Antony C. Sutton - Amerikan Gizli Hükümeti.pdf

May 3, 2017 | Author: merve | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download Antony C. Sutton - Amerikan Gizli Hükümeti.pdf...

Description

Yazar Hakkında Antony C. Sutton (1925-2002), Londra, Gottingen ve California üniversitelerinde eğitim gördü. Çalışmalanrun sonucunda elde ettiği bulgulann yayınlanmasıyla ilgili olarak fazlasıyla baskı gördü

ama hakkında asla dava açılmadı. Kendi-

ni gerçekleri ortaya çıkarma

amacına adadığından, asıl

kari-

yeri kesintiye uğradı. 1%8 yılında Westem Technology and Soviet Economic Development adlı çalışması, Stanford Üniversitesi The Hoover Enstitüsü tarafından yayınlandı. Sutton, bu çalışmasında, Amerikan askerlerini öldürmek ve yaralamak için Vietnamlılar'ın kullandığı silah ve mühimmatın teminini sağlayan Sovyet teknolojisi ve üretim temellerinin Amerikan firmalan tarafından Amerikan halkırun ödediği vergilerle nasıl kurulduğunu ortaya çıkardı. Bu büyük çalışması, onu cevapsız kalan bazı sorulara yöneltti: Birleşik Devletler neden düşmanını yaratmış ve desteklemişti? Birleşik Devletler bir yandan Sovyetler Birliği'ni yarahp geliştirirken, bir yandan da neden Nazi Almanyası'nı destekledi? Washington bu gerçekleri neden gizliyordu? Elindeki ipuçlarını izleyen Sutton, Wall Street, FDR, Hitler'in Yükselişi ve Bolşevik Devrimi ile ilgili araştınna­ lanna devam etti. Sonra, isimsiz biri Sutton' a Kurukafa ve Kemikler Teşkilatı'nın üye listesini gönderdi ve aniden bütün resim şekillendi; hem de ne resim! Kuşaklar boyunca devam eden yabancı kaynaklı gizli bir örgütün temelleri, 1830'larda Almanya' da var olmuş efsanevi "Illuminati"ye kadar uzanıyordu.

5

İçindekiler

Yazarın

2002

Onsözü ......................................... 9

Basımına Giriş

..................................... 15

TEŞKİLAT' A GİRİŞ

Muhhra Bir: Yakın Tarih İçin Bir Komplo Açıklaması Var mıdır? ................................... 25 Muhhra İki: Teşkilat; Nasıl Kuruldu ve Amacı Nedir? ........................................31 Muhtıra Üç: Teşkilat Hakkında Elimizde Ne Kadar Bilgi Var? .................................... .40 Muhbra Dört: Bu Gizli Topluluğtın Üyeleri Kimlerdir? ................48 Muhhra Beş: Teşkilat Hangi Organizasyonlara Sızmıştır? ................ .59 Muhtıra Altı: Teşkilat'ın Operasyonlan .....................65 Muhhra Yedi: Teşkilat'ın; Yabancı İlişkiler Konseyi, Trilateral (Üç Yönlü) Komisyon ve Benzeri Organizasyonlarla Bağlantısı Nedir? ................ 75 Muhhra Sekiz: Etki Zinciri ...............................82 Muhtıra Dokuz: Bundy Operasyonu ....................... 90 Muhtıra On: Kavanozu Kapalı Tutmak .................... 100

7

ANTONY C. SUlTON TEŞKİLAT, EGİTİMİ NASIL KONTROL EDİYOR? Muhtıra

Bir: Her Şey Yale' de

Başladı

...........•..........111

Muhtıra İki: Bak-Söyle Eğitimi ........................... 125

Muhtıra Üç: llluminati Bağlantısı .........................133 Muhtıra Beş:

Baltimore Projesi .......................... .149 Muhtıra Altı: I~ibi görünebilir. Ama Trilateral'in amaçları, neredeyse d,ıima Teşkilat'ınkilerle örtüşmektedir. Üç bölgesel grup ,ıracılığıyla, ara bir hedefe ulaşmak için bir araç olabilir. Uu durumda J. Richardson Dilworth bir bağlantı görevi >;örmektedir.

Bilderbergers İzleyebildiğimiz kadarıyla, sadece William F. Buckley

hem Bilderbergers hem de Teşkilat üyesidir.

79

ANTONY C. SUTTON

Pilgrim Topluluğu Teşkilat, Pilgrim Topluluğu'nun Yönetim Komite­ si'nde doğrudan görünmemektedir; sadece Aldrich ve Pratt gibi soyadlanna rastlanmaktadır. Pilgrim Toplulu­ ğu, muhtemelen yıllık yemeklerini İngiliz ve Amerikan örgütler arasındaki bağlanhları güçlendirmek için kulla­ nan, görece daha zararsız bir gruptur.

İç Çember Teşkilat bünyesindeki Bölüm 322, CFR'dan, Trilateral Komisyon'dan ve benzeri organizasyonlardan aynlmakta­ dır, çünkü tamamen gizli bir topluluktur. Amaçlan ve üye­ lik listesi herkes tarafından görülemez. İzini örtmek ve giz­ liliğini korumak konusunda paranoyak bir tutum içindedir. Parşömen ve Anahtar'ın 1850'lerdeki kuruluşunu çev­ releyen şartlar düşünüldüğünde, bunun Bölüm 323 olma olasılığı yüksektir. Ama bu da sadece spekülasyondan ibarettir. Dolayısıyla CFR'dan, Trilateral'den ve diğerle­ rinden belirgin şekilde ayrılan ve iç çemberi oluşturuyor gibi görünen iki gizli topluluğumuz var. Bu iç çember bile, karar verme odağı olmak için fazla bü­ yüktür. Üyelerin bir kısmı aktifken, çoğunun sıkılmış, hatta böyle bir organizasyona girmiş olduğunu unutmuş kişiler ol­ masına şaşmamak gerekir; hatta bu kişiler böyle bir kitapta isimlerini görerek aslında gizli bir topluluğun üyesi oldukla­ nnı öğrenirlerse, büyük bir şaşkınlığa bile kapılabilirler. Bu da demektir ki gizli bir topluluk içinde yine gizli bir topluluk daha var. Yine, bunu kanıtlayamayız ama manhk böyle ol­ ması gerektiğini söylüyor. Bu, finans kaynaklanru kontrol eden ve temel kararlan veren bir yönetim komitesi olabilir. 80

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ

Dış çember ile iç çekirdek arasındaki diğer önemli bir ,ıyrım da, finans kaynaklarıyla ilgilidir. Bu önemlidir, \·i.inkü finans kaynaklarının kontrolü her şey demektir. Teşkilat üyesi olan aileler, Rockefeller ailesine kıyasla va­ kıflara ve finans kaynaklarına daha yakın görünmektedir­ lı·r. Açıklamak gerekirse; Rocekefeller ailesi Chase Man­ lıattan hisselerinin sadece yüzde l'ine sahiptirler. Bu, kontrol sahibi olmak için yeterli bir miktar ve ayrıca, Roc­ kefeller Vakfı üzerinde de etkisi var. Ama bu, Teşk.ilat'ın .,sırlar süren yaygın nüfuzuyla kıyaslanamaz bile. Unut­ mayın, John O. Rockefeller'ı Genel Eğitim Kurulu ile bir­ likte ortadan kaldıran Teşkilat idi; bunun tersi söz konu­ •,u bile olamazdı. Trilateral'in Teşkilat'ta nasıl bir yeri olduğu, gerçekten ılc merak uyandıran bir noktadır. Teşkilat'ın Rockefeller ,ığırlıklı uluslararası bir yönü olabilir. Bu eski ailelerin birçoğu, Rockefeller ailesini muhte­ melen sonradan görme olarak değerlendirmişler ama sos­ yal açıdan kabul edilebilir olmasalar bile, dışarıda bıraka­ mayacakları kadar değerli olduklarına karar vermişlerdir; sonuçta küçümsenemez bir servetleri olduğu açıktır. Nel­ M>n Rockefeller'ın konuşma ve davranış tarzıyla bir Bos­ lon Brahmanı'nın davranışlarını ve konuşmasını karşılaş­ tıran biri, ne demek istediğimizi kesinlikle anlar. Rocke­ feller ailesi, kesinlikle yeterince seçkin değildi. Eğer 2083 yılından geri dönüp 1983'e bakıyor olsaydık, Rockefeller ailesinin Camegie'lerin ve Morgan'lann izin­ den yürüdüğünü düşünürdük. Artık güç grubu içinde ol­ mayan, tozlu dosyalarda kalmış isimler...

81

ANTONY C. SUTION

Muhtıra

Sekiz: Etki Zinciri

Teşkilat'a girenler, kariyerlerinde ilerleyecekleri ve büyük başarıya ulaşacakları, hatta çok zengin olacakları konusunda temin edilirler. Aileler arasındaki sürekli karşılıklı evlilikler, gücün içeride kalmasını ve aynı zamanda etki alanının genişle­ mesini sağlamaktadır. Son olarak, yıllara yayılan bir etki zincirinin sürekliliği, Teşkilat'm gücünden şüphe duyan herhangi bir yeni adayı ikna etmeye yetecektir. İki tür etki zinciri tanımlayabiliriz: Yatay zincir ve dikey zincir. İki tür de birçok kez kopyalanarak çoğaltılmış olmakla birlikte, şu anda sadece bir örnek vereceğiz.

Yatay Etki Zinciri Teşkilat

üyeleri, toplumun her kesimine dağılmış politikada, hükümette, endüstride, hukukta ve finans alanlarında onlan görmek mümkündür. Buna ek olarak, Teşkilat, toplumun herhangi bir alanında etkisini istediği anda kullanabilir. Teşkilat'm mesleki dağılımı, bu etki zincirinin büyüklüğü konusunda bir fikir verecektir. Üyelerin baş­ lıca meslekleri hukuk, eğitim, iş dünyası, finans alanları ve endüstridir. Yaklaşık olarak dağılım aşağıdaki gibidir:

durumdadır. Eğitimde, vakıflarda,

82

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ

Meslek

Üye Yüzdesi (yaklaşık)

Hukuk

Finans Alanlan Endüstri

% 18 % 16 % 16 % 15 % 12

Toplam

%77

Eğitim

İş Dünyası

Diğer

bir deyişle, bu beş meslek, üyelerin dörtte üçü tercih edilmektedir ve bunlar, toplumu kontrol ı•tmek için anahtar noktalardır. Hükümet ve politika, herhangi bir zamanda üyelerin sadece yüzde 3'lük kısmını ilgilendirmektedir. Bu bir yaıııltmacadır. Yukandaki beş alanda çalışan herhangi bir üyenin hükümet ve politika ortamına geçmesi son derece kolay ve doğaldır. Kilise'de üyelerin sadece yüzde 2'si bulunmaktadır. Bunlar Teoloji Semineri ve Yale İlahiyat Fakültesi'nde t,ırafından

odaklanmış durumdadırlar.

Toplumda üyelerin en az bulunduğu alanlar, muhtemelen toplumu şekillendirme ve yönlendirmede en az etkili olan alanlardır. Topluma zenginlik ve derinlik katabilirler ama kontrolü ve yönlendirilmesi için gerekli değil­ lerdir. Örneğin; Teşkilat bünyesinde çok az sayıda mühendis var olmuştur; Teşkilat'ın 150 yıllık tarihinde, sadece beş mühendise rastlayabildik. Ama mühendislik ve teknoloji, Amerikan toplumunun materyal yönündeki başarısında anahtar noktalardır. Sanat, mimari ve müziğin sözü bile edilmemektedir. 150 yıllık kayıtlarda, sadece 16 üyenin bu üç alanla ilgilendiğini görebildik. Yine bu alanlar da toplumun yapısını belirlemede etkili alanlar değil­ dir. Çiftçiler dikkate alınmamıştır; 150 yıl içinde sadece 16 83

ANTONY C. SUITON

Etki Zinciri

870

Will_C_ .._,.mıı..•ı

.,..

11,L.

Wlıilncy"in

STIMSON

E.-

ıı..,y ı..-.-ıuıoı,

wııı.... --rııı ıı•'lllı

0ıoıtr.A. wı...cıas.ı, ......,,_~tı-

AYUlı,,

880

...._ _

-..

--U!IMI

-___

-·-... -a·

890

900

Teşkilat

...

ıı.....,,

Slın.lillbn

Harici

........,....,.._ .......,._..,_...., -.

.........

NcwYOft.

&ınılyll9J91

~ıı.ıdyıt­ -ı.....---,,..:11

°"""-

EliıMlttwıt(~'ıı:ıı\,-..ı,}

"D'"

910

920

-·---------------

.. s...,

tıın·

,.....,. aı.nı.1>v

$d.mtri

"E'" Haowtt'ın

E~

930

---------

s.ı.

......

"F'"

1940

---------

R~tt·nt ,.ır

..

5cl.ıı,ım

1950

---------------·-

1960

------------------

'970

------------------------

---Cfll

ı.:-

-~----------------------84

CIA

--

-

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ ııyt•

çiftçi olarak görünmektedir ama onların da çoğunun için böyle bir yolu seçtikleriııi t,1hmin ediyoruz. Kısacası, Teşkilat, yapılması gereken bir şeyi yaptır­ ın.ık için herhangi bir zamanda Amerikan toplumunun lwrhangi bir alanındaki üyelerini kullanabilir. l'ı•şkilat'tan uzaklaşabilmek

Dikey Etki Zinciri Tcşkilat'ın en büyük başarılarından biri, prensiplerinden birini uygulayabilme becerisidir. Bu prensip şudur: "Amblemlerini göğsünde taşıyan kişi, her türlü pozisyon için en iyisi olarak görülür." Teşkilat'ın üye seçim tarzı, uzun bir süre boyunca etkiııini belirgin bir şekilde artırmasını sağlamıştır. Bu etki zincirine bakmadan önce, bazı istatistikleri gözden geçirmemiz gerekir. Teşkilat, Birleşik Devletler'deki tarihi boyunca toplam 2.500 üye aldı. Her yıl 15 yeni üye katıldı; ne daha az ne daha fazla. Diğer yandan, her yıl 800.000 ila I milyon insan çeşitli üniversitelerden mezun olmakta, birçoğu daha yüksek diploma derecelerine yönelmekte, yılda ortalama 30.000 doktora mezunu çıkmaktadır. Aşağıdaki etki zincirini incelerken, 30-40 milyon diplomalı mezun arasından, birkaç yüz erkeğin (asla kadın değil) ya da bu örnekte bir düzine adamdan daha azı, hükümetin en tepe noktalarındaki pozisyonlar için uygun görülmektedir. Başka hiç kimse ciddi olarak düşünülme­ mektedir bile. Yani bizden, birkaç yüz Teşkilat üyesinin Birleşik Devletler'i yönetebilecek yetkinliğe sahip olduğu­ na inanmamız bekleniyor. Bütün Birleşik Devletler'de yetkinliğin rasgele dağılınu­ nı düşünürsek, kanıbmızın şans eseri olmadığı ortaya çıka-

85

ANTONY C. SUITON caktır. Sadece matematiksel

ortalama hesaplamalanyla bile, yukarıdaki varsayım bilinçli bir tercihler serisini yansıtma­ lıdır; tabii Birleşik Devletler' deki bütün yetkinliğin, becerinin ve bilgeliğin sadece her yıl Yale' den mezun olan 15 öğ­ renciye has olduğuna inanmak istiyorsanız, o zaman durum farklı. Bu da sizi kitabın asıl konusuna geri getirir.

ON ACTIVE SERViCE IN PEACE AND WAR BY

H E N R Y J.,. S T 1 M 8 O N ,I

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ

Diğer Eğitim

Alanlan

Teşkilat'ın etkisi altında bulunan diğer eğitim alanları­ da saymadan geçemeyiz. Teoloji alanında, Teşkilat'ın ~·ıllardır Teoloji Semineri'ni kontrol ettiğini ve Yale Ünitwsitesi İlahiyat Fakültesi'nde son derece güçlü olduğu1111 zaten söylemiştik. UNESCO'nun tüzüğünün büyük bölümü, yine Teşki1.ıl üyesi olan Archibald MacLeish tarafından yazılmıştı. I ıye William Chauvenet (1840), "Birleşik Devletler Don,mma Akademisi'ni tam bir bilimsel temelde yeniden v,ıpılandırmaktan büyük ölçüde sorumluydu." Chauveıll't, Birleşik Devletler Donanma Akademisi, Anrıapolis'te R,ısathane yöneticisiydi (1845-1859) ve sonrasında Waslıington Üniversitesi Rektörü olmuştu (1869). Son olarak, yöntemlerle ilgili bir noktayı belirtmek istiyoruz. Birinci Bölüm Muhtıra Bir'de, bilimde bir sorunun ı•n "genel" çözümünün, en kabul edilebilir çözüm olduğu­ ııu belirttiğimizi hatırlarsınız. Kısacası, işe yarar bir hipotez, ol,,yların çoğuna uyan hipotezdir. Şimdi bir an için durun ve düşünün. Yüzeysel olarak birbirine bağlı çok sayıda olayı içine alan bir teori geliştirmiyoruz. Johns Hopkirıs Üniversitesi'nin kuruluşu, Wundtçu eğitim yönteminin yerleş­ tirilmesi, psikolog G. Stanley Hail, ekonomist Richard T. 1:.ly, politikacı Woodrow Wilson hakkında anlattıklarımız ve gördüklerimiz; az önce Albay Edward House ve Birleşik 1)cvletler Donanma Rasathanesi'ni de ekledik. Teşkilat bun1,mn tümüyle ilişkili ... henüz ortaya çıkarılmamış daha yüzlerce, belki binlerce olayı dahil etmedik bile. Herhangi bir araştırmada, bir teori kanıtlarla desteklenmeye başladığında, doğru yoldasınız demektir. O halde, bilimsel yöntemselliğin başka bir prensibine göz atalım. Hipotezimizin geçerli olup olmadığını nasıl ııı

163

ANrONY C. SlfITON anlarız? Eğer

hipotezimiz doğruysa, sadece Teşkilat'ın gelecekteki eylemlerini tahmin etmekle kalmayıp, aynı zamanda henüz araştırmadığımız olayları da tahmin edebiliriz. Bu henüz olmadı. Yine de, meraklı bir okur, şansı­ nı deneyebilir. Önemli bir tarihi olayı ele alın ve Teşkilat ile bağlantısı olup olmadığını araştırın.

Teşkilat'ın Eğitim Alanındaki Üyeleri

(Yale Üniversitesi İçin Muhtıra Bir'in Sonundaki Listeye Bakınız)

DALY, Frederick J. DANIELS, Joseph L.

1911 1860

EMERSON, )oseph

1841

Uğraş lan Felsefe Profesörü, Chicago Üniversitesi (1924-31) ve Comcll Üniver· sitesi (1931-60) Yunanca Profesörü ve Yunanistan Büyükelı;isi (1893-97) Fizik Profesörü, Cornell (1868-70) ve Brown Üniversitesi (1870-95) Bilinmiyor A.B.D. Donanma Akademisi (1845-59) ve Washington Üniversitesi Şaıı.Si (1891-1910)

1945 1860 1872

Bilinmiyor Politik Ekonomi Profesörü, Yale (1893-1935) Chicago Teoloji Semineri (1887-1900) Yunanca Profesörü, Jefferson Koleji (1857-59) Vassar Koleji (1897 -1927) Bilinmiyor St. Mark's Koleji, Southborough, Mass. sı. Paul's Koleji, Concon:1, N. H. St. Paul's Koleji, Concord, N. H. Bilinmiyor Tarih Profesörü, Atlanta Üniversitesi (1849-94) Connecticuı

Eyalet

Eğitim

Komitesi Sekreteri

(1883-1920)

I IOLLISTER, Arthur N. I IOPKINS. John M. IIOXTON. Archibald R. I IOYT, Joseph G. IVES, Chauncey B IOHNSON, C.1ıarles F.

1858 1900 1939 1840 1928 1855

Bilinmiyor Bilinmiyor İlahiyat Lisesi Washington Üniversitesi Şansölyesi (1858-62) I Adirondack·Aorida Koleji

IOHNSTON, Henry Phelps IOHNSTON, William

1862 1852

Tarih Profesörü, N.Y. Şehir Koleji (1883-1916) İngiliz Edebiyatı Profesörü, Washington Lee (1867-77) ve Lousiana Devlet Üniversitesi

JONES, Theodore S. JUDSON, lsaac N. KELLOGG, Fred W KIMBALL, John KINGSBURY, Howard T. KINNE, William KNAPP, )ohn M. KNOX,Hugh LEARNED, Dwight Whitney

1933 1873

McCUNTOCK Norman

1891

Matematik Profesörü, A.B.D. Donanma Akademisi (1865-70), Trinity Koleji (1884-1906)

(1883-89)

1883 1858 1926 1948 1936 1907 1870

Çağdaş Sanat

En.,;titüsü Bilinmiyor Bilinmiyor Bilinmiyor Westminster Koleji Bilinmiyor Princeton Üniversitesi Bilinmiyor Kilise Tarihi Profesörü, Doshiba Koleji. Japonya (1876-1928) Zooloji Profesörü, Pittsburgh Üni\•ersitesi

(1925-30), Rutgers (1932·36)

MACLEISH, Archibald

1915

Kongre Kütüphanesi (1939-1944), UNESCO, Eyalet Dept., OWI, Howard Üniversitesi

165

ANTONY C. SUTION MACLEISH, Wiiliam H.

1950

Bilinmiyor

MACLELLAN, George B.

1858

Bilinmiyor

MOORE, Eliakim H.

1883

Matematik Profesörü, Chicago Üniversitesi

MORSE, Sidney N.

1890

(1892-1931) Bilinmiyor

NICHOLS, Alfrcd B.

1880

Almanca Profesörü, Simmons Koleji (1903-111

NORTON, William B.

1925

Tarih Profesörü. Boslon Üniversitesi

OWEN, Edward T.

ısn

Fransızca Profesörü, Wisconsin Üniversitesi

(1879- 1931) PARSONS, Henry Mel

1933

Columbia Üniversitesi

PERRY, David B.

1863

Douana Koleji Rektörü (1881-1912)

PINCKARD, Thomas C.

1848

Bilinmiyor

POMRROY. Juhn

1887

Hukuk Profesörü, lllinois Üniversitesi

POTWIN, Lemucl S.

1854

(1910-24) Western Reserve Üniversitesi Profesörü (1871-1906) REED,

Hıırry

l.

1889

RlCrlARDSON, Rufus B.

1869

Auburn Teoloji Semineri Amcrik.ın

Klasik

B.ışkanı

Araştırmalar

(1926-39)

Fakültesi,

Atina (1893-1903) RUSSELL. William J-1.

183..,

Eğilim

SEELY,Wm. W

1862

Cincinmıti Üniversitesi Tıp Fakülıesi Dekanı

Fakültesi, Hartford

(1881-1900) SHIRLEY, A.

1869

Bilinmiyor

SOUTI IWORTH, George CS

1863

Bcxley Teoloji Semineri (1888-1900) Bilinmiyor

SPRING, Andrew J.

1855

STAGG, Amos A.

1888

Chicago Üniversitesi &'t.icn Eğitinıi Direktörü

STlLLMAN, Georg~ 5.

]935

St. Paul's Koleji

SUTI IERLAND, Rich,ud O.

1931

Bilinmiyor

TIIACHER. William L.

1887

Bilinmiyor

TIGHE,

Lııwrence

G.

1916

Yale Hazinecisi

TWlCIIELL, Charles P.

1945

St. LA>uis Country Day Koleji

TYLER, Charles M.

1855

Comell Ünivl"rsil~'Sİ T,ırih Profesörü (1891-1903)

166

AMERİKAN GİZU HÜKÜMETİ 1857

Comell Profesörü (1867-1900)

\lııt,T,T.D.

1943

Bilinmiyor

Wı\l.KER.

1889

Bilinmiyor

Wı\ l'KINS, Charles L.

1908

Philips Sanat Koleji Yöneticisi

WI IITE. John R

1903

Bilinmiyor

WI IITNEY, Emerson C.

1851

Bilinmiyor

Wt IITNEY, Joseph E.

1882

Bilinmiyor

WII.I.IAMS, James W.

1908

Bilinmiyor

W,ında, Gilman elinde ne olduğunu tam anlamıyla biliyordu. Sayısı on civarında olan fakülte üyelerinin tamamı, Kektör tarafından seçilmişti. Kısacası, felsefe ve psikoloji, Teşkilat tarafından bizzat Sl'Çilen akademisyenler aracılığıyla Dewey'e ulaşhrılmışh. Johns Hopkins'ten sonra, Dewey, Michigan Üniversitesi'ne Felsefe Profesörü olarak atandı ve 1886'da, Hegelist felsefenin Wundtçu deneysel psikolojiye uyarlanmasından oluşan Psychology adlı çalışmasını yayınladı. Kitap çok iyi bir tiraj yakaladı. 1894'te Chicago Üniversitesi'ne giden Dewey, 1902'de yeni kurulan -Rockefeller fonu sayesinde- Eğitim Fakültesi'nin başına getirildi. Chicago Üniversitesi de 1890 yılında Rockefeller fonu sayesinde kurulmuştu; bu üniversitenin kuruluşunun temelinde de Frederick Gates ve Pillsbury ailesi (Teşkilat) vardı. Chicago Üniversitesi ve Columbia Öğretmenler Koleji, modern eğitim için eğitimcileri hazırlamak üzere kilit elementlerdi.

Dewey'in Etkisi 80 yıllık etki sürecinden sonra Dewey' e dönüp baktığı­ Amerikan okullarının Hegelistleştirilmesi'nde en önemli etken olarak tanımlayabiliriz. Dewey sürekli olamızda,

169

ANTONY C. SU1TON

rak sosyal değişimi savunan bir felsefeciydi. Etkisinin böylesine derin ve yaygın olmasının nedeni de budur. John Dewcy'in fikir uygulamalarında ve çalışmalarında, Teşkilat'ın hedeflerini bulabiliriz. G. Stanley Hali, Teşkilat tarafından Leipzig'den alınıp Johns Hopkins Üniversitesi'ne getirildiğinde, John [)(>. wey çoktan oradaydı ve "Kant Psikolojisi" üzerine tezini yazmak için bekliyordu. Felsefede zaten Hegelist olan De· wey, Wundt ve Hall'un deneysel psikolojisini alarak, sosyal değişim için eğitim kavramına uyarladı. Bunu göstermek için, John Oewey'in My Pedagogic Creed (Pedagojik Felsefem) adlı çalışmasından bir örnek verebiliriz: "Okul öncelikle sosyal bir kurumdur. Sosyal bir süreç olarak eğitimi ele aldığımızda, okulun çocuğu atalarından miras kalan özellikleri geliştirerek bu yetenek ve güçleri sosyal amaçlar için kullanacak şekilde biçimlendiren ortam olarak tanımlayabiliriz. Bu yüzden, eğitim, gelecekteki bir yaşam için hazırlanmak değil, yaşamın kendisidir." Dewey'in eğitiminin çocuk devlet odaklı olduğudur. Çünkü Hegelizm'de "sosyal amaçlar'' daima devletin amaçlarıdır. Modern anne-babalar ve eğitim sistemi arasındaki yanlış anla~ılmaların başladığı nokta işte burasıdır. Ebeveynler, çocuklarının yetişkinlerin dünyasında kullanacakları bazı becerileri öğrenmek için okula gittiklerine inanmaktadırlar; oysa Dcwey, açıkça "eğitim gelecekteki bir yaşam için hazırlanmak değil, yaşamın kendisidir," demektedir. Dewey'in eğitim sistemi, çocuğun yeteneklerini geliştirme sorumluluğunu kabul etmemekte, bunun yerine ve tam aksine, sadece çocuğu gelecekteki organik Bundan

anladığımız şey,

odaklı değil,

170

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ lıir

bütünün parçası olmaya hazırlamaya odaklanmaktaılır; kaba tabiriyle, organik toplum sistemindeki dişliler­ ılt•n biri. Çoğu Amerikalı'nın ahlak değerleri kişiye odak1,ınırken, okulların ahlak değerleri devleti mutlak gören l legelizm kavramına dayanmaktadır. Yanlış anlamaların vt• tartışmaların olması kaçınılmazdır!

Bireysel Çocuk Hegel, John Dewey ve günümüz eğitim düşünürlerini birbirleriyle kıyasladığımızda, sıra dışı bir benzerliğe rast1,ıınaktayız.

Hegel'e göre, toplum i',,;nde herhangi bir görevi yerine gesürece, kişinin bireysel olarak hiçbir değeri yoktur:

lınnediği

"Devlet mutlak gerçekliktir ve birey, devletin bir üyesi olarak, kapasitesi ölçüsünde varlığa, gerçekliğe ve değere sahiptir." John Dewey, kişinin bireysel özgürlüğünü bir kenara ,ıtmaya çalıştı. "Democracy and Educational Administration (Demokrasi ve Eğitim Yönetimi)" adlı bir makalede, üewey "kayıp birey"den söz etmekte, sonra da Hegel'i şu şekilde tekrarlamaktadır: "Özgürlük, insanoğlunun birlikte yaşayışını düzenleyen değerlerin oluşumuna yetiş­ kin bir kişinin bireysel katılımıdır." Bu tam anlamıyla Hegelist bir yaklaşımdır; kişi ancak devlete hizmet ettiği ölçüde özgürlük bulabilir. Eleştirmen Horace M. Kallen'ın belirttiği gibi, John Dewey, "kişilerin bireyselliğine karşı l,ımamen kör"dür. Diğer bir deyişle, Dewcy'e göre, kişinin hiçbir şekilde bireysel haklan yoktur. Kişi sadece devlete hizmet etmek 171

ANTONY C. SUTION

için vardır. Bu, Bağımsızlık Bildirgesi'ne ve Anayasa'ya tamamen aykırıdır. Bu belgeler devletin daima bireyden sonra geldiğini bildirmektedir. Bu, elbette ki modem eğitimcilerin Anayasa'yı okul çalışmalarına uyarlamakta fazlasıyla zorlanmasının en önemli nedenidir. Kendi fikirleri Hegel'i, Dewey'i ve dolayısıyla da Teşkilat'ın amaçlarını izlemektedir. Örneğin; "Var olan müfredat ve programlarda bireysellik konusunda yapılan vurgunun düzeltilmesi gereklidir... öğrenciler bir toplum bilinci ve kolektif kimlik geliş­ tirmelidir." (Eğitim Liderliği, Mayıs 1982, William B. Stanley, Yardımcı Profesör, Müfredat ve Öğretim Bölümü, Louisiana Devlet Üniversitesi)." Eğitimin Amacı

Bireyin hiçbir hakkı yoksa ve var oluş nedeni sadece devlete hizmet etmekse, eğitimin amacı nedir? Hegel'in eğitimi tanımlaması için bir neden yoktu ve şu ana kadar, Hegel'in yazılarında özellikle bu konuda herhangi bir fikir belirtmediğini biliyoruz. Buna gerek de yoktu zaten. Hegel'e göre, bireyin her niteliği, devletin merhametine ve iradesine bağlıydı. Sovyet Komünizmi ya da Hitlerci ulusal sosyalizm olsun, bu yaklaşım bütün Hegelist sistemlerde kendini gösteriyordu. John Dewey, Hegel'in organik toplum görüşünü izlemektedir. Örneğin; "Eğitim, kişinin yetenek ve becerilerini sosyal yöne çevirmesine yardımcı olmak ya da kişinin kendi deneyimlerini başkalarıyla paylaşması ve böylece bireysel farkındalığın ulusal farkındalığa genişletilmesi içindir." (İlk Pedagoji Seminer Dizisi)

172

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ

Bu son cümle, özellikle Hitler'in ırk felsefesini (sağcı I legelizm) hatırlatmaktadır. Günümüz eğitimcileri, bu yaklaşımı yansıtmaktadır1.ır. Californialı Kongre Üyesi, Yüksek Eğitim Ana Plan l >rtak Komitesi Yönetim Kurulu Üyesi ve California Eya11'1 Kongresi Eğitim Hedefleri Komitesi Üyesi John Vasnıncellos'tan bir alıntı: "Artık

kendimiz, insanoğlu, insan doğası, insan potansiyeli için yeni bir vizyon, yeni bir politika teorisi ve bu vizyona uygun bir anayasa geliştirme zamanı­ dır. Bu İnsan görüşü nedir? Doğal, bütün, organik insan yapısı sevgi ve sevmektir... bu, insanın topluma yönelik temel güdüsüdür." (Rex Myles, Brotherhood and Darkness (Kardeşlik ve Karanlık), sayfa 347). Bu "bireysel farkındalığın ulusal farkındalığa doğru t~cnişletilmesi" (Dewey) ve "insanın topluma yönelik temel güdüsü" (Vasconcellos) nedir? Bilgiç kelimeleri bir kenara atarsak, bu yeni dünya düzeni, yeni organik dünya toplumudur. Ama Anayasa'da küresel bir organik düzen için hiçbir madde bulunmamaktadır. Aslında, Anayasa'ya tamamen ters düşeceği için, herhangi bir hükümet çalışanının veya seçilmiş temsilcinin Birleşik Devletler'i böyle bir şeye yönlendirmesi, kesinlikle yasadışıdır. Dewey elbette ki bir hükümet çalı­ şanı değildi ama Vasconcellos, Anayasa'ya bağlılık yemini etmişti. Tüm insanoğlunun bir bütün haline gelmesi ve ulusların birbirlerine anlayışla, sevgiyle, barışçıl şekilde yaklaş­ ması fikrine kimse ses çıkaramaz. Ama bu tür ezoterik fikirleri izlemeye kalkışmadan önce, kendi ülkemizdeki sorunları halletmemiz gerekmez mi? Politik yozlaşma, acı173

ANTONY C. SUTION

nacak derecede düşük eğitim standartlan ve duyarsız bürokrasi, kesinlikle her ülkenin öncelikle kendi içinde eğil­ mesi gereken konulardır. Öte yandan, yeni dünya düzeninin çocukların eğiti­ miyle ne ilgisi olduğunu anlamak da zordur ama literatürde, sizin de örneklerini gördüğünüz gibi, bu konu yer almaktadır. Hegel'den önce gelmiş ve birçok felsefi fikre kaynak oluşturmuş olan Fichte, net bir League of Nations (Uluslar Birliği) kavramına sahipti ve bu fikrin temeli, uluslararası banşı güçlendirmekti. "Bu federasyon daha fazla yayıldığında ve sonunda tüm dünyayı etkisi altına aldığında, sürekli bir banş başlayacak, devletler arasında­ ki karşılıklı anlayış sağlanacaktır." Eğitim lobisi Ulusal Eğitim Kurumu, 1976 yılında "A Declaration of lnterdependence: Education for A Global Community (Karşılıklı Dayanışma Bildirisi: Küresel Bir Toplum İçin Eğitim)" adı altında bir program yayınladı. Bu bildirinin 6. sayfasında şöyle bir paragrafa rastlıyoruz: "Küresel Toplum İçin Eğitim fikrine gönülden bağlı­ Bu fikri hayata geçirmeye ve dünya eğitim sistemlerini küresel bir toplum gelişimine yönlendirmeye yardımcı olmaya sizleri davet ediyoruz." yız.

Bu, New Mexico Eyalet Üniversitesi Eğitim Yönetimi ve Gelişimi Profesörü Obadiah Silas Harris'in Sel/ Knowledge And Social Action (Bireysel Bilgi ve Sosyal Eylem) adlı çalışmasındaki Hegelist fikre son derece yakın bir görüştür: "Eğitimciler, eğitim

sisteminin tamamıyla bireyi ve bütün çevresini dikkate aldığını söylediklerinde, tam olarak şunu söylemektedirler: Toplumsal eğitim, kişi­ nin bütün psiko-fiziksel yapısını ve bütün ekolojik ik174

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ

limini, detaylarıyla birlikte -sosyal, politik, ekonomik, kültürel, ruhsal vs.- ele almaktadır. Birey kozmik bir ruh ve toplum küresel bir hale gelinceye kadar, bireyi kendi içinde ve toplumuyla bütünleştirmeyi hedef almaktadır." Aynı kitabın

84.

sayfasında

ise

şöyle

denmektedir:

"Kozmik ruh ... tüm insan ırkı, kendi başına bir efektif ruha yükselecektir; bu, ırkın kozmik ruhudur. Bu, insanın evrimsel geleceğidir. Bu evrensel ruhun ortaya çıkışının bir sonucu olarak, bütün insan ırkının birleş­ mesi, yeni bir çağın başlaması, eşsiz küresel gücü için yeni bir şafak sökmesi söz konusudur." Bu son cümle, Kongre Üyesi John Vasconcellos'tan çok Adolph Hitler'in ağzından çıkmış gibidir. Aynı okült, etnik ve mutlakiyet yapısını yansıtmaktadır. Sonuç olarak, Birleşik Devletler'in yönetiminin dayandığı Anayasa'dan bazı maddeler aktarmamız yerinde olacaktır.

Anayasa'da birey ve devlet arasındaki ilişki, bireyin devletten üstün olduğu, devletin sadece bireye hizmet etmek için varlığını sürdürdüğü şeklinde açıklanmaktadır. Bireyler izin vermediği sürece, devlet onlann üzerinde hiçbir güce ve yaptırıma sahip değildir. Bu, Anayasa'nın 9. ve 10. Maddeleri ile güvenceye alınmıştır.

KL5acası, John Dewey ve takipçilerinin uygulamaları, Anayasa'ya tamamen aykındır. Tcşkilat'ın inanılmaz gücüyle desteklenmeselerdi, bu insanlar okullarda bir gün bile kalamazlardı.

175

ANTONY C. SUTION

Boş Kafalı Öğrenciler:

Teşkilat'ın Eğitim Sistemi İçin Amacı

176

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ

Muhtıra

Sekiz:

Özet Buraya kadar, aşağıdaki noktaları belirledik: (1) 1870'lere gelindiğinde, Teşkilat, Yale Üniversitesi'nin kontrolünü eline geçirmiştir. Timothy Dwight'tan heri Yale Üniversitesi'in tüm rektörleri ya Teşkilat üyeleri ya da Teşkilat ile bağlantısı olan aileler arasından seçilmiştir.

Teşkilat

üyesi olmayan bazı Yale mezunlannın da Teşki­ amaçlara uygun şekilde hareket ettiği gözlC'mlenrnektedir. Bunlardan bazılarının -Dean Acheson gibil'arşömen ve Anahtar üyesi, bazılarının ise Teşkilat üyelerinin akrabaları olduğunu söyleyebiliyoruz. Bazılarının Kurt Başı üyesi olduğunu görüyoruz (Rockefeller ailesi için çalı­ şan Reeve Schley gibi). Yine Robert Maynard Hutchins gibi hazılan, Yale mezunudur ama herhangi bir Yale son sınıf topluluğunun üyesi olarak tanımlanmamışhr. (2) Eğitim alanında, bak-söyle yönteminin Thomas Gallaudet tarafından sağır-dilsiz öğrenciler için gelişti­ rilmiş olduğunu gördük. Gallaudet, Teşkilat üyesi değil­ di ama iki oğlu (Edson ve Herbert Gallaudet), 1893 ve 1898 yıllarında Teşkilat'a katılmışlardı. Modern eğitim teorisinde son derece etkili bir isim ve bak-söyle yönteminin ilk savunucusu olan Horace Mann, yine Teşkilat üyesi değildi. Ne var ki Mann, Antioch Koleji Yöneticisi idi ve Taft ailesi (Teşkilat) Antioch'un en güçlü mütevellileri arasındaydı. (3) John Dewey'in felsefesini incelediğimizde, eğitimin bireysel yetenekleri geliştirmekten ziyade kişiyi topluma uygun hale getirmek için var olduğunu savunduğunu gördük. Bu görüşe göre, kişisel gelişim bireysel yeteneklerin geliştirilmesiyle kazanılamaz; Herbart, Dewey ve lat'ın belirlediği

177

ANTONY C. SUlTON

Pestalozzi'ye göre, amacını taşımalıdır.

eğitim, kişiyi topluma Pestalozzi, "Alfred" kod

hazırlamalı. adıyla

bir il

luminati üyesiydi. Bu, gelecekteki araştırmalar için yeni bakış açıları gl' tirmektedir; özellikle de Teşkilat'ın kökeninin Jllumin,ı ti'ye dayandırılmasının söz konusu olup olmadığı açı sından.

(4) 19. yüzyıl sonlarında, odak noktası Yale Ünivcrsih· si'nden Johns Hopkins Üniversitesi'ne kaymıştır. Üye D.ı niel Coit Gilman, ilk Johns Hopkins Rektörü' dür ve yeııı kürsüler ve fakülteler için görevlendirilecek kişileri, Teş· kilat üyeleri ya da benzer görüşteki Hegelistlcr arasındaıı kendisi seçmiştir. Wilhelm Wundt'un Amerikalı öğrenci· lerinden ilki olan G. Stanley Hall, Wundt'un Amerikan laştırılması sürecini başlatmış, Gilman' dan gelen finans· man desteği sayesinde Birleşik Devletler' deki ilk eğitim psikolojisi laboratuarını kurmuş ve daha sonra da Journul of Psychology'yi yayınlamaya başlamıştır. John Dewey, Johns Hopkins'in ilk doktora mezunl;ı rından biriydi (Hail ve Morris gözetiminde); onun ardın dan, Birleşik Devletler Başkanı olmadan önce Princetoıı Üniversitesi Rektörü olan Woodrow Wilson gelmiştir. G. Stanley Hall'un kariyerindeki dönüm noktalannd.ı. Teşkilat'ın rehberliğinin var olduğunu gördük. Hail aynı zamanda başka bir Teşkilat üyesi Alphonso Taft ile dt• bağlantılıdır. Wilhelm Wundt'un ailesinde llluminalı bağlantıları olduğunu da keşfettik. (5) Teşkilat, Morrill Act uyarınca New York ve Con· necticut'taki devlet arazilerini Cornell ve Yale için kaptı. Ama Califomia Üniversitesi Rektörü olarak, Califm nia' daki devlet arazilerinin üniversite tarafından alınması ve üniversite yetkilileri arasındaki yozlaşma tartışmal,ı rında Gilman'm başı derde girdi. Teşkilat'a ilk organi:ı.t• 178

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ

muhalefet, San Francisco Times'tan geldi ama editör l lcnry George, hedefinin gerçek doğası hakkında tam an1,ımıyla bilgi sahibi değildi. (6) Teşkilat'ın eğitim sistemi üzerindeki etkisi bir troyka olarak gözlemlenebilir. Johns Hopkins'teki Gilman, Cornell'deki White (ve Almanya'daki Birleşik Devletler Büyükelçisi) ve Yale'de üye Hadley'den önce Dwight. ı\ndrew White, ilk Amerikan Tarih Kurumu Başkanı idi. Richard T. Ely (üye değil ama Teşkilat'tan yardım görmüştü) Amerikan Ekonomi Kurumu'nun kurucusu ve ilk sekreteri oldu. Birleşik Devletler Donanma Rasathanesi ve Teoloji Semineri'nde de Teşkilat üyeleriyle karşılaş­ maktayız.

(7) Modern eğitim teorisinin babası John Dewey, He>;elistler'in gözetiminde doktora eğitimini Johns Hopkins'te almıştı. Dewey'in çalışması, tamamen Hegelist teoriye ve uygulamaya dayanıyordu; üstelik Birleşik Devletler Anayasası'na ve bireysel haklara tamamen aykırıy­ dı. Alman Hegelistler, John Dewey ve modern eğitim teorisyenlerinin karşılaştırılması, aralarındaki paralellikleri ,ıçıkça göstermektedir. Çocuklar bireysel yeteneklerini geliştirmek için değil, organik bir toplumun parçaları olarak hazırlanmak için okula gitmektedir. Chicago ve Columbia üniversitelerindeki deneysel okullar, "yeni eğitim sistemi"nin bütün Birleşik Devletler'e yayılmasını sağlamıştır. Kısacası, Teşkilat, İÇERİGİNİ kontrol ederek bu yüzyılda eğitim sistemini değiştirmiş ve kontrol etmiştir. Bu eğitim sisteminin içeriği, çocuğu eşsiz bir birey olarak gören ve bu eşsiz yetenekleri geliştirmesine yardım­ cı olmayı amaçlayan geleneksel eğitim sistemine ters düşmektedir.

179

ANfONY C. SUTION

Bugün eğitim sistemine yönelik eleştiriler, temel felsefi yönünü değil, yüzeysel ihmalleri -çocukların okuyamaması, yazamaması, heceleyememesi veya basit matematiksel işlemleri yapamaması- hedef almaktadır. Eğitim sistemine Teşkilat'ın ve amaçlarının bakış açısından yaklaşırsak, sorunun ortadan kalkacağı açıktır. Eğer öğretmenler temel şeyleri öğretmiyorlarsa, ne yapıyorlar? Görünüşe bakılırsa, çocuklarımızı aynı

zamanda Teş­ kilat'ın amaçlarına uygun düşen bazı politik amaçlar için hazırlıyorlar. Küresel bir toplumda küresel bir yaşam oluşturma amacı. Anladığımız kadarıyla çocukların

ya da basit matematiksel işlemleri yapamaması, okulları ve eğitim sistemini hiç ilgilendirmiyor ... önemli olan yeni Cesur Dünya Düzeni için hazır

okuyup

yazamaması

olmaları.

180

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ

Muhtıra

Dokuz: Sonuçlar ve Öneriler Genel sonuç, Teşkilat'ın eğitim sistemini çocuğun biyeteneklerini geliştirme amacından saptırarak, ço' ıığu organik bir toplumun (Hegelist toplum) bir parçası olmaya şartlandırma amacına yönlendirdiği şeklinde ozetlenebilir. · Bu amacın, öncelikle büyük özel vakıfların para kayıı,1klarının kullanılmasıyla gerçekleştiğini görüyoruz. Eğitim standartlarının düşmesinin bu "yeni eğitim sisll'mi"nin bir yan etkisi mi, yoksa kasıtlı bir sonuç mu olıluğu konusunda elimizde yeterli kanıt yoktur. Her ne olursa olsun, Reagan Hükümeti'nin politikası sorunu çözmeyecek, sadece etrafını çevirmekle kalacaktır. Reform önerileri, eğitim sorunlarının ilk ortaya çıktığı 1950'lerden bu yana belli aralıklarla gelmektedir. Sputnik döneminde, Birleşik Devletler'deki matematik ve bilim c•ğitiminin doğasındaki gerilemeyle ilgili ciddi feryatlar yükselmişti. Eğitim sistemi fırsatı gördü ve hemen "daha l,ızla para" diye bağırmaya başladı. Parayı aldıklarında, l960'larda dev bir büyüme yaşandı. Ama bütün para, sosyal şartlandırmaya harcandı. Matematik ve bilim, son 30 yıl içinde daha da geriledi. 198l'de, Chicago Üniversitesi'nden James S. Coleınan, Birleşik Devletler Eğitim Bakanlığı için devlet okulları hakkında bir araştırma hazırladı. Bu araştırma­ da, Coleman, NORC'u (Ulusal Kamuoyu Araştırma Merkezi) kullanarak 1.016 devlet, kilise ve özel okulunda, 58.728 lise öğrencisi üzerinde araştırma yaptı. Bulıc•ysel

guları şöyleydi:

181

ANTONY C. SUITON

• Özel okullar ve kilise okulları, devlet okullarına kıyasla, eğitim idealine daha yakındır. • Özel okul öğrencileri, devlet okullarındaki öğrencilere kıyasla daha fazla şey öğreniyorlar. • Katolik okullarının, devlet okullarına kıyasla Amerikan idealine daha yakın eğitim vermesi bir paradokstur. • Özel okullar, devlet okullarına kıyasla daha güvenli, daha disiplinli ve daha düzenli bir ortam sunmaktadır.

• Siyahiler ve Latinler, özel okullarda daha iyi performans göstermektedirler. Neden mi? Özel okullar, devlet okullarına kıyasla Dewey eğitim felsefesinden daha az etkilenmektedirler de ondan. Hala belgeli ve lisanslı öğretmenler kullanmaktadırlar ama bu öğretmenler -açıkça söylüyoruz- öğretmen şartlandırma programının etkisinde kalmamışlardır. , Ama eğitim birimleri ve yetkilileri, hala mesajı alamamaktadırlar.

1983 yılı sonbaharında, Güney California Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı John Goodlad'in hazırladığı bir rapor yayınlanacak. John 1. Goodlad, Schooling For A Global Age (Küresel Çağ İçin Eğitim) (McGraw Hill, 1979) adlı çalışmaya yazdığı Önsöz bölümünde, şunları belirtmişti:

"Hemen küresel eylem gerektiren durumlarla yüzleş­ mek için, aydınlanmış bir sosyal mühendislik şarttır." (sayfa xiii) "Ebeveynlere ve toplumun geneline ulaşılmalıdır... aksi takdirde, küresel odaklı programlara alınmış çocuklar ve gençler, evlerinde öğrendikleri değerlerle çelişen durumlarla karşılaşabilirler." Ve dahası. 345 sayfa boyunca, küresellik balonu devam edip durmaktadır. 182

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ

(_:ocuktan bir birey olarak söz edilmemektedir. Çocuk1,ın, teşvik edilmesi gereken yetenekler taşıyan bir kişilik ııl,ırak söz edilmemektedir. Temel eğitim hakkında hiçbir ~·yden söz edilmemektedir. Ama bu Goodlad raporu The New York Times tarafın­ ıl.ın yayınlanmakta (19 Temmuz 1983) ve "Amerikan ıılı.ullarında yapılmış en geniş araştırmanın raporu" olaı.ık tanıtılmaktadır. İşte Goodlad önerilerinden bazıları: • Eğitim 4 yaşında başlamalıdır. • Okullar daha küçük olmalıdır. • Doktora eğitimini tamamlamış

öğretmenler

daha fazla

maaş almalıdır. Eğer Birleşik \'.ığda

Devletler, teknolojik açıdan yoğun bir ayakta kalmak istiyorsa, başka öneriler de dikkate

,ılınmalıdır:

• Okulun temel amacı, bireysel yeteneklerin geliştirilme­ sine yardımcı olmaktır. Sosyal mühendislik gibi bir amaç asla dikkate alınmamalıdır. • İyi bir eğitim için, "içerik" en önemli şeydir. • Eğitim Fakülteleri kapatılmalıdır (bu, Duke Üniversitesi'nde ciddi şekilde tartışılmaktadır; Michigan Üniversitesi'nde bu konuda teklif sunulmuştur) • Öğretmenlerin yetkinlikleri konu odaklı olmalı, eğitim teorisi dikkate alınmamalıdır. • Özel okullardaki tüm sınırlamalar kaldırılmalıdır. • Devlet okulları tekrar yerel yönetime teslim edilmelidir.

183

TEŞKİLAT SAVAŞ VE •



DEVRiMLERi NASIL YARATIYOR

Yazarın

Notu

Teşkilat'ın operasyon tarihi ancak Hegelist diyalektik yüntem çatısı altında anlaşılabilir. En basit şekliyle bu, tarihi çatışmalar yaratır kavramıdır. Bu aksiyomu, kontrollü çatışmanın önceden kararlaştı­ rılmış bir tarihi yaratacağı inancı izlemektedir. Örneğin; Trilateral Komisyon "yönetilen çatışma" kavramını tartı­ ~ırken, Komisyon, aslında önceden belirlenmiş uzun vadeli amaçlara ulaşılması için çatışmaların kullanılmasın­ dan söz etmektedir; bir sorunu çözmek için rasgele kontrolden söz etmemektedir. Diyalektik yöntem, bu üç yönlü "kontrollü çatışma"yı bir adım öteye götürmektedir. Hegelist terimlerle konuş­ mak gerekirse, var olan bir güç (tez) bir karşı güç (antitez) yaratır. İki güç arasındaki çatışma, bir sentezin oluşma­ ıııyla sonuçlanır. Sonra süreç tekrar başlar: Teze karşı antitez yine bir sentezle sonuçlanır. Teşkilat tarafından yaratılmaya çalışılan sonuç, bir Yeni Dünya Düzeni'dir. Kontrollü çatışma olmadan, bu Yeni Dünya Düzeni'nin yaratılması söz konusu olamaz.

187

ANTONY C. SUTION

Toplum içindeki bireylerin rasgele eylemleri, bu sentezi getirmez, çünkü yüzeyseldir ve bu yüzden özel olarak ya· ratılması gerekir. Ve bu, çatışmanın hesaplanması, kontrol edilmesi ve kullanılmasıyla mümkündür. Bütün bu süre boyunca bu sözünü ettiğimiz sentez aranırken, bir· birlerine karşı partilerden birine dahil olmanın, yani taraf tutmanın hiçbir anlamı yoktur. Bu, uluslararası bankerlerin neden Naziler'i, Sovyetler Birliği'ni, Kuzey Kore'yi, Kuzey Vietnam'ı Birleşik Devletler'e karşı desteklediğini açıklamaktadır. "Çatışma", bir yandan dünyayı tek bir Dünya Devleti'ne doğru zorlarken, bir yandan da kazanç getirmektedir. Bu süreç, günümüze kadar sürmüştür. Bu bölümde verdiğimiz bazı belgelerin okunması zor olduğu için özür diliyoruz. Bunlar, bugün elimizde olan en iyi kopyalardır. Aslında, elimize geçmiş olmaları bile bir mucizedir ... Örneğin, Patrik Amos Pinchot ve Patrik William Kent arasında yazılmış olan mektuplar, New York Eyalet Komisyonu tarafından Birleşik Devletler'e karşı girişilen eylemlerin araştırması sırasında ele geçirilmemiş olsaydı, kesinlikle bize ulaşmayacaktı. Ne var ki içeriğin tam olarak tanımlanamayacağı yerlerde bile, bu belgelerin varlığı önemli bir noktayı kanıtla­ maktadır: Belli bir amaca ulaşılmasını sağlamak için Patrikler arasında hesaplı bir ortak çaba söz konusudur. Dahası, bu çabaların Patrikler arasında gidip gelen mektuplarda bile belirtilen doğası, ancak ve ancak Hegelist diyalektik yöntem terimleriyle açıklanabilir. Kısacası, bu belgelerin varlığı da en az içerikleri kadar önemlidir. Çünkü planlı ortak eylemleri, yani bir komplonun varlığını işaret etmektedir.

188

Muhtıra

Bir:

Yaratılmış Çatışma ve

Diyalektik Yöntem

1. GİRİŞ Kitabın

önceki bölümlerinde, Teşkilat'ın yapısını ve .,maçlarını inceledik. Birleşik Devletler'in elit, gizli bir topluluk tarafından yönetildiği yönündeki ilk hipotezimizi belgelerle kanıtla­ dık: Böyle bir gizli topluluk gerçekten vardır, üyelerinin isimlikleri gizlenmektedir ve üyeliğin ortaya çıkarılması ıstenmemektedir. Dahası, biz kitabımızı hazırlamaya baş1,ıdıktan sonra, Yale Üniversitesi'nde kayıtlarının büyük bölümünün tutulduğu Sterling Kütüphanesi yetkilileri, Russell Tröst'ün belgeleriyle ilgili araştırma yapanları en~ellemeye başladı. Teşkilat'ın yapısının, çalışma tarzının ve amaçlarının, I Iegelist diyalektik yöntemiyle açıklanması gerektiğini de belirtmiştik. Operasyonları başka hiçbir felsefi yaklaşımla açıklanamaz; bu yüzden, Teşkilat asla "sağcı" ya da "solcu", laik ya da dindar, Marksist ya da Kapitalist diye tanımlanamaz. Teşkilat ve amaçları bunların tümüdür ama tek başına hiçbiri değildir. 189

ANfONY C. SUTION

Hegelizm' de politik "sağ" ve politik "sol" veya Hegelist terimlerle tez ve antitez arasındaki çatışma, tarihin ilerlemesi ve tarihsel değişimlerin oluşması için esastır. Tez ve antitez arasındaki çatışma, bir sentez ortaya çıkarır ki bu da yeni bir tarihsel durum anlamına gelir. Batı ve Marksist ülkelerdeki dünya tarihimiz, "sağ" veya "sol"dan oluşan bir politik yapı içinde tanımlardan ve analizlerden oluşmakta, ülkelerin kendi tarihleri bu kanatlardan birinden yaklaşmaktadır. Örneğin; Batı'da yayınlanmış olan tarih çalışmalan, komünizm ve sosyalizme ya kapitalizm ya da Marksizm açısından yaklaş­ maktadır. Sovyetler Birliği'nde yayınlanan tarih kitapları ise Batı'ya sadece Marksist açıdan bakmaktadır. Ne var ki şu ana kadar (görebildiğimiz kadarıyla) hiç dikkate alın­ mayan bir açı daha vardır; devleti kontrol edenler, önceden belirlenmiş tarihi bir sentez yaratmak için Hegelist diyalektik yöntemi kullanıyor olabilirler mi? Modern tarih çalışmalarında, bu yaratım süreciyle ilgili sadece boş umutlar uyandıran küçük ışıklar göze çarpmaktadır. Ama bunların arasında en inandırıcı olanı, Carroll Quigley'in, aşağıda da aktarımlar yapacağımız Tragedy and Hope (Trajedi ve Umut) adlı çalışmasıdır. Elit kesim politikacıları arasında çok azı bu tür bilgileri kamuoyuna açıklamaktadır. Örneğin; Başkan Woodrow Wilson, şu sözleri söylemiştir: "Birleşik Devletler'de ticaret ve üretim alanında çalışan en büyük adamların bazıları, son derece organize, son derece gizli, son derece üstün, son derece yaygın bir güç olduğunun farkındadırlar ve o güç tarafından kınanmayı göze almadıklarından, bu konuda hiç ağızlarını açmamaktadırlar." Peki bu güç kim ya da nedir? Nasıl kullanılıyor? Bu kitapta, dünyanın şimdiki durumunun, "sağ" ve "sol" elementlerinin kullanılması sayesinde bu elit kesim 190

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ tarafından kasıtlı

olarak yaratıldığını belirtmiştik. Dünyanın bu en güçlü insanlarının, bir Yeni Dünya Düzeni yaratmak için hem sağı hem de solu desteklediğini ve geliş­ tirdiğini de söylemiştik. Birleşik Devletler'deki bu organizasyonun "kontrollü çatışma" prensibini kullandığı hiç şüphesizdir. Bu kesimdeki insanların istediği sonuçların elde edilmesi için "kontrollü" krizler kullanılmaktadır. Dahası, savaş vebarış kararlarını verenlerin bu birkaç elit aile olduğu, politik referandum yoluyla herhangi bir toplum oylamasına baş­ vurulmadığı kesindir. Bu bölümde, Teşkilat'taki kişiler tarafından verilen bazı önemli çatışma kararlarını, sağ-sol durumlarının nasıl kasıtlı olarak yaratıldığını ve sentez oluşturmak için bir çatışma içine yerleştirildiğini birlikte inceleyeceğiz.

Son olarak, bu kararlan ve operasyonların elit kesimle ve özellikle de Teşkilat ile nasıl bir bağlantısı olduğunu göreceğiz.

2. DİYALEKTİK YÖNTEM NASIL İŞLER? Son 200

yıl

boyunca, yani Alman felsefesinde Kant' m yükselişinden bu yana, birbiriyle çatışan iki felsefe sistemini tanımlayabiliriz. Birleşik Devletler'de, İngiltere Birleşik Krallığı'nda ve Fransa'da, felsefe bireye ve bireyin haklarına dayanır. Ama Kant'tan bu yana, 1945'e kadar Fichte ve Hegel aracılığıyla, Almanya'da temel felsefe evrensel kardeşlik ve bireyselliğin inkar edilmesidir; bu görüş, Batılı klasik liberal düşüncenin tamamen zıthdır. Kitabın daha önceki bölümlerinde belirttiğimiz gibi, Alman idealizmi, Kari Marks'ın, Bismarck, Hitler, Sağcı ve Solcu Hegelistler'in çalışmalarının felsefi temeliydi. Ama para191

ANTONY C. SUTION

doks şudur: Hegel sadece en muhafazakar Alman hareketlerine teorik temel oluşturmakla kalmamış, aynı zamanda 19. yüzyıldaki devrimci hareketlerin çoğunun da çıkış noktası olmuştur. Hem Marks hem de Hitler, felsefi temellerini Hegel' e dayandırmışlardı. Batı'da yaşayan bizlerin çoğu için yabancı kavramlarla dolu olan Hegelist politik düşünce sisteminden, devletin "Tanrı'nın tarih boyunca ayak izleri", devletin aynı zamanda Tanrı olması, vatandaşın tek görevinin devlete hizmet etme yoluyla Tanrı'ya hizmet etme olması, bir vatandaşın ancak devlete boyun eğdiği ölçüde özgür olabilmesi gibi absürd durumlar ortaya çıkmaktadır. Ama bir önceki bölümde, aynı zamanda Ulusal Eğitim Kurumu ve büyük vakıflar gibi organizasyonların baskılarıyla bu Hegelist saçmalıkların Birleşik Devletler' deki eğitim sistemine nasıl girmiş olduğunu da gördük. Bu Hegelist felsefe sisteminden, tarihsel diyalektiğe geliyoruz ki bunun anlamı, tüm tarihsel olayların, zıt güçlerin çatışmasından ortaya çıktığıdır. Bu nihai olaylar, çatışan gruplardan üstün ve farklıdır. Herhangi bir fikir ya da herhangi bir fikrin uygulanması, TEZ olarak düşünülebilir. Herhangi bir tez, zıt güçlerin ortaya çıkmasına neden olacaktır ki buna da ANTİTEZ denir. Nihai sonuç tez ya da antitez değil, çatışan iki zıt gücün bir sentezi olacaktır. Das Kapital adlı çalışmasında, Karı Marks, kapitalizmi tez, komünizmi ise antitez olarak görüyordu. Tarihçiler tarafından tamamen gözden kaçırılan nokta -Marksistler de dahil olmak üzere- bu güçler arasındaki çatışmanın sonucunda ortaya çıkacak olan toplum yapısının kapitalist ya da komünist değil, bu iki zıt güçlerin bir sentezi olacağıdır. Hegelist sistem, böyle bir çatışmanın sonucunda kapitalist ya da komünist olmayan başka bir toplum yapısı­ nın ortaya çıkacağını göstermektedir. Dahası, bu Hegelist 192

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ

olaylar düzeninde, yeni sentez devletin Tanrı, bireyin mutlak devletten daha aşağıda ve değersiz bir köle olduAunu vurgulamaktadır. O halde Hegelistler için bir Parlamento'nun ya da Kongre'nin önemi nedir? Bu kurumlar, bireylerin kendi likirlerinin bir parça değeri olduğunu hissetmelerine olanak tanırken, aynı zamanda da herhangi bir "köylü"nün ola ki şans eseri mantıklı bir fikir vermesi durumunda, devletin hemen fikri sahiplenmesini sağlamaktadır. Hegcl bunu şu şekilde açıklamaktadır: "Bu katılımın, hayali özgürlük ve kibrin amacı, bireylerin kendilerini etkili hisssetmelerini, böylece bir fark yarattıkları duygusunu yaşamalarını sağlamaktır." Hegelistler için ulusların organize çatışması anlamına gelen savaşlar, fikirler arasındaki çatışmaların gözle görülür sonucudur. Modern eğitim sisteminin Hegelizm aşığı lohn Dewey, bunu şu şekilde ifade etmiştir: "Savaş, sınırlı ve değersiz çıkarlar konusunda kibirlenmenin kötülüğü konusunda en etkili vaazdır; yaşamını ve mülkiyetlerini kendisine ve ailesine ait olarak gören bireyin bencil egoizmine bir son vermektedir." (John Dewey, German Philosophy And Politics, sayfa 197)

Elbette ki Dewey'in bu savaş yanlısı paragrafının unubugün "Barış Hareketi" ile meşgul olan Ulusal Eğitim Kurumu tarafından uygun görülmüştür; özellikle de bir "barış" hareketi en çok Hegelist Sovyetler'in işine yarayacağı zaman. Hepsinden öte, Hegelist doktrin, krallardan çok devletlerin ilahi hakkıdır. Hegel ve Hegelistler için, devlet dünyadaki Tann'dır: tulması,

193

ANTONY C. SUTION

ortaklar, Cumhuriyetçiler ile bağlantılıydı; Russell C. Leffingwell, Demokratlar ile arasını sıcak tutuyordu; Grayson Murphy, aşırı Sağ kesimle yandaştı; Thomas W. Lamont ise Sol kesim ile iyi geçiniyordu. Morgan'ın kütüphanelere, müzelere ve sanata ilgi duyması, Birleşik Devletler ve İngiltere arasında sadakat ayrımı yapmaması, yoksulların sosyal hizmet ihtiyacı konusundaki farkındalığıyla, Morgan firmasının çok partili politik görüşünün temeli, firmanın asıl kurucusu olan George Peabody'ye dayanmaktadır (17951869). Bu eylemlerin kontrolü için vakıfların vergiden muaf tutulmasını sağlayan da yine Peabody idi. Maalesef bu harika ve anlatılmamış hikaye için yeterli yerimiz yok ama burada söylediklerimizin çok daha büyük bir resmin parçaları olduğu unutulmamalıdır." Quigley, Morgan firması, diğer New York finans ku· ve Teşkilat arasındaki bağlantıların farkında de· ğildi. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Quigley, "Grup" adıyla bilinen İngiliz Organizasyonu konusunda ciddi bir kitap yayınlamıştı. Bazı kişisel görüşmelerimiz sayesinde, Quigley'in daha fazlasından şüphelendiğini biliyoruz, ama herhangi bir Amerikan elit kesimin tanımlanması, Quigley'in çalışmasının konusu değildi. Harriman, Bush, Acheson, Whitney -hatta Stimson- isimleri Anglo Amerikan Organizasyonu'nda karşımıza çıkmamaktadır. Şimdi Quigley'in yukarıdaki paragrafını alıp, Teşkilat ile ilgili yaptığımız açıklamalarla karşılaştırabiliriz. O zaman birçok şey açığa çıkmaktadır. Morgan'ın kendisi Teş­ kilat'ın bir üyesi olmamasına karşın, ortaklarının bazıları öyleydi ve Morgan'ın ölümünden sonra, firmanın adı Morgan, Stanley & Co. olarak değiştirildi. Bu "Stanley," Harol Stanley idi (Teşkilat, 1908). Morgan'ın döneminde, rumları

196

AMERİKAN GİZı.i HÜKÜMETİ

I c•şkilat'ın etkisi ortak Henry P. Davison aracılığıyla sağ1,ııııyordu; oğlu

H. P. Davison, Jr., 1920'de Teşkilat'a üye ııldu. Henry P. Davison, Thomas Lamont'u ve Willard ',I rnight'i Morgan firmasına getiren kişiydi. Bu ortaklar, Morgan'ın diyalektik yönteminin sol kanadını inşa etıııt•kle görevliydi; bu kanada A.B.D. Komünist Partisi de ıl.ıhildi (oğlu bugün Occidental Petroleum firmasında YöııC'lim Kurulu Üyesi olan Julius Hammer ile birlikte). Morgan' ın ortaklarından Thomas Cochran, 1904' te Iı•şkilat'a katılmıştı. Ne var ki üyelerin bulunduğu asıl ııoktalar Morgan'ın ortaklar grubu içinde değil, Morgan'a l•,ığh çalışan firmalardaydı. Her nasılsa J. P. Morgan fiıı.ıns merkezinden ayrılmış olan Guaranty Tröstü ve Bankı•rs Tröstü gibi firmalarda -yine de hala Morgan'ın hakiıııiyetindeydiler- üyelerin toplandığını görüyoruz (daha •,unra bu noktayı inceleyeceğiz). Teşkilat'ın "sağ" ve "sol"u aynı anda desteklemek yönünı ldy C. Sunan. Norional Suicıde lArlins- ı ıou,.,. New York. 197~) ·~ '"'" s,,- ond Tire llols/ıeııit ıı.,. ...ıuııo,, CAılington H.,.....,. New Y...ır.. 1974).

226

AMERİKAN Gizı.i HüKOMETi

~ca ... ü_U:.::.

u• .:..

i:,:ıt

'i...ri!'I" ı.;c..:.:;,1:r.:,~ ..

:ı..ı-t.. :O:tôll.

:. • :.

--·---···---~-ı .w,,cııtıL

...........

'"1CUIICN

......_" .....-;;;;:;;

227

ANTONY C. SU1TON

Offıceof

~os Pınchot

ııoN;';o;o"ri..,...ı

IDl°l•Ar..:: .AV!. 'n --,

ı~ıa

·-. S· . .;tı.ri •. uc;·tcv~, i!...,.ni~h l,.!QrLı:. t!o •• l..·.::·-:.:...~!. ~s;.\ :.:ı.·ı:::.t.·..-~.:.• :.;:!.,t~·

.r • .ı..:ıortev~: ~c.~t :.. Eı th ..4:: :..o:t :.:.ol· ~ c.·. :· 7\,.ı· •. :;:... :.::.:·:-ır ci" •~o,,.e::.,i-cr ıct; I C.)Olo:_!~ e :cı:.-- .. t.··;: :· .. :. -~::·i.ı_ t.~·,•o;e:-. I ::::.\~e ~=:.t. :c~!l" ~:~ıı-0,.ia o'- ·.. i.c ··:.:.•:ı·.. ~c c,f lieo, :..:u! ! :. ıa, .ıeec:ı-: sH to :..::.:·, he-rtil:t c:·t.;; -ı.;i:e;!c -..1.;!; ; Ct!.!r vie'.: o~· ı;:;e :. i·t.'tt:.tio...: t:...H'"- ·.:i .;h thc ·. c~":: ~ c-u ~:re _}c ::.:~::.· .... ~·ı! ~:f' .. z_:,1:-~t;~. t~ıi.~!_":;; .a.~7t c:9·.::-, .. t it. l;.;.e l .et u!1. v _OV--u-,.-~.., ......... G ... cı-,_ -.to .. :.e -:· :&.ıe::. l' ,

:~~e- ;~;.:C

li:;tf(:ı)f:f F~-~~:fJf~·;_:;_ ~i\~~~t. ~\~~~·~-. :;:~--~--. .. ilih. :.:i...1 1 .e:.;~ ::c:·_

.·i.=. :. . -

~:..• ceıeı: :·o:':·c.

228



AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ

Sayfa 227-228'deki belgeler, Teşkilat üyelerinin Birl~ik Sovyet hırsını nasıl teşvik ettiğini göstermektellir. Adalet Bakanlığı güya "kızıllar"ı Rusya'ya ihraç ederk~n ' Birleşik Devletler Hükümcti içinde çaylak Sovyetler Birliği'ni sağlam kılmak için çok ciddi oyunlar oynanıyordu. Yukarıdaki mektup, Amos Pinchot'tan (Teşkilat, 18~7) gelmektedir. Ağabeyi himayeci Gifford Pinchot (Teşkilat, 1889) da üyeydi. Amos Pinchot, Amerikan Sivil Özgürlük Birliği'nin kurucusuydu ve Bolşevik Devrimi'nin ilk g4nlerinde Sovyetler'e yapılan yardımlarda aktif rol almı§tı. Bu yardımı örnekleyen yukarıdaki mektup, 1917'd~ki devrimden bir yıl sonra 22 Kasım 1918'de Santeri Nourteva'ya gönderilmişti. Pinchot, Nourteva'ya şöyle diyon:ıu: "Durumla ilgili görüşünüze ve yaptığınız şeylere gönülden katılıyorum." Peki Nourteva kimdi? Bu, Birleşik Devletler' deki bir Sovyet temsilcisi olan Alexander Nyberg'in takma adıydı. Nyberg, Sovyet Bürosu için çalışıyordu (başlangıçta Finlandiya İstihbarat Bürosu olarak biliniyordu ve bu bir paravan isimdi); onunla birlikte ilk Sovyetler Birliği Büyükelçisi ve eski Weinberg & Posner Başkan Yardımcısı Ludwig C. A. K. Martens de oradaydı. Peki Weinberg & Posner'in New York ofisi neredeydi? Doğru, 120 Broadway'de! Nyberg'in yardımcısı Kenneth Durant, bir Aıne­ rikan gazetecisi, daha sonra Birleşik Devletler' deki TASS muhabiri ve bir zamanlar da Albay Edward'ın ailesinin Wilson Yönetimi'ndeki esrarengiz adamıydı. Bu Sovyet Bürosu'ndaki Ticaret Odası Başkanı, "Yoldaş Evans Clark" idi. Clark, daha sonra Twentieth Century V&kfı Yöneticisi oldu ve yine bu vakıfta, Teşkilat'ın bir üyesini görüyoruz; Başkan ve Danıştay Başkanı William Howard Taft'ın yeğeni Charles Phelps Taft (Teşkilat, 1918). 1:>evletler'de

19

19 Lı.ısk

Komıh...,ı du:syalilrı, rı.i~·

York, Sergi

Numarası ı~n.

229

ANTONY C. SUTION

Sayfa 231'te, "Yoldaş Evans Clark"ın biyografisıııııı bir özetini bulabilirsiniz. Bu belge, Clark, Büro'nun ·ı ı caret Odası Başkanı olarak atandığında, Sovyet Bi.irmıı tarafından 1919' da yayınlanmıştı. Clark'ın görevi, Biılı• şik Devletler ile ticaret ilişkilerinin sağlanması ve sııı dürülmesiydi. Burada Harvard ve Princeton bağlantıl,ı rına dikkat edin. Ticaret, Sovyetler Birliği'nin ayakta kalması için hay,ı ti önem taşıyordu. 1919'da, bütün Rus fabrikaları ve nak liye firmaları, faaliyetlerini durdurmuş durumdaydı. Kul lanabilecekleri hammadde ve insan gücü yoktu. Evans Clark, Teşkilat'tan yardım istedi. 29 Mayııı 1919' da, Amos Pinchot, dostu olan bir Kurukafa ve Kemikler üyesi ve güçlü Cumhuriyetçi William Kent'e mek· tup yazarak, Sovyetler'e karşı yükselen blokajdan şikayet etti. William Kent (Teşkilat, 1887), Birleşik Devletler Trafik Komisyonu'ndaydı ve Senatör Lenroot'a yazarak, "Profesör" Evans Clark ile görüşmesini rica etti. (Babası Albert Kent de Teşkilat üyesiydi (1853) ve Thomas Thacher'ın (Teşkilat, 1835) kızıyla evlenmişti.) Kısacası, Teşkilat'ın iki üyesi, Pinchot ve Kent, tanın­ mış bir Bolşevik aktivistini hiçbir şeyden haberi olmayan bir Senatör'e yönlendirmişlerdi. İki Teşkilat üyesi de, Clark'ın Sovyet Bürosu ile olan bağlantısından Senatöre

söz etmemişti.

230

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ

1500: ..... ...., .........

w:lS!l~tı t.:ı .İ":Sacı:ıun. ;ılı:.!'"1•1'stty ~ · «~"t en• "~Jıeh C•ııo--.Cc Cı.,.:k

Yill

t

•~SC'-

C:4ıU'ad•

\~ı..4& 1't-lu,tl :,r.t ı.,tt~•M t.t,t

1•#.

H•.ı,

'i'lı• ı.bOf'e

gar4 t.o ~be

J:r.

arrarıge.,.ent.

tore1gn

41Y1a1oıı

~p•r ,rhea the

t•.a:ı: 1'.ıı;v

ot t.he

t,ııoırt.nı;

13

4oaigııat.ed

!!oacoıı banlı:.

1ntor. . t.1oıı 111 re-

neır baıılı::

"Tbtr~ 1• a boı-.r4 coııeiet.ıııc ot f1Ye ~ember• an4 f1•• 41rec ~ora. Amoıı.,; t.hese r·e not.e ı:r, Sohles1fl$el'. torııer Ch1e! of Hosoow• • J.:eralııun Bıı.nlı:, l!r. ı.:.aıaacblrln, cııtıf of the Junkor Bıııılı:, ı.n4 l!r. Terr.of~slc7, tor•r Chief ol t.ı.. Slberlan Bank, Ur. l'.P t:ay 1e des1gnat.e4 aa 41rect.or vı the fonıgn 41T! alon ot \be be.nk. Aecor41nı; t.o lir •.uoı:ı­ \crg, tbe au:sıan bank, t.t,rougl:ı ~b• !lı:oııo,ıibol.aget., ı::r • .lacı:ı­ hrJ' s banlı: ır. St.oclchola, wtll lıe 111 cJ.oaer oonıaot. wıt.J:ı CJer..,. e.r.4 -.rıcen fbı"no~ııl ını.t.1 tut.ıone. • ıe\in

uıent.ıorıel

\be aboYe

lııg ılı• ooııeent. ıo

neent.athe of

lloıcow

Yl:ıee.

ın

anO.

tbe lı&a

~oteııor

Be:ıılı:,

Cıı.•t.aT

1>hicb

tha r1gb\ \o Caesel 1•

1t. appear•

ot t.be ne•

exeroı ..

qıı.ot.e4

re:porb t.Jat.

Caaeal \o ao\ aa a4T1881'

'banlı:

a4ıılııle~ra\1on

nuı.

nooee4•0. in ob\ain-

l:ıae

!.!r. Sohe1DIIBDD

of Profeuor st.a:e

:tııee1an

t.be

ot Oot.o'lt~r

•sunalı:& J>aşbl84et.•,

Tile

••

lıae

a rep-

Co:,senıı.ı Bazılı:

oont.rol

ot 1b

t\a\lııg lıı

aot.1-

par\:

•,b~t. • bank baa now b~•n etarted in lbıııBla to tak• car• •t~en h a ııret.ı etep fıır,ar4, an4 l t to "" tb,.t. \hh bant 1>ae eııtabl1ıı!ıe4 1ıı or4er to 4o ı,methiııg ta crea te a """ ec onoınic Ufa 1D Rıı ıııia. 'lilıat Rııuia need~ ıo a ,ant t.o cı·ee.h in~enıal an4 .exterııal coııı­ aerce. lt tl:err h ~o iıe an:ı 'bııaine·.a 'bet.•eeıı l!tıGB1a an4 oth•r aountrieo ther'> !!l'J:ıt oe ıı bı.nk to haııd.le 1t. "'l'hts step far•arO. ahould be aa-,ı,arte4 ln .-,,ey ny iıy othe:r ooııntr1ea, 'J.114 rhoD l "&D aeke~ m,y a4Tioe I atated \hnt I t:111 ıı:repıı:red t.o .:;ive it. I MI not in !ııYor of a negıt1Ye polioy nnd be11eTe t~~ evrry op;.ortunlty Bhould •• ot

pıırel.:ı' barıt1n&

ıeıııuı

ııhe4 to ne:p in ıı poaıııu rocona:ructıoıı. •Ttıe ~ree.t r••eet.1011 la haıc to o:riııg Uıe l!ııasiaıı e:ırcharıt;e norr:ıal. It 1a a OO"'J>l1c ted ~ueıt1on and rlll ne• ceııH:ıtı ~:.o:r~u:h ın·natl.,a:ion. To ıolTe th!.e pro'ble,a I &'1 n()tnr> r ~ !(''.. ı.·;,.::'."~t·.:c!

t.Yı :ıuuctı.

:re..., :.~:;;iin.

cnd

_u._er

ıhc ıtııı.eclı

--

=~'-

!rı 19)0

or l~l, J c.•.1..:.ı., l\!!:r~ ;!~~::,G::... to ot.A.ı :ıoııo tOl"d.!11 CC..a !O!' ';.hı.,:~·.:.\ !:.Y-.:ı. J !\~ İC':,"'l'la, i.:ıır. ;tıl' ~ •...'fil: .,,',..ı..:.! 1 ..:lıCk·)ı o'ID't. iı:. C:00.:.:.:z.ı.o:ı ·i~!\·":u:L-.... :.~. !:... m~ t:.y·n_.,i(.:ıu..,r. :.?.'t..:t ~b.... .-:.~-t: J'f ~- fı:.~.ı» ...-c.:: U. ~ t.ı::.ıst.r!:\•..... in i?:-~- :·ıt.'.lh;7" l.ffll. 1::,:35 t.o • ; li~ Mel gen• f'int. u 11:'.!XF.F .ı:nd l'\.'1):1:-i...,.! t.n.:.t. :ıo ::..ıd ?lf'Ch:>.sc."11 t.:ıe J:,o:.ın ~pı,.s., in ::.r.ıcı: 3Dd COlll4 mt. 1t:1 roa- i ı, .:.....i. :as:o:.r Li.d "ııt c.,"' Id no; M:.p :;u, bı.ıt. ı..taı. he lihoul.6 ~ :ı=ıı. : t.,ld ?~...S ..r.: .. I =o..a.:d no~ ıSa , . :W ıd.i:._::., ";u.t. t.4:-t. in Cl!'dıcr to shoı:, q ı:ıoJ '4.U .\Cd" O.Cl!-.ı:• :)". K:O..:X.~ti" Hr.ı. 1>1a I i.ıo,ı.1': :-"T..n,ı.: ı11 cr..d.t. !.ır hia \it:! ıı ~ı.cb tıc.,'< in DCT"i~.:·. ı.hc L.:.."lk !"..r H:mc:ol ııır.-. sc.:.t:ı.

r..,~

I ~~eıı ı.h...: c:'Cd!t. t,y ı.11.~in.... ıe le:."":::--• 1, T1ı~c:1 J ~,-ocı U-.at U ~ ..'o'-14 i?,Y..: cr:ıı::i" to :tcss, tc roı.J.c; r-ı 1.- t-:.ı:ı~ , , UJn;,.,. ;":.;;.rs in cıqırJ. r.:W. 1 ,:..ı not o!tiei~it e.:::.:-:..•u.c1· o!":.:-.-, l,.·_·. ~;..-;. t.:-,r.:vs.l l ?:.:d pr"PC)&ed !.ı, I .r...s .'\ı=.ll1 n~;,anı;:i'::>le. I c.~sc .: ı);.;.ct. b.:.!-.:C- tı..-c:.,ır.c I diel noı. v::rıı. C.O 00 ;bı:ı: Ucı) ıd.U:ı. ..C.mı:..1 b.:nk& in a:ı :,.>&i-1.oa, ~~ tK.c:.usJ I tı.o..:.&~t. iı. xa bet.ter :.> dg, t.&Ls.1tııı:H ıd.tt.: .;Jı&Lch b:nk, .ıı:":d l ı.!'.oıı.:,bt. J "OYld :L."':'WO t.hc tc."'.U.8 0 ll~U• =-,,.,c:ııı=ı,-, I .:.l~ ı.no~ )Jtr;ıı l cı,.alc! ,:ır.;oıı.,a,;. ı..~.

o..._

;.1••

11':a cr..W.ı. ıı:s :.tıout 2~300,000 ır.ft:1-:.N:J. ~ a.:.....ıı •11a I ~ t;i,Ytın lo!n h"'.J ı.:,...:,n ~ i.~ -,: rı. to L"ı.ı ~c't. 1:,,:ı;".!", 1:a,ı:t t :.:dni< soıx. O"i.r.g o., l~; it ~d no~ .-:ll :,..,On p:.\:! ı.t..:::: ı ':..ıt\. G.:r-...::n7 !.n 1939. t ......~ h:.d :..., •'il=.: :xıy..un:.s .ıın jC. ~.'lı t-p.ıl"t:?pıı ~.~m.!XXI :.:.~-ı..· •1ı1cb Uıc :i-:.si P rt.:· :.:.:.~•t. jry; t.t:ıcy di~ r •..,,,.,,7 s=""e,

r.:..

kt:w:. -.,...,. it

ı:.iU

,~.., r::%131 ::~1-1~ nrst t.c ıC!l.l.,.'.t r-:~M.· ı:.'!:.,.n d.i-ec~ '-el ca ~c:mm• v~...::.~ ... rt.. :ıclı ol Hr.ı.":?.- ho uu !.-:.şc\~:,.....,c! !:ı t°.i.'I. 1-ıt. ;;rı.ı::or., r.oı. iu:.G.ıl! ir. • p,331ı..1:w, ...o ~YJı ::-..;:!'. ~..ı .:ı~~-:., ~r..d. so J ~ :,,&ls ~r:"':J't;~l::0• 9,.\. l cn-0..:U:-o'.J' :a)'!• .'.d .»;. CTd i::>r..: 1:0 :J' t::J:.0Jt: hi:ıd dS(;d! t~s ~!1%5

llt~ :.ı..:

:":,S ;.

:a.: •.:- ...... ,~s

:.O•.

;, el.>

;ıı.ır-ı.r..ı ;..'".: ~:::,.:.·:?, ~\ıd

,.o.

?.r ..

.;n.)U

o.

.. h.. 1;;(.ı..•.t:rl.". .1- .. :ı ~ ,ıe.s s.·~ i., \';-:C.lıı; ; :.:a .:.., ...... -..s :,r:..nc ... p-.l s.:.;,-~..ı:-. Llt.e:

:tn:"JG..ı .ı"'•.: :..ıo:-e~

."in:nC..:ıl!.:"

\IC.t...:.!..r.,

·:ıı..,-, ""!, r.1..~:2: :,1.~. co:,i.rib·ı ..vcı; .!:!..::. ~;:.ıı ,-t..:.l.ı .-..".(.İı.ı:ı.r.. ·,~ ... ~ :~~ t.Jr 1. c:.5 ıı.:ı.

o... ..,:-,,.;.

s.x:..: ~o:-t. or

•• :-=r;.:?.

~

:...>ul.: :1!:?:.t.

EL co::z..ni.J .. ı: 1t .._. el~ t.~~ ~:.... p:Jıl"ICr ı:.)ı •.~ r:.l! .ıU,h..r :.o t.:N CD-,ıı..ı.1.s\.a a: .o ı.::.., •..!US . . _,. t.r...ıı a....ı.c·.•..:..! ı.:~s ~.r:-...,d • ..,.,.r:JAO l:..a. ••r.: i~ t.:ı:. XiıCl m. G:' ltat, C(.Aı...t'.i:.t.•. I '..:.,.c,r L:.:-r.ı..:i L, !\11... s.:.J>l. .rd ~~ !.~ ,".!a :.lt ~ Ue.

,:r'r.

ol

)..:ıl-.

?~ c..,:ıt.rı~'C.1G..,ı t.o t.~ .~.:re.;· ıı:..:c- J,...:.r. d~ ı:-...-~ not. 'b.:o.'\ 1::-;ıor:.:.nt,.­ t.i:.. irr'\.St.ry e.--ıu. l '1."! :ı~ı;: .J:..u \.."l :..:'".;. ~.!lr~ sc,.col .-:y İ. ..:.~ı: t.ı~ :ı..ı:l.: C.A.tri!M.ı.Li'lOS ...C. ~-1-!.~.: !'L. c:.,:ıe :.:ıır Uı. ıtJ.nt..,.r b.:1,1 ~ ..Ssi~,:r.c..:: ':.hı.: •.itı1-T CO.~.nO-.·:.ia.:. tc& aad..ı

:t'ı.

a: ~.:_

.ı9J'l '!wı:r.

=ts. c::t...:.;:t.

z.:-~:.

l.."t 19)&.

..t ,;tr.ı. :.i. o J i,--..ı bı:.. .:: .,rı-Lı.: n!c- sı:n. aow....ı.=a.r._ ~ 20,c:ıo

-r.ııs b"c.,.ı:..:, ::ı: :.:1tm:;i aı:-.t.ribu":.i.xı; : ~? a.:..:, ~ır, b.:..l ·• uint...r c.ınL.-:.)\•':\.Ol"'o

r.:.a

J.!!. ~;...ı.

!,,

-<

not. ~ur.. ~;~t..""-r Lr- su:• .,....s

ot_,..,. «.n.

(-,ı..;ı.l!f unc:...rı:.ooit :ı r'i..~ .. r

hJlp 01· O\.l"

oır~.

i.zı.. ..:t.::ı ttı.: I L i C " ~

:nı::: ~:-YJ ~lDOI" ;,--o;:ıla

fooıi, cı.c.:· ı.r-.., ·.nd sb:,l;...r.

1 j,)i"K. t:-:;! ı.;"- ~ ~ ..ır.ı :. ;.1_ :ı·rı.y ,'\.:i"t• ._r _ a.. ·'"1 ·r..r.:~'!. ı;v....•.

· m..:.:'1~..ı.r.~ r:--

':v" >-~"ı

=-~so~•

:.r.. a.-;.~,:r-.. r..i.xı ~ r.rlaıı :-, ;n:ı,tıc::t.ı.oo. --.:.:n.-:t• o: 2'.J-.~ ::~>-::,.,.:: ı::...-.rics. ın ..._,, -.,re \.~ t.,c:.l ·~o. ..~ I .r.ı...:. .ı, ..:_ ;~si ?.--.ı-~7 :.;A 1:.• ·t:ili.3...s 1n ::ıJ7 ~ y:=~ .._., t..-.c.: '>.:.ıın :!' U .. t.\e ov...r 5C,.XO a.:.•r.t.a; c~nl.:ı •lOL so ~ ~ - ıJ­ t/:.t. ,:.rt.!"',

-.aı•

..!...;

,u~ ...:"'.p .o

:.ı-_

:-·-:->'!'-::-,-':-T~'"-D

256

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ ·,ıında

Müttefikler'i ikna eden kişinin kendisi olduğunu August Thyssen ve yandaşlarından etkilendiği ı~·lli olan Müttefikler, 1. Dünya Savaşı'ndan sonra Alman ,·ııdüstrisini yeniden yapılandırmak için herhangi bir çaba ı•,ostermcmişlerdir. Bunun sonucunda, Thyssen'in endüstri ııııparatorluğunu korumasına ve varislerine hiç el değme­ ılı·n bırakmasına izin verilmişti. 1926'da babası ölünce, Fritz Thyssen aile servetinin kontrolünü eline aldı. Yeni Alman çelik baronu, 1923'teki ,ıı,·ıklamıştır.

lhıhr işgalinde Fransızlar'a karşı gösterdiği kahramanlık-

1,ırla

çoktan ün kazanmıştı bile. Tıpkı Hitler gibi, Thyssen Versailles Antlaşması'nı "bir utanç kaynağı" olarak ı•,ıirüyor, Anavatan tekrar yükselecekse, bu antlaşmanın lıır kenara atılması gerektiğini savunuyordu. Hitler's Sec· ıd Backers adlı kitapta anlatılan hikaye buydu. Thyssen, babasıyla aynı yolu izledi ve Wall Stı:eet kreılılcrinin Alman endüstrisinin gelişimine aktarılmasını •ı.ığladı. August Thyssen, Hugenburg, Kindorf ve Krupp ılı• işbirliği yaparak Mutlak Cermenist Birliği'nin kumlııı,ısını sağlamıştı; bu birlik, Kaiser'in yayılımcı politikası-

ılı•

111 desteklemişti.

Oğlu

da Stahlhelm'in aktif bir üyesi oldu ve daha son,., Goring aracılığıyla Naziler'e katıldı. Son olarak, 1931 ,,ııküntüsü Alman endüstrisini iflasın eşiğine get~rdikten •,ıınra, ulusal sosyalizmi açıkça kucakladı. Sonraki iki yıl boyunca, Thyssen, servetini ve nüfuzu1111 1litler'i iktidara getirmek için kullandı. 1932'de, Dus.... ıdorf Endüstriciler Kulübü'ndeki ünlü toplantıyı ayar1.ıdı ve burada Bitler, Ruhr ve Rhineland'daki önde gelen ı~.ıdamlarına seslendi. Hitler'in konuşmasının bitiminde, I lıyssen "Heil Herr Hitler! (Selam Ey Hitler!)" diye bağı­ ı ırkcn, diğerleri de coşkuyla alkışlıyorlardı. O yıl daha ·,ı ,ııraki Alman Başkanlık seçimlerine kadar, Thyssen, Hit257

ANTONY C. SUTTON

ler'in kampanyası için büyük miktarlarda katkı sağl,ıdı 1932 yılında sadece kendisinin Naziler için 3.000.000 m.ı ı ~ harcadığı bildirildi.

111. UNION BANK BAGIANTISI Bu fon

kaynağı,

Thyssen

bankaları tarafından aktarıl

dı. Birleşik Devletler İstihbarat raporunda adı geçen Ban~

fur Handel und Schiff, August Thyssen Bank'ın bir y,ııı ve 1918 yılında H. J. Kouwenhoven ve D. C Schutte tarafından kurulmuştu. Kısacası, Thyssen'in ÖZl'I bankasıydı ve New York'taki W. A. Harriman finans ku rumuyla bağlantısı vardı. Thyssen, Çöp Tenekesi Projl' si'nde kendisini sorguya çekenlere şöyle demişti: kuruluşuydu

"Bir Hollanda bankasını seçtim, çünkü bulunduğum pozisyonda Alman bankalarıyla bağdaştırılmak istemedim; üstelik bir Hollanda bankasıyla çalışmanın daha kazançlı olacağını ve böylece Naziler'i biraz daha elime geçirebileceğimi düşünüyordum."

Hitler's Secret Backers adlı kitapta bu bankadan "von Heydt" adıyla söz edilmektedir ve von Heydt's Bank, as· lında Thyssen's Bank'ın eski adıydı. Dahası, Hollanda'da· ki Thyssen paravan bankası -Bank voor Handel en Sehl•· epvaart N. V.- New York'taki Union Banking Corporati on'ı kontrol ediyordu. Harriman ailesinin bu bankada hissesi olduğu gibi, ay· nı zamanda Averell'in kardeşi E. Roland Harriman (Teş· kilat, 1917), Union Banking Corporation'ın yöneticilerin· den biriydi. New York'taki Union Banking Corporation, 1932 yılında aşağıdaki yöneticiler tarafından idare edilen, Thyssen-Harriman ortak girişimiydi: 258

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ Rol.ınd

Harriman

(Teşkilat,

1917)

W. A. Harriman & Co., New York, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

11.

J. Kouwenhoven (Nazi)

Nazi bankacısı, August Thyssen Bank ve Ban voor Hande! Scheepvaart N. V. yönetici ortağı (Thyssen'in fonlarının aktarıldığı

~övalye Woolley

(Teşkilat,

banka) Guaranty Tröstü yöneticisi, New York, ve New York Federal Merkez Bankası yöneticisi

1917)

( 'ornelius Lievense

Union Banking Corp. ve Holland-American lnvestmen Corp. yöneticisi

Ellery Sedgewick James 1917)

Brown Brothers & Co. ortağı, New York

Başkan,

(Teşkilat,

lııhann

ı.

Groninger (Nazi)

L. Guinter

l'rcscott Shcldon Bush

(Teşkilat,

Bank voor Handel en Scheepvart ve Vereinigte Stahlwerke (Thyssen'in çelik şirketi) Yöneticisi Union Banking Corp. yöneticisi 1917) Brown Brothers, Harriman ortağı Başkan G. H. W. Bush'un babası

259

ANTONY C. SUITON

Union Banking Corporation'ın sekiz yöneticisi gen,·,·~ ten de incelemeye değer adamlar. Şuna bir bakın: • Union Banking'in dört yöneticisi, Teşkilat üyesi; hı·ı •·.ı 1917 yılında Yale'de üye olmuşlar; aynı Yale sınıfınd,ııı geliyorlar. Dördü de aynı D 115 kulübünün üyeleri. • E. Harriman, W. Averell Harriman'ın kardeşi ve W. A Harriman Company'nin Yönetim Kurulu Başkan Y.ıı dımcısı.

• Guaranty Tröstü, Şövalye Woolley tarafından tem~,ıı ediliyor. • Union yöneticilerinden ikisi, Kouwenhoven ve Gronııı ger, eski von Heydt Bank olan Bank voor Handel ,·ıı Scheepvaart'ın Nazi yöneticileri. Von Heydt, Guarani\' Tröstü ve Bitler arasındaki aracıydı. • Ellery S. James ve Prescott S. Bush, Brown Brothers'ııı sonra da Brown Brothers, Harriman oldu- ortağı. New York'taki Thyssen bankasının sekiz yöneticisiıı den altısının Nazi ya da Teşkilat üyesi olduğunu söylı•yı• biliyoruz. Bu özel bankanın adı daha önce von Heydt Bank idi v,· von Heydt, 1930-1933 yılları arasında New York'taki C.ıı aranty Tröstü'nü Hitler'e bağlayan kişi olan Sharp till,ı fından adlandırılmıştı.

Kısacası, ÇÖP TENEKESİ PROJESİ'nde ele geçirilı·ı,

bilgileri Shoup'un Hitler's Secret Backers

adlı çalışııı,ı

sındakilerle birleştirdiğimizde bulduğumuz şey şu: N,ı:ı

finans desteğini izlediğimizde, karşımıza TEŞKİLAT v, özellikle de D 115 Kulübü çıkmaktadır.

260

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ

iV.

ÇATIŞMADAN

KAZANÇ

Savaş

ve devrimler, kazanç fırsatları sunar. Çatışmalar, Teşkilat'ın kontrolü ya da etkisi altındaki ıı·kctler için kazanç kaynağı olarak kullanılabilir. il. Dün1 v,ı Savaşı'nda, Kore Savaşı'nda ve Vietnam Savaşı'nda, Amerikan şirketlerinin "kazanç" için düşmanlarla ticaret y,ıptığını gösterebiliriz. Bu "kanlı ticaret" arada sırada olan ve sadece birkaç lirmanın yaptığı bir şey de değil üstelik; son derece yayr,ın ve daha yüksek politik kararları ve felsefeleri yansıtı­ yor. Şirketler -hatta büyük şirketler- üzerinde bankalar ve lrüstler hakimdir; buna karşılık bu bankalar ve tröstler, lı•şkilat ve yandaşları tarafından yönetilmektedir. Birleşik Devletler 1941'e kadar Almanya ile resmi olarak ·.. ıvaşa girmemesine karşın, Yokedici (Hitler) Aralık 1940'ta lngiltere'ye saldırdıktan sonra, yasal ve kesinlikle ahlaki , ,larak, Birleşik Devletler, Nazi Almanyası'na savaş açtı. Aralık 1940'dan önce bile, Standard Vacuum Company'nin ,.. ıhibi olduğu MS "Frederick S. Fales," 21 Eylül 1940'ta bir Alınan denizaltısı tarafından batırıldı. 1941'de ise New Jersı•y'deki Standard Oil'e ait Panama bandıralı altı tanker, 1 it,ındard Oil rafinerilerinden Kanarya Adaları'na petrol ta•,,ıınakla görevli Nazi subayları yönetiminde, Nazi denizalı ıl,mnın bir yakıt ve bakım üssüne götürülüyordu. 15 Temmuz 1941 tarihli bir İstihbarat raporu -Columlıııs, Ohio'daki Beşinci Kolordu- sayfa 263'te sunulmaktaılır. Hiçbir Standard Oil gemisinin Naziler tarafından baı,rılmadığını belirten bu rapor, hatalıdır; Binbaşı Burrows, 1940'daki "Frederick S. Fales" olayını bilmiyordu. Savaştan sağlanan kazançla ilgili diğer bir belge, sayfa ]h4'de sunulmaktadır. Bu, RCA ile il. Dünya Savaşı'nda­ ~-' Naziler'i birleştirmektedir. RCA, temelde bir Morganlfockefeller firmasıydı ve böylelikle Teşkilat'a bağlıydı. 261

ANTONY C. SUTTON Başka

bir örnek de Chase Bank olarak gösterilehılıı Chase, Rockefeller ailesinden dolayı Teşkilat ile bağlaıııı lıydı (Percy Rockefeller, Teşkilat, 1900) ve Yönetim Kuı ıı lu Başkan Yardımcısı Reeve Schley (Yale, Parşömen vı· Anahtar) idi. Chase'in Yönetim Kurulu'nda Teşkilat i.iyı• si olarak Frederick Allen (1900), W. E. S. Griswold (189'1) ve ölümünden önce aileyi temsil eden Gwynne (18CJtı ,;ocrv.7 hı.t n:,t. lo3t ı..."IJ ah!.pı; t.o d.&t• b7 torfedotıı,,: •• h.ı.Y• otl':•r ecırt:&a.!.,ı •tx:tıc ahir• opc.;.:.e to ot.ber porta.. • · ;

263

ANTONY C. SUITON

CEl'AATMEHT Ol' Sl'Aff

'""""'""""''

Colonol s .....orc, •Ml So.rnorr ?"eplled tt.. : ~-• -.ç,,.ıld tal ,ı: to lir. 1'lr.tıat be ••• no rtı~oA •hJ •• should rtot do ıı and th:ıt ht ..,.,\114 co~!cato •lUı uş 1 r the7 •,ıı,ted to ıı9e the pouctı.

Att.er r•cıtlp\ or thls t:ırorr.atton ..... •111 -· ın a bett.or" ,o,ttlon to

J"'&'

..ııat

our po11•7 ahuld

ıı..

!.

264

.ı..

ı, .. ·• •

&'

,.i ,

f -1

:

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ

Alman yetkililer, Chase'i açık tutmak için telaşlıy­ ve gerçekten de bu nakit kaynağını ellerinde tutabilmek için göze batan adımlar attılar. d. Alman otoriteler, önemli Amerikan bankalarıyla "dost" olmak istiyorlardı, çünkü bu bankaların savaştan sonra Birleşik Devletler' deki Alman politikası için yararlı c.

dılar

olacağını düşünüyorlardı.

e. Chase Paris, Alman yetkilileri olabilecek her şekil­ de memnun etmek için elinden geleni yapmış gibi görünüyordu. Örneğin; Chase, Paris'teki Alman Büyükelçiliği'nin hesabını özellikle korumuştu, çünkü "en küçük şe­ yin bile yararı var" idi. f. Chase politikasının bütün amacı, her ne pahasına olursa olsun bankanın pozisyonunu korumaktı. Kısacası,

Chase Bank bir Nazi işbirlikçisiydi ama yukandaki öncül rapor, ancak soruşturma süresince elde tutulabildi. Washington D. C.'den gelen emirler, raporun etkisiz kılınmasını sağladı. Diğer yandan, Chase Bank -daha sonra Chase Manhattan Bank oldu- Birleşik Devletler teknolojisinin Sovyetler Birliği'ne aktarılmasında da öncelikli bir araç olmuştu. Bu, Chase'in Sovyetler Birliği'ne yardım etmek için Birleşik Devletler yasalarını çiğnediği zamana, 1920'lerin başlarına kadar gitmektedir. 1922'de, Chase, askeri LIBERTY uçak motorlarını Sovyetler Birliği'ne göndermeye çalışıyordu! Sonuç olarak, Muhtıra Üç ve Muhtıra Dört'te açıkladı­ ğımız iki diyalektik kolunun il. Dünya Savaşı'nda nasıl karşı karşıya getirildiğini inceledik. Dahası, Teşkilat'ın kontrolünde olan firmalar, bütün bunlardan büyük kazançlar elde ettiler. Teşkilat'ın politik kanadı, il. Dünya Savaşı'ndan sonraki dönem için yeni bir diyalektik hazır­ lıyordu.

265

ANTONY C. SUTTON

Muhtıra Beş:

Yeni Diyalektik; Angola ve Çin 1. YENİ BİR DİYALEKTİK SÜREÇ ZORUNLULUGU

il. Dünya Savaşı, 1920'1crde ve 1930'larda yaratılan di yalektik sürecin zirve noktasıydı. "Sol" ve "sağ", yani Sovyetler Birliği ve Nazi Almanyası arasındaki çatışma, bir sentezin oluşmasına yol açtı; bunun arkasından Birleş­ miş Milletler, Ortak Pazar, COMECON, NATO, UNESCO, Varşova Paktı, SEATO, CENTO ve son olarak da Trilateral Komisyon geldi. Bunların hepsi Yeni Dünya Düzeni'ne doğru bir başlangıçtı. il. Dünya Savaşı, daha yüksek seviyede bir senteze ulaş­ mak için Teşkilat'ı yeni bir diyalektik süreç arayışına itti. Var olan sürecin kaynağı, 1950'dcki Ulusal Güvenlik Muhtırası 68'de bulunabilir (The Phoenix Letter, Ocak 1984'te analiz edilmiştir). NSC 68, Batı teknolojisinin dah.ı ileri bir Sovyetler Birliği inşa etmesi için yolu açtı; 1960'larda ve 1970'lerde, bilgisayarlı uzay çağı teknolojisine ulaşıldı. Aynı dönemde, NSC 68, Birleşik Devletler savunmasının aşırı gelişimini de vurguladı; gelecekteki olası bir Sovyet tehdidine karşı! NSC 68'deki analiz, son derece zayıftı, çünkü Sovyetler, Batı teknolojisi olmadan ilerleyemezlerdi. NSC 68, teknoloji transferinin devamını sağladı. Diğer bir deyişle, Batı firmalarının Sovyetler Birliği'ne yayılmasına izin vermekle, NSC 68 aynı zamanda Birleşik Devletler savunma bütçesini de tartışmaya açtı. Phoenix Letter makalemizde, NSC 68 ve Teşkilat arasın· daki bağlantıyı açıkladık. Sınırlı dünya görüşleri dikkate alındığında pek de şa· şırtıcı olmayan bir şekilde, ne yazık ki Teşkilat'ın NS(' 266

AMERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ tıH'e dayalı

diyalektik planı işe yaramadı. Geçmiş yirmi yıl lıoyunca diyalektik süreci kontrol altında tutmak için kul1.ınılan öncelikli araçlar (a) bilgi, (b) borç ve (c) teknoloji olmuştu. Bunlar zamanla önemini ve etkisini kaybetti. Bugün artık 1950'lerde olduğu gibi işe yaramıyorlar. Yine de o ya da bu şekilde bilgi kontrolü başarılı oldu. Enlt'IC'ktüel dünya, hala "sol" ve "sağ" arasındaki sözde savaşa lı.ilitleruniş durumda; oysa gerçek mücadele, bireysel özgürhikle mutlak devletin tecavüzcü gücü arasında. Sıkı sansürüyle Sovyetler Birliği, vatandaşlarına katı bir Marksizm an1,ıyışı kabul ettinnek peşinde. Düşman daima "faşist" Birle~ik Devletler. Batı'nın dunımu biraz daha karmaşık ama o lı.,ıdar da değil. Quigley'in Tragedy and Hope adlı çalışma­ sında J. P. Morgan'ın politikayı kontrol etmek için finansal >;ücü kullandığı yönünde vermeye çalıştığı mesaj, şimdi Teş­ kilat'ın bilgi kontrolüne yayılmış dunımda. Batı'da seçim, kontrollü "sol merkezli" bilgi ile kontrollü "sağ merke7Ji" bil2 ı~i arasında. ~ İki kontrollü grup arasındaki bilgi çatışması, bilgiye dayanan bir çatışmayı sürekli olarak canlı tutar. İki taraf için de hoş olmayan gerçekler hemen unutulur. İki grubun ı;örüşüne de uymayan kitaplar hemen toplatılıp yok edilir, ı.;tinkü hem "sağ" hem de "sol" kesimin öfkesini çeker. Kısacası, Sol-Sağ çatışmasının sahteliğini gösteren herhangi bir yayın, kolayca gözden çıkarılır; halk, bir "seçelll'kleri" olduğuna inanmaya ve böylece kontrol altında tutulmaya devam eder. İkinci kontrol mekanizması, borçtur. Eğer Marksist üllı.l'ler teknoloji ithal edeceklerse, bunun karşılığını ödeıııek için ya Batı parası kazanmalı ya da borç almalıdır. 1',ıbii bu borçlar geri ödenmelidir. Bazı açılardan, borçlu!t I ltı.oft~ ki b.lzı u.ti'U\.ILtr ,·ar. Rel.-iew (lf 1lw "~- Amcırk;uı l )pinion \.-. ~ . kontrolfü -.,.~.. kc.'!-imin bir hiıy­

..

ı. .ı. nı.ı,, l..\.lıyodar. Beri~._ ~·leıt,-r İşçi 1'.aıti,,i de bir ~iiJe- ""su)H k,,s.imın Jı'\'ınJ.1,,ma o bJJr \"il*' -..,ht\'.' m:ılz~­ ı ı,.~·rı~·orJ.lr ı..ı yı1yınlannın çoğu

okum.1ya Jeğım.~.ı. l lenry orı,

l)erıonı

Srnnıı,

s,,,ar,.

CD.

eJlcnbrook, Clonn.

UJilliamı .,,nıon,

hank

Jllb.

Clindnnıııl,

~!!I llrcil_ ~!!~·~-'-· . 'Albnı William CDlecn, Jo,n

111.

Ncıı~ıillc, 1 rıın. Jı..

Sanan• !H•,ıon,

61.

Pı11l,

Jlllnn.

ll!9 lloık Cltı

lnl9bı lUoollcı, ______________ Broohltıı,11.

292

I,

AıV.ERİKAN GİZLİ HÜKÜMETİ

ll. 1113

, . UIIJ

lam•• ti'"ıınıırl

110 ... h,rıı

ll!illiıım Jıı~n (ıırr (nrlin, ~r. ,f4.eholı llııi (lııınlırne,lılınr .51rııll Ilabilı

.J' rıtıılırl

lııı .>.lıııı d>rııHmııl\

Dlnfıin,tıın, ıur.

llrııolılgn, N,ıı, Uorlı N,bı 1lnrlı. :N,ıı, 1Jorlı

lJ,pptr

1)itı,, C,,lıio

ltnnlıolplJ, .slııeeıırfıuı,,11•

)lll,i-1iııi 1'1,.,.ı.

.llı.nnanbıılo, llirııinia

1),tır llıırnr• 1:inlıu

.IR,mplıi•. 1i,nnH•,.

1iimollıı (lıarln ,Slı,t,rıı

Jfl;.,.,,

ltrrnrr .fflnnrlıin

:.ıımH tf>rrıı•ll

llrtrln

ltirfııırlı Jl,ırt \lnıu,u Jllorpıın l{ı,lırrl S-ıııorlı Jlorıın Jlntlıtn ltııll

Cl5rı\\nrıı .l'llııı, itlııtnı•ıtn

)i,t,in S:ınrlıu lTlııl•lı

Sillıtr S.prinp, Jllııralanb N,ıı, l}orlı, N,ıı, 1Jı,rlı ~rııı,forll,

Connrtlirul

Nianlir. Connoctirul N,ı,,

Jfopr, Jllinn,eola

N,ı,, lf,.ı,,n,

Conn,-( avie< Maıhcr. Fr«krick FJlsworrh Millc,r, l'lıincas 'fimothy

------

Robemon, R*n Russcll, William Huntington Taft, ı\lphonso Wood, G«ırgc lngcr,oll

1834 lk•umonı,

Gcorgc A. O. Burr, William Shcdden Coffıng, Churchill Emmon, Alfred Foııer. Elı:azar Kingshury Gnrdon, Alcxandcr Bluchcr Hail, Danid F.mcrson l!ousron, John W,llaa KcnJall. John :-;ewton Kingsley, Hcnr)' Coir l.ea. Jamcs Ncilscn Sourhmayd. Sam...t Gny Sf"'nccr. Gcorgc Gilman T..'t'Cdy. John Hubb.ırd Washington. W"illiam Hcnry

1835 Andcrson. Edwin Alcxandor Davis.John lloward, Oran R«J )ohnHon. Frank Mcldlan. William Mili., Erhelbcrr Smirh IWferry. John Chandl.-r Sccley. John F.dward Stymour. John Forman Shcffey, Hugh Whitc Stmng. Calcb Srulıbs.

Alfral

Sıurgcs. llıomas lkncdicı Thaclıc:r. llıomas ı\n,hony

Walsh. Hugh

1836 !hrling. Thomas O.,ming. Hcnry Champion Denr. Hcnry Harch Dunwody. Jamcs Bulloch Harris. Hcnry Rttdcr Huni. John Coılman Manin. John Griffirh Marvin. G«ırgc Lod,wood Picrson. William S.Ward Preston, Hcnry Kirk Rowland. William Shcrman Shnman, Fn:dcrick ~ · Swifr. John Monon Tylcr. Gcorgc Palmm
View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF