DERIN DEVLET
August 28, 2017 | Author: melodisyen3242 | Category: N/A
Short Description
Download DERIN DEVLET...
Description
"Derin"... tanımlamalar
Üzerinde yüzlerce kitap, makale, haber yazılmış olmasına karşın hâlâ "derin devlet"in varlığı ile kimler tarafından yönetil diğini içeren, yadsınamaz bilgilerden yoksunuz. Herhangi bir konuda nereden kaynaklandığı ve kimler ta rafından tezgâhlandığı bilinmeyen olaylar çözülemediği, sonuç suz kaldığı zaman, başına bir "derin"sözcüğü eklenerek o olayın daha da gizemli bir içerik kazanmasına yardımcı olunuyor. Örneğin; derin çatışmalar, derin hesaplaşmalar, derin tetik çiler, derin icraadar, derin M İ T , derin ifşaadar, derin kulis, de
DERÎN DEVLET
rin siyaset gibi. Bu tanımlar arasında örneğin "derin M İ T " bir anlam ifade edebilir. Zira istihbarat örgüderi h e m e n her Ban devletinde de
(Kontrgerilla)
rin devlet faaliyetleriyle birlikte anılıyor. Derin devlet kavramı, Türkiye'mizin siyasal ve sosyal yaşa mına o denli girdi ki; T ü r k Dil K u r u m u ' n u n internet sözlüğün de derin devlet sözcüklerinin karşısında şu ifade yer alıyor:
"tki yanı keskin bıçak, kimin kamına girerse girsin acıtır.
"Devlerin çıkarlarını gözetip kolladığı ö n e sürülen, göz ö n ü n d e olmayan, örtülü yasadışı güç." Derin devlet kavramı ilk kez 1996'da, devlet-mafya-siyaset üçgenindeki kirli ilişkilerin ortaya çıkmasına neden olan Susur luk olayından sonra kullanılmaya başlandı. Bu konuda uzun yıllar araştırma yapan, kitaplar yazan Ta lat T u r h a n , derin devleti, aynı adı taşıyan kitabında şöyle tanım lıyor: "... Derin devlet nedir? Derin devlet aslında kontrgerillanın t
Ankara, Eylül 2006
başkalaşmasıdır. ilk önce kontrgerilla çıkü, sonra Gladio, sonra n
süper N A T O . En sonunda derin devlette işi bağladılar..."
Kontrgerillayı kim derinleştirdi?
KontTgerilla deyimini Türkiye'de ilk kez kullanan ve siyasal tarnşma açılmasını sağlayan ise Bülent Ecevit'tir. T e r ö r ve anarşinin toplumu kemirdiği bir süreçte C H P ge nel başkanlığı görevini üsdenen Bülent Ecevit, ilk kez 1973'lerde çözümlenemeyen kimi cinayederin perde gerisinde kontrgerilla ö r g ü t ü n ü n bulunduğunu söyledi. Fakat bu açıklamanın arka sı gelmedi. Ta ki 1978-79'lara kadar. Yıllar sonra Ecevit, 1990'larda kontrgerillayı "herkes başka türlü tarif ediyor," diyecekti. Oysa Talat T u r h a n ' ı n dediği gibi,
Derin devlet deyişini ilk kez kimin kullandığını araştıran Belma Akçura'ya göre, Susurluk öncesi Hurri^et'in G e n e l Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök 14 Eylül 1996'da kaleme aldığı " D e r i n Devlet" başlıklı yazısında, "... Ankara'da hükümetin et kin bakanlardan birinin, 'kendisini şaşırtan' bir üslupla (Cum
kontrgerilla, geçirdiği evrimlerden sonra derin devlet namıyla
hurbaşkanı) Demirel'i nasıl övdüğünü anlattı... 'Yatıyorum kal
ünlendi.
kıyorum devletin başında böyle bir insan olduğu için dua edi
Derin devletin kökeninin Ulusal Savaş'ta büyük hizmederi geçen Teşkilatı Mahsusa'ya dayandığı genel bir yargıdır. 1990 sonlarında Lüksemburg Başbakanı Jacques Santes şöyle diyordu: "... Türkiye'deki örgütün adı Kontrgerilla'dır ve bir tek ora daki gizli örgüt tasfiye edilmedi..." Eski C I A başkanlanndan William Colby, kontrgerillanın kurulmasına önayak olduklarını itiraf ediyor ve b u n u n nedenini
yorum.'* Özkök'ün adını vermediği bakan Demirel için şu tabiri kul lanmış: "Derin devleti" Yine Özkök'e göre derin devlet deyiminin isim babası (de rin devlede iç içe çalışan) M e h m e t Ağar'dır. Eski polis, emniyet genel m ü d ü r ü ve adalet bakanı ve şim dilerde Doğru Yol Partisi genel başkanı M e h m e t Ağar! Akçura sorgulamış Ağar'i:
de açıklıyordu: "... N A T O üyesi olması dolayısıyla Türkiye'de de
"Devletin başı sıkıştığı zamanlar vardır. Devletin başı sıkış
- G l a d i o - benzeri bir k u r u m u n varlık ihtimali bulunuyor... Tür
tığında birileri çıkar, o problemi halleder, devlet de b u n l a n bir
kiye'nin komünisderin eline düşmemesi için C I A ' n ı n antikomü-
derinden öper," diyor.
nist kuruluşlara destek vermiş olması ihtimali vardır..."
Hizmet verdiği eski başbakanlardan T a n s u Çiller'in Susur luk'tan sonra söylediği (veya Ağar'ın söylettiği) "Kurşun atan da yiyen de şereflidir" sözü derin devleri ve derin devlete hizmet ve renleri anımsatması açısından tarihsel bir değer taşıyor. Ağar da derin devlet iradesini ulusun iradesi olarak tanım lıyor: "... Türkiye'de terörün, anarşinin en yoğun olduğu za m a n d a ne yapıyordu millet? 'Bu işi çözün başka şey istemem. Bu kanı biri d u r d u r s u n nasıl durduracaksa d u r d u r s u n . ' işte dei3
12
Bir diğer tanımlamaya bakılırsa; " H e r ülkede farklı adlarla
rin millet iradesi bu..."
bulunsa dahi Gladio N A T O tarafından organize edilir. Faaliyet leri t ü m ülkelerde başbakan ve cumhurbaşkanı düzeyinde izle nir. Mensupları Panama ve Amerika'da eğitim görürler. 11 Ey Kontrgerilla veya sonraki adıyla derin devletin kuruluş öy
lül sonrasında N A T O tarafından revizyondan geçirilmiş ve elle
küsünü kapsamlı biçimde irdeleyen Danielle Ganser'in, NA-
rindeki teknoloji iyileştirilmiştir. Şu an kendilerine ait özel hapis
TO'nun Gizli Orduları kitabında yazdığına göre,
haneleri dahi vardır." (İnternetteki kaynak: Penumbraizzone)
İtalya'da esra
rengiz terör eylemleri üzerinde adli soruşturmanın başladığı sıra
Bu bilgiyi doğrulayacak olaylara tanık oldu dünya. A B D ,
larda 1990 Ağustos ayında İtalyan Başbakanı Giulio Andreotti,
C I A uçaklanyla çeşidi ülkelerden - b u arada Türkiye'den de ge
N A T O üyesi diğer Bao ülkelerinde de gizli ordular bulunduğu
çerek- 11 Eylül sanıklannı, G u a n t a n a m o üssündeki hapishane
nu doğruladı.
lerinde topladı.
Bunlar, N A T O ' n u n (bizdeki yetkililerin de çok kullandığı gibi) gayri nizami savaş kolu. CLA ile İngiliz gizli istihbarat servisi MI6 veya SIS tarafın d a n "komünizmle mücadele amacıyla" kuruldu.
Bu örgüderin, örneğin kontgerillanın işlevi neydi? Gan
"Gizli şebekenin" kod adı İtalya'da Gladio (Roma askerle
ser'in yazdığı gibi, "... d ü ş m a n elindeki bölgede lokal direniş ha-
rinin kullandığı kılıç), Danimarka'da Absalon, Belçika'da Sdra8,
rekederi örgüdeyecek ve b u n l a n güçlendirecek, uçağı düşen pilot
Yunanistan'da b-8 veya Sheepskin, Almanya'da G e h l e n Harekâ
ları taşıyacak ve işgal kuvvederinin erzak yollan ile üretim mer
tı, Stay Behind veya Sword, Avusturya'da Schwert, Fransa'da
kezlerini padayıcılarla sabote edecekti... Ancak Sovyet istilası as
Rüzgâr Gülü, İspanya'da Anti-terör Kurtarma G r u b u (Gal), İn
la gerçekleşmedi..."
giltere'de Secret British Network ve Türkiye'de Kontrgerilla. Bu gizli örgüderin görevi nedir? Sovyeder'e, komünizm teh likesine karşı, bulunduğu ülkeyi korumak! Ya da bir İtalyan kaynağın anlatımına göre; soğuk savaşa koşut olarak 1950'lerde N A T O bünyesindeki tüm ülkelerde de
Buna karşın Gladiolar varlıklarını sürdürdüler. Sovyeder ortadan kalktı ama, "gizli savaş stratejisderine gö re gerçek ve güncel" bir başka tehlike vardı. "Ban Avrupa demokrasilerinin kimi zaman sayısal güce sa h i p komünist partileri!"
ğişik adlar altında devlet eliyle kurulmuş; amacı, ülke içi isyan
"Sol siyasi güçlere karşı gizli bir savaş yürüttü "ler. Ganser'e
harekederini engellemek ve denedemek için suikasder ve provo
göre, bu örgüder "bir dizi terörist saldın ve insan haklan ihlalle
kasyonlar yapmak olan örgüdere verilen genel ad!
rinde yer alıp... trenlerde ve pazar meydanlarında gerçekleştirilen
Bir başka Batı kaynağının anlatımı şöyle: Gladio tipi yeral-
bombalı katliamlardan (İtalya) rejim karşıdanna sistematik işken
D örgüdenmelerinin ilginç, ilginç olduğu kadar ürkütücü bir
ce uygulanmasına (Türkiye), sağ kanat askeri darbelerin desteklen
özelliği vardır. Bir kural olarak gayri nizami savaşın yeraltı unsur-
mesinden (Yunanistan ve Türkiye) muhalif grupların paramparça
lan yasal statüye sahip değillerdir.
edilmesine uzanan geniş bir saldın yelpazesinde kullanddı..."
14
15
N A T O , A B D ve İngiltere; irdelenen, açığa çıkarılan bu olaylan tabii reddetti! Oysa, bu saptamalara bir örnekle katılmak olanaklı. 12 Eylül darbesinden sonra siyaset yapma özgürlükleri elle
may'a bağlıydı. Askerlerin bilgisi veya eğilimleri doğrultusunda hareket etmesi çok doğaldı. M İ T Müsteşarı General Fuat Doğu, 12 M a r t günü sabahı. Başbakan Demirel'in evine geldi, C u m h u r b a ş k a n ı Cevdet Su-
rinden alınan dört parti lideri, başta zamanın başbakanı Süley
nay'ın bir mesajını iletti. Başbakan, istifa etmeliydi. O kadar! De
m a n Demirel, o sıralarda yanıtını bulamadıkları kimi soruları yi
mire!, Köşk'le iletişim kurmaya çalışa, uzun süre bu olanağı bu
neleyip durdular ve s a n ı n m hâlâ, bu sorulara -herkesi tatmin
lamadı, nihayet telefona çıkan C u m h u r b a ş k a n ı Sunay, Başba-
edecek- yanıt bulamıyorlar.
k a n ' ı n , müdahaleyi durdurursa bir neden bularak istifa edeceği
12 Eylül öncesi başkent A n k a r a ' n ı n büyük bulvarları, mey-
ni söylemesine karşılık şu yanıtı verdi:
d a n l a n bombalı afişlerle donanıyordu. Kimileri de padıyor, bu
"Beni de devreden çıkardılar Süleyman Bey!"
gösterişli manzara zaten terör ve anarşiden bunalmış halkı daha
O günden sonra M İ T ' i n sivilleştirilmesi sürekli g ü n d e m d e
da korkutuyordu.
kaldı. Bu değişim ancak çok sonralan sağlanabildi.
Dehşet verici bu manzara, askerlerin, 12 Eylül sabahı yöne time el koyduklarını açıkladıkları dakikadan itibaren ortadan kalktı. Tek bir bomba padamadı. Demirel, şimdilerde dost ilişkiler kurduğu, söyleşiler yapn-
Günlerce Ziverbey Köşkü'nde işkence gören (ve mahkeme
ğı 12 Eylül darbesinin lideri E v r e n e "11 Eylül günü patlayan
de Hava Kuvveden Komutanı M u h s i n Batur ve Genelkurmay
bombalar 12 Eylül g ü n ü neden birdenbire yok oldu?" diye so
Başkanı Famk Gürler'in adlarını da vererek 12 Mart darbesinin
ruyordu.
asıl sorumlulan bunlardır diye haykıran) Talat T u r h a n , halkımı zın Gladio türü yeraltı örgütlerine kontrgerilla adını verdiğinin altını çizdikten sonra... kontrgerilla adını ilk kez işkence gördü ğü sırada duyduğunu ve... kontrgerilla savının "gerek benim ge
Bir başka olay sağcı askeri darbelerin gizli servislerle birlik te hareket ettiğini, hatta iç içe olduğunu kanıdıyor. M İ T 12 Mart darbesini zamanın başbakanı Süleyman Demirel'e önceden bildirmedi. M Î T i n darbeyi, gerçekleşmeden ön ce kendisine bildirmediğini Demirel açıkladı. I 9 7 1 ' d e M İ T i n başında bir asker, korgeneral Fuat Doğu
rekse siyasal partiler, politikacılar, demokratik kitle örgütleri ve basın ve yayın organlarının girişimlerine karşın açıklığa kavuştu rulmadığını" yazdı. "Yıllardır kuşkulu eylemlere sahne olduğumuzu" belirtti ve fakat; Ecevit ve Özal'a yapılan suikasdann "aydınlığa kavuşturul madığına," o kadar ki, Özal'ı öldürmeye kalkan Demirağ'ın "is
vardı. Örgütte çalışanlann yüzde 70'i belki de daha fazlası mu
tihbarat örgüderiyle ilişkisi bulunması yanında kontrgerilla eğiti
vazzaf veya emekli subaylardı.
mi gördüğünü açıklamasının bu örgüt üzerinde kuşkulan arttır
Demirel'in yorumuna göre; M İ T ' i n başındaki general ma nevi açıdan, kuşkusuz özlük haklan y ö n ü n d e n de Genelkur16
dığına" değindi. Ö r t ki ölem! Bu iki k o n u n u n üzerine devletin gittiğini, gi17
edeceğini gösteren tek bir işaret yok!
Dipnot: Gladio
Arkasını tamamlayalım: 1970'lerde Ecevit, C H P - M S P ko alisyon hükümetini kurdu. 1965'den beri tek başına iktidar olan AP hükümetleri za m a n ı n d a çözümleyemediğimiz birçok sorun vardı ve bunların hepsinin Ecevit'le aydınlığa kavuşacağına inanıyorduk. Bu so runların başında pek çok meslektaşımıza, dostumuza, arkadaşı
Gladio, uzun yıllar dünya kamuoyunu meşgul eden ve ulus
mıza işkence uygulayan sorumluların saptanıp yargıya teslim edil
lararası siyasal yaşamı temsil eden Soğuk Savaş yıllarının ürünü.
meleri geliyordu.
Gladio veya eski adıyla kontrgerilla, şimdilerde kullanılan
Saçma sapan bir savla evinden alıp götürülen, Başbakan
adıyla derin devlet sözcükleri, ülkemizde içeriği anlaşılamayan ki
Ulusu nezdinde yapağım onca girişime karşın tutukevinden çı
mi olaylardan sonra sık sık kullanılıyor. Örneğin son Danıştay
k a r a m a d ı ğ ı m rahmedi, sevgili kardeşim İlhami Soysal'la bir ge
saldırısından sonra Gladio'dan, yerli adıyla derin devletten sık
zideydik. İçi yanarak, (ve o sırada başbakan olan Demirel'i gös
sık söz edildi.
tererek) "bana reva görülen işkencelerin binde biri şu adama uy gulansa acaba ne yapar?" dedi.
Latince "kılıç" anlamına gelen Gladio sözcüğünü isim ola rak kullanan örgüt, A B D ve İngiliz kontrgerilla örgütlenmesi
O gün işkencenin üzerine gitmeye yemin ettim.
olan Stay Behind (geri dur) tarafından 1952 yılında kuruldu.
Hürrijet'te yayımlanan yazı dizimde temel konu, 12 Mart'ta
C I A tarafından yönetilen ve finanse edilen örgüt, 1956'da İtal
1. O r d u komutanı olan emekli orgeneral Faik T ü r ü n idi.
ya'da casusluk ve gerilla savaşı yürütmek üzere örgüdendi.
Ziverbey Köşkü 1. O r d u ' n u n emrindeydi. İşkenceleri gün
Ansiklopedik bilgilere göre örgürfin ilk eğitim kampı Sar
deme getirdiğim söyleşide 1. O r d u komutanlığından emekli or
dunya'da kuruldu ve Kuzey İtalya'da 139 yerde silah ve mühim
general T ü r ü n , o Köşk'te olup bitenleri doğruluyordu. T a m say
mat depoları oluşturuldu. Resmi adı Müttefik Koordinasyon Ko
fa iki gün sürdü yayın. Sona erdiği gün Ecevit'ten emekli orgene
mitesi (Allied Coordination Committee) idi.
ralin açıklamalarını ihbar sayarak hareket geçmesini ve işkence olaylarının üzerine gitmesini beklerken... sözcüsü aracılığıyla... ... Yeni hükümetin ülkede her alanda barış sağlamaya çalı
1956 sonrasında ikisi kadın 622 kişi, A B D ve İngiliz gizli servisleri tarafından eğitildi. 1990'da Gladio'yu ortaya çıkaran soruşturmalarda, bu 622 kişinin grup lideri oldukları, her grup
saçağını... içeren ve tabii işkence olaylannı bir yana atan bir açık
liderinin belli sayıda kişiyi idare ettiği, böylece toplam sayının 15
lama geldi.
bine yaklaşnğı ortaya çıkn.
Daha sonraki günler işkencenin adı bile anılmadı.
Gladio'yu, İtalyan yargıç Felice Casson gün ışığına çıkardı. Mayıs 1972'de İtalyan köyü Peteano'nun yakınlarındaki bir o r m a n d a havaya uçan bir otomobil yargıç Casson'u araştırmaya yöneltti. Padamada İtalya'nın polis gücü Carabinieri'den üç kişi ölmüş, bir kişi ağır yaralanmıştı. Sorumluluk o sıralar çeşidi te '9
rör olaylarına karışan Kızıl Tugaylar'a yüklendi.
bakan 1972'deki olaylarda örgütün varlığını kabul etti. Ancak
Polis, İtalyan soluna saldırdı, 200 komünist tutuklandı.
1972'de kapatıldığını söyledi. Andreotti, 1990'larda örgütün var
İtalya, 12 yıl boyunca, ormanda patlayan bombayı Kızıl Tu
lığını kamuoyuna açıkladı. <
gaylar'ın marifetlerinden biri olarak kabul etti, sindirdi.
Başbakan Andreotti
açıklamasında:
Yargıç Felice Casson ise, yaptığı incelemelerden sonra Pete
"Gladio iyi silahlanmıştı. CIA tarafından sağlanan teçhizat
ano'daki bombalama olayının sorumlusunun Kızıl Tugaylar ol
ülke genelinde ormanlarda, çayırlarda ve hatta kilise ve mezarlık
madiği sonucuna vardı.
ların altlarında oluşturulan 139 zulaya gömülüydü.
Olay yerinde polis araştırması bile yapılmamış; hazırlanar
"Gladio sığınaklarında taşınabilir silahlar, mühimmat, pat
resmi -ama uydurma- bir raporda bomba olayının sorumluluğı
layıcılar, el bombaları, bıçak ve hançerler, 60 mm havan topları,
Kızıl Tugaylar'a yüklenerek dosya kapatılmıştı.
57 mm geri tepmesiz çeşitli tüfekler, keskin nişancı tüfekleri, rad
Casson dosyayı tozlu raflardan indirerek yeniden açtı.
yo vericileri, dürbün ve çeşitli araçlar bulunmaktaydı," diyordu.
İkinci bir olay Casson'un araştırmalarını gizli bir örgüte ka
(Nato'nun Gizli Orduları kitabından). Araştırmalar durmadı, devam etti ve Gladio'nun faaliyetini
dar ilerletmesini sağladı. 1972'de Carabinieri'ler, Trieste yakınlarında içinde silah
hâlâ sürdürdüğü ortaya çıktı. Çünkü italya'da terör olayları durmak bilmiyordu. Resmi
lar, mühimmat ve Peteano'da kullanılan bombaların aynısı (şim di PKK kullanıyor), C4 patlayıcıları bulunan bir depo keşfettiler
rakamlara göre 1 Ocak 1969 ile 31 Aralık 1987 arasında politik
1972'deki kam, bulunan silah deposunun bir suç örgütü
nedenlerle 14.591 terör eylemi gerçekleştirilmişti. Bu rakam Kı
ne ait olduğu yönündeydi; oysa yargıç Casson, NATO bağlantı
zıl Tugaylar'ın (1970'lerde 75) öldürdüğü insan sayısını kat kat
lı gizli bir örgütün (Gladio'nun) yüzlerce deposundan biriniı
aşıyordu. Sadece, Bologna tren istasyonunda ikinci sınıf bekleme
rastlantı eseri bulunduğunu kanıtladı.
salonunu yerle bir eden patlamada 85 kişi ölmüş, 200 kişi de
Yargıç Casson bu yargıya, gizli servis dosyalannda yaptığ
ağır yaralanmışh.
incelemeler sonunda varmıştı. 1984'ten itibaren varlığından söz edilen Gladio'nun reî men ilan edilmesi, İtalya'nın aşırı sağ radikal bir örgütü olai Avanguardia Nazionale üyesi Vincenzo Vinciguerra'nm 1990 y: Undaki yargılanması sırasında gerçekleşti. Yargıç Casson, Peteano ve Trieste olaylarının sorumlusu nun İtalyan solu olmadığını, olayı Vinciguerra'nm (sağ kana örgütü Ordine Nuovo ve İtalyan askeri gizli servisi ile birlikte tezgâhladığını ve Peteano'da arabaya bombayı yerleştirdiğini kî nıtladı. Yargıç, Başbakan Andreotti'nin bilgisine de başvurdu. Ba;
20
Terör eylemlerinin çoğunda sorumlu olarak Gladio göste rildi. Danielle Ganser'in yazdığına göre; italyan karşı istihbaratı nın eski başkanı General Giandelio Maletti'nin 2001'deki açık lamaları, italyan Komünist Partisi'nin itibarını sarsan katliamla rın, Gladio örgütü, İtalyan Gizli Servisi ve bir grup İtalyan sağ kanat teröristin yanı sıra Washington'daki Beyaz Saray ve ABD gizli servisi CIA tarafından desteklendiğini ortaya koyar nitelik teydi. General'de de, "Amerikalıların İtalya'nın sola kaymasını engellemek için her şeyi yapabileceği izlenimi mevcuttu." 21
2000 yılında Zeytin Ağacı Koalisyonu diye anılan parla mento komisyonu tarafından hazırlanan raporda da: Gladio tarafından izlenen gerilim stratejisinin öncelikle
naulıp denetleniyordu. Stay Behind, N A T O ülkeleri; Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, Yunanistan, İtalya, Liiksembıırg, Hollanda, Portekiz ve Türkiye'nin yanı sıra Avusturya, Finlandi
İtalyan Komünist Partisi'nin ve bir ölçüde de İtalyan Sosyalist
ya, İsveç ve isviçre gibi tarafsız Avrupa ülkelerinde de vardı. Do
Partisi'nin iktidara gelmesini önlemek isteyen A B D tarafından
ğal olarak bu gizli örgüder, yapılandıktan ülkelere göre değişik
desteklendiği sonucuna varılmışa.
kod adlarla anılıyorlardı.
Bütün b u n l a n n yanı sıra G l a d i o ' n u n , italya siyasal yaşa mında önemli bir süreç olan 1970-1980 arasında İtalyan Komü nist Partisi'nin seçimlerde basan kazanmasını önlemek amacıyla uygulanan (Strategia Della Tensione) Gerilim Stratejisi'nin bir
G l a d i o ' n u n Türkiye uzanttsına gelince:
parçası olduğu anlaşılacakn. Bu strateji ise "kışkırtıcı ve tedirgin edici terör olaylarıyla korku yaratmak, yönlendirici ve yanıltıcı bilgilendirme ajanları
Başlangıçta konrrgerilla diye adlandırıldı. Daha sonra Özel H a r p Dairesi diye anıldı ve sonra Özel Kuvveder Komutanlığı'na dönüştürüldü.
kullanmak ve benzeri psikolojik savaş öğeleriyle kamuoyunu de netim alanda oıtmak ve manipüle" etmekti. İnternet'teki "Gladio Nedir" başlıklı yazıya göre; sözü edi
2006 yılının ağustos ayındaki Yüksek Askeri Şura'da (YAŞ) Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı Özel Kuvvetler Komutanlığı kolordu düzeyine çıkarıldı.
len 10 yıllık sürede O r d i n e Nuovo, Avanguardia Nazionale,
YAŞ'ın sona ermesinin ardından toplanada alınan kritik
Fronte Nazionale gibi neo-faşist örgütler İtalya'da terör havası es-
kararlardan biri; Doğu ve Güneydoğu'daki terörle mücadelede
tiriyodardı. Bu eylemler güya komünistler adına yapılıyordu.
görevler üsdenen Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın " t ü m e n düze yinden kolordu düzeyine" çıkarılmasıydı.
Özedersek, faşist terör örgüderi komünist terör örgütleri maskesi alanda terör eylemleri gerçekleşariyorlardı.
Bu d u r u m d a komutanlığın teçhizat, malzeme ve personel sayısında da araş sağlanması gerekiyor...
C I A (ABD) tarafından desteklenen bu rip örgüder üzerin de sivil hükümederin, sivil bürokrasinin geniş ve kesin sonuçlar
Son YAŞ'ta ö z e l Kuvvetler Komutanlığı'nın başına Korge neral Servet Yörük getirildi.
alabilme anlamında mücadele etmeleri, bu örgütleri denetim al a n a almaları zaten olanaksızdı. Ne ki, 1980'den sonra İtalya'daki bilinçlenme sadece maf yaya karşı değil, bu tür yapılanmalara karşı da "temiz eller" ope rasyonunun başlamasına vesile olacaka. Stay Behind tipi örgüder özellikle Amerikan Özel Kuvvederi Yeşil Bereliler ve ingilizlerin SAS komandolanyla birlikte eği tiliyor, C I A ile İngiliz gizli servisleri M I 6 ve SIS tarafından do22
Özel H a r p Dairesi'nin bir zaman C I A parası ile yaşadığı için G l a d i o ' n u n bir ü r ü n ü gibi görülmemesi görüşünde olanlar var. Bu daire amacı ve kumlusu itibariyle Gladio türü birimleri barındmyor. Ama Gladio değil. 23
Ne var ki, zaman içinde bu yapılanma resmi görevlerin dı şına çıkmaya başladı.
Derin'e doğru
tsim değişikliklerine karşın; Gladio tipi kontrgerilla, TSK bünyesinde varlığı yadsınmayan bir örgüt olarak karşımıza çıkı yor ve bu bağlann Gladio tipi kontrgerillaya asker damgasının vurulması olasılığını güçlendiriyor. "Gladio nedir?" sorusunun yanın:
Kontrgerillanın kuruluş öyküsünü şöyle özedeyebiliriz:
1980 başlanndan itibaren yazımlarda, yorumlarda bu tür
Türkiye, I 9 5 2 ' d e NATO'ya üye olduktan h e m e n sonra gü
yapılanmaların bulunduğu ülkelerde Gladio mensuplarının yur
nümüzdeki Milli Güvenlik K u r u l u n u n görevlerini üsdenen o za
tiçinde de faaliyette bulundukları... birtakım istikrarsızlaştırma
manki Milli Müdafaa Yüksek K u r u l u ' n u n bir karanyla, Özel
operasyonlarında kullanıldıkları... ulusal ve uluslararası düzeyde
H a r p Dairesi (kontrgerilla) diye anılan ve sonra Özel Kuvveder
ki siyasi komplolara alet olduklan ve hatta ülke içinde kimi za
Komutanlığı adını alan bir kuvvet kunıldu.
m a n ideolojik bir savaşın kimi zaman da çıkar çatışmalarının aracı haline dönüştürüldükleri savlanna yer veriliyor. italya'da padayan Gladio skandali kısa sürede N A T O ülke lerini sardı.
Emekli subay Talat T u r h a n ' a göre, "Özel Kuvvetler Komu tanlığı gerek kuramsal bakımdan gerekse kuruluş şeması ve işle vi bakımından, örgüte verilebilecek en uygun isimdi." Neden? Belge soruyu yanıtlıyor. Zira, isimlendirme düze
ö n c e Yunanistan'da görüldü, sonra Almanya'da. Alman
yinde A B D talimatnameleri esas alınmıştı. A B D kaynaklı bü
RTL televizyonu, Hider'in Özel Kuvveden SS'nin eski üyelerinin
t ü n belgeler, talimatnameler ve yönergeler Türkiye'de de geçer
Almanya'nın Gladio örgütünün birer parçası olduğunu kantda-
lidir. A B D kaynaklı FM 31-20 resmi talimatnamesinin ismi
yan özel bir rapor yayımlayarak Almanya'yı şoke etti.
Special Forces Operational Techniques, yani Özel Kuvvetler
Yunanistan Savunma Bakanı eski bir askeri ataşenin Gla
H a r e k â t Teknikleri'dir. FM 31-21 Amerikan resmi talimatna
dio savlanna itibar etmedi, " H ü k ü m e t i n korkacak hiçbir şeyi
m e s i n i n ismi ise Special Forces O p e r a t i o n s , yani Özel Kuvvet
yoktur" mealinde demeçler verdi.
ler Harekân'dır. Bu talimatname Türkiye'de aynı kod adıyla
Ve... Gladio, Türkiye'deki adıyla kontrgerilla, 1973'lerde Türkiye'ye teşrif etti...
"Gerilla Harbi ve ö z e l Kuvveder Harekâtı" ismiyle yayınlan mıştır... ... Silahlı Kuvveder nizami ve gayri nizami örgüdenme ola rak ikiye ayrılıyor. Nizami bölüm düzenli ordular. Gayn nizami bölüm ise gerilla güçleri için kullanılan bölüm. Gayrı Nizami Kuvvetlere Karşı Harekât Talimatnamesi, Gerillaya Karşı Kontr gerilla Harekâtı olarak adlandırılıyor. Özel H a r p Dairesi başkanlığı, Kara Kuvvederi komutanlığı ve Turgut Özal'ın d ö n e m i n d e Cumhurbaşkanlık genel sekrerer-
24
25
ligi görevlerinde b u l u n a n emekli orgeneral Kemal Yamak, kontr-
Ve bu yollar Susurluk olayıyla derin devlere uzanıyor.
gerilla (derin devlet) tartışmalarının yeniden alevlendiği günlerde Gölgede Kalan İzler ve Gölgeleşen Bizler adını taşıyan kitabında konuya hayli yer ayırdı. "Özel H a r p Dairesi özellikle Amerikalılann da verdiği des tekle N A T O ' n u n 'örtülü harekât konseptine' dayanarak kurul
Emekli
orgeneral
Yamak'ın
kitabındaki
açıklamalar
A B D ' n i n gerçek yüzünü ortaya koyması açısından da ilginç.
muş bir harekât ünitesiydi. Memleketimizin bulunduğu coğrafi
A B D ' n i n verdiği yardımı (dolarları) sırası ve yeri geldiğinde
mevki ve stratejik k o n u m , böyle bir teşkilatı çok lüzumlu ve çok
kafamıza vurduğunu 1950'lerde, 1960'larda kimi yetkililerin özel
faydalı hale getiriyordu... Tercüme olarak ordumuza giren ve da
açıklamalarıyla öğrenmiştik. 1971-1974 arasında Özel Harp Da
ireye de görev olarak verilen terim, 'gayri nizami harp'tir. 'Gayri
iresi başkanlığı yapan Orgeneral Kemal Yamak buna bizzat tanık
kanuni h a r p ' değildir. B u n u n gibi 'gayri nizami askeri kuvveder'
oluşunu kitabında anlatıyor:
tabirinde de, bazılarının maksadı olarak yorumladığı gibi 'gayri kanuni askeri kuvveder' anlamı yoktur..." diyor. Avrupa Parlamentosu'nun konumuzla ilgili karar tasarısın daki şu sözler dikkat çekici:
"... Özel Harp Dairesi'nin A B D özel yardım fonundan her yıl alınan ve hesabı resmi bütçeye karıştırılmadan, ayrı bir muha sebede tutulan bir milyon dolarla ilgili, yıllık görüşme zamanı gelmişti. Amerikalı geldi. Mutat konuşma ve pazarlıklar başladı.
"... Avrupa Topluluğu'na üye pek çok ülkede gizli, paralel
Biz ihtiyacımız olan silah ve teknik malzemeyi istiyor, o bize, ih
istihbarat ve silahlı operasyon örgüderinin 40 yıldır var olduğu
tiyacımız olmayanı, ellerinde olanı vermeye çalışıyordu. Münaka
Avrupa hükümetleri tarafından ortaya çıkarılmıştır. 40 yıldır
şa uzadı, anlaşamıyorduk. Isranmız karşısında bir ara sertleşti ve
bu örgütlerin demokratik kontrolden kurtulduğu ve N A T O ile
'Para bizim değil mi? Ne istersek o n u veririz. Önerdiklerimizin
işbirliği halinde A B D gizli servislerince yönetildiği anlaşılmak
dışında bir şey veremeyiz' dedi.
tadır..." Akçura'nın Derin Devlet Oldu Devlet kitabındaki bir başka belgenin özeti; Yamak'ın açıklamalarını doğrulamıyor: "... Talat T u r h a n ' ı n sözünü ettiği ve 25 Mayıs 1964 günü
" B u n u duyar duymaz, 'O zaman hem paranız, hem de ve receğiniz malzeme sizde kalsın' dedim. Ayağa kalkıp 'Toplantı bitmiştir' diyerek görüşmeyi bitirdim. Sonucu Genelkurmay Baş kanhğı'na arz etmek ve bu ihtiyacın örtülü ödenekten karşılana
Kara Kuvvederi Komutanlığı'mn verdiği emir ve Orgeneral Ali
rak Amerikan yardımından vazgeçilmesini teklif etmek kararına
Keskiner'in imzasıyla yürürlüğe giren bu talimatname öyle bir ta
vardık..."
limatname ki; 'Gayri Nizami Kuvvedere Karşı Harekât' kapsa
Yamak'ın bu açıklamasından yola çıkarak yıllarca önceye gi
mında... Özel Harpçilere... 'adam öldürme, bombalama, silahlı
delim; örneğin 1969'larda A B D ' n i n TSK'ya verdiği savaş araçla
soygun, işkence, kötürüm hale getirme, adam kaçırmak suretiyle
rının, Vietnam'da kullandıktan sonra ıskartaya çıkardığı araçlar
tedhiş, olayları tahrik, misilleme, rehinelerin alıkonması, kun
olduğunu, zamanın dışişleri bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'den
dakçılık, sabotaj, propaganda, yalan haber yayma, zorbalık ve
öğrenmiştim. A B D Milli Savunma Bakanı M c N a m a r a ' n m kul
şantajın da...' yollarını açn" diyor.
lanılmış araçları, tankları, topları vs'leri önerdiğini söylemişti.
26
27
ABD'li bakanın ıskarta malları bize yamarken kullandığı gerekçe de hayli ilginçti.
her iki örgüt de N A T O ' y a bağlı. U z u n zaman C I A parasıyla besleniyor.
Fabrika çıkışlı bir tankı alabilmemiz için örneğin -diyelim ki- yardım fonundan 1000 dolar ödeyecektik. Oysa, aynı fiyata - 1 0 0 0 dolara- kullanılmış, ama ufak bir onarımla iş görebilen, bir yerine üç tank alabilecektik! Yamak açıklamalannda, Mahir Cayan ve arkadaşlarının öl dürüldüğü Kızıldere olaylannın ve işkence merkezi Ziverbey Köş kü sorgulamalannın Özel Harp Dairesi ile ilgili olmadığını söy lüyor, Talat T u r h a n ' a 40 gün işkence yapanlar, biz kontrgerillayız ve kimseye hesap vermeyiz, diye bağıranlar kimlerdi acaba?
Görev başındaki kimi askeri yetkililer daha sonraki yıllarda, 1990'larda, kontrgerilla ile ilgili irdelemeleri (onlar sav diyor) red dettiler. Genelde söyledikleri şuydu: " T S K literatüründe kontrgeril la sözcüğü yoktur." 3 Aralık 1990'da Özel H a r p Dairesi ile ilgili bilgi sunan Genelkurmay (Özel H a r p ' i n bağlı olduğu) Harekât Dairesi Baş kanı Korgeneral Doğan Beyazıt, Özel H a r p Dairesi'nin Ziverbey Köşkü sorgulamaları ile ilişkisinin olmadığını açıkladı. Aynı söy lemi 1992'de Özel H a r p Dairesi'nin komutanı Tümgeneral Ke
Fakat öykü, Amerikalı ile bir milyon dolar üzerindeki pazar lıkta iplerin kopmasıyla sonuçlanmıyor. Daha sonra İngiltere'den, sonra da Fransa'dan N A T O ka
mal Yılmaz yineledi. Kemal Yılmaz'ın kontrgerilla yoktur, diyen açıklamasından önce Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, Milliyete
nalıyla gelen (tabii general) resmi ziyaretçiler Yamak'la temas kur
verdiği demeçte; kontrgerilla sözcüğünün yanlış kullanıldığını
muş ve müşterek planlar, eğitim ve tatbikadar üzerinde nabız
söyledikten sonra, şöyle sürdürüyordu sözlerini:
yoklamışlar.
"... Bu teşkilann amacı şudur: Karşıda savaşa giren bir düş
Yamak, "Bizzat m u h a t a p olduğum bu görüşmelerde" diyor:
m a n vardır. Kontrgerilla d ü ş m a n bölgesine sızarak oradaki halkı
"bizim Balkanlarda ve Kafkaslar'da hâlâ devam eden izlerimizi ve
mukavemet için organize eder. Ya da d ü ş m a n toprağına girmiş
muhtemel etkilerimizi dile getirerek, N A T O içinde müşterek ha
tir, teşkilat işgal bölgesinde kalıp halkı direnişe teşvik eder, orga
rekât ve çalışmalarda işbirliğinin fayda ve ö n e m i üzerinde durdu
nize eder. Bu kuruluş her ülkede var. İngiltere'de SAS Alayı,
lar, destek ve işbirliği isteği ile vaaderde bulundular.
A B D ' d e Delta Force budur. Bizde de Özel Kuvveder Komutan-
"Kendilerine konseptimiz ve ana fikrimiz izah edilmiş, böy
ığı var...
le bir çalışma ve planlamaya katılamayacağımız bildirilmiştir. Bi zim Gladio ile veya başka bir ülkenin herhangi bir teşkilanyla herhangi bir ilişkimiz olmamışnr..." Ne ki, bu örgüderin isimlerindeki farklılık işlevlerini değiş
Askeri yetkililerin kontrgerillanın varlığını reddetmelerine
tirmiyor. İtalya'daki adı Gladio bizdeki adı kontrgerilla. Ama
karşın Türkiye'de yaşanan olaylar, gizli bir örgütün gizlenen ele-
28
29
mantarının kimi olaylan kışkırttığı ya da yaşanmasına olanak
tiriyor. Cumhurbaşkanı'nı harekete geçirmeye çalışıyor. Özel Harp Dairesi'nin "sivil elemanlarının Taksim meydanında 30 kişinin
sağladığı biçiminde yorumlandı. Bülent Ecevit, 17 Nisan 1990'da Cumhuriyet gazetesine ko
ölümüne n e d e n " olduğu gibi bir savın, bir iddianın da sahibi. A m a ana muhalefetteyken öne sürdüğü görüşleri, kısa süre
nuşuyor: "... Özellikle 1977 yılında çok ilginç bazı olaylar oldu. Ç o k
sonra iktidar olunca nedense yaşama geçirmiyor.
kuşku uyandırıcı, karanlık olaylar oldu. Bunların en önemlisi
Ecevit'in 1973-1974'lerde başlattığı, 1977-78 yıllarında do
kuşkusuz, 1 Mayıs 1977'de Taksim meydanında 30'u aşkın insa
ruğa nrmandırdığı kontrgerilla ile ilgili girişimlerini ve bu giri
nın ölümü ile sonuçlanan olaydı. Bu gözler ö n ü n d e yapılan bir
şimlerde, d ö n e m i n e göre, muhalefet lideri veya Başbakan Demi-
kışkırtmanın sonucu çıkmış bir olaydı. Kışkırtmanın nereden,
rel'le arasındaki taraşmalan daha sonraki bölümlerde ayrtntıla-
kimlerden geldiği, herkesin gözü ö n ü n d e cereyan ettiği için belliy
nyla göreceğiz.
di. Ve ciddi olarak üstüne yüründüğü takdirde bu olayın sorum lularının, kışkırtıcılannın mııdaka ortaya çıkması gerekirdi..." 7
Gerekirdi ama gerekli olan yapılır mıydı. Ecevit yanıtlıyor soruyu:
Ecevit'in Korutürk'e verdiği mektup üzerine Demirel'in böyle bir k u a ı l u ş u n olmadığını söylemesi normal! Zira... Demirel son yıllara kadar kontrgerillayı kabul etme di, sürekli yadsıdı.
"... Biz o sırada ana muhalefet partisiydik. Bu olaylan so ruşturmak için bir araştırma komisyonu kurduk. Ama bir nokta dan sonra izler kayboluyordu. Adeta bir bilgi boşluğu ile, dire nişlerle karşılaşıyorduk. Yıllarca üzerinde durduğumuz halde, olayın içyüzü anlaşılamadı.
Ecevit, 1 Mayıs 1977 Taksim olaylan üzerine söylemlerine, 1990 yılında şu cümleyi de ekledi:
"O olayın faillerinin saklanmak istediği daha ilk günlerden
"... Bu olay Haziran 1977 seçimleri öncesi, muhalefeti top
belli olmuştu ve çok acayip bir şekilde tezgâhlanan bir olay oldu
lana yapamaz ve halkı bu toplanalara kanlamaz hale getirebil
ğu görünüyordu.
mek amacını güdüyor olabilir..."
" O n u n için benim aklıma bir olasılık olarak b u n u n Özel
Özel H a r p Dairesi'nin sivil kanadının, seçim öncesi mitin
Harp Dairesi'nin sivil uzantısıyla bir bağlantısı olabileceği olası
gi engellemeye çalıştığını söylemiyor ama... bu cümleyle 1 Mayıs
lığı geldi ve bunu C u m h u r b a ş k a n ı Fahri Korutürk'e bildirmeyi,
olayının 1977 seçimleri öncesi muhalefeti (CHP'yi) toplana ya
bu kaygımı sunmayı görev bildim. Kendisiyle görüşerek Özel
pamaz ve halkı bu toplantılara kanlamaz hale getirebilmek ama
Harp Dairesi ile ilgili bilgileri aktardım. Taksim olayının arkasın
cını güttüğü savından da vazgeçmiyor.
da bu kuruluşun sivil uzantısının bulunabileceğini söyledim. Korutürk b u n u benden yazılı olarak istedi. Korutürk bu konuyu dö nemin başbakanı Süleyman Demirel'e de açmış. Demirel buna büyük tepki göstermiş..." Bu anlatımlara göre, Ecevit araştırmayı bir noktaya kadar ge3°
Şurası bir gerçek. Türkiye'de Gladio benzeri bir örgütün varlığı yadsınamaz. Bu örgüt açıkça söylenmiyor ama, Özel H a r p 31
Dairesi içinde yuvalanmış başına buyruk bir örgüt. Yasadışı! C I A tarafından besleniyor. A B D yararlarına hizmet ve
yan siyaset, iktidara gelince sonuç alamıyor veya işin peşini bıra kıyor. Neden acaba? Söyledikleri gibi yeterli bilgi elde edemedikleri ya da muha
riyor. Pek çok faili meçhul cinayet, Taksim meydanındakine ben zer olaylar aydınlanmadı. Ayrıca kimi ülkelerdeki askeri darbeler de de -bizde d e - bu örgüderin görev yapağını ö n e süren görüş yoğunlaşüğı
iktidarda sürdürmelerini "bir güç" engellediği için mi? Kuşku yok; T ü r k demokrasinin herhangi bir d ö n e m i n d e bir başbakanın ö n ü n e olası "bir güç" böyle bir dayatmayla çıka
ler bugüne değin yanıdanmış değil. Kontrgerilla tartışmalarının
lefetteki ön görüşlerini ve manağa aykın olmayan söylemlerini
günlerde
İlhan
mazdı, çıkmadı. Ne var ki, başbakanlar (örneğin Ecevit gibi bir başbakan)
Selçuk'un konuyla ilgili yazısı aydınlattcr. Yazı, "... 31-15 simgeli bir kitapçık... 1964'te Türkçeye çev
iktidara gelince içtenlikle konuyu çözmeye uğraşa. Ecevit, 12
rilerek bizim orduya dağmlan Amerikan Özel H a r p Talimatna
Eylül'den önceki son başbakanlığında, örneğin Özel H a r p Da
mesi... yalnız 'teknik' değil, 'ideolojik' temelleri de sapnrıyor" di
iresi'nin elindeki silahların, cephanelerin kimi terör örgüderine
ye başlıyor: "... Bu 'ideolojik esaslar' bizim subayımız ve askeri
verilip verilmediğinin denedenmesini istedi ama... İşte arkası
mize belletiliyor, bir tür beyin yıkanıyor; düşmanımızı Amerikan
gelmeyen a m a ' h bir cümle... s o n u ç alamadı. Daha, ileriye gide
gözlükleriyle görmeye başlıyoruz. Ancak bu da yettniyor; bizdeki
medi.
Özel H a r p Dairesi'nin parasal ödeneğini Amerika veriyor. Ge-
1990'lara, 2002'lere kadar konnrgerillayı reddeden, suskun
nelkurmay'ın Özel H a r p Dairesi, C I A kaynaklı ödenekle mi ça
Süleyman Demirel, birden açıldı. Kontrgerilla demiyordu ama
lışacak ve yurdu koruyacak?.. Çeyrek yüzyıldan beri teröre kur
kontTgerillanın daha değişik, daha devlet kokan biçimi üzerinde
ban giden önemli kişilerin katilleri bulunamıyor...
açıklama üsrüne açıklama yapıyordu.
1960'lar,
1970'Ier ve 1980'lerde işlenen en büyük cinayetlerin 'failleri meçhul'dür. Bugünkülerinin üstüne de bir sis perdesi örtülmüş
Bu saptamanın koşuaında ilginç bir örnek Akçura'nın ki tabında:
tür. Kuşkular büyüyor, s o r u n u n işareti kasap çengeli gibi kıvrılı
Aydınlara yönelik cinayederin arkasında İslami örgüderin
yor. Ö H D ' y e bağlı sanılan kimi kuvveder, terör eylemlerini yö
veya kişilerin olduğu yazılıp söylenmeye başlanınca Necmettin
netip yönlendiriyorlar mı? Katiller neden bulunamıyor? Devlet
Erbakan konuşmuş;
içinde yuvalanmış bir 'gizli' örgüt, askeri darbe ortamı hazırlayıp
"... Türkiye'de Özel H a r p Dairesi var. Bunların C I A em
orduyu istenmeyen bir yükümlülüğe itmek için planla, program
rinde olduğunu, birçok provokasyonda bulunduğunu biliyoruz.
la terör etkinliklerini mi körüklüyor?.."
U ğ u r M u m c u ' n u n öldürülmesine benzer birçok cinayet profes yonelce işlendi. Bu cinayederin Özel H a r p Dairesi'nin marifeti o l d u ğ u n u biliyoruz..." Bu sözleri söylediğinde iktidar olmamışa. DYP desteğinde
Özel H a r p Dairesi'nin, A B D ' n i n parasal ve kuramsal dene timinde olduğunu bilen, muhalefetteyken konttgerillayı sorgula 32
başbakanlığa geldiğinde, 1996'da, derin devlet markalı Susurluk olayı padadı. 33
Başbakan Erbakan, bu kez Susurluk üzerinde şöyle konuştu: "Fasa fiso!"
du. M H P ve kendisi için davalar açıldı. 20 yıl sonra Türkeş, "komandolar benimdir" sözünü yalan ladı! 1940'larda - i s m e t İ n ö n ü ' n ü n Milli Şeflik d ö n e m i n d e - he
Ecevit hükümetinde milli savunma bakanlığı yapan Hasan Esat Işık'ın bana söylediklerini aşağıya alıyorum: "... Fikir planında geçerli ve doğru. Kontrgerilla her ülkede var. Fakat şu durumlar da var: 1- Fikri A B D vermiş. 2- Finans manını yapmış. 3- Bu örgüte sızmalar olmuş. Bu sızmalar Penta gon'dan başlar C I A sızmasına kadar sürer..."
nüz teğmen iken Türkçülük olaylanna karışnğı için hapsedildiği ni biliyorduk. O günlere ait yaygın söylentilere göre kapatıldığı hücrede işkence görmüş, kimi itiraflarda bulunması için tırnak ları sökülmüştü. Yıllar sonra Metin Toker bu söylentilere değindi ve "Ge çenlerde Türkeş'in ellerine baktım. Uzun parmaklan, tırnaklan bir piyanistinki kadar düzgündü, sökülmüş tırnaklara benzemi yordu," dedi. Alay ediyordu işkence söylentileriyle... Fakat G a n s e r ' i n genelde ırk üstünlüğü teorisine ve özelde
A B D ' n i n , Türkiye'nin N A T O ' d a k i varlığını sağlama bağla mak için baskın Pantürkizm hareketini kullandığını ö n e süren Daniele Ganser, "aşırı sağcı Kurmay Albay Alparslan Türkeş'in bu süreçte merkezi bir rol oynadığını" söylüyor. Türkeş'le ilgili savlar çok ilginç. T ü r k siyasal yaşamında 27 Mayıs 1960'tan başlayarak önemli roller oynayan, bir iki millet vekili ile Demirel hükümetiyle ortaklık kuran ve sürekli olarak Adolf Hider hayranı gösterilen bir asker! Son olarak M H P ' n i n "Başbuğ"u. Sağcı yanını her zaman övgüyle sergileyen Alparslan Tür keş'le 1970'lerde bir söyleşi yapmışom. Bana -o sırada sağ sol terör harekederinde silahlı görev ü s d e n e n - "kendi" komandolan k o n u s u n d a çekinmeden, yüksünmeden şunu söyledi: "Ko mandolar benimdir!" Hürriyet bu sözü manşetten verdi; Türkeş yalanlamadı. Fa kat iki sözcüklü bu söylemin derin etkileri oldu.
Türklerin üstünlüğüne inanan Türkeş'le ilgili ö n e sürdüğü gö rüşler, öyle alaya alınacak nitelik ve içerikte değil. Ganser, "İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra 1948'lerde C I A ile bağlantıya geçtiğini, C I A emirleri doğrultusunda Türkiye'de gizli bir gölge ordu kurma çalışmalanna katıldığını, A B D ile iliş kileri güçlendikçe Türkiye ile Amerika arasında mekik dokudu ğunu, h e m Pentagon hem de C I A ile içten ilişkiler kurduğunu ve... 1955'ten I 9 5 8 ' e kadar NATO'yla ilgili askeri görevi nede niyle Washington'da görev yaptığını" yazıyor. Türkeş'le bağlannlı savlar daha da ileriye gidiyor: Nisan 1952'de Türkiye NATO'ya üye olduktan h e m e n sonra -Albay Türkeş'in de katkılarıyla- Seferberlik Tetkik Kurulu kuruldu. Bu kurulun adı sonra ö z e l H a r p Dairesi'ne ve son olarak Özel Kuvveder Komutanlığı'na dönüştürüldü. 3 Aralık 1990'da Genelkurmay Başkanlığı Harekât Dairesi Başkanı Korgeneral Doğan Beyazıt ile Ö H D Başkanı Tümgene ral Kemal Yılmaz'ın basma verdikleri bilgiye göre; Özel H a r p Da
1980'de T S K yönetime el koyduktan sonra, öteki üç parti
iresi karargâh-öğrenim, eğirim grubu-özel kuvveder-özel hava gru-
lideri gibi Türkeş de askeri bir bölgede askerlerin " k o n u ğ u " ol-
bu-bölge başkanlıkları... bölge başkanlıklarına bağlı alt birimleri
34
35
ise savaşta teşkil edilecek unsurlar, gerilla, yeralö, kurtarma-kaçırma olarak tanımlıyor. Özel H a r p Dairesi'nin soğuk savaş süresince birkaç isim değiştirmesine karşın sayısız operasyon düzenlediğini, örneğin 1955'te Yunan polisinin sorumlu tutulduğu Atatürk'ün Sela nik'teki evine b o m b a aulması olayının, hemen ardından da kontrgerillanın dolduruşuna gelen T ü r k fanatiklerin istanbul'u talan eden 6-7 Eylül olaylarının yaraûldığını ö n e sürüyor. Oysa DP hükümetinin dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Yassıada mahkemelerinde 6-7 Eylül'ü başlatmakla suçlandı, ter sini söyleyene de rasdanmadı! Bir rivayete göre Ö H D , yani kontrgerilla "askeri bir darbe yi engellemek için" oluşturulmuştu. T a m a m e n palavra bir açık lamaydı bu. Gerçek böyle olsa 1952'de kuruluşundan sekiz yıl sonra 27 Mayıs 1960'da TSK, ülke yönetimine el koyar mıydı? Fakat G a n s e r yine Türkeş'i sahneye itiyor. 27 Mayıs'ın li deri eski kara kuvvederi komutanı Cemal Gürsel'in sağ kolu ve kişisel sekreteri olduğunu söylüyor. Fakat gerçeğin başka bir yüzü var. Sekreteri ve sağ kolu ol duğu yazılan, söylenen - 3 8 üyeli Milli Birlik Komitesi'nin de mokrasiye geçmemek, bir süre daha yönetimde kalmak isteyen 13 üyesinden biri olan Albay Türkeş'i- Cemal Gürsel yurtdışı na sürmekte bir an için tereddüt etmedi. Esenboğa Havaala n ı n d a bir salonda d u r m a d a n gezinen Türkeş'i seyrediyordum. Bir an durdu, salonun camına yaklaştı ve bana, "Sana Hin distan'dan maymun göndereyim mi?" diye bağırdı.
Partinin simgesel işareti, kurt (Bozkurt) başı. Hâlâ kullanılı yor. Gençlik örgütü: Bozkurt'lar... Hareketin amacı: Ergenekon! Gençlik Ö r g ü t ü ' n ü n yayın organı Bo^kurt'ta yer alan "Boz kurt A m e n t ü s ü " n ü NATO'nun Gizli Orduları kitabında yayımla dı Ganser. İlginç. Biz kimiz? Bozkurtçulanz" diye başlayıp devam ediyor amentü: "... Bozkurtçular neye inanır? T ü r k ırkının ve T ü r k mil letinin her ırktan ve her milletten üstün olduğuna. Bu üstünlü ğün kaynağı nedir? T ü r k kanıdır! Türk doğuştan mı üstündür? T ü r k doğuştan üstün ve kabiliyedidir. Türk, zekâsını, yiğidiğini, askeri dehasını ve her hususta büyük kabiliyet ve istidadını ka n ı n d a n alır..." vs. vs. Bu bir gençlik örgütü mü? Yoksa Ganser'in savladığı gibi "Pantürkizm ülküsü uğruna şiddete başvurmaya hazır silahlı ve eği timli adamlardan oluşan, pek de acıması olmayan bir şebeke" mi? Sağcı-solcu kanlı kavgalarda adı ne olursa olsun, isterse Bozkurt diye tanımlansın, ülkücü gençliğin 1980'lere uzanan te rör olaylarında önemli bir yeri olduğu yadsınamaz. Bu yazımlan yinelemekteki amacımız şu savı ortaya koymakn. Bu sav: " C I A ' n m kontrgerillaya hayat verirken milliyetçi faşist hareketi desteklediği... İtalya'da ve daha sonra Avrupa ül kelerinde NATO'ya bağlı veya doğrudan ilişkili gizli örgüder or taya çıkanldı. Türkiye'deki kontrgerilla adındaki örgütü Türkeş, Bozkurdar'dan oluşturdu," diyor. G a n s e r bu konuda fazla ileri yargılara varmışa benziyor: Zira kontrgerilla (derin devlet) konusuna eğilen yüzlerce ya zıda, araşurmada, kitapta bu savı, T ü r k Gladio'su kontrgerilla n ı n Türkeş'in Bozkurdar'ıyla özdeşleştiği savını doğrulayan bilgi
Sürgünden d ö n d ü . Ö n c e (Cumhuriyetçi Köylü Millet Par tisi) CKMP'yi ele geçirdi ve sonra aşın sağcı diye nitelenen Mil liyetçi Hareket Partisi'ni kurdu. 36
ye rasdamadık. Ne çare yadsınması olanaksız kimi anlatımlar var: Birinci gerçek, Talat T u r h a n , kontrgerilla sözcüğünü ilk kez Ziverbey Köşkü'nde kendisine işkence yapanlardan işittiğini ve "işkence37
çilerin çoğunluğunun T ü r k istihbarat servisi M İ T ' t e n ve Boz
Kontrgerillanın doğuşu
kurdar'dan çıkma adamlar o l d u ğ u n u " söylüyor. Bu ifadeyi boşlamamak gerekiyor. Talat T u r h a n , yaşamını kontrgerillanın Türkiye'deki örtülü faaliyederini araşürmaya ve açıklamaya adadı. Yayımladığı kitap larda kontrgerillayı, A B D emperyalizminin C I A ile, kimi finans kaynaklanyla
birlikte oynadığı
-tabii öncelikle Türkiye'deki-
oyunlan sergiledi. "Türkiye'deki faili meçhul cinayeder göz ö n ü n e alındığında kontrgerilla faaliyederinin ve CIA, T ü r k istihbarat servisi ve Sa vunma Bakanlığı'nın bağlannlannın ivedilikle araşnnlıp tüm de taylarıyla su üstüne çıkarılması gerektiğini" vurguladı.
Kontrgerillayı ilk kez 1973-74'lerde C H P genel başkanı iken, Bülent Ecevit kamuoyuna duyurdu. İsim babası Ecevit'tir. Aradan 17 yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra; Ecevit, Ka sım 1990'da bir gazeteye kontrgerilla ile ilgili açıklamalar yapn. "1974'teki başbakanlığım sırasında" diye başladı anlatma ya: "... zamanın genelkurmay başkanı rahmedi Orgeneral Semih
Aynı çabayı Uğur M u m c u da yazılannda ısrarla yineledi.
Sancar başbakanlığın örtülü ödeneğinden acil bir ihtiyaç için bir
Fakat devlet bu konudaki yazımlan görmüyor, söylenenleri (hâ
kaç milyon istedi. Benden istenen miktar örtülü ödenekteki pa
lâ) işitmiyor, sağır. Kör ve sağır!
ranın t ü m ü n e yakındı. Genelkurmay'dan bu paranın ne amaçla
Yabancı kalemlerin de yazdığı şu yargıyı görmezden gelebi lir miyiz: " U ç askeri darbe yaşayan bu ülkede, silahlı ordu, paramili-
istendiğini sormak zorunda kaldım. Sancar 'Özel Harp Dairesi ( Ö H D ) için istiyoruz' dedi. "Öyle bir resmi dairenin o zamana kadar adını bile duyma-
ter güçler ve istihbarat servisinin T ü r k toplumunda eşi görülme
m ı ş n m . 'Şimdiye kadar bu dairenin giderleri nereden karşılanı
miş bir güce sahip olduğu herkesçe bilinen kontrgerillayla ilgili
yordu?' diye sordum. O zamana kadar dairenin tüm giderlerini
hiçbir soruşturma yürütülmedi."
bir gizli ödenekle A B D ' n i n karşıladığı; ancak artık A B D ' n i n bu
Yetkili bir iki sivil, bütünüyle asker var olan kontrgerilla gerçeğini yadsıdı. Ne çare, kontrgerilla üzerindeki savlan araştırma olanağı sağlayarak, söylemlerini doğrulatma cesaretini gösteremediler.
parasal katkıyı kestiği, o nedenle Başbakanlığın örtülü ödeneğin d e n para istemek zorunda kalındığı bana bildirildi." (Oysa Sancar'ın Ecevit'e söylediklerinin gerçek yanı şu: Ö H D ' n i n başkanlığını yapan Kemal Yamak Paşa yayımladığı anı larında, Amerikalı temsilci ile her yıl A B D ' d e n (CIA'dan) alınan bir milyon dolar üzerinde pazadıkta uzlaşılamadığını, Amerikalı'nın para bizim değil mi istediğimiz malzemeyi veririz, deyince görüşmeyi sona erdirdiğini ve dairenin giderlerini karşılayacak parayı örtülü ödenekten sağlamayı kararlaşdrdıklannı yazıyor.) Ecevit'in açıklamalarına devam edelim: "Özel
38
H a r p Dairesi'nin
nerede bulunduğunu sordum. 39
'Amerikan Askeri Yardım Heyeti ile aynı binada, yanıtını aldım
anlattığı son olayla bu örgütün sivil uzantılarının MHP kökenli
(TBMM'nin hemen arkasında). Hayrete düşmem ve kaygılan
ve MHP'li olduklarını anlatmaya çalışıyordu.
mam herhalde doğaldı. Bu dairenin işlevleri ve kuruluş biçimi
Ecevit ile eşinin 20001i yıllara kadar MHP'ye hangi gözle
hakkında bilgi istedim. Benim için bir brifing düzenlendi. Bilgi
baktığı biliniyor. KontrgeriUa örgütü içinde MHP'nin (Bozkurt-
vermek üzere de rahmetli Genelkurmay Başkanı Semih San-
lar'ın) yerini yadırgamadıklarını, hatta kanlı eylemlerin bir nu
car'la, o sırada Özel Harp Dairesi Başkanı olduğunu öğrendiğim
maralı sorumlusu olarak bu partiyi gördüklerini yadsımak ola
General Kemal Yamak ve bir iki subay katildi.
naksız.
"Özel Harp Dairesi, Türkiye'nin veya bir kısım toprakları mızın düşman istilasına uğraması durumunda istilacılara karşı gerilla yöntemleriyle ve her türlü yeraltı etkinliğiyle mücadeleye hazırlanmak üzere kurulmuştu (Gladioların kurucusu sayılan es ki CIA Başkanı William Colby, "amacın olası bir Sovyet işgali ne karşı her ülkede direniş yuvaları oluşturmak" olduğunu açık lamamış mıydı? Nitekim brifingde aynı tez Ecevit'e yineleniyor). "Adları gizli tutulan bazı 'vatansever' gönüllüler de Özel Harp Dairesi'nin sivil uzantısı olarak çalışmak üzere ömür boyu görevlendirilmişlerdi." Ecevit'in açıklamaları daha sonra birden (bu yıllardaki olay ların aynntilarını daha sonraki bölümlerde göreceğiniz) 19781979'lara atlıyor. "... 1978-79'daki başbakanlığım sırasında bir doğu ilçemizi ziyaret ederken, oradaki askeri birliğin komutanı olan generalle görüşüyordum. Kendisinin bir ara Özel Harp Dairesi'nde çalış mış olduğunu öğrenince, kuşkularımı belirterek, kendisinden bilgi almaya çalıştım. Generalin kuşkularımı yersiz bulması üze rine bir soru yönelttim: 'Farzımuhal bu ilçedeki MHP başkanı aynı zamanda Özel Harp Dairesi'nin sivil uzantismdaki gizli ele manlardan biri olamaz mı?' General, 'Evet öyledir, ama kendisi çok güvenilir vatansever bir arkadaşımızdır,' yanıtını verdi." Bu kısa diyalogu anlattığı zaman Ecevit'le ben kahkahalara boğulduk. Özel Harp Dairesi'yle kontrgerillayı özdeşleştiren Ecevit; 40
41
Sağ eğilimli (Demirel'in kurduğu Milliyetçi Cephe) hükü
Kontrgerilla kavgaları
mederden, özellikle Demirci'den kontrgerilla ile ilgili bir açıkla ma beklemek abesle iştigal etmek, demekti. Zira Demirci, Ecevit ne zaman bu konuya değinse kontrgerillayı yadsıyan demeçler vermişti: "Kontrgerilla diye bir örgüt, yoktur," diyordu.
Kontrgerillayla ilgili tartışmalar ortaya atıldığı tarihten beş yıl sonra yeniden parladı. Bu kez kontrgerillanın varlığı üzerinde yoğunlaşan, Demirci'm yok, Ecevit'in var, dediği tanışmalar ya şandı. Bu tartışmalar günlerce gündemin ilk maddesi oldu. İzleyelim: Çankaya Köşkü'nden 27 Ocak 1978 günü ayrılırken Baş bakan Bülent Ecevit, "Bu konuda (kontrgerilla k o n u s u n d a ) hü kümet, sırası gelince herhalde gecikmeden gerekli çalışmayı yapa
Ecevit ise bir avuç gazeteciyle söyleşilerinde, kontrgerillanın varlığından asla kuşku duymadığını söylerdi. Üstelik kontrgerilla ö r g ü t ü n ü n MİT'le ilişkileri üzerinde belirgin kuşkulan olduğunu saklamıyordu. Kimi cinayederde "usta bir parmağın" rol oynadığına -Ece vit gibi- gazeteciler de, bizler de inanıyorduk. Doğal olarak Ecevit'in, h ü k ü m e t olduktan sonra bu sorunu çözmesini bekliyorduk.
caktır," diye konuştu. Böyle konuşması kontrgerillanın tartışma g ü n d e m i n e gelmesini engelleyemedi. Ülkedeki kimi silahlı olaylan kontrgerilla diye adlandtnlan bir "gizli örgütün" yapnğı ya da kışkırttığı, hatta sağ eylemcilere silah sağladığı 1973'den beri konuşuluyordu. Bu kanının oluşmasında kuşku yok, Ecevit'in konuyla ilgi li açıklamalannın büyük yeri vardı. Ecevit 1973'ten beri, gizli bir örgüt olan aşın sağcılann de netimindeki kontrgerillanın terör eylemlerinde rol aldığına ina nıyordu. 1978'de bir kez daha başbakan olduktan sonra, kontrgeril la konusu basında yine işlenmeye ve hatta -eski sözleri anımsa tılarak- Başbakan'dan bu konuda gerekli girişimleri yapmasının beklendiği yazılmaya başlandı. Sol veya sağ ya da sağduyusu geniş aydın çevrelerde yıllar dır konuşulan, üstelik C H P liderinin konuşmalarında sık sık sö zü geçen kontrgerillanın ne olduğu ya da olmadığı konusunda meraklı sorular giderek artıyordu. 42
23 Ocak günü Bütçe Komisyonu'nda kontrgerilla konusu tartışıldı, M İ T eleştirildi. Komisyondaki
CHP'li
parlamenterlerin eleştirilerinden
dört gün sonra Ecevit, kontrgerilla ile ilgili açıklama yapacağını duyurdu. Kontrgerillanın varlığını savunan, bu konuda açıklama yap maya hazır bir başbakana karşı ana muhalefet lideri Demirci aca ba ne düşünüyordu? Bütçe Komisyonu'nda CHP'lilerin, eski k o n u ş m a l a n n d a n da söz ederek Ecevit'e yüklenmeleri kulislerde tartışılırken; Demirel'e, "İddia şu" dedim: "Kontrgerilla-ordu + emniyet genel müdürlüğü + M İ T . " Demirci karşı çıktı: "Ama böyle (kontrgerilla) bir kuruluş yok. Rasgele adamlar bunlar. Devletin böyle bir kuruluşu olsa 10 yıldır devleti idare eden birisi olarak bilirdim herhalde. Asker 43
yardımcısı) Sadi Koçaş'ın kitabından çıkıyor. Sadi Bey'e sormalı böyle meselelere karışmaz, son derece dikkatlidir, çekingendir," dedi.
kontrgerillayı." Bir olay anlata: "1974'te Ecevit M S P ile iktidar olunca ben
S o n r a d a n d ü ş ü n d ü m ; o sırada D e m i r d e yanlış soru yö
'Şimdi bulun kontTgerillayı,' dedim. Milli Savunma Bakanı Ha
neltmiştim. Kontrgerilla diye bir örgüt var mı, diye soruyordum.
san Esat Işık, İhsan Sabri Çağlayangil'e gitti ve ' N e yapmak isti-'
Oysa Özel H a r p Dairesi'ni s o r u n u n betkemiğine yerleştirmem
yor Demirel? Bizi ordu ile karşı karşıya mı getirmek istiyor,' de
gerekirdi.
di. Şimdi yine zamanı geldi, soracağım Ecevit'e: 'KontTgerilla var
Fakat o gece bir şey öğrendim: Adalet Partisi lideri Demirel, kontrgerilla üzerinden Ecevit'e savaş açmaya hazırlanıyordu: "Şimdi çıkıp soracağım" diyordu: "... Devlet elinizde, varsa kontrgerilla çıkann ortaya diyeceğim..." Karıştırmayı s ü r d ü r d ü m . " D a h a 1967'lerde sola karşı sağ
mı yok mu?' Toz d u m a n olacak etraf!" Ne yapılabilirdi? Yapılacak ilk iş mademki konorgerilla so r u n u n u ortaya atan Koçaş'a, onunla görüşmekti. Koçaş, konrrgerillanın yasal bir kuruluş olmadığını söyledi; "Eğer başsavcılık ya da T B M M soruşturma açarsa 1971'deki gö revi sırasında öğrendiklerini anlatmaya hazırdı."
direnmeyi sağlamak için bir plan yapılmış, bir örgüt kurulmuş. Böyle söylentiler var," dedim. Bunu da reddetti. DemirePi kontrgerilla gibi sonradan foyası ortaya çıkan bir örgüt ilgilendirmiyordu; Demirel bu konuyu dört başı m a m u r iş
Kontrgerilla savaşından sürerken bir başka k o n u sürekli
leyerek rakibini, Ecevit'i, h e m halk i n d i n d e hem de partisi için
baş köşede yer alıyordu: Ecevit'in C u m h u r b a ş k a n ı Korutürk'e
de zor d u r u m a sokmayı hedefliyordu.
önce sözlü anlataklan, sonra da söylediklerini yazdığı metin.
Ecevit hükümetinde T u r h a n Feyzioğlu başbakan yardımcı sıydı. Demirel, "Devlet yönetiminde 1 9 ? H e r d e n beri b u l u n a n Feyzioğlu böyle bir örgüt olsa bilmez mi? 1973'lerde kontrgerilla olayı padadığı zaman Ferit Melen başbakandı. Bu iddialar orta ya atıldığı zaman her şeyi bilen bir başbakan olarak gerekli açıklamalan yapmaz mıydı?" Demirel sustu ve "Kontrgerilla?.. H ı m m m , " diye mınldandı ve sonra: "... Peki ama Bülent Ecevit'in C u m h u r b a ş k a n ı ' n a verdiği mektubu ne yapacağız şimdi" dedi. "Kontrgerilla ile ilgili mi bu mektup?" " O n a yakın," dedi Demirel: " B u n l a r ( C H P ve Ecevit'i kastediyor) olmamış şeyleri olmuş gibi gösteriyor, olmuş şeyleri
Ecevit'in Köşk'e bırakağı metinleri elde edemedim ama görme, o k u m a firsaünı yakaladım. İki parçalıydı yazı. İlkinde Taksim meydanında vurulacağı na ilişkin ihbar yer alıyordu. (Bir noda 'ihbar'ı açıklayalım: Seçimlerden önce Başbakan Demirel, C H P lideri Ecevit'e bir m e k t u p yazdı. Alınan istihbara ta göre-, C H P ' n i n yapacağı Taksim meydanındaki mitingde Ece vit vurulacakn. C H P lideri bu mektubu alır almaz TRT'ye koştu. Bir başka partilinin konuşmasını, galiba genel sekreterin konuşmasıydı, yayından çıkarttı, hazırladığı konuşmayı yayına aldırdı. Konuşmasında Başbakan'dan aldığı mektuptaki suikast haberini açıklıyor, buna karşın Taksim meydanındaki C H P mitinginde eşiyle birlikte b u l u n u p konuşacağını ilan ediyordu.
de olmamış gibi... Bütün bunlar (Erim hükümetinde başbakan 45 44
Bu açıklamaya, gizliliğin bu denli ihlal edilmesine Cernirei fena halde bozuldu. Suikat falan da olmadı.
gisi olmayan Türkiye için çok şaşırtıcı, bir o kadar ilgi çekiciydi. Yayınladık ve büyük gürültü kopaı!
Ecevit, 1978'de başbakan olunca kendisine yazdan mektu bun içeriğindeki M İ T yazısını görmek istemiş ve görmüş. Bana "düz bir kâğıt. Kimden geldiği belli değil, altında imza da yok,"
"Mazi kalbimde bir yaradır"
diye anlattı. Ne ki, M İ T ' t e n h e m e n her makama giden yazılar böyleydi, ne başlık, ne imza. Sadece konuyla ilgili not. Ecevit'e bu " M İ T gerçeği" acaba anlaülmamış mıydı?) Ecevit'in ikinci yazısında ise kâğıdın üst köşesinde "özel bil gi" ifadesi okunuyordu. Kısa her paragrafın başına yıldız işareti konmuştu. "Söz ko nusu örgüt, gerilla ve kontrgerilla savaştan için, her türlü yeraln faaliyeti için planlar yapar ve insan geliştirir" paragrafı dikkat çe kiyordu. Bu paragrafın h e m e n alanda: "gizlilik içinde çalışır, demok ratik hukukun dışındadır" yazılıydı. Diğer paragraflar: "1974'e kadar gizli olarak Amerikalılardan mali yardım gör dü. Amerikan askeri heyederiyle aynı binada çalışır. Amerikan mali yardımının 1974'te kesildiği bildirilmiştir." "12 Mart d ö n e m i n d e sözü çok geçen ve konagerilla denen kimselerin bu örgüte bağlı olma olasılığı vardır." "Bu örgütte iyi niyedi kimselerin dışında, gördükleri eğiti mi ... Türkiye'deki şiddet eylemlerinde kullananlann bulunabile ceği güçlü olasılıkar."
Beklenen oldu. C H P lideri ile AP lideri arasındaki söz dü ellosu kapsamlı yazılı açıklamalara dönüştü. İlk hamle Demirci'den geldi. Ecevit'in iktidara gelmesin den sonraki bir ay içinde gerçekleşen 350 terör olayına değini yor; 65 ölüm, 575 yaralama, 200 yerde padayıcı m a d d e ve 35 soygun olayı olduğunu anımsatarak saldınlarına geçiyordu. Kontrgerilla k o n u s u n d a Ecevit'i köşeye sıkışarmak için der sine iyi çalışmışa. "Bir süredir Türkiye'de hayali suçlular arandığına," değini yor; ortaya anlan savları gülünç buluyor, devletin resmi kuruluş ları suçlanırken hükümetin başının bütün bu olanlar karşısında günlerdir sustuğunu söylüyordu. Bu girişten sonra, "Şimdi konuyu açıyoruz," diyor ve... C H P lideri ve Başbakan Bülent Ecevit'i darda bırakacak kimi vurgulamalara geçiyordu. Geçmişi Ecevit'in daha önceki konuşmalarıyla canlandıran Demirel'in saldınlarına tipik bir örnek verelim: "... 4 Şubat 1974 tarihinde yani b u n d a n tam d ö r t yıl önce,
" Ç ü n k ü bu eylemlerden bazıları görünürdeki çoluk çocuk
Ecevit hükümetinin programının tenkidini yaparken, Demirel
tarafından değil ancak güçlü bir örgüt tarafından düzenlenebile
şunları söylemiş: 'Halk Partisi Genel Başkanı'nın seçim konuş-
cek niteliktedir."
m a l a n n d a belirttiği bir h u s u s var. Aynca, bu konu, Ak Günlere
"Bu örgütte görev almış, yönetici olarak çalışmış kimseler
adlı seçim beyannamesinin 173-174'üncü sayfalarında şu şekilde
den bazılannın emekliye aynldıkran sonra da bilgilerini ve yetiş
yer almışur: "Bir resmi devlet müessesesi olan Milli İstihbarat
tirdikleri elemanlan, siyasal eylemler için kullandıklarını göste
Teşkilao'nın bu gibi işlemlerdeki rolü inkâr edilemeyecek kadar
ren belirtiler vardır."
ortaya çıkmıştir. Sıkıyönetim kanadı alanda faaliyet gösterdiği an
Yazı, o günlerde bir gizli örgüt, konagerilla konusunda bil46
laşılan konagerilla diye bir örgütün faaliyeti bütün dünyada du47
yulduğu halde, resmi makamlarca üzerinde bile d u r u l m a m ı ş n r "
Ve yanıt... Ama öyle bir
denmektedir. "'Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Ecevit'in bu ithamları na Başbakan Sayın Ecevit cevap vermedikçe ve itibanyla oyna nan milli müesseselerin görev yapma hevesine ve şevkine gölge düşüren bu isnadar aydınlığa kavuşmadıkça devlet güvenliğinin korunmasında gerçekten s ı k ı n d ı bir d ö n e m e girileceğini belirt mek isterim. "'Milli İstihbarat Teşkilao'nm iddia edildiği şekliyle olaylar la ilgili kanunsuz bir t u t u m u varsa, bunlar nelerdir? M İ T başba kana bağlıdır. Ülke dışında başlatılıp paralelinde ülke içinde yü rütülen bu tahrip kampanyasının şu anda muhatabı olan Sayın Ecevit'in kontrgerilla örgütünün kimler tarafından kurulup faali yete geçirildiğini de Yüce Meclise ve kamuoyuna açıklaması la zımdır.' "O gün söylediklerim bunlardı. Bu fikirlerim bugün de ge çerlidir. "... Şayet cinayederi devlet yaptırıyor ise geçen bir ay zarfın da ölen 65 vatandaşımızın sorumlusu ve katili olmak suçu bugün kü hükümetin omzundadır... Hükümetin başını kontrgerillanın ne olduğunu, nereye bağlı olduğunu açıklamaya davet ediyorum. "Türkiye'de kontrgerilla diye bir teşkilat var mıdır? Varsa böyle bir teşkilat iddia edildiği gibi bir cinayet şebekesi midir?.. Kimler kurmuştur? Kimlerden emir almaktadır?.. " K o n u örtbas edilemez. " H ü k ü m e t i n başını ayrıca, 7 Mayıs 1977 tarihinde Sayın C u m h u r b a ş k a n ı ' n a gönderdiği mektupta ve ekindeki isnadan in kâr veya doğrulamaya davet ediyorum... Şimdi devletin bütün bilgi ve belgeleri elindedir... "Davetime icabet ermeye herhangi bir mani yoktur ve im kânsızlık söz konusu değildir. Bunu yapmadığı takdirde üzerime düşeni ben yapacağım...'' 4.8
31an.it
ki..
Ecevit, 3 Şubat 1978'de Demirel'i yanıdadı. Kontrgerillanın isim babası ve 1973'ten beri bu konuda ıs rarlı açıklamalar yapan Bülent Ecevit'in Demirel'e verdiği yanınn ilk cümlesi aynen şöyleydi: "... Yapağım araşarmalara göre Türkiye'de devletçe düzen lenmiş kontrgerilla resmen yoktur..." Bir efsane sona mı eriyordu bu cümleyle yoksa muhalefet te söylediklerini iktidar koltuğuna oturunca söyleyememenin so nucu muydu? Ya da Ecevit'in ödediği, yıllardır söylediklerine ters düşen hesapsız kitapsız bir adımın faturası mıydı? Fakat Ecevit bu cümlenin ardından içine düştüğü tezadı ha fifletmeye çalışıyordu: "... Ancak öyle anlaşılıyor ki evvelce devlet görevlerinde, önemli bazı devlet görevlerinde b u l u n m u ş kimselerin yapmış ol d u k t a n yanlış bir tanımla ve bir adlandırmanın ardından bir yanlış yorumlandırmanın da bulunduğu bellidir. Bu yanlış yo r u m yapanlann, yanlış uygulama yapakları da bellidir. "Yerine oturmamış, anlamını içeriğini belli etmeyen talih siz deyimler kullanılırsa bunların yanlış anlamalara ve sakıncalı uygulamalara yol açabileceği göz ö n ü n d e tutulmalıdır. İşte Türki ye'de dışa d ö n ü k olarak oluşturulan bu gayri nizami savaş ve sa v u n m a kavramı öyle anlaşılıyor ki, geçmiş yıllarda ülkemizin yi ne bunalımlı bir d ö n e m i n d e o yılların bazı sorumlulannca içe d ö n ü k olarak uygulanmışnr. En kötü olasılıkla. "Dışa d ö n ü k olarak değerlendirilmek üzere oluşturulmuş bu gayri nizamı savaş veya savunma modeli, geçmiş yıllarda bel li bir bunalım d ö n e m i n d e maalesef içe d ö n ü k olarak kullanılmışar..." Bu ve daha sonraki cümleler ilk cümlenin yaramğı şoku gi derecek anlamda değildi. 49
Genel kanı kesinleşmişti:
da TSK'yı siyasal polemik konusu yapmak ve son günlerin talih
Ecevit 1970'lerin başında söylediklerini 70'li yılların so
siz tartışmalannı, işleyen bir yaraya d ö n ü ş t ü r m e k amacı güden
n u n d a yalanlıyordu! C H P lideri kontrgerilla tanışmalarının sona ermesini isti
oyunlarına gelmeyeceğim..." Ne var ki, Ecevit'in bu söylemleri kontrgerilla konusunda
yordu. Kimden istiyordu? D u r u m açıktı. Demirci'den ve partisi
ki 180 derece d ö n ü ş ü n ü örtecek değerde değildi.
nin, kontrgerillaya karşı bayrak açan kimi parlamenterlerinden...
Demirel bir kez daha yanıdadı Ecevit'i. Cüneyt Arcayürek Açıklıyor dizisinin 1985'te yayımlanan ye dinci kitabında kontrgerilla tartışmalarıyla ilgili yazdığım kısa yomm o günleri, hatta bugünleri yansınyor:
Süleyman Demirel gibi bir siyaset adamının eline geçen firsan tepeceğine inanmak zor. Üstelik Demirel, kontrgerilla olaytnı istediği mecraya sokmayı başarmış; Ecevit'e resmen kontrgerillanın var olmadığını söyletmişti. Siyasal rakibini hırpalamaktan vazgeçmiyordu. Yine konuş tu, Ecevit'e yine yüklendi: "... Tartışmayı biz başlatmadık" dedi: "Tartışmayı başlatan kendisidir. Şimdi ise 'bu konuyu tamşmayalım' diyor. Bir taraf
"... Kontrgerilla konusu siyasal alandaki savaşımdan sonra kapandı. "Fakat bana göre kapanmadı! "Kapanmadı, çünkü bu ' s o n ı n ' üzerinde yapılan onca açık lamaya karşın gazeteci olarak bizler 'tatmin olamadık.' "Kontrgerilla neydi, ne değildi? Bugün bile bu soruları ke sinlikle yanıdayacak kanıdardan, belgelerden yoksunuz. "Gerekli belgeleri arayacağız, bulana dek bekleyeceğiz..."
tan iddia, isnat ve ithamlan yapıyor, birçok masum kimsenin üzerine çamur aoyor, tereddüder ve şüpheler uyandırıyor, sonra 'Buyurun, devlet şimdi elinizdedir. İddia ve isnadannızı belgele yin ve gereğini yapın' dendiği zaman, 'Şimdi b u n u kanşarmayalım' diyor. " B u n u n adına 'Vur-kaç' derler. Ne var ki, vurmuştur, kacamayacakör..." Ecevit, öncekine göre daha saldırgan bir üslupla Demirel'e yanıt verdi: "... Hükümetin başında bulunduğu dönemlerde yarattığı bunalımlardan ulusumuzun çektikleri yetmezmiş gibi şimdi mu halefette de ortalığı daha çok kanşnrabilmenin yollannı anyor," diyordu ve Ordu'yu polemiklerin içine düşürmeye çalışnğını söy lediği Demirel'e şöyle sesleniyordu: "AP Genel Başkanı'nın, kendi kişisel hırsı ve hıncı uğrun 50
5i
Derin devlet nedir Sayın Ecevit?
Yıllar geçer sorun eskimez
"Bülent Bey, derin devlet ne demek? Kimlerden oluşur, ne zaman ortaya çıkar?" S o r u n u n zamanı. Zira basında derin devlet taraşmalannd a n geçilmiyor. Demirel gibi bu konuda yıllardır susan, siyasetin
)70'lerirt kontrgerilla konusu, yıllar sonra yine konuşu lan, • nşılan konu. ürkiye'de ilk kez bu soruna değinen Bülent Ecevit, 2000'li yıllar Ja da aynı soruları yanıdamak zorunda kaldı. Ecevit'in, 2006 yılının dördüncü ayında Sabah gazetesin den Balçiçek Pamir'le yaptığı görüşme dikkat çekici içerikte. Adı geçen, 1970'leri yaşamamış genç bir gazeteci. Kuşku yok Ecevit'le konuşmaya gitmeden önce kontrgerillalı günleri ki mi kaynaklardan okumuş. Ecevit'i alabildiğine sıkıştınyor. ö r n e ğ i n şöyle diyor Ecevit'e: "... 'Siz kontrgerilla açıklamasından sonra başbakan oldu ğunuzda olayın üzerine gitmediniz. Size k o n u hakkında brifing verildiği söylendi. Gerçekten de kontrgerilla k o n u s u n d a tabir-i caizse ikna mı edildiniz?' "Ecevit kendinden emin. 'Her şey iyi oldu. Devletin yapısı sağlam, halkın yapısı sağlam.' "Hayır, istediğim cevap bu değil. Ne iyi oldu? Her şey der ken neyi kastediyorsunuz Bülent Bey?' "Ecevit çayından bir yudum alıyor. 'İyi oldu, her şey iyi ol
bin bir çemberinden geçmiş bir siyaset adamından derin devlet tanımlan dinlediğimiz 2000'li günler... Ecevit gülümseyerek, "Herkesin derin devleti farklı," diyor Sabah muhabirine: " D e r i n devlet konuşuluyor bugünlerde. Derin devlet yeryü zünde yüzü resmen belli olmayan devlettir. Sayın Demirel sıkına yaşadığı dönemleri sadece derin devlet olarak anlaayor. Diyor ki, 'Derin devlet, devlette zaaf olursa ortaya çıkar.' Buna kaalıyorum. "Ama bugün (bugün dediği AKP'nin tek başına iktidar ol duğu günler) öylesine bir zaaf yoktur. Tabii sıkınalan var günü müzdeki h ü k ü m e t i n ama ne iç ne de dış sıkınalar derin devlet gerektirecek sıkıntılar değildir. Yine de d u r u p dururken derin devleti konuşuyoruz. Herkesin kendisine göre bir d e r i n devlet tanımlaması vardır. Ben derin devlet olayını o olay açıktan de vam ederken yaşadım. " D e r i n devlet kontrgerilladır. Ben o zaman da uyanlarda b u l u n d u m , cumhurbaşkanına d u r u m u anlatüm... "... G ü n ü m ü z d e k i sıkınalar ise derin devleti yani orduyu harekete geçirecek nitelikte değildir..." Ecevit, derin devleti Demirel gibi tanımlıyor; yani, ona gö re derin devlet (kontrgerilla) O r d u ' d u r .
du. Kontrgerilla açıklamalarından sonra ben başbakan oldum. Düşünsenize...'" diyor, arkasını getirmiyor. Ecevit, böylece başbakanlığını -isteseydi- kontrgerillanın önleyebileceğini, ama önleyemediğini anlatmak istiyor. "Düşün senize," başbakan oldum, engel olamadılar!
Eski başbakan Ecevit, 1978'deki tartışmalarda Demirel'i zo ra sokacak kimi belge ve bilgilerden yoksundu. İş işten geçmiş, hararetli tartışmalar sona ermiş. Ö n ü n d e
52
53
belge niteliğinde bir açıklama duruyor Ecevit'in. İki lider ara
bir kez daha doğrulamış oldu.
sındaki geçmişte kalan tarnşma bugün yinelense; 10 yıl önce
Evren'in açıklamaları Demirel'in Özel Harp Dairesi perso
merkezi ö z e l Harp Dairesi olan kontrgerillanın var olmadığını
nelinin kimi nitelikleri olduğunu ve önceden bu nitelikleri baş
söyleyerek Ecevit'i köşeye sıkıştıran Demirel'i fena halde zora
ka olaylarda kullandığını bildiğini gösteriyor.
sokabilir.
Fakat açıklamalarının askerleri de arkasına alacağını bildiği .
Üstelik Demirel'e karşı kullanacağı belge niteliğindeki açık lamanın sahibi önemli bir kişi, önemli bir tanık. Dokuz yıl cum hurbaşkanlığı yapü...
için Özel H a r p Dairesi'nin söylenen görevleri dışında "başka iş lerde" kullanılmış olmasını rahadıkla reddedebiliyor. O da askersel açıklamalarda olduğu gibi, Özel H a r p Daire
Adı Kenan, soyadı Evren! Mesleği askerlik. Eski genelkur
si'nin ülkenin bir bölgesinin veya tamamının işgalinde halkı
may başkanı. Son görevi, cumhurbaşkanı. C u m h u r b a ş k a n ı ol
ayaklandırmak, direncini güçlendirmek için gayri nizami kuvvet
m a d a n önceki görevi, darbecilik!
olarak kullanılacağını içeren ifadelerle tartışmayı başka bir düze
v
Evren, yayımladığı anılannın 4 3 1 . sayfasında Başbakan Demirel'le -12 Eylül'den dört ay ö n c e - 5 Mayıs 1980 günkü görüş meşini şöyle aktarıyor:
ye çekiyor, tabii kontrgerillanın varlığını kabul etmiyor, Kenan Evren, anılanna aldığı, Demirel'in Özel H a r p Daire si'nin personelinden yararlanma istemini açıkladığı bölümleri
"... (Demire!) Özel H a r p Dairesi'ndeki personeli terörisdcrle mücadelede kullanmamızı ve onlarla çete savaşı yapmak sure
daha sonra - 2 6 Kasım 1990'da- Hürriyet'e. yapnğı açıklamayla doğruladı. Şöyle diyor o demecinde-.
tiyle öldürülmelerini, vaktiyle de bu teşkilatın böyle kullanıldığı
"... Benim genelkurmay başkanlığım sırasında d ö n e m i n
nı söyledi (1971'deki sıkıyönetim d ö n e m i n d e Kızıldere olayların
başbakanı Süleyman Demirel bana geldi. Özel H a r p Dairesi'nin
da kullanılan personeli kastediyordu). Bu hal t a n ı n a şiddede
anarşi ve terörle mücadelede kullanılmasını istedi... Ben 'Olmaz'
karşı çıktım. Büyük emeklerle kurulan bir teşkilann görevinin bu
cevabını verdim. Demirel, 'Ama 1971'deki sıkıyönetim döne
olmadığını, vaktiyle yanlış kullanıldığını, ben genelkurmay baş
m i n d e bu amaçla kullanılmıştı,' dedi. Ben yine kullanılamayaca
kanı olduktan sonra Özel H a r p Teşkilan'nı esas görevine yönelt
ğını söyledim. Kanaatim o ki, genelkurmay başkanlığım sırasın
tiğimi, tekrar kontrgerilla söylentilerinin ortaya anlmasına müsa
da, bu teşkilat görevi dışında kullanılmadı. Ama belki, bana in
ade edemeyeceğimi söyledim."
tikal ettirilmeden, bazı yerlerde gayri resmi olarak teşkilattan ba
Evren
Paşa
anılarını
yayımlamadan
çok önce,
henüz
Köşk'te iken Demirel'le yaptığı bu görüşmeyi bana anlatmış, ben de Çankaya kitaplarında bu önemli anıyı yazmışnm.
zı kişiler bu işe bulaşmış olabilir. Bunu bilemem..." Bu ifadelerden çıkan kimi sonuçlara bakalım: Demek ki; TSK'da da " k o m u t a n " Genelkurmay Başkanı'na haber veya bil
Kitap yayımlandıktan sonra Demirel, Evren'in açıklamata-
gi verilmeden kimi kişiler "bu işe" bulaşabiliyor ve örneğin baş
n n ı doğrulamadı, yalanladı. Böyle bir görüşme olmadığına göre
kentin bulvarlarını süsleyen afişli bombalar 11 Eylül 1980 günü
böyle bir istemde b u l u n m u ş olmasının olanaksızlığını kesin bir
padıyor, velakin ne hikmetse aynı bombalar 12 Eylül günü pat
dille açıkladı.
lamıyor... kimi cinayeder birden kesüebiliyor!
Oysa Evren, görüşmeyi ve öneriyi anılarına da alarak olayı 5+
Evren, bu açıklamalarıyla Özel H a r p Dairesi'nin daha ön55
çeleri asıl görevinden saptığını kabul ve itiraf ediyor. Evren'in açıklamalanna Demirel açısından bakarsak: Özel H a r p Dairesi'nden yararlanma girişiminin yanı sıra, Evren'e bu istemi dile getirirken, - b ü t ü n Ban aleminin varlığını bildiği kontrgerilla adıyla a n ı l a n - Özel Harp Dairesi'nin personelinin özel yeteneklerinden ve özel işlevinden haberi olduğunu... ne ça re, siyaset ve asker nedeniyle bu olguları her fırsatta yalanlayarak gerçeği aslında kabul ettiğini gösteriyor. Nitekim-, iki lider arasındaki kontrgerilla savaşını -o tarih lerde- basın genelde Demirel aleyhinde değerlendirdi. Basının büyük bölümü Demirel'i, C H P iktidannı ordu ile karşı karşıya getirmekle suçluyordu.
renmeye çalıştı. Hatta bir demecinde "başbakanlığı sırasında Ge nelkurmay başkanlığına gelen Kenan Evren'i sürekli sıkıştırdığı halde istediği bilgileri bir türlü alamadığından" yalanmışa. Evren'in "bakıyoruz, uğraşıyoruz, kısa zaman sonra" gibi uyutucu yanıdar verdiğinden şikâyetçi olmuştu. Askerler -Demirel'in koşutunda veya Demirel askerlerin k o ş u t u n d a - konuşuyordu. Genelkurmay başkanlığına arandığı günlerde Orgeneral Ev ren'e kontrgerilla k o n u s u n u s o r m u ş t u m . Soruyu, "Kontrgerilla tabiri maksadı kullanılıyor" diye yanıdamışn ve gerekçesindeki mantık şu cümlede saklıydı: "Eğer 'gerilla' dedikleri, anarşist, asi veya eşkıya ise bu gibilerin eylemlerini bastırmak valilerin talebi üzerine orduya aittir." Genelkurmay başkanlığını Evren'e devrederken görüştü
Yorumsal bakışlar ve anıların derinliğinde
ğüm Orgeneral Semih Sancar da aynı içerikte konuşmuştu. Devlet yönetimi kontrgerilla k o n u s u n d a tam bir ikilik için
Bir noktayı belirtmek gerekiyor. Kontrgerilla tartışmalarının başından s o n u n a değin hem Ecevit hem de Demirel, kimi açıklamalan orduya yönelik olma sına karşın, TSK üzerine toz kondurmayan ifadeler kullanmaya özen gösterdi. Ecevit'in söylemleri ile Demirel'in söylemleri arasında bir fark dikkadi gözlerden kaçmıyordu kuşkusuz. C H P lideri, evet TSK'yı sürekli övüyordu ama örneğin "tesadüfen varlığını öğren diği" Genelkurmay'a bağlı Özel Harp Dairesi ile ilgili kuşkuları nı, kaygılarını ustaca söylemekten de geri durmuyordu. Demirel ise katıydı. Özel H a r p Dairesi'nden -1978'lerde d e - bir kez olsun söz ettiğine rastlamadım. Sadece orduyu övü yordu, o kadar. Hele kontrgerilla gibi bir örgüdenmeyi ordu n u n bünyesinde barındırdığını bırakın söylemeyi, yanında söy lenmesine bile izin vermezdi. Ecevit, Özel Harp Dairesi'nin nelerle meşgul olduğunu öğ 56
deydi. İki partinin liderlerinin anlayışları, görüşleri malum. Ama yakın çalışma arkadaştan da aynı havadaydı. Örneğin Demirel'in içişleri bakanlığını yapan İsmet Sezgin, hık demiş Demirel'den d ü ş m ü ş biçimde kontrgerillanın varlığını inkâr ve reddederdi. Oysa Ecevit'in milli savunma bakanı Hasan Esat Işık man tıksal değeri yüksek vurgulamalarla kontrgerilla olayına yaklaşır dı. Rahmetli Işık'ın bu konudaki sözlerinin bir b ö l ü m ü n ü daha önce yazmıştık. Tümüyle karşıydı kontrgerillaya -1985'teki söy leşimizde-, "Bir yabancı ülkenin, Türkiye'deki harekedenmeleri yöneltmeye, kanalize etmeye başlamasını anlamak m ü m k ü n de ğildir," diyordu. " Ü l k e n i n hemen her yerinde şubesi var mıydı?" Işık, soruyu kesin bir dille, "Vardı," diye karşılarken şu il ginç bilgiyi de veriyordu: "... Ben başındaki generalle k o n u ş t u m . O kadar masuma57
ne anlattyordu ki... Haklıydı. Ama ona göre C I A ' n m sızmış ol
zenlenmiş kontrgerilla resmen yoktur" diye yanıt da vermeme
ması olanaksızdı. Bu örgütten emekli olanların görevlerini sür
liydi...
dürdüklerini biliyordu. Ç o k tehlikeli bir işti..."
Artık kontrgerilla'lı günlerden derin devlet'li günlere geçi
" A B D (CIA) örgütü finanse ederken nastl bir yöntem kul
yoruz.
lanıyordu?" "... Amerikan yardımında bir 'fasıl* ile yolunu bulmuş ol malılar..." Başbakanlığı sırasında yapacağı açtklamalan
kontrgerilla
tartışmalarının üzerinden yedi yıl geçtikten sonra, Ecevit'ten din lemiştim. Örneğin, 1978'de Evren'le arasındaki bir olayı anlatmıştı: "Sayın Evren'i Özel H a r p Dairesi'nin tasfiyesi için sıkışnrdım. Bana hep yapıyoruz, ediyoruz, tasfiye ediyoruz, dedi. Ama... ya pılmadı..." Yapmadı Evren, demiyordu, "yapılmadı," diye sorumlulu ğu genelleştiriyordu. Bir başka söyleşimizde 1978'de kontrgerillanın üzerine faz la girmeyişinin eleştiri konusu olduğunu anımsattığımda Ecevit; "Tabii" diye başladı açıklamaya: "... Bir yandan Genelkurmay'ı sıkışnrıyomm, sonuç alma ya çalışıyorum. Ama, -bir tersliği belirtmek istediği zaman yaptı ğı gibi güldü- bir yandan da 'içimizdekileri' yanştırmaya uğraşı yorum. Başbakanım, b u n u yapıyorum..." C H P Milletvekili Süleyman G e n c ' i n kontrgerilla olaylarını araştırmak için T B M M ' d e bir komisyon kurulması önerisini reddetmesine bu açıklama yeterli gerekçe olabilir mi? Olabilir. "Başbakan ne yapsın, askeri yatıştırmak zorunday d ı " diyenler çıkabilir. Bir mantık, bir sindirme olayıdır, açıklaması herkese göre değişiyor. Fakat Demirci'den gelen ağır ithamlara ve kaçınamayaca ğı sorulara "yapnğım araştırmalara göre Türkiye'de devletçe dü58
59
Derin devlete geçiş
gün baktığınızda yürütme, yasama ve yargı organlarının üstünde dir. Yürütme, yasama organı içinden çıkar, onun bir parçasıdır. Dolayısıyla yasama yürütmenin emrindedir. Yasama yürütmeyi denetler, yürütme yasamayı denetlemez. "Ayrıca yürütmenin iki unsuru; adalet bakanı ve müsteşarı yargıyı bağımsız kılan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun
3 Kasım 1996 günü saat 19:25 dolayında Balıkesir karayo
üyesidir, söz sahibidirler yani. Yargıç ve savcılar icazet almak zo
lu Susurluk ilçesi yakınlarında meydana gelen trafik kazası Tür
rundadır. İşte bu yapı 12 Eylül Anayasası'nın doğurduğu bir ya
kiye genelinde büyük -ve hâlâ süregelen- tartışmalara yol aça.
pıdır..."
Kazada otomobilde bulunanların kimlikleri, meslekleri ve
3 Kasım 2005'ten sonra ortaya çıkarılan çetelerin daha ön
konumları, medyanın konuyu sahiplenmesi, taraşmalan giderek
ceki yıllarda da var olduğunu söyleyen Sağlar'a göre; hiçbirinin
Urmandırdı. Basının olayı "derin devlef'e bağlaması ve bu adla
Susurluk'la ilgisi kurulamadı.
anmasıyla tartışmalar devlet-mafya-siyaset üçgeni etrafında yoğun laştı.
Ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya gelindiğinde organize suç işleme sektörü (çeteler) artış gösteriyor.
Susurluk kazası derin devlet deyiminin gündeme girmesine neden oldu. Bir bakıma kontrgerilla, derin devlet adıyla kabuk değiştiri yordu.
Derin devleti tarif ederken, "Ben" diyor; "demokrasinin, hukukun olmadığı, derin anlayışın, Anayasa'nın üzerindeki bel gelerin geçerli olduğu ortama 'Susurluk düzeni' diyorum. Arka sındaki güce de 'derin ilişkiler'..."
Derin devletin marifetleri kontrgerilla olaylarına oranla çok daha kapsamlı. Kontrgerilla faaliyetleri devletin güvenilir bir ku
Fotoğraf
rumuna bağlı bir dairenin sınırları içinde yorumlanırken; derin devlet, mafya (çeteler), siyasetçi ve devlete hizmet vermiş veya ve ren insanlarla iş görüyordu.
Susurluk kazasının manzarası:
TBMM Susurluk Komisyonu üyesi eski İçel Milletvekili
Mercedes marka araba, makam arabası. Şoför Hüseyin Ko-
Fikri Sağlar; "NATO üyesi diğer ülkeler Soğuk Savaş sonrasın
cadağ, TC'nin güvenlik görevlisi. Üzerinde çıkan silah Zaire İs
da bünyelerindeki (bizdeki adı kontrgerilla) illegal örgütlenmeleri
tihbarat Örgütü'ne ait. Bir makam aracının koruma koltuğu, ön
tasfiye ederken, bizim bunu başaramayışımızı, dolayısıyla çetelerle
sağ koltuk, burada bir milletvekili oturuyor: -Aşiretiyle PKK'yla
baş edemeyişimizi, hukuk devleti olma konusundaki ısrarımızı
savaştığı için devletten yardım, belki de derin himaye gören- Se
kaybetmemize bağlıyor."
dat Bucak.
Bir diğer görüşü şöyle: "12 Eylül Anayasası... derin devle tin güçlü hale getirilebilmesi için yazılmış bir anayasadır... Bu ül keyi yöneten üç önemli erk vardır. Yürütme, yasama, yargı. Bu60
Koruma koltuğunda oturduğuna göre kimleri koruyor? Herhalde arka koltuktakileri. Arka koltukta kim oturuyor? Katliam sanığı, uyuşturucu ka6ı
çakçısı, devletin kimliğini değişik adla kullanan biri; Abdullah Çadı. Yanında sevgilisi, imam nikâhlı eşi veya başka bir ticaret erbabı. Bu aracı izleyen diğer bir araçta Haluk Kırcı gibi yine bir kadiam sanığı, polisle yan yana oturuyor. Polisle polisin aradığı
telif eşya ve belge. 34 N U L sayılı iki adet sac plaka. 1
Kasım 1996 günü akşam saaderinde Kuşadası O n u r a
Oteli'ne gelen bu "grup"' geceyi kumar oynayarak geçiriyor, 3 Kasım günü küçük bir askeri birliği donatacak kadar silah ve mü h i m m a t bulunduran arabayla İstanbul'a doğru yola çıkıyorlar.
suçlu yan yana. Bu manzara gazetelerde boy boy fotoğraflarla sergileniyor. Akıllan karıştıran olasılıklar arasında devlete bağlı insanla nn bir araya gelmelerindeki neden açtklanamadığı gibi, bu gö r ü n t ü n ü n arkasındaki olaylan devletin gerçekleştirdiği - h â l â belgelenemiyor, kanıdanamıyor. Kanıdanamayıp belgelenemeyince manzaraya kuşkulan, çe şidi olasılıklan, senaryoları içeren bir ad takılıyor; Var ama var lığı kanıdanamayan, ancak derin kuşkulan b a n n d ı r a n "derin devlet" adı veriliyor. Değişik işlevleri olan ve neden bir araya geldikleri anlaşıla mayan kişilerin bir araç içinde olmaları elbette ilgi çekici. Fakat kazayı yapan 06 AC 600 plakalı arabada b u l u n a n si lahlar daha fazla ilgi çekiyor: 9 mm Saddam marka bir tabanca. 9 mm Baretta marka bir tabanca, iki adet şarjör, 10 adet mermi. 9 mm çapında Baretta marka tabanca ve bu tabancaya ait bir adet şarjör, 45 adet mermi. 9 mm çapında Baretta marka taban ca ve bu tabancaya ait bir şarjör ile 10 adet mermi. 22 kalibre Ba retta marka tabanca ve bu tabancaya ait iki adet şarjör ile 12 adet mermi. 22 kalibre tabancaya ait susturucu. 9 mm çapında MP5 makinalı tabanca, iki adet şarjör ve 82 adet mermi. 100 adet 5,56 mm çapında BKC (Biksi) mermi. 100 adet 5,56 mm çapında mermi, sekiz adet 22 kalibre mermi. Bir adet ışıldak. İki adet şif reli kilidi çanta, içerisinden; 12 kalem temizlik eşyası, iki adet In ternational Hospital üye karo, cep bilgisayan ve değişik kredi kardan. 06 AC 6 0 0 plakalı araç adına düzenlenmiş, Sedat Bu cak adına onaylı 9514 seri nolu T B M M araç giriş kara. 46 muh62
M İ T Müsteşan
Sönmez
Koksal
imzasıyla
Başbakanlığa
gönderilen "inceleme" başlıklı rapor, bu " g r u b u n " gerisinde dev letin derin işlerde kullandığı çeşitli mesleklerden kişilerin bulun duğuna işaret ediyor. Şöyle: İleri sürülen savlarda ismi geçen 59 kişiden 17'si hayatta değil. Dokuzu yalnızca isimleri ile tanınan 59 kişiden dördü po litikacı, dördü işadamı, 14 u mafya ile b a ğ l a n d ı oldukları ileri sürülen eski ülkücü, beşi TSK mensubu, 13'ü emniyet mensu bu, biri din adamı, biri M İ T mensubu, ikisi İran orijinli, sekizi mafya bağlannlı ve eroin kaçakçısı oldukları iddia ediliyor, biri şoför, biri PKK itirafçısı, biri Suriye orijinli bayan, ikisi Kürt ori jinli avukat, biri genelev işletmecisi. Rapor "şahıslar arası ilişkilere" değiniyor: "Yapılan araşürma sonucunda kazaya kansan şahıslara iliş kin olarak, resmi görevli şahıslann görevlerinden kaynaklanan doğal irtibadan dışında, bugüne kadar birbirleriyle, olay ve son rasındaki iddialar doğrultusunda iltisakları bulunduğu yolunda herhangi bir bilginin kurumumuza intikal etmediği görülmüştür. " B u n a karşın basında yer alan bilgilerle mütalaa edildiğin de, iddialarda isimleri geçen şahıslar arasında T a n s u Çiller ve eşi, M e h m e t Ağar, Haluk Kırcı, Sedat Bucak, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Hüseyin Baybaşin ile halen ölü bulunan Abdullah Çadı, A h m e t C e m Ersever ve Tarık Ü m i t önem arzetmektedir..." Eylül 1996'da Aydınlık dergisi, "DYP Genel Başkanı Tan63
su Çiüer'in, bazı M İ T , emniyet mensupları ve ülkücülerin içeri
üsdendiklerinin araşurılarak aydınlığa çıkarılmasını zorunlu
sinde yer aldığı 'Özel Suç Örgütü' kurduğuna ilişkin iddiaları içe
kılıyor.
r e n " bir yayın yapıyor. M İ T bu iddialara da raporunda yer veriyor. Ö r g ü t ü n 700 kişiden oluştuğunu, Çiller'ler, M e h m e t Ağar, M İ T Kontr-Terör Daire Başkanı M e h m e t Eymür, Emniyet Genel Müdürlüğü Mü şaviri emekli albay Korkut Eken, Öze! Harekât Dairesi Başkanı İbrahim Şahin, ülkücü mafya şeflerinden Alaattin Çakıcı ve Ab dullah Çadı gibi isimlerin, yer aldığını yazıyor.
Bu örgütün üsdendiği işleri önemseyerek geniş biçimde sı ralıyor gizli servis raporu. "Susurluk kazası ve sonrası basında yer alan iddialar içeri sinde... ö n e m arz eden bilgilere" de yer veriyor. Susurluk gündeminde, kaza öncesi ve sonrası Abdullah Çadı ismi çok yerde, değişik tarihlerde yer alıyor; Çadı pek çok olayın baş aktörü. Gizli eylemlerin m i m a n ve sorumlusu...
16 Ocak 1998 C u m a günü C u m h u r b a ş k a n ı Demirel'le
Ö n e m arz eden bilgi; "Susurluk kazası sonrası başlayan soruştur
yaptığım görüşmede bana söylediklerini buraya almayı yararlı bu
ma sürerken Ç a d ı ' n ı n İngiltere'deki dikkat çeken ilişkilerini"
luyorum:
sapayor.
C u m h u r b a ş k a n ı Demirel: "Tansu Çiller h ü k ü m e t olduk
İngiliz hükümetinin ülkelerine yönelik uyuşturucu trafiği
tan (1993) bir süre sonra bana geldi. (Cumhurbaşkanı eliyle işa
n i n ö n ü n ü kesmek amacıyla Ç a d ı gibi yabancıları kullandığı...
ret etti) Şuradaki koltuğa oturdu. Ben terör işini Özel Harekât
M e h m e t Ağar'ın adalet bakanlığından istifasından sonra -varsa
Timleri ile çözeceğim, dedi. 'Bak,' dedim. 'Özel timler gün gelir
yılan-
"Çiller Özel
Örgütü"
üyelerine dağmlan
(kimilerini
başına bela olur. Bunlara hakim olamazsın. H e r çeşit iş gelir ba
Ağar'ın imzaladığı) sahte kimliklerin, r u h s a d a n n , pasapordann
şına. Bu memleketin iki ordusu yok. Terörü bu orduyla çözecek
geri toplanması ve üyelerinin ortalıkta görülmemesi emrinin ve
sin.' Girti."
rildiği... Dikkati çeken iddialar.
1993'te Köşk'teki konuşmasında Çiller'in sözünü ettiği "Özel Harekât Timleri"ni C u m h u r b a ş k a n ı Demirel "Özel T i m " diye adlandırıyor.
İlginç bir kimliğin ilginç trafiği
Daha başka bir n o t da ilgi çekici: 30 Ekim 1993, "... Çil ler' ir» özel önderdeki sayıyı 60-80 bine çıkarmayı planladığı ha
Abdullah Ç a d ı ' n ı n M e h m e t ö z b a y veya M e h m e t Özbey
berleri geldi." (Baba'smm Kızı-Büyüklere Masallar Küçüklere Ger
sahte kimliği taşıdığı ve bu kimlikle Londra ve Şikago başkonso
çekler dizisinin alancı kitabındaki " O r a d a n buradan notlar, ama
losluklarından 1980'den itibaren üç kez pasaport aldığı, 1992 yı
ö n e m l i " başlıklı bölümden). Bu bilgiler (kontrgerillanm yanı sıra) özel harekât timle rinin veya özel timlerin nasıl k u r u l d u ğ u n u n , ne gibi görevler 64
lında Şahin Ekli adına düzenlenmiş sahte pasaportla yurtdışına çıkmaya çalışağı bilgileri, gazete haberlerine dayanıyor. Oysa Ç a d ı ' n ı n ismi 1978-79 yıllarının takvim yaprakların65
da sürekli yer alıyor. Üstelik o yılların büyük terör harekederini
Ağca'nın ifadesini desteklemesi ve suikasn Bulgar Gizli Servi
gerçekleştirenlerle birlikte. İşte C a d ı y l a ilişkili takvim yapraklan:
si'nin yönlendirdiği şeklinde konuşması için kendisine para tek
M e h m e t Ali Ağca'nın Abdi İpekçi'yi öldürmesinden, yalca lanmasından ve askeri hapishaneden kaçırılmasından sonra ge lişen olaylarda Çadı ismi sürekli yer alıyor.
lif ettiğini, O r a l Çelik'in suikastın gerçekleştiği gün Viyana'da kendi yanında olduğunu söylüyor. Devam eden serüvenleri, Ç a d ı ' n ı n devletten iş aldığını ve
Çok kanlı bir d ö n e m .
bunları yerini getirdiğini gösterdiği gibi, derin devlede içli dışlı
İpekçi'den sonra: M a r t 1978'de Ankara Cumhuriyet Savcı
olduğunu, yurtdışına rahadıkla çıkabildiğini, yurtiçinde ve dışın
sı Doğan Öz, ülkücü İbrahim Çiftçi ve arkadaşlan tarafından öl
da rahat hareket ettiğini de kanıdıyor.
dürülüyor, Nisan'da H u k u k Fakültesi doçenti Server Tanilli, evi
Devam edelim:
n i n ö n ü n d e açılan ateşle ağır yaralanıyor. Malatya Belediye Baş
5 Haziran 1987; M e h m e t Özbay Londra başkonsolosluğu
kanı Hamido, tşi ve bir çocuğu, evine yollanan bir bombalı pa ketin padamasıyla öldürülüyor. T e m m u z ' d a Hacettepe öğretim üyelerinden Doçent Bedrettin C ö m e r t öldürülüyor.
9 Ekim
1978: Ankara Bahçelievler'de yedi T İ P üyesi, Abdullah Ç a d ı ' n ı n planladığı bir eylem sonucu, Haluk Kırcı ve arkadaşlan tarafın d a n öldürülüyor. Kırcı TİP'lileri hunharca kadederken Çadı dı şa nda bekliyor. (12 Eylül'den sonra): 20 Ağustos 1980, Çadı, Urfa Emni yet Müdürlügü'nden M e h m e t ö z b a y adıyla pasaport alıyor. 8 Ekim'de yurtdışına çıkıyor.
na başvurdu, pasaportunu kaybettiği için yenisini aldı. 25 Kasım 1988; Çadı, Fransa tarafından İsviçre'ye iade edildi. 20 Mart 1990; Çadı, İsviçre'de tutuklu bulunduğu Zug ce zaevinden (bir söylentiye göre C I A ' n ı n yardımıyla) kaçtı. 27 Şubat 1995; Çadı, M e h m e t Özbay adına düzenlenmiş sahte pasaporda Trabzon havaalanından çıkış yapü. Ç a d ı ' n ı n Azerbaycan'a gittiği iddia edildi. 15 M a r t 1995; Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev'e ikinci defa darbe girişiminde bulunuldu.
(Şimdi dikkat); 24 Ekim 1980, M e h m e t Ali Ağca, İsviçre
Azerbaycan Meclis özelleştirme Komisyonu Üyesi Ferman
Lucoma'da Hotel Krone'a yerleşiyor. Otelde dört gün kalıyor.
Demirkol'un ve Türkl Cumhuriyederden Sorumlu Devlet Baka
(İpekçi cinayetinden aranan) M e h m e t Şener, O r a l Çelik ve... Ab
nı Ayvaz G ö k d e m i r ' i n adının da karıştığı darbe girişimi, C u m
dullah Çadı ile görüşüyor.
hurbaşkanı Demirel'in Aliyev'e haber vermesi üzerine önlendi.
22 Şubat 1982-, Oral Çelik, M e h m e t Şener, Abdullah Çat lı Zürih'te uyuşturucu kaçakçılığı suçundan yakalanıyor. 4 Mart 1982; Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 No'lu As keri Mahkemesi Çadı hakkında gıyabi tutuklama karan çıkanyor. 8 Temmuz 1982; Ç a d ı , T ü r k İ n t e r p o l ' ü n ü n isteğiyle kırmı zı bültenle aranmaya başlanıyor.
Azeri TV kanalında Aliyev, olayda Türkiye'nin de sorum luluğu olduğunu söyledi. Demirel'in Aliyev'e ricası üzerine Demirkol özel bir uçakla Türkiye'ye getirildi. Uçakta Demirkol dı şında Çadı ile birkaç arkadaşının olduğu iddia edildi. 3 Eylül 1995-, ö z e l Harekât Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin, Abdullah Çadı ve bir grup özel timci, Ayhan Akça ve Zi
21 Eylül 1985; Çadı kendi isteğiyle Papa Suikastı davasın
ya Bandırmalıoğlu'nun oğullarının s ü n n e t d ü ğ ü n ü n d e bir araya
da tanık olarak ifade veriyor. Federal Almanya Gizli Servisi'nin,
geldiler ve biriikte göbek artılar. Bu olayın resimleri yayımlandı,
66
67
derin devlet çetesi ve çeteyi oluşturanlann derin ilişkileri kanıt lanmış oldu. Karışık işlerle geçen bir yaşam ve Çadı, 1 Kasım 1996'da son defa Kuşadası'nda görüldü, 3 Kasım'da Susurluk dolaylannki kazada öldü.
Araştırmalar derinleştikçe
LA'ya karşı eylemler için hazırladığı rapor üzerinde çalışılmışa. Kontgerillanın, son adıyla derin devletin ASALA'ya karşı operasyonlan bugüne değin açıklanmadı, hep kaçamak yanıdarla geçiştirildi. Ermeni cinayederine bir devletin, T ü r k devletinin aynı biçimsellikle mukabele etmesi doğal hakkı değil mi?
karışıyor
Ç a d ı ' n ı n emniyet örgütüyle ilişkileri "iddia aşamasında" kaldı. Susuriuk kazasından sonra Emniyet Genel M ü d ü r ü Meh met Ağar'm, "Hüseyin Kocadağ'm Çadı'yı güvenlik kuvvederine teslim etmeye gittiğini, bu nedenle aynı arabada b u l u n d u ğ u n u " açıklamasına karşın, Sedat Bucak'ın "Kocadağ'm Çadı'yı Meh met Özbay adı ile tanıdığını" belirtmesi Ağar'm konuyla ilgili be yanları ile çelişiyordu. Ancak - M İ T ' e göre- mevcut birliktelik da hi Ç a d ı ' n ı n Emniyet'le ilişkisi olduğunu açıkça ortaya koyuyor. M e h m e t Ağar, Haluk Kırcı'yt tanıyor muydu? Tanımadığı nı ifade etti. Ne var ki, Hümyet'te Kırcı'nın nikâh şahidi olduğu nu gösteren fotoğraf yayımlanınca, b u n u "Vali vatandaş ilişkisi" çerçevesinde açıklamaya çalışa. Ç a d ı ' n ı n M e h m e t Ali Ağca ile 1978 yılından beri ilişkisi olduğunu Ağca TV'lerde doğruladı. Ç a d ı ' n ı n eroin kullandığı laboratuvar araşnrmalanyla sap tandı. ASALA'nın T ü r k d i p l o m a d a n n ı kadetmesinden sonra bu örgüte yapılan karşı girişimler nedense kapalı kaldı. Oysa 28 Ağustos 1982'de Devlet Başkanı Kenan Evren, Genelkurmay Başkanlığı ve Milli Savunma yetkilileri ile Çankaya Köşkü'nde bir görüşme yapö. G ö r ü ş m e d e ASALA'ya karşı yurtdışı operas yonların başlaulması karan alındı. Evren, d a m a d ı Gürvit aracılığıyla gizli servis adamı Hiram 68
Abas'la k o n u ş m u ş ; ünlü MÎT'çi yurtdışına gönderilmiş ve ASA
Derinden yüzeye çıkmanın zorluğu Susurluk'tan sonra ortaya aalan kimi savlann pek çoğu ya yalanlanmadı ya da doğrulanmadı. Ortada kaldı. Başbakanlığa kimi konularda tavsiyelerde bulunan gizli servise göre, örneğin Çiller Özel Örgütü adı alanda faaliyederini sürdürdüğü savlanan kimi yapılanmalann, mevcudiyetinin olup olmadığının saptan ması ve bu suçlamalarla bağlannlı tüm savlann doğru olup olma dıklarına vuzuh kazandmlması gerekmez miydi, gerekmez mi? Ç a d ı ' n ı n İsviçre'de tutuklu bulunduğu cezaevinden C I A Türkiye İstasyon Şefi tarafından kaçınldığı savı; "İçişleri ve Dışiş leri bakanlıklarının İsviçre'deki ilgili kuruluşlarla yapacakları koo r d i n e sonucunda açıklığa" kavuşturulamaz mı? Bu olayın içyüzü anlaşılırsa Ç a d ı ' n ı n dışanda da sadece Türkiye için değil C I A için de çalışağı onaya çıkacak ve birçok k o n u bu açıdan araşurılabilecektir. Aylar geçmiş üzerinde durulmamış ama hâlâ araşarılması gerekli olan bir başka konu: "Fethullah Gülen'in, Ç i l l e r i n kara para aklama işinde gizli ortağı olduğu, Fethullah Hocacılann C I A ' n ı n bölgemizdeki en önemli sivil toplum kuruluşu olduğu iddialarını" - r a p o r - "Maliye Bakanlığı müfettişlerinin Fethullah G ü l e n ' i n mali kayıdarını incelemesi ile İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklannın ilgili kuruluşlarla yapacaklan koordine sonucunda çözülebileceğini" değerlendirmektedir. M e h m e t Ağar,
dokunulmazlığının
kaldınlması
TBMM 69
g ü n d e m i n e geldiğinde, "bir değil bin olay yaşadığını" söylediği ne göre; "Emniyetteki Ağar ekibine bağlı olarak çalışan ülkücü
Gerçeği kim bulacak?
mafya liderlerinden Abdullah Çadı ve ekibinin suç örgütü içeri sinde çalışıp çalışmadığı, söz konusu ekibin iddialarda yer aldığı gibi, M e h m e t Ağar'ın talimatıyla, birçok kişiyi öldürüp öldürme diği, Emniyet Genel Müdürlüğü içinde teşekkül ettirilecek mu hakkik (soruşturma) yetkisine sahip bir grup tarafından, söz ko n u s u iddialarda adı geçen şahıslann ifadelerine başvurulması su retiyle çözüme kavuşturulabilecektir. "Nitekim (kumarhane işleticisi) Ö m e r Lütfü Topal'ın öldü rülmesi olayında kullanılan silahlarda Abdullah Ç a d ı ' n ı n par mak izinin bulunduğu yolundaki emniyet tespiti, bu iddianın kısmen de olsa doğruluğunu teyit eder mahiyettedir." Ağar, Çiller Özel Örgütü ile ilgili daha pek çok sav yıllardır
1978'lerde kontrgerilla deyimi içine saklanan gerçekleri or taya çıkarma girişimlerinden sonuç alınamadı. İzmir Milletvekili Süleyman Genc'in verdiği önerge C H P grubunda kabul edilip T B M M bünyesinde bir araştırma komis yonu kurulabilseydi, kontrgerilla üzerinde yoğunlaşan sorular belki b ü t ü n aynnnlanyla ortaya çıkmayacaktı ama; konu üzerin deki gölgelerin hiç değilse bir bölümü kalkmış olacaka. Gerçi kontTgerilla duyarlılığı C H P lideri Ecevit'le C H P mil-
incelenmemiş, gerçek nedir, araşnrılmamış. Derin devlet... Derin devlet! Pekâlâ nedir, ne değildir araş
letvekillerinde ve basının bir b ö l ü m ü n d e vardı; ama genelde as kerin içinde bulunduğu böyle bir kavramdan basının, aydınlann
tıralım, gerçekleri sergileyecek belgeleri bulalım... Ama kamuoyuna mal olan kimi savlann gerçek yüzlerini de açığa çıkaralım ki, derin devlete hizmet edenler ellerini kollarını
çoğu uzak duruyordu. AP dönemlerinde zaten konorgerilla ile uğraşmak, neyin ne si kimin fesi olduğunu araşarmak akla bile gelmezdi.
sallayarak aramızda gezemesinler! Sormak lazım: Devletin içinde denetimsiz güçlerin varlığı...
Bir başka dikkat çeken nokta; Ecevit de Demirel de, kontr-
bu güçlerin devletin ihtiyaçları dışında da kimi arzu edilmeyen
gerilladan söz edildi mi sanki ağız birliği yapmışlar gibi orduyu
faaliyedere yöneldiği... güvenlik kuvvederinin resmi güçler dışın
öven demeçler vermeye özen gösteriyorlardı. Böylece konrrgeril-
da kimi öğelerinin de devlet görevi adı akında kullanıldığı... is
la tartışmaları nedeniyle o r d u n u n alınganlık göstermemesine ve
tihbaratta ve örtülü
ya orduyu bu savlardan soyudamaya çalışnklan gibi bir izlenim
operasyonlarda çokbaşlılığın
bulunduğu,
merkezi denetimin yeterii olmadığı saptandı mı? Bu sorular, üs telik devletin gizli servisi tarafından neden soruluyor? Hâlâ yanın aranan bu sorulann içeriğindeki yanlışlardan, aksaklıklardan veya eksikliklerden devlet a n n m ı ş değilse... ... Türkiye daha çoook derin devletten, derin devlet olaylan n d a n söz etmeye m a h k û m d u r .
veriyorlardı. 1973'lerden 2006'lara kadarki süreçte kontrgerilla ve derin devlet üzerinde tartışma, yakışarma, yorum bol. Yazımlar ve... ki taplar bol. Ancak konttgerillanın ve derin devletin ne içerikte bir ör güt olduğunu araşurmaya geldi mi sıra; siyasal ağızlar m ü h ü r l ü , kadrolar karşı.
70
71
Gt7.it
örgütlenmeleri
Kaypak, kaçak bir irdeleme!
çözecek olanlara gelince... A m k kontrgerillayı çözümlemekten vazgeçtik. Derin devlet nedir, bu örgüte kimler can vermektedir ve bu tür bir örgütü or
Ana muhalefet lideri Deniz Baykal:
tadan kaldıracak ilk hamle eğer bir araşnrma komisyonu kurmak
Soru: Derin devlet bir kez daha alevlendi. Derin devlet ve
ise, bu girişimi kim yapacakar? Elbette bu görevi, siyasal iradeye sahip olan h ü k ü m e d e birlikte hareket ederek derin devletin a r a ş n n l m a s ı n a destek ya da ortak olacak ana muhalefet partisi ve partiler yerine getire cekler. Öyleyse... D ü n ü bir yana bırakalım; bu sorunu araşnrmak için b u g ü n ü n ve olasıdır ki y a n n l a n n iktidar sahiplerinin söy lemlerine göz atalım. Ö n c e AKP lideri ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan gelsin sahneye: Soru: Derin devlede tanışanız mı, sizin tanımınız nedir? RTE: Valla, elimde b u n u ölçecek kumpas yok şu anda. Ol duğu zaman söylerim. Böyle bir tanımın içerisine de daha çok ta bii emekli olanlar giriyor. Muvazzaflar pek girmiyor. Biz, o n u bı rakalım yine emekliler yapsın. Soru: Ecevit, "tartışmanın, h ü k ü m e ü n iyi gittiği bir dönem de gündeme getirilmesini yadırgadığını" söyledi? RTE: Doğru. Bayram değil seyran değil meselesi, lüzumsuz böyle bir şeyin gündeme getirilmesi... Türkiye, b u n l a n n 12 Ey lül öncesinde bedellerini ağır ödedi. Daha sonra yine benzer ge
,
ya Ergenekon, bu gibi yapılanmalardan söz edildi. Sizin derin devlet tanımınız nedir? DB: Benim böyle bir tanımım yok. Derin devlet diye huku ki ya da siyasi bir kimliği esas almayı reddediyorum. Böyle bir ka b u l ü m yok. Böyle bir anlayışı kabul ettniyorum. Soru: Yani böyle bir yapı da mı yok? DB: Devlet gibi devlet olduğu zaman derin devlet falan ol maz. Devlet gibi devlet, derin devlete izin vermez. Yani, b u n u sağlamak lazım. Türkiye'de bu noktada zafîyederin olduğu ve bir takım insanların kendilerini derin devlet yerine koyarak fiili yet kiler kullandığı görülüyor. Bu çok sağlıksız bir manzara. B u n u sanki devlet sistemimizin meşru aşaması, meşru bir kurumlaşma gibi anlamak doğru değil. Ben derin devlet diye bir şey kabul ettniyorum. Yani b u n u , hiçbir şeyin mazereti olarak kabul eaneyi de doğru bulmuyorum. Hele iktidardakilerin kendi aczlerini, kendi yetersizliklerini derin devlet kavramı arkasına saklamalannı hiçbir şekilde kabul etmi yorum. Soru: Siyasi hayaanızda derin devlet tanımını koyabileceği niz bir yapıyla karşılaşanız mı? DB: Karşılaşmadık. Müdahaleyle karşılasak, ihtilalle karşı
lişmeler oldu. Türkiye'nin ö n ü n e bu tür, insanımızı da huzursuz
lasak. Yani fiili, açıkça, kaba h u k u k u n ihlaliyle karşılasak. Bizi
eden, piyasaları da olumsuz etkileyen gündemler getirilmemeli.
aldılar, meclisi kapattılar. Mecliste milletvekiliydik. Kapattılar, ev
Bunlarla uğraşmanın anlamı yok zaten... Gidin yoklamayı yapın,
lerimizden aldılar, ailelerimizin, çocuklarımızın gözleri ö n ü n d e
kimse ne derin devleti ne de konttgerillayı konuşur, bilir... (Ak
bizleri aldılar götürdüler, hapsettiler. Ne mahkeme kararı var, ne
siyon dergisine demecinden, 18.Cı'.ZUU5)
h u k u k var. Hiçbir şey yok. Yapanlar kim?
72
73
Ben o n l a r d a n daha vatanseverim. Türkiye'yi ben o n l a r d a n daha çok severim. Türkiye'nin yararını onlardan daha iyi bili rim. Ama ellerinde yetki, öyle takdir ettiler. Takdir ettiler ne ol du? Attıklarının t ü m ü devletin başına geldi. Kapattıkları partiler tekrar kuruldu. Yaptıkları yanlışlar Türkiye'yi büyük sıkmalara soktu. Bugün geldiğimiz etnik çatışma ortamından, işte laiklikle il
MA: ... Başka tarifler de var ama biz öyle tanımlamayız. Bi zim tarifimize göre şudur; devlerin içindeki mekanizmalar, ken dini koruma mekanizmaları o kadar olgunlaşmışar ki, kendisini tehdit edecek bir d u r u m u bu mekanizmalarla engelleyecek gücü kendi içinde vardır..." (Yerel TV'lerden birindeki konuşmasın d a n , 13.07.2004)
gili sıkıntılara kadar t ü m ü n ü n alanda bu yanlışlar yatar. Yani çok yanlış olmuştur. O süreci yaşadık tabii. B u n u gö rüyoruz. Derin devlet falan değil. Niye devlet olsun onlar, devlete kar şı onlar, hukuka karşı onlar. O darbe. Darbe olayı var. Darbe şek linde çıkmadan fiili darbeler, küçük işte boyun bükmeleri, burma ları, köşe başında ürkütmeler, yıldırmalar. Bunlar oluyor. Bizde bunlar olmadı. Biz açıkça darbe ve ihtilal dönemini yaşadık. Bunu ben meşrulaşnrmayı ve bir tahlil kategorisi haline ge tirmeyi doğrusu içime sindiremiyorum. Bu bir teslimiyet gibi ge liyor, bir acz gibi geliyor. Öyle bir şey olmaz. Herkes açıkça çıkacak hukukunu, dayanağını ortaya koya cak. Yapmak istediğini koyacak ve göreceğiz. Yani karanlık dö nemlerin,
alacakaranlık
siyaset dönemlerinin
uygulamalarım
Eski başbakan, A N A P Genel Başkanı Mesut Yılmaz: Soru: Derin devlet ne zaman güçlendi? MY: Türkiye'de derin devlet var denebilir. A m a eskisi ka dar aktif değildir. Tansu Çiller'in başbakanlığı zamanında hu kuk devleti konusunda yapılan dikkatsizlikler derin devlet denen şahıs ve grupları güçlendirdi. Derin devlet denen güçler eski güvenlik güçlerinin arasın d a n çıka. Bu yapılardan kısmen mafya grupları oluştu. H u k u k devletinin kurallarında yapılan hatalardan dolayı ortaya çıkan gruplan sonradan kontrol ermek zotlaşıyor... (Der Spiegel dergisi ne verdiği röportajdan, 09.06.2006)
meşrulaşarmak, esas almak söz konusu olmamalıdır... (Kırmızı Koltuk, S t a r T V , 18.06.2006) Örneğin Demirci'm, Ecevit'in kurduğu derin devlet-ordu ilişkisini, derin devletin varlığını reddeden, yaşananlara başka gözle bakmayı yeğleyen bir görüş.
Bu söylemleri nasıl yorumlayacağız? Başbakan Erdoğan, derin devlet tanımı yapmaya yanaşma dığı gibi derin devlet sorusunu -üç maymunlar biçimselliğindegörmedim, işirmedim, konuşmadım üslubuyla yanıdıyor. Derin devlete geçmişte kalmış izlenimi vermeye çalışıyor. Böyle bir anlayış içinde olan siyaset adamından derin dev
DYP Genel Başkanı M e h m e t Ağar: Soru: Sizce derin devlet nedir, kısa bir tarifini yapabilir mi siniz? 7+
let tanımı, derin devletin varlığı ve içeriğindeki olaylan aydınlat ma uğraşısı bekleyebilir misiniz? C H P gibi devlet kuran bir partinin genel başkanlığını ya75
pan Deniz Baykal'ın, derin devletin varlığını yadsıması ve "Yok böyle bir kuruluş, hatta anlayış" diyebilmesi hayret verici.
Kontgerilla'dan derin devlet'e
Darbeler, ihtilaller, hukuksuz bir d ö n e m vs. Bunlar doğ ru, ama bir başka doğru d a h a var: Çözümlenmeyen cinayeder, olaylar! Baykal ne yapıyor? Doğrudan askerin marifeti diyemediği dönemlerden söz açıyor. Derin devlete hukuksallık vermeyi asla
Derin devlede ilk karşılaşma.
kabul etmiyor.
(15 T e m m u z 1993, Saat 18:30)
Bu anlayış içinde olan bir siyaset a d a m ı n d a n , derin devleti
Nöbetçi yaverle yan yana, ama k o n u ş m a d a n , C u m h u r b a ş -
araşnrmaya yönelik bir çaba veya girişimi destekleyen bir hareket
k a n ı ' n ı n koridorun sonundaki çalışma odasına kadar yürüdük...
bekleyebilir misiniz? M e h m e t Ağar: Bürokradığı süresince derin devlet içinde
... Yaver kapıyı aça. "Misafirimiz geldi" dedi. Beni buyur em. C u m h u r b a ş k a n ı Demirel ayaktaydı. Elimi sıka.
b u l u n m u ş , derin devlete hizmet vermiş, yükseldikçe bu kadro
Karşı d u v a n n ö n ü n d e Evren'in çalışma masası. Aynı yerde;
n u n içinde görev dağıtan kişi d u r u m u n a gelmiş. Bu yaşam bi
üzerinde tek bir kâğıt parçası bile yok. Anlaşılan Demirel kullan
çiminden siyasete geçmiş bir kişiden derin devletin gizemli yön
mıyor. Belki resim çektirirken oturuyor Evren'in Özal'a, Ozal'ın
leriyle araşnnlmasına evet demesini, desteklemesini bekleyebilir
Demirel'e bıraktığı koltuğa.
misiniz? Bu insanlar bugün siyasetin değişik alanlannda ama yann iktidar olabilirler. iktidarı, ö n e m s e n e n kimi konularda desteklemek, uyarmak veya engellemek d u r u m u n d a da olabilirler.
M a s a n ı n h e m e n sağ tarafında Ozal'ın oyuncağı bilgisayar. Demirel'in elini sürmediği aygıt Daha önceki iki cumhurbaşkanına hizmet veren masada oturmuyor Cumhurbaşkanı, geniş, ayaklan kısa, büyükçe bir kol tukta oturuyor. Ö n ü n d e dikdörtgen bir masa. Yanında telefonlar.
Devlet içinde derin devletin olması gereğine inanan ya da
Masanın iki yanında, Demirel'in koltuğunun sağında ve
varlığını bilen ama yokmuş gibi davranan siyasetçilerden, derin
solunda iki küçük koltuk. Solundaki koltuğu gösterdi, o t u r d u m .
devletin marifederini ve içyüzünü araşnrmaya yeşil ışık yakmalan n ı bekliyorsanız... Ç o o o k beklersiniz!
Yaver'e çay göndermesini söyledi. Nöbetçi yaver kapıyı kapatmışa ki... Demirel sağ eliyle henüz gözden yiten yaveri göstererek: "Devlet bunlar," dedi.
Ordu öyküleri Demirel daha konuşmaya başlamadan; yaveri göstererek 76
77
"Devlet bunlar," demekle neyi anlatmak istiyordu? Doğrusu cümleyi ve anlatmak istediğini o anda yorumlayamadırn. Şaşırdığımı itiraf etmeliyim.
"Ben onlara hayır veya evet demedim, şöyle cevap verdim: "'Siz Hıristiyansınız, biz Müslümanız. Tek Allah'a siz de inanırsınız, biz de inanırız. Allah tektir: Lailaheillallah. Ihlas su
Demirel'in T S K ile ilgili görüşlerini kimi özel, kimi resmi
resinin birinci ayeti "Kul hüvallahü e h a d " der. Allah tektir, öy
toplantılarda dinlemiştim. Kimi komutanlan, tabii darbe yapan
le olunca hepimizi aynı Allah yarattığına göre, şimdi diyelim ki
ları o r d u d a n soyudayıp, orduyu överken, darbe yapan komutan
Allah, Alman millerini yaratmış, onlar bir ordu kurmuşlar. İngi
lara salvolar yağdırırdı.
liz milletini yaratmış, onlar da bir ordu kurmuşlar.
"Devlet bunlar," diyerek askerleri kafasında ayn bir yere mi koyuyordu? Yoksa o r d u n u n bütünüyle her zaman ve her yerde "devleti elinde tuttuğunu" mu söylemek istiyordu?
"Türkiye'ye gelince: Allah evvela orduyu yaratmış, sonra -haşa, Allah hatadan münezzehtir- bakmış bir eksiklik oldu, bunlar için de bir millet yaratmış.' Adamlar birbirierine baktılar, bastılar kahkahayı..."
Ya da siyasal yaşamı boyunca yadsıdığı bilinen bir olguyu artık kabulleniyor muydu? Demirel şaşırtıcı söylemine bir şey eklemedi. Ben de soramadım.
Demirel, 1991'de orduya nasıl baktığını irdeliyor: " B u ülkenin silahlı kuvvederinin, bu devletin içindeki yeri nedir? Silahlı Kuvveder millet iradesinin üstünde değil, millet ira desinin emrindedir. Türkiye'nin müesseseleri yerierini, görevleri
Eve geldiğimde hâlâ "Devlet bunlar" cümlesindeki gizemi çözmeye çalışıyordum.
ni, yetkilerini çok iyi anlamış olsalar, hiçbir problemimiz olmaz. "Ama kurumlar kendiliklerinden kendilerine yer, görev, yet
Küçük yazı odamdaki dosyalardan nodarımı çıkardım.
ki fan edederse o zaman curcuna başlar. O zaman o, devlet de
Bu küçük cümledeki gizemi çözmeyi önümüzdeki günlere
ğil, kargaşa olur. Bizim devletteki sıkıntılar da oradan geliyor.
bıraktım ve Demirel'in ordu ile ilgili öykülerini bir gün lazım
'Efendim, tç Hizmet K a n u n u ' n u n 35. maddesine göre...* İyi ama
olur diye bir kenara ayırdım.
o k a n u n u n bir de 4 3 . maddesi var. 35. madde 'Cumhuriyeti ko
İşte Demirci'den bir ordu öyküsü:
rumak ve kollamak, derken, 43. madde 'siyasede uğraşmayın,' di
"... Bana 1981 Mart'ında (12 Eylül darbesinden sonra siya
yor. Aynı kanunda 35. maddenin öyle anlaşılamayacağı yazılı.
set yapamadığı ilk yıllarda) çeşitli milletlerin parlamenterlerinden
" A m a Türkiye b u n l a n alkışladığı için müdahaleler oluyor.
yirmi kişilik bir heyet gelmişti. Sekreter ve yardımcılarıyla birlik
Sonra da zararını çekiyor. Bunlar açık açık tartışılmıyor da. Be
te kırk kişi.
n i m çırpırmam odur. Gelin hiçbir kötü niyete katılmadan, kim
"Soru sordular, dediler ki: 'Biz bütün yerlerde konuştuk.
seyi kötülemeden, b u n l a n tartışalım. TSK'yı küçük düşürmek
Sizinle de konuşmak istiyoruz. Sizin memlekette o r d u n u n ikide
kimsenin aklından geçmez. Görevi bu olsun demek kimsenin
bir devlet idaresine el koyması, o r d u n u n ilahi bir hakkı mıdır?'
aklından geçmez.
7&
79
"TSK'nın yeri, görevi, yetkisi çok iyi tayin edilmeli. Bakınız bugün TSK'nın kime bağlı olduğu dahi muallaktadır. Anayasa
"Büyüklere Masallar Küçüklere Gerçekler" adlı 11 ciltlik dizinin
başbakana karşı sorumludur der. 'Bağlıdır' demez. Bu Anaya-
alüncı kitabı olan Etekli Demokrasi'de yazdım
sa'da 'bağlıdır' lan yok. İşte bu da bizim devletin büyük mesele lerinden biridir..." (Süleyman Demirel; İslam, Demokrasi, Laik
"Devlet bunlar", bir anlamda derin devletin ilk tanımıydı. 1993'ün üzerinden 12 yıl, anahtar cümleyi yayımlamamın üzerinden dört yıl geçtikten sonra Süleyman Demirel -yazar Ya-'
lik, s. 120). Kuşkusuz Demirel'in -1991'deki, henüz yedinci kez iktidar olmadan- kendine özgü saptamaları doğrudur ve gerçekçidir. Bir soru var ki, gerçeği ve doğruları gölgeliyor:
vuz Donat'la yaptığı söyleşilerde- 'devlet bunlar'dan derin devlet'in tanımına geçti: "Derin devlet Ordu'dur," dedi.
Demirel, 1965'te tek başına iktidara geldiği zaman, 27 Ma yıs 1960 müdahalesinin, yakındığı İç Hizmet Yasası'ndaki altını çizdiği maddelere göre yapıldığını bilmiyor muydu? Biliyordu! 12 Mart 1971 müdahalesine kadar altı yıl tek başına ikti dardaydı, bu maddeleri değiştirmek için parmağını oynatmadı. 12 Mart'tan sonra Demirel aralıklarla tekrar iktidara geldi. 1980'e kadar... Yakındığı bu yasalan değiştirmeye girişmedi bile. 12 Eylül darbesinden sonra siyasal yaşamını sürdürdü. 1991 seçimlerinden sonra Erdal İnönü'nün SHP'si ile yeniden iktidar oldu. Başbakan oldu, bu yasalan değiştireceğini ima bile
Sabah yazan, 2 Nisan 2005 cumartesi günü, altı kez iktidar dan giden, yedi kez iktidara geldiğini söyleyen Süleyman Demi rel'in "derin devletle ilk tanışmasını" kendisine şöyle naklettiği ni yazdı: ... Süleyman Demirel '14 Ekim 1974'te seçim yapıldı' diye söze başladı. Seçim 'Senato üçte bir yenileme' seçimi ile 'milletvekili ara' seçimiydi.
etmedi. Yedi yıl görev yapağı Çankaya Köşkü'nde iken bu yasaların
Adalet Partisi senato seçiminde yüzde 47 oy aldı. Milletve kili seçiminde yüzde 55.
değişmesi gereğine değinmedi... 1993 yüında cumhurbaşkanlığının ilk aylarında yaveri gös tererek, "Devlet bunlar," derken neyi söylemeye çalışıyordu?
Ve Başbakan Bülent Ecevit, Meclis'te çoğunluğu olmasına rağmen, Çankaya'ya çıktı. 'Türkiye'yi yönetmek AP'ye düşer' de di. İstifasını sundu. - Sonra?
Devlet bunlar'dan...
derin devlet'e
- Cumhurbaşkanı Korutürk de hükümeti kurma görevini bana verdi.
Demirel, bana 1993'te yaveri göstererek söylediği "Devlet bunlar" cümlesinin anlamını 2005 yılının nisan ayında açıkladı. 1993'teki iki sözcüklü cümleyi ve bu cümlenin içeriğine iliş kin kişisel yorumlarımı, 2001 yılının Şubat ayında yayımlanan
Meclis'te 149 milletvekilimiz vardı. Ancak azınlık hükümeti kurabilirdim. MHP ile MSP dışarıdan şartsız destek verdiler. - Sonra? - Hızla işe başladık. Ama baktım bir şey var. Daha önce görmediğim bir şey. Farklı bir durum.
80 8ı
- Neydi? - İşte o derin devletli. Derin devletin varlığını o zaman fark ettim.
rel? Hâlâ yanıdanmayan bir soru. Ya kendine çok güveniyordu; azınlık ama tek başına bir hü k ü m e t Ortak yok. Dilediği gibi çalışacak ve ülkenin içine düştü ğü ekonomik, sosyal sorunlarla terör ve anarşiyi çözümleyecek! D u r u m u 26 yıl sonra özediyor Demirel: "Türkiye bir topak şekere, bir kaşık yağa muhtaç. Bir bardak mazot yok." 24 Ocak
Burada akla takılan bir sorunun yanınnı aramak gerekiyor.
kararlannı aldıran gerçekler...
Ecevit, A P ' d e n kopardığı 11 milletvekili ile çoğunluğu sağlayıp
"Hükümeti kurdum," diyor Demirel, "ama devlet işlemi
h ü k ü m e t olduktan sonra, ara seçimlerde C H P ' n i n hezimeti üze
yor. Sıkıyönetim var, ama İstanbul'da kan gövdeyi götürüyor.
rine, Türkiye'nin o zamana dek görmediği demokratik bir kura
Türkiye'nin pek çok yerinde sıkıyönetim var, ama asayiş bozuk."
lı işletti. Çankaya'ya çıktı, C u m h u r b a ş k a n ı Korutürk'e istifasını ver
"Sayın komutanlar," diyor: "Sıkıyönetimden sorumlu olan hükümettir. Fakat işler yürümüyor. Huzuru sağlayacağız ve b u n u
di; verdi ama böyle hareket ederken acaba 149 milletvekilli
h u k u k u n içinde kalarak yapacağız. Bu görevin yapılması gereki
A P ' n i n hükümeti kuramayacağı gibi bir varsayımdan yola çıkmış
yor. Son sözüm şudur: Yapamayanlar gider, yapabilen kalır."
olamaz mıydı? Demirel'in diğer partilerle - M S P ve M H P ile- temaslardan sonra hükümeti kurmaması -o günlerdeki açıklamalara göregüçlü bir olasılıkn. Ortak bir hükümet kuramayacağını anlayan Demirel Çankaya'ya görevi iade edebilirdi. Bu olasılık gerçekleşirse Çankaya, hükümeti kurma görevi ni tekrar C H P lideri Ecevit'e verebilirdi ve Meclis'te yeterli ço ğunluğu olan C H P , hükümeti tekrar kurabilirdi. Fakat Demirel, Milliyetçi C e p h e hükümeti kurma yerine tek başına azınlık hükümeti kurmayı yeğledi. Azınlık hükümetini M S P ' n i n ve küçük parti M H P ' n i n dışandan desteği ile kurabilir, güvenoyu alabilirdi. Bu yolu seçti.
1979'un Nisan ayı... I 9 7 8 ' i n T e m m u z ayında ordu yöneti me el koymaya karar vermiş; ancak " a r m u d u n pişmesi için" bu tarihteki (adı Bayrak) müdahaleyi ertelemiş. Demirel hükümet olmuş, çalışıyor, komutanlarla bu söy lemlerle konuşurken askerler hiçbir şeyin düzelmeyeceğinin bi linciyle müdahaleye hazırlanıyor. Eski cumhurbaşkanı, barajlar kralı olduğu kadar darbelerle ünlü bir eski başbakan... H e r sözü edildiğinde inkâr ettiği, doğru değildir diye karşı çıknğı bir gerçek van Azınlık hükümetinde Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen ve AP senatörlerinden M e h m e t Yardımcı gibi sözüne inanılır AP'li-
Oysa M S P Genel Başkanı Necmettin Erbakan, daha ilk
ler, Demirel'e; Genelkurmay Başkanı Evren ve kimi komutanlar
gün AP azınlık hükümetini dışandan ama kerhen destekleyeceği
la yapdklan konuşmalarda edindikleri -müdahale olasılığıyla il
ni ilan etti. DemirePe d ı ş a n d a n destekle h ü k ü m e t o l m a n ı n olası
gili- kanıları aktardılar.
zorluklannı anımsattı.
Örneğin Erkmen, komutanların M S P gibi dinci bir parti
Neye güvenerek h ü k ü m e t olmaya talip oldu, M S P gibi bir
nin desteğindeki azınlık hükümetinin başanlı olamayacağını söy
partinin desteğiyle azınlık hükümeti olmayı nasıl göze aldı Demi
lediklerini, seçimle gelecek tek başına bir parti iktidannın başa-
82
83
rıh olabileceğine inandıklarını Demirel'e aktardığını bir gazetede 7
açıkladı, bana da söyledi. Demirel "Seçim yapmazsak ne olur. " diye sormuş Erkmen'e, o da şu yanın vermiş: "Seçim yapmazsak O r d u ' n u n seyirci kalmayacağı kanaati uyandı bende." B u n u n üzerine Demirel Erkmen'e şöyle demiş: "Hayır, biz istediklerini yapıyoruz, bize kıymazlar!" Erkmen, "Bu k o n u ş m a n ı n üzerinden bir hafta geçtikten sonra 12 Eylül müdahalesi oldu," diyor.
etmiyordu: "Darbeler hep Demirel'in zamanına rast geliyordu, bu kez, müdahalenin Demirel'e rast gelmemesini istiyorduk." , •aö|anmasıydı 67«
Görüşme Selahattin kentinde Barzani'nin Seriray merke zinde gerçekleşti. tlnur Çevik görüşmenin hayli uzun sürdüğüne değiniyor, Müsteşar Taner'in Barzani'nin yanından ayrılırken; "George Bush'a görüşmenin içeriğini anlatmasını" rica ettiğini yazıyordu. Bu görüşme açığa çıkmadan önce Washington'a giden Me sut Barzani'nin Başkan Bush tarafından "Sayın Başkan," diye karşılanması Türkiye'de tepkiyle karşılandı. Hatta (protesto et679
mek için diyemiyoruz) bilgi almak için A B D Maslahatgüzarı Dı-
daşlanna çifte vatandaşlık olanağı... öğrenci alışverişi sağlanacak
şişleri'ne çağrıldı.
ve Türkiye Kürt Harp Okulu'nu gerçekleştirecek! M İ T Müsteşan'nın tek bir koşulu vardı:
91.
"Kuzey Irak'taki Kürt otoritesi" Türkiye ile işbirliği yaparak . PKK'yi yok etmek üzere harekete geçecek ve Barzani, PKK karşı-
Olay birkaç açıdan ilginçti. M İ T artık sadece gizli bir istih barat servisi görevini yerine getirmiyor. Gereği duyulduğu zaman devletin önemli sorunlarının çözümünde yardımcı ve öncü ol mak amacıyla devreye giriyor. Fakat devletin onca kurumu varken MİT'e Kuzey Irak aşi-
u işbirliğini örgüt tümüyle silah bırakıp yok oluncaya kadar gö-, rüreceklerini ilan edecek! PKK'ya karşı işbirliği yapmak için Barzani'nin öne sürdüğü koşulları Türk hükümeti nasıl karşıladı bilinmiyor. Zira bu ya yınlardan sonra resmi hiçbir açıklama yapılmadı.
rederiyle PKK sorununun çözümünde ilişki kurmak görevi veri
MİT-Barzani görüşmesi de yalanlanmadı.
liyordu.
Ne ki, -bir söylentiye göre- M İ T İlnur Çevik'e, görüşmeyi
Müsteşar Taner'in ziyaretiyle ilgili Ahmet Erhan Çelik im zalı uzunca bir haber-yazı yayımlayan Tempo dergisi kimi sorulan yanıdadı. Dışişleri elemanlan doğrudan Barzani'yle temas etse bu iliş
açıklayarak bir çuval inciri berbat ettin, diye tarizde bulunmuş. ABD, 2006 yılının Ağustos ayında PKK sorununun çözüm lenmesi amacıyla Türkiye-Irak arasında işbirliğini sağlayacak bir koordinatör atadı.
ki devlederarası resmi düzeye taşınmış olacaka. Oysa MİT'in iliş
PKK çevreleri ABD'li koordinatör olayını olumlu karşıladı.
kisi, "devlet güvencesi taşıyan ama gayri resmi kabul edilen bir
Böylece Amerika'nın PKK'yı tanıdığı kesinleşecek ve eşit
ilişki" idi. Taner'in yeğlenmesinin bir başka nedeni vardı. M İ T Müs
koşullarda, üstelik silah bırakmadan Türkiye ile masaya oturma ları .sağlanacaktı.
teşan mesleki kariyeri boyunca Barzani ile yedi kez görüşmüştü. Görüşme sıcak başladı, sıcak sürdü ve Barzani TC'den res
92.
mi isteklerini Emre Taner'e açıkladı. Barzani'nin dört maddede özedediği "önerileri" -bunlara PKK'ya karşı mücadele edebilmek için öne sürdüğü koşullar da diyebiliriz- MİT Müsteşarı dinle mekle yetindi. Barzani'nin önerilerine devlet adına evet veya ha yır diyebilmek olanağına sahip değildi. Dergide sıralanan maddelere göre Barzani; T C , Türkiye sınırlanna taşmamak kaydıyla Kuzey Irak'taki Kürt oluşumunu ka bul edecek... Irak kapısında neden Irak bayrağı yok, demeye
Bugün casusluk eylemi kişilere bağlı olmaktan çıkmıştır. Bu durumu teknik araçların çok gelişmesi yaram... 762 sayfa, çok kapsamlı, geniş araşurma ve emek ürünü 21. Yüzyılda Güvenlik ve İstihbarat başlıklı kitabında Dr. Sait Yıl maz, teknik gelişmeleri çok ayrınnlı biçimde işlemiş. Burada gizli servislerle ilgili kimi paragraflardan kimi irde lemeleri özedeyerek aktaracağız:
cek...Türkiye ve Irak Kürtleri arasındaki yakın akrabalık dikkate
Dr. Sait Yılmaz, örneğin "istihbaratçıların işini sokaklardan
alınarak sık geliş gidişleri kolaylaşarmak için her iki ülke vatan-
masa başlarına, daha çok bilgisayarların taşıdığını" yazıyor. Inter-
680
681
" .. Özede ifade etmek gerekirse, ileri teknolojik istihbarat netin yeni dünyayı bir örümcek ağı gibi saran sanal ağı bilgisayann tek başına "elektronik istihbarat" üretiminin ortaya çıkmasın da en ciddi kaynak yarattığinı geniş biçimde anlatıyor. Şu sandan (sayfa 609) birlikte okuyalım: "Elektronik ortamda her şey dinlenir veya okunur, bunlar manyetik bandara kaydedilir ve buradan da tercüme, analiz ve kıymetlendirme için ilgili merkeze gönderilir... Bu bilgisayar sis temlerinin içeriği, güçleri, uyumlulukları, esneklikleri ve dahası uydular gibi iletişim ağı bağlannları reknik istihbaratın bir par çasıdır...
kullanımlarının, araçlan da yöntemleri de halâ çok acık değil dir Coğu kez kullanılan yöntem ve araçlardan ziyade olaylar eliyle' yaraman sansasyonlar arka odalardaki çalışmalan gizlemektedir..." 93. Kitap biter... Gizli servislerle öyküleri bitmez. Ankara, Eylül 2 0 0 6
"Günümüzde global (küresel) iletişim ağlanndan yararla nan gizli servisler, neredeyse istedikleri bütün kapalı veri banka larına girerek gizli ve özel bilgilere ulaşabilmektedirler... Firma lar, bankalar, telefon şirkederi, maliye ve sağlık daireleri, sigorta lar, trafik kurumlan, emniyet güçleri birbirlerine elektronik or tamda bağlanan ve devlet adına çalışan uzman casuslara karşı ge nellikle çok az korumaya sahiptirler. Çünkü uzman casuslar ya bir kod çözücüye ya da ayrı bir giriş kanalına sahiptir. "Bilgisayarlara sızan kişiler gizli servisler tarafından profes yonelce kullanılmaktadır. Dönem artık bilgisayarlarla casusluk dönemidir... "... Alman Der Spiegel dergisinde (sayfa 610) yer alan bir ha berde, Alman Silahlı Kuvveden ve Dışişleri Bakanlığı'na ait çok yüksek sayıda gizli belge, veri, yazışma ve görüşlerin Microsoft içinde çalışan NSA'ya ( A B D Ulusal Güvenlik Ajansı'na) bağlı bir sistem tarafından ele geçirildiği açıklandı. Bu casusluğun Microsoft programı içindeki gizli şifreyi kullanarak Amerikan is tihbarat örgüderi tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıkmıştır... "... Elektronik, teknolojik, uydu-bilgisayar istihbarat sistem leri modern çağın casusluk vasıtası olarak kullanılırken, bu tür istihbarat sistemleri üzerindeki bilgilerin bize yansıyan yüzleri son derece sınırlıdır... 683 682
View more...
Comments