Doktor Bilmem! Hap Bilmem!

April 21, 2017 | Author: asircemalettin | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download Doktor Bilmem! Hap Bilmem! ...

Description

DOKTOR BİLMEM!

HAP BİLMEM! Cemalettin AŞIR Ziraat Yüksek Mühendisi

Eylül 2014 / ADANA

ISBN: 978 - 605 - 65125 - 0 - 6

İLETİŞİM : Cemalettin AŞIR Tlf. : 0532 332 93 72 E-Mail: [email protected]

GRAFİK ve BASKI : EKREM MATBAASI Tepebağ Mh. 27038 Sk. No: 21 Seyhan/ADANA Tlf.:(0322) 363 05 16 - Faks:(0322) 3634537 [email protected] - [email protected]

www.ekremofset.com

Bu kitabın bütün hakları yazarı Cemalettin AŞIR’a aittir. İzinsiz alıntı yapılamaz ve hiçbir şekilde çoğaltılamaz.

Bu kitapta yazılanlar benim kişişel görüş ve tecrübelerimdir. İnsanların beden yapıları farklı olabilir. Birine iyi gelen bir uygulama, bir metod, bir yiyecek, bir başkasına iyi olmayabilir. Bu nedenle, sizler rahatsız olduğunuzda, hasta olduğunuzda, doktorlara, sağlık kuruluşlarına gidin!

-3-

Kitabın İsminin Öyküsü Kitabın ismi, “Sağlıklı olmak için, bilmeye hakkınız var!” olacaktı. Fakat, bir işyerinde tanıştığım aramızdan bir Bay ile konuşunca, kitabın ismini değiştirdim. Bay, “Ben kaç yaşında gösteriyorum?” diye bana sordu: “60.” yaşında görünüyorsunuz! “Teşekkür ederim! Ben 75 yaşındayım!” Son derece sağlıklı görünen Bay’a sordum: “Ne yaptınız da böyle daha genç görünüyorsunuz? Bunun sırrı nedir?” “Ben, daima kendi hazırladığım doğal yiyecekleri yerim!” “Araçlara binmem, gideceğim yerlere yürüyerek giderim.” “Sağlığım yerinde!” “Doktor bilmem! Hap bilmem ben!”dedi. Bu sözü duyunca, kitabın ismini değiştirmeye karar verdim. Kitabın ismi: “Doktor bilmem!”Hap bilmem!” olsun dedim. Hangimiz yetmişbeş yaşına kadar, hasta olmadan, sağlıklı bir şekilde gelmek istemeyiz? Aslında hepimiz de hayatımız boyunca, sağlığımızı kaybetmeden, doktor bilmeden, hap bilmeden yaşamak isteriz!..

-4-

Önsöz Herhangi bir sağlık problemi yaşamayan insan, sağlığın kıymetini anlayamıyor. Ben, rahatsız olunca, iyileşmek için mücadele ettim. Halen mücadeleye devam ediyorum. Mücadele ettiğim bu süre içinde bazı tecrübelerim oldu. Bu tecrübelerimi sizlerle paylaşmak istedim. Herkesin, yiyeceklerini tercih etme hakkı vardır. Yanlış yiyecekleri seçenler, hastalıklardan kurtulamazlar!.. Yiyeceklerin doğru seçenler sağlıklı olur, kolay kolay da hasta olmazlar!.. Diyet ve rejim insana sıkıntı veren kelimelerdir! Tüm diyetleri unutun! Kilonuz varsa, kilo verin, normal kilonuza gelin. Doğru yiyecekleri seçin, keyifle yiyin için, sağlıklı olun! Bunları yapmanın tamamen size bağlı olduğunu unutmayın! İsterseniz yapabilirsiniz!!!

-5-

Bu kitapta yazılanlar gerçek hayattan alınmadır. Olaylarda örnek olarak gösterilen kişiler, siz ben hepimiziz. Bu nedenle, örnek olarak verilen kişilerin isimlerini ve olayların geçtiği yerleri açıklama gereğini duymadım. Birçoğumuzun bu kitapta yer alacak sağlık hikayesi bulunmaktadır. Sizler de sağlık hikayelerinizi bu kitabın herhangi bir sayfasında görebilirsiniz. Göremezseniz, bu kitapta yazılanlara siz de sağlık hikayenizi ekleyebilirsiniz. Konuştuğum kişilerin genelde bir veya birden fazla sağlık problemi var. Hepimizin sorunu sağlık! Sağlık sorunlarıyla birlikte yaşamaktayız. Çantalarımızda, dolaplarımızda hastalıklarımız için haplar bulundurmaktayız. “Hapçı bir millet olmuşuz!” farkında değiliz!.. Mevcut yeme içme alışkanlığına devam ettiğimiz takdirde, birçoğumuz beden yapımıza göre ilerde sağlık sorunları ile karşılaşabiliriz!.. “Yanılmayı isterim! Sağlığınızı kaybetmenizi istemem!” Sağlık sorunları yaşayınca doktorlara, sağlık kuruluşlarına gideceğiz, haplarla, ilaçlarla tanışacağız!.. -6-

Dikkat etmez, “boşver” dersek, ilerde bizim de haplara bağlı olarak yaşayan,“hapkolik” biri olma ihtimalimiz var!.. Sağlığımızı kaybetmeyi hangimiz isteriz??? Hiçkimse sağlılığını kaybetmeyi istemez!.. Hastaneler, sağlık problemi olan insanlarla dolu!.. Bu insanlar, “iyileşme” çabaları içindeler!.. Yanlışları yiyor, içiyoruz, hasta oluyoruz! Hasta olunca da doktorlara gidiyoruz. “Ben hasta oldum, haydi beni iyileştir!” diyoruz. “Biz, hastaları ilaçlarla iyileştirmeye çalışırız!” “İlaçlarla olmazsa, ameliyatlarla iyileştirmek isteriz!” “Fakat, en fazla iş hastalara düşüyor!” “Hastalar, yemelerine içmelerine, dikkat etmek zorunda!” Prof. Dr. Ayhan Usal - Kardiyoloji Uzmanı  Bugün sağlıklı olabiliriz, fakat yarın ne olacağımızı kimse bilemez. Çünkü, bilmeden ya da bilerek, hasta olmak için kötü yiyoruz, kötü içiyoruz! İyileşmek, veya sağlıklı kalabilmek için çok sevdiğimiz, gerçek olmayan, uydurulmuş yiyecekler ve içecekleri bırakmamız gerekiyor!.. Bunun yerine vücudumuzun ihtiyacı olan yiyecekleri öğrenelim, sevelim onlarla beslenelim!.. Sağlıklı olalım!.. Bunları yapmak bizim elimizde!.. Bilinçli olalım yeter!.. Geçmişten günümüze gelecek olursak: -7-

İnsanlar dışındaki tüm canlılar ne yemeleri gerektiğini çok iyi biliyorlar. İnsanlar ise, doğada ne yemesi gerektiğini bilmeyen tek canlı!.. Biz insanlar: Beslenmiyoruz!.. Sadece, yiyiyoruz!.. İçiyoruz!.. Uyduruyoruz, uyduruyoruz!.. Yiyoruz, içiyoruz!.. Yiyoruz, yiyoruz!.. içiyoruz, içiyoruz!.. Uyduruyoruz!!! En fazla uydurduklarımız: Şekerli yiyecekler!.. Nedir bunlar? Ekmek, şeker, tatlı.vb. Asitli yiyecekler içecekler!.. Nedir bunlar? Yoğurt, ayran, peynir, kefir, gazlı içecekler, (beyaz, sarı, siyah) alkol, vb. Şekerli ve asitli yiyecekleri fazla tüketince, erkenden hastalıklara yakalanıyoruz!.. Para kazanmaya çalışırken, sağlıklar kaybediliyor!.. Sonra, sağlık tekrar kazanılmak isteniliyor!.. Kazanılan paralar bu uğurda harcanıyor. Geçmiş olsun! Sağlık elden gidince bir daha geri gelmesi artık zor!.. Sağlığınızı kaybedince, kazandığınız maddiyatların bir öneminin olmadığını anlıyorsunuz! Bunları hepimiz biliyoruz.Ben yine de bir hatırlatayım dedim. Ne yapın edin, sağlığınızı koruyun!.. -8-

Ben de sağlığımı kaybetmeden önce, sağlığın kıymetini bilmiyordum. Sağlık elden gidince, sağlıktan daha önemli hiçbir şeyin olmadığını anladım… Fabrikalar kurarak uydurulmuş yiyecekler içecekler üretiyoruz. Neden ? Daha fazla para kazanmak için! Ne olacak bu kadar para? Sağlık elden giderse, ne paranın, ne de malın, mülkün önemi kalır... Üstelik bu tür üretilen uydurulmuş fabrika ürünlerine hiçbirimizin ihtiyacı da yok! İnsan dışı her canlı yiyeceklerini, doğada bulduğu şekilde yer. Ne yiyeceğini de iyi bilir. Doğada beslenmesini bilmeyen canlıların, insanlar olduğunu söyleyebilirim. İnsanlar, doğal beslenme yerine, yiyeceklerini değiştirerek dengesini bozarak, içine katkı maddeleri, koruyucular koyarak yerler!.. Bunun sonucunda ne olur? Yemeye içmeye bağlı olarak ortaya çıkan hastalıklar. Diğer canlılara bakarak ders alalım!.. Yemeklerimizi sade ve taze olarak yiyelim! Kolay ve basit bir şekilde yiyecekleri hazırlama yöntemi varken zoru seçiyoruz! İnsan bedeni, farklı şekillerde üretilen uydurulmuş yiyecek ve içeceklere karşı dayanıklılık geni geliştirmesi çok zor!.. -9-

Bunun sonucunda da, beden yapısına bağlı olarak çeşitli hastalıklara yakalanır!.. Vücudumuzun ihtiyacı olan besinler yerine, beynimizin istediği yiyecek ve içecekleri tüketiyoruz!.. Birimiz bir yiyecek veya bir içecek uyduruyor. Bu yiyecek ve içecekleri tadanlar, diğer insanlara tavsiye ediyor. Biliyor musunuz?! Falan kişi çok güzel tatlı yapıyor! Tavsiye ettiği şeye bakınız! Uydurulmuş bir madde! Çok gerekli sanki!.. İstemez!.. Eksik olsun!.. Bay, yanındakilere bir tatlıyı tavsiye ediyor. Tanıdığı bir kişinin, “çok güzel tatlı yaptığını” söyleyerek: “Tavsiye ederim, mutlaka alın tadına bakın.” diyor. Uydurduğumuz bir madde nasıl tavsiye ediliyor görüyor musunuz! Tavsiye edilen tatlıda kullanılan malzemeler: Un. Şeker. Yağ. Bu üç madde de işlenmiş ürün değil mi? Bu üç madde kullanılarak elde edilen bir “tatlı”. Evet, tadı güzel olabilir, tadına itirazım yok! Fakat, sağlık yönünden bakıldığında hiç de iyi değil! Bu tür yiyeceklere ihtiyacımız yok. Bunları, ya hiç yemeyelim. Ya da zararlarını bilelim, canımız çekerse tadımlık yiyelim. - 10 -

Bu şekilde yapılan uydurulmuş yiyecekleri yemememizin, daha iyi olduğunu bilelim! İnsanlar, doğanın kendisine beslenmesi için verdiği gerçek yiyecek ve içecekleri unutuyor, kendi uydurduğu sözde yiyecek ve içecek denilen maddelerin bağımlısı haline geliyor. Doğaya iyi bakarsak, doğa bize en güzel yiyecekleri verir!.. Doğanın bize verdiği yiyecekler, bizi hasta etmezler!.. Elbette, doğada yetişen her bitki yenilmez zehirli olanlar da vardır. Bu bitkilerin de insanlara yararlı olabilecek yönleri olabilir. Araştırmak lazım! Yiyeceklerimizi iki farklı şekilde üretiyoruz. 1.Topraktan yapılan üretimler Bu tip yiyecekler, gerçek yiyeceklerimizdir. Kendiliğinden yetişen bitkiler vardır. Bir kısmı, insanlar tarafından yetiştirilirler. Herkes bu bitkilerin yetiştirme yerlerini ve nasıl yetiştirildiklerini görebilir. Bu yiyecekler kolaylıkla bulunabilen yiyeceklerdir. Bu yiyecekleri tüketmeye özen göstermeliyiz! Kendimiz de bunları yetiştirebiliriz. Toprağa iyi bakabilirsek, toprak bize ihtiyacımız olan yiyecekleri verir. Bu yiyecekleri tüketebilirsek, sağlığımız da kolay kolay bozulmaz. Bu yiyecek ve içeceklerin faydaları söylenir. TV’ lerde reklamı yapılmaz, tavsiye edilirler… Topraktan gelen bozulabilme özelliği olan, içine koruyucu katkı maddeleri konulmamış bu yiyecekler en iyi yiyeceklerdir. - 11 -

2. Fabrikada yapılan üretimler Kapalı alanlarda üretilirler. Üretilme aşamalarını göremezsiniz. Görmeniz izne tabidir, üretenler tarafından görmeniz pek istenilmez. Bu ürünlerin üretilme aşamalarını mutlaka görmenizi tavsiye ederim. Üretim yerlerini görmeye hakkımız var! Bize yok diyemezler! Bu tür yiyecekleri hazırlamak için, toğrağın verdiği yiyecekler alınır. Bu yiyeceklerin dengeleri bozulur. İçlerine koruyucu, katkı maddeleri konulur. Albenisi olan, güzel bir şekilde paketlenir. Fiyatları pahalıdır! Ucuz da olsa gerekmez!.. Tatları istediğimiz gibi güzeldir. Yedikçe bağımlılık yapar, adeta esiri oluruz!.. Bu yiyecek ve içeceklere ihtiyacımız yoktur. Bu tür üretim yapanlar, ürünlerini satmak için, ünlü kişilerden faydalanırlar. Ünlü kişiler, toplum tarafından bilinen insanlardır. Bu kişiler sayesinde fabrika ürünlerinin reklamları yapılır. Ürünler tanıtılır. Bu tür ürünlerin, “yapılan reklamlarında” hedef kitleler kimlerdir? Çoçuklardır! Gençlerdir! Kadınlardır! Bu tür üretilen yiyecek ve içecekler, çocuklar ve anneler tarafından talep edildiğinde babalar, çocukları ve eşleri için bunları satın alırlar!.. Zavallı babalar, zavallı eşler!!! Bilinçlenelim, çocuklarımızı sağlık konusunda eğitelim... - 12 -

İnsanların, fabrikalarda ürettiği bu yiyecekleri alır da tüketirseniz günün birinde sağlığınız bozulabilir! Bu tip ürünleri üretenlerin, kendilerinin ve çocuklarının sağlıkları iyi mi? Hiç sanmıyorum! Onlarda ve onların çocuklarında da sağlık problemleri olduğunu düşünüyorum. Peki bu tür üretimler yasaklanmalı mı? Hayır, bunu isteyemeyiz!..Buna hakkımız yok!.. Bu tip üretilenlerden günün birinde zarar görebileceğimizi bilelim!.. Zararlarını bilerek satın almayalım yeter... Herkes bilinçli olsa! Bu ürünleri satın almaz ise, satılmayan ürünler artık üretilmezler… Fabrikalarda üretilen yiyecek ve içeklerin ambalajlarında, üretim ve son kullanma tarihleri yazılıyordu. Şimdi ise birçoğunda sadece son kullanım tarihleri yazıyor. Üretim tarihleri yazmıyor!.. Önemli değil, yazsa da fark etmez!.. Bilinçli olalım! Bize zarar veren yiyecek ve içecekleri bırakalım, bizim sağlıklı olmamızı sağlayacak yiyecekleri tüketelim... Günümüzde taze yiyecekleri bulmamız mümkün. Semtlerde her gün taze sebze, meyve pazarları kuruluyor. Pazar yerlerinde, taze sebze-meyve bulabiliyoruz. Buralardan alışveriş yapmamız, sağlığımız ve psikolojimiz için faydalı olabilir. Size şu veya bu sebzeyi alın demiyorum. - 13 -

Semt pazarlarına gidin, sebze olarak yapraklı, yapraksız ne bulabiliyorsanız alın derim. Sebze çeşidi çok ise, sıraya koyun, her defasında başka bir sebze alabilirsiniz. Aldığınız sebzeleri, salata ve yemek yaparak tüketebilirsiniz. Mevsiminde yetişen meyveleri yiyebilirsiniz. Doğadaki diğer canlıları kendimize örnek alalım. Doğadaki canlılara dikkat ederseniz, sağlıklı beslenmenin nasıl olduğunun farkına varırsınız. Bu canlılar taze ve belli yiyeceklerle beslenirler. Bir kısmı otçuldur, bitkilerle beslenirler. Bir kısmı ise etçildir, etlerle beslenirler. Bir kısmı ise otçul ve etçildirler. Bir fili düşünün karada yaşayan en iri canlıdır. Filler, sadece bitkilerle beslenirler. Siz, fillerin insanlar gibi, şeker, tansiyon, kalp hastası olduğunu ve kemik erimesi poblemi yaşadığını duydunuz mu? Ben duymadım!..Sizin de duyduğunuzu sanmıyorum... Çünkü, insan dışı otçul canlılar ne yemeleri gerektiğini bilirler, bitkilerle beslenirler. Etçil olanlar da yine otçul canlıları yakalayarak taze et yemeyi tercih ederler. Bu canlılara kendi yediğimiz, uydurduğumuz yiyecekleri verelim, bakalım sonuç ne olur? Onlar da insanlar gibi hasta olmaya başlarlar!.. Televizyonlarda : “ Ben beslenme uzmanıyım” diyen insanlar var. Bu insanlar sürekli klişe sözler söylerler... Bu insanlara bir şey demeye hakkımız yok. - 14 -

İyi niyetliler, bildiklerini söylüyorlar. Söylenen tavsiyeler ise çoğu zaman insanları iyileştirmeye yetmiyor... İyileşmek için hasta eden yiyecekler, içecekler mutlaka bırakılmalı! İyi eden yiyecekler yenilmeli, içecekler içilmelidir. Bu yöntem uygulanmaz ise, gerçek iyileşme olmaz!.. Elbette, yiyecekleri değiştirmekle bazı rahatsızlıklardan kurtulunmaz! İyileşmek için hap, ilaç veya ameliyat gerekebilir!.. Televizyonda sağlık proğramı hakkında konuşan uzmana: “Hocam, gözümün altında beyaz yağ bezeleri var, bunlardan nasıl kurtulabilirim ?” Diye bir soru geliyor. Cevap: “Falan bitkiyi kaynatın, suyunu için geçer!” deniliyor. Geçeceğini pek tahmin etmiyorum, oysa etkili bir yöntemi var. Gözaltında, şakaklarda yağ bezesi (libom) olabilir. Bu yağ bezesini yok etmek için, kolonya (%80) ve sivri uçlu bir toplu iğne yeterlidir. Kolonyayı pamuğun üzerine dökün ve yağ bezesinin üzerini silerek temizleyin. Toplu iğnenin ucuyla yağ bezesini çıkarın, yağ bezesinin yerini tekrar kolanya ile temizleyin. Yağ bezesi derin de ise cerrahi müdahale gerekebilir. Kolonya, iyi bir antiseptik ve yara kurutucusudur. Yapabildiğimiz kadar taze, çabuk bozulabilen, vucudumuza uygun olan yiyecekleri yiyelim. Bunu yapmak zor değil, hem kolay hem de zevkli!.. - 15 -

“Bunları niye yazıyorum?” Ben, sağlık yönünden çok acı çektim!.. Bu acılar sayesinde bazı bilgiler öğrendim. Benim gibi acı çeken insanlar var!.. Bu insanlar ne yapacaklarını bilemiyorlar... Başlangıçta ben de ne yapacağımı bilemiyordum. Karanlıkta, “samanlıkta iğne aramak” gibi bir şeydi. “Ben, neyi yanlış yaptım da rahatsız oldum?” diye kendi kendime soruyordum. Ne yapacağımı bilemiyordum. Doktorlara gittim. Sağlık konuları hakkında yazılan kitaplar alıp, okudum. Öğrendiklerimi kendi bedenimde uyguladım. Uygulamalarımın sonunda kan tahlilleri yaptırdım. Kan tahlillerim bana ışık tuttu. Hasta olan insanlarla görüştüm, bu insanların birçoğu da ne yapacağını bilemiyor. Hasta insanların yardıma ihtiyaçları olduğunu anladım. Bir nebze olsun onlara yardımcı olabilirsem, “ne mutlu bana” diyerek, başladım yazmaya... Yazma konusunda iyi değilim. Vermek istediğim mesaj anlaşılırsa, yeter bana... Taze ve bozulabilen bir yiyecek derken, bir deney yapalım. Bir meyvenin taze sıkılmış suyunu bir bardağa koyalım. Bir bardağa da ambalajlanmış içine koruyucu madde konulmuş aynı meyvenin suyunu koyalım. Bekleyelim, hangisi erken bozulacak? Taze sıkılmış meyve suyu daha erken bozulacaktır. Neden? - 16 -

Çünkü doğada mikro canlılar vardır. Bu canlılar, nerede çoğalacaklarını iyi bilirler. Taze ürünleri tercih ederler. İçine koruyucu, katkı maddesi konulanlardan uzak dururlar. Bay 60 yaşında: Birlikte biraz yürümemiz gerekiyordu. Arabadan indik. 50 metre kadar yürüdük. Bay nefes nefese kaldı. “Yürümekte zorlandığını, çok zor yürüdüğünü” söyledi. Ben “neyiniz var?” diye sorunca: “Kalp yetmezliği” olduğunu söyledi. Bay’a, “İyileşebilirsiniz, yalnız dediklerimi yapmalısınız!” dedim. Bay: “Ne demek dediklerimi yapmalısın, sürün de sürüneyim!” İyileşme arzusunu görüyorsunuz değil mi? “Sürünmenize gerek yok, doğruları bilin, doğruları yapın, yeter!” Canı yanan çok insan var. Bu insanlar ne yapacaklarını bilemiyorlar. Bu nedenle de hastalıklarını yenip iyileşemiyorlar. Bay’ı arabayla evine bıraktım. Bay’ın evinde gördüğüm yiyecekler: Sucuk. Kaşar. Yoğurt. Yumurta. Margarin. Beyaz ekmek. Bu kadarı, bir insanı hasta etmeye yeter. Bunları ye, sağlıklı ol. Mümkün mü? Hayır! Mümkün değil! Bu tür yiyeceklerle hastalığımızı satın alıyoruz!.. Bunu biliyor muyuz? Hayır! Bilmiyoruz!.. Bilsekte irademize sahip olamıyoruz, yemeye içmeye devam ediyoruz. - 17 -

Bay, daha sonraki bir kaç ay içinde vefat etti. Yiyeceklerimiz konusunda yanılıyoruz, yediğimiz yiyeceklerin iyi olduğunu düşünüyoruz. Sonuç? Hep aynı!.. Gelsin hastalıklar!.. Hastalığınızı yenip rahatlamak, sizin elinizde buna inanın. Yapmanız gereken, kötü alışkanlıklarınızdan vazgeçip, sizi iyileştirecek, sağlıklı yiyecek ve içeceklere başlamanızdır. İyileşmek ve sağlıklı kalmak için sağlıklı yiyecek ve içeceklerle beslenelim. İnsanların ürettiği fabrika ürünleri tüketilmeyince, bunları üreten işyerleri, ürettiklerini satamayınca kendiliğinden üretimlerini durdururlar. Sonra ne mi olur? Bu üretimleri yapanlar: Bizim satın almamız için doğal, organik ürünler üretirler!.. İnsanlara, karşısındaki insanların parasını almak, her zaman cazip gelmiştir. Eminim bizim paramızı almak için üretici insanlar, ilaçsız, koruyucusuz yiyecekler üretmenin yollarını, “endişeniz olmasın” bulurlar!.. Bu sayede, “sağlıksız ürünler” yerine, bize “sağlıklı ürünler” üretirler. Beyninde tümör olan 18 yaşında bir Genç’e: “Yiyecek ve içeceklerini sayabilir misiniz?” diye sordum. Saydı: Pizza. Mayonez. Ketçap. Hamburger. Salam. Sosis. Döner. Sucuk. Cips. Kaşarlı, sucuklu tost. Kızarmış patates. Cola. Ayran. Günümüzde gençlerin tükettiği, moda yiyecek ve içeceklerin nerdeyse hepsi var!.. Genç’e, “Sebze yiyor musun?”diye sorunca: - 18 -

“Sebze nedir?”diye bana, karşı soru sordu. Uydurduğumuz tüm yiyecek ve içecekler sayılırken, en sağlıklı yiyeceklerimiz ise bilinmiyor. Bunun sorumlusu gençler değil. Sorumlusu biz büyükleriz. Kolaya kaçıyoruz, hazır ürünleri çocuklarımıza yediriyor içiriyoruz. Çocuklarımızı bu yiyeceklere alıştırıyoruz. Sebzeler en iyi yiyeceklerdir!.. Fakat gençler, sebzeleri çok az yemekte veya hiç yememektedirler. Hatta birçoğu sebze nedir bilmemektedir!.. Aynı gence sağlıksız yiyeceklerin zararlarından bahsettim. Sağlıksız olan yiyecekleri bırakmasını ve sağlıklı yiyeceklere başlamasını söyledim. Genç’i, birkaç ay sonra gördüğümde bana: “İlk başlarda yiyeceklerini değiştirmekte zorlandığını, sonra alıştığını” ve “bu yöntemi daha fazla sevdiğini “söyledi. Kilo da vermişti. Daha sonraki yapılan kontrollerde: “Beynindeki tömürün aynı kaldığı ve büyümediği” ifade edildi. Gençler beslenmiyor, sadece yiyor içiyor. Birilerimiz bir şeyler uyduruyoruz! Gençlere, “gelin bunları yiyin, için!” diyoruz. Gençler, uydurulmuş yiyecek ve içecekleri çok seviyorlar. Bu nedenle, gençler, erken yaşlarda hastalıklara yakalanıyorlar. Saçları erkenden dökülüyor! Gözleri bozuluyor! Dişleri çürüyor! - 19 -

Obez oluyorlar! Şeker hastası oluyorlar! Teşhisi dahi yapılamayan nice hastalıklara yakalanabiliyorlar... Gençlerin hasta olmasının sorumlusu biz büyükleriz!.. Gençler, bilinçli olun, taze, bozulma özelliği olan gerçek yiyeceklerle beslenin. “Biz hastalıklara çeşitli isimler koyuyoruz; fakat hepsinin kaynağı aynı, yenilen yiyecek ve içecekler!..” Bir doktorun sözü.

Çocukluğum köyde geçti, sağlıksız olarak tükettiğimiz tek yiyecek, “katı yağ” idi. Yağın dışında yediğimiz yiyecekler, kendi tarlamızda ürettiğimiz sebzeler, baklagiller, organik un, bulgur, mevsimlik taze bitkiler ve meyvelerdi... Her yere yürüyerek gidiyorduk, günboyu hareketliydik. Bizim nesilde (1960 kuşağı) erken dönemde ilkokul, ortaokul, lise döneminde, hasta olan arkadaşımız genelde yoktu. Bizim dönemin gençlerinin: Saçları erkenden dökülmüyordu! Gözleri erkenden bozulmuyordu! Dişleri erkenden çürümüyordu! Ve, obez değillerdi! Günümüzde gençler sağlıklı mı? Şimdiki gençler sağlıklı yiyecekleri biliyorlar mı? “Gençler, sağlıklı mısınız?” Gençlere, “Dikkat edin, sağlığınızı koruyun!” dediğimde: - 20 -

“Abi, hangi sağlıktan söz ediyorsunuz? Benim sağlığım bozuk!” diyenler oluyor. Günümüz gençlerinin tercihi, uydurulmuş yiyecek ve içecekler oluyor. Marketlere gittiğimde anne ve babaların çocukları için aldığı yiyecek ve içeceklere bakınca üzülüyorum!.. Anne ve babalar çocuklarına hangi yiyecekleri alıyorlar?.. Çikolata. Bisküvi. Kek. Cips. Gofret. Paketlenmiş meyve suları. Meşrubatlar. (Beyaz, sarı, siyah). Ayran. Süt. Mısır gevreği. Buğday gevreği. Corn flakes. Dondurma. Ketçap. Mayonez. Salam. Sucuk. Sosis.Vb. Bu tür maddeler tüketildiğinde sonuç ne oluyor? Gençlerde erkenden gelişen hastalıklar!.. Gençler bilinçli olun, hastalanmayın!!! Markette, baba 3 yaşlarındaki oğluna soruyor: “Oğlum, meyve alalım mı?” “Hayır baba, meyveyi boşver!” “Çikolata alalım!” Meyve mi? Çikolata mı? Meyvenin yararlarını çocuğa kim öğretemedi? Çikolatayı çocuğa kim öğretti? Tabi ki biz öğrettik!.. Çocuklarımızı sevindirmek için onlara ödül olarak çikolata almıyor muyuz? Çocuklarımıza yardımcı olalım... Onların iyiliği, sağlığı için, erkenden sağlıklı besinlere alıştıralım. Gün içinde hareketli olmaya özen gösterelim. - 21 -

Geçmişte, sabah kahvaltısından önce tarlada iki saat kadar çalışır, sonra kahvaltımızı yapardık. Kahvaltımızda sebze yemekleri, kendi yaptığımız bulgur, tam buğday ekmeği, soğan, tere, turp, biber, zeytin olurdu. Kahvaltıdan sonra çalışır, öğlene kadar yediklerimizi yakar, tekrar acıkırdık. Öğle yemeğinden sonra akşama kadar çalışmaya devam ederdik. Öğle ve akşam yemeğinde yine sebze yemeği, bazen etli sebze yemeği ve yanında soğan, biber, tere, turp olurdu. Yemeklerden önce açlık hissini mutlaka yaşardık. Hiçbirimiz kilolu değildik!.. Aramızda obez yoktu!.. Günümüzde ise çoğunlukla beden çalışması yok. Her yere arabalarla gidiliyor. Yenilenler yakılmıyor. Yemek zamanı geldi. Haydi yemeye! Yemekler yeniliyor. Hareket edilmiyor!.. Hazır yiyecekleri, marketlerden alıyoruz. Besin yönünden fakir. Kalori yönünden zengin. Uydurulmuş yiyecek ve içecekler... Sonra gelsin kilolar! Gelsin hastalıklar! Bir sabah kahvaltısına bakalım. Şeker. Ekmek. Peynir. Bunlar, uydurduğumuz maddeler değil mi? “Peynir, ekmek!” diye bir deyim oluşturmuşuz. Evet, ekmek ile peynirin tadı güzel ve lezzeti tartışılmaz, kabul ediyorum. Ben de peynirin, ekmeğin tadını çok seviyorum. - 22 -

Fırından yeni çıkmış bir pide, yanında tulum peyniri, hangimiz bu ikilinin tadını sevmeyiz?! Hepimizin de çok sevdiğini söyleyebilirim. Fakat!!! Bunlardan biri şeker, diğeri asit!.. Asit ve şeker vücudun düşmanıdır! Uzun vadede zarar görüyoruz, hasta oluyoruz!.. Farkında oluyor muyuz? Olmuyoruz! Yıllar önce sabah kahvaltısında: Yemekler, çorbalar yapılır, bunların yanında da sebzeler olurdu. Günümüzde yiyeceklerimizin çoğunluğu şeker ağırlıklı... Şeker yapıyoruz! Şeker yiyoruz! Şekere ihtiyacımız var mı? Hayır!!! Şeker pancarı ekiliyor. Şeker fabrikaları kurulmuş. Şeker üretimleri yapılıyor. Şeker çok mu gerekli? Hayır, hiç gereği yok!.. Pancarın içinde şekerden başka diğer elementler, lifler var. Şeker pancarı bir bütün olarak yenilirse dengeleri korunmuş olur. Fakat, pancarın dengesini bozarak sadece şekerini alıyoruz. Faydalı kısımlarını atıyoruz! Pancar tüm olarak yenilirse faydalı olabilir. İnsanlar, “hayır” der bizlere. “Ben fabrikada şeker üretiyorum, siz onu yiyeceksiniz.” - 23 -

Yaptıkları ürünlerin içine de şeker koyarak, bizlere bol bol şeker yedirirler!.. Hatta ikna ederek, bizlere şeker satarlar, evlerimizde de şeker yememizi sağlarlar. Şekerpancarı sadece bir örnekti. Dengelerini bozduğumuz, başka yiyeceklerimiz de var. Uydurulmuş yiyecek ve içeceklerden dolayı canım çok yandı. Canınız yanarsa, sağlığınız bozulursa, mal, mülk, para, şan, şöhret, mevki, makam, hiçbir şey gözünüzde kalmaz!.. Kendinizi zavallı biri gibi görürsünüz!.. Elde ettiğiniz maddiyatın, mevkinin, sizin sağlığınızı geri getiremeyeceğini anlarsınız!.. “Bu kitapta yazılanları okuyunca değişecek misiniz?” “Hiç sanmıyorum!” “O halde neden yazdınız?” Öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istedim. İçimizden bir kişi de olsa, bu yazılanları okuyup uyguladıktan sonra: “Ben iyileştim!” derse, mutlu olurum... İnsanlar kolay kolay değişmezler… Sigara örneğini verebiliriz. Sigara paketlerinin üzerinde “sağlığa zararlı” diye uyarıcı yazılar yazılmasına rağmen, sigara içmeye devam ediliyor. Biliyorum, insanlar kolay kolay değişmezler!.. İnsanlar yediklerini, içtiklerini bırakmak istemiyorlar. Yedikleri ve içtiklerine kimsenin bir şey söylemesini istemiyor, hatta kızıyorlar. Bazılarımız ise sanki, yiyecekleri ellerinden alınacakmış gibi korkuyorlar ve savunmaya geçiyorlar. - 24 -

İnsanların, bilinçsiz bir şekilde yediklerini, içtiklerini savunmaya geçmeleri karşısında, hayretler içinde kalıyorum! Neden hemen savunmaya geçiyorsunuz? Söyleneni bir dinleyin, sonra yine istediğinizi yapın!.. Burada yeri gelmişken, bazılarımızın, “dinleme ve anlama özürlü” olduğunu, üzülerek söyleyebilirim. Kimsenin, sizin yediklerinizi değiştirmeye hakkı yok!.. İstediğinizi yiyip, içebilirsininiz! Beden sizin, kimse size karışamaz! İyileşmek isteyenlere engel olmayın! Onların morallerini bozmayın! Bay 57 yaşlarında, bypass olmuş, üç damarı değişmiş: Bay’a sordum: “Yiyeceklerinize, içeçeklerinize dikkat ediyor musunuz?” “Hayır! Ucunda ölüm olacağını da bilsem, yediklerimden yine vazgeçmem!!!” Elbette! Beden sizin, kimsenin size bir şey demeye hakkı yok. Yemeye içmeye devam! Siz, yiyeceklerinizi gönlünüzce seçebilirsiniz!.. Süt ve süt ürünlerinin zararlarından bahsedince: “Peynir manyağıyım!” “Yoğurt manyağıyım!” “Peynirsiz bir hayat düşünemiyorum!” “Ben asla yoğurttan, peynirden vazgeçmem!” diyen insanlar var. “Ne çok, “yoğurtsever!” ve “yoğurt savunucusu!”varmış!.. İnanılır gibi değil!!! - 25 -

Televizyonda sağlık proğramına çıkan uzman kişilerden bazıları: “Yoğurdun faydalarını saymaya gerek yok!” diyorlar. Bu insanlar, küçükken yoğurdun faydalarını duymuşlar, büyüklerinden öğrendikleriyle konuşuyorlar. Büyüklerimiz bize, sürekli olarak “süt, yoğurt çok faydalı” demediler mi? Bu sözleri duyarak, duyduklarımızı yaparak büyümedik mi? Sonuç: Beden yapılarımıza göre biryerlerimizden vurulduk! Hasta olduk!!! Yoğurt savunucuları: Dikkatli olun!!! Yoğurt, bildiğiniz gibi masum değil!!! Bizi hasta eden yiyecek içeceklerimizi biliyor muyuz? Bilmiyoruz! Ben de sizler gibi:“Yoğurdun çok faydalı olduğunu sanarak” bol bol yoğurt yedim!.. Sonuç? Bedenim, pankreasım zarar gördü! Ve yakalandığım bir çok hastalık... Kan şekerim ve kolesterolüm yükseldi!.. Dişlerim erkenden çürümeye başladı!.. Hastalanıpta iyileşmek isteyenler: Sizler, asit, şeker sevenlerden olmayın! İyileşmek için, elinizden gelen mücadeleyi yapın. İnanın, buna değer! Yoğurtsevenler! Yoğurt savunucuları, kimse, sizin çok sevdiğiniz yoğurdu elinizden almaya çalışmıyor… Siz rahat olun! Çok sevdiğiniz yoğurdu, ayranı, peyniri tüketmeye devam edin. - 26 -

Ben de yoğurdu çok severim ve: “Yoğurt faydalı diyerek, çok tüketip, zararını gördüğüm için, size yoğurdun olumsuz yönlerinden bahsediyorum!..” İster vazgeçer iyileşirsiniz, ister yemeye içmeye devam edersiniz. Size kalmış! Bu konuda kimse size karışamaz!.. Söylediklerimi uygulayan insanlar, 15-30 gün içinde masrafsız, hapsız, ilaçsız iyileşebiliyorlar. İyileşmek uğruna yaşamınızda 15-30 günü, sevdiğiniz yiyecekleri bırakıp, sizi iyileştirecek yiyeceklere ayırmanızın ne önemi var?.. Cevabını siz verin... Bay 42 yaşlarında: Şeker hastası, yoğurt sevenlerden... “Yoğurdun şeker hastası yaptığını” söyledim. Bay, daha sonraki günlerde bana: “Cemalettin abi, ne zaman yoğurt yiyecek olsam, kaşığı elime aldığımda aklıma sen geliyorsun, kaşığı bırakıyorum!”dedi. Ben, süt ürünlerinden fayda beklemeyin! Çok istiyorsanız tadımlık tüketin, diyorum. Öğrendiklerim beni rahatsız ediyor, insanlara bunları anlatarak yardımcı olmaya çalışıyorum. Söylediklerimi yapan insanların, beni aramalarından ve “iyileştiklerini” söylemelerinden mutlu oluyorum. Unutmayın! Hayatınızda belli bir sürenin hiç önemi yok. Bu sürenin içinde söyleneni yapın, iyileşin. Bu süre ne kadar? Beden yapınıza ve hastalığınızın ilerlemesine göre 15 gün, belki de 1 - 6 ay olabilir. - 27 -

Yiyeceklerin değiştirilmesi ile iyileşmesi mümkün olmayan hastalıklar elbette olacaktır. Her rahatsızlık ve hastalık yiyecekleri değiştirmekle iyileşmez! Siz yine de önce elinizden geleni yapın. Bu sayede ilerde oluşabilecek bir hastalığınızı da önlemiş olabilirsiniz… Tüm çabalarınıza rağmen iyileşemezseniz, doktorlara, sağlık kuruluşlarına, gidin!.. İyileşmek için sevdiğiniz, gereksiz olarak tükettiğiniz, ŞEKER, ASİT ağırlıklı, yiyecek ve içecekleri bırakın. Doğanın bir parçası olduğunuzu unutmayın. Doğanın bize verdiği, taze gerçek besinleri tüketirseniz, iyi olursunuz. Bunu yapmak zor değil! Bilakis, kolay ve zevklidir. Ben de bunları yapınca, gerçek besinleri yemeye başlayınca faydasını gördüm. Yaptığım uygulamaları anlattığımda, bazıları dinler, “bir deneyeyim” derler. “Bir deneyeyim” diyenler: “Bir deneyeyim” demek inanmamaktır. İnanmıyorsanız hiç denemeyin. İnanın ve “yapacağım” deyin. Unutmayın!!! İyileşmenin yolu inanmak ve yapmaktan geçer!!! Bay 30 yaşlarında. O’nunla bir işyerinde ortak bir tanıdığımız vasıtasıyla tanıştım. Sağlıklı beslenme hakkında konuştuk... Bana rahatsızlıklarını anlattı. O’na rahatsızlıklarından kurtulması konusunda bazı tavsiyelerim oldu. - 28 -

Dediklerimi yapmış. Bir süre sonra beni aradı. “Abi seninle konuştuktan sonra hayatım değişti!” “Şimdi daha sağlıklıyım, Allah senden razı olsun!” Bunu duymak beni mutlu ediyor... Bay 40 yaşlarında... Kendisine sağlıklı beslenme ve kilo verme konusunda tavsiyelerim olmuştu. Aradan bir süre geçti, ne kadar zaman geçtiğini hatırlamıyorum. Kendisini tekrar gördüğümde; beni görür görmez: “Sizinle konuştuktan sonra hayatım değişti!” “8 kilo verdim, kendimi çok iyi hissediyorum.” Gelin de buna sevinmeyin!.. Bir yiyeceğin şekli değiştirilebilir. Bu önemli değil. Yeter ki dengeleri değiştirilmesin, içine katkı maddeleri konulmasın!.. Bir örnek: En fazla tükettiğimiz buğday. Buğdayı taş değirmeninde öğütelim. Tam buğday unu, buğdayın şekli değişmiş, fakat dengeleri değişmemiş. Bu, tam buğday ununu su ile yoğurup, ekmek yapalım. Tam buğday ekmeği… Bu ekmek faydalı olabilir... Herkese değil!.. Buğday, bazı kişilere iyi gelmeyebilir! Bir yiyeceğin size iyi gelip gelmediğini o yiyeceği tek başına yerseniz anlayabilirsiniz. Pişirme yöntemi de önemlidir. - 29 -

Buğday ekmeğinin size zarar verdiğini düşünüyorsanız, buğdayı bir de kaynatarak tek başına, yemeyi deneyin. Ben, genel kural olarak şunu söyleyebilirim. Dengesi bozulmamış, işlenmemiş bir yiyeceği kaynatarak tek başına yediğinizde rahatsız olmuyorsanız bu yiyeceği yemeye devam edebilirsiniz. Kaynatılmış olarak tek başına yediğiniz bir yiyecekten rahatsız olursanız, o yiyeceği yemeyi artık bırakabilirsiniz. Fakat, biz ne yapıyoruz? Aynı buğdayı alıyoruz. Fabrikalarda öğütüyoruz. Unun içinden , % 25- 30 en önemli ve faydalı kısmını atıyoruz. Buğdaydan elde edilen unun dengesini bozuyoruz. Unun içine koruyucu, katkı maddeleri koyabiliyoruz. Unu paketliyoruz. Bazılarımız, paketlenmiş unları alıyoruz. Unun içine çeşitli maddeler, mayalar ilave ediyoruz. Dengeleri değiştirilmiş, koruyucu katkı maddeleri ve maya ilave edilmiş bu unları alıyor, görünüşleri ve tadları çok güzel ekmekler yapıyoruz. Biz tüketiciler ise, tadı ve görünüşü güzel bu ekmeklere bayılıyoruz. Bu ekmekleri yediğimizde: Gerçekten BA-YI-LI-YO-RUZ!!! Bu ekmekleri tükettiğimizde, beden yapılarımıza göre: Mide gazları! Reflü! Kabızlık! Hazımsızlık! Şişkinlik. Çölyak gibi hastalıklara yakalanabiliyoruz. Mide problemleri çekiyoruz. Sonra, iyileşmek için çareler arıyoruz. Oysa, çare uzaklarda, haplarda, ilaçlarda değil! Çare, bizlerde, bize bağlı, fakat biz bilmiyoruz! - 30 -

Bir süre, iyileşene kadar, uydurduğumuz ekmeği yemeyelim! Bakalım, iyileşiyor muyuz? Midemiz rahatlıyor mu? Eminim, çoğumuz iyileşiriz!.. Kimseyi karşıma almak gibi bir niyetim yok. Amacım, insanlara sağlıklı beslenme ve iyileşme konusunda yardımcı olabilmek. “Niye bu iş sana mı kalmış?” diye sorabilirsiniz. Burada haklısınız, fakat: Öğrendiğim bilgi ve tecrübeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir kişi de olsa, bu bilgilerden fayda görmesi beni mutlu eder. Bilgilerin bende kalması düşüncesi beni rahatsız ediyor. Basit düşünmek kolay ve daha sağlıklıdır. Buğdayı öğüt, tam buğday unundan mayasız ekmek yap. Eskiden köylerde insanlar bu yöntemle ekmek yapıyorlardı. Taş değirmende öğütülmüş buğdaydan elde edilen unun, sadece kaba kepekleri elenerek alınıyor, geri kalan kısmı maya katılmadan yoğruluyor ve ekmek yapılıyordu. Şimdi ise köylerde, buğdayın önemli olan kısmı(% 25-30)’ u atılmış, katkı maddeli, koruyucu ilave edilmiş hazır unlardan ekmekler yapılıyor!.. “Silindir unu çıktı çıkalı şeker hastalığı arttı!” Köyde yaşayan, içimizden biri. Silindir unu: Buğdayın, fabrikalarda, % 25 - 30 faydalı kısmı ayrıştırılmış olarak elde edilen unu. Burada ilave etmek istiyorum. Köylerde, inek yetiştiriciliğinde artışlar oldu. - 31 -

Buna bağlı olarak süt ürünleri tüketimleri arttı. Süt ürünleri + silindir unu = Şeker hastalığı ve diğer hastalıklar! Bu konuda araştırmalar yapmakta fayda var. Bir köyde kahvaltıdayım: Kahvaltıda bulunan yiyecek ve içecekler: Ekmek, yoğurt, peynir, reçel, çay ve şeker. Beni, kahvaltıya davet edenler, 30 yaşlarında, iki Bay, her ikisi de: “Midelerinden kronik olarak rahatsız olduklarını” söylediler. Özellikle biri, “midesinin yüksek sesle guruldadığını, bu sesten dolayı çevresindeki insanlardan utandığını, doktora gittiğini” söyledi. Doktorun kendisine: “Sen insan içine çıkma!” dediğini, söyleyerek, “sıkıntı içinde olduğunu” ve “ne yapması gerektiğini bilemediğini” ifade etti. “Çekilen sıkıntıyı görüyorsunuz değil mi?” Aramızda sağlık yönünden sıkıntı içinde olan, çok sayıda insan var. Kahvaltıda yenilenler, şeker ve asit ağırlıklı, elbette mide problemi yaşamaları kaçınılmaz. Burada yapılacak şey, mideyi rahatsız eden yiyecekleri bilmek ve onları yemekten vazgeçmektir. Yiyecekleri karıştırmamak gerekir. Sebze et karışımına su ilave ederek tencerede pişirerek yemek iyi olur. Sebze + kırmızı et + kaya tuzu + sızma zeytinyağı + su. - 32 -

Dünyada o kadar çok bitki varken, buğday, neden çok tüketilir? İnsanlar buğday üretirler, buğdaydan, ekmek, bulgur, dövme, çörek, börek, tatlılar, parapara, tutmaç ve bulamaç çorbaları yapılır. Köylerde yaşayan insanların da belli bir yaştan sonra kiloları artıyor. İnsanların her öğünde buğday ürünü (özellikle ekmek) tüketmesi onların kilo almasına neden oluyor. Neden? Çünkü, ekmek bir şekerdir!.. Şeker ise kilo alımına neden olur! Bay 37 yaşında, kilolu, kilosundan şikayetçi, zayıflamak istiyor. “Bay’a ekmeği bırakın, zayıflarsınız!” dedim. Ekmeği bıraktı ve zayıfladı! Başarmak için, istemek, bilmek ve iradeli olmak şarttır. Bir eczaneye girdim, sordum: “Hangi hastalıklar için daha fazla ilaç satıyorsunuz?” Birinci sırada mide ilaçları olduğu söylendi! Sonra, Şeker! Kolesterol! Tansiyon! Rahatsızlıkları sayıldı. Şimdi birlikte düşünelim: Bu hastalıkların hepsi de yemeklerle alakalı hastalıklar değil mi? Hastalıklarımızı satın alıyoruz ve besliyoruz! Siz de bir eczaneye gidin, aşağıdaki soruyu sorun, bakalım ne cevaplar alacaksınız. “Hangi hastalıklar için daha fazla ilaç satıyorsunuz?” Cevapları bir yere yazın... Sizin rahatsızlıklarınız, hangi yiyeceklerinizle alakalı? Yiyeceklerinizi, içeceklerinizi gözden geçirin. Düşünün! - 33 -

Sizi rahatsız eden yiyecek, içecekleri tespit edin. Yemedikleriniz ve içmediklerinizin size zararı olmaz! 39 yaşında rahatsızlıkları olan bir Bay: “Artık tahlilden, tetkikten, MR’dan usandım.” “Ne yapacağımı bilemiyorum!” diyor. Ben, Bay ile konuşurken, ve ona rahatsızlıklarına karşı neler yapması gerektiğini söylerken, yaşlı bir amca bana: “Sizi dinliyordum, konuşmalarınız hoşuma gitti, benim de rahatsızlığım var.” “Bana ne tavsiye edersiniz?” diye sordu. “Amca kaç yaşındasınız?” “86.” “Maşallah! Allah uzun ömür versin!” Zaten vermiş de, daha ne olsun! İçimden, “şimdi size ne söyleyebilirim ki” dedim. Yine de sordum: “Amca rahatsızlığınız nedir?” “Hazımsızlık problemim var, yemeklerden sonra rahatsız oluyorum.” “Amca, siz sadece sebze yemeği yiyin.” “Doğru söylüyorsun, sebze yemeği yiyince, kendimi daha iyi hissediyorum, hiç hazımsızlık çekmiyorum.” “Hanımım, bir ayağım çukura düşmesin diye bana iyi bakıyor, bana sebze yemekleri yapıyor.” “Hanımınız kaç yaşında?” “52.” dedi ve devam etti. “Hanım, benim ikinci evliliğim.” 86 yaşındaki Bay, sebze yemeği yediğinde rahatsız olmadığını söylüyor. - 34 -

Yiyeceklerinizi karıştırmayın, bir tencerede pişen zengin içerikli yemek daha iyidir. Sebzeler ve eti bir tencerede pişirin, sadece bunu yiyin, rahatsız olmadığınızı göreceksiniz. Yemeklere sevdiğiniz, istediğiniz baharatları koyabilirsiniz. Yemekten önce veya yemeğin yanında salata yiyebilirsiniz. Bu arada yeri gelmişken, bir arkadaşımın bana söylediği bir sözünü yazayım: “Kitabında, sadece bir yemek yenilmesinin daha iyi olacağını yaz.” Doğru söze ne denir, tabi ki yazarım! Çocukluğumdan hatırlıyorum. Bizim öğünlerde tek yemek olur, yemeğin yanında ise soğan, biber, tere, turp gibi bitkiler yenirdi. Biz ne yapıyoruz? Eve misafir gelecekse, imkanlarımız ölçüsünde gerekli, gereksiz yemekler yapıyoruz!.. Aramızdan biri anlatıyor: “Geçenlerde misafirimiz vardı. Saydım, hanım onsekiz ayrı yemek yapmıştı!” Öğünlerde içeriği zengin olan tek yemek daha iyidir. Hangi yemek? Sebze + kırmızı et. Baklagillerden biri: Fasulye, nohut, mercimek, börülce veya maş. İki baklagili aynı anda pişirmenizi önermem. Baklagillerden biri + kırmızı et. Sebze + baklagil. Sebzeli pilav. Balık. - 35 -

Sızma zeytinyağı. Sevdiğiniz, istediğiniz baharatı ilave edebilirsiniz. Aynı tencerede pişecek!.. Pişirin farkı görün!.. Bu yemeklerin yanına salata ilave edebilirsiniz… Salatalarda kullanacağınız bitkiler: Domates, kuru soğan, taze sarımsak ve soğan, pırasa, yeşil ve kırmızı biber, tere, maydanoz, turp, havuç, kabak, ıspanak, brokoli, karnabahar, semiz otu, ebegümeci, hardal, dereotu, su teresi, patlıcan, salatalık vb. Sızma zeytinyağı ve limon ilave edildiğinde, çiğ yemeyi aklınıza getirmediğiniz bir sebzenin, salata içinde çok güzel olduğunu anlarsınız… Etli bir sebze yemeği yapılışı: Kırmızı eti tencereye koyun, az su ilave edin. Kaynasın. Yeşil biber, kırmızı biber, sarımsak, karabiber ekleyin. Sebzeleri ilave etmede sınır yok, tercih sizin, istediğiniz sebzeleri ekleyebilirsiniz. Tuz olarak işlenmemiş kaya tuzu kullanın. Sızma zeytinyağı ilave edin. 15 dakika pişsin yeterli olur. Sebzeli, etli, pilav yapabilirsiniz… Baklagilleri buğday ile birlikte pişirebilirsiniz… Fasulye + buğday, nohut + buğday birlikte pişirebilirsiniz. Bu yemeğin yanında ekmek ve pilav yemeye gerek yok. Salata, soğan, biber, turp iyi olur. 86 yaşında olan amcanın yanındaki Bay (39), hastalığından bunalma noktasına gelmiş: - 36 -

“Hastanelerden, ilaçlardan, usandım, ben nasıl iyileşirim bilmiyorum!” “Bildiğiniz bir yöntem varsa, bana söyleyin, yapmaya hazırım!” Çaresizliği görüyor musunuz? Bu Bay gibi, birçok insan ne yapacağını bilemiyor!.. Bilseler, iyileşmek için gerekeni yapmaya hazırlar!.. Bay’ın yediklerini içtiklerini sordum. Aldığım cevaplar beni yanıltmadı. Çünkü hep aynıyız! Genelde aynı yiyecekleri yiyoruz. Uydurulmuş, katkı maddeli, koruyuculu ölü yiyecekler!.. Bay’a ne yapması gerektiğini anlatınca: Söylediklerinizi “Yapacağım!” dedi. Birçoğumuz, anlatılanları dinler ve: “Yapacağım!” derler, fakat yapmazlar!.. Ne diyelim, beden kendilerinin! “İsterler, yaparlar!” “İstemezler, yapmazlar!” Kendilerine kalmış!.. İnsanlar yeme içme alışkanlıkları konusunda farklı değiller. Genelde aynı yiyecekler, içecekler tüketiliyor. Birbirimizden fazla farkımız yok! Aynı uydurulmuş yiyecekler ve içeceklerin esiri olmuşuz!.. Bunun sonucu olarak beden yapılarımıza göre değişik hastalıklara yakalanıyoruz. Bu şekilde hasta olan insanlar var. İnsanlar, karşınızda güzel giyimli, sağlıklı görünüyorlar! Sağlık konuşulmaya başladığında gerçekler bir bir ortaya çıkmaya başlıyor! - 37 -

Hastalıklarından, kullandıkları haplardan bahsediyorlar. Kendilerini dinleyen ve tavsiyelerde bulunan birini bulduklarında rahatsızlıklarını anlatıyorlar. Bununla yetinmeyip evlerindeki hanımın, çocukların, anne ve babalarının rahatsızlıklarını da anlatıyorlar!.. Çare arıyorlar!.. İlginç olan, bu insanların bir kısmı doktorlara, sağlık kuruluşlarına gitmişler, kendilerinden istenilen tahlilleri yaptırmışlar. Tavsiye edilen hapları almışlar. Buna rağmen bekledikleri iyileşmeyi yaşayamamışlar!.. Çünkü, kendilerini iyi edecek yiyecekleri bilmiyorlar, hasta eden yiyecek ve içeceklerin farkında değiller veya bırakamıyorlar. Uydurduklarımızı yemeye, içmeye devam ettikleri takdirde gençler, erken yaşlarda hasta olabilirler!.. Gençler dikkatli olun! Doğruları seçin! Hastalanmayın! Sağlıklı olun! Hayatın keyfini çıkarın! Sağlıklı, bilinçli nesiller yetiştirebiliriz. Bunu nasıl yapabiliriz? İlkokul, Ortaokul, Lise çağlarında, çocuklara ve gençlere, sağlıklı nasıl beslenilir, bunun yöntemlerini öğretebiliriz. Yenilen ve içilenlerle ilgili olarak ortaya çıkabilecek hastalıklar konusunda çocuklara, gençlere aydınlatıcı dersler verebiliriz. İşlenmemiş, dengeleri bozulmamış, katkı maddesi konulmamış taze yiyecekler ve içecekler konusunda gençleri eğitebiliriz. Okul kantinlerinde, günlük taze yiyeceklerin satılmasını sağlayabiliriz. - 38 -

Öğrencilerin beslenme çantalarına annelerinin hazırladığı sebze et karışımı yemekler, meyveler, kuruyemişler, tam buğday unundan yapılan zeytinli, ıspanaklı, etli börekler, ekmekler ve su konulmasını sağlayabiliriz. Uydurulmuş şekerli, asitli yiyecek ve içeceklerin zararlarını anlatabiliriz. Çocukların, gençlerin sağlıksız yiyecek içecek denilen maddelerden uzak durmalarını sağlayabiliriz. Asitli, şekerli yiyeceklerin hangi hastalıklara neden olacağı konusunda çocukları bilgilendirebiliriz. Sağlıklı beslenmeyi öğrenen, bilinçlenen çocuklar, gençler kendilerine daha iyi bakabilirler. Bilinçlenen çocuklar, gençler, organlarına, bedenlerine, erkenden zarar vermezler, erkenden hasta olmazlar!.. Hasta olsalar da kendi kendilerine iyileşmeyi öğrenebilirler!.. Bu sayede, ileride sağlık harcamaları ciddi bir şekilde azalır!!! Sağlık kuruluşlarının işi azalır!.. Hastalar daha kıymetli olurlar!.. “Başarılı insan, sağlığını koruyan insandır!” Cemalettin Aşır Genç, yaşlı, bay, bayan, okumuş, okumamış, zengin, fakir fark etmiyor. Hepimizin genelde bir rahatsızlığı, sağlık sorunu var. Üniversitelerde sağlık sorunu olan fazla sayıda öğretim üyesi var. - 39 -

Öğretim üyeleri de beden yapılarına göre farklı hastalıklara yakalanıyorlar... Nedenleri: Sağlıksız bir şekilde yemek içmek! Stresli bir hayat!.. Çalışmışsınız, bilim adamı olmuşsunuz, fakat sağlığınız yerinde değil! Burada bir gerçeği kabul etmemiz gerekiyor. Kimse sağlığını kaybetmek istemez! O halde, sağlığımızı korumak için, doğruları öğrenmeli ve yapmalıyız!.. Uzun yaşamak nasıl mümkün olabilir? Eğer genç yaşta organlarımıza zarar vermez, onları iyi koruyabilirsek, sağlıklı bir şekilde uzun yaşayabiliriz. Bunun için ne yapmamız gerektiği belli değil mi? Belli de, ya biz bilmiyoruz! Ya da, bilsekte yapamıyoruz, yapmıyoruz! Neden yapmıyoruz? Çünkü, irademiz zayıf, sevdiğimiz yiyecekleri bırakamıyoruz!.. Sağlıklı olabilmek için doğruları yapmaya değer!.. Organlarımızı korumak için: Çocukluktan itibaren, gerçek yiyeceklerle beslenmeliyiz! Dengesi bozulmamış, içine koruyucu katkı maddeleri konulmamış, gerçek, taze bozulabilir yiyeceklerle beslenmeliyiz. Bilinçli olunduğu takdirde, keyif alınacak bir beslenme yöntemi! Haydi bakalım! Zaman geçirmeden başlayalım!.. Unutmayın!!! İyileşme yolunda ne kadar çok istikrarlı olursanız, başarı oranınız o kadar yüksek olur. - 40 -

İyileri, doğruları, yapmayı bırakırsanız, sağlığınız yine kötüye gider!.. Biz ne yapıyoruz? Bilerek ya da bilmeyerek; En hızlı bir şekilde nasıl hasta oluruz, onu yapıyoruz. Sadece, yiyoruz, içiyoruz! Neyi yiyor, neyi içiyoruz? Tabi ki şeker ve asit yiyor, içiyoruz!.. Beslenmiyoruz! O halde? Bize en uygun yiyecekleri öğrenelim! Beslenmeye başlayalım!.. Çocuklar ve gençler hızlı şekilde hastalanıyorlar. Çocukların, gençlerin yakalandığı hastalıklara örnek verecek olursak: Dikkat dağınıklığı, hiperaktivite sorunları olabiliyor. Saçları erkenden dökülebiliyor. Beyin tümörü oluşabiliyor. Astım hastası olabiliyorlar. Yüzlerinde, vücutlarında sivilceler çıkıyor. Gözler bozulabiliyor. Göz çevreleri sararıyor, morarıyor, siyahlaşıyor. Dişler çürüyor. Mide hastalıkları reflü, gastrit, ülser oluşabiliyor. Şeker. Kolesterol. Karaciğer ve pankreas yağlanması. Kabızlık. Hemoroid. Apandisit. Obezite. Varis. Daha o kadar çok hastalık var ki! Hepsini buradan yazmam mümkün değil! Bu benim işim değil, böyle bir amacım da yok. Hastalandığımdan dolayı acılar yaşadım. - 41 -

Acı çeken insanların halini anlıyorum. Amacım, sağlığın ve doğru beslenmenin önemine dikkat çekmek! Gençler bilinçli olun, erkenden hastalanmayın! Görüştüğüm insanların bazılarının hastalığına teşhiş bile konulamamış. Bu hastalar çaresizlik içinde ne yapacaklarını bilemiyorlar. İnsanlar genetik yapılarına göre çeşitli hastalıklara yakalanıyorlar. Hastalıkların genelde kaynağı aynı. Yenilen yanlış yiyecekler ve içecekler. Doğru değil mi? Bunları, sizlerle görüşerek daha iyi anladım. İşim gereği seyahat ediyor, köylerde, ilçelerde, illerde aranızdan bir çok insanla görüşme şansını buluyorum. İnsanlar, kendilerini dinleyen birilerini bulduklarında, hastalıklarını anlatabiliyorlar. Bu insanlar, hastalıkları için, “Ne tavsiye edersiniz?” diye bana soruyorlar. “Doktora gitmediniz mi?” diye sorduğumda; Bir çoğu “Gittik!” diyor. “İlaç, hap, film, MR, ultrason, tahlil ne varsa gerekeni yaptık!” “Buna rağmen, bir türlü iyileşemedik!” derler. Ben ise bu insanlara: “Elinize kağıt kalem alın.” “Yediklerinizi, içtiklerinizi eksiksiz, tam olarak yazın.” derim. Yazdıkları yiyeceklerin ve içeceklerin zararlı olanlarının üzerini çizerim. - 42 -

Bazılarımızın yazdıklarının hepsinin üzerini çizdiğim de oldu… Yazdıklarının tümünün üzerlerini çizdiğimi görünce bu defa: “Abi, hiç mi iyi bir şey yemiyorum, ben şimdi ne yiyeceğim?” Diye bana soranlar olur. “Acele etmeyin, yazacağım.”diyerek faydalı olan yiyecekleri yazarım. Kendilerine zarar veren yiyecekleri bırakmalarını, faydalı olan besinleri yemelerini söylerim. Bir kısmı inanmaz. Normal! Kendi tercihleri, bir şey demeye hakkım yok!.. Bazıları ise “Bu andan itibaren dediklerinizi yapacağım.” Der. İnanıp yapanlar, bir süre sonra beni ararlar. Abi, “Allah senden razı olsun!” “Bir şeyim kalmadı!” “İyileştim!” Derler. İçimizden biri, bana: “Abi iyi ki hasta olmuşsun.” “Sen hasta oldun, iyileşmek için araştırdın.” “Araştırmaların sonucunda, öğrendiklerinle bana tavsiyelerin oldu.” “Tavsiyelerini yaptım.” “Sayende ben de iyileştim!” Gelde mutlu olma!.. Erken dönemde yakalandığımız bir çok hastalığın ilerlemesini durdurabiliriz. Geri çevirebiliriz. Hatta tamamen iyileşebiliriz!.. Bu mümkündür!.. - 43 -

Yeterki inanalım! Yeterki doğruları bilelim! Yeterki istikrarlı olalım! Görüştüğüm insanların bazıları, yiyeceklerine söz söylenmesini kesinlikle kabul etmiyor. Hay hay, istediğinizi yiyebilir içebilirsiniz! Kimse size karışamaz! Beden sizin beden! İyi olur, sağlıklı olursanız ne mutlu size! Hasta olur, canınız yanarsa acıları siz çekersiniz. Kimsenin umurunda da olmaz!.. Üstelik, benim sizleri iyileştirmek için aldığım bir görev de yok! Acı çektiğim için, acı çekenlere yardımcı olmak istiyorum. O kadar! Henüz canı yanmayan, hastalıklarla tanışmayan insanların, sizin iyileşmek için verdiğiniz mücadeleyi görünce size karşı ifadeleri: “Atın ölümü arpadan olsun!” “Ben yiyeyim öleyim!” “Onu yeme, bunu yeme, ne yiyeceğim ben!” “Cemalettin’in dediklerini yaparsan, acından ölürsün!” Henüz sağlığını kaybetmeyen insanlar bunları rahatlıkla söyleyebiliyorlar. Aynı insanların, bir yerleri ağrıdığında, ya da hasta olduklarında bu defa: “Ben şimdi ne yapacağım?” diye korku ve endişe içinde sormalarını bir görseniz!.. Söylenenlere itiraz eden insanların dışında, öyle insanlar var ki; bunlarda kapris, kompleks yok, söyleneni dikkatle dinliyorlar… - 44 -

“Doğru söylüyorsunuz!” diyerek hemen uygulamaya geçiyorlar. İyileşeceğine inanıp, doğruları yapan insanlar, çok geçmeden beni arıyorlar. “İyileştim!” diyorlar. Öğrendiğim bilgiler beni rahatsız ediyor!.. Bu bilgileri insanlara anlatarak, paylaşmak istiyorum. O kadar! Konuşarak anlatmak kolay; fakat bunları yazıya dökmek zor. Zahmetli! Yinede yazmaya değer! Bir arkadaşıma sağlıklı yeme içme konusunda anlatıyorum. Bir saat kadar anlattım. Beni dikkatle dinledi. “Dikkatli dinledi ve iyi de anladı!” diye düşündüm. “Anlatacak başka bir şey de kalmadı.” diye içimden kendi kendime söyledim. Fakat o da ne? Arkadaşım, “Bunları yazarak bana verebilir misin?” deyince, gerçekten çok şaşırdım! Neden yazarak vermemi istedi? İyi dinledi diye düşünmüştüm, fakat, demek ki birçoğumuz gibi yeterince anlayamadı. Bunun üzerine, “Anlatmakla bu iş olmayacak, yazayım da bu bilgiler daha fazla insana ulaşsın.” diyerek yazmaya çalıştım. Henüz hasta olmayan, “dilerim, hiç hasta olmaz” 35 yaşlarında, sağlığı yerinde olan birine, - 45 -

Sağlık konusundan bahsederek, faydalı gerçek yiyecekleri ve zararlı yiyecekleri anlattığımda; tavsiye etmediğim bir yiyeceği yanımda yiyerek, bana: “Ben yiyeyim, öleyim!” dedi. Açık kalp ameliyatı olan, 3 damarı değişen 50 yaşındaki bir Bay’a, “Kötü yiyeceklerin damarlarınızı tıkayacağını, bunun sonucunda ameliyat olacağınızı bilseydiniz, bu yiyecekleri yer miydiniz?” diye sorunca: “Bilseydim, kesinlikle yemezdim!” dedi. “Bir musibet bir nasihattan iyidir!”derler. Başınıza gelmesini beklemeyin, başkalarının başına gelenlerden de ders almasını bilin!.. Anne, 2 yaşındaki çocuğuna sosis yediriyor. Anneye soruyorum: “Çocuğunuza neden sosis yediriyor sunuz?” “Ne yapayım, çok seviyor!” İki yaşındaki çocuğa sosisi kim öğretiyor? Biz anneler, babalar öğretiyoruz. Çocuklar, tadı güzel, fakat, zararlı olan yiyecekleri yiyorlar. Bu yiyeceklerin bağımlısı oluyorlar!.. Sonra, yiyeceklere bağlı kronik hastalıklar gelişiyor!.. Sağlık konularını bilmeden önce, kızım seviyor diye eve cola, cips getirirdim. Kızım, cola ve cipsi severdi. Bunları tüketince, kilo aldı. Morali bozuldu. Ne kadar kötü yaptığımı sonradan anladım. - 46 -

Bugün bildiklerimi o zaman bilseydim, böyle bir hatayı yapmazdım. Cola ve cips almayı bıraktık. Kilo vermesi için kendisine annesi ile birlikte yardımcı oldum. Kızım, fazla kilolarını geri verdi. Anneler, babalar, çocuklarınıza kilo aldırmayın!.. Kilo alırlarsa onları eleştirmeyin. Çocuklar bu dönemde hassas olurlar! Kilo vermeleri konusunda onlara yardımcı olun. Çocuklarınıza, “çok yeme!” diye onları uyarmayın. Çocuklarınızı kötü yiyecek ve içeceklerden uzak tutun, onlara alıştırmayın. Çocuklar, şekerli, asitli yiyecekleri yedikçe acıkırlar. Acıktıkça yerler! Kilo alırlar! Çocukların bu yiyecekleri bırakmaları ve alkali beslenmeleri gerekir. Çocuklarımıza, bilmeden kötülük yapmayı bırakalım. Onları küçüklükten başlayarak gerçek gıdalarla besleyelim. Çikolata, gofret, cips, bisküvi, salam, sosis, sucuk, ambalajlanmış meyve suyu, süt, peynir, ayran, jelibon, şeker, vb.gibi ambalaj içine girmiş katkı maddeli, koruyuculu hiçbir yiyecek ve içeceğe çocukların ihtiyacı yok. Anneler, babalar, çocuklar iki yaşına kadar anne sütüyle beslenmeli. Anne sütüyle beslenen çocuklar sağlıklı olur!..

- 47 -

Anneler, gerçek gıdalarla beslenirseniz bolca sütünüz olur. Bu tür gıdaları kitabın sonunda bulabilirsiniz. Bebeğinizi emzirdikçe sütünüz gelir ve ilerde oluşabilecek göğüs kanserinden korunursunuz. Emzirdikçe, bebeğiniz sağlıklı gelişir! Bebeğinizin psikolojisi iyi olur! Anneler, her şeye rağmen sütünüz olmaz ise bir süt annesi bulmaya bakın. Bulabilirseniz! Elbette zor!.. “Kim sütünü bir başkasına verir?” İçimizden bir bayan Süt annesi bulamazsanız, çocuklarınıza gerçek gıdalardan oluşan mama hazırlayın. Bu mamayı çocuklarınıza verebilirsiniz. Çocuklara verilebilecek gerçek gıdalar : Brokoli. Kabak. Patates. Havuç. Pirinç. Kırmızı et. Bu yiyecekleri pişirerek çocuklarınıza yedirebilirsiniz. Sebze karışımı. Sebze et karışımı. Sebzeli, pirinç veya bulgur pilavı, sebze et karışımı şeklinde yemekler yapabilirsiniz. Sebzeleri pişirin, blenderle karıştırın, çorba olsun. Tek sebzeden yapabileceğiniz gibi farklı sebzelerin karışımından da çorbalar yapabilirsiniz. Çocuklar, tadından dolayı çorbayı içmek istemezlerse, tadlandırıcı olarak meyve, veya kuru meyve kullanabilirsiniz. Gün kurusu kayısı, kuru üzüm vb. Yemek yapma konusunda doğal, gerçek, yaratıcı yönünüzü keşfedin!!! Çocuklara, sebze çorbalarını biberonla da verebilirsiniz. - 48 -

Çocuklarınızın dişleri çıktığında, evde pişirdiğiniz yemekleri onlara yedirebilirsiniz… İçimizden biri anlatıyor: “Bizim çocuk süt sevmiyor, süt içiremiyoruz, sebze yemeklerini ise çok seviyor.” “Aman, çocuğa dokunmayın, çocuk doğrusunu biliyor!” Birçok bebek, çocuk, içgüsel olarak doğruları bilir, fakat anneler, babalar bunu anlayamazlar!.. Aramızdan biri anlatıyor, “benim yeğenim, hiç süt içmez, süt ürünü tüketmez, gelişmesi iyi, boyu 1.80 cm in üzerinde.” Baba 35 yaşlarında, anlatıyor: “Bir yaşındaki kızımın beyninde tümör oluşmuş!” “İstanbul’da bir profesöre götürdüm.” “Profesör, ameliyat yaparım, şu kadar paranı alırım!” demiş. “Büyük para!!!” “Çocuğunuza mama mı veriyorsunuz?”diye sordum. “Evet!” Başka ne olabilirdi ki?.. Anne çalışıyor! Baba çalışıyor! Akşam eve gelirken marketten mama alınıyor! Kolay bir iş! Çocuğa mama veriliyor. Sonuçta, çocuğun beyninde tümör gelişebiliyor. Değer mi? Aynı kişi anlatmaya devam ediyor: Çocuklarını götürdükleri doktor: “Bugün, buraya beyninde tümör olan üç çocuk geldi!” demiş. Hiç süpriz değil! Kolaycılığa kaçıyoruz!.. Çocuklarımıza gerçek yiyecekler vermiyoruz! Hazır paketlenmiş fabrika ürünleri veriyoruz! - 49 -

Ben yine de, burada anne ve babaları fazla eleştirmeyeyim. Onlar, çocuklarına kötülük yapmak isterler mi? Elbette istemezler! Onlar, çocukları için aldıkları ürünlerinlerin faydalı olduklarını biliyorlar. Bu ürünlerin çocuklarına zarar verebileceklerini bilmiyorlar… Onlar bizim çocuklarımız!!! Bebekleri, çocukları geri dönülmez tedavisi olmayan veya tedavisi çok zor olan hastalıklara yakalatmayalım!.. Çocuk mamalarını, çocuklarımıza vermeden önce, ambalajlarının üzerinde yazan, > kısmını bir okuyalım!.. Ondan sonra karar verelim. Mamaların içinde, katkı maddeleri olarak neler yok ki?!! Ellerimizle çocuklarımıza kötülük ediyoruz! Yazık değil mi? Hergün birilerinizle tanışma, konuşma fırsatım oluyor. Yine bir köydeyim… Anne şehirli, köyde yaşayan biriyle evlenmiş! Köye yerleşmişler. Anne ilk çocuğunu doğurmuş ve “köyde yaşamak istemiyorum.” diyerek kocasından ayrılmış. Yeni doğan bebeğini yanına almamış, çocuğu babasına bırakarak şehre geri dönmüş. Köyde çocuğa, babası, dedesi, ninesi mama vermişler. Çocuk gelişmemiş. Çocuğun bağışıklık sistemi çökmüş. Bakmışlar olmuyor, çocuk sürekli kötüye gidiyor. Mamayı bırakmışlar. Gerçek yiyeceklere dönmüşler! Çocuk iyileşmiş! Köyde tanıştığım bir Bay’a sordum: - 50 -

“Kaç yaşındasınız?” Bay, “60 yaşındayım” Fakat, Bay 70 yaşının üzerinde görünüyor. “Sağlığınız nasıl?” Anlattı: Kalp hastası! Bypass olmuş! Damarları değişmiş! Tansiyonu var! Kolesterolü yüksek! Çantasında, arabasında, evinin her odasında, banyoda, mutfakta, hemen ulaşabileceği yerlere dilaltı ilaçlarını koymuş! “Nerede rahatsız olursam, hemen dilaltı ilacımı alırım!” diyor. Bay’ın ekonomik durumu iyi! “Sağlığına da çok dikkat ettiğini” söylüyor!.. Bay’a, “Et yiyor musunuz?” diye sorunca, “Hayır! Eti bıraktım.” dedi “Yoğurt, peynir tüketiminiz nasıl?” “Süper!” “Yoğurdu, peyniri çok severim, çok yerim!” Et bırakılıyor! Süt ürünleri bolca yeniliyor! Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak gibi!.. Çoğumuz aynısını yapmıyor muyuz? Bay’a süt ürünlerinden zarar gördüğünü, bundan dolayı hasta olduğunu söyleyince: Çok şaşırdı ve devam etti: “Tıp profesörü doktor arkadaşlarım var.” “Onlar, yoğurdun, peynirin zararlı olduğunu söylemediler.” Bilseler, söylemezler mi? Eminim, söylerler!.. Yediklerimizin ve içtiklerimizin kurbanı oluyoruz, haberimiz yok. - 51 -

Rahatsızlığımız başlayınca, önce eti bırakıyoruz!? Sonra süt ürünlerine yöneliyoruz!!! Şimdi gel de iyileş!!! Canı yanan bazı insanlar, kendilerine zarar veren yiyecekleri ve içecekleri öğrenince, iyileşmek için onları hemen bırakabiliyorlar. İçimizden biri, Bay 35 yaşlarında: “Eğer hasta olursam ve doktora gidersem, doktor bana, perhiz yap derse, ben ne yaparım bilemiyorum.” diyor. Kormanıza gerek yok, şimdiden önleminizi alın, yanlışları bırakın. Doğruları yiyin, için keyfinize bakın! Bu sayede hasta olmazsınız, doktora da gitmezsiniz ve perhiz yapmak zorunda da kalmazsınız!.. Süt ürünlerini tüketmek sanki iyi bir şeymiş gibi tüm insanların içine işlemiş! Sorduğunuz zaman iyi bir şey yapıyorlarmış gibi süt ürünlerini tüketmeyi övünerek anlatıyorlar! Birçok hastalığımızın kaynağı süt ürünleri, fakat duyduğumuzda inanmak istemiyoruz! Neden? Çünkü: Çocukluğumuzdanberi süt grubunun faydalı olduğuna inandırılmışız! Süt ve süt ürünlerini tavsiye edenlere yine soruyorum: Elinizde süt ürünlerinin faydalarını gösteren hangi araştırma sonuçları var? Neye dayanarak süt ürünlerini tavsiye ediyorsunuz? Süt ve süt ürünlerinin zararlarını bilen doktorlar, bunların zararlarından bahsediyorlar. Tüketilmesini tavsiye etmiyorlar! - 52 -

Tanıştığım doktorlara sorarım: “Doktor Bey, Doktor Hanım, sağlığınız nasıl?” Onların da hasta olabildiğini öğrenirim! Evet, etten kaçıyoruz!.. Süt ve ürünlerini çok tüketiyoruz... Ayrana, > diyoruz! Ben, süt, yoğurt, ayran, kefir ve peynire, > diyorum... Evlerimiz süt ürünleri ile dolu. Tüketim rakamlarımız yüksek boyutlarda! Dört kişilik bir evde, haftada 5-10 Kg. yoğurt, (yılda 520 Kg. yoğurt); yılda 80-200 Kg. peynir tüketilebiliyor. Bu rakamları beyan edenler var. Süt ürünlerini çok tüketince, adeta asit bombardımanına tutuluyoruz!.. Kanımız asitleniyor! Kanımız asitlenince organlarımız zarar görüyor!.. Beden yapılarımıza göre farklı hastalıklara yakalanabiliyoruz!.. Sonra da iyileşmek için çareler arıyoruz!.. “Ben hiç süt ürünü tüketmiyorum, buna rağmen rahatsızım!” diyenler olabilir. Kabul ediyorum. Sizin hastalığınızın nedeni, stres ve uydurulmuş yiyecekler ve içecekler olabilir… Peki, hastalığın nedeni, “genetik” olamaz mı? Anneniz ve babanız gibi yer içerseniz evet, annenizin ve babanızın hastalığına yakalanma şansınız artar. “Genetik” denilen zinciri kırmak sizin elinizde… - 53 -

Bunun için yapmanız gereken, annenizden babanızdan öğrendiğiniz yanlış yiyecekleri tüketmekten vazgeçmek ve doğru beslenmenin metodunu öğrenmektir… Sağlıkla ilgili konuşunca, içimizden bir Bay, 49 yaşında, kilosu yok, şeker hastası ve bana: “Siz doktor değilsiniz, sağlık konuları sizi ilgilendirmez! Neden bu konulara girdiniz ki?” dedi. Ben de bir profesörün sözüyle cevap veriyorum: “Bilgi, kimsenin tekelinde değil!” Prof. Dr. Durmuş Ali Atalay Hasta oldum, iyileşmek için mücadele ediyorum. Mücadele etmeye de devam ediyorum. Benim gibi rahatsız olan çok insan var. Bu insanlar ne yapacaklarını bilemiyorlar! Öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bildiklerimi anlatınca ve yazınca rahatlıyorum. Doğru yiyecek ve içeceklerle kendimi daha iyi hissediyorum. Aksi halde hemen yeniden rahatsız oluyorum. Pankreasım yeteri kadar iyi çalışmıyor, bu nedenle istediğim yiyecekleri yeme lüksüm kalmadı. Hasta olan ve ne yapması gerektiğini bilmeyen insanlar var. Bu insanlar, “iyileşmek” için öğrendiklerini yapmaya hazırlar. Onlara yardımcı olabilmek düşüncesi benim için güzel bir duygu… Elbette karar sizin!Söylediklerime inanmak ve yapmak zorunda değilsiniz. Beden sizin! İstediğinizi yemekte içmekte özgürsünüz! Bay 51 yaşında. Boy: 165 cm. Kilo: 110 kg. - 54 -

Kan şekeri, kolesterolü, tansiyonu yüksek. Kalp rahatsızlığı var. Rahatsızlıklarının herbiri için ayrı ayrı haplarını ceplerinde taşıyor! Kendisi ile sağlık konusunda konuşuyoruz. Bana, “İyileşmek için ne yapayım? “diye sordu. Ben ise ona: “Süt ürünlerini, kebabı, tatlıları, ekmeği bırakın, bol sebze yiyin, gerçek yiyeceklere başlayın, kilo verin.”dedim. Bay bunları duyunca, bana: “Al şu bıçağı öldür beni!” “Yeme dediğiniz yiyecekleri yemezsem ölürüm!” dedi. “Sizi öldürmeye gerek yok!” “Siz, zaten yediklerinizle kendinizi yavaş yavaş öldürüyorsunuz!” dedim. Kilolu olmadığı halde şeker hastası olan kişileri biliyorum. Şeker hastası olan bu insanların aşırı derecede süt ve süt ürünleri tükettiklerini gözledim. Şeker hastalığını, kanın asitlenmekten kaynaklanan bir hastalık olarak görüyorum. Tekrar ediyorum: İlköğretimde, sağlıklı beslenme dersleri mutlaka verilmelidir!.. Yiyecek hastalık bağlantıları çocuklara anlatılmalıdır!.. Okul kantinlerinde fabrika ürünleri satılmamalıdır!.. Okul kantinlerinde dengeleri bozulmamış, katkı maddeleri konulmamış, taze, gerçek gıdaların satılmasına müsade edilmelidir. Sağlıklı beslenen çocuklar kolay kolay hastalanmazlar!.. Hasta olunca kendi tedavilerini kendileri yapabilirler!.. Gençler bilinçli olursa, ileride olabilecek sağlık harcamaları azalır!.. - 55 -

Hasta sayısı az olunca, hastalar kıymetli olur, onlarla ilgilenmek daha kolay olur! Her şeye rağmen tabiki insanlar hasta olabilirler!.. Sağlık kurumları, doktorlar ne güne duruyor?.. Acil durumlarda, ameliyatlarda ve enfeksiyon kökenli hastalıklarda doktorlar insanlara iyileşmeleri konusunda hep yardımcı olurlar. Anne anlatıyor: “İlkokula giden oğlum hasta!” “Oğlunuzun neyi var?” “Derisi çok kötü, pul pul oluyor, dökülüyor.” “Çocuğunuzun beslenme çantasına ne koyuyorsunuz?” “Süt, hazır meyve suyu, bisküvi, cips, kek.” “Sizin çocuğunuza kastınız mı var?” “Neden öyle söylüyorsunuz, benim çocuğuma ne kastım olabilir ki?” “Çocuğunuza verdiğiniz yiyecek ve içecekler çocuğunuza zarar veriyor!” “Fakat siz bunun farkında değilsiniz!” “Çocuğun vücudu bu yiyecekleri toksin olarak kabul ediyor ve deri yolu ile vücuttan atıyor, bu nedenle çocuğunuzun derisi pul pul dökülüyor.” “Peki ne yemesini tavsiye ediyorsunuz?” “Çocuğunuzun beslenme çantasına şu yiyecek ve içecekleri koymalısınız!” Su. Ispanaklı, sebzeli, etli börek, haşlanmış patates, doğal tam buğday ekmeği, etli sebzeli yemek! Meyve. Kendi hazırlayacağınız başka taze gerçek yemekler. - 56 -

Çocuklar bizim çocuklarımız, evde onlara en güzel yiyecekleri hazırlayalım!.. Onlara fabrika ürünleri vermeyelim!.. Onların hasta olmalarını önleyelim!.. Doğal yiyecekler deyince insanlar hemen soruyor: “Abi, nerede doğal yiyecekler var?” “Yiyeceklerimiz hep hormonlu değil mi?” Gerçek yiyecekleri, hormonlu diyerek, insanları bu yiyeceklerden soğutmuşuz!.. Bunun yerine fabrika ürünlerine yöneltmişiz!.. Ne yaman bir yönelim!.. Mevsim dışı en fazla üretilen dört bitki: Domates, biber, salatalık, patlıcan... Bu ürünlerin yetişme zamanı yaz mevsimidir. Bu sebzeleri ister mevsim dışında yiyin, ister zamanını bekleyin. Size kalmış. Sabırlı olup zamanı gelince, açık alanlarda yetiştirildikleri dönemlerde yemek elbette en güzeli. Fakat bu yiyecekler, sürekli olarak, marketlerde, pazar yerlerinde görüldüğü için insanlar bunların hangisi seralarda mevsim dışı yetiştiriliyor, hangisi açık alanlarda yetiştirilmiş anlamakta güçlük çekiyorlar. Bitkileri (sebzeler, meyveler), mümkün olduğunca zirai ilaç, gübre ve hormon kullanmadan güneş altında mevsiminde yetiştirmek, en doğru yetiştirme yöntemidir. Bu şekilde yetiştirilen ürünleri bulduğunuzda hemen alın. Ve, bu tür üretilen organik ürünleri talep edin!.. - 57 -

Mevsiminde veya mevsim dışı üretilen sebze ve meyveleri yemeden önce çok iyi yıkamanızda fayda var. Biz, çocukluğumuzda domatesi, salatalığı, biberi, patlıcanı bir yıl boyunca, yaz aylarına kadar yetişmesini beklerdik. Mevsiminde yetiştirdiğimiz sebzelerin tadı ve kokusu çok güzel olurdu! Şimdiki sebzelerde o tadı ve kokuyu bulamıyoruz! Sebze ve meyvelerden kaçar, diğer uydurulmuş yiyecekleri yersek bir çok hastalığa daha kolay yakalanırız. Mevsim dışı, organik yetiştirilen sebze ve meyveleri bulabilirseniz alabilirsiniz. Fakat, burada en idealini söyleyeyim: Her bitkinin yetiştiği bir dönem vardır. Tüm bitkileri, (sebzeler, meyveler) yetiştikleri dönemlerde tüketmektir. Açık tarla toprağı sulandığında, veya yağış aldığında, toprağın üzerinde hangi bitkiler yetişiyorsa, yenilebilecek en en iyi bitkiler onlardır. Topraklar sulandığında veya yağış aldığında farklı bitkiler yetişir. Bu bitkiler mevsimlere göre değişkenlik gösterirler. Bu bitkileri bulmak ve onları tüketmekte yarar var. “Peki, kış geldi, toprak karla kaplı, bitkiler yetişmiyor ne yapacağız?” Bu durumda aşağıda adı yazılan yiyeceklerle kışı geçirebilirsiniz. Yazın kuruttuğunuz sebzeler. Diğer bölgelerden gelen sebzeler, meyveler. Bakliyat.Tam tahıl. Et. - 58 -

Domates, salatalık, biber, patlıcan yaz mevsimi bitkileridir. Oysa bu sebzeleri yılın oniki ayında görmemiz mümkündür. İnsanlar, aldıkları ürünlerde eski tadları bulamadıklarını söylüyorlar. Haksız da değiller. Eskiden ürünler mevsiminde üretiliyorlardı. Yerel tohumlar ekiliyordu. Üreticiler, ekeceği tohumları kendi yetiştirdiği ürünlerin en iyisinden seçiyorlardı. Tohumlar, açık tarlaya mevsiminde ekiliyordu. İmkanı olanlar, hayvansal gübre kullanıyordu. İmkanı olmayanlar, hiçbir gübre kullanmıyordu. Sulama imkanları yoktu. Üretim yağışlara bağlıydı. Zirai ilaç, hormon kullanmıyorlardı. Bu şekilde yetiştirilen ürünlerin, tadı, kokusu elbette çok güzel oluyordu. Şimdi öyle mi? Günümüzde yapılan üretimlerde: Hibrit ve GDO lu tohumlar ekilebiliyor. Seralarda, mevsim dışı ekimler ve üretimler yapılabiliyor. Zirai ilaç, hormon ve gübre kullanılabiliyor. İmkanı olan sulama yapıyor. Neden? Artan Dünya nüfusunu besleyebilmek adına, birim alandan daha fazla ürün almak… Doğrusunu isterseniz tüm bunlar, daha fazla para kazanabilmek uğruna yapılıyor! İnsanlık tarihi ne zaman başladı? Kimse bunu net olarak bilemiyor! - 59 -

Burada benim söylemek istediğim: İnsanlar günümüze kadar beslenerek geldi. İnsanlar, topraktan gelen, doğal, mevsiminde yetişen bitkilerle ve et olarak, meralarda otlanan hayvanların organik etlerini yiyerek besleniyorlardı. Son kırk yılda çok şey değişti. İnsanlar yiyeceklerle fazla oynadı. Bu nedenle hastalıklar arttı. Birim alandan daha fazla ürün alınca ne oluyor? Tatsız, beğenilmeyen ürünler yetiştiriliyor. İnsanlarda, yetiştirilen ürünlere karşı güvensizlik oluşuyor. İnsanlar, marketlerde ve pazar yerlerinde gördüğü güzel bir meyveye, sebzeye direk olarak, “bu hormonlu!” diyebiliyor. Üretim çok olunca fiyatlar düşebiliyor... Üreticiler, ürettikleri ürünlerin para etmemesinden şikayetçi olabiliyorlar. Yiyecekler fazla olunca, geliri iyi olan bazı insanların daha çok yemesi sonucu yemeye bağlı hastalıklar oluşabiliyor... Unutmayın, az ve doğru yiyecekleri yiyen insanlar kilo almazlar ve kolay kolay hastalanmazlar. Burada aklıma gelmişken söyleyeyim. İçimizden biri anlatıyor: “Çocuklara anne sütü yerine, inek sütü vermek gerekir!” Bu ifadeyi duyunca şaşırdım! Nasıl bir mantık bu? “Neden?” diye sorunca; “Anne sebze, meyve yiyor, sebze, meyve ilaçlı, (zirai ilaç) ilaç süte geçer, annesini emen çocuk ta bu ilaçları alır!” - 60 -

“İnek ise arazide otlar, otlarda ilaç yoktur, dolayısıyle inek sütünde ilaç yoktur!” Bu düşünceyi doğru bulmuyorum. İnek sütü çocukları şeker hastası yapabilir!.. “Anneler, mevsimlik sebze, meyve, bakliyat, et, balık yerse daha iyi olmaz mı?” “Anneler, yediklerine içtiklerine dikkat ederek beslenirse, kendini ve bebeğini de korumuş olmaz mı?” Mevsiminde bile, tarla ve sera domatesini bir arada görebilirsiniz. Böyle bir durumda, tercihinizi doğru yapın! Mevsiminde yetiştirilen ürünler, marketlerde, semt pazarlarında, “yerli domates”, “yerli salatalık” diye satışları yapılır. Meyve, sebze deyince bir konuya dikkat çekmek istiyorum! Diyelimki kuraklık var, her yer kurumuş! (Teşbihte hata olmaz.) Hiçbir yerde bitki yok, yiyecek yok. Birden yağmurlar yağıyor! Yağmur yağınca ilk olarak bitkiler yeşeriyor. Aç olanlar ne yer? İlk yeşeren bitkileri yer. Bu bitkilerle beslenen otçul canlılar vardır. Bu otçullarla beslenen etçiller vardır. Biz insanlar ise mevsiminde yetişen bitkilerle ve bu bitkilerle beslenen otçul canlıların eti ile besleniriz. Sonuç: Ot ve et. Az et, çok ot. Bir ölçü et, 4-5 ölçü ot (sebzeler, bitkiler). - 61 -

Bay anlatıyor: Doktor bana dedi ki; “40 yaşına kadar kuzuyu, kırk yaşından sonra ise kuzunun yediğini yemek gerekir.” Ben, “Bilinçli olunursa, 40 yaşına kadar ve sonraki yaşlarda hem kuzuyu hemde kuzunun yediği yiyecekleri yiyebilirsiniz” diyorum. Geniş alanlarda buğday ve mısır üretiliyor. Buğday ve mısırı bu kadar üretmek, bana göre gerekli değil. Kurutulmuş mısır, mısır yağı, nişasta, mısır şurubu yemiyorum. Taze mısırı, kaynamış olarak seviyor ve senede birkaç defa yiyebiliyorum. Patlamış mısır beni rahatsız ediyor. Mısır olmuş ya da olmamış benim için önemli değil. Mısır, hayvan yemi olarak daha fazla kullanılıyor. Buğdaydan elde edilen ürünleri yemediğim zaman daha iyiyim. Tam buğday unundan elde edilen ekmek ve kaynamış buğday az olarak yenilebilir. Yenilecek o kadar çok bitki varken, neden daha fazla buğday yemeye odaklanıyoruz? Buğday olmuş veya olmamış bana göre çok önemli değil! Bana, “Bunu nasıl söylersiniz? İnsanların en önemli yiyecek kaynağı buğday!” diye söylemeyin! Söylerseniz, bende size ,“hastanelere gidin bakın!” derim. Hastaneler, hasta insanlarla dolu. Hasta insanların çoğu kilolu ve hastalıklarının kaynağı genellikle yedikleri yiyecekler, özellikle her yemekte yenilen buğday ürünleri… - 62 -

Ekmeksiz yemek yiyebiliyor muyuz? Yemekleri ekmeksiz yediğinizde daha çok keyif alabilirsiniz. Yemekten sonra da rahatsız olmazsınız. Kilo almazsınız! Daha az hasta olursunuz, veya hasta olmazsınız!.. Kendi vücudunuzu en iyi siz bilirsiniz. Yiyeceklerinizi tek tek yiyerek hangisi size iyi geliyor, hangisi rahatsız ediyor tespit edebilirsiniz. Sizi rahatsız eden yiyecekleri hayatınızdan çıkarırsanız yemekten içmekten keyif alırsınız… “Makarna yediğim zaman rahatsız oluyorum!” Diyenler var. Makarnanın sizi rahatsız ettiğini biliyorsanız size ne diyeyim? Yemeyin!!! Geniş alanlarda, buğday ve mısır üretme yerine büyük meralar kurulabilir ve buralarda büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar yetiştirilebilinir bu şekilde de organik etler üretilebilinir. “Ekonomik olmaz!” demeyin. “Sağlık ekonomiden daha önemlidir!” Dağlarda, işlenmeyen alanlarda, tarlalarda kendiliğinden yetişen (bizim yetiştirmediğimiz bitkiler) bitkileri bulabilir bu bitkileri tüketmeye özen gösterirseniz sağlığınız için iyi olur!.. İçimizden bir Bay, 75 yaşında : Bay’a: “En güzel yiyecekler doğada kendiliğinden yetişen bitkilerdir!” deyince: Bay, “Ben köyde yaşıyorum. Dağlara çıkarım, çeşitli bitkiler toplarım.” - 63 -

“Topladığım bitkileri eve getiririm, bu bitkilerle salata ve yemekler yapar yerim.” Bay’a; “sağlığınız nasıl?” diye sordum. “Çok şükür, hiçbir şeyim yok, çok sağlıklıyım!” dedi. Ve, tesadüf aynı gün kan tahlili yaptırmış, doktoru kan tahlilini görünce, “Amca, bu tahlil sonuçları 18 yaşında bir gençte dahi yok!” demiş. Tahlil sonuçlarını ben de gördüm. Gerçekten, Bay’ın kan tahlil sonuçları çok iyiydi. Bay’ın kilosu da yoktu, normal kilosundaydı. “Amca, siz dağlardan topladığınız bitkileri yiyorsunuz ve sağlığınız yerinde, peki, eşinizin sağlığı nasıl?” diye sordum. “Hanımın sağlığı iyi değil!”dedi. “Hanımda, şeker, tansiyon kolesterol ne ararsanız var.” “Hanımınızın yoğurt, peynir tüketimi nasıl?” “Hanım yoğurdu, peyniri çok sever ve yer!” Süt ürünleri mutlaka ekmekle yenilir. Sonuç: Ortaya çıkan hastalıklar! Aynı evde iki ayrı insan. - Bay, hareketli, kilosu yok, doğal besleniyor. Sonuç: Sağlıklı! Bayan, evde, genelde hareketi az, muhtemelen kilolu. Uydurulmuş yiyecekler (şeker, asit) tüketiyor. Sonuç: Hasta! Aramızdan biri: “Abi, bizim oralarda hayvansal ürünler olarak, et, yoğurt, ayran, peynir çok tüketilir.” Bu yiyecekler mutlaka ekmekle tüketilir. Çünkü, bizim insanlarımız, ekmeksiz yemek yemez! - 64 -

“Peki, sizin oralardaki insanların sağlık durumları nasıl?” “Abi, hangi hastalığı ararsanız var!” “Şeker, tansiyon, kolesterol, kalp!!!” Toprak sulanırsa, üzerinde daima, her mevsim yetişen bitkiler bulunur. Mevsiminde yetişen bu bitkiler yememiz gereken bitkilerdir. Yaşadığımız yerlerde bulunan, bize yakın bitkileri yemek yeterlidir!.. Bulunduğumuz yerden uzak bölgelerde yetişen bitkilere çok da ihtiyacımız yok!.. Size en yakın semt pazarlarına gidin. Buralarda bulduğunuz bitkiler yeterlidir. Sebzeler: Çiğ olarak (salata) ve yemeğini yaparak yiyebildiğimiz bitkiler. Mevsimlik yetişen, semt pazarlarında bulabildiğiniz bitkileri alın yiyin. Mevsimlik meyveleri de semt pazarlarından alabilirsiniz. Sebzeleri, yetiştirildikleri yerlerde, köylerde bulabilirseniz elbette daha iyi olur. Birçoğumuz marketlerden alışveriş yapıyoruz. Marketlerde, yiyecek olarak alışveriş için uğrayacağımız reyonlar: Sebzeler, meyveler. Kırmızı et, balık. Yağlı kuruyemişler. Zeytin. Sızma zeytinyağı. Kuru baklagiller: Kabuklu, yeşil ve kırmızı mercimek, börülce, fasulye, maş fasulyesi, barbunya, nohut. Pirinç, bulgur. - 65 -

Bitkisel çaylar. Baharatlar. Su. PH 8’in üzerinde olanı tercih edin. Diğer yiyecek içecek reyonları bizi ilgilendirmiyor. Meyveler, yılın belli dönemlerinde yetişen ve kısa zamanda tükenen yiyeceklerdir. Örnek; üzüm, incir vb. Demek ki, doğa şekerli ürünleri çok fazla tüketmemizi istemiyor! Meyveleri yetiştikleri bu dönemlerde tüketmek yeterli olur. Bu nedenle, şekerli ürünleri(meyveleri)yetiştikleri dönemlerde az tüketmemizde yarar var. İçimizden bazı insanların meyve tüketimleri çok fazla. Bu insanlar, vücutlarında kalsiyum eksikliğinden bahsederler. Diş çürümesi ve kemik erimesinden şikayetçi olduklarını söylerler. Gerçek olabilir!.. Neden?.. Çünkü, meyvelerin şeker oranı yüksektir. Şeker, vücutta yağa ve alkole dönüşür. Yağa dönüşürse kilo alırsınız. Alkol asite dönüşür. Asitlenen vücut, dengeleri sağlamak için kalsiyuma ihtiyaç duyar. Kalsiyum, dişlerden ve kemiklerden alınır. Sonuç: Kalsiyum azalması, diş çürümesi, kemik erimesi!.. Meyvelerin aksine farklı sebze grubu bitkiler ise her dönemde yetişirler. Her mevsim bulabildiğimiz sebze türü bitkileri tüketmemiz sağlığımızın iyiliği için elzemdir… - 66 -

“Ben, sebze yiyerek kilo verdim, meyve yiyerek kilo aldım!” “Su ile ateşe yiğitlik olmaz!” Anam söylerdi. Ben ilave ediyorum: “Vucut organlarına da yiğitlik olmaz!” Yanlış yiyecek ve içecekleri yiyerek, içerek organlarımıza zarar vermeyelim!.. Organlarımızdan biri biterse işimiz zor! Kalbimiz. Pankreasımız. Ciğerimiz. Böbreğimiz. Veya diğer organlarımız. Bu organlardan biri biterse ne yapabiliriz? Genellikle hiçbir şey! Paranız varsa yedeğini ararsınız! Yedeğini bulduğunuzu varsayalım. Uyum problemi yaşarsınız! İlaçlarla yaşamaya mahkum olursunuz! Yaşarsanız, kalitesiz bir yaşam sürersiniz! Oysa, organları koruyan bir yaşam şekli, hayatı daha güzel yapar! Yersiniz, içersiniz!..Yaşamaktan keyif alırsınız!.. Kolay kolay da hasta olmazsınız. Bizler, kendimize bakmayız, bir problem buluruz...hasta oluruz!.. Aramızdan biri: “Cemalettin Bey, bu kadar dikkat etmeye değer mi?” “Çok çok, iki yıl fazla yaşayacaksınız!” “Ne gerek var bu kadar dikkat etmeye?” Cevap: “Benim amacım uzun yaşamak değil!” “Yaşadığım hayatı bir gün de olsa, acı çekmeden sağlıklı yaşayabilmek.” Bunu, sağlığımı kaybedince anladım. - 67 -

İnsanın ömrünün uzun olması, bunu da sağlıklı yaşaması ne kadar güzel!.. “Sağlıklı yaşamayı kim istemez?” Hastalıklarla, rahatsızlıklarla, acılarla, ilaçlarla hastanelere gitmekle geçen, kalitesiz bir yaşam şeklini kim ister? Kimse istemez!!! O halde doğruları öğrenmek, doğruları yapmak iyi olmaz mı? Ben, 03.02.2005 tarihinden bu yana ikinci hayatımı yaşıyorum. Çünkü, bu tarihte rahatsız oldum. Bu tarihten sonra iyileşmek için mücadele ediyorum. Bedenim bu tarihe kadar mücadele etmiş. Fakat ben, bedenime sürekli zarar vermeye devam etmişim. Zarar vermeye de devam edince, bedenim günün birinde pes etti... Sağlığın kıymetini, rahatsız olunca anladım... Artık sağlığım için daha fazla dikkat etmem gerekiyor. Sağlığımı bıçak sırtında dengede tutmaya çalışıyorum! Dikkat eder, doğruları yaparsam kendimi iyi hissediyorum! Dikkat etmediğim takdirde hemen yeniden rahatsız oluyorum! Organlarınızdan biri zarar görmüş ise, artık her şeyi yeme içme lüksünüz kalmıyor… Yanlış yediğinizde ve içtiğinizde vücudunuz derhal tepki veriyor, acı çekiyorsunuz!.. Bu nedenle, sizi rahatsız etmeyen yiyecekleri ve içecekleri deneyerek tespit etmenizde, ve bunları yiyip içmenizde yarar var. - 68 -

Unutmayın, birine iyi gelen bir yiyecek, sizi rahatsız edebilir!.. Takıntılı olmak, sizin ve çevreniz için iyi değil!.. Bilinçli olmak ise iyidir! İşim gereği seyahatlarım oluyor. Seyahatlarımda, taze, bozulabilir gerçek yiyecekleri yemeyi tercih ediyorum. Sağolsunlar, bizim toplumda bu yiyecekler her zaman her yerde var. Sulu yemek yapan lokantalarda bu tür yiyecekleri rahatlıkla bulabiliyorum. Kebap yapan yerlerde bol salata oluyor.Bu yerlerde fırın varsa, “su içinde kebap” yaptırıyorum. Su içinde pişen kebap beni rahatsız etmiyor. Yapılışı:Kebap kıyması veya kuşbaşı et de olabilir, kiremit kaba konulur ve yayılır. Üzeri su ile kapatılır ve fırına sürülür.Su kaynadıktan sonra 10-15 dakika pişmesi yeterli olur. İsteniğinize göre etin üzerine, sarımsak, biber, domates, soğan koyabilirsiniz. Sizin zevkinize kalmış!.. Sulu yemek derken, bizim toplum, genelde kebap veya et yemek ister. Yine bir gün içimizden biri bana: “Öğlen yemeği yiyelim.” dedi. “Ben, kebap yemem, sulu yemek olursa daha iyi olur.” dedim. Bunun üzerine Bay; “Sulu yemeklere güvenilmez, dünden kalmış yemekler olabilir, içinde kalitesiz kötü yağ olabilir” dedi. Sulu yemek yapan lokantalarda yemekler aynı gün bitiyor. - 69 -

Akşam saatlerinde sulu yemek ararsanız çoğu zaman bulamazsınız. Sulu yemekleri susuz ve yağsız olarak isterim. Sipariş ettiğim bu yemekleri yerken çatal kullanırım. Bu şekilde yemeğin yağını en az şekilde almış olurum, rahatsız olmam. İlave edeyim, sulu yemeklere eskiden daha fazla yağ konulurdu. Şimdi ise lokantalarda yapılan sulu yemeklere daha az yağ konuluyor. Bazı lokantalar ise yemeklerinde “zeytinyağı” kullandıklarını özellikle belirtiyorlar. Bir lokantada etsiz sebze yemeği gördüm. Ve öğle yemeğinde etsiz sebze yemeği yedim. Aradan bir süre geçti, tekrar aynı lokantaya gittim. Etsiz sebze yemeği aradım. Yemek yoktu! Sordum: “Siz, etsiz sebze yemekleri yapıyordunuz, şimdi neden yok?” Cevap: “Kimse etsiz sebze yemeği yemiyor! En son yaptığımız, etsiz sebze yemeğini döktük!” Sulu yemekler yapan bir lokanta; Yemekler o kadar güzel görülüyor ki içinden birini tercih ediyorsunuz, yemeğin tadı güzel, keyifle yiyorsunuz. Yemekten yaklaşık 1 saat kadar sonra: “O da ne, içiniz yanıyor!” Belli ki yemekte iyi yağ kullanılmamış! Yemekten sonra bir rahatsızlık duymuyorsanız, yemekte kullanılan yağ, kötü değildir. Acılarla yaşamak ne kadar zor! Bunu ancak yaşayan bilir. - 70 -

Nasrettin Hoca damdan düşünce, başına toplanan insanlara seslenmiş: “Bana damdan düşeni getirin, halimden ancak O anlar!” Rahatsız olmadan önce, hastalık nedir bilmezdim. İnsanlar aralarında konuşurlardı. Şeker. Tansiyon. Kolesterol. Kalp. Hastalıklardan bahsederken ben, “bunlar da nedir?” diye kendi kendime sorardım. O insanların, çektiği acıları anlamazdım. Bu hastalıkların ne olduğunu ben de yaşayınca öğrendim. Şimdi biri, “rahatsızım” deyince, Onu daha iyi anlıyorum. Hasta olanlar; acı çekenler: Hasta olmayan insanlar sizi anlayamazlar! Onların sizi anlamasını da beklemeyin. Siz, onlara “ iyi değilim” dersiniz. Onlar ise sizlere: “Ne kadar da nazlanıyor!” “Hastalık hastası olmuş!” “Senin hastalığın da neymiş, benim hastalığım daha kötü!” “Ayakta durabiliyorsan hasta değilsin!” “Pinpirikli!” “Sen kafaya çok takıyorsun!” “Senin hastalığın psikolojik!” “Şeker hastalığı, şeker gibi bir hastalıktır!” Siz hastalığınıza çare ararken, size, “hastalığından kimseye bahsetme”diyenler olur. Acı çektiğinden dolayı, “ölmek istiyorum, fakat ölemiyorum!” diyen insanları bile anlayamazlar. Bir gün gelir hastalığınızdan dolayı ölürsünüz! - 71 -

“Vay be, gerçekten öldü!” Derler. 16 yaşındaki kızı rahatsız olan bir anne, anlatıyor: “Artık usandım!” “Gitmediğim doktor, hastane kalmadı!” “Ankara’ya kadar gittim.” “İstenilen tüm tahlilleri yaptırdım.” “Kızım verilen tüm ilaçları kullandı.” Sonuç: “Kızım bir türlü iyileşemiyor!” “Artık gücüm tükendi!” “Ne yapacağımı bilemiyorum!” diyen anne çaresiz ve bitkin bir halde görünüyordu... Bu durumda çaresiz olan başka insanlar da var. Annenin, 16 yaşındaki kızına sordum: “Ne yiyorsunuz ne içiyorsunuz?” Kız, anlattı: Her türlü günümüz modası olan uydurulmuş yiyecek ve içecekler! Bu tür yiyecek ve içecekleri bırakmasını, sebze ve meyve yemesini söyledim. Annesi cevapladı: “Yediği yiyecekleri bırakmıyor, sebze, meyve de yemiyor.” “Kızınız kendini hasta eden yiyecekleri içecekleri bırakıp, iyi eden yiyecek ve içeceklere başlamaz ise iyileşmesi zor.” “İyileşemez!” “Zaten siz elinizden gelenleri yapmışsınız.” “Buna rağmen kızınız iyileşememiş!” Anneler, babalar çocuklarımızı daha baştan bu yiyecek ve içeceklerden uzak tutalım. Onların sağlığını korumaya özen gösterelim! Burada hep beraber soralım: - 72 -

Bu işin sorumlusu kim? Çocuk mu? Aile mi? Yoksa, bu tür yiyecek ve içecekleri üretip reklam yaparak satışını cezbeden üreticiler mi? Hastalar, bu tür yiyeceklere devam ettiği sürece iyileşebilirler mi? Hayır, iyileşemezler!!! Unutmayın, iyileşmek için bilinçli olmak ve sevdiğiniz yiyeceklerden fedakarlık yapmak şarttır... Hiç kimseden, iyileşmek için “sihirli değnek” beklemeyin!!! Kimsenin elinde “sihirli değnek” bulunmuyor... İyileşmeniz için ne gerekiyorsa onu yapmalısınız... Kısacası: Kötüleri bırakmak! İyilere başlamak! Ancak bu şekilde başarılı olunabilinir. İyileşebilinir! Size bir örnek vermek istiyorum. “Teşbihte hata olmaz!” derler. Bahçenizde bir havuzunuz var. Havuzunuza pis su akıyor! Havuzunuzu temizlemek istiyorsunuz. Bunun için havuzunuza ilaç atıyorsunuz. Havuz temizlenir mi? Hayır! İlave olarak temiz su bağlıyorsunuz. Havuzunuz temizlenir mi? Hayır! - 73 -

Aklınıza ne geliyor? Havuzunuza akan pis suyu kesmek, temiz suyu bağlamak. İlaç koymanıza gerek kalmıyor. Sonuç: Havuza akan temiz su, bir müddet sonra havuzu temizliyor. Bedenimiz de böyledir! Vücudumuza aldığımız kötü yiyecek ve içecekleri bırakmadığımız sürece gerçek iyileşmeyi sağlamamız çok zor! Dikkat etmeliyiz, kötü yiyecek ve içecekleri bırakmalıyız!.. Doğanın, bize verdiği gerçek yiyeceklere içeceklere yönelmeliyiz. Gerçek yiyecek ve içeceklerle beslenmeliyiz. Ancak bu şekilde iyileşmemiz söz konusu olabilir. Bay, 60 yaşlarında, rahatsız. Rahatsızlığı için, bitkilerin öneminden bahseden ve televizyonlarda tavsiyelerde bulunan bir profesörün reçetesini uygulamış! Profesör, “söylediğim bitkiden 3 gün yerseniz, 3. günün sonunda iyileşirsiniz!” diyormuş. Bitkiyi yiyen Bay, “15 gündür yiyorum, hiçbir faydası olmadı!” dedi. “Tabi ki olmaz!” “Siz, sağlığınıza zarar veren yiyecekleri bırakmıyorsunuz, bu nedenle de iyileşemiyorsunuz.” Bay’a yiyeceklerini sorduğumda, aldığım cevap diğerlerinden farklı değildi. Çünkü, O’da hepimizin yaptığı gibi uydurulmuş yiyeceklerin, içeceklerin esiri olmuştu. Eşinin de, “kendisi gibi rahatsız olduğunu” söyledi. - 74 -

Normal, çünkü genellikle yeme içme alışkanlıklarımız aynı. Hepimiz, çoğunlukla benzer şeyleri yiyoruz, içiyoruz. Buna bağlı olarak, beden yapılarımıza göre, aynı veya farklı hastalıklara yakalanıyoruz. Bay 39 yaşında: Anlatıyor: “Kolesterolüm 300!” “Midemde gaz problemim var!” “Yemekten sonra uyku basıyor!” “İnsanların karşısında dinç duramıyorum, utanıyorum!” “Saydığım bu rahatsızlıklarım için doktora gittim.” “Doktor bana ilaç (hap) verdi.” “Günde 30 dakika yürümemi söyledi.” “Bunları yapıyorum, fakat birşey değişmedi!” “Rahatsızlığım devam ediyor, iyileşemiyorum!” Bay’a, “Ne yiyorsunuz, ne içiyorsunuz bana anlatabilir misiniz?”diye sordum. Anlattı, dinledim ve kendisine: “Sizin yaptığınız en kötü şey, ayran içmek!” “Abi yapma ya, ben ayranı çok severim.” “Sabah, öğlen, akşam her öğünde bir sürahi ayran içerim!” dedi. “Ayran sevilmez mi?” “Ben de çok severdim. Hâlâ da seviyorum.” “Ben de çok ayran içiyordum.” “Bak, hasta oldum!” “Sizin çok sevdiğiniz ayran sizi rahatsız ediyor, sizi hasta ediyor ama siz farkında değilsiniz.” “Sizin tüm rahatsızlıklarınızın nedeni ayran!” “Ayranı bırakın, bir şeyiniz kalmaz.” - 75 -

İtiraz etmedi: “Abi, söylediğiniz gibi ise çok kolay, bu andan itibaren ayranı bıraktım.” Yaklaşık 2 ay sonra, doktoruna kontrol için tekrar gitmiş. Doktor yeniden tahlil istemiş. Sonuç: Kolesterol düşmüş! Doktor: “Verdiğim proğram işe yaramış, kolesterolün düşmüş, iyi olmuşsun.” demiş. Bay, “hayır” diyerek devam etmiş. “Doktor bey, verdiğiniz proğramdan değil” diyerek, anlattıklarımı doktora söylemiş. Ve bunun üzerine “ayranı bıraktığını” söylemiş. Doktorun cevabı: “Sizin arkadaşınız bu işi biliyor.” “Bende yoğurdu seviyorum ama yine de bırakıyorum.” demiş. Bay, kolesterolünün düşmesinin yanında, midesinde gaz ve uyku basması problemlerinin kalmadığını söyledi. Bunları duymak beni mutlu ediyor... Masrafsız, kolay bir iyileşme yöntemi... “Haydi bakalım, siz de iyileşmeye var mısınız?” Kötü yiyecek ve içeceklerin tadını çok güzel yapıyorlar! Bu tür yiyecekler ve içecekler insanlarda bağımlılık yapıyor! Bende bunları satın aldım. Hepimiz satın alıyoruz. Bunlardan zarar görüyoruz! Bunların zararlarını çocuklara, gençlere anlatmak gerekiyor! Anneler, babalar çocuklarınızı çok sevdiğinizi biliyorum. Çocuklarınızın ileride hasta olmaması için bu yiyecek ve içeceklerden çocuklarınızı koruyun!.. Onlara, gerçek yiyeceklerin önemini anlatın ve sevmelerini sağlayın! - 76 -

Gerçek hayattan, içimizden bir Bay, bana: “Abi ya, çok genç görünüyorsunuz, bunun sırrı nedir?” Bu defa ben, O’na sordum: “Gerçekten kilo vererek, siz de gençleşmek istiyor musunuz?” “Çok istiyorum!”dedi Bunun üzerine, O’na: “Elinize kağıt kalem alın, yediklerinizi içtiklerinizi eksiksiz yazın.” dedim. Yazdı! Yazdıklarının hepsinin üzerini çizdim! “Abi yapma ya, bir şey kalmadı, ben şimdi ne yiyeceğim?” “Ne yemeniz gerektiğini şimdi yazacağım.”diyerek, yemesi gereken yiyeceklerin listesini yazdım. Listeyi gören Bay, listeyi okuyunca: “Kolaymış, bunları eksiksiz yapacağım!” dedi. Bay’ın yanından ayrıldım, bir süre sonra O’nu tekrar gördüğümde mutlu oldum! Kilo vermiş, gençleşmiş, çok da iyi görünüyordu. “Abi, dediklerini yaptım, beni nasıl görüyorsun?” diye sordu. “Harikasınız!!!” “Gençleşmişsiniz!!!” “Yakışıklı olmuşsunuz, çok da iyi görünüyorsunuz.” “Sakın bırakmayın, hayat boyu bu sisteme devam edin!..” Siz de aynısını yapabilirsiniz! İnanın, yapın! Fazla uzun sürmüyor. Çok kısa bir zamanda hedefinize ulaşabilirsiniz. “Bu süre ne kadar?” diye sorabilirsiniz. Kilonuza, beden yapınıza, bünyenize bağlı olarak, 15 – 60 gün. Hayatınızda 60 günün bir önemi olmadığını siz de biliyorsunuz... - 77 -

Öğrenin! Unutmayın, en iyisini kendi vücudunuz bilir! O halde, doğruları yapın, kilo verin, rahatsızlıklarınızdan kurtulun! Gençleşin! Buna değer! Hasta olmazsanız sağlığınızın kıymetini bilemezsiniz. Umarım hiç hasta olmazsınız! Ben rahatsız olunca, doktor doktor dolaştım. Doktorlar, hastalığınızı söylüyorlar. Hastalığınıza göre size haplar veriyorlar! “Al şu hapları yut!” diyorlar. O hapları yutmaya başlayınca, artık gerçekten: “Hapı yutuyorsunuz!!!” Haplar sıkıntı veriyor, bir süre sonra hap almak istemiyorsunuz. Bazı hastalar ise artık, “Hapkolik!” oluyorlar. Hastalığınıza bazı durumlarda teşhis konulamıyor. Teshis konulsa bile hastalığın nedeni bilinmiyor. Ya da tedavi yöntemi yanlış! Neden? Çünkü hastalığa neden olan faktörler ya bilinmiyor ya da kesilmiyor. İlaçlarla, haplarla tedavi edilmeye çalışılıyor. Sonuç, ömür boyu devam eden rahatsızlıklar ve kullanılan haplar!.. Uzun vadede kullanılan hapların yan etkileri de ortaya çıkıyor. Böbrekler, karaciğer zarar görebiliyor!.. Ben ne yaptım? - 78 -

Sağlık konusunda yazılan, araştırmaya yönelik kitaplar alıp okumaya başladım. Kızım ve oğlum bana: “Baba yine sağlıkla ilgili kitap mı aldın?” diye sorarlardı. Kitapları okuyunca, birçok şeyi yanlış yaptığımı anladım. Yanlış yaparsanız, organlarınıza zarar veriyorsunuz. Organlarınız zarar görürse artık gerisini siz düşünün... Yaşam boyu süren hastalıklar.. Organlarımızın kolay bulunan bir yedeği yok... Bozulan organlar, vücudun normal çalışma düzeninin bozulması. Gelsin kronik hastalıklar! Kitapları okuyunca, öğrendiklerimi kendi bedenimde uyguladım. Uygulamalardan sonra kan tahlilleri yaptırdım ve yorumladım… Kaprisi, kompleksi olmayan, hastasını psikolojik olarak rahatlatan, güleryüzlü ve yardımsever doktorumla, “tahlil sonuçlarını” görüştüm. Tahlil sonucunu gören doktorum, bana sordu: “Sen, şimdi hiç ilaç almadan mı bu sonuçları elde ettin?” (08.07.2006 tarihli tahlil sonuçları - sayfa 325) Ben ise doktoruma: “Evet, hiçbir ilaç almadım!” dedim. “Sebze yiyerek ve yürüyüş yaparak bu sonuçları elde ettim!” deyince, doktorum: “Senin gibi birisini görmedim, sana söyleyecek bir şey bulamıyorum.” dedi. Öğrendiklerimi insanlara tavsiye ettim. Bu insanlar kronik olarak hasta olan insanlardı. - 79 -

Doktorlara gitmişler. Sağlık kurumlarına gitmişler. Tahlil yaptırmışlar. Tetkik yaptırmışlar. MR çektirmişler. Hastalıklarına teşhis konulmuş. Bazılarına ise teşhis konulamamış. Haplar, ilaçlar kullanmışlar. Sonuçta gerçek anlamda iyileşememişler! Bu insanlar neden iyileşemiyorlardı? Çünkü uydurulmuş yiyecek ve içeceklere (şeker ve asitlere) devam ediyorlardı! Ben bu insanlara “elinize kağıt kalem” alın. “Yediğinizi içtiğinizi eksiksiz olarak yazın” diyorum. Yazılanlar, genelde aynı, birbirlerine çok yakın! Kitabın sonunda bu yiyeceklerin listesini görebilirsiniz. Birçoğumuz hiç bir şekilde gerçek yiyecek yemiyor. Yenilen içilenler, uydurulmuş, katkı maddeli, dengesi bozulmuş, koruyuculu yiyecekler, içecekler. Uydurulmuş tüm yiyecek ve içeceklerin üzerini çiziyorum. Bu defa soruyorlar: “Abi geriye ne kaldı?” “Ben şimdi ne yiyeceğim?” Ben ise onlara: “Acele etmeyin, ne yiyeceğinizi şimdi yazacağım.” Diye cevaplarım. Yemeleri ve içmeleri gerekenlerin listesini yazarım. Onlar, “Abi haklısın, bu yiyecekler bizim aklımıza hiç gelmedi!” derler. İnanıp yapanlar aradan fazla bir zaman geçmeden bana: - 80 -

“Allah senden razı olsun, gerçekten iyileştim!” derler. Bunları duymak beni memnun ediyor. Telefonum çaldı, karşıdaki Bay konuşuyor: “Cemalettin Bey, geçen siz burada süt ürünlerinin olumsuz yönlerinden bahsetmiştiniz. Ben, size inanmamış ve gülmüştüm. Siz buradan ayrıldıktan sonra süt ürünlerini bir süre bırakayım bakalım ne olacak dedim ve üç gündür süt ürünü yemiyorum. İnanamıyorum, üç günde rahatladım!” dedi. Televizyonda sağlık programlarına çıkan kişilere sorular geliyor. Çoğu zaman bu sorulara verilen cevaplar hastaların bir işine yaramıyor. Hastalara direk olarak, bitkilerin kökünü, yaprağını kaynatın için, gibi cevaplar veriliyor. Bu şekilde verilen cevapların bir çözüm getireceğini sanmıyorum. Hastalara bir şey söylemeden önce, aşağıdaki soruların da sorulmasında fayda var. Yedikleri ve içtiklerinin ayrıntılı bir listesi. Çalıştıkları işyerleri ve kaldıkları ortamlar. Bunlar öğrenildiği taktirde rahatsızlığa neden olan unsurlar tespit edilebilir. Hastalığın sebebi tespit edildiğinde tedavi etmek daha kolay olur diye düşünüyorum. Hızlı bir iyileşmenin ve kilo vermenin en etkili bir yöntemi var. Nedir bu yöntem? Nasıl yapılır? Tüm yiyecekler bırakılır. Sadece su içilir. - 81 -

Bunu yapmak için: Tansiyon aletiniz. Kan şeker ölçüm cihazınızın olmasında yarar var. Kan şekeriniz, 70 mg/dl nin altına düşmediği sürece sorun yok. Kan şekeriniz, 70 mg/dl’nin altına düşerse, elleriniz titrer, konuşmakta güçlük çekersiniz. Kan şekeriniz düştüğünüzde, salata, badem, ceviz, fındık, fıstık, kuru üzüm, kuru kayısı, meyve yiyebilirsiniz. Şekeriniz düştüğünde şeker yemeyin. Şeker yemek çözüm olmaz, bilakis kan şekeri dalgalandırmalarını arttırır. Tansiyonuz, büyük, 100 - 120 (10 -12)mm Hg, Küçük, 60-80(6-8) mmHg arasında olduğu sürece rahatlıkla yememeye devam edebilirsiniz. Bir şey yemediğinizde, aç kaldığınızda başınız ağrıyabilir. Bundan korkmanıza gerek yok. İyileşmeye başladığınızın işaretidir. Vücudunuz temizlik yaptığından kanınız kirleniyor. Kirlenen kan, baş ağrısı yapar. 3 - 5 gün sonra baş ağrınız kalmaz, kendinizi daha iyi hissedersiniz. Ben, hiç birşey yemeden, su ve bitkisel çay içerek, 48 saat kaldım. Sadece su içmek daha iyi oluyor. İnanın, kendinizi çok iyi hissediyorsunuz. Önce 24 saat, sonra 36 saat, 48 saat, dayanmanıza bağlı olarak, 3 - 5 gün hiçbir şey yemeden durabilirsiniz. - 82 -

Dayanabildiğiniz sürece hiçbir şey yememekte yarar var. Yememeyi bırakıp, bir şeyler yemek istediğinizde önce salata ve sebze yemeği yiyin. Başka bir şey yemeyin. Yemek yemediğiniz zaman aynı gün içinde bile görüntünüz değişiyor. Sabah ve akşam görüntünüz fark ediyor. Akşam daha iyi görünüyorsunuz! Sabaha kadar kesintisiz bir şekilde uyuyabiliyorsunuz. Bay’ın prostat problemi var. Doktorlara gidiyor. İlaçlar kullanıyor. Bir türlü iyileşemiyor! Bay’a: “Beş güne kadar bir şey yeme, sadece su iç.” dedim. “Kilo vermelisin!” “Kilo verirken vücudunda bulunan fazlalıklar eriyecek.” “Bu sayede tıkanan yerlerin açılabilme ihtimali var.” “Kilo verince belki iyileşebilirsin.” dedim. “Zaten birçok ilaç kullandın, iyileşemedin.” “Son çare ameliyat olacaksın.” “Ameliyattan önce bir yap bakalım.” “Tamam kabul ediyorum, fakat nasıl yapacağım?” “Bana anlatabilir misin?” Anlattım. “Tamam yapacağım.” dedi. “Su içmesinin dışında hiçbir şey yememesini” söyledim. Üçüncü gününde beni aradı. “Abi, ben dayanamıyorum!” “Başım çok ağrıyor!” “Ben bu işi bırakıyorum.” - 83 -

“Sakın bırakma, iyileşme krizine girmişsin birkaç gün daha devam et.” “Dayanamıyorsan biraz salata yiyebilirsin.” “Tamam!” dedi. Beşinci gün beni aradı: “Ben iyi oldum!” “Çok rahatladım!” dedi. Kan şekeri yüksek olanlar: Ben bir defasında 36 saat hiçbir şey yemedim. Yüksek olan kan şekerim, 80’ e kadar geriledi. Diğer bir defa, 36 saat aç kaldığımda ise kan şekerim 66 ya kadar geriledi. Eğer şeker hastasıysanız ve yemeyerek kan şekerinizi düşürebildiyseniz. Böyle bir durumda şekerim düştü diye yiyeceklere saldırmayın! Bunu yaptığınız takdirde kan şekeriniz tekrar hızla yükselir! Kan şekerini aniden yükseltmeyecek yiyecekleri yemeye özen gösterin. Aç kaldığınızda kan şekeriniz yükselmiyorsa, işiniz daha kolaydır. Yüksek olan kan şekerinizi yemeyerek daha kolay kontrol edebilirsiniz. Aç kalınca, kan şekeriniz yükseliyorsa işiniz biraz daha zor. Şekerinizin yükselmemesi için gerçek yiyeceklerden (sebzeler, yağlı kuruyemişler, balık, sebze ile pişen kırmızı et) yemeniz gerekir. Bu yiyecekleri tek tek yiyerek hangisinin size iyi geldiğini anlayabilirsiniz. - 84 -

Belli bir süre sonra vücudunuz alışır. Artık aç kalabilirsiniz, aç kaldığınızda şekeriniz yükselmez! Şeker dengenizi mutlaka sağlayın! Kandaki yüksek şeker değeri çok kötüdür! Organları birer birer bitirir! Aç kalmaktan korkmayın! Rahatsız iseniz, aç kalarak vücudun iyileşmesini sağlayabilirsiniz!.. Kan şekeri düşenler: Kan şekeriniz düştüğünde, bisküvi, şeker, reçel, ekmek, tatlı yemeyin. Bu yiyecekler çözüm olmaz. Kan şekeriniz düşmeye başladığında, anlarsınız. Elleriniz titrer, konuşmakta güçlük çekersiniz. Bu hale gelmeden önce hazırlıklı olun, yemeklerinizi zamanında yiyin. Yanınızda badem, ceviz, fındık, fıstık, meyve bulundurun. Şekerinizin düşmeye başladığını hissettiğiniz anda, badem, ceviz, fındık, fıstık, meyve yiyebilirsiniz. Rahatladığınızı ve enerjinizin arttığını göreceksiniz. İçimizden biri bay 50 yaşlarında: “Bende şeker hastalığı var.” dedi. “Şekeriniz yüksek mi?” “Hayır, yüksek değil, çok düşüyor.” “Kan şekerim düşünce, ellerim titriyor!” “Kalem tutamıyorum, imza bile atamıyorum!” “Konuşmakta güçlük çekiyorum.” “Peki önlem olarak ne yapıyorsunuz?” “Yanımda şeker, bisküvi bulunduruyorum.” “Bisküvi ve şeker çözüm değil!..” - 85 -

“Peki ne yapayım?” “Yanınızda, badem, ceviz, fındık, fıstık gibi kana yavaş karışan gerçek yiyecekler bulundurun.” Bu yiyecekler şekerinizin aniden yükselmesini ve düşmesini önlerler!.. Uzun süre kan şekerinizin düşmesini engeller ve dengede tutarlar. Bir benzetme: Bir bez parçasına benzin dökün, yakın!.. Ne olur? Bez, hızlı bir şekilde yanar. Aynı bez parçasına, gazyağı veya motorin dökün ve yakın. Bez uzun süre yanar. Yağlı yiyeceklerde böyledir. Vücutta hemen yanmazlar. Kan şekerini aniden yükseltmezler. Kan şekerinin aniden düşmelerini önlerler. Uzun süre enerji verirler. Kendinizi iyi hissedersiniz. Bir sabah kahvaltısında, sadece siyah zeytin ve antepfıstığı yemeyi deneyin. Ve kendinizdeki enerjiyi görün. Miktarı beden yapınıza göre siz belirleyin. Bu tür yiyecekler doygunluk hissi verirler ve fazla yiyemezsiniz. Bay 50 yaşlarında, anlatıyor... “Tatlıcının önünden geçerken canım tatlı çekti.” “İki tane halka tatlı yedim!” “Az sonra titremeye başladım!” - 86 -

Titremenin nedeni neydi? Yenilen tatlı, aniden kan şekerini yükseltti. Kan şekeri yükselince bu defa pankreas insülin üretti, kanda ünsülin miktarı arttı. Artan ünsülin, kandaki şekeri aniden düşürdü! Kan şekeri normalin altına düşünce bu defa titreme başladı. Şeker, tatlı, meyve gibi şeker oranı yüksek yiyecekleri yerseniz kan şekerinizin hızla yükselip düşmemesi için, zeytin, badem, ceviz, fıstık gibi yağlı yiyeceklerden birkaç tanesini tatlıların üzerine yiyebilirsiniz! Örneğin, elmanın üzerine yiyeceğiniz iki üç adet zeytin, elmanın vereceği açlık hissini yok eder. İyileşmenin diğer bir yöntemi ise her türlü uydurulmuş yiyecek ve içecekleri bırakıp gerçek yiyecekleri yemektir!.. En basit haliyle: Salata! Sebze yemeği! Su! Bu kadar yeter! İyileştikten ve kilo verdikten sonra aşağıdaki yiyecekleri yiyecek listenize ilave edebilirsiniz. Baklagiller! Kırmızı et! Balık! Meyveler! Dengesi bozulmamış tam tahıllar! Kuruyemişler! Baharatlar! İşlenmemiş, aroma ilave edilmemiş bitkisel çaylar! Dikkat ederseniz tavuk etinden bahsetmiyorum. Tavuklar, kapalı alanlarda, yemlerle, ilaçlarla antibiyotiklerle üretiliyor!.. Tavuk eti lifsiz, asit yönünden zengindir! Tavuk eti kabızlığın nedenlerindendir!.. Mangalda tavuk eti pişirmek, kötü bir pişirme yöntemidir!.. Mangalda pişen tavuk eti asitlidir, kanserojendir! Tavuk eti yemezseniz daha iyidir. - 87 -

“Hayır, ben tavuk etini severim! Tavuk yemek istiyorum.” diyorsanız: Tavuğu, tencere içinde sebze ile pişirmenizi tavsiye ederim. Köylerde, doğal ortamlarında yetişen tavuk ve hindi eti bulabilirseniz, yiyebilirsiniz!.. Köyde bir ailedeyim, sohbet ediyoruz. Sohbet esnasında bana: “Biz, tavuk etini çok yiyoruz!” dediler. Bahçelerindeki tavukları görünce: “Kendi yetiştirdiğiniz tavukları yiyorsanız iyi.” deyince. “Hayır, kendi yetiştirdiğimiz tavukları yemiyoruz! Şehire gidiyoruz, marketten aldığımız tavukları yiyoruz!” !!!??? Onlarla yaptığım sohbetlerden bu ailedeki insanların da hasta olduklarını anladım… Sadece bu ailemi hasta ? Değil! Köylerde görüştüğüm birçok insanın da rahatsız ve hasta olduğunu gözledim. Hasta olan insanlara sorarım : “Neden hastasınız?” Hastalığın altında yatan nedenleri ararım. Hastalığa neden olan etmenleri tespit edince tedavi etmek daha kolay oluyor. İyi olan insanlara sorarım: “Neden iyisiniz?” İyi olmanın altında yatan nedenleri tespit ederim, bunu diğer insanların iyileşmesi için kullanırım. İnsanlara sorarım: “Arabanız varmı?” “Var abi.” “Arabanızda hangi yakıt kullanıyorsunuz?” “95 oktan süper benzin kullanıyorum abi.” - 88 -

“Arabanızın yakıtı bitince bu defa motorin alın!” “Arabanızın deposunu motorinle doldurun.” Gülüyorlar!.. “Olur mu Abi?” “Niye olmasın?” “Motor bozulur!” “Arabanızı düşünüyorsunuz, kendi bedeninizi düşünmüyorsunuz.” deyince, Ne demek istediğimi anlarlar. “Haklısınız” derler! Arabamız, alınan ilk yanlış yakıttan hemen bozulurken, vücudumuz arabamızdan daha sağlam... Vücudumuz kötü yiyeceklerden hemen bozulmuyor... Zamanla bozuluyor! Hastalanıyor! Bitiyor! Beynimizin istediği değilde, bedenimizin ihtiyaç duyduğu yiyecek ve içecekleri tüketmemiz, sağlığımızın devamlı olması açısından gereklidir!.. Yediğimiz yiyeceklerden zarar görebiliriz!.. Yemediğimiz yiyecekler zarar vermez!.. Fayda da vermez diyebilirsiniz... O halde fayda veren yiyecekleri kararında yemeliyiz... Tersini söylemeyin! Yaşamak için yememiz gerektiğini ben de biliyorum. Ben, bedenimize zarar veren yiyeceklere dikkatinizi çekmek istiyorum... Kaliteli yiyecekleri yiyelim, faydasını görelim... Yemeği değil, yememeği zevk haline getirmekte yarar var!.. Yememekten korkmayın! Zamanla alışıyorsunuz! Erken acıkmıyorsunuz! - 89 -

Acıkınca gerekli yiyecekleri kararında yemeye başlıyorsunuz. 101 yaşındaki Bay’a soruyorum: “Sağlığınız nasıl?” “Çok şükür, hiçbirşeyim yok, çok iyiyim!” “Ne güzel! Allah daha iyi etsin!” Bay; “Sağolun, iki hanımım var, ölmüyorlar ki yenisini, daha gencini alayım!” diyor. Belli ki, hanımlarının da yaşları ilerde ve sağlıklılar!.. “Ne yiyor ne içiyorsunuz?” diye Bay’a sordum. “Tereyağı yerim!” “Ne zamandan beri tereyağı yiyorsunuz?” “Son 20-25 senedir yerim.” “Peki çocukken ne yiyordunuz?” “Ne yiyeceğiz, ot yiyorduk, başka bir yiyecek yoktu ki!” Buradan şu sonucu çıkarabilir miyiz? Çocukken yenilen, ot denilen bitkiler, organlara zarar vermemiş hatta organları korumuş!.. 75 yaşından sonra kendi ürettikleri tereyağına başlaması, organlar sağlam ve dayanıklı olduğu için Bay’ın sağlığını olumsuz etkilememiş. Hatta iyi de gelmiş olabilir. Kaliteli, gerçek yağlar organları korur!.. Zeytin, ceviz, badem, fındık, fıstık, avokado, kabak çekirdeği, ayçekirdeği, susam, keten tohumu vb. gibi yiyecekler, gerçek doğal yağ yönünden zengindirler. Bunları direk olarak tükettiğimizde veya yaptığımız yemeklere ilave ettiğimizde gerçek işlenmemiş yağları almış oluruz. Anneler babalar, çocuklarınıza genç yaşta sebze yedirin, çocuklar sebzelerin bitkilerin önemini anlasın!.. - 90 -

Konuştuğum ve örnek verdiğim kimseler hepimiziz!!! Belli bir yaştan sonra her ortamda mutlaka sağlık konusu konuşulur. İnsanlar sağlıkları ile ilgili konuşurlar, hastalıklarına çare ararlar. Bu konuda bilgisi olan birini buldukları zaman hastalıkları ile ilgili sorular sorarlar. Bu kitabı almış, okuyorsanız sizin sağlık hikayenize benzer bir örnek bulabilirsiniz. Bulamazsanız siz de kendi sağlık hikayenizi bu kitaba ekleyebilirsiniz.... Hepimiz Türkiye’nin farklı yerlerinde yaşıyoruz. Gittiğim illerde, ilçelerde, köylerde mutlaka sağlık problemi olan insanlarla karşılaşıyorum. Hepimizin bir sağlık hikayesi var. Sağlık konusu açılınca hayretler içinde kalıyorum!.. Bu insanları dinleyen, onlara ne yapması gerektiğini anlatan kimseler, yok gibi!.. İnsanlar sağlık konusunda konuştuğunuzu duyunca sağlık problemlerini anlatıyorlar. “Bana ne tavsiye edersiniz?” diye soruyorlar. “Neyiniz var?” diye sorduğumda; Hastalıklarını, rahatsızlıklarını anlatıyorlar. Bir kısmı da annesinin, babasının, eşinin, çocuklarının, kardeşlerinin sağlık problemlerini anlatıyorlar!.. Yakınları için, “ne tavsiye edebileceğimi” öğrenmek istiyorlar. Ben, onlara “doktora gittiniz mi” diye sorduğumda, “doktorlara, hastanelere gittiklerini, doktorların tavsiyelerine uyduklarını, fakat bir türlü iyileşemediklerini” söylüyorlar. - 91 -

Hayret etmemek elde değil! Bu kadar insan nasıl rahatsız, hasta olabilir?!. Hastalıklarımızın ortak nedeni genelde hep aynı!.. Yanlış yenilenler! Yanlış içilenler! Bunları anlatınca bazıları inanmıyor!.. Tabi ki onları normal karşılıyorum... Yıllardır, yediklerini, içtiklerini hep faydalı olarak bilmişler, inandırılmışlar!.. Sanki benim farkım var mıydı?! Benim de sizlerden bir farkım yoktu! Bende bu yiyeceklerin, içeceklerin faydalı olduğuna inanıyordum. Kötü yiyeceklerden dolayı, rahatsız olunca anladım! Rahatsız olmasaydım, acı çekmeseydim bu kitabı yazamazdım! Anlatılanları, bazılarımız dikkatle dinliyor. İkna oluyor! “Bu andan itibaren dediklerinizi yapacağım” diyorlar. Kısa bir süre sonra, “iyileştiklerini” söylüyorlar. Haydi bakalım, sizde iyileşmek için gereğini yapın! Kolay! Zahmetsiz! Masrafsız! “Tüm hastalıkların nedeni yiyecek ve içecekler değildir.” diyebilirsiniz.. Bu deyim çok normal... Tabi ki hastalıkların yiyecekler dışında birçok nedeni vardır. Genetik faktörler! Çevresel nedenler! Dünyayı kirletmişiz!.. - 92 -

Hızlada kirletmeye devam ediyoruz. Yiyeceklerimiz kirli! İçeceklerimiz kirli! Sularımız kirli! Havamız kirli! Kullandığımız bir çok fabrika ürünü malzemeler kanserojen. Stresli bir hayat! Az kazanç, çok masraf! Geçim sıkıntısı! Gelecek kaygısı! Tüm bu olumsuzluklardan dolayı elbette hasta olabiliriz... Bunları bilerek hiç olmazsa bedenimizi temiz tutabilirsek, gerçek taze yiyeceklerle beslenebilirsek, hastalıklara karşı daha dirençli olur ve hastalanmayabiliriz!.. Yiyeceklerimiz taze olmalı! Kaldığı yerde bozulabilir olmalı! Örneğin, et hemen bozulur. Salam, sucuk, sosis, pastırma ise kolay bozulmaz. Neden? İçindeki koruyuculardan dolayı. Taze meyve suları hemen bozulabilir. Fabrika ürünü ambalajlanmış meyve suları içindeki koruyuculardan dolayı hemen bozulmaz!.. Uygun depolanmayan tahıllar, baklagiller, kuruyemişlerde bozulabilir... Bunları nemli olmayan kuru depolarda korumakta fayda var... İnsanlara, yedikleri bazı yiyeceklerin zararlı olduğunu anlattığımda; - 93 -

Abi, “Bu yiyecekleri yemezsem ölürüm!” diyorlar. Ben ise onlara, “Asıl bu yiyecekleri yerseniz ölürsünüz!” diyorum. Hastalık deyince, bakteri, fungus ve virüs kökenli hastalıklar var. Bu hastalıklar, kanın asitli olduğu vücutlarda daha iyi gelişirler. Modern tıp sağolsun, bakteri, virus ve fungus kökenli hastalıklara karşı ilaçlar geliştirmiştir. Bu tip hastalanmalarda ilaçlarınızı alır, iyileşirsiniz. Bizim konumuz bu tür hastalıklar değil! Bu kitapta anlatılanlar yiyecek, içecek kökenli kronik hastalıklardır... Sağlıklı beslenebilirseniz, yiyeceklerden kaynaklanan kronik hastalıklara yakalanma ihtimaliniz azalır!.. Toplumda farklı hastalıklar var. İnsanlar taşıdıkları genetik özelliklere göre aynı veya farklı hastalıklara yakalanıyorlar. Bazı insanlar hastalıklarını genetik olarak görüyorlar! Kaderlerine razı oluyorlar! “Ne yapayım! Hastalık anamda da var, babamda da var.” diyerek ne zaman hasta olacaklarını bekliyorlar!.. Eğer, ananız ve babanız gibi aynı yiyecekleri yer ve içerseniz, siz de aynı hastalıklara yakalanabilirsiniz!!! Atalarınızın yakalandığı hastalıklara yakalanabilirsiniz! Oysa, bu hastalık zincirini kırabilirsiniz... Annenizin babanızın hastalığı sizin kaderiniz olmaktan çıkabilir. Doğru yiyecek ve içeceklerle beslenirseniz annenizin babanızın yakalandığı hastalıklara yakalanmazsınız. - 94 -

Bir köyde, sohbet ettiğim Bay, 67 yaşında, anlatıyor: “Tüm hastalıkları biz yaratıyoruz!” diyor. Bay’a, “Nasıl oluyor, açıklar mısınız?” diye sordum. “Çok fazla abur cubur yiyoruz! Affedersiniz, b..u bulsak, onu da yiyeceğiz!” diye cevapladı. İnsanlar dışındaki her canlı ne yiyeceğini, ne içeceğini biliyor... İnsanlar ise ne yemesi gerektiğini bilmiyor!.. Sürekli bir şeyler uyduruyor! Bu uydurmaların sonu gelmez! Uydurulanların yenmesi, içilmesi nedeniyle de hastalıkların oluşması kaçınılmaz olur. Sonu gelmeyen bu uydurmalara karşı vücutlarımızın dayanıklılık geni oluşturması yakın bir zamanda mümkün mü? Mümkün olduğunu sanmıyorum! Hasta olmadan ömrünüzü tamamlayabilirsiniz... Ölen, bir defa ölür, kurtulur! Hasta olan ise hergün ölüyör! Bazı hastalar, yediklerini içtiklerini uzmanlara soruyor!.. “Benim rahatsızlığım, yediğim şu yiyeceklerden mi kaynaklanıyor?” Aldıkları cevap: “Hayır, bu yiyecekler zarar vermez!” Böyle bir cevabı alınca, aynı yiyecekleri yemeye devam ediyorlar... Hastalıklarından kurtulamıyorlar! Yiyeceklerinizi tek tek yiyin! Hangisi sizi rahatsız ediyorsa, o yiyeceği bırakın! Sizi rahatsız eden yiyecekler, sizin yiyeceğiniz değildir! - 95 -

Ekmekle beraber yediğiniz bir yiyeceğin size zarar verdiğini düşünebilirsiniz. Oysa, size zarar veren ekmek veya ekmekteki maya olabilir! Bu nedenle, her yiyeceği yalnız başına yiyin. Bu şekilde size faydalı ve zararlı olan yiyecekleri daha iyi anlarsınız! Sizi rahatsız etmeyenlerle devam eder, rahatsız edenleri ise bırakırsınız… Yemeklerden sonra:Şişkinliğiniz, hazımsızlığınız, gaz probleminiz oluyor, uyku basıyorsa, halsizliğiniz var ve üzerinize ağırlık çöküyorsa, kesinlikle yanlış yiyecekler yediniz, içtiniz demektir!!! Bu tarz rahatsızlığı olan insanlar doktorlara giderler. Çeşitli haplar, vitaminler alırlar, fakat gerçek iyileşme yaşayamazlar. Bu tür problemlerin, haplarla, ilaçlarla çözülemeyeceğine inanıyorum. Bu insanların yiyecek ve içeceklerini değiştirmek daha etkili oluyor. Doğruları yaptıkları takdirde, kısa bir süre sonra kendilerini iyi hissediyorlar! Yemeklerden sonra kendinizi iyi hissediyorsanız, gücünüz yerine geldiyse, kendinizi enerjik hissediyorsanız doğru yiyecekleri tercih etmişsiniz demektir!!! Arabamla şehirlerarası yolda seyahatteyim. Acıkınca yanımda bulunan kavrulmuş bademlerden yeyince kendimi çok iyi hissettim. Mola verdiğim yerde ikram edilen bir dilim baklava yedim. Dengelerim alt üst oldu. Rahatsız oldum. - 96 -

Doğanın verdikleri iyi ederken, uydurduğumuz bir yiyecek bizleri rahatsız edebiliyor. İyileşmeye karar verin! İyileşmeye inanın! Yapın! İyileşmeye başlamadan önce rahatsızlıklarınızın bir listesini çıkarın. Uygulamaya başlayın, yanlışları bırakın, doğruları yapın. Hangi rahatsızlıklarınızdan kurtuluyorsunuz? Kurtulduğunuz hastalıkların üzerini çizin! Öğrendikten ve iyileştikten sonra, insanların, yediklerine, içtiklerine müdahale etmeyin! Bu durum insanların hoşuna gitmez!.. Onların yanında siz doğruları yapın yeter. İyileşmeye karar verdiğinizde çevrenizdeki bir takım insanlar sizi caydırmaya kalkışabilirler. Onlardan etkilenmeyin! Bırakın ne söylerlerse söylesinler. Onları dinlemeyin! Yolunuza devam edin! Çevrenizde size inanmayan, size gülen insanlar olacaktır. Onlar size, “Ben, inanmıyorum!” “Ben, istediğimi yerim içerim!” “Haplarımı da yutarım!” diyebilirler. Hapların günün birinde karaciğerlerini, böbreklerini bitireceklerini bilmezler... Siz bildiğiniz yolda devam edin! Kimse sizi yolunuzdan çeviremesin! Ne kadar doğru yaptığınızı, iyileştiğinizde anlayacaksınız... Sizi yolunuzdan çevirmeye kalkan, insanlara: “İstediğinizi yemeye, içmeye hakkınız var, beden sizin, nasıl isterseniz öyle yapın!” diyebilirsiniz... Hatta, hiçbir şey söylemenize de gerek yok! Siz doğruları yapın yeter… - 97 -

Bay, 57 yaşında: Anjiyo oldu, stent takıldı. Sağlığın önemini anladı. “Şimdi yiyeceklerime, içeceklerime dikkat ediyorum.” “Kilo verdim, kendimi daha iyi hissediyorum.” “Ben yiyeceklerime dikkat edince, çevremdeki insanlar bana acımaya başladılar.”dedi Ben ise Bay’a,“Bundan sonra, size acıdığını söyleyen insanlara, sizin onlara acıdığınızı söyleyebilirsiniz, ben de sizin gibi yiyordum, bakın kötü oldum, yiyeceklerime dikkat etmem sayesinde şimdi iyiyim, rahatladım!” diyebilirsiniz. “Dikkat etmediğiniz takdirde, günün birinde sizlerde düşebilirsiniz!” Aniden rahatsız olduğumda, belki de yavaş yavaş gelişti ben bilmiyordum. Şimdi anladım! Hastalıklar yavaş yavaş gelişebilir. Hastalıklar, ben geliyorum der!!! Sinyal verir!!! Sinyali aldığınızda sakın beklemeyin, ertelemeyin, hastalığın ilerlemesine müsaade etmeyin!!! Çalışması normal olan vücudunuzda, normal olmayan hoşunuza gitmeyen durumları anlayabilirsiniz. Eğer vücudunuzda normal olmayan bir durumla karşılanırsanız, yiyeceklerinizi gözden geçirin, sizi rahatsız edenleri bırakın, her şeye rağmen iyileşemezseniz, ihmal etmeden doktora, sağlık kuruluşlarına gitmenizi, sağlık kontrolünden geçmenizi tavsiye ederim!.. Özellikle, aşağıdaki kan değerlerinizi öğrenmenizde yarar var. - 98 -

Kan şekeri. Tansiyon. Total Kolesterol. HDL. LDL. Trigliserid. Vitamin B12. Kan PH. Kalsiyum skoru değeri. Kan sayımı. C reaktif protein. Ben bu değerleri yazdım. Siz sağlık kuruluşlarına gidin! Sağlık kuruluşları, size uygun gerekli işlemleri, tahlilleri yaparlar. İyileşmeniz için size yol gösterirler. Vücudunuzun normal çalışmamasının nedenleri aşağıda yazılanlardan biri veya birkaçı olabilir!.. Kan şekeri dengesizliği, kan şekeriniz yüksek veya düşük olabilir. Tansiyonunuz yüksek veya düşük olabilir. Total kolesterol yüksek olabilir. LDL, yüksek olabilir. HDL, düşük olabilir. Trigliserit, yüksek veya düşük olabilir. Kalsiyum skorunuz yüksek olabilir. Vitamin B12 düşük olabilir. Kan sayımınız düşük olabilir. Kanınızda mikro canlılar (bakteri, virüs, fungus) olabilir. İhmal etmeyin!!! Zamanında, mutlaka doktorlara, sağlık kuruluşlarına gidin!.. Fakat biz aldırış etmeyiz. Zamanında önlem almayız. Önlem almayınca, vücut günün birinde pes eder. Aniden hasta olabilirsiniz. - 99 -

Aniden oldu diyorum. Biliyorum, aniden olmadı! Vücudum gereken sinyalleri verdi! Fakat, ben zamanında sağlık kuruluşlarına gitmeyi ihmal ettim. İhmalim nedeniyle ortaya çıkan kötü sonuç: Pankreasın zarar görmesi, vücudun pes etmesi ve çektiğim müthiş acılar... Damarlarınızı koruyun! Tansiyon yüksekliği, Kan şeker yüksekliği, LDL yüksekliği, HDL azlığı, kan PH değerinin 7.365 den az olması. Kanın asitlenmesi gibi değerler ve sigara damarlara zarar verir. Eğer,dizden aşağıda kıl dökülmesi varsa, kılcal damarlar tıkanmaya başlamış demektir. Damarlarınız iyi olursa, sağlığınız da iyi olur. Vücudumun çalışma düzeni bozulunca, doktorlara gittim. Muayene, tahlilden sonra size haplar tavsiye ediliyor. Al şu hapları yut deniliyor... Haplar çoğu zaman faydalı olmuyor. Doktorların dışında da kim ne biliyor, o insanların da bilgilerinden faydalanmaya çalıştım. Ben, normalde hastalıkları, acıları önemsemem. Fakat, vücudumdaki bu acılar dayanılır gibi değil. Acı çekerken, iyileşmek için mücadele ederken, çevrenizde size moral vermesini beklediğiniz insanların size öyle bir yaklaşımları oluyor ki; Moralman iyice yıkılıyorsunuz. Sizi anlamıyorlar. Sizi “hastalık hastası” olarak görüyorlar. “Pinpirikli” diyorlar. - 100 -

“Sizde takıntı haline gelmiş” diyorlar. “Şeker hastalığı, şeker gibi hastalık” diyorlar. Diyabetin şeker gibi olmadığını ancak çekenler bilir... Alaycı ifadeler kullanabiliyorlar. “Senin hastalığında neymiş, benim hastalığım daha kötü” diyorlar. “Ayaktaysan hasta değilsin” diyorlar. Size tepeden bakıyorlar. Sizin “işinizin bittiğini” düşünüyorlar. Rahatsızlığınıza “psikolojik” diyebiliyorlar. Ben, öğrendiklerimi anlatarak, insanlara yardımcı olmak istiyorum. Fakat, birçoğumuz anlamıyoruz!.. Dinleme ve anlama güçlüğü çekiyoruz!.. Ne diyebilirim ki? Karar onların!.. Neyse ki böyle sıkıntılı bir zamanda size destek veren bir eşinizin, bir yakınınızın olması iyidir, şansınızdır. Çevresinde kimseyi bulamayan insanlar: Üzülmeyin, bir iki yakınınız olsun yeter. Siz, ne yapacağınızı bilin. İyileşeceğinize inanın ve yapın . Mücadele etmeyi bırakmazsanız. İyileştiğinizi göreceksiniz. Bir üniversitede tanıştığım ve yiyeceklerle ilgilenen bir Bay’a sordum: “Sağlıklı beslenmek için neler tavsiye edersiniz, ne yapmalıyız?” “Markalı ürünler almalısınız!” “Nasıl yani?” - 101 -

“Markalı yoğurt!” “Markalı süt!” “Markalı peynir!” “Markalı sucuk!” “Markalı bisküvi!” “Markalı meyve suyu!” “Markalı vs.” !!!??? Markalar, insan beynine nasıl kazılmış böyle?.. Topraktan ve sudan gelen, mevsiminde üretilen, işlem görmeden taze olarak sofralarımızda yerini alan yiyecekler bize yeter. Bu ürünlerin, ayrıca markalı olmasına da gerek yok! Bir Bay’a anlatıyorum: “Çemen tohumu, şeker hastalığına, kalp damar sağlığına, mide, bağırsakların çalışmasına etkisi iyidir.” diyor ve nasıl hazırlanması gerektiğini söylüyorum. Çemen tohumu acıdır. Acılığının azalması için, çemen tohumu yıkanılacak. 8 - 10 saat suda kalırken birkaç defa suyu değiştirilecek. En son, yeniden konulan su ile tencerede kaynatılarak, pişirilecek. Yenilecek. Bunları anlatınca Bay: “Sizin dedikleriniz zor iş!” “Bizim avratlar tembel! Sizin dediklerinizi yapamaz!” Avratlarınız tembel ise siz yapın! O kadar zor değil! Ayrıca: Kocasını seven, sayan hiç bir kadın da bunu yapamam demez!

- 102 -

Yakalandığımız bazı hastalıklardan örnekler Kanser Sigara. Alkol. Mangalda pişen etler. Salam. Sucuk. Sosis. Peynirler. Katkı maddeli, koruyucu katılmış, dengeleri bozulmuş, her türlü uydurduğumuz yiyecekler içecekler. Kirli hava. Kullandığımız kaplar. Kimyasallar. Kansere neden olabilir. Kanser olanlar bir düşünsünler!.. Kendi kendilerine bir sorsunlar!.. Ben en fazla ne yiyordum ne içiyordum? Veya ne yiyorum ne içiyorum? Nerede yaşıyorum? Yemek yaparken neler kullanıyorum? Yemekleri hangi kaplarda yapıyorum? Evde ne gibi kimyasal ürünler kullanıyorum? Yaşadığım, çalıştığım ortamın koşulları nedir? Soruların cevaplarını kendileri verebilirler. Hangi faktörlerin kendilerini kanser ettiğini anlayabilirler. Hasta olanlar, henüz hasta olmayanlar, unutmayın! Korunmak daha kolay, hasta olunca tedavi ise daha zordur!!! Yolculuk esnasında, arabanın radyosunu dinliyorum. Radyo proğramında baba feryat ediyor! “Benim çocuğum dermanı olmayan bir hastalığa yakalandı!..” Doktorlar, “bu hastalığın tedavisi yok!” dedi, diye radyoda isyan ediyor. Baba: “Çocuğumu hasta edenler, yedikleri ve içtikleridir!” Çocuğunun yediklerini anlatıyordu. Hamburger. Pizza. Döner. İskender. Cola. Ambalajlanmış meyve suları. Cips. - 103 -

Daha ne kadar kötü yiyecek ve içecekler varsa sayıyor. Tüm bu yiyecekleri ye, içecekleri iç, sonrada sağlıklı ol. Kendimiz kandırmayalım!.. Bu mümkün değil!.. Çocuklarımızı kanserden korumak bizim elimizde. Nasıl mı? Temiz hava!.. Mümkün olduğunca, çocukları her türlü fabrikasyon ürünlerinden, kimyasallardan uzak tutmak… Topraktan elde edilen, taze, bozulma özelliği olan işlenmemiş yiyecekler. Her türlü taze bitkiler. Meyveler. Kara erik, kiraz, vişne, üzüm, kayısı, böğürtlen vb. gibi meyveler, antioksidan özelliği iyi olan meyvelerdir. Mevsiminde bu meyvelerden yenilmesinde yarar var. Otlarla beslenen canlıların taze eti. Bu etin bitkilerle tencerede su içinde pişirilmesi ve yenilmesi. Bir ölçü etin 3-4 ölçü bitkilerle suda bir tencere içinde pişirilmesi yerinde olur. Pişirirken yine istediğiniz baharatları doğal olarak kullanabilirsiniz. Baharatları, çekilmiş, öğütülmüş olarak almayın. Tüm alın. Evde kendiniz çekin, öğütün. Örneğin, karabiber, kimyon, çörek otu. Bunların içinde yağ vardır. Yağ açığa çıkınca bozulur. Yiyeceğiniz zaman siz öğütün. Önemli olan kansere yakalanmamaktır. Buna göre önlem almaktır. Vücutta toksin birikmesine neden olan yiyecek ve içecekleri bırakmak gerekir. - 104 -

Bunun yerine vücudu toksinlerden arındırıcı temizleyici tedavi edici yiyecek ve içeceklere yönelmek yerinde olur. Topraktan, sudan gelen işlenmemiş, katkı ve koruyucu maddeler katılmamış, GERÇEK, DOĞAL yiyecekleri yemek, içmek kanserden korur. Bu yiyecekler, sebzeler, meyveler, bakliyatlar, bitkisel çaylar, kuruyemişlerdir. Önlem almak daha kolaydır! Hastalığa yakalandıktan sonra işimiz daha zordur! Kanserli hücrelere yüksek sıcaklık uygulanabilirse, kanserli hücreler yok edilebilir. Vücut sıcaklığımız 37 derecedir. Kanserli hücreler bu sıcaklıkta yaşayabilirler. Kanserli bölgeye bir şekilde yüksek sıcaklık uygulamanın yolunu bulabilirsek, kanserli hücreleri öldürebiliriz. Bayan 50 yaşlarında, göğüs kanserinden ameliyat olmuş. “Yediklerinizi içtiklerinizi anlatabilir misiniz ?” diye Bayan’a sordum. Mangalda pişen eti çok tükettiğini öğrendim. Mangal eti asitli ve kanserojen etki yapıyor. Mangalda pişen etin çok lezzetli olduğunu ve kültürümüzün bir parçası olduğunu ben de biliyorum. Yine de söylüyorum! Mümkün olduğunca mangalda pişen et yemeyin! Bir benzetme: Bir ormana ateş düşerse ne olur? Ağaçlar yanar! Bir ormana yağmur yağarsa ne olur? Ağaçlar canlanır, orman yeşil ve güzel olur! - 105 -

Yediğiniz eti, mangalda, ızgarada ateşte yakmayın! Su içinde sebze ile pişirin faydalı hale getirin! Kebap yapan restaurantlar, eğer ünlenmişlerse müşterileri de fazla oluyor. Müşterilerin yoğun olduğu bir zamanda kebap veya kuşbaşı olarak siparişinizi söylüyorsunuz. Biraz sonra siparişiniz geliyor. O da ne? Etler yanmış! Her zaman değil, ama bazen bu durumla karşılaşabilirsiniz! Yanmış bir şekilde servis edilen ete genelde itiraz edilmiyor. Yanmış, kanserojen hale gelmiş eti yiyorsunuz! Neden? Yemeyin! İtiraz edin! Yenisini, yanmamış halde getirsinler... Mangalda, ızgarada pişen et yanar, zarar verir, suda pişen et hayat verir! Siğil Siğiller de vucudumuzda yaşayan canlılardır. Vucudumuzda siğiller olabilir. Siğillere ilaç tedavisi uygulanır. İlaçlar, siğilleri çoğunlukla kontrol etmez. Siğillerinizden kurtulmak için, siğillerinizi kapatacak ölçüde olan bir metali iyice ısıtın. Isıtılmış metali, temiz bir beze sararak siğilin üzerine bastırın, metalin sıcaklığını hissedin. Aynı anda, 3-5 beş defa tekrarlayın. Siğilleriniz ölecektir!!! Çenemin hemen üzerinde bir kızarıklık var ve uzun süredir geçmiyordu. - 106 -

Kızarıklığa yüksek ısı uygulayınca, kızarıklığın olduğu yer yara oldu. Anladım ki, kızarıklığın olduğu yerde deri kalmamış. Yara iyileşti, kızarıklık kalmadı. Vitiligo başlangıcı olan bölgeye yüksek sıcaklık uygulaması etkili olabilir. Vitiligo’nun ilerlemesi durabilir. Hatta Vitiligo iyileşebilir!.. Yüksek sıcaklığı, bir metal vasıtasıyle veya sıcak su ile uygulayabilirsiniz!.. Ellerinizde başlayan Vitiligo için, ellerinizi bir kabın içine konulan sıcak su içinde bekletebilirsiniz. Saç dökülmesi Saç dökülmesine, “genetik” denilir! İnsanların genetiğe inanması, boşvermelerine neden olur. “Nasıl olsa genetikmiş, yapabileceğim bir şey yok!”denilir. Evet, “genetik olabilir!” “Oysa” gerçek öyle mi dir?” “Hayır!” İnsanın yirmisinde de tüm saçları dökülmez ki! Kanımız toksin yönünden zengin, asitli ve besin yönünden fakir olursa saçlarımız dökülür. Stresli bir yaşam şeklimiz de saçlarımızı döker. Stres vucudumuzun kötü salgı yapmasına neden olur. Ben, kötü salgı diyorum. Tıp bunlara isimler koymuş; adrenalin, kortizol. Kötü salgılar, vücudumuzun şeker yapmasını artırır. - 107 -

Şeker alkola, sonra asitlere dönüşür. Eskilerin dediği gibi, -keskin sirke, küpüne zarar verir- misali asitlenen kanımız, saçlarımızın erkenden dökülmesine neden olabilir. Şekerli, asitli yiyecekler ve içecekler kanımızda asit artışına neden olur. Artan asitlerden dolayı vucudumuz kötü kolesterol LDL üretir. Kanda biriken asit ve kolesterol saçımızı dökebilir. Kanımızda besin eksikliği de saçımızın dökülmesine neden olur. Saça sürülen kimyasallar, jöleler, hava kirliliği saçların dökülmesine neden olabilir. Saçların sağlıklı olması ve dökülmemesi için: Kan PH değerinin > 7.365 olması. Kan şekeri ve kolesterolün normal seviyelerde olması. HDL nin yüksek olması. Kanın besin yönünden zengin olması gerekir. Stresten mümkün olduğunca uzak durulmalı. Stres hormonları yerine, vücudun mutluluk hormunu salgılamasını sağlamalı. Her şeye sinirlenmeyin, kızmayın. Gülmeye ve moralinizi yüksek tutmaya çalışın! Hareketli olun. Akşam yemeğini az ve öz yiyin. İyi uyumaya çalışın. Unutmayın! Vücut, tamir hormonlarını uyku halindeyken salgılar. Yapraklı sebzeler, salatalar. - 108 -

Yemeği yapılan sebzeler. Badem, ceviz, fındık, fıstık, zeytin gibi yağ içerikli yiyecekler. Bakliyat. Sebze ile pişirilen kırmızı et, balık. İşlem görmemiş taze yiyecekler. Su. Kanı asitliktan arındırarak alkali hale getirmek saç sağlığımız için iyi olur. Yapın! Kısa bir zamanda farkı görün. Stresi de sayalım! Stresinizi yenin! Saçlarınız stresten dolayı erkenden dökülmesin. Bay 26 yaşında, saçları dökülmüş. “Abisinin saçlarının çok iyi olduğunu söyleyerek, kendisinin saçlarının neden erkenden, döküldüğüne bir anlam veremediğini” söylüyor. Bay’a “Saçlarınız dökülmüş! Jöleyi çok mu kullandınız?” diye sordum. Cevap: “Evet abi!” “Neden?” “Şekil tutmuyordu, şekil tutsun diye jöle kullandım.” “İyi yapmamışsınız! Kafanızda saç kalmamış!” “Artık, jöleye ihtiyacınız da kalmamış.” Elbette, her jöle kullananın saçları dökülmüyor. Saçlarım zayıf ve kötü görünüyordu. Ben, saçlarımın neden böyle kötü görünmesine bir anlam veremiyordum. - 109 -

Bir ara her türlü yiyeceği ve içeceği bıraktım, bu dönemde tamamen, sadece salata ve sebze yemeği yedim ve su içtim. Saçlarım bu süre içinde canlandı ve siyahlaştı. Bana, “Saçlarınızı boyatıyor musunuz?” diye sorular gelmeye başladı. Kanınızı alkali hale getirir ve besin yönünden zengin olmasını sağladığınızda, gerçekten çok yararını görüyorsunuz!.. Yapın! Farkını görün! İçimizden biri bana: “Abi siz sosyal sorumluluk altındasınız.” “Bildiklerinizi yazın da insanlar faydalansın.” Evet, bildiklerimin bende kalması beni rahatsız ediyor, bunları sizlerle paylaşmak beni rahatlatıyor. Bir arkadaşım bana soruyor: “Bu kadar bilgiyi, bedeninde deneme yaparak mı öğrendin?” Evet, bedenimde denediğim uygulamalar ve kan tahlillerim var. Yaptığım uygulamalar ve kan tahlillerim bana ışık tuttu. Bu sayede bazı bilgileri öğrendim. Öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Tahlil sonuçlarını ve yorumları ilerideki sayfalarda okuyabilirsiniz. Sağlık ile ilgili kitapları okudum, kendimde uyguladım. İnsanların içindeyim, baktım hasta sayısı çok, bildiklerimi onlara da anlattım. Söylediklerimi, “yapan ve iyileşen” kişiler beni aradılar. İyileşenlerin beni araması bu kitabı yazmam için bana cesaret verdi. - 110 -

Konuştuğum insanlardan, biri soruyor: “Ne kadar çok insan örneği veriyorsunuz, bu kadar insanla nasıl konuşabildiniz?” Benim özel olarak araştırmama gerek yok. İşim gereği aranızdayım. İnsanlarımız, genelde hasta. Konuşma ortamlarında, sağlık konusu mutlaka konuşuluyor. İnsanlar, hastalıklarını anlatarak çözüm yolu arayışı içindeler. Onlarla görüşüyor ve soruyorum: Neden hastasınız? Neden iyisiniz? Altında yatan nedenleri öğrenmeye çalışıyorum. Onlara bildiklerimi söylüyorum. Söylediklerimi yapanlardan bilgi alıyorum. Aldığım olumlu geri bildirimler bana cesaret veriyor. Öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak mutluluk veriyor. Astım Beş kişiyiz ve bir akşam yemeğinde konuşuyoruz. Bay, “çocuğunun astım hastası olduğunu, çocuğunu, Ankara’ya, İstanbul’a, götürdüğünü astım konusunda uzman doktorlara muayene ettirdiğini, çocuğun ilaçlar kullandığını, fakat ne yaptılarsa çocuğunun iyileşemediğini” söyledi. Ben, Bay’a, “Çocuğunuz iyileşebilir!” deyince; Bay: “Hayır inanmam, astım konusunda çok bilgim var.” “Çocuğum iyileşmez, astım geçmez! “ Ben, “çocuğunuz ile konuşabilirsem faydalı olabilir, çocuğunuz iyileşebilir!” diye devam ettim. Bay, “boşuna uğraşmayın, astım iyileşmez!” - 111 -

Bu defa masadakiler Bay’a: “Neden dinlemiyorsunuz?” “Astım iyileşir diyor, siz dinlemiyorsunuz!” “Dinlerseniz ne kaybedersiniz?” Bay ısrarla ,“Dinlememe gerek yok! Çünkü biliyorum, astım iyileşmez.” Ben, bunun üzerine Bay’a: “Evet, ben de inandım!” “Sizin çocuğun astımı geçmez!” “Çocuğunuz iyileşmez!” “Çünkü, çocuğunuzun iyileşmesindeki en büyük engel sizsiniz!” dedim. Bu şekilde olan anneler, babalar var. Çocuklarının adına, bilmeden yanlış kararlar verebiliyorlar. Çocukları belki iyi olacak, fakat, iyileşmenin önünde engel olarak duruyorlar. Farkında değiller! İnsanlar çocuklarının iyileşmeyeceğine o kadar inandırılmışlar ki, “Çocuğunuz astımdan kurtulabilir!” diyen insanı bile dinlemiyorlar. Oysa bana göre, çocuğun astımı geçebilirdi. Çocuğun yaşadığı ortamı ve yediklerini içtiklerini öğrenmek bunları iyi yönde değiştirebilmek. Yeni bir beslenme proğramı uygulamak, kanı alkali hale getirmek çocuğu iyileştirebilirdi. Çocuk 4 yaşında astım hastası, içi süt dolu biberonunu elinden bırakmıyor, sürekli süt içiyor. Çocuk doktora götürülmüş, doktor ilaç yazmış, aile çocuğa iyileşmesi için ilaç veriyor. Çocuk ilaçlardan hoşlanmıyor! - 112 -

Çocuğun annesine, “çocuğunuza süt vermeyin, süt çocuğunuzun astımını artırıyor.” dedim. Anne çocuğun doktoruna sormuş, “süt, astıma neden oluyormuş, çocuğa süt vermeyi bırakalım mı?” Doktor, “Hayır, çocuk gelişme çağında, mutlaka süt içsin, süte devam etsin.” Demiş. Çocuğun anne ve babasına tekrar: “Çocuğun içtiği inek sütü astımı artırıyor, çocuk iyileşene kadar sütü bıraksın!” dedim. Anne ve baba, çocuklarına, inek sütünü vermeyi kesti. Çocuk süt içmeyince iyileşti!.. İnek sütü, herkese iyi gelmez! Süt, çocuklarda birçok hastalığın ve çocukların gelişememesinin nedenlerindendir. Astıma neden olan faktörler tespit edilir ve bırakılınırsa astım geçebilir. Çocuğun veya yetişkinlerin kaldığı ortamlar, yedikleri içtikleri öğrenilir, kötüler bıraktırılır, iyilere başlanırsa iyileşme olabilir. İyileşme yolundaki genel kural: Vücudun asitlerden, şekerlerden, toksinlerden temizlenmesidir! Hasta, zayıf veya kilolu olan çocuklara yardımcı olmanın en etkili yolu, onlarla kaldıkları evde, hatta çocukların odalarında konuşmaktır. Çocuklar, kaldıkları evde veya odalarında kendilerini daha güvende hissediyorlar! Daha açık konuşuyorlar! Söylenenleri dinliyor ve uyguluyorlar! Kilosu fazla, – obez - olan çocuklar, kilo veriyorlar. Zayıf olan çocuklar kilo alıyorlar. - 113 -

İyileşebiliyorlar! İyileştikten sonra bu çocukların mutluluklarını bir görseniz!.. Kilo veren ve kilo alan çocukların yüz hallerini bir görmenizi isterim. Nasıl seviniyorlar! Görmeye değer! Anneler, babalar çocuklarınıza iyileşme şansını verin!.. Babalar, çocuklarınızın en mutlu olduğu an nedir? Bu sorunun cevabını biliyor musunuz? Umarım biliyorsunuzdur! Fakat, kime sorduysam cevabını bilemedi! Ben fazla uzatmadan, cevabını vereyim: Çocuklarınızın yanında, çocuklarınızın annelerine sarılın ve öpün! Çocuklarınıza alacağınız hiçbir hediye, onların annelerini öpmeniz kadar sevindirmez!.. Beyin Tümörü Yine asitli, şekerli yiyecekler, içecekler. Ben, bunlara beslenme değil, yeme içme şekli diyorum. Vücut, asitli, şekerli yiyecekler ve içecekleri bedenden atarak kurtulmak ister. Toksinleri vücuttan atamayınca, uygun bulduğu bir yerde depolamak ister. Depolama, vucudun herhangibir organında olduğu gibi beyinde de gelişebilir. Toksinler beyinde depolanırsa, beyin tümörü oluşur. Önemli olan, beyinde tümör gelişmesini önleyecek şekilde beslenmektir. - 114 -

Beyinde tümör oluşmuşsa yedikleriniz ve içtiklerinizi kontrol edin. Kötüleri bırakın, iyileri yemeye içmeye bakın. Tümör yok olmasa bile, büyümesi durabilir. Büyümesi durursa, siz rahatsızlık duymadan normal hayatınıza devam edebilirsiniz. Tabiî ki siz, konunun uzmanları ile görüşün!.. Bay 60 yaşlarında aniden rahatsız oldu. Yapılan kontrolde beyninde tümör olduğu anlaşıldı. Bay ameliyat oldu, tümör alındı. Ameliyattan sonra yüz şekli değişti. Tümör tekrar nüksetti. Bay yaşamadı! Ben sonradan anladım, Bay kebabı çok seviyordu. Mangalda, kömür ateşinde pişen etler kansere ve vücutta tümör oluşmasına neden olabiliyor! Kömür ateşinin üzerinde pişen etleri tavsiye etmiyorum, fakat siz yine de yemek isterseniz salata ile yemeye çalışın, toksinler vücuttan atılmadan üst üste mangalda pişen etleri yememeye özen gösterin. Kebap yenildiğinde, en az 3-4 gün ara verilmeli. Bu süre içinde bol salata yiyerek ve su içerek vücut toksinlerden arındırılmalıdır. Anneler babalar, Sağlıklı bir çocuğun temeli sizin elinizdedir. Bunun için ne yapabilirsiniz? Çocuklarınızı bilinçli olarak yapın. Çocuk yapmaya karar vermeden önce: - 115 -

Sigarayı bırakın! Alkol almayın! İlaç almayın! Fabrika ürünlerini bırakın! Bol sebze, meyve, bakliyat, kuru yemiş yiyin. Taze kırmızı et yiyebilirsiniz. İşlenmiş dengeleri bozulmuş, koruyuculu, katkı maddeli hiçbir yiyeceği yemeyin. Anneler, bebeğinizi en az iki yıl emzirin!!! Kendi sütünüzden başka bir canlının sütünü çocuğunuza vermeyin! Çocuğunuzun dişleri çıkınca onlara tencerede pişirdiğiniz yemekleri yedirin. Çocuğunuza içi katkı maddeli, koruyuculu, mamalar vermeyin! Aşağıdaki yiyecek, içecekleri çocuklarınızdan uzak tutun! Salam. Sucuk. Sosis. Cips. Çikolata. Hamburger. Döner. İskender. Mangalda pişen etler. Şeker. Mayonez. Ketçap. Pizza. Cola. Gazlı içecekler. Paketlenmiş, koruyucu ilave edilmiş meyve suları! Kısacası, içerisine koruyucu katılmış, dengeleri bozulmuş fabrikasyon ürünlerini, çocuklarınızdan uzak tutun! Anneler, babalar: Sucuğu, pizzayı, hamburgeri kendiniz evde yapabilirsiniz. Taze eti alın, evde kıyın, sucuk baharatları ile karıştırın buzdolabına koyun. Kendi hazırladığınız kıymadan çocuğunuza hamburger yapabilirsiniz. - 116 -

Önlem almak kolay! Beyinde tümör gelişirse, tedavi olmak daha zordur! Temiz, gerçek yiyeceklerle sağlıklı kalmak kolay ve zevklidir. Beyinde tümör gelişen hastalar: Ameliyat olabiliyorlar. Ameliyattan sonra tümörler tekrar gelişebiliyor, daha da kötü olabiliyorlar. Bazı hastaların ise beyin ameliyatlarından sonra vucutlarında kalıcı hasarlar oluşabiliyor. İyileşebilen hastalar da var. Birçok hastalığın nedeni asitlerdir! İnsanlara, asit almayı bırakın deyince, ortak cevabımız genelde aynı oluyor: “COLA İÇMEM!!!” Kimsenin aklına yoğurt gelmiyor! “En fazla tükettiğimiz asitli yiyeceğimiz yoğurt” deyince, insanlar hayretler içinde kalıyorlar! Başlangıçta ben de sizler gibiydim. “Yoğurdun zararı mı olur?” “Yoğurt çok faydalı” diyerek bol bol yoğurt yedim.” Sonra: “Sonra, belayı buluyorsunuz!” “Organlarınız yoğurttaki asitten zarar görüyor!” Organlar zarar görünce gelsin kronik hastalıklar!” Bayanlar, baylar bilinçli olalım! Bir düşünün bakalım: “Yoğurt gerçek bir yiyecek mi?” “Yoksa bizim uydurduğumuz bir yiyecek mi?” “Bir aslan yoğurt yer mi?” - 117 -

Yoğurdun insanı, şeker hastası yapabileceğinden bahsedince, aramızdan bir Bay: “Babam, şeker hastasıydı, yoğurdu çok severdi ve yoğurt için ölürdü.” dedi. “Babanız, ölene kadar yoğurt yedi değil mi?” “Evet abi, babam ölene kadar yoğurt yemeye devam etti.” “Yoğurdu siz de çok yiyor musunuz?”diye Bay’a sordum. “Evet, ben de babam gibi yoğurdu severim ve çok yerim.” “Afiyet olsun!” “Siz de şeker hastası mısınız?” “Evet abi, ben de şeker hastasıyım!”” “Yaşınız kaç?” “37.” “Genç yaştasınız.” “Bu kadar çok yoğurt yerseniz, olacağı buydu!” Yoğurdun nasıl şeker hastası yaptığını izah edince; “Abi, bundan sonra bir daha yoğurt yemem!” dedi. Bu Bay, 37 yaşında, kilosu yok. Zayıf görünümlü. Tarım işçisi. Hareketli bir işi var. Buna rağmen şeker hastası olmuş. Neden? Çünkü, Bay’ın çok sevdiği yoğurt, pankreasına zarar vermiş. Zarar gören pankreas, artık şeker dengesini sağlayamaz olmuş. Bu nedenle Bay’ın, kan şekeri yüksek seyretmeye başlamış!… Bay’a kan şekerini düşürmesi için çemen tohumunu tavsiye ettim. “Çemen tohumunun tadı acıdır, bu nedenle yemesi biraz zordur.” dedim. - 118 -

Bunun üzerine Bay, “Abi istediği kadar acı olsun, yeter ki kan şekerimi düşürsün, ben pişirmeden bile onu kütür kütür yerim!” dedi. Hastalıklarından dolayı acı çeken bazı insanlar, iyileşmek uğruna öğrendiklerini yapmaya hazırlar… Kan tahlili ile, C Peptid değerlerinize baktırarak pankreasınızın durumunu öğrenebilirsiniz. C Peptid değerleriniz normal ve üzerinde, buna rağmen kan şekeriniz yüksek ise, sizde insülin direnci vardır, pankreasınız, kan şekerini dengelemek için daha fazla insülin salgılamaktadır. Bu durumda dikkat etmezseniz, pankreasınız fazla çalışması nedeniyle yorulacak ve yeteri kadar insülin salgılayamayacak, bu nedenle de kan şekerinizi dengede tutamayacaktır. Buna bağlı olarak da kan şekeriniz yükselecektir. C Peptid değeriniz yüksekse, yiyeceklerinize dikkat ederek pankreasınızı dinlendirebilir, kan şekerinizi kontrol edebilirsiniz. C Peptid değerleriniz düşük, kan şekeriniz yüksekse, pankreasınız, çok çalışmaktan yorulmuş, ve zarar görmüş demektir! Bu durumda daha fazla dikkat etmeniz gerekiyor! Uydurulmuş her türlü yiyecek ve içecekleri bırakın. Salata, sebze yemeği, sebze yemeklerinde az kırmızı et, balık, bakliyat, yağlı kuruyemişlerden yiyebilirsiniz. Gerçek taze yiyecekleri yalnız yiyerek, size uygun olanları tespit edin ve bu yiyecekleri tüketmeye özen gösterin… Şeker “diyabet” veya başka kronik hastalıklarımız var! Hastalıklarımızın sebepleri genelde hep aynı: Yenilen, içilen : Şekerler! Asitler! - 119 -

Göz İlkokula giderken hatırlıyorum... Bende ve hiçbir arkadaşımda gözlük yoktu!.. Hepimizin gözleri sağlamdı... Bugün ise çocukların gözleri daha okula başlamadan bozuluyor, gözlük takıyorlar... Acaba neden? Nedenleri belli değil mi? Peki, nedir sebepleri? Çocuklarımıza ödül olarak verdiğimiz şekerler, asitler! Ama biz öyle demiyoruz, işin kolayına kaçıyoruz, göz bozulmasına da “genetik” diyoruz! Kendimizde hiç hata bulmuyoruz! Hata aramıyoruz! “Genetik” de çık işin içinden! Çocukluğumuzda göz bozulması, -gözlerimiz iyiydi- genetik değildi de şimdi mi genetik oldu? İnsanlara, hastalıklarının genetik olduğu söylenirse, bunu kabulleniyorlar! “Artık yapacağımız bir şey yok!” diyerek kendilerini bırakıyorlar! Hastalıklarının nedenlerini söyleyebilirsek birçok insan, hastalıklarını yenmek için mücadele edecektir! Bazı insanlar, bildiklerinden taviz vermezler, bildiklerinin doğru olduğunu sanırlar! Elbette kendileri bilir!.. Kimsenin sizlere bir şey demeye hakkı yok! Siz bildiğiniz yolda devam edin! Yemeye içmeye devam edin! Kim tutar sizi? - 120 -

Bazılarımız ise iyileşmek için öğrendiklerini yapmaya hazırdırlar. İyileşmek isteyen insanlara yardımcı olmalıyız!.. Çocuklar şekerleri, asitleri nelerden alıyorlar? Jelibon. Şekerler. Süt. Yoğurt. Ayran. Peynir. Cola. Gazlı içecekler. Cips. Bisküvi. Çikolata. Dondurma. Pasta.Tatlılar. Kızarmış patates. Poaça. Peynirli, sucuklu tost. Pizza. Hamburger. Dengesi bozulmuş ekmekler. Uydurulmuş fabrika ürünleri. Dikkat ettiniz mi? Yukarıdaki yiyecekler, uydurulmuş maddeler değil mi? Bu tür şekerli, asitli yeme içme şekli, -beslenme değil- kandaki asitliği artırır. Kandaki asitliğin artması çocukların gözlerini bozar! Bunları çocuklar için söyledim. Büyükler için de geçerlidir! İyi göremiyordum! Görmem zayıflamıştı! Göz doktorum muayene esnasında bana: “Gözleriniz çok kötü ve gözlerinizde kanlanma da var.” Doktor doğru söylüyordu. Bende biliyordum gözlerimin iyi olmadığını. Görmem iyi değildi. Kontrolden sonra doktor, gözlerim için, bana “numaralı gözlük takmam gerektiğini” söyledi. Gözlüğümü aldım ve kullanmaya başladım. Süt ve süt ürünlerini bıraktım. Bir süre, ne kadar olduğunu şu an tam hatırlayamıyorum. - 121 -

Sadece sebze yedim, başka hiçbir şey yemedim. Çiğ ve pişmiş sebze. Ispanak. Maydanoz. Marul. Salatalık. Domates. Biber. Vb. Sonra göz doktoruma muayene için tekrar gittim. Doktor bana:“Siz ne yaptınız böyle, gözleriniz pırıl pırıl olmuş!” “Sadece sebze yedim!” dedim. Evet, sadece sebze yemek gözlerinizin pırıl pırıl olmasını sağlar! Gözleriniz iyileşir! Daha iyi görürsünüz! Göz numaranız artmaz! Hatta göz numaranız azalabilirde! Yapın farkı görün!.. Kötüleri bırakıp, iyileri yediğiniz içtiğiniz takdirde, sizi ikna edecek en doğru bilgiyi kendi bedeniniz size söyleyecektir. Bay 53 yaşında yurt dışında yaşıyor: Gözleri görmüyor! Göz doktoruna gidiyor! Doktor herhangibir şey söyleyemiyor! Bay gözlerinin görmemesini kan şekeri yüksekliğinden olduğunu anlıyor. Her türlü yiyeceği bırakıyor! Sadece salata yiyor! Kilo veriyor! Gözleri tekrar görüyor! Aynı doktora yeniden gidiyor, gözlerinin gördüğünü söylüyor. Doktor bu duruma şaşırıyor! - 122 -

Gözlerde katarak gelişebilir. Nedenleri aşağıda yazılanlar olabilir. Sigara. Alkol. Şekerli, asitli yiyeceklerin fazla tüketimi. Şeker hastalığı. Kolesterol, LDL yüksekliği. Kilo. Mangalda pişen etler. Kanın asitli olması. Güneş ışığı. Bayan yirmi yaşında, yurdışında yaşıyor. Gözleri 8.5 derece miyop! Muayene için gittiği göz doktoru, Bayan’ın gözlerinin bozulmasının nedenine, “genetik” demiş! Bayan’a, “Ben, senin anneni, babanı, ninelerini, dedelerini, ve onlarında anne babalarını bilirdim.” “Bunların hiç birinde göz bozulması yoktu, gözlük takmazlardı!” “Onların gözleri sağlamdı ve gözlerinden de şikayetlerini duymadım.” “Senin gözlerinin bozulması nasıl - genetik - olur?” “Yok böyle bir şey!” İşin içinden çıkılamayınca “genetik” de kurtul! Bu kadar ucuz mu? Hastaların yemeleri, içmeleri sorulduğunda gerçekler ortaya çıkıyor!.. Hasta, hangi yiyeceklerden, içeceklerden zarar görmüş belli oluyor. - 123 -

Hastalık etmenleri belirlendiğinde, ona göre de uygun tedavi yöntemi uygulanabilir. Gözleri, 8.5 derece miyop olan Bayan’a sordum: “Ne yiyor, ne içiyorsun?” “Söyleyebilir misin?” Cevap: Çikolata. Dondurma. Cola. Pizza. Cips. “Sebze yiyor musun?” “Sebze sevmem! Sebze yemem!” Buyrun, bu durumda göz bozulmasına, “genetik” deyin bakalım! Yenilen içilenler şeker ve asitlerden oluşuyor. Elbette gözler bozulur! Hastalıklar kaçınılmaz!!! Bayan’ın atalarından hiçbiri dondurma, çikolata, cola, cips vb. şekerli, asitli ürünleri bilmezlerdi! Ve yemezlerdi! İçmezlerdi! Bu nedenle, Bayan’ın atalarının gözleri de iyiydi. Ataları tamamen, tarlalarından kendi ürettikleri sebzeler, tam tahıldan yapılan ekmek, bulgur, kurutulmuş sebze, bakliyat ve organik meyveleri yerlerdi! Sağlıklıydılar... Torunlar ise erkenden hastalanıyorlar! Sebebi belli değil mi? Belli! Uydurulmuş, şekerli ve asitli yiyecekler, içecekler! Toplumda bir kanı vardır: İnsanlar, gözlerini kör eder diye köpeklerine şekerli yiyecekler vermezler. Aynı insanlar şeker yemekten de geri kalmazlar!.. İki yaşına kadar anne sütü emen ve sonra da bol sebze yiyen bir çocuğa bakın bakalım! Eğer bulabilirseniz! Gözleri nasıl? Bozulmuş mu? İyi mi? İyi olduğuna inanabilirsiniz! - 124 -

Hastalıkların nedenine -genetik- demeden önce, hastalığa neden olan etmenleri tespit etmemiz daha doğru değil mi?.. 50 yaşlarında bir Bayan anlatıyor: “Gözlerim çok bozuldu, bu günlerde iyi göremiyorum!” “Uzağı mı, yakını mı göremiyorsunuz?” “Uzağı da, yakını da göremiyorum!” “İyi bir göz doktoru arıyorum, doktara gideceğim.” Bayan’a sordum: “Bu günlerde çok mu şeker yiyorsunuz?” “Bol bol, bal ve pekmez yiyorum!” dedi. Buyrun bakalım! Bal ve pekmez, ikisi de birer şeker değil mi? Bal, pekmezi insanlar ekmekle yer... Ekmek de bir şeker değil mi? Bal, pekmez, ekmek, üçü de şeker! “Şeker gözleri bozmaz mı?” Şeker hastası olmanız şart değil, şekeri çok yemeniz, gözlerinizi bozar! Yapılması gereken: Şekerden, asitten vazgeçmek! Alkali, yeşil yapraklı bitkiler yemek! Sonucu kısa zamanda alırsınız! Gözlerinizin iyileştiğini görecek ve memnun olacaksınız!.. İnsan hayatında 15-30 günün ne önemi var?.. İnanın! Yapın! İyileşin!.. İyileşmeyi öğrenin... İyileşmek için ne yapacağını bilmek ve bildikleri uygulamak gerekir!.. İyileşmeyi öğrendikten sonra, bazen, canınızın çektiği, istediğiniz kötü yiyecek ve içeceklerden, yiyip, içebilirsiniz. - 125 -

Daha sonra doğruları seçerek, kötülerin zararlı etkilerini vücudunuzdan atabilirsiniz. Bay anlatıyor: “Kolesterolum yüksek!” “Kolesterolunüz kaç?” “350.” ve “Yediklerime içtiklerime dikkat ediyorum.” “Yediklerinize içtiklerinize nasıl dikkat ediyorsunuz?” “Anlatabilir misiniz?” “Bol sebze, meyve yiyorum.” “Başka?” “Kırmızı et yemiyorum!” “Beyaz et, tavuk eti yiyorum.” “Yoğurt peynir?” “Abi, bol bol yoğurt, peynir yiyorum.” Bunları duyduğumda, O’na; “Siz hiç dikkat etmiyorsunuz!” dedim. “Yapma abi, neyi yanlış yapıyorum?” “Süt ürünlerini çok tüketiyorsunuz!” “Kolesterolünüzün yüksek olmasının nedeni bu.” İçimizdeki bir çok insandan aldığım cevap genelde aynı: Süt ve süt ürünlerini çok tüketiyoruz!.. Bunun sonucunda: Asitleniyoruz! Hastalanıyoruz! Bay 47 yaşlarında anlatıyor: “Abi, kalp krizi geçirdim! Beni acile kaldırdılar!” Acildeki doktor kalp ameliyatı yapmak için soruyor: “Açık mı yapayım? Kapalı mı yapayım?” Bay, “Sedyede yatıyorum ve doktoru hayal meyal duyuyorum.” diyor. “Doktor bey, “Ben açıktan kapalıdan anlamam, hangisi iyi ise onu yapın!” - 126 -

Hastaneden taburcu olan Bay’a soruyorum: “Şimdi nasılsın?” “İyiyim, sağlığıma dikkat ediyorum!” “Ne yapıyorsun?” “Bol sebze yiyorum.” “Yoğurt, peynir yiyor musun?” “Onları karıştırma! Elbette, onları bolca yiyorum!” “Bunlara devam ettiğiniz sürece tekrar kalp krizi geçirme potansiyeli taşıyorsunuz!” Bay’a, süt ürünlerinin zararından bahsedince, herkes gibi O’da şaşırıyor!.. Süt ürünlerini iyi ve faydalı yiyecek, içecek olarak biliyoruz!.. Ayrana, milli içeceğimiz diyoruz, bol bol içiyoruz! Yoğurdu, milli yiyeceğimiz olarak görüyor, bol bol yiyoruz! Ben, her ikisine, “milli hastalık nedenimiz!” demek istiyorum!.. Süt ve süt ürünlerinden kaynaklanan hastalıklar konusunda ayrıntılı bir araştırma yapılmasında fayda var!.. Bazı insanların maddi durumları iyi... Bu insanların istedikleri yiyecekleri alabilecek kadar paraları var… Bu insanlara, ekmek, yoğurt, peynir iyi değil deyince, “Ne yiyeceğiz o zaman?” diye soruyorlar. Paraları var! Fakat dünyadaki en güzel yiyeceklerden haberleri yok! Belki haberleri var, ama tercihlerini peynir, yoğurt, ayran ve ekmek’ten yana kullanıyorlar. Başka bir şehirden gelen misafirlerimle bir kebapçıya gittik. - 127 -

Misafirlerden birisi yerel kıyafetleri ile gelmişti... Şef garson yerel kıyafetli Bay’ı görünce: “Ahoy ahoy hemşerim gelmiş!” diyerek hazırda ne kadar soğan salatası varsa getirdi!.. Biraz sonra, başka bir soğan salatası ile birlikte yine geldi. “Bu salatayı, senin için özel olarak kendi ellerimle yaptım!” “İnanasın diye bak, ellerimi bile yıkamadım!” Yerel kıyafetli misafir cevap verdi: “Vay sağolasın, vay varolasın!” Şef garson yanımızdan ayrılınca: “Ya, ben buraya kebap yemeye gelmiştim!” “Nereden tanıdı beni, sürekli soğan getiriyor!” Halk arasında konuşulanlardan: Seyahat eden iki kişi yorulunca bir ağacın altında mola vermişler. Biri diğerine: “Ula Memo, şöyle bir pide, yanında da soğan olacaktı, ne güzel olurdu değil mi?” Konuşmaya devam etmiş: “Ya Memo, sen ne olsun isterdin?” Cevap: “Düşünecek başka b.. mu bıraktın!” Başka bir versiyon: Adamın biri ölmüş. İnsanlar başlamış konuşmaya: “Ya, bu adamın eşeği vardı!” “Eşeğinin üzerinde heybesi de vardı.” “Heybesinin gözlerinde ekmeği de vardı, soğanı da vardı!” “Adam niye öldü?” Bazı insanlar için birkaç yiyecek vardır: Soğan, ekmek! Peynir, ekmek! Biz, yemeklerimizin rengine alışmışızdır, bazılarımız için yemeğin tadından çok, rengi önemlidir. Rengini beğenmezsek o yemeği yemek istemeyiz. - 128 -

Örneğin, çekilmiş mercimekten yapılan çorbanın rengi sarı olur. Kabuklu mercimekten yapılan çorbanın rengi ise daha koyu ve doğal bir renk olur. İnsanlar renginden dolayı bu çorbayı içmek istemezler. Bir yerde maş çorbası yapmıştık, maş yeşil renklidir. Doğal olarak çorbada yeşil renkli oldu. Aramızdan biri, çorbanın rengini görür görmez: “Ben, çorbanın rengini sevmedim, içmem o çorbayı!” dedi. Bazılarımız için yemek mutlaka kırmızı renkli olmalıdır. Bu nedenle yemeklerinden salçayı eksik etmezler. Domates ve kırmızı biber kullanıldığında, yemekler kırmızı olur. Salçasız yemek yapıldığında, sebzenin, etin doğal tadını alabilirsiniz. Salçalı, soslu yapılan yemeklerin tadı genellikle salça ve sos tadında oluyor. Pamuk tarlalarını kontrol için bir köye gitmiştik... Tarla sahibi ile görüştükten sonra, köyden ayrılmak için müsade istedik. Tarla sahibi, “Olmaz, yemek hazır yemek yiyin, sonra gidersiniz.” dedi. “Peki” dedik. Yer sofrası hazırdı, hep birlikte yemeye başladık. Sofrada sebze yemekleri vardı... Ev sahibi Bay, mahçup bir şekilde: “Kusura bakmayın, size sebze yemeği denk geldi. Vaktim olsaydı size koyun keserdim!” dedi. Ben, “Üzülmeyin! Ben sebze yemeklerini severim.” dedim. “Tam istediğim sebze yemeklerini yapmışsınız.” - 129 -

Bay konuşmaya devam etti: “Bundan 1 ay önce yine misafirlerim vardı.” “Onlara bir koyun kestim!” “Koyunu bir güzel saç kavurması yaptım!” “Misafirlerin önüne koydum!” “Baktım, misafirlerim, hazırladığım yemeği o kadar iştahla yiyorlardı ki.” “Ben aslında kalbimden rahatsızım!” “Yine de onların iştahla, yemek yediklerini görünce dayanamadım, kendi kendime: “Bunlar senin malını yiyorlar!” sen neden yemiyorsun diye kendi kendime söylendim!” “Ben de yemeye başladım!” “Onlar yedi!” “Ben yedim!” “Sonra bayılmışım!” Gözümü açtığımda yanımdakilere sordum: “Ben neredeyim?” “Hastanedesin!” Kendinizi biliyorsunuz, dikkat edin, hastanelik olacak kadar yemeyin!!! Lösemi Anneler babalar bir düşünün bakalım! Çocuklarınız doğduktan sonra çocuklarınıza neler yaptınız? Anneler, çocuğunuza en az iki yaşına kadar kendi sütünüzü verdiniz mi? Yoksa mama mı verdiniz? - 130 -

Çocuklarınız seviyor diye onların istediği fabrikasyon ürünlerinden mi verdiniz? Eğer yapay yiyecekleri verdiyseniz, çocuklara bu ürünleri neden verdiniz? Çocuklarınız çok seviyor diye mi verdiniz? Çocukların sevdikleri ve keyifle yedikleri, içtikleri bu maddeleri, çocuklarımıza kim öğretti? Biz öğretmedik mi? Elbette, biz anneler, babalar çocuklarımızı bu tür ürünlere alıştırdık! Bizim çocukluğumuzda hatırlıyorum, lösemiye yakalanan çocuk yoktu. Neden? Çünkü alkali besleniyorduk!.. Şimdi ise asitli ve şekerli katkı maddeli yiyecekler ve içecekler kandaki asitliği arttırıyor! Kandaki asitliğin artması olumsuzlukları beraberinde getiriyor!.. Bunun sonucunda bazı çocuklarda beyaz kan hücreleri artıyor. Kırmızı kan hücreleri azalıyor. Lösemi ortaya çıkıyor. Anneler, babalar, bu ürünleri çocuklarınızdan uzak tutun. Çocuklarınıza gerçek taze yiyecekler yedirin. Çocuklarınızın bu tür yiyecekleri sevmelerini sağlayın!.. Onların erken dönemde hastalıklara yakalanmasına engel olun!.. Unutmayın! Önlem almak daha kolay, hasta olunca tedavisi daha zordur. - 131 -

Anneler babalar, çocuklarınızın kaldığı odalara dikkat edin! Elektrik sobaları ve kalorifer, çocuklarda geniz eti oluşmasına neden olabilir. Kış günü arabaların içinde çocukları terletmeyin. Çocuklar, terli bir şekilde arabadan dışarı çıkarlarsa hasta olurlar! Çocuklarınızda dikkat dağınıklığı ve hiperaktivite gibi sorunlar varsa, çocukların yediklerine içtiklerine bakın! Şekerli, asitli uydurulmuş yiyecekleri, içecekleri cocuklarınıza vermeyin. Çocuklarınızın iyileşmesi için, işlem görmemiş, gerçek yiyecekleri, cocuklarınıza sevdirmeye çalışın!.. Aramızdan biri, “nefes almakta güçlük çektiğini” söylüyor. Baktım odada bir elektrik sobası var. “Bu soba ile mi ısınıyorsunuz?”diye sordum. “Evet!” dedi. “Bundan sonra bu sobayı kullanmayın.” dedim. “Su kaynatmalarını, kaynayan suyun buharını solumasını” söyledim. Aynı gün, “burnunda birikenlerin döküldüğünü ve artık rahat nefes aldığını” belirtti. Göz çevresinde oluşan renk değişimleri Göz çevrelerinizde renk değişimleri olabilir! Renk değişimleri önemlidir! Göz çevresini kontrol edin! Sararma, morarma, siyahlaşma gibi renk değişimleri görürseniz, önlemlerinizi alın! Göz çevresindeki renk değişimleri hastalandığınızın işaretidir! İç organlarda yağlanma başlamıştır! - 132 -

Karaciğer yağlanması! Pankreas yağlanması! Vitamin B12 azalması! Böbrek taşı, böbrek problemleri! Kansızlık, gibi rahatsızlıklar vardır. Göz çevresinde oluşan renk değişimleri için doktorlara gidilir... Kremler, ilaçlar kullanılır! Fakat bu renkler geçmez. Çünkü, nedeni dışsal değil, tamanen içseldir. Renkler önce göz çevresinde oluşur. Sonra yüze yayılır. Yüz gittikçe siyahlaşır. Artık, adınızın önünde insanlar, “kara” kelimesini söylerler!.. Bayanlar göz çevrelerindeki bu renk değişimlerini kapatmak için far kullanırlar!.. Göz çevresinde ve yüzünüzdeki bu renk değişmesi nedeniyle: Günün birinde hastanelik olabilirsiniz! Hatta, hayatınızı dahi kaybedebilirsiniz! Göz çevrelerindeki renk değişimlerini gördüğünüzde, alkali yiyecekler ve içeceklerle beslenmeye başlarsanız bir süre sonra göz çevrenizin ve yüzünüzün normal rengine geldiğini görürsünüz... Göz çevrelerinizdeki sararma, morarma, siyahlaşma kaybolursa iyileşmişsiniz demektir!.. Topluluk içinde, göz çevresindeki renk değişiminden bahsedince, dışarı çıktığımızda insanlar yanıma gelir ve bana sorarlar: “Abi gözlerime bir bakar mısınız?” “Bende bir şey görebiliyor musunuz?” Gözlerine bakarım, “bir şeyin yok iyisiniz” veya “renk deği- 133 -

şimleri var korkmayın, şanslısınız, hastalığınız belirti vermiş, iyileşmeniz için size zaman tanımış!..” derim. Önleminizi alın! Gerekenleri yapın! İyileşin! Benim göz çevrem siyahlaşmaya başlamıştı... Sonra yüzüm gittikçe koyulaşıyor, siyahlaşıyordu... Bu duruma endişe ediyor, ve kendi kendime soruyordum: “Göz çevrem ve yüzüm neden siyahlaşıyor?” Anladım ki, süt ve süt ürünlerini çok tüketiyordum. Buna bağlı olarak kanımdaki asitlik sürekli artıyordu... Kanımda artan asitlik, göz çevremi ve yüzümü siyahlaştırıyordu. Göz çevresinin sararması, morarması ve siyahlaşmasının nedenleri: Süt, yoğurt, ayran, peynir, kefir, mangalda pişen etler, cola, bisküvi, şeker, kırmızı et yememek, vitamin B12 eksikliği, kansızlık, uydurulmuş şekerli, asitli yiyecekler. Ben, süt, yoğurt, ayran, peynir ve kefiri çok tüketiyordum. Süt ürünlerini bırakınca göz çevremdeki siyahlaşma geçti ve yüzüm normal rengine geri döndü. Göz çevresi rengi koyulaşan insanlar: Renk değişimini gördüğünüz anda, hemen erkenden önlemini almalısınız!.. Göz çevresinde renk değişmesi, önlem almak için bir avantajdır!.. Bu durumda yapmanız gereken, şekerli, asitli yiyecek ve içecekleri bırakarak, alkali ürünlere başlamanız gerektiğini bilmenizdir. Vitamin B12 eksikliğine bağlı olarak kansızlıktan dolayı da - 134 -

göz çevresi rengi koyulaşabilir. Böyle bir durumda sebze yemeklerinin içinde pişen kırmızı et yenmelidir!.. Bazılarımızın göz çevresinde renk koyulaşması olmayabilir. Şekerli asitli yiyeceklerin fazla yenilmesi, vücudunuz iç organlarınızda toksin biriktirebilir! Bunun, sonucunda her an kötü olabilirsiniz! Asitli, şekerli ürünleri çok yiyorsanız, göz çevreniz renk değiştirmese bile siz yine de önleminizi alın! Alkali beslenin!!! -Siyahlaşmak istiyorsanız, beyaz yiyin! Özellikle, süt ürünlerini! Sonuç: Gittikçe kötüleşirsiniz! Beyazlaşmak istiyorsanız, siyah ve renkli yiyin! Özellikle, siyah zeytin, kara erik, kara üzüm, sebzeler! Sonuç: İyileşirsiniz! Bir işyerinde gördüğüm, tanımadığım bir Bay’ın göz çevreleri mosmor olmuştu!.. Kendi kendime, O’nu “uyarsam mı?” dedim. “Tanımıyorsun, boşver!” “Söylemezsem sonra üzülürüm.” dedim. Dayanamadım yanına yaklaştım ve sordum: “Göz çevrelerinizdeki morluk için doktora gittiniz mi?” “Evet!” “Neden morardığını söylediler mi?” “Kılcal damarlarda tıkanma olduğunu söylediler!” “Peki, tıkanmanın sebebi neymiş?” “Söylemediler!” “Süt ürünlerinden hangisini çok tüketirsiniz?” “Yoğurdu çok yerim!” - 135 -

“Çok sevdiğiniz yoğurt göz çevrenizin morarmasına neden oluyor!” “Yoğurdu bırakın, bol sebze yiyin, kanınızı alkali hale getirin faydasını göreceksiniz ve göz çevrenizdeki morluk geçecek.” Bay, bana, “Siz duyarlı bir insansınız!” dedi. Bir insandan güzel bir söz işitmek memnun ediyor... Bayan 40 yaşlarında: Tüm göz çevresinde değil, göz altında siyahlaşma oluşmuş. Bayan’a, “Süt ürünlerini ve mangal etini fazla mı tüketiyorsunuz?” diye sordum. Bayan, mahçup bir halde, “bizim onları alacak kadar gelirimiz yok!” “Bu yiyecekleri bulunca sene de birkaç defa yeriz!..” Bu defa ben mahçup oldum... Karşınızdaki insanın gelirinin az olmasını duymak üzüntü veriyor... Üzülmüştüm, kendime gelip yine de sordum: “O zaman sizin dişleriniz sağlam!” “Evet, ağzımda hiç çürük dişim yok, hepsi de sağlam!” Şekerli, asitli yiyecekleri alamaması ve yiyememesi nedeniyle Bayan’ın dişleri sağlam kalmış... “Çok mu stresli bir yaşantınız var?” diye sorunca: “Evet, çok stresliyim ve uyuyamıyorum, günde sadece 1 saat kadar uyuyabiliyorum!” Bayanın stresinin nedenleri, ailenin ekonomik durumu ve eşinin olumsuz davranışları... Bayan’ın gözaltı siyahlaşmasının nedeni, muhtemelen stresten ve uykusuzluk olabilir. - 136 -

İnsanlara sorulduğunda hastalıklarının nedenleri ortaya çıkıyor! Süt ürünleri, mangalda pişen etler ve uydurulmuş yiyeceklerden dolayı ise tüm göz çevresi olduğu gibi siyahlaşıyor, sararıyor ve morarıyor!.. Göz çevrenizde renk koyulaşması varsa yüzünüzün bir fotoğrafını çektirin. Şekerleri, asitleri, bırakın. Alkali beslenin! Bir süre sonra göz çevrelerinizdeki renk koyulaşmasının geçtiğini göreceksiniz. Tekrar yüzünüzün fotoğrafını çektirin aradaki farkı görün… Aynı iş veya farklı iş dallarında çalışıyoruz. Yemek vakti gelince mutlaka yemeğimizi yiyoruz! Yemeksiz hayat olmuyor! Kimimiz gerçek gıdalarla besleniyor. Bir çoğumuz hazır yiyecekler ve içeceklerle sadece yiyerek ve içerek karnımızı o anda doyuruyoruz!.. Bunun sonucunda vücutlarımızın yapısına göre farklı hastalıklara yakalanıyoruz!.. Modern tıp sağolsun, araştırmalar yapıyor. Yeni buluşlara imza atıyor! Hastalıklara çareler bulabilmek için çalışmaya devam ediyor! Bu konuda yazılar, kitaplar yazılıyor, bunları takip etmemiz mümkün değil! Vücudumuzun her bir organı, her bir parçası, bir bilim dalı olmuş! Bu konularda uzmanlar yetişiyor, bu uzmanlar araştırmalar yapıyorlar. - 137 -

Biz sağlıklı olur, ömür boyu hastalanmazsak; Tıbbın çalışmalarına ve buluşlarına pek aldırış etmeyiz!.. Tüm organlarımız tıkır tıkır çalışırsa, tıbbın çalışmaları umurumuzda olmaz!.. Sağlıklı olursak, tıbbın buluşları da bizi ilgilendirmez!.. Sağlıklı bir hayatımız olursa, günün birinde vakti geldiğinde yaşamımız biter. Ayrıca tıp ne kadar çalışırsa çalışsın doğanın sırrını tam olarak çözemez!.. Bizde doğanın bir parçası olduğumuz için, yiyeceklerimiz ve içeceklerimizin , Doğal, taze olmasına özen göstermeliyiz!.. Topraktan ve sudan gelen, taze yiyecekler ve su... Sağlıklı olmamız için bunlar yeter... Yüz sivilceleri Yüzü sivilceli gençleri gördüğümde, “ne yiyor, ne içiyorsunuz?” diye onlara sorarım. Bu güne kadar hiçbiri beni yanıltmadı! Gençlerin yedikleri içtikleri: Fast food. Döner. İskender. Cips. Kola. Ayran. Ambalajlanmış meyve suları. Mangalda pişmiş etler. Hamburger. Bisküvi. Makarna. Mayonez. Ketçap. Peynirli, sucuklu tostlar. Fabrikasyon ürünleri. Ne kadar kötü yiyecek içecek varsa, gençlerin baştacı olmuş!.. Kilo bakımından zayıf olan gençlerde bile, yüzleri çok sivilceli olanlar var… - 138 -

Bu gençlerin, şekerli , asitli, katkılı yiyecekleri yediklerinden dolayı kanları asitlenmiş! Vucutlarında toksin birikmiş! Vucut toksinlerden kurtulmak için karaciğer, böbrekler ve deriyi kullanır. Beden, asitleri, toksinleri, deri yoluyle vücuttan attığında, yüzlerde ve vücutta sivilceler oluşuyor. Gençlerin ve insanların yüzlerinde, vücutlarında sivilcelerin olması, bedenlerinde toksin biriktirdiğine işarettir. Sivilcelerden kurtulmanın yolu, şeker ve asit alımını bırakmak bol sebze yemek, su içmektir!.. Dikkat ederseniz, hastalıkların kaynağı ve çözüm yolları genelde aynı olarak görülüyor. Yanlış yiyecek tercihi hasta ediyor! Doğru yiyecek tercihi iyi ediyor! Bay 43 yaşında: Bay’a:“Yüzünüzdeki sivilceler için doktara gittiniz mi?” diye sordum. “Gitmediğim doktor, kullanmadığım krem kalmadı!” “Sivilceler, vücudumda da var!” “Usandım artık!” “Peki”dedim ve elime kağıt kalem aldım. “Şimdi, yedikleriniz ve içtiklerinizi eksiksiz olarak bana anlatır mısınız?” “Tamam!” dedi ve anlattı. “Bitti mi?” “Evet, hepsi bu kadar!” Yedikleri ve içtiklerinin tamamının üzerini çizdim!.. - 139 -

“Yedikleri içtikleri nelerdi?” diye sorabilirsiniz, bunları toplu halde kitabın sonunda liste halinde bulabilirsiniz. Bay’ın yedikleri tamamen, “Uydurulmuş yiyecekler içecekler!” Bay, yedikleri ve içtiklerinin üzeri çizilince: “Ben bu yiyecekleri çok severim, ne yiyeceğim şimdi?” dedi. “Evet, bunları çok seviyorsunuz, ama sevdiğiniz bu yiyecek ve içecekler sizin yüzünüzde ve vucudunuzda sivilcelere neden oluyor, siz bunun farkında değilsiniz!” dedim. Yemesi içmesi gerekenleri bir liste halinde yazarak kendisine verdim. Listeyi aldı ve “Kolaymış, burda yazılanları yapacağım!”dedi. Bir ay kadar sonra, Bay’ın yüzünde sivilcelerin kalmadığını gördüm. Gerçekten inanmış, yapmış, başarmıştı! Hedefe ulaşmak, iyileşmek istiyorsanız: Siz de: İnanın! Yapın! Başarın! Hayatınızda birkaç ayın ne önemi var. İyileşmeyi öğrenin! İyileşmeyi öğrendikten sonra dilediğinizi yiyebilir, içebilirsiniz!.. Sizi rahatsız eden yiyecekleri, canınız çektiğinde bilinçli olduğunuz için sadece tadımlık olarak tüketeceksiniz!.. Hatta birçoğunuz, bir daha sizi hasta eden yiyecekleri yemek ve içmek istemeyeceksiniz!.. Doğanın tadına varacaksınız! Gerçek yiyecek ve içecekle hayattan keyif alacaksınız!.. İnsanların uydurduğu ne olduğu belirsiz, dengesi bozulmuş, katkı maddeleri ilave edilmiş, üzerinde son kullanma tarihi yazılmış yiyecek ve içecekler artık sizi ilgilendirmeycek!.. - 140 -

45 yaşlarında bir bay bunları anlattığımda: “Bey’im çok güzel söylüyorsunuz da bunları yapacak para nerede?” Bunun üzerine Bay’a sordum: “Sigara içiyor musunuz? ”Evet içiyorum!” “Günde kaç paket sigara içiyorsunuz?” “1.5 paket sigara içiyorum!” “Bir paket sigara kaç Lira?” “7 TL.” “Bir günde, 1.5 paket sigara : 10.5 TL. Haftada 73.5 TL para eder!” “Bırakın sigarayı, 73.5 TL ile evinizin bir haftalık, sebze meyve ihtiyacını rahatlıkla karşılarsınız!” İşte size kaynak! Bay, “Haklısınız!” dedi. Geliri az olanlar üzülmeyin, semt pazarlarına gidin, az para ile sağlıklı yiyecekler alabilirsiniz. Sebzeler ve meyveler. Paranızın yettiği oranda, B12 vitamini için kırmızı et alabilirsiniz. Diş ve kemik sağlığı Diş çürümesi, kemik erimesi. Bir müzede, 29 yılından kalan, bayan mumyası gördüm!.. Mumyanın dişleri dikkatimi çekti. Bu kadar uzun süre içinde -1985 yıl- bayanın dişleri çürümemiş, sapasağlam kalmıştı!.. Bu nasıl olabilir? Bizim ağzımızdaki dişler erken yaşlarda, yaşarken çürüyor da mumyanın dişleri, 1985 yıl hiç çürümeden kalabiliyor. Üstelik daha uzun yıllar çürümeyecek!.. - 141 -

Sebep? Belli değil mi? Mumya, şeker ve asit yemiyor! Mumyanın dişleri uzun yıllar sağlam kalıyor... Biz insanların dişleri ise erkenden çürüyor... Bu kadar çok şeker ve asit alırsak olacağı bu!.. Ne yememiz ve içmemiz konusunda gerekenleri bilmiyoruz. Bizi sağlıklı yapacak gerçek yiyecekler aklımıza gelmiyor. Gelsin, uyduruk yiyecekler içecekler! Sürekli şeker ve asit alıyoruz! Şeker ve asitler dişlerimizi çürütüyor, genç yaşta kemiklerimizi eritiyor!.. Doğa da bu kadar şeker ve asit yok, biz uyduruyoruz! Dişlerim hızla eriyordu. Konunun uzmanına sordum: “Dişlerim neden eriyor?” “Bir hastalık var mı?” “Dişlerinde herhangi bir hastalık yok.” “Peki dişlerim neden eriyor? “Bilmiyorum!” Ben, “bu gidişle ağzımda diş kalmayacak!” diye üzülüyordum. Daha sonra anladım, dişlerim neden eriyor. Çok fazla şeker ve asit alıyordum, dişlerim bu nedenle eriyordu. Kan şekerinin yüksekliği de dişlerin erimesine neden olur. Aldığım şeker ve asiti tamamen bırakıp, gerçek yiyeceklere başlayınca erime durdu!.. Hatta iyileşme bile başladı!... - 142 -

Dişleri en fazla eriten ve çürütenler: Süt, yoğurt, peynir, ayran kefir gibi asitli, ekmek gibi buğday ürünleri, uydurulmuş şekerli, asitli fabrikasyon ürünü yiyecek ve içeceklerdir. Dişlerimde iyileşme başlayınca, konunun uzmanı ile tekrar görüştüm. O’na, “Dişlerimin neden eridiğini çözdüm!” dedim. Uzman, “nasıl çözdün?” diye sordu. “Süt ve süt ürünleri.” “Çok tüketmeliyiz değil mi?” “Hayır, hiç tüketmemeliyiz!” Bu deyim, çok sert bir ifade olabilir. Dişleri çürüyenler, kendi kendinize bir sorun bakalım, “Dişleriniz neden çürüdü?” “Yeme, içme alışkanlığınız nasıl?” “Şekerli ve asitli yiyecekleri, içecekleri ne oranda tüketiyorsunuz?” Diş sağlığı için, yapraklı, yapraksız sebzeler, baklagiller, susam ve yağlı kuruyemişleri tüketmeliyiz!.. Her türlü asit ve şekerlerden uzak durmalıyız!.. Susam, kalsiyum ve kaliteli yağ yönünden zengindir. Susam tüketmeye özen gösterin. Vücut, hayvansal değil de bitkisel kökenli kalsiyumu daha iyi alır. Dişlerinizi, yumuşak “soft” fırça ile tuz kullanarak fırçalayın. Farkı görün! Tuz ile ilk fırçaladığınızda diş etlerinde kanama olabilir. Daha sonraki fırçalamalarda kanama olmaz ve diş etleriniz de iyi olur. Bay 40 yaşlarında rahatsız. - 143 -

Bay’a sordum: “Neyiniz var?” “Kemik erimesi var!” “Süt ürünlerinden hangisini tüketiyorsunuz?” “Yoğurdu çok seviyorum, haftada 5-6 kilo yoğurt yiyorum!” “Kötü bir tercih, yoğurt yiyerek kemiklerinizi eritiyorsunuz.” Bunları duyunca insanlar tabi ki şaşırıyorlar. Yıllardır süt ve süt ürünlerinin çok iyi olduğunu duyarak yaşamışız. Aniden, biri bunların zararından bahsedince şok oluyoruz. Ben de bunlardan biri değil miydim? Bende sizler gibi süt ürünlerinin faydalı olduğuna inanıyordum! Bende sizin gibi çok yoğurt yiyordum. Zararını anladım! Başkalarının yanlışlarından öğrenmeliyiz! Hepsini kendimiz yapacak kadar çok zamanımız yok! Groucho Marx. Hata yapan ve bunu söyleyen birinden de ders almalıyız! Akıllı insan, başına gelenden ders alan insandır. Daha akıllısı ise başkalarının başına gelenden ders alan insandır. Aramızdan biri söylemiş. Olumsuzlukların başınıza gelmesini beklemeyin! Gerçek yiyeceklere başlayın, kanınız besin yönünden zengin olsun. - 144 -

Asitli ve şekerli yiyecek ve içeçekleri bırakın! Kan PH’nızı 7.365 seviyelerine getirmeye çalışın. Kan PH’nız 7.365 - 7.4 olursa sağlıklı olursunuz. Yoğurt kemiklerimizi nasıl eritiyor? Kanımızın ideal PH değeri 7.365’tir. Bizim toplumda kan PH’ı bu değerde olan var mı bilemiyorum. Varsa acaba kaç kişi? Yoğurdun PH değeri ise 3 - 4 arasındadır. Biz yoğurdu yediğimizde kanımız sürekli asitleniyor. Buna bağlı olarak vücudumuz, kan PH değerimizi 7.365 7.4’te tutmak ister. Bunun için kalsiyuma ihtiyacı vardır. Vücudumuz kalsiyumu nereden alır? Dişlerimizden! Kemiklerimizden! Kalsiyumu dişlerimizden alırsa dişlerimiz çürür. Kalsiyumu kemiklerimizden alırsa kemiklerimiz erimeye başlar. Biz de dişlerimiz çürüyor, kemiklerimiz eriyor, kalsiyuma ihtiyacımız var diyerek, daha fazla yükleniriz süte, ayrana, yoğurda peynire!.. Sonuç: Daha fazla asitlenme, daha hızlı kemik erimesi, diş çürümesi!.. Kendinizi bir sorgulayın bakalım... Ben ne yiyordum ve neden hasta oldum? Neden dişlerim çürüdü, kemiklerim eridi? Bunu anlamanın yolu, o ana kadar ne yediğinizi, içtiğinizi bilmenize bağlıdır. - 145 -

Halk arasında yoğurt hakkında bir söylem: “Annem yoğurdu süzülmesi için bir torbaya koyuyor, torbayı asıyor.” “Yoğurdun suyu, aşağıdaki betona damlıyor!” “Beton, yoğurdun suyundan parçalanıyor, eriyor!” “Ne de güzel anlatıyorsunuz!..” “Betonu eriten yoğurt, vucudumuza zarar vermez mi?” Veriyor, fakat biz anlamıyoruz!.. Neden anlamıyoruz? Çünkü, yoğurdun faydalı olduğu bilinçaltımıza o kadar yerleşmiş ve inandırılmışız ki, zararlı olduğu hiç aklımıza gelmiyor!.. “Peki hiç mi yoğurt yemeyelim? diye sorabilirsiniz. Arada bir, az ve tadımlık olarak tüketebilirsiniz. Haftada 5 -10 kilo yoğurt yemenin bir gereği yok!.. Birçoğumuz aşağıdaki gibi söyleriz: “Ayranı çok seviyorum.” “Ayranı içince şişkinlik oluyor!” Şişkinlik oluyorsa içme! Mecbur değilsin! Ayranı içince, hem şişeriz, hem de içmekten vazgeçmeyiz!.. İçmeye devam! Nasıl bir mantık? Anlaşılır gibi değil!.. Süt ürünlerinin zararlarından bahsedince: Herkesin ortak sorusu: “İyi ama, kalsiyumu nereden alacağız?” “Kim öğretmiş?” “Nasıl öğretmiş?” “Öğreten çok iyi öğretmiş!” Genci, yaşlısı, kadını, erkeği, okumuşu, okumamışı bilmeyen yok!.. - 146 -

Kalsiyum, doğadaki her türlü gerçek yiyeceklerde vardır. Bu konuda endişeniz olmasın!.. Doğadaki her türlü bitkiden kalsiyum alabilirsiniz!.. Susam. Asma yaprağı. Yapraklı bitkiler. Sebzeler. Baklagiller. Kuruyemişler, badem, ceviz, fındık, fıstık, kabak çekirdeği vb. Kalsiyum yönünden zengin yiyeceklerdir. Kanınız bu yiyeceklerle alkali halde kalır. Asitlenmezsiniz! Bitkisel kökenli kalsiyumu vücut daha iyi alır. Vücudunuzda kalsiyum eksikliği olmaz. Kemikleriniz ve dişleriniz sağlam kalır! İşim gereği hergün yeni insanlarla tanışma şansım oluyor. Yine böyle bir ortamda konuşurken insanlar sordu: “Peki ama, kalsiyumu nereden alacağız?” “En güçlü kalsiyum kaynağı susam.” deyince. Oradan bir Bay, beni destekleyici olarak konuştu: “Doğru söylüyorsunuz.” “Benim annem 85 yaşında, kemikleri taş gibi sağlam!” “Annem her sabah tahin içer, yoğurt yemez, süt içmez! “Anneniz doğru yapmış!” Bitkisel kökenli kalsiyum alırsanız dişleriniz ve kemikleriniz sağlam kalır!.. Aramızdan bir Bay: “Abi annemde kemik erimesi var!” “Anneme bol bol yoğurt yemesi tavsiye edildi!” dedi. - 147 -

“Peki anneniz iyi oldu mu?” “Hayır, kemik erimesi devam ediyor!” Kemik erimesi olanlar buyrun, düşünün bakalım: “Yoğurt yemekle kemikleriniz iyi oluyor mu?” “Evet iyi oluyor.” diyorsanız ne diyelim size, “yoğurt yemeye devam!..” Eğer kemik erimeniz devam ediyorsa, süt ürünlerini ve şekerleri hemen bırakın!.. Süt ürünlerini, canınız çekerse, tadımlık olarak alırsanız yeter derim. Ben, süt ürünlerinin tadını tartışmıyorum, zararlarından söz ediyorum. Doğadaki diğer canlılara bakacak olursak: Bir aslanı düşünün, “aslan, süt, yoğurt, peynir yer mi?” Aslan, başka bir canlının sütünü yavrusuna vermez! Bir aslan, yavrusunu kendisi emzirir. Yavrusunun et yeme zamanı geldiğinde ise yavrusuna et yedirir. Bir timsahı düşünün, hayatı boyunca hiç süt içmiş mi? Yoğurt, peynir yemiş mi? Timsahın iskelet sistemi ve dişleri son derece sağlamdır. Karada yaşayan bir fili düşünün. Bitkiler, filin kemiklerinin sağlam olmasına yetiyor. Bir inek, yavrusuna kendi sütünü verir. Ot yeme zamanı geldiğinde, yavrusunun ot yemesini sağlar. Artık bu dönemde sütünü yavrusuna vermek istemez. Aynı inek, insanlara birşey yapamaz! İnsanlar, ineğin genetiği ile oynamıştır. - 148 -

Zavallı ineklerin bu nedenden dolayı memeleri süt dolar, yürümekte zorlanırlar!.. Doğuya gidebilirseniz, genetiğiyle oynanmamış inekleri görebilirsiniz. Bu ineklerin memeleri küçüktür. Sütleri azdır, ancak yavrularına yeter! İnek sütü, buzağı için çok güzel bir gıdadır!.. Bir düşünün bakalım! Biz neden, inek sütü içiyoruz? Biz buzağı mıyız?!. Yoğurt deyince burda bir parentez açmak istiyorum. Yoğurt, asitli bundan zarar görüyoruz dediğimde ne kadar çok, “yoğurtsever, yoğurt savunucusu” varmış!.. Bu insanlar, anında yoğurdu savunmaya başlıyorlar!.. Karşı saldırıya geçiyorlar! Başlıyorlar yoğurdun faydalarını saymaya! Bana, yoğurdun faydalarını anlatmanıza gerek yok. Ben de sizin gibi, yoğurdun faydalarını duyarak bu günlere kadar geldim. Ben de sizin gibi yoğurdu çok seviyordum, hâlâ da severim. Ben, yoğurdun tadını tartışmıyorum ki… Sizlerden farklı olarak zararlarını, yaşayarak öğrendim! Acı çektiğim için sizleri bu konuda uyarmak istiyorum. Çocukların, gelecekte daha sağlıklı olmalarını istiyorum. Süt ürünlerini, bana karşı savunmayı bırakın! Süt ürünleri hakkında bildiklerinizi, ben de sizin kadar biliyorum. Sizin bildiklerinizden farklı olarak neler söylüyorum? - 149 -

Yoğurdu, süt ürünlerini, körü körüne bilinçsizce savunmaktan vazgeçin! Yoğurt savunucuları: “Sanki, yoğurt elinizden alınacakta bir daha hiç yoğurt yiyemeyeceksiniz, gibi hareket ediyorsunuz!” Yazık! Korkmanıza gerek yok! İstediğiniz kadar yoğurt yiyebilirsiniz! Kimsenin sizin yoğurdunuzu elinizden almaya hakkı yok! Bunu bilin! Söylenenlere itiraz eden insanların yanında son derece kibar, anlayışlı, kompleks ve kaprisi olmayan insanların da olduğunu söylemeliyim. Bu insanlar dinliyorlar! İnanıyorlar! Uyguluyorlar! İyileşiyorlar! Sonra da teşekkür ediyorlar. Bu insanlardan aldığım teşekkürler, beni mutlu ediyor. Üniversiteden emekli olmuş, profesör bir hocamla bir işyerinde karşılaştım. Geçmişten konuştuk. Sonra, sağlık konuşmaya başladık. Sayın hocam, Prof. Dr. Bahri Çevik bana: “Senden az zamanda çok şey öğrendim. Bunları yaz, insanlar faydalansın. Her koşulda ayakta kalmanın ve iyileşmenin mücadelesini veriyorsun, bu çok güzel!” dedi... Sayın hocamdan bunları duymak, ve beni yazmaya teşvik etmesinden mutlu oldum... İstediğiniz her şeyi yiyip içip de hasta olmamak ne güzel! Kim istemez böyle olmasını! - 150 -

İstediğiniz ve bulduğunuz her türlü yiyeceği yiyorsunuz, içeceği içiyorsunuz fakat hasta olmuyorsunuz! “Siz bu tarife uyuyor musunuz?” “Veya böyle birini tanıyor musunuz?” Sağlık konusunda çalışan sigorta kuruluşlarına mesaj göndermek istiyorum!.. Şeker, tansiyon, kolesterol mide hastalıkları gibi yiyeceklerle alakalı olan hastalıklara karşı insanları bilinçlendirebilirseniz, bu hastalıkların tedavilerine karşı yapacağınız ödemelerin azalacağından hiç şüpheniz olmasın!.. Rahatsızlığımı kendime yakıştıramıyorum. “Ben ne yaptım da hasta oldum, acı çekiyorum” diye kendime soruyordum. Bir firmada çalışıyorum. Hem işinizi yapıyorsunuz. Hem de iyileşmeye çalışıyorsunuz. 97 kiloya kadar çıkmıştım. Sonra zayıflamak istedim. 1998 -2005 yılları arasında, et ve ekmek yemeyerek 20 kilo verdim. Kilo veriyorsunuz normalde iyi olmanız gerekmez miydi? Evet öyle olması gerekirdi! Fakat, öyle olmadı! Göz çevrem siyahlaşmaya başladı. Yüzüm gün geçtikçe koyulaşıyor, siyahlaşıyordu. Daha sonra şeker, kolesterol ve başka rahatsızlıklar ortaya çıktı. Siz yanlış yer içerseniz, vücudunuzun dengeleri bozulmaya başlar. Siz bunu hissedersiniz, fakat zamanında önlem almazsanız: Günün birinde aniden, korkunç acılar yaşayabilirsiniz!.. - 151 -

Hatta, aniden ölebilirsiniz!.. Bu işin şakası yok!!! Kilo verirken gerçek yiyecekler yiyerek, spor yaparak kilo vermeniz gerekir. Birçoğumuz, kilo vermek isterken, yanlış yapıyoruz. Gerçek yiyecekler, içecekler yerine, uydurulmuş yiyecekler ve içeceklerle, vücudumuza ihanet ediyoruz! Bende öyle yaptım. Eti, ekmeği bıraktım, fakat daha kötüsünü yapmışım! Neyi kötü yapmıştım? Süt ve süt ürünlerini fazla tüketmiştim. Nedir bunlar? ASİT!.. Yağmurdan kaçarken doluya yakalanıyorsunuz! Birçok insan, eti bırakıp, yoğurt, peynir yemeye başlıyor!.. Sonra sıkıntılar başlıyor!.. Sıkıntılarının nedenlerini bilmiyorlar. Bu insanları gördüğümde hemen yanlış yapıyorsunuz diye uyarırım. Bazılarımız kilo vermek için, “elma, yoğurt” diyetine giriyorlar. Sonuç: Dişlerinden oluyorlar! Şeker ve asitin alınması nedeniyle dişler erkenden çürüyor!.. İçimizden bazıları et yemeyi bırakıyor, yoğurt yemeye başlıyor. Sonuç: Kabız oluyorlar. Kabız olanlar: “Abi, çektiğim sıkıntıları bir ben bilirim!” derler. - 152 -

Asit alımının fazlalığı nedeniyle rahatsızlıklarım ortaya çıktı. Kilo veriyorsunuz. Fakat duvara çarpıyorsunuz, damdan düşüyorsunuz!.. Neden? Çünkü, süt ürünlerini çok tüketmekle, iyice asitleniyorsunuz! Kanınızın asitlenmesi, vucudunuzun çalışma düzenini bozuyor. Organlarınız zarar görüyor. Rahatsızlanınca doktora gidiyorsunuz. Ne yediğinizi, içtiğinizi sormadan, size süt ve süt ürünlerini tavsiye ediyorlar! Ben, zaten süt ürünlerini çok tüketiyordum. Bu nedenle rahatsızlıklarım ortaya çıktı. Kendi kendime: “Demek ki yanlış yapmışım!” dedim. Hasta olunca nereye gidersiniz? Elbette sağlık kuruluşlarına gidersiniz. Bende öyle yaptım sağlık kuruluşlarına gittim. Sağlık kuruluşlarında size, “evet siz hastasınız, alın bu hapı yutun” diyorlar... Size verilen hapları yutmaya başlayınca, artık gerçekten, “hapı yutuyorsunuz!.. Haplara bağımlı hale geliyorsunuz. Haplar, artık olmazsa olmazınız oluyor. Bir süre sonra hap içmek sıkıntı vermeye başlıyor. Artık hap almak istemiyorsunuz!.. Rahatsızlanınca, iyileşmek için çok mücadele verdim. Sadece sebze yiyordum. Çiğ ve pişmiş sebze, başka bir yiyecek yemiyordum. - 153 -

Çünkü, sebzelerin dışındaki yiyecekler beni hemen rahatsız ediyordu. Vucudunuz bu zamanda kilo vermemek için önce direniyor. Siz bu direnci kırabilirseniniz, kilonuz hızla azalıyor. 97 Kilodan 64 kiloya kadar zayıfladım. 1998 yılından 2005 yılına kadar toplam 20 kilo verdim. 2005 yılında 1 yılda 13 kilo verdim. 60 kiloya kadar zayıflamak istedim. Siz kilo vererek zayıflıyor, rahatlıyorsunuz. Fakat, bu defa etrafınızdaki insanlar sizi görünce rahatsız oluyorlar!.. Ne kadar ilginç!.. Tanıdıklarım beni görünce: “Sen erimişsin!” “Sen hasta mısın?” “Sende şeker mi var?” “Sen çökmüşsün!” “Artık zayıflama yeter!” “Yemekten korkma, ye, ye!” Sizden uzaklaşanlar. Bunlar yüzüme söylenenler! Yüzüme söylenmeyenler. Ben de kilo vermeyi durdurdum. Meyve yiyerek kilo aldım. 73 kiloya kadar kilo aldım. Beni tanıyanlar, “şimdi iyisin.” “Artık kilo alma, kilo verme, böyle kal.” diyorlar. Bu kilo bana göre iyi değil. Bu günlerde mevye yemeyi azalttığım için tekrar kilo verdim. - 154 -

64 - 65 kilo benim için daha iyi. Bu günlerde kilom : 66 - 67 kilo olarak günlük değişebiliyor. 64 - 65 kiloya gelmek için acelem yok. Kilo nasıl verilir, artık biliyorum. Salata, sebze yemeği ve dayanabildiğim kadar (24 - 48 saat) hiçbir şey yemiyorum. Yemek yemediğim bu süre içinde çay ve su içiyorum. Hem kilo veriyorum, hem rahatlıyorum. Siz de zayıflamak istiyorsanız: Sadece, salata ve sebze yemeği yiyin. Diğer yiyecekleri, istediğiniz kiloya gelene kadar bırakın. Bunları yapabilirseniz, zayıflarsınız istediğiniz kiloya gelir, enerji dolu olursunuz. İstediğiniz kiloya geldiğinizde gerçek yiyeceklerin çeşidini artırırsınız. Kilo almazsınız! Sebze yiyerek, kilo verirsiniz! Meyve yiyerek, kilo alırsınız! Toplamda 33 kilo verdiğimi söylediğimde insanlar, bana: “Çok iyi ya, bu kadar kiloyu nasıl verdiniz?” diye sorarlar. Ben de bunu soracağınıza: “Neden bu kadar kilo aldınız? Diye, sorsanız daha iyi değil mi?” derim. Normal kilomuzun üzerine neden çıkıyoruz? Normal kilomuzu neden korumuyoruz? Kilolar alıyoruz, sonra da aldığımız kiloları vermeye çalışıyoruz... Kilo verme konusunda başarılı olduğumuz pek de söylenemez... İnsanlar kilo vermeye karar veriyorlar, başlıyorlar, kısa bir süre sonra da bırakıyorlar... - 155 -

Verilen kiloları tekrar geri alıyorlar. Kilo vermek için ne yapacağınızı bilmeniz, kararlı ve iradeli olmanız gerekir. Ancak bu şekilde istediğiniz kiloya gelebilirsiniz. İstediğiniz kiloya geldiğinizde, kilonuzu korumalısınız. Dikkat edin, tekrar kilo almayın! Normal kilo derken, ideal kilo bana göre, boyla aynı olan kilodur. Yani, boyu 1.75 m. olan birinin, 75 kilo olması iyidir. (+ - ) 5 kilo olabilir. Boyu 1.75 m. ve 75 kilo olan birinin, Vücut Kitle İndeksi: 24.49, bu değer normaldir. Boyları 1.5 - 2.0 Metre arasında değişen insanların kiloları, boyları ile aynı olduğunda: Örnek:1.50 m. boy, 50 kilo ağırlık. 2.0 m boy, 100 kilo ağırlık. Arasındaki, Vücut Kitle İndeksi değerleri : 22.22 - 25.00 arasında kalır. Bu değerler normal değerlerdir. 1.65 metre boyundaki bir bayanın 65 kilo olması iyidir. Bu boy ve kilonun, Vücut Kitle İndeksi: 23.87 Bu değer, bir bayan için normal değerdir. Bu değer bay için de normal bir değerdir. Oysa, gerçek böyle midir? Bayanların, belli bir yaştan sonraki kiloları normalin çok üzerindedir!.. 1.65 m boyundaki bir bayan, 75 - 90 kiloya kadar çıkabilir!.. 1.65 m boyunda ve 90 kilodaki bir bayanın, kilo vererek 65 kiloya gelmesi bayan için süper olur. - 156 -

Televizyonda sağlık proğramına çıkan bayanların çok kilolu olduğunu görüyorum. Bayanlar için bazı konuları yazmak istiyorum: Bayanlar, sağlık konusu anlatıldığında dinlemeyi genelde istemezler. Dinleseler de söyleneni yapmak konusunda istekli değiller. Bayanların kilo almalarının nedeni: Bayanlar buğday ürünlerini çok tüketirler. Şeker tüketimleri fazladır. Ekmek, pasta, börek, çörek, kek, kola şekere birer örnektir. Bayanlar biliyorum, sizlerin işi zor. Evdesiniz, iş yapıyorsunuz, canınız sıkılıyor, bir şeyler yemek istiyorsunuz. Evde ekmek mutlaka oluyor ve sizlerde ekmek yiyorsunuz. Ekmek yediğiniz anda artık kendinizi tutamazsınız! Ekmek kan şekerinizin yükselmesine neden olur. Kan şekeriniz yükselince, kandaki insülin seviyeniz yükselir. Kandaki yükselen insülin, kan şekerinizi düşürür. Kan şekeriniz düşünce, tekrar acıkırsınız. Acıkınca, tekrar yemek ihtiyacı duyarsınız. Acıktıkça yersiniz. Yedikçe acıkırsınız. Buna bağlı olarak kilo alırsınız. Kilo almamak ve kilo vermek için ne yapmalısınız? Hamur işlerini bırakın: Ekmek, pasta, börek, çörek, yufka gibi buğday ürünlerini yemeyin! Süt ürünlerini bırakın! Sebze yiyerek kilo verebilirsiniz! Kırmızı biber, lahana salatası, salata sizleri tok tutar. Zeytin, açlık hissini bastırır! - 157 -

Ve siz zayıflarsınız! Salata + Sebze yemekleri, kilo vermeniz için yeterli olur. Kış günlerinde yaptığınız salatayı ısıtarak da yiyebilirsiniz. Bayanlar, şeker ve asit tüketmezseniz kilo almazsınız, kilo almış olsanız bile şeker ve asiti bırakırsanız istediğiniz kiloya gelebilirsiniz. İnanın! Yapın! Kilo verin! Daha genç görünün! İsterseniz yapabilirsiniz! Guatr Her ne kadar iyot eksikliğinden oluşuyor, denilse de çocukken yeterli gıda alamama, ekmek, şeker ve asit alımının fazlalığı guatr’a neden olabilir. Gerçek yiyecekleri, deniz balıklarını, tüketmek, guatr’ın ilerlemesini durdurabilir. Hatta geriletebilir. Vücudunuza bu şansı vermek sizin elinizde!.. Kalp ve damar hastalığı Aşağıdakiler kalbin düşmanlarıdır. 1.Stres. 2.Asitli kan. 3.Yüksek kolesterol. 4.Kalsiyum skorunun yüksekliği. 5.Sigara. 6.Alkol. 7.Kaliteli yağ eksikliği. Stresimiz arttıkça vucudumuz kendini korumak için kötü salgılar adrenalin, kortizol üretir. Bu salgılar neticesinde vucudumuz şekerlenir. - 158 -

Şekerin bir kısmı yağa, bir kısmı da alkole, sonra da asitlere dönüşür. “Keskin sirke küpüne zarar verir!” misali strese girdikçe asitleniriz. “Bu hayat şartlarında stresten nasıl kurtulabiliriz?” diye sorabilirsiniz. “Bir yolunu bulun, stresten kurtulun!” “Bahane aramayın!” Ben de sizinle aynı toplumda yaşıyorum... Merak etmeyin stresli olan sadece siz değilsiniz... Zengini, fakiri, okumuşu, okumayanı, kadını, erkeği, genci, yaşlısı, herkes stresli... Hayat çok kısa, ve bir anda geliyor geçiyor, farkında bile olamıyoruz. Kalbinizin en büyük düşmanı olan stresinizi yenmenin yollarını bulun. Stresinizi yenmek için güçlü olun. 101 yaşındaki Bay’a soruyorum: “Bir rahatsızlığınız varmı?” “Çok şükür bir rahatsızlığım yok!” “101 yaşınıza nasıl geldiniz, anlatabilir misiniz?” “Hiç farkında değilim, yıllar nasıl geçmiş, nasıl 101 yaşına gelmişim bilmiyorum.” Yıllar, işte böyle hızla geçer, farkında olmayız!... Eskilerin dediği gibi “bin düşünce beş kuruş borç ödemez!..” O nedenle stresten kurtulmanın yollarına bakın... Strese girince asitleniriz!.. Asitlenince vde organlarımız bu asitlerden zarar görür. - 159 -

Kanımız asitlendikçe, karaciğerimiz, vucudu asitlikten kurtarmak için LDL kolesterol üretir. LDL nin yükselmesi, damarların daralmasına, daha sonra ise tıkanmasına neden olur... Alkali beslenerek kanı asitlikten korumak, kaliteli yağ almak, damarları ve kalbi korur. Modern tıp sağolsun, kandaki birçok maddenin tahlilini yapıyor. Asitli kanda belki de henüz tahlili yapılamayan başka değerler de olabilir!.. Tahlili yapılamayan bu değerler ise kalp ve damarlara zarar verebilir!.. Topraktan ve sudan gelmeyen yiyeceklerden uzak durmak, bunun yerine topraktan ve sudan gelen, taze sebze, meyve, bakliyat, yağlı kuruyemiş tüketmek damarlar ve kalbi korur... İdeal kan PH değeri, 7.365 düzeyinde olmalıdır. Kan PH’ larınıza baktırabilirsiniz. Kan PH değerlerinizin 7.1-7.2 arasında olacağını tahmin ediyorum. Kan PH değerlerinin düşmesinin nedeni, asitleri ve şekerleri çok tüketiyoruz. 18.04.2006 tarihinde kanımın PH değeri: 7.14. Bu değer, olması gerekenin altında. Tahlilden önce kan PH değerimin normalin altında çıkacağını tahmin etmiştim. Yanılmamışım! Gerçekten düşündüğüm gibi kan PH değerim normalin altında oldu. Şekerli ve asitli yiyecekler, kan PH değerinizi düşürebilir! Türk halkının kolesterol seviyesinin yüksek olduğu söylenir!!! - 160 -

Görüştüğüm bir çok kişi kolesterollerinin yüksek olduğunu söylüyor. Kolesterollerini düşürmek için kolesterol hapları kullanıyorlar. Hapların kendilerini rahatsız ettiğini ifade ediyorlar! Kolesterollerimizin yüksek olmasının sebebi aldığımız asitlerden kaynaklanıyor! En güçlü asit kaynağımız ve sofralarımızdan eksik etmediğimiz yoğurt, peynir, ayran, mangalda pişen etler, şekerler, tatlılar!.. Mangalda ve yağda kavurma şeklinde pişen etler asitlenmeye neden olur. Bu şekilde pişirilen etler, kolesterol yükselmesine neden olabilir. İçimizden biri, Bay 30 yaşlarında anlatıyor: “Bizim ailede kalp hastalığı var!” “Ailede hiç kimse 40 yaşına gelemiyor, erkenden kalp krizinden ölüyor!” “Babam 40 yaşına gelmeden ölmüş!” “Dedem 38 yaşında kalp krizinden ölmüş!” “Dedem et yemeyi çok severmiş. Bir defasında dedem, gece saat 11’de et yemek istemiş. Dedem hiç üşenmemiş, gece saat 11’ de kalkmış evdeki keçiyi kesmiş, bir güzel kavurma yapmış, yemiş ve öyle yatmış!..” Yoğurdun PH değeri: 3.5 - 4.5 , peynirin PH değeri: 4.5 6 arasında değişmekte! Biz asit aldıkça, karaciğerimiz, vücudumuzu asitlikten kurtarmak için LDL üretir. Bu nedenle kanımızda LDL ve kolestrolümüz artar! - 161 -

Kolesterolümüzü ideal seviyesine getirebilirsek kalp damar sağlığımız iyi olur. Şeker tüketimimiz çok fazla, bunun sonucunda trigliseridimiz yükseliyor! Aldığımız şekerlerin bir kısmı yağa bir kısmı ise alkole dönüşür. Alkol daha sonra asite dönüşür. Kanda asit artınca, vücut bu defa asitlikten kurtulmak için kolesterol LDL üretir. LDL yüksekliği damarların tıkanmasına neden olur. Her türlü tatlı, çay şekeri, özellikle beyaz ekmek, makarna, pasta aldığımız şekerlere birer örnektir. Alkol de trigliserid yükselmesine neden olur. Sigaranın ve alkolün zararlarını söylemeye zaten gerek yok! Her yerde bunlar söyleniyor! Sigara paketlerinin üzerinde zararları yazılıyor! Kimin umurunda!!! Sigara içmeye devam!!! İşlenmemiş kaliteli yağları biliyorsunuz, kalp ve damar sağlığınız için bu yağları almayı ihmal etmeyin!!! Burada aklıma gelmişken söyleyeyim: Bunları yazdığımda insanlar değişecekler mi? Hiç sanmıyorum!.. Değişecek olsalardı sigara paketlerinin üzerlerinde sigaranın zararları konusunda, çokça uyarıcı yazılar var. Uyarıcı yazılardan sonra, sigarayı bırakabilirlerdi. Bu uyarıcı yazılardan etkilenen var mı? Etkilenmiyorlar! - 162 -

Sigara içmeye devam ediyorlar. İçimizden biri Bay, bana: “Eşim şeker hastası, Ona tavsiyelerde bulunabilir misin?” diye sordu. Ben de: “Neden olmasın, tabiki konuşurum.” dedim. Bize geldiler. Onlarla şeker hastalığı ve sağlıklı yemek yapma konusunda konuştuk. Daha sonra biz onlara gittik. Bayan beni tekrar görünce, bana aşağıdaki sözü söyledi. “Sizin söylediklerinizden çok etkilendim! Fakat, 24 saat sürdü!” “Yeniden eski alışkanlıklarıma döndüm.” Doğruları öğrenin! Yanlışlarınızı bırakın! İradeli olun! Eski alışkanlıklarınıza geri dönmeyin!!! “İyi de, siz insanların değişmeyeceğini söylemenize rağmen niye bu kitabı yazdınız?” Anlatayım: 1. Öğrendiğim bilgilerin beni rahatsız etmesi, bende kalmaması, insanların bunları öğrenmesini faydalanmasını istemiş olmam. 2. Hastalıklarımdan dolayı çok acı çektim. Benim gibi acı çeken insanlara yardımcı olmak istedim. 3. Bir insanın bile bunları uygulayarak iyileşebileceği düşüncesinin beni mutlu etmesi. 4. Söylediklerimi yaparak iyileşen birinin: “Abi sen sosyal sorumluluk altına girmişsin, öğrendiklerini yaz da insanlar faydalansın!”demesi.

- 163 -

Kolesterol Çağımızın söylemi, sözcüğü, başbelası, korkusu adına kitaplar yazılan, kanda olması gereken bir değer. İnsan kolesterolden neden korkar? Bilmediğinden korkar! Kolesterolden korkumuz bilmediğimizden kaynaklanıyor. Kolesterolümüz neden yükselir, bunu bilirsek korkumuz kalmaz. Kanımızdaki kolesterolun %20’si yiyeceklerimizden. %80 kısmını ise bedenimiz, yani karaciğerimiz yapıyor. -Tıp bu şekilde izah ediyor!Bedenimiz neden kolesterol yapıyor? Çünkü asit yiyor, asit içiyoruz. Kanımız asitlenince, bedenimiz dengeleri sağlamak için kötü kolesterol, -LDL- yapıyor. Biz asit alıyoruz! Bedenimiz, damarları, organları, asitten korumak için kolesterol üretiyor! Bu şekilde kolesterolümüz yükseliyor! Kolesterol yükselince haplar alınıyor. Hap alanlar, aldıkları haplardan dolayı rahatsız olduklarını söylüyorlar. Asit almayı bırakın, kolesterol seviyenizin kısa bir süre sonra normale döndüğünü görürsünüz. Yapın! Görün! İnsanın hayatında birkaç ayın ne önemi var? Bu birkaç ay içinde sevdiğiniz asitleri bırakın, kolesterolünüzü düşürün, normal hale getirin. Televizyonda kolesterol konusunda iki uzman tartışıyor. Uzmanın Bir’i, “Kolesterol ilaçlarını almaya gerek yok!” diyor. - 164 -

Diğeri ise “Kolesterol hapları mutlaka alınmalı!” diyor. Kolesterol hapı alanlar, “hapların kendilerini rahatsız ettiğini!” söylüyorlar. Kolesterol hapı almayanların ise kolesterolleri yükseliyor. “Kolesterol haplarını almayın!” diyen uzman, kolesterolleri yükselenler için bir çözüm yolu söylemiyor. Tamam, bu insanlar kolesterol hapları almasınlar, ama yükselen kolesterolleri için ne yapsınlar? Bu sorunun cevabı verilmelidir!.. Cevabını veriyorum: Kolesterolü yüksek olanlar, asitli ve şekerli yiyecekleri yemeyi bıraksınlar, kolesterolleri kısa bir süre içinde düşecektir. İnsanların beden yapıları farklıdır. Bu nedenle, her vücut, kendi kolesterol seviyesini, kendi belirler. Herkesin kolesterolü aynı sevide olacak diye bir şey yoktur! Siz, HDL’nizi yükseltmeye bakın!.. Bay 53 yaşında, toplam kolesterolü, 307 Bay’a kolesterolünü düşürmesi için tavsiyelerim oldu. Bay, yapılan tavsiyeleri uygulamış. Bir süre sonra kan tahlili yaptırmış, sevinç içinde beni aradı: “Cemalettin, kolesterolüm 200’e düşmüş!..” Doktor bana: “İlaç kullanmana gerek yok!” dedi. Televizyonlarda, gazetelerde reklam yapılarak her hastalığı iyileştirebilmek adına, bir bitki veya bitki setleri tavsiye ediliyor. Bitkilerin, -taze, kuru- elbette faydaları var. - Unutmayın, iyileşmek için önce, sizi hasta eden yiyecekleri ve içecekleri bırakmalısınız!.. - 165 -

Süt ürünlerini çok tüketiyordum!.. 03.02.2005 tarihinde aniden çok kötü bir şekilde rahatsız oldum. 04.02.2005 gününe kadar hiç bir şey yiyemedim. 04.02.2005 tarihinde yaptırdığım tahlilde, açlık kan şekerim 166 mg/dl. Toplam kolesterolüm 244 mg / dl. 03.02.2005 günü rahatsızlandığımda kan şekerim kaça çıkmıştı bilemiyorum. Muhtemelen daha yüksekti.O anda, doktora, hastaneye gitmek aklıma gelmedi. O güne kadar, hiç sağlık problemim olmamıştı. Kan şekerim ve kolesterolüm neden yükselmişti? O güne kadar bu konuda hiçbir bilgim yoktu. Nereden bilebilirdim ki? Şimdi ise biliyorum, kan şekerim ve kolesterolüm neden yükselmiş!.. Neden olacak? Süt, yoğurt, peynir, ayran, kefir tüketirsen olacağı bu!!! Eşim bana, “bu kadar ayran içme, peynir, yoğurt yeme zararı olabilir!” diyordu. Ben her defasında eşime: “Yoğurt, peynir çok faydalı, bunların zararı olmaz!”diyordum!.. Aynen, sizlerin çoğunuzun söylediği gibi!!! Ayrıca, bir tanıdığımız bize kefir mayası getirdi. Kefir mayasını süte koyuyor, kefir elde ediyor ve kefir de içiyordum... Ne yaman bir yanlışlık!!! - 166 -

Bana yediklerinizi, içtiklerini söyleyin, size kan değerlerinizi söyleyeyim. Kan değerlerinizi söyleyin, size yediklerinizi, içtiklerinizi söyleyeyim. Bir insanın kan şekeri, kolesterolü neden yükselir? O insanın yediklerine, içtiklerine bakmak lazım! Farklı tarihlerde yaptırmış olduğum tahlillerde kanımdaki kolesterol seviyeleri: Total kolesterol mg/dl 244 246 148 195 210 186 174 172 205 298

LDL mg/dl

HDL mg/dl

188 91 133 149 135 123 117 126 211

46 45 47 36 39 41 64 72

Trigliserit mg/dl 52 57 61 84 70 77 58 78 79

Tarih 04.02.2005 27.05.2005 25.06.2005 09.09.2005 29.11.2005 07.01.2006 15.04.2006 08.07.2006 17.11.2006 26.02.2014

Tablo incelendiğinde 04.02.2005 tarihindeki kanımdaki kolesterol seviyesi: 244 mg/dl. Kolesterolümü düşürmek için 27.05.2005 tarihine kadar sadece salata ve sebze yemeği yedim. Buna rağmen kanımdaki kolesterol seviyesi düşmedi. Kolesterolüm, 244mg/dl’den 246mg/dl’ye yükseldi. Bunun nedenini kullandığım şeker ilacına - rosiglitazone maleate - bağlıyorum. Bu nasıl olabilir? Aldığım bu ilaç, muhtemelen kanda asit etkisi yapıyordu! - 167 -

Vücut bu asitlikten kurtulmak ve dengeleri sağlamak için kolesterol üretiyor. Sonuç, sadece sebze yememe rağmen, kolesterolüm düşmüyor, tam tersi yükseliyor. Bu dönemde, bende müthiş stres ve sıkıntı var dayanmak gerçekten zor. Doktora - endokrinoloji uzmanı - gittim: “Stres ve sıkıntı içindeyim, bana ilaç tavsiye eder misiniz?” diye doktora sordum. Bazı doktorlar hastalarını dinlemezler, kendi söyledikleri doğrudur! “Hekim, aynı şekilde hasta değilse, hastanın çektiği acıyı anlayamaz!” Doktorun bana tavsiyesi: “İlaca gerek yok! Sen kafana çok takıyorsun, gez dolaş hava güzel!” dedi. Doktor, “beni, benden daha iyi biliyor!” Ziraat mühendisiyim ve işim gereği açık havada, güzel yerlerde geziyorum. Seyahat ediyorum. Bu konuda sıkıntı yok. Kafama da hiçbir şeyi takmıyorum, rahatsızım, acı çekiyorum ve iyileşmek istiyorum… İçimden doktora: “Sizden bana fayda yok!”dedim. Açık havada gezerken bile aniden stres, sıkıntı oluyor, dayanmak gerçekten güç. Neyse, başka bir doktora - dahiliye uzmanı - gittim. - 168 -

Dahiliye uzmanı doktorumla konuştum, yeniden kan tahlili yaptırdım. 27.05.2005 tarihinde yaptırdığım kan tahlili sonuçları: LDL seviyesi 188 mg/dl Total kolesterol 246 mg/dl Bu değerler yüksek değerlerdi. Doktora: “Kolesterolümü düşürmek için ilaç kullanacağım, çünkü yaklaşık 4 ay içinde, sebze dışında bir şey yemedim, yine de kolesterolüm düşmedi.” dedim. Bunun üzerine doktorum bana, “İlaç kullanabilirsin! Kullan bakalım!” dedi. Bazı doktorlar, hastalarının söylediklerine itiraz etmezler. “Hasta söylüyorsa, doğru söylüyor!” mantığı ile hastalarına yardımcı olurlar. Hastalarını psikolojik olarak rahatlatırlar. Bu doktorlar, yardımsever ve alçak gönüllü insanlardır. Doktorumla kararlaştırdığımız, “atorvastatin” -10 mg - etkili maddeli kolesterol ilacını bir ay kullandım. “Atorvastatin” etkili maddeli kolesterol ilacını kullanırken, “rosiglitazone maleate” etkili maddeli kan şeker düşürücü ilacını almayı bıraktım. Tabloda görüldüğü gibi total kolesterolüm, bir ay içinde, 27.05.2005 tarihinden 25.06.2005 tarihine kadar 246mg/dl dan >>> 148 mg/dl’ye, LDL ise 188 mg/dl den >>> 91mg/dl’ye geriledi. Kolesterol düşürücü ilaca başladığımdan yaklaşık beş gün sonra, bende stres sıkıntı kalmadı. Stres ve sıkıntının nedenini kanımdaki kolesterol ve LDL nin yüksek olmasına bağlıyorum!.. - 169 -

25.06.2005 tarihinden sonra kolesterol ilacını almayı bıraktım. Kolesterolüm 29.11.2005 tarihinde 210 mg/dl kadar çıktı. Dikkat eder, şeker ve asitleri bırakır, alkali beslenirseniz kolesterolünüz hap almadan, kendiliğinden düşüyor!.. 18.07.2006 tarihinde kanımdaki total kolesterolüm ilaç almadan 172 mg/dl kadar düşmüş. Kolesterol ilaçları kolesterolünüzü düşürebilir. Fakat, vücut kolesterol ilaçlarından dolayı kendi dengelerini oluşturamaz. Bu nedenle, vücudun doğal dengesi bozulur. Vücudun doğal dengeleri bozulunca, bu defa rahatsızlıklar ortaya çıkar. Kolesterol ilaçları alan insanlarda, rahatsızlıkların ortaya çıkmasının sebebi budur. Biz, şeker ve asit aldıkça, vücut dengeleri sağlamak ve vücudu asitlikten koruyabilmek için kolesterol üretir. O halde? Asitli ve şekerli yiyecek, içecekleri bıraktığımızda kolesterol problemimiz kalmıyor. Vücudun kolesterol dengesi kendiliğinden normal hale geliyor. En son yapılan iki kan tahlillerimdeki, Total kolesterol / HDL ve LDL / HDL oranlarına bakalım: Total / HDL 172/41 = 4.195 > 4 205/64 = 3.203 < 4

LD / HDL 117/41= 2.853 > 2 126/64= 1.968 < 2

Tarih Tarih: 18.07.2006 Tarih: 17.11.2006

Oranlara bakarak, yorum yapacak olursak: Hangi kolesterol daha iyi? 172 mi? 205 mi? - 170 -

205 kolesterol daha iyi, çünkü, kandaki HDL miktarı daha yüksek. Buna bağlı olarak, Total Kolesterol / HDL ve LDL / HDL oranları daha düşük!.. Sadece, toplam kolesterola bakarak karar verme yerine, HDL ve LDL miktarlarına da bakarak karar vermenin daha doğru olacağı görüşündeyim. Kanınızdaki HDL miktarını artırın!!! Televizyonlarda sıkça sağlık proğramları yapılıyor. Yine böyle bir programda konuşan uzmana soruluyor: “Kandaki HDL’yi nasıl yükseltebiliriz?” Uzmanın cevabı: “Henüz hapı çıkmadı!” Hapa gerek yok! Kuruyemişler ve zeytin kandaki HDL’yi yükseltir. Benim kanımdaki HDL 36’dan 72’ye yükseldi. Sizin kanınızdaki HDL niye yükselmesin? Siz de kanınızdaki HDL’nizi yükseltebilirsiniz. Kanımdaki iyi kolesterol (HDL) nasıl oldu da: 36 mg/dl’den - 07.01.2006 - 64 mg/dl’e yükseldi? -17.11.2006Söyleyeyim: Yerfıstığı!!! Evet, yerfıstığı kandaki HDL’yi artırıyor. Yerfıstığını kavrulmuş, kaynatılmış olarak yiyebilirsiniz. Bazılarımız, “yerfıstığı bende alerji yapıyor!” derler. Alerjinin yerfıstığından kaynaklandığını düşünmüyorum. - 171 -

Yerfıstığı nemli ortamlarda kalırsa, fungus (mantar) aflatoksin oluşur. Yerfıstığındaki aflatoksinden dolayı alerji yaşayabilirsiniz. Temiz yerfıstığı bulun. Yerfıstığı temiz olmalı, kabuk içi renk değiştirmemeli. Yerfıstığının içi karışık renk olmamalı. Yerfıstığı üreticileri; “Fıstıkları iyi kurutun, mümkün olduğunca nemli ortamlarda saklamayın!” İyi kurutulmuş yerfıstıklarını kuru depolarda muhafaza ediniz. Taze yerfıstığını kabuklu alırsanız, tencerede suda kaynatıp yiyebilirsiniz. Fırında pişirip yiyebilirsiniz. Fırında pişirirken çok bekletmeyin, yerfıstığı hemen yanabilir. Bunların dışında kuruyemişçilerden çiğ veya kavrulmuş olarak alabilirsiniz. Kuruyemişçilerden aldığınız çiğ yerfıstıklarını kaynatarak da yiyebilirsiniz. Tercih sizin! Yerfıstığı yemeyi eksik etmeyin kanınızdaki HDL’yi yükseltin. Damarlarınız tıkanmasın. Ne ölçüde yemeliyiz diye sorabilirsiniz. 100gr. yerfıstığında yaklaşık 550-600 kalori var. Beden yapınıza göre yiyeceğiniz miktarı siz belirleyebilirsiniz. Yerfıstığı iştahı kesiyor, fazla yiyemiyorsunuz. Yerfıstığında karbonhidrat, yağ, protein, mineral ve lif vardır. Yerfıstığı bedenin ihtiyaç duyduğu birçok besini barındırır. Yerfıstığının yanında, badem, ceviz, fındık, fıstık, kabak çekirdeği, ayçekirdeği, avokado, zeytin, susam, keten tohumu - 172 -

gibi yağlı yiyeceklerinde HDL’yi yükselteceğine inanıyorum. Yağlı kuruyemişleri kaynatarak da yiyebilirsiniz. Yukarıdaki yapılan yorumlar, 2006 yılına kadar olan tahlil sonuçlarına dayanılarak yapıldı. 2014 yılında yapılan kan tahlillerinde Toplam kolesterol ve LDL seviyeleri yüksek görülüyor. Bunun nedeni yeteri kadar dikkat etmememdir. Kandaki şeker ve asit oranının yükselmesine bağlı olarak, Total kolesterol ve LDL oranları da artıyor. Bu nedenle kan şekerinizi mutlaka 100’ün altında tutmaya çalışın. Bu işin şakası yok, eğer bir rahatsızlığınız varsa sürekli dikkat etmeniz gerekir. Yaşam biçiminizi kesinlikle değiştirmenizde fayda var. 2014 yılında kanımdaki HDL oranı yükselmiş, 72 mg/dl olmuş. 2016 yılında kandaki HDL’ yi yükselten “yerfıstığı” demiştim. 2014 yılında kanımdaki HDL’nin 72’ye yükselmesini “zeytin”e bağlıyorum. Bu dönemde yeşil ve siyah zeytin tüketimim iyiydi. Yerfıstığı, zeytin gibi yağlı yiyecekler, kandaki HDL’ yi yükseltiyor. Haydi durmayın! HDL’nizi yükseltin! Trigliserit Şeker hastalarında trigliserit miktarının yüksek olduğu söylenir. Benim kanımda ise trigliserit miktarı düşük, buna rağmen kan şekerim yükseliyor. - 173 -

Acaba, kanda trigliserit oranı düşük olunca, vücut şeker üretiyor ve ürettiği şekeri kullanamıyor mu? Ürettiği şekeri kullanamayınca kan şekeri yüksek mi seyrediyor? Kan tahlillerimi yazdığım yukarıdaki tablo incelendiğinde farklı tarihlerde yaptırmış olduğum tahlillerde, kanımdaki trigliserid miktarları: 52 – 84 mg/dl arasında değiştiği görülmektedir. Bunun nedeni olarak, karbonhidratları çok az, ya da yeteri kadar almamamdan kaynaklandığını düşünüyorum. Vücut, kanda asit fazla, şeker az olduğunda dengeleri sağlamak için şeker üretir. Sonra, bu şekeri kullanamaz ve şeker hastası olursunuz. Ben karbonhidratları az, çoğu zaman da yemiyordum. Oysa süt ve süt ürünlerini çok tüketiyordum. Kanım asitleniyordu. Buna bağlı olarak kolesterolüm yükseliyordu. Göz çevrelerim ve yüzüm siyahlaşıyordu. Vücudum süt ürünlerinden kaynaklanan asitten dolayı gerçek şekere ihtiyaç duyuyordu. Ben, gerçek şeker yemeyince vücudum şeker üretiyordu. Günün birinde, 04.02.2005 günü gece aniden korkunç acılarla uyandım. Sabahın saat 01’i. Seyahatteyim aklıma doktora, hastaneye gitmek gelmedi. Acılarımın neden kaynaklandığını bilmiyordum. Sonra anladım ki, vücudum şekere ihtiyaç duyduğundan, aşırı derecede şeker üretmiş! Tip 1 şeker hastalığının da bu şekilde ortaya çıktığını düşünüyorum. - 174 -

Çocuklar, sürekli şekerli ve asitli uydurulmuş yiyecekler yediğinde, pankreasları zarar görebiliyor. Pankreası zarar gören çocuklarda, Tip 1 şeker hastalığı ortaya çıkıyor. Anneler, babalar, çocuklarınızı bu tür yiyeceklerden uzak tutun. Çocuklarınızı hastalıklara karşı koruyun!.. Unutmayın! Şeker hastaları ayakta gezen bir ölüdür. Cemalettin Aşır Allah, herkesi diyabet - şeker hastası - yapsın! Aramızdan biri Yukarıdaki söz, 64 yaşında ve 30 yıldır şeker hastası olan bir Bay’a ait. Baya sordum: “Neden böyle söylüyorsunuz?” Çünkü, “Diyabetim sayesinde hayatım düzene girdi!” dedi. “Yememe içmeme dikkat ediyorum, spor yapıyorum.” “Ve iyiyim.” “Çok güzel, ilaç, insülin kullanıyor musunuz?” “Evet, kullanıyorum.” İlaç ve insüline bağlı bir yaşam, insana ızdırap verir. Ben ise sizlere: “Önceden önleminizi alın, doğruları yiyin için, hasta olmayın. Hayatın keyfini çıkarın, sağlıklı olun, hapa, insüline ihtiyacınız olmasın!” diyorum. 30 yıldır şeker hastası olan bu Bay da, “yoğurdu çok tükettiğini” beyan etti. Vücudunuzu asitleştirmeyin, alkali tutun!.. - 175 -

Karbonhidrat, şeker, alkol ve tatlıyı çok tüketen insanların trigliseridleri yüksek olur!.. Bu insanlar daha sonra, kanlarındaki trigliserit yüksekliğinden dolayı şeker hastası olabilirler! Bay 57 yaşlarında: “Benim trigliseridim 1000 mg/dl!” dedi. “Şaka mı yapıyorsunuz?” “Hayır, doğru söylüyorum, gerçekten 1000!” “Siz o zaman tatlıları çok yiyorsunuz.” “Evet çok yiyorum!” “Mecbur musunuz?” ”Yemeyin!” “Ya da çok az yiyin.!” Deyince aldığım cevap: “Gel de bunu beynime anlat, beynimi kontrol edemiyorum ki!” Evet, beyninizi kontrol edemezseniz, kanınızdaki trigiliserid yükselmesinden dolayı şeker hastası olabilirsiniz!.. Bay ile daha sonraki yaptığım görüşmelerde bana: “Kan şekerinin yükseldiğini, kan şekerini düşürmek için hap kullandığını” söyledi. Bazı yiyecekleri yemediğimi söylediğimde, insanlardan aldığım cevap: “Siz, işi beyninizde bitirmişsiniz!”oluyor. Siz de işi beyninizde bitirin, kötüleri unutun, iyilere başlayın! İçimizden birinden duydum: Akrabalarından bir Bayan şeker hastası, Bayan’ın kan şekeri 400 mg/dl civarında sevrediyormuş. Bayan. “Artık dayanamıyorum, tatlı yiyeyimde öleyim!” diyerek, bolca tatlı yemiş! Ölmeyi beklerken rahatlamış! - 176 -

Şekerini ölçmüş: 115 mg/dl. Bu değeri gören bayan elbette çok şaşırmış! Bayan: “Altı aydır tatlı yemekten usandım!” diyormuş. “Bayan zayıf mıydı?”diye sordum. “Evet zayıftı!”. Bu nasıl olabilir? Bayan muhtemelen, gerçek yiyecek – şeker - yemiyordu, daha çok hayvansal ürün tüketiyordu. Bu nedenle, vücut şekere ihtiyaç duyduğu için, sürekli şeker üretiyor, ürettiği şekeri de kullanamıyordu. Buna bağlı olarak da kandaki şeker miktarı yüksek seyrediyordu. Vücut gerçek şekeri bulunca, şekeri hücrelere soktu, kanda şeker azaldı. Vücut, - karaciğer - şeker üretmedi. Kan şekeri düştü. “Şeker hastası olanlar! Belki, siz de şeker hastası değilsiniz!” “Gerçekten mi?” “ Neye dayanarak bunu söylüyorsunuz?” C peptid değerlerinize bakarak öğrenebilirsiniz. Bay, kendisini şeker hastası olarak görüyor ve kan şekerini kontrol etmek için dikkat ediyor. Gittiği doktor, Bay’ı muayene etmiş, tahliller yaptırmış. Muayene ve tahlillerden sonra kendisini şeker hastası sanan kişiye: “Siz şeker hastası değilsiniz!” demiş. Bay, şaşırmış: “Nasıl olur, ben yıllardır kendimi şeker hastası olarak biliyorum.” Doktor: “Siz şeker hastası değilsiniz, istediğiniz yiyecekleri yiyin, sizin şekeriniz yükselmeyecek. Yükselecek olursa korkmayın, ben burdayım.” - 177 -

“Kimbilir, belki de siz de şeker hastası değilsinizdir!” Kan şekeri yüksek olanlar: Kanınızdaki C Peptid değerlerinize baktırın. C Peptid değeriniz yüksekse, sizde insülin direnci başlamıştır. İşiniz kolaydır! Gerçek yiyecekleri yemeye başladığınızda, C peptid değeriniz ve kan şekeriniz normal hale gelebilir. C Peptid değeriniz olması gerekenden daha düşük ve kan şekeriniz yüksekse, pankreasınız muhtemelen zarar görmüştür, işiniz biraz daha zor, daha fazla dikkat etmeniz gerekir. Yaptırdığım C-Peptid ve İnsülin Değerleri: Test Adı

Sonuç

Birim

ReferansAralığı

Tarih

C – Peptid

0.36

İnsülin açlık

2.50

pmol/ml

0.15 – 1.30

22.06.2006

Miu/ml

2.60 – 25.00

10.07.2006

C – Peptid

1.55

ng/ml

0.9 - 7.10

28.02.2014

Yükselen kan şekerini dengelemek için, başlangıçta C Peptid değeri yüksek seyredebilir. Biz, yanlış yiyeceklere devam ettikçe, “İnsülin direnci başlar” pankreas kan şekerini dengelemek için sürekli çalışır ve yorulur! Pankreas yorulursa, yeteri kadar çalışamaz. Pankreas yeteri kadar çalışamayınca, kandaki C Peptid değerleri düşer. C Peptid değeri düşerse kandaki insülin miktarı da düşer. Pankreas tamamen biterse, kandaki C Peptid değeri de biter. C peptid değeri bitince, kandaki insülin de biter ve bu durumda Tip1 şeker hastalığı ortaya çıkar!.. - 178 -

C peptid değerleriniz bitince dışarıdan insülin almaya başlarsınız. İnsüline bağımlı hale gelirsiniz. Yukarıdaki tahlil sonuçlarına bakıldığında, kanımdaki C peptid ve İnsülin değerlerinin alt seviyelerde olduğu görülmektedir. Ben zamanında önlem almayı bilmediğimden, kan şekerimi dengelemek için çok çalışmaktan yorulan pankreasım yeterli miktarda C peptid, insülini üretemez olmuş. C peptid azalınca, kanımdaki insülin seviyesi de alt seviyelere kadar inmiş, buna bağlı olarak, artık kan şeker değerim yüksek seyretmeye başlamış. Eğer zamanında önlem alabilirseniz, pankreasınızı korumuş olursunuz! Koruduğunuz pankreasınız normal çalışmaya başlar. Yeterli insülin üreterek o da sizi korur!.. Vücut organlarına yiğitlik olmaz!!! Organlarınızı koruyun, onlar da sizi korusun! C Peptid değeri, Tip1 şeker hastalarında daha da düşük olur veya hiç olmaz. Tip 1 şeker hastalığının, çocuklarda aniden ortaya çıktığı söylenir. Bana göre, Tip1 şeker hastalığı aniden ortaya çıkmaz. Çocuklar yanlış yediği, içtiği için “şekerli, asitli”, organları daha hızlı zarar görebilir. Neden? Çünkü, cocukların organları taze, şekerli ve asitli yiyeceklere karşı dayanıklı değil! Savunmasız! Savunmasız derken, Tip1 şeker hastalığı, vücudun bağışıklık sisteminin, pankreasın beta hücrelerini tahrip etmesiyle orta- 179 -

ya çıktığı söylenir. Buradan şu sonucu da çıkarabilir miyiz? Asitli kanda, vücuda zarar veren birtakım virüs, bakteri, fungus gibi mikrocanlılar olabilir ve bunlar pankreasa zarar verebilir. Vücudun bağışıklık sistemi bunlara karşı mücadele ederken, pankreas zarar görebilir… Tip1 şeker hastalığının kuzey ülkelerde daha fazla görüldüğü söyleniyor. Neden? Çünkü, bu ülkelerde süt ürünleri fazla tüketilir. Ben burada net olarak söylemek istiyorum: Çocukların kanı alkali olursa, çocuklar, Tip1 şeker hastası olmazlar. Tip1 şeker hastası olan çocukların, kan PH değerlerinin olması gereken değerlerin altında olduğuna inanıyorum. Anneler, babalar çocuklarınızı Tip1 şeker hastalığından koruyun!!! Çocukların organları, bu tür yiyeceklere karşı bir noktaya kadar mücadele eder. Fakat, bu mücadelesi uzun sürmez!.. Pankreas şekerlerden, asitlerden zarar görür. Günün birinde çocukların pankreasları pes eder! Zarar gören pankreas bitebilir, bu durumda aniden şeker yükselmesi ortaya çıkar. Çocuklar Tip1 şeker hastası olurlar. Çocukların şeker dengeleri aniden bozulur. Aniden dedim, fakat hastalık yavaş yavaş gelişir. Çocuklar rahatsız olurlar, ama farkında olmazlar. Farkında olmadıkları için annelerini babalarını erkenden uyaramazlar. - 180 -

Anneler, babalar da bilmedikleri için çocukları için gerekli önlemleri zamanında alamazlar. Şeker hastası olan çocukların C Peptid değerlerine bakılırsa, pankreaslarının durumları hakkında, bilgi sahibi olunabilir. Bu değerler doğrultusunda çocukların yiyeceklerinin değiştirilmesi gerekebilir... Tip1 şeker hastası olan birçok çocuğun yeniden sağlığına kavuşacağına inanıyorum. İnanmak ve yapmak, iyileşmek için gereklidir!.. Tip1 şeker hastalığı genelde çocuklarda ortaya çıkıyor. Nedenleri: Çocuklara yeteri kadar anne sütü verilmiyor. Çocukların doğumdan sonra 2 yıl anne sütüne ihtiyacı var. Tip1 şeker hastası olan çocuklar anne sütünü ya az içti, ya da içmedi.. Süt ürünleri. Yoğurt, ayran, peynir, kefir, inek sütü. Uydurulmuş her türlü şekerli, asitli, yiyecekler, içecekler. Fabrika ürünleri, dengeleri bozulmuş, katkılı, koruyuculu yiyecekler içecekler. Salam, sosis, sucuk. Hamilelik döneminde annenin kendisine iyi bakmaması olabilir. Anneler, hamilelik döneminde kendinize iyi bakın. Babalar, hamile eşinize iyi bakın. “İyi baktığınızı biliyorum, yine de söyleyeyim dedim.” Alkol, karaciğere zarar verir! (Biliyoruz!) Sigara, akciğere zarar verir! (Biliyoruz!) Süt ürünleri ve mangalda pişen yanmış etler de pankreasa zarar verir! (Bilmiyoruz!) - 181 -

O halde? Öğrenelim! Pankreasımızı koruyalım! Şeker hastası olmayalım! Çocuğu, Tip1 şeker hastası olan anneler, babalar, bir düşünün bakalım. Anneler, çocuklarınıza doğumdan sonra kendi sütünüzü ne kadar süre (ay, yıl) verdiniz? Çocuklarınıza inek sütü verdiniz mi? Çocuklarınıza inek sütü verdiyseniz, çocuğunuza kaç aylıkken inek sütü vermeye başladınız? Çocuklarınıza neler yedirdiniz, neler içirdiniz? Çocuklarınıza kendi hazırladığınız yemekleri mi, yoksa fabrika ürünlerini mi verdiniz? Çocuklarınız neden şeker hastası oldu? Bir düşünün bakalım! Anneler, babalar çalışıyorlar. İş dönüşü eve gelirken markete uğra, hazır yiyecek içecek al çocuğuna yedir. Birçoğumuz böyle yapmıyor muyuz? Bu şekilde çocuklarımız kronik hastalıklara yakalanıyor. Sonra gelsin kalitesiz bir yaşam şekli! Çocuklar hasta, anneler babalar üzgün! Önlemini baştan alsak olmaz mı? Anneler, babalar: “Bilseydiniz, çocuklarınızı hastalıklara karşı korumak için gerekli önlemleri zamanında alırdınız!” diye düşünüyorum... Hangi anne, baba çocuklarının hasta olmasını ister? Hiçbir anne, baba çocuklarının hasta olmasını istemez!.. Bırakın her türlü gerçek olmayan yiyecekleri, içecekleri!.. - 182 -

Anneler, babalar bilinçli olun!!! Çocuklarınıza, hangi yiyecek ve içecekleri almanız gerektiğini iyi bilin!.. Hem siz, hem de çocuklarınız sağlıklı olun!.. İNANIN! YAPIN! İYİLEŞİN! Karaciğer yağlanması “Alkol, karaciğer yağlanmasına neden olur!” Genel olarak böyle söylenir. Hayatında hiç alkol almamış insanların da karaciğerleri yağlanıyor! Neden? Araştıracak olursak bu insanlarda hayvansal ürünlerin, özellikle süt ürünleri tüketimlerinin, fazla olduğunu görürüz! Bu insanlar sebzeleri genelde tüketmezler!.. Veya sebzeleri çok az yerler! Karaciğerleri yağlanır! Bay 50 yaşlarında karaciğeri yağlanmış: Zirai ilaç sektöründe çalışıyor. Bay’a yiyeceklerini sorduğumda, süt ürünlerini fazla tükettiğini öğrendim. İlaçların olumsuz etkisinden kurtulmak düşüncesiyle sütü, yoğurdu fazla tüketiyor. Nedir bunlar? Asittir! Vücut asitlikten kurtulmak için kolesterol üretiyor. Sonuçta vücudun ürettiği kolesterol nedeniyle karaciğer yağlanıyor, pankreas yağlanıyor, damarlar tıkanıyor. Yanlışları bırakın! Doğruları yapın, karaciğer yağlanma probleminiz kalmaz. - 183 -

Şekerleri, asitleri bırakın bol sebze tüketin bir şeyiniz kalmaz... Eğer rahatsızlığınız varsa hiç düşünmeyin, bu kitapta yazılanları uygulayın! İyileştiğiniz takdirde, artık biliyorsunuz, kimse sizi etkileyemez! Doğruları yer içer, keyfinize bakarsınız! Tüm çabalarınıza rağmen “iyileşemedim!” diyebilirsiniz. Bu durumda, doktorlara, sağlık kuruluşlarınıza gitmenizi tavsiye ederim. Bay 33 yaşında, kendi işyerinde çalışıyor: Bay’a “Nasılsınız?”diye sordum. Bay, üzgün bir şekilde: “Abi çok kötüyüm!” “Geçmiş olsun! Neyiniz var?” “Karaciğerim yağlanmış!” “Doktora gittim, bana hap verdi.” “15 gündür hap içiyorum, daha kötü oldum!” Hastalıklar çoğu zaman teşhis edilir, fakat hastalığın nedenleri bilinmez. Hastalara iyileşmeleri için haplar verilir. Haplar iyileştirmeyebilir, bazı durumlarda hastayı daha da kötü yapabilir. Bay’a:“Karaciğer yağlanmasından kurtulmak ve iyileşmek istiyor musun?”diye sordum. “Abi sorduğun soruya bak, neden iyileşmek istemeyeyim ki?” Bunun üzerine O’na: “İçtiğin hapları çöpe at!” “Eline bir kağıt kalem al ve yediklerini, içtiklerini bir kağıda yaz.” dedim. Bay, söylediklerime şaşırdı, yine de yediklerini içtiklerini bir kağıda yazdı. - 184 -

Yazdıkları hepimizin bildiği şeyler. Çünkü, yeme, içme alışkanlıklarımız genelde aynı, ve benzer yiyecekleri listeye yazıyoruz! Bay’a, “Yedikleriniz ve içtikleriniz karaciğerinizi yağlandırıyor!” “Karaciğerinizi yağlandırmak için elinizden gelenleri hiç esirgemeden yapıyorsunuz!” dedim. Bay’ın, yedikleri, içtikleri: Sabah, tulum peyniri, ekmek. Öğlen, kebap, ayran, ekmek. Akşam, et, yoğurt, ekmek. Ona tavsiyelerim: Ayran, yoğurt ve peyniri bırakıyorsun. Mangalda pişen eti yemiyorsun. Karaciğer yağlanmasına neden olan yiyecek ve içecekleri kesinlikle bırakmalısınız. Bay’a tavsiyelerim: Sabah:Sebze yemeği. Öğlen: Salata, sebze yemeği. Akşam:Salata, sebze yemeği. Günde 3 litre su. Sebze almak için, bulunduğunuz yerlerde pazar yerlerine gidin. Bulabildiğiniz her türlü yapraklı ve yapraksız sebzeyi kullanarak salata ve yemek yapabilirsiniz. Meyankökü, kangal, marul, lahana, ıspanak, nane, maydanoz, semizotu, işlenmemiş bitki çayları, (yeşilçay, adaçayı, ıhlamur, dağçayı vb.) Bay, kendisine yaptığım tavsiyeleri babasına anlatmış ve: - 185 -

“Baba ne diyorsun?” diye sormuş. Babası oğluna: “Kaybedeceğin bir şey yok, yap!”demiş. İki ay sonra, Bay’ı tekrar gördüğümde bana sevinçle: “Abi, sen benim doktorum oldun! Ben iyileştim!” “Senin söylediklerini buraya gelen doktorlara anlattım!..” “Hiçbiri bir şey söylemedi!” Keyfi yerindeydi! Bana, “Benim birşeyim kalmadı, var mısın benimle yarışa?” dedi. “Söylediklerimi yapmışsın, iyileşmişsin, seninle yarışamam!” dedim. İki ay önce üzüntülü gördüğüm bu insanı, iki ay sonra tekrar gördüğümde: “Ben iyileştim!” diyerek sevinçle karşılaması, beni çok mutlu etti. Pankreas yağlanması, pankreas kanseri Pankreas yağlanması, pankreas kanseri, asitli yiyeceklerin çok fazla tüketilmesinden oluşur. Toplum olarak mangalda et pişirme alışkanlığımız var. Mangalda pişen etleri ise ayranla birlikte yiyoruz. Buna bağlı olarak, pankreas kanseri veya pankreas yağlanması ortaya çıkyor. Pankreas, vucudumuzdaki en alkali organımız. Pankreasın PH değeri: 8.4 olması gerekiyor. Aşırı derecede asit alımımız pankreasımıza zarar veriyor. Pankreas yağlanması, pankreas kanseri ortaya çıkıyor. Mangalda pişen etler ve yoğurt, ayran, peynir ile vücudumuzu adeta asit bombardımanına tutuyoruz! - 186 -

Kanımız asitleniyor. Asitli kan organlarımıza zarar veriyor. Hastalıklar ortaya çıkıyor. Aşağıdaki değerleri taşıdığınız taktirde, kolay kolay hasta olmazsınız!!! Kilonuz normal. Kanınız besin yönünden zengin! Kan PH değeri: > 7.365 Kan şekeri : 70 - 95 mg/dl Kolesterol normal değerlerde: Oranlar: Total kolesterol / HDL < 4, LDL / HDL < 2 olmalıdır. Tansiyonunuz, küçük(diastolik) 60-80 mmHg (6-8). Büyük (sistolik) 100-120 mmHg (10-12) aralıklarında olduğu taktirde, kolay kolay hasta olmazsınız. Bunları yazdıktan sonra aramızdan bir Bay (66 yaş) ile tanıştım. Bay’ın toplam kolesterolü 132. HDL 64. Bu şartlardaki Bay, “gut hastası!” Bay, yemeklerini pişirdikten sonra yemeklerine zeytinyağı koyuyor. “Çerez yer gibi zeytin yerim!” diyor. Zeytinyağı ve zeytin toplam kolesterolü ve LDL’yi düşürüyor! HDL’yi yükseltiyor! Bay’ın “gut hastası” olmasının nedeni: Mangalda pişen etler, sakatat ve süt ürünleri. Bay, “bu yiyecekleri sevdiğini ve çok tükettiğini” söyledi. - 187 -

İçimizden biri bayan anlatıyor: “Eşim mangalda et pişirmeyi ve yemeyi seviyor.” “Eşinizin süt ürünleri ile arası nasıl?” “Çok iyi, ayranı, yoğurdu, peyniri sever ve yer.” Eşinizin pankreası, muhtemelen bu yediklerinden dolayı zarar görmüştür. Eşinize söyleyin bunlara ara versin, bir süre bunları yemesin, içmesin!.. Bu konuşmadan az bir süre sonra, Bayan’ın eşi pankreasında meydana gelen rahatsızlıktan dolayı hastanelik olmuş. Unutmayın, vücut organlarına karşı yiğitlik olmaz! Sevdiğiniz her şeyi yiyerek sağlıklı olamazsınız! Mide gazları Yıllardır midemde gaz problemi yaşıyordum. En sonunda doktora gittim anlattım. Doktor bana: “Midenizde fıtık olabilir!” dedi. Ben ise buna inanamadım! Aklıma, ekmek yemeyi bırakmak geldi. Ekmek yemeyi bırakınca, midem rahatladı. Yıllardır boşuna rahatsızlık çekmişim! Ekmek, bizim olmazsa olmazımız! Ekmeksiz yemek yiyemeyiz! “Ekmek yemezsem doymam!” diyenlerimiz var. Ekmeğimize kimse bir şey diyemez! Ekmeğimize laf söyletmeyiz. Zaten hayatımızın kutsalı ekmektir! Tüm çalışmalar ekmek içindir! “Ekmek parası!” deyimi de buradan gelmektedir. - 188 -

Bir düşünün: “Ekmek, uydurduğumuz bir yiyecek değil mi?” Ekmek, birçoğumuzda mide, bağırsak problemine neden olmaktadır. Midemizde gaza neden olan ekmek mi? Yoksa ekmeğin içindeki maya mı? Bunu deneyerek öğrenebiliriz. Mide rahatsızlığınız geçene kadar, bir süre ekmek yemeyi bırakın. Mideniz rahatlarsa, mayasız olarak pişirilen tam buğday ekmeğini yemeyi deneyebilirsiniz. Mayasız ekmek de midenizi rahatsız ederse “kaynamış buğdayı” deneyin. Kaynamış buğday da sizi rahatsız ediyorsa, buğday yemeyi bırakabilirsiniz. Kaynatılmış, suda pişirilmiş yiyecekler kolay kolay rahatsız etmezler. Haşlanmış bir yiyecek de sizi rahatsız ediyorsa o yiyeceği unutabilirsiniz. Vücudunuzu kimse sizin kadar bilemez, deneyerek öğrenebilirsiniz. Bunun için yapmanız gereken, yiyecekleri yalnız başına yemenizdir. Ancak bu şekilde size yarayan veya yaramayan yiyecek ve içecekleri tespit ederek öğrenebilirsiniz... Ekmekle yediğiniz bir yiyeceğin sizi rahatsız ettiğini düşünebilirsiniz. Oysa size zarar veren ekmek olabilir. Süt ürünlerinden dolayı gaz problemi yaşayanlar oluyor. - 189 -

Gaz problemi yaşatan yiyecekleri, ancak yalnız başına yiyerek öğrenebilirsiniz. Midenizdeki gaz probleminden kurtulmak için, bir süre sadece, etli ve etsiz sebze yemeği ve salata yiyerek deneme yapabilirsiniz. Salata, sebze yemeği ve su yeterli olabilir. İnsanların beden yapılarında farklılık olabilir! Birine iyi gelen bir yiyecek bir başkasını rahatsız edebilir! Size iyi gelenleri ve rahatsız edenleri öğrenmek sizin elinizde… İnsanların kan grupları da yiyeceklerini ve davranış biçimlerini belirleyebiliyor. Örneğin, 0 kan grubu insanlar genellikle etçil oluyor. 0 kan grubu, et yiyince kendini daha iyi hissederken, A kan grubu olanlar, etin kendilerine rahatsızlık verdiğini söyleyebilmektedirler. 0 kan grubu insanlar bazı bitkisel ürünlerin kendilerini rahatsız ettiğini beyan ederken, A kan grubu insanlar bitkilerden genellikle rahatsız olmadıklarını bildirirler. Kan grubunuzu da göz önüne alın. Arkadaşınızla aynı yemeği yediğinizde arkadaşınız yemeğin kendisine iyi geldiğini söyleyebilir. Aynı yemekten siz ise rahatsız olmuş olabilirsiniz.Bu durumda kendi kendinize sorabilirsiniz “aynı yiyecekten arkadaşım kendini iyi hissederken ben niye rahatsız oldum?” Böyle bir durumda arkadaşınızla sizin kan grubunuz farklı olabilir. Buradan işletme sahiplerine ve yöneticilere de seslenmek istiyorum. Dört ayrı kan grubu var: 0 - A - B - AB. - 190 -

İnsanlar kan gruplarına göre farklı davranışlarda bulunuyorlar. Bir kan grubundan beklenen bir hareketi, diğer kan grubundan beklerseniz yanılırsınız. Kan gruplarına göre benim kendi gözlemlerim: 0 kan grubu: Cesaretli, hırslı, hızlı, hareketli, dobra, dışa dönük, saldırgan olmalarına karşılık, içten, güleryüzlü, kendinden emin ve çok canlı gülüyorlar. Ticarette en başarılı kan grubu diyebilirim. Çünkü, zorluk derecesi yüksek olan işlerin üstesinden gelmeyi iyi biliyorlar. Hırslı ve cesaretli olmalarından dolayı risk almayı seviyorlar… Liderlik özelliği taşıyorlar. B kan grubu: Cesaretli, sakin, düşünerek karar verirler. 0 kan grubuna yakın davranışları var, fakat onlar kadar risk almayı sevmezler. AB kan grubu: Bu kan grubu, dominantlık durumuna göre A veya B kan grubu gibi davranış sergileyebilirler. A kan grubu: Sakin, stresli, uyumlu, hassas, çekingen, sıkıntıları direk söyleme yerine içlerine atabilirler. Risk almayı genellikle istemezler. Görev adamıdırlar. Zorluk derecesi yüksek olan işlerde sıkıntı yaşayabilirler. Sıkıntılar nedeniyle erken yaşta hasta olabilirler. Kan grupları, bayan, bay fark etmiyor. Aynı kan grubundaki bayanlar ve baylar genelde ortak davranış sergiliyorlar. - 191 -

Burçlarına göre insanları değerlendiriyorlar. Burçlarla hiç ilgilenmedim. Burçlarla ilgili bilgim yok. Yalnız, 12 ayrı burçtan insanları alın, hepsinin kan grubu aynı olsun. Birbirlerine benzer davranışları olduğunu göreceksiniz. Kan grublarına göre insanların davranışları ile ilgili daha geniş araştırma yapmakta fayda var. Çölyak Çölyak hastalığı, buğdaydaki glutenden kaynaklandığı söylenir. Çölyak hastalarına da önereceğim bir ekmek yapma formülü var. Faydası olabilir. Bu şekilde yapılan ekmekten ben rahatsız olmadım. Buğdayı alın yıkayın. 2 gün veya tam yumuşayıncaya kadar suda kalsın. Buğday bu süre içinde çimlenir. Çimlenmesini göremezsiniz. Suda yumuşayan çimlenen buğdayı alın. Mikserden geçirin, hamur olsun. Hamurun içine, hiçbir şey ilave edilmiyor hiç bir şey çıkarılmıyor. Yüzde yüz tam buğday hamuru. Hamuru, fırının tepsisine koyun, 1-2 cm. yüksekliğinde yayın. Fırında pişirin. Yüzde yüz tam buğday ekmeği. Sac üzerinde veya bir tava içerisinde de pişirebilirsiniz. Bu ekmeği, “tam buğday ekmeği” diye satılanlarla bir kıyaslayın. Aradaki farkı görün! - 192 -

Pişen ekmeği buzdolabında saklayabilirsiniz. Buzdolabında bekledikçe tadı daha da güzel oluyor. Ekmeği kıvamında yapabilirseniz, beğeneceksiniz. Bu ekmeği yalnız başına yiyerek, sonra da yemeklerle birlikte yiyerek size zarar veriyor mu, vermiyor mu deneyerek öğrenebilirsiniz. Önce bir sadesini yaptıktan sonra, hamurun içine baharat, zeytin, biber vb. lerini ilave ederek, yaratıcı yönünüzü keşfedebilirsiniz. Bu yöntemle pişirdiğiniz ekmek te sizi rahatsız ediyorsa buğdayı kaynatarak yiyebilirsiniz. Kaynamış buğdayı yalnız başına yiyin, rahatsız olmazsanız mesele yok, buğday yiyebilirsiniz yemeklerinizin içine, buğday koyabilirsiniz. Eğer kaynamış buğday da size iyi gelmiyorsa, rahatsız oluyorsanız, artık uzatmanın bir gereği yok! Demek ki buğday size göre bir yiyecek değil. “Buğdayı unutun gitsin!” Gerçek gıdalarla farklı yöntemler uygulayarak çok güzel yemekler yapabilirsiniz... Yaptığınız yemeklerin tarifini insanlara siz söyleyin… Reflü Farklı yiyecekleri karıştırarak yemeyin! Tek yemek yiyin. Yemeklerinizin yanında ekmek ve yoğurt yemeyin, ayran içmeyin! Sebze et karışımı yemekler yapabilirsiniz. Yiyeceklerinizi tek olarak olarak yediğinizde size kötü ve iyi gelenleri tespit edebilirsiniz. - 193 -

Gastrit, Ülser İyileşene kadar ilaçlarınızı alın. Fakat yiyeceklerinizi kesinlikle değiştirmelisiniz. Alkol alıyorsanız bırakmalısınız. Yanlış yiyecekleri bırakır, doğru yiyeceklere başlarsanız iyileştiğinizi göreceksiniz. Bir yemek yarışmasındayım. Bayanlar yaptıkları yemekleri masaların üzerine koymuşlar, jürinin kendilerini çağırmasını bekliyorlar. Bayanlara soruyorum: Hangi malzemeleri kullandınız, yemeğinizi nasıl pişirdiniz? Bayanlar anlatıyorlar: Kullanılan malzemeleri ve pişirme yöntemlerini öğreniyorum ve, “teşekkür ederim.” diyerek diğerlerine soruyorum. Bayanlardan biri bana sordu: “Siz gurme misiniz?” “Hayır, ben gurme değilim, onlar yemeklerin tadına bakarlar.” “Ben, önce, yemekte kullanılan malzemelere, pişirme yöntemine ve tadına bakarım.” Bayanlardan biri kullandığı malzemeleri ve yemeğinin pişirme yöntemini anlattı. Bayan’a, “bana göre sizin yaptığınız yemek birinci sırada” dedim. Çünkü bayan, sebzeleri ve eti doğal olarak almış, yemeğinde sızma zeytinyağı kullanmıştı. Yemeği tattım, tadını beğendim. Yemeğin tadı, lezzetli ve hafifti. Rahatsız etmedi! Hazırlanan yemeklerde kullanılan malzemeler doğal, taze olmalı, yemeğin tadı lezzetli olmalı, yemeği yedikten sonra şişkinlik, hazımsızlık, yanma, sıkıntı ve uyku basması gibi olumsuzluklar yaşanmamalı. - 194 -

Yenilen yemeklerden sonra kendinizi enerjik hissedebilmelisiniz! “Dünyada hangi canlı, insan gibi yemek yer? “Sadece insanlar, insan gibi yemek yer!” Çok yiyen insanlara: “Sığır gibi yiyor!” derler. Teşbihte hata olmaz, fakat yanlış bir benzetme! Sığırların nasıl beslendiklerine dikkat ettiniz mi? Sığırlar, sadece bitkilerle besleniyorlar! Biz insanların yiyecekleri ise çeşitli! Uyduruyoruz, yiyoruz! Yiyoruz, uyduruyoruz! İnsanlar, sığır gibi yeseler, mide hastalıklarına yakalanmazlar, hasta olmazlar. Şekerleri, kolesterolleri, tansiyonları yükselmez.. Bir akşam yemeğimize bakalım: Biliyorum, birçoğumuzun gelir durumu bu şekilde yemeye müsait değil. Geliri az olanlar, üzülmeyin, siz az yemekle daha sağlıklı olursunuz! “Ben yiyeyim, öleyim!” demeyin. Yemekte başlangıç olarak: Peynir, yoğurt, tereyağ, taze pide, ekmek ve çeşitli mezeler. Ara sıcak olarak peynirli pide, lahmacun, içli köfte. Ana yemek olarak da kebap. Kebabın yanında içilen ayran, alkol, cola. Yemekten sonra meyve, tatlı, dondurma. Bu ne ya? Kıtlıktan mı çıktınız? Vakit geç olunca, işkembe çorbası. Zavallı mide, zavallı vücut ne yapsın? - 195 -

Midemize, vücudumuza ihanet ediyoruz. Genetik yapılarımıza göre hastalanıyoruz. Sonra, sağlık kuruluşlarına ve eczanelere koşuyoruz. İlaçlar, haplar, alıyoruz! İlaçlar, haplar, ne yapsın! Bir arkadaşımla beraber gittiğimiz bir yerde bize yemek hazırlamışlardı: Masada kuşbaşı et. Pide ekmeği. Salatalar ve yapraklı bitkiler. Büyük bir tasla ayran. Arkadaşım bana dönerek, “ayran içsene” dedi. Ben ayran içmeyince, arkadaşım bana güldü. Ayran, yoğurt konusunda hepimiz uzmanız ya! Zararından bahsedene ya güleriz, ya kızarız! Arkadaşım, “Ayran içilmez mi?” diyerek, yemekle beraber bir tas ayranı içti bitirdi. Ben ise su içtim. Biraz sonra, arkadaşım kendisini “çok ağır hissettiğini” ve “sıkıntı çektiğini” söyledi. Ben ise O’na: “Aynı yiyecekleri aldık, ben senden farklı olarak ayran yerine su içtim.” “Şu an kendimi iyi hissediyorum.” dedim. Yemeklerle birlikte ayran içmemenizi tavsiye ederim. Kansızlık Gerçek yiyecekleri yemezseniz elbette “kansızlık” problemi yaşarsınız. - 196 -

Kansızlık’tan kurtulmak için, uydurulmuş her türlü yiyecekleri, içecekleri bırakın. Yapraklı bitkiler, salata, kırmızı etli sebze yemekleri, baklagiller, taze ve kuru kara üzüm, kara erik gibi yiyecekleri yiyerek kansızlığınızı giderebilirsiniz. Kabızlık 35 yaşlarındaki bir Bay’a, “Sizin kilonuz yok, sadece göbeğiniz var. Göbeğinizi eritebilirseniz daha iyi görünürsünüz.” deyince, aldığım cevap: “Abi ya, tam üstüne bastınız! Benim bağırsaklarım tembel!” Göbeğini göstererek: “Bu göbek değil, bir haftadır yediklerimi çıkaramıyorum! Bu nedenle göbeğim çıkıyor!” İnanılır gibi değil, bir haftadır bekliyor! “Nasıl dayanabiliyorsunuz?” “Çok zor abi!” Kabızlığın sonucunda ne oluşur? Kolon kanseri, hemoroid (basur). Bağırsaklarım tembel diye bahane bulunuyor. Ben yine de “bahane” diye eleştirmeyeyim. Kimse kabız olup sıkıntı çekmek istemez! Bağırsaklarda herhangi bir anormallik yoksa, bağırsaklar tembel değildir. Burada bilgisizlik sözkonusudur. Kabız olmanın iki nedeni vardır: Bilgisizlik! Tembellik! - 197 -

Bilgisizlik: Kabızlık yapan, lifsiz yiyecek ve içecekleri tüketmek, bağırsak hareketliliğini artıran lifli yiyecekleri tüketmemek. Ne yapmak gerekir? Lif yönünden zengin olan sebze, meyve tüketmek. Bunları anlatırken içimizden biri sordu: “Abi, lif nedir?” Lif, bitkilerin sindirilemeyen kısmıdır. Sebzeler, meyveler, tahıllar, baklagillerde bulunur. Bağırsak hareketlerini artırırlar. Kabız olmamak için, mümkün olduğunca lifsiz yiyecekleri tüketmemek gerekir. Her türlü sebze, taze kayısı, kiraz, vişne, incir gibi meyveler, şalgam, kaynamış buğday (hedik) kabızlığa karşı iyi gelir. Sabahları, aç karnına 3-4 bardak su içmekte fayda var. Kabızlıktan hızlı bir şekilde kurtulmak için “içme sularından” faydalanabilirsiniz. Mangalda pişen etler, süt ve süt ürünleri, beyaz ekmek, tavuk eti kabızlığın nedenlerindendir. Beyaz ekmek, tavuk eti, ayranı aynı anda yerseniz kabız olursunuz. Ben bu üçlüye, “kötü bir seçim” diyorum. Tembellik: Kabızlıktan korunmak için lifli yiyeceklerin yenmesinin yanında en az 24 saatte bir, bağırsaklarınızı boşaltmanız gerekir. Sabah en uygun saattir! Tembel olmayın! Her sabah mutlaka tuvalet ihtiyacınızı giderin, güne daha iyi başlayın. - 198 -

İnsanlar, yeme içme konusunda konuşurken, sanki yiyecek ve içecekleri elllerinden alınacakmış gibi tepki gösteriyorlar. Korkmayın! Kimsenin size karışmaya hakkı yok! Beden sizin! İstediğinizi yiyip içebilirsiniz. Ben, sevilen yiyeceklerin zararlarından bahsedince, önce karşı çıkıyorlar, dinleyince, ikna olunca, “Bana ne tavsiye edersiniz?” diye soruyorlar. Ben de “neyiniz var?” diye sorunca. Rahatsızlıklarını söylüyorlar. Nedenler genelde aynı! Farklı bir durum yok! Hepimiz aynıyız! İşimize geliyor! Hazır, lifsiz yiyecekler yiyoruz. Sonuç: Kabızlık. İnsanlarla kapalı bir ortamda topluluk içinde konuşurken dinliyorlar. Kabızlıktan söz edince, başlar öne eğiliyor! Anlıyorum ki, bu insanlar kabız! Dışarı çıktığımızda yanıma geliyorlar. Kabız olduklarını söylüyorlar. “Ne tavsiye edersiniz?” diye soruyorlar. Yanlış yiyeceklerin kabızlığa neden olduğunu söyleyince, Bir bay, üzgün bir şekilde: “Benim çocukların ikisi de sürekli kabızlık problemi çekiyor! Ne yapacağız bilemiyorum!” dedi. Aynı baba, evdeki çocuklarına öğle yemeği olarak: “Beyaz ekmek, tavuk döner ve ayran!” almış. Bu çocuklar kabız olmasın da kim olsun? - 199 -

Hiçbir anne, baba, çocuklarının rahatsız olmasını istemez. Bilseler, eminim, kabız ve rahatsız edecek yiyecekleri çocuklarına yedirmezler. Kabızlığın en güçlü nedenleri: Lifsiz yiyecekler, tavuk eti, lifsiz beyaz ekmek, süt, ayran, yoğurt, peynir. Bay anlatıyor, “Bizim çocuk sürekli süt içiyordu.” “Kabızlık sorunu yaşıyordu!” “Çocuğun poposundan, kulak çubuğu ile dışkısını çıkarmaya çalışıyorduk!” “Baktık olmuyor, çocuğu doktora götürdük.” Doktor, muayene etti ve bize: “Çocuğa süt vermeyin!” dedi. “Çocuğa süt vermeyi kestik, çocuk düzeldi!” Konuştuğum insanlardan, bu kitapta yazılacak, mutlaka bir sağlık konusu duyabilirim. İnsanlar, kendilerini dinleyecek birini bulduklarında sağlıkları hakkında konuşuyorlar, bilgi almak istiyorlar. İyileşmek istiyorlar! Bay 40 yaşlarında: “Abi, ben eti bıraktım, şimdi bol bol yoğurt yiyorum.” “Eti bırak, yoğurt ye diye size kim söyledi?” “Kendi kendinize mi aldınız bu kararı?” İşte yine karşımızda, birçoğumuzun yaptığı yanlış! “Kabızım ne yapacağımı bilemiyorum!” “Kötü bir karar almışsınız!” “Eti bırakmış, yoğurda başlamışsınız.” “Kabızlığınızın nedeni yoğurt!” “Abi,o kadar kötüyüm ki, günlerdir kabızlık çekiyorum!” “Yaşadığım sıkıntıyı tarif edemem!” “Sizi iyi anlıyorum.” - 200 -

Bana, bunlar sürpriz gelmiyor. Bay, bağırsak hareketini artıran lifleri bırakmış. Kabızlığın nedeni olan yiyeceklere başlamış. Beyaz ekmek, yoğurt, peynir! Eğer lif almıyorsanız sıvı tüketiminiz az ise kabız olursunuz. Bizim halkın, kadın erkek büyük bir çoğunluğu kabız, inanılır gibi değil! Birçoğumuz kabız olduğunu kimseye söyleyemiyor. Bu sıkıntıyla yaşamaya devam ediyor. Bağırsaklarını tembel olmakla suçluyor. Hemoroidi olan bir Bay: “Utancımdan doktora gidemiyorum.” “Bir defasında cesaret ettim, doktorun kapısına kadar gittim.” Buna rağmen,“Doktora görünmekten vazgeçtim geri döndüm.” dedi. Utancından dolayı, doktora görünmeyen hastalar var. Bir ortamda, kabızlık hemoroide neden olabilir deyince: Aramızdan biri;“Doğru söylüyorsunuz, burdaki insanların çoğu kabız. Bir o kadarının da hemoroid problemi var!” dedi. “Hemoroidi olan insanlar iyileşmek için başka bir şehirdeki hemoroid konusunda uzman bir doktora gidiyorlar. Ameliyat oluyorlar!..” Anneler, babalar, çocuklarını inek sütü içmeye teşvik ederler. Sütü içmeye başlayan çocuklar, sütü sevmeye başlar, sonra da kabız olurlar. Bazı anne ve baba, “çocukları kabız olduğu için doktora götürdüklerini “söyler. - 201 -

Doktorlar, çocuğun içtiği sütün kabızlığa neden olduğunu söyleyerek, “Çocuğun süt içmeyi bırakmasını” isterler. Süt içmeyi bırakan çocukların kabızlık problemi kalmaz. Diz eklem rahatsızlıkları Eklem ağrılarından şikayetçi olan insanlar var. Bu insanlara, “Glucosamin” içerikli haplar öneriliyor. Haplar geçici olarak belki rahatlatabilir. Önemli olan kalıcı olarak iyileşmektir. İyileşme yolunda bilinçli bir şekilde çaba göstermek gerekir. Eklem ağrılarının nedenleri belli. Fazla kilolar. Asitli, şekerli yiyecek içecekler. Hareketsizlik. Sigara. Kötü yağlar. Eklem ağrılarına yakalanmamanın ve eklem ağrılarından kurtulmanın yolu: Kilo vermek! Asitli ve şekerli yiyecek ve içeceklerden vazgeçmek! Sebze, bakliyat, ve kaliteli, gerçek yağ yemektir. Kaliteli gerçek yağlar, zeytin, badem, fındık, fıstık, ceviz, keten tohumu, susam, avokado vb. Mümkün olduğunca uzun sakin yürüyüşler yapmaktır. Size kalmış, ya yapacak iyileşecek, ya da haplarla ağrılarla devam edeceksiniz... Babam köyde yaşıyordu. Kendisini ziyarete gittiğimde babam, bana: “Beni doktora götür, dizlerim çok ağrıyor, ben, felç olacağım galiba!”dedi - 202 -

“Baba, olur mu öyle şey, neden felç olacaksın ki?” “Bilmiyorum, dizlerimden şikayetçiyim. Çünkü çok ağrıyor.” Nedeni ne acaba diye düşünürken, bir kabın içinde yağ gördüm. “Baba bu ne yağı?” diye sordum. “Kuyruk yağı, yemeklerde onu kullanıyorum!” “Baba, bu yağı atıyoruz, bir daha yemeklerde kuyruk yağı kullanmıyorsun!” “Ben sana sızma zeytinyağı getireceğim, bundan sonra yemeklerinde sızma zeytinyağı kullanacaksın.” Sızma zeytinyağını götürdüm. Bir süre sonra, “Baba nasılsın, dizlerin nasıl?” diye sorduğumda Babam “dizlerim şimdi iyi, artık ağrımıyor!” dedi. Kaliteli yağlar, damarları ve organları korur. Bay, 50 yaşlarında, dizlerinin ağrıdığından şikayet ediyor. Bay’a, bal ve yoğurt yemesi tavsiye edilmiş! Bilip bilmeden tavsiye etmeyi seviyoruz! Tavsiye edilenler: Biri şeker, biri asit. Bu bay iyileşir mi? İyileşmez! İyileşmek için: Şekerli ve asitli yiyecekleri, içecekleri bırakacak! Alkali beslenecek! (Sebze, bakliyat, yağlı kuruyemişler) Gerçek, işlenmemiş yağ tüketecek! Yavaş tempoda ve uzun yürüyüşler yapacak. İdeal kilosuna gelecek, ancak bu şekilde diz ağrıları iyileşebilir. Sizi hızla iyileştirecek, “sihirli değnek” beklemeyin. Problemin çözümü size bağlı! - 203 -

İnanın! Uygulayın! İyileşin! Diz eklem ağrısı olanlar: Kaliteli yağları mutlaka yiyin. Kaliteli yağlar hangileridir? Zeytin, badem, ceviz, fındık, fıstık, yerfıstığı, kabak çekirdeği, ayçekirdeği, avokado, susam. Ne kadar yenmeli? Beden yapınıza göre miktarı siz belirleyebilirsiniz. Kaliteli yağlar, asitlerin zararından, vücudu, organları, damarları korur, cildi güzelleştirir. Baldan söz açmışken: “Bal nasıl bir yiyecek?” diye sorarlar. “Faydalı mı, değil mi?” Ben ise onlara anlatır ve sorarım: “Siz Nisan ayından itibaren çalışmaya başladınız.” “Ekim ayına kadar çalıştınız.” “Sonra kazancınızla beraber evinize geldiniz.” “Evinize sizden daha güçlü biri geldi.” “Başınıza vurarak kazancınızı elinizden aldı!” “Bu durum hoşunuza gider mi?” Cevabınızı verin. Bal, arıların yiyeceklerinin ellerinden alınması yolu ile elde edilir. Arılar, yiyecekleri olan balı insanlara vermek istemezler. Fakat, arıların insanlara güçleri yetmez. Unutmayın, bal da bir şekerdir! Bala ihtiyacımız yoktur! Yine de karar sizin! - 204 -

Ben, arı üretme istasyonları kurulmasını isterim. Arılar üretilmeli. Ballarına, polenlerine dokunulmamalıdır! Herşey para değildir! Doğayı korumamız en büyük kazancımızdır. Doğayı yeşertmeliyiz, doğada yaşayan diğer canlıları korumalıyız. Arılar, bitkilerin çiçeklerini dolaşarak, döllenmelerini sağlarlar. Bu sayede bitkilerin meyveleri, tohumları oluşur. Yeni ve dayanıklı bitki türleri gelişir. Arılar olmaz ise çiçeklerde tozlanma olmaz. Meyveler oluşmaz. Yeni ve dayanıklı bitki türleri oluşamaz. Yeni ve dayanıklı bitki türleri için arılara ihtiyacımız vardır. Doğada ne kadar çok arı olursa, doğa için o kadar iyi olur. Hastalıklarımız için haplar üretilmiştir. Diz eklem ağrılarımız için de haplar yapılmıştır. Dikkat edebilirsek, bu haplara ihtiyacımız kalmaz. Kilomuz, olması gerekenden fazla, kanımız asitli, hareketsiz bir yaşamımız varsa, eklem problemleri yaşayabiliriz. Normal kilonuza gelebilir, kanımızı asitlikten kurtarabilirsek, eklem ağrımız kalmayabilir. Eklem ağrıları olanlarla konuşuyorum: Ekmek, yoğurt, peynir, şekeri fazla tüketiyorlar. Kiloları olması gerekenden fazla. “Bir süre asit ve şeker yemeyin.” dediğimde, Bir çoğu tepki gösteriyor. “Ben ekmek yemeden doymam!” - 205 -

“Ben peynir, yoğurdu yemeden duramam!” Hay hay, beden sizin, siz bilirsiniz! Acıları siz çekiyorsunuz. Ben, size söyledim, gerisi size kalmış. Söyleneni yaparsınız, iyileşirsiniz, mutlu olursunuz! Ben “yapamam”dersiniz, yapmazsınız, iyileşemezsiniz, acıları siz çekersiniz. Kimsenin de kulağı duymaz! Haplarınıza devam edersiniz! Tercih, elbette sizin! Kendimizi kandırmakta üstümüze yok. İçimizden biri Bay: 120 kilo, “Ben fazla bir şey yemem, yediklerim son derece az.” diyor. Evet, size inanıyorum, siz son derece az yiyorsunuz! Fakat, 120 kiloya geldiğinizi nasıl açıklarsınız? Yoktan var olunmaz! Yemezseniz nasıl kilolu olursunuz? Kimse size inanmaz! Takıntılı olmayın! Takıntılı olmak iyi değildir! Takıntılı olmak sizi ve çevrenizdeki insanları rahatsız eder! Bilinçli olur ona göre yer içerseniz, çevrenizden daha fazla saygı görürsünüz. Hiçbir şeyi takıntı haline getirmeyin! İnsanlar, bilinçli ve az yiyen insanlara daha olumlu gözle bakıyorlar. Yüksek Tansiyon Tansiyon hastalarına genellikle, “tuz yememeleri” tavsiye edilir. Tansiyon hastaları tuz yemezler, fakat iyileşemezler. - 206 -

Yıllarca tansiyon problemi çekerler. Tansiyon hastaları ilaç kullanırlar. Tansiyonun nedenleri: Damarların tıkanmasıdır. Damarlar neden tıkanır? Yanlış yiyecek ve içeceklerden tıkanır: Nedir bunlar? Asit ve şekerler. Kalsiyum skorunun yükselmesi. Kanın asitlenmesi nedeniyle, damarlar tıkanıyor. Damarların tıkanması kalbin zorlanmasına neden oluyor. Tansiyon yükseliyor. Tansiyon hastalarına: “Sizde asit fazlalığı, yağ eksikliği var.” derim. “Asitleri bırakıp yağ yemelisiniz” deyince “hangi yağ” diye sorarlar. İşlenmiş hiçbir yağ değil! Yağı orjinal halinde tüketmelisiniz. Zeytin, avokada ve yağlı kuruyemişler. Bu yağlar, damarları korur, damarların tıkanmasını önler. Kan basıncınız normal hale gelir. Tansiyonunuz düzelir. İşlenmemiş yağlarla yağlanan kan, zorlanmadan damarlar içinde kolayca hareket eder. Börülce, maş fasulyesi, fasulye, çemen tohumu gibi baklagillerin tüketilmesi de iyi olur. Baklagillerin insan bedeninde etkileri farklı olabilir. Bir kısmı iyi gelirken bazıları rahatsız eder. Bu nedenle kendinize uygun, sizi rahatsız etmeyen baklagili deneyerek bulabilirsiniz. - 207 -

Damarlarda kaliteli yağ yeteri kadar olursa, vücut LDL’ yi fazla üretmez. İhtiyacı kadar üretir. Kan basıncınız normal hale gelir. Dikkat ederseniz hastalıkların nedenleri ve yapılması gerekenler genelde aynı. Hastalıkların nedenleri: Yenilen içilen, şekerler, asitler. İyileşmek için yapılması gerekenler. Kanın alkali hale getirilmesi. Nasıl yapılacağını biliyorsunuz. Yeterince su, günlük 3-4 litre. Baklagillerden çemen tohumu kan basıncınızı düzenler. Çemen tohumunu 8-10 saat suda bekletin. Suyunu değiştirin. Pişirin, sulu olsun. Yalnız başına bir tabak yiyin. Çemen tohumu yemeğini yemeden önce ve yedikten sonra kan basıncınızı kontrol edin. Kan basıncınızın normal hale geldiğini göreceksiniz. Çemen tohumunda bulunan yağ, damarlardan kanın kolaylıkla akmasını sağlıyor. Tansiyonu dengeliyor. Yukarıdaki yöntemle pişirilen çemen tohumu, yalnız başına yenildiğinde, kan şekerinizi 10 - 40 puan kadar düşürür. Çemen tohumu, damar sağlığınız, mide ve bağırsaklar için iyidir. Kabızlığı önler. Çemen tohumunu, acılığından dolayı yemek zor, fakat faydası çoktur. Bay, elli yaşlarında: “Soğan benim tansiyonumu yükseltiyor!” diyor. - 208 -

“Soğan, tansiyonunuzu nasıl yükseltiyor açıklar mısınız?” “Abi, lahmacun yiyorum ya.” “Evet.” “Lahmacunun içindeki soğan tansiyonumun yükselmesine neden oluyor.” “Lahmacunun yanında ayran içiyor musunuz?” “Ayran olmadan lahmacun yenir mi?” Soğanın, tansiyonu nasıl yükselttiğine şahit olun!.. “Soğanı yalnız olarak yediğinizde tansiyonunuz yükseliyorsa, bir şey demem.” “Fakat, diğer yiyeceklerle birlikte yiyip, sadece soğanı suçlarsanız kabul etmem.” Et masum, etin içindeki yağ masum, lahmacun hamuru masum, ayran masum. Tek suçlu az miktardaki soğan! Gelin de buna inanın !.. Kendimizi nasıl kandırıyoruz!.. Bay 56 yaşında tansiyon hastası; Haplarını kullanıyor. “Şeker ve asiti çok mu yiyorsunuz” diye sordum. “Evet dedi, tatlıları severim, hergün yerim.” “Süt ürünlerini severim.” “Peynirsiz, ekmek yiyemem.” “Yoğurt çok yerim, ayran içerim”. “Yatmadan önce mutlaka bir tabak yoğurt yerim.” Afiyet olsun! Bu şekilde devam ettiğiniz takdirde, tansiyonunuz iyileşmez. Ve tansiyon hapı almaya devam edersiniz. - 209 -

Rahatsız olanlar yüzlerinden belli oluyor. Rahatsız olarak gördüğüm 60 yaşlarında bir Bay’a: “Siz iyi görünmüyorsunuz!” dedim. “Birşeyim yok!” dedi. Ben: “Hayır, rahatsızlığınız var nedir o ?” diye sorunca: Bay başladı anlatmaya: “Gece tansiyonum, aniden yükseldi!” “Hastanenin acil servisine gittim.” “Beni bırakmadılar.” “Geceyi hastanede geçirdim.” “Nasıl oldu da tansiyonunuz yükseldi?” “Akşam taze fasulye yemiştim, her şey normaldi.” “Yatmadan önce, gece saat onikide bir tabak yoğurt yedim!” “Sonra rahatsızlandım.” “Yoğurt sizin tansiyonuzu yükseltmiş!” Bay, “Ben de aynısını doktora söyledim, doktor, “yoğurt tansiyon yükseltmez”, deyince, bir şey diyemedim!” dedi. Yoğurdun tansiyonu nasıl yükselttiğini izah ettim. Bay, “Ben de aynısını düşünüyorum.” dedi. Peki yoğurt, tansiyonu nasıl yükseltir? Yoğurt bir asittir. Karaciğer tarafından üretilen kötü kolesterol, zamanla damarların tıkanmasına neden olur. Yoğurt yedikçe, vücut asitlikten kurtulmak için kolesterol “LDL” üretir. Kan koyulaşır! Koyulaşan kanın damarlardaki hareketi yavaşlar, buna bağlı olarak kalp zorlanır! Tansiyon yükselir!!! Bir de süt ürünlerini kalsiyum kaynağı olarak görürüz ya! Muhtemelen, yoğurt kalsiyum skorunu da yükseltebilir. - 210 -

Kalsiyum skorunun yükselmesi, tansiyon ve kalp krizine neden olabilir! Tansiyonu yükselen Bay’a sordum: “Siz yoğurt, peyniri çok yiyorsunuz değil mi?” “Evet, yoğurdu çok severim, çok yoğurt yerim.” Yoğurdu hangimiz sevmiyoruz ki? “Zaten, gözlerinizden belli oluyor, göz çevreleriniz simsiyah olmuş!” Süt ürünlerini bırakırsanız göz çevrenizdeki siyahlıklar da kaybolur.” Aynı kişiyi daha sonra gördüğümde göz çevresindeki siyahlık kaybolmuştu... 55 yaşlarında bir Bay: Bay’ın bir elinde eldiven var, kolunu oynatamıyor! “Kolunuza ne oldu?” diye Bay’a sordum: “Tansiyonum aniden 25’ e çıktı ve bir kolum felç kaldı!” “Nasıl oldu da tansiyonunuz 25’e çıktı?” “Akşam lahmacun yedim, aniden tansiyonum yükseldi!” “Tansiyonum yükselince felçlik geçirdim, şimdi bu kolum tutmuyor! “Lahmacun yerken, ayran içtiniz mi?” “Ayransız lahmacun olur mu?” “Olmaz!” derseniz, böyle bir sıkıntı yaşayabilirsiniz. Lahmacunun yanında ayran içmek kötü bir tercihtir. Lahmacunun yanında, salata, domates, turp, tere, maydanoz, nane, su ise iyi bir seçimdir. Bir lokantada gördüğüm yazı: “Yaşamak için yiyenlerden olmayın!” - 211 -

“Yemeklerinizi yavaş yavaş yiyin, yiyeceklerinizin tadına varın!” Yiyeceklerimizi doğru olanlardan seçmeliyiz, tadını alarak, yavaş yemeliyiz. Arkamızdan kovalayan mı var? Öğle yemeği yiyeceğiz. Yemeklerimiz geldi... İçimizden biri: Yemeğini o kadar hızlı yedi bitirdi ki. Diğerleri sordu: “Yemeğinizi, bu kadar hızlı nasıl yediniz bitirdiniz?” Bay gururla cevap verdi: “Ben yemeğimi çok hızlı yerim!..” Felç İnsanlar niye felç olurlar? Stres ve ani tansiyon yükselmesi felç yapabilir. Dikkatli olun! Böbrek taşları Böbrek taşı problemi yaşayan insanlara sorarım: “Ne yersiniz, ne içersiniz?” Farklı bir şey aramaya gerek yok! Verilen cevaplar genelde hep aynı! Aşırı olarak hayvansal ürün ve şeker tüketimi. Mangalda et. Yanında beyaz ekmek ve ayran. Yoğurt. Peynir. Üstüne tatlı. Şekerli çaylar. Yanlış mı? Bunları yapmıyor muyuz? Sonra beden yapımıza göre böbrek taşları oluşabiliyor. Böbrek taşı problemi yaşayan birçok insan, farklı yöntemlerle böbrek taşlarını düşürebiliyorlar. - 212 -

Böbrek taşınızı bir şekilde düşürün. Şeker ve asitten uzak durun, alkali beslenin bir daha böbreklerinizde taş oluşmasın!.. Bay, 54 yaşında. Kilo vermek için protein diyetine girmiş. Kilo vermiş, fakat böbreklerinde taş oluşmuş. Aramızdan biri, Bay, pıtrak tohumu büyüklüğünde bir böbrek taşı düşürmüş!.. Bu taşı almış, insanlara gösteriyordu!.. Görmesem inanmazdım! Bir insan bu büyüklükteki bir taşı nasıl düşürebilir?.. Alkali beslenirseniz, böbrek taşlarınızdan kurtulabilirsiniz!.. Alkali nasıl beslenilir, biliyorsunuz!.. Bana söylerler: “Sen, süt ve süt ürünlerine takmışsın!” “Bu sende takıntı haline gelmiş!” “Sen yoğurt düşmanısın!” “Sen peynir düşmanısın!” “Siz yoğurt, peynir sevmiyorsunuz! “Yoğurda karşı alerjisi var!” Aramızda ne kadar çok bilmiş, uzman var. Bu tip konuşan insanlara cevap veriyorum: “Dinleme ve anlama problemi yaşıyorsunuz.” “Ben, hiç yoğurt, peynir sevmiyorum.” diyor muyum? Süt ürünlerini sizin kadar ben de severim. Ben burada, süt ürünlerinin zararından bahsediyorum. Ben de hiçbir şey takıntı değil. Acı çektiğim için, acı çekenlerin halinden anlıyorum... Hastanelere gidin görün, hastaneler hasta insanlarla dolu… Halkın arasına girin, sorun. Çok sayıda hasta insan görürsünüz. - 213 -

Hastalıkların nedenleri büyük oranda, yenilen ve içilenlerden kaynaklanıyor. Hasta olan insanlara yardımcı olmak istiyorum. Aslında bildiklerimi kimseye söylemem, bildiklerim bende kalabilir... Fakat bildiklerimin bende kalması beni daha fazla rahatsız ediyor... Konuşmak kolay, yazmak zor... Her şeye rağmen yine de yazarak bildiklerimi sizlerle paylaşmak istedim... Yoğurdun zararından bahsedince, bunu duyan birçok insan “şok’a” giriyor. Yoğurda takılıyor! Artık dinlemiyor! Anlamıyor! Ne yapalım kendileri bilir. Hiç kimse beni dinlemek ve dediklerimi yapmak zorunda değil. Kimseden de beni dinlemesini ve söylediklerimi yapmasını istemeye hakkım yok. En önemlisi, benim bu konuda kimseden aldığım bir görev de yok… İçimizden biri anlatıyor: “Annemin sağlığı iyiydi!” “Annem, 40 yaşına gelince eve bir inek aldık!” Keşke almasaydınız!!! “İnek alınca, annem, süt yoğurt yemeye başladı.” “Tam sizin söylediğiniz gibi şeker hastası oldu!” Yazık!!! Hasta olan insan, acı çektiğini söyler. “Ağrı ve acı nöbeti yine gelecek!” diye korku içinde bekler!.. Bu insanların durumları gerçekten kötüdür. - 214 -

Çektikleri acıların dayanılmazlığından dolayı, “Ölmek istiyorum, fakat ölemiyorum!” diyenler var. Acı çekenler boşuna uğraşmayın!.. Kimsenin sizi anlamasını beklemeyin, sizi anlamazlar... Böbreklerin zarar görmesi Böbreklere zarar veren, böbrekleri bitiren faktörler: Şeker hastalığı! Yüksek tansiyon! Alınan ilaçlar! Soğuk hava! Böbrek taşları! Elli yaşlarında bir bay, aramızdan biri: “Böbreklerim çalışmıyor, haftada iki defa diyalize giriyorum.” dedi. Kendisine sordum: “Şeker hastası mısınız?” “Hayır!” “Soğukta mı kaldınız?” “Hayır!” “Tansiyonunuz mu yüksek?” “Hayır!” “O zaman siz çok ilaç kullandınız.” “Evet!” Yaşadığı hastalıklara karşı almış olduğu ilaçlar, Bay’ın böbreklerine zarar vermiş. Bay bunun farkında değil! - 215 -

Bilinçsizce, kullandığımız ilaçlar böbreklerimizi, karaciğerimizi bitirebilir!.. Dikkatli olun, bilinçsizce ilaç kullanmayın!.. Babam rahatsızlandı. Doktora götürdük. Muayeneden sonra doktor: “Amca, böbrekleriniz çalışmıyor!” Dedi ve ilave etti. “Et yemeyeceksiniz!” “Şu ilaçları kullanacaksınız.” Üç ayrı ilaç! Babam eti seviyor: “Rüyamda kebap görüyorum!” diyor. Et yemek istiyor! Biz ise babamıza, “olmaz, et yasak diyoruz!” Et yemesine karşı çıkıyoruz! Babam et yiyemiyor! İlaçları ise alıyor. Peki iyileşme oluyor mu? Ne gezer, her geçen gün durumu daha kötüye gidiyor. 73 yaşında bir insan, canı çekiyorsa bırakın arada bir kebap veya istediğini yesin, içsin. Biz, bilmediğimiz için, böbreklerine zarar veren ilaçlarını almasını söylüyoruz. Hastayı mutlu edecek, yiyeceği yemesini ise yasaklıyoruz! Sebze ile birlikte tencerede pişen etin, yenilmesinin zararı olmaz. Bunu şimdi biliyorum. O zaman bilmiyordum. Babama, “et yemek yasak” diyen doktora saygı duyuyorum. İyi niyetli bir doktor. Ona söyleyeceğim hiçbir şey yok. Çünkü, doktor, doğru bildiğini söylüyor. Hastasının iyileşmesini istemez mi! Elbette ister. Neyse, babam ilaçları kullandı. Faydasını görmedi!.. - 216 -

Bilakis, böbrekler daha hızlı olarak olumsuz etkilendi. Böbrekler bitti! Böbrekler çalışmayınca bedende asitlik arttı. Bunun sonucunda babamın gözleri görmez oldu! Diyalize girdi! Sonra göz ameliyatı oldu. Bunlardan sonra da fazla yaşamadı... Çocukluğumdan hatırlıyorum. Babamın görünen bir hastalığı yoktu. Babam başı ağrısa bile hemen eczaneye gider. İlaçlar, haplar alır, bunları içerek iyileşmek isterdi. Babamın uzun yıllardır almış olduğu ilaçların, böbreklerini bitirdiğini anladım. Böbrekler bitince, beden de bitiyor!.. Babam: “Beynim sağlam, bedenim bitti!” derdi. Dikkat edin! Önleminizi erken alın! Gereksiz yere ilaçlar almayın!.. Vücut organlarınızı koruyun! Beyniniz de bedeniniz de sağlam olsun!.. İlaçlar, böbrekleri bitirmiş! Biz ise hasta iyileşsin diye yine ilaçlar tavsiye ediyoruz! Sonuç: Daha hızlı kötüleşme oluyor!.. Böbrek sağlığı için ne yapmalı? Asitli şekerli yiyecekler bırakılmalı, alkali beslenilmeli. Kan şekeri dengelenmeli ve tansiyon normal hale getirilmeli. Gereksiz yere hap alınmamalı!.. - 217 -

Böbrekleri soğuktan korumalı. Günde 3-4 litre su içilmeli. Mevsimlere göre içilen su miktarı değişebilir. Dayanabildiğimiz ve yapabildiğimiz kadar hiçbir şey yenilmemesinde, böbreklerin dinlendirilmesinde fayda var. Bu dönemde su ve bitkisel çaylar iyi olur... 70 yaşlarında bir Bay ile konuşuyoruz: Eskiyi güzel hatırlıyor ve düzgün konuşuyor. O’na: “Sizin hafızanız güçlü ve siz de iyisiniz.” diyorum. “Siz bakmayın bana, bedenim bitik!” diyor. “Ne oldu?” “Çok ameliyat oldum, bedenim iyi değil!” “Hangi ameliyatları oldunuz?” “Kalp, prostat.” “Geçmiş olsun.” “Sağolun.”dedi ve devam etti. “Benim beynimi, imkan olsa da 20 yaşındaki bir bedene monte edebilseler neler yapmazdım!..” Gençler buradan ders alın! Organlarınızı, bedeninizi koruyun! Gençler, aklınız başınıza hasta olmadan gelsin! Bana bir şey olmaz demeyin, bilinçli olun, erkenden önleminizi alın. Hasta olduktan sonra, sağlık peşinden koşmak daha zordur. Hasta olmadan önlemini almak, daha kolaydır... Gençler, beyninizi ve bedeninizi koruyun!.. Bay 77 yaşında Bu yaşa kadar sağlık problemi yaşamamış. - 218 -

Gittiği sağlık kuruluşunda Bay’a, karaciğer rahatsızlığınız var denilmiş! Bay’a, günde 24 adet, hap alması söylenmiş!.. Bay, 3 ay sonra, karaciğer ve böbrek yetmezliğinden hastanelik oluyor!.. 70 yaşına kadar sağlık problemi olmayan kişilerin, rahatsız olduklarında hap almadan, ameliyat olmadan iyileşebileceklerine inanırım... Bu insanların iyileşebilmeleri için, kötü yiyecek ve içeceklerini bırakmaları gerekir. Kilolu iseler, mümkün olduğunca aç kalmaları, sadece su ve bitkisel çaylar içmelerinde yarar var. Bu sayede vucutlarını, organlarını dinlendirebilirler. Kiloları varsa, kilo verip zayıflayabilirler, iyileşebilirler. Eğer bedenleri zayıfsa, kötü yiyecekleri bırakmaları gerekir. Bedenleri zayıf olanlar, kitabın sonunda verilen sağlıklı yiyecek listesine göre yiyerek, içerek iyileşebilirler. İlaçlar ve ameliyatların, 70 yaşından sonraki insanlara daha olumsuz etki yapabildiğini gözledim. Bay yetmiş yaşında: Sağlıklı beslenmeye dikkat ediyor. Kilo vermek istiyor. “Nasıl kilo verebilirim?” diye soruyor. “Herhangi bir rahatsızlığınız var mı?” “Hayır, yok!” “Siz, yiyeceklerinizi azaltın, kilo verirsiniz.” 70 yaşına kadar gelin, sağlık probleminiz olmasın, size başka ne söylenebilir ki... Sizin rahatsızlığınız yok, kilonuz var. - 219 -

Siz yiyeceklerinizi, değiştirmeden, azaltabilirsiniz. Şeker tüketiminiz fazlaysa, azaltın. Bu şekilde de kilo verirsiniz. Yorulana kadar yavaş yürüyüşler yapabilirsiniz. Yaşı 65’in üzerinde olan ve kilo vermek isteyenler, sabah ve akşam yürüyüşlerini yapın. Hangisini sevdiyseniz ona devam edin. Yürüyüş güzel bir spordur. Yorulana kadar, yavaş yürünmesinde fayda var. Başlangıçta erken yorulabilirsiniz. Farklı günlerde yürüdükçe yorulma süreniz de uzar. Artık, 1- 2 saatten sonra yorulmaya başlarsınız. Sabah işinize gidecekseniz ve kesintisiz bir uyku istiyorsanız akşam yürüyün! Tatildeyseniz veya çalışmıyorsanız ve evde kalmanın keyfini çıkartmak istiyorsanız, sabah yürüyün. Sabah, erken saatte yürüyüşe çıkın, 2 saat kadar yürüyün. “Kardeşim sonunda hepimiz ölmeyecek miyiz?” “Bu kadar dikkat etmeye değer mi?” diyebilirsiniz. İnanın değer!.. Diyelim, 90 yaşına kadar yaşayacağız. Bu yaşa kadar, hiçbir sağlık problemi yaşamadan gelmek var. Bu yaşa geldikten sonra da aniden hasta olmadan acı çekmeden ölmek var. Bir de, 30-40 yaşlarında hasta olmak var. Doktor, hastane, tahlil, tetkik, röntgen, haplarla, ilaçlarla kalitesiz bıkkınlık veren bir yaşam şekli var. Hangisini seçersiniz?.. Tercih yapmakta serbestsiniz!.. - 220 -

Sağlıklı olan hayatı mı, yoksa hastalıklar içinde geçen sıkıntılı olan bir hayatı mı? Tercihinizi siz yapın! Buna hakkınız var!.. Hepatit B Asitli kan, karaciğerde hepatite neden olabilir. Asitli kanda, vücudun savunma sistemi daha hassas ve zayıf olabilir. Kanınızı alkali hale getirmeye çalışın İdeal kan PH’sı 7.365 – 7.4 Karaciğerinizi temizleyin. Nasıl temizleyeceğinizi biliyorsunuz. Bol bol bitki yiyerek şekerlerden, asitlerden uzak durarak karaciğerinizi temizleyebilirsiniz. Karaciğerinizi temizleyince daha sıhhatli olursunuz... Beden, toksinlerden temizlenince, hastalıklarla daha iyi mücadele eder. 47 yaşlarında bir Bay anlatıyor: “Bizim evde, ben, hanım ve çocukların hepsinde Hepatit B var”. “Bizim evde, inek sütü hiç eksik olmaz!” diyor Ben de: “Sizin evde hastalık hiç eksik olmaz!” diyorum. Memeli canlıların yavrularını emzirmeleri için memeleri vardır. Tüm memeli canlılar yavrularına kendi sütlerini verirler. İnsanlar ise başka canlıların sütlerini de yavrularına verirler. Bu sütlerden bazı çocuklar yarar görebilirler. Çoğu çocuklar ise, yarar yerine, zarar görüyorlar! - 221 -

Başka canlıların sütlerini içen çocukların bir kısmı: İyi gelişemiyorlar! Zayıf oluyorlar! Şeker hastası olabiliyorlar! Kabız olabiliyorlar! Birçok rahatsızlığa yakalanabiliyorlar. Araştırmalar, insanların % 75’ nin inek sütünü sinderemediğini söylüyor. Çocuğunuz sütten zarar görüyorsa, çocuğu süt içmeye zorlamanın artık bir gereği var mı? Aslan yavrusuna kendi sütünü içirir, inek sütünü içirmez!.. Bay 22 yaşında: “Ben şeker hastasıyım, 4 senedir insülin kullanıyorum!” diyor. “Geçmiş olsun! Sen sütü çok mu içiyorsun?” Süt içtiğini, iyi birşey yapıyormuş gibi övünerek: “Evet abi, ben sütü çok severim, günde birkaç litre süt içerim. Akşam süt içmeden yatmam!” “Süt, sizi şeker hastası yapmış!” “Olur mu abi ya, süt şeker hastası yapmaz!” “Nedenini başka yerde arama, bir insan 18 yaşında neden şeker hastası olsun ki?” “İçtiğin süt pankreasına zarar vermiş, sonunda şeker hastası olmuşsun.” Çoğumuzun inanamadığı gibi, bu genç insanda inanmak istemiyor!.. Çocukluğumuzdan beri sütün faydalı olduğuna o kadar çok inandırılmışız ki, zarar verdiğini kabullenemiyoruz!.. Bahsedilen süt inek sütü!.. Doğal olarak baktığımızda inek sütü ne içindir? Tabi ki, yavrusu buzağı içindir. O halde!….. - 222 -

ANNE SÜTÜNÜ EN AZ İKİ SENE ALMAK, İNSANLARI BİR ÇOK HASTALIKTAN KORUR!.. Anlatılanlara inanmak istemeyenler, Siz bilirsiniz!.. İnanmak zorunda değilsiniz!.. Aramızdaki çok kişi ile görüştüm. Çoğumuzun problemi hep aynı!.. Ben, öğrendiklerimi söylüyor ve yazıyorum. Gerisi size kalmış! İnanırsınız, yaparsınız, iyileşirsiniz! Sağlıklı kalırsınız! İnanmayabilirsiniz! Size bir şey demeye, kimsenin hakkı yok!.. İnanmak istemeyenler rahat olun. İstediklerinizi yiyin için!.. Beden sizin beden, iyi de olsanız kötü de olsanız kimsenin umurunda olmaz!.. 45 yaşlarında bir Bay konuşuyor: “Şeker hastası oldum, artık kimse umrumda değil!” Bana, “Sen bile umrumda değilsin!” diyor. Bu sözü duyunca, “Bana neden böyle söyledi?” diye şaşırdım... Ben niye sizin umrunuzda olayım ki, sizinle senede bir iki defa, on, on beş dakika ancak görüşüyoruz. Üstelik sizin benim için yaptığınız bir şey olmadığı gibi, benim de sizden herhangi bir beklentim zaten yok!.. Şeker hastası olan birinin, ifadesini sizinle paylaşmak istedim. Şeker hastalığı, beyin fonksiyonlarını etkiler! İnsanı bitirir! Şeker hastalığı çok kötü bir hastalıktır. Yaşayarak öğrenmeyin! Adı şeker, fakat kendisi -çok kötübir hastalıktır!!! - 223 -

Sizi şeker hastası yapacak tüm yiyecek ve içeceklerden uzak durun. Alkali beslenin! Hareketli olun! Kilo almayın! Stresinizi yenin! Şeker hastası olmayın!!! Bay 35 yaşlarında: Sağlık konusunda konuşuyoruz. Bay’a, “Ne kadar yoğurt tüketiminiz var?” diye sordum. “Abi, haftada 10 kilo yoğurt tüketiriz!” “Yılda da 200 kilo peynir yeriz!” “Afiyet olsun!” “Evde kaç kişi var?” “Annem, babam, hanım, çocuk, bir de ben.” Hesap edelim. 5 kişilik bir aile. Haftada 10 kilo yoğurt yeniliyor. Yılda 52 hafta, 520 kilo yoğurt eder. 200 kilo peynir. Beş kişilik bir ailenin toplam, 720 kilo yıllık süt ürünü tüketimi var!.. Kitabı okuyanlar: “Bu tüketim miktarları hakkında yorumlarınız nedir?” Ve sizler, bir yılda ne kadar süt ürünleri tüketiyorsunuz? Bay’a, “Yoğurt saç döker!” dedim. “Abi, doğru diyorsun, kafamda saç çok azaldı!” “Yoğurt dişleri çürütür!” “Ağzımdaki dişler çürüdü!” “Yoğurt gözleri bozar!” “Doğru söylüyorsun, gözlerim bozuldu!” “Yoğurt kabızlık yapar!” - 224 -

Göbeğini göstererek konuştu: “Bu göbek üçgünlük, üçgündür çıkaramıyorum!!! Sadece bu kişi mi böyle? Aynı durumda olan insanlar var… Bu insanlara da aynı soruları sorduğumda, benzer cevapları alırım. Eğer bu kitabı okuyorsanız, kendinizi bir kontrol edin. Siz ne yiyor, ne içiyorsunuz? Hangi rahatsızlıklarınız var? Kendi kendinizi bir test edin. Rahatsızlıklarınızın listesini çıkarın, yazın. Sonra, inanın, yapın! Kurtulduğunuz rahatsızlıklarınızın üzerini çizin!.. Bay 39 yaşlarında, bana rahatsızlığını anlatıyor. “İyileşmem için bana ne tavsiye edersiniz?” diye soruyor. Ben daha cevap vermeden devam ediyor: “Sakın, bana yoğurdu bırak, demeyin!” Siz bana bu şekilde söylerseniz ben size ne diyebilirim ki? Madem biliyorsunuz, neden bana soruyorsunuz? Yine de size yardımcı olacağım, tavsiyede bulunacağım!.. “Doktora gidin!” Bay 75 yaşlarında, 70 yaşını geçmiş insanlar sorarım. “Sağlığınız nasıl?” Çok az sayıda, insan “sağlığım iyi” der. İyiyim diyenlere hemen sorarım. “Ne yaptınız da hasta olmadan iyi kaldınız?” Sağlığı iyi olanlar, doğruları yapmışlardır. Nedir doğrular? - 225 -

Gerçek, doğal yiyecekleri yemek, az yemek, çok hareket etmek! Çoğunluğu ise kesin olarak sağlık problemi yaşamaktadır. Bu Bay da: “Prostat kanseri oldum, ameliyat oldum, kurtuldum!..” dedi. Her ameliyat olan kurtulabilir mi acaba? Bir ortamda 30 yaşlarında bir Bay’a seslendim: “Siz kötü şeyler yiyorsunuz!” Bay şaşırdı, seslenemedi. Diğer insanlar merakla bana: “Kötü olarak neler yiyor, nasıl anladınız?” Bay kendine geldi ve sordu: “Kötü yiyecekler yediğimi nereden anladınız?” “Merak ettim, ben ne gibi kötü şeyler yiyorum?” “Gözlerinizin çevresi siyahlaşmış!” “Abi bizde genetik, babamda da var.” Çoğu insan, “bizde genetik” der. Babasında da olduğunu söyler. Oysa, gerçek hiç de öyle değildir. Siyahlaşma asitli yiyecek ve içeceklerden oluşur. Bay’a sordum: “Süt ürünü tüketiminiz nasıl?” “Ben, yoğurt ve peyniri çok severim.” Zaten başka ne olabilirdi ki? “Gözlerinizin çevresinin siyahlaşmasının nedeni süt ürünleri” deyince; “Abi, bu saatten itibaren yoğurdu, peyniri bıraktım!” dedi. İçimizden insanların ortak yönü genellikle aynı. Rahatsızlanmışlar! Doktorlara, sağlık kuruluşlarına gitmişler. Yapılan tavsiyeler, birbirine benziyor. - 226 -

Bazı insanlara, sakın yağlı yiyecekler yemeyin! (fındık, fıstık, ceviz, badem vb.) Kırmızı et yemeyin! Tavuk eti yiyin! Yağsız yoğurt, yağsız peynir yiyin! Yağsız süt için! Peki bu insanlar iyileşirler mi? İyileşemezler! Haplara bağlı kalırlar! İyileşmemiz için kötü yiyecekleri bırakıp, iyi yiyecekleri yememiz gerekli olduğunu bilelim... Erkekler daha hızlı karar verebiliyor, kendisine zarar veren yiyeceklerden vazgeçebiliyor. Bayanlar ise dinliyorlar, fakat kolay kolay sevdikleri yiyecekleri bırakamıyorlar. Bırakmıyorlar! Bazı bayanlar dinliyor, ikna oluyor, karar veriyor, sevdiği yiyecekleri ve içecekleri bırakıyor. Bu bayanlar hızla kilo veriyorlar. Görünüşleri iyi oluyor! Gençleşiyorlar! En az 5-15 yıl daha genç görünebiliyorlar. Bayanlar, haydi bakalım daha genç görünmeye var mısınız? Bayanlar, Hiç düşünmeyin. Size kilo aldıranları bırakın. Kilo verin. 5 - 15 yaş daha genç görünün! Hayal edin, kilo verip zayıflayınca insanlar size soracaklar: “Ne güzel zayıflamışsınız, ne yaptınız, nasıl yaptınız da zayıflandınız?” Size olduğunuz yaştan, en az 5 -15 yaş daha genç göründüğünüzü söyleyecekler. - 227 -

“Bir genç kız gibi olmuşsunuz!” diyecekler. Bayanlar, bu güzel sözleri duymak hoşunuza gitmez mi? Bayan 50 yaşlarında, Kilosundan rahatsız, bazı sağlık problemleri yaşıyor. Beni dinledi: “Söylediklerinizi aynen yapacağım!” dedi. 15 günde 4 kilo verdi. Kendisini daha iyi hissettiğini söyledi. Burada bir şey söylemek istiyorum. İnsanlara, “kilo almışsınız” deyince üzülüyorlar. “Kilo vermişsiniz”, deyince seviniyorlar, hatta size teşekkür ediyorlar. Bay 45 yaşlarında, bir işyerinde çalışıyor. Aşağıda yazılı hastalıklara karşı kullanmak için işyerindeki masasının çekmecesinde haplar bulunduruyor! Şeker. Tansiyon. Kalp. Kolesterol. Bu Bay da, yoğurt peynir hastası... “Hastalıklarınız süt ürünlerini yoğun tüketmenizden kaynaklanıyor!” deyince, birçoğumuzun söylediği gibi; “Ben asla yoğurttan, peynirden vaçgeçemem!” dedi. Siz böyle söylemeyin! Birkaç ayın önemi yok, bunu bilin. İyileşme uğruna gereken fedakarlığı yapın. İyileşin! Bir adada olduğunuzu düşünün. Adada bitkilerden başka bir yiyeceğin olmadığını varsayın. Başka bir yiyecek yok. Siz adada, örneğin, 2 ay kalacaksınız. Yaşamınızı devam ettirmek için mecburen bitkileri yiyeceksiniz. Kendinizi böyle hayal edin. Bitki yiyerek kilo verin. - 228 -

İdeal kilonuza gelin. Birçok rahatsızlığınızdan kurtulun. Sonra diğer gerçek yiyecekleri yemek listenize ekleyin. Bir daha kilo almayın! Sağlıklı olun! Bay 60 yaşlarında: Kalp rahatsızlığı problemi var! Bay’a yemesi gereken yiyeceklerin listesini yaptım. Bay, listeyi doktoruna götürmüş, listeyi sormuş. Doktor, “bu listeyi kim yazmışsa çok iyi yazmış” diyerek devam etmiş: “Ama yapabilirsen!” demiş. Doktor ne güzel söylemiş!.. “Yapabilirsen!..” “Siz yapın!” Bay, bunun üzerine işyerinde işlenmemiş doğal yiyecekler bulundurur… Kendisini her ziyaretimde bana, mutlaka işlenmemiş doğal yiyeceklerden ikram eder… Yine bir arkadaş ortamında konuşuyorum. 50 yaşlarındaki bir Bay beni dinledikten sonra: “Ya Cemalettin bey boşverin, Allah’ın yarattığı nimetlerden yiyin, için!” dedi. “Anlayamadım, tekrarlar mısınız?”(Anladım da tekrar ettirmek istedim.) “Allah’ın yarattığı nimetlerden yiyin, için!” “Ne kadar güzel söylüyorsunuz!” “İşte ben, tam sizin dediğinizi yapıyorum.” “Allah’ın yarattığı nimetleri yiyor, içiyorum.” “Kulun uydurduğu, ne olduğu belli olmayan yiyecek ve içecekleri bıraktım.” deyince: - 229 -

Önce bir durdu, sonra sordu: “Bana ne tavsiye edersiniz?” “Neyiniz var?” “Ben kabızım!” Lifsiz bir yeme içme şekli, tabi ki kabız olursunuz... Evlisi, bekarı, genci, yaşlısı, kadını, erkeği, zengini, fakiri, ekmekçi, yoğurtçu ve peynirci olmuşuz. Dünyada bu konuda en fazla tüketimin bizde olduğunu düşünüyorum…İnanmıyorsanız araştırabilirsiniz!.. - Alın, size bir tez konusu. - Girin toplumun içine, sorun insanlara: “Ne yiyor ne içiyorsunuz?” “Hangi rahatsızlıklarınız var?” “Hastalıklarınıza karşı iyileşmek için neler yapıyorsunuz?” Hasta olanlardan biri de bendim. Zararını bizzat yaşadım! Ve anladım! Sonunda bu kitap ortaya çıktı. Yiyeceklerinden rahatsız olduğunu, olacağını, anlamayan o kadar çok insan varki; sağlık sorunlarıyla yaşamaya devam ediyorlar. Ya da aniden aramızdan ayrılıyorlar. Nasıl olsa hepimiz bu hayattan ayrılmayacak mıyız? Ayrılacağız, ama, hastalık yaşamadan, acılar çekmeden, sağlık kuruluşlarına gitmeden, hap kullanmadan, çevremize, sevdiklerimize acı çektirmeden, günümüz gelince bu dünyadan aniden gitmeyi hangimiz istemeyiz... Bunun için yapılacak şeyler son derece basit. Yeter ki işlenmemiş, uydurulmamış, dengesi bozulmamış, - 230 -

içine koruyucu adı altında katkı maddeleri konulmamış, gerçek taze doğal yiyecek ve içeceklerle beslenelim... İçimizden biri anlatıyor: “Bizim çocuk gelişmiyor.” “Çocuğunuz kaç yaşında?” “13.” “Doktora götürdünüz mü?” “Evet.” “Doktor ne tavsiye etti?” “Vitamin.” “Çocuk et yiyor mu?” “Et yemez!” “Sebze yiyor mu?” “Yemez!” “Yoğurt, peynir yiyor mu?” “Çok seviyor, bizim evde yoğurt, peynir eksik olmaz!” Genelde aynı değil miyiz? Süt ve süt ürünleri, çocuklarda besin alımını engelleyebilir. Besin alımı engellenince, çocukların gelişmesi iyi olmaz!.. Hap almak insanlarda sıkıntı yaratıyor. Vitaminler genelde etkili olmazlar. Ben, farklı vitaminler kullandım, memnun olmadım. Size de tavsiye etmem. Gençler, gerçek yiyecekleri bırakmışlar, fabrika ürünlerine yönelmişler. Sebze, meyve, bakliyat, tam tahıl, kırmızı et, balık ve zeytin, ceviz, fındık, fıstık gibi yiyecekleri yiyen insanlarda besin eksikliği olmaz. Anneler babalar: - 231 -

Çocuklarınızın gelişimi iyi değilse, onların yediğine içtiğine bakın. Çocuklarınız hangi yiyecekleri yiyiyor? Hangi içecekleri içiyor? Zararlı olanları tespit edin! Önleminizi alın! Televizyonlarda konuyle ilgili kişiler konuşuyorlar: Falan ülkede yapılan bir çalışmaya göre diyerek, başlarlar konuşmaya. Tabi ki başkalarının çalışmalarından faydalanacağız, buna itirazım yok. Bir defada, bizim yaptığımız bir çalışmaya göre şu sonuçları elde ettik, deseniz iyi olmaz mı? Bir işyerinde, bir Bay ile tanıştım: “O’na, ne iş yapıyorsunuz?” diye sordum. “Ben doktorum” dedi.” “Doktor bey, sağlığınız nasıl?” “Şeker hastasıyım!” Doktor, kilolu değil, hatta zayıf görünüyordu. “Doktor bey kaç yaşındasınız?” “47.” “Doktor bey yoğurdu sever misiniz?” Herkes gibi doktor bey de övünerek anlattı: “Yoğurt hastasıyım! Benim yoğurdum köyden gelir. Özel yoğurttur!” “Haftada 5-6 kilo yoğurt yerim!” “Afiyet olsun!” Şeker hastalarına yoğurt tüketimleri sorulduğu zaman genelde aynı cevabı verirler. “Benim yoğurdum köyden gelir, özel yoğurttur!” - 232 -

Haftada 5-10 kilo yoğurt yediklerini söylerler!.. İnsanlar, çok önemli bir şeymiş gibi üzerine bastırarak, övünerek, yoğurt yediklerini söylerler... Doktora sordum: “Doktor bey yoğurdun PH değerini biliyor musunuz?” “Bilmiyorum!” “Bir insanın, ideal kan PH değerini biliyor musunuz?” “Bilmiyorum!” İnsanın pankreasının PH değerini biliyor musunuz? “Bilmiyorum!” Bilmemesi normal, hangimiz biliyoruz ki? Doğruları yaptıktan sonra, bu değerleri bilip bilmemek çok da önemli değil... Doktora, yediği yoğurttan dolayı şeker hastası olduğunu söyleyince çok şaşırdı. Yoğurdun insanı nasıl şeker hastası yaptığını açıklayınca: “Bir daha yoğurt yemem!” dedi. Doktor mantıklı, kibiri, kompleksi, kaprisi yok! Konuştuğum kişilerden bazıları söylenenleri kabul ediyor... Yoğurt savunucuları ise ısrarla, “yoğurt lehinde” konuşarak, beni ikna etmeye çalışıyor. İçimizden bir Bay ile yemekteyiz. Bay 55 yaşlarında, şeker hastası! Bay’a: Yoğurdun şeker hastası yaptığını söyleyince, acı acı konuştu: “ÇOK YOĞURT YEDİM, ÇOK!” dedi. Masaya süzme yoğurt geldi. Kendini tutamadı, tabaktaki süzme yoğurdu hızla yedi bitirdi. Ne diyelim? - 233 -

Afiyet olsun! İrademize sahip olamıyoruz!.. Ben de sizin gibi süt ve süt ürünlerini çok seviyorum... Uydurduğumuz tüm yiyecekler ve içecekleri ben de sizin kadar seviyorum... Şimdi ise, zararlı olanları yemek istemiyorum... Yararlı olarak bildiklerimi tüketmeye özen gösteriyorum... Doğruları yaptığım takdirde, kendimi iyi hissediyorum!.. Aksi halde, hemen kötü oluyorum!.. Bir aile, babaları şeker hastalığından öldü! Oğulları, belli bir yaştan sonra sırası gelen, şeker hastası oluyor!.. Babaları gibi yer içerlerse, bu sonuç kaçınılmaz!.. Yiyeceklerini değiştirmeleri gerekiyor!.. Alkali beslenmeyi bilmeliler ve uygulamalılar. Süt ürünlerini bırakmalılar. Yoğurdun kendilerini şeker hastası yaptığı söylendiğinde insanlar yoğurdu bırakıyorlar mı? Bırakmak bir tarafa, bazılarımız daha fazla yoğurt yemeye başlıyor!.. Ne diyelim? Kimsenin, kimseye bir şey demeye hakkı yok... Prostat Erkeklerin, korkulu rahatsızlıklarının biri de prostat! Halk arasında: “Erkeklerin yarısı, ileride prostat problemi yaşayacak!” deniliyor. İnanmayın!.. Genç yaşta doğruları yaparsanız, prostat problemi yaşamazsınız!.. Doğruları yapmak, aslında çok basit, keyifli bir yöntemdir. - 234 -

Prostata neden olanları bırakmak, koruyucu tedbirler almak gerekir. Prostata neden olanlar: Asitli yiyecek ve içecekler. Sigara. Mangalda pişen etler. Yumurta. Yoğurt. Süt ürünleri. Lor peyniri. Çökelek. Şimdi soruyorum: Yumurta, ekmek. Peynir, yoğurt, ekmek. Sucuklu yumurta, yanında yoğurt veya ayran ve ekmek. Mangalda pişen etler, yanında yoğurt veya ayran. Yeme, içme alışkanlıklarımız böyle değil mi? Prostat problemi olanlar, kendinize bir sorun bakalım. Farklı bir yeme içme alışkanlığınız var mı? Sigara tüketiminiz nasıl? Birçoğunun inandığı gibi, idrarını ayakta yapmakla, prostat oluşmasının ilgisi yok. Hayatınızda asitler ve şekerler varsa, prostat problemi yaşayabilirsiniz. Bitkisel ürün satan işyerlerinde prostat tedavisinde kullanılmak üzere değişik bitkiler satılmaktadır. Birçoğumuz bunları kullanıyoruz. Benim tavsiyem: Asitleri, şekerleri bırakın. Sebzeler, bakliyat ve işlenmemiş yağ tüketin. Yemeklerinizde sızma zeytinyağı kullanın. Zeytini sofranızdan eksik etmeyin. - 235 -

Bol su için, günde 3-4 litre mevsimlere göre su içme miktarı değişir. Yaz günleri daha fazla içebilirsiniz. Kilo verin! Kilo verince idrar yolunda açılmalar olabilir. Bu sayede rahatlarsınız! İyileşebilirsiniz! İnsanlara süt ürünlerinin iyi olmadığını söyleyince, çevrelerinde kalmış 1-2 insandan bahsederler: Derler ki, süt ürünlerini çok tüketiyor, buna rağmen 80 yaşını geçmiş. “Peki, bu insanların sağlık problemi var mı?” diye sorarım “Hiç bir şeyi yok, sadece prostat problemi var.” “Yetmez mi?” İçimizden biri, 55 yaşlarında: “Nasılsın” diye sorduğumda; “İyi değilim, bende prostat problemi ortaya çıktı, moralim bozuldu, canım çok sıkıldı.” Sakin olun! Telaşlanmayın! Korkmayın! Şimdi bana: “Yediklerini içtiklerini anlatabilirmisin?” “Kaynamış yumurtayı çok yerim.” “Lor peynirini severim, yerim. “Yoğurdu çok yerim.” “Yeter daha anlatma!” “Bu kadarı yeter!” Sevdiğimiz yiyecekler bizi, biryerimizden vuruyor!.. Ama biz anlamıyoruz! Hasta olduğunuzu öğrendiğinizde sakın moralinizi bozmayın. - 236 -

Moralinizi bozarsanız, iyileşmeniz daha zor olur! Sakin olun! İyileşeceğinize inanın! Yaptığınız yanlışları bırakın! Doğruları öğrenin! İstikralı bir şekilde doğruları yapın! Kendinizi iyi hissetmeye başladığınızda moraliniz daha da iyi olacaktır. Moraliniz düzelince, iyileşmeniz hızlanacaktır!.. Obezite Hareketsiz bir yaşam! Şekerli asitli yiyecekler obeziteye neden oluyor. Yemeye içmeye dikkat edilirse, alınan fazla kilolar verilir, normal kiloya gelinir. Obez olan çocuklarla ve yetişkinlerle, 2-3 saat kadar konuşurum. Yediklerini ve içtiklerini liste halinde yazmalarını isterim. Listede yazılan zararlı olanların, zararlarını anlatarak üzerini çizerim. Faydalı olanların listesini yazarım. Uygulayan gençler ve yetişkinler kilo verirler. Kilonuzu gözünüzde büyütmeyin! Kilo vereceğinize inanın! Doğruları uygulamaya başlayın. Hemen kilo vermeye başlarsınız. Bedeniniz bir noktaya gelince kilo vermemek için direnir. Siz bu dönemde kararlı olursanız bedeninizin direncini kırar, kilo vermeye devam edersiniz. İstediğiniz kiloya geldiğinizde kilo vermeyi durdurursunz. Hızlı kilo vermek için: - 237 -

Sadece, sebzeleri yiyin yeter. Sebzeler tokluk hissi verirler. Besin ve lif yönünden zengin. Kalorileri düşüktür. Kırmızı ve yeşil biber, salatalık, domates, kabak, marul, patlıcan, brokoli, kereviz, enginar, soğan, sarımsak, maydanoz, nane, pırasa, bamya, taze fasulye, börülce, semizotu, ebegümeci, ısırgan. Yaşadığınız yerlerde bulabildiğiniz diğer sebzeleri yiyerek zayıflayabilirsiniz. Kırmızı biber, yalnız başına yenildiğinde tokluk hissi verir! Sizi tok tutacak sebzeleri yalnız başına yiyerek öğrenebilirsiniz. İki ayrı genç, biri obez (14 yaş), diğeri ise aşırı derecede zayıf (19 yaş). Onlarla farklı günlerde, ayrı ayrı iki saat kadar görüştüm. Obez olan zayıfladı! Zayıf olan genç ise kilo aldı! Kilo alanın sevincini görmeliydiniz!.. Bana: “Köyde yaşayan amcama, orada ne kadar yenilecek ot varsa, topla bana gönder dedim.” dedi. Annesi, “Hiç sebze yemeyen oğlum, sebze yemeye başladı.” dedi. Zayıf olan 19 yaşındaki genç kilo almak için sağlık kuruluşlarına gitmiş, gittiği yerlerde kendisine vitaminler tavsiye edilmiş, alınan vitaminlerin faydası olmamış. Rahatsız olan çocuklarla, gençlerle, yaşadıkları evlerinde, onlarla yalnız veya annelerinin, babalarının yanlarında konuşmakta yarar var. - 238 -

Anne ve babaların da öğrenerek çocuklarına yardımcı olmalarında fayda var. Çocuklar ve gençler, evlerinde kendilerini daha güvende hissediyorlar. Söylenenleri iyi dinliyorlar! Uyguluyorlar. Kilolu olan, zayıflıyor! Zayıf olan, kilo alıyor! Bay, oğlunun kilosunun fazlalığından şikayetçi ve üzülerek umutsuz bir şekilde oğlundan bahsediyor: Oğlunun, “obez olduğunu” söylüyor. Ben, “çocuğunuz ile konuşabilirsem, çocuğunuz kilo verir, normal kilosuna gelir!” diyorum. Baba, çocuğunun adına konuşuyor: “Sizin dediklerinizi yapamaz!” Nereden biliyorsunuz? Çocuğunuz, kilosundan kesinlikle memnun değildir. Hatta üzgündür! Zayıflamak için ne yapması gerektiğini bilmiyor olabilir. Çocuğunuz sizinle aynı fikirde olmayabilir! Doğruları öğrenince iyileşmek için mücadele edecektir. Anneler babalar, çocuklarınıza kilo verme ve “iyileşme” şansını verin! Onların adına konuşarak, “dediklerinizi yapamaz!” demeyin! Ne yapması gerektiğini öğrenen çocuklar ve gençler, doğruları yapmak isteyecektir. Sağlığın önemini bilmeyen insanlar var. Henüz herhangi bir problemle karşılaşmamışlar. Umarım hiç karşılaşmazlar. Günün birinde bir yeri ağrıyanlar: - 239 -

“Abi, ben şimdi ne yapacağım” diye korkularını ifade ediyorlar. Kalp. Tansiyon. Şeker. Böbrek. Prostat. Mide. Kanser. Gibi sağlık problemiziniz varsa buyrun: Moraliniz nasıl bozulmasın ve sağlıklı bir şekilde yaşayın bakalım!.. Yürüyen bir ölüden bir farkınız kalmaz!!! Daha gençken, sağlıklıyken, bilinçli bir beslenme şekliyle, organlara zarar vermeden sağlıklı bir şekilde yaşayıp, hasta olmadan ömrü tamamlamak. Bu da, herkesin yapabileceği bir şeydir. Sıkma ayranı çok severdim. Yine severim! Sabah kahvaltısında sıkma ayran tercih ettiğimde, akşama kadar vücudumda, bir ağırlık ve yanma hissi oluşurdu! Şimdi düşünüyorum da tercihim doğru değilmiş. Yanlış yapıyormuşum! Sebze yemeği ile kahvaltı yaptığımda kendimi daha zinde hissediyorum. Rahatsız olmadan önce, seyahatlerimde yanıma meşrubat ve çikolata alıyordum. Ne kadar kötü tercihler yapıyormuşum... Bunları yapmakla vücudama zarar vermişim... Şimdi ise badem, fıstık, ceviz ve su alıyorum. Bunlar hem doğal yiyecek, hem zinde tutuyor. Hem de kaliteli yağ alıyorsunuz. Kaliteli yağ almak organları korur. Şeker ve asit almak organlara zarar verir! İnsanlar her hastalık için bir veya birkaç bitki bulmuşlar. Bu bitkileri tablet ve kapsül haline getirmişler, reklamlarla tek veya set halinde, insanlara satmaya çalışıyorlar. - 240 -

Hatta bazıları: “Bizim sattığımız orijinal, diğerleri sahte, dikkat edin sahtelerini almayın!” diye de insanları uyarmaktan geri kalmıyorlar. Bitkilerin etkileri farklı olur. Önemli olan sizin rahatsızlığınıza iyi gelecek doğru bitkileri bulmaktır. Şifalı bitkiler satılan yerlerde aradığınız bitkiyi işlenmemiş olarak satın alabilirsiniz. Doğru bitkiyi buldunuz, diyelim. Bulduğunuz bitkiden iyi sonuç alabilmek ve iyileşmek için, size zarar veren yiyecekleri ve içecekleri bırakmanız gereklidir. Burada tekrarlıyorum: Siz iyileşmek için önce, elinizden geleni yapın. Her şeye rağmen beklediğiniz iyileşmeyi yaşıyamıyorsanız. Bu durumda beklemeyin, doktorlara, sağlık kuruluşlarına gidin… İşlenmemiş yağlar, yağlı kuruyemişler ve zeytinde bulunurlar. Bu yiyeceklerde kaliteli yağ, protein, karbonhidrat, mineral ve lif vardır. Bunları tüketmenin en iyi yolu, kabuğundan çıkarılarak yenilmesidir. Kabuğundan çıkarılmış ve bekletilmiş bir fındık beni rahatsız ediyor. Kavrulmamış bir fındığı kabuğundan çıkarıp yediğimde rahatsız olmuyorum. Fındık, ceviz, badem gibi kabuklarıyla korunmuş olan yağlı kuruyemişler, kabuğundan çıkarılıp öyle yenmelidir! Çünkü:“Doğa yağı koruma altına almıştır!” - 241 -

Kabuğundan çıkan bir badem, ceviz, fındık, fıstık depolama esnasında aflatoksinle bozulabilir. Bozulan bu yiyecekler vucutta sıkıntılara, alerjilere neden olabilir. El ayak terlemeleri El ve ayak terleme problemi olan insanlar sıkıntı içinde yaşıyorlar. Elleri terli olduğu için el sıkışmak istemiyorlar. Bunların bazılarının ter bezleri alınıyor. Ter bezlerinin alınması sorunu çözmüyor. Tıkanan ter bezleri açılabilinirse problem kalmaz. Bu nasıl olabilir? Ter yollarını tıkayan asitli yiyecek ve içecekler bırakılır. Kitabın sonunda bırakmanız ve yemeniz gerekli yiyeceklerin listesini bulabilirsiniz. Bol salata, sebze yemeği tüketilir. Spor yapılmalıdır. Yorulana kadar yürümek iyi olur. Kilo varsa verilir. Günde 3-4 litre su içilir. Sauna veya hamamda bol su içilerek ter yollarının açılması sağlanır. Bunu sıkı bir şekilde yaparsanız yararını görürsünüz. El ayak terlemesinden dolayı ameliyatla ter bezleri alınmak istenen birine, yukarıda yazılanları yapmalarını tavsiye ettim. Yaptı, düzeldi! Ameliyata gerek kalmadı. Tedbiri elden bırakmayın, sağlıklı kalmak için doğruları yapın. - 242 -

Arada bir isterseniz, neyi seviyorsanız onu yer içebilirsiniz... Ardı ardına olmasın!.. Arada bir olsun! Alzheimer Kendi uydurduklarımızı başüstü ediyoruz!.. Bunun farkında değiliz! Vitamin B12 eksikliği, insanda unutkanlığa neden oluyor, sinir sistemine zarar verebiliyor. İnsanların bunamalarının nedeni, vitamin B12 eksikliği, asitli kan, ve kan şekerinin yüksekliği olabilir. İnsanlar, süt ürünü ve ekmeği çok tüketiyorlar. Şeker ve asitin çok tüketilmesi beyne zarar verebiliyor. Beynin zarar görmesi nedeniyle Alzheimer (bunama) ortaya çıkabiliyor! Alzheimer hastalarının yeme içme alışkanlığı incelense, Alzheimer’a neden olan yiyecekler ve içecekler tespit edilebilir. Alzheimer’a yakalanan insanların hasta olmadan önce şeker ve asit tüketimlerinin fazla olduğuna inanıyorum. Etkili ve doğru bir beslenme Alzheimer ile mücadelede faydalı olabilir. 25 yaşında bir Bay, hafızasının iyi olmadığını söylüyor. Ona her türlü şekeri bırakmasını, kırmızı etli sebze yemeklerini, yağlı kuruyemişlerden yemesini, bol su içmesini önerdim. Bay, bir süre sonra hafıza problemi kalmadığını ve olayları daha iyi hatırladığını söyledi. Şekerler ve asitler beden yapılarımıza göre bizi zayıf yerlerimizden vuruyor. - 243 -

Doğruları yaptığımızda kısa sürede iyi sonuçlar alabiliyoruz. İnanıp yapmakta yarar var. İnsan hayatında birkaç ayın hiç önemi yok. İyileşmek için yapmaya değer. Üstelik kayıp edeceğiniz bir şey de yok! Masrafsız bir yöntem! Vitamin B12 Görüştüğüm birçok insanda, vitamin B12 eksikliği var. Bunun sonucunda: Kansızlık sorunumuz var. Hafıza kaybı, sinirlilik problemi yaşıyoruz. Göz çevrelerimiz renk değiştiriyor. Vitamin B12 eksikliği olan insanların bir kısmı, kırmızı et yemiyor! Peki bu insanlar ne yiyorlar? Tavuk eti. Beyaz ekmek. Yoğurt. Ayran. Peynir. Şeker. Her türlü işlenmiş ürünler. Bir de, tavuk eti, ekmek, ayran üçlüsü var. Bu üçlüye ,“hastalık üçlüsü”, “kötü üçlü” diyorum. Bu üçlü, insanlarda rahatsızlıklara neden oluyor. B12 eksikliği de bunlardan biri. Bayan 18 yaşında rahatsız. Gittiği sağlık kuruluşu, vitamin B12 eksikliği teşhisi koymuş. Bayan’a, vitamin B12 hapları ve balık yağı alması tavsiye edilmiş! Gençleri erkenden bu tür haplara başlatmak ne kadar doğru? Doğru değil! - 244 -

18 yaşındaki bir gencin, vitamin B12 haplarına ve balık yağına ihtiyacı yok! Neden? Çünkü, çocuklar bizim uydurduğumuz televizyonlarda reklamını yaptığımız, yiyecek ve içececek denilen maddeleri tüketiyorlar... Bu yiyeceklere devam ettikleri sürece, gençler tam iyileşme yaşayamazlar!.. Besin eksiklikleri yaşarlar! Gençlerin bir kısmı gerçek yiyecekleri ve kırmızı eti yemiyor! Buna bağlı olarak kanda vitamin B12 eksikliği problemi yaşıyorlar! Vitamin B12 eksikliğinde ne yapmak gerekir? Çözümü kolay... Süt ürünlerini bırakın! Sebzelerle birlikte pişen kırmızı et yiyin yeter. Ambalajlanmış balık yağına da gerek yok! Bunun yerine taze balık, zeytin, badem, ceviz, fındık, fıstık, kabak çekirdeği, susam, keten tohumu, avokado gibi yağlı yiyecekleri yemek problemleri çözer. Bir balık pişirme yöntemi: Et ile de yapabilirsiniz... Yağlı taze balığı bir tencereye koyun, üzerine sevdiğiniz sebzeleri domates, biber, soğan, sarımsak, sevdiğiniz baharatı ve biraz su ilave ederek pişirin. Evin balkonunda pişirebilirsiniz, bu sayede evinizde balık kokusu olmaz. Kaya tuzu kullanabilirsiniz. Balığın yağı erir, su ve sebze ile tadı güzel olur. Bu yağı yiyin. Balığı ve sebzeleri yiyin. - 245 -

Bu şekilde yediğiniz balık yağı, kanınızın alkali olmasını sağlar, damarlarınızın tıkanmasını önler. Temel prensip, tüm yiyecekleri, dengeleri bozulmadan taze olarak doğrudan tüketmektir. Bir seyahatimde kaldığım otelin restaurantına gittim. Pişirme yöntemini, garsona tarif ederek, balık siparişi verdim. Balık istediğim gibi hazırlanmıştı. Teşekkür ettim. Bir yıl kadar sonra aynı yere tekrar gittim ve aynı yemeği talep ettim. Biraz sonra garson yanıma geldi ve bana: Abi, bizim ustaya (aşçı) siparişinizi söyleyince, “yine o Adanalı mı geldi? diye sordu.” dedi. Genç 14 yaşında, Vitamin B12 eksikliği tanısı konulmuş. Şırınga ve hap ile Vitamin B12 eksikliği giderilmeye çalışılıyor. Çocuğun annesine sordum:“Oğlunuz en fazla ne tüketiyor?” Cevap: “Ekmek, peynir, yoğurt.” Başka ne olabilirdi ki, genci yaşlısı hep aynıyız... Çocuğun annesine, “oğlunuz süt ürünlerini bıraksın.” “Tencerede sebze ile pişen kırmızı et yesin!” dedim. Sebzeler ile birlikte pişen kırmız et, vitamin B12 eksikliğini giderir. Bay, 50 yaşlarında yoğurt yemeyi çok seviyor. Yoğurdun zararlarından bahsedince, inanmadı ve bana: “Köyden aldığım sütle, yoğurt yapıyor ve yiyorum.” “Kendi yaptığım bu yoğurt, zararlı olmaz, bilakis faydalı olur.” dedi. “Siz bilirsiniz!” dedim. Sizin yediğiniz yoğurda karışmaya hakkım yok! - 246 -

İstediğiniz gibi yoğurt yemeye devam edebilirsiniz! Bay, bir müddet sonra, kan tahlili yaptırıyor. Tahlil sonucunda, kanındaki vitamin B12 değeri en dipte çıkıyor. Bay’a hemen şırınga ile vitamin B12 veriliyor. Bay’a; “Yoğurtta vitamin B12 olmadığı gibi alımını da engelleyebiliyor!” deyince: Bay yoğurdu savunmaya devam ederek: “Ben hiç et yemiyordum, o nedenle kanımdaki Vitamin B12 değeri düşük çıktı.”dedi. Demek ki, tek başına yoğurt yemek, vitamin B12 eksiklğini gidermiyor!.. Sütü köyden alıyorsunuz! Yoğurdunuzu kendiniz yapıyorsunuz! Yaptığınız yoğurdu severek yiyorsunuz! Buna rağmen, kanınızdaki vitamin B12 değeri en dipte çıkıyor! Size, şırınga ile vitamin B12 veriliyor!.. Ben de burada soruyorum: Derdiniz ne? Neden bu kadar yoğurt tüketiyorsunuz? “Evet, kırmızı et yenilmediğinde kandaki B12 vitamini azalır!” Fakat: “Nasıl bir yoğurt aşkı bu?” Bay, yoğurduna söz söyletmiyor! Toz kondurmuyor! İnsanlarla yaptığım görüşmelerde: Birçoğunun, vitamin B12 eksikliği yaşadığını. Bir kısmının B12 hapları aldığını. Bazılarının ise vitamin B12’ yi şırınga ile aldığını öğrenirim. - 247 -

Bazı insanlar, “Ben vejeteryanım!” diyor. Bu kişilere, “Vejeteryanlık marifet değil!” diyorum. Doğa et yemeye müsade etmiş!.. Müsade edilen eti neden yemiyorsunuz? Kırmızı et yemekten korkmayın!.. Sadece, etin pişme yöntemine dikkat edin. Tencerede sebze ile pişirilen kırmızı eti yerseniz vitamin B12 eksikliğiniz kalmaz!.. Ben, koyun ve kuzu etini tercih ediyorum... Et deyince, içimizden biri bana: “Bak, seninle bu konuda anlaşamadık!” dedi “Neden anlaşamadık açıklar mısın?” “Ben inancımdan dolayı et yemem!” İnancına saygım var! Et de yemeyebilirsin. Kimsenin size bir söz söylemeye hakkı da yok. İnançla değil de, doğal düşünecek olursak doğa, et yemeye müsade etmiş. Doğada etçil canlılar vardır. Etçil canlılar et yemeden yaşayamazlar. Biz insanlar ise hem bitki, hem de et yiyen canlılarız. Olaya bir de bu açıdan bakmaya çalışın, derim. Yine içimizden bir örnek: Bir öğretim üyesi konuşurken: “Ben vejeteryanım!” dedi. Ondan daha kıdemli diğer profesör, 75 yaşında: “Vejeteryandan bilim adamı mı olur?” “Et yenmez mi ya?”dedi. İçimizden biri, 80 yaşının üzerinde bir Bayan: “Etsiz yemek mi olur ......?” diyor. - 248 -

İmkanlarınız ölçüsünde yemeklerinize kırmızı et ilave edebilirsiniz… Etler genellikle, “Izgarada pişirin, yiyin.” diye tavsiye edilir. Ben bu yöntemi doğru bir yöntem olarak görmüyorum. Bu yöntemle pişirilen et, kanserojen olabiliyor! Asit etkisi yapabiliyor! Vücutta tümörleşmeye ve yağ bezelerinin oluşmasına neden olabiliyor. “En lezzetlisi, ızgarada pişen etler oluyor.” demeyin. Ben de biliyorum mangalda pişen etler lezzetli oluyor. Mangalda pişen etler beni rahatsız ediyor. Mangalda pişen etlerden rahatsız olduklarını söyleyenler var. Buna rağmen kebap yemeye devam ederler. Sebze ile tencerede pişirmekten de keyif almayı öğrenelim. Suda sebze ile pişen etleri yiyince rahatsız olmuyorum, üstelik daha fazla keyif alıyorum. Mangalda pişen etleri yiyenler, bu yöntemle pişen etleri yiyince, rahatsız olduğunuzu söylüyorsunuz. Etleri aşağıda yazıldığı gibi pişirirseniz rahatsız olmazsınız. Etleri, düdüklü veya normal tencereye koyun, az kaya tuzu ve karabiber, sarımsak, yeşil biber ilave edin, pişirin... Et yemenin tadına varın!.. Etlerin yanında kullanacağınız sebze ve baharat size kalmış, hangisini seviyorsanız onu tercih edebilirsiniz... Bizim toplum, ızgaranın dışında çok güzel yöntemlerle et yemekleri pişiriyor. Sulu yemek yapan lokantalara gidin, farklı yöntemlerle pişirilen etli yemeklerin lezzetlerini tadın… - 249 -

Aramızdan biri, Bay ile köylerine gidecektik. Bay, “köye gitmeden önce yemeğimizi söyleyelim gelince hazır olsun.” Bay, bana; “Ne yemek istersin?” Diye sordu. “Odun fırınında pişen, tepside tavuk eti.” Bay, “peki” dedi siparişini verdi. Birlikte köylerine gittik. Köyde işimiz bitti, tekrar şehre döndük. Yemeğimiz hazırlanmıştı, yemeğe başladık. Bay, “Yemeğini, kimse görmeden yersen iyi olur.” Dedi. Şaşırdım ve sordum: “Neden?” Çünkü, buralarda, misafire tavuk eti ile yapılan yemek verilmez. İnsanlar ayıplar! Bu nedenle kimse görmeden yemeğimizi yiyelim. Bay, belli ki çok kibar, beni kırmamak için bana ne istediğimi sordu ve benden aldığı cevaba göre yemek hazırlattı. Oysa, O’na kalsaydı, aynı yemeği kuzu etinden yaptıracaktı ve misafirine güzel bir ikramda bulunacağı için kendisini daha iyi hissedecekti. Ben, yıllar sonra Bay’a hak verdim. Kuzu, koyun eti, tavuk etinden daha iyi, lezzetli ve B12 vitamini yönünden zengin!.. Siz de eti, sebzelerle, bitkilerle baharatlarla, pişirerek kendi yaratıcı yönünüzü keşfedin. Sizi hasta edecek pişirme yöntemlerinden vazgeçin. Unutmayın! Ormana ateş atarsanız tüm ağaçları yakarsınız! Aynı ormana su verirseniz ya da ormana yağmur yağarsa ormandaki ağaçlar yeşerir… Orman güzel olur! - 250 -

Yiyeceklerimizi de böyle düşünelim. Yiyeceklerimizi, özellikle etleri ızgarada yakarak zararlı hale getirmeyelim. Tencerede su içinde sebze ile pişirerek yararlı hale getirelim. Bu şekilde beslenelim. Unutmayın! Kimsenin elinde, bizleri iyileştirmek için, “sihirli değnek yok!” Bizim halkın, B12 vitamini eksik. Benim için hiç sürpriz değil. Çünkü, B12 eksikliğine neden olan süt ürünlerini fazla tüketiyoruz. Süt ürünlerinde Vitamin B12 olmadığı gibi, süt grubu B12 alımını da olumsuz etkiliyor. Süt, yoğurt, ayran, peynir, kefiri çok tüketen biriydim. Süt ürünlerinde vitamin B12 olduğu söylenir. Süt ürünlerinde, vitamin B12 varsa, Süt ürünlerini çok tüketmeme rağmen kanımdaki vitamin B12 değeri, aşağıda tabloda görüldüğü gibi neden en dipte oluyor? Aşağıda farklı tarihlerde yaptırmış olduğum tahlillerde vitamin B12 ve HDL değerleri görülmektedir. Vit. B12 Vitamin referans aralığı B12 pg/ml pg/ml

HDL mg / dl

46 211 – 911 211 – 911 211 – 911

285 276 246 349

211 – 911 211 – 911 200 – 835

612 339.5 549

45 47 36 39 41 64 72

- 251 -

Tarih

27.05.2005 27.06.2005 09.09.2005 29.11.2005 07.01.2006 15.04.2006 08.07.2006 10.07.2006 17.11.2006 26.02.2014

Vitamin B12 değeri: 246 pg/ml Tarih: 29.11.2005 Süt ürünlerinde vitamin B12 olduğunu söyleyenler: Bu durumu bana izah edebilir misiniz? Kanımdaki vitamin B12 değerini, 246 pg/ml. 29.11.2005 gördükten sonra, Günde 1000 microgram vitamin B12’ yi hap şeklinde bir ay aldım. Sonuç: Kanımdaki vitamin B12 değeri, 246 pg/ml den 349 pg/ml yükseldi. Tarih aralığı: 29.11.2005 --- 07.01.2006 Vitamin B12’yi hap şeklinde 1 ay alınca, bu defa kanımdaki HDL azaldı. Hap şeklindeki vitamin B12 alımı kanımdaki HDL seviyesini yukarıdaki tarihlerde görüldüğü gibi, 47mg/dl den >>> 36 mg/dl seviyesine düşürdü. Tarih aralığı: 29.11.2005 --- 07.01.2006 Vitamin B12’ yi hap şeklinde almak, kandaki HDL’yi düşürüyor! Hap şeklinde aldığım vitamin B12’ den dolayı kanımdaki HDL azalınca, vitamin B12 hapını almayı bıraktım. Vitamin B12 haplarını almayı bırakınca, bu defa sebze yemeklerinin içinde kırmızı et yemeye başladım. 10.07.2006 tarihinde tekrar Vitamin B12 tahlili yaptırdım. Bu tarihte kanımdaki Vitamin B12 miktarı: 349 pg/mg’den >>> 612 pg/mg’ye yükseldi… Tarih aralığı: 07.01.2006 --- 10.07.2006 - 252 -

Sebze yemekleri ile birlikte tencerede pişen kırmızı etlerin yenilmesi, kandaki vitamin B12 değerini arttırıyor. Kanımdaki vitamin B12’yi, et yemeden aynı seviyede koruyabilir miyim diye tam iki ay hiç et yemedim... Bu süre içinde tamamen sebze, meyve, bakliyat, kuruyemiş olarak işlenmemiş yiyecekler tükettim. İki ay sonrasında kanımdaki vitamin B12 tahlilini yeniden yaptırdım: Sonuç: Kanımdaki Vitamin B12 değeri, 612 pg/mg’den >>> 339.5 pg/ml’ye düştü. Tarih aralığı: 10.07.2006 --- 17.11.2006 Et yememeye, tahlil tarihinden (17.11.2006 ) iki ay önce başladım. Kanımdaki vitamin B12 değeri, iki ay boyunca hiç et yemeyince, 612 pg/ml den 339.5 pg/ml seviyesine geriledi. Buradan çıkarılan sonuç: Kandaki Vitamin B12’yi eksiltmemek ve belli bir seviyede tutmak için, Sebze yemeklerinin içinde bir miktar kırmızı et yememizde yarar var. Vücut, vitamin B12’ yi depoluyor. Kırmızı eti az yesenizde gerekli vitamin B12 alırsınız. Bir ölçü kırmızı eti, 3-4 ölçü sebze ile tüketebilirsiniz. Ben, koyun ve kuzu etini tercih ediyorum. En son yaptırdığım tahlilde: Tarih 26.02.2014 Kanımdaki vitamin B12 değeri 549 pg/ml. HDL ise 72 mg/dl. - 253 -

Bu sonuçlar fena değil. Bu değerler, sebze yemeklerinin içinde kırmızı et, ve siyah zeytin yenilerek elde edildi. Televizyondaki yiyecek ve içecek reklamları: Burada hedef kitle: Çocuklar. Gençler. Bayanlar. Bunlar, ikna edilirse gerisi kolay. Babalar ve eşler nasıl olsa çocukları ve eşleri için satın alırlar! Biz toplum olarak birbirimize güvenmeyen bir toplumuz... Güvenmiş olsaydık evlerimizin kapıları kilitli olmazdı!.. Evlerimize çelik kapılar yaptırmazdık! Güvenlik kameralarına ihtiyacımız olmazdı! Araç takip sistemlerimiz olmazdı! Yollarda otostop yapanları almamazlık etmezdik! Tanımadığımız kişilere şüpheyle bakmazdık! Örnekleri çoğaltabiliriz... İş, yiyecek ve içeceğe geldiği zaman hiç sorgulamıyoruz. Çünkü, konu yemek olunca güven kavramına gerek duymuyoruz. Hemen alalım, hemen yiyelim, içelim, diyoruz! Üretilenleri satın alıyor, yiyor içiyoruz! Uyduruyor, uyduruyor, yiyoruz! Yiyor, yiyor, uyduruyoruz! Yiyecek ve içecek uyduranlar, uydurduklarını sattıkça daha fazla uyduruyorlar. Böyle devam ederse uydurmaların sonu gelmez! Uydurduklarımızın zararlarını görüyoruz! Sonra, iyileşmek için “sihirli değnek” arıyoruz! Acı çekmeyen insanlar sağlığın kıymetini anlayamazlar! Başa gelmeyince insan anlamıyor. - 254 -

Başa gelse dahi birçok insan yediklerinden içtiklerinden taviz vermiyor. “Ben hapımı yutar, istediğimi yer içerim!” diyor. Zaten hapı yutmuşsunuz! Artık ne önemi var! Ne hakkımız var size bir şey söylemeye! Elbette yemekte içmekte özgürsünüz... Kimseyi dinlemeyin, siz yemeye içmeye devam edin!.. Bazı insanlar anlatılanları ilgiyle dinlerler. Siz de bu insanlar anlatılanı dinledi, artık eski alışkanlıklarından vazgeçecekler sanıyorsunuz! Fakat o da ne? Yanıldığınızı anlıyorsunuz! İnsanlar yemek masasına oturunca, anlatılanları unutuyorlar. Ve masada ne bulurlarsa yiyorlar, içiyorlar. Bazıları da satın alacak uydurulmuş bir yiyecek bulduklarında, anlatılanları unutuyorlar. Satın almaktan hiç geri kalmıyorlar. Doğru yiyecekleri öğrenin, mümkün olduğunca bu yiyecekleri yemeye özen gösterin. Arkadaş ortamlarında da doğru yiyecekleri yemeyi tercih edin, fakat ısrarcı olmayın. Yemek ortamında hangi yiyecek varsa ses çıkarmayın tadımlık da olsa az yiyebilirsiniz. Az yiyen insanlara, diğer insanlar daha olumlu bakıyorlar. Eğer evde veya seyahatta iseniz yalnız olduğunuzda işiniz daha kolaydır. Sizi rahatsız etmeyecek yiyecekleri rahatlıkla seçebilirsiniz... Hastaysanız, insanlar sizin hastalığınızın psikolojik olduğunu söyleyebilirler!.. - 255 -

Rahatsızlığınızın beyninizden kaynakladığını ve hastalığınızı unutmanızı size öğütlerler!.. Ne kadar çok bilen (!), uzman (!) insan var!.. Başına gelmeyen anlamıyor!.. Kalbiniz, pankreasınız, ciğerleriniz, böbrekleriniz yeteri kadar çalışmıyorsa. Böyle bir durumda rahatsızlığınız nasıl psikolojik olabilir? Lütfen mantıklı olun! Zaten rahatsızlığından dolayı morali iyi olmayan insanların moralini daha fazla bozmayın!.. Çok insan var, ben rahatsızım der, kimse inanmaz, rahatsız olan insan acı çekerek bir süre sonra ölür... Çalış, hareket et, yorul! Acıkınca yemeğini ye! Kendi ürettiğin veya satın aldığın, doğal yiyeceklerden yapılan yemekleri ye. Köydeki insanlar için bunu yapmak mümkün olabilir, fakat şehirlerde yaşayan insanlar için elbette daha zor. Şehirlerde yaşayan insanlar, organik ürünler talep edebilirlerse üreticiler organik ürünler üretebilirler. Bizim çocukluk döneminde, sağlığı bozulan kimse pek olmazdı. Neden? Çünkü, doğal yiyecekler ve hareketli yaşam şeklimiz, sağlıklı olmamızı sağlardı. Şimdi ise ne yapıyoruz? Hareketsiz bir yaşam şekli. Doğal olmayan, uydurulmuş yiyecek ve içecekleri bolca tüketiyoruz. Hareket etmiyoruz. - 256 -

Her yere arabalarla gidiyoruz. Büyük marketlere ilk gidenler, araçlarını marketin giriş kapısına yakın park ediyorlar. Müsade etseler, herhalde arabayla markete girecekler ve alışveriş yapacaklar. Oysa, arabayı en uzak yere park ederek, yürümek için bahane yaratmak daha sağlıklı olmaz mı?.. Hafta sonu çocuklarınızla birlikte büyük alışveriş merkezine gelmişsiniz. Onlarla hiç olmazsa biraz yürümek daha iyi değil mi?.. Neyse, umarım bundan sonra büyük alışveriş merkezlerine ilk gelenler araçlarını en uzağa park ederler! Yürümek derken, insanların bazıları akşam, bazıları ise sabah yürür. Sabah işe gidecekseniz, güzel bir uyku istiyorsanız akşam yürümekte yarar var. Tatildeyseniz ve evde kalmanın keyfini çıkarmak istiyorsanız sabah yürüyün. Yürümekten fayda sağlamak istiyorsanız, en az 2 saat veya fazlasını yürümeye çalışın… 1 saatte ortalama 5 km. yürürsünüz. Yorulana kadar yürümekte yarar var. 1.5 - 2 saatten sonra yorulmaya başlarsınız. 20-30 dakika yürümenin, istenilen kadar faydası olmaz... Hareketli bir yaşam şekli iyidir, insanı dinç tutar. Gerçek hayattan örnek verdiğim kişiler, siz ben hepimiziz. Hepimizin bu kitapta yer alacak bir sağlık sorunu var. Ben, buna bir örnek teşkil etmekteyim. - 257 -

Hepinizle konuşma imkanım olsaydı, sizin de sağlık probleminiz bu kitapta yerini alırdı... Artık siz kendinizi değerlendirin sağlık problemlerinizi bir yere listeyebilirsiniz. Kitapta yazılanlar gibi yiyin için. Hangi sağlık problemlerinizden kurtuluyorsunuz onların üstünü çizin. İnanın ve yapın! Başarılı olursunuz!.. Okullarda birçok ders kitabı okutuluyor. Öğrenciler bu konulardan sınavlara çekiliyor. İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite... Sonra, master, doktora, doçent ve profesörlüğe kadar giden bir süreç... Veya başka meslek dallarında gelen başarılar... Maddi kazançlar... Para ve mevki kazanılıyor!.. Fakat sağlık kaybediliyor!.. Neden? Stresli bir yaşam! Rastgele bir yeme içme biçimi! Giden ve bir daha geri gelmeyen sağlık! Kalitesiz bir yaşam! Hatta erken gelen ölüm! Hep aynı değil miyiz? İnsanların birçoğu, anlatılanlara önce karşı çıkarlar... Dinlemeyi sevmeyiz, hemen konuşmaya başlarız. Çok bilmişiz ya! Bu insanlara yiyecek hastalık bağlantıları anlatınca, önce itiraz ederler, sonra bazılarımız ise “bana ne tavsiye edersiniz?” diye sorarlar. - 258 -

“Neyiniz var” diye sorunca, Rahatsızlıklarını söylerler. Rahatsızlıklarının ortak nedeni genelde aynıdır. Stresli yaşam! Yenilen içilenler! Stres yaşamımızın bir parçası olmuş... Ondan kurtulmak zor. Bir yolunu bulun stresinizden kurtulun. İlköğretim çağındaki çocuklara sağlıklı beslenme dersleri verilmeli. Çocukların doğal ve gerçek gıdalarla beslenmeleri sağlanmalı. Aklıma geleni burada söyleyeyim: Birçok anne, “çocuklarının sütü ve şekerli yiyecekleri sevmediğini” söylüyor. Çocuklarının “sebze yiyeceklerini daha çok sevdiğini” söylüyorlar. Anneler, çocuklarınız inek sütünü içmiyorsa, çocuklarınızı süt içmeye sakın zorlamayın. Çünkü, çocuk, içgüdüsel olarak doğrusunu biliyor!.. İnek sütünün kendisi için iyi olmadığını anlıyor. “Biz ise çocuklarımızı yanlış yiyecek ve içeceklere zorluyoruz!” “Aman çocuğum süt iç, yoğurt ye!” diyoruz. Pasta, çikolata gibi uydurduğumuz maddeleri çocuklarımıza ödül olarak alıyoruz!.. Çocuklara erken dönemde sağlıklı beslenme konuları öğretilirse: Çocukların, dengesi bozulmuş, içine katkı maddesi konulmuş, besin değeri olmayan, şeker ve kötü yağ, asit içeren yiyecek ve içecekleri yemeleri önlenmiş olur. - 259 -

Bu şekilde beslenen çocuklar ilerde kolay kolay hasta olmazlar. Sağlıklı nesiller yetişir. Bu sayede ileride oluşacak sağlık harcamaları çok azalır. Sağlık kuruluşları hasta insan bulmakta güçlük çekerler! Hastalar kıymetli olurlar! Çocuklardan söz açılmışken, bazı konuları söylemek istiyorum. Bizim çocukluğumuz köyde geçti. Sabah olduğunda evden çıkar, akşama kadar, eve gelmezdik. Gün içinde, arkadaşlarımızla oyunlar oynardık. Bağların, bahçelerin içlerinde meyveler yerdik. Tarlalarda mevsimlik yetişen ürünlerin yetişmesini ve onları yemeyi heyecanla beklerdik. Derelere pınarlar yapar ve bu pınarların sularını içerdik. Günümüzdeki çocukların böyle bir şansı yok. Çocukları, doğaya çıkararak doğa sevgisini kazandırmalıyız! Bizim çocukluğumuzda elektrik yoktu. Elektrik olmayınca elektronik cihazlar da yoktu. Gaz lambasının ışığında yemek yer ve konuşurduk. Çocukları erkenden okula göndermekle, çocuklarımıza kötülük ediyoruz. Çocuklarımıza, daha çocukluklarını yaşayamadan, sınavlar yapıyoruz, onları arkadaşları ile yarıştırıyoruz… Çocuklara stres yaşatıyoruz! Yazık değil mi? Bu çocuklar ne zaman çocukluklarını yaşayacaklar? Bir çocuk, çocukluğunu ne kadar çok mutlu yaşarsa, hayatta da o kadar başarılı olur!.. - 260 -

Evet, biliyorum, şehirlerde köy hayatı yaşamak çocuklar için elbette zor. Fakat idareciler, şehirlerin, ilçelerin içinde çocuk oyun alanları yapabilirler. Bu oyun alanlarının içlerinde çocuklar arkadaşları ile oyunlar oynayabilirler. Oyun oynayan çocuklar mutlu olurlar. Çocukluklarını doyasıya yaşayan çocuklar, okula başlayan daha çok başarılı olacaktır. Bir araştırın bakalım: Para ve mevki kazanmış insanların sağlıkları nasıl? Birçoğu hasta ve ne yapacaklarını bilmiyorlar! Yanlış yöntemlerle, haplarla iyileşmeye çalışıyorlar! Kötü yiyecek ve içecekler bırakılmaz ise hapların pek faydası olmaz... Amacım, hasta olan insanlara yardımcı olabilmek, Yoksa, benim hiç kimseyle işim olamaz. Herkes kendi işini yapıyor. Kimseyi karşıma almak gibi bir niyetim yok… İnsanların başına bir şey gelmez ise bilemez. Bazı insanlar başına gelenlerden ilham alırlar. Kimi şiir yazar. Bazıları roman yazar. Ben de bu kitabı yazmaya çalıştım. Bu konuda uzman değilim, yazarken hatalarım elbette olmuştur. Affola!.. Doktor görünce sorarım. - 261 -

Doktor, sağlığınız nasıl? Onlar da bizim gibi hasta olabilirler. Çünkü onlar da insan. Yanlış yiyecek ve içecekler stresli bir yaşam onları da hasta edebilir. Bazı şeker hastaları, doktorlarının da kendileri gibi şeker hastası olduğunu söylerler. Bir hekim kalp krizi geçirmiş. Ben, kalp krizinin nedenleri konusunda bazı bilgiler anlatınca: Anlatılanların kendisine “çok ilginç geldiğini” söyledi. Ve bana:“Bunları nereden biliyorsun? Bunları yaz, insanlar faydalansın!” dedi. Ben de yazmaya çalışıyorum... Yoğurt insanları nasıl şeker hastası yapıyor? İnsanın şeker dengesini sağlayan organı pankreastır. Pankreasın PH değeri 8.4 dür. Pankreas vucudun, alkali bir organıdır. Yoğurdun PH değeri 3.5 - 4.5 arasında değişir Yani yoğurt çok asidiktir. Asit pankreasa zarar verir. Pankreası bitirebilir. Yoğurt, pankreastan insülini fazla çeker! Aşırı insülin talebi, pankreası yorar! Pankreas yorulunca, yeteri kadar insülin üretemez! Bu durumda artık şeker hastası olursunuz! Bazı kişilerde ise pankreas tam olarak biter! Tip1 şeker hastalığı ortaya çıkar! Yoğurt ve süt ürünleri yiyen herkes şeker hastası mı oluyor? - 262 -

Hayır olmuyor! İnsanlar beden yapılarına göre farklı hastalıklara yakalanıyorlar. En zayıf yerlerinden vuruluyorlar!.. Saçları dökülebiliyor! Gözleri bozulabiliyor! Dişleri çürüyebiliyor! Kemikleri eriyebiliyor! Tansiyon hastası olabiliyorlar! Kolesterolleri yükselebiliyor! Vitamin B12’leri azalabiliyor! Buna bağlı kansızlık yaşıyorlar. Sadece bu hastalıklar mı var? Hayır! Beden yapılarına göre daha birçok rahatsızlık çekiyorlar. Bazı rahatsızlıkların nedenleri ise bilinemiyor. Yoğurdun şeker hastası yaptığını aramızdan birine anlatınca: “Doğru söylüyorsunuz, bizim sülale hep şeker hastası!” “Sülale olarak aşırı derecede yoğurt tüketiyoruz!”dedi. Bir toplantıda konuşurken bir Bay: “Benim oğlum 30 yaşında ve şeker hastası!” “Söylediğiniz gibi çok yoğurt yiyor!..” dedi. Ben de çok yoğurt tüketiyordum. Ben de birçok sağlık problemleri yaşadım. İnsanlara anlatıyorsunuz. Yeniliklere açık, kaprisi, kompleksi olmayan ve iyileşmek isteyen insanlar, gerekeni yapıyorlar. Bazıları da, “Sen yoğurdu sevmiyorsun!” - 263 -

“Sen yoğurt düşmanısın!” “Sen yoğurda takmışsın!” Bunların hiçbiri doğru değil Ben yoğurdun tadını çok severim. Fakat, bana yaşattığı bu sıkıntılardan sonra yoğurdu çok sevmeme rağmen bıraktım. Seyahatteyim ve akşam yemeğindeyiz. Yemekte süzme yoğurt ta var. Yemekteki bir Bay: “Yoğurt ye, çok faydalı!” dedi. Faydasını bilmeyenimiz yok! Ben de O’nu kırmadım, süzme yoğurttan yedim. Sabah uyandığımda ağzım kupkuru, ağzımı açamıyorum. Hayatımda bu anı ilk defa yaşıyorum. Korkunç bir an, ancak yaşayan bilir! Öğlene kadar ağzımdaki kuruluk devam etti. Öğleyin azaldı ve geçti. O günden beri bir daha bu anı yaşamadım. Yine seyahatteyim öğle yemeyindeyiz. Yemekte, salata ve sebze yemeği yemeyi tercih ettim. Yemekten sonra tüm vücudumda müthiş bir sıkıntı oldu. Doktorumu telefonla aradım: “Bu sıkıntının nedeni ne olabilir, ve ben ne yapmalıyım ?” diye sordum. Doktora, salata ve sebze yemeği yediğimi söyledim. Doktor, “salata ve sebze yemeği sıkıntı yapmaz, nedenini bilmiyorum.” dedi. Ben, “peki, teşekkür ederim, hoşçakalın.” diyerek telefonu kapadım. Ve, “yemekte başka ne yedim?” diye düşündüm. Evet, yemekte bir tabak semiz otlu yoğurt yediğimi hatırladım. - 264 -

Bana sıkıntı yaratan yoğurttu. Bedenim yoğurttan zarar görmüş ve yoğurdu kabul etmiyordu. 40 yaşlarındaki bir Bay’a , “Göz çevreniz siyahlaşmış!” dedim. “Abi, bizde genetik, babamda da var.” Hepimizin yaptığı en kolay bahane, en kolay çıkış noktası. “Bizde genetik, babamda da var!” deriz. Stresten olduğunu söyleriz. Hayır, stresten değil, genetik değil. Bay’a sordum: “Yoğurt yiyor musunuz?” Cevap: “Yoğurdu çok severim, sofrada yoğurt olmaz ise avradı döverim!” İnanılmaz, ama gerçek. Bizim toplum yoğurtçu bir toplum! Bu sayede kanlarımız asitli, kolesterollerimiz yüksek. Göz çevrelerimiz siyah. Bay, 57 yaşlarında ayranı çok seviyor. Babası da ayranı çok severmiş, “ölürsem, mezarıma ayran dökün!”dermiş. Bay, yoğurdu, ayranı, peyniri çok sevdiğini söylüyor. Rahatsızlanmış, hastaneye gitmiş. Doktorlar, Bay’a, “damarlarınız tıkalı, acilen anjiyo yapmamız gerekli.” demişler. Bay, “hayır anjiyo olmam, beni eve gönderin!” demiş. Bay’ı eve göndermişler. Birkaç gün sonra, bay daha fazla rahatsız olmuş. Korkmuş, hemen hastaneye geri gitmiş. “Ben kötüyüm, ne yaparsanız yapın!” demiş. Anjiyo yapmışlar! Damarlarını açmışlar! - 265 -

Süt ürünleri, kötü kolesterol olan LDL’ yi yükseltiyor. LDL’nin yükselmesi damarların tıkanmasına neden oluyor! DİKKAT EDİN!!! Bay 57 yaşlarında üniversitede öğretim üyesi, Sağlık konuları ile ilgilendiğimi bildiği için; Bana, yediklerini içtiklerini hızlı bir şekilde anlattı: “Kolesterolüm yüksek, kolesterolümü nasıl düşüreceğim?”diye sordu. Anlattım. “Haklısın, dediklerini yapacağım.”dedi. Bana, “Kitabın ne zaman çıkacak?”diye sordu. Ve devam etti.“Yaşlanıyorum, kitabını bir an önce okumak istiyorum.” Kitabı geciktirdim. Özür borçluyum. Üniversitede profesör, Bay. Rahatsızlık yaşamış. Sağlığın önemini anlamış. Bu konuda kitap yazdığımı söyleyince, “Kitabın çıkar çıkmaz, hemen alıp okuyacağım.” dedi. Karşısındaki insana değer veren, anlayışlı, kompleksiz, kaprissiz insanlarla karşılaşmak bana moral veriyor. Bay, “Kardeşinin karaciğer problemi yaşadığını, hastanede yoğun bakımda kaldığını” söyledi. “Kardeşimle telefonda konuşabilir misin?” diye sordu. Ben: “Tabi neden olmasın!” dedim. Hasta, telefonla aranıldı ve konuşmaya başladık. Her zaman olduğu gibi hastaya yediklerini, içtiklerini sordum. İnsanlar genelde beni yanıltmıyorlar. Karşıma çıkan, süt ve süt ürünleri oluyor. - 266 -

Bay’a: “İyileşmeniz için süt ürünlerini bırakmalısınız!”dedim. Sonra, gerçek yiyecek ve içecekleri yemesini, içmesini tavsiye ettim. Bay, “Bunları yapmakta ne var, çok kolaymış!”dedi Evet. İyileşmek için: İyileşeceğinize inanın! Ve yapın! Bu kadar!.. Göğüs kanseri Bayanların korkulu rüyası. Göğüs kanserinin nedenleri belli!.. Çocuğunu yeteri kadar emzirmemek! Mangalda pişen etler! Katkılı, koruyuculu uydurulmuş yiyecek ve içecekler! Şekerli, asitli yiyecekler! Kanın asitli olması. Kan asitli olunca, beden zarar görüyor. Beden yapısına göre, en hassas bir yerinden, vuruluyor. Bayanlar göğüs kanserine karşı önleminizi alın. Göğüs kanseri olan bayanlar, yeme içme alışkanlığınız nasıldı? Bu kitapta yazılan uydurulmuş yiyecek ve içeceklerden hangilerini çok tükettiniz? Göğüs kanseri olanlar, kemoterapi olsanız ve göğüsleriniz alınsa da yine yaşam şeklini değiştirmeniz gerekir. Bayan, 50 yaşlarında, göğüs kanseri olmuş. Ameliyat olmuş. Göğsü alınmış. Bayan’ın yediklerini içtikleri sordum. Kebap yemeyi çok sevdiğini, sık sık kebap yediğini söyledi. Izgarada pişen etler yanıyor, kanserojen olabiliyor! - 267 -

Mangalda pişen etleri üst üste yememekte yarar var. Mangal etinden sonra birkaç gün salata, sebze yenmeli ve bol su içilerek vücut toksin ve asitlikten arındırılmalıdır. Mangalda pişen etleri çok tüketmek, vücutta tümörleşmeye neden olabiliyor. Bu nedenle mümkün olduğunca, mangalda pişen etleri yemeyin!.. Bir gerçek Ben süt ürünlerinden uzak durun dediğimde, İnsanlar hemen savunmaya geçiyorlar. Süt ürünlerinin ne kadar çok taraftarı var inanılmaz! Dedelerinden, babalarından, annelerinden veya ninelerinden bahsediyorlar... İçimizden biri, “Dedem 90 yaşında hep yoğurt yiyor!” diyor. Dedesinin sağlıklı olduğunu söylüyor. Bu insanların çok azı sağlıklı olabiliyor, bazıları ise hastalıklarla yaşıyorlar. Dedesinin yoğurt yiyip iyi olduğunu söyleyene sordum: “Siz, dedenizin çocukluğu nasıl geçmiş biliyor musunuz?” “Dedemin çocukluğu rezillik içinde geçmiş!” “Gördünüz mü?” Bu yaşlı insanlar, çocukluklarında ne bulup ne yiyorlardı ki? Buldukları, bitkisel yiyeceklerdi. Bu nedenle organları sağlıklı, sağlam kaldı. Son 20 - 30 yıl içinde süt ürünleri tüketmeye başladılar. 60 yaşına kadar doğal besin alan vucutlar, dolayısıyla organlar, bu yaştan sonra şekerli, asitli yiyecek ve içeceklere başlasalar bile hastalıklara karşı daha dirençli olabiliyorlar. - 268 -

Çocukluğum köyde geçti. İnsanlar tamamıyle kendi tarlalarından ürettikleri yiyeceklerle doğal organik beslenirlerdi. İnek sürülerine sahip olan aileler vardı. Sonraki yıllarda, inek sürülerine sahip olanların çocuklarından bazıları, şeker ve kalp rahatsızlıklarına yakalandılar. 60 yaşlarında bir Bay anlatıyor: “Bizim ailedeki herkes biz yiyelim ölelim!” dediler. “Hep yediler, hepsi de şeker hastalığından öldüler.” “Bir ben kaldım.” “Ben de şeker hastasıyım!” “Geçmiş olsun!” Yağ tüketimi İşlenmiş yağ tüketiyoruz. Sorgulamıyoruz! Araştırmıyoruz! Bu konuda yağ üreticilerine güvenimiz tam. Yağ fabrikasında (ayçiçeği) çalışan biri anlatıyor: “Ürettiğimiz yağa çok işlem yapıyoruz, bu nedenle ben ürettiğimiz yağlardan almıyorum.” “Zeytinyağı alıyorum.” Ambalaja girmiş yağları almadan önce, üretildikleri yerleri ve üretim aşamalarını görmenizde fayda var. Ürününe güvenen insanlar üretim yerlerini halka açmaktan çekinmezler. Önerim ise kaliteli, doğal, işlenmemiş yağ tüketmenizdir. Bu yağlar nerelerde bulunur. Zeytin, badem, ceviz, fındık, fıstık, kabak çekirdeği, ay çekirdeği, avokado, susam. - 269 -

Bunları direk tükettiğinizde veya yemeklerinize koyduğunuzda ihtiyacınız olan yağları alabilirsiniz. Yağlar hızlı bozulurlar. Ambalaja giren yağlara koruyucular konabilir. Doğa, dikkat ederseniz yağları çok iyi ambalajlamıştır. Fındığı, cevizi, bademi örnek verirsek. Kabuğu çok sağlamdır. Dışarıdan gelecek olumsuzluklara karşı korumalıdır. Kabuk kırıldığı zaman, birtakım zararlı mantarlar bunların üzerinde gelişebilir. Aflatoksin oluşabilir. Yağın kalitesi ve tadı bu nedenle bozulabilir. Tavsiyem: Kabuğundan çıkarılmış yağlı kuruyemişleri almayın. Kabuklu alın! Kırın, yiyin! Bekletmeyin! Yemeklerde kullanılacak bitkisel sıvı yağların, bana göre en iyi elde edilme yöntemi: Soğuk presle üretilen, işlem görmemiş katkısız yağlardır. Yağsız pilav yapabilirsiniz. Bulgur veya pirinç kullanabilirsiniz. Pirinç pilavı: Bir ölçek pirince karşı, üç ölçek suyu tencereye koyun, kaynasın. Suyun içine kaya tuzu koyun. Yağ yerine, yeşil veya siyah zeytini suya ilave edin. Yok, ben yağsız yiyemem diyorsanız, kaynayan suyun içine sızma zeytinyağı ekleyebilirsiniz. Su kaynadıktan sonra, yıkadığınız pirinci tencereye koyun. Suyu çekene kadar pişirin.

- 270 -

Bulgur pilavı: Domates, soğan, biber, yeşil veya siyah zeytin. Bir miktar suyu tencereye koyun, içine sebzeleri, (istediğiniz, sevdiğiniz sebzeleri) zeytinleri koyun. İster yeşil, ister siyah, isterseniz her iki zeytini de ilave edebilirsiniz. Sızma zeytinyağını, isterseniz kullanabilirsiniz! Sizin zevkinize kalmış.Yaratıcı yönünüzü ortaya çıkarın. Kaya tuzu kullanın. Su kaynadıktan sonra bulguru ilave edin. Aynı yöntemle, sebzeli pirinç pilavı da yapabilirsiniz. Sebzeli bulgur veya sebzeli pirinç pilavı, tercih sizin. Kaynamış buğday (hedik), kaynamış çavdar yiyebilirsiniz. Kaynamış buğday ve çavdar dengeleri bozulmamış bir yiyecektir. Yiyeceklerinizin listesine ilave edebilirsiniz. Kaynamış buğday veya çavdarı yalnız başına, yemeklerinizin yanında, yemeklerinizin içinde kullanarak yiyebilirsiniz. Teşhis edilemeyen, bilinmeyen hastalıklar Bir köydeyim, konuştuğum Bay, 50 yaşlarında, anlatıyor: “Eczanedeki bütün ilaçları bilirim.” “Siz eczacı mısınız?” “Hayır!” “Eczanede mi çalışıyorsunuz?” “Hayır!” “Peki, eczanedeki ilaçların hepsini nasıl biliyorsunuz?” “Ben, rahatsızım! İyileşemiyorum!” “İyileşmek için denemediğim ilaç kalmadı.” - 271 -

Bunları duyunca Bay’a: “Sizin hastalığınızın sebebini söyleyeyim mi?” “Söyleyin! Nedir benim hastalığımın sebebi?” “Sizin hastalığınızın nedeni, dut ağacınızın altına bağlamış olduğunuz inek!” “Yapmayın ya! İnek nasıl olur da benim hastalığımın kaynağı olur?” “Şu şekilde oluyor. Siz her öğünde süt ürünü tüketiyorsunuz.” “Süt, yoğurt, ayran, peynir.” “Tabi ki sofranızda bunların yanında ekmek de eksik değil.” “Sizin bedeniniz artık süt ürünlerini ve ekmeği kabul etmiyor.” “Bu nedenle de sizin rahatsızlığınız devam ediyor.” “Rahatsızlığınıza, ilaçlar da çare olmuyor.” “Siz, süt ürünleri ve ekmeği iyileşene kadar bırakmalısınız!” Eğer, rahatsızlığınızın, hastalığınızın nedeni bilinmiyorsa, yediklerinize, içtiklerinize, aldığınız ilaçlara, haplara, yaşadığınız ve çalıştığınız ortama dikkat etmelisiniz. Bunlardan biri veya birkaçı sizin rahatsızlığınızın nedeni olabilir. Bay 50 yaşında, “Rahatsız olduğunu bu nedenle doktorlara, hastanelere gittiğini.” söylüyor. “Benden istenilen tahlilleri yaptırdım. Tahlil sonuçlarına baktılar, bana: “Bir şeyin yok, iyisin.” dediler. Bay isyan ediyor, “Bana iyisin diyorlar ama ben kendimi hiç iyi hissetmiyorum!” “Artık ne yapacağımı da bilmiyorum!” diyor. Bay eşinin rahatsız olduğunu, eşini, psikiyatristlere götürdüğünü fakat bir faydasının olmadığını ifade ediyor. Bay’a sordum: “Eşinizle nasıl evlendiniz?” - 272 -

“Eşimi kaçırdım!” “Peki, eşinizin anne ve babası ile görüşüyor musunuz?” “Hayır! Görüşmüyoruz!” “Neden?” “Çünkü, birkaç defa evlerine gittik. Eşimin babası bizi reddetti. Bizimle konuşmadı. Bu nedenle ben, bir daha kayınpederin yanına gitmiyorum. Eşimi de göndermiyorum.” Bay’a: “Yanlış yapıyorsunuz! Bu durumda eşinize doktorların faydası olmaz. Siz ne yapın edin kayınpederinizin gönlünü alın. Kendinizi affettirin! Eşiniz kaçarak evlendiği, gelinlik giymediği, annesi, babası ve kardeşleri ile görüşemediği için üzgündür. Eşinizin iyi olmasını istiyorsanız, eşinizin annesi, babası ve kardeşleri ile konuşmasını sağlamalısınız.” dedim. Anneler, babalar çocuklarınızın eşlerini seçme, sevdikleri ile evlenme hakkı vardır! “Sana uygun değil!” diye onları sevdiklerinden ayırmayın! Yıl 2006. Yeşilkurt, pamukta yoğun bir şekilde zarar yapıyor. Köyleri ziyaret ediyoruz, üreticilerle görüşüyoruz, pamuklarına bakıyoruz. Köydeyiz, bir üreticinin pamuğuna baktık, üreticinin başka bir tarlası daha var ona da bakacağız.Üretici, uzaktaki tarlasını gösterdi, fakat, “Beni affedin, sizinle tarlaya kadar gelemeyeceğim, çünkü hiç halim yok. Bitkinim. Ayakta duramıyorum. Dün doktora gittim, göremedim, yarın yeniden gideceğim.” - 273 -

“Tarlam var, param var ama, halsizim, bitkinim, kendimi yorgun hissediyorum. Ne yapacağımı da bilemiyorum.” dedi. Ben üreticiye: “Siz şu ağacın gölgesine oturun, dinlenin. Bizi bekleyin. Biz tarlaya kadar gideceğiz, pamuğunu kontrol edeceğiz. Tekrar sizinle görüşmeye geleceğiz.” dedim. “Size söyleyeceklerimi bir ay yapın.” “Eğer iyileşmez iseniz, istediğiniz doktora gidin.” “Tamam, sizi burada bekliyeceğim.” dedi. Pamuk tarlasını kontrol ettik. Tekrar, üreticinin yanına geldiğimizde, üretici, ağacın gölgesinde bizi bekliyordu. Üreticiye sordum: “En çok ne yer? Ne içersiniz ?” “Kaymak, tavuk eti, pekmez, ekmek!” “Bu yiyecekleri bırakıyorsunuz.” “Çünkü, vücudunuz artık bu yiyecekleri kabul etmiyor!” “Sebze olarak ne yetiştiriyorsunuz? “Domates, bamya, biber, börülce, maydanoz, nane, kabak, patlıcan, marul.” “Çok güzel, bu yiyeceklerden salata ve zeytinyağlı sebze yemeği yapacaksınız. Sadece bu yiyecekleri yiyeceksiniz.” “Günde 3-5 litre su içeceksiniz.” “Çok kolaymış, bunları yapacağım!” dedi. 15 gün sonra kendisini tekrar görmeye gittik. Bizi görünce: “Ben kilo verdim, dar gelen gömleklerim artık rahatlıkla üzerime oluyor.” - 274 -

“Gücüm, kuvvetim tekrar yerine geldi!” “Allah, senden razı olsun!” “Bir geldin! Hem pamuğumu kurtardın! Hem de beni kurtardın.” dedi. Aynı kişiyi, 6 ay sonra tekrar gördüğümde tanıyamadım. Daha fazla kilo vermiş, yüzünün rengi açılmış, morali de son derece iyiydi. İyileşmek ve iyi kalabilmek için: Doğruları öğrenin! İnanın! Yapın! İstikralı olun! Doğruları yapmayı bırakmayın! Eski rahatsız halinize geri dönmeyin! Eğer iyiyseniz yüzünüzün rengi açık ve güzel görünüşlüdür. Tansiyonunuz yüksekse, yüzünüz kırmızı olabilir. Göz çevreleriniz, sarı, mor, siyah ise iç organlarda yağlanma var demektir. Eğer yüzünüz komple siyahlaşmaya başlarsa, vücudunuzda problem var demektir! Dizden aşağıda kıllar dökülüyorsa kılcal damarlarda tıkanma vardır. Bu durumlarda beklemeyin önleminizi alın! İnsanlar rahatsızlanır, hastalanır. Sağlık kurumlarına giderler. Kan,idrar tahlili. MR. Ultrason. Tetkik. Gibi hastalığın teşhisi için ne varsa hepsini yaptırırlar. Sonuç: Hastalık teşhis edilir, fakat bazı durumlarda ise teşhis edilemez. Rahatsızlığın nedenleri bilinemez. - 275 -

Sizin rahatsızlığınız devam etmektedir. Tahlil, röntgen, tetkik gibi istenilenlerden usanmışsınızdır. Tahlillerde bir şey yoksa, “ben neden rahatsızım” diye kendi kendinize sorarsınız. Modern tıp, her geçen gün kendini yenilemekte, yeni tedavi yöntemleri bulmaktadır. Fakat tüm bunlar sizi iyileştirmeye yetmemektedir. Oysa sizi hasta eden, sizin en çok sevdiğiniz yiyecek ve içecekler olabilir. Bunları tespit ederek bırakabilirseniz, bir de bakmışsınız, iyileşmişsiniz! Tıp ne kadar bilimde ileri giderse gitsin, doğanın sırrını tam olarak çözemez. Bilinmeyi bekleyen, doğanın daha çok sırrı vardır. Bedenimizin her bir organı bir bilim dalı olmuştur. Bu konuda araştırmalar, sayfalar dolusu yazılar vardır. Bu yazıların hepsini kim okuyabilir? Kim anlayabilir? Bilinmeyen rahatsızlığınız varsa. Mümkün olduğunca, iyileşene kadar aç kalmayı deneyin, sadece su için. Yediklerinize içtiklerinize dikkat edin. Şekerli, asitli yiyecekleri ve içecekleri bırakın! Alkali beslenin!.. Bol sebze, bakliyat, kuruyemiş ve meyve tüketin. Temiz su için. Bizim elimizde olmayan hava kirliliğine karşı birşey diyemiyorum. Mümkün olduğunca şehir dışına çıkın, temiz hava alın! - 276 -

Şeker hastalığı “SAKIN ŞEKER HASTASI OLMAYIN!” “Çok iddialı bir söz değil mi?” “Evet, iddialı ve tekrar söylüyorum.” “Sakın Şeker Hastası Olmayın!” “İyi de, bu nasıl olacak? Şeker hastalığı genetik değil mi?” “Hayır, genetik değil!” Şeker hastalığı, yanlış yiyecek ve içeceklerden dolayı vücudun asitlenmesinden dolayı ortaya çıkan bir hastalıktır. Doğruları yaparsanız, şeker hastası olmazsınız!.. Şekeriniz yükseldiği ve rahatsız olduğunuz zaman, Konunun uzmanlarına gidersiniz. Uzmanlar size sorarlar: “Annenizde şeker hastalığı var mı?” “Yok.” “Babanızda şeker hastalığı var mı?” “Yok.” “Dedenizde var mı?” “Yok.” Siz, “var” diyene kadar, “tüm sülaleniz” size sorulur. Siz sorulan sülalenizden birinde, “Evet, şeker hastası var.” dediğiniz de, “Tamam. O akrabanızda şeker hastalığı var, sizde de olması normal!” denilir. Siz de kaderinize boyun eğersiniz. Annesinde babasında şeker hastalığı olanlar, “Acaba ben ne zaman şeker hastası olacağım?” diye korku içinde beklerler. - 277 -

Korku içinde bekleyenler size söylüyorum.“Korkmanıza hiç gerek yok!” Alkali beslenirseniz, şeker hastası olmazsınız! Asitlerden ve şekerlerden uzak durun! Sakin olmaya çalışın, mümkün olduğunca strese girmeyin. Vücutlarımız dayanıklı. Yıllarca kendini koruyabilir. Yüz yaşına kadar sağlıklı bir şekilde yaşayabilirsiniz. Vücudumuzun ihtiyacı olanları yiyelim, içelim. Yanlış yiyeceklerle vücudumuza eziyet ediyoruz. Bu nedenle vücudumuz günün birinde artık pes etmek zorunda kalıyor! Sonra, gelsin hastalıklar! Şeker hastalığı da bazılarımızda bu şekilde oluşuyor. Görüştüğüm birçok şeker hastası: “Annemde, babamda, ailemde, akrabalarımda şeker hastalığı yok, bende neden var?” diye isyan ederler. Ben bu insanlara sorarım: “Ne yiyor ne içiyorsunuz?” Aldığım yanıtlar genellikle birbirine benzer oluyor. Asitli, şekerli yiyecekler ve içeceklerin çok tüketildiğini anlarım. İnsanlara asitlerden uzak durun deyince; Genelde aldığım yanıt: “Kola içmem!” oluyor. Hiç kimsenin aklına süt ve süt ürünleri gelmiyor… Ben, yoğurt güçlü bir asit dediğimde insanlar şaşkınlık içinde kalırlar. Yoğurdun PH değeri 3.5 - 4.5 arasında değişir. Pankreasın PH değeri ise 8.4 dür. - 278 -

Yoğurt, pankreastan fazla insülin çeker, pankreas yorulur, yeteri kadar insülin üretemez. Yoğurt, asit özelliği nedeniyle pankreasa zarar verebilir. Bu şekilde sürekli asit alırsak, (yoğurt yediğimizde) pankreasımız günün birinde yorulur. Çalışamaz hale gelir, hatta bitebilir! Sonuç: Ortaya çıkan, ŞEKER HASTALIĞI! Asitli, şekerli yiyeceklerin çok tüketilmesi nedeniyle birçok kronik hastalığa yakalanırız. Yıllaca bu hastalıklarla beraber yaşarız. Şeker hastalığı konusunda uzman birine: “Bir insan, hayat boyu yediğine içtiğine dikkat eder, alkali beslenirse şeker hastası olmaz!” deyince. “Evet doğru söylüyorsunuz!”dedi. “İyi de siz neden söylemiyorsunuz?” İnsanlara şeker hastalığı, “genetik” deyince, artık yapacak birşey yok diyerek hastalıklarını kabulleniyorlar. İnsanlara şeker hastalığının “genetik” olmadığı söylenmelidir. Şeker hastalığına yakalanmadan nasıl yaşanılır anlatılmalıdır. “Kilolu insanlar, daha fazla şeker hastası olur!” derler. Zayıf olan insanlar da şeker hastası olabiliyorlar. Bu insanların da maalesef, süt ve süt ürünlerinin bağımlısı olduğunu gözledim. Şeker hastalığının nedenleri var. Nedir bunlar? Asitli, yiyecek ve içecekler. Şekerli yiyecekler, tatlılar. Kilo! Stres! Alkol! Şeker hastası olanlar, kendinizi bir sorgulayın bakalım! - 279 -

Şeker hastası olana kadar neler yediniz neler içtiniz? Ne kadar stres yaşadınız? Ben size söyleyeyim. Bol bol süt ürünü, yoğurt, peynir, ayran, süt, kefir, beyaz ekmek, unlu mamüller, şekerler, tatlılar, cola, alkol. Her şeyi kendimize problem ederek, vücudumuzun kötü salgılar, (adrenalin, kortizol)salgılamasına neden olduk. Salgılanan kötü salgılar, vücudun şeker üretmesini artırdı. Kanda artan şekerin bir kısmı yağa çevrildi, bir kısmı alkole. Alkolün daha sonra asite dönüşmesi, kanda asitliği artırdı. Kanda artan asitlik, pankreasa zarar verdi. Stresten dolayı vücut tarafından üretilen şekeri düşürebilmek için pankreas çok çalışmaktan yoruldu. Artık, yeteri kadar insülin üretemez oldu! Bu olumsuzluklar sonucunda şeker hastası olundu!.. Yanlış yiyecekler ve streslerimizle adeta vücutlarımıza kötülük etmiyor muyuz? Ediyoruz! Fakat ya farkında değiliz ya da irademiz zayıf! Aramızdan biri, Bay: “Annem, babam, 75 yaşının üzerinde ve şeker hastası değiller! Ben neden, 45 yaşında şeker hastası oldum?” diye isyan ediyor. Bay’a, yediklerini, içtiklerini sordum. Aldığım cevap: Mangal etleri. Kola. Alkol. Yoğurt. Ekmek. Bay’ın stresli olduğunu da söylemeliyim. Tüm bunlar pankreas düşmanıdır, pankreasa zarar verir, bunun sonucunda şeker hastalığı ortaya çıkar. Bay 56 yaşında, “ben şeker hastasıyım!” dedi. “Yoğurt, peynir tüketiminiz nasıl?” - 280 -

“Süper, çok severim, çok yerim!” “Afiyet olsun!” Hep aynıyız! Genelde aynı cevabı veririz. Siz de çevrenizdeki şeker hastası olan tanıdıklarınıza bir sorun. “Süt, yoğurt, ayran, peynir, kefir tüketiminiz nasıl?” Bakalım size ne cevap verecekler… Televizyonda sağlık proğramlarına çıkan uzmanlar tavsiye ediyorlar: “Bol bol yoğurt yiyin!” Bu tavsiyeler, bizim de işimize geliyor. Faydalı ve kalsiyum kaynağı diyerek bol bol yoğurt yiyoruz. Sonra, sonra ne oluyoruz? Bol bol hasta oluyoruz! Göz çevrelerimiz, sararıyor, morarıyor, siyahlaşıyor! Kalsiyum skorumuz yükseliyor, kalp krizi geçiriyoruz! Dişlerimiz çürüyor, kemiklerimiz eriyor! Şeker hastası oluyoruz! Kalp hastası oluyoruz! Tansiyon hastası oluyoruz! Kolesterolümüz, LDL değerlerimiz yükseliyor! Damarlarımız tıkanıyor! Vitamin B12 değerlerimiz düşüyor! Kansızlık problemi yaşıyoruz! Karaciğerimiz, pankreasımız yağlanıyor! Teşhis edilemeyen rahatsızlıklara yakalanabiliyoruz! Kendinize ve çevrenizdeki hasta olan insanlara bir sorun. “En fazla ne yiyor ne içiyorum?” ”Ne yiyor ne içiyorsunuz?” - 281 -

Stres Keskin sirke küpüne zarar verir. Stresimiz arttıkça, vücut kötü salgı, salgılar. Bu salgılar kandaki şeker oranını arttırır. Kan şekeri artınca insülin ihtiyacı artar, pankreas çok çalışmaktan yorulur, şeker hastalığı ortaya çıkabilir. Kanda artan şekerlerin bir kısmı yağa, bir kısmı ise alkole dönüşür. Alkol vücutta asite dönüşür. Kandaki asit artışı, LDL artışına neden olur. Vücut, kandaki şeker ve asitin olumsuz etkisinden kurtulmak için LDL üretir. Bu nedenle total kolesterol ve LDL yükselir. Kan şekeriniz normal, kan PH değeriniz ideal seviyesinde olursa, kolesterolünüz belli bir seviyede kalır yükselmez! Asit, vücuda ve organlara zarar verebilir. Asit pankreasa zarar verebilir. Pankreas zarar görünce, yeteri kadar insülin üretemez, kandaki şeker yükselir. “Bin düşünce beş kuruş borç ödemez!” Nasıl yaparsanız yapın, stresten uzak durun! İnternette, televizyonlarda, radyolarda damar açıcı olarak bir takım bitkilerden oluşan damar açıcılardan bahsedilir. Pazar büyük, bu pazardan insanlar, çeşitli mamullerle pay almaya çalışıyorlar. Vitamin hapları da insanların kullanımlarına sunuluyor. Doğanın bize verdiği gerçek yiyeceklerden yiyebilirsek, vücudumuz, ihtiyacı olan tüm gereksinimlerini almış olur. Başka bir ürüne de ihtiyacımız olmaz. - 282 -

İdeal şeker oranı: 70 – 100 ml/dl değerleri arasıdır. Kandaki şeker oranını 100’ ün altında tutmak iyidir. Alkali beslenirseniz, bu değerleriniz kolay kolay değişmez. Şeker hastası olmamaya çalışın! Şeker hastası olursanız artık işiniz daha zordur. Yiyeceklere karşı zaafınız varsa, kendinize hakim olmakta güçlük çekersiniz. Erken yaşlarda bilinçli olursanız, şeker hastası olmazsınız. Ailesinde (anne, baba, nine, dede,) şeker hastası olanlar : Siz de anneniz babanız gibi yer içerseniz, şeker hastası olmaya adaysınızdır. Bundan vazgeçer, alkali beslenirseniz şeker hastası olmazsınız!.. ŞEKER HASTALIĞI ÇOK KÖTÜDÜR! İNSANI BİTİRİR! DİKKAT EDİN! ŞEKER HASTASI OLMAYIN! Gördüğüm şeker hastalarına sorarım. “Yoğurt tüketiminiz nasıl?” Cevaplar genelde hep aynıdır, iyi birşey yaptıklarını sanarak, “Süper, yoğurdum köyden gelir, özel yoğurttur” “Haftada 5-10 Kg. yoğurt yerim.” Afiyet olsun! Yoğurdun zararlarını sayarım hayretler içine kalırlar. “Abi yoğurt bu kadar zararlı mı?” diye sorarlar. “Zararı belli olmuyor mu?” “Şeker hastası olmadınız mı?” Kanlarındaki şeker oranı yükselenlere hap yada insülin verilir. Bu insanların birçoğunun bunlara ihtiyacı yoktur. - 283 -

Yiyeceklerini değiştirmeleri, alkali beslenmeleri ve hareket etmeleri yeterlidir. Şeker hastalarına ilaç, insülin vermeden önce hastaların C Peptid değerlerine bakmakta fayda vardır. Vücut, insülin üretir, fakat insülin direncinden dolayı şekeri kontrol edemez. C peptid değerleri, çoğu hastada önce yüksektir. Neden? Çünkü biz yanlış yedikçe, pankreasımız şeker dengesini korumak için daha fazla insülin salgılar. Pankreasımız sürekli insülin üreterek kan şekerini normal halde tutmak ister. Kanda insülin seviyesi artar. Yanlış yemeye devam etttikçe bu böyle devam eder. Pankreas kan şekerini dengede tutmak için insülin üretir.Fakat insülin direnci olduğu için kan şekerini hücrelere sokamaz. Hücrelere girmeyen şeker, kanda kalır. Kan şekeri yükselir. Pankreas yorulur, hatta biter! Günün birinde pankreas yeteri kadar C peptid üretemez olur, bundan dolayı da kandaki insülin seviyesi düşer. Sonunda kan şekerimiz yükselir. C Peptid ve insülin seviyeleri, şeker hastalığı başlangıcında yüksek, ileri dönemlerde ise düşük seyreder. Kan şekeriniz yüksekse, kanınızdaki C Peptid değerlerine baktırın. C peptid değeriniz ve kandaki şekeriniz yüksekse, asitli yiyorsunuz demektir. İnsülin direnci başlamıştır. - 284 -

Alkali beslenmeye geçerseniz, C peptid değerleriniz ve kan şekeriniz düşer. İlaca ve insüline gerek olmaz. Kanınızdaki C peptid değeriniz düşük ve kan şekeriniz yüksekse pankreasınız zarar görmüş demektir. İşiniz biraz daha zor demektir. Daha fazla dikkat etmeniz gerekir. C Peptid değeri kan tahlili ile öğrenilir. Hemoglobin A1c (HbA1c) kan tahlili ile son üç aylık kan şeker durumunuzu öğrenebilirsiniz. Aşağıda farklı tarihlerde yaptırmış oldurduğum HbA1c tahlil sonuçları görülmektedir. Glukoz mg /dl

Referans aralığı

Hemoglobin A1C %

Referans aralığı

Tarih

115

70 - 105

7.0

4.50 - 6.30

27.05.2005

109

70 - 105

6.3

4.50 - 6.30

09.09.2005

131

70 - 105

5.3

4.50 - 6.30

07.01.2006

109

70 - 105

4.8

4.50 - 6.30

15.04.2006

102

70 - 105

6.2

4.50 - 6.30

08.07.2006

115

75 - 110

6.1

4.80 - 5.90

17.11.2006

193

74 - 106

10.7

4.00 - 6.00

26.02.2014

Şeker hastası iseniz, kesinlikle dikkatli olmanız gerekir. Yanlışları öğrenmeli ve bırakmalısınız! Doğruları öğrenmeli ve yapmalısınız! Size, kan şekeri kontrolü için bazı bilgiler vermek istiyorum: Sakin bir tempoda yavaş ve uzun yürüyüşler yapabilirsiniz. Fazla kilolar verilmeli, ideal kiloya gelinmeli. - 285 -

Aşağıdaki bitkilerle salata ve yemekler yapılmalı. Her türlü yapraklı bitki. Yemeği yapılan sebzeler. Baklagiller: Nohut, börülce, maş fasulyesi, çemen tohumu. Meyveler. Yağlı kuruyemişler. Siyah zeytin. Sızma zeytinyağı. Kırmızı et, balık, köy tavuğu, hindi. Baharatlar. Bitkisel çaylar. Su Kaynatılarak pişirilen çavdar, buğday. Bir öğünde, salata ve tek yemek yemeye özen gösterin. Farklı şekilde yapılan yemekler yemeyin. Örnek: Kuru fasulye + bulgur pilavı + ekmek yemek yerine; Fasulye + buğday, aynı tencerede birlikte pişirilerek yenilebilir. Sebzeler + et, aynı tencerede birlikte pişirilebilinir. Sebze + et + buğday aynı tencerede birlikte pişirilebilinir. Bu yemeğin yanında, pilav ve ekmek yemeye gerek kalmaz. Buğday ayrı bir tencerede önce kaynatılır, sonra sebze et karışımına ilave edilebilir. Çavdar bulabilirseniz, aynı yemeği çavdarla da yapabilirsiniz. Meyveleri tek olarak yiyin, size iyi gelip gelmediğini o zaman anlayabilirsiniz. Örneğin, tatlı nar iyi gelirken, ekşi nar yediğinizde kan şekeriniz yükselebilir.İlginç değil mi? Çünkü, ekşi nar yediğinizde, karaciğeriniz şeker üretebilir, bu nedenle kan şekeriniz yükselebilir. - 286 -

Beyaz üzüm iyi gelmezken, siyah üzümden rahatsız olmayabilirsiniz. Siyah kuru üzüm iyi gelmezken, yağlı kahverengi kuru üzümden (peygamber üzümü) rahatsız olmayabilirsiniz. Yağlı üzümü kaynamış suya koyarsanız, yağ suyun üzerine çıkar, yağlı suyu dökersiniz. Üzüm, yağından arınır. Kara erik, kiraz, vişne, böğürtlen, şeftali, kayısı gibi meyveleri yiyebilirsiniz. Karpuz, bazen iyi gelirken, bazı karpuzlar şeker yükselmesine neden olabilir. Bazı kuru fasulyeler iyi gelmezken, nohut ve börülce daha iyi olabilir. Kabuğu soyulmuş kırmızı mercimek sizi rahatsız edebilir, fakat kabuklu mercimekler ve maş fasulyesi iyi gelebilir. Yemeklerin yanında yenilen kuru soğan iyi gelirken, taze soğandan aynı etkiyi göremeyebilirsiniz. Kebap rahatsızlık verebilir, tencerede sebze ile pişen eti keyifle yiyebilir ve rahatsız olmazsınız. Antepfıstığı, kabak çekirdeği, kaynatılmış yerfıstığını, zeytini rahatlıkla yiyebilirsiniz. Bazı çaylardan rahatsız olmazken, demini iyi almamış çaydan rahatsız olabilirsiniz. Şekersiz yapılan Türk Kahvesi iyi gelirken, diğer kahveler rahatsız edebilir. Bazı alkollar kan şekerinizi düşürebilirken, bazıları yükseltebilir. Eğer kan şeker dengeniz bozulmuşsa sürekli dikkat etmeniz gerekir. - 287 -

Yiyecekleri tek başına yiyerek, içerek size yarayan ve yaramayanları tespit edebilirsiniz. Sizi rahatsız eden yiyecekleri, içecekleri listenizden çıkarmalısınız. Bunun yerine sizi rahatsız etmeyecek yiyecekleri bulmalı ve bunları tüketmeye özen göstermelisiniz. Genel kural: Topraktan ve sudan gelen, değişime uğramamış yiyecekleri, yalnız başına yemek ve size iyi gelip gelmediğini tespit etmektir. Kendinize uygun, şeker düşürücü hapları kullanabilirsiniz, fakat haplara çok fazla güvenmeyin! Yaşam biçiminizi ve yeme içme şeklini değiştirdiğinizde daha başarılı olursunuz. Kan şekerinizi daha iyi kontrol edebilirsiniz. Baklagiller ve buğdaygiller ağır yiyeceklerdir. Bu yiyecekler kaynatılmış olarak tek başına yenildiğinde sizi rahatsız edip etmediğini daha iyi anlayabilirsiniz. Tıp konusunda uzman, ünlü bir hocamız televizyonda anlatıyor: “Bende insülin direnci başladı!” diyor. “Sayın hocam, insülin direnci neden başlar?“ Hareketsizlik, asitli ve şekerli yiyeceklerin fazla tüketilmesi.” Buna bağlı olarak kan PH değerinin düşük olması. Alkali beslenen ve kanı alkali olan( PH 7.365 - 7.4) birinin şeker hastası olmayacağına inanıyorum. Aşağıdaki yazıyı, bir TV proğramına göndermiştim…

- 288 -

From: Asir, Cemalettin Sent: Sunday, September 30, 2007 11:47 AM To: '[email protected]' Subject: FW: Şeker ve diğer hastalıklarla mücadelede başarılı olmak merhaba, Diyabetle yaşamı değiştirmek proğramınızı izliyorum. Proğramınızdan dolayı sizi kutlarım. Proğramınızda diyabetle mücadele eden,bu konuda araştırmalar yapan insanlara yer vermenizin yararlı olacağı görüşündeyim. Ben tecrübelerimi aktarayım. Çok şeker hastası ile görüştüm, bunlara yaşam şekillerinin değişmesi gerektiğini söylediğimde büyük bir çoğunluğu yapmıyor veya yapamıyor,yiyeceklerini bırakıp kendisine faydalı olacak yiyecek ve içeceklere geçemiyor. İlaç denilen haplara,insüline güveniyor. Şeker hastaları genelde beslenmiyor yiyecek içecek denilen yanlış şeyleri yiyiyor içiyor. Birçoğunda yanlış yediklerinden dolayı insülin direnci oluşmuş. Pankreası zarar görmüş,yağlanmış,yeterli insülin üretemez hale gelmiş veya tip1 şeker hastalarında olduğu gibi iş göremez hale gelmiş. Yanlış yemekten dolayı insanlar, sadece şeker hastalığına değil, başka hastalıklara da yakalanıyorlar. Bu insanlar yiyeceklerini değiştirmekle birçok hastalıklarından kurtulabiliyorlar. Görüştüğüm şeker hastalarının ortak yeme içme şekli; Süt ve süt ürünleri (yoğurt, ayran, peynir). Özellikle şeker - 289 -

hastalarına tavsiye ediliyor.Şekeri oluşturan bir etmeni nasıl tavsiye etmeye devam edebilirsiniz? Ekmek. Mangalda pişmiş etler. Diğer işlenmiş ürünler. Çocuklarda görülen tip1 şeker hastalığına yol açan şeyler. (yiyecek ve içecekler demiyorum.) Süt (Tabiki anne sütü değil çocuklar iki yaşına kadar anne sütü alabilirlerse şeker hastalığına yakalanma ihtimali çok azalır.) Sözü edilen başka canlıların sütü, doğa her memeli canlıya yavrusunu emzirsin diye meme ve süt vermiş. Bir anne kendi sütü dururken neden yavrusunu buzağı ile bir tutar ve inek sütü verir hiç düşündünüz mü? Yoğurt. Peynir. Salam. Sucuk. Sosis. Meşrubatlar. İşlem görmüş içine koruyucu konulmuş diğer maddeler. ÇOK YAZIK, ÇOCUKLAR, BÜYÜKLERİN HATALARI NEDENİYLE ŞEKER HASTASI OLUYORLAR VE ÖMÜRLERİ BOYUNCA İLLET BİR HASTALIĞIN ACISINI ÇEKİYORLAR. Şeker hastalarını ancak şeker hastası olan biri daha iyi anlar. Şeker hastaları doğal yiyecek ve içecekleri tercih ederlerse kötüye gidişlerini durdurabilirler. Hatta hergeçen gün daha iyi olabilirler buna inansınlar. İlaç denilen hapları ve insülini kullanmadan hayatlarını daha güzel hale getirebilirler. Bunlar nasıl yapılır açıklayabilirim. Selamlar Cemalettin Aşır - 290 -

From: Asir, Cemalettin Sent: Saturday, September 22, 2007 9:56 PM To: '[email protected]' Subject: Şeker ve diğer hastalıklarla mücadelede başarılı olmak merhaba, Şeker hastalığı genetik olarak söylendiğinden doğal olarak ailesinde şeker hastalığı olan kişiler acaba bende şeker hastası olurmuyum diye kaygı içinde beklemektedirler. Korkmalarına gerek yok,şeker hastalığını genetik olarak insanlar taşısa bile doğru beslendikleri takdirde hayatları boyunca asla şeker hastası olmazlar. Çocuklar, ailelerinin hatası (tabiki bilmeden yapılan hata) nedeniyle tip1 şeker hastası oluyorlar. Tip1 şeker hastası olan çocuklar yedikleri ve içtikleri konusunda sorgulanmıyorlar. Sorgulansa aynı nedenden dolayı tip1 şeker hastası olduğu ortaya çıkar. Nedenleri belli. Aileler bu konuda uyarılsa çocukların tip1 şeker hastası olması önlenebilir. Şeker hastalığı ile mücadele etmek gerçekten birçok insan için çok zordur. Hastalığı önlemek daha kolaydır. Şeker hastalığına yakalanmamak için aşağıdakilerin yapılması faydalı olur. - Tamanen işlenmemiş doğal yiyecekler yenilmeli. - İnsanların uydurduğu dengesini bozduğu, içine koruyucular ilave ettiği her türlü yiyecek ve içecek denilen maddelerden uzak durulmalı. - 291 -

- İdeal vucut ağırlığında olunmalı. - Mümkün olduğunca stresten uzak durulmalı. - Hareketli bir hayat yaşamak için fırsatlar yaratılmalı. - Günde enaz 2-3 litre su içilmeli Üç yıldır şeker hastalığı ile mücadele ediyorum. Şeker hastalığı ile mücadelede amaç, ilaç ve insülin kullanmadan kan şekerini dengede tutmak ve yaşamını bu şekilde devam ettirmektir. Ben bunu yapmaya çalışıyorum. Birhaylide başarılı oldum. İnanın buna başlayanlar bir daha eski alışkanlıklarına dönmek istemiyorlar. Şeker hastası olan bir insanın, yediği yiyecekler ve içecekler hakkında sorgulanması gerekir. Ben sorguladığımda hemen herkeste aynı yiyecek içecek denilen maddelerle karşılaşıyorum. İnsanlar en sevdikleri yiyecek ve içeceklerin kendilerine zarar verdiğini bilmiyorlar. Şeker hastalarının yanlışları hayatından çıkarılmalı doğru olan yiyecek ve içeçecekler beslenmesine dahil edilmelidir. Eğer bunlar yapılmaz ise şeker hastalığı ile mücadele çok zorlaşır. İlaçlar ve insülin yeterli olmaz. İlaçlar uzun vadede karaciğer ve böbreklere zarar verir. Her doğal yiyecek ve içeceklerin teker teker tüketilmesi sağlanmalı hangisi iyi hangisi kötü kişinin kendisinin karar vermesi en iyi yoldur. En korktuğu bir yiyeceğin aslında çok iyi geldiğini denemeler sonucunda kişi kendisi bulabilir. Toplumda yanlış söylentiler var,insanlar bunlara göre hareket ediyorlar,bundan dolayıda hem kötü besleniyorlar, hem de şekerlerini belli seviyelerde tutmakta güçlük çekiyorlar. Göz,sinir ayak problemleri çekiyorlar. Şeker hastalığından kurtulmak için araştırmalar yaparken, insanların yanlış beslenmeleri nedeniyle farklı hastalıklara yakalandıklarını gördüm. - 292 -

Şu an bir özel şirkette çalışıyorum.İşim gereği insanlarla sık sık görüşme şansım oluyor.Hemen her sohbet sırasında mutlaka sağlık konusu konuşuluyor. Sağlık problemi olmayan hemen hemen yok gibi. Birçok İnsan hapkolik olmuş, her hastalık için cebinde veya çantasında hap taşıyor. Bu insanlara yedikleri ve içtikleri konusunda sorular soruyorum. Ortak problem yanlış beslenme. Araştırmalarımdan elde ettiğim bilgilere (teori ve pratik) göre bu insanlara tavsiyelerde bulunuyorum. Tavsiyeleri yapanlar 15-30 gün sonra çok iyi olduklarını,rahatladıklarını söylüyorlar. Özellilkle bu günlerde insanların ilaç kullandığı kolesterollerini normal seviyelere ilaçsız bir şekilde çabuk getiriyorlar. Asit yiyoruz ve asit içiyoruz, bunlar vücudun dengesini ve organlarını bozuyor, insanların değişik hastalıklara yakalanmasına neden oluyor. Bunlardan bazıları; Kanser Beyinde tümör Şeker Kolesterol Yüksek tansiyon Kalp damar hastalıkları Karaciğer yağlanması Pankreas yağlanması Mide bağırsak gazları Kabızlık buna bağlı olarak hemoroid Ülser - 293 -

Göz problemleri Gastrit Obezite Astım El ayak terlemesi Yüzde sivilceler Göz çevresi ve yüz kararmaları Migren Prostat Beslenmeye bağlı diğer hastalıklar Hastalıklar kişilere göre değişebiliyor. Bunlardan kurtulmanın en kestirme yolu kötüleri hayatımızdan çıkarıp, iyileri yiyecek ve içeceklerimize dahil etmektir. Tabiiki hastalığın ilerleyişine göre bazı insanlar düzelmeyebilir, bunlara tıbbi müdahale gerekebilir. İyi olmak için hasta olmayı beklememek, beslenme ve yaşam koşullarını erkenden değiştirmek daha akıllıca bir davranış olur. Selamlar Cemalettin Aşır Ziraat Yüksek Mühendisi Evlerimizde iki yiyecek her zaman vardır. Bu yiyecekler genelde her gün tüketilir. Ekmek( Şeker) Süt ürünleri, süt, yoğurt, ayran, peynir, kefir (Asit) İki yiyecek, biri şeker, diğeri asit. Bedenler dayanır mı buna? Dayanmıyor zaten ve erken yaşlarda çeşitli hastalıklar ortaya çıkıyor. - 294 -

İşyerlerinde tanıştığım, baba ve oğulla sohbet ediyoruz. Baba, bypass olmuş damarları değişmiş. Baba’ya sordum: “Süt ürünleri tüketiminiz nasıl?” Övünerek anlattı. “Süper!” “Yoğurdu, ayranı, peyniri çok severim, çok yerim!” “Haftada en az 5-6 kg yoğurt yeriz!” “Peynirsiz de olmaz.” “Bu ailede anne şeker hastası.” Birçok ailede bunu görüyorum. Anne şeker hastası, baba ise tansiyon veya kalp hastasıdır. Bu ailelerde, süt ürünleri tüketimi, haftalık 5-10 kg arasında değişiyor. Bundan dolayı bu ailelerde şeker, kalp, yüksek tansiyon problemleri genelde var. Bu ailenin iki oğlu var. Oğulları 28 ve 36 yaşlarında. Oğullarından biri, “kardeşimle anne ve babamızın hastalığını paylaştık!”dedi. “Birimiz kalp hastası, birimizde şeker hastası olacağız!..” Genç yaştalar ve ne zaman hasta olacaklarını bekliyorlar. “Siz hasta olmazsınız!” dedim. Şaşırdı, ve “nasıl olacak ta biz hasta olmayacağız, hastalığımız genetik değil mi?”diye sordu. “Eğer, siz de anneniz, babanız gibi yer içerseniz, hasta olma ihtimaliniz artar!” “Anneniz babanız gibi yemez, içmez, tamamen doğal gerçek yiyeceklerle beslenirseniz, şeker hastası ve kalp hastası olmazsınız!” dedim. Artık, annenizi, babanızı hasta eden yiyecekleri biliyorsunuz. Buna göre önlemlerinizi alın. Annenizi, babanızı hasta eden yiyecekleri siz bırakın, yemeyin! - 295 -

Annesi babası şeker, tansiyon, kalp vb. hastası olan gençler: Dikkat edin! Siz, anneniz, babanız gibi hasta olmayı beklemeyin! Onları hasta eden yiyecek ve içecekleri bırakın, gerçeğe dönün. Bu, sizin hasta olmamanız için yeter. Hasta olmayın, sağlıklı olun. Bu tamamen sizin elinizde. Hasta olmak ne kadar zor, bunu ancak yaşayan bilir!.. Hasta olanlar ne kadar çok anlatırsa anlatsınlar, hasta olmayanlar anlayamazlar!.. Hasta olmayın! Ömür boyu hasta olmanın ne kadar zor olduğunu da anlamayın! Yani hastalıkları yaşayarak öğrenmeyin. Bu zor değil. Bilakis, kolay ve çok da keyifli! Hasta olanlar, iyileşmek için çareler aradığınızı biliyorum. Kimsenin elinde, “sihirli değnek” yok bunu bilin. Bilinçli olun. Size iyi gelen yiyeceklerinizi öğrenin. Yemekten, içmekten ve hayattan keyif alın. Kilo verirsiniz. Formda olursunuz. Enerjik olursunuz. Kendinizi iyi hissedersiniz. Sağlıklı olursunuz. Sizle aynı yaşta olanlar, yaşlı görünmeye başlarken, siz hala genç görünmeye devam edersiniz.

- 296 -

Chron hastalığı 56 yaşında bir Bay: “Bende Chron hastalığı var, ne yaptıysam iyileşemedim!” “Doktorum, bana üç yıl içinde farklı ilaçlar kullandırdı.” “Ben, kullandığım ilaçlara rağmen iyileşemeyince: Doktorum bu defa bana:“Senin artık yaşama şansın yok, git evde ölümü bekle dedi!” diyor. Bay’ın yediklerini içtiklerini sordum. Bay’ın yedikleri, içtikleri asitler, şekerler!.. Ekmek, tatlı, yoğurt, ayran, peynir, mangalda pişen etler, alkol, cola. Bay’a: “Siz, hastalığınızı yok etmeye çalışmıyorsunuz, hastalığınızı besliyorsunuz!”dedim. Ne yapmaları gerekir anlatıyorsunuz, fakat insanlar genelde bildiklerinden vazgeçmiyorlar. Beden kendilerin onları zorlamaya hakkımız yok. “Şekerli ve asitli bir ortamda bu hastalık iyileşir mi?” Tabiki iyileşmez! Hastaya üç yıl süreyle farklı ilaçlar veriliyor. Sonunda, “İyileşemiyorsun git evde öl!” deniliyor. Bu hastalara “haplar, ilaçlar olmazsa olmaz!” deniliyor. Ömür boyu hapları yutacaksınız deniliyor. Hastalar, hapları hep yutuyorlar!.. Peki iyileşebiliyorlar mı? Hayır, hastaların bu yöntemle iyileşebilmeleri zor. Çünkü, kendilerini hasta eden yiyecekler ve içecekler bırakılmaz ve vücuda iyileşmesi için bir şans verilmez ise gerçek iyileşme olmaz. - 297 -

Bilinçli olun, vücudunuza iyileşme şansını verin. Bu o kadar zor değil! Gerçek iyileşme olmadığı için hastalıklar ile birlikte yaşıyoruz. Hergün acı çekmektense, iyileşeceğinize inanarak fedakarlık yapın. Mücadele edin! Çok zor değil! Zahmeti yok! Masrafı yok! Üstelik , keyifli! Hem kilo veriyosunuz! Hem iyileşiyorsunuz! Hem de yemenin, içmenin keyfini çıkarıyorsunuz. İyileşmeye karar verin. Sizi kimse yolunuzdan çeviremesin. İyileştikten sonra, artık serbestsiniz. Artık ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz. Ne yaparsanız yapın! Bay hastalanmış, hastalığına çare bulunmamış. Bay, bunun üzerine şehirden ayrılmış. Yaylalara, dağlara gitmiş.Buralardan bulduğu yenilebiler her türlü otlardan yemiş. Yürümüş. Temiz hava almış. Temiz sulardan içmiş. Bir süre sonra bakmış hiçbir rahatsızlığı kalmamış. İyileşmiş!.. Bir tatlı örneği Malzemeler: Gün kurusu kayısı. Kuru üzüm. Muz. Ceviz. Tam buğday unu. Su. Kayısıyı, üzümü (çekirdeklerini çıkarın) doğrayın. - 298 -

Tam buğday ununun içine ceviz, muz, üzüm ve kayısıyı koyun. Su ilave edin. Hamur olana kadar karıştırn. Hamuru fırının tepsisine 1-2 cm yüksekliğinde yayın. Pişirin. Bakalım tadını beğenecek misiniz? Unutulmaması gereken genel kural: Yiyecek olarak, doğadan gelen, işlenerek dengeleri bozulmamış. Katkı maddeleri konulmamış bozulabilir yiyecekleri tüketmek. Bu tür yiyeceklerle yemek yapmak en idealidir. Aslında çok da gerekli değil, fakat bazen tatlı yiyecekler yapabilirsiniz. Bu yiyeceklerde kesinlikle şeker kullanmayın. Şeker yerine gün kurusu kayısı, kuru üzüm, taze meyveleri kullanabilirsiniz. Bay 46 yaşlarında: Karşımda, ağzına bir hap aldı ve yuttu! “Aldığınız hap ne hapı?” “Tansiyon hapı!” Kanımda ürik asit yüksek. Kolesterolüm var. “Yediklerinizi ve içtiklerinizi söyleyebilir misiniz” Söyledi:Neredeyse hepimizde olduğu gibi, bu Bay da süt ve süt ürünlerini çok tüketiyordu. Süt ürünlerinin zararlarından bahsedince ikna oldu. “Bu andan itibaren tüm süt ve süt ürünlerini bıraktım!” dedi. 20 gün sonra kan tahlili yaptırmış, tahlil sonuçlarına inanamadığını söyledi. Çünkü, uzun süredir kanda yüksek olan ürik asit ve LDL normal seviyelerine gelmişti. - 299 -

“Ben, şimdiye kadar, kanımdaki ürik asit ve LDL’nin bu kadar düştüğünü görmedim. Bu yöntem bu kadar etkili mi böyle?” dedi. Ve ilave etti: “Bir doktor arkadaşım var. O’nun da kolesterolü yüksek. O’na da söyleyeyimde, O’ da kolesterolünü düşürsün!” dedi. Bunları duymak beni mutlu ediyor. Bay, yıllardır sıkıntı çekiyor. 20 günde iyileştiğini söylüyor. Üstelik, hapsız, ilaçsız, masrafsız! Süt ürünlerini bize o kadar çok işlemişler ki, kimse zararlı olacağını düşünemiyor. İnsanlar, bu konuda ifadelerde bulunuyorlar. “Peynirsiz bir hayat düşünemiyorum!” “Peynir, yoğurt manyağıyım!” “Yoğurdu asla bırakamam!” “Günde bir kaç litre süt içerim!” diyenler var. Kefir içenler var. Süt ürünlerininden olumsuz bahsedince, size kötü gözle bakanlar var. Yoğurda “zararlı” dediniz ya artık sizi dinlemek istemeyenler var. İçimizden biri bana: “Yoğurt zararlı deme, insanlardan tepki alıyorsun!”diyor. Bana tepki vermelerine gerek yok, yemeye devam etsinler… Nasıl bir yoğurt sevgisi bu anlamak mümkün değil! Ne diyelim? Afiyet olsun!.. Kimsenin yoğurdunuzu elinizden almaya hakkı yok. Beden sizin, dilediğiniz kadar yiyin! - 300 -

Hasta olmadıktan sonra problem yok. Fakat bu şekilde devam ederseniz, günün birinde bir yerinizden vurulacağınızdan hiç şüpheniz olmasın. Hasta olunca; hasta olmadan önce yaparsanız daha iyi olur derim. Önce, kendinizden başlayın ben ne yiyorum? Ne içiyorum? Sonra çevrenizdeki hasta olan insanlara bir sorun bakalım. Onlar ne yiyorlar? Ne içiyorlar? Elde edeceğiniz bilgileri size şimdiden söyleyeyim. Hasta olan bu insanların asit ve şekeri çok tükettiklerine şahit olacaksınız. Süt ve süt ürünlerini bilinçaltımıza faydalı olarak kaydetmişiz. Bunların zararlı olduğunu duyanlar hemen tepki veriyorlar: “Süt, yoğurt, peynir nasıl zararlı olur?” “Siz bunlara neye göre zararlı diyorsunuz?” Bana tepki veren üniversite mezunu bir Bay’ın bana söylediği sözü yazayım: “Siz, şimdi hiç yoğurt, peynir yemiyor musunuz?” diye sordu. “Evet, yemiyorum!” deyince. “Sizin beş sene sonraki halinizi görmek isterim!” “Bakalım, sizde ne gibi sorunlar ortaya çıkacak merak ediyorum!” dedi. Süt ürünlerini çok tükettiğim için, zaten bende sorunlar çıktı. Kendimi, bitmiş olarak görüyordum. Bedenimin çalışma düzeni bozuldu. Ne yesem rahatsız oluyordum. Yemek yemediğim zaman, ve stres olduğunda kan şekerim kendiliğinden yükseliyordu. - 301 -

Kendimi bir çıkmazın içinde görüyordum… “Yeter ki iyi olayım, ömrümün sonuna kadar tek bir yiyeceğe bile razıyım.” diyordum. Bu nedenle iyileşebilmek için mücadele ettim. Mücadele etmeye de devam ediyorum. Öğrendiklerimi uygulamalarım sayesinde rahatladım. Dikkat etmez isem, tekrar rahatsız oluyorum. Bu Bay, muhtemelen haklı çıkmak için, bende birtakım sorunların ortaya çıkmasını bekleyecek. Bay’a; “Şubat 2005 tarihinden beri süt ve süt ürünleri tüketmiyorum. Bu sayede kendimi daha iyi hissediyorum.” dedim. Bana bu şekilde konuşan bu insanın sizlerden bir farkı yok. O’ da, anneden, babadan öğrenmiş, bilinçaltında kalan bilgisiyle bana karşı konuşuyor. Süt grubunun zararlı olduğunu duyunca, bana şiddetle karşı çıkıyor!.. Ayrıca, sizin beni beş sene beklemenize gerek yok. Girin toplumun içine, insanlara sağlıklarını, ne yediklerini ve ne içtiklerini sorun. Bakalım neler öğreneceksiniz? Ezbere bir yaşantımız var! Ezbere yiyip içiyoruz! İşim gereği insanlarla görüşme şansım oluyor. Hastayım diyen insanlara “hastalığınız nedir?” diye sorarım. Hastalıklarının nedenleri hep aynı, şeker, asitli yiyecekler içecekler. Gördüğüm, yaşı yetmişi geçmiş insanlara da, “sağlık sorununuz var mı” diye sorarım. Şimdiye kadar çok az insan, “ben iyiyim!” dedi. - 302 -

İyiyim diyen insanlara: “Neden iyisiniz, ne yaptınız da sağlıklı kaldınız?” diye sorarım. Bu insanlardan öğrendiğim olumlu bilgileri diğer insanlarla paylaşırım. İyiyim diyen insanlardan aldığım cevaplar ve yaşları: “Az yerim, spor yaparım, yürürüm!” 87 yaş. “Kendi ürettiklerim ve doğal işlenmemiş yiyecekleri yerim!” 75 yaş. “Haftada iki defa halı sahada futbol oynarım!” 72 yaş. “Soframızda sebze, salata, sebze yemeği eksik olmaz!” 80 yaş. “Dağlardan bitkiler toplarım, bu bitkilerle salata ve yemek yaparım!” 75 yaş. “Hanımın pişirdiği yemekleri yerim, başka yemem!” 86 yaş. “Etli sebze yemeği yerim!” 79 yaş. “Dengeli beslenirim!” 75 yaş. “Vücudumun kaldıracağı kadar yerim, fazla yemem!” 92 yaş. “Çocukluğumuzda, ottan başka yiyecek bir şey bulamazdık!” 101 yaş. 92 yaşındaki bay, kilosu yok, zayıf, hafızası iyi, konuşması düzgün, fakat değişimden şikayetçi. “Eskiden ekmekler, ekmek selesinde olurdu, şimdi ise poşetlerde, poşette ekmek mi olur?” diyor. “Eskiden ektiğimiz tohumlardan tekrar tohumluk alır ve onu ekerdik.” “Şimdi ise ürettiklerimizden neden tohumluk ayıramıyoruz.” “Tekrar tohumluk satın almak zorunda kalıyoruz ?”diye isyan ediyor. Şehirde yaşamak zorunda, fakat köy hayatını özlüyor. - 303 -

Çocukluğu köyde geçen bizim yaş grubu insanlar, şehir hayatındaki hızlı değişimlerden şikayetçiler. Çocukluklarındaki köy hayatının özlemini çekiyorlar. Bazıları, “Şehir hayatına alışamadıklarını, okumak için keşke şehre gelmeseydim de köyde kalsaydım!” diyebiliyorlar. Aramızdan biri bana: “Kitap yazıyormuşsun insanlara, “akıl sağlığı” konusunda da yazar mısın?” dedi. “Aklıma hiç böyle bir şey gelmemişti, madem istediniz yazmaya çalışayım.”dedim. Akıl sağlığına faydalı olabilecek unsurlar: İçiniz temiz olsun! Kalbiniz temiz olsun! Dışınız temiz olsun, temiz giyinin! İçiniz, dışınız bir olsun! İnsanlar sizi net olarak bilsin. Olumsuz düşünmeyin! Negatif olmayın! Pozitif olun! Başkalarının başarılarına sevinmesini bilin, kıskanmayın! Yaşadığımız dünyayı, doğayı koruyucu önlemler alalım. Hep beraber, betonlaşma yerine doğayı yeşertmeye çalışalım. Mümkün olduğunca, tarım yapılmayan her yere fidan dikelim. Olabildiğince doğru davranışlarda bulunalım! Kimseye yalan söylemeyelim! Hakkımız olmayan hiçbir şeyi almayalım! Adil olalım! Kimseye haksızlık yapmayalım! Yapabileceğimiz şeylerin sözünü verelim! Verdiğimiz sözleri yerine getirelim! Mümkün olduğunca borçlanmayalım! Borçlanınca, çeke, senede gerek kalmadan borcumuzu zamanında ödeyelim. - 304 -

İçimizdeki para, mevki, makam, mal, mülk hırsından kurtulalım! Sağlığın ve huzurun en büyük zenginlik olduğunu bilelim! Güvenilir bir insan olalım! İnsanların güvenini kazanalım! Şehirlerde yaşıyoruz, yapabildiğimiz kadar doğaya çıkarak, çıplak ayakla yürüyelim. Yaptıklarımızla, kazandığımız maddiyatlarla övünmeyelim! Maddiyat ve makam kazanınca, daha fazla alçak gönüllü olmayı bilelim... İnsanlara tepeden bakmayalım! Kimsenin arkasından konuşmayalım, söyleyeceklerimizi yalnızken, söyleyeceğimiz kişinin yüzüne söyleyelim. Çok dinleyelim, az konuşalım, gerekmiyorsa hiç konuşmayalım! Ailemize, annemize, babamıza daha fazla zaman ayırmasını bilelim! Bir toplantıda zeka konusunda uzman bir profesöre sorulmuş: “Sayın hocam, zeki insan nasıl olur?” Profesör: “Az konuşmasından belli olur!” “Peki, hiç konuşmaz ise?” Profesör: “Yok canım, o kadar çok zeki, insanı bulamazsınız!” Kendimizi, karşımızdaki insanın yerine koymasını bilelim. Kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyleri başkasına yapmayalım. Sigara içmeyelim! Alkol almayalım! Kilo almayalım, kilolu isek normal kilomuza gelelim. Beynimize zarar veren yiyecekleri, içecekleri bırakalım! - 305 -

Beynimize yararlı olan yiyecekleri yemeye özen gösterelim! Trafik kurallarına uyalım! Hız yapmayalım! Trafikte sakin ve saygılı olmasını bilelim! İlave edilecek daha çok tecrübe, bilgi, vardır. Siz buraya ekleyebilirsiniz… 05.02.2005 tarihinde yaptırdığım kan tahlili, Görüldüğü gibi kan şekeri (166mg/dl) ve kolesterol seviyesi (244mg/dl) yüksek. Ne yiyor ne içiyordum? Bol bol süt ürünü: Süt, yoğurt, ayran, peynir, kefir. Aynı tahlilde rahatsızlığımın nedenini tespit etmek için: Tifo ve Brucella tahlilleri de yapıldı. Tahlilden de görüldüğü gibi Tifo ve Brucella negatif. Fakat kan şekeri ve kolesterol seviyeleri normalin üzerinde görülmekte. Beni rahatsız eden, muhtemelen kan şekeri ve kolesterol yüksekliği. Veya bilinmeyen başka bir neden var! Bu tahlillerden sonra artık iyileşebilmek için başladım mücadele etmeye… Yardım aldığım doktorlar. Sağlık kuruluşları. Sağlık ile ilgili kitaplar. Televizyondaki sağlık proğramları. İnternetten sağlık ile ilgili yaptığım araştırmalar. Bedenimde yaptığım uygulamalar sonucu: Yaptırdığım kan tahlilleri ile ortaya çıkan kan değerleri. İnsanlarla, sizlerle yapılan sağlık hakkındaki görüşmelerim. İnsanların bana sağlıkları hakkında bilgi vermeleri. - 306 -

Sağlık hakkında öğrendiğim bilgileri sizlerle paylaşmaya çalıştım. Anlatılanlara inanan ve yaparak iyileşenlerin bana geri dönerek, “iyileştiklerini”söylemeleri. Sizlerden aldığım cesaretler sonucunda bu kitap ortaya çıktı. Aslında, sizlerle yaptığım her görüşmelerde yeni bilgiler elde ediyorum. Elde ettiğim yeni bilgileri bu kitaba ilave etmeye çalışsam bu kitabı bitiremem… Kitap bitmez!.. Bu nedenle, yazma işine burada ara vermek istiyorum. Umarım, vermek istediğim mesaj alınmıştır…

- 307 -

- 308 -

- 309 -

- 310 -

- 311 -

- 312 -

- 313 -

- 314 -

- 315 -

- 316 -

- 317 -

- 318 -

- 319 -

- 320 -

- 321 -

- 322 -

- 323 -

- 324 -

- 325 -

- 326 -

- 327 -

- 328 -

- 329 -

- 330 -

- 331 -

- 332 -

Bizleri rahatsız, hasta eden uydurduğumuz yiyecekler ve içeceklerin listesini aşağıda görebilirsiniz. Bizleri rahatsız ve hasta eden yiyecekleri, sürekli uydururuz! Bireysel olarak evlerde, işyerlerinde uydurduklarımız vardır. Ayrıca, uydurduklarımızı fabrikalarda üreterek, insanlara yedirir, içiririz! Uydurduğumuz bu yiyeceklerin, içeceklerin listesini, iki büyük marketin reyonlarına bakarak hazırladım. Bizi rahatsız veya hasta eden yiyeceklerin, içeceklerin listesi Süt, yoğurt, ayran, peynirler, kefir, lor peyniri, kaymak, çökelek, süt tozu. Ekmek, börek, çörek, grisini, kurabiye, simit, poğaça, maya. Galeta. Çikolatalı cookies. Tart. Halka arı. Marmelat. Beze. Kek. Gofret. Şekerler, reçeller, tatlılar, lokumlar, cezeryeler, jelibon, jöleli şekerler, aromalı jöle. Bal. Pekmez. Gofret, bisküviler, light bisküvi, jöleli bisküvi, kraker. Mısır patlağı, pirinç patlağı. Wafers, kağıt helva, helva, pişmaniye. Mısır gevreği, buğday gevreği, pirinç gevreği. Çikolata katkılı gevrekler. Mısır cipsi, patates cipsi. Beyaz, sarı, siyah gazozlar. Fındık, fıstık ezmesi katkılı, koruyuculu. Çikolata kaplı sandviç bisküvi. Çikolata. Kakaolu fındıklı krema. - 333 -

Meyve aromalı içecek tozları. Çözünebilir kahve. Kahve beyazlatıcıları. Koruyucu katılmış meyve suları. Salam, sucuk, sosis, pastırma. Çocuk mamaları. Enerji içecekleri. Margarin. İşlenmiş yağlar. Hazır Pizza. Dondurmalı pasta, dondurma, muhallebi, pudding. Koruyucu konulmuş hazır çorbalar. Hazır hamur. Patates kroket, sebze kroket. Probiyotik yoğurt, aromalı süt, aromalı yoğurt. Meyveli süt, meyveli yoğurt. Soda, meyve aromalı su. Meyveli sodalar. Gazlı içecekler, meyve aromalı içecekler. Soğuk çaylar. Makarna. Diyabetik ürünler. Et suyu bulyon. Tavuk suyu bulyon. Sos. Ketçap. Salça. Mayonez. Konserveler. Meyve aromalı jel. Krem şanti. Toz tatlılar. Tatlandırıcılar. Bol mineralli vitaminli ekmek. Tatlılar. Pastalar. - 334 -

Doğumdan itibaren tavsiye edilen sütler. 6. ve 9. aylardan itibaren tavsiye edilen sütler. Konsantre meyve suları. Fabrika üretimi yağlar. Soya kıyması. Soya eti. Soya sütü. Gurme ürünleri, koruyucu katılmış. Turşular. Salata sosları. Sirkeler. Alkollar. Nar ekşili soslar. İşlenmiş tuz. Limon suları, koruyucu katkılı. Limon tuzu. Kruvasan. Tost ekmeği. Sandviç ekmeği. Hazır köfte. Dondurma. Pasta. Hazır yemekler. Milföy hamuru. Mısır şurubu. Nişasta. Glutensiz un. Dengesi bozulmuş unlar. Pasta malzemeleri. Sufle. Peynirli, sucuklu tostlar. Muffin. Krep un. Aroma içeren çaylar. - 335 -

Toz içecekler. Classic kahveler. Filtre kahveler. Mangalda pişen etler. Et döner. Tavuk döner. İskender. Pizzalar. Piliç kroket.Piliç nuget. Hamburgerler. Kızarmış patatesler. Her türlü fast food denilen yiyecekler... Listede olmayan uydurulmuş yiyecek ve içecekleri, siz listeye ilave edebilirsiniz. Bu tür ürünlerin bir yenisi her an üretilir, satılması için piyasaya sürülür. İnsanlar, farklı yeni tatlar yaparak seri üretime geçerler. Ve bizlere satmak için gereken reklamları yaparlar. Bir ürün satılıyorsa, üretilir. Satılmayan bir ürün, üretilmez. Bizler, doğal organik ürünler talep edebilirsek, insanlar doğal ve organik ürünler üretirler. Uydurulmuş ve paketlenmişlerin üzerinde yazan, “içindekiler” kısmını okuyun. İçindekiler kısmında, koruyucu, katkı maddelerini görebilirsiniz. Eğer bir rahatsızlığınız, hastalığınız varsa: Yediklerinizi, içtiklerinizi bir kağıda yazarak liste yapın. - 336 -

Yaptığınız listenin içinde, yukarıdaki yiyecekler ve içeceklerden varsa, ve siz de: “iyileşmek istiyorsanız”, yiyecek listenizden bu yiyecekleri, içecekleri çıkarın. Bunları yemeyin, içmeyin! Yemeniz gereken, yiyecekleriniz, içecekleriniz bir sonraki listede verilmiştir. O listede yazılanları yiyebilir, içebilirsiniz!.. Eğer hasta değilseniz, bir rahatsızlığınız yoksa: Siz, yine de yediklerinizin, içtiklerinizin listesini yapın. Yaptığınız listede yukarıda yazılanlardan varsa: Dikkatli olun. Kronik bir rahatsızlığa her an yakalanabilirsiniz. İlerde rahatsız veya hasta olmak istemiyorsanız: Yaptığınız listenin içinde, yukarıda yazılı olanlardan varsa: Yazdıklarınızın üzerini çizin, yiyecek, içecek listenizden çıkarın! Veya, yemek istediğinizde tadımlık olarak yemeye, içmeye çalışın!.. Bu tür yiyecek ve içecek üretenler: Ben, bunları yazdım diye bana tepki vermeyin!.. Satışlarınızda bir eksilme olacağını sanmıyorum. İnsanlar alışkanlıklarını kolay kolay değiştirmiyorlar. Belki birkaç kişi iyileşmek için değişebilirler. Birkaç kişinin değişmek istemesi de sizin işlerinizi olumsuz etkilemez... Bu tip üretim yapanlar: Sizler ve sizlerin çocukları da aynı yiyecek ve içecekleri tüketiyor olabilirsiniz. - 337 -

Sizlerin ve çocuklarınızın da belki şu anda, veya ileride bir rahatsızlığı olabilir. Sizler de iyileşmek için, gerekenleri yaparsınız diye düşünüyorum. İyileşmek için kötü yiyecek, içecekleri bırakmak; sağlıklı yiyecek ve içeceklere başlamak gerekir. Bizi iyi edecek, sağlıklı yiyeceklerin listesi Bu yiyecekler, topraktan ve sudan gelen, hiç bir değişikliğe uğramamış, dengeleri bozulmamış, koruyucu maddeler katılmamış, taze ve bozulabilir özelliği olan yiyeceklerdir. Ben, aşağıdaki listede bitkilerin, yiyeceklerin, bazılarını örnek olarak verdim. Bunların dışında, yaşadığınız bölgelerde, elbette daha fazlasını bulabilirsiniz… Bu bitkileri, yaşadığınız yerlerde, tarlalarda, işlenmemiş doğada bulabilirsiniz. Buralara gitme şansınız yoksa, semt pazarlarına gidin. Semt pazarlarında taze, günlük, bitkiler bulabilirsiniz. Semt pazarlarından alışveriş yapmak, sağlığınız ve psikolojiniz için, iyi de olabilir. Köylerde yaşayanlar, çevrenizde yetişen ve yenilebilir bitkileri tespit edebilir, bu bitkileri toplayabilir, hem siz yiyebilir, hem de satmak için şehirlere getirebilir veya gönderebilirsiniz. İnsanlar, doğada kendiliğinden yetişen bu tür bitkileri, yemeye özen göstermeli, talep etmelidir. “Benim bitkilerim köyden gelir, özeldir!” diyebilirsiniz. - 338 -

Bu bitkileri sıralayacak olursak, örnek olarak birkaç bitki ismi yazdım. Siz temel kuralı biliyorsunuz, daha fazla bitki ve yiyecek türünü bölgenizde arayabilir, bulabilirsiniz. 1. Bizim üretmediğimiz, doğada kendiliğinden yetişen bitkiler Semizotu, hardal, ebegümeci, ısırgan, kenger, hindiba, kuzu kulağı, su teresi gibi bitkiler. Bu bitkiler, direk tüketildiği gibi, salata ve yemek yapılabilir. Elbette, bu tür daha fazla bitkiler vardır. Bu bitkileri bulup tüketmekte yarar var... 2. Bizim yetiştirdiğimiz yapraklı bitkiler Maydanoz, nane, ıspanak, marul, tere, roka, dereotu, pancar yaprağı… Bu bitkiler, direk tüketildiği gibi salata ve yemek yapılabilir. 3. Yemeği yapılan taze bitkiler Fasulye, bakla, bezelye, barbunya, bamya, börülce, patlıcan, biber, domates, kabak, enginar… 4. Soğan, pırasa, sarımsak, turp, havuç, patates, kereviz… 5. Lahanagiller Brokoli, karnabahar, lahana, kara lahana, Brüksel lahanası… Lahana salatası: Lahanayı yapabildiğiniz kadar ince doğrayın. Sızma zeytinyağı ve limon suyu ilave edin. Lahana ince doğrandığı takdirde tadı güzel oluyor, seveceğiniz bir tada dönüşüyor. 6. Kırmızı et Vitamin B 12 ihtiyacı için, mutlaka kırmızı et yiyin. Kırmızı et zararlı değildir! - 339 -

Yapılma ve pişirme şekli zararlıdır. -Mangal, ızgara, yağda kavurma.Mangalda pişirme yerine, tencerede sebze ile pişen eti tercih edin. Salam, sucuk, sosis, gibi yapılmış içine koruyucu konulmuş kırmızı etler zarar verebilir. Sucuk seviyorsanız kendi sucuğunuzu yapabilirsiniz. Kırmızı eti alın, kıyın. Sucuk baharatı, sarımsak ile karıştırın... Buzdolabınızın buzluğuna koyun. İstediğiniz zaman yiyin. 7. Balık ve su ürünleri Deniz ve tatlı su balığı yiyebilirsiniz... Yağlı balıklar, kanı alkali hale getirir damar tıkanmasını önler. 8. Kuru baklagiller Fasulye, mercimek, nohut, börülce, maş fasulyesi, barbunya, soya… Her fasulye bedeninize uymayabilir, sizi rahatsız edebilir. Sizi rahatsız etmeyecek fasulyeyi, deneyerek öğrenebilirsiniz. Baktınız fasulyeden hep rahatsız oluyorsunuz, kendinizi zorlamaya gerek yok. Fasulye yemeyi bırakabilirsiniz. Börülce, nohut, bazı beyaz fasulyeler, maş fasulyesi, kabuklu yeşil ve kırmızı mercimek beni rahatsız etmiyor. Siz de kendinize uygun olan baklagilleri bulun. Beyazın dışında renkli fasulyeleri de yiyebilirsiniz. Mercimekleri kırmızı veya yeşil olsun, mutlaka kabuklu alın! Kabuklu olarak pişirin! Baklagilleri pişirince, blenderle karıştırarak, çorba şeklinde de yiyebilirsiniz. - 340 -

Veya kaynatın öyle yiyin, tercih sizin. Çemen tohumunu tadından dolayı yemek zor. Fakat, siz yine de pişirerek yemeye çalışın... 9. Yağlı kuruyemişler Badem, ceviz, fındık, fıstık, yerfıstığı, çam fıstığı, kabak çekirdeği, ayçekirdeği, kaju. Bu yiyecekleri mümkün olduğunca kabuklu alın, kabuğunu kırın öyle yiyin. Önceden kabuğundan çıkarılmışları almamaya çalışın. Çünkü, yağ açığa çıktığında bozuluyor, aflatoksin oluşuyor. Aflatoksin, alerjilere neden olabilir! 10. Meyveler Meyveleri, yetiştikleri mevsimde yiyebilirsiniz… Meyveler yılın belli dönemlerinde yetişirler. Yetiştiği dönemlerde yemek yeterli olur. Doğa şekerli ürünleri fazla yememizi istemiyor. Örneğin üzüm, incir yılın belli bir döneminde yetişir. Meyveleri, yetiştikleri dönemlerde yememiz uygun olur. Meyvelerin depolarda saklar, bazılarını ise kurutur, sonra yeriz! Kurutulmuş mevvelerde şeker oranı daha yüksek olur. Yüksek oranda şekerli olan, kuru meyveleri dikkatli tüketelim. Yemek istersek kontrollu olarak, bedenimizin kabul ettiği miktarlarda yiyelim. Meyvelerin üzerine yenilen ceviz, yerfıstığı, zeytin meyvenin verdiği açlık hissini bastırır. Avokado bulabilirseniz yiyin. Kaliteli yağ içerir. 11. Bitkisel çaylar Dağçayı, adaçayı, ıhlamur, kekik, papatya, yeşil çay, tarçın, karanfil… - 341 -

Gibi kurutulmuş, değişime uğramamış, katkı maddesi konulmamış bitkisel çayları içebilirsiniz. Bu çayları demleme şekli: Demliğe içmek istediğiniz bitkiyi koyun. Üzerine su koyun. Demliğin altındaki kaba, su koyun kaynatın. Demlikteki çay aşağıda kaynayan suyun sıcaklığı ile demlenir daha güzel olur. 12. Su Vücudunuzu susuz bırakmayın! Temiz ve alkali su için! PH derecesi yüksek olan su arayın. Su şişelerinin etiketinde suyun PH derecesi yazılır. Su alırken kontrol edin. PH’ı 8’ in üzerinde bulduğunuz sulardan alın. Günlük 3-4 litre su içebilirsiniz. Tabi ki mevsime göre su ihtiyacımız farklı olur. Yazın daha fazla, kışın daha az su içilir 13. Zeytin Doğanın insanoğluna verdiği en güzel yiyeceklerden biri. Zeytini sofranızdan yeşil veya siyah olarak eksik etmeyin. Zeytin, damarların tıkanmasını önler, damarları ve organları korur. Zeytin kandaki, LDL miktarını düşürür, HDL miktarını artırır. Siyah zeytin tatlandırma yöntemi: Siyah zeytini alın. İri kaya tuzu kullanın. Cam kavanoza zeytin, tuz koyarak kavanozu ağzına kadar doldurun. - 342 -

Zeytin sulanacaktır. Bu su ile zeytini iyice çalkalayın ve suyu dökün. Su dökülünce, zeytin tuzu fazla çekmiyor, zeytin daha az tuzlu oluyor. İsterseniz kavanoza biraz zeytinyağı ilave edebilirsiniz. İki ay kadar sonra zeytin tatlanacaktır. Zeytinin tadı bekledikçe daha güzel oluyor. Plastik kapların içinde zeytin bekletmenizi tavsiye etmiyorum. Çünkü, plastik kaplar zeytinin tadını bozuyor, tadı kötü oluyor. 14. Susam Kalsiyum ve yağ yönünden zengindir. Susamı direk olarak, kavurarak tüketebileceğiniz gibi tahin olarak ta yiyebilirsiniz. 15. Tahıllar Dengeleri bozulmamış tam buğday ve çavdar ekmeği olabilir. Haşlanmış buğday, haşlanmış çavdar olabilir. Haşlanmış buğdayı, pişireceğiniz yemeğinize ilave ederek, birlikte pişirerek yiyebilirsiniz. Haşlanmış buğdayı, kahvaltıda ekmek yerine yiyebilirsiniz. Sebze yemeklerinin içine ilave ederek yiyebilirsiniz. Fasulye ve nohut gibi baklagillerle birlikte pişirebilirsiniz. Haşlanmış buğdayı - hedik- yalnız başına da yiyebilirsiniz. Çavdarı da aynı yöntemlerle tüketebilirsiniz. 16. Baharatlar Sevdiğiniz baharatları yemeklerinizde salatalarınızda kullanabilirsiniz…

- 343 -

Bizi iyileştirecek ve hastalıklardan koruyacak yiyeceklere dikkat edildiğinde: Bunların topraktan ve sudan geldiği görülür. Bu yiyecekler, taze dengeleri bozulmamış, içine katkı maddeleri konulmamış yiyeceklerdir. Sağlıklı olmak ve sağlıklı kalabilmek için bu yiyecekleri tüketmemizde yarar var. Ben, size yemek tarifleri verebilirdim. Bunun yerine, sağlıklı yemek yapma yöntemlerini anlatmaya çalıştım. Sizler, buna göre yaratıcı yönünüzü keşfedin açığa çıkarın. Keyifle yiyeceğiniz ve rahatsız olmayacağınız yemekleri yapabilirsiniz. Sebze + kırmızı et + işlenmemiş kaya tuzu veya deniz tuzu + baharat + sızma zeytinyağı bir tencere içinde, (az su ilave edilebilir ) pişirilmeli… Bir günlük yeme içme yöntemi: Sabah kahvaltısı seçenekleri - Sebze yemeği. İstediğiniz sebzeler ile. Bir sabah yemeği yapılışı: Patlıcan, domates, biber hepsinden birer adet alın doğrayın. Tencereye koyun, isteğinize göre zeytinyağı ilave edin. 15 dakika karıştırarak pişirin. - Baklagil yemeği. - Kabuklu yeşil veya kırmızı mercimek çorbası. - Maş fasulyesi çorbası. - Sebze çorbası Farklı bitkilerden biraz alınır, tencereye konulur, kaya tuzu, yeşil veya siyah zeytin ilave edilir, 1-2 dakika kaynatılır. - 344 -

Blenderle çekilir, içilir. - Domates, biber, salatalık, zeytin. - Kısık ateşte zeytinyağı ile pişirilen yumurta. - Karpuz, zeytin. - Ceviz, üzüm, gün kurusu kayısı. - Yağlı kuruyemişler. - Zeytin + Antepfıstığı karışımı. Su. Çay. Öğle yemeği Salata Kırmızı etli sebze yemeği. Su Akşam yemeği Salata Etli veya etsiz sebze yemeği. Su Öğle ve akşam yemeklerinde alternatif olarak: Balık ve baklagiller elbette olabilir. Organik olarak üretilen, tavuk ve hindi eti bulabilirseniz, yiyecek listenize dahil edebilirsiniz. “En güzel yemek, en basit şekilde yapılan yemektir!” Özetle Hiçbir şeyi takıntı haline getirmeden, doğanın bize sunduğu yiyeceklerin dengelerini bozmadan, katkı maddeleri ilave etmeden olduğu gibi tüketmeye önem vermeliyiz!..

- 345 -

Adına gıda denilen uydurulmuş maddelerden, yapabildiğimiz kadar uzak durmalıyız!.. Bu sayede: Kilomuz normal! Moralimiz yerinde! Sağlığımız iyi olur! Kitabı okuduktan sonra: Görüşlerinizi. Eleştirilerinizi. Sağlık durumunuzu. Sağlık hikayenizi. Bildirmek isterseniz, mail adresim ve cep telefonum aracılığıyla bana ulaşabilirsiniz. Tlf. : +90 532 332 93 72

E-Mail: [email protected]

Cemalettin AŞIR; Kuyumcular Köyü Adana doğumlu. Doğum tarihi: 21.01.1959 Mezun Olduğu Okullar: İlk: Kuyumcular Köyü İlkokulu. Orta: Beşocak Ortaokulu. Lise: Adana Erkek Lisesi. Lisans: Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü. Yüksek Lisans: Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.

- 346 -

View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF