Astral Dünya ve kademeleri

April 26, 2017 | Author: mally34 | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download Astral Dünya ve kademeleri...

Description

1.Bölüm Astral Projeksiyonun Mahiyeti

a - Leslie Sharpe'nin Deneyimi Beden - dışı tecrübeler yaşayan insanların sayılarının arttığı bir zamanda yaşıyoruz. Bunların pek çoğu genç ve genellikle de onüç - ondokuz yaş grubu arasındaki kimselerdir. Tecrübelerinin bir bölümü, uyuşturucu madde almalarının neticesi olarak ortaya çıkmasına rağmen, çok daha fazlası onların bir tür "hassas" olmalarından kaynaklanır. Çağımızın, spiritüel bakımdan ailelerine göre çok daha fazla gelişmiş olan genç insanların yaşadığı bir çağ olduğu gerçeğini gözden kaçılıyoruz. Böylesine vaktinden önce gelişmiş spiritüellik, yeni çağın bir alâmetidir. Bu fenomen, Kova Burcu Çağı ilerledikçe, giderek artan bir şekilde devam edecektir. Bilhassa şu andan itibaren 2000 yılma kadar olan periyot içerisinde bu durum hızlandırılacaktır. Bu zaman içerisinde Sırların açığa çıkacağı ve Bilgeliğin Beş Büyük Üstadı tarafından da bir çabanın şimdiden başlamış olduğu söylenir. Böyle genç kimseler, psikiyatristlerine beden - dışı tecrübelerini anlattıkları zaman, karşılığında pek az anlayış görüyorlar. Onlara, tecrübelerinin halüsinasyon olduğu, önem vermemeleri ve hatta kaçınmaları gerektiği söyleniyor. Bununla beraber binlerce insana göre, beden - dışı tecrübelerle rüyalar ve halüsinasyonlar birbirlerine hiç de karıştırılmaz. Aralarında muazzam bir fark vardır. Beden - dışı, şu demektir: Fizikî beden, geride, yatak içerisinde bırakılmıştır ve bu esnada şuur, başka bir şuur aracına yerleşmiştir. Bu araç genel olarak fizikseldir, ama çok daha süptil ve kısa ömürlüdür. Tecrübeyi yaşayanların anlattıklarına göre, "astral projeksiyon" için, yani fizik bedenden başka bir astral bedene projeksiyon (yansıma) için bunun dışında mümkün bir açıklama yapılamaz.

Şekil 1 - Leslie Sharpe'nin Deneyimi Neler olduğunu tarif etmek için yeteri kadar uygun bir lisan bulmak güçtür. Elimde binlerce astral projeksiyon tecrübesi var ve işlemleri oldukça iyi biliyorum, ama bununla beraber uygun tanımlamaların eksikliği yüzünden açıklamalarımda sık sık zorluk çektim. Bazen İngilizcede bulunmamaları nedeniyle, yoga ve teozofi ile ilişkili kelimeleri kullanmak gereğini hissettim. Fakat bu kelimeler minimum seviyede tutulmuştur. Klinik Ölüm Beden - dışı tecrübe yaşayan ve söz etmeye değer başka bir grup daha vardır. Bunlar klinik ölüm hâlini yaşamış olan az sayıda kimselerdir. Kalp krizi geçirirken veya bir ameliyat sırasında bazıları arasıra "ölür". Bununla anlatmak istediğim şey, kalbin durduğu ve kişinin bütün çabalara rağmen öldüğüdür. Fakat bu kişiler yeniden dirildikleri takdirde, sık sık beden - dışı tecrübe yaşadıklarını bildirmektedirler. Yani fiziksel bedenleri ameliyat masasında "ölü" bir vaziyette yatarken, kendilerinin yaptıkları şey, astral projeksiyondan başka bir şey değildir. Toronto'lu bir iş adamı olan Leslie Siıarpe de tam olarak böyle bir tecrübe yaşamıştı. 1970 yılının ilkbaharında bir öğleden sonra, kalp atışları durmuş ve üç dakika, onbir saniye süre ile "ölmüştü". Fakat daha sonra hayata döndü ve klinik ölüm sırasındaki duyumlarını en ince

ayrıntılarıyla hatırladı. Şimdi, Toronto Daily Star gazetesinde köşe yazan olan Sidney Katz'ıu konuyla ilgili raporundan bazı alıntılar sunuyorum: Şuuru yerine gelir gelmez yatağının kenarında duran doktora söylediği ilk şey şu oldu: "Tekrar ölürsem, beni geri getirmeyin. Orası öylesine güzel ki...!" ..."Bedenimi terkettiğimi gördüm. Başımdan ve omuzlarımdan çıkıyordum. Bedenim, tam olarak buhar şeklinde olmamakla beraber biraz şeffaftı. Gözlemlerken şöyle düşündüm: İşte, öldüğümüz zaman bunlar oluyor!" "Manzara birdenbire değişmiş ve şimdi Siıarpe kendisini kırkbeş derece eğilimli küçük bir cisim üzerine oturmuş vaziyette, mavi - gri bir gökyüzünde büyük bir hızla seyahat ederken bulmuştu..." "Bundan sonraki duyum, parlak sarı bir ışık içerisinde 'hoş bir şekilde dalgalanma' idi. Sharpe şunları hatırlıyordu: Sağ bacağımda eski yaralanmadan dolayı bir yara izi vardır. O sırada herhangi bir uzva sahip olmanın şuurunda olmamakla beraber, yaranın kaybolduğunu hissettim ve şöyle düşündüm: Bedenimizin burada tümüyle düzeltildiğini hep söylerlerdi. Yaralarımın kaybolup kaybolmadığını merak ediyorum." "Başarısız bir şekilde bacaklarımın yerini belirlemek istedim. Bu arada, kendimi çok hoş ve mutlu hissederek dalgalanmaya devam ediyordum. Bu kadar hoş bir duyumu daha önce asla tatmadım ve bu hâli tarif edecek kelime bulamıyorum." Daha sonra, sol tarafına gelen bir seri şiddetli darbe, onu şuurlu hâline geri döndürmüştü. (Kalbi elektrik şokuyla yeniden çalıştırılmıştı.) Yukarı baktığında, doktorları ve hemşireleri tanıyabilmişti. Ona, ucuz atlattığını söylemişlerdi. İkili Algı Cihazı Leslie Sharpe'nin deneyimi, fenomenin anlaşılması için önemli anahtarlar sağlamakta ve astral projeksiyonla ilgili birçok unsurlar ihtiva etmektedir. Birinci olarak, başka bir beden içerisinde bulunduğunu ısrarla belirtiyor. Ayrıca bu bedenin, yatakta yatan katı bedenin sahip olduğu duyumlarla elde edilmeyen, kendine özgü bir algı cihazına sahip olduğunu ifade ediyor. İkili algı cihazı vardı. Fiziksel bedeni duyumlara malikti ve astral bedeninin de algı cihazı vardı. Astral projeksiyon öğrencisi için, bu hususu anlamak çok mühimdir. Öğrenci, iki farklı şuur aracı içerisinde yaşanan bu duyum ikiliğine hazırlanmalıdır. Astral duble, kendi duyum organlarına sahiptir. New York'lu büyük medyom ve durugörür Eileen Garrett, kendi astral projeksiyonlarıyla bağlantılı olarak, sık sık bu hususu vurgulamaktadır: "Projeksiyon durumunda bulunduğum sırada, DUBLE, fiziksel bedenimde işleyen beş duyunun normal faaliyetini bariz bir şekilde kullanabilir. Örneğin, karlı bir günde salonda oturuyor olabilir ve yaz mevsiminin hüküm sürdüğü bir yere projeksiyonla ulaşabilirim. O anda, beş fiziksel duyumun hepsiyle, çiçeklerin görünüşünü ve denizi kaydedebilirim; çiçeklerin ve okyanus yosunlarının kokusunu algılayabilirim; kuş cıvıltılarını ve dalgaların sahile vuruşunu duyabilirim. Garip ama, mutad günlük yaşamımda çok unutkan olabildiğim ve yerler ile şeyler hakkındaki anılarım bulanık olabildiği halde, şuurlu projeksiyon vasıtasıyla yaşadığım bu gibi tecrübelerin en ince ayrıntısını bile asla unutmuyorum." Eterik Beden

Kişi, şimdiye kadar tarif edilen astral bedenle, eterik bedeni birbirine karıştırmamalıdır. Fiziksel bedene nüfuz eden ve onu saran bir güç alanına genellikle ETERİK BEDEN veya duble denir. Bu, suyun kuma kolayca nüfuz ettiği gibi; gaza, sıvıya ve katı maddelere nüfuz edebilen malzemeden yapılmışsüptil maddeli bir araçtır. Eterik beden, herhangi bir teozofik öğretim kitabındaki tariflerde anlatıldığı şekilde kendi organlarına sahiptir. Bu beden, fiziksel dokulara enerji verir ve bu nedenle fizik bedenden uzun süre ayrılamaz. Eterik kalıbın ayrılması, sarmış olduğu fizik bedene ölüm getirir. Bu, projekte edilemez. Diğer yandan, astral beden, uyuduğumuzda hemen her zaman projekte edilir. Uyku durumuna girdiğimiz zaman, genellikle heyecansal veya astral bakımından hâlâ çok aktif haldeyizdir. Normal cihazımızın bir parçası olarak, hem ezoterik tabirle astral denen heyecansal bir bedene, hem de bir mantal bedene sahip bulunmaktayız. Bunların ikisi de, daha önce bahsedilen eterik bedenden daha süptil bir maddeden yapılmıştır. Hissettiğimiz zaman, duygu veya astral bedenlerimiz içerisinde faaliyet gösteririz. Düşündüğümüz zaman ise, mantal bedenlerimizle mantal olarak faaliyet gösteririz. Astral beden, eterik bedenin maddesinden daha incedir, fakat mantal bedeninki kadar ince değildir. Uyku sırasında, eterik - fiziksel bedenden ayrılarak, astral ve mantal bedenlerimize yerleşiriz. Bunlar içerisinde, özellikle astral bedenle, uyanık şuurlulukla ziyaret ettiğimiz yerlerin hemen hemen tam bir kopyası olan astral âleme hareket etmeye yöneliriz. Fakat yazar, bu konudaki açıklamayı, çalışmanın sonunda yapacaktır. Uyandığımız zaman, astral ve mantal bedenler, tekrar fiziksel ve eterik bedenlerle sıkı bir ilişki içindeki mutad yerlerine dönerler. b - Duyumlar ve Belirtiler İnsan, er - geç psiko - eterik bedeni astral dublesine bağlayan ve gümüş kordon tabir edilen şeyi duyar. Bu fenomenden söz etmemin sebebi, astral projeksiyon yapmayı arzu eden birçok kimsenin bu kordon yüzünden duyduğu endişelerdir. Deniliyor ki, kordon, gümüşe benzer bir malzemeden yapılmıştır ve bu mevcut olduğu sürece, uyandığımız zaman astral bedenimiz fiziksel kopyasına veya fiziksel yuvasına daima dönecektir. Ayrıca, bu kordon koptuğu takdirde, geri dönüşün mümkün olamayacağı fikri mevcuttur. Hiç şüphesiz, bu düşünce birçokları için gerçek bir korku olmaktadır. Birçok yıllar önce, ben de, meditasyon veya astral projeksiyon gibi herhangi bir ezoterik çalışmaya başlamadan önce, bu korku yüzünden yatak odamın kapısını kilitlerdim. Beden dışındayken herhangi türden bir kesintinin, gümüş kordonun kopmasına sebep olacağına büyük ölçüde inanılıyordu. Böyle bir durum mevcut mudur? Böyle bir kopmayla ilişkili herhangi bir tehlike var mıdır?

Şekil 2 - Bedendeki Eterik ( Esiri) Merkezler İnsanın iç alemlerden ve büyük uzaklıklardan tesirler ( izlenimler ) elde etmesine ilişkin mekanizma, eterik ( esiri) merkezler yada şakralar vasıtasıyla çalışır. Yukarıdaki resimde, bunlara karşılık düşen duyumları ve psişik güçlerin yerleri görülmektedir. Bu diyagram, esas olarak solunum yoluyla elde edilen prana enerjisi ile merkezleri besleyen canlılık enerjisinin izlediği yolu gösterdiği için özellik arzeder. Teknikler bölümünde, astral faaliyetle ilgili olarak soluk almanın önemine değineceğiz. "Ben hiçbir kordon görmedim" Sadece tecrübelerden söz edebilirim. Yaptığım birçok tecrübenin hiçbirinde, ne bana, ne de başka bir kimseye bağlı hiçbir kordon görmedim. Bu, kordonun mevcut olmadığı anlamına gelmez;olsa olsa ancak sıkıntı veren, bilimsel zihnimde olabilir. Astral kordon denen bir madde parçasının belki de ikiyüz mil. diyelim ki aya kadar, sınırsız olarak uzayabileceğini kabul etmiyorum veya etmeyeceğim. Fiziksel bedene doğru kuvvetli bir çekim vardır, kabul ediyorum. Göbek yakınlarında veya kadınlarda Eileen Garrett'in tarif ettiği gibi göğüslerin hemen üzerinde bir bağlantı hissi vardır, kabul ediyorum, ama bunun bir kordon olduğunu kabul etmiyorum.

Daima söylerim: "Bir kordon görürseniz, makası elinize alıp kesin onu!" Hepsi bir tür projeksiyon tecrübesi yaşayan büyük mistik ve medyomlar, üstelik bazıları tıbbî eğitim de görmelerine rağmen, daha sonrakilere astral projeksiyondaki fiziksel tepkilerle ilgili açıklamalar bırakmış görünmüyorlar. Benim kendi tecrübelerim, muhtelif kayıtlardan ne kadar az bilgiyi sabırla seçip ayırdığımızı doğrulamaktadır. Fiziksel Duyumlar Svvedenborg da ilk günlerinde çok bilgili bir anatomi ve psikoloji öğrencisiydi. Ve sık sık mistik kavrayış dönemleri sırasında, kendi klinik hali hakkında çok değerli bilgiler verirdi. Fakat çalışmasında, astral seyahat sırasındaki belirtileri (Semptomları) tarif eden, hemen hemen hiçbir şey yok. Diğer yandan, Eileen Garrett kullandığı astral projeksiyon mekanizmasını ve buna eşlik eden fiziksel duyumları ve belirtileri gayet açık bir şekilde tarif etmektedir. Ben de şuurumu astral aracımla şuurlu olarak uzaklara projekte etmekteyim ve açıklamalarım onunkiyle tamamen ayrıdır. Eileen Garrett şöyle diyor: "Bilimin genel olarak kabul etmediği, fakat bununla beraber, doğru olduğunu bildiğim bir husus var ki, o da herkesin fiziksel bedeninkinden daha ince olan maddelerden yapılmış bir dubleye sahip olduğudur. Bazı bilimciler buna astral beden veya e tetik beden demiştir. Bu, insan bedenini sanın ve sardığı şekilde kalan zarfla karıştırılmamalıdır; zarf yerinde kaldığı halde. DUBLE projekte edilebilir. Sadece duble vasıtasıyla, ya kazaen ya da şuurlu olarak projeksiyon başarılabilir. Bu tecrübelerde, ben, şuurlu projeksiyon yapıyordum ve kendi deneylerimden biliyorum ki. bu DUBLE'yi, memelerimin yukarı kısmından, göğsümün tam ortasından projekte ediyorum (yansıtıyorum). Projeksiyona başladığım anda, bu noktadaki çekilişi ve buna eşlik edip kalbin hızlı atmasına sebep olan bir titreyişi ve de nefes alıp vermenin hızlandığını farkederim. Eğer bu uzun bir projeksiyonsa, boğazda hafif bir tıkanma ve şiddetli bir duyum farkederim. Projeksiyon sürdüğü müddetçe, fizikî bedenimde meydana gelen bu duyumların farkında olmaya devam ederim."

Şekil 3 - Fiziksel, Esiri , Astral ve Mantal Bedenler

Şekil 4 - Gümüş Kordon Ancak, astral projeksiyonla ilgili farklı durumları ve astral projeksiyonun ne olmadığını incelemeden önce, tarihe geçmiş bazı fenomen örneklerine göz atalım. Tarihe Geçmiş Örnekler Musevî tarihi hakkında malûmatı olanlar aşağıdaki hadiseyi hatırlayacaklardır. Suriye Kralı, bir ruhun ya da bir Musevî peygamberin şuuraltının tasalluduna (saldırı, obsesyon) uğramıştı. Ne zaman İsrail'e bir saldırı düzenlese, plânlarının karşı tarafın eline geçtiğini görüyordu. Sonunda kederle feryat etti: "Hanginiz İsrail Kralından yana, onu bana bulamayacak mısınız?" Cevap şu oldu: "Hiç kimse haşmetmeap! Ancak, İsrail'deki îlyas peygamber, sizin yatak odanızda konuştuklarınızı İsrail Kralına aktarmaktadır." Peygamber, fizik bedenini İsrail'de bırakarak, astral bedeniyle Şam'a seyahat etmişti. Ortaçağda, neredeyse olağan sayılan, azizlerin levitasyon (bedenin yer çekiminden kurtulması) fenomeni gibi olağandışı güçlerin muhtemelen pek çoğu, aslında, fiziksel kopyasından millerce uzağa giden veya dönen bir astral bedenin tezahürleriydi.

1226 yılının Kutsal Perşembesinde, Padua'lı Aziz Antony, Limoges'deki St. Pierre de Quayroix kilisesinde vaaz verirken, birdenbire, o sırada kasabanın diğer ucundaki bir manastırda bir âyin için bulunması gerektiğini hatırladı. Kukuletasını başına çekerek, birkaç dakika yere diz çöktü. Cemaat saygıyla beklemekteydi. Aynı anda rahip,"kasabanın diğer ucundaki kilisede toplanmış olan keşişler tarafından, dua hücresinden dışarı çıkarken görülmüştü. Rahip, âyin için kendisine ayrılmış olan pasajı okumuş ve birdenbire ortadan kaybolmuştu. Benzer bir olay, Ravenna'lı Aziz Severus, Romalı Aziz Ambrose ve Aziz Clement için de kaydedilmiştir. Daha sonraki tarihlerde, 17 Eylül 11 74'de, Alphonse de Lignori isminde bir kişi, Arezzo'da hapsedilmiş ve hiç gıda almadan beş gün boyunca hücresinde kalmıştı. Orucunun sonunda bir sabah uyandığında. Papa 14. Clement ölüm döşeğindeyken, orada bulunduğunu bildirmişti. Bu kimsenin ifadesi daha sonra doğrulanmıştı, zira ölmekte olan papanın yatağının yanıbaşında duran kimseler tarafından görülmüştü. Avam Kamarasındaki Projeksiyonlar İngilizlerin Avam Kamarasında, onca itibarlı üyenin şahit oldukları bir çok astral projeksiyon vakaları vardır. Örneğin: Sir Carne Rasch, yatağında hasta yattığı sırada, Sir Gilbert Parken ve Sir Arthur Hayter tarafından Avam Kamarasında görülmüştü. Sir Gilbert olayı şöyle anlatıyor: "Rasch, selâmımı keskin bakışlarla kabul ettiği ve kibarca hatır sormamı sessizce karşıladığı zaman, biraz şaşırdım." Sir Gilbert'in ifadesine göre daha sonra, arkadaşının bedeni aniden ve sessizce ortadan yok olmuş ve gördüğü şeyin bir hayalet olduğuna ve de hasta olan arkadaşının öldüğüne kanaat getirmişti. Aynı şahısla selâmlaşan Sir Arthur Hayter de Sir Carne'yi gördüğüne kesinlikle emindir. Bu arada benzinin aşırı soluk olması ve her zaman alışık olduğu yerden bir koltuk ileriye oturması dikkatini çekmişti.

Şekil 5 - Alphose de Lignori Yatağında hasta yattığı sırada, Avam Kamarasındaki üyeler tarafından ardarda iki gün görülen bir başka kişi, Dr. Mark Macdonnel'dir Şekil - 6; Sir Carne Rasch Gerçekten oylama salonunda görülmüş ve oyu da kaydedilmiştir. Bu olay haklı olarak basında birçok yoruma yol açmış, ama merak dokuz gün sonra sönmüştü. Parlamento üyesi J.G. Swift McNeill ise, 1897 yılında, T.P. O'Connor, ölen bir akrabasının cenaze merasimine katılmak üzere İrlanda yolunda iken, dublesinin aynı anda Avam Kamarasında her zamanki koltuğunda görülmüş olduğunu nakletmektedir.

c - Ektoplazma ve Durugörü Verdiğimiz astral projeksiyon örneklerinin hemen hepsinde bir başka faktör daha bulunmaktadır; bu, materyalizasyon fenomenidir. Örnekler, astral projeksiyonun gerçek olduğunu vurgulamak amacıyla verilmiştir. Örneklerdeki projeksiyon işlemi, kişinin

materyalizasyonu ile sonuçlanmıştır. Astral bedeni, sadece kısa bir süre için materyalize olduğundan, kişinin kendisi de görülmüştü. Bu kitap, materyalizasyon konusunu tümüyle incelemek için hazırlanmamıştır. İnşan bedeninin ektoplâzma denen gayet küçük miktarlarda, kısa ömürlü bir madde çıkardığını söylemek yeterlidir. Bu madde, esas olarak albümin ve bazı amino asitlerden oluşmuştur. İnsan bedenindeki deliklerden ortaya çıkar. Elli milyonda bir, nadir görülen kişilerde, özellikle trans durumundayken, ektoplâzmayı çok miktarda meydana getirme yeteneği vardır. Bu kişiler, materyalizasyon medyomu olarak bilinirler. Kırmızı ışığın kullanıldığı şartlarda en iyi şekilde görünen ve toplanabilen bu maddenin düşmanı kuvvetli beyaz ışıktır. Bir materyalizasyon celsesinde, transtaki bir medyom vasıtasıyla muazzam miktarlarda ektoplâzma meydana getirilebilir ve böylece bu, astral varlıkların kaynak olarak kullanabileceği bir depo rolü oynayabilir. Bundan böyle onlar, herkesin görebileceği şekilde materyalize olmaya muktedir olurlar ve ektoplâzma kaynakları tükenene kadar öylece kalırlar. Yazarın, bu fenomeni araştırması sonucu birçok tecrübesi bulunmaktadır ve ilgilenenlerin, onun bu konudaki çalışmasına müracaat etmesi tavsiye edilir. Bu kitapta incelenen konu ise, sadece astral projeksiyondur. Bazen, ektoplâzma kaynağı mevcut olduğunda, projeksiyon yapmakta olan bir kimsenin astral bedeni materyalize olur. Örneğin bu, Avam Kamarasında şahit olunan hadiselerde vukubulmuştur. "Bağışlanan" Ektoplâzma Hiç şüphesiz, Avam Kamarasındaki üyeler, tam ortalarına projekte olan meslekdaşları Sir Carne Rasch'ın astral bedenine, ektoplazmayı ister istemez "bağışlamışlardı". Eski evlere ektoplâzmik madde iyice sinmiştir, yani bu maddeyle satüre olmuştur ve bu durum, böyle yerlerde görülen hayaletlerin kaynağını teşkil eder. Genellikle trajik bazı olaylar nedeniyle dünyaya'hâlâ bağlı olan astral formlar, materyalize olma (cisimlenme) aracı olarak, bu yerler tarafından çekilirler. Şimdiki konumuzla ilgili durumlarda, bu. bir kimse, ektoplâzmanın mevcut olduğu bir yere veya bir kimseye projeksiyon yaptığı zaman, astral formun veya formun bir kısmının, örneğin bir yüzün veya bir elin materyalizasyonunun mümkün olabileceği anlamına gelir. Bazen, kendisine projeksiyon yapılan kimse, ektoplâzma temin edebilir (Bilhassa, belli bir doğrulukla, şişmanca bayanlara yapıldığı söylenir!). Bilim şimdiye kadar, astral bedenin mevcudiyetini ve bunun amaçlı olarak bir iş için yönlendirilebflme yeteneğini kanıtlamak üzere, mantal ve duygusal maddenin mevcudiyetini kabule hazırlanmadı. İnsanlar her yarda düşünce ve duygu fotoğrafı çekmeye başlıyorlar. Dr. Eisenbud ve Ted Serios'un çalışması, burada ayrıntısından söz edilmeyecek kadar bilinmektedir, Serios; poloroid bir fotoğraf makinesini kaşlarına doğru tutup yoğun olarak düşündüğü zaman, bazı defalar, kamera objektif çıkarılmış durumdayken, fotoğraf plâğı üzerine düşüncesinin görüntüsünü eîde edebiliyordu. Bu sahada Japon üniversitelerindeki çalışma da, İngiltere'deki'Delavvarr Lâboratuarlarmdakiler kadar meşhurdur. Arkadaşım Profesör Hans Holzer, heyecanlandıran ve ikna edici hayalet fotoğrafları içeren birçok kitap yayınlamıştır.

Güç Alanları Bununla beraber, en büyük hamle, muhtemelen, bilimin canlılarla ilgili 22 güç - alanlarını ve radyasyonu dedekte etme (seçip ortaya çıkarma) maharetinin yükselmesiyle vukubulacaktır. Bu ise işi er geç farklı tipteki alanların analizine; yani eterik, astral ve mantal ve de ümid ederiz ki, spiritüel alanların analizine götürecektir. Öyle sanıyorum ki, H.F. Prevost Battersby'nin Man Outside Himself (Kendi Dışında İnsan) adlı kitabındaki yorumu, konumuzla yakından alâkalıdır: "İnsanın yapısındaki esrarla ilgili herhangi bir fikri ifade etmekte bilimsel olarak çekingenlik gösteriyor ve gerçeği keşfetmek üzere harcanacak çabayı, merak dolu muhalefetle karşılıyoruz. Bu gibi fenomenleri açıklayabilecek teorilere sahip değiliz ve bu sahadaki keşiflerin, bilime olan inancımızın yapısını oluşturan sonuçları tehlikeye sokabileceğinden dolayı endişe içerisindeyiz. Bu nedenle, işi hafife alarak düşünce formlarından veya haiüsinasyonlardan söz ediyor ve konunun içeriğini bu kadarla bırakıyoruz." Durugörü ve Projeksiyon Durugörü fenomeni ile astral projeksiyonda görülenler arasında yapılan bazı karıştırmalar vardır. Projeksiyonu yapan, fiziksel bir yapıya sahip olan bir "hedefe" ulaştığı zaman, astral projeksiyon sırasında durugörü vukubulabilir. Ancak hedeflerin çoğunun fiziksel yapısı yoktur. Örneğin, bir kimsenin Taç Mahal'e projeksiyon yaptığını düşünelim. Bu kişinin orada oîup bitenleri görmesi mümkün olabilir. Bu, astral projeksiyon sırasında durugörü olacaktır. Ancak, kişi bunu çok sık yapmış olsaydı, projeksiyonu sürdüren enerji harcaması bu işe mâni olurdu. Astral projeksiyon olmadan, vukubulan durugörü, farklı bir psişik yetenekle gerçekleşir. Büyük durugörür Ernanûel Swenborg'dan sık sık bir astral projeksiyon örneği olarak söz edilir, ancak onunki astral projeksiyon değildir.Svvedenborg bir üstadla ilişki halindeydi ve spiritüel günlüğünün dikkatle incelenmesi bu durumu doğrulayacaktır. O, projeksiyon da yapabiliyordu, fakat bu, durugörü fenomenlerinin tümünde şuurun ilgi konusu nesneye projekte edildiği anlamına gelmez. Aksi takdirde bu, Madam Blavatsky ve diğerlerinin bol bol kullandıkları, içinde akaşik kayıtlar bulunan astral ışık faktörünün inkârı olurdu. Svvedenborg tarafından yapılan bir durugörü gözlemi şöyledir: "1756 yılı Eylül ayının sonlarına doğru, Svvedenborg, Caste! isimli arkadaşının evinde diğer birçok misafirle beraber kalmak üzere, davet edilmiş olduğu Gothenburg'a henüz ayak basmıştı. Akşam üzeri altı civarında evden çıkmış ve bir süre sonra benzi atmış ve üzüntülü bir şekilde geri dönmüştü. Canının neye sıkıldığını sordukları zaman, üçyüz mil ötede Stockholm'da dehşetli bir yarığının çıktığını, konuştukları anda şiddetin daha da arttığını, arkadaşlarından birinin evinin şimdiden tahrip olması ve kendi evinin de tehlikede olması dolayısıyla çok üzüldüğünü açıklamıştı. Bunun üzerine tekrar dışarı çıkmış ve sekiz buçukta dönerek şunları söylemişti: "Tanrı'ya şükürler olsun ki, benimkinden üç ev önce yangın söndürüldü!" Aynı akşam, valinin kulağına giden bu açıklama büyük heyecan yarattı. Vali, etresi gün (Pazar günü) Svvedenborg'u çağırtarak, yangının gerçek sebebini ve yaygınlığını, nasıl başladığını ve de nasıl devam ettiğini tarif etmesini istedi.

Hikâye yayıldıkça, Stokholm'da dostları ve inalları olan Gothenburg'lu ların çoğu meraka düştüler. Pazartesi sabahı, Stokholm'lu tüccarlar tarafından yangın sırasında gönderilen bir kurye resmî haberleri getirdi. Kuryenin raporu, Svvedenborg'un ifadesini her hususta doğruluyordu. Ayrıca sah sabahı Kral tarafından valinin evine gönderilen başka bir kurye de yangının yol açtığı tahribatı anlatmış ve dahası, aynen Svvedenborg'un açıkladığı gibi, yangının akşam sekizde kontrol altına alındığını ifade etmişti. Projeksiyon ve Telepati Kayda değer bir husus var. Dünya, artık telepatiyi kabul etnıektedir. Bir çok üniversite bu konuyla ilgili yoğun araştırmalar yapmış ve telepati fenomeninin bir aldatmaca olmadığı ortaya çıkmıştır. Böylece, bir zihinden başka bir zihine bir şeyler aktarılabileceğini kabul etmekteyiz. Bunun bir dalga boyu mu, bir enerji kuantumu mu, yoksa sadece bir uyum mu olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak, bu aktarım işini kabul ediyoruz. Peki, belki, daha başka bir şeyin de aktarıldığım kabul etmek, çok mu güç? Astral beden dediğimiz, süptil madde birikiminden oluşan şey de bir yerden başka bir yere neden nakledilmesin? 2.Bölüm Astral Projeksiyonun Kademeleri

a - Ayrışma ve Arzu Faktörü Esas olarak iki tip astral projeksiyon vardır. Birincisi, uyanıklık şuuru içerisinde. süje, tümüyle şuurlu ve uyanık haldeyken meydana gelir. İkinci şekilde ise, astral projeksiyon fizikî beden uykuda veya şuursuz olduğu durumda vuku bulur. Bu kitapta ilgilenilen projeksiyon, ikinci kategoriye girer. Fiziksel beden uyku durumunda ya da şuursuzken yapılan projeksiyonlarla yeterli tecrübe kazanılmadan, uyanık hâlde astral seyahat (astral projeksiyon) çalışması yapılmaması tavsiye edilir. Uykuda yapılan projeksiyonlar çok daha emniyetlidir ve yazarın fikrine göre, uyanık haldekine nazaran çok daha iyi sonuçlar vermektedir. Burada beş kademe tarif edilmektedir. Bu bölümde, her projeksiyon kademesini meydana getiren bir tekniği gözönüne alacağız. Her kademeden sonra, yazarın kendisine veya tanınmış okültistlere ait deneyimler, örnek olarak verilecektir. Birinci Kademe

Astral beden neredeyse fizik bedenden ayrılmak üzeredir. İki bedenin çakışması hâli sona ermiş fızîk bedenden taşmaya başlamıştır. Bu, uykuya dalan mutad bir insanın normal durumudur. Uyku hâli içerisinde, astral beden, çakışmış olduğu fizik kopyasından ayrılır. İyi bir gece uykusunun canlandırıcı mükâfatını, ilâç veya diğer uyuşturucu nesnelerle elde etmek mümkün değildir. Uyku sırasında, astral bedenin fizik bedenle olan sıkı bağlılığı gevşediği zaman, bütün içsel araçlar ahenkli bir hâle gelirler.

Kendilerini çabucak, âlemlerden akan muhteşem enerjilerle doldururlar ve uyandığımız zaman elde ettiğimiz kazanç, sadece fiziksel bedenin metabolizmasının dinlenmesinden dolayı değil, fakat uykuda, beden dışındayken kazanılan enerjilerden ileri gelen astral ve manîal zindelikten dolayıdır da. Uykudayken hepimiz astral projeksiyon yaparız! Ne var ki, bir kısmımız bedenlerimiz dışında olduğumuzu farkeder ve bunu canlı rüyalar olarak adlandırırız. Çok az bir kısmımız ise, bazen, fizik beden tamamen uykudayken tümüyle şuurludur. İşte bu durumdayken projeksiyon yapmaya muktedir oluyoruz. Teknikler bölümünde, astral bedenin tam şuurlu olarak nasıl projekte edileceğini ve gayet tabii, o sırada fizik bedenin derin uykuda olmasının niçin tavsiye edildiğini açıklayacağız. Tam Şuurlu Projeksiyon Hepimiz bazı zamanlar, uyku sırasında tam şuurlu olarak fizik bedenimizin dışında bulunma tecrübeleri yaşamışızdır.Bir örnek vereyim: Konferans verdiğim tüm dinleyicilerin yüzde altmışından fazlası bu hususu doğrulamıştır. Hayatınızda bazı zamanlar yoğun ve sürekli fiziksel faaliyet içeren bazı monoton işler yapmışsınızdır. Belki de kıvrılarak uzanan şehirdışı yollarda virajları ala ala, hiç durmadan onaltı saat boyunca araba kullanmışsınızdır. En sonunda bitkin bir vaziyette evinize varırsınız. Üstünüzü değişemeyecek kadar yorgunsunuzdur, adeta sürüklenerek yatak odanıza gidersiniz, kendinizi boş bir çuval gibi yatağa fırlatırsınız.

Fakat uyuyamadığınızı görürsünüz. Zihniniz hâlâ alert (uyanık, tetikte) vaziyettedir. Tekrar biraz önceki yoldasınız ve gaz vererek, fren yaparak viraj ahyorsunuzdur. Fizik bedeniniz gevşemiştir ve görünüşte uykuda gibidir! Birdenbire, uyanık zihniniz içerisinde, yolun tam kenarına direksiyon kırarsınız. Bu travmatik iç tecrübe size şok etkisi yapar ve aniden sarsılarak şuurlu hâlinize dönersiniz. Zihniniz uyanık vaziyette iken, bitkin bedeninizden dışarı doğru bir projeksiyon (yansıtma) yapmışsınızdır! Tam şuurlu olarak birinci kademede astral projeksiyon yapmış olursunuz. Eileen Garrett'e göre, şiddetli sarsıntının sebebi, astral.âlemde karşılaşılan bir engelin, bizi, sarsıcı bir şekilde tekrar fizik bedenle bir hizada olmaya zorlamasıdır. Pekâlâ böyle olabilir. Zira, beden-dışı deneyim sırasında, genellikle bitkin veya olumsuz bir durumda olan fizik bedenin durumunu hatırlamak, burada önem taşır. Bunun neden böyle olduğunu daha sonra göreceğiz. Çocukluğum sırasında böyle bir deneyim yaşadığımı hatırlıyorum. Denizde bir yatın güvertesinde öne arkaya, yukarı aşağı sallandığım uzun bir günün sonrası idi. O akşam dinlenmeye çalışırken, tekrar yatın üzerindeydim ve sağa sola sallanan işaret dubalarına çarpmamak için manevra yapıyordum ( pek başarılı olmadığımı söylemeliyim). Ve bu, beni sarsıntıyla fizik bedenime geri döndürdü. Anestesiziklerin kullanılması, astral bedeni, çakıştığı fizik bedenden ayırır. Bu, lokal bir fenomen olabileceği gibi, bedenin tümü de etkilenebilir. Doğum sırasında Trilene gazı kullanımı, hamile bir kadında, olması gerektiği gibi onu şuurlu durumda tutan, teknik olarak konuşacak olursak, projeksiyonun kısmen birinci kademesinde tutan, kısmî anestezi meydana getirir. Fakat bu durumda, odadaki olaylar öyle yoğun bir dikkat gerektirir ki, projeksiyon fenomeni gözden kaçar. "Murakabeye oturulduğu" zaman da, aynı fenomen vukubulur. Bu durum içerisinde süje, kendisini çok pasif bir hâle sokmuştur. Herhangi bir enerji veya tesir akışına alıcı vaziyettedir. Astral Beden daha aktif bölgelere doğru çekilir ve fizik bedeni, onu tasarruf etmek isteyen başka şuurlara bir vasıta olsun diye bırakır. "Murakabeye oturan kimse", bir ustanın veya tecrübeli bir medyomun gözetimi altında değilse, deneme elden kaçabilir, böylelikle beden dışına kayış, kontrolsüz hâle gelebilir. Bu ise, düşük seviyeli astral varlıkların obsesyonu şeklindeki bazı şizofreni türlerine götürür. Hava seyahati, gerçek uykunun verdiği canlandırıcı etkiyi getirmeden, sadece sinirsel ve fiziksel yorgunluğa sebep olacak şekilde içsel araçları düzen dışına çıkmaya zorlayabilir. Bu noktada, güneş banyosu yapan herkese bir uyanda bulunmak istiyorum. Gün ortasında, sıcak güneş altında uyumak son derece tehlikelidir. Bu durumdayken, astral beden eski hizasında, yani yerinde değildir ve fizik beden, kozmik ışınların güçlü akışına karşı korumasız kalmıştır, zira aciz kalan fizik dokuları desteklemek üzere içsel araçların tamponlama faaliyeti kalmamıştır. Bu ise, güneş çarpmasına ve aşırı yanıklara yol açar. İkinci Kademe Astral beden,fizik kılıfından bir metre kadar uzağa projekte edilir.Halka psişik konularla ilgili soru formları gönderildiğinde, bu fenomen sık sık rapor edilir. Projeksiyonun bu kademesi bazı sarsıntılar veya kazalar sonucu da vuku bulabilir. Kişiye bir araba çarpmıştır veya dağdan yuvarlanmıştır. Birdenbire kendisini bedeninin dışında bulur. Bazen kendisinin yukarısında bulunarak hemşire ve doktorların meşgul olduğu kendi fizik bedenini görür.

"Teknikler" başlığı altında, tam uyanık şuurluluk içerisinde (ancak gece fizik beden uyur durumdadır) fizik bedenden belli uzaklığa nasıl projekte yapılacağım inceleyeceğiz. Astral projeksiyonun geri kalan bütün kademelerinde, artık arzu faktörü büyük bir önemle devreye girer ve daha ileri gitmeden önce konuya girilmesi tavsiye olunur. Güçlü Bir Arzu Faktörü Esas olarak astral veya emosyonel mahiyetteki projeksiyon, güçlü bir arzu faktörünün bulunmasını gerektirir. Batılıların çoğuna göre, şuur, güneş sinir ağındaki şakra ve astral plânla bağlantılıdır. Ayrıca denir ki, çoğumuz görüş açısı bakımından hâlâ Atlantlıyız. Hem fizik ve hem de astral âlemde hedefine ulaşmadaki kuvvetli arzunun kudreti, Yakın Doğuda bir yerden gelen eski bir masalla açıklanabilir. M.S. 1500 yıllarında, mevcut düzeni yıkıp onun yerine kendi adamlarım yerleştirmek amacıyla, politik cinayet yöntemini kullanan bir grup insan, güç kazanmıştı. Bunların reisleri. İran sınırı yakınlarında güçlü bir şehrin halifesi olan son hükümdarlardan birini devirmek için uzun zamandır bir suikast hazırlamaktaydı. Ancak her seferinde, en iyi şekilde hazırlanmış olan cinayet plânları, halifeyi ortadan kaldırmakta başarısızlığa uğruyordu. Bunun üzerine çeteden biri, diğerlerinin bu konuda başarısızlığa uğraması üzerine zalimce ve şeytanı bir plân yaptı. Genç ve ateşli bir asker, çete tarafından ayartılarak bir meyhaneye götürüldü ve iyice sarhoş edildi. Daha sonra başına vurularak, şuursuz bir vaziyette dağda gizlendikleri yere taşındı. Burası, bir geçit üzerinde yükselen, beyaz mermerden yapılmış muhteşem bir şatoydu. Saray bahçesinde genç askerler ayıltılıyor ve kendilerine her türlü konfor sağlanıyordu. Asker kendine gelince cennette olduğunu zannetti ve canını alıp, kendisini buraya gönderen meyhane kavgasına şükretti. Sarayda azametle gezinen tavus kuşları, güzel cariyeler ve her arzusunu yerine getiren hizmetkârlar, bu cennette bin yıl süreyle kalma iştahını kabartıyordu. Fakat birdenbire kendisine acıklı bir hikâye anlatıldı. Ona, bir hata yapıldığı söylendi. Asla ölmemesi gerekiyordu; cennet henüz ona ait değildi. Bu kederli haberi iletenlerin kararını hjçbir yalvarış değiştiremezdi. Çare yoktu. Geri dönmesi ve kendi sefil varlığını sürdürmesi gerekiyordu. Ancak, tekrar ölümü ve cenneti kazanmak için bir şey yapabileceği kendisine söylendi. Bu iş neydi? Çetenin cinayetlerini her seferinde savuşturan halifenin yaşadığı, civardaki ülkeye gitmeliydi. Orada cennete dönme karşılığında halifeyi öldürmeliydi. Genç adam bu işi seve seve kabul etti ve güzel bir cariyenin kendisine sunduğu şarapla iyice sarhoş olarak, bu defa meyhanede kendine geldi. Burada, kendisine at ve silâh temin edildiğini gördü., En korkunç engellere, halifenin nöbetçileri tarafından ellerinin sakatlanmasına, işkence görmesine ve hatta hadım edilmesine rağmen, sonunda işini başardı. Bu meseleden çıkarılacak iki önemli sonuç vardır: Birincisi, arzu yeteri kadar güçlü olduğu zaman, bütün engelleri aşabilir ve gerçekten arzu, astral projeksiyonun başlangıçtaki kademelerinin esasını teşkil eder. İkinci olarak bu misal, bir cennet pırıltısının veya yeni bir âlemin, insanın bakış açısını nasıl etkileyebileceğini gösterir ve astral projeksiyonun yüksekliklerinde, kişi, genç adamın bulutlar arasındaki şato suyla mukayese edilmeyecek cennetleri yaşayabilir! Bunlar bir defa ziyaret edildiği vakit, onlara geri dönme arzusu, daha sonraki astral projeksiyonları kolaylaştırır.

Şekil 9 - Canilerin Tuzaği , Dünyada Cennet Üçüncü Kademe Astral beden, 80 - 100 metre veya belki de birkaç mil uzaklığa, fakat daima bilinen yerlere projekte edilir. Şimdi, işin içine arzu faktörü girer. Belki evin içinde veya bahçede, yakındaki bir köyde, sevilen biriyle beraber veya sevilen bir yerde olmak arzusu vardır. Eğer arzu yeteri kadar güçlüyse, bu, arzu objesine veya artık bundan sonra kullanacağımız tabirle "hedefe" doğru bir projeksiyona yol açabilir. ''Enerji düşünceyi takib eder" okült yasası altında, astral adını verdiğimiz enerji beden, hedefe veya arzu edilen ya da kuvvetle düşünülen şeye doğru kuvvetle çekilir. Hedefle beraber olmak için, yani sevilen biriyle veya sevilen bir yerde olmak için bir arzu vardır ve arzu, görmüş olduğumuz gibi çok şiddetli olabilir. Üçlü Kademede Projeksiyon Örneği Burada nakledeceğim üçüncü kademede astral projeksiyon örneği, bana aittir. Tıp okulunda öğrenci olduğum sıralar, civardaki bir şehirde konferans vermem istenmişti, ancak bu, orada bir gece kalmamı gerektiriyordu. Konferans için çok önceden söz vermeme rağmen kararsızlık içindeydim, zira ortaya bir sorun çıkmıştı. Köpeğim gebe idi. Yavrulamak üzere olduğundan, onu tek başına bırakmaya gönlüm elvermiyordu. Bereket versin ki, ona göz

kulak olacak bir tamdık bulabildim. Köpeğime garajda.rahat bir köşe hazırlayıp, yatırdım ve iç huzuruyla konferansıma gittim. Ama hâlâ endişeleniyordum ve o gece odama çekildikten sonra uzaktaki köpeğimi düşünmeye başladım. Onu hasırdan yapılmış yatağında tahayyül ettim. Bana ihtiyacı olup olmadığını merak etmekteydim. Bundan sonra hatırladığım şey, uykuya daldığımdı. Tekrar garajımdaydım ve köpeğim hasır şiltesinin üzerinde sessizce uzanmıştı. Onu çağırdım; yerinden sıçrayarak bana doğru koştu. Köpeğimin uzanmış durumda bıraktığı fizik bedenini görebiliyordum ve henüz doğurmadığını keşfetmiştim. Böylelikle sevdiğim birine projeksiyon yapmıştım. Onunla birlikte olma arzum, yani arzu bedenim, üçüncü kademe tipindeki bir projeksiyonla, beni ona sürüklemişti.

b - Uzak Hedefler Astral beden çok uzak mesafelere projekte edilebilir. Bu kademede, arzu faktörü mevcuttur ve kuvvetlidir, ancak irade onu gölgede bırakmıştır. Astral formu uzak mesafelere yansıtmak için güçlü bir irade gereklidir. Mesafe bakımından kısa projeksiyonlarda (yansıtmalarda), eterik madde astral maddeye nasıl yapışır ve sararsa, astral madde de projekte edilecek mantal cevheri öyle sarar. Projeksiyonun yapılabileceği mesafe, projeksiyonu yapanın "Çember Sınırına" bağlıdır. Bu ise, o kişinin spiritüel gelişme derecesine, ya da irade gücüne bağlıdır. Üçüncü Dereceden inisiyelerin projeksiyonları, Ay'ın çok az ötesine uzanan bir "Çember Sınırına" kadardır. Dördüncü Dereceden inisiyeler, Güneşe erişebilirler. Beşinci Dereceden inisiyeler ise (üstadlar ve mürşitler), Güneş sisteminin herhangi bir yerine ve hatta büyük Sirius yıldızına bile erişebilirler. Çok uzak mesafelere yapılan bu projeksiyonlarda, astral beden, mantal kopyası ve sevkedici unsur olan iradesi tarafından desteklenir. Hem mantal çıkış çabası sırasında bu işe dayanması ve hem de projeksiyonlar boyunca, yansıtılmış olan astral bedeni "hedef üzerinde" tutabilmesi için, fizik beden özel bir muameleye ihtiyaç gösterir. Projekte edilen bedenler çok hızlı hareket ederler. İki ya da üç saniye içerisinde birkaç bin mil mesafe katedfebilirler. Projeksiyonu yapan, böylesine bir hızla hedefe varabilir ve bazen,eğitimin ilk kademelerinde, astral bedenini hedef üzerine "merkezlerken" geriye sekme fenomenini yaşayabilirler. Bayan Garrett'in astral projeksiyondaki başarıları, insanlığın yararına olmak üzere bu okült işlemin nerelere kadar kullanılabileceğini göstermektedir. İkili Şuur Bayan Garrett, yüksek dereceli bir tür şuur ikilisi geliştirmişti. Hung G. Callavvay takma adıyla yazı yazan Oliver Fox da, aynı fenomeni tecrübe etmekteydi: "Kendimi rüyada ayakta durup, astral plândaki manzarayı seyrederken hissedebiliyordum; fakat aynı zamanda yatakta uzanmış olarak kendimi de hissedebiliyor ve yatak odamı görebiliyordum."

Bu ikili şuurluluk, İngiliz Üstad Robert Brovvning'in bir zamanlar bana "esolepsy" olarak tarif ettiği şeyin, yani zihni içeri çevirme ve her iki âlemde de şuurlu olma yeteneğinin bir niteliğidir. Sözünü ettiğimiz bu durum, Kova Burcu Çağında Batının geliştirdiği yeni yoganın esasını teşkil eder. Bu, öğrencinin (yogin) şuurlu olduğu iç âlemdeki kuvvetlere kanal açmasını gerektirir. Yeni yogaya ön ayak olan, yeni çağın hudut bekçileri olan bizler için, bu sahadaki deneyimlerin müşterek unsurlarının müşahedesi hayatı bir önem taşımaktadır. Oliver Fox, Bayan Garrett ve ben, yollarımız biraz farklı olmakla beraber, doğru istikamette olduğumuzu gösteren fizikî, mantal, emosyonel semptomları tarif etmekteyiz. Esolopsy mevcutken, kataleptik trans vardır. Bizi izleyenler, bu hâl içerisinde uzuvlarını hareket ettirmeyi öğrenmek zorundadır. Bana gelince, ancak yirmi yıllık bir çabadan sonra, bu hâldeyken sadece göz kapaklarımı ve belki bir ya da iki parmağımı hareket ettirmekteyim.

Şekil 10 - Üçüncü Kademe Tipinde Projeksiyon

Şekil 11- Astral Bedenin Hedef Üzerine Merkezlenmesi Bayan Garrett'in Deneyi Bayan Garrett, 1932 yılında, o sıralar telepati konusuyla ilgilenen bir kaç tanınmış psikiyatrist ve bilim adamıyla çalıştı. New York'ta kendisiyle alâkalı bir deney düzenlendi. Bayan Garrett'in tecrübesini içeren aşağıdaki rapor, H.F. Prevost'un Man Outside Himself adlı eserinden alınmıştır. Deneyi başarıyla sonuçlandırmak için, ulaşmak istediğim Newfound land'daki hedefe varmak üzere şuurlu projeksiyonu kullanmam gerektiğini biliyordum. Deneyin düzenlendiği Newfoundland'daki yerde projeksiyon durumum içerisinde, kendimi sadece deney yerinde bulunmakla kalmayıp, eve girmeden önce, girmem gereken bu evden başka, bahçeyi ve denizi de görebiliyordum. Atmosferdeki rutubeti bile hissettim ve patikanın kenarındaki çiçekleri gördüm. Daha sonra, duvarların içinden geçtim ve deney yapılması plânlanan odaya geldim. Odada kimse yoktu. Bana orada bulunacağı söylenen deneyciyi araştırmak için yukarıya, merdivenlere baktım. Onu bulmak için merdivenlere doğru hareket etmek zorunda kalsaydım, bu benim yönümden fazladan bir gayret olacaktı, ama bereket versin ki, deneyci o sırada merdivenlerden aşağı indi ve deney için seçilmiş olduğunu bildiğim odaya girdi. Daha sonra o-lup bitenler, sadece telepatiyi değil; durugörü, duruişiti ve prekognisyon (öncedenbilme)

dahil olmak üzere, normalüstü duyumlamanın her çeşidini içeriyordu. Bu deneyde görevli olan doktorun kendisi de normalüstü algılama güçlerine sahipti ve besbelli benim varlığımın farkındaydı. Deney başlamıştı.Karşılıklı olarak birbirimizin farkında oluşumuzun kanıtı biraz sonra ortaya çıkacaktı. Yüksek sesle konuşarak bana hitaben, "Bu başarılı bir deneme olacak." dedi ve ben New York'daki odada oturduğum yerden, fizikî olarak işitiyormuşcasına bu konuşmayı alabiliyordum. Newfoundland'daki araştırmacı, incelemesi için projekte etmiş olduğum duble'me hitabederek, "Şimdi, masadaki cisimlere bakın" dedi. O andan itibaren, ipnotize edilen bir kimsenin telkinlere karşılık verişi gibi, onun talimatını takibettim. Masadaki cisimleri, mutad görme vasıtasıyla değil, fakat bir durugörü vizyonu şeklinde görebiliyordum. Daha sonra, New York'da yanımda not tutan kişiye, gördüğüm şeylerin tariflerini yaptım. Doktorun şöyle dediğini duydum: "Sizin tarafınızdaki deneycilere özürlerimi iletin. Bir kaza geçirdim ve beklediğim şekilde çalışamıyorum." Newfoundland'da duyduklarımın aynısını New York'da not tutan kişiye ilettim ve ayrıca doktorun başındaki bandajı tarif ettim. New York'daki deneycinin söylediklerini işittiğim zaman,, burada bir uyuşmazlık olduğu gözüküyordu. Deneyci şöyle diyordu: "Bunun gerçek olmasına imkân yok, zira doktordan birkaç gün önce bir mektup aldım ve o zaman gayet iyiydi." Deney devam etti ve ben projekte vaziyette kaldım: Newfoundland'daki araştırıcının hareketlerini takibettim. Bundan sonra yaptığı şey odasındaki kitaplığa yürümek oldu; oraya varmadan önce, belli bir kitabı düşürdüğünü ve bu kitabın raftaki konumunu biliyordum: Bu telepati idi. Kitabı raftan indirdi ve kesin olarak benim orada bulunduğumu, kitabın başlığım okuyabileceğimi düyünerek kitabı yukarıda tuttu. Daha sonra kitabı açtı ve bir bölümdeki paragrafı, konuşmadan, kendi kendine okudu. Kitap Einstein ve O'nun izafiyet teorileri ile ilgiliydi. Seçmiş olduğu paragrafı sessizce okudu ve bunu yaparken, okuduğu şeylerle alâkalı izlenimleri onun zihninden telepatik olarak alabili yordum. Okumasıyla ilgili algımı, New York'daki odada oturan stenografa kendi kelimelerimle rapor ettim. Bu arada deneyci, yüksek sesle konuşarak, projekte halimdeki bana, bu deney esnasında kendisinin de, deney yardımcısı olan psikiyatristin New York'daki yatak odasına projeksiyon yapmış olduğunu söyledi. New York'a daha önceki ziyareti (fizikî olarak) sırasında, orada gerçekten görmüş olduğu iki fotoğrafı tarif ederek, konuşmasını sürdürdü. Fakat, şimdi Newfoundland' dan açıkladığına göre, bu fotoğraflar kaldırılmıştı ve arkadaşının yatak odası, son fiziki ziyaretinden beri yeniden dekore edilmişti. Böylece deney son buldu ve kayıtçı, bütün olup bitenin onbeş dakika sürdüğünü ifade etti. Bu deney sadece telepatiye mi dayanıyordu? Ne deneyciye, ne odanın bulunduğu yere ve ne de deney düzenine asla erişemezdim ve de onları göremezdim. Deney sadece telepatiden ibaret olsaydı, bende, deneycinin zihnindeki düşünceler ve bana yüksek sesle söylediği kelimelerin izleri meydana gelirdi New York'daki deney raporları, o gece Newfoundland'daki doktora postalandı. Ertesi sabah ondan bir telgraf geldi: burada, deneye başlamadan önce meydana geien kazadan söz ediyordu ve gene doktordan bir gün sonra aldığımız mektupta da. plânlanmış olduğu deney adımlarını sıralamıştı. Sadece DUBLEM'le konuşan doktorun mesajını doğru bir şekilde işitmekle kalmayıp başındaki bandajı da algıladığımı, telgraf kanıtlamıştı. Mektubundan öğrendiğimize göre, bir masa kullanmış ve onun üzerine DURUGÖRÜ aracılığıyla doğru bir şekilde

gördüğüm bazı eşyalar koymuştu;doktorun davranışları ile ilgili olarak yaptığını tariflerin her adımı da doğru çıktı. Raftan çıkardığı kitap, kitabın ismi, kendi kendine okuduğu bölüm; kendi şuurlu projeksiyonum, uygulandığım durugörü ve telepati aracılığı ile aynen tarif ettiğim gibiydiler. Beşinci Kademe Bu kademede projeksiyon, tümüyle, projeksiyonu yapan kişinin kortrolu altında değildir. Bu kimse, bir Mürşit veya yüksek dereceden bir inisiye olması gereken başka bir varlık tarafından aktif olarak desteklenir. Bu. sessiz bir gözeticinin sübjektif bir tecrübeye yardım maksadıyla olaya katılması ve projeksiyonu yapan kimseyi eğitici ve yararlf sonuçlara götürmek üzere idareyi eline alması gibidir. Bu durum, projeksiyonu yapan kimsenin bir ashrâm'da çalışıyor olması gereğini ve onun deneme devresindeki bir şakirt veya bir Mürşit tarafından kabul edilmiş bir mürit olması gerektiğini ifade eder. Böyle bir kişinin yaptığı projeksiyon, daha tecrübeli kardeşlerinin kendisine uyguladığı eğitimin bir bölümü olacaktır. Mürit, projeksiyonun ilk kademelerinin tümünü kendi kendine geçmeye muktedirdir, fakat bu kademede şartlar zordur. Burada hedef; karışıktır, ulaşılamaz ya da yeri kesinlikle bilinmez; fakat bazı nedenlerle şakırtın hedefe erişmesi önemlidir. Bir Ustanın ya da bir İnisiyenin yardımına ihtiyaç duyduğundan, morali çok yüksek olmalı ya da bir mürit olarak, bu hayatındaki veya önceki hayatındaki fiilleri nedeniyle aktif bir yardıma hak kazanmış olmalıdır. İnsan, böylesine mahrem bir tecrübeyle ilgili olarak kendi yaşamından örnek verip vermemekte tereddüt ediyor, ancak burada, bu açıklamayı yapmak için sessiz gözeticimden izin aklını. Bu durumda bile, şimdi bahsedilecek astral misyona inanmak zordur! Büyük Parlaklık Benim bu kademedeki tecrübem yedi sene kadar önce vuku buldu. Bu, benim spiritüel günlüğümde kayıtlı 'durumdadır, fakat ben, hafızamda canlı olarak duran anılarımdan söz edeceğim. "Büyük Yakarış'ın sondan ikinci mısraı üzerinde uzun uzun düşünmüştüm: ... Dilerim kapansın kötülüğün yaşadığı kapı." İngiliz üstad, diğer mısralar ve onların altında yatan ezoterik anlamlar hakkında bana ışık tutmuştu. Bir sabah erken saatlerde, meditasyon teması olarak o mısraı almıştım. Birdenbire,fizik bedenden ileri kademede çözüldüm ve tam arkamda büyük bir parlaklığın farkına vararak büyük huzur duydum.Onun, yüzünü nadiren tam olarak gösteren Üstad olduğunu biliyordum. Nazikçe yukarı çekildim ve aniden tam bir projeksiyona girdim. Ancak bu kere, benim yönümden harcanan herhangi bir çaba yoktu. Gevşeyebiliyordum ve "manzaradan zevk alıyordum"... Aslında O'nun avrası içerisinde ve Onunla beraber projekte edilmiştim. Uzun mesafeli seyahatlerde normal olarak yaptığım gibi, ani ve kaba bir süratle değil, düzgün ve hafif hareketlerle birçok kara parçası üzerinden geçtik. Vadi ve çöller aşarak, sonunda dağlık bir bölgeye ulaştık. Burada tepeler çıplak ve karanlıktı; bir geçitten aşağı doğru geçtiğimizde, atmosferin giderek artan, sıkıntılı bir hâle geldiğini farkettim ve daha sonra bir mağaraya girdik. Atmosfer artık cehennemi bir hâl almıştı. Kötülük havayı doldurmuş gibiydi ve giderek büyüyen muazzam bir yeraltı koridorunda olduğumuzun farkmdaydım. Orada daha önce tanık olduklarıma hiç benzemeyen bir medeniyet vardı. İnsanları açık renk tenli, fakat koyu saçlı idi. Buranın sakinleri çıplak kayalar üzerindeki köylerde kümelenmişlerdi, vs.

Kısacası, şimdi kara büyü dediğimiz, kötü sanatlarla uğraştıkları için Atlantis'in batmasına neder olan, soysuzlaşmış bir Atlant ırkı tarafından sembolize edilen, "kötülüğün yaşadığı yeri" ziyaret etmiştim. Bu ırk hâlâ mevcuttur ve yeraltına kapanmışlardır. Bu Atlantis artıkları uzun zamandır unutulmuş olmakla beraber, insanlığı, astral vampirlik ve astral tasarruf yoluyla avlamak için, yeraltındaki sığmaklarından astral form içinde ayrılarak; okült sanatları vasıtasıyla hâlâ yaşamaktadırlar. Onlardan birini ziyaret etmiştik. Spiritüel sağlamlığı olan yalnız bir kimseydi ve kendi insanlarının bir tür kurtuluşunu sağlamak için uğraşıyordu. Astral Seyahat Teknikleri, Uygulamaları

a - Uykuda Uyanıklık Birinci Kademeye Projeksiyon Ne yapılması gerektiğini tam olarak bilmeniz için, son bölümden, bu kademenin tarifini iyice okuyun. Bu kademede astral beden, hemen hemen fizik beden hizasından ayrılmak üzeredir. İnsan bunu yapmayı niçin ister? İpucu uykudadır. Tanı ve doğal bir uyku sırasında, astral beden fizik bedenle bir hizada olmaktan çıkar. Fizik beden metabolizma olarak iyileşirken, iç vasıtalarda harikulade bir gençleşme ve canlanma sürer. Tümüyle tazelenmiş ve günlük işlerimizi bir kere daha yürütecek şekilde uyanırız. Fakat daha fazla enerjiye ihtiyaç'duyduğumuz zaman, bu işlemi irade ile ufak ölçüde kopya edebilseydik, kendimizi doğanın kendi yöntemiyle yenileyemez miydik? Birçok ünlü kimse, bunu yapmasını öğrenmiştir, Sir Winston Churchill, ne yapıyor olursa olsun, birden bire yorgunluktan kurtulma ve çok kısa bir zamanda, çok güç olan işlerine eskisi gibi devam edebilme yeteneğine sahipti. Bunlardan biri de Emanuel Swedenborg'dur.Yazar, yıllardır aynı yeteneği kullanmaktadır. Bu, çaba göstermeden yavaş yavaş gelişti, fakat kısa zamanda bunun kolayca anlaşılamayan mekanizmasını ve burada kullanılan tekniğin esasını teşkil ettiğini ortaya koydu. Yöntem. Orta Avrupa'daki bazı yoga okullarında da kullanılmaktadır ve sonuçlar ne olursa olsun, bu süreç spiritüel yetenekleri geliştirdiğinden, bu konudaki çalışmalardan zahmete değer niteliktedir.

Tekniğin ipucu, uzun süre araba sürme veya gün boyunca yelkenli idare etme gibi faaliyetlerin sonuçlarında bulunmaktadır. Her iki durumda da ortak olan iki unsur vardır: 1, Hızlı bir şekilde gevşeyen yorgun bir beden ve 2. Hâlâ alert (uyanık, tetikte) durumda olan bir zihin. Teknik Yatay olarak uzanabileceğiniz bir yer seçin. Eğer iş yerindeki büronuzda iseniz, halının üzerine uzanın. Gözlerinizi kapayın ve iki şey yapın. Birincisi KENDİNİZİ SÜRATLE GEVŞETİN. Bu işlem, uzun süre araba sürdükten sonra yapabileceğiniz kadar hızlı bir şekilde yapılmalıdır. Bedeninizin, birdenbire yere atılan mısır çuvalı gibi olması gerekir. Bundan sonra yapacağınız şey, zihninizde bir red tavrı meydana getirmektir. Şimdilik, bütün dünyayı ve onun içindeki sahtelikleri reddetmelisiniz. Telefon çalabilir veya masanızda bitmek tükenmek bilmeyen kâğıtlar olabilir. Kendi kendinize şöyle deyin: "Bütün bunlardan bıktım artık. Şimdi yirmi dakika süreyle içe döneceğim ve hepsini unutacağım!" İstediğiniz şey dışarıda değildir, bu nedenle dışarı ile ilgili hiçbir şey düşünmeyeceksiniz. Bunun yerine, zihniniz içe dönecek. Kısa bir süre sonra, bedeninizin uykuya daldığını, fakat zihninizin uyarak (alert) durumda kaldığsm göreceksiniz. Hatta beden hörlayabilir bile! Bu, en doğru anlamıyla kendi Kendine ipnozdur.' Bedeninizi uykuya sokmuş duru nidasını? Bir süre sonra, belki beş ya da on dakika sonra, yorgunluğunuz uçup gitmiş olarak, kendinizi nazikçe uyandırmanız mümkün olacaktır! O süre boyunca, şuurunuz bedeninizin dışında olacaktır. Şuurunuz, fizik kılıfının 8 - 10 cm. yukansındaki astral bedeninizde olacaktır. Bitişik odadaki sesleri veya caddeden gelen gürültüleri hâlâ işitebilirsiniz, fakat bu, sizin astral duyumlarınızla olacaktır! Mutad bedensel meskeninizin 8 - 10 cm. dışında, tam şuurlu olarak, astral projeksiyon durumunda olacaksınız. Bazen, göz kapaklarınızın kapalı olmasına rağmen, tavanı bile görebilirsiniz. Çünkü astral gözlerinizi ve astral duyumlarınızı kullanıyorsunuz. Tavanı görüş şekliniz size biraz farklı bir izlenim verecektir, çünkü onu başınızdan 5 çm. yukarıda olarak dikkate alıyorsunuz. Bu işi başarmakta okluğunuzun işareti, yogilerin vrittis dediği bağlantısız görsel imajların aniden serbest kalışıdır. Bunlar, gevşek durumdaki beynin salgısı olup, projeksiyonun başlamak üzere olduğunun habercisidir. Vritti'ler durugörünün ilk esintileri değildir ve onlarla karşılaştığınız zaman, ne olduklarını bilmeniz gerekir: Bunlar, beynin salgı çıkaran mekanizmalarıdır ve bazen göz önünde canlandırma ile karıştırılmasından başka, ezoterik önemi yoktur Özet Kendi kendini ipnoz (oto ipnoz), fizik bedenin eterik bedenle olan çakışık durumunun ayrılmasına yol açar. Böylece iç araçlar, eterik bedeni şarj etmeye muktedir olurlar. Bu ise, fizik bedenin enerji kazanması sonucunu verir. Uyku olayı vukubulmadığından, şuurlulukda kesinti olmamıştır. Ve mu (ad öğleden sonraki kestirmelerin ardındaki etkilere benzemeyen bir tarzda zihin uyanıktır ve faaliyete hazırdır. İç araçlar, 8 - 10 cm.'den daha uzağa projekte edilmiş durumdadır. İkinci Kademeye Projeksiyon

Bu kademede süjenin, kendisini fizik bedenin yukarısında, havada asılı bulduğunu hatırlayacaksınız. Birçok insan tarafından bu hâl yaşanmıştır ve genellikle, fizik beyin hâlâ gayet alert (uyanık) olmakla beraber, şuursuzluğa yol açan bir motosiklet kazasına benzer fizikî travmaların bir sonucu olarak yaşanır. Anestezi sırasında ortaya çıkabildiği gibi, ölüm öncesi de vukubulabilir. Projeksiyonun mevcut olduğuna dair kanıt olmasının dışında, astral projeksiyonun okült bir değeri de vardır. Eğer süje, bu şekilde projeksiyon yapmayı gerçekten istiyorsa, başka şeyleri bir tarafa bırakıp, zihninde bu düşünceyi kuvvetle muhafaza etmek suretiyle, BİRİNCİ KADEMEDE başlığı altında tarif edilen işlemleri yapmayı taahhüt edebilmelidir. Süje, kendisini suyun dibinde olduğuna inandırabilir ve su yüzüne çıkmak için kendini zorlamaya ihtiyaç duyabilir. Kuvvetli bir yukarı çıkma isteği, sık sık, otoipnoz kademesini bir adım ileriye götürür ve uygun miktarda bağlı maddesi olan astral beden, tahrik edici maksat ortadan kalkana kadar veya fizik bedenin yorgunluğu onu eski yerine çekene ya da ilâve edene kadar, fizik bedenin yukarısında havada asılı kalır. Bu kademe, hiçbir zaman daha kapsamlı projeksiyon için bir "tramplen" değildir. Birinci Kademe projeksiyondan İkinci Kademe projeksiyona geçme kararlılığı; sanki bir havuzun dibindeyken, birisi suyun altından ayak bileğimizden tutup çekiyor ve siz ondan kurtulmak için bütün kuvvetinizi topluyormuşçasma güçlü olmalıdır.

b - Hedefin Tahayyül ( Hayal ) Edilmesi

Üçüncü Kademeye Projeksiyon Dördüncü bölümde bu kademe ile ilgili açıklamaya tekrar göz atın. Projeksiyon; seçilen bir hedefe, sevilen birine veya sevilen bir eşyaya yapılacaktır. Hedefle beraber olmak için kuvvetli bir arzu olmalıdır. Bu itici arzu başarıya ulaşmanızı sağlayacaktır, ancak hedefin mahiyeti BİLİNMELİDİR; herhangi bir tür projeksiyona girişmeden önce, bu hedef tahayyül edilebilmeli ve her zaman zihin gözüyle açık seçik görülebilmelidir. "HEDEFİN TAHAYYÜL EDİLMESİ ve HEDEFLE BERABER OLMA ARZUSU" Bunlar astral projeksiyon için çok önemli hususlardır. Uygun şekilde tahayyül (gözde canlandırma) yeteneği ve gerçek bir arzu; her halükârda süptil araçlardaki kuvvet merkezlerini uyaran ve Üçüncü Göz'ün açılmasına götüren etkenlerdir. Israr zorunludur ve sonunda mükâfatı görülür. Her ikisinde de düşünce cevherini ve düşünce elementallerini kullanma (maniplasyon) gücü olmasına rağmen, gözünde canlandırma imajinas-yondan oldukça farklıdır.' İmajinasyon büyük ölçüde kontrolsuzdur ve bir şeyi görmek, koklamak veya dokunmak gibi duygusal girişler vasıtasıyla uyarılan negatif bir

süreçtir. Öte yandan, gözünde canlandırmak (tahayyül) ise, kontrollüdür, pozitif bir süreçtir ve en iyi şekliyle duyusal etkiler kesildiği zaman tezahür eder. Hedefin; yakında ve iyi bilinen bir çevrede olması önemlidir. Bunun nedeni, projeksiyonun tanıdık ve dost bir ortamda olmasını temin etmektir.Böylece korku ve bozulma önlenecektir. Projeksiyon içerisinde görülenler, projeksiyondan sonra derhal "realite" ile mukayese edilebilir. Şimdi süje, içsel araçlarını fizik limanından belli uzaklığa hareket ettirmeyi arzu etmektedir. ARZU, vazgeçilmez bir unsurdur; GÖZDE CANLANDIRMA ise daha da önemlidir. İnsan bedeni de dahil olmak üzere bütün fizik cisimlerin mantal ve emosyonel (heyecansal) cevherden yapılmış "içsel" kılıflara sahip olduğu ve bu kılıfların birbirlerini cezbettiği, şimdi şimdi açıklığa kavuşacaktır. Bir şeyi düşündüğünüz veya GÖZÜMÜZDE CANLANDIRDIĞIMIZ zaman, bu objenin mantal veya emosyonel cevherden yapdmış bir benzerini yaratırız ve bu yaratılan şey derhal kendisini fizik kopyasıyla birleştirmeye çalışır. Yeteri kadar güçlü bir şekilde düşünürsek ve aynı zamanda içsel araçları fizik limanlarından ayırıp, serbest hâle getirirsek, o takdirde yaranlan düşünce formu, kendi içsel kılıflarımızla beraber fiziksel dublesine doğru çekilecektir. . Teknik Süje, kendi evinde fizik bir obje seçmeli ve onu derin bir şekilde düşünmelidir. Bu obje, süjenin hoşlandığı bir sanat eseri olabilir. Mermer bir heykel, bir vazo, bir prizma, vs., bu iş için gayet uygundur. Gözlerinizi ne zaman kapatsanız tahayyül edebilecek hâle gelene kadar, o obje üzerinde çalışmalısınız. Buna ilâveten, sakin anlarınızda "onunla beraber olma" pratikleri de yapmalısınız. Onunla olmayı ARZU ETMELİSİNİZ. Hazırlıklarınızın ilk kademelerindeyken, dikkatin yöneldiği obje veya "hedef", asla bir çocuk olmamalıdır. Bir çocuğu derin düşündüğünüz takdirde avranızın emanasyonlarındaki güç, çocuğa zarar verebilir. Canlı olmayan birçok objeler vardır. Ben, Mikelanj'm meşhur DAVUT heykelinin minyatürünü kullanıyordum. Karmik bağlantını olan ve mümkün olduğu kadar birçok yönleriyle günlük yaşantıma dahil ettiğim Florance şehrinden böyle bir heykel satın aldım. Sonraları, heykelciğe yaptığım projeksiyon kolaylaştı ve birçok defa gerçek heykele de projeksiyon yaptım. Sonraları, meşhur psikolojist Robert Assagiöli ile olan çalışmalarım iyi sonuçlar verdi. Kendisi Florence'de oturuyordu. Fizik Bedenden Ayrılışın Başarılması Projeksiyonun bu kademesinde astral bedeni, fizik yuvasından nasıl serbest bırakabiliriz? Birinci teknik içerisinde bununla ilgili olarak, az da olsa bazı şeyler öğrenmiş bulunuyoruz, ancak ayrılmayı sağlamak üzere, emniyetli ve şaşmaz bir yol mevcuttur: Bedeni uyumaya bırakınız. Fakat bunu yapmadan önce, HEDEFİN İMAJINI ZİHNİNİZDE MUHAFAZA EDİN. Uykuya dalmadan önce zihninizdeki en son düşünce ya da ilgi konusu bu olmalıdır. Buna ilâveten uyanıklık şuurunuzu kaybetmeden önce, bu düşünceye, hedefle birlikte olma arzusu da eşlik etmelidir.

Eğer bu yöntemi sadakatle uygularsanız, bir gece, uyanıklık realitesinin tüm canlılığı içerisinde hedefinizle karşı karşıya geleceksiniz. Bu durum vuku bulduktan sonra, biraz daha uzakta olan başka bir hedef seçmelisiniz. Bu kez, doğrudan doğruya yeni hedefinize projeksiyon yapabileceğiniz gibi, diğer bir usul olarak, bir kere daha ilk hedefinize projeksiyon yaparsanız ve sonra, sanki mutad uyanıklık şuuru içerisinde hareket ediyormuş gibi, oradan, ikinci hedefe giden yolu bulabilirsiniz.

Şekil 16 - Bir dikkat objesi Böylece, örneğin, önce yatak odasındaki vazo ile başlayabilirsiniz; daha sonra, merdiven sahanlığındaki sarkaçlı saate ilerleyebilirsiniz; ve daha sonra bahçedeki bir heykele gidebilirsiniz ve böylece, başlangıç noktasından itibaren hep uzaklaşmak suretiyle devam edebilirsiniz. Bazı Örnekler Şuursuz olarak, birçok obje bende bağlılık meydana getirmiştir. Okültizmle uğraştığım ilk günlerde, bir defasında üst kattaki yatak odama çekildiğimde, saatimi alt kattaki bir odada bırakmıştım. Geceleyin birkaç defa saati öğrenmek istedim, fakat kolumda olmadığından, yataktan kalkıp aramaya üşendim. Bunun üzerine, saatle beraber olmak için bir arzu oluşturdum ve bir rüya öncesi hali içerisinde bedenimden ayrıldım. Saatimle birlikte olma arzum ona doğru bir projeksiyon yapmamı sağlamıştı. Başka bir sefer, "uyku hâlinde" iken

burnuma gelen hafif bir yanık kokusu, mutfak sobasının gözümde canlanmasına neden olmuştu. Bunun üzerine, sobaya projeksiyon yaptığımda, alevler içerisinde kıpkırmızı olduğunu gördüm. Uyandım ve fırını sonuna kadar açık vaziyette unutup yattığımı anladım. Bu son örnek ilginçtir. Projeksiyon halindeyken, soba, her tarafı erimiş olarak gözükmüştü. Onu astral gözlerle görmekteydim. Daha sonra uyandığımda, fırını sadece cereyanla ısınan ve tencerelerin konduğu yuvarlak kısımların iyice kızardığını gördüm. Astral vizyon (görüntü) farklıydı, fakat bu olayda bozulmaya uğramamıştı. Diğer yandan, odada, özellikle öfkeli bir köpeğin mevcudiyeti, astral görüş bakımından, objelerin görüntüsünün bozulmasına sebep olabilir. Bu yöntemin bir avantajı, meditasyon gibi, diğer okült disiplinlerde maksatlı olarak kullanılabilen, birçok yararlı ve "sağlıklı" okült teknikleri besiemesidir. Projeksiyon yapacağınız objenin mahiyetini gayet iyi bir şekilde bilmeniz ve onun bulunduğu yere ilerlemeniz (örneğin, kendi evinizdeki bir eşyaya), astral hâl içerisindeki görsel algıların bozulmalarını giderecektir. Evinizdeki objelerin astral projeksiyon durumunda görülmesi, normal şuurluluk durumu içerisinde görülmesinden çok farklıdır. Bu ilk kademede istenmeyen bozulmalara meydan verilmemesi; daha sonraki gelişmiş projeksiyonlara yardım etmiş olur. Slvan Muldoon, bedenin, kasten sudan mahrum bırakıp, susuzluk çekmesini ve hararetini bastırmak üzere bir ARZU'mın ortaya çıkarılmasını tavsiye eder. Bu hâl, uyku sırasında bir su musluğunun tahayyül edilmesine (visualization) sebep olur ve artık bu musluğa projeksiyon yapmak şart olur. Bana kalırsa, burada biraz zorlama vardır. Okült teknikler uygulandığında,beden rahatsız ve dengesiz bir durum içerisinde olmamalıdır.

Şekil 17 - Hedef, İmajlar

c - Başarı İçin Önceden Gerekli Beş Husus Dördüncü Kademeye Projeksiyon Diğer hepsinin en son gayesi bu kademedir: Yani, kişinin uzak mesafelere ulaşması ve hedef üzerinde yaratıcılığının etkisi ölçüsünde faaliyette bulunması. Bu yaratma imkânları ile ilgili tam açıklama Dördüncü Bölümde yapılacaktır. Bu kademenin içerdiği teknik, yüksek seviyeden spiritüel gelişmeye götüren disiplinlerin hemen hemen bir kopyasıdır. Bu nedenle, şimdi ana hatları verilen pratiklerde hiçbir çaba harcanmaz. Ancak, ezoterik öğrenci ya da mürit için kendiliğinden projeksiyonun, en son gaye OLMADIĞI vurgulanmalıdır. En kötü durumda, bu bir siddhi'den (doğaüstü güçler) başka bir şey değildir; en iyi durumda ise, bu insanı, daha büyük spiritüel çabaya sevkeden Beşinci âlemin pırıltılarını verebilir. Bu kademede başarı kazanabilmek için beş ön şart vardır. Bunların her biri, ayrı ayrı geliştirilebilir ve üzerlerinde çalışılabilir. Ve hepsi birarada olmak üzere, bunlar, bir müridi

inisiyâsyon kapısına sevkeder ve tam bir kontrol altında, astral projeksiyon yapma gücünü tümüyle sağlar. Birinci Faktör: İrade İradenin kullanılması giderek daha fazla önem taşır. Şimdiye kadar, astral bedeni hedefe çekmek için arzu yeterliydi. Ayrıca, bu süreçteki çok büyük mesafeleri aşmak yavaş ve sıkıcıdır. Örneğin, tahrik edici faktör, sadece arzu olsaydı, Atlantik Okyanusunun diğer yanındaki bir hedefe ulaşmak saatler alırdı. Oysa, İRADE faktörü ile bu, saniyeler içerisinde yapılabilir. Hedefinizi seçin ve kendinize tekrar tekrar, "Ben oraya MUTLAKA GİDECEĞİM." deyin. Sadece arzu vasıtasıyla, hedefle beraber olma durumuna nazaran, şimdi, dikkati bir noktaya yöneltip, oraya konsantre olma çok daha fazla gereklidir. İkinci İkinci Faktör: Tahayyülün Refleks Hâline Gelmesi Son teknikte, hedefi gözünde canlandırabilmenin (tahayyülün), onu kesin olarak zihinde yaratabilmenin ne kadar önemli olduğunu gördük. Bu süreç burada daha da ileri götürülmektedir. Hedef kavramını şuurumuza öyle iyi bir şekilde yerleştirmeliyiz ki, ne zaman ve nerede olursa olsun, yani rüya hâli gibi içsel ya da sübjektif âlemde bile olsak, saniyeler mertebesindeki bir süre içerisinde, bu hedefi zihnimize çağırabilelim. Zihninde canlandırma ya da bir tür imajinasyon, gerçek şairlerin tümünün en büyük niteliğidir. Bu durum, spiritüel gelişmeyle o kadar ilişkilidir ki, şairler içinden sık sık bilgelerin, yüksek mertebeden üstad ve inisiyelerin çıkmasına şaşmamak gerek. Üçüncü Faktör: Hafif Uyumak Hafızanızı, rüyalarınıza ve astral hayata sokmadan, derin bir şekilde uyuyorsanız, astral projeksiyonu ve iç âlemlerdeki faaliyeti düşünmek tamamen boşunadır. Haftada on defa kiliseye gidebilirsiniz, fakat sekiz saatlik uykunuz boyunca iç âlemlerde ne olup bittiği konusunda duyarsızsanız, içten bir şekilde sizin spiritüel mutluluğunuzu isteyen Büyük Varlıklar tarafından eğitilemez ya da yönlendirilemezsiniz. Bir kısmımız bütün gün boyunca çeşitli faaliyetler sırasında oradan oraya koşuştururuz ve akşam olunca da yorgunluktan bitap düşüp kendimizi yataja dar atarız. Bundan sonra farkettiğimiz şey ise, bizi tekrar şuurlu hâlimize döndüren çalar saatin sesidir. Sekiz kıymetli saat, yaratıcı olmayan ve aydınlanmamış bir ataletle harcanmıştır. Oysa bu saatler, çok daha yararlı bir biçimde geçirilebilirdi. Astral âlemde şuurlu olan herkes "hassas'tır." Hafif uyumak, spiritüel plânlarda uyanıklılık meydana getirir. Bu ise, korttrollu ve yararlı bir astral seyahatin ön şartlarından biridir. Rüyalarınızı hatdayamayacağınızı ya da uyuduğunuz sırada uyanıklılık şuurunuzu muhafaza edemeyeceğinizi iddia etmek saçmadır. Kaç tane insan gece uyurken yatağından düşmüştür? Çok çok az. Niçin düşmezler? Düştükten sonra olacaklar yüzünden yataklarından yere yuvarlanmazlar! İçlerindeki bir şey, onları bu ihtimale karşı uyanık tutar. Bu içsel şuur, uyuyan kişinin hareket etmesine meydan vermez. Kendilerini alâkadar eden şeylere karşı alert durumdadırlar. Uykusu çok ağır olan kimseler, gerektiği zaman hafif uyumayı başarabilirler. Birçok delikanlı hayata afılıncaya kadar derin uyur. Evlendikten sonra çocuklarının yetişme sorunlarıyla karşı karşıya gelince, hemen değişiverir. Bir çocukları daha dünyaya gelen bu durumdaki birçok erkek, bir kulağı bebeğin ağlamasına tetikte olarak uyumayı öğrenir. Bilir ki, bebeğin

ağlamasına aldırmazsa, diğer çocuklar da uyanıp bagrışmaya başlayacaklar ve o gece artık uyku filan kalmayacaktır. Oliver Fox'un daha önce aktardığımız müşahedesi, konuluzla alâkalıdır. "Kendimi rüyada ayakta durup, astral plândaki manzarayı seyrederken hissedebiliyordum; fakat aynı zamanda, yatakta uzanmış olarak kendimi de hissedebiliyor ve yatak odamı görebiliyordum." Dördüncü Faktör: Tenkit Melekesinin Geliştirilmesi Burada ihtiyaç duyulan şey, fizik beden uyurken UYANIK olmak için, rüya gördüğünüz sırada bir farkındalık geliştirmektir. İnsanlar, derin uyuduklarını ve gene de yeteri kadar zihinlerini meşgul etmişse, astral plânda veya uyku durumunda olduklarının farkında olabildiklerini söylerler. Rüyasında bir merdivenden ya da bir tepeden aşağı düştüğünü görmeyen var mıdır?Kaç kişi kendisinin yere çarpılmasına izin vermiştir.Konferanslarımdaki dinleyicilerin yüzde altmışından fazlası, uyku durumunda iken kendilerinde farkındalık kılma yeteneğine sahiptiler. Yani, rüya gördüklerinin farkındaydılar. Sadece, bu farkındalık içinde faaliyet gösterirken kendilerini tehdit eden bir durum olunca uyanıyorlardı. Rüya gördüğümüzü bir defa farkettiğimiz zaman, imkânlarla dolu bir âlemin kapıları bize açılır. Rüya gördüğünüzün farkında olmak gibi bir yeteneği nasıl geliştirebiliriz? Bunun için bir tenkit melekesi geliştirmek için kendimizi eğitmeliyiz. Bir rüya sürerken, onu değerlendirmek ve eleştirmek yeteneğini kendimizde büyütmemiz gerekir. İşin başında, bunu uyandıktan sonra yaparız. Rüyayı didik didik ederiz ve ondaki gerçek hayata uymayan, saçma, sarsıcı ve münasebetsiz olan şeyleri tenkit ederiz. Fakat bunu, işin sonunda ve bir alışkanlıkla yapmaktayız. Ancak, aynı işi uyku durumunda da yapabiliriz, yani RÜYALARDAKİ SAÇMA VE ÇELİŞKİLİ ŞEYLERE KARŞI ZİHNİMİZİ ALERT (UYANIK) DURUMDA TUTABİLİRİZ. Hugh G. Callevvay takma adı altında yazı yazan Oliver Fox, bu tekniğin ışığı altında enteresan şeylerden söz eder. Fox, projeksiyonun püf noktasının, rüya görürken uyanıklık şuurunun korunmasını keşfetmek olduğu konusundaki ve bu keşfin genellikle rüya içerisindeki zıtlıkları ayırdetmek suretiyle ortaya çıktığı konusundaki kanaatinin nasıl yavaş yavaş geliştiğini açıklamaktadır. Uyanıklık şuuru muhafaza edilerek ve şuuraltı zaptedilerek "Tann'nın Oğlu'nun" serbest kalarak yüksek âlemlerdeki sürür ve vecde girmesi, eski alşinıik çizimlerde en iyi şekilde sembolize edilmiştir. Oliver Fox, daha sonra, bu tip tekniğin geliştirilmesi sırasında göze çarpan fiziksel etkilerle ilgili bazı ilginç müşahedelerden söz etmekte ve önemli bir gözlemle yazısına son vermektedir. Rüyasında, evinin dışındaki kaldırımda duruyor ve çok iyi bildiği güneş ışığıyla aydınlanmış manzarayı seyrediyordu. Tam eve gireceği sırada, kaldırım taşlarının, hatırladığı şekilde dizilmediğini farketmisti.

Fox, şöyle yazıyor: "O zaman çözüm zihnimde çakıverdi: Bu güzel yaz sabahı ne kadar gerçek görünürse görünsün, RÜYA GÖRMEKTEYDİM!" "Bu gerçeği farketmemle beraber, rüyanın niteliği biranda değişti, öyle ki. aynı şeyi yaşamayan bir kimseye bunu aktarmak çok zordur. Birdenbire, hayatın canlılığı yüzlerce kez arttı. Deniz, gökyüzü ve ağaçlar, asla böylesine olağanüstü bir güzellikte panldamamışlardır; hatta alelade evler bile canlı ve mistik bir güzellik içerisinde gözüküyorlardı. Kendimi asla, bu derece tümüyle mutlu, bu derece berrak zihinli, ilâhî bir şekilde güçlü, anlatılmaz derecede ÖZGÜR hissetmemiştim! Duyum, kelimelerin ötesinde keskindi, fakat ancak kısa bir süre devam etti ve uyandım..." Özet Bu gelişmenin amacı, gerçekten rüya gördüğünüzü, rüya hâlinizdeyken farkındalık içerisinde olduğunuzu, yani fizik bedeninizin dışında olduğunuzu farketmeklir. Hepimiz bu durumu yaşamışızdır. Bu, genellikle DÜŞMEK veya SALDIRIYA UĞRAMAK gibi zorlu ve kötü olaylar yaşadığımız zaman olur. Bazen rüya öyle zıtlıklarla doludur ki, rüya şuuru içerisinde çok küçük ölçüde .mevcut olmasına rağmen, nıentaî yeteneğimiz bu duruma isyan eder. Geliştirilmesi gereken şey, bu tenkit meselesidir. Tümüyle uyanmak üzere aşırı derecede tahrik olmak istemiyoruz. Fakat, bu derecede çelişkili ya da yakışıksız bir olayın ancak rüyada olabileceğinin farkında olmak istiyoruz. Beşinci Faktör: Soluk Almak Bu tekniğin sonunda açıklanacak sebeplerle, kontrollü soluk alma usulü, büyük mesafelere yapılan astral projeksiyonda başarı için güçlü bir yardımcı olabilir. Öğrenci, yogilerin körük solunum dedikleri şeyi denemeleridir. Bu, projeksiyona başlamadan önce, birkaç hafta boyunca muntazaman yapılmalıdır.

Şekil 18 - Şuur ve Emniyette Tutulan Şuuraltı. Körük Solunumu Burada solunuma bir değişiklik yapılır. Öğrenci, düşmeyecek şekilde bir sandalyeye dik, fakat rahatça oturur. Havayı burun deliklerinden şiddetle çeker, öyle ki, burun delikleri büzülür. Bu, takriben saniyede bir defalık bir hızla birkaç defa yapılır. Soluk verme konusunda endişe etmeyin. Göğüs kafesinin ve akciğerlerin doğal esnekliği, bir sonraki soluktan önce havayı dışarı atacaktır. İlk birkaç seferinde, DÖRT SOLUKTAN FAZLA ALMAYIN, zira bu, baş dönmesine sebep olabilir. Baş dönmesi, kan kimyasındaki küçük değişikliklerin sonucudur ve oturduğunuz için tehlikeli değildir. Neticede, on ya da daha fazla soluğa kadar erişebilmelisiniz. Bu kadarı amacımız için yeterlidir, fakat bu egzersiz şuurumuzda bir refleks olarak yerleşecek şekilde, muntazaman yapılmalıdır. Rüya gördüğünüzün farkında olduğunuz bıçak üstündeki bir şuur hâli içerisinde soluk alma egzersizlerini seçip ayırmaya vakit yoktur. Projeksiyon Beş faktör nasıl kullanılır? Hafif uyuyan, rüyalarının farkına varır. Herhangi bir rüyadaki zıtlıkları algılamak gibi bir tenkit melekesi geliştirilmiştir. Bunun sayesinde, kısa sürede rüya hâli içerisinde olduğunu,

yani fizik bedenin hâlâ uyumakta olduğunun farkına varır. Derhal bu fırsatı projeksiyon yapmakta kullanır. Hedefi gözünde canlandırır ve iradesini onunla birlikte olmaya yöneltir. Bu kadar basittir. Rüya gördüğünüzün farkına vardığınız an, hedefinizi düşünün ve iradenizi ona çevirin. Daha sonra, hedefinize ulaşmanızda veya sizi orada tutmakta yardımcı olacak ilâve güce sahip olmak isterseniz, tatbikatını yapmış olduğunuz körüklü nefesini kullanın. Bu, projeksiyonunuzu hızlandıracak ve içinde bulunduğunuz süreçteki gücünüzü artıracaktır. Solunum vasıtasıyla olan bu yardım mekanizması, bu bölümün sonuyla alâkalıdır. Beşinci Kademeye Projeksiyon Beşinci Bölümde bu kademeyle ilgili açıklamaları dikkatlice okuyun. İnisiyasyon yolunda kadim ve gerçek bir ifade vardır: "Cennete giden yol cehennemden geçer." Projeksiyon, Üçüncü Göz'ün açılmasının bir yan etkisi olarak ortaya çıkar. Mürit ısrarla ve değişmeden meditasyon yapmayı, çalışmayı, insanlığa hizmet etmeyi taahhüt eder. Kendisinin uyanmasıyla ilgilenen Üstadın, yani Sessiz Koruyucu'nun saygısına hak kazanır.Kişinin kendisini YOLA adamasının karşılığı olarak, psişik güçlerin ortaya çıkmasına yardım edilerek mükâfatlandırılır. Kişi astral pıjeksiy onun, kendisini gerçek çalışmasından saptırmaktan başka bir şey olmadığını ve her halükârda, bir kimseye yapılacak olan yardımın bir bölümü olarak kullanılması gerektiğini öğrenince, o zaman, özel teknikler için yetiştirilir. İııisiye olduğu zaman, Üstadın varlığına projeksiyon yapmasına, aşramdaki (bir nevi medrese) bilginin bir kısmını almasına ve yüksek projeksiyonlara katılmasına izin verilu. MEDİTASYON, ÇALIŞMA ve İNSANLIĞA HİZMETTEN başka, buradaki parola, ŞUURUN SÜREKLİLİĞİDİR. Soluma Üzerine Not Astral projeksiyon sırasında yatakta uyku durumunda bırakılan beden, sadece faydasız bir kabuk değildir. Hâlâ NEFES ALIR ve bunun büyük bir okült önemi vardır. Projeksiyon durumunda olmamıza rağmen, sadece solunum yapmakla kalmaz, bedenin soluk alma hızını da değiştirebilirsiniz. Böylece,beden Prana'nın güç yuvası olur ve bu güç henüz söyleyemeyeceğimiz şekillerde çekilebilir. Fakat projeksiyon sırasında, eğer körük solunumu kullanılırsa, astral beden daha güçlü olur ve daha kofay kontrol edilir. Körük solunumu, eter'i hızla geçmenize; herhangi bir hedefte kalmanıza yardım edecektir. Ayrıca, herhangi bir astral hücumu defetmenizde yardımcı olacaktır. Burada verilen bilgi daha önce asla halka verilmemiştir, ama artık zamanıdır.

Astral Alem, Plan

a - Astral Plandaki Serüvenler Kendi âlemimizi elle tutulur ve katı bir yapı olarak düşünmeye öyle alışmışızdır ki, ağırlığın güvenilmez olduğu, düşüncenize göre şekillerin değiştiği ve sanki sizden hiç ayrılmamış gibi tanıdık ölmüşlerin bulunduğu bir âleme projeksiyon yaptığımız zaman şaşkınlık duyarız. Astral âlem emosyonel (heyecansal) bir maddeden yapdmıştır ve herhangi bir insan veya yaratık bir şey hissettiği zaman, astral âlem içerisinde, astral yoğunlukta bir cisim yaratır. İnsanları düşündüğünüz zaman; savaş meydanlarında acıyla veya dehşetle ölen ve hepsi astral formların duyarlı âlemine katılanların binlercesi; herhangi bir anda gerçekten düşünce formu olur. Böylece, astral âlem çeşitli düzen ya da planlardaki astral veya hisseden madde'den oluşmuştur. Astral plânların en düşük seviyelerinde, bu plânların maddeleri; dehşet, korku, nefret, ıstırap, şehvet v.s. gibi düşük ve menfî duygu vibrasyonlarından tekabül eder. Buna uygun olarak,bu astral plânlarda benzer düzenin astral insan formları yaşar. Burada gerçek hayattaki caniler, mütecavizler ve her türlü kötü karakterli varlıklar toplanmıştır. "Tencere yuvarlandı, kapağını buldu" ifadesi, astral âlem için de uygundur. Astral âlemin çok yüksek plânları da vardır. Aşağı seviyeler ne kadar kötüyse, yukarı seviyeler o kadar muhteşemdir. Bu yüksek seviyeye çeşitli adlar verilmiştir, örneğin Hristiyanların Cennet Plânları, Budistlerin Devachan'i, Norveçlilerin Valhalla'sı, Kızılderililerin Yaz Ülkesi v.b. gibi. İnsanlar ırklarına, karmalarına, spiritüel gelişmelerine ve diğer birçok faktöre uygun olarak buralarda biraraya gelmişlerdir. Müridin en yüksek realiteye ulaşma yolundaki uzun mücadelesi içerisindeler varlık bütün bu plânların tecrübesini yaşamalıdır. Hatta büyük Emanuel Swedenborg bile, Cennet ve Cehennem'i ziyaret ederek, bize tecrübeleriyle ilgili harikulade bilgiler bırakmıştır. Pickwick Yaşıyor! Bir insan ne düşünürse ya da ne hissederse, astral âlemdeki bir yere astral form içerisinde kaydedilir. Charles Dickens'in Kahramanları astral âlemde mevcuttur! Bir kimse ne zaman Bay Pickwick gibi, Charles Dickens'nin bir kahramanım bir kitapta okusa, "Enerji Düşünceyi İzler" düsturu altında Bay Pickwick'in astral bedenini enerjiler. Bay Pickwick'le güldüğümüz ya da Bay Pickvvick'îe ağladığımız zaman, astral âleme kuvvetli emosyonel (duygusal) enerjiler göndeririz. Bu enerjiler, Bay Pickvvick'in astral formunu besler ve böylece, onun varlığı, Charles Dickens'in ölümsüz karakterinin en son andan tarih içerisinde kaybolana kadar devam eder. Bundan böyle, karakteri fizik âleme irtibatlayan "göbek" bağı kopar ve Bay Pickvvick'in astral kabuğu kaybolur.

Belki de, astral âlemde birçok defa yaşadığım bir tecrübe vasıtasıyla gayet iyi açıklanabilir. Bir seferinde, bahçelere ve çiçeklere âşık biri olarak, astral âlemdeki bir bahçeyi dolaşmaktaydım. Orada, her türlü tarifin ötesinde en güzel çiçekleri görmüştüm. Bir gülü tııtup avuçlarıma aldım ve kendi kendime, "Ne harika bir gonca!" dedim. Birdenbire, ona sevgiyle bakarken, çiçek değişime uğradı. Giderek büyüdü ve diğer goncalara oranla dev gibi oldu. Benim devamlı dikkatim ya da yönlendirilmiş sevgi enerjilerimle, büyümüş ve serpilmişti. Oysa, benzer şekilde "kutsanmayan" diğerleri etkilenmemişlerdi. Böylelikle bu örnekten, birçok durumda kendi fizik âlemimizde kopyalara sahip olan astral âlemde mevcut şeylerin ya da İNSANLARIN imajları üzerindeki sevgi veya nefret dolu düşüncelerimizin etkisini görebiliriz. Eşikteki Sakin

Şekil 14 - Birinci Kademe Tekniği. Özet İnsanın düşünce ve duygularıyla astral âlemde yaratıcı olduğu hususu, "insan, yapılmakta olan bir Tanrıdır", okült ifadesindeki gerçeği göstermektedir. Bu, en üstün şekilde yaratıcı olabileceğimizi ve astral projeksiyon vasıtasıyla iç âlemlerde insanın neler yapabileceğini görme ve hatta deneme şansını elde edebileceğimizi gösterir. Orada yollar, güzel evler, kenar mahalleler, darağaçları, mahkûmlar ve fabrikalar görebiliriz. Fakat başka bir fenomene daha

şahit oluruz. însan, astral âlemde, istemeyerek de, nefret ettiği veya sevdiği, korktuğu veya arzu ettiği bütün şeylerin imajını yaratabilir. Ve kendisine ait bu yaratıklar, daha önce bahsedilen aynı tür "göbek" bağı vasıtasıyla kendisi ile temasta kalır.

Şekil 21- Yönlendirilen Sevgi Enerjileri İnsanın yarattığı her imajın astral âlemde bir kopyası vardır. Kişi örümceklerden, Özellikle belli türden bir örümcekten korkuyor diyelim. Bu durumda, tiksindiği örümceklerin aynısı astral madde içinde gözükecektir. Ve bu gerçek yaratıklar, kişi uyuşa da, uyanık olsa da, etrafından hiç ayrılmayacaktır. Onlardan güçlü bir şekilde korktuğu sürece, onları besleyip hayat verecektir. Şayet kişi yapı olarak duyarlı ve durugörür ise, bu imajlar yüzünden taciz olacaktır. Bu imajlar "Eşikteki sakin" denilen şeyi oluştururlar. Yukardakine ilâveten, eğer kişi genellikle korku sıkıntı durumlarında az miktarda ektoplâzrnâ çıkarıyorsa ve oda karanlıksa, imaj materyalize edecektir. Birçok çocuk bu kategoriye girer. Bir çocuk, "karanlıkta bir şeyler görme" hususunda duyarlı ise veya kâbus görüyorsa, geceleri, odasını asla ışıksız bırakmamalıdır. Daha önce ifade edildiği gibi, beyaz ışık ektoplazmayı dağıtacağından, bu gibi tecrübeler önlenecektir. Büyük okült yazar Bulvver Lytton'de Eşik Sakini'nden söz etmektedir. Meşhur okült klâsiği Zanoni'de bir müridin Kendi Eşik Sakini ile karşılaşmasını anlatır. Hiç kimse kendi Eşik Sakini ile yüzyüze gelmeden üçüncü inisiyasyonu kazanamaz; hasmıyla karşılaşmalı ve onu

yok etmelidir. Onun ne olduğunu anladığı zaman, kendi korkularından dolayı meydana geldiğini anladığı zaman, onu yok eder. Oscar YVilde, Dorian Gray'in Portresi adlı eserinde, Eşik Sakini'ni işaret eder. Orada Sakin, bütün korkuların ve yaşlanmayan bir delikanlı tarafından işlenen suçların yansıtddığı bir yağlı boya portre şeklini almıştır. Kelimelerin Gücü Daha önce solunum faktörünün ne kadar önemli olduğunu görmüştük. Gerektiği şekilde ayarlanarak ve uygun zamanda kullanılarak, bu, kişinin iç âlemlerde yaratıcı faaliyetler yapması gerektiğinde, astral projeksiyonuna ilâve bir güç katabilir. Bazen, bir kelimenin sesinin, nefesin kullanmasını da içerdiği gerçeğini gözden kaçırırız. Söylenen kelime, soluk çıkışma ritim ve kontrol verir. Tabii ki, bu durumda, meşhur mantramlar, dualar, epik şiirler ve kahramanlık şarkılarındaki kelimeler, astral plânda kullanıldığı zaman güçlü hâller meydana getirirler.

Şekil 22 - Eşikteki Kadın

Yazar, birçok defa, güçlü sonuçlar veren İsa'nın Dua'sını kullanmıştır: "Gökte olduğu gibi yerde de Senin iraden olsun."Bu sözler, bazen şekilde tasvir edildiği gibi sürür, vecd ve görsel deneyimlere varan birçok tecrübeyi yaşamama yol açan tetikleyici bir unsur olmuştu. İç plânlarda tam uyanık hâlde iken. Atım sesi. bana Doğu'yla ilgili mistik tecrübeler yaşatmıştı. İnsan, astral projeksiyonda birçok yardım faaliyetinde bulunabilir. Bir defasında, astral âlemde şaşkın vaziyette bir grup insana rastladım. Bunlar bir uçak kazasının kurbanlarıydı. Etraflarına hâlâ için için yanan uçak parçalan saçılmıştı. Kurtulanlar uçağın çarptığı dağın bir yamacında birbirlerine sokulmuşlar, korkuyla ağlaşıyorlardı. Bir kazanın kurbanları olduklarını ve gördükleri gibi ölümden kurtulduklarından, böyle dehşet içinde olmaları için hiçbir sebep olmadığını söyleyerek, onları korkmamaya çağırdım. Fakat sözlerim onları daha fazla korkutmaktan ve dehşetlerini artırmaktan başka bir işe yaramadı. Beceriksizliğimden dolayı utanarak geri döndüm. Daha sonra, birdenbire arka tarafımda tekrar o parlaklığı hissettim. Üstad Brovvnihg'in yakınımda olduğunu anlamıştım. Büyük bir güç beni çekip, kendi etrafımda bir kere döndürdü ve tekrar biraraya toplanmış o insanlarla karşı karşıya getirdi. Yapıma tamamen yabancı bir şekilde, kendimi onları takdis ederken buldum. Bunu yaptığım sırada, benden şiddetli bir ışık büzmesi çıkıp onların üzerine gitti. Yüzleri aydınlandı ve kendimi dua eder hâlde buldum. Daha sonra, mutlu ve sevgi dolu bir hâlde bana bakarak ayağa kalktılar ve huzur içerisinde, şimdi aydınlık bir sahanın görülür hâle geldiği Batı'ya doğru yürümeye başladılar. Oysa kendi isteğimle herhangi bir şey yapmamıştım. Hatta bir Üstad'ın yardımıyla bile, insan astral âlemdeki yardım faaliyetlerinde her zaman çok başarılı olamıyor. Yaşlı insanların, uyku veya ölümden önceki koma hâlleri sırasında, hasta ve enkaz hâline gelmiş bedenlerini terketmeleri için gönüllerini yapmak da, iç âlemlerde tam şuurlu olarak dolaşanlardan daima talep edilen başka bir hizmettir. İdama Mahkûmiyet Üstadın yardımı veya tasvibi olmadan, kişinin yaptığı yardım faaliyetleri kesin olarak tehlikeli ve nahoş olabilir. Çok seneler önce. Güney Afrika'da iken, bir arkadaşım, benden Pretoria hapishanesine giderek, ölüm cezasına çarptırılan kardeşiyle konuşmamı istemişti. Marc.us VVerther, bir otobüs kondüktörünü öldürdüğü için idama mahkûm edilmişti. Asılmadan önce onu ancak yarım saat görebildim. Bu kısa süre içerisinde, onunla ölüm ötesi ve ölümden sonra yaşam tecrübesi hakkında konuştum. O zamana kadar, bu konular hakkında kimseden tek kelime duymamıştı. İlk huzursuzluktan sonra söylediklerimi kabul etti. İlmik boğazını sıktıktan sonraki anlarda da yaşayacağım söyledim.

Şekil 23 - Bir Göksel Deneyim Büyük bir aptallıkla, sanırım yardım etme heyecanım yüzünden, ölümden sonra, astral âlemde kendisine ulaşmayı teklif ettim. Son andan önce, yüzümle ilgili izlenimi çok kuvvetli bir şekilde zihninde tutmaya çalışmasını söyledim. Ben de onun imajını aldım ve böylece, sarsıcı tecrübenin ortadan kalkması için birkaç gün bırakarak, mümkün olduğu kadar çabuk, kendisine projeksiyon yapacağıma söz verdim. Birkaç gece sonra, astral âlemde uyanık olduğum bir sırada, onun imajına projeksiyon yaptım. Yolumun üzerindeki eterle mücadele ederken, bir daha asla yaşamayı arzu etmediğim, hareketlerime karşı büyük bir engelle karşılaştım. Çok dehşet verici vibrasyonlar beni bir tarafa fırlattı. Sanki yolumun üzerinde buz parçalarından oluşmuş bir nehirle mücadele ediyordum! Tepe taklak oldum ve acımasızca bir tarafa fırlatıldım. Kararlı iradem ve nefesim, beni hedefime götüremeyecekti. Bulunduğum aslınım tarafından böyle bir hizmete katılmamam mı istendi, yoksa Marcııs Werthen'in şimdi işgal ettiği plânın vibrasyonları benim için çok mu ağırdı, bilmiyorum. Ancak ne var ki ona asla ulaşamadım ve daha sonra ayni şeyi tekrar denemeye cesaret edemedim.

b - Dünyasal İşlere Astral Etkiler

İnsanın tam şuurlu olarak iç âlemlere girmek suretiyle daha yaratıcı olabileceği yollar sayısızdır. Bu, büyük ölçüde, benim kendi olayımda olduğu gibi, kişinin ışınlarının (tesirlerinin) niteliklerine bağlıdır. Üniversitedeyken politika konusunda bir sertifika almıştım. Daha ziyade uluslararası ilişkiler, toplum ve ekonomik sorunlarla ilgileniyordum. Altmışlı yılların başında, Üstad R.B.'nin, İngiltere'nin o sıralar Avrupa Ortak Pazarı'na girmesini onaylamadığının farkına vardım. Bir süre bu konu üzerinde meditasyon yaptım ve onun haklı olduğu ve de İngiltere'nin girmemesi gerektiği sonucuna vardım.

Şekil - 24; Engelleyici Vibrasyonlar Anlaşılmayan Engel Derhal kendi mantal çözümlerimi bir tarafa attım. İngiliz Üstadın etrafında bütün grup, hepimiz düşüncelerimizi, girişe karşı olmak üzere yönlendirdik. General de Gauile'un girişe olan anlaşılmayan muhalefetinde, kısmen de olsa, sorumlu olup olmadığımızın takdirini okuyucuya bırakıyoruz. Fakat, General de Gauile'un varlığı astral plândayken, kendisine birçok defa yapılan projeksiyonların ve yöneltilen güçlü düşünce telkinlerinin, kesin olarak etkisi oldu gibi geliyor bana. Bir zamanlar Agincourt fatihi Kral V.Henry olarak, Robert Brovvning, iradesini bu konuda kimbilir ne kadar güçlü bir şekilde yönlendirmiştir. Bütün dünya Fransa'nın. İngiltere'nin girişine ilişkin muvafakatini nasıl tekrar, tekrar geciktirdiğini bilir.

Eşit derecede, diğerleri de ayni şekilde, gerekli olduğu zaman dünya ilişkilerine müdahale edebilirler. Uganda'nın General Amini gibi heyecanlı birinin sakinleştirilmesi ya da krallığın bazı kötü durumlardaki çıkarlarının uyarılması gibi durumlar astral projeksiyon içerisinde mümkün olabilir. Astral olarak şuurlu olmak için başka bir sebep daha vardır. Bu yüzyılın sonunda Sırlar ortaya çıkacaktır ve ayrıca, "Üstadın aramızda gezeceği" söylenir. Geldikleri zaman, onlarla, önce astral plânda karşılaşılacaktır ve bu durum, oıüara işlerinde yardım etmek için, birçok müride o plânda güçlü bir şekilde farkındalık şansı sunacaktır! Projeksiyonda Cinsiyet Faktörü Eğer arzu faktörü astral projeksiyonda güçlü olması gereken bir faktörse, bazı arzuların cinsellikten ilham alması kaçınılmazdır. Uygun görülmese de bu durumla ilgili birçok örnek vardır. Fakat, bereket versin ki, cinsel niyetlerle yapılan projeksiyonu sonuçsuz bırakan bir faktör mevcuttur. Bütün erkekler, rüya hayatlarının, sık sık cinsel temalarla dolu olduğunu bilirler. Ayrıca farketmişlerdir ki, cinsel temanın sonucu UYANMADAN tamamlanmaz. Rüya âleminin astral planındaki duyumsal hissedişin kesinliği, fizik plânda hissedilecek derecede, incelik ve şiddet sınırına hiçbir yerde bu kadar yakın değildir. Kişi cinsel tecrübesini sona erdirmek için fiziksel uyanıklığa gelmek zorundadır.Bu mütalâalar önemlidir, zira astral projeksiyon yapan deneycilerin raporuna göre, bu kışkırtıcı duruma karşı konulmadığı takdirde, fiziksel bedene süratli bir dönüş olmaktadır.

Şekil - 25; Dünya İşlerine Müdahale Bu konuyla ilgili Life and Action'dan bir örnek aktaralım: "1913 yılı Nisan ayında, bir aydır Mrietta adlı silâh gemisinin kaptanıydım ve Brooklyn, N.Y.'deki limanda bulunuyordum. Karım Boston'daki evdekalıyordu. Bir gece saat onbir civarında şehirden gemiye döndüm ve geç olduğu için kamarama çekilip ranzaya yattım. Uyku sırasında, FİZİK BEDENİMİ TERKETMİŞ OLDUĞUMUN ŞUUR UNDA YDIM ve de kendi odamı ve yatakta alıştığım yeri aramak üzere Boston'a doğru, görünürde büyük bir hızla, yerden belli yükseklikte seyahat etmekteydim. Yerime vardıktan bir süre sonra, karımın elini omuzuma koyduğunu hissettim ve dönüp, onun dokunuşuna cevap vermek üzere büyük bir çaba harcadım. Bu durumun; odayı ve yatağı terketmeme, ayni yolu takibederek, ayni hızla geri dönmeme, gemi kamarasındaki ranzamı yeniden işgal etmeme ve de uyanmama sebep olduğu görülüyordu. Derhal bunun psişik bir TECRÜBE olduğu hatırıma geldi ve fırlayıp ışığı açarak zaman kaybettim. Ertesi gün, tecrübem hakkında hiç söz etmeden karıma mektup yazdım ve söz konusu gece boyunca herhangi değişik bir şeyin farkına varıp varmadığını sordum. Kendisinden gelen cevaba göre, o gece beni kuvvetli bir şekilde yatakta hissetmiş ve uzanıp o muzuma dokunmuştu! Bu, ona öyle gerçek görünmüştü ki, kalkıp beni evde aramış, ama

hiçbir şey bulamamıştı. Bununla beraber zamanı kaydetmek aklına gelmişti. Her ikimizin kaydettiği zaman da birbirinin ayni idi.'' Hem Sylvan Muldoon ve hemde Oliver Fox, karşı konulmaz kışkırtıcı işlere kapılmanın, dikkati güzel bir hamına çevirmenin kendilerini nasıl şiddetli bir şekilde geri çekip fizik şamandıralarına bağladığını tarif etmekteler.

View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF