Birant Esinoğlu - Dinlerin Gizemi (Kurban~Yaratılış~Tufan Hikayeleri)
August 28, 2017 | Author: baphooo555 | Category: N/A
Short Description
Download Birant Esinoğlu - Dinlerin Gizemi (Kurban~Yaratılış~Tufan Hikayeleri)...
Description
Ceylan Yayıncılık
Birant Esinoğlu Dinlerin Gizemi İnceleme/ Araştırma
© Ceylan Yayıncılık
:
11
1. Baskı, Ekim '96 Tüm Haklan Saklıdır ISBN
975-8110-10-1
yayıma hazırlayan /redaksiyon Diyalektik Araştırma
Kapak Öıcan Sapan
baskı ve teknik hazırlık Ceylan Mat.
Ceylan Yayıncılık Matbaacılık ve Dağıtım Ltd. Şti. Ak.bıyık Değirmeni Sok. Kapıağası Han No: 35/8-9 34400 Sultanahmet - İstanbul Tel: (0 212) 517 00 81-82 Fax: (0 212) 517 36 12
Birant
Esinoğlu
Dinlerin Gizemi
CEYLAN YAYINCILIK
iÇiNDEK i LER
Ön söz
................................................................... ...........................................................
Mltoloji Tas n ifi Üzeri n e
................................. ................................................
Kutsal Kitaplarda Ku rban Efsanesi Tan rı Tanı m ı Üzerine Kom ün Temeli
............................................ ........
................................................................... ..................
.....................................................................................................
C i nsel Yasak ve Ru h Soyutlaması
........................... ...........................
Ruhu n Ö l ümsüzlüğ ü-Tari hsel Serüve n i ne Başlaması . Bin lerce Yıl l ı k Geçmiş ve i l k Kurban i l k Tan rılar Kad ı nd ı
................................................
..................................................................... ....................
Tanrı lara i nsan Ku rban Etme Orta Barbarlı k: Kutsal ı n Keşfi
.................................................................
. .
..
....................................... ... ....... .. .........
Yu karı Barbarl ı k: Kent Dinleri-Ta n rı ları
.........................................
Tek Tanrılı Din lere Geçişte Ortado�u'nun Rol ü
················�··
Tek Tanrıcılığa Gerçek G i rişim: l brah i m Peygamber Tevrat'ın N iteliği
........
........
.......................................... ............ . . ............. ...........................
H ri stiyanlık ve O rj inal Din
........................................................................
7 9
11 l5 l6 l8
24 27 29 32 44 54
66 70 77 82
Bayram Üzeri n e Freud ve T. D u rs u n u n Eleşti ri leri ............... 85
Yaratılış Efsanesi
...............................................................................................
Yaratılışın Koz m i k Böl ü m ü
.......................................................................
94 98
Su Simgesel l iğ i n i n Yayg ı nlığı ve Başka Sebe pler
....... .....
.
1 05
........... ..................................
1 08
Yaratılışın insana i lişkin Böl ü m ü i n sanın Yaratılışı v e Çamurun Rolü Adem ve Havva
.
.
. . ,......................................................; ....... 1 12
........ .................. ...
Yaratıl ışta " Kabu rga Soru nu" Yaratıl ışta "Cen net Sorunu" �
. . . . ...
............. . . . ....
.
.. . . .
........ ....................
Yaratılışta "Hayır ve Şer Ağacı"
. 1 16
................................ ...
.
.
.
.. . . ........ ....... ..........
.
1 17
. . 1 19
........ .............. .......................... . . ...
Yaratıl ışı n Sonu Kai n (Kabil) ve Hab i l
..................
: ....................... 1 2 2
Tari h Öncesinden Tarih e G iriş ve Bir Çağ ı n Psikoloj isi Olarak Yaratıl ışı .
.
.
. .
... ................... ......... .. ........... ... ..............
Tufa n Efsanesi
.
.,.........:............... ......................................... 1 3 4 : "Bozulma" Örnekleri . . 1 42
.......... ..................
Antik Tarihte i l k
............. ........... ..............
Barbar-Uygar Çelişkisi i l k "Tufanlar"
.............
1 43
........................................................................................................
1 45
Tufanın Sonuçları .
.
.
..
.
.... ......... ........... .. ...................... ...........
.
.
..
.
...... ........................................... ........ ..............................
Tufa n ları n Evre n s e l l i ğ i Kaynakça
127
.
.
.
......... ............................... .................... ...............
.
............... ......................................... .........................................
153 156
1 5 8 -1 60
ÖNSÖZ
"SAIS" deki tanrıça heykelinde pek muammalı olan şu yazıt bulunur; OLMUŞ OLANIN HEPSi, OLANIN HEPSi, OLACAK OLANIN HEPSi BENiM
VE
HiÇBiR ÖLÜMLÜ ŞiMDiYE
KADAR
PEÇEM!
KALDIRMADI" (Plutarch, lsıs ve Osırıs'e dair -Mısırlı tanrı ve tanrıça Olağanüstü masallardan) Tanrıça'nın binlerce yıl öncesinden yaptığı bu çağrıyı yanıtla maya çalışıyorum: "PEÇEYi KALDIRMAK!" Bu çağrıya benden önce. belki binlerce "ölümlü" ses vermiş ola bilir, ama bana öyle geliyor ki "PEÇE" hala yerli yerinde durmak tadır. insanlığın dalında çoktan olgunlaşıp sınıfsız bir dünyanın eşiğine geldiği, içinde yaşadığımız çağ, kendinden önceki çağlar dan kurtulamıyor. Verili bir refahı öngören geçiş, geçmiş çağların ideolojik artıklarından ve tutsaklığından da kurtulamıyor. insanoğlu
tarihsel
serüvenine
komünden
yola
çıkarak
başlamıştı. On bin yıla yakın bir zamanı içeren kanlı ve acılı serüveninde, komünü önce sınıflara böldü. Şimdi büyüyen, glob alleşen dünya pazarında tek tek kişilere dek parçalayarak son tra jik serüvenini yaşıyor. Bu trajik serüvenin bir yanı "ruhsuzlaştırılan koşulların ruhu olarak
din"in kişilerin
öznel
yaşamında,
günlük bilincinde
yaşamaya devam edişidir. Oysa son serüven, muazzam bir kültür devrimini başarmadıkça insan gerçekten insan (sınıfsız insan), özgür, yaratıcı ve sahip olmayı "olmaklaştıran" insan olamaya caktır. Kültür devrimi ise kendi tarihini yazan ve yazdığı gibi yaşayan yine insanlar tarafından başarılacaktır. insanlığın evrensel kültür birikimi bunu başarmak için yeterlidir.
7
Bu bağlamda, hem insanlık tarihine hem dinler-düşünceler tari hinin bir bölümüne girerek bundan sonra ortaya konacak bütün lüklü çabalara bir katkı yapmak istedim. Bu yüzden çalışma "sınıfla maya giriş" (özellikle mitolojiyi sınıflamaya giriş) ve bir tartışma platformu olmaktan öte bir iddia taşımamaktadır. Elinizdeki kitabın kurgusu şudur; 1 · Kurban efsanesi içinde maddi
ve entellektüel süreci en
başından itibaren özetlemek, 2· Yaratılış efsanesinde, elde edilen bilgileri bir mitos çözüm leme-ye döndürmek, 3- Tufan efsanesi içinde de kısmen aynı tezleri küçük örnekler
le tekrarlayıp efsane çözümlemesini bitirmek, şeklinde gerçek· leşmiştir. Efsane çözümlemek, tarih bili mi içinde sentez olmuş bütün sosyal bilimlerin işbirliğini gerektirir. Bu çerçevede konu, arkeolo jinin ve antro- polojinin son bulgularından felsefi, ekonomik, sosyal ve kısmen de psikolojik (özellikle psikanalitik) boyutlarına ve dile kadar birçok yönüyle ele alınmaya çalışılmıştır. Ortaya çıkan şeyin eklektik bir yapı olmaktan uzak, "sentetik" bir yaklaşıma vardığını umuyorum. Kitap bunun ötesinde Din nedir? Tek Tanrılı dinlere nasıl varılmıştır? Kurban olayının sebebi ve binlerce yıldır uygulan masının altında hangi nedenleri aramak gerekir? insan neden çamurdan yaratılmıştır? Cennet neresidir? Hawa neden ve niçin kandırılmıştır? Adem neden Havva'yı kaburgalarından çıkarmıştır? Tufan olmuş mudur? Olmuşsa nerede ve nasıl olmuştur? Tufana yol açan sebepler nelerdir? vb. gibi onlarca ve hatta yüzlerce merak edilen sorunun sanırım hiçbir yerde rastlanmayacak yanıtlarını da içermektedir. Yararlı olacağı inancıyla...
Birant Esinoğ/u
8
M iTOLOJi TASNiFi ÜZERi N E Mitolojinin Konumu \
Geçtiği miz yüzyıla kadar i n sanbili mcilerin çoğu mitolojil e ri insan l ığın "basitlikleri" ve "budalalıkları" olarak ele alma kolaycılığı içinde bulunuyorlardı. Bu aşama, araştı rmalar, yeni buluşlar ve tarih bilimlerinin gelişimi ile geride bırakılsa bile hala:
"Her düşünür efsanede kendisine en yakın olan şeyleri bulmaktaydı. Çeşitli okullar, temelde efsanenin büyülü aynasında yalnızca kendi yüzlerini gördüler. Dilbilimci/er onda bir sözcükler ve adlar dünyası; efsaneci ilkel bir felsefe; ruh hekimi ise çok karmaşık ve ilginç bir r evrotik olay buldu." (Devlet Efsanesi E. Cassier sf. 22)
M itolojiler üzerine o zamandan bu zamana kadar o kadar çok şey yazıldı çizildi ki ne redeyse bunları takip etmek bile i mkansızlaştı. Peki m itoloji anlaş ı ldı mı? Hayır. Aksine, anlaşılacak ye rde daha çok kafa kargaşasına ku rban gitti. Çün kü lokalize olmuş bili msel çal ışmalar bütün bilimlerin senteziyle oluşmuş tari h bilimini sansür etmeye devam ediyorlard ı . Dilbilimci, psikanalist, d i n tarihçisi, antropolog 9
vb. leri hep mitolojiyi kendi dar s ı n ı rları içine gömerek anlaşıl maz kıldı lar; üstelik materyalist bilim anlayı ş ı na prim vermemek ve tarihi olduğu ndan fa rklı gösterme k ad ı na çoğu nlu kla mitolojinin ne olduğunu, nasıl oluştuğunu ve ne i şe yarad ığını kavratacak anlayış ı bir sürü laf kalabalığı arasında yok ederek.
Mitolojinin Özü ve Metodoloji Oysa mitoloj i le r başka başka olayları anlatıyor görünsel er de birbirlerinden kopuk olmayan tarihsel gerçe kliklerdir. Çünkü i nsan lık ister kabileler, aşi retler, uygarlıklar, isterse uluslar şeklinde parçalanmı ş ol sun asla gerçek bir bölün müşlük içinde değildir. insan lığın maddi üretim tari h inde olduğu gibi ideoloj i k, entellektüel tari hinde de b i r bütü nlük ve s üreklilik vardır. Bölünme ve birleşme s ü re kl i zıddına atlayarak ilerleyen d iyale ktik bir s ü reçtir. Bu yüzden ta-ri hsel aşamanın şu ya da bu anının ele alınması asla tek başına kendi gerçekliği içi nde başarı lamaz. Mitoloji ler üzerine yürütülen bir çaba he rşeyde olduğu ndan daha fazla böyledir. Bir hal ka ait olduğ.u sanılan basit bir masal ya da mitin bile araştı rıldı ında evrensel i n sa n l ı k e r e i n e ba lan dığı emen görülecektir. Eğer h e rhangi bir insancıl olay gi i mitoloj i de toplumsal ve tarihsel ilişkiler i çi nde ve ü retici güçler açıs.ından ele alın mazsa anlaşılmaz "bas itli kler" ya da spe külasyonlar olarak kalmaya devam edecektir. Efsaneler i n sanın varolan ge rçekliğini aşkın bir alanda yeniden kurarlar. Onlar, ait olduğu halkın (as l ı nda o aşamadaki i nsanlığın) ekonomik, sosyal ve psikolojik gerçekl iğini yansıtmakla kal maz, varl ık içinde ki b i rliğin duygusal sezişini de yansıtırlar. Komünal varl ığın manevi birliğ i , dilsel akt�rımı, gelenekleri, anayasası ve dinidirler. 10
Efsaneler, aynı zamanda i nsano!:)lunun çocukluğu, kendin den sonraki ideolojilerin, din lerin vb.nin ilk örneğidirler. Bu yüzden m itoloji tasn ifi' göründüğü kadar kolay, üzerinde durmaya değ mez bir çaba ya da s ı rf b i l imsel bir "hobi" sayılamaz. Yal nızca ideoloj i yaratımının i l k örneği olmakla bile üzerinde durul mayı hakede rler. Buna karşılık i n sanlık, dağlarca malzeme yığdığı ndan · senteti k bir m itolij i tasn ifi yapmak yinede zorluk çı karmak tadır. Ancak bu zorl uk nedeniyle olayın çözümlenmesine bir yerinden başlamamak, alanı yukarıda belirttiğimiz "bil i m satıcı ları na" v e s pekülasyo n lara b ı rakmak anlamına gelebilir. Bu yüzden kutsal masalların en başında gelen ve tek tan rı lı di n lerin tapınımlarında yaşamaya devam eden kurban efsanesi ile konuya bir giriş yapmayı den iyoru m. Bu çal ışma bir yan ıyla m itoloj iyi çözümlemeye örne k yaratma çabası ol makla birlikte diğer yan ıyla da ideoloj ilerin üreti m mekanizmaları n ı n ortaya konuşuna, entellektüel tari hin en eski geçmişinden, geleceği n mitleri nin yaratılış s ü reçlerin i n ilk örneklerin i ortaya koymaya kadar geniş bir alanda i lerleyecekti r. Geniş perspektifine rağ men çalışmanın yine de bir gi riş niteliği taşıdığı unutulmamalıdır. KUTSAL KiTAPLARDA KURBAN EFSANESi
Tek tan rı l ı dinlerde kurban mitolojisi lbrah i m peygam bere dayand ırılır. Çok bilinen kutsal masal, Tevrat'ı n Tekvin bölümünde ve Kur'an'ın Saffat suresinde anlatım bulmuştur . ... lncil'de ise bilindiği gibi bir kurban mjtjne rastlanmaz Çünkü lncil s ece lsa'nın başından geçen leri hika e eder ve diğer konularda es ı a ıte evrat'a) atıfta bulunur. Ancak lnci l'de bir kurban m itinin bulun maması çal ışman ı n genel akışı ve kapsamı açısı ndan h içbir önem taşımaz. Çünkü mitoloj i çalışmam herşeyden önce biçime, ifade edil miş olana değ i l , öze ilişkin bir çalışmad ı r. 11
Bu nedenle ifade edilmiş olana başvu rum, yaşayan efsa nenin bir kez daha anımsatı lması ve "Fi l conducte ur" (yol gösterici) olarak kullanılacak olmasından kaynaklanır. Efsane, Kur'an'ı n Saffat s u resinde şöyle ifade ed ilmiştir: "Rabbim ! Bana iyilerden olacak b i r çocu k ver" diye yalvardı. Bizde ona yumuşak h uylu bir oğlan müjdeledik. Çocuk ken disinin yanısıra yürümeye başlayınca : "Ey oğulcuğum ! Doğrusu ben uykuda seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün ne dersin dedi?" dedi "Ey babacığım! Ne ile emrolun dunsa yap, Allah d i le rse sabredenlerden olduğumu göre ceksin" dedi. Böylece ikiside Allah'a teslimiyet gösterip, babası oğl unu alnı üzeri ne yatırınca Biz "Ey lbrahim ! Rüyayı gerçek yaptı n ; i şte biz iyi davrananları böylece mükafat landırı rız." diye seslendik. Doğrusu bu apaçık b i r deneme idi. Ona fidye olarak bir kurbanlık ve rdik . . . . Ona iyi lerden olan ls hak'ı peygamber olarak rpüjdeledik. (Kur'an Saffat suresi 100-11 2 ) Ayn ı olaya ilişkin an latım Tevrat'ta şöyled i r: "Ve bu şeylerden sonra, vaki oldu ki, Allah lbrahim'i deneyip ona dedi: Ey lbrahim: ve o: işte ben dedi. Ve dedi: Şimdi oğlunu, sevdiğin biricik oğlunu, lshak'ı al ve Moriya diyarına git ve orada sana söylediğim dağların biri üzerinde onu yakılan kurban olarak takdim et. Ve lbrahim sabahleyin erkenden kalktı ve eşeğine palan vurdu ve kendisiyle beraber uşaklarından ikisini ve oğlu lshak'ı aldı ve yakılan kurban odunlarını yardı, ve kalkıp Al/ahın kendisine söyle miş olduğu yere gitti. lbrahim üçüncü günde gözlerini kaldmp uzaktan o yeri gördü. Ve lbrahim uşaklarına dedi: Siz burada eşekle beraber kalın ve ben çocukla beraber oraya gideceğim; ve secde edip yanınıza döneriz. Ve lbrahim yakılan kurban odunlarını alıp oğlu lshak'a yükletti; ve ateşi bıçağı kendi elinde taşıdı ve onların ikisi birlikte gittiler. . . Ve 12
Allahın kendisine �emiş olduğu yere vardılar; ve lbrahim orada bir mezbah yaptı ve odun/art dizdi ve oğlu· lshak'ı bağlayıp onu mezbah üzerine odunların üstüne koydu. Ve lbrahim elini uzattı ve oğlunu boğazlamak için bıçağı aldı. Ve RABBIN meleği göklerden ona çağmp dedi: lbrahim, lbrahim; ve: işte ben, dedi. Ve dedi. Elini çocuğuna uzatma ve ona bir.şey yapma; çünkü şimdi bildim ki sen Al/ahtan korkuyorsun ve kendi biricik oğlunu benden esirgemedin. Ve lbrahim gözlerini kaldırtp gördü: ve işte arkasında bir koç çalllıkta bov-nuzlarından tutulmuştu; ve lbrahim gidip koçu aldı ve oğlunun yerine onu yakılan kurban olarak takdim,.,etti. " (Tevrat, Tekvin Böl. Bab 22- 1/ 1 4) •
Görüld ü ğ ü g i b i kutsal masal h e ·m Tevrat'ta h e m Kur'an'da" küçük. farklılıklar" b i r yana ·bı rakı lı rsa hemen he men aynıdır. Kur'anda kurban edi lecek çocuğun kim olduğu belirtilmemiş, anılan surede sadece ls hak'a peygam berlik müjd e le mekte yetin i l miştir. O am i nanışJ cı._ı:.ı_�_da kurban edilecek çocuğun i shak de · ail oldyğu_kabul edilir. Esasen kurbanın l s mail ya da is hak olması çok önemli değilse de, bu farklılık Ku r'an'ın l brahi m geleneğine, yani g e l e n e ğ i n o rj i n a l i n e dayan mas ı n a ve bu yüzden katış ı ksızlığına karşı l ı k, diğeri n i n tefeci bezirganlığın yaz boz tahtasına çevrilip, m itosların bile te rsine döndürülmüş olması ndan kaynaklanı r: l brah i m geleneği aşağı barbarlığın sonunda henüz anae rkil yaşamı n izleri n i n taze olduğu, ataerkil s istemin bütü n ağı rlığıyla egemen olmadığı, geçiş aşamasındaki b i r dönemi karşı lar. Dolayı sıyla lbrahim'in karısı Sara'nın "anahan" olarak ağı r basması ve l brahim'in cariyesi Hacer'den doğan l s mail'i ku rban etmeye lbrah i m'i i kna etmesi daha gerçeğe yakın bir olasılıktır. Ayrıca l s mail, l brah im'in kölesi Hacer'den olma ilk çocuğu olduğuna ve Tarih önce s i nd e "ikicilerin" adan masına h i ç rastlamad ı ğ ı na
�
13
göre, lsmail'in kurban edil mesi daha çok gerçeğe uyar. Her zaman tarladan çıkan ilk ürün , i l k doğan hayvan tanrıya armağan edilir ki o ndan sonraki ü rünler bol olsun. Bu yüz· den lshak'ı n kurban edilmek isted iğine ilişkin kan ı yanl ıştı r. Aradan geçen yüzyıllar içinde kulaktan kulağa aktarımın yol açtığı doğal tahrifattır. Fakat bu üzerinde fazla durulmaya değmeyecek bir konu olduğu ndan anlatı mları n ortak öze l l iklerini hem b irleştirip hem de bahse konu olayları sorular şekl i nde ayrıştı rarak mitoloj i çözümlemesine girel i m: 1- Kutsal masalda kurban tan rıya adan maktad ı r. Öyleyse uğru na adak yapılan Tanrın ı n n ite liği ve kimliğinin ortaya kon ması ve tan rı sal s ü recin açıklanması, ortaya konulması ge reken ilk olayd ı r. Tan rı bilinmeden uğruna neden adak yapıldığı asla bili nemez. Bu yüzden yazı mızda buradan başlamak gerekecektir ki; buda bizi d inler tari h i ne ve insanlığın ideoloj i k, maddi tari hine götürecektir. M itoloj iyi çözü mlemek için bu zahmetli yola g i rmekten başka yol yoktur. 2- Tanrıya i l k oğlunu k u rban etmeye çalışan kişi lbrahimdir. lbrahi m kimd i r ve onun peygamberl i k sıfatı nereden gelmektedir? Peygambe rli k nedi r? 3- Tan rıya başlangıçta şu ya da bu sebeble (efsanede rüya gereği) ku rban ed il meye çal ışılan şey "insand ı r". Tan rıya i n san kurban edi l mesinin asıl sebebi nedi r? 4- Efsaneye göre kurban edil meye çalışılan lsmail (ya da ' ishak) lbrahim'in kendi oğludur. lbrahim bir başkası n ı değilse neden kendi o ğ l u n u ku rban etmektedir? 5- lsmail'in (ya da lshak'ın) yerine gönderilen koyu n u n (koçu n) tari hsel bakı mdan v e kon umuz bakı mından b i r ö n e m i varmıdır? Bu soruları n yan ıtları bulunduğu zaman , "Kurban göksel olayı n ın" "Yersel karşılığı da" bulunmuş olacaktır. Fakat d i n sel i nanış; b i r düşünce l e r, o laylar ve eyle m l e ri n 14
zi nci rleni şidir. Bunların en ü stünde de Tan rısallık vardı r. Dolayısıyla Tan rı n ı n kimliğine ve n iteli ğ i ne i l i ş kin tarihsel s ü rece g i rmek (dolayıs ıyla ideolojisinin ve m it'in kökeni ne· i n mek) yazımın başında belirttiğim gibi metodolojik bir zorunluluktur. TANRISAL SÜREÇ
Tanrı Tanımı Üzerine
"insanlar şimdiye kadar kendileri hakkında ne olduk/an ya da ne olma/art gerektiği hakkında her zaman yanlış fikirlere sahip olmuşlardır. Tanrı hakkında ki, normal insan hakkında ki vb. tasarımlarına uygun olarak düzenlenmişlerdir. On.farın beyinlerinin ürünleri olan bu tasarımlar, ulaştıkları yüksekliklerden insanları egemenlik altına alacak kadar yücelmiş/erdir. Yaratıcılar kendi öz yaratıkları önünde korkuyla eğilmişlerdir." (Alman ideolojisi. Marks-Engels) .•.
Yukarıdaki satırlar her ne kadar genç-Hegelcilerin safça düşün ü ş lerinin b i r ifadesi olarak in sanları kuruntuların fikirlerin ve dogmaları n idare ettiği, yönlendirdiği g i bi bir teze dayanıyorsa da, insanın kendi öz yaratığı olarak çağ lar boyunca dehşet yaratmış ve uğraştırmış bir konuya gi riş yapmak için ideal bir beti mleme gibi görünüyor. Gerçekten de i nsan lığı; kendi yaratığı olupta bu kadar meşgul etmiş, u ğ runa kanlar akmış tanrı fikri gibi bir fikir daha yoktu r. Ama yukarıda belirtildiği şekilde fi kir gerçeği yaratmaz gerçek fikri yaratır ve fi kir. de gerçeğ i etkiler. Fakat asıl sorun şudur: i nsanlık böylesi bir inanışı neden yarattı? Bu inanışı yaratmakta ne yararı vardı? Hangi mekan izmalarla yarattı ve bu kadar yüceliklere hangi mekanizmalarla çı karttı? Başlangıçta ki sorularla yanıt bu l mak için bu soruların yan ıtların ı da bulmak gere kiyor.. Öncelikle ş u nu belirtmem gerekir ki, t�15
zaman bir ve ayn ı şey olmamıştır. Deyi m yerind eyke n uzun e tanrı ve bir o kadar da tanrı çağlar ön fi kri vard ı . H atta b i r fi lozofu n-d-eyi şiyle tan rıya dön üştü rülmemiş hemen hiçhirşey__y_g__ktu. B u n u n için -yaz;ya b i r tan rı tan ımı yaparak başlamak hemen hemen i mkan sızd ı r. Zaten tanım, tanrı fikri gibi mutlaklaştırılan bir kategori olduğunda, buna ihtiyaç da yoktur. Çünkü hemen her olayı ve bu arada tanrıyı da mutlak kategori olarak değil, i n san l ı k tari h i n i n somut akışı nda, g e rçeklikle i l i ş kileri içinde ve somut olayları n ideolojik görü n ü m ü olarak aramak gere kir. Bu, süreçlerin bilimi ol mak i ddiasında bulunan gerçek "nük leer tarih biliminin" (*) metod una da uygundur. ·
Tan rmın Doğ u mu na Kaynaklık Eden Tari hsel Temel: Komün Temeli
i nsan l ı ğ ı n başı ndan ae ç e n l e r i ki ana böl ümde e l e alın ıyor: 1 - Tarih 2 - Tarih Öifcesi. Tari höncesinde gere k arkeolojide gerekse s osyoloji de iki ana s ı n ıflamaya uğratıl ıyor: Arkeoloj i n i n Paleolotik çağ dediği çağ; Sosyoloj ide Yaba n ı l l ı k ya da Vahş et çağı olarak, 2 - Arkeoloj i n i n Neolitik çağ d e d i ğ i çağ; Sosyol oj i d e Barbarl ı k (**) olarak adlan d ı rı l ıyor. (*) Nükleer Tarih.fizikte atomun parçalanışının yeni bir aşamayı muştulaması gibi, komünün ve kentin parçalanışı kanunlarını ortaya koyan tarih biliminin yeni bir gelişmişlik seviyesi ve bunun "atom"la karşılaştırmalı adlandırılışı.
(**) Yabanıllık (Vahşet) ve Barbarlık şeklinde yapılan bu sınıflama ünlü tarih öncesi araştırmacılarından Morgan'a aittir. Burada Barbarlık olarak belirtilen şey, asla vahşi, cana kıyan insanları tanımlamak için kullanılan "Barbarlık" aynı şey de!'Jildir. Barbarlık bir tarihsel dönem olup, esasen kelime anlamıda yabancıya karşılık gelir. Bu araştırmada barbar diye nitelendirilen topluluklar henüz sınıflı toplum aşamasına var mamış, komünal ilişkiler içinde bulunan topluluklardır. Klasik tarih yazımında bu döneme başka adlar verildiai de görülmektedir; Demir çaaı. Tunç çaaı vb. gibi. Fakat yerleşik anlatım Paleotonik, Neolitik gibi adlandırılmalara dayamakta olup, yazımızda barbarlık-uygarlık şeklinde yapılan tanımlama hem üretim teknil)i, hemde sosyal ilişkiler (ilkel ortaklaşmacı ya da sınıflı toplum) olma özellikleri gözönüne alınarak yapılmış bir sınıflandırmadır. Dolayısıyla tarihsel maddeci anlayış içinde barbar-uygar çelişkileri yönünden de konuları ele almak gibi yeni bir anlayışı içinde barındırır.
16
lns�n l ı k yaban ıllık (Vahşet) çağ ları nda yajarken tanrı yoktu. Çü- n kÜ i n sanlar lokal yaşam sınırları içinde, sürü hallnCle yaşaman ı n b i raz ötesinde, k_a ndaş aile te . . __yaşıyorlard ı. üzerinde yü kselen bi r_�osyal örgfillenis_ Buya-Şaml:arZliÇinde i n san lar, tanrı gibi _solliLRİ.Lllarl!:Q.l yaratmak b i r yana kendilerini doğadan , örneğ i n hayvanlar dan ayıramayacak denli i l kel bir örgütl e n i ş içindeydiler. � i n san l ar bu çağda, ü reti�ğ!I, doğan ın 9oğ rudan ve dolaysız bir parçası oldukları için 6Trari _Q_aydılcy-. Bundan böyle kısaca komün diye adlandıracağ ımız bu birliktelik insan _üretici gü'cirn'Ün zoru nlu örgütlenişi� olup, çağlar boyunca e n etkin üretici güç olaraJ
View more...
Comments