkü durumuna getiren zihniyetin, Atatürk’den hemen sonra gelenler olduðunun milletimiz tarafýndan da anlaþýlmasý, bunu saklayanlarý da koruyacaktýr. Atatürk’ün yapýlmasýný istediði iþlerden belki de en önemlisi, Doðu’nun derhal kalkýndýrýlmasýdýr. (Türkiye’nin harita üzerinde bölgelere ayrýlmasý Atatürk’den sonra yapýlmýþtýr, büyük Esrail devletine toprak vermeye hazýrlýk olarak). Kurulduðu dönemde, bir taraftan da Osmanlý’nýn borcu ödenirken bunun yapýlmasýna olanak bulunamamasý anlaþýlabilir. Daha sonra ise, bunu yapmak yerine, kendilerine yakýn ve söz dinleyecek olan sözde Kürtler olan Yahudi kökenliler seçilerek aþiret sistemi kurulmuþtur. Yüzbinlerce Türk, merhametsiz, adýna ‘aða’ denen bir Yahudi’nin, aðýzýna ve eline bakar hale getirilmiþtir. Bunun niçin böyle yapýldýðý ortadadýr. Ýnsan toplumlarýnýn hokum altýna alma amacýndan hiçbir zaman vaz geçmemiþ olan siyonizm, zamaný geldiðinde o ‘bir adamlarýn’ düðmesine basarak, seksen beþ yýldýr bilinçli þekilde çok kötü þartlarda yaþamaya mahkum edilen Kürt toplumunu tekrar vaadlerle kandýrýp, bölücülük yaptýrarak hedefine ulaþmanýn hesabýný yapmýþtýr. Saf Abdullah Öcalan’ýn Ankara’da eðitilip oralara gönderilmesi bunun baþlangýcýdýr. Rahmetli Uður Mumcu’da, terörist baþý Abdullah Öcalan’ý eðiten ve yönlendirenleri ortaya çýkardýðý son kitabýný yayýnlayamadan þehit edilmiþtir. PKK’yý hazýrlayarak maddiyat ve mevki için ABD’ye hizmet ettiklerini sananlar, aslýnda siyonizme; kendilerinin de can düþmaný olana hizmet ettiklerini artýk anlamýþlar mýdýr? Ýlk dönemlerde böyle davranýlmýþ bu bölgeler kendi haline býrakýlmýþtýr da,

436

KÜRÜT TOPLUMU

sonraki yöneticiler niçin bu hatayý telafi etmemiþlerdir? Niçin yanlýþ yapýlan herþeyin faturasý Ýsmet Ýnönü’ye kesilmektedir? Ya da Atatürk’çülüðün bekçiliðini yapanlar niçin hep ‘Laikliði’ korumuþlarda, Atatürk’ün ‘Milliyetçilik’ ilkesini, geçmiþ zaferlerin kutlanmasý olarak yorumlamýþ, ‘Devletçilik’ ilkesini, ülke bütçesinin paylaþýlmasý olarak uygulamýþ, ‘Halkçýlýk’ ilkesini de niçin sadece Ankara’nýn batýsýnda yaþayanlar için hatýrlamýþlardýr? Ankara’nýn Doðu’sunda Teñri’nin hokumu geçersiz midir? Yoksa, bu bölgelerde yaþayanlar Türk oðlu Türk olduklarý için mi insan olduklarý da göz ardý edilmiþtir? Türkleri açlýk ve çamurun içinde yaþamaya mahkûm edenler, aslýnda, kendi sonlarýný da getirecek olan siyonizme hizmet ettiklerini artýk anlamýþlar mýdýr? Fakat anlaþýlan, siyonizm de tarihden ders almamýþtýr. Çanakkale savaþýný, doðru dürüst yiyecek birþey bulamadan aç karnýna savaþan Türk milleti kazanmýþtýr, ÖK’ümüzün oluru ve yardýmýyla. Ýkinci baðýmsýzlýk savaþýmýzý da kazanacaðýmýza inananlar, gerektiðinde ekmeðin tekrar karneyle satýlacaðýný da baþtan kabul etmelidirler. ‘Bir dolar, üç milyon beþ milyon olursa ne yaparýz’ zihniyetiyle ne devlet yönetilir, ne de istiklâl kazanýlýr. Muhtemelen Uður Mumcu’nun yayýnlanmamýþ kitabýný okuyup, güney Doðu’daki savaþýn bir tezgâh olduðunu anlayarak bitirilmesini isteyen rahmetli Eþref Bitlis’in þehit edilmesine seyirci kalan korkaklar ya da hainler, bu kafayla giderlerse, istediklerini yapmadýklarýnda, insan toplumlarýnýn düþmaný siyonizmin eninde sonunda onlara da ayný sonu hazýrladýklarýný ya da önlerinde diz çöktürerek hizmetkârlarý yapacaklarýný anlamýþlar mýdýr? Bugüne deðin akýlýný iþletmeyip bunu göremeyenler, kendilerini yerlere kapanmýþ merhamet için yalvarýrken bulacaklarýný artýk anlamýþlar mýdýr? Ýsrael devleti bugün artýk aracý bir ülke kullanmadan kendisi Kürtler ile iliþki içindedir. Bugün Kürtler bizzat þeytanla dans etmektedir. Kürdistan yalanýný satarak Kürt gibi görünmeye çalýþan Yahudi’lerin peþinden koþan Kürtler, þu soruyu kendilerine sormalýdýrlar.

437

Rahmetli Üzeyr Garih Yahudi asýllý bir yurddaþýmýzdý. GAP bölgesinde büyük bir yatýrým yapmayý planlamýþtý. Bu, o bölge insaný için büyük bir imkân ve baþlangýç olacaktý. Bunun ardýndan doðal olarak baþka yatýrýmlar da gelecek, bölgedeki iþsizlik ve yoksulluk sorunu sona erecek, terör bitecekti. Madem Yahudiler’in bugün uydurduklarý gibi Kürtler Yahudi soyundan geliyordu ve o bölgede harcadýklarý paralar kadar çok Kürt toplumunun iyiliðini istiyorlardý da, Doðu Anadolu’nun birçok problemini de çözecek yatýrýmý yapmak isteyen ve bir Yahudi olan Üzeyr Garih’i niçin siyonistler býçaklayarak öldürmüþ ve bir mezarlýða býrakmýþlardýr? Kürt toplumunun iyiliðini istemek bu mudur? Artýk þunu görün. Üç-dört bin yýl önce orta Asya’dan gelip Anadolu’ya yerleþenler Türkler olmayýp Çinliler olsaydý, bugün PKK deðil ÇKK olurdu. Anadolu’nun güney Doðu’su, vadedilmiþ topraklar üzerine kurulmak istenilen, sözde dünya krallýðýnýn sözde sýnýrlarý içerisine dahil edildiði için bu olaylar baþlatýlmýþ ve halâ bilinçli olarak bitirilmemiþtir. Nihayi amaç Kürdistan devleti kurmak olmadýðý gibi, sözde büyük Ýsrael devletini kurmanýn da mümkün olmadýðýnýn farkýndadýrlar. Devletimizi emanet ettiklerimize hazýrlatýlan PKK ve ‘Kürt sorunu’ diye adlandýrýlan olaylarýn sebebi; son savaþtan önce Türk milletinin birliðinin bozulmaya, zayýflatýlmaya, birbirine düþürülmesi gayretidir. Kötü olduðunu düþündüðümüz her olayda bir ‘iyi sebep’ vardýr. PKK ile yapýlan savaþý hiç yaþamamýþ olsaydýk, son savaþa beþ kala bugün halimiz nice olurdu? Derin derin düþünün. Allah’ýn hesabý herkesin hesabýnýn üzerindedir ve Teñri oluru olmadan hiçbir þey hiç kimseye, hiçbir topluma ulaþmaz. Bir Türk boy’u olan Kürtlerin bugüne kadar yaþananlardan sonra Türkiye Cumhuriyeti devletine güveni kalmamýþ olabilir ki yapýlanlarýn amacý da budur. Ama artýk doðruyu onlarýn da görmesi gerekmektedir; silahlý kuvvetler ve sivil, hepimiz kandýrýldýk. Tüm milletler kandýrýldý. Þahsi menfaat peþinde koþanlarý ilk önce baþ’lar yaptýlar, sonra da bu baþ’larý, ‘atalarýmýza verdiðimiz söz’ diyerek amacýný yanlýþ öðrettikleri siyonizme hizmet ettirerek insaný insana kýrdýrdýlar.

438

KÜRÜT TOPLUMU

Sadece ‘laiklik’ ilkesi korunarak Atatürk’ün ve O’nun kurmuþ olduðu devletin korunmadýðý ortadadýr. Tabelâ yüz milyarlarca yabancý para borç yazmaktadýr. Atatürk’çülüðün bekçiliðini yapanlar sadece sýnýrlarý ve bayraðý korumuþlardýr. Bir devleti korumak, maddi ve manevi tüm deðerlerini korumaktýr. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu hale getirilmesine seyirci kalmak veya ortak olmak deðildir. Hiç kimse sütten çýkmýþ beyaz kaþýk rolü oynamaya kalkýþmasýn. Bu topraklarda yaþayanlar eninde sonuda siyonizmin ne olduðunu anlayacak, Atatürk’çü deðil, Atatürk gibi olacak. Bu topraklara adýný kanýyla kazýmýþ Türk milleti gibi, deriniyle sýðýyla Türk devleti olacak! Siz halâ akýllarýnýzý iþletmeyecekseniz, övündüðünüz zekânýza? raðmen binlerce yýldýr düþürüldüðünüz tuzakda biraz daha debelenin. Doðru bilgiler hazmedildiðinde dahi, bu topraklarý savunmak için cepheye ölmeye, Teñri oluruyla þehit olmaya koþacak olanlarýn yine sadece Türkler ve Türk olmayý baþaranlarolduðu görülecek. Ama ilk önce bu topraklar, açta açýkta hiçbir yurddaþý kalmayacak þekilde görevini yapacak, ve sonra, bir kez daha Türk milleti tarafýndan savunulacak!

1 Basile Nikitin, “Les Kurdes, Etude Sociologique et Historique”, Paris 1956 2 B. Nikitin, “a.g.e.” , S.I. 3 “ Kürdistan”, Arabia, The Islamic World Reviwe”, Nu: 6 ( London, Þubat 1982 ) S.ý6. 4 A.Bennigsen, “Les Kurdes et la Kordologie et Union Sovétique”, “Cahiers du Monde Russe et Sovétique”, Volumel I (3), Avril-Juin 1960, S.514.

439

5 B.Nikitin, “a.g.e.”, S.19. 6 B.Nikitin, “a.g.e.”, S.20. 7 .Nikitin, “a.g.e.”, S.21. 8 A.Bennigsen, a.g.m. S.516. 9 Wiladimir Mironsky, “Les origines des Kurdes”, “Du XX.e Congres International Des Orientalistes, Brukcelles”, 5-10 Semtembre 1938, S.144. 10 Wiladimir Mironsky, “Kürtler”,”Ýslam Ansiklopedisi”, C.VI.S. 1089 – 1114. 11 Xénophon, “Anabasis ( Onbinlerin Dönüþü )”, trc. Hayrullah Örs, Ýstanbul 1939 S.105. 12 W.Minorsky, “Les origines des kurdes” S.143-144 13 W.Minorsky, “les oringines Des Kurdes”, S.144. 14 Basile Nikitin. “Kürtler”. S.1091. 15 W.Minorsky. “ Kürtler”. S.1091. 16 W.Minorsky, “les Origines des Kurdes”, S.145. 17 W.Minorsky, “les Origines des Kurdes”, S.145. 18 A.Bennigsen, “a.g.e.”, S.514-51 19 A.Bennigsen, S.516. 20 Daha fazla bilgi için bknz. Tuncer Baykara, “Anadolu’nun Tarihi Coðrafyasýna Giriþi I., Anadolu’nun Ýdari Taksimatý”, Ankara 1988. 21 Daha fazla bilgi için bknz.Abdulhaluk Çay, “Türk Ergenekon bayramý Nevruz”,IV. Baský Ank.1991 22 Hamza Isfahani, (s.151’den) W.Minorsky, “Les Origin..., s.144. 23 Hamza Isfahani, (s.151’den) W.Minorsky, “Les Origin..., s.144. 24 Ibn Rusta (s.128’den), W.Minorsky, “Les Origin..”, s,144. 25 Ibn Rusta (s.221’den), W.Minorsky, “Les Origin..”, s,144. 26 Maqaddasi (s.471’den), W.Minorsky, “Les Origin..”s.144. 27 Tabari’den W.Minorsky, “Les Origine..”,s.144, 28 W.Minorsky, “Les Origine..”,s.145. 29 W.Minorsky, “Les Origine..”,s.145. 30 Kaþgarlý Mahmud, “Divan-ý Lügat’it Türk”. C.I., Haz., Besim Atalay s.343. 31 Reþid Rahmeti Arat, “Kutadgu Bilig. C.III. Indeks”, Ýstanbul 1979, S.303. 32 Ahmet Caferoðlu, “Eski Uygur Sözlüðü”, Ýstanbul 1968, S.123. 33 Martti Rasenen, Versuch eines etymologischen Wörterbuchs der Türksprachen”, Helsinki 1969, s.311 34 Sir Gerard Clauson, “An Etymological of Pre-Thirteeth Century Turkish”, Oxford 1972, s.738-739 35 Kaþgarlý Mahmud, “DLT.,III.,Ýstanbul 1940, s.183,

440

KÜRÜT TOPLUMU 36 M.Fahrettin Kýrzýoðlu, “Kars Ýlinde Yel-Bulut-Yaðmur-Kar ve Buz Adlarý”, “Folklor Postasý”, Sayý17 (Haziran 1946), S.5.7. 37 “Cumhuriyet’in 50.Yýlýnda Hatay,1973 Ýl Yýllýðý”,?/?, s.159. 38 Hüseyin Namýk Orkun, “Eski Türk Yazýtlarý”, C.III.,Ýstanbul 1940, S.183. 39 Cengiz Orhonlu, “Kaþgaylar”, “Türk Kültürü”, Sayý:54 ( Nisan 1697 ), S.424-425. 40 Ahmet Zeki Velidi Togan, “Umumi Türk Tarihine giriþ”, Ýstanbul 1970, S.157-158. 41 Mahmut R.Gazimihal, “Merak Oyunlarý ve Senem”, “Türk Folklor Araþtýrmalarý”, Sayý:121 (Aðustos1959),S.1958-1959. 42 A.Zeki Velidi Togan, bu Türk gruplarýndan Ekrâd-ý bilâsagun” olarak bahsetmektedir. Terimin gerçekte “Ekrâd-ý bilâ Sükkân”yani “Ýskan edilmemiþ Kürtler” anlamýnda kullanýlmýþ olmasý gerekmektedir. Ekrâd-ý bilâsagun için bknz.”Azerbaycan Etnoðrafisine Dair”, AzerbaycanYurt Bilgisi, s.49. 43 “Defter-i Mufassal-ý Diyarbakýr nam-ý Diðer Amid”, Tapu Kadastro Genel Müdürlüðü Kuyud-ý Kadime Arþivi, Nu:155.Vr.100/b. 44 Ayný Defter.vr.123/b. 45 Defter-i Mufassal-ý Canik-i Bayram, B.A.Nu.13. 46 Kilis Livasý Mufassal Defteri, Tapu Kadastro Müdürlüðü , Nu:171,Vr.7/a 47 Defter-i Mufassal-ý Liva-i Erzurum(h.100/m.159). Tapu Kadastro Genel .Müd. Nu:41, Vr.93/b vd. 48 Gaziantep Þeri Mahkeme Sicilleri, Cilt: C.s.223 49 Abdulhaluk Çay, Türk Ergenekon Bayramý Nevruz, s.32. 50 Gaziantep Þeriye Sicili Cilt: VIII, S.100. 51 Gaziantep Þeriye Sicili, Cilt: XCIV. S. 123. 52 Emir Kalkan, “Kayseriye Yerleþen Türk Topluluklarý”, Türk Dünyasý Araþtýrmalarý, Sayý:17(Nisan1982),S.86-102. 53 Cevdet Türkay, Baþbakanlýk Arþivi Belgelerine göre Osmanlý Ýmparatorluðu’nda Oymak Aþiret ve Cemaatler, ,Ýstanbul 979,s.15. 54 Abdulhaluk Çay, “Anadolu’da Türk Damgalarý, Koç Heykel-Mezar Taþlarý ve Türkler’de Koç Koyun Meselesi”, Ankara 1983 55 Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefküresi Tarihi, Ýstanbul S.184. 56 Cenap Osmanoðlu, “Elazýð’da Þeyh Sait Ýsyaný”, “Yeni Fýrat”, Sayý: 18 (Aralýk 1963), S.13-17. 57 Eski Hatay Cumhurbaþkaný Tayfun sökmen Mürseloðlu ailesindendi. 58 Þammar, Güneydeki Arap aþiretlerindendir. Þiirde geçen Tecerli, Cerid ise Türkmen aþiretleridir. 59 Kerimoðlu, Bozdoðan Türkmen aðalarýndan birisidir. 60 Ali Rýza Yalgýn, “Bozdoðanlýlar arasýnda Dadaloðlu”, Tanrýdað. Sayý: 10 (Temmuz1942), S.13.

441

61 Mehmet Eröz, “Kürtlerin Menþei ve ,türkmenler’in Kürtleþmesi”, Ýstanbul 1966, S.19-20. 62 Barut dumanýn olduðu yer, savaþ meydaný. 63 Avþar Türkmenleri’nin asayiþsizlik sebebiyle mecburi olarak iskana tabi tutulmalarý kastediyor. 64 Silah anlamýndadýr. 65 Atýn döþüne konulan gümüþ savat. 66 Naci Kum, “Türkmen, Yürük ve Tahtarýlar Arasýnda Tetkikler Görüþler, II.” Türk Folklor Araþtýrmalarý, Sayý:6 (Ocak 1950).S.91. 67 Maarten Martinus Van Bruineses, “Agha Shakh and State”, Urech 1978. S. 358-359. 68 Peter J.Bumke, “Kýzýlbaþ-Kunden in dersim (Tunceli, Turkei)Marginalitat und Heresie”, ”Anthropos”, Volume: 74 (1979), S. 549. 69 Peter J. Bumke, “Kýzýlbaþ Kurden..., S.540. Ayrýca bilgi için bknz. Michael M. Gunter. “The Kurdish Problem in Turkey”, “The middle East Journal”, Midde, East Institute Vol. 42 (Summer 1988 ), S.389-406. 70 Faik Sabri (Duran), “Türkiye Coðrafyasý”, Lise Kitaplarý: III. Sýnýf. Ýstanbul Devlet Matbaasý 1929, S. 177-178,207-208. 71 PRO/AIR/23419/120883

...

442

SON SAVAÞ

Fettâh; Fetih Ve Zafer Lütfeden Allah Adýyla...

Türk olmanýn ne olduðunu, kimlerin Türk olduðunu öðrenmeden beþ bin yýldýr olup biteni tam anlayabilmek olasý deðildir.

* Orqun yazýtlarýnda Türük olarak kullanýlmýþ olan ‘Türk’ adýnýn aslý Türök’dür. ‘ÜK’ tamðasý/damgasý/harfi, ‘ÖK’ tamðasýnýn deðik bir þekille yazýlýþýdýr. ÖK; Rab demektir.. Uygur yazýtlarýnda ÖKÜK TÜRÜK (Rabbani Türk) deyimi olarak kullanýlmýþtýr. ‘Türk’ adýnýn anlamý, bugüne deðin türlü þekillerde dile getirilmiþtir. Kaþðarlý Mahmut; türk quyaþ ïdi; güneþ güçlü idi (yani, öðle Güneþ’i idi) türk üzüm ïdi; üzümler olgun idi türk yiðit; cesur yiðit cümlelerinde ‘türk’ sözünü : ‘kuvvetli’, ‘olgun’ ‘cesur’ anlamlarýnda kullanýyor. Elbette, Rab türü kuvvetli, olgun ve cesur olacaktýr. Çin kaynaklarý þöyle diyor: “Türkler Kïn-þan’ýn güney eteklerinde (yani, Issýq Köl Biltirinde/yurdunda) yaþýyorlardý ve Ju-Ju (UÇ-UÇU/devlet) için demirci olarak çalýþýyorlardý. * ERKEN-TÜRK DEVLETLERÝ VE TÜRÜK BÏL, Kazým Mirþan, 1999

443

Hoço Kentinde bulunmuþ ve Mani ortamýnda yazýlmýþ olan bir yazýtta, EVANGLIUN NOM (Ýncil) hakkýnda þöyle deniliyor: “Türk burqanlarýndan(kanunlar/yasalar) sonra indiniz”. * TÜRÜK BÏL, Türk Yönetimi/devleti (Regnumu), türlü çaðlarda farklý sýnýrlarý olmuþ devletler topluluðudur. Bu devletlerin baþlýcalarý þunlar: - ÖTÜKÝN YIÞ, ana devlet, Urqun-Selene biltiri ve ötesi - ALTUN YIÞ, Altay daðlarý biltiri - UÇUÐUY YIÞ, Ýçki Türkistan - ÖKÜGÝMÝN YIÞ, Oral daðlarý - BU TÜRÜK BÏL, Doðu ve Batý Türkistan - AT-OY BÏL, Ýdil-Oral, Doðu Avrupa, Doðu Anadolu, Hazar denizinin Doðu’su - OQ-UDURUQUN YIÞ, Kore ve Mançurya - UÞUNTUN UYUZ, bugünkü Çinin Büyük Okyanus kýyýlarý - YÏR BUYURQUN YÏR, kuzey kabileleri - ÖK- ÏRÝGÜN UÞ-OQ UÞUN, Massaget Krallýðý - AT OMUÐ IDUQ BAÞ ÖKÝ, Astarhan Krallýðý (At-Oy Bïl’e dahil) - IÞUB-URA BÏL, Kafkaslar (At-Oy Bïl’e dahil) ‘TÜRÖK BÏL’ adýnýn tam yazýlýþý ÝTÜRÖK ABÏL’ dir. A; akýl

Ë: akýlýn sahibi olma

AB; su (suyu tanýmlayan tamðada A; akýl tamðasýnýn kullanýlmýþ olmasý, suyun akýla sahip olmasýný anlatmaktadýr. Ýlk sayfalarda verilmiþ olan bilgiler hatýrlanýrsa, su molekülünün ses titreþimlerine verdiði tepkiler bu özelliðin sonucudur.) (ËB; sudaki akýlýn/sudan oluþan, akýlýn sahibi (ÝT-AT). ËB-BARIQ; ËBAB AR I OQ : ËB, kâinatda uzaktaki sudan kuantum ile oluþan, akýlýn sahibi olan. En yüce, yüceler yücesi olan.) ÏL; toplum * ERKEN-TÜRK DEVLETLERÝ VE TÜRÜK BÏL, Kazým Mirþan, 1999

444

SON SAVAÞ

ÖK; Teñri/Allah IT: belirme

ÝT; beliren

UR; hakim olma ÜR; hakim olan/hakimiyet kuran, hakimiyetin sahibi olan ÝTÜRÖK ABÏL; Belirerek hakim olan/hakimiyet kuran ÖK su toplumu’ demektir. Sudan var edilmiþ insan toplumu olan Türkler, Teñri’nin diniyle/öðrettiði yaþam ilkeriyle yaþayan, Teñri’nin dinini/yaþam ilkelerini; insanca yaþam þartlarýný ve mazlum milletleri koruyan, Teñri’nin yerdeki ordularý olan insan toplumudur. Türkler; ÖK/Allah/Teñri’nin varlýk yapýsý gibi, ilk bireyleri sudan kuantum fizik ilimiyle var edilen ‘bir insan toplumu’dur; ÝTAT’dýr; belirerek var edilen varlýk’dýr. Bugün yurdumuzda bu soydan/kandan gelenler Kürt toplumudur. Diliyorum Kürt toplumu akýlýný iþletir ve geçte olsa ‘Türküm’ demenin lütuf edilmiþ deðerini yaþarlar. 2. BAKARA SURESÝ 251. Ayet (YNÖ meali) Nihayet Allah'ýn izniyle onlarý bozguna uðrattýlar. Ve Dâvud Câlût'u öldürdü. Ve Allah, Dâvud'a mülk/saltanat ve hikmet verdi. Ve ona dilediði þeylerden öðretti. Eger Allah'ýn, bazý insanlarý diðer bazýlarýyla savmasý olmasaydý, yeryüzü bozguna uðrardý. Ama Allah âlemlere karþý çok lütufkârdýr. 251. Ayet (EHY meali) Böylece Allah'ýn izniyle onlarý tamamen bozdular. Davud, Calut'u öldürdü, Allah kendisine hükümdarlýk ve peygamberlik verdi ve ona dilediði þeyleri öðretti. Allah'ýn insanlarý birbirleriyle önlemesi olmasaydý yeryüzü mutlaka bozulup gitmiþti. Fakat Allah'ýn bütün akýl sahibi varlýklara karþý bir iyiliði vardýr.

Yukarýdaki ayetde iþaret edilmiþ olan ‘diðer bazýlarý’ Türkler’dir. Tarih boyunca insan toplumlarýný öldürmek, hokum altýna alýp zulmetme iradesiyle yaþamýþ olanlarýn karþýsýnda durmuþ, boyun eðmemiþ, diðer insan toplumlarýný korumuþlardýr. Türkler, Teñri’nin yerdeki ordularýdýr.

445

Erken dönemlerde çok geniþ bir alanda devletler kurmuþ insanlar olarak ayný adýn; Türk adýnýn ortak ad olarak kullanýlmýþ olmasýnýn sebebi budur; sudan var edilmiþ insan soyudan gelen insanlar olmalarýdýr. Bugün yer üzerine yayýlmýþ durumda, “... çeþitli dil yöre ve aðýzlarla 488 farklý þekilde yazýlan Türk adý kullanýlmaktadýr.” (SÝYON-TÜRK ZELDA, Cengiz Özakýncý, 2006, filika yayýnlarý)

25. FURKAN SURESÝ 54. Ayet (YNÖ meali) Sudan bir insan yaratýp, onu nesep ve sýhriyet akrabalarý halinde oluþturan O'dur. Rabbin çok güçlüdür. 54. Ayet (YNÖ meali) Sudan bir insan yaratýp da ona bir soy ve hýsýmlýk getiren O'dur. Rabbimin her þeye gücü yeter.

(Nesep; soy. Sýhriyet; baba ve annenin/hangi soydan geldiðinin biliniyor olmasý.)

* ‘Tanrý toplumunu Tanrý kaðanlýðýnda sembol haline getirdim. Dört bucaktaki soylarý buð kýldým, özgür kýldým.” Türök Bilge Kaðan Mustafa Kamâl Atatürk kadar olabilmek, ancak Teñri’nin ayný kapasitede bir ruhu yere göndermesiyle mümkündür. Fakat Atatürk gibi olmanýn yolu açýktýr. Ayný ilkelerle, kararlýlýkta, cesaretle mücadele etmenin kapýsý herkese açýktýr. Bedensel olarak Türk olmak için, sudan var edilmiþ Türök soyundan geliyor olmak gerekir. Peki Türk gibi olmak mümkün müdür? Ýlk önce çok geniþ bir alanda ve farklý zamanlarda devletler kurmuþ olan Türk toplumlarýnýn nasýl yaþadýklarýný öðrenelim.

"Türklerden daha faziletli bir toplum görmedim. Oyuna ve eðlenceye vakitleri yoktur. (...) Yemeklerini çabuk ve konuþmaksýzýn yerler. Yemek isteyen kim varsa; tanýdýk, yabancý ayrýlmaz, sofraya çaðrýlýr. (...) Askerler * AKINIÞ MEKANÏÐÝ ALTI YARIQ TÏGÝN, Kazým Mirþan, 1978, MMB

446

SON SAVAÞ

dahil þehirde silah taþýmak yasaktýr. Düello bilmezler; dövüþmeyi medenî terbiyeden mahrumiyet sayarlar. Arada kavga edenler çýkar; fakat kavgayý devam ettirmeleri mümkün deðildir; ilk görenler derhal müdahale edip sustururlar. Zaten þehirlerde büyük sükunet vardýr. Kumar ve içkinin dinlerinde yasak olmasý kavga çýkmamasýnýn sebeplerindendir. Ama içki içen, esrar çeken Türklere tesadüf edilir; çoðu sosyal durumlarýný bu sebeple kaybetmiþlerdir. Karaborsa ve tefecilik günâh ve meçhûldür. (Cristobal de Villalon, s. 160-161)" "Bundan baþka þunu söylemek istiyorum ki Türkler bir þatoyu veya kaleyi aldýklarý zaman her þeyi ve resimleri bulduklarý gibi aynen býrakýyorlar, onlarý tahrip etmek gibi bir âdetleri asla yoktur. (Belon, s. 90)" "Türkler iyi niyetli insanlardýr. Birbirlerine baðlýdýrlar. Birbirlerine iyilik yapmaktan hoþlanýrlar. Bunlarý Tanrý'nýn þerefi için yazýyorum; yoksa Türklerin bizim imanýmýzýn dýþýnda kaldýklarýný biliyorum. (...) Türkler sözlerinin esiridirler. Ancak ölü bir Türk sözünü tutmayabilir. Samimi ve sadýk insanlardýr. (Bertrandon de la Broquière)" "Türkler sokakta rastladýklarý yazýlý kaðýda ve güle basmazlar; yerden alýp bir duvarýn üstüne veya dibine koyarlar. (Busbecq)" "Türkler kimseyi Türk usulünce yaþamaya zorlamazlar. Herkesin kendi mevzuatý ile yaþamasýna müsaade eder ve izin verirler. (Geoffroy, c.II, s. 180)" "Ýsteyen Türk, gerek cuma, gerekse bayram namazýnda, cami içinde veya avlusunda, cemaat ortasýnda, düþmaný kim ise ondan af diler. Affý yaþ ve makamca küçük olan ister. Muhatabý, kesin þekilde ve cemaat önünde affettiðini söylemeye mecburdur. Sonra elini öptürür ve kucaklaþýrlar. Bir kere barýþmýþ olan iki düþman, eski anlaþmazlýklarýndan dolayý birbirlerine kötülük edemezler. Böyle bir þeye cesaret eden kiþi, hem toplumla, hem Allah’la alay etmiþ sayýlýr ve lanetlenir; fena muamele görür, kendisine inanýlmaz. (Villamont, s. 252)"

447

Yýlmaz Öztuna'nýn Tarih Sohbetleri'nden (s. 286-290) derlediðimiz yukarýdaki satýrlar XVI. yüzyýlda Türkler arasýnda bulunup da anýlarýný veya raporlarýný yazan kimi seyyah, kimi diplomat, kimi asker, kimi esir gayri müslimlere aittir. Düþmaný olduklarý bir toplum hakkýnda kendi milletlerine karþý dürüst davranýp sahih bilgiler vermeleri, hiç þüphesiz Türkler hakkýnda iyi niyet beslemelerinin deðil, objektif davranmalarýnýn bir sonucudur. Nitekim ayný yazarlar kitaplarýnýn bazý yerlerinde garazkâr ifadelere de yer vermekten kaçýnmamýþlardýr. Burada dikkatinizi çekmek istedigimiz husus, Türk milletinin toplumsal ahlâk ve sosyal düzeninden bahsedilirken, hemen bütün kaynaklarýn ittifak ederek benzer þeyleri söylemek zorunda kalmalarýdýr.” * “Ýnsanlarý yücelten iki büyük meziyet vardýr: erkeðin cesur, kadýnýn namuslu olmasý. Bu iki meziyetin yanýnda hem erkeði, hem kadýný þereflendiren bir meziyet vardýr. Ýcabýnda tereddütsüz canýný feda edebilecek kadar vatanýna baðlý olmak. Ýþte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardýr. Bundan dolayýdýr ki Türkler öldürülebilir, lakin maðlup edilemezler" Napoleon Bonaparte - Fransýz Ýmparatoru "Türklerden bahsediyorum... Düþmanýna saldýrýrken amansýz bir kasýrgaya, korkunç bir denize ve insafsýz bir yýldýrýma benzeyen Türk; dost yanýnda ve silahsýz düþman karþýsýnda bir seher yelidir, berrak bir göldür. Gönül açan bu yeli yýldýrma, göz kamaþtýran bu gölü coþkun bir denize çevirmek, tabiatý da inciten bir gaflet olur." Tasso - Ýtalyan Þair "Bütün milletler arasýnda en namuslu ve dostluk kurmada tereddüt edilmeyecek olan yalnýzca Türklerdir. Henüz yabancý tesiri altýnda kalmamýþ olan bir köye gidecek olursanýz; gerçek misafirperverliðin ne demek olduðunu orada görüp öðrenirsiniz." William Martin

* Ýskender Pala / ZAMAN - 10.02.2005 448

SON SAVAÞ

"Irk ve millet olarak Türkler, bence geniþ imparatorluklar içinde yaþayan kavimlerin en asili ve baþta gelenedir. Dini, sosyal ve örfi faziletleri,tarafsýz kimseler için birer takdir ve hayranlýk kaynaðýdýr." Lamartine - Fransýz Yazar, Þair ve Devlet adamý "Poltava'da esir oluyordum. Bu benim için bir ölümdü, kurtuldum. Bug nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi; önümde su, ardýmda düþman, tepemde cehennemler püsküren Güneþ... Su beni boðmak, düþman beni parçalamak, Güneþ beni eritmek istiyordu; yine kurtuldum. Fakat bugün esirim, Türklerin esiriyim. Demirin, ateþin ve suyun yapamadýðýný onlar bana yaptýlar, esir ettiler. Yalnýz ayaðýmda zincir yok, zindanda da deðilim; istediðimi yapýyorum. Fakat bu defa da þefkatin, asaletin, nezaketin esiriyim. Türkler beni iþte bu elmas baða sardýlar. Bu kadar alicenap, bu kadar asil, bu kadar nazik bir milletin arasýnda hür bir esir olarak yaþamak, bilsen ne kadar tatlý." Demirbaþ Þarl - Ýsveç Kralý (Ruslardan kaçýp Türklere sýðýnmýþtýr) "Türkler ölmeyi biliyorlar, hem de iyi biliyorlar. Ben de ölmeyi bilen bir milletin yenilmeyeceðini bilecek kadar tecrübeliyim. Burada hiç yoktan ordular kurmak ve bu ordularý ölüme sürüklemek mümkün. Bu imkanlardan bol bol faydalanýyorum. Fakat, meydana getirdiðim ordularý sendeleten bir engel var: Türklerin yaþayan hatýralarý! Üç-dört yüzyýl önce her kudreti ve her milleti yenen Türkler, þimdi de silinmez hatýralarýyla her teþebbüsü sendeletiyorlar. Hemen her yürekte bu korkuyu seziyorum. Demek ki yalnýz Türkleri deðil, onlarýn tarihini de yenmek lazým. Bu durumda ben, Türklerin düzinelerle milleti idare etmelerindeki sýrrý da anlýyorum. Onlar milletleri bir kere yeniyor fakat kazandýklarý zaferleri ruhlara ve nesillere nakþedebiliyorlar." M. Montecuccoli - Avusturyalý Komutan "Seceat ve cesaret bakýmýndan Türklerden üstün; büyük hedeflere ulaþmak bakýmýndan da onlardan dirayetli hiç bir kavim yoktur. Cenab-i Hak onlarý aslan sýfatýnda yaratmýþtýr." Ýbn-i Hassul

449

“Türk, asillerin asilidir. Yapma olmayan, gösteriþi bulunmayan bu pek yüce asalet ona tabiatýn hediyesidir.” Pierre Loti “Türklerin yalnýz sonsuz bir cesareti deðil, iradeleri sersemleþtiren bir sihirbaz zekâsý vardýr. Ýþte Türk, bu zekâsýyla zafer kazanýr, uygarlýklar yaratýr ve insanlýk dünyasýnda en þerefli hizmeti baþarýr. Zaten Avrupa'nýn yarýsýný yüzyýllarca boyunduruk altýna almak baþka türlü mümkün olamazdý.” Çarnayev - Rus Komutan “Silahlý milletin en canlý örneði Türklerdir. Bu diyar köylüsünün orak, katibinin kalem ve hatta kadýnlarýnýn etek tutusunda silaha sarýlmiþ bir pençe kývraklýðý vardýr. Türk ata biner gibi oturur, keþfe yollanan asker gibi uyanýk yürür.” Moltke “Türkler bir ýrk ve bir millet olarak yeryüzünün en þerefli insanlarýdýr.” La Martine “Savaþýn zevkini almak isteyen herkes Türklerle savaþmalýdýr.” Towsend - Ýngiliz Komutan “Doðulu önderler, milletlerinin baþýndan ayrýlmayarak her hükümetin temeli olan þu iki kanunu hakkýyla yapýyorlar: iyi yola götürmek ve kötülüklerden korumak. Bu asil hareket Ruslardan fazla özellikle Türklerde göze çarpýyor.” Auguste Comte “Türk kadýnlarýnýn en büyük süsü Türk oluþlarýdýr. Onlar süslenmek için elmas veya zümrüt takýnmýyorlar, belki üzerlerinde taþýdýklarý o taþlarý süslemiþ ve kýymetlendirmiþ oluyorlar. Çünkü her Türk kadýný canlý bir inci ve paha biçilmez bir pýrlantadýr.” Lady Mary Wortley Montagu

450

SON SAVAÞ

“Türk'ün güzel yüzünü, kuvvetli endamýný, pýrýltýlý kostümünü, zarif tavýrlarýný, kibar gülüþünü, aslanca kükreyiþini fýrçayla göstermek mümkündür. Fakat pek güç olan, Türk'ün özünü göstermektir. Bu öz, Ay ýþýðý gibi görülür fakat gösterilemez.” Decamps - Fransýz ressam “Türkler yaman binicidirler. Türkler hücumunda düþmaný bir yaprak gibi çevirip bozarlar.” Câhiz - Arap Bilgini “Türklerin yürekleri temizdir. Onlarda batýl fikirler, basit düþünceler yoktur. Semame Ýbn-i Esres - Arap Bilgini “Türkler kahramandýrlar. Dostlarýna zarar vermezler. Fakat kazanç getirirler.” Comenius - Çek Bilgini “Türklerin biricik sevdikleri þey hak ve hakikattir. Ve hiçbir haksýzlýk yapmadýklarý halde haksýzlýða uðramýþlardýr.” William Pitt - Ýngiliz Devlet Adamý

“Türk; Heredot'tan, Tevrat'tan çok eski yüzyýllarýn tanýdýðý bir ulustur. Sadelik içinde görkemi, sükunet içinde ihtiþamý, tahakküm kabul etmeyen bir yüreklilik, alabildiðine geniþ bir fetih aþký, sonsuz bir teþebbüs kabiliyeti, bölgelere uymaktan çok bölgeleri kendine uydurma zevki ve alýþkanlýðý Türk milletinin asýrlar dolduran tarihinde açýkça görülür.” Hammer - Tarihçi “Türkler kahramandýrlar, dostlarýna zarar vermezler. Yüce Türk milleti tuttuðu eli býrakmaz, sözünden dönmez, iyi ve kötü günlerde dostundan ayrýlmaz. Böyle bir ulusla el ele vermek, yeryüzünde her zorluðu yenmek için sonsuz bir güç ve yetenek kazanmak demektir.” Comenius - Çek Bilgini

451

“Türkler muhakkak ki Avrupa tarihinin ve yakýn Asya tarihinin bildiði en halis efendi millettir.” Kayzerling “Her Türk'ün bakýþýnda silahýn ruha verdiði güveni görmek mümkündür. O hayata ve olaylara güvenle bakmayý öðrenmiþtir.” Molkte “Kýlýcý insafsýz bir beceriyle kullanan Türk'ün eli, yendiði insanlarýn yarasýný sarmakta da ustadýr.” Lord Byron Türk korkmaz, korkutur. Bir þey isterse onu yapmadýkça vazgeçmez. Hangi iþe el atarsa baþarýr. Semame Ýbn-i Esres “Türkçeyi öðrenmek benim için büyük bir mutluluk oldu. Çünkü Türk'ü anlamak için kendisiyle mutlaka tercümansýz konuþmalýdýr. Tercüman, ýþýðý örten zevksiz bir perde oluyor.” Gelland - Fransýz bilgini “Türk askeri cesurdur. Anayurdunu sever ve onun için gerekirse çekinmeden canýný feda eder.” Albert Einstein “Artýk Türklerle savaþmam. Onlar çok cesur ve iyi insanlar.” Andreas Phitiades “Dünyada iki bilinmeyen vardýr. Biri kutuplar, diðeri Türkler.” Albert Sorel “Türk toplumunda kiþisel nitelik ve deðer dýþýnda hiçbir þeye önem verilmez.” Baron Büsbek

452

SON SAVAÞ

“On ulusun, on yiðit adamýnýn gücü tek bir kimsede toplansa yine bir Türk'e bedel olmaz. Türklerin en çok konuþtuðu þey savaþtýr, zaferdir. Eðlenceleri ise attýr, silahtýr. Türklerin doðruluklarý ve namuslu oluþlarý ne kadar övülse yeridir.” Charles Mcfarlene “Türk milleti ikibin yýldýr profesyonel askerdir. Bütün Türklerin mesleði askerliktir.” Donaldson “Dünyanýn hangi ordusuna sorarsanýz sorun, Türk askerinin karþýsýnda düþünmenin hiç de kolay olmadýðýný veya olamayacaðýný size söyler.” Donaldson “Türklerle dost ol ama düþman olma.” Gianni de Michelis “Dünyada, Türklerden baþka hiçbir ordu bu kadar süre ayakta duramaz. Türklerden baþka dini ve vataný uðruna canýný vermeye hazýr asker yoktur.” Hamilton “Türkler devlet yýkmakta ve devlet kurmakta birinci sýnýf ustadýr. Ülkeleri deðil kýtalarý altüst etmiþler ve korkunç saldýrýþlar arasýnda sarsýlmasý hiç de kolay olmayan egemenliklerini yaratmýþlardýr. Tarih Türklerden çok þey öðrendi. Onlarýn elinden çýkma öyle eserler vardýr ki uygarlýk için birer süs olmaktadýr.” Hammer - Tarihçi “Çanakkale'de baþarýlý olamadýk. Nasýl baþarýlý olurduk ki? Zira Türkler yuvasýna girilmiþ aslanlarýn hiddetiyle, cüret ve cesaret kahramanlýðý ile savaþýyorlardý. Böyle bir millet görmedim.” Sir Julien Corbet

453

“Türk gibi ölüme gülerek bakan bir eri baþka hiçbir ulusta bulamazsýnýz. Yalnýz ona iyi bir komutan gerektir.” Mulman “Toplumsal düzenin Türkler arasýnda kurmuþ olduðu iliþkilerin hepsinde temiz yüreklilik ve iyi niyet hakimdir.Vatandaþlarýn birbirlerine karþý borçlu olduklarý iþlemleri yapma ve yerine getirmeleri için baþka ülkelerde olduðu gibi senetleþmeye yani yazýlý belgeye ihtiyaçlarý yoktur. Çünkü onlarýn övülmeye deðer hallerinden biri de verdikleri söze sadýk kalmalarý ve karþýlarýndakini aldatmaktan, güveni suistimal etmekten çekinmeleridir.” Monradgea D'ohsson “Kendi ulusuna karþý bu kadar dürüst ve cömert olan müslüman Türkler hangi mezhebe baðlý olursa olsun ayný dürüstlüðü yabancýlara karþý da yapar ve yerine getirirler. Bu noktada müslümanla müslüman olmayan arasýnda hiçbir fark gözetmezler.” Monradgea D'ohsson

“Türk'ü anlamamak için tarihe göz yummak gerekir. Haksýz saldýrýlar ve adi iftiralar önünde Türk'ün vakur kalýþý, kuþku yok ki körlerin hakikati, eþyayý anlamadýklarýný düþündüklerinden ve körlere acýdýklarýndandýr. Bu soylu davranýþ, o adi iftiralara ne açýk bir cevap oluyor.” Pierre Loti Orqun yazýtlarýndaki tanýmlamayý hatýrlarsak;“baþta dil yapýsý olmak üzere, kültür ve medeniyet alanýnda ortak deðerler sergileyen bir millete verilen isim. Türlü Türk kabilelerinin ortak adý olmak üzere Urqun yazýtlarýnda T-Ü-R-ÜK yazýlarak kullanýlmýþ bulunuyor.” Bu tanýmlamadaki anahtar tanýmlama ‘ortak deðerler’ dir. Doðru ve yanlýþ olarak kabul ettikleri kavramlar, toplumsal yaþam deðerleri aynýdýr. Kanda/genlerde yüklü bu deðerlerle/ erdemlerle yaþamak diðer insan toplumlarý için mümkün olmasaydý, yaþamýn kendisi sýnav olduðuna göre adalet çiðnenmiþ olmaz mýydý?

454

SON SAVAÞ

Ýnsanlar baþlangýçta bir ümmet halindeydiler. 10. YUNUS SURESÝ 19. Ayet (YNÖ meali) Ýnsanlar bir tek ümmetten baþka deðilken ihtilafa düþtüler. Eðer Rabbinden bir söz öne geçmemiþ olsaydý, tartýþýp durduklarý konuda aralarýnda hüküm verilir/iþ mutlaka bitirilirdi. 19. Ayet (EHY meali) Ýnsanlar birtek ümmet idi, sonra ayrýlýða düþtüler, eðer Rabbinden daha önce geçmis bir hüküm olmasaydý, ihtilaf edip durduklarý þeyler hakkýnda þimdiye kadar aralarýnda hüküm verilmiþ, bitmiþ olurdu.

Sonra farklý milletlere ayrýlmýþlardýr. 49. HUCURAT SURESÝ 13. Ayet (YNÖ meali) Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir diþiden yarattýk. Ve örfler yoluyla tanýþýp kaynaþasýnýz diye sizi milletlere, boylara ayýrdýk. Hiç kuskusuz, Allah katýnda en seçkininiz, sakýnýlmasý gereken þeylerden en çok sakýnanýnýzdýr. Allah her þeyi bilir, her þeyden haberdardýr. 13. Ayet (EHY meali) Ey insanlar, Biz sizi bir erkekle bir diþiden yarattýk ve birbirinizle tanýþanýz diye sizi milletlere, kabilelere ayýrdýk. Haberiniz olsun ki, Allah katýnda en þerefliniz, en takvalýnýzdýr. Muhakkak ki, Allah, bilendir, herþeyden haberdardýr.

Ýlk bölümlerde verilen bilgi hatýrlanýrsa, ilim, her milletin konuþurken çýkardýðý seslerin farklý DNA yapýsýyla belirlendiðini ortaya çýkarmýþtýr. Farklý dili konuþan her milletin DNA yapýsýndaki farklýlýklardan, o milletin karekteristik özelliklerinin de farklý farklý belirlendiði anlaþýlmaktadýr. Ayný þekilde, ayný deðerlere sahip yaþam þeklinin seçilmesi de kan yapýsýyla ilgilidir. Ayný karakteristik özelliklerin programlandýðý genlerin elektromanyetik dalgalar ile harekete geçirilip görevlerini yapmasýyla, ortak

455

deðerlere sahip milletler ve yaþam þekli oluþmuþtur. Yerdeki yaþamýn, ÖK’ümüzün öðrettiði ilkelerle sürmesi için mücadele eden insanlarýn özellikleri Kur’an’ da verilmiþtir. 5. MÂÝDE SURESÝ 54. Ayet (YNÖ meali) Ey inananlar! Ýçinizden kim dininden dönerse þunu bilsin: Allah, yakýnda, kendilerini sevdiði ve kendisini seven, müminlere karþý boynu bükük, kâfirlere karþý baþý dik bir topluluk getirecektir. Bunlar Allah yolunda tüm gayretleriyle didinirler, hiçbir kýnayanýn kýnamasýndan korkmazlar. Bu, Allah'ýn, dilediðine yönelttiði bir lütuftur. Allah, yaratýlýþý ve yarattýklarýný geniþletir, her þeyi bilir. 54. Ayet (EHY meali) Ey iman edenler, içinizden kim dininden dönerse, duysun: Allah onlarýn yerine, kendisinin sevdiði, onlarýn da kendisini seveceði, mü'minlere karþý boyunlarý aþaðýda, kafirlere karþý baþlarý yukarýda, Allah yolunda savaþan, dil uzatanýn kýnamasýndan korkmayan bir kavim getirir. Ýþte o, Allah'ýn bir lütfudur ki, onu dilediðine verir. Allah, ihsaný bol, herþeyi bilendir.

Ayetde belirtilen özellikler dýþ görünüþ deðildir, yaþam ilkeleridir. Genlerin harekete geçirilmesiyle bu genlerde yüklü karakteristik özellklere uygun yaþam biçimi oluþmaktadýr. Ayetde dikkat edilmesi gereken bilgi, ÖK’ümüzün bu lütfunu, toplum ve millet ayýrýmý yapmadan dilediðine yöneltecek olmasýdýr. Bu lütufa eriþebilmek, ilk önce herkesin kendi iradesiyle ÖK’ümüzün öðrettiði ilkelerle yaþamaya gayret etmesine baðlýdýr. Ýlk adým ve gayret insanýn kendi iradesiyle oluþmalýdýr. Akýlý iþletme özelliðine/ruha/iradeye sahip bir varlýðýn Türk gibi olabilmesi, yanlýþlarýndan kendi iradesiyle uzaklaþmasýna, bir Türk gibi yaþama gayreti içinde olmasýna baðlýdýr. Bu, yaþamýn sýnav olmasýnýn gereðidir. Bu gayreti desteklemek, Türk gibi olma iradesini güçlendirmek de, Teñri’nin lütufudur. Dileyen, “Türk deðilim, Türkiye’liyim” diyebilir. Ama dileyen, her caný isteyen “Türküm” diyemez. Yaþantýsý belirler. Bu topraklarda WUÇUZÝL olanlarýn çok büyük kýsmý Teñri’nin bu lütufuna eriþmiþtir. Ýnanmayanlar Doðu’nun, Hakkari’nin daðlarýnda dolaþsýnlar. Teñri oluruyla, kan görevini yapar!

456

SON SAVAÞ

Erken Türkçe tamðalara dikkat edildiðinde, Türök toplumunun konuþmak için çýkardýðý sesler arasýnda ‘H,V, F, J’ harflerinin olmadýðý, bugün bu harflerin söylenmesiyle çýkarýlan seslerin Türök toplumunun DNA yapýsýnýn doðasýndan kaynaklanmadýðý anlaþýlmaktadýr. Bugünkü alfabemizde olmayýp erken Türkçe alfabesinde olan ve konuþurken çýkarýlan sesleri tanýmlayan harfler ise ‘Q,W, Ñ, Ë ve Ï ’ harfleridir. Toplam 30 harftir. Ugarit ve Arap alfabesinde olduðu gibi. Türklerin yaþam ilkelerini, hem de kendileri dile getirmiþlerken, niçin bugün dahi özellikle ABD’de ilk okullarda ‘Türkler barbardýr’ öðretisi devam etmektedir? Niçin Osmanlý hanedaný, Türkleri hep üçüncü sýnýf insan muamelesine tabii tutmuþtur?

* TABIÐAC deyimi “Barbar” anlamýndadýr. Bununla; Hintliler, Tibetliler, Choresmliler, Soðdaq’lar meyanýnda- bilhassa Orta Çin Halký kastedilmiþ bulunuyor. Bu konuda daha önce düþünmediði için bu duruma anlam veremeyenler olacaktýr. Siyonizmin ana hedefi Türk toplumlarýdýr. Tarih boyunca Türk; hiçbir zaman Teñri’nin bir’liðine olan inancýndan, ahlâklý, adaletli ve barýþtan yana olan yaþantýsýndan taviz vermemiþ, bir baþka milletin hokumu altýna girmemiþ, devletsiz kalmamýþtýr. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, gücü ve özellikle Türk milletinin topraðýný ve istiklâlini savunma durumunda ortaya çýkan boyun eðmez özelliði ile, siyonizmin, binlerce yýldýr devam eden; insan toplumlarýnýn hokum altýna alýnmasý amacýnýn karþýsýnda duran en saðlam kaledir. Onlarýn da bildiði gibi bu gücün kaynaðý, yüce Türk milletinin inancýný, adaletden ve barýþtan yana yaþayarak Teñri’nin taraftarý olma özelliðini korumuþ olmasýdýr, damarlarýndaki asil kandýr. Aþaðýlanmasý, barbar olarak tanýtýlmasý, hep bu gücün yýpratýlmasý ve özellikle diðer milletlere Türklüðü yanlýþ tanýtarak uzak kalmalarýný, Türk milletinin yaþam ilkelerini örnek almalarýný önleyebilme amacýdýr. Ön yargýlarýnýzdan kurtulup akýlýnýzý iþletirseniz, siyonizmin yenilgisinin cephelerde olmayýp, bir Türk gibi yaþayabilmeyi baþarmak olduðunu görebilirsiniz. * BOLBOLLAR, Kazým Mirþan, 1991

457

Sonuç olarak, Türk gibi olabilmek, Türk milleti olabilmek, dýþ görünüþ benzerliði ve ayný soydan olmak deðil, ortak deðerlere sahip olmayý saðlayan ayný genlerin baskýn olduðu kan baðýdýr. Atatürk’ün ‘Ne mutlu Türküm diyene’ ve, Ankara þehri caddelerinde duvarlara yazýlmýþ olan ‘Dünya Türk Olsun’ sözleri, mecazi veya havada deðildir. Fiziksel olarak oluþabilecek bir durumdur. Kendi iradeleri ve gayretleriye tüm milletlerin Türk gibi olmalarýnýn kapýsý açýktýr. Ayetde verilmiþ olan, ‘Bu, Allah'ýn, dilediðine yönelttiði bir lütuftur.’ bilgisi, Musevi, Hýristiyan veya Ýslam, yanlýþlar içermeyen þekliyle Teñri’ye ortak koþmadan, ahlâklý, adaletli, barýþtan ve yardým etmekden yana yaþayabilen, adaleti çiðneyen ve zulmedenlerin önünde boyun eðmeyen herkese nasip olabilecek bir lütufdur. Osmanlý Ýmparatorluðu’nun kurucusu Osman bey, ‘Uç beyi Kara Osman’, Allah’ýn bu lütfuna kavuþmuþ bir insan olabilir ama Türök soyundan deðildir. Osmanlý devleti kuruluþundan sonra bir soy kadar daha Türk iradesiyle yönetilmiþ de olabilir. Fakat Osman beyin oðlu için kaçýrdýðý Rum gelin ve ondan doðan çocuklarýn Türk örf ve adetlerine sahip olmayan anne tarafýndan yetiþtirilmesi, Osmanlý hanedanýnýn Türk gibi olabilme özelliðini kaybetmesinin baþlangýcý olmuþtur. Osmanlý padiþahlarý hiçbir zaman Türk gibi olmayý baþaramadýklarý gibi inanç sahibi olmayý da hiçbir zaman baþaramamýþlardýr. Bugün olduðu gibi yüzlerinde mümin maskesiyle dolaþýp Türk toplumunu kullanmýþlardýr. Tarih yanlýþ öðretilmiþtir. Diðer herhangi bir ilim, sosyal veya ticari konuda yetiþmiþ öðretim görevlileri, yurddaþý olmadýklarý bir ülkeye gidip eðitim verebilmektedirler. Fakat tarih konusunda bu durum yasaktýr. Her devlet tarihi kendi istediði þekilde milletine öðrettiði için, tarih konusunda bir ülkede eðitim almýþ bir öðretenin diðer bir ülkede tarih dersi vermesine izin verilmemektedir. Tarihin olabildiðince doðru yazýldýðý ve anlatýldýðý yurd Rusya’dýr. Osmanlý hanedanlarý kadar yerde yaþamýþ daha rezil bir yönetici soyu yoktur. Ýçki, uyuþturucu ve þehvet için yaþamýþlar, tahtý kaybetme korkusuyla on yaþýndan küçük evlatlarýný öldürtmüþlerdir. Üç kýtaya seferler yapmalarýnýn yegâne sebebi; saltanatlarýný sürdürmek için gerekli olan hazine,

458

SON SAVAÞ

yeniçerilerin para kazanmasý için pazarda satýlacak köleler ve saray için yeni kýzlardýr. Ýnanmayanlar için, *. Osmanlý, sanayi devrimiyle tüfek icat olana kadar, Anadolu Türk toplumunu önüne katmýþ, kendilerine kölelik yapan devþirme kapý kullarýnýn ‘padiþahým çok yaþa’ galyaný ile Türk toplumunun bilek gücü ve cesaretini kullanarak senelerce topraklarýný geniþletmiþlerdir. Türkler savaþlarý kazandýktan sonra, yeniçeriler neredeyse hiç savaþmadan þehirlere, kalelere girmiþ, bütün ganimetleri toplamýþlar, dönüþte köleleri satarak para kazanmýþlardýr. Türkler ise her seferden sonra yine harap ve tükenmiþ þekilde köylerine dönmüþlerdir. Yahudiler, Türk toplumu ile kendilerini korumuþ, savaþlarda harcamýþ, sürekli cahillik ve yoksulluk kýskacýnda yaþatmýþlardýr. Atatürk’ün iradesi dýþýnda, Cumhuriyet döneminde de bu durum deðiþmemiþtir. Namusunuz varsa, þu sorulara akýlýnýzla doðru cevap verin. Kur’an’da, sizden yardým istenilmediði sürece baþka bir ülkeye saldýrmak, milletlerin hazinelerine el koymak, kýzlarýný cariye yapmak, insanlarýný köle pazarýnda satmak ve o yurdu vergiye baðlamak izini verilmiþ midir? Allah, inançlarýna karýþmadýðýnýz sürece diðer milletlere istediðinizi yapabilirsiniz yolunu mu öðretmiþdir? Osmanlý’nýn yaptýðýyla, bugün, uydurma sebeplerle Afganistan’ýn, Irak’ýn istila edilmesinin ne farký vardýr? Osmanlý, þeyhülislamlýðý da aldýktan sonra, yüzlerce sene istila ettiði topraklarda niçin Ýslam’ý yaymamýþtýr? Osmanlý, istila ettiði ülkeleri korumak için deðil, Ýslam’ý ve Türk örf ve adetlerini yaymama karþýlýðýnda vergi almýþtýr. Osmanlý, Kur’an’ý iþine geldiði þekilde yorumlamak, insanlarýn hiçbir þeyi sorgulamadan kabul etmesini saðlayarak kölelik edecekleri þekilde yanlýþ öðretmek için þeyh-ül islam’lýðý almýþtýr. Osmanlý’yý, Atatürk’den daha mý iyi tanýyacaðýz? “Bundan sonra asker oluþumuz artýk eskisi gibi baþkalarýnýn hýrs, þan ve þöhreti ve keyfi için deðil, yalnýz aziz topraklarýmýzý korumak içindir.” Atatürk’ün çok iyi gördüðü gibi Osmanlý, Ýslam’ý, hýrsýna ve reziliklerine alet etmiþ bir soydur. * Padiþah Analarý, Ali Kemal Meram, 1979-1997, TOPLUMSAL DÖNÜÞÜM YAYINLARI 459

Bilirsiniz, insanlar insanlara güvenmemeyi, insanlara güvenerek öðrenirler. Belirleyici olan; kimin ne dediði deðil, söz söyleyeni nasýl bildiðinizdir. Siz gelin, Mustafa Kamâl Atatürk’e gözü kapalý inanýn. Bugün devletimizi parçalanmaya götürenler; her türlü hýrsýzlýðý, sapýklýðý yapanlar niçin Osmanlý iradesinin geri gelmesini istiyorlar sanýyorsunuz? Onlarýn da Osmanlý gibi ne inancý var, ne yurd ne de insan sevgileri. Çünkü onlar da; Türk gibi olmayý baþaramamýþ, hiçbir zaman istememiþ, yüzbinlerce þehite ve insan üstü fedakârlýða raðmen bu topraklarý yurdu bilmemiþ, Yahudi toplumunun içinden; þeref ve namus ötede dursun, bir parça insanlýðý olmayanlardýr. Ýslam’ý alet ederek, milletin sömürüldüðü bir saltanat sürmek istedikleri için ne Atatürk’ü ne de ilkelerini hiçbir zaman kabul etmemiþ, Cumhuriyet’i hazmedememiþ, biz de Yahudi’yiz diyerek aslýnýn ne olduðunu bilmedikleri siyonizme, tüm insan toplumlarýnýn düþPDQºYH
View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF