Amerikan Kültür Derneği Kurs Notları
June 3, 2016 | Author: mahmutcivciv | Category: N/A
Short Description
a1, a2 kurs notları, derste anlatılan konulardan tutulan notlardır. Hazırlayan arkadaşlara te...
Description
Prepared by Harun Köse A1 FIRST WEEK (13-14.12.2014) Hello (Merhaba, Selam): Mr (Mistır) : Evli ve bekar erkelerde kullanılır. Mrs ( Missis) : Evli bayanlarda Miss (Mis) : Bekar bayanlarda Ms (Mis) : Evli ya da bekar olduğu bilinmeyen durumlarda kullanılır. NOT: Bu tip hitap şekilleri Soy isime yapılır. İsme bu şekilde hitap edilemez. Mr. Köse, Mr. Harun Köse olabilir. Fakat Mr. Harun olmaz. Meeting-Karşılaşma Hello Hi Good morning Good afternoon Good evening How are you? How’s it going? What’s up? How’s everything Not bad So-so Not much I’m ok. Thank you Great! I’m fine I’m very well. And you? How old are you? I’m 35 years old
Goodye-Hoşçakal Bye Goodbye Goodnight See you See you later See you tomorrow Take care Have a nice weekend Have a nice day
Practice Helou Hay Gud morning God afturnuun Gud ivning Hav ar yu Hav iz it going Vats ap Hav iz evritink Nat bed So so Nat maç Aym okey. Tenk yu Gıreyt Aym fayn Aym veri vel. End yu
Merhaba, Selam Merhaba, Selam Günaydın Tünaydın İyi akşamlar Nasılsın? Ne var ne yok? Ne haber? Ne var ne yok? Fena değil Şöyle böyle Çok değil İyiyim. Teşekkürler Mükemmel İyiyim Çok iyiyim. Ya sen
Hav old ar yu Aym törti fayf yiırs old
Kaç yaşındasın Aym thirty-five years old Practice
Bay Gud bay Gud nayt Si yu Si yu leytır Si yu tımorrov Teyk ker Hev a nays vıkend Hev a nays dey
Hoşçakal Hoşçakal İyi geceler Görüşürüz Sonra görüşürüz Yarın görüşürüz Sevgiyle kal İyi hafta sonları İyi günler
1
Countries and Nationalities (Ülkeler ve Uyruklar): Countries Australia
Pronounciation Nationalities Pronounciation Turkish Mean Australya Australian Australyın AvustralyaAustralyalı Brazil Bırziıl Brazilian Birziılyın BirezilyaBireazilyalı Canada Kenida Canadian Keneydıyın Kanada-Kanadalı China Çayna Chinese Çayniis Çin-Çinli Colombia Kiılombiya Colombian Kiılombiyan KolombiyaKolombiyalı France Fırens French Firenç Fransa-Fransalı Hungary Hangıri Hungarian Hangeriyın MacaristanMacar Ireland Earlınd Irish Ayriş İrlanda-İrlandalı Italy İtıli Italian İtalyın İtalya-İtalyan Mexico Meksiko Mexican Meksıken MeksikaMeksikalı New Niüv Zilınd New Niüv Zilındır Yeni ZellandaZealand Zealander Yeni Zellandalı Peru Pöru Peruvian Pöruviyan Peru-Perulu Poland Polınd Polish Poliş PolonyaPolanyalı South Africa Saut efrıka South Saut efrıken Güney AfrikaAfrican Güney Afrikalı Spain Sıpeyn Spanish Sıpenış İspanya-İspanyol Turkey Törki Turkish Törkiş Türkiye-Türk UK Yu key British Bıritiş İngiltere-İngiliz USA Yu es ey American Amerıken AmerikaAmarikan Venezuela Venizuveala Venezuelan Venizuvealın VenezüellaVenezüellalı Where are you from : Nerelisin ?
Practice
I am from Turkey and I live in İstanbul : Türkiyedenim ve İstanbul’da yaşıyorum. What is your nationality : Hangi millettensin ? / I am Turkish : Türküm When is your birthday : Doğum günün ne zaman My birth day is on the 11th of June Classroom Language (Sınıf Dili): Sentences Speak in Engilish Don’t speak in Turkish I don’t know I don’t understand What is the answer to question Can you speak more slowly How do you say …. İn English What does this word mean Can I go out Write sentences Look at the board
Turkish Mean İngilizce konuşun Türkçe konuşmayın Bilmiyorum Anlamıyorum Sorunun cevabı ne Daha yavaş konuşabilir misiniz. İngilizcede nasıl söylersiniz Bu kelimenin anlamı ne Dışarı çıkabilir miyim Cümleleri yazın Tahtaya bakın
Practice
2
Be quiet, please Can you repeat that Listen to the CD Close your books That’s right Read the text Open your books Any questons Turn the page
Lütfen sessiz olun Bunu tekrarlayabilir misiniz CD’yi dinleyebilir misiniz Kitaplarınızı kapatın Bu doğru Metini okuyun Kitaplarınızı açın Sorusu olan Sayfayı çevirin
Subjective Pronouns (Özne zamirleri) : Cümlelerde isimlerin yerlerini alırlar. Cümlenin başında özne olarak kullanılırlar. I You He She It You We They
Ben Sen O (erkek) O (Bayan) O (Hayvanlar ve Cansızlar) Siz Biz Onlar
Am Are İs İs İs Are Are Are
Examples: Ayşe is a student : Ayşe bir öğrenci She is a student : O bir öğrenci She isn’t a student : O bir öğrenci değil İs she a student : O bir öğrencimi? İsn’t she a student : O bir öğrenci değil mi? İnterrogative Pronouns (Soru Zamirleri): Practice What Where When Who Whom Whose Which How Why How many How much
Ne Nerede Ne zaman Kim Kimi Kimin Hangisi Nasıl Neden Kaç tane Ne kadar (sayılamayan isimler için) How long Ne kadar süre (zaman) How far Ne kadar süre (mesafe) From whom Kimden With whom Kimle How much sugar is there at home : Evde ne kadar şeker var? 3
Counts : Practice First 1th Birinci th Second 2 İkinci Third 3th Üçüncü Fourth 4th Dördüncü Fifth 5th Beşinci th Sixth 6 Altıncı Seventh 7th Yedinci Eighth 8th Sekizinci th Ninth 9 Dokuzuncu Tenth 10th Onuncu Eleventh 11th Twelfth 12th Thirteenth 13th Fourteenth 14th Fifteenth 15th Sixteenth 16th Seventeenth 17th Eighteenth 18th Nineteenth 19th Twentieth 20th Thirtieth 30th Fortieth 40th Fiftieth 50th Sixtieth 60th Seventieth 70th Eightieth 80th Ninetieth 90th Hundredth 100th Yüzüncü Hundred first 101th Yüzbirinci th Sixty third 63 Seventy sixth 76th Thousandth 1000th Millionth 1000000th Bir milyonuncu 1073 : Ten and seventy three / One thousand seventy three 2589 : Two thousand five hundred eighty nine NOT : 1% (One percent), 24% (Twenty percent) Singular-Plural Nouns (Tekil-Çoğul İsimler): Sonu o ile bitenler –es takısı alır. Potato-potatoes Sonu –x ile bitenler –es takısı alır. Fox-foxes Sonu –s ile bitenler –es takısı alır. Glass-glasses Sonu –f/-fe ile bitenler –ves takısı alır. wolf-wolves Sonu –y ile bitenler ve ondan öncesinde sessiz harf olanlarda, y düşer ve –ies takısı alır. City-cities / story-stories Sonu-ch/-sh ile bitenler –es takısı alır. Dish-dishes, watch-watches. Diğerleri –s takısı alır. 4
Singular Boy Desk Party Dormitory County Story Baby Foot Tooth Goose Door Knife Shelf Self wolf Class Glass Grass Boss Tomato Potato Watch Brush Wash Dish Box Fox Woman Man Ox Person This That Fish Sheep Deer
Pronounciation Boy Desk Parti Dormitori Kauntri Stori Baybi Fuut Tuut Giuz Door Nayf Şelf Self Volf Kılas Gılas Gıras Bos Tumeyto Poteyto Voç Bıraş Vaş Diş Bax Fox Womın Men Oks Pörsın Dis Det Fiş Şiip Diyır
Plural Boys Desks Parties Dormitories Countries Stories Babies Feet Teeth Geese Doors Knives Shelves Selves Wolves Classes Glasses Grasses Bosses Tomatoes Potatoes Watches Brushes Washes Dishes Boxes Foxes Women Men Oxen People These Those Fish Sheep Deer
Mean Oğlan Sıra Parti Öğrenci yurdu Ülke Hikaye Bebek Ayak Diş Kaz Kapı Bıçak Raf Kendi Kurt Sınıf Gözlük Çimen Müdür, patron Domates Patates Saat Fırça Çamaşır Tabak Kutu Tilki Kadın Adam Öküz İnsan Bu Şu Balık Koyun Geyik
Practice
Uncountable Nouns (Sayılamayan İsimler ): Aşağıdaki isimler İngilizcede sayılamazlar. Rice Bread Water Sugar Beer Cola Chocolate Hair Money Cheese Butter Oil
Pronounciation Rayz Bıred Vadır Şugır Biyır Kola Çaklıt Heyır Mani Çiyiz badır Oyıl
Practice Pirinç, pilav Ekmek Su Şeker Bira Kola Çikolata Saç Para Peynir Tereyağı Zeytin yağı 5
Cash Furniture News Mail
Keş Förniçur Niüz meyıl
Nakit para Mobilya Haber Posta
This-That (Bu-Şu) : This is a pencil : Bu bir kalem These are pancils: Bunlar kalamler That is a pencil : Şu bir kalem Those are pencils : Şunlar kalemler İmperative Sentences (Emir Cümleleri): I open the window : Pencereyi açarım (Normal cümle yapısı) Open the window : Pencereyi aç (Emir cümlesi) Don’t open window : Pencereyi açma The Colours (Renkler): Colour Black White Blue Red Green Yellow Orange Pink Purple Brown Silver Grey Dark blue Light Blue Colorful
Pronounciation Bılek Vayt Bulu Red Gırıin Yelov Orınc Pink Pörpıl Bırovn Silvır Gırey Dark bulu Layt nulu Kalırful
Renkler Siyah Beyaz Mavi Kırmızı Yeşil Sarı Turuncu Pembe Mor Kahverengi Gümüş rengi Gri Koyu mavi Açık mavi Renkli, rengarenk
Practice
Possesive Pronouns (Mülkiyet Zamirleri): Kendilerinden sonra isim alırlar. My Your His Her Its Your Our Their
Benim Senin Onun (erkek) Onun (Bayan) Onun (Hayvanlar ve Cansızlar) Sizin Bizim Onların
6
Examples:
Ali and Ayşe are married. Their home has got a garden. The garden is very beautifull : Ali ve Ayşe evliler. Onların evinin bir bahçesi var. Bahçe çok güzel. Ali has got a son. His name is Hakan: Alinin bir oğlu var. Onun adı Hakan I have got a bird. Its name is Cankuş
A-AN-THE: A ve An İngilizce de isimlerin önlerine getirilir. Bir-Herhangi bir anlamı verir. Genel olarak isimler sessiz harf ile başlıyorsa –a, sesli harf ile başlıyorsa –an getirilir. Fakat okunuşlarda da bu geçerlidir. Yani sesli harf ile başlayan bir kelime sesiz harf ile başlayarak telaffuz ediliyorsa – a getirilir. 1. İsimlerden önce a/an kullanılır. Genel şeylerden bahsederken kullanılır. A table, a boy, a pencil, a skirt, a blouse, a rug, a university An orange, an umbrella, an apple, an onion, an hour, an egg 2. Mesleklerden önce a/an kullanılır. I am a teacher I am an engineer 3. Bazı klişe sözlerde a/an kullanılır. Practice Take a nap Just a minute Go for a walk Go for a picnic
Şekerleme yapmak, kestirmek Bir dakika Yürüyüşe gitmek Pikniğe gitmek
4. Bir şeyden ikinci kez bahsediliyorsa The kullanılır. I bought some fruit. The fruit was bad : Biraz meyve aldım. Meyve kötüydü. 5. Sadece United ile başlayan ülkelerde The kullanılır. Diğer ülkelerde kullanılmaz. The United States, The United Kinkdom, The United Arap Empires 6. Herkesin bildiği şeylerden bahsedilirken The kullanılır. 7. Özel isimlerde The kullanılmaz. I bought a new house, The house was very big : Yeni bir ev aldım. Ev çok büyüktü. I broke a glass yesterday. The glass was a gift : Dün bir bardak kırdım. Bardak hediyeydi. NOT-1: A ve an : Bi anlamı verir.Kim olduğu belirsiz olan durumlarda kullanılır. One : Bir anlamı verir. Kim olduğuna vurgu yapıldığı zaman kullanılır. A day : Herhagi bir günden bahsediliyorsa a kullanılır. One day : Belirli bir günden bahsediliyorsa one kullanılır. There is a man in the garden : Bahçede bir adam var (Herhangi bir adam) NOT-2: Pants, glasses, earings, shoes gibi kelimelerin önüne a veya an getirilmez.
7
Possessive Case (Sahiplik Durumu) : ‘s takısı –nin, -nın anlamı verir. Cümle içindeki is (be) fiilinden ayırmak için cümlenin tamamına bakmak gerekir. Sahiplik durumundan sonra isim gelir. Examples: My mother’s bag : Annemin çantası My brother’s phone : Kardeşimin telefonu My brothers’ phones: Kardeşlerimin telefonları A child’s dream : Çocuğun rüyası Children’s dream : Çocukların hayali. Cat’s eyes: Kedinin gözleri Eyes of the cat : Kedinin gözleri Doll’s hair : Oyuncak bebeğin saçı Hair of the doll : Oyuncak bebeğin saçı Ayşe’s hair : Ayşenin saçı Hair of the Ayşe : Bu yapı insanlarda kullanılmaz. NOT : I went to the baker’s (Fırına gittim). Burada ki ‘s takısı sahiplik durumu değildir. İşin yapıldığı yeri belirtmek için kullanılır. Bu durumu cümlenin yapısına göre ayırmak gerekir. The Doctor’s, The Chemist’s gibi Jobs (Meslekler) : Jobs Accountant Baker Barber Barman Builder Butcher Carpenter Cashier Cleaner Dentist Doctor Electrician Engineer Fireman Hairdresser Judge Lawyer Nurse Optician Painter Plumber Policeman Receptionist Reporter
Pronounciations Ekeuntınt Beykır Borbır Barmen Biyuldır Batçır Karpintır Keşiyır Kılinır Dentist Daktır Elektirışın Encinyır Fayrmen Heyırdıresır Caç Lavyır Nörs Optişın Peyintır Pılambır Poliyizmen Rısepşınist Riportır
Meslekler Muhasebeci Fırıncı Berber Barmen İnşaat ustası Kasap Marangoz Kasiyer Temizlikçi Dişçi Doktor Elektrikçi Mühendis İtfaiyeci Kuaför Yargıç, hakim Avukat Hemşire Gözlükçü Ressam, boyacı Muslukçu Polis memuru Resepsiyon memuru Muhabir
Practice
8
Scientist Secretary Surgeon Miner Writer Florist Poet Speaker Gardener Shoemaker Greengrocer Retired President Prime minister Clown Journalist Advertiser Architect Tailor Delivery person Tour guide Actor Actress Waiter Waitress Shop assitant Photographer Sales person İnterviewer
Sayıntist Sekreterı Sörcın Maynır Raytır Fılorist Poit Sıpikır Gardınır Şu meykır Grıin grosır Ritayrıd Pırezidınt Pıraym ministır Kılaun Cörnılist Edvırtayzır Arkitekt Teylır Dılıvırey pörsın Tur Gayd Ektır Ektıris Veydır Vayitres Şop assistınt Fıtografır Seyıls pörsın İntörvivır
Bilim adamı, bilgin Sekreter Cerrah Madenci Yazar Çiçekçi Şair, ozan Spiker Bahçıvan Ayakkabıcı Manav Emekli Cumhurbaşkanı Başbakan Palyaço Haber yazarı Reklamcı Mimar Terzi Kurye, kargo görevlisi Tur rehberi Oyuncu, aktör Bayan oyuncu Bay Garson Bayan garson Satıcı, Tezgahtar Fotoğrafçı Satış görevlisi Röportajcı, Görüşmeyi yapan (İş)
Can-Can’t (-e bilmek, -a bilmek) : Beceri ve yeteneklerden bahsederken kullanılır. I can ride motorbike : Ben motorsiklet sürebilirim. I can’t ride bicycle : Ben bisiklet süremem. I can drive a car : Ben araba sürebilirim. She can ride bicycle : O bisiklet sürebilir. Can she ride bicycle : O bisiklet sürebilir mi? Can’t she ride bicycle : O bisiklet süremez mi? What Time (Saat) : Saatler söylenirken 24 saat zaman dilimine göre söylenmez. What time is it / What is the time : Saat kaç? Practice Past To Half Quarter pm am
Geçe Kala Buçuk Çeyrek Öğlen 12 – gece 12 Gece 12/ öğlen 12 9
07:00 : It’s seven o’clock 11:00 : It’s eleven o’clock 06:30 : It’s half past six 08:30 :It’s half past eight 03:15 : It’s quarter past three 01:45 : It’s quarter to two / It’s fourty-five past one 03:45 : It’s guarter to four / It’s fourty-five past three 01:01 : It’s one past one 03:35 : It’s twenty-five to four / It’s thirty-five past three 03:35 : It’s three thirty-five (Kısa Söyleyiş) Adjectives (Sıfatlar) : Adjectives Busy Hungry Thirsty Shy Outgoing İnvite Funny Serious Cheerful Enjoyable Generous Optimistic Pessimistic Sensitive İnsensitive Punctual Calm Jealous İntrovert Extrovert Compotent Dependent Rude Polite Typical Special İnternational İndustrial Mental Physical General
Pronounciatio n buzi Hangıri Försti Şay autgoing İnveyt Faniy Sirıyıs çiyırful Encoyıbıl Cenirıs Optimistik Pesimistik Sensitiv İnsensitiv Pankçıval Kalm Celıs İntrıvört Ekstırovört Kampıtınt Dipendınt Rud Polayt Tipikıl Speşıl İntırneşınıl İndastriyıl Mentıl Fizikıl Cenirıl
Turkish Mean
Practice
Meşgul Acıkmış, aç Susuz, susamış Utangaç Dışa dönük Samimi, davet etmek Komik Ciddi Neşeli Eğlenceli, neşeli Cömert İyimser Kötümser, karamsar Hassas, duyarlı Duygusuz, düşüncesiz Dakik Sakin, soğukkanlı Kıskanç İçe dönük Dışa dönük Ehil, uzman Bağımlı Kaba Kibar, nazik Tipik Özel Uluslararası Endüstriyel Zihinsel Fiziksel Genel 10
Pleasant Significant Tolerant Variant Different Patient Sufficient Excellent Frequent Anxious Conscious Dangerous Obvious Famous Horrific Democratic Scientific Platonic Sympathetic Basic Dirty Dusty Messy Noisy Sandy Stony Rocky Healthy Angry Nervous Active Passive Attractive Expensive Comfortable Fashionable Possible Horrible Useful Careful Beautiful Skilful Grateful Faithful Useless Careless Breathless Bored Tired Surprised Worried Confused Excited İnteresting
Pilesınt Signifikınt Tolirınt Veriyınt Difırınt Peyşınt Suffişınt Eksilınt Frikuınt Enkşıs Konçus Dencirıs Obviıs Feymıs Horrifik Demokratig Sayntifik Pilatonik Simpefetik Beyzik Dörty Dasti Mesi Noyzi Sendi Sıtoni Roki Healti Engıri Nörvıs Ektiv Pesiv Etrakdiv Ekspensiv Kamfırtıbıl Feşinıbıl Posıbıl Horibıl Yüuzful Keriful Bituful Skıilful Gıreytful Feytful Yüuzles Kerlıs Bretlıs Bord Tayrıd Süprayzd Vorıyid Konfiyuzd Egzaytıd İntıresting
Hoş, samimi, memnun Dikkate değer, önemli Hoşgörülü Değişiklik gösteren Farklı Sabırlı Kafi, Yeterli Mükemmel Sık Endişeli, kaygılı Bilinçli Tehlikeli Bariz, Apaçık Meşhur Korkunç Demokratik Bilimsel Platonik Sempatik Temel Kirli Tozlu Dağınık Gürültülü Kumlu Taşlı Kayalık Sağlıklı Sinirli Sinirli, gergin Faal, haraketli Pasif Çekici, cazibeli Pahalı Rahat Modaya uygun Mümkün Berbat Faydalı Dikkatli Güzel Becerikli Minnettar Sadık Faydasız, yararsız Dikkatsiz Nefessiz Canı sıkılmış, bıkkın, Yorgun Şaşırmış Endişelenmiş Kafası karışmış Heyecanlı İlginç, İlgi çekici 11
Boring Tiring Surprising Worrying Confusing Exciting Necessary Whole Perfect Personal Own Private Recent Available Official Responsible Traditional Religious
Boring Tayrıing Süprayzing Voriying Konfiyuzing Egzayting Neseserıi Hol Pörfekt Pörsınıl avn Pırayvid Rıisınd Aveylibıl Offişıl Rıispansıbıl Tıredişinıl Relicıs
Sıkıcı, usandırıcı Yorucu Şaşırtıcı Endişelendirici Kafa karıştırıcı Heyecan verici Gerekli Tam, bütün, tüm Kusursuz Kişisel, özel Kendine özgü Mahrem, Kişisel Son, yeni Müsait Resmi Sorumlu, mesul Geleneksel Dindar, dinsel
Vocabulary : Practice Zero-null dormitory İmperative Nice Pleasure all Same Whereabouts Really Cook Next to Near All of them Dot Trousers Jeans Pants Scissors Shoes Boats Suit Gadget Engaged A pair Apostrophe Poem purse doll Over there Over here Look for
dormitori imperadiv Nays pılejur ol seym Veğırbeots Rıili kok Neks tu Niyır Ol of dem Dat Turavzırs Ciins Pents Sizırs Şiyus Bots Siyut Gecıt İngeycd A peyır Epastırofi Poem pörs dol Ovır der Ovır hiyır Luk for
Sıfır Öğrenci yurdu Zorunlu, emir Hoş Zevk, memnuniyet Tüm, hepsi Aynı Nerelerden, Semt Gerçekten Aşçı, Yemek Pişirmek Bitişik Yakın, yanında Onların hepsi Nokta Pantolon Kot pantolon Pantolon Makas Ayakkabı Bot Takım elbise, uygun olmak Cihaz, küçük aygıt Nişanlı Bir çift Tepeden virgül Şiir Kadın cüzdanı Oyuncak bebek Şurada Burada Aramak, araştırmak 12
Synonym Antonym Bracket till Marital status Freak
Sinonim Antonim Bırekıt tiıl Merıdıl sıtatıs Fırik
Round-up
Raund ap
Punctuation Capital Cross out
Pankçıveyşın Kepidıl Kıros aut
Odd
od
Anlamdaş Zıt anlamlı Parantez, paranteze almak -e kadar, -değin Medeni hal -…..delisi, -…çılgını, çılgına dönmek Hesabı yuvarlamak, Bitirmek, Tamamlamak Noktalama Büyük harf, sermaye, başkent Çizmek, silmek, Listeden silmek Acayip, tuhaf
Sentences : Practice Nice to meet you Pleasure to meet you I love you I love you too It’s a fact What do you do / What is your job I see Come on
Tanıştığımıza memnun oldum Tanıştığımıza memnun oldum Seni seviyorum Bende seni seviyorum Bu bir gerçek ki Ne yaparsın / Mesleğin ne (Aynı cümleler) Anladım Hadi
A1 SECOND WEEK (20-21.12.2014) Home Life (Ev Yaşamı) : English Hoover Mop the floor Mop up Washing up Washing machine Dishwasher Sink Wash basin
Pronounciation Huvır Elektrik Süpürgesi, Elektrik süpürgesi ile temizlemek Map dı flor Paspas atmak Map ap Paspaslamak Voaşing ap Bulaşık yıkama Voaşing mışıin Çamaşır makinası Diş voaşır Bulaşık makinası, bulaşıkçı Sink Lavabo /(Bulaşık yıkanan) Voaş beysın Lavabo (El yüz yıkanan)
Practice
Days (Günler) : NOT-1:Günler söylenirken öncesinde -on kullanılmalıdır. –De, -da anlamı verir. NOT-2 : Eğer günün akşamı şeklinde bir cümle kurulacaksa (on Friday evening) yine -on kullanılmalıdır. Fakat sadece sabah, öğle ve akşam (in the morning, in the noon, in the evening) kullanılırsa –in kullanılmalıdır. NOT-3: Weekend kullalılacaksa öncesinde –at konulmalıdır. Weekdays kullanılacaksa öncesine -on konulmalıdır. 13
English Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Sunday Weekend Weekdays
Pronounciation Mandey Tiüzday Venizdey Törzdey Fıraydey Sadurdey Sandey Vıikend Vıikdeys
Practice Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Hafta sonu Hafta içi
Months and Seasons (Aylar ve Mevsimler) : Aylar söylenirken öncesinde -in kullanılmalıdır. – De, -da anlamı verir. English January February March April May June July August September October November December Spring Summer Fall Autumn Winter
Pronounciation Cenyuveri Febyuveri Març Eyprıl Mey Cuun Culay Ogıst Septembır Oktobır Novembır Disembır Sıpring Samır Fol Otım Vıintır
Practice Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık İlkbahar Yaz Sonbahar Sonbahar Kış
Also (-de, -da) : Cümle içerisinde kullanıldığında –de, -da anlamı verir. Examples : I am an engineer too : Ben de mühendisim. I am also an engineer : Ben de mühendisim. Like- Look like : Like: Beğenmek, Sevmek, Gibi Look Like : Benzemek, gibi görünmek (Fiziksel görünüşler için kullanılır) Examples : She likes doing homework : O ev ödevini yapmayı sever (Like fiil olarak kullanılmıştır) She isn’t like me : O benim gibi değil. Bana benzemez (Like edat olarak kullanılmıştır) What does she look like : Kime benziyor, neye benziyor (Fiziksel) She look likes fat : O şişman görünüyor. 14
Simple Present Tense (Geniz Zaman) : Simple present tense içinde bulunulan anı ifade etmek için kullanılır. I work in İstanbul : İstanbul’da çalışırım (Hala İstanbul’da çalışmaktayım anlamındadır) Alışkanlıkları ve hergün yapılan işleri ifade etmek için kullanılır. Bu tür cümlelerde genellikle sıklık zarfları kullanılır ( always, ususally, generally etc.) She often goes to work late : O işe sık, sık geç gider. The child usually drink milk before going to bed : Çocuk uyumadan önce çoğunlukla süt içer. Bilimsel gerçekler ve doğruluğu kanıtlanmış genellemeler bu tense ile ifade edilir. Water freezes at 0 oC : Su sıfır derecede donar. Subject + Verb + Object NOT : Olumlu cümle yapısında He, She ve It özneleri varsa fiil –s takısı alır. Aynı özneler ile olumsuz veya soru cümlei yapılacaksa fiile konulan –s takısı kaldırılır ve –s takısı yardımcı fiile konur. Diğer özneler ile (I, You, They ) yapılan hiçbir cümlede fiile –s takısı konulmaz. Examples: She eats an apple : O bir elma yer. She doesn’t an apple : O bir elma yemez Does she eat an apple : O bir elma yermi? Our student does homework : Bizim öğrenci ev ödevini yapar (burada do esas fiil olduğundan –s takısı almıştır) Our student doesn’t do homework : Bizim öğrenci ev ödevini yapmaz. Does our student do homework : Bizim öğrenci ev ödevini yapar mı? Doesn’t our student do homework : Bizim öğrenci ev ödevini yapmaz mı? Our students do homework : Bizim öğrenciler ev ödevlerini yaparlar (burada onlar olduğu için esas fiil –s takısı almaz) Our students don’t do homework : Bizim öğrenciler ev ödevlerini yapmazlar. Do our students do homework : Bizim öğrenciler ev ödevlerini yaparlar mı? Don’t our students do homework : Bizim öğrenciler ev ödevlerini yapmazlar mı? We go to school at the weekends : Biz hafta sonları okula gideriz. We don’t go to school at the weekends : Hafta sonları okula gitmeyiz. Do we go to school at the weekends : Hafta sonları okula gidermiyiz?
15
Entertainment (Eğlence): Practice Watch TV Watch a DVD Watch a film Listen to music Listen to a song Go to the cinema Go to a concert Stay at home Spend time with friends
TV izlemek DVD izlemek Film izlemek Müzik dinlemek Şarkı dinlemek Sinemaya gitmek Konsere gitmek Evde kalmak Arkadaşlarla zaman geçirmek
Until-Till (-ya kadar, -a kadar) : Until It’s one o’clock : Saat bire kadar Till It’s one o’clock : Saat bire kadar Gerund (İsim Fiil): Eğer İngilizce de iki fiil yan yana gelecekse; iki fiil arasına ya -to gelir, ya da ikinci fiil –ing eki alır. Kendisinden sonra –ing eki aldıran fiillere gerund denir. English Like Love Hate Enjoy Can’t stand
Pronounciation Layk Lav Heyt İncoy Kent sıtend
Dislike
Dislayk
Practice Beğenmek, Sevmek Sevmek Nefret etmek Zevk almak Dayanamamak, Tahammül edememek Sevmemek, hoşuna gitmemek
Examples: Do you like listening to music : Müzik dinlemeyi severmisin? Does she like eating apple : O elma yemeyi sever mi? Yes, She likes eating apple : Evet, Elma yemeyi sever (Present tense’te fiile eklenen –s takısı kuralı burada da devam eder). No, She doesn’t like eating apple : Hayır elma yemeyi sevmez. I Don’t like swimming : Yüzmeyi sevmem. İnfinitive (Mastar) : Kendisinden sonra -to alan fiilleridir. Kendisinden sonra gelen fiil yalın hali ile kullanılır. English Would you like Want
Pronounciation Vuç yu layk İstemek (Kibar söyleyiş) vant İstemek
Practice
NOT : Would ile kurulan soru cümlelerinde; soru you ile sorulacaksa (would you like şeklinde) would vuç olarak okunur. Diğer tüm öznelerle kurulan soru, olumlu veya olumsuz cümlelerde would vud olarak okunur. 16
Examples: I want to go shopping : Alışveriş yapmaya gitmek istiyorum. I would you like to stay at home : Evde kalmak istiyorum. Would you like to drink some thing : Bir şey içmek ister misiniz? I would like to drink coffee : Kahve içmek isterim.
Would you like to watch film : Film seyretmek ister misin? Yes, I’d like to watch film : Evet, film seyretmek isterim No, I wouldn’t like to watch film : Hayır, film seyretmek istemem.
Do you want to watch film : Film seyretmek ister misin? Yes, I do : Evet isterim No, I don’t : Hayır istemem
Would you like to eat pizza : Pizza yemek ister misin? Would you like pizza : Pizza ister misin ? (Eğer yemek fiili çıkarılacaksa –to da çıkarılmalıdır). Would you like to drink tea : Çay içmek ister misin? Would you like tea : Çay ister misin?
Would you like to go out : Dışarı çıkmak ister misin? No, I wouldn’t like to go out : Hayır, dışarı çıkmak istemem. Yes, I would like to go out : Evet dışarı çıkmak isterim. I want to stay at home : Evde kalmak istiyorum. Collocation (Birlikte Kullanım-Kalıplaşmış Cümleler) : Bu kelimeler kalıplaşmıştır. English Pleased to Have breakfast/lunc/dinner Do shopping Study/Do homework Check my e-mails Download information Send on SMS messages Surf the internet Do the washing-up Hang out Take carete lesson
Pronounciation Pıliiz to Hev bırekfıst Du şobing Du homvörk Çek may imayıls Danlod infırmeyşın Du dı vaşıng ap Heng aut
Practice Memnun olmak Kahvaltı yapmak Alışveriş yapmak Ev ödevi yapmak Postalara bakmak Bilgi indirmek Mesaj göndermek İnternette gezinmek Bulaşık yıkamak Arkadaşlarla takılma Karete dersi almak 17
Go shopping Talk on the phone Read a magazine Go to the gym
Go şoping Rıid e megazin
Alışverişe çıkmak Telefonla konuşmak Dergi okumak Spora gitmak
How Often (Ne sıklıkta) : Once a day-Once a week-Once a month : Günde bir kez-Haftada bir kez-Ayda bir kez Twice a day-Twice a week-Twice a month : Günde iki kez-Haftada iki kez-Ayda iki kez Three times a week : Haftada üç kez Four times a day : Günde dört kez Five times a month : Ayda beş kez Adverbs of Frequency (Sıklık Zarfları) : English Always Usually Generally Often Sometime Seldom Rarely Hardly ever Never
Pronounciation Olveys Yujuli Cenırıli Ofın Sam taym Seldam Rerlıi Hardli evır Nevır
Practice Daima, her zaman Çoğunlukla Genellikle Sık, sık Bazen Nadiren Nadiren Neredeyse hiç Hiç, asla
NOT-1 : Cümlede esas fiil varsa, sıklık zarfları esas fiilden önce gelir. Examples : I always get good marks in the exam: Ben sınavda her zaman iyi notlar alırım. He usually remembers to do his homework: O her zaman ev ödevini yapmayı hatırlar. Sam usually arrives on time : Sam çoğunlukla zamanında varır. Do you sometimes feel sad : Bazen kötü hissedermisin? I sometimes forget my wife’s birthday : Bazen eşimin doğum gününü unuturum. NOT-2 : Cümlede yardımcı be fiili varsa, sıklık zarfları yardımcı fiilden sonra gelir. Examples : I am never interested in English : Ben asla İngilizce ile ilgilenmem. They are sometimes pleased to see me : Onlar bazen beni görmekten memnun olurlar. I am never late : Asla geç kalmam. Our class is always clean: Sınıfımız her zaman temizdir. NOT-3: Cümlede yardımcı fiil (can, may, might, do, does, will, would, did) varsa, sıklık zarfları yardımcı fiilden sonra gelir. 18
Examples : I can hardly ever speak English: Ben neredeyse hiç İngilizce konuşamam She can never hardly ever me in a race : O beni yarışta neredeye hiç yenemez. We don’t often see her: Onu sık sık görmeyiz. NOT-4 : Never veya Hardly ever gibi sıklık zarfları kullanıldığı zaman, cümle olumsuz olur. Ayrıca olumsuluk eki (not) kullanılmaz. Examples : I hardly ever do the washing up: Neredeyse hiç bulaşık yıkamam. I never swim in the sea : Asla denizde yüzmem. I never go to hospital : Asla hastaneye gitmem. NOT-5 : Cümle içinde (present tense ile kurulan) yardımcı fiil varsa, esas fiil –s takısı almaz. Examples : I would never be unkind to somebody : Ben asla birisine nezaketsiz olmam. Vocabulary : English Volunteer Elderly Company Never mind Mind Get up Editor Housekeeper Bellboy Reporter Through Already Stair Upstairs Down stairs Entertain Entertainment Adventure Horror Can’t stand
Pronounciation Volıntiyır Eldırli Kampani Nevır maynd Maynd Get ap Editör Hauskipır Belboy Riporter Tıruu Olredi Siteyır Ap siteyırs Davn siteyırs Entırteyn Entırteynmınt Edvençır Horır Kent sıtend
Awesome According to Out of breath For a while All right then İnclude Exclude Something
Osım Akording tu Aut of bıred For e vayıl Ol rayt ten İnkluud Ekskluud Samting
Practice Gönüllü, isteyerek yapmak Yaşlı, yaşlılara yer vermek Eşlik etme, şirket Boş ver, aldırma, önemseme Önemsemek, akıl, zihin Kalkmak, uyanmak Editör Temizlikçi kadın Valiz taşıyan otel görevlisi Muhabir Boyunca, vasıtasıyla Zaten, çoktan, hali hazırda Merdiven Üst kat, yukarıya Aşağı kat, aşağıya Eğlendirmek Eğlence Macera Korku Dayanamamak, Tahammül edememek Harika, mükemmel Göre (X’e göre) Nefes nefese Bir süreliğine, bir süredir Tamam öyleyse İçermek, dahil etmek Hariç turmak Bir şey 19
Train Neighbourhood Recognise Championship Soccer Announcement Promt Leisure How often Unkind Somebody
Tıreyn Neyburhud Rekignayz Şampiyonşip Sokır Enaunsmınt Pıramt Lejır Hav ofın Ankaynd Sambadi
İdman yapmak Komşuluk, mahalle Tanımak Şampiyona Futbol Anons, duyuru Yönerge, hatırlatmak Boş vakit Ne sıklıkta Nezaketsiz Birisi
A1 THİRD WEEK (27.12.2014) Family : Practice Family Parents Father Mother Husband Wife Brother Sister Son Daughter Children/kids Grandfather Grandmother Uncle Aunt Grandchild Grandson Granddaughter Nephew Niece Cousin Father-in-law Mother-in-law Stepfather Stepmother Mum Mummy Dad Daddy Daughter-in-law Son-in-law Brother-in-law Sister-in-law
Femıli Perınts Fatır Madır Hasbınd Vayf Bıradır Sistır San Doğtır Çıldrın Gırendfadır Gırendmadhır Ankıl Aunt Gırendçayld Gırendsan Gırenddoğtır Nefyuu Niis Kazın Fadır in lav Madır in lav Sitepfadır Sitepmadır Mam Mami Ded Dedi Doğtır in lav San in lav Bıradır in lav Sistır in lav
Geniş aile Çekirdek aile Baba Anne Eş (erkek) Eş (Kadın) Erkek kardeş Kız kardeş Erkek çocuk Kız çocuk Çocuklar Büyükbaba Büyük anne Amca, dayı Teyze, hala Torun Erkek torun Kız torun Erkek yeğen Kız yeğen Kuzen Kayınbaba Kayın valide Üvey baba Üvey anne Anne Anneciğim Baba Babacığım Gelin Damat Kayın birader Baldız, elti
20
Possessive Adjectives And Possesive Pronouns (Aitlik Sıfatları ve Mülkiyet Zamriler): Possessive Adjectives My Your His Her Its Our Your Their
Benim Senin Onun Onun Onun Bizim Sizin Onların
Possesive Pronouns Mine Yours His Hers Its Ours Yours Theirs
Benimki Seninki Onunki Onunki Onunki Bizimki Sizinki Onlarınki
NOT-1: Aitlik sıfatları tek başlarına kullanılmazlar. Mutlaka kendilerinden sonra bir isim gelmelidir. My book is over there : Benim kitabım orada Your girlfriend is beautiful : Kız arkadaşın güzel Its car is nice : Onun arabası hoş Her children are crazy : Onun çocukları çılgın Our home is large : Bizim evimiz geniş Your name is Ayşe : Senin adın Ayşe NOT-2 : Mülkiyet zamirleri tek başlarına kullanılırlar. Kendilerinden sonra isim gelmez. This pen is mine : Bu kelem benimki Your hands are not my hands are cold : Senin ellerin benim ellerim kadar soğuk değil. Your hands are not mine are cold : Senin ellerin benimkiler kadar sopuk değil. It is my book (o benim kitabım): It’s mine (O benimki) Those are their pens (Şunlar onların kalemleri) : Those are theirs (Şu kalemler onlarınki) Simple Present Continuous Tense ( Şimdiki Zaman) : Şimdiki zaman konuşma esnasında devam etmekte olan eylemleri ifade etmek için kullanılır. Bu tür cümlelerde çoğu zaman Now, at the moment, at the present, right now, just now, at this moment gibi zaman zarfları kullanılır. Uzun süren bir eylemi anlatmak için kullanılır. You are taking carete lesson I am studying to become a doctor. Look! / Listen! / Be quiet gibi başta kullanılan uyarı cümlelerinden sonra genel olarak şimdiki zaman kullanılır. Please be quiet! I am studying : Sessiz olun lütfen, ders çalışıyorum. Gelecek zaman zarfları kullanılarak, yakın gelecekte yapılması tasarlanan eylemler bu tense ile ifade edilir. What are you doing next week : Gelecek hafta ne yapıyorsun I am travelling tomorrow : Yarın seyahat ediyorum. We are going to cinema tonight : Bu akşam sinemaya gidiyoruz. 21
Şimdiki zaman içerisinde always kullanılırsa şikayet anlamı katar. You are always coming to the lesson late .: Sen sürekli derse geç geliyorsun. While I am studying lesson, he always talking loud : Ben ders çalışırken o sürekli yüksek sesle konuşuyor. He always talking loud while I am studying lesson : Ben ders çalışırken o sürekli yüksek sesle konuşuyor. My husband is always snorring : Kocam daima horluyor. You are always talking : Sen daima konuşuyorsun They are always staying with us : Sen bizimle birlikte oturmuyorsun (Cümle olumlu ama anlamı olumsuz) Subject + Auxiliary Verb (am-is-are) + Main Verb (+ing) +Object Özne + yardımcı Fiil (am-is-are) + Asıl fiil (+ing) + Nesne Practice At the moment At this moment Now Nowadays Just This morning This night This evening Right now Just now At the present time
Et dı momınt Et dis momınt Nav Navodeys Cast Dis morning Dis nayt Dis ivning Rayt nav Cast nav Et dı pırezınt taym
Şimdi Bu aralar Şimdi Bu günlerde Şİmdi Bu sabah Bu gece Bu akşam Şu anda Şu anda Şu anda
Examples : She isn’t studying at the moment : O şimdi ders çalışmıyor. Is he eating now : O şimdi yiyormu? They are studying now: Onlar şimdi ders çalışıyorlar It’s raining, take an umbrella with you : Yağmur yağıyor, şemsiyeni al. Take your umbrella, It’s raining : Şemsiyeni al, yağmur yağıyor You are sitting on the chairs : Sandelyelerin üzerinde oturuyorsunuz We are drinking tea now : Şimdi çay içiyoruz. We are speaking Turkish : Biz Türkçe konuşuyoruz. It is raining today : Bugün yağmur yağıyor They are cooking : Onlar yemek yapıyorlar You are lying : Sen yalan söylüyorsun The dog is dying in the garden : Köpek bahçede ölüyor 22
Alex is having a shower at the moment : Alex şimdi duş alıyor. Is he smoking : Sigara içiyormusun (Şu an) Are you learning Engilish : İngilizce öğreniyormusun NOT : İngilizcede haraket bildirmeyen fiiller –ing takısı almazlar. Durağan, haraket bildirmeyen ve duygu bildiren bu fiiller geniş zaman kuralı ile kurulurlar fakat şimdiki zaman anlamı verirler. -ing Takısı Almayan Fiiller Practice Love Like Dislike Hate Feel Can’t stand Think Forget Doubt Remember Know Believe Need Want Have Enjoy Fear Surprise
Sevmek Beğenmek Beğenmemek Nefret etmek Hissetmek Tahammül edememek Düşünmek Unutmak Şüphe duymak Hatırlamak Bilmek İnanmak İhtiyacı olmak İstemek Sahip olmak Zevk almak Korkmak Şaşırtmak
Examples: I believe that you say the true : Doğruyu söylediğine inanıyorum. I like cats and dogs : Kedileri ve köpekleri seviyorum. Spelling Of İng : Kural-1 : Fiil -e ile bitiyorsa, –e düşer ve –ing eklenir. Practice Write Hope Admire Hide Bore Dance Take Drive Ride Make Give Have Save
Writing Hoping Admiring Hiding Boring Dancing Taking Driving Riding Making Giving Having Saving
Rayt Hop Edmayır Hayd Bor Dans Teyk Dırayv Rayd Meyk Giv Hev Seyv
Yazmak Ümit etmek Hayranlık duymak Saklamak Sıkmak, bunaltmak Dans etmek Almak, götürmek Araba sürmek Bisiklet,motorsiklet sürmek Yapmak Vermek Sahip olmak Kurtarmak, saklamak
23
Kural-2 : Fiil -ee ile biterse direk ing eklenir. Practice Free See Agree
Freeing Seeing Agreeing
Firıi Sii Egrıi
Rahatlamak, Serbest bırakmak Görmek Hemfikir olmak
Kural-3 : Bir sesli bir sessiz ile biten fiillerde, -ing eklenirken son harf çift yazılır. Yani ünsüz türemesi olur. Practice Beg Begging Beg Yalvarmak Run Running Ran Koşmak Set Setting Set Düzenlemek Rub Rubbing Rab Sürtmek, ovmak Cut Cutting Kat Kesmek Put Putting Put Koymak Sit Sitting Sit Oturmak Plan Planning Pılen Planlamak Stop Stopping Sıtap Durmak, durdurmak Get Getting Get Elde etmek, kazanmak,erişmek Knit Knitting Nit Örgü Örmek Hit Hitting Hit Çarpmak, vurmak Bid Bidding Bid Teklif etmek İstisnalar-1 : Yukarıda ki ünsüz türemesi kuaralı, sonu –w, -y, ve –x iel biten fiillerde geçerli değildir. Bu tip fiillerde ünsüz türemesi olmaz. Direk –ing eklenir. Practice Snow Play Fix Mix
Snowing Playing Fixing Mixing
Sınov Pıley Fiks Miks
Kar yağmak Oynamak, Çalmak Düzeltmek, tamir etmek Karıştırmak
İstisnalar-2 : Eğer fiil bir sesli bir sessiz ile bitiyorsa (Kural-3) ve sessiz harften önce iki tane sesli harf varsa yine türeme olmaz. Practice Look Book Read Keep
Looking Booking Reading Keeping
Luuk Buuk Rıid Kiip
Bakmak Yer ayırtmak Okumak Saklamak, tutmak
Kural-4 : Bir sesli bir sessiz ile bitiyorsa ve vurgu son hecede ise son harf iki kere yazılır. Practice Prefer Control
Preferring Pıriför Controlling Kınçrol
Tercih etmek Kontrol etmek, denetlemek
Kural-5 : Vurgu ilk hecede ise son harf tek yazılır. Practice Listen
Listening
Lissın
Dinlemek 24
Happen
Happening Hepın
Olmak, meydana gelmek
Kural-6 : Fiil -y ile bitiyorsa direk –ing alır. Practice Try Play
Trying Playing
Tıray pıley
Denemek Oynamak, çalmak
Kural-7 : Fiil -ie ile bitiyorsa –ie düşer –yi ve ing alr. Lie-lying,tie-tying Practice Lie Tie Die
Lying Tying Dying
Lay Tay Day
Yalan söylemek Bağlamak Ölmek
Kural-8 : Fiil iki sessiz ile bitiyora direk –ing alır. Practice Start
Starting
Sıtard
Başlamak
Home : Practice Bed Painting Wardrobe Sofa Armchair Lamp Fireplace Coffee table Curtain Mirror Bedside table Rug Living room Dining room Study room Bedroom Bathroom Saloon Stairs Basement Upstair Downstair Roof Penthouse Attic
Bed Peinting Vordırop Sofa Armçeyır Lemp Fayırpıleys Kafi teybıl Körtın Mirrır Bedsayd teybıl Rag Living rum Dayning rum Sıtadi rum Bedrum Bethrum Soluun Sıteyırs Beysmınt Apsıteyır Davnsıteyır Ruuf Penthaus Atik
Yatak Tablo, resim Gardırop, Elbise dolabı İkili üçlü koltuk Koltuk Lamba Şömine Sehpa Perde Ayna Komodin Kilim, halı Oturma odası Yemek odası Çalışma odası Yatak odası Banyo Salon Merdiven Bodrum Üst kat Alt kat Çatı Çatı katı Çatı katı
25
Prepositions (Edatlar): Practice Between Next to Near On Over Above İn Under Opposite İn front of On the corner of İn the middle of Behind
Bitviin Neks tu Niyır On Ovır Ebov İn Andır Obısıt İn fıront of On dı kornır of İn dı midıl of Bihaynd
Arasında Bitişiğinde Yanında Üstünde Üzerinde Üzerinde İçinde Altında Karşısında Önünde Köşesinde Ortasında Arkasında
Examples : The chairs are in the middle of the room The table is opposite me The painting is over the wall Vocabulary : Practice Snore Loud Doubt Truth Put yourself in somebody’s shoes Anyway Pole Minus That’s very kind of you That’s all
Sınor Laud Daut Tıruf
Earring Bracelet Necklace Ring
İrıng Bıreyslıt Neklıs Ring
Eni vey Peol Maynıs Dets oll
Horlamak Yüksek ses Şüphe duymak, kuşkulanmak Doğru, gerçek Kendini başkasının yerine koymak Herneyse Kutup, direk Eksi Çok naziksiniz Hepsi bu kadar, bundan ibaret Küpe Bilezik Kolye Yüzük, çalmak
26
A1 FOURTH WEEK (03.01.2014/04.01.2015) There is/There are : There is tekillerde kullanılır. Hem sayılabilen isimlerde hemde sayılamayan isimlerde kullanılabilir. Sayılabilen isimler ile kullanıldığında ismin önüne a/an konulmalıdır. Sayılamayan isimlerle kullanıldığı zaman ise, isim sayılabilir hale getirlmeldir. There is a cat on the roof : Çatıda bir kedi var There is a table in the room : Odada bir masa var There is some milk in the refrigerator : Buzdolabında biraz süt var There is cheese in the refrigarator : Dolapta peynir var. There isn’t a cinema in here : Burada bir sinema yok There are a lot of cinemas in here : Burada bir çok sinema var There are çoğul ve sayılabilen isimlerde kullanılır. Sayılamayanlarda kullanılmaz. There are kalıbı sayılabilen çoğullarda kullanıldığı için, sayılan isim mutlaka çoğul yapılmalıdır. There are a lot of men in the room : Odada bir çok adam var There are many dogs in the garden : Bahçede çok köpek var There are seven days in a week : Bir haftada yedi gün var There are two bottles of milk in the house : Evde iki şişe süt var There are two bottles of milk at the home : Evde iki şişe süt var There are a lot of cinemas in here : Burada bir çok sinema var NOT-1 : Any olumsuz ve soru cümlelerinde kullanılır. İsn’t there any milk at home : Evde hiç süt yok mu? İs there no milk at home : Evde hiç süt yok mu? İs there any cinema : Hiç sinema varmı? No there isn’t any cinema : Hayır hiç sinema yok. NOT-2 : Cümle içinde hem tekil hemde çoğul isim var ise; hangisinin daha önce geldiği önemlidir. There is a table and three chairs in the room (Bir tane masa cümlede önce kullanıldığı için There is kullanılmıştır) There are three table and three chairs in the room. Rain/Shine : What’s the weather like : Hava nasıl? How’s the weather : Hava nasıl It’s raining cats and dogs : Yağmur çok şiddetli yağıyor (Cats and dogs kullanılan bir kalıptır) Practice Sunny Cloudy Partly cloudy Rainy Snowy Foggy Windy Stormy Hot Cold Warm Chilly İcy
Sani Kılaodi Pardli kılaodi Reyni Sınovi Gogi Vındi Sıtormi Hat Kold Woarm Çıli Aysi
Güneşli Bulutlu Parçalı bulutlu Yağmurlu Kar yağışlı Sisli Rüzgarlı Fırtınalı Sıcak Soğuk Ilık Serin Buzlu 27
Vocabulary : Practice Stadium Bank Cathedral Shopping centre Bookshop Underground Art gallery Museum Post Office Library Car park Link Above Entrance Convenient At all Give somebody a lift home Give someone a ride home What’s wrong with you Forecast Wheather forecaster Heatwave Exactly Documentary Fridge Cupboard Balcony Air conditioner Shower Bath Ceiling Have a shower Have a bath Wherever Decker Leather Even The day off The week off Arrange Rearrange
Sıteydiyum Benk Katiydrıl Şoping sentır Buukşop Andırgıraun Art gelıri Müziyem Post ofis Ilaybırey Kar park Link Ebov Entrıns Kınviyinyınt Et ol
Forkest Vedır forkestır Hiitveyv İgzeakli Dokümentıri Fıriç Kabord Ebalkınıi Eır kındeyşınır Şovır Beth Siling Hev e şovır Hev e beth Veyirever Dekır Ledır İvın Arreynç Riarreynç
Stadyum Banka Büyük kilise Alışveriş merkezi Kitapçı Yeraltı, metro Sanat galerisi Müze Postane Kütüphane Otopark Bağlamak, bağlantı kurmak Üstünde, üzerinde Giriş, Hayran bırakmak Kullanışlı, müsait Hiç Eve bırakmak Eve bırakmak (Araba ile vs) Sorunun ne Tahmin etmek Hava tahmincisi Sıcaklık dalgası Kesinlikle Belgesel Buzdolabı Dolap Balkon Klima Duş Küvet, yıkanmak Tavan Duş almak Banyo yapmak Her nereye, her neresi Çok katlı Deri Hatta, bile Boş gün, izin Bir haftalık izin Düzenlemek Yeniden düzenlemek
28
A1 FIFTH WEEK (10.01.2015-11.01.2015) Countable/Uncountable (Sayılabilen/Sayılamayan) : Apple, pen, eye gibi isimler sayılabilir. Bunların önünde a/an kullanılabilir. Furniture, Money, bread gibi isimler sayılamazlar. Bunların önünde a/an kullanılmaz. Some (Biraz, Birkaç) : Sayılamayan isimler ile kullanılabilir. Sayılabilen isimler ile kullanılır. Fakat sayılabilen isimlerle kullanılacağı zaman isim çoğul yapılmaldır. Genel olarak olumlu cümlelerde kullanılır. Olumsuz cümlelerde kullanılmaz. Soru cümlelerinde kullanılacaksa karşı tarafın cevabının evet olma ihtimali olmalıdır. Examples : There are some children in the garden : Bahçede birkaç çocuk var. There is some milk in the fridge : Buz dolabında biraz süt var Would you like some sugar : Biraz şeker istermisiniz ? (Cevabın evet olma ihtimali var) Any (Hiç) : Sayılamayan isimler ile kullanılabilir. Sayılabilen isimler ile kullanılır. Fakat sayılabilen isimlerle kullanılacağı zaman isim çoğul yapılmaldır. Olumsuz ve soru cümlelerinde kullanılır. Examples : There isn’t any sugar at home : Evde hiç seker yok There aren’t any eggs in the fridge : Buz dolabında hiç yumurta yok. Is there any sugar at home : Evde hiç şeker varmı? Are there any children in the garden : Bahçede hiç çocuk varmı? Aren’t there any tables in the room : Odada hiç masa varmı? No (Hiç) : Sayılamayan isimler ile kullanılabilir. Sayılabilen isimler ile kullanılır. Fakat sayılabilen isimlerle kullanılacağı zaman isim çoğul yapılmaldır. Olumlu cümlelerde kullanılır ve anlamı olumsuz yapar. Examples : There are no onions in the salad : Salatada hiç soğan yok The salad hasn’t any onions: Salatada hiç soğan yok The salad has no onions : Salatada hiç soğan yok
29
A lot of / Lots of / A plenty of (Çok) : Sayılabilen ve sayılamayan isimlerin tümü ile kullanılabilir. Sayılabilen isimlerle kullanılacağı zaman isim çoğul yapılmalıdır. Examples : There are a lot of students in the class : Sınıfta çok öğrenci var She wants a lot of Money, but her husband has no Money (Hasn’t any Money) : O çok para istiyor fakat kocasında hiç para yok. There are a lot of pencils in my bag : Çantamda çok kalem var. There is lots of water in the bucket : Kovada çok su var. There are a lot of children in the garden : Bahçede çok çocuk var. Many (Çok) : Sayılabilen isimler ile kullanılır. İsimler çoğul yapılmalıdır. Examples : I haven’t written many letters today : Bugün çok mektup yazdım How many sons have you got : Kaç tane oğlun var? I have got many sons : Çok oğlum var. Do you have any sons : Hiç oğlun var mı Yes, I have some sons : Evet birkaç oğlum var. A Few ( Az): Sayılabilen isimler ile kullanılır. İsimler çoğul yapılmalıdır. Many kelimesinin zıttıdır. Examples : How many apples are there in the fridge : Buz dolabında ne kadar elma var ? There aren’t many apples but there are a few apples: Buz dolabında çok elma yok ama az elma var. There are a few children in the garden : Bahçe de az çocuk var. NOT : A few : Az ama yeterli anlamında kullanılır. Few : Az ve de yetersiz anlamında kullanılır. Much (Çok) : Sayılamayan isimler ile kullanılır. There is much water in the bottle : Şişede çok su var A little ( Az): Sayılamayan isimler ile kullanılır. Much kelimesinin zıttıdır. Examples : I have a little Money : Az param var There is a little coffee : Az kahve var There is a little rice in the kitchen : Mutfakta az pirinç var. 30
NOT : A little : Az ama yeterli anlamında kullanılır. Little: Az ve de yetersiz anlamında kullanılır. How many (Kaç tane) / How much (Ne kadar) : How many sayılabilen isimlerde, how much sayılamayanlarda kullanılır. Soru cümlelerinde kullanılır. NOT: Soru How many veya how much ile sorulursa cevap many ve much ile verilmelidir. Examples : How many cigarettes do you smoke in a day : Bir günde kaç tane isgara içersiniz? How much sugar do you put in your tea : Çayına ne kadar şeker koyarsın? Vegetables an d Fruit (Sebzeler ve Meyveler): Practice Blueberry Watermelon Melon Apple Apricot Banana Blackberry Cherry Grape Lemon Orange Peach Plum Strawberry Pear Citrus fruit Aubergine Avocado Bean Beetroot Broccoli Cabbage Carrot Cauliflower Cucumber Garlic Lettuce
Bıluberi Votırmelın Melın Epıl Eypricot Banena Bılakböri Çeri Kıreyp Lemın Orunç Piiç Pılam Sıtrauberi Peır Sitrus fırout Obırciin Evıcado Biin Biitruut Bırokuli Kebıç Kerıt kalıfılavır Kikambır Garlic Letıs
Yaban mersini Karpuz Kavun Elma Kayısı Muz Böğürtlen Kiraz Üzüm Limon Portokal Şeftali Erik Çilek Armut Turunçgiller Patlıcan Avakado Fasulye Pancar Karalahana Lahana Havuç Karnabahar Salatalık Sarımsak Marul
Examples : Do you think you eat healthy food : Sağlıklı yiyecekler yediğini düşünüyormusun? I think, I eat healthy food : Sağlıklı yüyecekler yediğimi düşünüyorum I don’t think, I eat healthy food : Sağlıklı yiyecekler yediğimi düşünmüyorum.
31
What foods are healthy according to you : Sana göre hangi yiyecekler sağlıklıdır. According to me, spinach and aurbergine are healthy foods: Bana göre ıspanak ve patlıcan sağlılkı yiyeceklerdir. What are unhealthy foods according to you : Size göre sağlıksız yiyecekler nelerdir. The chips are more unhealthy than hambugers : Cipsler hamburgerlerden daha sağlıksızdır. Chips include more oil : Cipsler çok yağ içerir. Do you eat furk food I never eat: Asla yemem I eat three time a week : Haftada üç kez yerim I hate eating them, because the furk foods are dengerous for my healthy : Onlardan nefret ederim, çünkü furk food benim sağlığım için zararlıdır. Helping Each Other (Yardımlaşma) : Have you ever helped to the people who were in need : Yardıma ihtiyacı olan insanlara hiç yardım ettninizmi? I feel their pain : Onların acılarını hissettim. What reasons push you to help them : Sizi onlara yardım etmeye hangi sebepler itti? What are they wearing : Onlar ne giyiyorlar. Object Pronouns (Nesne Zamirleri) :
Me You Him Her It Us You Them
Beni, bana Seni, sana Onu, ona Onu, ona Onu, ona Bizi, bize Sizi, size Onları, onlara
NOT-1 :Nesne zamirleri cümlenin başında kullanılmaz. Sadece I başa gelmesi gerekiyorsa Me olarak gelir. Bu bir istisnadır. Examples : My parents and I go fishing every saturday : Ailem ve ben her cumartesi balık tutmaya gideriz. Me and my parents go fishing every saturday : Ben ve ailem her cumartesi balık tutmaya gideriz. NOT-2: Cümlede iki tane nesne varsa ve kimi sorunusnun cevabı olan nesne (kimi, kime), cümlenin sonuna konulacaksa diğer nesne (neyi, neye sorusunun cevabı olan nesne) ile arasına to konulur. Eğer neyi-neye sorusuna cevap veren nesne sona konulacaksa araya to almaz. 32
Examples : My mother wrote a letter (1. Nesne) to my brother (2. Nesne) : Annem kardeşime bir mektup yazdı. My mother wrote it to him. My mother wrote him it . Give me the pencil : Kalemi bana ver. Give me it : Onu bana ver. NOT-3: Fiilin durumuna göre nesneler –i veya –e ahlini alır. Ayşe has a daughter. She wants to give her a jewellery : Ayşenin bir kızı var. O ona bir mücevher almak istiyor. She wants to buy him it. She wants to buy it to him. Healty Body-Healty Mind (Sağlıklı Vücut sağlıklı Kafa) : Practice Backache İll Stomach ache Toothache Headache Temperature Fever Sore throat Dizzy Rash Hurt Flu Painkiller Be allergic to …
Bekeyk İıl Sıtomıkeyk Tıudeyk Hedeyk Temprıçır Fevır Sor tıraud Dizi Reşh Hört Fılu Peynkillır Bi allercik tu
Sırt ağrısı Hasta Mide ağrısı Diş ağrısı Baş ağrısı Ateş Ateş Boğaz ağrısı Başı dönen Kızarıklık, isilik Acımak, ağrımak Grip Ağrı kesici Allerjisi olmak
Should (Gerekmek, -meli, -malı) : Cümleye kuvvetli tavsiye niteliğinde anlam katar. Yardımcı fiil olduğunda, should kullanıldığı zaman geniş zamanda fiile konulan –s takısı (he, she, it) kaldırılır. Examples : I should eat fruit: Meyve yemeliyim You should get up at 09:45 : 09:45 ‘te kalkmalısın. You shouldn’t smoke cigarette : Sigara içmemelisin. Children shouldn’t watch TV after 10:00 pm : Çocuklar saat ondan sonra televizyon seyretmemeliler. When I have a backache, should I take painkiller : Sırtım ağrıdığı zaman ağrı kesici almalımıyım?
33
Should I take painkiller when I have a backache : Sırtım ağrıdığı zaman ağrı kesici almalımıyım? Should they study lesson before exam : Sınavdan önce ders çalışmalılar mı? The boss should change work times : Patron çalışma saatlerini değiştirmeli. The boss should change starding work times : Patron işe başlama saatlerini değiştirmeli. Ayşe should go to doctor’s as she has the flu: Ayşe grip olduğunda doktora gitmeli. Vocabulary : Practice Honeymoon Chicken soup Garden salad Steak Lasagne Dessert Desert A bottle of A glass of A cup of A can of A slice of A bowl of Here take a slice Let me see Let us see (Le’s see) Let you see As far as I know Protect Nutritionist Help keep your heart healty Be rich in something Heart disease Bucket Snack Harm Harmful Orphan Orphanage Experience Puppet Be excited about Pain Refer Notice Get in shape Shape Do aerobics Jogging Be bored of something
Hanimuun Çikın siup Gardın salat Sıteyk Lızanya Dizört Dezırt
Es for es ay nov Pırotekt Nütrişınist
Hardiseyz Bakit Sıneak Harm Harmful Orfın Orfınıç Eksbiriyıns Papit Peyn Riför Notis Get in şeyp Şeyp Coging
Balayı Tavuk çorbası Bahçe salatası Biftek Lazanya Tatlı Çöl Bir şişe Bir bardak Bir fincan Bir teneke Bir dilim Bir kâse Bir dilim al Bakayım Bakalım Bakın Bildiğim kadarıyla Korumak Diyetisyen, beslenme uzmanı Kalbini sağlıklı tutmaya yardım eder Bir şey bakımından zengin olmak Kalp hastalığı Kova Ara öğün Zarar, zarar vermek Zararlı Yetim Yetimhane Deneyim, deneyimlemek Kukla İçin heyacanlanmak Acı Bahsetmek Fakına varmak Forma girmek Şekil, Biçim, Şekillendirmek Aerobik yapmak (müzikle) Hafif koşu, yavaş koşma Birşeyden sıkılma
34
Dancercise İdea
Aydiya
Dans eşiliğinde egzersiz yapmak Fikir, düşünce
A1 SİXTH WEEK (17.01.2015-18.01.2015) Simple Past Tense (Di’li Geçmiş Zaman) : Görülen geçmiş zamandır. Kullanım : Geçmişte belirli bir zamanda yapılmış eylemleri ifade etmek için kullanılır. Yesterday, last night, two weeks ago gibi zaman zarfları kullanılır. Examples: I graduated from the universtiy in 1996 : Üniversite’den 1996 yılında mezun oldum. He came from Berlin last night : O Berlin’den geçen gece geldi. Geçmişte belirli bir süre devam etmiş olayları, eylemleri anlatmak için kullanılır. Examples : Millions of years ago, dinosaurs inhabited the earth : Milyonlarca yıl önce dinazorlar yeryüzünde yaşadılar. They talked to each other during the lesson : Onlar ders boyunca birbirleri ile konuştular. Geçmişteki alışkanlıkları ifade etmek için kullanılır. Examples : He never drank tea : O asla çay içmezdi. Hikaye anlatırken olayları ard arda sıraladığımız zaman kullanılır. Examples : He jumped out of bed, ran into the bathroom and slammed the door : O yataktan atladı, banyoya koştu ve kapıyı çarparak kapattı. Durum Cümleleri : Hareket bildirmeyen cümlelerdir. Bu tip cümlelerde belirli bir fiil olmaz. Bu cümleler genelde be fiili ile kurulur. Haraket bildirmeyen durum cümlelerinde was ve were kullanılır. Tekil öznelerde was, çoğul öznelerde were kullanılır. Examplpes : I was a teacher : Ben bir öğretmendim. I was happy: Mutluydum. We were happy : Mutluyduk. Were you happy yesterday : Dün mutlumuydun? Was he sorry yesterday : O dün üzgünmüydü? They were at home yesterday : Onlar dün evdeydiler. Were they at home yesterday : Onlar dün evdelermiydi? We were soldiers years ago : Yıllar önce askerdik. We weren’t soldiers years ago : Yıllar önce asker değildik. NOT : Was tekil öznelerde (I, He, she it), were ise çoğul öznelerde (You, We, They) kullanılır. There ile kullanılacağı zaman nesnenin tekil veya çoğul olma durumuna bakılır. Tekillerde was, çoğullarda were kullanılrı. There was a cat : Bir kedi vardı 35
There were three cats : Üç kedi vardı Hareket Cümleleri : Hareket bildiren cümlelerdir. Olumlu cümle yapısında ; düzenli fiillerde fiile –ed takısı eklenir, düzensiz fiillerde fiilin 2. Hali alınır. Olumsuz cümle yapısında not eki did yardımcı fiiline eklenir (didn’t) ve esas fiilin yalın hali alınır. Soru cümlelerinde did yardımcı fiili öznenin başına getirilir ve esas fiilin yalın hali alınır. Examples : I played tennis : Tenis oynadım I didn’t play tennis: Tenis oynamadım. Did I play tennis : Tenis oynadımmı? She washed my car : O benim arabamı yıkadı. She didn’t wash my car : O benim arabamı yıkamadı. Did she wash my car : O benim arabamı yıkadımı? It rained heavily : Aşırı derecede yağmur yağdı. It didn’t rain heavily yesterday : Dün aşırı derecede yağmur yağmadı. They danced very well : Onlar çok iyi dans ettiler. Ayşe drank cola: Ayşe kola içti. Ayşe didn’t drink cola : Ayşe kola içmedi. Did Ayşe drink cola : Ayşe cola içtimi? Conversation : Was your life different ten years ago : 10 yıl önce hayatınız farklımıydı? How was your life ten years ago : 10 yıl önce hayatınız nasıldı ? Are there any memories you want to forget : Hiç unutmak istediğiniz anılarınız var mı? She doesn’t embarras to seem beautiful does she ? Why does she have rash on the her face: Onun niçin yüzünde kızarıklık var? I want to read it : Senden onu okumanı istiyorum. Have you ever had an embarrassed moment? Vocabulary : Practice As well So Because
Es veal So Bikaz
But And
Bat End
-de,-da Bu yüzden (Sonuç bildirir) Çünkü, nedeniyle (Neden bildirir) Fakat, ama Ve 36
Work out Get off
Vork aut Get of
İnhabit Each other Slam
İnhabit İç adır Sılam
Heavily Reunion Class reunion Regret Memory Embarrass How embarrassing Unfortunately Anyway Scare Luckily Adolescence Teenager Treadmill Suddenly Go out
Hevıli Rıyünyın
Take course Pass an exam Pass a test Fail an exam Fail a test Get a degree Maths Geography Physical education Physics Biology Chemist Pharmacy Drug-store Business manegement İnformation technology Chemistry History Guess Mutual Common Completely Come across Meet up Whenever possible
Teyk kurs
Rıgret Memıri İmberas Hav imberasing Anforçunutli Enivey Sıkeyır Lakili Edolasıns Tiineycır Tiredmiıl Sadınli Go aut
Mets Ciyografi Fizikıl ecukeyşın Fıziks Bayoloci Kemist Farmısi Dırag sıtor Buznis menicımınt İnfırmeyşın teknoloci Kemistri Histuri Ges Müçıvıl Kamın Kımplıtli Kamıkras Miit ap Veneveır posıbıl
İdman yapmak İnmek (Araba, uçak, tren, otobüs) İkame etmek, yaşamak Birbirini, birbirine Çarparak kapatmak, çarpmak Ağır şekilde, aşırı derecede Yeniden toplanma Mezunlar günü ( o sınıfın) Pişmanlık, pişman olmak Anı, hatıra, hafıza Utanç verici Ne utanç verici Malasef, ne yazıkki Neyse, herneyse Korkutmak Şans eseri Ergen Genç Koşu bandı Aniden Filört etmek, dışarı çıkmak, sönmek (ışık, ateş) Kurs almak Sınav geçmek Test geçmek Sınavda kalmak Testte kalmak Mezun olmak Matematik Coğrafya Beden eğitimi Fizik Biyoloji Kimyaci, eczacı Eczane Eczane (ABD) İşletme Bilişim teknolojisi Kimya, madde yapısı Tarih, geçmiş Tahmin, tahmin etmek Ortak, müşterek Ortak, halka açık yer Tamamen Karşılaşmak, rastlaşmak Buluşmak, toplanmak Mümkün oldukça
37
İrregular Verbs (Düzensiz Fiiller) : Base Form
Past Simple
Past Participle Pronunciation
arise
arose
arisen
awake
awoke
awoken
Turkish Mean
Practice
Doğmak, ortaya Irayz-ırouz-ırizın çıkmak, meydana çıkmak Aveyk-avokUyanmak avokın
be (am,is,are) was, were
been
Bi-vas-vör-biin
Olmak
bear
bore
borne
Beyır-bor-born
Katlanmak, yükünü taşımak
beat
beat
beaten
Biit-biit-biitın
Vurmak, dövmek
become
became
become
begin
began
begun
bend
bent
bent
Bend-bent-bent
Bükmek, eğmek
bet
bet
bet
Bet
Bahse girmek
bid
bade
bidden
Bid-beed-bidin
Bind
bound
bound
Baynd-baundbaund
Fiyat teklif etmek, emretmek Ciltlemek, bağlamak
bleed
bled
bled
Bilid-biled-biled
kanamak
bite
bit
bitten
Bayt-bit/bitin
Isırmak
blow
blew
blown
Bılou-biliu-bıloun Esmek
break
broke
broken
Bırek-bıroukbırokın
breed
bred
bred
Bıriid-bıred-bıred yavrulamak
bring
brought
brought
Bıring-bırogtbırogt
getirmek
broadcast
broadcast
broadcast
Broudkast
yayımlamak
build
built
built
Biuld-Biult-Biult
inşa etmek
burn
burned/burnt
burned/burnt
Börn-börnd-börnd Yakmak
burst
burst
burst
Börst-börst-börst patlamak
buy
bought
bought
Bay-bout-bout
satın almak
catch
caught
caught
Keçş-kout-kout
yakalamak
choose
chose
chosen
Çiuuz-çuuzçuuzın
Seçmek
come
came
come
Kam-keym-kam
Gelmek
Bikam/-bikeymbikam Bigen-begenbigan
Olmak başlamak
Kırmak
38
değer biçmek
cost
cost
cost
kost
creep
crept
crept
Kırip-kırept-kırept emeklemek
cut
cut
cut
kat
Kesmek
deal
dealt
dealt
Diyıl-delt-delt
İlgilenmek, uğraşmak
dig
dug
dug
Dig-dag-dag
kazmak
do
did
done
Du-did-don
yapmak
dive
dived, dove
dived
Dayv-dov-dayvıd Suya dalmak
drag
dragged
draw dream drive drink drown
Dıreg-dıregtdıregt Dırou-dirüvdrew drawn dıroun Dırim-dırimddreamed/dreamt dreamed/dreamt dırimd Dırayv-dırovdrove driven dıriven Dırink-dırenkdrank drunk dırank Dıravn-dıravnddrowned drowned dıravnd dragged
sürüklemek çekmek rüya görmek sürmek içmek boğulmak
eat
ate
eaten
İit-eyt-iıtın
yemek yemek
fall
fell
fallen
Foul-fel-folın
düşmek
feed
fed
fed
Fiid-fed-fed
beslemek
feel
felt
felt
Fiyıl-felt-felt
hissetmek
fight
fought
fought
Fayt-fout-fout
dövüşmek
find
found
found
Faynd-faundfaund
bulmak
fit
fit
fit
fit
uymak
fly
flew
flown
Fılay-filiu-flovn
uçmak
forbid
forbade
forbidden
forget
forgot
forgotten
forgive
forgave
forgiven
freeze
froze
frozen
get
got
gotten
Get-gat-gatın
elde etmek, kazanmak
give
gave
given
Giv-geyv-given
vermek
go
went
gone
Go-vent-gon
gitmek
Forbid-furbeydforbiden Fırget-forgatforgatın Forgiv-forgeyvforgiven Fıriiz-frouzfrouzın
yasaklamak unutmak affetmek donmak
39
grow
grew
grown
Gırou-gıriu-gırovn Yetişmek, büyümek
hang
hung
hung
Heng-hang-hang asmak
have
had
had
Hev-hed-hed
hear
heard
heard
Hiyır-hiyırd-hiyırd duymak
hide
hid
hidden
Hayd-hid-hidın
saklamak
hit
hit
hit
hit
Çarpmak, vurmak
hold
held
held
Hold-held-held
tutmak
hurt
hurt
hurt
hört
yaralanmak, incitmek
keep
kept
kept
Kiip-kept-kept
saklamak, tutmak
kneel
knelt, kneeled
knelt, kneeled
Niıl-nelt-nelt
diz çökmek
know
knew
known
Nov-niuv-novn
bilmek
learn
learned/learnt
learned/learnt
Lörn-lörnt-lörnt
öğrenmek
leap
leapt, leaped
leapt, leaped
Lip-lept-lept
sıçramak
leave
left
left
Lıiv-left-left
ayrılmak
lend
lent
lent
Lend-lent-lent
Ödünç vermek
let
let
let
Let
İzin vermek
lie
lay
lain
Lay-ley-layn
yalan söylemek
light
lighted, lit
lighted, lit
Layt-lit-lit
aydınlatmak
lose
lost
lost
Lius-lost-lost
kaybetmek
make
made
made
Meyk-meyd-meyd yapmak
mean
meant
meant
Miin-ment-ment
anlamına gelmek
meet
met
met
Miit-met-met
buluşmak, karşılamak
pay
paid
paid
Pey-peyd-peyd
ödemek
prove
proved
proved, proven
Pıruv-pıruvdpırovın
İspat etmek, kanıtlamak
put
put
put
put
koymak
quit
quit
quit
kuit
vazgeçmek, çıkmak
read
read
read
rıid
okumak
ride
rode
ridden
Rayd-rud-ridın
binmek
ring
rang
rung
Ring-reng-rang
Çalmak (zil)
rise
rose
risen
Rayz-rouz-rizen
Doğmak, yükselmek
sahip olmak
40
run
ran
run
ran
koşmak
say
said
said
Sey-sed-sed
söylemek
see
saw
seen
Si-sov-siin
görmek
seek
sought
sought
Sik-sougt-sougt
Aramak, araştırmak
sell
sold
sold
Seal-sold-sold
Satmak
send
sent
sent
Send-sent-sent
göndermek
set
set
set
set
belirlemek
shake
shook
shaken
Şeyk-şok-şeykın Sarsmak, sallamak
shed
shed
shed
şed
Dökmek (gözyaşı vb)
shine
shone
shone
Şayn-şon
Parlamak
shoot
shot
shot
Şut-şat
ateş etmek
show
showed
showed/shown Şov-şovd-şovn
shrink
shrank
shrunk, shrunken
Şırink-şırenkşırank
büzülmek (elbise vs.)
shut
shut
shut
şat
kapatmak
sing
sang
sung
Sing-seng-sang
söylemek (şarkı,marş)
sink
sank
sunk
Sink-senk-sank
Suya batmak
sit
sat
sat
Sit-set-set
Oturmak
slay
slew
slain
Sıley-sıliu-sıleyn Öldürmek, katletmek
sleep
slept
slept
Sılip-sılept-sılept uyumak
slide
slid
slid
Sılayd-sılid-sılid
speak
spoke
spoken
spend
spent
spent
spin
spun
spun
spread
spread
spread
sıpred
yayılmak
stand
stood
stood
Sıtend-sıtod
ayakta durmak
steal
stole
stolen
Sitiyıl-sıtol-sıtolın Aşırmak, çalmak
stick
stuck
stuck
Sitik-sıtak-sıtak
yapıştırmak
sting
stung
stung
sokmak (arı)
stink
stank
stunk
Siting-sıtangsıtang Sitink-sitenksitank
Sıpik-sıpoksıpokın Sıpend-sıpentsıpent Sıpen-sıpansıpan
göstermek
kaymak konuşmak Harcamak, geçirmek (geceyi vb) dönmek
Kötü kokmak 41
Sıtrayk-sıtraksitrikın Sıtrayv-sıtrovsıtrayvın Sıvear-sıvorsıvorn Sıvip-sıveptsıvept Sıvim-sıvemsıvam
çarpmak/grev yapmak Uğraşmak, çabalamak
taken
Teyk-tuk-teykın
almak
taught
taught
Tiç-toat-toat
öğretmek
tear
tore
torn
Tiyı-to-to
yırtmak
tell
told
told
Tel-told-told
anlatmak
think
thought
thought
Tink-toat-toat
düşünmek
throw
threw
thrown
Tırou-tiriu-tıroun fırlatmak
understand
understood
understood
Andırstendandırstod
anlamak
wake
woke
woken
Veyk-vok-vokın
uyanmak
wear
wore
worn
Veyır-vor-vorn
giymek
wed
wed
wed
ved
evlenmek
win
won
won
Vıin-voan-voan
kazanmak
wind
wound
wound
Vind-voundvound
sarmak
write
wrote
written
Rayt-rot-rıitın
yazmak
strike
struck
struck, stricken
strive
strove
striven
swear
swore
sworn
sweep
swept
swept
swim
swam
swum
take
took
teach
yemin etmek süpürmek yüzmek
A1 SEVENTH WEEK (14.02.2015-15.02.2015-19.02.2015) Can-Could-Be able to (-e bilmek) : Yeteneklerden bahsederken –can yardımcı fiili kullanılır. Past hali –could’dur. Could ile Be able to anlam olarak aynıdır. Fakat kullanılış durumları farklıdır. Özel durumlardan bahsederken –be able to kullanılır. Geçmiş te yapılabilen fakat şimdi yapılamayan bir durumdan bahsedilecekse –be able to kullanılır. Olumlu ve soru cümlelerinde anlam farklılığı olabilir. Bu yüzden hangisini kullanılacağı doğru belirlenmelidir. Fakat olumsuz cümlelerde her ikiside kullanılabilir. Anlam farklılığı yoktur. Be able to diğer tense’lere görede çekimlenebilir. –be yardımcı fiilinin zamanlara göre çekimlenmesi gerekir (was, were, been) İki yardımcı fiilin yan yana gelmesi durumlarında can kullanılamaz. Ancak –be able to kullanılmalıdır (Gelecek zaman ifadelerinde)
42
Examples : I can speak English: İnglizce konuşabilirim I can swim : Yüzebilirim. I could speak English : İngilizce konuşabilirdim. She could swim when she was a baby : O bir bebekken yüzebiliyordu. I am able to speak English : İngilizce konuşabilirm. I will can speak English : Yanlış bir cümle kalıbıdır. I will able to speak Engilish : İngilizce konuşabileceğim. I can speak two languages : İki dil konuşabilirim. I am able to speak two languages: İki dil konuşabilirim. They will be able to buy a new car two months later : Onlar iki ay sonra yeni bir araba satın alabilecekler. I could speak two languages last year : Geçen yıl iki dil konuşabiliyordum. (Hala konuşabiliyorum) I was able to speak two languages last year : Geçen yıl iki dil konuşabiliyordum.(Artık konuşamıyorum anlamı vardır) The exam was diffucult, only a few students were able to pass it : Sınav zordu, sadece birkaç öğrenci geçebildi. Mozart was able to compose little pieces of music even when he was five : Mozart beş yaşındayken bile küçük müzik parçaları beteleyebilirdi. We were able to reach to top of hill before it got dark : Biz hava kararmadan önce tepenin zirvesine ulaşabildik. She was able to swim : Yüzebildim. She was able to swim : Yüzebildim (yüzemiyordum ama yüzebildim) Adjectives – Adverbs (sıfatlar-Zarflar): Sıfatlar isimleri, zarflar ise fiilleri nitelerler. Dolayısıyla sıfatlar genellikle isimlerden önce kullanılırlar. Zarflar ise daha çok cümle sonlarında (fiillerden sonra) kullanılırlar. Examples : He came to home late : O eve geç geldi (Adverb) He drove the car fast : O arabayı hızlı (hızlı bir şekilde) sürdü (Adverb) You are a fast driver : Sen hızlı bir şoförsün (Adjectives) You are a good friend : Sen iyi bir arkadaşsın. You are sing a song well : Sen iyi şarkı söylersin. NOT : Hard sonuna –ly eki alarak zarf yapılmaz. Zarf halide yine hard olarak kullanılır. Hardly olarak kullanılan kelime zarf veya sıfat değildir. Cümle içinde farklı bir anlam yaratır. Aynı şekilde fast ve late kelimelerinin de sıfat ve zarf halleri aynıdır.
43
He could hardly walk : O neredeyse yürüyemiyordu. Adjectives Beautiful Bad Quiet Quite Recent Sudden Silly Friendly Early Dangerous Careful Terrible Nice Horrible Happy Good Hard Late Fast
Adverbs Beautifully Badly (in a bad way) Quietly Quite (in a quite way) Recently Suddenly İn a silly way İn a friendly way İn a early way Dangerously Carefully Terribly Nicely Horribly Happily Well Hard Late Fast
Practice Güzel Kötü Sessiz, sakin Tam Son, yeni Ani Aptal Arkadaş canlısı Erken Tehlikeli İtinalı, dikkatle Korkunç Güzel, hoş Berbat Mutlu İyi Zor Gecikmiş Hızlı
Güzelce Kötü bir şekilde Sessizce Oldukça Son zamanlarda Aniden Aptalca Arkadaşça Erkenden Tehlikeli bir şekilde İtinalı bir şekilde Korkunç bir şekilde Güzelce, hoşça Barbat bir şekilde Mutlu bir şekilde İyi bir şekilde Zor Geç Hızlı
Simple Future Tense (Gelecek Zaman): Planlanmış gelecek zaman ve planlanmamış gelecek zaman olarak ikiye ayrılır. Planlanmış Gelecek zaman ifadelerinde –be going to yardımcı fiili, planlanmamış gelecek zaman ifadelerinde ise –will yardımcı fiili kullanılır. Genel olarak gelecek zamanda olacak eylemleri ve beklentileri ifade etmek için kullnılır. Will : Önceden planlanmamış durumlarda yani konuşma esnasına yakın bir zamanda veya konuşma esnasında karar verilen durumlarda –will yardımcı fiili kullanılır. Cümle yapısında fiilin yalın hali kullnılır. Examples : What will you eat in the evening : Bu akşam ne yiyeceksiniz? I will eat pasta : Makarna yiyeceğiz. I will buy a T-shirt and pants : Bir pantalo ve bir tişört satın alacağım. I won’t (will not) buy a T-shirt and pants : Bir pantolon ve bir tişört almayacağım. He will go to school after one hour (one hour later) : O bir saat sonra okula gidecek. I hope he will come in time : Umarım o zamanında gelecek. She will probably meet us : O muhtemelen bizimle buluşacak. Be going to : Önceden planlanmış durumlarda kullanılır. Be going to yardımcı fiili özne durumuna göre ve tense’lere göre çekimlenir (am, is, are, was, were) Examples : The train is going to leave at 10:00 : Tren saat onda ayrılacak. You are going to go to Paris next year : Sen gelecek sene parise gideceksin. 44
He is going to cinema with his girlfriend tomorrow evening: O yarın akşam kız arkadaşı ile birlikte sinemaya gidecek. They are going to wash the car in one hour : Onlar bir saat içinde arabayı yıkayacaklar. They aren’t going to wash the car in one hour : Onlar bir saat içinde arabayı yıkamayacaklar. Aren’t they going to wash the car in one hour : Onlar bir saat içinde arabayı yıkamayacaklarmı? NOT : Gelecek zaman ifadelerinde aşağıdaki zaman zarfları sıklıkla kullanılır. Next day, Next week, Next year, next month, tomorrow morning, tomorrow afternoon, tomorrow evening, tomorrow night. Vocabulary : Practice Go hiking Go sightseeing Go scuba diving Go skiing Go camping Go mountain biking Go horse riding Go windsurfing
Go hayking Go saytsing Go sıkuba dayving Go sıking Go kemping Go meuntın bayking Go hors rayding Go vind sörfing
Go fishing Suppose Matter
Go fişhing Sıpouz Medır
Ski lift Terrified İmagine Sunbathe İnvent Join Direct Skull Kingdom Dyslexic Mystery Brake the World record Mentioned Mention Compose Sing a song Burglar Burglary Statue Shout Hit Huge Bump Grab
Sıki lift Terrifayd İmecin Sanbeyt İnvent Coin Dırekt Sıkaul Kingdım Disleksik Mistıri Menşınd Menşın Kımpooz Sing a song Börglır Börglıri Siteçyu Şaut Hit Hiyuç Bamp Gırep
Yürüyüşe gitmek Gezmeye gitmek Tüple dalışa gitmek Kayak yapmaya gitmek Kamp yapmaya gitmek Bisikletle dağ gezintisi yapmaya gitmek At binmeye gitmek Rüzgar sörfü yapmaya gitmek Balık avına gitmek Farz etmek, sanmak Önemli olmak, mesele, konu Kayak teleferiği Korkmuş, dehşete düşmüş Hayal etmek Güneşlenmek İcat etmek Katılmak (bir yere) Yönetmek Kafatası Kırallık Okuma güçlüğü çeken Esrar, sır, gizem Dünya rekoru kırmak Bahsedilmiş Değinmek, bahsetmek Bestelemek, oluşturmak Şarkı söylemek Hırsız Hırsızlık Heykel Bağırmak Çarpmak, vurmak Kocaman, iri Çarpışmak, yumru Zorla almak, gasp etmek 45
Trap Wonder Morning mate Wave Calm down İnstructor Bulb Form Teller İnfant Junior Primary education Secondary education Compulsory Noncompulsory Higher education Reputation Fame Hide and seek Seek Ring Life-guard Guess Fell asleep Braille Deaf Give thanks to Claustrophobia Attend Event Celebrate Ceremony Behave Cardinal numbers Ordinal numbers Prize Piracy Obey At least Accident Dark Speech Probably Favour Highlight Lend Borrow Appointment Almost
Tırep Vandır Morning meyt Veyv Kalm daun İnstraktır Balb Form Teller İnfınt Cünyır Pıraymeri ecıkeyşın Sekınderi ecıkeyşın
Tuzak Merak etmek Günaydın arkadaşım El sallamak, dalgalanmak Sakinleşmek Eğitmen Ampul Şekillendirmek, şekil, biçim Veznedar Bebek (yeni doğan) Ufaklık, ast İlköğretim Orta öğretim
Kımpolsori Nankımpolsori Hayır ecıkeyşın Repüteyşın Feym Hayd end siik Siik Ring Layfgard Ges Fell esliip Bıreyıl Def Giv tenks tu Kılostırofobia Etend İvent Selıbreyt Seremoni Biheyv Kardinıl nambırs Ordinıl nambırs Pırayz Payrısi Abey Et liist Eksıdınt Dark Sipiiç Probıblıi Feyvır Haylayt Lend Barrov Epointmınt Olmost
Anything else Limo-limousine Abbreviation
Enitinkels Lımızin Abrıvieyşın
Zorunlu Zorunlu olmayan Yüksek öğretim Şöhret, ün Şöhret, ün Saklambaç Aramak Çalmak, halka, yüzük Cankurtaran Tahmin etmek, tahmin Uyuya kalma Kör alfabesi Sağır Şükretmek Kapalı yer korkusu Katılmak, iştirak etmek Olay Kutlamak (bir şey) Merasim, tören Davranmak Asıl sayıları Sıra sayıları Ödül Korsan kasetçilik İtaat etmek En az, En azından Kaza Karanlık, koyu Konuşma Muhtemelen İyilik, iyilik etmek Altını çizmek, vurgulamak Ödünç vermek Ödünç almak Randevu, tayin, atama Hemen hemen, yaklaşık olarak Daha başka Limuzin Kısaltma 46
Provide Fan Fun Compare Steady Unusual Steep Roll Round Chase Bottom Winner Rarely Cross the finish line Command Spectator Get injured İnjure Paramedic Safer Daredevil End up Visitor Swimmer Loser Runner Establish Take place
Pırovayd Fen Fan Kımpeyır Sitedi Anyujuvıl Stip Röol Raund Çeyz Baatım Vinır Rerlıy Kıros dı finiş layn Kımend Sıpekteydır Get incurd İncur Peramedik Seyfır Deredevıl End ap Vizidır Sıvimır Luzır Ranır Establiş Teyk pıleys
Drive away
Dırayv evey
Deal with Give up Never give up Get over
Diyıl vit Giv ap Nevır giv ap Get ovır
Get away Pick up
Get evey Pik ap
Run out Point ….. at Run into Take out Consist of Take up
Ran aut Pint at Ran into Teyk aut Kınsist of Teyk ap
Miss out Hang up Look up Make up Dress in Stick up
Mis aut Heng ap Luk ap Meyk ap Dires in Sitik ap
Sağlamak, temin etmek Pervane, hayran, taraftar Eğlenme, eğlence Kıyaslamak, Karşılaştırmak Kıpırdamamak, istikrarlı Alışılmadık, olağan dışı Dik, sarp Yuvarlamak Yuvarlak Kovalamak Dip, alt Galip, kazanan Nadiren Bitiş çizgisini geçmek Emretmek, emir Seyirci Yaralanmak Sakatlamak, incitmek Doktor yardımcısı Daha emniyetli Gözüpek Sonuçlanmak Ziyaretçi Yüzücü Kaybeden, mağlup Koşucu Kurmak, belirlemek Meydana gelmek, gerçekleşmek Kovmak, arabayla uzaklaşmak Baş etmek, başa çıkmak Bırakmak, vazgeçmek Asla vazgeçme Atlatmak, iyileşmek (bir hastalık) Çekilmek, kaçmak Telefonu açmak, yerden kaldırmak, Almak Dışarı koşmak Doğrultmak, uzatmak İçeri girmek Çıkarmak Oluşmak, ibaret olmak Spor aktivitesine başlamak Kaçırmak Elbise asmak, asmak Arayıp bulmak Uydurmak Giymek Asılı kalmak, dikili kalmak
47
A1 EİGHTH WEEK (21.02.2015-22.02.2015-23.02.2015-26.02.2015) Request Modals (İstek Kipleri) : 1. May I…? / Could I….? : Nazikçe istenirken bu modallar kullanılır. Genelde soru cümlelerinde kullanılırlar. May I barrow your book : Kitabını ödünç alabilirmiyim? Sure, You may take it : Elbette, onu alabilirsin. 2. Can I …? : Daha samimi ortamlarda kullanılır. Yakın arkadaşlardan bir şeyler isterken kullanılabilir. Can I barrow your book : Kitabını ödünç alabilirmiyim? Yes, of course : Evet, elbette 3. Can You …..? : Daha samimi ortamlarda kullanılır. Yakın arkadaşlardan bir şeyler isterken kullanılabilir. Can you lend me your book : Kitabını ödünç verebilirmisin? 4. Could you ….? / Would you ……? : Resmiyet gerektiren ortamlarda kullanılırlar. Could you pass the salt : Tuzu uzatabilirmisiniz? 5. Will you ….? : Resmi ortamlarda, öfke ve sabırsızlık durumlarında kullanılır. Will you be quiet please : Lütfen, Sessiz olabilirmisiniz? 6. Would you mind If I V2 ……? : Sakıncası var mı. Herhangi bir şeyi yapmamın sakıncası varmı anlamındadır. Bu kalıpta eylemi yapan taraf söyleyendir. Eğer eylemi, söyleyen taraf yapıyorsa fiilin ikinci hali alınır. Fakat anlam geçmiş zaman olmaz. Yes ile bir cevap verilirse evet sakınca var yapmayın anlamındadır. Would you mind If I opened the window: Pencereyi açmama sakınca var mı ? 7. Would you mind Ving ……? : Sakıncası var mı. Bu kalıpta eylemi karşıdaki yapmaktadır. Would you mind closing the window : Pencereyi açmanın sakıncası var mı? Yes, of course / No, of course not. Offer Modals (Öneri Kipleri) : 1. Let’s …..: Hadi anlamında kullanılır. Sonrasında gelen cümle soru cümlesi değildir. Hadi şunu yapalım, şuraya gidelim vs. gibi cümlelerin başında kullnılır. Let’s go out : Hadi dışarı çıkalım. Let’s not go out : Hadi dışarı çıkmayalım. 2. Shall we …..? : Yapalımmı anlamında kullanılır. Soru cümlesidir. Shall we go out : Dışarı çıkalımmı ? 3. Why don’t ……? : Niçin yapmıyorsun anlamında kullanılır. Soru cümlesidir. Kendisinden sonra özne gelmelidir. I’m ill today : Bugün hastayım. Why don’t you go to doctor : Niçin doktora gitmiyorsun? 4. How about ……? : ……hakkında ne dersin anlamında kullanılır. Kendisinden sonra gelen fiil mutlaka ing eki almalıdır. How about eating fish : Balık yemeye ne dersin ? Examples : I’m really bored : Gerçekten sıkıldım. How about going to cinema : Sinemaya gitmeye ne dersin ? Why don’t we go to cinema : Niçin sinemeya gitmiyoruz? Shall we go to cinema : Sinemaya gidelimmi? Let’s go to cinema : Hadi sinemaya gidelim. 48
I’m hungary : Açım Why don’t we go to a reataurant : Niçin bir restoranta gitmiyoruz ? Shall we eat hamburger : Hamburger yiyelimmi? How about cooking menemen ? Menemene ne dersin ? Let’s go to the restaurant : Hadi restorana gidelim. Have to / Has to (-meli, -malı) : Zorunluluk anlamı verir. You have to do your homework : Ev ödevini yapmak zorundasın. I have to cook : Yemek pişirmek zorundayım. She has to not come home in time : O zamanında eve gelmek zorunda değil. Some-No-Any-Every (Herhangi-Hiç-Hiç-Her) : Some …. : Herhangi anlamı verir. Olumlu cümle yapılarında kullanılır. No ……: Hiç anlamı verir. Olumlu cümle yapılarınıda kullnılır. Ama cümlenin anlamını olumsuz yapar. Any …..: Hiç anlamı verir. Soru ve olumsuz cümle yapılarında kullanılır. Every …..: Her anlamı verir. Olumlu cümle yapılarında kullanılır. Examples : No one understands me : Hiç kimse beni anlamaz. Anyone doesn’t understand me : Hiç kimse beni anlamaz. He didn’t win anything in the race : O yarışta hiçbir şey kazanmadı. He won nothing in the race : O yarışta hiçbir şey kazanmadı.
Practice Someone Somebody Something Somewhere No one Nobody Nothing Nowhere Anyone Anybody Anything Anywhere Everyone Everybody Everything Everywhere
Samvan Sambadi Samting Samveyır Novan Nobadi Nating Noveyır Enivan Enibadi Eniting Enivör Evrivan Evribadi Evriting Evriveyır
Birisi Birisi Birşey Bir yer Hiç kimse Hiç kimse Hiçbir şey Hiçbir yer Hiç kimse Hiç kimse Hiçbir şey Hiçbir yerde Herkes Herkes Her şey Her yer 49
Animals (Hayvanlar) : Practice Taylısin Kov Jireaf Şark Manki Rebit Şiip Çikın Beyır Dak Elifınt Ostriç Taygır Layın Layınıs Bee Börd Badırfılay Cat Dog Diyır Dolfin Fiş Fılay Hors Fox Fırag Heçhog Sıkuyrıl Sıpaydır Sıneyk Tördıl Wolf Veyıl Kırep Çita
Thylacine Cow Giraffe Shark Monkey Rabbit Sheep Chicken/hen Bear Duck Elephant Ostrich Tiger Lion Lioness Bee Bird Butterfly Cat Dog Deer Dolphin Fish Fly Horse Fox Frog Hedgehog Squirrel Spider Snake Turtle Wolf Whale Crab Cheetah
Tazmanya canavarı İnek Zürafa Köpek balığı Maymun Tavşan Koyun Tavuk Ayı Ördek Fil Deve kuşu Kaplan Aslan Dişi aslan Arı Kuş Kelebek Kedi Köpek Geyik Yunus balığı Balık Sinek At Tilki Kurbağa Kirpi Sincap Örümcek Yılan Kaplumbağa Kurt Balina Yengeç Çita
Clothes (Giysiler) : Practice Boots Sandals Trainer Skirt Trousers Shirt Shorts Jumper Belt Hat
Boats Sendıls Tıreynır Skört Turavzırs Şört Şorts Campır Belt Het
Çizme, bot Sandalet Tenis ayakkabısı Etek Pantolon Gömlek Şort Kazak Kemer Şapka 50
Tie Tay Kravat Scarf Sıkarf Atkı, eşarp Gloves Gılavs Eldiven Blouse Bılauz Bluz Coat Kout Palto, mont Jeans Ciin Kot pantolon Pants Pents Pantolon Shoes Şuuz Ayakkabı Sock Sok Çorap Sweatshirt Sıvetşört Uzun kollu pamuklu kazak T-shirt Tişört T-shirt Tights Tayts Tayt Top Tap Üst giysi One/Ones (Olan-Olanlar) : Daha önceden söylenen bir nesneyi ikinci cümlede bir kere daha tekrarlamamak için kullanılan zamirlerdir. İlk cümlede söylenen şey tekilse –one, çoğulsa -ones kullanılır. Examples : I bought pencils, but I forgot to buy green ones : Kalemler satın aldım, gri olanlardan satın almayı unuttum. I like blue shirt but I don’t like yellow one : Mavi gömleği severim fakat sarı olanı sevmem. These skirts are beautiful, but I want to buy black ones : Bu gömlekler güzel fakat ben siyah olanları satın almak istiyorum. The black jacket is nice, but I like blue one: Sihay ceket güzel fakat ben mavi olanı beğeniyorum. Too/Enough (Çok-Yeterince) : Too sıfatlardan ve zarflardan önce kullanılır. Gerekenden daha fazla anlamı verir. Negatif anlamı vardır. Enough ise sıfatlardan ve zarflardan sonra kullanılır. Ama isimlerden önce gelir. Yeterince anlamı katar. Pozitif anlamı vardır. Examples : This coffe is too hot, I can’t drink it : Bu kahve çok sıcak, onu içemiyorum. The weather is warm enough for a picnic : Hava piknik için yeterince ılık. There is enough food in the fridge : Buzdolabında yeterince yemek var. Too/Also/Either (-de, -da) : Her üçüde –de, -da anlamı katar. Also fiillerden hemen önce kullanılmalıdır. Too ve either ise cümle sonlarında kullanıldığı zaman –de, -da anlamı verir. Too olumlu cümlelerde, either ise olumsuz cümlelerde kullanılır. Examples : I love you, too : Ben de seni seviyorum. I also love you : Ben de seni seviyorum. I don’t also love you : Ben de seni sevmiyorum. I don’t love you, either : Bende seni sevmiyorum. 51
Personal Adjectives (Kişilik Sıfatları) : Dış Görünüş Sıfatları (Apperance) Practice Chubby Tall Slim Attractive Beautiful Cute
Çabi tool Sılim Etrakdiv Biutiful Kiyut
Good-looking
Gud luking
Ablak Uzun İnce Çekici, etkileyici Güzel Tatlı, sevimli İyi görünüşlü, yakışıklı veya güzel Yakışıklı Güzel, iyi Hoş, sevimli Sıradan, normal Sade – sıradan görünüşlü Çirkin İtici Günlük – rahat giyimli Şık, güzel giyinmiş Zevksiz giyinmiş İyi giyimli, şık Temiz Pis, kirli Düzgün Pasaklı, dağınık,
Handsome Hendsım Nice Nays Pretty Pıredi Plain Pıleyn Plain-looking Pıleyn luking Ugly Ögli Unattractive Anetrakdive Casually dressed Kejivuli dırest Nicely dressed Naysli dırest Poorly dressed Purli dırest Well-dressed Vel dırest Clean Kılıin Dirty Dörti Neat Niit Untidy Antaydi Boy İle İlgili Sıfatlar(Height) Not very tall Nat veri tool Çok uzun değil Quite tall Kuvayt tool Oldukça uzun Short Şort Kısa, bodur Tall Tool Uzun Very tall Veri tool Çok uzun Average height Evrıç hayt Orta boylu Medium height Midyam hayt Orta boylu Middle height Midıl hayt Orta boylu Kilo ve Yapı İle İlgili Sıfatlar (Weight and Build) Fat Fet Şişman Medium-build Midyam biuld Orta yapılı, normal Obese Obiis Obez Overweight Ovırveyt Aşırı kilolu Quite thin Kuvayt tin Oldukça zayıf Çöp gibi, çok zayıf, cılız, Skinny Sıkeni sıska Slender Sılendır Dal gibi Slim Sılim İncecik Thin Tin İnce, zayıf Well-build Vel biuld İri yapılı, cüsseli Athletic Atletik Atletik
52
Muscular Maskülır Kaslı Strong Sıtrong Güçlü Saç Renkleri ve Tipleri İçin Kullanılan Sıfatlar (Hair) Black Bılek Siyah Blond Bılond Sarı Brown Bıravn Kahve Chestnut Brown Çesnat Kestane kahvesi Dark Dark Koyu Fair Feyır Açık Grey Gırey Kırçıl Red Red Kırmızı White Vayt Beyaz Long Long Uzun Medium-length Midyam lengt Orta uzunlukta Short Şort Kısa Shoulder-length Şoldır lengt Omuzuna kadar uzun Bald Bald Kel Curly Körlıi Kıvırcık Straight Sıtreyt Düz Thick Diık Kalın Thinning Tining Seyrelmiş Wavy Veyvi Dalgalı Neatly combed Niıtli kombd Güzel taranmış Shiny Şayni Parlak Smooth Simuut Yumuşak Dull Dol Mat Tousled / Tauzıld/Dişevıld Dağınık, karışık Dishevelled Gözleri Nitelendiren Sıfatlar (Eyes) Blue Bılu Mavi Brown Bıravn Kahverengi Dark Dark Kara Dark-green Dark gıriin Koyu yeşil Green Gıriin Yeşil Grey Gırey Kül rengi, gri Greyish-blue Gıreyiş bılu Çakır Light-blue Layt bılu Açık mavi Big Big İri Bright Bırayt Parlak Expressive İkspıresiv Etkileyici With long lashes Vit long leşs Uzun kirpikli Karakter ve Mizaç İle İlgili Sıfatlar (Character) Easy-going Kaygısız, adamsendeci Good-natured İyi huylu Good-tempered Yumuşak- ağır başlı Pleasant personality Hoş mizaçlı Bad-tempered / IllAksi, çabuk sinirlenen, natured huysuz 53
Terrible character Friendly Hostile Outgoing Sociable Unfriendly Unsociable Immature Independent Mature Strong Tough Weak Dependable / Reliable / Trustworthy Dishonest Honest Unreliable Impulsive Reasonable / Sensible Unpredictable Unreasonable Ambitious Energetic Hard-working Lazy Accurate Careful Disciplined Organized Careless Disorganized Inattentive Undisciplined Alert Attentive Observant Perceptive / Insightful Thoughtful Considerate Aggressive Inconsiderate Pushy Self-centred / Selfish / Egoistical
Kötü huylu Dostane Düşmanca Girişken Sosyal Soğuk, düşmanca Kapanık, asosyal Toy, çocuksu Bağımsız Olgun Güçlü Çetin Zayıf Güvenilir, sağlam İkiyüzlü, sahtekâr Dürüst Güvenilmez Düşüncesiz Akıllı, mantıklı Sağı solu belli olmayan Mantıksız, fahiş, absürt Hırslı Enerjik Çalışkan Tembel Dakik Dikkatli Disiplinli Düzenli Dikkatsiz Düzensiz Özensiz Disiplinsiz, başıboş Gözü açık, uyanık, açıkgöz Özenli Dikkatli veya itaatkâr Çabuk kavrayan, cin Düşünceli Saygılı, düşünceli Sinirli Düşüncesiz, anlayışsız Pişkin, ısrarcı Bencil
54
Modest/ Humble Self-confident Shy Timid Arrogant Haughty Impudent / Cheeky Stubborn / Obstinate Melancholic Moody Self-conscious Touchy / Sensitive Dull / Boring Humorous / Amusing / Funny Interesting Generous / Unselfish Kind Kind-hearted Economical / Thrifty Greedy Stingy / Mean / Miserly Formal / Official Informal Relaxed / Casual Crazy Strange / Odd / Weird / Eccentric Zekâ İle Alakalı Sıfatlar (Mind) Agile Bright Broad-minded Clever Intelligent Keen Quick Sharp Wise / learned Foolish Narrow-minded Silly Stupid
Alçak gönüllü, mütevazı Kendine güvenen, mağrur Utangaç Çekingen, ürkek Kibirli Burnu büyük Arsız, saygısız İnatçı, dediğim dedik Bunalımlı, melankolik Aksi, huysuz Kompleksli, takıntılı Kibar, nazik, çıt kırıldım Sıkıcı Komik, eğlenceli, neşeli İlginç Eli açık, cömert Nazik, yardımsever, sevecen İyi yürekli Tutumlu Açgözlü Cimri Resmi, mesafeli Yakın, senlibenli, resmiyetsiz Rahat, öylesine, kayıtsız Çılgın Acayip, değişik, tuhaf, garip Kıvrak Parlak zekâ Açık fikirli – görüşlü Zeki Zeki Kıvrak zekâ Keskin zekâ Bilge Aptal Dar fikirli Ahmak, boş kafa Salak
55
Comparative And Superlatives Adjectives (Karşılaştırmalı ve En Üstünlük Sıfatları) : Comparative Adjectives : Daha……. anlamı verir. Olmazsa olmazı -than ekidir. Kelime tek heceli ise sonuna –er eki alır. Kelime iki veya daha fazla heceli ise önüne more getirilir. Examples : My car is faster than yours : Benim arabam seninkinden daha hızlı. The women usually are shorter than men : Kadınlar genellikle erkeklerden daha kısadırlar. Her new dress is more beautiful than old one : Onun yeni elbisesi eski olandan daha güzel. Cities are more attractive than village : Şehirler köylerden daha çekicidir. This film is more boring other one : Bu film diğerinden daha sıkıcı. My girl friend is prettier than yours : Kız arkadaşım seninkinden daha hoş. My maths result is better than yours : Matematik sonuçlarım seninkilerden daha iyi. My home is farther than yours : Evim seninkinden daha uzak. Your brother is more quiet than you : Kardeşin senden daha sessiz. Superlative Adjectives : En …….anlamı verir. Olmazsa olmazı the ekidir. Kelime tek heceli ise sonuna –est eki alır. Kelime iki heceli ve daha fazla heceli ise önüne the most getirilir. Examples : Cheetah is the fastest animal in the World : Çita dünyadaki en hızlı hayvandır. Fish is the most quiet/silent animal : Balık en sessiz hayvandır. Sultan is the tallest man in the World : Sultan Dünyada ki en uzun adamdır. You are the most clever student in the class : Sen sınıfın en zeki öğrencisisin. I love you, the most : En çok senin seviyorum. Practice Fast Faster Fastest Short Shorter Shortest Beautiful More beautiful The most beautiful Attractive More attractive
Hızlı Daha hızlı En hızlı Kısa Daha kısa En kısa Güzel Daha güzel En güzel Cazibeli Daha cazibeli 56
The most attractive Boring More boring The most boring Tall (Canlılar) Taller Tallest Long (Cansızlar) Longer Longest Clever Cleverer The Cleverest Good Better Best Bad Worse Worst Much/many More Most Little Less Least Far Further/farther Furthest/farthest Old Older Oldest Funny Funnier Funniest Big Bigger Biggest Easy Easier Easiest Chubby Chubbier Chubbiest
En cazibeli Sıkıcı Daha sıkıcı En sıkıcı Uzun Daha uzun En uzun Uzun Daha uzun En uzun Zeki Daha zeki En zeki İyi Daha iyi En iyi Kötü Daha kötü En kötü Çok Daha çok En çok Az Daha az En az Uzak Daha uzak En uzak Eski Daha eski En eski Neşeli Daha neşeli En neşeli Büyük Daha büyük En büyük Kolay Daha kolay En kolay Ablak Daha ablak En ablak
Vocabulary : Practice Damage Pay attention Request Offer Suspect Bill
Demiç Pey etenşın Riquest Ofır Sapekt Biıl
Zarar vermek, hasar Dikkat etmek Talep etmek, istek, rica Teklif vermek, teklif, öneri Şüphelenmek, şüpheli Senet, fatura 57
Gesture Compound Affirmative Refuse Excuse Carry Banner Cruelty March Leaflet Fried Shame I mean Made from something Suggestion Happy new year Congratulations Have a nice trip Get well soon Happy birthday Good luck İnvitation Graduation Latest Colleague Bully Parade Curricular Endangered Extinct Extinct in the wild
Cesçır Kampaund Effırmetiv Refiyuz Ekskiyuz Keri Benır Kuruvelti Març Liflet Fırayd Şeym Ay miin
Lonely Destroyed Destroy Zookeeper One of a kind Give out Take care
Sıcesçın Hepi nüv yiır Kıngracileyşıns Hev e nays tirip Get vel suun Hepi börtday Gud lak İnviteyşın Gıracuveyşın Leytıst Koliıg Buli Pıreyd Kurrikelar İndencırd İkstinkt İkstinkt in dı vayıld Loonli Distroyd Distroy Zukipır Van of a kaynd Giv aut Teyk kear
Go on Help out Look forward to
Go on Hel aut Luk forvırd tu
Take part in Altogether Receipt Separate Pet Admit Task Match İn fact Close
Teyk part in Oltugedır Rıciit Sepırıt Pet Edmit Teask Meç İn fekt Kılous
Jest yapmak, jest Birleştirmek, bileşim, bileşik Olumlu Geri çevirmek, reddetmek Muaf tutmak, özür, bahane Taşımak Afiş, pankart Zalimlik, zulüm Yürüyüş yapma (Topluca) Broşür Kızartılmış Utandırmak, utanç Demek istiyorumki, yani Birşeyden yapılma Telkin, öneri Mutlu yıllar Tebrikler İyi yolculuklar Geçmiş olsun Mutlu yıllar İyi şanslar Davetiye Muzuniyet, mezun olma En son Meslektaş Zorba, kabadayı Geçit töreni Müfredatlarla ilgili Nesli tükenmekte olan Nesli tükenmiş Yabanda nesli tükenmiş Yalnız İmha edilmiş, yıkılmış Tahrip etmek, imha etmek Hayvan bakıcısı Türünün tek örneği Dağıtmak Özen göstermek, dikkat etmek Devam etmek Yardım etmek İple çekmek, dört gözle beklemek -e katılmak Hep beraber, büsbütün Makbuz vermek, makbuz Ayırmak, ayrı Evcil hayvan, evcil İtiraf etmek, kabul etmek Görevlendirmek, görev Eşleştirmek, eş, maç Doğrusu Kapatmak, yakın 58
By plane By ship By underground By tram By bus By train On foot
Bay pıleyn Bay şip Bay andırgıraund Bay tırem Bay bas Bay tıreyn On fut
Uçakla Gemiyle Metroyla Tramvayla Otobüsle Trenle Yaya olarak, yürüyerek
A1 NİNETH WEEK (28.02.2015-29.02.2015) Directions (Yönergeler) : Examples : How can I go there : Oraya nasıl gidebilirim? Walk out of this building : Bu binadan çık. Take/Walk the stairs down : Merdivenlerden in. Turn right : Sağa dön. Go straight, walk along the trees : Düz gidin, ağaçlar boyunca yürüyün. Turn right, go straight and turn left : Sağa dönün, düz gidin ve sola dönün. You will see the stairs : Merdivenleri göreceksiniz. Walk the stairs up: Merdivenlerden yukarı çıkın. You are at there : Oradasınız. Practice Up Down Towards Around Through From To İnto Out of Past Along
Ap Davn Tuvards Eraund Tırou Fırom Tu İntu Aut of Pest Elong
Yukarı Aşağı -e doğru Etrafında, çevresinde Bir şeyin içinden -Den, -dan -e, -e doğru Dışardan içeri, içinde İçerden dışarı, dışında Geçip gitmek Boyunca
Practice Excuse me, how can I go to ….? Excuse me, where is the ….? Excuse me, where is the nearest ….? Excuse me, can you tell me the way to …..? Go along
Özürdilerim, ….’e nasıl gidebilirim? Özürdilerim, …… nerede? Özürdilerim, en yakın …. Nerede? Özürdilerim, bana ….’ya nasıl gideceğimi söylermisiniz? Düz gidin 59
Go straight Go straight ahead Go down the Street Go up the Street Take the stairs up Turn right Turn left Take the first Street on the right Take the second Street on the left Turn right at the traffic lights Turn left at the roundabout Cross the road Pass the library İs it far from here? Ten minutes by car Twenty minutes on foot It’s no distance at all Just a few minutes on foot It’s very far away Over there, near the police station The school is on the right The cafe is on the left Between the post ofice and cafe İn front of the shopping centre Next to the car park I’m a stranger here my self
Düz gidin Düz gidin Sokaktan aşağı doğru gidin Sokaktan yukarı doğru gidin Merdivenlerden yukarı gidin Sağa dönün Sola dönün Sağdaki ilk sokaktan sağa dönün Soldaki ikinci sokaktan sola dönün Trafik ışıklarında sağa dönün Döner kavşaktan sola dönün Caddeyi geçin Kütüphaneyi geçin Buradan uzak mı? Arabayla on dakika Yaya olarak yirmi dakika Hiç uzak değil Yürüyerek sadece birkaç dakika Çok uzak Orada karakolun yanında Okul sağda Kafe solda Postane ile kafenin arasında Alışveriş merkezinin önünde Otoparkın yanında Bende buranın yabancısıyım
Present Perfect Tense (Yakın Geçmiş Zaman) : Subject + have/has + Verb3 + Object NOT-1: Fiil tüm cümle yapılarında aynı şekilde kalır. Yani soru ve olumsuz cümle yapılarında da fiilin 3. Hali alınır. NOT-2: Bu tense’te yesterday, last day vb. past tense ait zaman zarfları kullanılmaz. Kullanılırsa cümlenin past tense olarak kurulması gerekir. NOT-3 : Geçmişte başlayan ve etkisi hala devam eden olaylar ifade edilirken bu tense kullanılır. This house has been empty for years : Bu ev iki yıllardır boş (Hala boş) It has rained : Yağmur yağdı (Yeni yağdı. Yerler hala ıslak. Yani etkisi hala devam ediyor.) My arm has broken : Kolum kırıldı. NOT-4 : Belirsiz bir zamanda yapılmış olması gerekir. We’ve seen this film before : Daha önce bu filmi gördüm. I’ve been to İzmir many times : Bir çok kez İzmir’de bulundum. I’ve worked in this company for ten years : On yıldır bu şirkette çalışıyorum (Hala çalışıyorum).
60
For ( İçin) : For kalıbı belirsiz zamanları ifade etmek için kullanılır. Two hours, a week, ten years, along time gibi. Bu zaman ifadelerinin başlangıcı belli değildir. Yani sadece zaman dilimi bilinir. I’ve read this book for two hours : İki saattir bu kitabı okuyorum. Since ( …..’den beri): Since kalıbı belirli zamanları ifade etmek için kullanılır. Zamanın başlangıç noktası bilinmektedir ve bu tarih cümle içinde verilir. Since 1939, Since January, Since his death, Since 2:00 vb. NOT : Eğer since kalıbından sonra bir zaman değilde bir cümle gelecekse, kurulacak cümle past tense olmalıdır. I’ve worked in this company since it was founded : Kurulduğundan beri bu şirkette çalışıyorum. Just (Henüz) : Just olumlu cümlelerde kullanılır ve henüz anlamı verir. I have just done my homework : Ev ödevimi henüz bitirdim. He has just taken a shower : O henüz duş aldı. Already (Çoktan, Zaten) : He has already seen her : O onu çoktan gördü. Yet (Henüz) : Yet Just’tan farklı olarak cümlenin sonunda kullanılır. Ayrıca olumsuz ve soru cümlelerinde kullanılır. He hasn’t come to the lesson, yet : O henüz derse gelmedi. Have you met with his girlfriend, yet : Onun kız arkadaşı ile tanıştınmı? Ever (Hiç) : Çoğunlukla soru cümlelerinde kullanılır. Have you ever been to İstanbul : Hiç İstanbul’da bulundun mu? Yes, I’ve been to İstanbul once (twice, three times) : Evet bir kez (iki kez, üç kez) bulundum. No, I have never been to İstanbul : Hayır İstanbul’da hiç bulunmadım. Differences Between of Present Perfect Tense And Simple Past Tense: 1. Simple past tense : Geçmişte başlamış olacak ve şu an ile ilişkisi olmayacaktır. Yani bitmiş olacaktır. It rained two days ago : İki gün önce yağmur yağdı. He studied English two years : O iki yıl İngilizce çalıştı (Şu an çalışmıyor) I had a headache yesterday, so I couldn’t study my lesson : Dün baş ağrım vardı, bu yüzden dersime çalışamadım. (Baş ağrısı geçmiş, ve başı ağrıdığı zamanlar ders çalışamamış. Bu yüzden ders çalışamama cümlesi past tense ile kurulmuştur) 2. Present perfect tense : Geçmişte balşamış olacak ve şu an ile ilişkisi devam edecek. It has rained : Yağmur yağdı (Yerler hala yaş)
61
He has studied English for two years : O iki yıldır İngilizce çalışıyor (Hala çalışıyor) I have had a headache for along time, so I can’t study my lesson : Uzun zamandır baş ağrım var, bu yüzden ders çalışamıyorum. (Baş ağrısı hala devam ediyor ve ders çalışamama durumu şimdiki zaman ile kurulmuş) 3. Simple past tense’te kesin bir zaman ifadesi olmalıdır. I want to go to İstanbul last year : Geçen yıl İstanbul’a gitmek istedim. He studied lesson this morning : O bu sabah ders çalıştı. (Soru o günün akşamı sorulmuş olabilir) 4. Present perfect tense’te kesin bir zaman ifadesi kullanılmaz. I have wanted to go to İstanbul some times : Bazen İstanbul’a gitmek istedim. He has studied lesson this morning : O bu sabah ders çalıştı. (Bu cümlede soru sabahleyin sorulmuştur) Gone/Been : Ahmet has gone to the dentist : Ahmet dişçiye gitti ( Gitti ama dönmedi) Ahmet has been to the dentist twice : Ahmet iki kez dişçiye gitti (Gitti ve döndü) Vocabulary : Practice Get around Environmentally Avoid Afford
Get eraund İnviron mentali Evoyd Efford
Can’t afford
Kent Efford
Attack Worth Coatroom Purchase Purchasing Elevator Lift
Eteak Vort Kotruum Pörçis Pörçising Eleveydır Lift
Escalator The rest of …sth… Line Queue
Esgaleydır
Stranger Kinds of film Billionaire Millionaire Superhero Foster Foster family
Sıtreincır
Layn Kiu
Bilyıner Milyıner Supırhiro Fostır Fostır famıli
Dolaşmak Çevresel olarak Önlemek, kaçınmak Satın almaya gücü yetmek Satın almaya gücü yetmemek Saldırmak, saldırı Değer, eder Gardırop, vestiyer Satın almak Satın alma Asansör Kaldırmak, havalanmak, asansör Yürüyen merdiven ……’nın kalanı Hat, çizgi, sıra Kuyruğa girmek, sıra, kuyruk Yabancı Film türleri Milyarder Milyoner Süper kahraman Evlatlık Bakıcı aile 62
Realize
Rıyilayz
Devote to … Alter Alter ago
Divot tu Oltır Oltır igo
Rely on Trust Peace Peace maker
Rilay on
Death Childish Realistic Unrealistic İnterested İnteresting İnterested in Be worried about Amber light Roundabout Similarities Differences Association Zebra crossing Pavement Tram Have a look at
Def Çayıldiş Rialistik Unrialistik İntırestid İntıresting İntırestid in Bi voriid ebaut Embır layt Raundebaut Simılaritis Difrınsıs Esosiyeyşın Zebra kırosing Peyvmınt Tırem Hev a luk et
Believable Unbelievable Trendy Cave Flared Collar Sole
Bılivebıl Anbılivebıl Tirendi Keyv Fıleyırd Kaulır Sool
Thick Conscious Unconscious Moving stairway One-month-baby Eighty–year-old-man Dare
Tik Kançıs Ankançıs Muving sıtervey
Adventurer Adventurous Climb Waterfall Explore Willing to
Edvençürır Edvençirıs Kılaym Vaıtrfol İkspılor Vıling tu
Predictable Wild
Piridiktibıl Vayld
Piis Piis meykır
Deır
Farketmek, farkına varmak …’ya kendini adamak Değiştirmek Yakın arkadaş, ikinci kişilik Güvenmek Güvenmek, güven Barış, huzur Barışı sağlayan, arabulucu Ölüm Çocuksu Gerçekçi Gerçekçi olmayan İlgili, alakalı İlginç, ilgi çekici …ile ilgili olmak Endişelenmek Sarı ışık Döner kavşak Benzerlikler Farklılıklar Dernek, birlik, ortaklık Yaya geçidi Kaldırım Tramvay Gözden geçirmek, Bir bak İnanılır İnanılmaz Son moda Mağara İspanyol paça Yaka Ayak tabanı, tek, yegane Kalın Bilinçli Bilinçsiz Yürüyen merdiven Bir aylık bebek Seksen yaşında adam Cüret etmek, cesaretlendirmek Maceraperest Macera meraklısı Tırmanmak, tırmanış Şelale Keşfetmek İstekli olmak, razı olmak Tahmin edilebilir Yaban, vahşi 63
Live your life to full Tyre Out of order Be stuck in Be lost Break down
Tayır Aut of ordır Bi sıtak in Bi lost Bıreyk davn
Run out of Show up
Ran aut of Şov ap
Flat tyre Nightmare Trouble
Fılat tayır Naytmeyır Tırabıl
That’s why Helmet Rope Compass Penknife Life jacket Whistle
Dets vay Helmıt Roup Kampıs Pennayf Layf cekit Visıl
Pirate Sailing Scary Though Seasick Get sesick Rough Starboard
Payrit Seyilıng Sıkerıi Doou Sisek Get sisek Roug Sıtarbourd
Sailor Put on Besides Boat Annoy
Seylır Put on Bisayds Bout Enoy
Hayatı dolu dolu yaşamak Tekerlek, lastik Arızalı, bozuk Mahsur kalmak Kaybolmak Bozulmak, arızalanmak Bir şeyin tükenmesi Görünmek, ortaya çıkmak Patlak lastik Kabus Rahatsızlık vermek, sorun, problem Bu yüzden Miğfer Halat, ip Pusula Çakı Can yeleği Islık çalmak, düdük, ıslık Korsan Deniz yolculuğu Korkunç Gerçi Deniz tutmuş Deniz tutmak Kaba saba, fırtınalı Sancak, sancak tarafına Denizci Giymek, giyinmek Ayrıca Tekne, bot, kayık Sinirlendirmek, kızdırmak
64
A1 TENTH WEEK (14.03.2015 / 15.03.2015) Direct Speech / Reported Speech (Dolaysız Anlatım / Dolaylı Anlatım) : İki kişi arasında geçen bir konuşma üçüncü bir kişiye iki biçimde aktarılabilir: 1. Direct Speech: Kişinin dedikleri, hiçbir değişiklik yapılmadan üçüncü kişiye aktarılabilir. Buna dolaysız anlatım (direct speech) denir. Birinci kişinin söylediği tırnak içinde verilmiştir. İkinci kişi ise bunu hiç bozmadan üçüncü kişiye aktarmıştır. Dolayısıyla bu gibi durumlarda ne kişilerde ne de cümlenin zamanında (tense) bir değişikliğe gerek yoktur. He said ‘I am a teacher’ : ‘Ben öğretmenim’ dedi. 2. Reported Speech : Bir konuşma üçüncü kişilere aktarılırken bu gibi değişikliklerle aktarılıyorsa buna dolaylı anlatım (indirect speech ya da reported speech) denir. Cümleden that atılsa da anlamda bir değişme olmayacağından parantez içinde verilmiştir. He said (that) he was a teacher : Öğretmen olduğunu söyledi. Farklar :
İlk cümlede that yokken ikincisinde that var, İlk cümle tırnak içinde iken ikinci cümlede tırnak kaldırılmış, Tırnak içindeki cümlede özne I iken, ikinci cümlede I öznesi he olarak değişmiş, Tırnak içindeki cümlede fiil is iken, ikinci cümlede bu fiil was olarak değişmiştir.
Tense’lere Göre Reported Speech : 1. Eğer giriş fiili aşağıdaki zamanlardan birindeyse, dolaylı anlatımda herhangi bir zaman değişikliği yapılmaz: He says/he is saying/ he will say/he is going to say/he has said/he has been saying 2. Ancak giriş fiili eğer the simple past tense ya da diğer geçmiş zamanlardan herhangi biriyle (the past continuous tense = he was saying; the past perfect tense = he had said) ile ifade ediliyorsa, o zaman aşağıdaki zaman değişiklikleri yapılır.
He said ‘I swim’ : Yüzerim dedi. He said (that) he swam : O yüzdüğünü söyledi. He said ‘I am swimming’ : O ‘Yüzüyorum’ dedi. He said (that) he was swimming : O yüzdüğünü söyledi. He said ‘I swam’ : O ‘Yüzdüm’ dedi. He said (that) he had swum : O yüzdüğünü/yüzmüş olduğunu söyledi. He said ‘I have swum’ : O ‘Yüzdüm’ dedi. He said (that) he had swum : O yüzdüğünü/yüzmüş olduğunu söyledi. 65
He said ‘I have been swimming’ : O ‘Yüzüyorum’ dedi. He said (that) he had been swimming : O yüzdüğünü/yüzmekte olduğunu söyledi. He said ‘I will swim’ : O ‘Yüzeceğim’ dedi. He said (that) he would swim : O yüzeceğini söyledi He said ‘I will be swimming’ : ‘Yüzmekte olacağım’ dedi. He said (that) he would be swimming : Yüzmekte olacağını söyledi He said ‘I will have swum’ : O ‘Yüzmüş olacağım’ dedi. He said (that) he would have swum : O yüzmüş olacağını söyledi. He said ‘I am going to swim’ : O ‘Yüzeceğim’ dedi. He said (that) he was going to swim : O yüzeceğini söyledi. He said ‘I was swimming’ : O ‘Yüzüyordum’ dedi. He said (that) he had been swimming : O yüzdüğünü/yüzmekte olduğunu söyledi He said ‘I had swum’ : O ‘Yüzmüştüm’ dedi. He said (that) he had swum : O yüzmüş olduğunu söyledi. He said ‘I had been swimming’ : O ‘Yüzmekteydim’ dedi. He said (that) he had been swimming : O yüzmekte olduğunu söyledi. 3. Ayrıca, giriş eylemi yine the simple past tense olmak kaydıyla, aşağıdaki durumlarda da değişiklik yapılır: Can : He said ‘I can swim’ : O ‘Yüzebiliyorum’ dedi. He said (that) he could swim : O yüzebildiğini söyledi. May : He said ‘I may swim’ : O ‘Yüzebilirim’ dedi. He said (that) he might swim : O yüzebileceğini söyledi. Have to : He said ‘I have to swim’ : O ‘Yüzmem gerekiyor’ dedi. He said (that) he had to swim : O yüzmesi gerektiğini söyledi.
Shall : He said ‘I shall swim’ : O ‘Yüzeceğim’ dedi. He said (that) he should swim : O yüzeceğini söyledi. 4. Bunlardan başka, dolaylı anlatımda değişime uğramayan yapılar da vardır. Should :
66
He said ‘I should swim’ : ‘Yüzmem lazım.’ dedi. He said (that) he should swim : Yüzmesi gerektiğini söyledi. Might : He said ‘I might swim’ : ‘Yüzebilirim.’ dedi. He said (that) he might swim : Yüzebileceğini söyledi. Need : He said ‘I needn’t swim’ : ‘Yüzmeme gerek yok.’ dedi. He said (that) he needn’t swim : Yüzmesine gerek olmadığını söyledi. Wish : He said ‘I wish I could swim’ : ‘Keşke yüzebilsem.’ dedi. He said (that) he wished he could swim : Yüzebilmeyi arzu ettiğini söyledi. Zaman ve Yer sözcüklerinin Değişmesi : Dolaylı anlatımda now, tomorrow, here gibi sözcüklerin başka sözcüklerle değiştirilmesi mantık çerçevesinde yapılmalıdır. Her cümlede bu tür sözcüklerin mutlaka değiştirilmesi gerekmeyebilir. Normal koşullarda hangi sözcüklerin hangi sözcüklerle değiştirilmesi gerektiği aşağıda liste olarak verilmiştir. Ancak listenin altındaki açıklama ve örnekleri de mutlaka okuyun: Direct Speech Tomorrow Today Tonight Yesterday Last Week Last Year Next Week Next Month The Day Before Yesterday Ago The Day After Tomorrow Here This, These Now Come Bring
Reported Speech The Following Day, The Next Day, The Day After That Day, The Same Day That Night The Day Before, The Previous Day The Previous Week The Previous Year The Following Week The Following Month Two Days Before Before, Previously İn Two Days’ Time There That, Those Then Go Take
Şimdi işin mantığına bakalım. Örneğin, kişi yesterday demişse ve bu cümle üçüncü kişilere aynı gün içinde aktarılıyorsa, yesterday’in ve cümlenin zamanının değişmesine gerek yoktur: Jessica said ‘I went to the cinema yesterday’ : Jessica ‘Dün sinemaya gittim’ dedi. Jessica said (that) she went to the cinema yesterday : Jessica, dün sinemaya gittiğini söyledi. Halbu ki aynı cümle bir sonraki gün söylenmiş olsaydı, aktarılırken gerekli değişiklikler yapılmalıydı: Jessica said (that) she had gone to the cinema the previous day : Jessica, önceki gün sinemaya gittiğini söyledi. 67
Bu yüzden, dolaylı anlatımda, kişinin sözü ne zaman söylediği ve aktarma işinin ne zaman yapıldığı önem taşımaktadır. That Bağlacının Kullanımı : Dolaylı anlatımda that bağlacı, say, tell, think gibi birçok fiilden sonra ister kullanılır ister kullanılmaz: He said (that) he had enough money : Yeterli parası olduğunu söyledi. I replied that I didn’t intend to break her heart : Onun kalbini kırmak niyetinde olmadığım cevabını verdim. The boss shouted that he was very busy : Patron, çok meşgul olduğunu haykırdı. It is my view that the price is too high : Bence fiyat aşırı yüksek. What/Who/Which + Be Kullanımı : What, who ve which soru sözcükleri ve be fiili ile yapılan cümlelerde, be fiilinin yeri özneden önce ya da sonra olabilir: ‘Who is the best footballer?’ : En iyi futbolcu kim? He asked me who was the best footballer : En iyi futbolcunun kim olduğunu bana sordu. He asked me who the best footballer was : En iyi futbolcunun kim olduğunu bana sordu. ‘What is the problem?’ : Sorun ne? He asked what was the problem : Sorunun ne olduğunu sordu. He asked what the problem was : Sorunun ne olduğunu sordu. ‘Which is my ticket?’ : Hangisi benim biletim? He wondered which was his ticket : Biletinin hangisi olduğunu merak etti. He wondered which his ticket was : Biletinin hangisi olduğunu merak etti. Say/Tell fiillerinin Kullanımı : Dolaylı anlatımda en sık kullanılan iki fiil say ve tell fiilleridir. Eğer konuştuğumuz kişiyi cümlede belirtiyorsak tell, belirtmiyorsak say kullanılır: He told me that he would come soon : Yakında geleceğini bana söyledi. (Bana söylediği belirtiliyor.) He said that he would come soon: Yakında geleceğini söyledi. (Kime söylediği belirtilmiyor.) NOT : Say fiili, cümlede kişi belirtilince kullanılabilir. Ancak bu durumda to almalıdır: He said to me that he would come soon : Yakında geleceğini bana söyledi. NOT : Told fiilinden ve asked fiilinden sonra to kullanılmaz. Fakat said fiilinden sonra to kullanılmalıdır. Dolaylı Anlatımda Ricalar, Emirler, Öğütler, Öneriler vb :
68
Rica, emir, öğüt, öneri, uyarı’ vb. ifade eden cümleler, dolaylı anlatımda çeşitli biçimlerde bağlanır. Bunların en yaygını, olumlu cümleleri to ile, olumsuz cümleleri not to ile bağlamaktır. Bazı fiiller ise that ile bağlanır. Hangi fiilin kullanılması gerektiği, cümlenin anlamına bağlıdır. Burada dolaylı anlatım cümlesi kurulurken told veya asked fiilleri taygın olarak kulanılır. Bu tip cümelelerde to’dan sonra gelen fiilin infinitive hali kullanılır. Margeret asked me, “ would you like to drink a cup of tea : Margaret bana bir fincan çay içermişiniz dedi. Margeret offered me to drink a cup of tea : Margeret bana bir fincan çay içmemi önerdi. Öneri cümelelerinin reperted speech’leri yapılırken genellikle Offered veya suggested fiilleri kullanılır. Bu tip cümelelerde de to’dan sonra gelen fiilin infinitive hali kullanılır. Larry said to me “ how about going for a walk” : larry bana biraz yürümeye ne dersin dedi. Larry suggested going for a walk : Larry bana yürüme taklif etti. He said ‘Be careful’ : ‘Dikkatli ol’ dedi. He told me to be careful : Bana dikkatli olmamı söyledi. He said ‘Don’t go’ : ‘Gitme’ dedi. He told me not to go : Bana gitmememi söyledi. Dolaylı Anlatımda Soru Cümleleri : İki tür soru vardır: 1. Cevabı ‘evet’ ya da ‘hayır’ olan sorular. İngilizce’de bu tür sorular, cümlenin yardımcı fiili başa getirilerek yapılır: Do you like chicken? : Tavuk sever misin? Yes, I do : Evet severim. No, I don’t : Hayır sevmem. 2. Soru sözcükleriyle sorulan sorular. Bu tür sorular ise, when, why, where, when, which, who, what, how gibi soru sözcükleriyle yapılır: When did you go there? : Oraya ne zaman gittin?
Şimdi bu iki soru türünün dolaylı anlatımda nasıl biçimlendiğini görelim: 1. Cevabı ‘evet’ ya da ‘hayır’ olan sorular, dolaylı anlatımda aktarılırken if ya da whether kullanılır ve soru düz cümleye çevrilir: Peter asked ‘Is Paul going to eat at home?’ Peter asked if/whether Paul was going to eat at home : Peter, Paul’ün evde yemek yiyip yemeyeceğini sordu. I asked the doctor ‘Can you cure my disease?’ I asked the doctor if/whether he could cure my disease : Doktora, hastalığımı tedavi edip edemeyeceğini sordum.
69
2. Soru sözcükleriyle sorulan sorularda ise, soru sözcüğü bağlaç olarak kullanılır ve cümle yine soru yapısından düz cümleye çevrilir: Dave asked the writer ‘When did you write your first novel?’ Dave asked the writer when he had written his first novel : Dave, yazara ilk romanını ne zaman yazdığını sordu. The teacher asked George ‘What are you studying?’ The teacher asked George what he was studying : Öğretmen, George’a ne çalıştığını sordu. The student asked ‘Where is my book?’ The student wanted to know where his book was : Öğrenci, kitabının nerede olduğunu öğrenmek istedi. Examples : Ayşe said “I will not come with you” : Ayşe seninle gelmeyeceği dedi. Ayşe said that she would not come with me : Ayşe benimle gelmeyeceğini söyledi. He said “ the test is difficult “ : O sınav zor dedi. He said that the test was difficult : O sınavın zor olduğunu söyledi. She said “ I watched TV yesterday” : O dün televizyon izledim dedi. She said that she had watched TV the day before : O bir gün önce televizyon izlediğini söyledi. He said “ I am cooking dinner” : O akşam yemeği pişiriyorum dedi. He said that he was cooking dinner : O akşam yemeği pişiriyor olduğunu söyledi. He said “ I can come tonight” : O bu akşam gelebilirim dedi. He said that he could come that night : O akşam gelebileceğini söyledi. He said “ I am going to fly to İzmir next week : O gelecek hafta İzmir’e gideceğim dedi. He said that he was going to fly to İzmir The following week : O bir sonraki hafta İzmir’e gideceğini söyledi. “Take your costumes with you” said my father : Babam kostümünü yanına al dedi. My father asked me to take my costumes with me : Babam kostümümü yanıma almamı istedi. “Don’t tell me a lie” said her father : Babası bana yalan söyleme dedi. Her father told her not to tell him a lie : Babası kızına ona yalan söylememesini söyledi. Dick asked “ what are you talking about” : Dick ne hakkında konuşuyorsun diye sordu. Dick asked what I was talking about : Dick benim ne hakkında konuştuğumu sordu. Dick asked “where is your mother” : Dick annen nerede diye sordu. Dick asked where his mother : Dick onun annesinin nerede olduğunu sordu. If/Whether : …. Yapıp yapamayacağı : Eğer soru cümleleri yardımcı fiil veya modal’lar ile soruluyorsa (Do,Does,Did, am, is, are, was, were, can, could, will, would) dolaylı anlatım cümleleri İf veya whather ile kurulur.If ve whether cümlelerin ortasında kullanılır. Fakat If cümle başında kullanılmaz. Susan asked me “ Can you come to my party” : Susan benim partime gelirmisin diye sordu. Susan wanted to know If/whether I could göne to her party : Susan onun paertisine gelip gelemeyeceğimi sordu. 70
Whether you will past the exam is up to you : Sınavı kazanıp kazanmayacağın sana bağlı. Vocabulary : Practice Lie Trail Ancient Hiker Paradise Hell Sacred Artificial Jungle Surfing White-water rafting Bungee jumping Rock climbing Water skiing Hang gliding Survival skill Survive Extreme Unforgettable Forgettable Confidence Shelter Excitement Thrill Range Magnificent Blank Torch Recover Tidy It is up to you It is up to me
Lay Tıreyıl Ençınt Haykır Peradays Heal Segrıd Artifişıl Cangıl Sörfing Vayt votır rafting Bangi camping Rak cılayming Watır sikiying Heng gılayding Survayvıl sikiıl Sürvayl Ekstırim Anforgetibıl Forgetibıl Kanfidıns Şeltır Eksaytmınt Tiriıl Reynç Megnifısınt Bılenk Torch Rikavır Taydi
Uzanmak, yalan söylemek,yalan İzini sürmek, iz, patika Antik Uzun yürüyüş yapan kimse Cennet Cehennem Kutsal Yapay, suni Orman Sörf Köpüklü su kayağı Yüksekten iple atlama Kaya tırmanışı Su kayağı Uçma sporu Hayatta kalma becerisi Hayatta kalmak Aşırı Unutulmaz Unutulabilir Güven Barınak, sığınak Heyacan Heyecan Sıralanmak, Sıra (dağ,tepe) Muhteşem, görkemli Boşluk, boş Meşale, el feneri Kurtarmak, iyileşmek Toparlamak, temizlemek, derli toplu Sana bağlı Bana bağlı
71
A2 Unit-1 : Present Simple Tense /Present Prograsivve Tense (Geniş Zaman / Şimdiki Zaman): NOT : Stative verb’ler –ing takısı almazlar.Like, Dislike, Love etc. NOT : Have fiili –ing takısı almaz. Sadece bazı durumlarda –ing takısı alır. Ancak have breakfest, Have dinner, have a bath, have lunch durumlarında –ing takısı alabilir. Past Tense / Used To : Cümle Yapıları : Olumlu cümle yapısı –used to + Verb (yalın) şeklindedir. Negative Cümle yapısı Didn’t + use to + Verb (yalın) şeklindedir. Soru cümlesi Did …..use to + Verb (yalın) şeklindedir. Preposition Of Time : At : Kesin zaman ifadelerinde kullanılır. Nine o’clock, noon, night, midnight, the age of five, the weekend İn : Aylar, yıllar, yüzyıllar ve uzun zaman periyotlarında kullanılır. the morning, the afternoon, the evening, Agust, fall, 2008, 21th century On : Günlerde ve tarihlerde kullanılır. Tuesday, July 4th, a winter’s night, a cold morning, a Sunday afternoon, the weekdays During : Boyunca, süresince From : tibaren, -den, -dan To : Kadar, -e doğru Till : -e kadar Until :-dek, değin, kadar Before : Evvel, önce After : Sonra Ago : Evvel, önce
72
Vocabulary : Practice Youth Hold on Charity Stylish Hair style Awful What are you up to Awesome Got to go Repeatedly Stative Downtown Pretend Keep in touch Storm Virtual Regularly İnstantly Online Recently Display Be bored of Be fond of Be into Habitual Spare time Contestant Talent Show Talk Show Major Roommate Expenses Share with Blog Celebrity Rising star Racing Passion Wheel Adopt Well-Known Be aware of Poverty Refugee Be in a position to Good will Ambassador Affect Effect Win Beat
Yuut Hold an Çerıdi Sıtayliş Heyır sıtayıl Ovful Vat ar yu ap tu Ovsım Gat tu go Rıpidıtli Sıteytiv Davntavn Pıritent Kiip in taç Sıtorm Vörçüvıl Regulırli İnstındli Onlayn Risıntli Displey Bi borıd of Bi fond of Bi intu Hebiçuvıl Sıpeyır taym Kıntestınt Telınt şov Tolk şov Meycır Rummeyt Ekspensıs Şeyır vit Bılog Selebrıti Rayzing sıtar Reyzing Peşın Viyıl Edapt Velnavn Bi vear of Pavırdi Refuci Bi in e pozişın tu Gudviıl Embassıdır Afekt İfekt Vin Biit
Gençlik Beklemek (telefonda) Hayırseverlik Şık Saç stili Berbat Neler yapıyorsun Korkunç, müthiş, harika Gitmeliyim Defalarca Durum anlatan Çarşı Yapar gibi görünmek İletişim halinde bulunmak Fırtına, kasırga Sanal Düzenli olarak Hemen Çevrim içi, bağlantılı Son zamanlarda Sergilemek, görüntü, ekran Sıkılmak Hastası olmak İlgili olmak Alışılagelmiş Boş zaman Yarışmacı Yetenek yarışmaşı Talk şov Uzmanlaşmak Oda arkadaşı Masraflar, giderler İle paylaşmak İnternet günlüğü Ünlü kişi Yükselen yıldız Yarışma Hırs, tutku Çark, tekerlek Evlat edinmek Tanınmış Farkında olmak Yoksulluk Mülteci Bir pozisyonda olmak İyiniyet Büyükelçi Etkilemek Etki,tesir Kazanmak Yenmek, dövmek 73
Train Perform Popular Famous for Realize Understand Quick-tempered Bossy Mean Get along Stubborn Humor-humour Assignment Mad Grade Suggest
Tıreyn Pırform Papulır Feymıs for Riyılayz Andırstend Kuik teppırd Basi Miin Gedelong Sıtaborn Hümor Essaynmınt Med Gureyd Sıcest
Antreman yapmak, tren Rol yapmak, icra etmek Popüler İle tanınmış Farketmek, farkına varmak Anlamak Asabi, çabuk sinirlenen Otoriter Cimri Birbiriyle geçinmek İnatçı Mizah Görevlendirme, görev, ödev Kızgın, deli, çılgın Puanlamak, kademe, rütbe Önermek
Lingualeo Vocabulary Unit-1:
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 24 25 26 27 28 29
ability active affect agree all the time allow ambassador appear argue assignment at least at the beginning attractive award awesome awful be a fan of be aware of be behind the wheel be bored of be fond of be in a position to be in good shape be interested in be into be over beat begin
beceri aktif etkilemek aynı fikirde olmak her zaman izin vermek büyükelçi görünmek tartışmak Görevlendirme, görev, ödev en azından Başlangıçta cazibeli,çekici,alımlı ödül Korkunç, müthiş, harika korkunç, berbat hayran olmak farkında olmak Direksiyonda olmak Sıkılmak Hastası olmak bir pozisyonda olmak formda olmak ilgilenmek ilgilenmek Bitmek (kalmamak) Dövmek, yenmek başlamak 74
30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 75 76
blog bossy bright campus can't stand celebrity century championship change channel charity clear click college confident contestant continue decade display downtown drob somebody a line each other effect especially exhibition expense expenses face famous for fat feel like future get along get out get upset gift give somebody a call good will got to go grade guess habitual hair salon hair style have a word with someone have time on one's hands
internet günlüğü otoriter parlak kampus tahammül edememek,dayanamamak ünlü kimse asır şampiyonluk değişmek/değiştirmek kanal Hayırseverlik, hayır Belirgin, berrak, temiz tıklamak Kolej, yüksekokul, üniversite kendine güvenen yarışmacı devam etmek on yıl Sergilemek, görüntü, ekran Şehir merkezi, çarşı Birine iki satır yazmak birbirlerine Tesir, etki özellikle sergilemek, sergi Masraf, harcama giderler, masraflar yüz, Yüzleşmek, yüz ile tanınmış kilolu canı istemek gelecek zaman birisiyle geçinmek defol veya çıkmak Huylanmak armağan birine telefon etmek iyiniyet gitmeliyim Puanlamak, aşama, rütbe tahmin, tahmin etmek alişilagelmiş kuaför, Kuaför salonu saç stili Biriyle konuşmak boş zamanı olmak 75
77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122
helpful hold on honest how could i say no how is it going however humor i can't make it i have other plans i suppose so i'm afraid ideal immediately improve instantly intelligent international interview keep in touch kind lazy leave lie live look for lose touch with mad major major in mean meeting member mess miss mood moody nervous next door nothing much on my way online opportunity outgoing part-time passion perform
yardımsever, faydalı, yardımcı beklemek (telefonda) dürüst nasıl hayır diyebilirim ki nasıl gidiyor ancak, bununla birlikte (Zıtlık) mizah yapamam başka planlarım var sanırım öyle korkarım ideal hemen Gelişmek, ilerletmek anında akıllı, zeki uluslararası Röpörtaj yapmak, mülakat, görüşme iletişim halinde olmak kibar tembel Bırakmak, ayrılmak Yalan söylemek,uzanmak yaşamak, Yaşamak, yaşayan aramak temas kaybetmek Kızgın, deli, çılgın başlıca, Uzmanlaşmak Asıl branş olarak almak (Üniversitede) anlamına gelmek, cimri Toplantı, buluşma üye karmakarışık Kaçırmak, özlemek ruh hali karamsar kimse sinirli Yandaki, bitişik fazla bir şey değil Yoldayım çevrimiçi imkan,fırsat,olanak dışa dönük yarim gün tutku Rol yapmak, icra etmek 76
123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168
performance photography play a role popular poverty practice pretend pretty probably promise quality questionnaire quick-tempered race racing rap rarely real realize reason receive a reply recently recreation refugee regularly regulary repeatedly return a call rising star role model roommate rude science-fiction screen seem sense of humor share share with shy soap opera sounds awesome spare time stative storm strong stubborn
icraat, performans fotoğrafçılık bir rol oynamak popüler yoksulluk Paratik yapmak, pratik numara yapmak, yapar gibi görünmek sevimli muhtemelen söz vermek Kalite, kaliteli anket çabuk sinirlenen yarış yarış çalmak (kapı) nadiren gerçek farketmek sebep Yanıt almak son zamanlarda dinlenme mülteci düzenli olarak düzenli defalarca Geri aramak yükselen yıldız rol modeli oda arkadaşı kaba bilim-kurgu Ekranda göstermek, ekran gibi görünmek, Görünmek, gözükmek espri anlayışı paylaşmak ile paylaşmak utangaç pembe dizi harika görünüyor boş vakit Durum anlatan kasırga güçlü inatçı 77
169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191
stylish suggest take time talent show talented talk show tell the truth that would be great train tunnel understand virtual well-known what are you up to what does she look like what is she like what's up wheel whenever win you can't be serious youth zodiac sign
şık önermek zaman ayırmak, zaman almak yetenek programı yetenekli talk show Doğruyu söylemek harika olur Antreman yapmak, tren tünel anlamak sanal tanınmış sen neler yapıyorsun neye benziyor, Neye benziyor (Fiziksel özellikler) Neye benziyor (Karakter) Ne var Ne yok tekerlek Herhangi bir zamanda kazanmak ciddi olamazsın gençlik Burç
A2 Unit-2 : Simple Past Continious ( Prograsivve) Tense (Geçmişte Devam Eden Zaman) : Past tense daha kısa zaman aralıkları için kullanılır. Yani geçmişte bir yerde hemen olup biten olarylar için. Past continous tense ise geçmişte başlayan ve belirli bir süre alan eylemleri ifade etmek için kullanılır. Kural : Özne + be (was/were) + V ing Examples : I was painting my room all day yesterday : Dün bütün gün odamı boyadım. I painted my room blue : Odamı maviye boyadım. I started to read book last night : Dün gece kitap okumaya başladım. I was reading book last night : Dün gece kitap okuyordum. I was sleeping when my mother came : Annem geldiğinde uyuyordum. While I was sleeping, my mother came : Uyuyorken annem geldi. My mother came while I was sleeping : Uyuyorken annem geldi.
78
As soon as the girl saw the dog, she started to shout : Kız köpeği görür görmez bağırmaya başladı. As soon as I fnishe my homework, I went out : Ödevimi bitirir bitirmez dışarı çıktım. When-While-As-As soon as (Bağlaçlar) : Kullanılan bağlaç (when, while, Whilst, As vs) cümle başında gelirse birinci cümlenin sonuna virgül konulmalıdır. Ortada geldği zaman virgül koymaya gerek olmaz. When bağlacından sonra past tense kullanılmalıdır. Bu bağlaç daha kısa süreçler için kullanılır. Bu yüzden kendisinden sonra gelen cümle past tense ile kurulmalıdır. While bağlacından sonra past continous kullanılmalıdır. Bu bağlaç daha uzun süreçler için kullanılır. Bu yüzden kendisinde sonra gelen zaman çoğunlukla past continous olmalıdır. Whilst ve As bağlaçları, when ve while bağlaçlarının yerine kullanılabilirler. Fakat pek tercih edilmezler. Examples : While the snake was hanging in the air, he cut its head with a knife: Yılan havada asılı iken o kafasını kıçakla kesti. I was feeling dizzy and sick while I was drinking it : Onu içiyor iken başı dönmüş ve hatsa hissediyordum. As soon as I was finished, they all looked at me for a response : Bitirir bitirmez. Onların hepsi bir yanıt için bana baktılar. Have Fiilinin –ing Takısı Alma Durumları : Have fiili sürekli sahip olunan şeylerden bahsederken past continous veya simple present continous zamanlarına göre çekimlenmez. Yani –ing takısı almaz. Have straight hair, have black eyes vs. Have fiili haraket bildiren cümle yapılarında –ing takısı alır. Having lunch, having dinner, having a great time vs. NOT-2 : Sonuna –ing takısı alan sıfatlar birşeyleri niteleyen sıfatlardır. Cansız varlıklar, hayvanlar vs.de bu sıfatşar kullanılır. İnteresting peaople, amazing trick vs. Adverbs and Adverbial Phrases : Practice Suddenly All of a sudden Finally İn the end Fortunately Luckily Amazingly To my surprise Then After that Unfortunately Unluckily
Sadınli Ol of e sadın Faynıli İn dı end Fırçunıtli Lakıli Ameyzıngli Tu may sürprayz Den Aftır det Anforçunıtli Anlakıli
Aniden Aniden En sonunda En sonunda Şans eseri Şans eseri Şaşırtıcı bir şekilde Şaşırtıcı bir şekilde Sonra Ondan sonra Malasef Malasef, şansızlık eseri 79
Present Perfect Tense Tekrar : For ( İçin) : For kalıbı belirsiz zamanları ifade etmek için kullanılır. Two hours, a week, ten years, along time gibi. Bu zaman ifadelerinin başlangıcı belli değildir. Yani sadece zaman dilimi bilinir. I’ve read this book for two hours : İki saattir bu kitabı okuyorum. How long have you had this house : Bu eve nezamandır sahipsin. I have had it for two years since I moved to this country actually : Aslında bu şehre taşındığımdan beri, iki yıldır sahibim. Since ( …..’den beri): Since kalıbı belirli zamanları ifade etmek için kullanılır. Zamanın başlangıç noktası bilinmektedir ve bu tarih cümle içinde verilir. Since 1939, Since January, Since his death, Since 2:00 vb. NOT : Eğer since kalıbından sonra bir zaman değilde bir cümle gelecekse, kurulacak cümle past tense olmalıdır. I’ve worked in this company since it was founded : Kurulduğundan beri bu şirkette çalışıyorum. Just (Henüz) : Just olumlu cümlelerde kullanılır ve henüz anlamı verir. Yardımcı filllerden sonra esas fiilden önce kullanılır. I have just done my homework : Ev ödevimi henüz bitirdim. He has just taken a shower : O henüz duş aldı. Already (Çoktan, Zaten) : Olumlu cümle yapılarında kullanılır ve çoktan anlamı verir. Yardımcı filllerden sonra esas fiilden önce kullanılır. He has already seen her : O onu çoktan gördü. Yet (Henüz) : Yet Just’tan farklı olarak cümlenin sonunda kullanılır. Ayrıca olumsuz ve soru cümlelerinde kullanılır. He hasn’t come to the lesson, yet : O henüz derse gelmedi. Have you met with his girlfriend, yet : Onun kız arkadaşı ile tanıştınmı? Ever (Hiç) : Çoğunlukla soru cümlelerinde kullanılır. Esas fiilden önce kullanılır. Have you ever been to İstanbul : Hiç İstanbul’da bulundun mu? Yes, I’ve been to İstanbul once (twice, three times) : Evet bir kez (iki kez, üç kez) bulundum. No, I have never been to İstanbul : Hayır İstanbul’da hiç bulunmadım. So far (Şimdiye kadar) : Şimdiye kadar anlamı verir ve genellikle cümle sonlarında kullanılır. NOT : Before, yet, many times, once, twice cümle sonunda kullanılır. Just, ever, never, always ise yardımcı fiileden sonra veya esas fiilden önce kullanılır.
80
Examples : Have you ever washed the dishes, yet ? : Henüz hiç bulaşık yıkamadın mı ? No, I haven’t washed rhe dishes, yet : Hayır, bulaşıkları henüz yıkamadım. Yes, I have just washed the dishes : Evet, bulaşıkları henüz yıkadım. Vocabulary : Practice Threatening Threatened Thrilling Thrilled Frightening Frightened Whilst As As soon as As soon as possible İntroductory İntroduction Main part Main section Conclusion Final section Associate with A third Heat stroke Hitchhiking Once Twice All day Crash
Tıretining Tıretinıd Tirıling Tirıld Fıraytıning Fıtaytınd Valst Es Es suun es Es suu es posıbıl İntrodaktıri İntrodakşın Meyin part Kınglujın Faynıl sekşın Assoşiyet wit E törd Hiit sıtroko Hiçhayking Vans Tuvayz Ol dey Kıraş
Tehtid edici Tehtid edilmiş Heyacan verici Heyecanlanmış Korkutucu Korkmuş İken İken Derhal, yapar yapmaz En kısa zamanda Giriş niteliğinde, tanıtıcı Giriş, tanıtım (makale) Ana bölüm (makale) Ana bölüm (makale) Sonuç (makale) Son bölüm (makale) İlişkilendirmek Üçte bir Sıcak çarpması Otostop Bir kez, bir defasında İki kez, iki kat Bütün gün Çarpmak, çarpışmak,kırılma
Lingualeo Vocabulary Unit-2:
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13
a third abroad accept accident according to actually afraid of after that air alarm go off alive all day all of a sudden
Üçte bir Yurtdışında, yurtdışı kabul etmek kaza -e göre Fiilen korkan bundan sonra hava Alarm çalmak canlı bütün gün aniden 81
14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59
alley amazed amazing amazingly area as as soon as as soon as possible as well as associate associate with at the same time bark be prepared bee believe it or not below zero bite bitter blood bored boring break into broaden broaden your mind burglar buzz cactus cage camel certain common conclusion condition consequence convention cover crash cut cycling danger degrees description desert dish divide
dar yol şaşırmış şaşırtıcı Şaşırtıcı bir şekilde alan, saha, bölge olarak, iken en kısa sürede en kısa zamanda yanı sıra, bunun yanı sıra ilişkilendirmek, birleştirmek ile ilişkilendirmek Aynı zamanda Havlamak,havlama, Havlamak, havlama Hazırlıklı olmak, hazırlanmak arı ister inan ister inanma sıfırın altında ısırmak Acı (tat) kan sıkılmış sıkıcı bir yere aniden girmek, zorla girmek genişletmek zihninizi genişletmek hırsız vızıltı, vızıldamak kaktüs kafes deve mutlak, kesin ortak sonuç Şartlandırmak, durum, koşul sonuç toplantı kaplamak, örtmek kaza, çarpışmak, çarpmak kesmek bisiklete binme Tehlike, tehlikeli derece tanımlama Terketmek, çöl, ıssız tabak bolmek,siniflandirmak 82
60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105
dizzy doorbell down into dress dress up drop earth effort elvish empty enthusiastic entire exactly excited exciting experience explore exploring extension extreme faint fandom feel final section finally follow foreign freeze fresh frightened frightening gap get hurt get wet give somebody a hand go on grasshopper gravy hand hang healty heat heat stroke hide high temparature hiking
baş dönmesi hissetmek, başı dönen kapı zili aşağı doğru Giyinmek, elbise çok şık giyinmek Düşmek, düşürmek,damla dünya çaba,gayret yaramaz, cin gibi Boşaltmak, boş hevesli Bütün,tüm tam olarak heyecanlanmış heyecan verici Deneyimlemek, deneyim, tecrübe keşfetmek Keşfetme genişletme aşırı Bayılmak, bayılma Hayranlık (Bir ünlüye vb) hissetmek Son bölüm en sonunda takip etmek yabancı donmak taze korkmuş korkutucu boşluk yaralanmak ıslanmak Birine yardım etmek devam etmek çekirge sos el, Uzatmak, el asmak sağlıklı,güçlü hararet sıcak çarpması Saklanmak, saklamak Yüksek sıcaklık yürüyüş 83
106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151
hill hitchhike hitchhiking honey how are things i must go now i thought i'm afraid so ice impossible in other words india ingredient insect interested interesting introduction introductory journey just try it kill knife land laugh leaf light lightning lip locals lock look around loose low temperature luckily lyrics magical main part main section make plan manage market marketplace medicine merchant muddy mysterious
tepe otostop yapmak otostop bal nasıl gidiyor şimdi gitmem gerek düşündüm Korkarım öyle buz imkansız başka bir deyişle hindistan malzeme, içerik böcek ilgili ilginç giriş giriş niteliğinde olan seyahat Sadece dene öldürmek bıçak kara, toprak, karaya ayak basmak Gülmek, gülüş yaprak hafif, açık renkli şimşek dudak yerel halk Kilitlemek, kilit etrafına bakınmak, araştırmak Oynak, gevşek, bol düşük sıcaklık Şans eseri şarkı sözleri sihirsel Ana parça ana bölüm Plan yapmak yönetmek market, pazar pazaryeri ilaç tüccar Bulandırmak, çamurlu gizemli 84
152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197
nail no way noodles northern offer once organize outback outcome part pass pickle plan plant possible publish push rain raise reach recipe relevant response result return right up ring root rope salty sand scuba diving seaweed section severe shout sick side to side sightseeing smell smile snail snake charmer snow so far sorry i haven't written for so long
tırnak, çivi, çivilemek Hiçbir şekilde, asla Tel şehriye kuzey teklif etmek bir kere, bir zamanlar organize etmek taşra sonuç parça geçmek turşu Planlamak, plan ağaçlandırmak, Tesis, bitki mümkün yayınlamak itelemek, itmek Yağmur yağmak, yağmur kaldırmak, Büyütmek (çocuk), yükseltmek, artırmak ulaşmak yemek tarifi konuyla alakali,uygun,ilgili cevap, yanıt sonuç geri dönmek, iade etmek sağ üst yüzük, çalmak köken, kök halat tuzlu kum tüplü dalış suyosunu bölüm sert,siddetli bağırmak,seslenmek hasta yan yana gezi Koklamak, kokmak, koku gülümseme, Gülümsemek, tebessüm salyangoz Yılan oynatıcısı kar şimdiye kadar kusura bakmayın ben uzun zamandır yazmadım 85
198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243
sour southern spicy squeeze steep stem sting store storm strange stress stressed stupid suddenly sunburn surprised surprising survive swarm sweet take a course take care take place taste tasty technically thank theme then thick threaten threatened threatening thrilling thunder tie tired tiring title top trilogy trouble try twice unfortunately unfriendly
Somurtmak, mayhoş, ekşi güney baharatlı sıkışmak, sıkmak dik, sarp gövde Batmak, sokmak mağaza, depolamak kasırga garip, tuhaf, yabancı, acayip Sıkıştırmak, vurgulamak Vurgulanan, vurgulanmış aptal aniden güneş yanığı, Güneşte yanmak şaşırmış şaşırtıcı hayatta kalmak yığın, sürü tatlı Kurs almak dikkat etmek, kendine iyi bak meydana gelmek, gerçekleşmek tatmak, tat lezzetli teknik olarak teşekkür etmek konu, tema ondan sonra kalın tehdit etmek Tehdit edilmiş Tehdit edici heyecan verici gök gürültüsü kravat(n), bağlamak(v) yorgun yorucu başlık En yüksek, baş, üst üçlü trajedi aksilik denemek iki kere maalesef, ne yazık ki düşmanca 86
244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254
unluckily upset upwards van voyage warmly warning way up wet what have you been up to whilst
maalesef, Şansızlık eseri Üzmek, üzgün yukarıya karavan deniz yolculuğu sıcak bir şekilde uyarı yokuş yukarı yol Islatmak, ıslak Neler yaptın iken
A2 Unit-3 Can-Could-May-Be able to (-e bilmek) : Yeteneklerden bahsederken –can yardımcı fiili kullanılır. Past hali –could’dur. Could ile Be able to anlam olarak aynıdır. Fakat kullanılış durumları farklıdır. Özel durumlardan bahsederken –be able to kullanılır. Geçmiş te yapılabilen fakat şimdi yapılamayan bir durumdan bahsedilecekse –be able to kullanılır. Olumlu ve soru cümlelerinde anlam farklılığı olabilir. Bu yüzden hangisini kullanılacağı doğru belirlenmelidir. Fakat olumsuz cümlelerde her ikiside kullanılabilir. Anlam farklılığı yoktur. Be able to diğer tense’lere görede çekimlenebilir. –be yardımcı fiilinin zamanlara göre çekimlenmesi gerekir (was, were, been) İki yardımcı fiilin yan yana gelmesi durumlarında can kullanılamaz. Ancak –be able to kullanılmalıdır (Gelecek zaman ifadelerinde) Examples : May I see your passport : pasaportunuzu görebilirmiyim. Can I take this smaller one on the plane with me : Bu küçük olana uçakta yanıma alabilirmiyim? We can arrange for a courier to bring it to you : Onu size götürmesi için bir kurye ayarlayabildik. The good news is that we were able to find your bag : İyi haber sizin çantanızı bulabildik. Could you put it the conveyor belt : Onu taşıma bandına koyabilirmsisiniz? Word Building (Fiilden İsim Yapma) : Prefix (Önüne eklemek, ön ek): Kelimelerin önüne gelirler ve genelde zıtlık anlamı getirirler. Possible : Mümkün, olanaklı İmpossible : İmkasız, olanaksız Legal : Yasal İllegal : Yasadışı Honest : Dürüst Dishonest : Dürüst olmayan 87
Suffix ( Sonuna eklemek, son ek) : Kelimelerin sonuna eklenirler. Verb Form Excite Appear Explore Perform
Oluşturmak, Şekillendirmek Heyecanlandırmak Görünmek, belirmek Keşfetmek Uygulamak, rol yapmak, icra etmek
Noun Formation Excitement Appearance Exploration Performance
Oluşum Heyecan Görünüm, görünüş Keşif Performans
Prepare Survive İmprove Discuss Communicate Arrive Organize
Hazırlamak Hayatta kalmak Geliştirmek, gelişmek, ilerlemek Tartışmak Haberleşmek Ulaşmak, varmak Organize etmek
Preparation Survival İmprovement Discussion Communication Arrival Organization
Hazırlık Hayatta kalma Gelişim, ilerleme Tartışma İletişim Varma, varış Kuruşuş, örgüt
Have to-Don’t have to-Must-Musn’t-Need to-Don’t need to-Needn’t : Must: Zorunluluk anlamı verir. Zorunluk insanın kendisinden kaynaklanır. She must tidy up her room : O odasına çeki düzen vermeli (Kendi kendine zorunluluk) I must wear a uniform in the school : Okulda üniforma giymeliyim. People must keep quiet when they are in mosque : İnsanlar camide olduklarında susmalıdırlar. Have to / Has to: Zorunluluk anlamı verir. Zorunluluk başkalarından veya başka şeylerden kaynaklanır. She has to tidy up her room : O odasını toparlamalı (Annesi söyledi) You have to wear a uniform in the school : Sen okulda üniforma giymelisin (Okul müdürü söyledi) People have to keep quiet when they are in mosque : İnsanlar camide olduklarında susmalıdırlar. Need to : Gereklilik anlamı verir. Zorunluluk anlamı yoktur. Yapmak gerek olarak çevrilebilir. We need to study : Çalışmamız gerekiyor. You need to come here : Buraya gelmen gerekiyor Musn’t : Yasak anlamında kullanılır. Yasak anlamını sadece musn’t verir. You musn’t smoke here : Burada sigara içmemelisin. You musn’t come late to the meeting : Görüşmeye geç gelmemelisin. You musn’t walk on the grasses : Çimenlerin üzerinde yürümemelisin. Don’t have to / Don’t need to / Needn’t : Yapmana gerek yok anlamı verir. Yapmasanda olur. Kullanım yerleri aynıdır. You don’t have to (Don’t need to, needn’t) clean the windows because they are not dirty : Pencereleri temizlemene gerek yok çünkü onlar kirli değil. She doesn’t have to (Don’t need to, needn’t) go to süpermarket because we have some eggs : Onun süpermarkete gitmesine gerek yok, çünkü biraz yumurtamız var. 88
Didn’t have to : Gerek yoktu anlamı verir. Examples : She has to study English : O İngilizce çalışmalı. She doesn’t have to study English : Onun İngilizce çalışmasına gerek yok. Does she have to study English : O İngilizce çalışmalımı. She didn’t have to study English : Onun İngilizce çalımasına gerek yoktu. You have to eat them : Onları yemen gerek. You don’t have to eat them : Onları yemene gerek yok. Do you have to eat them : Onları yemene gerek var mı. Direct and Indirect Questions in English: 1. Aktarılacak soru cümlesinde is/are fiilleri varsa; indirect olarak aktarılırken is/are fiilleri nesneden sonra gelir. Direct: Where is Market Street? Indirect: Could you tell me where Market Street is? 2. Aktarılacak soru cümlesinde do/does/did gibi yardımcı filler varsa; İndrect olarak aktarılırken do/does/did gibi yardımcı fiiller kullanılmaz. Soru cümlesi indirect olarak aktarılacaksa bu yardımcı fiiller kaldırılır, onun yerine fiil yardımcı fiilin tense’ine göre çekimlenir. Direct : What time does the bank open? Indirect: Do you know what time the bank opens? Direct: Why did you move to Europe? Indirect: I was wondering why you moved to Europe. Direct: How much does this motorcycle cost? Indirect: I’d like to know how much this motorcycle costs. 3. Aktarılacak soru cümlesinde have /has yardımcı fiilleri varsa; indirect olarak aktarılırken bu fiiller yine kullanılır. Fakat öznelerden sonra kullanılır. Direct: How has he managed to get in shape so quickly? Indirect: Do you have any idea how he has managed to get in shape so quickly? 4. For direct questions with can, we can use the phrase “would it be possible…” to make it indirect. Direct: Can you finish the project by tomorrow? Indirect: Would it be possible for you to finish the project by tomorrow? 5. “Is there any chance…” is another option for forming indirect questions with can. 89
Direct: Can we change the meeting to Thursday? Indirect: Is there any chance we could change the meeting to Thursday? 6. Yes/No Direct Questions –> “If” in Indirect Questions If the direct question is a “yes or no” question (it has no question word such as what, who, when, where, why, or how), then the indirect question will have if. Direct: Does Tom like Italian food? Indirect: Do you know if Tom likes Italian food? Direct: Are your parents joining us for dinner? Indirect: Could you tell me if your parents are joining us for dinner? Direct: Do they speak English? Indirect: I was wondering if they speak English. Direct: Has Barbara ever studied abroad? Indirect: Do you have any idea if Barbara’s ever studied abroad? Direct: Do you plan on traveling this summer? Indirect: I’d like to know if you plan on traveling this summer. Examples : I don’t know where the librar is : Kütüphanenin nerede olduğunu bilmiyorum. I don’t know how I can go there : Oraya nasıl gidileceğini bilmiyorum. He asked me how he won going to go there : oo bana oraya nasıl gidileceğini sordu. Do you know how you can swim : Nasıl yüzüleceğini bilmiyormusun. He wanted to know If/Whether I know swimming: Benim yüzme bilip bilmediğimi bilmek istedi. It isn’t important İf he knows the question : Soruyu bilip bilmediği önemli değil. Whether he knows the question isn’t important : Soruyu bilip bilmediği önemli değil. Whether you will come to the meeting is : Toplantıya gelip gelmeyeceğin önemli değil. It isn’t important If/Whether you will come to the meeting : Toplantıya gelip gelmeyeceğin önemli değil. Comparative/Süperlatıve Adjectives : Examples : The İphone is the cheapest of all : İphone hepsinden ucuzdur. This chairs are the most comfortable all chairs : Bu sandelye bütün sandelyelerin en rahatıdır. As…….As (Kadar) : Eşitlik bildirir. Not olursa eşitlik bozulur.
90
Examples : My chair isn’t as long as hers : Saçlarım onunkiler kadar uzun değil. My phone isn’t as expensive as yours : Telefonum seninki kadar pahalı değil. My telephone is cheaper than yours : Telefonum seninkinden ucuz. Your phone is more expensive than mine .: Telefonun benimkinden pahalı. Lingualeo Vocabulary Unit-3: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
accommodation air conditioning aisle seat ancient anymore apologize appear appearance arrange arrival
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25
arrive as soon as possible as well as at last attract backpacking baggage barrel basic skills battery be allowed to because of beginners belong board
26 27 28 29 30 31 32 33 34 35
boarding pass bring buffet business center business trip calm campsite capital carry on baggage carve
kalacak yer, konaklama Klima, havalandırma Koridor koltuğu çok eski, antika bundan sonra özür dilemek görünmek, belirmek görünüş, görünüm ayarlamak,düzenlemek varma, varış, gelme, geliş, Varış, varma ulaşmak, varmak en kısa zamanda yanı sıra, bunun yanı sıra en sonunda cezbetmek Sırt çantalı gezi bagaj fıçı temel beceriler batarya izin yüzünden yeni başlayanlar Ait olmak (birine) binmek, Binmek, pano, heyet, pano, heyet biniş kartı getirmek yemek büfesi iş merkezi iş gezisi sakin, Sakinleştirmek, sakinlik kamp başkent, sermaye El bagajı oymak
91
36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79
mağara Mağara kaşifi Göçertme, göçme giriş yapmak, kayıt yaptırmak acı biber ahenkle çalmak, vurmak (saat başlarını) church kilise cliff uçurum close kapatmak, yakın club kulüp coast kıyı colonial sömürge colorful rengârenk comfortable rahat communication haberleşme, iletişim comparison kıyaslama complimentary breakfast ücretsiz kahvaltı connection Bağlantı, bağ, ilişki conveyor belt taşıma bandı cost mal olmak, maliyet,ücret costly masraflı couch kanepe countryside kırsal bölge courier kurye, kargoya vermek cozy rahat,keyifli,sicak crowded kalabalık cuisine mutfak, yemek pişirme sanatı daily günlük dangerous riskli, tehlikeli deep derin definitely kesinlikle delay Gecikmek, geciktirme, Ertelemek, gecikmek, rötar departure kalkış derive türetmek, den elde etmek-sağlamak destination gidilecek yer, varış yeri develop geliştirmek discover keşfetmek discuss tartışmak discussion tartışma dishonest sahtekar, namussuz, dürüst olmayan dos and don'ts yapılması ve yapılmaması gerekenler east doğu, doğuya doğru eastern doğu eat out dışarıda yemek yemek cave caver caving check in chili pepper chime
92
80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96
equipment evil eye evil eye bead excite excitement expect experienced explain exploration extra facility fact fascinating feature first-aid kit forgettable form
97 98 99 10
formation full of garlic geographical
10
giant
dev
10
go away
defolup gitmek
10
go on a tour
Geziye gitmek
10
ground
kara
10
grow
büyümek
10
handler
eğitici, denetimci
10
heading
rota, Başlık (Yazılarda)
10
helmet
miğfer,başlık,kask
10
herbal
bitkisel
11
historic
tarihi
11
huge
dev gibi, kocaman
11
impressive
etkileyici
11
improve
11
improvement
ekipman nazar, kem gözlü nazar boncuğu heyecanlandırmak heyecan ummak tecrübeli açıklama yapmak keşif ekstra Tesis, olanak, kolaylık, yetenek gerçek, Unsur, olay, gerçek büyüleyici özellik ilk yardım çantası unutulabilir oluşturmak, biçim, biçimlendirmek, şekillendirmek oluşum ile Dolu sarımsak coğrafi
0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 0 1 2 3
gelişmek, geliştirmek, ilerlemek, Gelişmek, ilerletmek Gelişim, ilerleme
4 93
içermek,kapsamak
11
include
11
information clerk
11
intonation
tonlama
11
jail
hapishane
11
jungle
orman
12
keep quiet
susmak
12
ladder
merdiven
12
landmark
şehir simgesi, işaret, sınır taşı
12
let me see
bir düşüneyim, bir bakayım
12
liberty
özgürlük
12
lively
canlı, hayat dolu, eğlenceli
12
lost
kayıp
12
luggage
valiz
12
major
12
manage
13
minimum
minimum
13
mix-up
karişiklik, anlaşmazlık
13
motel
motel
13
mountain range
dağ sırası
13
narrow
dar
13
natural beauty
doğal güzellik
13
nearby
yakında
13
necessary
gerekli
13
noisy
gürültülü
13
numerous
sayısız
14
organization
örgüt, kuruluş
14
otherwise
Aksi durum, aksi taktirde
14
out of
dışında
5 6 7 8 9 0 1 2 3 4 5 6 7 8
Uzmanlaşmak, Asıl, büyük, başlıca, ana yönetmek, başarmak
9 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 0 1
94
2 14
over
üstünde, tepesinde, üzerinde
14
panda
panda
14
parking
park
14
passenger
yolcu
14
passport
pasaport
14
pay
ödemek
14
peaceful
huzurlu, barışsever
15
peacock
tavuskuşu
15
perform
uygulamak, Rol yapmak, icra etmek
15
permission
müsaade, izin
15
physically fit
fiziksel olarak uygun
15
pit
çukur
15
popular
popüler
15
prefix
ön ek, başına eklemek
15
preparation
hazırlık
15
prepare
hazırlamak
15
price
fiyat
16
protection
koruma
16
province
il
16
public transportation
Toplu taşımacılık
16
receptionist
resepsiyonist
16
relate
ilişki, bağlantı kurmak
16
related
ilişkili
16
rent
Kiralamak, kira
16
rescue
kurtarmak
16
research
araştırma, araştırma yapmak
16
room service
oda servisi
3 4 5 6 7 8 9 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 95
17
safe
güvenli
17
safety
emniyet
17
scenery
manzara
17
scientist
bilimadamı, bilim adamı
17
shared
paylaşılan
17
sight
görüntü, manzara
17
sleeping bag
uyku tulumu
17
slippery
kaygan, kayan; akılda kalması zor
17
smoke
sigara içmek, duman
17
souvenir
hediyelik eşya, hatıra
18
special
özel
18
spectacular
görülmeye değer, muhteşem
18
square
meydan
18
state
devlet, eyalet, ifade etmek
18
statue
heykel
18
stone
taş
18
stuff
tıkıştırmak, şey, madde, nesne
18
such as
gibi
18
suffix
sonuna eklemek, sonek
18
suitable
uygun, elverişli
19
suitcase
valiz
19
surely
kesinlikle
19
survival
hayatta kalma
19
swimming pool
yüzme havuzu
19
take off
19
take part
19
temple
şakak, tapınak
19
tent
çadır
0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 0 1 2 3 4
(uçak ile) kalkış, çıkarmak, havalanmak katılmak
5 6
96
7 19
this time tomorrow
yarın bu saatlerde
19
thrill
heyecan
20
tidy up
çeki düzen vermek, toparlanmak
20
tour guide
tur rehberi
20
tourist
Turist
20
try out
denemek
20
tulip
lale
20
unforgettable
unutulmaz
20
unknown
bilinmeyen
20
urban life
Şehir yaşamı
20
vacancy
açık kontenjan, boşyer,boşluk
20
valley
vadi
21
variety
çeşitlilik, çeşit
21
vertical
dikey
21
volcano
volkan
21
waist-high
Bel yüksekliğinde
21
waste of time
zaman kaybı
21
waterfall
şelâle
21
waterproof
su geçirmez
21
west
bati, batıya doğru
21
western
batı ile ilgili, batı
21
where to stay
Nerede kalınır
22
wonderful
harika
22
worth
değer
22
youth hostel
gençlik yurdu
22
zoo
hayvanat bahçesi
8 9 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 0 1 2 3
97
A2 Unit-4 : Future Tense (Will) : Before, After, As soon as, when, Until bağlaçlarının kullanıldığı cümle yapısı geniş zaman ise, takip eden cümle de will kullanılmalıdır (Type 1 denililir) I will call you as soon as I get there : Oraya varır varmaz seni arayacağım. As soon as I get there, I will call you : Oraya varır varmaz seni arayacağım. Before I go out, I will do all of my homework : Dışarı çıkmadan önce bütün ödevimi yapacağıım. As soon as the series finish, I will go to bed : Dizi biter bitmez yatağa gideceğim. When my father comes home, we will have dinner : Babam geldiği zaman biz akşam yemeği yiyeceğiz. I will pay you back as soon as we get at home : Eve varır varmaz sana geri ödeyeceğim. I will tell you after I buy it : Onu aldıktan sonra sana anlatacağım. After Doris goes to the gym She will meet Angela for lunch : Öğle yemeğinde Angela ile görüştükten sonra Doris spor salonuna gidecek. Ayşe will send some a mails before she leaves the Office : Ayşe ofisten ayrılmadan önce bazı mailler gönderecek. Will have to / Will able to / Will: Will able to : Gelecek zamanla ilgili yeteneklerden bahsederken kullanılır. –e bilecek, -a bilecek anlamı verir. Will have to : Gelecekle ilgili zorunluluk durumlarında kullanılır. Zorunlu olacak anlamı verir. If you finish your homework at 8:00 pm you will be able to watch your film : Eğer ödevini sekize kadar bitirirsen, filmini izleyebileceksin. Lana will have to find place to stay : Lana kalacak yer bulmak zorunda olacak. Lana will able to see different culture : Lana farklı kültürler görebilecek.
Relative Pronouns (İlgi Zamirleri) : Who : Sıfat cümleciğinin öznesinde ve nesnesinde kullanılır. Sadece insanlarda kullanılır. I know the man. The man wrote the story I know the man who wrote the story : Hikayeyi yazan adamı tanıyorum. The man is waiting for. He is a writer The man who is waiting for is a writer : Bekleyen adam bir yazardır. Whom : İnsanlar için kullanılır. Sıfat cümleciğinin nesnesi olursa kullanılır. Kendisinden sonra mutlaka özne alır. İs the man whom you met at the party yesterday : I’m looking fort he man. He is blind 98
I’m looking fort he man who is blind. Which : Cansız varlık ve hayvanlarda kullanılır. Sıfat cümleciğinin öznesi ya da nesnesi olabilir. The bird which can speak is parrot : Konuşan kuş papağandır. Where is the letter which you typed : Senin yazdığın mektup nerede? The current which is very rapit makes the river dengerous : Çok hızlı akıntı nehri tehlikeli yapar. That : Hepsinin yerine kullanılabilir. The girl that talk the story was strange : Hikayeyi anlatan kız tuhaftı. Is this the vase that you broke : Bu senin kırdığın vazomu ? Examples : (1) I listened to music (2) It was very good The music that I listened to was very good The music which I listened to was very good The music to which I listened was very good The music I listened to was very good (1) I worried about the girl (2) She was my sister The girl that I worried about was my sister The girl who I worried about was my sister The girl about whom I worried was my sister The girl I worried about is my sister Whose : The boy is crying. His father is in hospital. The boy whose father is in hospital is crying. Where : İn which anlamında kullanılır. Birleştirilecek iki cümlenin yapısına bakılır. Eğer mantıken ikinci cümleye –in getirilebiliyorsa Where bağlacı kullanılır. Getirilemiyorsa Which bağlacı kullanılır. Eğer cümle sonunda –in there gibi bir kalıp varsa –there atılır, in sonda bırakılır (Yada Which ‘in önüne alınır) ve which bağlacı kullanılır. (1) Wensley’s is a coffe shop (2) Lots collage students socialize in there Wensley’s is a coffe shop in which lots of collage students socialize. That is restaurant. We held our meetings in there. That is restaurant in which (where) we held our meetings. NOT : Cümlelerde özne varsa bu bağlaçlar kaldırılıp düz bir cümle olarak yazılabilir. Word Building : Full : Olumlu anlam katar. 99
Less : Olumsuz anlam katar. Harmfull – Harmless Carefull – Careless Helpfull – Helpless Usefull – Useless Lingualeo Vocabulary Unit-4: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37
addicted adult afford alert amount annoying as a result at the time aviation barrow be broke be short of bill bookend button by the end of month by the way cancel careless cash charge check coffee maker coin come with correct create crumb damage delete deliver destroy digital photo frame disagree disappoint do good do harm
meraklı, bağımlı yetişkin gücü yetmek uyanık, açıkgöz, tetikte olma miktar rahatsız edici sonuç olarak o zamanlarda havacılık el arabası Parasız kalmak Yetmemek, eksik olmak Senet, fatura Kitap desteği düğme, düğmelemek ay sonuna kadar aklima gelmişken,bu arada iptal etmek dikkatsiz peşin para şarj etmek kontrol etmek, adisyon kahve makinesi demir para eşlik etmek DOĞRU yaratmak kırıntı hasara uğratmak, hasar, zarar silmek teslim etmek tahrip etmek, imha etmek dijital fotoğraf çerçevesi aynı fikirde olmamak hayal kırıklığına uğratmak iyi gelmek zarar vermek 100
38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83
do without download dust energy enter environment environmentally friendly even so example exist expert fail file first of all fit get tired of hands free handy harmful harmless headphone helpless here we go i got it i'm kidding image imagine in addition in my opinion in seconds install instead of invention item i’m broke i’m short just about last lastly lend lifetime luxury machine make a decision make a mistake make a phone call
olmadan idare ermek indirmek toz enerji giriş yapmak ortam,çevre çevre dostu öyle olsa bile örnek var olmak uzman başarısız olmak klasör ilk olarak formda, uymak Yorulmak eller serbest kullanışlı zararlı, zararlı, kötü, muzır zararsız kulaklık çaresiz, aciz işte başlıyoruz anladım şaka yapıyorum görüntü hayal etmek ek olarak bence saniyeler içinde kurmak -na rağmen, yerine buluş, icat Madde, çeşit beş parasızım Az param var aşağı yukarı son, devam etmek son olarak borç vermek ömür lüks makine karar vermek Hata yapmak bir telefon görüşmesi yapmak 101
84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129
make a prediction make mistake make money make plan make sure non-stop nowadays on average out of order pay somebody back personally plug in poster powerful predict press ready for action receipt ridiculous run late save save up series shut down sky sneakers socialize software solar statement stuck succed succesful sunset teapot tecnology to begin with total trust me try out turn on turn something on tv set useful useless username
bir tahmin yapmak hata yapmak para kazanmak Plan yapmak emin olmak durmadan, sürekli bu günlerde ortalama olarak devre dışı, arızalı, bozuk Hesabını sormak, ödetmek şahsen fişe takmak afiş güçlü öngörmek baskı yapmak, basın, baskı Harekete hazır makbuz, fiş saçma, gülünç, anlamsız Geç kalmak kurtarmak biriktirmek(para) dizi Kapatmak (ekrab vs) gökyüzü spor ayakkabı sosyalleştirmek yazılım güneş ifade açiklama,deyim sıkışmış başarmak başarılı güneşin batışı çaydanlık teknoloji ilk olarak etmek (toplam) güven bana denemek açmak (düğmeye basıp) bir şeyi açmak tv seti faydalı faydasız, işe yaramaz kullanıcı adı 102
130 131 132 133 134 135 136 137
vacuum cleaner what a waste of money what an idea what is it supposed to be what is more wireless worried about you are crazy
elektrik süpürgesi Ne israf, ne müsriflik ne fikir ama ne olacaktı. Bununda ötesinde kablosuz Endişelenmek sen delisin
A2 Unit-5 : Phrasal Verbs (Deyimsel Fiiiller) : You will get over it in about a week: Bir hafta içinde onu atlatacaksın. Can you give me something to take away the pain : Bana ağrıyı ortadan kaldıracak bir sey verirmisiniz. I have run out of pills : İlaçlarım bitti. I’m afraid she is booked up for he day : Korkarım onun progarımı dolu. Hang on a minute : Bir dakika bekleyin. Practice Account for somethink Act out
Ekkeunt for samtink Ekt aut
Add up Add up to Aim at Allow for Answer back Ask for Back up Back up Be off Be over Be taken aback Beat up Blow up Blow out Break down
Ed ap Eda ap tu Eym et Alov for Ensır bek Esk for Bek ap Bek ap Bi of Bi ovır Bi teykın ebek Biit up Bılov ap Bılov aut Bıreyk davn
Break into Break off Break out Break up
Bıreyk into Bıreyk of Bıreyk aut Bıreyk ap
Açıklamak, İzah etmek Canlandırmak(Rol), Haraketle anlatmak Matametiksel olarak toplamak Yekün tutmak Hedeflemek Hesaba almak Küstahça karşılık vermek İstemek, aranmak, kaşınmak Doğrulamak, desteklemek (Kanıtla) Yedeğini almak, Kopyasını almak Bozulmak, çürümek Bitmek, sonlanmak Şaşırmak Dövmek, saldırmak Şişirmek, patlatmak Söndürmek, patlamak (Lastik) Bozulmak (makinaların veya duygusal olarak) Zor kullanarak içeri girmek (bina vs) Pazarlık, anlaşma vs. sonlandırmak Başlamak (Savaş, Yangın) Ayrılmak (Sevgili, eş, aile, okul vs)
103
İnfinitives (Mastarlar) : Mastarlar –to verb şeklindedir. İnfinitive fiiller kendilerinden sonra –to alırlar. İnfinitive fiiller aşağıdaki şekillerde kullanılırlar. 1. Too-Enough : The tea is too hot to drink : Çay içemeyecek kadar sıcak. I have enough money to buy that : Onu satın alacak kadar param var. 2. To Express Purpose : Amaç bildirmek için kullanılırlar. I came here to see you : Buraya seni görmek için geldim. The doctor gave me a drug to take away the pain : Doktor bana acıyı ortadan kaldırmak için bir ilaç verdi. 3. After Certain Verbs: Bazı belirli fiillerden sonra –to kullanılır. Ask Beg Claim Decide Expect Forget* Hope Need Learn Plan Prefer Pretend Promise Refuse Like* Regret Remember* Seem Try* Want Offer
Sormak Yalvarmak Talep etmek, iddia etmek Karar vermek Ümit etmek, ummak Unutmak Ummak İhtiyacı olmak Öğrenmek Plan yapmak Tercih etmek Yapar gibi görünmek, numara yapmak Söz vermek Reddetmek, geri çevirmek Beğenmek Pişman olmak Hatırlamak Görünmek Denemek İstemek Önermek
* Hem –to hemde –ing eki alabilen fiillerdir. –ing eki aldıkları zaman anlam değişikliği olur. I promise not to do that again : Tekrar bunu yapmayacağıma söz veririm. I want to go to süpermarket : Markete gitmek istiyorum. I am planning to go fishing this weekend : Bu hafta sonu balık tutmaya gitmeyi planlıyorum. 4. W ve Q ile başlayan soru cümlelerinde kullanılabilirler. Can you tell me how I can ( to ) go there : Oraya nasıl gidebileceğimi bana söylermisin. She does not know where she can (to) park her car : Arabasını nereye park edeceğini bilmiyor. I do not know what I should (to) do : Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. She told me when she would (to) came : Ne zaman geleceğini söylemedi.
104
Bare İnfinitive (Yalın Hal) : Yalın halde kullanılan durumları ifade eder.Fiiller cümlede –to veya – ing eki almazlar. 1. Modal : Modal’larda sonra gelen fiiller yalın halde kullanılırlar. Olumlu, olumsuz ve soru cümlelerinin tümünde bu kural geçerlidir. Bunlar; can, may, might, will, should, could, would vb. I can come ….. She may ask ….. They will go ….. He should eat ….. Could you call the doctor : Doktoru ararmısın. Do you want me to take you to the hospital : Seni hastaneye götürmemi istermisin. Can you Show me how to use this printer : Bu yazıcıyı nasıl kullanacağımı bana gösterirmisin. We should we do : Ne yapmalıyız. 2. Ettirgen yapılarda fiiller –to veya –ing eki almazlar. Make sb do sth : Birine bir şey yaptırmak Let sb do sth : Birinin bir şey yapmasına izin vermek My mother made me do homework all night : Annem bana bütün gece ev ödevi yaptırdı. My father let me go outside : Babam dışarı gitmeme izin verir. Gerunds (İsim Fiiller) : Gerundlar aşağıdaki şekillerde kullanılırlar. 1. As a subject : Özne olarak kullanılacağı zaman fiil –ing eki alır. Learning English is important : İngilizce öğrenmek önemlidir. Fighting is terrible : Kavga etmek kötüdür. Making a fire near a forest is a crazy thing : Bir orman yakınında ateş yakmak çılgın bir şey. 2. After Prepositions : Bazı edatlardan sonra fiiller –ing eki alırlar. Bu edatlar; in, at, on, by, about, with, of, up vb. I keen on listening to foreign music : Yabancı müzik dinlemeye ilgim var. How about lighting a fire : Bir ateş yakmaya ne dersin. 3. After Certain Verbs : Bazı fiillerden sonra mutlaka –ing kullanılmalıdır. Kendisinden sonra gelen fiile –ing eki eklenir. Aşağıdaki tabloda gösterilen fiillerden sonra bağ fiil kullanılır. Bu fiillerden bazıları aşağıdadır. You love listening to hip hop : Sen hip hop dinlemeyi seversin. Like Love Hate Enjoy Can’t stand Dislike Avoid Consider Suggest Keep Miss Resent
Beğenmek, Sevmek Sevmek Nefret etmek Zevk almak Dayanamamak, Tahammül edememek Sevmemek, hoşuna gitmemek Kaçınmak, sakınmak Dikkate almak, hesaba katmak Önermek Tutmak, saklamak Özlemek, kaçırmak Alınmak, içerlemek 105
Quit Start Admit Delay Finish Practise
Bırakmak, çıkmak Başlamak, başlatmak Kabul etmek Gecikmek, ertelemek Bitirmek Alıştırma yapmak, pratik yapmak
-ing ve to Alan Fiiller : Bazı fiiller hem –ing hemde –to alırlar. –ing aki aldıkları zaman anlam değişikliğine uğrarlar. Forget : I forgot to do my homework : Ödevimi yapmayı unuttum. I forgot doing my homework : Ödevimi yaptığımı unuttum. Remember : I remembered to do my homework : Ödevimi yapmayı hatırladım. I remembered doing my homework : Ödevimi yapmış olduğumu hatırladım. Like : I like swimming : Yüzmekten hoşlanırım. I would like to swim : Yüzmek istiyorum. Try : I tried to do my homework : Ödevimi yapmayı denedim. I tried doing my homework : Sıkıldım birde ödevimi yapayım dedim. Prepositional Phrases With “in” : İn my opinion, we should buy a hause in the country : Bence ülkede bir ev satın almalıyız. In fact, I used to work in the building across from the city hall : Doğrusu belediye binasının karşısındaki binada çalışırdım. What happened in the end : Sonunda ne oldu. In addition you can find different organizations that help save animals in danger : Ek olarak, tehlikedeki hayvanları korumaya yardım edecek farklı örgütler bulabilirsin. Tony left the house in a hurry : Tony aceleyle evden ayrıldı. Light a flare only when you are in danger : Tehlikedeyken sadece bir işaret ışığı yak. My sister and I have nothing in common but amazingly we get along well : Kız kardeşim ve benim oartaklaşa birşeyimiz yok fakat şaşırtıcı bir şekilde biz iyi anlaşırız.
106
Kelly did not want to go camping in the beginning but now she is quite excited : Başlangıçta Kelly kampa gitmek istemedi fakat şimdi oldukça heyacanlı. NOT : Bu edatlar bağlaç olarak kullanılıyorsa (yukarıdakiler gibi) –in ile kullanılırlar. Fakat –at ile kullanılan yapılarıda vardır. At the beginning of the century : Yüzyılın başlangıcında At the end of the road :Yolun sonunda A Word of Advice : Should : Kuvvetli tavsiye niteliğindedir. Yapıp yapmamak söylenen kişinin insiyatifindedir. Should’dan sonra gelen fiilin yalın hali alınır (Bare infinitive). You should go to doctor : Doktora gitmelisin. You should take vitamins : Vitamin almalısın. He should study harder : Daha fazla çalışmalı. She shouldn’t come with us : O bizimle gelmemeli. You shouldn’t smooke : Sigara içmemelisin. Should I go to doctor : Doktora gitmelimiyim. Had Better : Yapsan iyi olur alamında kullanılır. Uyarı niteliğindedir. You had better study hard, otherwise you will not be able to pass the exam : Daha sıkı çalışmalısın, aksi taktirde sınavı geçemeyeceksin. You had better take your umbrella, otherwise you’ll be wet : Şemsiyeni almalısın, aksi taktirde ıslanacaksın. You had better not watch TV until late time, otherwise you won’t able to wake : Geç saatlere kadar televizyon izlememelisin, aksi taktirde kalkamayacaksın. Active and Passive Voice (Aktif ve Edilgen Yapı) : Active Voice : Eğer bir cümlede olayı yapan (Özne) biliniyorsa bu cümle active voice ile kurulan bir cümledir. I bought two kilos of apples : İki kilo elma aldım. Passive Voice : Active cümlenin nesnesi passive cümlenin öznesi olur. Nesnesi olmayan bir active cümle passive yapılamaz. Kime ve ne sorularının cevapları nesnelerdir. Bir cümlede bir veya daha fazla nesne olabilir. Bu durumlarda passive cümleler farklı, farklı kurulabilirler. Haraketi yapan (eylemi yapan) bilinmiyorsa, Haraketi yapan (eylemi yapan) belirsiz ve önemsizse, Yapılan haraket daha önemliyse, 107
Haraketi gerçekleştiren açıklanmak istenmiyorsa cümleler passive yapıda kurulur. NOT : Passive cümlelerde which be veya that be kalibı varsa, cümleden bu kalıplar atılabilir. Cümle Yapıları : Passive cümle yaparken –to be fiillerinden gerekli olan birini özne ve zaman durumuna göre seçilir (am, is, are, was, were, been). Passive cümlenin zamanı active cümlenin zamanı olur.
Examples : Peter wrote a letter : Peter bir mektup yazdı (AV) A letter was written by Peter: Bir mektup Peter tarafından yazıldı (PV) He broke he the window : O camı kırdı (AV) The window was broken by him : Cam onun tarafından kırıldı (PV) I bought two kilos of apples : İki kilo elma aldım (AV) Two kilos of apples were bought : İki kilo elma alındı (PV) The teacher gave me a pen : Öğretmen bana bir kalem verdi (AV) First Subject : I was given a pen by the teacher : Öğretmen tarafından bana bir kalem verildi (PV) Second Subejct : A pen was given to me by the teacher : Öğretmen tarafından bana bir kalem verildi (PV) My father bought my little sister a doll : Babam küçük kız kardeşime bir bebek aldı (AV) First Subject : My little sister was bought a doll by my father : Babam tarafında küçük kız kardeşime bir bebek alındı (PV) Second Subejct : A doll was bought to my sister a doll by my father : Babam tarafında küçük kız kardeşime bir bebek alındı (PV) They gave a prize to Ayşe : Onlar Ayşe’ye bir ödül verdiler (AV) First Subject : Ayşe was given a prize by them : Ayşe onlar tarafından ödüllendirildi (PV) Second Subejct : A prize was given to Ayşe by them : Ödül onlar tarafından Ayşe’ye verildi. Past Tense (Passive Voice) : Düzenli fiillerde fiilin –ed eki almış hali, düzensiz fiillerde 3. Hali kullanılır. Object + be (was/were) + V3 Old man stole diamonds last week : Yaşlı adam geçen hafta elmasları çaldı(AV) Diamonds were stolen by old man last week : Elmaslar geçen hafta yaşlı adam tarafından çalındı (PV) She barrowed some money from her friend : O arkadaşından biraz para borç aldı (AV) Some money was barrowed from her friend : Biraz para onun arkadaşından borç alındı (PV) The waiter murdered the dedective : Garson dedektifi öldürdü (AV) The dedective was murdered by the waiter : Dedektif garson tarafından öldürüldü (PV)
108
Past Cont. Tense (Passive Voice) : Düzenli fiillerde fiilin –ed eki almış halı, düzensiz fiillerde 3. Hali kullanılır. Object + be (was / were) + being + V3 They were learning English in the high school : Onlar lisede İngilizce öğreniyorladı (AV) English was being learnt by them in the high school : İnglizce lisede onlar tarafından öğreniliyordu (PV) Simple Present Tense (Passive Voice) : Object + be (am, is, are) + V3 They learn English in high school : Onlar lisede İngilizce öğrenirler (AV) English is learnt by them in high school : İngilizce onlar tarafından lisede öğrenilir (PV) People grow cotton in Adana : İnsanlar Adana’da pamuk yetiştirirler (AV) Cotton is grown in Adana by people : Pamuk Adana’da insanlar tarafından yetiştirilir (PV) Simple Present Cont Tense (Passive Voice) : Object + be (am, is, are) + being + V3 They are learning English İn high school : Onlar lisede İngilizce öğreniyorlar (AV) English is being learnt in hig school by them : İnglizce lisede onlar tarafından öğreniliyor. Future Tense (Passive Voice) : Object + will + be + V3 They will learn English in high school : Onlar lisede İngilizce öğrenecekler (AV) English will be learnt in high school : İnglizce lisede öğrenilecek (PV) Be Going To Yapısı (Passive Voice) : Object + be going to + be + V3 My sister is going to buy book from bookshop : Kız kardeşim kitapçıdan kitap alacak (AV) Book is going to be bought from bookshop by my sister : Kitap kız kardeşim tarafından kitapçıdan satın alınacak (PV) Lingualeo Vocabulary Unit-5: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11
a flock of a number of advice advise agoraphobia allergy almost ambulance annoyed anxiety anxiously wait
bir şeyin sürüsü Bir takım, bir kaç tavsiye öğüt vermek, nasihat etmek, tavsiye etmek (v) açık alan fobisi allerji hemen hemen ambulans kızgın, sinirlenmiş kaygi,endise endişeyle beklemek 109
12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34
apologize arachnophobia ask audience available avoid be booked up be on fire beat beg bell bones brake bump into burn certain chores city hall claim claustrophobia collapse completely consider
35 36 37 38 39 40 41
control convenient couch cough crash crew deal with
42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55
decide deep breath dental phobia derail determine development die dislike drive somebody up the wall drugstore embarrassed embarrassing emotional engine
özür dilemek örümcek fobisi sormak seyirciler müsait kaçınmak Programı dolu olmak, yer kalmamak Yanmak Dayak atmak, yenmek, dövmek yalvarmak,dilenmek Zil, çan iskelet fren yapmak, fren toslamak, çarpmak, rastlamak yanmak,yakmak mutlak, kesin, belirli Ev işleri Belediye iddia etmek klostrofobi çökmek, çöküntü bütünüyle, tamamen düşünmek, dikkate almak, göz önünde bulundurmak denetlemek, kontrol etmek kullanışlı, elverişli, uygun kanepe Öksürmek, öksürük kaza, çarpışmak, çarpmak tayfa,mürettebat ele almak,çözmek, ilgilenmek, meşgul olmak, uğraşmak, değinmek karar vermek Derin nefes diş hekimi korkusu raydan çıkarmak tanımlamak-belirlemek gelişme ölmek hoşlanmamak Çıldırtmak, deli etmek eczane mahçup, utangaç, sıkılgan utandırıcı duygusal motor 110
74 75
enjoy examine except expect fellow student fence fever field fire department firefighter flag flare fluid focus on foghorn forget furious get on somebody's nerves get out get over
76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99
get rest go red as a beet government grab gun hate have a cold hope hurt idiom ilness imply in a hurry in addition in common in danger in fact in my opinion in the beginning in the end injure intercity keen keen on
56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73
tadını çıkarmak, zevk almak muayene etmek, incelemek, yoklamak, teftiş Dışında, haricinde ummak okul arkadaşı çit ateş saha, tarla itfaiye itfaiyeci bayrak işaret ışığı Sıvı, akıcı, akışkan odaklanmak sis düdüğü unutmak Çok öfkeli, gözü dönmüş Sinirlerini bozmak defol veya çıkmak atlatmak, iyileşmek, Atlatmak, üstesinden gelmek Dinlenmek Kızarıp bozarmak hükümet yakalamak silah nefret etmek soğuk almak, grip olmak umut, ümit etmek Acımak, incitmek, kalbini kırmak deyim hastalık ima etmek alel acele ek olarak ortaklaşa tehlikede doğrusu, aslında bence başlangıçta, başında sonunda yaralamak, incitmek, zarar vermek şehirlerarası Hevesli olmak, düşkün olmak, istekli ilgili olmak, meraklı olmak 111
100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143
keep lamp post laugh one's head off learn lie down light like location love make a fool of oneself make an appointment medication miles per hour miracle miss missing mnemonic move out movement nearby nearly jump out of one's skin need not believe one's eyes notice offer on one's own opposite direction overall pain pain reliever panic patient perhaps phobia physical activity pill plan popcorn prefer prescribe prescription presentation promise psychologist
tutmak, muhafaza etmek, saklamak lamba direği Katılarak gülmek öğrenmek yatmak,uzanmak hafif, açık renkli, ışık, Işık vermek beğenmek Mevki, konum, yer sevmek kendini aptal durumuna düşrmek randevu almak ilaç tedavisi Mil/saat mucize özlemek, yakalayamamak, Kaçırmak, özlemek özlem, eksik hatırlatıcı ipucu taşınmak (dışarı çıkmak) hareket yakında Ödü kopmak ihtiyacı olmak Gözlerine inanamamak dikkat etmek, farkına varmak, farketmek teklif etmek Kendi kendine, tek başına Zıt yön, aksi yön genel acı ağrı kesici panik hasta, sabırlı, hasta muhtemelen fobi fiziksel aktivite hap plan yapmak, Planlamak, plan patlamış mısır tercih etmek reçete yazmak reçete sunum söz vermek psikolog 112
144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189
public speaking pull put out quit reduce stress refuse regret remember remind rescue resent robber run out of runny nose sailor schedule seem shallow sheep ship signal simple sink sip situational skid smoke sneeze sore throat sound spill stand for start suffer suffer from suggest surround survivor sweat symptom take away tip touch track tracks tragedy
topluluk önünde konuşma çekmek söndürmek ayrılmak, bırakmak, sona ermek stresi azaltmak reddetmek pişman olmak hatırlamak hatırlatmak kurtarmak alınmak soyguncu bitmek, tükenmek burun akıntısı Gemici, denizci Program, plan gibi görünmek, Görünmek, gözükmek sığ, derin olmayan koyun gemi Sinyal vermek, işaret, sinyal basit lavabo, batmak Yudumlamak, yudum Duruma bağlı, durumsal kızak yapma (araba) sigara içmek, duman hapşırma, hapşırmak boğaz ağrısı ses dökmek temsil etmek başlamak acı çekmek den muzdarip olmak önermek çevrelemek hayatta kalan ter, terlemek belirti, semptom götürmek, ortadan kaldırmak bahşiş, ipucu dokunmak rota, takip etmek-iz sürmek parça facia 113
190 191 192 193 194 195 196 197
treatment try turn off upside down visual vitamin want wave
198 199
whisper within minutes
tedavi denemek kapamak baş aşağı görsel vitamin istemek Dalgalanmak, el sallamak,dalga, El sallamak, dalgalanmak, dalga fısıldamak, dedikodu yapmak birkaç dakika içinde
A2 Unit-6 : May / Might / Could : Bu modallar ihtimal belirtirler. Cümle içerisinde yaklaşık aynı anlamı verirler. May ve Might şu an ve gelecekte yapılabilir şeylerle ilgili ihtimal belirmek için kullanılırla. Could ise çoğunlukla geçmişle ilgili ihtimal belirtmek için kullanılır. May ve might not ile birlikte kullanılırsa yapılan işin şu an ve gelecekte olma ihtimali olmadığını belirtir. I can take your book : Kitabını alabilirim. I might cook : Yemek yapabilirim. She could drive a car : O araba sürebilir. Conditional Sentences Type 0 : Kural-1 : If den sonra kurulan cümle present tense ise, ikinci cümle de present tense ile kurulur. Bu durumda ikinci cümle ihtimal belirtmez. Her zaman yapılan bir durum olur. If + Simple Present Tense + Subject + Simple Present Tense If I am late, my father leave me to the school : Eğer geç kalırsam babam beni okula bırakır (Her zaman bırakır) Conditional Sentences Type 1 : Kural-1 : If den sonra kurulan cümle present tense ise, ikinci cümle will, may, might, could, have to, must, should, had better v.b modallar ile kurulur. If + Simple present Tense + Subject+ will-may-might-could-have to-must-should-had better + Verb If you want to pass the exam, you should study harder : Eğer sınavı geçmek istiyorsan daha çok çalışmalısın. If my father lets me, I can go out : Eğer babam izin verirse dışarı gidebilirim. If I pass the school, my father will buy a bike for me : Eğer okulu geçersem, babam benim için bir bisiklet alacak. If the weather is good, we may go swimming : Eğer hava iyi olursa, biz yüzmeye gidebiliriz. If you wake up early, you will be able to swim with the sharks before breakfast : Eğer erken kalkarsan, kahvaltıdan önce köpek balıkları ile yüzebileceksin. 114
Kural-2 : If den sonra kurulan cümle present tense ise, ikinci cümle emir cümlesi olabilir. If + Simple Present tense + Subject + İmperatice Sentence If you want to pass the exam, study harder : Eğer sınavı geçmek istiyorsan, çok çalış. So / Too : Olumlu cümle yapılarında bende, bizde, oda anlamı verirler. NOT : So ile kurulan cümlede ilk cümlenin yapısı önemlidir. Yardımcı fiil ve esas fiilin zamanına göre So ile başlayan cümle yeniden kurulur. İlk cümlenin yapısı neyse, so ile kurulan cümlenin yapısı ve zamanı da aynı olur. Eğer ilk cümlede modal varsa, diğer cümle de aynı modal ile kurulur. A : I am a teacher : Ben bir öğretmenim. B : I am a teacher, too : Bende bir öğretmenim. B : I am also a teacher : Bende bir öğretmenim. B : So am I : Bende bir öğretmenim.
A : I want to be a doctor : Ben doktor olmak istiyorum. B : My brother wants to be a doctor, too : Erkek kardeşimde doktor olmak istiyor. B : So does he : Erkek kardeşimde doktor olmak istiyor.
A : They came early yesterday : Onlar dün erken geldiler. B : We came early yesterday, too : Bizde dün erken geldik. B : So did we : Bizde dün erken geldik.
A : My cat can swim : Benim kedim yüzebilir. B : Mine can swim, too : Benimki de yüzebilir. B : So can mine : Benimki de yüzebilir.
Either / Neither : Olumsuz cümle yapılarında bende, bizde, oda anlamı verirler. NOT : Neither ile kurulan cümlede ilk cümlenin yapısı önemlidir. Yardımcı fiil ve esas fiilin zamanına göre Neither ile başlayan cümle yeniden kurulur. İlk cümlenin yapısı neyse, neither ile kurulan cümlenin yapısı ve zamanı da aynı olur. Eğer ilk cümlede modal varsa, diğer cümle de aynı modal ile kurulur. Neither cümlede devrikli yaratır. Zaten olumsuz anlamı olduğundan, yeni kurulan cümlede not kullanılmaz. A : I am not a teacher : Ben bir öğretmen değilim. B : I am not a teacher, either : Bende öğretmen değilim. B : Neither am I : Ben de öğretmen değilim.
115
A : My sister doesn’t like the parties : Kız kardeşim partileri sevmez. B : I don’t like the parties, either : Bende partileri sevmem. B : Neither do I : Bende partileri sevmem.
A : I can’t run fast : Ben hızlı koşamam. B : I can’t run fast, too : Bende hızlı koşamam. B : Neither can I : Bende hızlı koşamam. Present Perfect Prograssive Tense : Cümle Yapısı : Subject + have/has + been+ Ving Geçmişte başlayıp şimdiki zamanda hala devam eden eylemler ile ilgili cümle kurarken bu tense kullanılır. Present Perfect Tense geçmişte başlayıp etkisi hala devam eden işlerle ilgili iken bu tense’de olay hala devam etmektedir. My father has been repearing the car. So his hands are greasy : Babam arabayı tamir ediyor. Bu yüzden elleri yağlı. My mother is in the kitchen. Because she has been making five cakes : Annem mutfakta. Çünkü o beş tane kek yapıyor. Lingualeo Vocabulary Unit-6: 1 2 3 4 5 6 7 8
action film action packed alternatively applaud based on bowling alley change one's mind check into
9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23
check out of cheer on depend on details ending give something up kayaking kick leading actor log on movie review on offer on sale parasailing percent
aksiyon filmi Heyacanlı alternatif olarak alkışlamak Bağlı olarak, temel alınarak bovling alanı fikrini değiştirmek Bir yere giriş yapmak, kayıt yaptırmak Hesabı keserek ayrılmak Teşvik etmek, yüreklendirmek bağlı olmak ayrıntılar Bitiş, son bir şeyler ver kayak Tekmelemek, tepmek, tekme Başrol oyuncu Oturum açmak Film eleştirisi satlık satılık parasailing yüzde 116
24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40
participant romantic comedy ruins sell out senior citizen special effects speedboat take revenge taxi stand theme park tourist attraction villain acting aerobics amaze amusing appeal
41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54
aquarium artistic atmosphere backstage baseball biography book bowling boxing bring back cast catch chance check out
55 56
circus come across
57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67
costume court creature crime drama death difference direct director disappoint discount do aerobics
Katılımcı romantik komedi Kalıntı, kalıntılar Satmak, elden çıkarmak kıdemli vatandaş özel efektler sürat teknesi intikam almak taksi durağı eğlence parkı turistik cazibe kötü adam Aktörlük, oyun aerobik şaşırtmak eğlenceli Başvurmak, cazip gelmek, cazibe akvaryum sanatsal atmosfer kulis, sahne arkası, perde arkası beysbol Özgeçmiş, biyografi kitap, yer ayırmak bovling Boks, kutulama Geri getirmek, hatırlatmak Dökmek, döküm, Rol dağılımı yakalamak şans Bir yerden ayrılmak, otelden ayrılmak sirk rastgelmek, karşılamak,rastlaşmak kostüm Mahkeme, kort yaratık suç draması ölüm fark doğrudan, yönetmek yönetici hayal kırıklığına uğratmak indirim Aerobik yapmak 117
68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107
do karate do water sports dolphin drama club dribble drop entertain entertainment excellent facility final gather gethering go skiing go swimming go windsurfing golf hilarious hit imaginary in advance indoor let down line lounge main monotonous move movie critic murder normal opportunity original outdoor participate pass play game play in the finals play volleyball plot
108 109 110 111 112
produce put on realistic recommend rehearse
karate yapmak Su sporları yapmak Yunus balığı tiyatro kulübü top sürmek Düşmek, düşürmek,damla eğlendirmek eğlence mükemmel Tesis, olanak, kolaylık, yetenek son, nihai toplanmak Toplanma Kayak yapmaya gitmek Yüzmeye gitmek Rüzgar sörfü yapmaya gitmek golf neşeli çarpmak, vurmak hayali önceden, peşin kapalı alan hayal kırıklığına uğratmak Sıra, kuyruk, çizgi, hat Şezlong, divan, salon ana, temel monotonluk hareket etmek film eleştirmeni öldürmek normal imkan,fırsat,olanak Orjinal, özgün Açık alan katılmak geçmek oyun oynamak finalde oynamak Voleybol oynamak komplo, hikayenin konusu, anafikir üretmek giyinmek, giymek gerçekçi önermek prova yapmak 118
113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141
responsible ride run scene scenery scissors score sea urchin seal set shark shoot skating ring stage star stingray strap success swing tale the rest of throw tour track and field train station travel agency travel agent violent wrist
sorumlu binmek koşmak sahne manzara makas skor, puan deniz kestanesi Mühürlemek, mühür kurmak, ayarlamak köpekbalığı Ateş etmek, şut, vuruş Buz pateni pisti sahne Başrolü oynamak, yıldız Dikenli tür iri vatoz kayış, Kayıs, kemer başarı Salıncakta sallanmak, sallamak öykü geri kalanı Fırlatmak, atmak, atış Gezmek, gezi, tur atletizm tren istasyonu seyahat acentesi seyahat acentesi şiddetli el bileği
A2 Unit-7 Tag Questions (Eklenti Sorular) : Cümlelere –değilmi anlamı vermek için kullanılan yapılara denilir. İlk cümle eğer olumlu ise Tag question kısmında cümlenin zaman durumuna göre yardımcı fiilin ya da madalların olumsuz yapıları kullanlır. Cümle yapısı olumsuz ise Tag Question kısmında olumsuzları alınır. NOT : Olumsuzluk belirten kelimeler ile kurulan cümlelerde tag question cümlesi olumlu şekilde yapılır. (Never, hardly, seldom, rarely) Nothing can stop us, can It ? : Bizi hiçbirşey durduramaz değilmi? I never get up late, do I ? : Ben hiç geç kalkmam değilmi? Be : (+) You are an engineer, arent you ? : Sen bir mühendissin değilmi? 119
(-) You aren’t an agineer, are you ? : Sen bir mühendis değilsin değilmi? (+) He is a writer, isn’t he ? : O bir yazar değilmi? (-) He isn’t a writer, is he ? : O bir yazar değil değilmi? NOT : I am yapısı olumlu cümlelerde tag question yaparken aren’t olarak değişir. Olumsuz cümlelerde I am not yapısı tag question yaparken -am I olarak kullanılır. (+) I am a teacher, aren’t I ? : Ben bir öğretmenim değilmi? (-) I am not a teacher, am I ? : Ben bir öğretmen değilim değilmi? Simple Present Tense : (+) She knows English, doesn’t she ? : O İnglizce biliyor değilmi? (-) She doesn’t know English ? : O İngilizce bilmiyor değilmi? (+) You get up late, don’t you ? : Sen geç kalkarsın değilmi? (-) You don’t get up late ? : Sen geç kalkmazsın değilmi? Simple Present Continuous Tense : (+) I am swimming well, aren’t I ? : Ben iyi yüzüyorum değilmi? (-) I am not wsimming well, am I ? : Ben iyi yüzmüyorum değilmi? (+) We are working hard, arent we ? : Biz sıkı çalışıyoruz değilmi? (-) We are not working hard, are we ? : Biz sıkı çalışmıyoruz değilmi? Simple Past Tense : (+) You saw her yesterday, didn’t you ? : Onu dün gördün değilmi? (-) You didn’t see her yesterday, did you ? : Onu dün görmedin değilmi? (+) I answered the question, didn’t I ? : Soruyu cevapladım değilmi? (-) I didn’t answer the question, did I ? : Soruyu cevaplamadım değilmi? Simple Past Continuous Tense : I was listening, wasn’t I ? : Dinliyordum değilmi? They were walking, weren’t they ? : Onlar konuşuyorlardı değilmi? Past be : I was sick yesterday, wasn’t I ? : Dün hastaydım değilmi? She was tired, wasn’t she : O yorgundu değilmi?
Simple Present Perfect Tense : You have finished your homework, haven’t you ? Ödevini bitirdin değilmi? Simple Present Perfect Prograssive Tense : 120
He has been sleeping, hasn’t she ? : O uyuyor değilmi? Future Tense (Will): She will work, won’t she : O çalışacak değilmi? You won’t come tomorrow, wiil you ? : Sen yarın gelmeyeceksin değilmi? Future Tense (Be going to): She is going to work, isn’t she ? : O çalışmayacak değilmi? I am going to come, aren’t I ? : Geleceğim değilmi? Modals : Ali can help us, can’t Ali ? : Ali bize yardım edebilir değilmi? We must be quick, musn’t we ? : Acele etmeliyiz değilmi? NOT : Have to ve had to ile tag question cümlesi yapılırken, have to geniş zaman gibi düşünülür (do, does ile kurulu) , had to ise geçmiş zaman gibi düşünülür (did ile kurulu). You have to eat less, don’t you ? : Az yemelisin değilmi? You had to eat less, didn’t you ? : Az yemeliydin değilmi? İmperative Sentences (Emir Cümleleri): Tag question yapılırken -you ile tamamlanır. İstek, rica anlamı verir. Emir cümlesi olumsuz ise –will you ile tamamlanır. Be quick, can you (can’t you, will you, won’t you, would you, could you) Don’t shout, will you ? Exclamatory Sentences (Ünlem Cümleleri) : How / So : Kendilerinden sonra sıfat ve zarf ile cümle kurulur. How pleasant ! So beautiful ! What / Such : Kendilerinden sonra sıfat tamlaması ile cümle kurulur. What a beautiful day, Such a beautiful girls Clauses Of Result (Sonuç Tümceleri) : So ……that (Öyle …..ki……) : So’dan sonra sıfat ve zarf gelir. That’den sonra özne ile başlayan bir cümle varsa that cümleden atılabilir. This book is so intersting that (Sıfat) I can read it several times : Kitap öyle ilginçki, onu birkaç kez okuyabilirim. The girl is so beautiful that (Sıfat) many men are in love her : Kız o kadar güzelki bir çok erkek ona aşık. He speaks so fast that I (Zarf) can’t understand him : O o kadar hızlı konuşuyorki, ben onu anlayamıyorum. Such ……that (Öyle …..ki……) : Such’dan sonra sıfat tamlaması gelir. 121
She such a beautiful girl that many men are in love her : O kadar güzel bir kız ki, bir çok erkek ona aşık. It was such a cold water that I couldn’t drink it : Su o kadar soğuktu ki içemedim. They are such beautiful pants that I want to buy them : Onlar o kadar güzel pantoonlar ki, onları satın almak istiyorum. Reflexive Pronouns (Dönüşlü Zamirler) :
Myself
Herself
Yourself
Itself
Yourselves
Ourselves
Himself
Themselves
I bought a dress myself She was talking to herself The man killed himself The man himself killed We painted the hause by ourselves : Evi kendimiz boyadık (Hiç kisenin yardımı olmadan) I did my all homework by my self : Bütün ödevimi kendim yaptım (Hiç kisenin yardımı olmadan) NOT : Eğer eylemi yapan kişiye vurgu yapılmak isteniyorsa, reflexive pronouns’lar özneden hemen sonra getirlir. Past Perfect Tense (Miş’li Geçmiş Zaman) : Subject + had + V3 NOT : Geçmişte yapılan iki eylem arasında kıyaslama yapılırken kullanılır. I had finished my homework before my father came home : Babam eve gelmeden önce ev ödevimi bitirmiştim. Before she left home, she had done breakfast : O evden ayrılmadan önce kahvaltısını yapmıştı. After he had lost two million liras, he gave up gamling : İki milyo kaybettikten sonra o kumarı bıraktı. Before he lost two million liras, he had given up gamlibg : İki milyon kaybetmeden önce o kumarı bırakmıştı. Before they came, we had eaten dinner : Onlar eve gelmeden önce biz akşam yemeği yemiştik. After we had eaten dinner, they came : Akşam yemeği yedikten sonra onlar geldiler. He sais that he had cleaned his room : Evini temizlediğini söyledi.
122
After we had said our problem to the teacher, he gave us some good advice : Öğretmene problemimizi söyledikten sonra o bize bazı iyi öğütler verdi. Lingualeo Vocabulary Unit-7: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42
advanced atm available upon request bank teller be fired collegue comission computer literate construction worker criticize currency exchange office driver's licence dry cleaner's exhausting face to face factory fluent in get used to in the middle of incorrect intensive in general knowledge of latest lifeguard make a deposit paramedic people skills perk personal skills pin ping-pong practical work previous experience put up with rescue squad resume sign up slightly well organized white-water rafting zookeper
gelişmiş ATM Istenildiğinde sunulacaktır banka memuru kovulmak iş arkadaşı komisyon bilgisayar kullanabilir kimse inşaat işçisi eleştirmek Döviz Bürosu sürücü belgesi Kuru temizlemeci dükkanı yorucu yüz yüze fabrika akıcı Alışmak, alışkanlık haline getirmek ortasında hatalı yoğun genel olarak bilgi en son cankurtaran para yatırmak yardımcı sağlık hizmeti veren kişi insani beceriler Neşelenmek, yan gelir kişisel beceriler şifre (bankacılık) Masa Tenisi pratik çalışma önceki deneyim tahammül etmek kurtarma ekibi Özgeçmiş, sürdürmek kaydolmak, yazılmak hafifce,cok az , biraz Iyi düzenlenmiş rafting hayvan bakıcısı 123
43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70
advertise altogether annual applicant apply for as for assistant attend autodidact bank account bonus break brochure by the time calculus call center representative cameraman career cashback cast certificate charge chase company complaint complete condition consider
71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87
constitution correct credit card culture customer day off debit card degree delivery deposit disgusting dream education employee employer envelope eventually
reklâm yapmak hep beraber yıllık aday Başvurmak, aday olmak -a gelince asistan, yardımcı katılmak kendini yetiştiren banka hesabı ikramiye ara broşür -inceye kadar, -dığı zaman hesap,analiz çağrı merkezi müşteri temsilcisi kameraman kariyer Nakit para üstü Dökmek, döküm, Rol dağılımı belge şarj etmek kovalamak, takip etmek, izlemek(n,v) şirket suçlama, şikayet tamamlamak ( tam , eksiksiz ) Şartlandırmak, durum, koşul düşünmek, dikkate almak, göz önünde bulundurmak anayasa doğru, düzeltmek kredi kartı kültür müşteri izin günü banka kartı diploma teslimat, dağıtım para yatırmak iğrenç, iğrenç, tiksindirici, berbat hayal etmek eğitim işçi işveren zarf sonunda, eninde sonunda 124
88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129
exchange exit fee feed firm free of charge gardening get fired glad gourmet greasy guest head for hesitate hire horrible hospitable hospitality illiterate in charge of inform interest interest rate interests intermediate involve journalist literate manager media newscaster online banking outing overtime painter pastry penguin piece pleasant plot plumber present
130 131 132
quit rate reference
değiş tokuş çıkış harç ücret bahşiş beslemek şirket masrafsız bahçıvanlık kovulmak memnun gurme yağlı konuk yönelmek tereddüd etmek kiralamak; işe almak berbat misafirperver misafirperverlik Okur yazar değil, eğitimsiz, cahil -den sorumlu bilgilendirmek Ilgi, ilgilendirmek, faiz faiz oranı ilgi alanları Orta seviye yol açmak, kapsamak gazeteci Okur yazar kimse, eğitimli yönetici basın,medya,ortam haber spikeri internet bankacılığı gezinti fazla mesai boyacı, ressam hamur işi, pasta, pastacılık penguen parca hoş, güzel, zevkli komplo, hikayenin konusu, anafikir tesisatçı Takdim etmek, armağan, şimdiki zaman ayrılmak, bırakmak, sona ermek oran referans 125
133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147
refuse remind reserve salary satisfaction satisfy serve session staff study swallow treat university unpleasant upset
148 149 150
various what's taking so long withdraw
151
yoga
reddetmek hatırlatmak rezerve ettirmek maaş memnuniyet tatmin etmek hizmet etmek, sunmak dönem personel ders çalışmak yutmak,kirlangic Davranmak, ikram üniversite hoş olmayan Üzmek, üzgün, Keyfini kaçırmak, üzmek,üzgün çeşitli Neden bu kadar uzun sürdü geri almak, geri çekmek, para çekmek yoga
A2 Unit-8 Reporter Speech (Yasin Domurcuk): REPORTED SPEECH Birinin söylediği sözün başka birine aktarılmasını 2 yolu vardır. Bunlar; -
Direct Speech ( Dolaysız Anlatım) Indirect Speech (Dolaylı Anlatım)
DİRECT SPEECH Konuşmacının söylediklerinin konuşmacının kelimeleri ile (“ “) tırnak içinde değiştirilmeden aktarılmasıdır. He said, “ I love Mary” (O “Mary’ i seviyorum” dedi)
Yukarıdaki cümlede konuşmacının sözlerini bize aktaran kelime ‘ said ’ dir. Bu tür kelimelere İngilizce’ de ‘ Reporting Verb’ denir.
Direct Speech’ de aktarıcı fiil (Reporting Verb) den sonra virgül konur ve aktarılan sözler tırnak içinde yazılır. She said, “I’m very happy “ (O “çok mutluyum” dedi) He said, “I’m coming” (O “geliyorum” dedi) 126
Direct Speech’ de Reporting Verb cümle sonunda da kullanılabilir. “ I’m coming to Ankara tonight ” Tom said ( “ Bu akşam Ankara’ya gidiyorum “ dedi Tom.)
Veya “I’m coming to Ankara tonight” said Tom ( “ Bu akşam Ankara’ya gidiyorum “ dedi Tom.) Reporting Verbs Reporting verb’ lerden en sık kullanılanlar; Emir cümlelerinde
: tell ve order
Düz cümlelerde Soru cümlelerinde
: say, tell ve ask : ask, want to know ve wonder
*** Say, kime söylenildiği belirtmeden kullanılabilir. Tell, her zaman personal object alır; yani kime söylendiği belirtilir Diğer Reporting Verb’ ler Say
: Söylemek
Tell
: Söylemek, anlatmak
Whisper
: Fısıldamak
Report
: Bildirmek, rapor etmek
Wonder
: Merak etmek
Ask
: Sormak, İstemek
Want to know
: Öğrenmek istemek
Order
: Emretmek
Complain
: Şikayet etmek
Explain
: Açıklamak
Object
: İtiraz etmek
Add
: Eklemek
Admit
: Kabul etmek
Announce
: Anons etmek, duyurmak
Assure
: Temin etmek
Boast
: Övünmek
Deny
: İnkar etmek
Grumble
: Homurdanmak
Observe
: Gözlemlemek
Promise
: Söz vermek
Remark
: Belirtmek
Remind
: Hatırlamak
Reply
: Cevap vermek
Murmur
: Mırıldanmak, söylenmek
Mutter
: Söylenmek 127
Point out
: Belirtmek, açıklamak
Protest
: Protesto etmek
Shout
: Bağırmak
Stammer
: Kekelemek
INDİRECT SPEECH Birinin söylediklerinin doğru anlamı konuşmacının kelimeleri ile diğer şahıslara iletilir. Direct Speech
Mary said, “I’m hungry ”
Indirect Speech
Mary said that she was hungry
Indirect speech’ de Reporting verb’ den sonra virgül gelmez
Tırnak işareti kullanılmaz.
Direct Speech’ i Indirect Speech’ e çevirirken sözü söyleyen ile sözü aktaran kişiler farklı olduğundan şahıs zamirlerinde zorunlu değişiklikler gözlenir.
ŞAHIS ZAMİRLERİ Personal Pronuns I Ben You Sen He O She O It O We Biz You Siz They Onlar
MÜLKİYET SIFATI Possesive Adjective My Benim Your Senin His Onun Her Onun Its Onun Our Bizim Your Sizin Their Onların
NESNEL ZAMİRLER Object Pronouns Me Beni, bana You Seni, sana Him Onu, ona Her Onu, ona It Onu, ona Us Bizi, bize You Sizi, size Them Onları, onlara
John
: I love my job.
Tim (to us)
: Tim says that he loves his job
Burada;
I → He
Susan
: I cut myself
Bill (to us)
: Susan said that she cut herself
Burada;
I → She
My → His
MÜLKİYET ZAMİRİ Possesive Pronouns Mine Benimki Yours Seninki His Onunki Hers Onunki Its Onunki Ours Bizimki Yours Sizinki Theirs Onlarınki
YANSIMA ZAMİRİ Reflexive Pronouns Myself Kendim Yourself Kendin Himself Kendisi Herself Kendisi Itself Kendisi Ourselves Kendimiz Yorselves Kendiniz Themselves Kendileri
dönüşümü olmuştur.
Myself → Herself
dönüşümü olmuştur.
Kişinin ağzından çıkan cümledeki ikinci şahıs zamirleri söz kime söylenmişse o kişinin şahıs zamirleri haline dönüşür.
Oktay
: I know your name.
Can (to you) : Oktay told Leyla that he knew her name. 128
George
: You can do it yourself, Mary.
Michael (to us)
: George told Mary that she could do it herself
DİRECT SPEECH’ İN INDİRECT SPEECH’ E DÖNÜŞTÜRÜLMESİ Direct veya Indirect Speech’ de cümleleri yapılarına göre dört ana başlık altında toplayabiliriz. Bunlar; 1. 2. 3. 4.
Düz Cümleler (Statements) Emir ve Rica Cümleleri ( Imperatives / Request) Evet/Hayır Soruları (Yes/No Question) Soru Kelimeleriyle Sorular (Question with Question Words)
1- DÜZ CÜMLELER (STATEMENTS) Bir konuşma hala devam ediyorsa, Bir mektubu, bir metni okuyor ve ne söylediğini aktarıyorsak, Bir talimatı, açıklamayı veya tarifi okuyup aktarıyorsak, Birine sık sık tekrarladığı bir şeyi söylüyorsak
Aktarıcı fiil (reporting verb); Present Simple
He says …….
Present Continuous He saying …… Present Perfect
He has said …..
Present Perfect Cont. He has been saying Kullanılır.
*** Reporting verb yukarıdaki tenslerden biriyle veya Future Tense olarak kullanılıyorsa aktarılan cümlenin zamanında değişme olmaz. -
I’m very ill He says (that) he’s very ill
-
(Present simple)
He’s saying (that) he’s very ill
(Present Continuous)
He has said (that) he’s very ill
(Present Perfect)
He has been saying (that) he’s very ill
(Present Continuous)
He will say (that) he’s very ill
(Future Tense)
We’re very late They say (that) they’re very late
(Present simple)
They’re saying (that) they’re very late
(Present Continuous)
They have said (that) they’re very late
(Present Perfect)
They have been saying (that) he’s very late
(Present Continuous)
129
They will say (that) they’s very late
(Future Tense)
*** Indirect Speech’ lerde that bağlacı kullanımı opsiyoneldir. *** Indirect Speech çoğunlukla geçmiş zamanda bir aktarıcı fiil (reporting verb) ile birlikte aktarılır. Bu durumda aktarılan cümlenin zamanı genellikle değişir ve bir adım geri (one step back) gidilerek bir geçmiş tense çevrilir. Öncelikle İngilizcedeki Tenslere bir göz atalım.
SİMPLE TENSES
ENSES
ZAMAN ADI
ÖZNE I He
Simple Present Tense
Geniş Zaman
Simple DIRECT Past Tense
Di' li Geçmiş Zaman
SPEECH
PRESENT TENSE
Plansız Gelecek Zaman
Simple PRESENT Future Tense
SIMPLE PAST SIMPLE Planlı Gelecek Zaman
PERFECT CONTINUOUS TENSES
PERFECT TENSES
CONTINUOUS TENSES
Do/Does + V1 Did + V1
V1 V2
He said, “I write a letter”
Y. FİİL
ASIL FİİL work V1 works V1 + s
I INDIRECT SPEECH worked He
I He I You He
V2
will
work
V1
am going to are going to is going to
work
V1
ANLAM Ben çalışırım O çalışır Ben çalışdım (geçmişte kaldı, bitti) O çalıştı Ben çalışacağım O çalışacak Ben çalışacağım Sen çalışacaksın O çalışacak
Present“Bir Continuous Tense mektup yazarım”Şimdiki dediZaman
He he wrote a letter. I said (that) am Ben çalışıyorum working You are Mektup yazdığını söylediV1+ ing Sen çalışıyorsun He is O çalışıyor
He said, “he Past Continuous Tense
I He You
does not like computer” Geçmişte Sürekli Zaman “ O bilgisayarı sevmez” dedi
Future Continuous Tense Present Perfect Tense
Gelecekte Devam Eden Zaman Yakın Geçmiş Zaman (Etki s i ha l a deva m eder)
was Ben çalışıyordum said (that) heworking did notV1like + ing computer. were Sen çalışıyordun Onun bilgisayarı sevmediğini söyledi
I You
will be
working
V1 + ing
I He
have has
worked
V3
Ben çalışdım (yorguluğu devam ediyor) O çalıştı (sırtı hala terli)
had
worked
V3
Ben çalışmıştım O çalışmıştı
PRESENT CONTINUOUS PAST CONTINUOUS I
Past Perfect Tense
Miş' li Geçmiş Zaman
Am/is + Ving Was + Ving
Are + Ving Were + Ving
Future Perfect Tense
Gelecekte Bitmiş Zaman
Present Perfect Continuous Tense
(Geçmişte başlayıp hala devam eden eylemler)
She said, “I am washing my clothes” “ Elbiselerimi yıkıyorum “ dedi Yakın Geçmişte Sürekli Zaman
They said, “we are enjoying the weather” Past Perfect Continuous Tense çıkarıyoruz” Miş' li Geçmişte Sürekli Zaman “ Havanın keyfini dediler Süregelen Gelecek Öncesi Zaman Future Perfect Continuous Tense
He
(-den beri ya pıyor ol a ca ğım ma na s ı veri r.)
PRESENT PERFECT PAST PERFECT
I
Ben çalışıyor olacağım Sen çalışıyor olacak
Ben çalışmış olacağım
will have worked V3 She her olacak clothes. He said (that) she was washing O çalışmış Elbiselerini yıkıyor olduğunu söyledi I
have been
working
V1 + ing
Ben çalışmaktayım
He has been O çalışmakta They said (that) they were enjoying the weather. I Ben çalışmaktaydım had been working V1 + ing Havanın keyfini çıkarıyor olduklarını söylediler He I
O çalışmaktaydı
will have been working
V1 + ing
He
Ben çalışmakta olacağım O çalışmakta olacak
Have/has had He said, “I have started a job” “İşe başladım” dedi
He said (that) he had started a job. İşe başlamış olduğunu söyledi
I said, “she has eaten the meal” “O yemek yedi” dedim
I said (that) she had eaten the meal. Onun yemek yemiş olduğunu söyledim
PRESENT PERFECT CONTINUOUS PAST PERFECT CONTINUOUS
130
Have/has been had been He said, “I have been studying since 3 O’clock” “Saat 3’ den beri çalışmaktayım” dedi She said, “It has been raining for three days.” “Üç gündür yağmur yağıyor” dedi
DIRECT SPEECH
He said (that) he had been studying since 3 O’clock. Saat 3’den beri çalıştığını söyledi She said (that) it had been raining for three days. Üç gündür yağmur yağdığını söyledi
INDIRECT SPEECH
PAST TENSE PAST SIMPLE PAST PERFECT V2 had+V3
didn’t + V1 had + V3
John said, “they went to cinema” “Onlar sinemaya gitti” dedi John He said, “I made a table” “Ben bir masa yaptım” dedi She said, “I didn’t buy a car” “Bir araba satın almadım” dedi
John said (that) they had gone to cinema. John, (onların) sinemaya gitmiş olduklarını söyledi He said (that) he had made a table. Masa yapmış olduğunu söyledi She said (that) she had not bought a car. Bir araba satın almamış olduğunu söyledi
PAST CONTINUOUS PAST PERFECT CONTINUOUS was / were + V1+ing had been + V1+ing They said, “we were enjoying the weather” “Havanın keyfini çıkarıyorduk” dediler
They said (that) they had been enjoying. Havanın keyfini çıkarmakta olduklarını söylediler
He said to me, “ I was waiting for you” “Seni bekliyordum” dedi bana
He said to me (that) he had been waiting for me. Bana, beni beklemekte olduğunu söyledi
Ali said “I was writing a letter.” Ali “Bir mektup yazıyordum” dedi
Ali said (that) he had been writing a letter. Ali bir mektup yazmakta olduğunu söyledi.
PAST PERFECT PAST PERFECT (tense does not change) She said, “She had visited a doctor” “ Doktoru ziyaret etmişti” dedi
She said that (that) she had visited a doctor. Onun doktoru ziyaret etmiş olduğunu söyledi
131
He said, “I had started a business” “İşe başlamıştım” dedi
He said that (that) he had started a business. İşe başlamış olduğunu söyledi
They said, “we had not gone to New York. “ New York’ a gitmiş değiliz ” dediler
They said (that) they had not gone to New York. New York’ a gitmiş olmadıklarını söylediler
DIRECT SPEECH
INDIRECT SPEECH
FUTURE TENSE FUTURE SIMPLE TENSE will + V1 would + V1 He said, “I will write a letter” “ Bir mektup yazacağım” dedi
He said (that) he would write a letter. Bir mektup yazacağını söyledi
They said to me, “we will send you gifts” Bana “ Sana hediyeler göndereceğiz” dediler.
They said to me (that) they would send me gifts. Bana, bana hediye göndereceklerini söylediler
I said, “I will not take the exam” “ Ben sınava girmeyeceğim” dedim.
I said (that) I would not take the exam. Ben sınava girmeyeceğimi söyledim.
FUTURE CONTINUOUS TENSE will be + V1+ ing would be + V1 + ing I said to him, “ I will be waiting for you” Ben ona “ seni bekliyor olacağım” dedim
I said to him (that) I would be waiting for him. Ben ona onu bekliyor olacağımı söyledim.
He said, “I will be working hard” “ Sıkı çalışıyor olacağım” dedi
He said (that) he would be working hard. Sıkı çalışıyor olacağını söyledi
He said, “he will not be flying kite” “Uçurtma uçuruyor olmayacağım” dedi
He said (that) he would not be flying kites. Uçurtma uçuruyor olmayacağını söyledi
FUTURE PERFECT TENSE will have + V3 would have + V3 He said, “I will have finished the work” “ İşi bitirmiş olacağım” dedi
He said (that) he would have finished the work. İşi bitirmiş olacağını söyledi
She said, “they will have passed the examination” “ Onlar sınavı geçmiş olacaklar “ dedi
She said (that) they would have passed the examination. Sınavı geçmiş olacaklarını söyledi
He said, “I will have gone” “Ben gitmiş olacağım” dedi
He said (that) he would have gone. Gitmiş olacağını söyledi 132
DIRECT SPEECH
INDIRECT SPEECH
MODAL VERBS (Değişenler) CAN Can Could ‘I can swim very well.’ my father said.
My father said (that) he could swim very well.
Babam ‘’çok iyi yüzebilirim’’ dedi
Babam çok iyi yüzebildiğini söyledi
He said, "I can come tonight."
He said (that) he could come that night.
‘’Bu akşam gelebilirim’’ dedi
Bu akşam gelebileceğini söyledi
MAY May Might He said, "I may buy a new car." ‘’Yeni bir araba satın alabilirim’’ dedi
He said (that) he might buy a new car. Yeni bir araba alabileceğini söyledi
Ali said, "I may swim."
Ali said that he might swim.
Ali ‘’ Ben yüzebilirim’’ dedi
Ali yüzebileceğini söyledi
MUST Must Had to He said, "I must give Ken a call."
He said (that) he had to give Ken a call.
‘’Ken’i aramalıyım’’ dedi
Ken’i araması gerektiğini söyledi
He said, ‘I must work hard.’ ‘’Çok çalışmalıyım’’ dedi
He said (that) he had to work hard. Çok çalışması gerektiğini söyledi.
HAVE TO Have to Had to He said, "I have to give Ken a call."
He said (that) he had to give Ken a call.
“ Ken’ i aramak zorundayım” dedi
Ken’ i aramak zorunda olduğunu söyledi
He said, ‘I have to work hard.’
He said (that) he had to work hard.
“ Sıkı çalışmak zorundayım” dedi
Sıkı çalışmak zorunda olduğunu söyledi
133
DIRECT SPEECH
INDIRECT SPEECH
MODAL VERBS (Değişmeyenler) WOULD He said, “I would like to see the upcoming
He said (that) he would like to see the
upcoming movies movies” Yakında çıkacak filmleri görmek istediğini “ Yakında çıkacak filmleri görmek isterim” dedi söyledi.
COULD He said, “I could run faster”
He said (that) he could run faster.
“ Daha hızlı koşabilirdim ” dedi
Daha hızlı koşabileceğini söyledi
MİGHT He said, "I might go to Denver."
He said (that) he might go to Denver.
‘’Denver’ a gidebilirim’’ dedi
Denver’ a gidebileceğini söyledi
SHOULD He said, "I should see a doctor" “ Doktora görünmeliyim” dedi
He said (that) he should see a doctor. Doktora görünmesi gerektiğini söyledi
OUGHT TO She said, “I ought to be more careful.” “Daha dikkatli olmam lazım” dedi
She said (that) she ought to be more careful. Daha dikkatli olması gerektiğini söyledi
Direct Speech’ in Indirect Speech’ e Dönüşümünde Yer, Zaman ve İşaret Zarf/Sıfatlarındaki Değişiklikler Yukarıda Direct Speech’ in Indirect Speech’ e Dönüşümünde sahiplik sıfatlarında değişiklik olduğunu görmüştük. Aynı değişiklik yer, zaman ve işaret sıfatları içinde geçerlidir. Şöyle ki; Ayşe, "ben dün oynadım." demiş ise, bunu aktarırken, Ayşe önceki gün kendisinin oynadığını söyledi, şeklinde söyleriz. Ayşe, bize, "siz dün oynadınız." demiş ise, bunu aktarırken, Ayşe, önceki gün bizim oynadığımızı söyledi, şeklinde söyleriz. Şimdi aşağıdaki cümlede değişenlere bir göz atalım.
134
DIRECT SPEECH
INDIRECT SPEECH
Ayşe said, "My mother is here now"
Ayşe said that her mother was there then
Ayşe “Annem şimdi burada” dedi
Ayşe annesinin o zaman orada olduğunu söyledi
Burada Ayşe, "my" (benim) demişti, söz aktaran kişi, "her" (onun) şeklinde aktaracaktır. Ayşe, "here" (burada) demişti, söz aktaran kişi, "there" (orada) şeklinde aktaracaktır. Ayşe, "now" (şimdi) demişti, söz aktaran kişi, "then" (o zaman) şeklinde aktaracaktır. Aktarma kelimesi "said" (söyledi) geçmiş zamanda olduğundan, "is" kelimesi "was" şeklini alacaktır.
Aşağıdaki tabloda değişikliğe uğrayan zarf ve sıfatların listesi verilmiştir. İşaret Sıfatları DIRECT SPEECH
INDIRECT SPEECH
this
that / the
these
those / the
John said;” I like this city." John, “ Bu şehri seviyorum” dedi.
John said that he liked that city. John o şehri sevdiğini söyledi.
This ve That Zamir Olarak Kullanılırsa this
it
these
they / them
He said, “This was good” “Bu güzeldi” dedi
He said that it was good Onun güzel olduğunu söyledi
Olayın Yeri ve Yönü Değişmişse DIRECT SPEECH
INDIRECT SPEECH
here
there
go
Come
come
go
bring
take
Olayın Zamanı Değişmişse DIRECT SPEECH
INDIRECT SPEECH 135
now
then / that time
today / tonight
that day / that night
this week
that week
yesterday
the day before
the day before yesterday
two days before
last week
the previous week / the week before
tomorrow
the next day / the following day
the day after tomorrow
in two days’ time
next
the following
next Sunday
the following Sunday
Sally said that she had seen Tom there the day before
Sally said, “I saw Tom here yesterday.” Sally, “Dün burada Tom’ u gördüm” dedi.
Sally bir gün önce arada Tom’ u görmüş olduğunu söyledi
They said, “We have to study hard next week.”
They said that they had to study hard the following week
“Önümüzdeki hafta sıkı çalışmak zorundayız” dediler
Ertesi hafta sıkı çalışmak zorunda olduklarını söylediler
2- EMİR / RİCA CÜMLELERİ (IMPERATIVES / REQUEST) Emir Cümleleri Gel! , Git! , Otur! , Kalk! , Kapıyı aç! Gibi karşımızdaki kişiden bir şey yapmasını istediğimizde kullandığımız cümlelere emir cümlesi (imperatives) denir. Emir cümleleri her zaman bir fiil ile başlar. Get away!
: Defol!
Stop!
: Dur!
Sit down!
: Otur!
Run away!
: Kaç!
Hold up your hands : Ellerini kaldır!
Shut the door!
: Kapıyı kapat!
*** Emir cümleleri aktarılırken to + V1 yapısı kullanılır. *** Olumsuz bir emir cümlesi ise not to + V1 yapısı kullanılır. Emir cümlelerinde aktarıcı fiil olarak genellikle aşağıdakiler kullanılır ve kime hitap edildiği belirtilir. 136
Tell
: söylemek
Order
: emretmek
Command
: emretmek
DIRECT SPEECH
INDIRECT SPEECH
She said, “Open the door!” O “Kapıyı aç!” dedi
She told me to open the door. Bana kapıyı açmamı söyledi
They said, “Close the window, John! “ Onlar “ John kapıyı kapat” dediler.
They told John to close the window. John’ a pencereyi kapatmasını söylediler.
He said, “Don't open the door.” O “Kapıyı açma” dedi.
He told me not to open the door. Kapıyı açmamamı söyledi.
They said, “Don't close the window, Mary.” Onlar, "Pencereyi kapatma Mary," dediler.
They told Mary not to close the window. Mary'ye pencereyi kapamamasını söylediler.
The teacher said, “Stand-up” Öğretmen “Ayağa kalk” dedi
The teacher ordered me to stand-up. Öğretmen ayağa kalkmamı emretti.
Rica, İstek ve Tavsiye Cümleleri *** Emir cümleleri aktarılırken to + V1 yapısı kullanılır. *** Olumsuz bir emir cümlesi ise not to + V1 yapısı kullanılır. Emir cümlelerinde aktarıcı fiil olarak genellikle aşağıdakiler kullanılır ve kime hitap edildiği belirtilir.
Ask
: rica etmek, istemek
Request
: rica etmek
Advise
Want
: İstemek
: tavsiye etmek
Warn
: uyarmak
Invite
: davet etmek
Encourage : teşvik etmek, cesaretlendirmek Persuade
: ikna etmek
Allow
: izin vermek
Remind Beg
: hatırlatmak : yalvarmak 137
DIRECT SPEECH
INDIRECT SPEECH The teacher asked me to stand-up. Öğretmen ayağa kalkmamı istedi.
The teacher said, “Stand-up” Öğretmen “Ayağa kalk” dedi
The teacher requested me to stand-up. Öğretmen ayağa kalkmamı rica etti. The teacher wanted me to stand-up. Öğretmen ayağa kalkmamı istedi.
Ali said, “Don’t go “ Ali“ Gitme” dedi.
Ali wanted me to not go. Ali gitmememi istedi.
“If I were you, I would buy a new one”, he said. “Yerinde olsam yeni bir tane alırdım” dedi.
He advised me to buy a new one. Yeni bir tane almamı tavsiye etti.
She said “Would you like to come to my party, Peter?” She invited Peter to her party “Peter partime gelmek ister misin?” dedi. Peter’ I partisine davet etti.
3- YES/NO SORU CÜMLELERİ (YES/NO QUESTIONS) Yardımcı fiil ile başlayan sorulara verilen cevaplar her zaman Yes veya No ile başlayacağı için bu tür sorulara YES/NO Questions denir. Bu tür soru cümleleri Indirect Speech’ e çevrilirken;
Düz anlatımdaki tırnak kaldırıldığında, tırnağın kaldırıldığı cümlenin başına "if" yada "whether" kelimesi konur,
Cümlenin başındaki yardımcı fiil, özneden sonra ve fiilden önce olacak şekilde yer değiştirilir, ("can you go"..., cümlesi "you can go"... ) halinde getirilir,
"Özne", "yardımcı fiil", gerekiyorsa fiil, zaman, yer vb. kelimeler, sözü aktaran kişiye göre değiştirilir. Hangi tense’ in, hangi tense’ e dönüştürülebileceğinin ezberlenmesi gerekmektedir.
Bu tür sorular aktarılırken, aktarma kelimesi,
Said
: söyledi
Asked
: sordu
Wanted to know
: bilmek istedi
Wondered
: merak etti
Vb. şeklinde uygun bir aktarma kelimesine dönüştürülür.
138
DIRECT SPEECH
INDIRECT SPEECH
Ali said, “Can you swim?” Ali “Yüzebiliyor musun” dedi
Ali asked If I could swim (or not) Ali yüzüp yüzemeyeceğimi sordu. Ali asked whether I could swim (or not) Ali yüzüp yüzemeyeceğimi sordu.
Ali says, “Can you swim?” Ali “Yüzebiliyor musun” der.
Ali asks If I can swim (or not) Ali yüzüp yüzemeyeceğimi sorar.
“Were you frightened?” he said. “Korktun mu” dedi
He wondered If I had been frightened. Korkup korkmadığımı merak etti.
“Did anybody go there?” he said. “Oraya kimse gitti mi?” dedi
He asked whether anybody had gone there. Oraya kimsenin gidip gitmediğini sordu
“Will you call me tonight?” he said. “Bu gece beni arayacak mısın?” dedi
He asked whether I would call him that night. Oraya kimsenin gidip gitmediğini sordu
4- SORU KELİMELERİ İLE SORU CÜMLELERİ (QUESTIONS WITH QUESTION WORDS)
Düz anlatımdaki tırnak kaldırıldığında, cümlenin başında bulunan soru kelimesi, "what, where, when, why, what time, which, how, how many, how much, how often, how old, ...etc." yerinde bırakılır.
Soru kelimesini takip eden yardımcı fiil, özneden sonra ve fiilden önce olacak şekilde yer değiştirilir, (örneğin "what can you do"..., cümlesi "what you can do"... ) halinde getirilir. "Özne", "yardımcı fiil", gerekiyorsa fiil, zaman, yer vb. kelimeler, sözü aktaran kişiye göre değiştirilir. Hangi tense’ in, hangi tense’ e dönüştürülebileceğinin ezberlenmesi gerekmektedir.
Bu tür sorular aktarılırken, en çok kullanılan aktarma kelimeleri aşağıda verilmiştir.
Said
: söyledi
Asked
: sordu
Wanted to know
: bilmek istedi
Wondered
: merak etti
DIRECT SPEECH
INDIRECT SPEECH
Mary asked, “Where have you been to, Stephan?” Mary “Nerelerdeydin Stephan” diye sordu.
Mary asked Stephan where he had been to. Mary Stephan’ a nerede olduğunu sordu.
Sue said, “How are you?” Sue “Nasılsın” dedi.
Sue asked how I was Sue nasıl olduğumu sordu.
“Why are you angry?” Tarık said. “Niçin kızgınsın” dedi Tarık
Tarık wondered why I was angry. Tarık niçin kızgın olduğumu merak etti.
Dave asked the writer “When did you write your Dave asked the writer when he had written his first novel. first novel?” 139
Dave yazar’ a “İlk romanınızı ne zaman yazdınız” Dave yazar’ a ilk romanını ne zaman diye sordu yazdığını sordu. The teacher asked Bill “What are you studying?” The teacher asked Bill what he was studying. Öğretmen Bill’ e “Ne çalışıyorsun?” diye sordu. Öğretmen Bill’ e ne çalıştığını sordu The teacher asked me “What is your name?” Öğretmen bana “Adın ne?” diye sordu.
The teacher asked me what my name was. Öğretmen bana adımın ne olduğunu sordu.
Say / Tell fiillerinin kullanımı Dolaylı anlatımda en sık kullanılan iki fiil say ve tell fiilleridir. Eğer konuştuğumuz kişiyi cümlede belirtiyorsak tell, belirtmiyorsak say kullanılır: He told me that he would come soon. Yakında geleceğini bana söyledi. (= Bana söylediği belirtiliyor.) He said that he would come soon. Yakında geleceğini söyledi. (= Kime söylediği belirtilmiyor.) Say fiili, cümlede kişi belirtilince kullanılabilir. Ancak bu durumda to almalıdır: He said to me that he would come soon. Yakında geleceğini bana söyledi. ZAMAN DEĞİŞİKLİĞİNE GEREK DUYULMAYAN DURUMLAR 1. Aktarılan cümle eğer içinde bulunulan anda da hâlâ geçerli ise, zaman değişikliği yapılmasa da olur: Direct Speech
: Philip said ‘I live in London.’
Indirect Speech
: Philip said (that) he lives in London.
(Philip, Londra’da yaşadığını söyledi.) Cümlenin giriş eylemi geçmiş zamanda (said) olmasına rağmen, aktarılan kısımda (… he lives in London)değişiklik yapılmamıştır. Çünkü her iki cümlenin söylenmesi sırasında Philip Londra’da yaşamaktadır. 2. Be fiili her zaman the past perfect tense’ e dönüşmeyebilir: Direct Speech
: He said ‘I was at home.’
Indirect Speech
: He said (that) he was at home.
(Evde olduğunu söyledi.) 3. Koşul cümleciklerinin (if clauses) 2. ve 3. türleri (type 2 & 3), zaman değişikliğine uğramazlar: 140
Direct Speech
: He said ‘If I were rich, I would buy that car.’
Indirect Speech
: He said that if he were rich he would buy that car.
(Zengin olsa o arabayı alacağını söyledi.) 4. The simple past tense ile anlatılan, özellikle tarihte yaşanmış olaylar, dolaylı anlatımda zaman değişikliğine uğramazlar: Direct Speech
: The teacher said ‘The Second World War broke out in 1939.’
Indirect Speech
: The teacher said (that) the Second World War broke out in 1939.
(Öğretmen, İkinci Dünya Savaşının 1939’da çıktığını söyledi.) Direct Speech
: He said ‘Atatürk was born in 1881.’
Indirect Speech
: He said (that) Atatürk was born in 1881.
(Atatürk’ün 1881’de doğduğunu söyledi.) 5. Atasözleri, ünlü kişilere ait özdeyişler ya da değişmeyen gerçekler zaman değişikliğine uğramazlar: Direct Speech
: Everybody said ‘A good education is important.’
Indirect Speech
: Everybody said (that) a good education is important.
(Herkes, iyi bir eğitimin önemli olduğunu söyledi.) Direct Speech
: The scientist said ‘Man cannot live without water.’
Indirect Speech
: The scientist said (that) man cannot live without water.
(Bilim adamı, insanoğlunun susuz yaşayamayacağını söyledi.) 6. The simple past tense ve the past continuous tense ile kurulmuş cümlelerde eğer when ya da while ile bağlanmış cümlecikler varsa, bu cümleler zaman değişikliğine uğramazlar: Direct Speech
: He said ‘I was having breakfast when you phoned me.’
Indirect Speech
: He said that he was having breakfast when I phoned him.
(Ona telefon ettiğimde kahvaltı ettiğini söyledi.) Direct Speech
: He said ‘We ran out of petrol while we were approaching Adapazarı.’
141
Indirect Speech : He said that they ran out of petrol while they were approaching Adapazarı. (Adapazarı’na yaklaşırlarken benzinlerinin bittiğini söyledi.)
Conditional Sentences: Type 0 (Olduğunda olur ) : Bu tip anlatımda if (eğer) manasından ziyade (her ne zaman, her ne vakit) manalarında gibi kullanılmaktadır. Bu tür anlatımda kesin ve kurallaşmış durumlar ifade edilir. Gerek if clause ve gerekse main clause’daki cümleciklerin zamanı simple present tense’tedir. If it rains, the ground gets wet : Yağmur yağdığında yer ıslanır The bell rings if you push this button: Bu düğmeye bastığınızda zil çalar If you touch fire, your hands gets burnt : Ateşe dokunursanız, eliniz yanar If you heat metal, it expands : Metali ısıtırsanız genleşir Type 1 ( olursa, olur / olacak ) : Bu tür anlatımda if clause, ihtimal halinde olan ( yani gerçekleşeceği veya gerçekleşmeyeceği kesin değil fakat ihtimal halinde olan ) durumları ifade etmede kullanılır. Gelecekle ilgili durumlardan bahsedilirken kullanılır. If clause present tense; main clause ise will / shall future, modals, (may, can, etc.) veya imperative ( emir cümleleridir). If it rains, we will stay at home and sleep till noon: Eğer yağmur yağarsa, evde kalır ve öğleye kadar uyuruz / uyuyacağız If you lend him some money, you may not get it back: Eğer ona para verirsen, geri alamayabilirsin If my mother has prepared the meal. I’ll have my dinner: Eğer annem yemeği hazırlamışsa, akşam yemeğimi yerim Can you tell him to come home if you see him :Onu görürsen, eve gelmesini söyleyebilir misin You will fail if you don’t study : Çalışmazsan sınıfta kalırsın If he comes, take him upstairs : Gelirse üst kata çıkar If they are still sleeping, tell them that they are fired : Eğer hala uyuyorlarsa onlara kovulduklarını söyle Should in type 1 İhtimal hali oldukça uzak olan durumlarda if clasue de should kullanılır. Should’un yerine by any chance da kullanılabilir. If you should see Mr Fix in Istanbul, give him my regards : İstanbul’da Mr. Fix i görecek olursan, selamlarımı söyle If a war should break out, I may emigrate to Saudi Arabia : Bir savaş çıkacak olursa, Suudi Arabistan’a göç edebilirim If the enemy by any change attack this village, the villagers will counterattack them: Eğer düşman bu köye saldıracak olursa, köylüler karşı saldırıda bulunacaklar
142
Inversion in type 1 Should başa getirildiği zaman if kullanılmaz. Ancak bu, daha resmi bir kullanım şeklidir ve daha çok iş mektuplarında ve resmi yazılarda kullanılır, günlük konuşmada kullanılmaz. Should you see Mr. Fix in Istanbul, give me my regards : İstanbul’da Mr Fix’i görecek olursan selamlarımı söyle Should a war break out, I may emigrate to Saudi Arabia: Eğer bir savaş çıkacak olursa, Suudi Arabistan’a göç edebilirim Should the enemy attack this village the villagers will counter-attack them : Eğer düşman bu köye saldıracak olursa, köylüler karşı saldırıda bulunacaklar Will and would in type 1 Normal olarak if li cümlelerde if’in bulunduğu kısımda yani yan cümlecikte will veya would kullanılmaz. AncakType 1 de eğer will’i ( kabul etmek), ( razı olmak ), (istekli olmak), (lütufta bulunmak), (… nezaketini göstermek ) ve ( sakıncası yoksa ) = ( wouldn’t mind ) anlamında kullanırsak Type 1’de if’li kısımda will veya would kullanabiliriz. If you will lend me 500 dollars, I will be able to buy that car: Eğer bana 500 dolar borç verme lütfunda bulunursanız o arabayı alabileceğim If you will help me, I’ll finish this in time: Eğer bana yardım ederseniz, yardım etme lütfunda bulunursanız bunu zamanında bitiririm We shall understand the subject better if you would be kind enough to explain in a little bit more : Eğer biraz daha izah etme nezaketinde bulunursanız konuyu daha iyi anlayacağız If you wouldn’t mind opening the window we may have more fresh air :Eğer pencereyi açarsanız daha fazla temiz hava alabiliriz Alternatives in type 1 If clause kısmında if clause yerine imperative ( emir cümleleri ) kullanıldığı zaman da cümlenin anlamı değişmez. Keep the windows closed at night and you won’t get ill : Gece pencereleri kapalı tutarsan hastalanmazsın Keep the windows closet at night or you will get ill :Gece pencereleri kapalı tut yoksa hastalanırsın
- Type 1 de if li kısımda normalde simple present tense kullanıldığı yazmıştık. Bazı durumlarda present continuous tense, present perfect tense ve present perfect continuous tense de kullanılabilir. If he is still sleeping, I will sack him :Eğer hala uyuyorsa onu kovacağım If she has typed the letter, I’ll post it : Eğer mektubu daktilo etmişse postalayacağım If you have been working since 9 o’clock, you’ll need a rest :Saat 9’dan beri çalışıyorsan dinlenmeye ihtiyacın olacak - Daha önce ana cümlede yani if’in olmadığı cümlede; modal (may, can, must, vs.) kullanılabileceğini yazmıştık. If clause da ise bu modal’lardan can ve must kullanılır. If I must go there, I will : Eğer oraya gitmek zorundaysam, gideceğim If I can find him, I will talk to him : Eğer onu bulabilirsem onunla konuşacağım 143
Type 2 ( olsa, olur ) : Bu tür anlatımda if clause, konuşma anındaki hayali durumları izah etmede kullanılır. İhtimal payı yoktur, sadece cümleyi söyleyen kişinin o ana ait hayali ve farazi düşünceleri izah edilmektedir. Şimdiki zaman ve geniş zamanla ilgili durumlardan bahsedilirken kullanılır. Fiilin geçmiş zamanda olması sizi yanıltmamalıdır. Bahsedilen olayın olma ihtimali ya çok azdır veya hiç yoktur ama zamanı henüz geçmemiştir. If clause, past clause main clause ise would / should, could, might, etc. dir. If it rained, we would stay at home and sleep till noon :Bir yağmur yağsa, evde kalır ve öğleye kadar uyuruz / uyurduk If you didn’t inform him, he couldn’t get out of trouble:Eğer uyarmazsan, başı beladan kurtulmaz.) We might finish the work on time if they helped us :Eğer bize yardım etseler işi zamanında bitirebiliriz Was / were ; he, she, it ve I ile kullanılabilirler. Fakat were daha yaygın kullanılan şekildir. If I were you, I would go to university and be a doctor :Yerinde olsam üniversiyete gider ve doktor olurum / olurdum If she were ( was ) a man, she might protect her family :Eğer erkek olsa, ailesini koruyabilir Were to ( by any change ) in type 2 If clause kısmında were to kullanmak mümkündür. Bu anlatımda da yine farazi bir düşünce ve konuşma anıyla ilgili hayal vardır. Buradaki were to nun kullanımı Type 1 deki should un kullanım biçiminin benzer halidir. Burada da were to nun yerine by any change gelebilir. Bu tip kullanımda geleceğe dair uzak ihtimal söz konusudur ve hayalde kalmaktadır.
If it were to rain, we would stay a home and sleep till noon: Eğer yağmur yağacak olsa, evde kalır ve öğleye kadar uyuruz / uyurduk If you were to Mr. Fix in Istanbul, could you give him my regards: Eğer Mr Fix’i İstanbul’da görecek olsanız, selamımı söyler misiniz The villagers would counter-attack them if the enemy by any change attacked this village:Eğer düşman bu köye saldıracak olsa, köylüler karşı saldırıda bulunurlardı
Inversion in type 2 Were başa getirildiği zaman yine if kullanmaz. Bu kalıp da ancak resmi yazılarda kullanılır.
Were they to sell the company, we would buy it: Şirketi satsalar biz alırız / alırdık Were I him, I would accept their offer: Onun yerinde olsam onların teklifini kabul ederim / ederim Were he to resign, I would resign too : O istifa etse ben de ederim / ederdim
Would in type 2 Daha önce Type 1 de if clause da will kullanımının bazı şartlarda mümkün olduğunu görmüştük. Yine aynı şartlarla Type 2 de if clause da would kullanılabilir. Yani would u ( razı olmak, kabul etmek, istekli olmak, lütufta bulunmak, nezaketini göstermek) anlamında kullanırsak if clause da would kullanabiliriz. If you would carry my suitcases, I’d be grateful to you: (Eğer bavullarımı taşıma nezaketini gösterirseniz size minnettar olurum 144
If you would cook the meal, I would wash the dishes: Eğer sen yemeği pişirmeyi kabul edersen ben de bulaşıkları yıkarım
Alternatives in type 2 Type 2 de main clause da could, should, might gibi modal’ların kullanıldığını görmüştük. If clause da ise could u kullanabiliriz. If I could speak Spanish, I would work in Spain: Eğer İspanyolca konuşabilsem İspanya’da çalışırım / çalışırdım
If clause da simple past tense yerine bazen past continuous tense de kullanılabilir. If he were coming with us, we would be much more cheerful now :Eğer o bizimle geliyor olsa şimdi çok daha neşeli olurduk
Main clause’da modal’ların continuous şeklini kullanmak da mümkündür. If they were here, we would be playing football now :Onlar burada olsa şimdi futbol oynuyor olurduk
If meaning since : Since anlamında if Bir de since ( madem ki ) anlamında kullanılan if vardır. Bu tam olarak bir şart cümlesi sayılmaz. Bu anlamdaki if li cümlelerde değişik zamanlar kullanılır. Geçmiş zaman kullanıldığında geçmiş zaman anlamı verir. If you lost your passport why didn’t you go to the poliçe : Mademki pasaportunu kaybettin, niye polise gitmedin If you knew his telephone number why didn’t you call him : Mademki onun telefon numarasını biliyordun niye onu aramadın
Type 3 ( olsaydı, olurdu ) Bu tür anlatımda if clause, geçmişte kalmış, tamamlanmış durumlar hakkındaki hayali konuşmaları ifade etmektedir. If clause, past perfect tense main clause ise would have, could have, might have etc. dir. Main clause da fiil 3. haldedir. If it had rained yesterday, we would have stayed at home and slept till noon :Eğer dün yağmur yağsaydı evde kalır ve öğleye kadar uyurduk If you hadn’t informed him, he couldn’t have gotten out of trouble: Eğer uyarmasaydın başı beladan kurtulmazdı We might have finished the work on time if they had helped us last week: Eğer geçen hafta bize yardım etselerdi işi zamanında bitirebilirdik Were to have in type 3 Pek yaygın olmasa da had yerine were to have kullanılabilir. If it were to have rained, we would have stayed at home and slept till noon:Eğer dün yağmur yağmış olsaydı evde kalırdık ve öğleye kadar uyurduk
Inversion in type 3 Had başa getirildiği zaman if kalkar. Ancak bu şekil daha çok resmi yazılarda kullanılır. Konuşma dilinde kullanılmaz. Had they caught the train, they would not have been late for work. :Trene yetişselerdi işe geç kalmayacaklardı 145
Had he not sold his car, he could not have bought that house :Arabasını satmasa, evini alamayacaktı
- Alternatives in type 3
Type 3’de if clause da past perfect yerine, past perfect continuous da kullanılabilir. If you had been driving more carefully, you wouldn’t have hit that car: Eğer daha dikkatli araba kullanıyor olsaydın o arabaya çarpmazdın If clause da past perfect yerine could have done kullanılabilir. If I could have found him, I would have paid my debt: Eğer onu bulabilseydim borcumu ödeyecektim - Daha önce de belirttiğimiz gibi if li cümleler genel olarak üçe ayrılıyorsa da değişik şekilleri mevcuttur. Bazen cümlenin bir kısmı type 3 diğer kısmı type 2 de olabilir. Bu cümlenini anlamına bağlıdır. If you had invited him, he would be here now : Eğer onu davet etseydin o şimdi burada olurdu ( Type 3 ) ( Type 2 ) Burada davet etme(me) işi geçmişte olduğu için type 3 yani past perfect kullanılmış, ana cümlede ise şu andan bahsedildiği için type 2 yani would do kullanımıştır. If you hadn’t eaten those sour plums last night, you wouldn’t be ill now: Dün gece o ekşi erikleri yemeseydin, şimdi hasta olmazdın Lingualeo Vocabulary Unit-8: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22
a couple of a little while aluminum foil arrow bowl casserole dish chopping board clear up cocoa powder coward for ages give a speech greet halfway through instructions it's awesome lead singer misunderstand music video olive ounce potato masher
bir çift biraz alüminyum folyo ok kase tencere doğrama tahtası açıklamak kakao tozu korkak uzun zamandır konuşma yapmak karşılamak yarılamak talimat müthiş bir şey müzik grubunun solisti yanlış anlamak müzik video zeytin ons (28 gr.) patates ezicisi 146
23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44
put somebody up rifle shake hands shaved silently sound engineer studio wooden spoon add album approach band best man boil bride bridesmaid bush can celebration cheek cheerfully chop
45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68
compose congratulations copy couple crumb custom decorate exotic festival finger fork formal fry frying pan get married groom hold honeymoon ingredient interrupt introduce invitation kiss layer
birini misafir etmek tüfek el sıkışmak traş olmuş sessizce ses Mühendisi stüdyo tahta kaşık eklemek albüm yaklaşım, yaklaşmak bando sağdıç kaynamak gelin nedime çalı kutu kutlama yanak neşeli, keyifle kesmek, doğramak, balta ile kesmek oluşturmak, bestelemek tebrikler çoğaltmak çift kırıntı gelenek süsleyip püslemek egzotik festival parmak çatal resmi kızartmak kızartma tavası evlenmek damat tutmak balayı malzeme, içerik kesmek(sozu yarida kesmek ) tanıtmak davet, davetiye öpmek tabaka 147
69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115
mash mayonnaise melt misunderstanding mix mixture music store occur olive oil on one's rail peel place plate play pound pour prey professional proud reception recipe record recording remove salami saucepan several shoot single skin slice soundtrack spread steal stir tablespoon thief track tradition tribe turn down turn up uncomfortable voice volume warrior whisk
ezme mayonez erimek, eritmek(v) eriyik(n) yanlış anlama karıştırmak karışım Müzik Mağazası olmak,meydana gelmek zeytinyağı bir ray üzerinde soymak yer tabak oynamak, oyun, piyes (n.) libre (453 gr) dokmek,bosaltmak kurban uzman onurlu resepsiyon tarife, yemek tarifi kayda geçirmek kayıt çıkarmak salam uzun saplı derin tava birkaç Ateş etmek, şut, vuruş bekar, tek deri dilimlemek film müziği yaymak,dagitmak çalmak karıştırmak yemek kaşığı hırsız rota, takip etmek-iz sürmek gelenek kabile reddetmek açmak rahatsız ses ses kuvveti savaşçı çırpmak 148
116 117 118
wolf wounded wrap
kurt yaralı sarmak
149
View more...
Comments