astroloji ve tanrısal düzen-hasan serdar hasgüler (1).pdf

January 27, 2018 | Author: YoncaOlamaz | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download astroloji ve tanrısal düzen-hasan serdar hasgüler (1).pdf...

Description

Frekans Jüpiter

Jüpiter Frekansı yayına geçiyor. Astrolojide Jüpiter, felse­ fe, din, ahlak ve her türden bilginin aranışı, gelişim ve eğitimi yönetir. "Yeni Bir Kozmik Devre "nin hızla yaşanmakta olçluğu ça­ ğım ızda ilimlerin en tanrısalı olan astroloji de insanltğ ı n bu büyük dönüşüm ve değişiminde çok önemli rol oynayacaktır. Biz de Jüpiter frekansından ve yüksek bir realiteden yayına geçmeye başlıyoruz bu ilk kitabımızla. Yalnız insanlığımızın kendi "Kozmogonik Gününü" daha bilinçli yaşaması yolunda değil böylesi muazzam bir Tanrısal ilmin sadece medyada "fal muhabbeti" d üzeyinde kalmaması da bir başka amacımızdır. Sizlere astroloji, metafizik nitelikli astroloji ve varoluş üzerine kaliteli yeni ve yüksek realiteden yayı nları mız Frekans Jüpiter olarak sürecektir. Hiçbir zaman eskileri ısıtıp mistik parfürmlerle süsleyip sunmak değil amacı mız. Çünkü zaman ı m ı z ı n en büyük ihtiyacı insan l ı ğ ı m ı z ı n kafasını bulandıran tüm eskimiş dejenere bilgiyi dağıtacak yeni ve "Hakikat Bilgisine" yakınlaştıran bilgidir. Allah utandırmaz umarız. Sevgilerle ...

Astroloj i ve Tan rısal D üzen Dizgi-Montaj:

Esnaf Tanıtım

02 1 2. 244 90 66 Kapak Tasarı m : S . Hasg üler-System l mage 02 1 2. 244 94 39 Bas ı m : Altan Matbaac ı l ı k Sanayi Tic. Ltd. Şti . İ ST. 02 1 2. 629 03 74-75 FREKANS J Ü P İTER YAYINLARI ISBN 975-8966-00-6 e-ma i l ; www.frekansjupiter.com

i [email protected] İstanbul. Temmuz 2004 Bu kitabı n tüm yay ı n hakları FREKANS J Ü P İTE R'E aittir.

FREKANS J Ü P İTER YAY I NLARI Adres : İ stiklal Cad. An kara Han No: 99 Kat: 5 Beyoğlu- İSTAN B U L Tel : 02 1 2. 245 4 8 6 1

ASTROLOJİ ve

..

TANRISAL DUZEN KOZMİK ROBOT ADEMOGLU ve YERYÜZÜ MACERASI H. Serdar HASGÜLER

Varoluş Boyutundan Astroloji

r'""

Bu

ya9amımda bana çok iyi bir aile



arkada9/ar verdin.. Çok te9ekkür ederim Tannm ! �

iÇiNDEKiLER BAŞLARKEN

........... ...... . . . .......... . . . . . . . . . . . . . . . . ................

NASIL BAŞLADIM?

...... . . . . . . . .. . . .. . . . . . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . .....

ASTROLOJİ NEDEN ÖNEMLİ?

11 13

21

........... . . . . . . . . . ..............

1- iNSAN KOZMiK (ASTROLOJIK) ROBO T

NASIL BİR VARLIK

27

. . . . . ............ . . . . . . .............................

İNSAN IN B İ LEŞKE YAPISI A) RU HSAL VARLIGIMIZ

..... . . . . . . ... . . . . . .............. . . . . . . .

33 35

. . . ....... . . . . ........ . .. . . ............ .

B) BEDEN İMİZ (KOZM İ K BİR Ü RETİM)

.................

.42

Gezegenler ve Beden .................. .......... ............50 .

.

EK 1 Özel Bir Bedenli - Hz. lsa ........................................ -

C) ASTROLOJİK KİMLİGİMİZ (İnsanın ROOotik Yönü)

55

......

EK 2 Evrim Teorisi ve Madde ile Ruhun Evrimi 59 -

il - ASTROLOJi

BİNLERCE YILLIK BİRİKİM (Astroloji İlmi) EK 3 - Afrikalı Dogon Kabilesinin Şaşırtıcı Astroloji Bilgisi..... ............. ................ ... ........ 69 .

...

ASTROLOJİ TANRISALDIR. NEDEN?

.

..

. . . . . .. . . . . . . . . .

79

DÖRT TEMEL ELEMAN ve YAŞAM ............... ..83 .

5

ATEŞ

TOPRAK HAVA su

86

. . . . . . . . . . . . . ............. . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . ............. . . . .

89

. . . . . ............ . .. . . . . . . . . ............ . . . . . . . ...... .........

......... . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . ........ . . . . . . . . . . . . . . ..........

. . . . . ...... . . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . ...............

GEZEGENLER MİTOLOJİK İ LAHLAR EK 4 Çok ilginç Bir Göksel Olay -

. . . . . . ....

......................

91 93 97

101

GÜNEŞ Güneş Yıldızı

Mitolojide Güneş (Tanrı Apollon)

.......... ..............

Güneş ve Astrolojik Kimliğimiz (Ego) Güneş ve Babamız

Güneş ve Başarımız

............ . . ....

1 08 1 1O

.. . . . .. . . . . . . . . . . .......

. . .. . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . .. . . . . . . . . .. . . . ..

. . .... . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . .... . . . . .. . . . . . . . .

Mitolojide Ay (Tanrıça Artemis) Ay ve Astrolojik Kimliğimiz Ay ve Annemiz

. . . . . . . . . ..... .... . . . . .. . .

. . . . . .. . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . .. . . . .

. . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Ay ve Sağlığı mğz Ay ve Başarımız MERKÜR

1 06

.. . . . . . .. . . . . ... . . . ..... . . .. . . . .. . .... . . . . ..

Güneş ve Bedenimiz Sağlığımız UYDUMUZ AY

1 05

. . . ....... . . . ....... . . . . . . ....... . . ... . ....... . . . . ....

. . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . . . .

.... ...... . . ........ . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .....

. .. . . .. . . . .. . . . . . ... . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .......

1 12 1 14 1 17 1 19 1 21 1 24 1 25 1 26 1 27

Mitolojide Merkür (Tanrı ları n Habercisi Hermes) 1 29 Merkür ve İ nsan VEN ÜS

.... . . . . .. . . .. . . . . . .. . . . . . . . .. . . ... . . ....... . . . . . .

....... . . .. . . . . . . .. . . .. . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . . .. . . .. . . .. . . . . . . . . . . .

Mitolojide Venüs (Güzellik ve Aşk Tanrıçası ) Venüs ve İ nsan 6

. . ..

.......... . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . .. . . .

1 29 130 1 31 1 32

MARS

. . . . ....... . .. . . . . . ...... . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . ......... . . . . ....

1 33

Mitolojide Mars (Savaş Tanrısı) . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . 1 34 Mars ve İnsan . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . 1 35 J Ü PİTER

.. . . . . . . . .....

..

.. . ....

.

...... . . . . .

.

....

.

. . . . ... . . . . . . . . . .

.

1 36

.....

Mitolojide Jüpiter (Tan ve İns. Babası B. Tanrı Zeus) 1 37 Jüpiter ve İnsan . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 38 SATÜ RN

....

.

. . . . . .....

. . ..

. . ....

.

. . .. . .

.

. . . ...

.

. . . . . . . . . . . ....

.

.....

, . . 1 41

M itolojide Satürn (Zamanı n Efendisi Kronos) . . . . 1 42 Satürn ve İnsan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 43 U RANÜS . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . 1 46 Mitolojide Uranüs ( Gökyüzü Tanrısı Uranüs)

...

. 1 47

Uranüs ve İnsan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 48 NEPTÜN

.. . . . .. . . . .

.

. . .. . . .. . .. . . . . .......... . . . . . . . . ..

.

. . . . . . . . . . . . ....

1 51

Mitolojide Neptün ( Denizler Tanrısı Poseidon) 1 52 ..

Neptün ve insan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 53 PLUTO

. . ..... . . . . .....

.. . . . ..

..

.

.....

. .. ...

..... . . . . . . . . .

.

.....

.

...... . .

1 59

Mitolojide Pluto (Ölüm ve Ahiret tanrısı H ades) 1 60 ..

Pluto ve insan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 61 iNSAN BOYUTUNDAN BURÇLAR

101

......................

ZODYAK B. VE 1 2 TEMEL İNSAN KARAKTERİ . ......... 1 73 Koç Burcu . . .. .

Boğa Burcu İkizler Burcu

...

..

......

....

Yengeç Burcu

.

.. . .. . .....

.... . . . . . . .

. .. . . ..

.

.

.

. . ..

. . . · .. ····· . . ·· · · · · · · · ·· · ·· · · ....

. ...... · . . . ····· · · · · · · · · · · · ·· ···· ··

1 78

. 1 79 .

.

··· ·· · · · · · · · · · ·· ·· · ·· · · · ·· · · · · · · ··· · . . . ·· ·

· · · ·· · · ······ · · · · · · · · · · · · · · · · · · ·· · · · · · · · · · · · · · · · · · · ·

1 80 1 81 7

Aslan Burcu . . . .. . . . . . . . ...... . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . 1 82 Başak Burcu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 83 Terazi Burcu . . . . . .............. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 84 Akrep Burcu . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . 1 �ı:; Yay Burcu . . .. . . . . . .. . . . .. . . . . . .. . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 86 Oğlak Burcu . . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . .. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . 1 87 Kova Burcu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 88 Balı k Burcu . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 89 ASTROLOJIK KODLAR VE KIŞILl�IMIZ (AÇILAR)

191

......................................................

KAVUŞUM (Sıfır Dereceli Açı ) . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . 1 93 60 D ERECELİ GEZEGEN KODLAR! . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . 1 96 120 DERECELİ (ÜÇGEN) GEZEGEN KODLARl 1 97 90 D ERECELİ (KARE) GEZEGEN KODLAR! . . . . . . 197 1 80 DERECELİ (ZITLIK) GEZEGEN KODLAR!

....

201

DOGU M SAATİNİN. HAYATİ ÖNEMİ VE YAŞAM ALANLAR! ( 1 2 EV) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 207 1 - Astrolojik Kimlik . . . . . . . .. . . . . . . .... . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . 208 2- Kaderi Boyut ............. . . . . . . . . . . . . . .. . .. . . . . . . . . ...... . . . . . 209 HAYATiMiZiN 1 2 ALANl . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ............ . . . . . . 209 1 . Ev Yükselen Burç . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ........ 2 09 2. Ev

210

.. ............................... . . . . ........................ ..... . .

3. Ev . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 2 1 1 4. Ev . . . . . . . . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . 2 1 2

..

5. Ev 6. Ev

....................................................................

.......................................................

7. Ev . ... ..

8. Ev 9. Ev

............................................

..................

.

.

... . ...

..........

......................................

.........................................................

1 O. Ev 1 1 . Ev 1 2. Ev

.......... .....

. .... . ..

.

.

.. .

21 4

....

21 5

........

21 6

..........

21 7

. .

. ....

.

213

......

..........................................

............................. . .

..........

...

21 3

.............

....

...........

. . ...

. . . .........

.........................

.

.

21 8

....

219

.......

111- i NSAN - ASTROLOJi - KADER YAŞAMIN BAŞLANGICI

...

.. .

. ........................

..

Bazı Kavramların Yüksek Realiteden Tan

.

.

223

........

..

. . . 227 ...

Realite-Yüksek Realite . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 229 Adem ve H avva'nın Cennetten Kovuluşu

...

.. . 231 ...

.

Kader Konusu . . . . . . . . . .. . .. . . ......... . . . .. . . ...... . . . . . . . . . . . . . . 233 insanın Kaderi . . . . . . . . . . . . .............. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 235 A-GEZGENLERE BACill HAYATIN GENEL DÖNEMLERi

..........................................................

237

HAY. AY ve GÜNEŞ ( Çocukluk ve Bebeklik) DÖN 237 ...

HAY. VENÜS ve MARS ( Gençlik) DÖNEMİ

.....

.. 243 .

HAY. JÜP İ TER (Gelişme) DÖNEMİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 247 HAY. SATÜRN (Olgunlaşma) DÖNEM İ . . . . . . . 249 ...

...

..

.

&GEZEGENLERE BAQU HAYATIN ÖZEL DÖNEMLERi

1 - KADERİ (Öngörülebilir} DÖNEMLER . . . . . . . . . . . . . . . . 253 2- YENİ DENEYİM (Öngörümü Daha Zor Dur.) DÖN. 259 TOPLUMLAR iN KADERİ VE KUŞAKLAR-DÖNEM. . . . . 263 KİŞİLİKLE GELECEK ARASINDAKİ KOZM İ K NEDENSELLİK . . . . . . ....... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 269 EK 5 - Kur'an'da Ven. Doguş (Reenkamasyon) 275 EK 6 - Kur'an'da Astroloji

. . ....................... . . .....

281

GEZEGENLER VE HAYATIN SONU ( AZRAİL MEKANİZMASI ) . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 287 Astroloji İlmi ve Geleceğin Bilinmesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . 291 HAKİKAT BOYUTUNDAN BURÇLAR-TANRISAL TESİR KUŞAKLAR!. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. 295 HAK. BOY. GÜNEŞ SİS VE GEZEGENLER . . . . . . . . 295 KOVA BURCU ÇAGI (YENİ ÇAG} . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 305 Balık Burcu Çagı ile insanlık Tarihinde Neler Sona Eriyor?

306

........................................................................

Hz. Muhammet ve Balık Burcu Çagının Sonu 3 1 1 ..

. .. 313 YAŞADIGIM IZ KOZMİK DEVRE VE YENİ BİR İNSANLIK REALİTESİ (KIYAMET) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 3 1 9 YENİ KOZMİ K ÇAG VE AKREP B . TÜRKİYE . . . . . . 331 Kova Burcu Çagının Özellikleri

.....

......

..........

SONSÖZ . . .. . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 339

10

BAŞLARKEN

Yaklaşık 22 yıldır astroloji ve metafizikle ilgilenmekteyim. Son yedi yılım çok yoğun bir şekilde tamamen bu konularla yaşandı diyebilirim. Yaklaşık dört yıl önce astrolojide derin­ leştikçe asıl sorunsal ım olan varoluşla astrolojik düzen ara­ sındaki ilişki hakkında fikirlerim belirginleşmeye başlamıştı. Onbeş yıl sonra tekrar incelemeye başladığım Sadıklar Planı adlı ruhsal tebliğlerdeki bilgilerde astrolojik kavramların ve kafamdaki fikirlerin açı lımları nı buluncu kitap yaz ı lmaya baş­ landı . Ancak üç buçuk yılı buldu bu aşamaya geliş. Hem mü­ kemmeliyetçi oluşum hem de sınırsız sayılabilecek konuları bir kitabın kapakları arasına sığdırabilme zorluğu defalarca yap - boz tekrar yaz şeklinde sürdü. Çok şükür ki bitiyor, bit­ ti sayı labilirse tabii ki . . . Neden yazdı m derseniz; iddialı bulabilirsiniz ama gerçek­ ten de yüksek ve yeni bir bilgi, özgün bir varoluş teorisi nite­ liği ile hem astrolojiyi, hem insan ve kaderini, hem de varolu­ şu merak edenlere bir katkısı olabilir fikri neden oldu. Cesa­ retim bildiklerimin ve fikirlerimin üstünlüklerinden çok hakim olan cehaletten kaynaklandı. Devamı gelecek. Hep söylenmemiş ve daha yüksek bir realiteye doğru olacak. Bizim de astroloji yoluyla yapabilece11

12

NASIL BAŞLADIM?

Astroloji bundan 21 yıl önce hayatıma girdi. Ve zaman içersinde hayatımın bir parçası , uğraşı m oldu. Yaşı m 49, eğer bana birisi çıkıp da 25-30 yıl önce, medyumik bir algı la­ ma veya bir vizyon görerek astroloji ile profesyonel şekilde uğraşacağımı söyleseydi ne kadar çok gülerdim kim bilir? Ya da, ben, lise veya üniversite çağları mda, bu yıllarımı bilebil­ seydim ve arkadaşlara "bir gün ben astrolog olacakm ışım" deseydim, herkes gülmekten kırı l ı rdı herhalde. Çünkü tüm li­ se ve üniversite çağlarım diyalektik materyalizme inanan bir ateist olarak geçti. Hatta 26-27 yaşlarındaki yen i arayış (te­ şevvüş) dönemlerine kadar da sürdü. Asl ı nda çocukken çok imanlıydım. Bilinçsiz bir imandı ta­ bii ki. Fakat, astrolojik kimliğimde (yaradıl ışımda) çok fazla bir metafizik taraf vardı zaten. Ufacık yaşlarda ölüm ve ötesini düşünür, nasıl yaratıldık? Allah nerede? Allahı kim yarattı pe­ ki? Falan gibi sorular kafamı kurcalardı. Orta okul çağları nda devrimci sol fikirlerin daha yeni yeni doyulduğu Türkiye'nin 68'1i -o meşhur kuşak o zaman ağa13

beylerimiz olarak üniversiteliydiler- yıllarında "eşitlik", "özgür­ lük" ve "Bağı msız Türkiye" sloganları bize çok sempatik geli­ yordu. Lise yılları mızda ise ilerici sayı labilecek bu hareketler ve akı mlar, elimize geçirdiğimiz Marks'ı n , Engels'in tarihi maddeciliği anlatan kitaplarıyla hele de George Politzer'in "Felsefenin Temel İlkeleri" kitabıyla bizi büyülemişti. Neden büyülendik bu devrimci sol fikirlerle? Bunun hem metafizik hem de sosyal boyutu vard ı . Metafizik boyutunda, beni ateizme iten nedenlerin başı nda okuduğum Kur'an çevi­ rilerini bire bir, 1 400 yıl öncesinin realitesiyle düşünmem ve de hiçbir spiritüel bilgim olmayışı ndan dolayı da o sembolle­ ri, bilgileri çözemeyip "adaletsiz", "akı l ve bilim" dışı bulmam yatar. "Yakıp, yıkan bir Tanrı" anlayışı "cehennem azabı nda" insanı n "sonsuza kadar acı lar içinde kıvranması", kiminin zengin, kiminin yoksul, kiminin güzel, kiminin sakat, kiminin uzun ve sağlıklı yaşaması, kiminin de genç yaşı nda bazen de feci kazalarla ölmesi ve benzeri "haksızlıklar" kafamda cevap bulamıyordu. Ama elimizdeki materyalist felsefe kitapları "enerji maddeyi değil, madde enerjiyi yaratır" yani , "görünme­ yen bir (tanrısal) enerjinin maddeyi yaratması olanaksızdır, o nedenle de görünen, somut bir madde olan beyin Tanrı'yı ya­ rattı , Tanrı'yı insanlar yarattı" diyordu. Bu "bilimsellik" idi, "ile­ ricilik" ve akılcı lık" idi, "çağdaşlık" idi ve kolayl ıkla, o çağların aktif, başkaldıran, barış yanlısı , idealist aydın gençlerine din kitapları ndan daha cazip geliyordu. Bir de işin sosyal boyutu vardı ki, sorgulamaya, bilime, yeniliğe ve başkaldı rıya açık, özgürlükçü ve eşitlikçi sol kesimin karşısına militarist ı rkçı lığa ve dinci ideolojiye inananlar siyasilerce desteklenerek, koru14

narak çıkarılmakta idi. Yani muhafazakar, tutucu dinci ve sta­ tükocu insanlar. Statüko ise zaten, 1 970-1 980 yı lları içinde yeterince demokratik ve çağdaş bir hukuk devleti olamamış, baskıcı, çalışan emekçilerin sömürüldüğü, aydı nların baskı gördüğü, hapislere atıldığı , öldürü ldüğü bir durumu yaşatıyor­ du. Bu nedenle de solcuları n Allahsızlaşması ve silahlanma­ sı kaçınılmaz oldu. Yönetenlerde, sermaye kesimi de, devle­ tin imkanları da tüm "ı rkçı" ve "dinci" muhafazakarlarla "karşı cephe" oluşturuyordu. Bu şartlar altı nda o kuşakları n, maale­ sef gerçek bir Tanrı inancına ulaşması neredeyse olanaksız­ dı. Çünkü "Tanrı adı na" hareket ettiklerini söyleyenler böyle­ si bir düzenin koruyucuları idiler. Sonuçta, ateistleşme 1 9651 980 kuşağı nda büyük bir yayılma gösterdi. Değerli oku rlar, eminim ki bizim yaşlardakiler ve üst kuşaklar bunları çok iyi bil iyorlar. Ayrıca dünyadaki Ameri­ ka- Rusya kutuplaşması ç ı kar çatışması nedeniyle Avru­ pa' n ı n bazı emperyalist devletleri de ülkemizdeki bu mev­ cut kargaşadan ve gerili mden fazlasıyla yararlandı lar. On­ binlerce evladı m ızı kaybettik. "Sağ-sol çatı şması " denilen , kardeşin kardeşi hatta babası n ı bile vurduğu bu ci nayet­ lerde yerli-yabancı bir çok çıkar odağ ı n ı n parmağ ı olduğu­ nu artık bil meyen yok. Merak ediliyorsa söyleyelim. Ben hiçbir örgüte üye ol­ madım, şiddete her zaman karşı çıktım. Ayrıca, ayn ı ideolo­ jiden grupları n bile nası l birbirini vurduğunu , bunun ne ka­ dar aptalca bir tuzağa düşmek olduğunu görüyordum. Hele de, sürüleşmek, kendi özgün kişiliğini yitirmek hiç bize göre değildi. İnsan ı , insan kı lan yegane değerleri özgü r düşünme 15

ve özgür girişim hakları olmalıydı . Bu fikirleri m çok daha sonra İ ktisat Fakültesindeki Yüksek Lisans öğrenimim sı ra­ sı nda çok değerli hocamız Asaf Savaş Akad'ın dersleriyle iyice gelişerek pekişti ve bizi çok daha liberal ve sivil top­ lumcu bir demokrat yaptı . Zaten totaliter yönetimler ve dev­ letçi ekonomiler de ayn ı dönemde Gorbaçov'un hamleleriy­ le önce Sovyet Rusya'da sonra Doğu Bloku ülkelerde yıkıl­ dı, büyük bir dönüşümdü bu. Benim metafiziğe dönüşüm de zaten, ayn ı , liberal bir sosyal demokrat olma zamanlarımda başlar. Bu iki farklı noktanın benim üzerimdeki ortak tarafı , hem Marksist felse­ fi anlayışı m ı n hem de maddeci-ateist düşüncemin değişme­ sidir. Yani 1 980 başlarındaki inanç ve fikirlerimdeki şüphe­ ler, yeni arayışlar çok net ve kesin bir şekle dönüşmüş oldu. Tc;ınrı'yı yeniden çok daha kuvvetli, bilgili ve imanlı bir reali­ te içinde bulmuştum. Metafizik çal ı şmaları m astroloji ile başlad ı . O zamanlar ateisttim ve "burç hikayelerine" falan hiç inanm ıyorum . Cid­ di bir arayış içindeyken, 1 982'de rahmetli Nazım Güven evinde metafizik gruplar ku ruyormuş ve astroloji öğretiyor­ muş. Kuzenim duymuş, "bir gidip bakalım dedim." Çü nkü o sıralar aylakl ık yapıyorum, çalışmıyorum. Üstelik bazı ruh­ sal deneyimlere tan ı k oldum ve ciddi şekilde metafiziği ye­ niden araştı rıyorum. Şüpheler başladı tekrar varoluş hak­ kı nda. Birkaç dersten sonra haritamı çıkard ı m . Yurt dışın­ dan getirdiğimiz astroloji kitapları nın ve Nazım Hocamızın verdiği materyallerle beraber haritamı incelemeye başla­ dım. Bir de korkumuz, 1 980 darbesinden sonra toplantılar 16

yasak, gizlice, çekinerek toplanıyoruz. Üç kişi bir araya gel­ seniz alıp götürecekler. Doğum haritamda özelliklerimi, özgün karakteristiklerimi buldukça şaşkı nlığı m artıyordu. Sonra da annemin, ablamı n , arkadaşları m ı n haritaları ndaki verilerin mükemmel tutarlı lığı karşısında, bu iş vakit geçirme uğraşının çok ötesinde deva­ sa bir realite olarak beni elegeçirmeye başladı . 1 983 yılı bahar aylarıydı . Kuzenimle haritam üzerinde yaptığımız analiz korkunç derecede krizli bir dönemin yaklaş­ makta olduğunu gösteriyordu. Acaba gerçekleşecek miydi, emin değildik. Doğum haritası kişilikleri verdiği gibi olayları n gidişatını da gösteriyor muydu? Evet, gösteriyormuş. Yakla­ şık 3 yıl biz ailece perişan olduk. Çok büyük üzüntüler, mad­ di-manevi kayıplar yaşadı k. Bu işaretler aile bireylerinin hari­ talarında aynı idi ve haritalarımızın aile-yuva denilen 4. evini sarsıyordu. Ben deki 2-3 yıllık teşevvüş (karmaşa) bitmiş, gerçek bir iman ve kader inancı, Tanrı inancı ile yeniden bü­ tünleşmişti. Yaklaşık 11 yıl kadar bu tesirler bizi etkiledi. Bu dönemden sağ-salim çı kışı mız, hem ailece birbirimize karşı olan sevgi ve dayanışma ile hem de iman ile olabildi. En bü­ yük desteğim ise elimdeki astroloji ilmi idi. Haritaları mıza ba­ kıp, "dayan abla sıkıntı ların 3 ay sonra azalıyor 6 ay kadar ra­ hatsız" veya "az kaldı , önümüzdeki ay biraz nefes alabilirim" şeklindeki somut umut ışıkları yakmaya çalışıyordum. Ger­ çekten de anlatılmak değil, yaşamakla anlaşı labilecek bir zor deneyimlerin 11 yıllık süresi ancak bunları n yaşam planı m olarak kaçın ılmaz durumları yaşattığı n ı , buna isyan etmeden, sabır ve iman ile dayanmam gerektiğini ve haritamda gördü17

ğüm üzere, bir gün biteceğini ve ben de, ailem de herkes gi­ bi mutlu günler de yaşayabileceğimizi düşünerek, bilerek ve onlara da inandırarak aşılabilirdi. Sonrası mı? Astroloji hayatınıza mal olur tabii. Tüm dost­ ları n, iş yeri arkadaşları n ı n , yakın akrabaların haritaları çıka­ rıl ı r, incelenir, takip edilir. Yeni kitaplar bulunur yurt dışı ndan. Hele de metafizik iyice var olan ruhsal kişiliği sarsıp sarma­ lar. Özellikle de Sadıklar Planı adlı ruhsal tebliğler tüm soru­ ları mı yanıtlar. Artık, tereddütsüz, bilgiye dayalı bir i man söz­ konusudur. Gece gündüz felsefe, metafizik parapsikoloji vb. okunur. Pluton transiti, kavuşumda ola Ay, Merkür ve Venüs üzeriden geçerek (zaten Natal Chart - doğum anına göre çı­ karılan - doğum haritamda Pluton bu yıldızlara kare - en sert açıyı yapıyordu ve 4. evimdedir) tüm realitelerimi değiş­ tirmiştir. Yaşama bakışım, hayatı algı layışım çok farklılaştı . Çünkü Pluton transformasyon (değişim-dönüşüm) demektir. Dersleri çok ağı r oldu , çok zor oldu. Ama yararları için Tan­ rı'ya şükretmeliyim. Öncelikle de Pluton transiti ile Yarada­ nı'mı tekrar buldum. Sağ olasın Pluton ! Astroloji tüm realitemi değiştirdi, değerli okurlar. Yapı iti­ bariyle somut deliller arayan bir ateist için en somut, en güç­ lü ve sağlam bir kanıt oldu astroloji . Yaşamım boyu hep alı­ şıldık ve sıradan olan ı n dışı nda bir şeyler aradım. Bu neden­ le de çok fazla adapte olamam ıştım ilk gençlik yılları mda yer­ yüzüne. Üniversiteyi bitirmek, hemen bir meslek sahibi ol­ mak hemen birisiyle evlenmek ve çocuk sahibi olup bekle­ nen şekilde-herkes gibi yaşam ı sürdürmek zor geldi. Çünkü pek de cazip de değildi tek başına. Sadece bunları yaparak 18

mutlu olamazdı bir insan (daha çok, "ben"). Hem yapmak is­ tediğim, merak ettiğim çok şey vardı hem de bunların dağı­ nıklığı, amaçsızlığı vard ı . Çünkü o yı llarda gerçek bir yaşam felsefesi yoktu, varoluşun, insanın, kendimin ne olduğu hak­ kında sağlam bir fikrim yoktu. Tüm bunları sömürünün olma­ dığı eşitlikçi bir sosyalist toplum modeli inancı ile telafi edi­ yordum. Farkı nda olmadan ruhsal-metafizik varlığımı bir sü­ reliğine yok saym ış, adeta konserve etmiştim. Ama kafamda yeniden oluşan metafizik şüpheler, bazı ruhsal olaylarla tam da iyice kurcalan ı rken astroloji akl ı m ı tekrar başı ma getirdi. Gözleminin önündeki esrar perdesini kaldıran devasa boyut­ lu, tanrısal bir ilim olarak büyüledi beni. Bu büyüleyiş, Allaad­ din'in lambası nda haps olunan cin misali ruhumun- ası l var­ lığımın tekrar ve daha da coşkuyla beni sarıp sarmalaması­ nı sağladı . Tüm realitem değişmişti artık. Astroloji yaşamı­ mın bir parçası oldu. 1 997 yılı ndan bu yana 1 500 civarında insan ı n haritası n ı yorumlamışım. B u dostları n çoğunun yaşam akışları nı da tekrar geldikleri nde izleme, kontrol etme olanağ ı da bul­ dum. Deneyimlerimizi geliştirdik. Dü nya astroloji literatürü­ nü de izlemeye çal ışıyorum. Astroloji ilmi hekimlik gibi son­ suzdur. Deneyimler ve araştı rmalarla her gün yeni bir olgu saptanabilir. Son yı llarda, hiç de üzerinde durulmayan ast­ rolojinin varoluş boyutu üzerinde bir şeyler söylenmesi gö­ revi de bana düştü. Bu kitabı öncelikle deneyim ve sapta­ maları m ı n sağlam bilgisinden, sonra da yaşanmakta olan dejenerasyon ve cehaletten cesaret alarak yazmaya kalkı­ şıyorum. Astrolojinin tanrı sal boyutunu yazmak, böylesine 19

içinde üstün tesirlerin , tanrısal güçlerin görev yaptığı bir sis­ teme işaret etmek bizim için ciddi bir görev, bir mecburiyet­ tir. Bakalım ne kadar başarabileceğiz?

ASTROLOJi NEDEN ÖNEMLi?

Değerli okurlar, hayatımızdan daha önemli ne olabilir ki? O yüzden astroloji çok önemli. Böyle bir mucize varken eli­ mizde neden yararlanmayal ım? Hem insanın tüm yaradılışı­ nı, özgün karakteristiklerini, yeteneklerini hem de kendisine sunulan olanakları ve onları n zamanların ı gösteren bir muci­ zevi belge-harita nerede görülmüş? Biraz önce anlattığım şekilde astroloji gerçeği benim ha­ yatımı bana tekrar kazandırd ı . Neden herkes bundan yarar­ lanmasın? Hele de, gençler .. "Nasıl başarı l ı ve mutlu olurum? Hangi iş bana uygun? Ne eğitimi alsam?" gibi kendimize ait sorular biraz daha üst boyuttan algı landığı nda ise; "bu yaşa­ mımın köşe taşları nı hangi olaylar, hangi konular tutuyor" "en önemli derslerim neler olacak? Bana ne kazandırır? Nasıl aşılır? Nasıl geliştirilir," gibi bu hayatımızın, yeryüzünü tekrar ziyaret edişimizin ası l ve tanrısal nedenlerine ışık tutar. 21

Değerli okurlar yeryüzünde sağlıkl ı , huzurlu ve başarı l ı bir yaşam sürdürebilmek herkesin esas yaşam amacıdır. Dünya gezegeninde, bu bedenle yaşarken böyle düşünülür ve en te­ mel gereksinimlerimizi besler. Ama işin bir de ruhsal yönü, tanrısal boyutu vardır. Bu açıdan ele alındığında ise hakikat boyutunun realitesi değişmez gerçekliği çıkar karşımıza. O da yeryüzünün bir okul olduğu ve biz ruhsal varl ıklar olan in­ sanları n mutluluktan çok daha fazla bilgi için burada bulundu­ ğumuzdur. Evrimleşmek zorunluluğu bir yasadır. ister dünyevi huzur, başarı ve sağlığımız ister ruhsal ev­ rimimiz (tekamül) söz konusu olsun, astroloji çok sağlam bil­ gileriyle bu mücadeleli yeryüzü deneyimlerimizde bize büyük yarar sağlayabilir. Ama bir şartla, onun yüksek düzeyli-tanrı­ sal bilgini görerek, anlayarak ve uygulayarak. Çünkü salt mutluluk ve başarı bizi doyuramaz. Ruhumuzun beslenişi da­ ha da önemlidir. O zaman da işin içine karmik dersler (telafi etmek meselesi) sebep-sonuç yasaları ve kader konusu gire­ cektir. Yani , astroloji ilmi, insanın gerçek huzurunun ve başa­ rısının tek yolu olan yüksek titreşimli düşünce, amaç, idrak ve bilgileri bizlere aşı layarak Tanrı anlayışımızı ve insan sevgi­ sini geliştirerek katkıları vermelidir. Olaylar karşısı nda duygu­ ları ile değil vicdan ı ve bilgisiyle hareket ederek olaya hakim olabilmemize yardımcı olmalıdır. Aksi halde fal olmaktan öte­ ye gidemez. Peki, geleceği kaderci, pasif bir anlayışla bilebil­ menin ne yararı olur bize? Bu kitabı n yazı lmasının maksadı ; böylesi tanrısal-muaz­ zam bir sistemin görünmeyen boyutuna biraz işaret ederek makro bir yaşam perspektifi sağlamak, Yaradan' ı bir kez da22

ha astroloji boyotunda görebilmek ve bu ilmin günlük burç fal­ ları palavraları ndan kurtulması için bir ses olmaktır. Çünkü in­ san yaradı lışı itibariyle zaten astrolojik (kozmik) bir robottur. Mesele.bunu aşma meselesidir. Bu bizim asıl varoluş ve şu anda Dünya'da bulunuş sebebimizdir. Hayatımızın Dünya parkurundaki bu seferki yolculuğunda aracımızı n direksiyonunu acaba nas ı l elimize alıp da güzel ve yararlı bir yolculuk yapabiliriz? U marız, bu kitap bu soruya birkaç boyuttan bakarak yeni bazı ışıklar tutacaktır. Astroloji "olağandışıdı r." Yıldızlar hem bedenimizi ve kişiliğimizi, hem de yaşamımızı biçimlendirmektedir.

23

1.

İNSAN

KOZMİK {ASTROLOJİK) ROBOT

Doğduğumuz andan itibaren kendimizi tan ı m ak içindir tüm yaşadı kları m ı z . 26

NASI L BiR VARLIK?

Değerli okurlar, bu çalışmamıza insanı n varlık olarak tek­ rardan bir değerlendirmesini yaparak başlamak istiyoruz. Bi­ ze göre, böylesine bir yaklaşım çok gereklidir. Öncelikle, in­ sanoğlunun kendisi hakkındaki bilgi eksiliği yeniden bir insan tanımı yapı lmasını gerekli kılıyor, sonra da, bu çalışmamızın tüm teorilerinde insan varlığının özgün yapısı n ı n bir esas oluşturması zorunlu kılmaktadır. Yeni bir insan tanımını. Bilimin bugünkü sahip olduğu realite herkesçe bilinen materyalist (maddeci) felsefe üzeride yaşamını sürdürmekte­ dir. Kısaca materyalist felsefe, maddenin düşünceyi ürettiği­ ne inanır. Örneğin, beyin olduğu için insan düşünebilmekte­ dir. İnsan düşündüğü için Tanrı vardır. Yani Tanrı'yı yaratan insandır. Materyalizm gördüğü, işittiği, dokunabildiği, ölçüp, test edebildiği şeylere inanmaktadı r. Eğer bunlara olanakları yetmiyorsa reddedebilir. Çünkü varlığı ndan söz edilebilmesi için maddesel nedenler arar o realite için. Ama ne yazık ki, henüz aletlerimiz her oluşumu saptayam ıyor. 27

Her galaksi , Güneş sistemleri ve kürelerden oluşmuş alem ler içerir. Zaman, mekan ve boyut galaksi içinde­ ki bu dağılıma göre (göreceli) olarak gerçekleşir. 28

Sosyal kökenli düşünür ve bilim adamları için insan sos­ yal bir varl ıktır. Yani, toplumun ürünüdür, çevre koşulları n ı n sonucudur. Tıpkı bir bitki gibi. Hangi toprakta, hangi iklimde yetişiyorsa ona göre biçimlenir, gelişir bir kalite elde eder. Tıp kökenli bilim adamları ve antropologlar ise, insan ı n kuyruk­ suz primat olan bir maymun türünden -homosapiens-ten tü­ rediğini düşünür. "Konuşan Hayvan", "Gülen Hayvan" benze­ ri hayvan nitelemelerinden öteye gidememiştir bu nedenlerle insan tan ımları. DNA'lardaki "mucizeler" ise henüz sırrı n ı ko­ rumaktadır, gen haritaları çıkartılmaya başlansa da. Oysa onlar da, sizler de, tüm düşünebilen insanlık, varlık­ ları nın bunların çok ötesinde, olağan üstü özellikleri olan , müthiş bir cevhere sahip oldukları n ı n çok iyi farkındalar. He­ pimiz varlığımızın bu akı llara durgunluk verecek derecede yetenekli, mükemmel ve sistematik yapısını merak edip dur­ maktayız aslı nda. Hem bedensel olarak (DNA'dan, hücre ve organlara kadar), hem de ruhsal maddesel yasaların üzerin­ de ve 5 duyu yeteneğinin dışı nda çok yetenekli bir ruh varlı­ ğı olarak olağan dışı olduğumuzun her insan belirli dereceler­ de farkındadır. Ancak insanlık bunları açı kça dile getirebile­ cek cesareti bile kendinde bulamamaktadır. Çünkü, hakim olan realitelerden, güç odakları ndan çekinir. Bu odaklar ya bi­ lim adına, ya da din veya Tanrı adına ambargolar koyabilir, aforoz edebilirler, bazen insanları . En azı ndan "bilimselliğe" ters düşmemek, batıl inançlı görünmemek için ruhsall ığı, me­ tafiziği veya astrolojiyi bile reddeder görünürler. Bilime inancımız, güvenimiz ve gereksinimimiz sonsuz­ dur. Ama gerçek bilime. Gerçek bilim her şeyi sorgulayarak 29

ancak yaşayabilir. Göremediğini reddederek değil. Maalesef akı lları yatsa da, hatta birçok metafizik realiteleri ve astroloji gerçeğini bilseler de mesleki kaygı lar, sosyal statüler gereği inkarı tercih edenlere de rastlanabiliyor her kesimden. Yazı m ı z biraz eleştirel başlad ı . Ancak hemen belirtelim ki böyle bir gereksinim olmasayd ı , biz böyle bir kitap yaz­ maya kalkışmazdık. Eleştirel oluşu temel özelliğidir bu kita­ b ı n . Başta da astrolojiyi bilinen burç mu habbetleriyle, yıllar­ d ı r söylenenleri ıs ıtıp, ısıtıp pazarlayan lar, ve de en çok gerçekleşme olası lığı %1 O'u geçmeyen günlük burç falla­ rıyla eğlencelik haline getirenlere. Bunları n kime ne yararı ol muş bugüne kadar ki, halen sürdürülür? Yazanları n ı say­ mazsak. Fakat gerçekten de bu ilme katkı ları olan çok de­ ğerli insanlarımız da vardır. Materyalist bilimin insan tan ımıyla ilgili bazı saptamaları çok doğrudur. Örneğin evrim teorisi bir sı nıra kadar doğrudur. insanı n sosyal bir varl ık oluşu bir anlamda doğrudur. Ama ek­ sikleri ve yanlışları çok daha büyüktür. En başta maddenin oluşumunu tersine çevirmişlerdir. Şöyle ki ; yaratıcı bir bilginin ifadesi olan enerjidir o maddeyi oluşturan. Kadir-i Mutlak Ya­ ratan' ın evrenlere yaydığı yaratıcı zekanın enerjisidir var olan her zerrede rastlanan oluşumlar ve onlardaki titreşim halin­ deki canlılık. Bir bilgi, bir tasarım, birleştirici, oluşturucu bir enerji olmadan bir takım fonksiyonları olan, düzenli çalışan, yeniden kendisini üreten bir organ - organizma olamaz. Aksi halde kaos - düzensizlik, karmaşa olurdu.

Değerli okurlar insan müthiş bir cevherdir. Bu da tanrısal bir öze sahip oluşundandır. Biyolojik evrimin olması insanı n 30

en alt basamaklardan, hayvan türlerinden gelmesini gerektir­ mez. Ruhu yok sayan bilim, ruhun evriminden yoksun bir ev­ rim teorisi içi boş bir balon olur havada uçar gider. İ nsan ı n sosyal b i r varl ık oluşu demek kendine özgü, bireysel tüm özellikleriyle, yetenekleriyle ve ruhsal düzeyi ile bulunduğu çevreden aldıklarını değerlendirmesiyle alakal ıdır. Bu özü yok sayıp sosyal çevrenin etkilerini varlığın yapısı nda imiş gi­ bi sunmak çok yanlıştı r. Biz bu kitabımızda insan tanımına biraz boyut ve perspek­ tif katmak istiyoruz. Bizim tanımımız bir sentezdir. Mevcut bil­ gilerin birleştirilmesidir. Belki bu yönüyle yeni de denilebilir. Bizce insan farklı yapıları olan bir bileşke varlıktır. Ve varl ığımı­ zın en önemli özelliği kozmik - astrolojik boyutudur. Konuları­ mız ilerledikçe her şey çok daha netleşerek insan - hayat - ka­ der gibi varoluş sorunsalına da metafizik bir ışık tutacaktır. İnsanın kendisini iyi tanı ması meselesi birinci derecede sorumluluğudur da. San ıyoruz ki yeryüzüne gelişimizin amaçları bu noktada sağlayacağımız başarı oranında ger­ çekleşmiş olacaktır. Kendimize ve insana bakışımız, madde­ ye, hayata bakışımız ve Tanrıyı algılayışımızın sonuçlarıdır, bütünsel etkileridir yaşamımızın şekillenmesini, mutlulukları­ mızı, başarıları m ızı da oluşturan. Bu anlamıyla da, umarız ki, bu çalışmamızın küçücük de olsa katkıları olur yaşamlarımı­ zın güzelleşmesinde. Bizce tüm Dünya'da ve çok yoğun bir şekilde ülkemizde de yaşanan huzursuzlukların, gerginlikle­ rin, doyumsuzlukları n, saldırganlıkları n kökeninde henüz da­ ha gelişmiş bir yaşam felsefesini, insanlık realitesini bu nesil Ademoğlunun yakalayamayışı tek nedendir. Öyle olmasaydı , 31

en zengin, en olanak sahipleri en azgın, en doyumsuzları ol­ mazdı yaşanan insanlık dejenerasyonunun. Nedir İnsan? Neden bu gezegendeyiz? Hayatımızın bir amacı var mı? Ayn ı burcun insanları nasıl oluyor da benzer karakterler taşıyor? Yaşam planlı mı yoksa tesadüfi mi? Ka­ der nedir? Geleceğimi değiştiremez miyim? Önce ben ne­ yim? Varlığımın asıl anlamı ne?

32

i NSANiN Bi LEŞKE YAPISI

Öncelikle insanı üç farklı yapının bir bileşkesi olarak ele alıyoruz. İnsan tek yönlü, homojen, kendi içinde bütünlüğü olan bir varlı k değildir. Değişik, iç içe geçmiş kendi için­ de özgün ve farklı yap//ann bir bütünü-bileşkesidir.

Bu

farklı yapılar birbirlerini karşılıkl ı olarak etkilemektedir. Bu farklı yapı ları önce, farklı titreşim leri, özellikleri, fonksiyonları ve hayatiyetleri olan enerji alanları olarak algı lamam ız gere­ kir. Bu nedenle, i nsan çok karmaşık (kompleks) bir yapıdır. Duygu-his-düşünce-eylem süreçleri bu karşılıklı etkileşimle oluşur. Bu oldukça çetrefil bir durumdur. Bu nedenle insanla­ rı, duygu ve düşüncelerindeki değişimi ve ne zaman nasıl bir tepki üreteceklerini görebilmek, bilebilmek zordur. Spiritüel literatürde beden ve ruh ayrım ı zaten yapılmıştır. Hatta, astral beden, duygusal beden ve zihinsel (mantal) be­ den tan ı mlamaları da yapılmıştır. Biz bunları kabul etmekle birlikte bir başka yapıyı da katıyoruz insan varl ığı na. Bu da burç ve gezegen enerjilerinin oluşturduğu ve insanın hem be­ densel, hem de ruhsal varlığıyla iletişim ve etkileşim halinde bulunan boyutudur. Buna astrolojik kimlik diyeceğiz. 33

İnsanın Üçlü Enerji Yapısı

34 Enerji (Yüksek frekansı ı Ruhsal

Astral - Yıldızsı - Beden :.Orta düzeyde ara enerji) .,./"

tanrı/z)

/'/ //

Beden Enerjisi (Düşük frekanstı maddesel enerji)

RUHSAL ENERJİ 34

+

ASTRAL EN ERJİ

+

BEDENSEL ENERJİ

bulunan boyutudur. Buna astrolojik kimlik diyeceğiz. Bu anlamda, astrolojik kimlik dediğimiz boyutumuz astral beden ve bedeni etkileyen bir enerji ağı olarak düşünülebilir. "Astral" yıldızsa! - yıldızsı anlamı ndadı r. "Astra" yıldız de­ mektir eski Yunanca'da. Olasıd ı r ki, astral beden gezegen enerjileriyle oluşmuştur ve yıldızı! beden denilmesi bundan­ dır. Ancak, biz astrolojik tesirleri dikkate alırken bu enerjilerin yalnız astral bedene bir "yıldızı!" etki verdiğini düşünmeyip bedeni de kapsayan ve hatta yaşam planını oluşturan bir gö­ rünmez-yı ldızı! bir alan da yarattığını düşünüyoruz. Aslında bir maddi varlıktan önce onun suptil varlığı yaratılır. Gezegen­ ler için de insan bedeni için de söz konusudur. Yani kaba, dü­ şük frekanslı bir maddi varlıktan önce, onun yüksek frekanslı ve bu nedenle de ruhsal yapılara daha yakın bir yapıda olan süptil - astral cismi (bedeni) yapı lır. Biz bilemiyoruz ancak, madde karşıtı madde denilen anti maddendin bu konuyla ala­ kası var mıdır? Bilim adamlarına düşer araştı rması . . . Gelin isterseniz sözü uzatmadan önce asıl varlığımız olan ruh varlığı ile başlayalım.

A) RUHSAL VARLIGIMIZ Ruh varlığımız hakkında tan ı mlamalara girmeden konuyu insan ın yapısı, astrolojik tesirlerle ilgisi ve kader ile olan bağ­ lantısı bakı mı ndan ele alacağız. Ruh varlığını kısaca, Yaradanın tanrısal bir özden oluş­ turduğu sürekli evrimleşen, şuurlu bir enerjetik varlık olarak 35

ne sahip asıl kısmı ruhudur. Bedenimizden asıl sorumlu olan, bedeni kullanma yetkisine sahip, sonsuza dek yaşayacak olan varlığımızdır. Ruh varlığı, üstün bilgi tanecikleri taşıyan maddeden farklı yapıda elektronlardan oluşur. Ruh varlığımız için sürekli bir evrim yaşamak mukadder­ dir. Yegane hedefi budur. Bilerek ya da bilmeyerek yaptığı­ mız her şey bu amaca hizmet etmektedi r. Yaşadığımız her şey ruha öğretir. Ruh varlığımıztn evrimi ancak madde ile temas

Çünkü ruh varlığımız yaratı ldığı andan sonra (hiçbir deneyimi yokken) ancak başka varlı kla­ rın ve maddeleri n varl ı ğ ı n ı görerek kendi varlığını algı lamış ve o içsel devinim ile şuurluluğu gelişmeye başlamıştır. Ve kurmakla mümkündür.

de bu gelişimin sonsuza dek sürmesi için madde ile temas­ lar kurmas ı , onu tan ı ması ve madde karşısı nda kontrollü hareket etmeyi , onu geliştirmeyi öğrenmesi şarttır. Çok kı­ saca altı çizilen bu hususlar, varl ı ğ ı m ız için esas teşkil et­ mektedir. Bu noktadan hareketle, diğer prensipleri ve astro­ loji tesirleri üst üste ekleyebiliriz. Yaradanı n özellikle çekici (cazibeli) olarak yarattığı mad­ de, ruh varlığı bu tesir karşısı nda çeker ve o madde ile temas halindeki ruh varlığı halleri sonucunda da kendini tanı mayı, yetenek ve zaafların ı algılamayı, vicdan ı n ı n sesini dinlemeyi, daha üst bilgiyle hareket etmeyi öğrenir. (Ruhsal Varlığımız­ daki elektronların titreşimlerindeki frekans artışıdır) Bu ifadeleri biraz daha somutlaştırırsak; madde ile temas kurmak, bir beden ile yeryüzüne enkarne olmak demektir. Madde ise, hem bizim fizik bedenimiz, hem de bu bedene çe36

şitli tesirler yollayarak onu etkileyen her türlü fiziksel (maddi - enerjisel) varl ıklardır (Başka insanların bedeni, doğa, dün­ yamızın fiziksel etkileri, çevremizde var olan her türlü nesne, para, vb. ) Bir anlamda ruhsal ve tanrısal olmayan her tesir ve enerjiyi maddesel kabul edebiliriz. "Ademoğlu" dediğimiz bu nesil, belirli bir zamandan beri Dünya gezegenine enkarne olmakta olan ve bunu "Dünya Okulu" bitene kadar yapmak zorunda olan varlık grubudur. Bizim yeryüzünde bulunuşumuzun asıl nedeni, bu beden (madde) olanakları ile yeryüzü koşulları (realite) altında diğer varlıklarla yaşayacağımız ilişkiler sonucu gerekli öğretiyi al­ maktır. Bu öğretiyi alabilirsek, eğitim bittiğinde (bir daha dün­ yada bedenlenme fırsatı verilmeyeceği dönem başladığında) mezun olabiliriz (daha üst realitelere ulaşmak, üstün meziyet­ li, gelişmiş ruhsal varl ıklar olarak daha ileri yaşam biçimleri­ ne layık olmak, cennetlik olmak, kamil insan -üstün insan­ kozmik insan olmak. vb.). Bu uğurda tek bir yaşam, 60-80 yıllık bir süre yeterli olrı

.._­

yacaktır. O nedenle eksik derslerimizi telafi edebilmek ve dünya realitesini tamamen kavrayacak düzeyi yakalamak üzere, defalarca enkarne olmaktayız. Ruh varlığımız, tüm geçmiş enkarnasyonlarıyla elde ettiği bilgi birikimini bünye­ sinde barındırmaktadır. Bu birikim, ruhta bir ışınım ve frekans oluşturur. Ruhun bu ışınım ve frekansı n ı n kalitesi, ruhsal ev­ rim düzeyini gösterir. İşte insanlar arasındaki asıl farklı l ı k bu noktada yatmaktadı r. Bazen, ne kültür farkı ile, ne de gene­ tik ile açıklayamad ığımız insan kişiliklerindeki düzey farkı uç 37

noktalarda da görülebilir. Örneğin, köyün birinden, hiçbir eği­ tim görmeden, bir büyük ozan Aşık Veysel çıkabilir. Bunun tersine olarak da, yurt dışında iyi eğitim görmüş, birkaç dil bi­ len, gelir düzeyi iyi ancak devleti dolandırdığını gördüğümüz ünlü bir politikacı da çıkabilir. Şimdi diyebilirsiniz ki, kişiliğimiz ruh varlığımızın evri m düzeyi ile özdeş ise hani astrolojik tesirlerin etkisi? Dışsal uyarı mlar bile etkili değil miydi? Bunun cevabı şudur; astro­ lojik kimliğimiz, ruhsal düzeyimize göre bize verilir. Yani bir önceki enkarnasyonumuz sonunda nasıl bir deneysel biriki­ me sahipsek (artı ları ve eksileriyle), bir sonraki (şimdiki) en­ karnasyonumuzun koşulları buna göre belirlenir. Eksik ders­ lerimizi tamamlamak ve hataları mızı telafi etmek üzere tek­ rar Dünya gezegenine bedenlenmeden önce, bu hedeflere ulaşmam ı z için gerekli koşulların hazır olması gerekir. Yani , yeni yaşam planı mızın koşullarına e n iyi yönlendirilebilecek ve ruhsal düzeyimize en yakışır (layık) bir astrolojik kimlik ile bedenleniriz. Astrolojik kimlik ile ruhsal düzeyimizin çeliş­ mesi mümkün değildir. Gelişmiş sayı labilecek, vicdanl ı , şu­ urlu bir davranışlar bütünü taşıyan insanın doğum haritası­ na (horoskop - astrolojik harita) bakarsanız gezegen ve burç tesirlerinin bunu vermekte olduğunu görürsünüz. Böy­ le bir insan ı n ruh varl ığı olarak da aynı gelişmişliği ve olgun­ luğu taşıdığı açıktır. Çünkü biliyoruz ki, tanrısal evrim yasa­ ları tersine işlemez, çelişki taşı maz. Pozitif, iyi huylu, vic­ danlı bir hayat yaşamış bir insan bir sonraki enkarnasyo­ nunda negatif, saldı rgan, bilinçsiz bir (astrolojik) kimlikle be­ denlenemez. Buna ihtiyacı yoktur. 38

Ruhsal varlığımız özünde yüksek derecede bilgiler taştyan elektronlardan yaratılmışttr. Yaradan'tn "insa­ nı kendi suretinden" yaratması bu anlama gelir.

Kendi­

sinde var olan sonsuz bilgi ve kudretin kırıntıların ı tohu mla­ mıştır özümüze. Yoksa, hiçlik boyutunda, zaman, mekan ve boyutlar dışı nda var olan Mutlak'ı n , zaman, mekan ve mad­ desel boyut sınırları içersinde yaratmış olduğu varlıklarla benzeşmesi nasıl mümkündür? Ancak yaratılan canlıları n en güzeli insan suretinde yaratılanıdır, bu da ayrı . . . Ruh varlı ğı tesirler alarak hareket edebilir. B u tesirler bu­ lunduğu boyuta göre değişir ve onun mekanı n ı sağlamış olur. Yani ruh kendi şuur alan ı n ı hangi ortama yönlendirmiş ve karşılıklı bir etkileşim yaratmış ise o boyutta enkarne olmuş demektir. Bu bazen Dünya gezegeninde, bazen spatyom (ahiret) denilen çok daha süptil bir madde aleminde olur. Ruh varlığına, gereksinim duyduğunda ve gerektiğinde yeni bir beden olanağı verilerek yeni bir yaşam ve deneyim için yer­ yüzüne enkarne olmasına izin verilir. Ruh varlığı yeni bir bedenli yaşam için Dünya ortamına döndüğünde (aslı nda bir enerji bağlantısı - temasıdır, beden içine girmez) şuur kapanır. Geçmiş yaşamının (ve yaşamla­ rının) izleri, hatıraları kapanır. Ruh varlığında kayıtl ı olan (akaşa kayıt) tüm deneyimlerinin -ki aynı zamanda o varlığın duygu, düşünce, idrak ve davranışlarının ruhsal potansiyeli ve düzeyini oluştururlar- izleri bedenli yaşamda hatırlanma­ yarak yeni yaşama tam bir adaptasyon sağlan ı r. Ruhsal şu­ urun (üst şuur)

%1 O

kadarın ı n farkı ndayız ancak. 39

Üstün bir enerjetik yapıda, çok ince ve yüksek titreşimli ruhsal varlık (elektronlarındaki bilgiden dolayıdır bu durum), çok daha kaba ve düşük titreşimli beden ile bir ara ortam oluşturacak (yarı yüksek frekanslı) olan astral beder

....

ı..,.,q_

dan temas kuramaz. Bu prensip evrenseldir. Her üst boyuuu (frekans anlamı anlaşı lmalıdır boyut denilince) yapı kendisin­ den çok daha düşük boyutlu yapılarla (varlıklarla) ancak ken­ disine az da olsa yakı n sayılabilecek bir ara ortam (yarı yük­ sek boyutlu varlıklar) aracılığı ile temas kurar. Bu temas ke­ sintisizdir, süreklidir.Tüm evrenlerde ve varl ıklar arasında. Ruh varlığımız bulunduğu maddesel ortama en uygun bir maddesel aracı (beden) kullanarak öğrenecektir. Bedene ay­ rıca yaşam enerjisi sağlar ve onu ayakta tutar. Beden, 5 du­ yu aracılığıyla Dünya'yı , diğer maddesel varlıkları ve insanla­ rı ruha tanıtır. Evrimi (tekamülü) bu etkileşimlerle olur. Bu et­ kileşimin fiziğine biraz girecek olursak dış dünyadan aldığı enerjilerin niteliğine göre, (bilgisine göre) kendi özündeki elektronların ı n frekans artışı demektir. Yani kodlanmış tanrı­ sal bilginin ve dolayısı ile de bir kudretin açığa çıkması veya artış göstermesi demektir. Belki çok basit bulabilirsiniz bu ta­ n ı mlamayı ve "biz bunun için mi yaşıyoruz yani?" diyebilirsi­ niz, ancak gerçekten de işin özünde - fiziğinde bu yatıyor. Ancak bu basit bir şey değildir. insanın bu gelişiminin kendi­ sine neler sağlayabileceğini bile tam idrak etmiş değiliz. Bu­ na kısaca "insan üstü" veya "cennetlik" insan diyebilirsiniz, bir aşamalık periyot için. Ötesi ise sonsuz sürer, bilemeyece­ ğimiz ve idrak edemyeceğimiz yükselişlere doğru. 40

VAALIKSAL ÖZ

R UHSAL VAR LIK

41

B) BEDENiMiZ (KOZMiK BiR ÜRETiM) Varlığımızın her an, en yakı ndan ve en sı kıca bağlantı­ da olduğu , farkında olduğu kısm ı . Her sabah aynada görü­ nüşünü gözden geçirdiğimiz, üzerine özenerek giysiler ge­ çirdiğimiz, yolda karşı cins üzerinde bakışlarımızı kimi za­ man dikkat, kimi zaman hayranlık ya da kusur bularak gez­ dirdiğimiz varl ı k-madde. Asl ında bu canlı varlı k, emrimize, h izmetimize sunulmuş bir araç. Ama ne kadar da kutsallaş­ tırmışız onu ! Onunla özdeşleşmişiz. Her şey onun için san­ ki. Konuşmalar, bakışmalar, nefretler, aşklar, dokunmalar, cinsel h azlar, hep onunla. Film yıld ızları , mankenler, model­ ler, şarkıcı lar, beden imkanlarıyla tan ı nmışlar ve yüksek ge­ lirler elde etmişler. Hele ülkemizde, yetenek, bilgi ve kültür yönleri hiç de önemsenmeden yüceltilmişler. Tabii ki işin sı­ kıntılı yönleri de var. Fiziksel kusurlar, sakatlıklar, zihinsel özürler ve bunları n yarattığı psikolojik çöküntüler, hastalık­ lar, ağrı lar, sızı lar, doğum sancıları . . . İlk anda beden ile aram ı zdaki ilişki bizi yeryüzünde ya­ şamamı zdan dolayı biraz önce saydığımız noktalardan ilgi­ lendirmektedir. Bu ilgi, çoğu zaman tü m benliğimizi kuşat­ m ı ştır. Bu s ı k ı , samimi ilişkinin büyük bir kısmı astrolojik kimliğimizin niteliği ile iç içe geçmiştir. Asl ı nda varoluş dü­ zeyinden bakı ldığı nda beden, ruh varl ı ğ ı m ı z ı n dünya pla­ netindeki deneyimlerini yapabilmesi için hazı rlanmış bir maddi i mkand ı r. Bedenimiz, dünya koşullarına en uygun şekilde, Yaradan tarafı ndan tasarlanmış canlı bir makine­ dir. İnsan bedeni Kuran- ı Kerim'de ifade edildiği üzere, topraktan yaratı l mı ştır. Yani Dünya koşulları n ı n en müsait 42

BOGA

l5

-

İKİZLER

D BAŞAK

TERAZİ



,,;/

YAY

AKREP

1!11/!t'-

l'iN KOVA

........,..---



BALIK

43

olduğu zamanda ve dünya maddesiyle yaratılmıştır. Asıl mükemmel prototipine benzeyen, ancak onun gibi m ükem­ mel olmayan "Ademoğlu" zaman zaman diğer gezegen varl ı kları n ı n genetik m üdahaleleriyle geliştirilmiştir. "ade­ moğlu"nun g ittiği tekamül yolu, hem bedensel , hem de ruh­ sal düzey bakı m ı ndan "Mükemmel İ nsan" olan (kamil insan - kozmik insan) prototipine ulaşmaktır. Embriyo halinden itibaren gezegen ve burç tesirleriyle oluşan astrolojik kimliğimiz, bu bedeni terk edene kadar kuv­ vetli bir şekilde bedenin hayatiyeti, duyuları ve beyni üzerin­ de etkili olmaktadır. Ruh varlığımızın ihtiyaçlarına göre bir beden verilmiştir. Bedenimizin yaşayacağı deneyimlere göre tüm fiziksel özellikleri, zekası , yetenekleri, sağlığı ve fiziksel güzelliği tesbit edilmiştir. İnsanlık düzeyi yükseldikçe kendisi­ ne daha gelişmiş bir beden verili r. Ruh varlığımız bu beden­ le yeryüzü deneyimlerini yaşarken aynı anda bedeninin de evrimine yol açar. Tüm düşüncelerimizi, ruh halimizi, genler yoluyla evlatları mıza aktarırız. Tüm bu fonksiyonları pozitif ve üst düzey bir bilinçle yaptıkça, nefsimiz ve bedenimiz üzerin­ de hakim iyetimiz artt ı kça ve bedenimizi iyi korudukça (Bes­ lenme, uyku, temizlik, meditasyon gibi yollarla) bedenimizin evrimini olumlu bir şekilde geliştirmiş oluruz. Bu gelişmeler sonucunda da yüksek tesirleri daha iyi alabilen, yüksek ruh­ sal planlarla daha kuvvetli temaslar kurabilen ve psişik bece­ rileri gelişmiş nesillere dönüşürüz. Mükemmel çal ışan bu mikro alem, beyin aracılığı ile bi­ zim yetkimize sunulmuştur. Fakat bizler bu olağanüstü yete­ nekli aracın bedenimizin pek de kıymetini bilememekteyiz. Bilmeden de, bilerek de onu dejenere etmekteyiz. 44

Bedenin ası l sorumlusu ve kullanıcısı ruhum uzdur. Ancak bu noktadaki bilinçsizliğimiz de çoktur. Ruhun bedenle olan irtibatı biterse beden bütünsel hayatiyetini kaybeder. Bir süre hücresel ve organsal kendi canlılık enerjisiyle yaşar ve ölür. Her bir organ ayrı bir enerji taşır. Bu enerjidir o organ ı n ken­ di içsel faaliyetini sağlayan. Mikro düzeyde ne varsa makro düzeyde de o vardır. Organın bütünsel enerjisi, hücre düze­ yindeki canlılık enerjilerini, bir sistem halinde, organize bir fa­ aliyete hazırlar. Ruhun çok daha yüksek düzeyli bir bilgiyi ta­ şıyan enerjisi ise yaşamsal bir enerjiyle tüm organları besler ve yönetir. Beyine bağlı duyu organları içinde bulunduğu or­ tamın tüm tesirlerini titreşim frekansları halinde alır ve beyine aktarı r. Ruhumuz da bunarlı değerlendirir. Asıl hissiyat ruhta yaşanır. Ruhumuz çok yüksek değerdeki öz ((bilgisel) yapı­ sıyla üst şuuru, beyin ise alt (maddesel) şuuru oluşturur. Maddeyi yöneten ruhtur -üst şuurdur- tanrısal enerjidir. Beden aracılığı ile bize yansıyan çok farklı enerjiler, tesir­ ler vardır. Bunların bir kısmı maddesel, bir kısmı kozmik (ast­ rolojiyi de katalım), bir kısmı ise ruhsal-tanrısaldır. Bedenin yeryüzündeki tüm iki yönlü - iletme ve uygulama faaliyetleri ruhsal ve astral enerji ağlarıyla iç içe ve onlara uy­ mak şeklinde sürmektedir-. Fizik beden-astral beden-ruhsal varlık arasındaki alış verişin frekans uyumları ve akıcılığı var­ lığımızın doğru, güçlü, şuurlu, vicdanlı ve sağl ıklı davranabil­ mesini getirecektir. Aksi halde kozmik yasaları n dışına çık­ mış ve uyumsuzluklar, huzursuzluklar yaşıyor olacağız. Bedenimizin genetik yapısı kalıtımsal öğeleri de taşı­ maktad ır. Ana-baba ve ataları m ı zdan genetik benzerlikler 45

almaktayız. Ayrıca, ana-babamızın deneyleri , psişik halleri de genler yoluyla bize yansı maktadı r. Bedenlenme süreci­ nin ve doğum an ı n ı n astrolojik tesirlerden etkileniş biçimi (örneğin güneş-baba, ay-anne karakterini gösterir) anne ve babam ızdan hem genetik olarak nas ı l etkileneceğimizi, hem de onları n kişiliklerini ve sosyal konumları n ı gösterir. Bu, yaşam plan ı m ızın icaplarına uygun bir astrolojik zaman­ da bedenlenmemize izin verilmesi demektir. İnsanın gen haritası n ı n tan ı m ı n ı n yapıldığı şu günlerde, bilimsel olarak da bu hususlar doğrulanmaktadı r. Yapılan ilk açıklamalar, canl ı ların DNA yapı ları nda çok büyük oranda aynılığın ha­ kim olduğu, farkl ı l ı ğ ı nsa çok az olduğu şeklindedir. Buradan şunu anlıyoruz; demek ki biz her şeyi kendili­ ğinden, bağımsız olarak ve özgürce beyni mizde kararlaştı­ rıp uygulamıyoruz. Yani bedenimizin (bizim) böyle bir ba­ ğ ı msızlığı yok. Bedeni uyaran tesirler var, bedeni besleyen hayat veren enerjiler var, duygu ve düşüncelerimize etki eden tesirler var. Neredeyse, kendilerini beyniyle özdeşleş­ tiren , varl ıkları n ı beyne indirgeyen materyalist-mantıkçı ları hatı rlayalım. Düşüncelerini kendileri oluşturuyor, istedikleri­ ni yaptıkları n ı sanıyorlar. Sorsanız onlara; "peki bu ağlayan kim beynin mi? Kişiliğin beyninden mi oluşuyor sadece, yoksa o bilgi deposundaki bilgileri kullanan çok daha yete­ nekli bir varl ığın mı var? Fikirlerini sen mi değiştiriyorsun yoksa bilemediğin tesirlerle mi oluyor? Neden böyle özgün bir kişiliktir her birey? Hangi etmenler i nsanı özgün-benzer­ siz bireyler yapmaktadı r? Cevaplarda astrolojik tesirler ası l faktörleri oluşturmaktadırlar. 46

Bu makina n ı n (idari merkezi) fonksiyonları n ı beyin yö­ netmektedir. Beynimizi adeta bir "bio-computer" olarak ka­ bul edebiliriz. Tıpkı her bilgisayar gibi onu da harekete ge­ çiren (elektriğin yaptığı gibi) kullanan ve programlayan (Ruh Varl ı ğ ı m ı z ı n ve astrolojik tesirlerin yaptığı gibi) enerji­ ler ile çalışmaktadır.

..,,..,""""��- dlllu.ınım _..,..""'"- ---

=yOz dlnllrn

>--�- lalUlma

u-t:=--�� • 11ın1

""""1a

Alt Şwr Merkezi Beyin ve Duyular Gezegen ve burç enerjilerinin hem beden hem de buna bağlı olarak duyular, yetenekler ve varl ı ğ ı n psikolojik olu­ şumu üzerinde çok önemli etkileri söz konusudur. Bu hu­ suslar da astrolojik kimlik ve daha sonra da astroloji kıs­ m ı nda incelenecek. 47

Görülüyor ki her şey iç içe ve göreceli. Yani, dışımızda­ ki maddesel varlı klar ve onları n bize yansıttıklar ı ; bedenimiz ve onun bunları tespit etme kapasitesi (görme, işitme, dik­ kat, hafıza, koku alma vb. yeteneklerimizin gücü bile çok önemli) ve bunlardan etkilenişi (aynı obje kimine çok çekici , kimisine de çok itici gelebiliyor, hatta bazıları gidip dokunu­ yor, ya da zarar verebiliyor, tacizde bulunabiliyor) - Ruhsal varlığımızın öğrenme, algı lama, vicdan ve şuurluluk şeklin­ de bu tesirler karşısı nda seyredeceği evrimleşme çabası oluşmaktadır sonuçta. Astrolojide bedenimizi Güneş yıldızı temsil etmektedir. Astrolojide güneş sağlığı, fizik bedeni, yaşama enerjisinin gücünü ve ömrü gösterir. Sık sık gazeteler Güneş ışınları n ı n hayatiyet v e sağlık için ne kadar önemli olduğunu, hatta mut­ luluk hormonu serotonin'in beyindeki salgısını arttırdığını bi­ le yazmaktadır. Güneş enerjisi anne karnı ndaki bebeğin tüm hücrelerine işleyerek yaşam enerjisi verir ve ayrıca tüm be­ deni ve başta da kalp ve beyin oluşumunu sağlar. Yaşamı­ mızın sonuna dek bu üretimine büyük emek verdiği varlığı da enerjisiyle besler. Güneş bizim evrenimizin jeneratörü­ dür. Astrolojide kalp ve beyni (onları n durumu, hastalıkları da o kişinin doğum haritası nda görülür) temsil eder. Bir do­ ğum haritasında Güneş incelenerek o kişinin yaşam enerji­ sini ve sağl ığını ve dolayısıyla ömrü hakkında önemli ip uç­ larını görebilirsiniz. Yaşam enerjisini Güneş verir. Astrolojide de böyledir ve babamızı gösterir. Yaşam enerjisi baba tara­ fından (sperm yoluyla) anneye aktarılır ve yeni bir yaşam böyle başlar. Ayrıca babadan gelen genetik kalıtımla birlikte 48

sosyal ve psikolojik kal ıtı mda evlada geçmiş olur. O çocu­ ğun doğum haritası babas ı n ı n bu özelliklerini gösterir. Bu inanı lması güç bir şeydir. Baban ı n karakteriyle birlikte sosyal ve ekonomik konumu da çocuğunun doğum haritası nda gö­ rülür (Güneşin incelenmeşiyle). Bu, ancak tanrısal bir sis­ temde olabilen bir olağandışı lıktır. Ay'ın insan psikolojisi üzerinde çok etkili oluşunun nede­ ni sıvı sistemlerinin üzerindeki büyük etkisidir. Anne karnı nda beden oluşurken Ay enerjisi tüm sıvı sistemlerini, kan ı , salgı bezlerini, sinir sistemi ve ona bağlı organları ve mideyi etkile­ mektedir. Başta Güneş'in muazzam etkisi ve Ay olmak üzere tüm gezegenler bedenin oluşumunda enerjileri ile katalizör­ lük yapmaktadı rlar. Her organı özellikle temsil eden geze­ genler ve burçlar vardır. Bu temsil etme işi bilim dışı bir ya­ kıştırma değildir. Bedenin oluşumundan itibaren özellikle o organ üzerindeki enerjilerinden dolayı var olan etkiye dayan­ maktadı r. Örneğin soğuk Satürn enerjisi bebeğin kemik yapı­ sını adeta çimentolaştırıp, sertleştiren bir enerjidir ve bu ne­ denle de kemik, cilt ve saç rahatsızlıkları nın nedenidir. Aynı şekilde tüm Güneş Sistemi gezegenleri ana rahminde insa­ nın oluşumuna gen - hücre - doku - organ ve tüm bedenin ta­ mamlanması bakı mından enerjileriyle katılırlar, fonksiyoner­ dirler, bu biyo kimyasal prosesin katalizörleridirler. Gezegenlerin beden üzerideki etkilerini hem şekil hem de liste halinde görelim isterseniz.

Gezegenler ve Beden Güneş: Yaşamsal enerjiyi tüm hücrelere aşılar, kalp ve beyin oluşumuna etki eder. Kalp ve damar hastalıkları , beyin ve ona bağlı sinirsel hastalıklar, kramplar, felçler. Ay: Vücut sıvı larını etkiler. Mide, kan hastalı kları (şeker, tansiyon vb) , kadınlarda doğurganlık kapasitesiyle ilgili so­ runları bazı felç nedenlerini, psikolojik hastalıkları kapsar. Ameliyat zamanları için dikkate alı nmal ıdır. Merkür: Sinir sistemi ve sinirlerin oluşmasını etkiler. Dil, omuz bölgesi kemikleri ve ciğerleri temsil eder. Sinirsel has­ talıkların göstergesidir. Venüs: Salgı bezleri ve cinsel fonksiyonları etkiler. Böb­ rekleri, cinsel hastalıkları, boğaz hastalıkları nı kapsar. Mars: Yüksek enerji aşı layan (Güneşi andı rır) bir etki ile cinsel fonksiyonları ve kasları etkiler. Cinsel sorunlar, ateş­ li hastalıklar, yanma ve kazaları yönetir, metalle oluşan ke­ sikleri etkiler. Jüpiter: Karaciğer ve beslenme işlevini etkiler. Karaciğer hastalıkları (şeker vb.), şişmanlık ve yaratacağı hastalıkları ve safra kesesi rahatsızlıklarını yönetir. Satürn : Kemikler, deri ve saç oluşumları n ı sağlar. Ke­ mik ve ilik hastalıkları , üşütmeler, cüzam ve melankolik has­ tal ı kları kapsar. Uranüs: Lenf sisteminin oluşumunda rol alır. Bazı kan hastalı kları n ı , baldı rları , kaza, elektrik çarpmaları ve ameli­ yatları yönetir. Neptü n : Ayakları kapsar. Tan ı mlanması zor hastalıkla­ rı , zehirlenme, boğulma, bazı bulaşıcı hastalıkları ve psiko­ lojik sorunları içerir. Pluto: Cinsel organlar, idrar torbası , apandist gibi or­ ganları n oluşumunu sağlar. Bu organlarla ilgili hastalıklar ve kanseri yönetir. 50

E K 1 . ÖZEL BiR B E DENLi HZ. ISA Bu değerli peygamberin doğumu, yani babası z doğuşu çok tartışılmıştır. Konumuzla alakas ı n ı n kuvvetli oluşundan biz de değinmek istiyoruz. İsa peygamberin babasız doğuşunun arkası nda yatan neden aslı nda tüm mucizelerindeki gücün de kaynağıdır. Çünkü Hz. İsa farklı bir bedene sahipti ve bu bedeni açık bir şuurla kullanmakta idi. Ne demek bunlar? Bedeni farklıyd ı , çok güçlü bir enerji taşıyordu. Çünkü, kendi ruhsal enerjisini kullanarak anası Meryem'in yumurta hücresinin döllenmesini sağlamıştı . Yani, bedeninin, üstün bir ruhsal enerjiyle dölle­ nen, tüm genleri ve DNA'ları üstün bir tesire alıştırılmış bir beden olmasını sağlamıştı . Şimdi kalkıp da, "insanı Allah ya­ ratmıyor mu yani" diyenler olursa kafası karışıp, şunu hatırla­ talı m ; bedeni oluşturan ana ve babalarımızdı ya, (bunu Hz. İsa enerjetik bir müdahale ile yapıyor). Sonra da cenine bir ruh bağlanıyor - enkarne oluyordu ya- (Allah'ın ilk yaratısı çok ayrı bir şey) işte aynı süreç İsa Peygamberde farklı . Ade­ ta klonlama benzeri bir şey. Aslı nda hücrelerimizde oluşan kimyasal reaksiyonlar da bir enerji üreterek çeşitli faaliyetler oluşturur. İsa peygamber bunu dışsal bir enerjetik müdahale ile yapıyor. Çok üst boyutlardan gelen bu yüce varlık bu bilgi ve bu yetkinin liyakatine sahip. Onun için bu zor bir şey değil. Peki niye böyle yapıyor? Baştan beri anlattığımız üzere ruh­ sal enerji ve bedensel enerjinin uyumu-dengesi meselesi, ya­ ni frekans meselesi. Sanı rız ki İsa Peygamber yüksek fre­ kanslı varlığına uygun nitelikte bir bedenin hazı rlanmasına 51

Yüksek titreşi m frekansl ı bir ruh - beden bileşimi, Hz. İsa 52

gerek duydu. Annesinin karn ında iken konuştuğu, körlerin gözlerini açtığı, ölüleri dirilttiği söylenen İsa peygamberin bu gücünün arkası nda işte böylesi bir yüksek frekanslı bir beden ve çok yüksek frekansl ı bir ruh vard ı r. Ayrıca bedenlenirken şuuru hiç kapanmamıştır. O, bedenli iken bile üst şuurla - be­ densizmişçesine ait olduğu, geldiği boyutun bilgisiyle yaşa­ m ıştır. "Ben, Babamın yan ı ndan geldim" deyişiyle ait olduğu ruhsal-tanrısal organizasyonu kasteder. İsa peygamber her­ hangi bir aracı yoluyla Tanrı katından bilgi almayıp (vahiy ve tebliğ sistemini kastediyoruz) direkt olarak açık şuuruyla ken­ di boyutunun ve varlığının tanrısal bilgilerini aktarmıştı r. İsa Peygamberin "ben Dünya'yı yendim" deyişinde tüm bu ger­ çekler yatmaktadır. Bizce de bu haliyle astrolojik kimliğine de hakimdi. Yani "astrolojik robotluğu" yoktu. Her türlü dış tesire olduğu gibi burç ve gezegen tesirlerine karşı da kendi bilgisi ve şuuruyla hareket edebiliyordu. Bu örnek, "insan" ve onun "astrolojik kimliği" üzerine, robotik yapısı üzerine tüm anlatmak istedikleri mize çok iyi bir örnekti r. Nereden mi biliyoruz? Sadı klar Planı - Ruhsal Tebliğler" Ruh ve Madde Yayınları .

53

11

10

9

12

1 � DANT

d'

rOKSELEN BURÇ 2

4

5

ASTROLOJİK KİMLİK 54

(Burç ve Gezegen Tesirlerinden oluşan Şifreler)

C) ASTROLOJIK KIM LIGIMIZ (insanın Robotik Yönü) Şimdi de biz insan varl ıklarını çok ciddi şekilde etkilemek­ te olan bir başka yönümüzü ele alalım. Varlığımızı n bu boyu­ tuna Astrolojik Kimlik tan ı m ı n ı yakıştırdık. Aslı nda bu tan ı m­ da tam olarak bizim astrolojik - kozmik yönümüzü - boyutu­ muzu ifade etmekten uzaktır. Bu yönümüz ne ruh varlığımız, ne de beden varlığımız gibi belirli, tek bir şekil içermemekte­ dir. O nedenle de "varlık" diyemedik. "Kimlik" yakıştı rması , astrolojik (burç ve gezegen enerjileri) tesirlerin tüm duygula­ rımızın, yeteneklerimizin, düşüncelerimizin hem büyük ölçü­ de kalitesinin ve özelliklerinin belirleyicisi hem de harekete geçiricisi oluşundandır. Adeta bir kimlik oluşmasındaki büyük etkiler sözkonusudur. Astrolojik kimlik ruh-beden ikili varl ığı­ mıza eklenen üçüncü bir tesirler bütünüdür. Ruh varlığı n ı n bedenle olan ilişkisine, b u üçüncü tesirler bütünü olan enerji alanı n ı da katmak zorunda olduğumuzu vurgulayarak belirt­ mek istiyoruz. Çünkü bu boyut, insan-yı ldızlar-burçlar-kader zincirindeki tüm iyi anlaşı lamayan veya bilinemeyen halkala­ rın görünmesini ve zincirin tamamlanmasını sağlayacaktır. Astrolojik

tesirler bizim özgün kişiliğimizin

en

Özgün kişilik derken genetik katı lım yoluyla ya da çevresel faktörler yoluyla şekillenmemiş kişisel özelliklerimizi kastediyoruz, bize özgü yönlerimizi. Astrolojik tesi rlerle beden hammaddemizi, egomuzun orijinal karakteristiklerini, yetenek, merak, his, duygu, sezgi, kavrayış, düşünme, hareket yeteneği gibi hemen hemen bütün özelliklerimizin kökenini etkilemekte, biçimlendirmek­ tedir. Bu işlem ana rahminde başlar. Embriyo halinden do­ ğum anına kadar sürer. önemli paytnı taşımaktadır.

55

İşte bakı n, bize ait özgün ne yönümüz, ne özelliğimiz var­ sa tüm bunları n oluşumu da Astrolojik Kimliğimizdedir. Aklımızın farklı yönlere eğilimi, merakı, zekamızın gücü, özgün karakterimiz, farklı yeteneklerimiz vb. tüm özgünlüğü­ müzü oluşturmakta. Halk arası nda yaygı n olarak artan, birbirlerini astrolojik göstergeleriyle tan ı ma eğilimi çok doğru ve haklı bir arayıştır. "Yükselenin" neydi, burcunun Koç olduğunu biliyorum ama? "Ne . . . Ay'ı Akrepte mi? çok tehlikeli. O zaman . . . " "yeni bir ço­ cukla tan ıştı m çok havalı, Aslan burcu, yükseleni Terazi, Marsı da Koç'ta, harika . . . " Tabii ki iş bu kadar basit değil. Doğum haritası nda yapı­ lan analizler acaba bize o şahıs hakkı nda (Astrolojik Kimlik) neler anlatacak. O "çok havalı çocuk" dengeli mi, ahlakı na­ sıl, tembel mi? Ya da o, "çok tehlikeli" Ay'ı Akrep'te olan şa­ hıs gerçekten tehlikeli mi? Belki de çok anlayışl ı ve sevgi dolu bir insandı r. Evet, Astrolojik kimlik - Ruh Varlığı ve Beden arası ndaki tüm duygusal ve fikirsel etkiler bütünüyüz. Davran ışlarımız, huyumuz - suyumuz ve tüm karakteristiklerimiz bu bileşke yapıdan ol uşur. Burada tıpkı bir robot veya bilgisayar progra­ mı gibi programlanış söz konusudur. Genlerimize kadar tesir ederek hem beden hem de tüm duygusal ve psikolojik şifre­ lerimiz kodlan ı r bu kozmik tesirlerle. Biz insanın önce bu tesirlere benzediğini onlarla mayası­ nın karı ldığını söylemekteyiz. Bu nedenle de soyaçekim, çev­ re, eğitim, ekonomik ve kültürel faktörler gibi etkileri insan varlığı üzerindeki dışsal etmenler olarak görüyoruz. Bunlar ne özümüzü-doğamızı oluşturur ne de onlara ilave bir şey ka­ tabilir. Ancak, çeşitli olanaklar yaratarak ve çeşitli haller ve psikolojiler yaşatarak bu özü geliştirebilir. Üstelik tüm bu etki­ ler astrolojinin kapsamı ndadı r. Doğum haritası bir insan ın ya56

şam planı da olduğundan, orada tüm bu faktörlerin o şahı s için nasıl tasarlandığını v e zamansal gelişimini d e izlemek mümkündür. Anne yada babamıza mı benzeyeceğimizden, hangisinden nası l bir sağlıksal sorun alacağı mıza, hangi ko­ şullarda yetişip, yurt dışı ndaki burs şansı mıza kadar tüm de­ taylar ve bilgilendirmeler mevcuttur. Tabii bu noktada hatırlayalı m ki, o alandaki kişisel etkile­ şimler ve fı rsatlar olarak ele alınmalıdır. Gelişmeler de bu iki­ li dinamik etkileşimle olacaktır. Mesela 9. evde Ay gezegeni iyi açı lar altı nda doğan bir şahıs, hep yabancı ülkelere gitmek isteyecek ve buna psikolojik olarak hazır olacaktır. Zaman ona bu fırsatı verdiğinde de hazırlıklarını iyi yapıp gidecek ve o ülkeye adapte olabilecektir. Bu onun orada yerleşmesi ve mutlu olması olanağı demektir. Tersine Ay'ı 9. evde fakat sert etkiler alan bir şahıs için durum çok farkl ı olacak. Ya hiç git­ mek istemeyecek, ya hep duyguları değişip vazgeçecek ya da gidince adapte olamayacaktır. Annemiz, babamız, atalarımız ne karakterde olurlarsa ol­ sunlar biz önce kendimize (burcumuza - astrolojik kimliğimi­ ze benzeriz) Biz önce burcumuzla kendimizi algı larız (ego Güneş). Bu tesir temel iç güdümüzdür. Sonra Ay burcumuz­ la hissiyatımızı yaşarız. Psikolojik karakterimiz ve iç dünya­ mız oluşur. Sonra Yükselen Burcumuza benzer, giyimimizi yürüyüşümüzü seçeriz. Bunları n ana-baba (veya soya çe­ kim) ile hiç alakası yoktur. Merkür'ümüzün burcu ve açısına göre düşünür, Marsımızın durumuna göre girişimlerimizi ve aşk yaşamımızı yaşarız. Anne veya babamızın bu konularda­ ki (karakteri) farkl ı oluşu, benzeyişinden çok çok fazladır. Ast­ rolojik Kimliğimiz'deki onlarca diğer faktörü de koyunca işin içine, işte karşınızda yeryüzünde yaşayan eşsiz, özgün bir ki­ şilik. Doğum anına göre çıkartı lan horoskop (doğum haritası) da bu özgün kişiliğin fotoğrafı - röntgenidir. Öyle bir şemadır =

57

ki doğum haritamız hem bizi hem yaşam plan ımızı tüm ayrın­ tı larıyla tanı mlar. Yeter ki o haritanın şifreleri iyi çözülsün. Unutulmamalıdır ki, astrolojik kimlik sadece burcumuz­ dan, yani Güneş'in bulunduğu burç ve etkileniş şekline göre olmamıştı r. Güneş Sistemi Gezegenleri ve Ayın burçlara da­ ğılımı ve kendi aralarındaki etkileşimlerinin bir bütünüdür. Bu nedenle astrolojik kimlik çok kompleks bir yapıdı r. Burada önemli bir saptama yapmak gerekiyor; Geleceği­ miz kişiliğimizde yatmaktadtr. Astrolojik kimliğimizi oluş­ turan gezegen tesirlerinin bazıları kolaylaştı rıcı , bazıları zor­ layıcıdır. Bu tesir hangi gezegenler arası nda oluşup, ne şe­ kilde oluyorsa, doğum haritasının hangi evine (hayat alanı ) düşüyorsa o alandaki koşulları n d a hazı rlayıcısı olacak olan tesirlerin niteliğini de vermektedir. Yani o alandaki koşulları tıpkı kişiliğimizi etkilediği şekilde, olumlu, kolay, zor, şanslı, hızlı, yavaş, değişken vb.) oluşturacaktır. Bu noktadan hare­ ketle, kader konusunda çok önemli açı lımlara ileriki bölümler­ de ulaşacağız. Ruhsal düzeyimiz ve onun ihtiyacına göre ha­ zı rlanan ve bu enkarnasyonumuzun planı ile ilgili tüm detay­ ların gerçekleşmesi için Güneş Sistemi ve Zodyak büyük bir görev yapmaktadır. Zodyak Kuşağı bağl ı bul unduğu Rabsal planların emir ve yetkisi ile bu fonksiyonları sürdürmektedir. Art ı k, metafizik denilen olayları n da ruhsallıkların da açıklamaları olduğunu çok daha iyi anlamak zamanı gelmiş­ tir. Yani metafizik deyip, soyut, gerçek ötesi sandığımız ger­ çeklikler asl ı nda fiziksel (maddesel-enerjisel) oluşumları n bir önceki aşaması - boyutudur. Metafizik, fiziğin oluşum sürecidir. Zorluk, bu aşaman ı n henüz teknik olarak ve mev­ cut imkanlarla saptama, izlenme, ölçülme olanaklarına şim­ dilik kavuşmuş olmayışımızdadı r. Geleceğin bilimi bunları mutlaka yapacaktır.

58

EK 2. EVRiM TEORiSi ve MADDE iLE RUHUN EVRiMi Darwin'in meşhur evrim teorisi çok tartışılmıştır. Kısaca, Darwin bu teorisinde türlerin, doğal ayıklanma yoluyla (natu­ ra! selection) uyumsuz olanların ı yok ederek ve doğal şartla­ ra uyumlu olanların ı da o şartlara uygun hale getirerek evrim­ leştiğini öne sürer. İlginç olan şudur ki, bu işlerin ancak, üs­ tün bir bilgi ve kudret ile, bir zeka ile gerçekleşebilirliğini an­ layamayacak kadar tuhaf ve buna rağmen, doğanı n her hüc­ resinde, tüm canlılarda var olan şu­ urlu, amaçlı etkinlikleri, yaşamı gö­ rebilecek kadar, ispatlayacak kadar akıllıcadır. Maddeci bir yaklaşım, in­ sanların hatta büyük bilim adamları­ nın, mucitlerin, dahilerin bile akılları­ nı sınırlı bir mantığa hapsedebiliyor, bu örnekteki gibi. Darwin veya bu teoriyi benimseyen maddeci bilim adamları , bu, bir zekaya ve bilgiye bağlı olan amaçlı evrimleşme reali­ telerini kendiliğinden oluyor" mantı­ ğına dayandı rıyorlar. Bu "kendiliğin­ den" oluşa ise "doğal" diyorlar. As­ lında hiç de rastgele olmayan, şuurlu ve amaçlı ve son derece ölçülü, hesaplı ve üstün bir bil­ giye dayanan olaylar bunlar, hiç

Yeni bulgular ilk insanın elleri üzerinde hiç yürümediğini söylüyor. 59

Bu iş doğal değil doğa üstüdür. Yaratıcı bir kudret ve zekanın çok açık kanıtlarıdır. Aslı nda doğayı zeka­ landı rıyorlar, doğanı n her şeyi yarattığını ve uyum özelliğini söylüyorlar ki bu da Yaratıcı Zekanı n yaratılan/ar üzerin­ deki göstergesidir. Zaten Yaradanı bulmuşlar, farkı nda de­ ğiller. de doğal değil.

Darwinciler, insanın kuyruksuz primattan (maymun) türe­ diği san ısını bilimsel bir insan tan ı m ı olarak 20. yüzyıla sun­ maya kadar götürdüler. Ancak, son gelişmeler türlerin, belirli s ı n ı rlarda biçimsel değişim ve evrimleşme yaşayabildiklerini kanıtladı. Ve maymun genlerinin insan genine dönüşemeye­ ceği anlaşıld ı . Her tür ancak kendi DNA'larının çok kısıtlı im­ kanları dahilinde bazı başka türlerle çoğalabilir, melez ırk olu­ şabilir. İ nsan çok ayrı bir varl ıktır, bedenen de ruhen de. Özel olarak yaratılmıştır. Kutsal kitaplar insan varl ığının üstünlü­ ğünü çok sık vurgular. Bizim asıl bu noktada söylemek istediğimiz bir şey var, o da, ruh ve maddenin ayrı, ayrı evrimleştiğidir. Darwinci­ ler ve maddeciler insan ın ruhsal varl ığını yok saydıklarından iyice çuvallamaktalar. Tüm evrim tezleri bedensel canl ılık üzerinedir. Ve burada da görmedikleri şey evrimin ana pren­ sibidir: Maddeyi ruh evrimleştirir. Yani i nsan bedeni olsun, hayvan bitki olsun kendi enerjisinin ve titreşim frekansı nın (elektronları nda yüklenmiş bilginin düzeyine bağlı olarak) çok daha üzerinde olan (bilgisinden dolayı) bir ruhsal enerjiye ta­ bidir. Bu enerji ile gelen bilgiye, emp ozisyona itaat ederek - cevap vererek evrimleşir, değişime uğrar.

60

Hatı rlarsanız, "moralini yüksek tutarak kanseri yendi" "iyileş­ mez denilen hasta kendi direnci ve i nancı ile iyileşti" şeklinde gazetelerde okuduğunuz olaylarda o i nsanla aynı şeyi yapı­ yorlar. Yani düşünceleriyle yolladıkları iyileşme veya kanser­ li hücreleri yok etme mesajlarını (enerjetik bir işlem aslı nda) alan hücreler buna cevap veriyor, itaat ediyor ve dönüşüyor (ölüyor veya sağlıklı hücreler çoğalmaya başlıyor). O hücre­ ler bir iletişimden başka bir şey yaşamıyor ki. Şifacılık ve al­ ternatif tıpta da benzer durumlar söz konusudur. Yalnız bir fark vardır, hayvan ve bitkiler toplu bir ruhsal kaynak tarafından idare edilir ve evrimleşirler. Bireylilik, bi­ reysel evrim yoktur. Zaten şuurluluk ve farkındalıkları insan boyutu yaşamın çok altı ndadır. Bu canlı larda sürü veya top­ luluk ruhu var demektir. Bireysel olarak onları n 1 2 oktav üze­ rinde bir titreşim frekansına sahip olan biz insan denilen ruh­ sal varlı klar ise akı l, vicdan, idrak ve farkındalıklarım ı zla kendi bireysel evrim lerimizi yaşarız. Ruh varlığımızın evrimi de maddesel ortamlarda deneyim ler yoluyla olmaktadır. Be­ denimizin, Dünya gezegeni yoğunluk ve titreşim frekansları­ n ı n ve üzerindeki tüm ağı r, düşük frekanslı ve cazibeli (çeki­ ci-baştan çıkarıcı ) enerjilerin yaratacağı tesirler karşısında ruh varlığımız çeşitli haller yaşayarak evrim leşir. Bunu ya­ parken de önce kendi bedenini, sonra da aktaracağı kuşak­ ların bedenini yani insan neslini de göreceli olarak evrimleş­ tirmiş olur. Maddenin kendi evrimleşme yönünün çok dışın­ da bir yönde daha üst yaşam boyutları na (Tanrı Katı - Cen61

net) doğrudur ruhun evrim i . İnsan maymundan türememiştir. Maddenin evrimi de bir­ takım prensiplere ve amaca bağlı olmasaydı , her varlık için sınırsız bir evrim gözlemlenirdi. örneğin - biraz şaka ile söy­ lersek - maydanoz ıspanağa, istavrit palamuta, palamut da yunus balığına dönüşebilirdi. (biraz da gülelim, çok sıkıcı ol­ mayalı m . . . )

Her tür evrim skalası s ı n ı rlar ı içinde kendi evrimini yaşar. Birbirlerine dönüşmezler.

62

il

-

ASTROLOJi

1 6. yüzyıla ait bir Balık Burcu minyatürü. Arap Astrolojisi Osmanlı Dö­ neminde zirveye çıkmıştı . Saray­ da astrolog­ lara çalışma olanağı tanınıyordu. 1 1 1 . Murat döneminde bir rasat­ hane yapıl­ mıştı . 64

BiNLERCE YI LLIK BiR BiRiKiM Onbinlerce yıllık geçmişimiz maalesef ki, ancak son 5.000 yıllık verilere bağlamak zorunluluğu ile bu kadar kısalmış gö­ rünmektedir. Çünkü, özellikle, Atlantis ve Mu gibi tahminen 20-50 bin yıl öncesinin çok ileri uygarl ıkların ı n dağılmasından sonra onbinlerce yıllık bir süreç belirsizliğini ve belgesizliğini korumaktadı r. Bu nedenlerle son 5.000 yıl insanlığın kayda değer bir uygarlık olarak anıldığı periyot olmaktadır. İnsanlığımızın yazıyı icadıyla yeniden ilerlemeye başla­ dığı bir süreç astrolojiyi de beraberinde bugünlere taşıyabil­ miştir. Astroloji fenomenini yok saymaya kalkanlar çok iyi bi­ lirler ki, hiçbir ilim gerçekliği, tutarl ılığı ve uygulama olanağı olmasaydı (zaten ilim de olamaz) 5.000 yıl ayakta kalamaz­ d ı . Tıpkı matematik gibi, astroloji de bir doğal bilim olarak bil­ gisi eskimeden, değer yitirmeden , tersine güçlenerek ve ye­ ni, Güneş Sistemi gezegenlerinin keşfi, psikoloji, sosyoloji, biyoloji ve tıp gibi ilimlerin de ilerlemesinden yararlanarak gelişme kaydetmektedir. Değerli okurlar, acaba insanlar gökyüzü ve yıldızlardan çok etkilenip de mi inançlarına ve günlük yaşamlarına onları soktular yoksa bazı somut bilgiler ve deneyimlerle mi oldu bunlar. Biz ikincisinin doğruluğuna oldukça eminiz. Gelin, geçmiş çağlann insan/arma zavallı, hayalperest salak­

Zaten ortaya çı­ kacak birçok yeni bulgu ve yaşanacaklar bunu sağlayacaktır. Biz, bu konuya bir örnek olarak, Afrika'nın "ilkel" Dogan kabilar muamelesi yapmaktan vazgeçelim.

65

lesinin inanı lması güç astronomi bilgilerine işaret eden bir ör­ neği bu bölüme ek olarak veriyoruz Gelelim konumuza, . . İnsanlık 5.000 yıld ı r astroloji gerçeğini biliyor. Güneş sis­ temi gezegenleri ile Güneş ve Ay'ın Zodyak Takı m yıldızları izdüşümünde (tesir alanı nda) yapmakta olduğu dolan ı m ı n doğumla başlayıp, ölümle biten insan yaşamı n ı , birçok top­ lumsal ve doğal olayı, kişilik ve karakterleri etkilediğini binler­ ce yıldır çok iyi biliyor Ademoğlu. İyi bilmeseydi terk ederdi, kaybolur, biterdi bu uğraş. Aksine, çok önemsenilmiş hatta bir çok gözlem evleri de yapmışlar. Örneğin Zigguratlar yıl­ dızlara ve Tanrı qiyarı na bir köprü sayılarak inşa edilmişti. Bir çok bilgin yıldızları ve gezegenlere metafizik bir anlam yükleyip zekalandırmışlard ı . Örneğin Aristo ve Eflatun, Asur ve Babil'de en ileri anlayışla yükselen astroloji neredeyse tüm Dünya'nın birbirinden habersiz en uzak iklimlerinde bile benzer bir anlayışla yaşamlarında ve kültürlerinde yer al­ maktaydı . Hint, Çin, Arap, Göktürk, Maya, Kuzey Amerika Yerlileri, Aztek gibi. Orta Çağa kadar, Galileo ve Kepler gibi bilginlerin de uğraşları olduğu bir yükseliş yaşamıştı . Se­ zar' ı n , Büyük İskender'in danışmanları vardı. Orta Çağ'da ruhban sınıfın dinsel baskıları ve astrolojiyi din dışı ilan et­ mesiyle astroloji duraksadı. Büyük ilim adamı , kahin ve ast­ rolog Nostradamus eserlerini ve öngörümlerini şifrelerle yaz­ mak hatta birçoğunu da yakmak zorunda kalmıştı. Dinsel otoritenin özgür düşünceye, insan haklarına ve bilime pran­ galar vurduğu, insanları n Tanrı ve Kilise adı na aforoz edildi­ ği, yakılıp, işkenceler gördüğü karanlık çağlar bitip, keşif ve icatların başladığı, Rönesans ve reformlarla yeni bir aydın66

lanma hareketinin başlamasıyla bilim ve özgürlük yeniden yaygınlaştı. Burjuva devrimleri ile milli devletler kuruldu. Kili­ senin Tanrı adı na prangaya mahkum ettiği bilim artık özgü r­ dü. Fakat bu kez de bilim yeni gelişen bilimsel-sosyalizm ve­ ya Marksist-materyalist felsefenin de kabul görmesiyle bu kez "Tanrı'ya" karşı çıkıyordu. Adına diyalektik materyalizm denen maddeci bilim anlayışı "modernlik" demekti ve bilim ateist-maddeci olmalıyd ı . Tabi ki bundan astroloji de nasibi­ ni ald ı . Bilimdışı-batıl ilan edildi. Ama o, halen yaşıyor, halk bu realitenin çok iyi farkında ve ileri, uygar ülkelerde bile son 50 yılda iyice kurumsallaşm ıştır. Değerli okurlar eski kadi m uygarlı klarda astroloji-astrono­ mi ve din alanları nı birbirinden ayı rmak pek de olası değildi r. Ama, bizce astrolojiyi temel olarak almak ve öne koymak yanlış olmaz. Çünkü insan varlığı -kozmozdaki tanrısal dü­ zen- kader üçlemi sanı rız ki din olgusunun da esasını oluş­ turmuştur. Astronomi de astrolojinin yöntem bilimidir zaten. Klasik astroloji veya ezoterik astroloji öğretisine bakar­ sanız yaradılışla ilgili çok önemli saptamaları bulabilirsiniz. Düşünürlerin, astrolog bilginlerin teorileri çok önemli bazı tanrısal gerçekleri görebilmiştir burç ve gezegen olguların­ da. Bizce zaten insanlığa öğretilmişti onbinlerce yıl öncesi galaktik öğretmenlerce. O dönemlere ait yüksek matematik, astroloji, astronomi ve metafizik bilgilerin izleri vardır. Ama zaman ile dejenere olmuştur. Tıpkı inisiyasyon için ve Dün­ ya'ya bir enerji odağı olması maksadıyla Sirius m isyonunca inşa edilen Mısır piramitlerinin çok sonraları firavun mezar­ larına, öğretilerinin de gerçek dışı inanı şlara dönüşmesi gibi. 67

Klasik veya ezoterik astroloji için de böyledi r. Yaradı l ı ş ve Dünya realitesini somut, gerçekçi ve tutarlı bir sistematikle anlatmaktan uzak sanki, sadece o çağları n mitolojileri, efsa­ neleri ve inançlarıymış ve bugünkü varoluş ve hayatın işler­ liğinin kozmik nedensellikleri değilmişçesine ele alınmakta­ d ı r çoğu çal ışmalarda günümüzde. En ciddileri bile bazı önemli bilgin-astrolog veya düşünürlerin felsefi soyut teorile­ ri düzeyinde kalmaktadır. Bizce sistem ayn ı , burçlar ayn ı , gezegenler, Güneş ve Ay ayn ı - Yani o efsane, m itoloji veya felsefi teori den-ilen bilgiler tanrısal sistem astroloji fenomeninin bazı hususları­ na temas edebilmiş gerçekliklerin veya yaşan ı lan realitele­ rin ifadeleri . Biz gücümüz yeterse, bu kopukluğu giderme­ ye ve astrolojinin metafizik bağ ı n ı n , o sanılanın aksine mi­ toloji, efsane, hikaye ve eski inanç olman ı n çok ötesinde ve üzerinde bir realite olduğunu bir sistematik içinde göster­ meye çalı şacağ ız.

EK 3-AFRIKALI DOGON KABiLESiNiN ŞAŞIRTICI ASTRONOMi BiLGiLERi SO'li yıllarda bat ı l ı bi­ l i m adam ları Afrika ' n ı n Mali Cumhuriyetinde ya­ şayan Dogon kabiles i n i sıkı b i r araştı rma altına al­ m ıştı . Dogon kültürü çe­ şitli ü l kelerden gelen araştı rmacılar tarafı ndan sıkı incelemelere alındı. Son derece zor ve ilkel yaşam koşu lları altı nda var olma savaşı veren bu ülke halkına D ü n ya ' n ı n gelişmiş ülkelerinden birde bire yard ımlar d a başlamıştı o yıllarda. Bunun sebebi herkesi şaşı rtacak derecede yüks(:;. bir astronomi bilgisine sahip olmasıydı Dogon h alkın ı n . Dogon halkı Güneş, Ay, Venüs ve Sirius takvimleri kullan­ maktaydı . En şaşırtıcı olanı Sirius takvimi idi. Çünkü Dogon­ lar, batı uygarlığının 1 844'te bir şüphe üzerine araştırıp sap­ tadığı ve ancak 1 862 yılında en gelişmiş teleskoplar ile göre­ bildiği ve de 1 970 yılı nda ilk kez fotoğrafını çektiği, Sirius B adlı beyaz cüce denilen ve gözle görülemeyen yıldızı ve Siri­ us A yıldızın ı 1 2.yüzyıldan beri bilmekte, adına çeşitli tören­ ler düzenlemekteydiler. Dogonlar Sirius B'ye Po Tolo demek­ tedir. Po, en küçük şey, Tolo ise yıldız demektir. Dogon inan69

cında Po, Dünyadaki en ağı r maddelerden daha ağır anlamı taşımaktadır. Ve yapı lan bilimsel hesaplamalar, içe çökmüş bir yıldız demek olan beyaz cüce, Sirius B maddesiyle yapı­ lacak bir çay kaşığının 2 ton kadar olacağını göstermektedir. Yani Dogonlar yüksek bir bilgi ile Sirius B'ye Po Tola ismini takmışlar. Ayrıca Po Tolo'nun Sigi Topa yani Sirius A etra­ fı nda 50 yılda döndüğünü biliyorlar. Son hesaplarda bu süre 50'ye çok yakı n olarak 50,04 olarak saptanm ıştır. Bu da müt­ hiştir. Ayrıca Dünyanın yuvarlak olduğunu, Güneş etrafı nda döndüğünü Jüpiter'in en büyük 4 uydusunu, Satürn'ün halka­ ları nı bilmekteler yüzyıllardır. Bir başka ilginç nokta daha var. işte bu nokta bizim üze­ rinde durduğumuz konuya ışık tutmakta. Dogonlar tüm bu öğretileri Sirius A ve Sirius B yakı nındaki çok küçük bir ge­ zegen olan Emme Ya dedikleri gezegenden gelenn Nom­ mo'lardan öğrendiklerini belirtiyorlar. Balıksı bir görüntü taşı­ yan bu insanlar için törenler düzenlemekteler, onları tanrı kabul etmekteler. Gerçekten göksel üstatları n insanlığın hem bedensel ev­ rimine (genetik müdahalelerle) hem de kültürel ve ruhsal ev­ rimine geçmişte bizzat katıldıklarına dair çok açık kanıtlardan birisi de budur. Biz bu bilgiyi atlas dergisinin Aralık 2000 sa­ yısından aktardık. Sirius misyonu ve gizemi ile ilgili ciddi ça­ lışmalar kitaplar halinde de mevcuttur. Özellikle Mısır kültürü­ nün kökenidir. Akyıldız dediğimiz Sirius yıldızı Büyük Köpek takı m yıldızına aittir. Eski M ısır kültüründe sıkça görüle uzun kulaklı köpek başı Sirius'a işaret eder. Tabii ki boşuna değil­ dir yüzlerce köpek ve köpek başı figürü. Bir gerçeğin, yaşa­ nanları n sonucu olarak yapılmıştır Mısırlı larca.

70

Bizans Dönemine Ait Burçlar Tasviri ve Takvim 71

ASTROLOJi iLMi Astra: Yıldız, Logos: Bilim anlamları na gelir Yunanca'da. Astroloji Yıldız Bilimi demek oluyor. Gezegenlerin burçlar içerisindeki hareketlerini izleyerek, yeryüzündeki varlıklar ve Dünya gezegeni üzerinde nasıl et­ kiler yarattığı nı inceleyen bir ilimdir. Geçmişi 5.000 yıl önce­ sine uzanır. Dünyanın birçok farklı kültürlerinde, başta Mezo­ potamya kültürlerinden Asur, Babil, Sümer ve M ısır gibi ve farklı bölge kültürleri olan, Maya, Aztek ve Hint gibi kültürler­ de gezegenlerin izlendiği ve insanlar üzerindeki etkilerinin araştırıldığı görülmektedir. Hatta Mezopotamya kültürlerinde zamanına göre oldukça ileri bir astroloji bilgisine rastlanmak­ tadır. Astroloji, deneysel olarak ilerleyen bir ilimdir. Yeni Gü­ neş Sistemi gezegenlerinin keşifleri (Uranüs 1 78 1 , Neptün 1 846, Pluto Gezegeni ise 1 930 tarihinde keşfedilmiştir) ve in­ sanlar üzerinde yapılan gözlem ve deneyimlerle ilerlemiş ve bugünkü modern astroloji oluşmuştur. Klasik astrolojik bilgile­ rin üzerine yeni bilgiler eklenerek geliştirilmiştir. Günümüzde başta ABD ve İngiltere gibi ülkeler olmak üzere, astroloji ilmi fakülte düzeyinde öğrenime kavuşmuştur. Umarız ülkemizde de artan ilgi neticesinde astroloji ciddi bir ilim niteliğine kavu­ şur. Bunun, iyi işaretleri vardır. Farklı karakteristik (enerjisel, titreşimsel) yapı ları olan gezegenler farklı etkilere sahip oldukları ndan, fonksiyonları 72

(görevleri) de farklıdır. Güneş Sistemi Gezegenlerinin rabsal h iyerarşide Yaradan'ı n emir ve yetkileriyle Dünya ve dünya . varl ıkları üzerinde görev yapan bir merci olduğunu tekrar ha­ tı rlatal ım. Bu farklı karakteristiklerdeki gezegenler, her bir farklı enerji alanı olan burçlar içerisinden geçerken farkl ı er.erjiler yayı nlarlar etkileri değişir, ancak fonksiyonları ayn ı­ dır. Gezegen lerin bulundukları burca, kendi aralarındaki et­ kileşime göre (açılar) anne karnı ndaki varlı k bazı etkiler alır. Doğum anı nda ise bu etkiler hem bedensel yapı ve psikolo­ jik karakterlerimiz (kişilik özellikleri) hem de yaşam planımız bakım ı ndan son şekli verir ve belirleyici olur. Yani fizik sağ­ lığımız, fizik görünüşümüzü, tüm özelliklerimizi, hayatı mızın hangi alanı na nasıl bakacağımızı ve buralarda bize sunula­ cak olan imkan ları , doğum an ı belirler. Bir doğum haritası doğum anına göre hesaplanır. Ayrıca doğduğumuz yerin yeryüzü koordinatları da çok önemlidir (enlem, boylam, saat farkları) . Doğduğumuz yer, bu gezegen ve burç tesirlerinin bizim yaşamsal etkinliklerimizi nasıl etkileyeceğini belirler. Gezegenlerin bir doğum haritasında burçlara dağ ı l ı m ı kişili­ ğimizin hangi yönlerinin nasıl bir orijinallik, bir renk, bir ası l taşıyacağı n ı (dolayısıyla dünyevi beklentiler ve eğilimlerin psikolojik aslı n ı ifade ediyor) göstermektedir. Gezegenlerin evlere dağılımı da bu asli yönlerimizin han­ gi alanlarda somutlaştırıldığını gösterir. Gezegenlerin arala­ rındaki açılar ise (sert, yapıcı, zor, kolay, cesur, çekingen, 73

hızlı, yavaş) bu asli yönlerimizi, somut yaşam alanları na yan­ sıtma ve uygulama yönümüzü gösterir. Bu aynı zamanda karşı laşacağımız koşulları n n iteliği de demektir. Güneş Sistemi gezegenleri farklı enerjilerdir. Bu enerjile­ ri sanki farklı huyu suyu olan, karakteri olan ve de farklı fonk­ siyonları olan, görevleri olan varlıklar olarak algılamakta ya­ rar var (zaten mitoloji de bunu anlatır). Burçlar da farklı karakteristiklerde enerji alanları olduğun­ dan, gezegenler Zodyak kuşağı içindeki turları sırasında için­ de bulunduğu burca göre farklı tesirler yayınlar. Gezegenin fi­ ziksel ve psikolojik tesirleri azalır, artar, şiddetlenir, etkisizle­ şir. ("Yararlı" ya da "zarar verici" tanı m ı bu anlamlara daya­ nır. ) Yani burçlar gezegenlere farklı ortamlar, zeminler sağla­ yarak hem yeni fonksiyonlar ekler (fonksiyonlar çeşitlilik ka­ zanıyor) hem de gücünü, etkisini değiştirir. Anne karnında oluşmakta olan embriyoyu etkileyen bu tesirler, bizim astrolojik kimlik dediğimiz yönümüzü oluşturur. Bu tesirler insan varlığı üzerinde iki bakımdan etki etmekte­ dir. Birincisi bedenin oluşumu (fiziksel etki), ikincisi de kişilik üzerindeki psikolojik etkilerdir. Embriyonun tüm biyolojik ge­ lişimini sağlayarak, hücreden organa dönüşümleri ve bütün bir beden haline gelene kadarki evrelerde gereken ısıları , enerjileri sağlamaktır birinci yönü. Yani, fiziksel bir yasa olan , iş oluşumuna yarayacak enerji gereksinimini sağlamak. Sa­ kın buradan "insanları burçlar ve gezegenler yarattı" sonucu­ na geldiğimizi sanmayı n. Bu enerjiler sadece bir katalizör. 74

Yaradan'ın "Ademoğlu" prototipi için genetik olarak zaten kodlamış olduğu DNA'lar üzerinde bir etkiden ibarettir sade­ ce, yaratmak değildir. Bu suretle anne karnındaki bebek son şekline ulaşıyor. Bu tesirler öylesine etkin ki, fizik görünüşü­ müzü ciddi şekilde belirliyor. Hem anne baba fiziğinden han­ gisine daha çok benzeyeceğimiz hem de kendi özgün fiziği­ miz bu tesirlerle biçimlenir. Burçları n ve gezegenlerin kendi­ lerine özgü fiziksel görüntü verme güçleri vardı r. Anne kar­ n ı ndaki evreler ve özellikle de doğum anı nda aldı ğ ı m ı z burç ve gezegen tesirleri çok etkilidir. Ayrıca sakatl ıklar ve hasta­ l ıklar da (psikolojik ve cinsel dahil) bu etkilerle oluşur. Birço­ ğumuz, birbirimizin fiziksel görünüşlerine bakarak burç tah­ mini yapmaktayız. Astroloji meraklı ları bazen oldukça başa­ rı lıdırlar bu konuda. Ayrıca bedenden dışa doğru yayılan bir enerji ağı oluşmuş olur. Karşı karşı ya geldiğim izde bi rbirimizden hoşlan m a m ı z veya hoşlanmama m ı z ı n nedeni de bu enerjilerimizdir. "Yı ldızların tutması" sözü de buna daya n ı r. İ leride açaca­ ğ ı z bu konuyu. İkinci etki ise, kişisel karakterlerimiz üzerindedir. En baş­ ta yaşamak isteyeceğimiz egonun özellikleri.bilincimiz, bilin­ çaltı mız, hislerimiz, sezgilerimiz, zekamız, meraklarım ız, dür­ tülerimiz, yeteneklerimiz, neşeli-neşesiz, çalışkan, tembel korkak-cesur oluşumuz vb. gibi insan varlığına ait tüm karak­ teristiklerimiz bu astrolojik tesirlerden etkilenir. (Gezegenlere, yıldızlara salt bir taş-toprak-gaz yığını gibi bakmak çok yan75

lıştır.) Hem ruh varlığımız, hem de astrolojik tesirler genleri­ miz üzerinde etkili olurlar. Ruh varl ığı geliştikçe kendi bede­ ninde evladı olarak enkarne olacak varlığa olumlu bilgi kodla­ maları sağlayarak daha gelişmiş bir beden hazırlayabilir. Bu, hem bedenimize özen göstermekle, hem de çok pozitif bir ruh hali ile yaşayarak şakralarımızı açık tutup güçlü bir ener­ ji ve iyi bir aura yaratmakla olur. Genlerimize ayrıca deneyim­ lerimizin verdiği bilgileri ve ruh halimizi de aktarı rız. Çocuk sahibi olmadan önce bu hususları bilinçli olarak görmeliyiz. Burç ve gezegen tesirleriyle anne karn ı ndayken kodlan­ mış - programlanmış olan insan varlığı, bedenine iyice nüfus etmiş bu yapısıyla, gezegenler ve burçlar tarafından yaşam boyu her an kuwetlice uyarı lmaktadı r. Bu tesirler bazen çok kuwetlidir. Karşı koymak imkansızd1r. Uzaktan kumanda ile komut almış bir robot gibi kuwetli dürtülerle (acılarla, istekler­ le, korkularla, bilerek, bilmeden. . . ) gider ve "gerekeni" dene­ yimleriz. Kaza ve ölümler de böyledir.

Ayrıca bizim bedenimi­

zi saran bu enerjiyi tıpkı gezegenlerin bize yaptığı gibi biz de birbirimize aktarı rız. Olayın bir boyutu da budur. Biz de astro­ lojik kimliğimizin karakterine ve bu karakterin negatif-pozitif, aktif-pasif etkileşimine göre birbirimizi uyarırız. Yaşam bir enerjiler alış- verişinden ibarettir.

Burç karakterinin özellikle de o burcun yönetici gezegeni aracılığı ile (gücü, şiddeti ve kalitesine göre) insanlar tarafın­ dan birbirlerine yansıtı ldığını söyleyebiliriz. Deneyimlerimizin öğrettiği insanların öncelikle burcunun yönetici gezegenleri76

nin niteliği ile birbirlerini uyarmakta olduğu şeklindedir. Yani bir örnek verirsek bir Koç burcu insanı , diğer insanları önce Mars gezegeninin fonksiyonlarını (yönetici gezegeni) yansı­ tarak uyarmaktadı r. (Bu konu hakkında gezegenler bölümün­ de daha çok bilgi verilecektir.) Burçların ve gezegenlerin yaymakta olduğu bu büyük kozmik enerjiler hem Dünya'yı hem de üzerindeki tüm canlı­ cansız varlıkları etkilemektedir. Hatta bazı merakl ıları besle­ dikleri ev hayvanları nın burcunu bile dikkate alır. Yeryüzünde var olup da bu tesirlerin dışı nda kalabilmek olanaksızdır. Ay­ rıca, Dünya'n ı n o noktası nda, o zaman anında kurulan, baş­ latılan her canlı-cansız organizma için de bir doğum haritası çıkararak yapısı ve geleceğe yönelik gidişatı hakkı nda öngö­ rüler, danışmanlıklar yapı labilmektedir. Örneğin, evlilikler, şir­ ket kuruluşları vb. Batıda astrolojik danışmanlık bireysel baz­ da yapılanı n dışında birçok sosyal ya da ekonomik amaçlı branşlara ayrılmıştır. Oldukça da yaygındır. Örneğ i n ; mali da­ nışmanlıklar, eleman seçiminde verimlilik - yetenek - ahlak üzerine yapı lan danışmanlıklar psikolojik amaçlı araştırmalar (örneğin suça yatkınlıkları n araştı rılması, çeşitli vaka çalış­ maları, vb.), eş ve meslek seçimine yönelik danışmanlıklar gibi. Ayrıca birçok araştı rma içinde çok yararları oluyor astro­ lojinin. Örneğin Kriminoloji, sağlık, şifacılık, psikoloji vb.

77





" Rahman ve Rahim A llah 'ın adıyla " Geceyi, gündüzü, Güneş 'i ve Ay 'ı sizin emrinize vermiştir. Yıldızlar da

O ' nun emriyle bir hizmete boyun eğmiştir. Bütün bunlarda aklını çalıştıran bir topluluk için ibretler vardır. (Nahl Suresi 1 2) •



Kur'an Çevirisi- Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk Yeni Boyut Yay. 1 997 78

ASTROLOJi TANRISALDIR, NEDEN? (Ancak Mükemmel Olan Tanrısal, Tanrısal Olan Mükemmeldir)

Bu iddiamızı bu çalışmamızın odak noktası yaptığı mıza göre henüz ikna olmayanlar için kanıtları mızı vurgulamamız gerekir, iyice inandı rıcı olmalıyız, öyle değil mi? Bunun için Kur'an-ı Kerim'den de alıntı lar koyacağız ama önce teorik olarak düşünelim isterseniz. 1 . Beş kişilik bir ailesiniz, doğallıkla farklı zamanlarda doğdunuz. Her birinizin, içinde 1 00 kadar faktör taşıyan fark­ lı doğum haritaları nız var ve bunlardaki göstergeler tüm aile bireylerinin (Güneş ve 2. derecede Satürn babanızı , Ay an­ nenizi, Venüs kızkardeşinizi, Mars erkek kardeşinizi gösterir) bütün özelliklerini gösteriyor. Örneğin: a) Kişilikleri : (kibar-kaba, sakin-sinirli, uyumlu-uyumsuz, merhametli-acımasız vb. ne varsa) b) Soysal statüleri (öğrenim, sosyal, ekonomik koşulları vb.) c) Sizi nasıl etkiledikleri d) Kendi yaşamlarının durumu hakkında ipuçları (mutlu mu? problemli mi? size karşı sıcak veya uzak olup olmayışı vb.) Bu olağan üstü bir fenomendir. Böyle bir olasılık milyar­ larda bir olmasına rağmen her ailede böyledir. Üstelik anne79

mizi gösteren Ay çok hızlı hareket eder, 3-4 saatte tüm hari­ tan ı n bu uyumları n ı tamamen bozabilecek kadar hızlı hareket etmenize rağmen bu hiç olmaz. Yani, öyle bir saatte doğarsı­ nız ki Ay' ı n konumu ve aldığı tesirler (açılar) hem annenizin tüm özelliklerini gösterir, hem bunların baban ızla, sizle ve di­ ğer kardeşlerinizle olan durumunu gösterir, hem sizin bütün psikolojik yapınızı, içsel dengelerinizi gösterir, hem ev yaşa­ m ı n ızı ve ilerde olabilecek aile hayatınızı gösterir, hem sağlı­ ğınızla da ters düşmez, örneğin doğurganlık ve doğum olay­ ları nı yönetir ve gösterir. Bu nasıl iştir, bu ne biçim bir hesap­ tı r? Diğer fertleri de katarsak iş neredeyse akıl almayacak bir olağan üstülük kazanır. 2. Bunlar da yetmez, bu 5 kişilik aile bireylerinin 5 farklı yaşam ı senkronize (eşzamanlı) işler. Yani yaşanan olayların diğer fertlerin doğum haritası nda da ayın anda aynı şeyleri, uygun bir biçimde göstermesidir. 60-90 yıllık yaşam süreci boyunca h iç çelişmeden, mükemmel saat gibi tıkır, tıkır işler. Bir bütünmüşlercesine. Bu, tek merkezli, büyük bir bilgi ve kudret işi değil de nedir; tesadüf müdür? ("tesadüftür" diyebilenleri candan kutlarız!). - Astroloji sistematiktir - Planlı ve kusursuzdur - Çok üstün bir hesaba dayanı r - Burçlar v e Güneş Sistemi Gezegenlerinde (Güneş ve Ay dahil) iş bölümü ve koordinasyon vardır. - Ve bizce yukarıdaki inanması güç olas ı l ı klar ve ger­ çeklere bakarak söyleyelim ki-çok üstün bir zeka n ı n mü­ kemmel ve tek merkezl i kontrolündedir. Sadece Yaradan mükemmeli yaratabilir ve yaratılan her mükemmel ve

80

fonksiyoner sistemin arkasmda çok daha mükemmel bir zeka vardır.

- Ve astrolojik sistem bir amaca yöneliktir. Bu yüksek te­ sirli sistem insanı n ve maddenin (bizim alemimiz için) evrimi­ ne hizmet eder (Bu bilgi Kur'an'da çok açıkça verilmiştir. İle­ riki sayfalarda bulacaksınız). 3. Astroloji haritaları i nsanları n kader planıdır da. Doğum­ dan ölüme kadar o insan için hazı rlanan olanakları, onları n sınırları nı ve zamanları n ı da gösterir. Sanki "alı n yazısı" de­ nilen ve kısmen doğru olan bir ifadenin somut belgesidir (Kıs­ men doğru oluşu kader kısmı nda incelenecektir).

81

DÖRT TEME L ELEMAN VE YAŞAM (ATEŞ - TOPRAK - HAVA - SU)

Hatı rlarsanız insanı da neredeyse bir enerjiler bütünü bileşkesi olarak tan ımlamıştık. Peki sizde baskın olan enerji hangisi? Ne tür bir enerji bu? Ne anlama geliyor? Anne ve baban ızın enerjilerinden ne farkı var? En çok hangi tür ener­ jiler hoşunuza gidiyor - hangileri itici geliyor? Tüm buna benzer konularda sözü edilen, aslında dört te­ mel unsur olan, ateş - toprak - hava ve su enerjilerinden başka bir şey değil. Yaymakta olduğumuz enerjiler bunlar (astrolojik kimliğimize göre). Kimimiz en baskın enerji olan Güneş (burç) enerjimizi yayımlarız, örneğin saf (Güneş'i bir başka gezegen enerjisiyle etkilenmemiş) bir Boğa burcu in­ san ı Toprak, Kova insanı Hava enerjisini daha çok bünyesin­ de taşı r ve yayar. İnsanları hissederken-tan ı mlarken "ne kadar da sıcak bir insan" veya "Aman ! ne soğuk kadın" ya da "neden bu kadar durgun?" gibi yakıştırmalar da hep ayn ı temel unsurları taşı­ maları na göre olmaktadır. Bazı burçları n, bazı burçlardan da83

ha çok "iyi" enerji alması, bazı ları ndan da "rahatsız" olması da aynı sebepledir. Ateş Unsuru Burçlar = Koç - Aslan - Yay Toprak Unsuru Burçlar = Boga - Başak - Oglak Hava Unsuru Burçlar = ikizler - Terazi - Kova Su Unsuru Burçlar = Yengeç - Akrep - Balık Bu enerjilerden bazı ları birbirleriyle uyumlu bazıları da çelişkilidir-zıttır, ancak birbirlerini desteklerler. Uyumlular = Ateş - Hava ve Su - Toprak

Bizim alemimizde yaşam bu dört unsur ile kurulmuştur. Yani zaman faktörüne tabi olarak maddesel bir var oluş bu dört unsurla gerçekleşmektedir. Özellikle şu anda daha iyi bi­ lebildiğimiz Dünya yaşamında tüm varlı klar bu enerjilere hem maruz kal makta hem de kendi bünyelerinde taşı maktadırlar. Element düzeyinden - hücre düzeyine, bitkiden - insana, yer toprağından - Güneşe kadar böyledir. Tüm hücrelerimizde hem maddesel olarak (oksijen, de­ mir, azot, su vb) hem de enerjisel olarak (astrolojik tesirler) bu dört unsur mevcuttur. Maddesel ve enerjisel olarak bizler­ de de tüm diğer varlıklar ve Dünya gezegeninde de bu aynı unsurların (orijinal) var olması bir uyum sağlanması için şart­ tır. Yaşam bu esas üzerinde var olmakta, sürekli olmaktadır. Ruhsal varlık olarak bizlerin yeryüzüne bedenlenerek de­ neyim yapmak üzere gelme şartı ancak bu dört temel unsu­ ra tabi olmak ve bünyesinde de taşımak kaydıyla olasıdır. Bu unsurları hücrelerinde taşıyan bir bedenle başlar yaşamımız. Sonra da ayn ı unsurları taşıyan varlı klarla (Dünya dahil) enerji alış verişi şeklinde sürer. 84

Hücrelerimizi cansız elementler, atomlar oluşturuyor bilin­ diği gibi. Ve canlı-cansız ayı rı mı yapmanı n bizim için ne ka­ dar zor olduğu da görülüyor. Cansızl ık-canlılık sınırı nerede başlıyor, bilmiyoruz. Can­ sız elementler-bizce pek de cansız değil, canlı bedeni oluştu­ ruyor ve elektronları nda bilgiye bağlı bir bilinç bulunuyor. (Belki maddesel bir yaşam ve bilinçlilik denebilir) Bu dört temel unsur hem varoluş boyutunda hem de ast­ roloji boyutunda, demin bahsettiğimiz maddesel anlam ve fonksiyonları nın üzerinde ifadeler taşırlar. Sadıklar Planı adlı ruhsal tebliğler kitabında; Hava 'ntn İlahi İrade Kanunu, Toprağtn Doğruluğu, S u 'yun Yan­ sımayı, Ateş 'in Hakikat Bilgisini (verite) temsil eden, "öz" için yüksek değere sahip tannsal tesirler olduğu açıklanmaktadır.

Astroloji de bu ifadelere benzer şekilde; Hava: Bilgiyi, iletişimi (haberleşme) Toprak: Güveni, maddesel olanı, zamanı Su : Duyguları ve hislerin akışını Ateş: G irişimi, iradeyi ifade eder.

85

ATEŞ Varoluşun bu ilk elemanı sıcak ve ışıklı bir enerjidir. Ateş kavramı bize önce Güneş'i çağrıştı rır. Güneş, bizim yakinen bildiğimiz en güçlü ateş enerjisidir. Gezegenimizdeki varlı klar için birinci derecede yaşamsal önemi vardır. Hem ışık, hem de ısı olarak bedenimizin de varlığını sürdürmesi için bu enerjiye ihtiyacı vardır, tıpkı diğer yeryüzü canlıları gibi. Yaradan 'ın madde alemlerini kendinde mutlak ola­ rak var olan ve yaratılanların hiçbir zaman tanımlaya­ mayacak/arı bilgi ve kudretinin tezahürü ile yarattığını söyleyebiliriz. Kadir-i Mutlak olan Yaradan tasarladı ve "Ol" dedi, oldu. Burada Yaradan, kendinde var olan sonsuz sevgi enerjisini kullandı muhtemelen.

Çünkü

alemlerdeki tüm yasalar prensipler, yaşam enerjileri ancak ve ancak tanrısal bir sevgi enerjisi ile sürebil­ mektedir.

Şimdi, burada ateş unsurunun yeri nedir? Yaradan'ı n maddesel alemleri yaratması esnasında b u 4 unsurun oluş­ makta olduğunu düşünebiliriz. Ateş enerjisini maddenin oluşumunun ilk safha enerjisi olarak kabul edebiliriz. Aslında her enerji elektronları nda bir bilgi ve görev (fonksiyon ) taşır. Bu Yaradan'ın işidir. Ateş enerjisini astrolojide girişim, irade gibi başlatıcı , insiyatif sahi­ bi bilgi ve gayenin eylem yaratma gücü olarak tanımlayabili­ riz. Ateş enerjisi Güneş ile kendisini bizim alemimizde göste86

rerek hayatsallığı başlatır. Bu bizim alemimizdeki tüm faali­ yetlerin de başlangıcı demektir. Belli bir dereceni n altı nda ve­ ya üstünde yaşayamayız. Vücut ısımız da böyledir. Tüm can­ lılar ve toprak ile su için de böyledir. Aksi halde ne toprak canlılığını koruyup ürün verebilir, ne de su donmadan varlığı­ nı sürdürerek yaşamsal fonksiyonları nı sürdürebilir. Güneş egomuzu, bilincimizi ve irademizi (burcumuz) oluşturarak gayeler, istemler yaratır ve sonra da enerjisini kullanarak eyleme geçer. Astrolojide en kuwetli eleman bu nedenle Güneş'tir (Burç konusu bu nedenle halk arasında çok önemli bir faktör oluşturmaktadır - bilerek ya da bilme­ den de olsa önemini hissetmekteler). Ateş enerjisi burçlar kuşağı nda Koç, Aslan ve Yay burç­ ların ı kapsar. Yani Güneş, doğallı kla her burca kendi ateş enerjisini aşı larken ayn ı işi yapmakta ancak, her burcun ken­ dine özgü ateş, toprak, hava ve su karakterindeki enerji ağın­ da bu enerjilerin doğasına tabi olarak fonksiyonların ı göste­ rebildiğinden, ancak Ateş Grubu burçlarda enerjisini aynıyla kişinin karakterine aktarabilmektedir. Bu nedenle de Ateş Grubu burçları girişimci, sıcak kan l ı , heyecanl ı , coşkulu ve dı­ şa açık bir doğaya sahiptirler. İ nisiyatifi ele almak isterler, sa­ bırları azdır ve yüksek moral değerleri ön planda tutarlar. Sa­ dıklar Planı'nın Hakikat Bilgisi (Verite) diye adlandırdığı Ateş enerjisi bizim alemimizin üzerindeki hakikat boyutuna bizi ta­ şıyabilecek enerjidir. Bu enerji maddesel vibrasyonlara karşı güçlü ve yüksek titreşim frekansına sahip olduğundan, mad87

deden bize yansıyan ve nefsimizden kendisine doğru çeken (tüm dünyasal takıntıları mız, bağımlılıkları mız ve ağı rlıkları­ mızı oluşturan) bu tesiri aşabilecek bir kudrettir. Ancak bu enerji egosal hırsla ve madde tutkunluğu şek­ linde kullan ı l ı rsa o bedeni de o ruhu da hasta eder. Haritala­ rında Güneşi çok sert tesirler taşıyan insanlar için böylesi bir tehlike vardır. Varlığında şiddet ve saldırganlık doğuracak kadar maddesel tutkunlukları olanlar ya çok kötü şekilde sağ­ lıkların ı bozarlar ya da şiddete maruz kalırlar sonunda. Hakikat Bilgisini (verite) , ifade edişi, Güneş'in astrolojide­ ki en başlıca ve en etkin fonksiyonları olan aklın ve iradenin gücünü oluşturmasıyla bağdaştırılabilir. Diğer unsurlar toprak (güven), hava (iletişim, fikir), su (duygu ve hisler) tüm kişilikte ateş unsuruna (girişim gücü, irade) karşı ne kadar baskı n ya da zayıf ise girişim ona göre yeterli, aşı rı , yetersiz gibi nitelikler gösterecektir. Ateş grubu burçları olan Koç, Aslan ve Yay'a girişim ve cesaret gibi fonksiyonlar varlıkları n ı n ve yaşamsal, ilksel itici gücü olarak verilmiştir. Ancak bu enerjinin yeterli, tutarl ı ya da doğru kullanı m ı ayrı bir konudur. Burçlar kısmı nda bu husus­ lar ele alı nacaktır. Ateş enerjisi ise ısı ve ışık yoluyla Toprak, Hava ve Suya hayatiyetlerinde katkı sağlar. Toprak bu enerji ile canl ı ları besleyen ürünleri yaşatır. Hava ısı değişimleri ile hareketlilik kazanır. Su bu enerji ile donup katı laşmaktan kurtulur, akıcı ve canlılık sağlayıcı olabilir. 88

TOPRAK Maddi var oluş sürecinin somutlaşma aşamas ı n ı ifade eder toprak enerjisi. Ateş enerjisiyle tasarlanmış olan madde­ nin oluşma süreci başlamıştı. Yani fizikteki "iş" oluşumu için gereken enerjiyi ateş enerjisi sağlamaktaydı (girişim). Daha sonraki aşamalarda ise, tasarlanan maddenin-organizmanın somutlaşması, üç boyutlu uzay içerisinde yer kaplaması ger­ çekleşmektedir. Madde kavramı bize önce bedenimizi ve dünyayı çağrıştırır. En kuwetlice varlığının farkı nda olduğu­ muz, sıkı duygusal bağlarla adeta iletişim halinde olduğumuz maddi bağları mızdır bunlar. Astrolojik bakımdan da durum aynıdır. Beden ve dünya, toprak enerjisi unsurudur. Bu aşamada ateş enerjisinin girişi­ miyle atom altı partiküllerdeki moleküler dizilişler verilen ko­ mut üzerinde biçimlenmiş ve maddi yaşam formları, varlı klar oluşturulmuştur. Bu hem beden, hem Dünya için böyledir. Sı­ cak, ışık halindeki bir enerji, frekans değiştirmiş soğumuş ve yoğunlaşmış ve istenen maddesel form oluşmuştur (tasarım halindeki bir bilgi enerjisinin nesnel şekillenişi aşaması ) ışık ve ısının yüksek frekanslı titreşimi düşmüş, durgunlaşmı ştır. Bu durgunluk ve soğuma, Toprak Grubu Burçları n, Ateş G ru­ bu burçlara göre durumu demektir. Tüm Boğa, Başak ve Oğ­ lak burçlarında bu durgunluk ve soğuk enerji gözlemlenebilir. Varlıklarının temelinden bu enerjiyle beslenirler. Astrolojide toprak enerjisi, maddi varl ıkları, güvenliği , dünyevi uğraşları ,

89

toprak ile ilgili işleri , yerleşik düzenleri ve devleti temsil et­ mektedir. Tüm Toprak Grubu Burçlarda maddi ve dünyevi ih­ tiyaçlar önde gelir. Varlıkları nın garantisinin ve huzurun bu yolla elde edileceği şeklinde bir yaşamsal enerjiyle beslenir­ ler. Toprak unsuruna sahip olmaları nedeniyle dünyevi uğ­ raşlara karşı yoğun bir ilgi duyarlar. Toprak, üretim, tarım, hayvancılık, para, mal her türlü maddi varlıklar, huzur, güven ve değişmezlik demektir. Ancak tüm bunlara sı kıca bağlan­ mak, mevcut düzeni korumaya çalışmak, her an her şeyin değiştiği maddi ve ilahi diyalektik yasalar karşısında insanı ne kadar koruyabilir ki? Sadece somut ve maddi değerlerle güçlenebileceğini, varlığını ve huzurunu koruyacağı n ı ve ga­ ranti edeceğini sanmak ne kadar akılcıdır ki? Toprak unsuru varlığa dünya deneyimleri için somut, sağ­ lam, zengin bir zemin oluşturabilir. Varlığın ruhsal evrimi ba­ kımından maddenin önemi çok büyüktür, esastır. Bu durum­ da madde "Toprak Unsuru" olmaktadır. Bu anlayışla bakıldı­ ğ ında toprak unsuru, varlığa, yeryüzü uğraşlarında her türlü desteği ve malzemeyi veren , canlıları besleyen, onlara bir mekan oluşturan son derece zengin bir laboratuar, büyük bir imkanlar bütünüdür. Tabii ki Yaradan' ı n insanoğlunun kulla­ n ı m ı na sunduğu, hem bedeninden hem de Dünya Gezege­ ni'nden alacağı tatlar, güzellikler, huzur ve güven duygusu da deneyimlenecektir, bunlar gereklidir. Ancak burada ölçüyü, dengeyi kaçı rmamak önemlidir. Yani insanoğlu için görünme­ yen tuzak, kendi bedeni, başkalarının bedeni, Dünya ve Dün90

ya nimetleriyle arası ndaki sıkı bağı ve sempatiyi sağlayan toprak unsurunu kendisi için esas, kalıcı, yegane mutl uluk ve güven unsuru olarak algı lamasıdır, onlarla özdeşleşmesidir. Toprak unsurunun Ateş, Hava ve Su unsuru için maddi zemin oluşturması , dünyevi yaşamın ve deneyimlerin ger­ çekleşmesi bakı m ından ne kadar önemliyse, Ateş, Hava ve Su unsurları da Toprak unsuru için hayatsal bir ihtiyaçt ı r. Toprağın canlılığı bu unsurlarla beslenmesiyle gerçekleş­ mektedir. Onlara bağımlıdır. Toprak zamanı ve mekanı ifade etmektedir, kesişimidir.

HAVA Maddenin oluşumundan yararlanarak dört temel unsuru tanı maya devam edersek, bu madde oluşumu sürecinde ya­ şanan reaksiyonların açığa çıkardığı bir başka unsuru görü­ rüz. Hava unsuru (maddenin gaz hali) yani enerjinin bir kısmı katı, bir kısmı da gaz haline dönüşmüştür. Hava, Ateş, Top­ rak ve Su unsurları arasında bir vasat oluşturmaktadır. Tıpkı ateşin yanması eylemi ve toprağın ve tüm canl ıları n solu­ numlarının sağlanması gibi, H ava unsuru insanoğlunun var oluşunda ve evriminde de çok önemli bir vasatı oluşturmak­ tadı r. Astroloji yoluyla bunun ifadesi, bilginin ve fikrin iletişimi, yayımıdır. Ateş girişim, Toprak ise maddi sonuçlar demekti. Ateş unsurunun barındırdığı bilinç ve iradenin bir girişim ile eyleme dönüşmesi neticesinde iletişim ve bilgi alış verişi ger-

91

çekleşir. Bu girişim-iletişim, bilgi ilişkisi iki yönlü olarak sürek­ li birbirini yeniden üretir, besler. Ve tüm bu eylem ve faaliyet­ ler maddi sonuçları üretir (Toprak). Tıpkı tüm canlı ların ve Dünyamızın havaya ihtiyacı olduğu şekilde, insanoğlu için de varlığı mız anlamlı bir şekilde ifade edilmesi ve arzuladığı ba­ şarıları , sonuçları elde etmesi için iletişim, bilgi ve tüm zihin­ sel faaliyetler gereklidir. Hava Grubu burçları olan İkizler, Terazi ve Kova doğala­ rında öncelikle bu ihtiyacı hissederler. Kendilerini böyle tanım­ layıp ifade etmeye çalışırlar. Yani iletişim ve zihinsel faaliyet­ ler astrolojik kimliklerinin temel güdüleri olmaktadır. Bu burç­ tan i nsanlar, tıpkı hava enerjisi gibi hareketli, esnek ve kolay iletişim kurabilen insanlardır. Tıpkı hava gibi kısıtlamak, elde etmek, kontrol etmek zordur. Çünkü adı üstünde "Hava", h ız­ la değişen, çabuk hareket eden bir orijine sahiptir. Ateş ener­ jisi ile ısınıp hız ve yükseklik kazanı rlar. (Bilgelik, cesaret ve gi­ rişim) karşılığında da ateşi besleyerek hayatiyetini sağlar, esintilerle de ateşin gücünü artırırlar (Ateşin cesaret, girişim ve etkinliği büyüyor). Hava enerjisi ayrıca Toprak ve Suya da ha­ yatiyet sağlar. Toprakta ve suda yaşayan tüm canlıları yaşatır hava. Havanın toprağa i htiyacı yoktur. Ancak su i le iç içedir (nem, yağmur). Hem suyun içinde hava (02) hem de havada su (H20) bulunmaktadır. Bunun astrolojik ifadesi ise, mantık, bilgi ve iletişimin (hava) duygular ve hisler ile de beslendiği, iç içe olduğudur. Ne duygu olmadan bilgi, ne de, mantık olrı
View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF