Albert Caraco - Post Mortem.pdf

February 22, 2017 | Author: kursadkiziltug | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download Albert Caraco - Post Mortem.pdf...

Description



&

j versus {E] düşünce - deneme

Albert Caraco Albert Caraco 10 Temmuz 1919'da Konstantinopolis'te, dört yüzyıldir Tür­ kiye'ye yerleşmiş Sefarad bir ailenin oğlu olarak doğdu ve Eylül 197l'de öl­ dü. Geride çok sayıda eser bırakan ve Cioran'la karşılaştırılan nihilist, ka­ ramsar bir yazar ve düşünür olan Caraco eserlerini Fransızca yazmıştır. Prag, Berlin, Viyana ve Paris'te yaşadıktan sonra, lkinci Dünya Savaşı arife­ sinde Güney Amerika'ya göç eden ailesiyle birlikte edindiği Uruguaylı kim­ liğini ömrünün sonuna dek koruyacak olan Caraco, savaşın bitiminde Fran­ sa'ya geri döndüğünde, bütün dünya görüşü kökten altüst olur. Eserinin ruhuna uygun olarak, babasının ölümünden birkaç saat sonra inti­ har eden Caraco, çok yazmış ancak yazılarının karanlığı ve kimi düşüncele­ rinin şoke edici niteliği gereği geniş kitlelerce tanınmamış bir yazar ve dü­ şünür olarak kalmıştır.

Işık Ergüden 1960 İstanbul doğumlu. Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi İngiliz

Dili ve Edebiyatı bölümünde okudu. Yayımlanmış cok sayıda çeviri kitabı vardır. Ayrıca, ağırlıklı olarak deneme türünde metinler de yazmaktadır.

\'ersus Kitap

(71)

Post Mortem Albert Caraco Özgün Künye Post l\fortcm "La l\lervcilleusc Collection" Editions l'Agc d'Hommc, 1968

Fransızcadan

Çeviri

Işık Ergüden Kapak Tasarımı Bülent Arslan Sayfa Düzeni Bülent Arslan Baskı Can l\l arbaacılık 0212 613 10 77

ISBN: 978-9944-989-78-7 VERSUS KİTAP l\layıs 2008 © Her hakkı mahfuzdur. Albay Faik Sözdcncr Sk. Bcnson İş l\lcrkczi No:2 l/2 Kadıküy /İstanbul 34710 Tel:

O 216 418 27 02 (pbx) Faks: O 216 414 34 42

www .versuskitap.com

[email protected]ın

Post Mortem

Albert Caraco

Fransızcadan Çeviri Işık Ergüden



&

1-v-re -us -@j s

Max-Alai11 Schweıulima1111 'a

1

Sayın

Anne öldü,

belleğimde

yeniden

bir

süredir

onu

canlanmasını

unutmuştum,

sonuna

borçlu­

yum, tekrar unutulup gitmeden önce bi rkaç saatli­ ğine bile olsa onu düşünelim. Onu seviyor muyum diye

kendime

zorundayım,

sorduğumda

beni

iğdiş

Hayır

etmekle

cevabını

vermek

suçluyorum

onu,

pek de önemli bir şey değil bu, ama yine de... bana kendi mizacını

miras

alkalozu ve alerjileri muzdaribim sızlıklarım

bırakması daha ciddi, vardı, ben

ondan

çünkü

daha fazla

bütün bunlardan, üstelik benim rahat­ saymakla

bitmez,

üstelik...

üstelik

beni

dünyaya o getirdi ve ben bu dünyadan nefret etmeyi kendime iş edindim.

2

Kendi yaşamımla pek ilgilendiğim yok, bu da beni duyarsızlaştırıyor,

hoşnutluğumu,

sevgımı

söküp

atalı yıllar oldu, dalgaların dövdüğü kayalar gibiyim, deniz gri, gök siyah, bulutlar geçiyor ve geride eser­ ler kalıyor. Köklerimi acının olduğu kadar zevkin de reddi

içine

ğe varıyor,

salıyorum, artık

bu

sevgim

ermişçe

bir

ilgisizli­

ilgisizlikle kaynaşmışım, bütün

yaşamım bir ölüm okulu, aslında pek bir meziyetim yok ve çocukluğumdan beri kendimi asla rahat his­ setmedim, kalıcı rahatsızlıkların

eline düşmüşüm ve

ancak deva buldukça varlığımı sürdürüyorum.

3

Bahtsız biri miyim ki ben? Bir Yahudi olarak gö­ rünüşte böyle olmam gerek, Yahudilerin çoğu baht­ sızdır,

ama

aynı

zamanda

çılgınca

bir

iyimserlik

sergilerler, onlardaki yaşam sevgisi idam edilen er­ keklerin ereksiyon olmasını çağrıştırıyor, bu iyimser­ liğin

de

aynı

inanabilirim. Yahudiler

kökenden

Trajediyi

yüzyıl

kaynaklandığına

reddetmek

boyunca

köle

rahatlıkla

kölelere

kaldılar,

bu

özgüdür, kurnaz

zihniyetleri onları son derece iğrenç kılarak hayatta kalmalarını sağladı, emaneti korumak için alçaklığa rıza gösterdiler, emaneti korudular da, alçaklığa ve bunu onlara dayatanlara rağmen.

4

Benim hislerin

bu en

dünyadan

dünyaya

saygınıdır, nefret

duyduğum hasta

ediyorum,

nefret,

ve Yahudi işte

en

içimdeki

biri

olarak

n iteliklisinden

iki sıfat, ölümü seviyorum, iyi de yapıyorum, hasta­ ların çoğu ölümü yeterince sevmiyor, yaşam tutku­ ları onları aşağılık kılıyor, sevmiyorlar,

hayata

Yahudiler

bağlılıkları

de

ölümü hiç

esinledikleri

tiksin­

tinin neden idir. Bu iki insan soyunda eksik olan şey, geri çekilme, ihtiyat ve hayadır, ne hastaların ne de Yahudilerin kendi üslubu olur, onlar sözcüğün kötü anlamında

yoksuldurlar,

rultusunda silahlanırlar.

sefaletlerinin

ihtiyacı

doğ­

5

Sayi n Anne hayatı

seviyordu,

aşırı ölçüde değil,

ama aklın ger�ğinden bi raz daha fazla, intiharı yersiz buluyordu, ölüm fikrini de reddediyordu, hatta asla ölmeyecekmiş

gibi

yaşamak

gerektiğini

söylemeye

bile cüret ediyordu, dolayısıyla oldukça donanımsız bir hali vardı, yücelikten lan

söyleyen

doktorlarına

de yoksundu, densizce ya­ inandı,

hiçliğin

yakınlaş­

maları onu hiç uyarmadı. Benim ona verdiğim değer yarı yarıya azaldı, zavallı bir kadın oldu, bütün güzel meziyetleri bitti, bu da bana acı veriyor, yaşama ira­ desi ve iyileşme umuduyla ölümü ıskaladı.

6

Sayın Anne yıllardır hastaydı, tam olarak neyi ol­ duğunu

bilmiyordu,

görünüşte

larenjitten

boğazından acı

şikayet

çekiyordu,

ediyordu,

sesi

genellikle

bi raz boğuktu, bu tür işaretler az çok telaş vericidir, ama o üzerinde bir tehdit hissetmedi.

Bu konuda

onu ürküten tek bir doktor vardı ama o da öyle sert davrandı ki Sayın Anne onun kişiliğinden tiksindi, o doktor da onu kurtaramadı zaten, akciğer kanserinin çaresi

yok.

Böylece

doğarken annesini taşıyordu.

zavallı

kadın

kendi

ölümünü,

öldürecek bir çocuk gibi

içinde

7

Sayın Anne yaşlanarak çok şey kazandı, bana ka­ lırsa ben de bu konuda yeterince şey yaptım, düzgün bir zevki vardı, ama kimi zaman ayırdetme yetisini yitirdiği oluyordu, kazanımları

doğasına denk değil­

di, yine de kusurları pek enderdi, hatta son zaman­ larında

hiç

hata

yapmadı.

Altmış yılının

yazındaki

kadar iyi pek az gördüm onu, "havalı" sözü hiç de abes değildi, oysa hastalık daha o zamandan kuluç­ kadaymış, bu oldukça. yeni melankolinin gölgesi ona cazibe

katıyor

ve

bir

üslup

veriyordu,

arzularının

bulaşmadığı . bakışlarını dikerek yürüyen bu kadının yanında yürümek bana zevk veriyordu.

·

8

Altmış boğazını

yazında tedavi

Vichy'deydik, ettiriyordu,

Sayın

danıştığı

Anne

orada

derin

fikirli

doktorlar larenjitten söz ediyorlardı, bu soylu kadı­ nın üzerinde dolanan ölüm kimsenin

aklına gelmi­

yordu. Bir ay sonra, Biarritz'de ilk değişimi hissetti ve yüzü belli belirsiz çöktü, kışın sesi kısıldı ve alı­ şılmışın ötesinde öksürdü. Ertesi yıl, Aix'deki o gü­ zel katedralde güzelliğin son bir kez parladığı bir an daha oldu, sanki mekanların rengi ya da dekorların yansısıydı.

Sayın

tum, yeşil bir ışındı.

Anne'n in

yaşlılığına

tanık

olmuş­

9

İşte,

bence, - annesini

sevmediğini

düşünen

bir

adamın ağzından çıkan tuhaf bir sevgi dili, doğal bu çelişkiler, zikzaklarla dolu içim,

sonuçta yazıyo­

rum, bu da her şeyi söylemek demektir, yol aldıkça yolumu

şaşırıyorum.

Sevgi mi

sevgisizlik

mi?

İkisi

birden belki, ya da sırayla, bilmiyorum, emin olun hiç bilmiyorum.

Sayın

Baba

birkaç

damla

gözyaşı

dökerken, benim gözlerim alışıldık kurulukların ı ko­ ruyorlar, doğru, asla ağlamam, ama beni ilgisizlikle suçlamamalı, fikirlerim beni

hislenmekten

yor, hatta üslubum hislenmenin mı bile yasaklıyor.

men

edi­

yakınına yanaşma­

10

Kadın lerin

dünyası Tin

çoğu

kadınların

onlara atfediyorlar,

dünyası uzağında

değildir,

ama

duruyorlar

çünkü kendileri kadın

erkek­

ve Tin'i değil,

bu

bana desteksiz bir kanaat gibi geliyor, genel kural olarak erkekler de kadınlar kadar aşağıdadırlar; ta­ bii daha altta değillerse. Ben kendimi erkeklerin de kadınların bana

da

uzağında

hissediyorum,

oldukça gülünç geliyor,

babalıktansa hiçliği tercih

birleşmeleri

evliliktense

yalnızlığı,

ediyorum,

kadınlar bizim

için teselliden ziyade tehdittir, tersi

bir yanılsama­

dır, ama onların büyülerini bozmak için nefse hakim olmak gerekir.

11

Aybaşı kanaması, hamilelik, doğurma ve emzirme; bu

türden

kölelikleri

yüceltemeyiz,

tiksinti

verici

şeyler bunlar, çok sayıda erkek, canavar olarak gö­ rülme korkusuyla hissettikleri dehşeti sergilemeseler de bunlar karşısında ürperiyor. Aşık erkekler bunları unutmuş

gibi

yaparlar,

diğerleri

sessizliği

korurlar,

yan çizilen ve hepimizi üzen bir konudur bu, Müslü­ manlar acıları

kadınların

bizimle

çekmeyeceklerini

birlikte ileri

cennetteyken

sürerler,

bu

iyileşmekten

umudu kesmektir bu, Yahudiler her sabah Tanrı'ya kendilerini lar.

erkek

yarattığı

için

şükranlarını

sunar­

12

Dolayısıyla ranış teselli

doğaldır, etmeye

kadınlara

karşı

cinsiyetlerine çalışırız,

gönül bağlı

bizim

okşayıcı

sefaletten

yasalarımız

dav­ onları

genellik­

le bu sefaleti iki misline çıkarmaya yarar, en başta da ahlaki ve dini yasalarımız, kadınlar bu yasaların kurbanıdırlar, biz on ları mütevekkil kıldıkça daha da içler acısı olur halleri. Yüzyıllardan beri onları daimi hamileliğe fikirleri daha

mecbur

aşılıyoruz: acımasız

ne

ediyoruz, Bizim olabilir?

onlara

en

üretkenlik Biz

kadını

insan lıkdışı idealimizden kişisellikten

yoksun bir alet mertebesine indiriyoruz ve onu üret­ meye zorluyoruz, feda edilecek olanları, hem de zo­ runluluktan.

13

Mutlu bekarlar! Mutlu kısırlar! İsa ile Buda hemfi­ kirdi, onlar öldüğünden beri dünyaya gelen milyar­ larca insanın kaçına imrenebiliriz ki? Pek azına, kuş­ kusuz. Ne diyordu Platon? Çağının en mutlu insanı olan büyük Pers ,kralının, düşsüz bir gece kadar güzel pek az gün geçirmiş olduğunu söylüyordu. Hayatın büyük bir zevk ve mutluluk olduğuna yemin edenle­ re baktığımda, onları ne güzel bulurum ne de şanslı doğmuş sayarım, ne akıllıdırlar ne duyarlı, ne ince­ liklidirler ne bilge, ne de derin, ama överek göklere çıkardıkları kişilere çok benzerler.

14

Soylu şama

insa n l a r

yaşamı

n ed e n l e r i n i

yaşamla

ender

yaşamın

yet i n e n l e r

ise

o l a ra k

ken d i s i ne

d a ima

tiksinti

severler,

tercih

ya­

ederl er,

ver i c i

k i ş i ler­

d i r. Ya şam yüce b i r şey d e ğ i l se, b u n ca a rzu l a n ı r nesi va rdır?

Bede n i n

sız i n sa n l a r ı n l a nma n ı n

sev i n ç l e rini,

aşırı

bir

ü ş ü şt ü k l eri n i ,

mağ l u p

türün

yaratı k larıyla

van l a r ı n

günün

çirkin

ve en

sağ l ı k­

b i r istekle tattı kları n ı ve aşırı

tü keteme d i ğ i

i ğ re n ç

en

m i l l etlerin

ken d i le r i n e

ces i n e t u tu n d u k l a r ı n ı

coşkuyla

dolu

doymak

yine

bilmez bu

bu hay­

köl e l i kleri n

de şaşırtır

Ta n rı, l a rvalara benzemekten e s i rge bizi!

kul­

sevinçl ere

o l d u ğ u n u,

dayattığı

görmek

bu

ge­

i n sa n ı .

15

Sayı n

An ne'n i n

benim

oldukça

benzer

bir

i stemedi

ve

k a rarı

bu

bu

felsefesi

sayfalarda vard ı ,

çoc u kl u ktan

a ç ı kla d ı ğ ıma

i ki n c i

bir

h e n üz

ç ı kmışken

çocuk

almıştı: Kala balık ve hepsi de bahtsız -ç ü n kü çok ka­ l a balı k-

b u nca

olmuştu. a ş ktan

Aşk

a ilen i n

hali

karş ı s ı n d a ki

uzaklaştırmıştı,

bu

onun

bu

tavrına gerekçe

güvensizliğ i, tür

ki

s a i klerle

beni

ilişkisiz

de de­

ğild i , bana daha çok erken yaşta makul b i r benci ll i k aşıladı Çırak

ve

her

ustaya

tü rlü

d e rs

yeni ld i ğ i n i i t i raf etti ...

sa rhoşlu ğ a

vermeye

ka rşı

başlayınca

silahla n d ı rdı. son u n d a

usta

16

Bir hastalık hikayesi ilgi gormez, erken gelen ölüm ise bir lütuftur. Sayın Anne on aydan fazla can çekiş­ ti, ilk kez 1962 yılının kasım ayında başladı ve sekiz eylülü dokuzuna bağlayan gece son buldu, başlangıç ürkünçtü, görünüşte daha az dramatik olan sonucun ise

tanığı olamadık.

Bir kasım sabahı,

yatağın ayak

ucunda kan dolu bir kova gördüm, Sayın Baba bana durumu anlatı, daha dün hasta görünmüyordu, gece yarısına

doğru

kovalarca

kusmaya

başlamıştı,

can

çekişen biri gibiydi - ya da can çekişmesine ramak kalmıştı.

17

Doktorlar karga sürüleri gibi üşüştüler, süz,

hepsi

hakkı

alıngan,

ıçın

karşısında

birbirlerini

dövüşüyorlar, unutmuyorlar.

kıskanıyorlar,

"bana Bu

hepsi guç­

kalırsa"larını

Baylar

Moliere

öncelik ölüm döne­

minden bu yana pek değişmediler, ama artlk ınsanı daha

masraflı

zenginleştirdi, ce bir

öldürüyorlar, ecza

Sayın

imalatçıları

farklı enjeksiyon kullandı sığır

sürüsünü

öldürecek

Anne

bu

loncayı

loncasını

da,

yüzler­

hap

yuttu,

ve sayısız kadar.

ilaç kutuları bir piramit gibi yığılmıştı.

Öldüğü

sırada,

18

Bu

tablolardan

haki kati onlar

çiziyorum.

da

on ları

hastaları

ise, rı d ı r:

Doktorlara gi b i

umutl u

ıstıraplarımızı

den l i

b e n i mazur görün,

zava l l ı

d uyarsızlaştı rıyor,

mesle kleri n i n zim

dolayı

ama

azizlere

göre

kemi k l eşmemel eri n i

tam iyi Onlar,

yaşamı n h i ç l iğini

sahte temsil

çekişenin

nezaketin i n

insanlar kimi

bu

görevleri onların

olmasını

ol u r.

ve

En

tuhafı açmala­

yaşamı

olmuş

bi­

artı racak

gü lmeye yol

k u rbanı

ediyorlar,

ve

zaman

başucunda

tesel li etmeyi bile bi lmiyorlard ı .

değ i l im,

ıstırapları

diled i ğ im

n i yetle ağ lan ı rken can

öfkeleniyor

açık

göre

yal n ı zca

değil,

dünyanı n

iyil eştiremedik l e ri

k i şiyi

19

Söyled im, a i l es i n d e n onun

da

efradını yıldır l a rla

aynı

l aya n

tekrar

ediyorum:

d ü ş ü n cede

bizden

onların ender

kalmamış, ğ umu

ama

ho ş l a nmıyordum,

giderek

izi n i

bile

ortak

ben

onun

dol ayı

Gen çke n

pek

aramızda

s a n ıyorum,

tutuyord u,

varmış,

d u rumdan

söyleyemem, deği şimden

uzak y itird ik.

An ne'n i n

bizim

olduğunu

n o ktası

bu

Sayı n

ama

aile

y i rmi bu

beş

insan­

olg u n l a şt ı kça hoş n utsuz

hiç

oldu­

daha iyi g ö rü nmes i n i sağ­ onu

kutlad ım,

hiç hoş n u tsuzl u k d uymadan k a b u l

etti.

o

da

Ben

iltifatı

o n a fa­

lanca n ı n ya da fi l a n ca n ı n o i ğ renç g u d u bet halinden bahsettim, o da iyi n iyetle b u na i k n a o l d u.

20

Mutl u

etme

sanatını

şayanlar ve ona bağ l ı ikili

b i l iyordu,

erdemi, onun yanına

dığı

için

mişti,

şükredi yord u ,

usand ı rd ı kl a r ı

b i r l i kte ya­ kad ınların

yaklaşan herkes onu tanı­

kimseye

ise

Düzen d u ygu s u onda

onunla

çalışanl a r, en tal ihl i

bunu

asla

hak

ha k a ret

etmişlerdi

etme­ e l bette.

uyum boyutu a l d ı , meziyetleri

zaman geçtikçe güçleniyordu, yargı yetisi i se zaman­ la

b i r l i kte

kend is inden ona

isabet

incel iyordu, uzak etti

yaş l ı l ı ktan

olduğ u n u

ve

onun üzerine ç u l landı.

yaş,

ise

sandığı

bağı şlamayan

çekinmiyordu, anda bir

yaşlı l ı k

kötülükle

21

Fazlasıyla

kişisel leştiğ imi

hissederek

b u rada

kesi­

yorum, haya d uygum baskın çıkıyor. Dünya gayet hoş ve son d e rece d i k kat çekici larca

aile b una inanı r,

yan ı lsama

değ i l d i r,

bu

gön ü l

kad ınlarla d o l u , mi l yon­

bak ı ş açılarındaki almak,

sevmek

her şey kuşkusuz

ki mucizeler yarat ı r ama aile dışındak i l erin gönül al­ ması, nezaketi de b izi deste k l iyorsa, o zaman nesne l­ lik

başlar.

rundayım,

Sayın çünkü

Anne'nin onun

erdemlerine

k i ş i l i ğ ine

yo k l u ğ u etkil iyordu, nezaket bu

i lgi

i nanmak

zo­

gösteril iyordu,

kadar uzağa gitmez,

yalanın bu kadarı da yorar. O benim yazılarımda ya­ şayacak, bu da benim borcumu ödeme tarzım.

22

Sayın ben

An ne'n i n

o n l a rı

her

ka d ı n

şeyi

cuklar

ve

o rta k

paydaları

şamını

buna

ıvır

zıvı r

yaşamı n

l u k l a r yetişt i r i p ka svetli

bi r sur var.

ama

zevkl i s i n d e n d i r kösnül

bir

bon­

sürdü rür,

s eç i l mişlerin

i t i raf etmel iyim - k ı yas

ya n l arı

i nc i k

belagat

Ben

ve

b i r mela n ko l i

h o ş v e yüce

dolduru lamaz,

ken d i nce

odası

y i n e de b u n lara

mım

yeri

mutl u l u kt u r.

giyinme den ktir,

dünya s ı n ı n

aşa r,

seviyorum,

ka d ı n ı n

en

seyrederken o l d u kça

h i ssed iyorum, va rd ı r,

elb i s e l eri

ki

fark l ı l ı k l a r ı

hoşl ukları n ı

i h ti­

genç bir

b i l iyor

bir

ya na­

değ i l im,

değer veriyorum, ben im böyle hoş­ beslememe

ve

mi l i ta n ...

imkan çün kü

yok,

benim

korumam

yaşa­

gereken

23

Sayın

Anne'nin

parfü m l erini

kokladıkça

şaşırıyo­

rum, onu bana derhal geri getiriyorlar, hem de nas ı l bir

büyüleyi c i l ikleri

mutl u l uk

bu,

var

bir varl ı ğ ı

anlayabi l i rsiniz,

derin

bir

benim i çin yeniden vücuda

getirerek bir fe lsefeyi derli toplu hale getiren bir mut­ l u l uk,

ben -benden önce

manı yeniden b u l d um. okurunu rini

Yah u d i

Fransızlara

biriydi, kal ı yor,

tadını çıkarıyorlar ve niçin

yapt ı ğ ı

tattım,

ı ş ı ğ ı nda

sayfalarıma

yapıcılarından

anlamak

Sabbat'ı

mistiklerinin

anal i z ettiğ i m

zaman

Marcel'in

sayfaların

Proust'un

gönderiyorum.

gerçek şu

bu

gibi- za­

an

bir için

Marcel

Asurlu, ancak

ese­

onu onun

bir cazibesi o l d u ğ unu boş

yere kend i l erine sor u p d uruyorlar?

24

Sayın Ba ba,

Anne'nin

asl ında,

gardırobu

onları

rının bahanesi

hazine

keşfetmiyor,

dolu.

bunları

Sayın

gözyaşla­

olarak görüyor yalnızca, her şey ona

kötü gel i yor, en ufak anı onu yara l ı yor, son aylar on­ dan yıll a rı gizliyor, ölüm maskesi yüz kez daha uzun bir

yaşamın

da

Sayın

ışıklarını

B a ba

örtüyor,

iki

gerçekd ışı

a rasın­

kötü tercihte bulundu ve bahtsızl ı ğ ı

en yüksek hakikat ol a rak kabul etti. Aldand ı ğ ını ona söyleyebi lecek lar?

Ya lnızca

miyim?

Kasvetli

kend i l erinin

yata karşı ne de

sonsuza

uykuya karşı tanıkl ık ederler.

hafta l a r

kanıtıd ı rl a r

ve

neyi

kanıt­

ne

evveli­

dek peşinden gidecekleri

25

Sayın bu

ona

Anne

60' l ı

d ü nya n ı n

y ı l l ara en

doğ r u

güzel

me l a nkolikleşti

ha l i ni

verd i ,

ve

n ed e n i n e

n üfuz edemediği m b u değişim o n u benim içi n daha da kıymetli k ı l d ı , ölümün gölgeleri l a r ı d ı r,

sonsuz

ol u r. Yarı n l a rı

yaşam tehdit

ise

mutlak

a l t ı n d aki

dar çok tehdit a lt ı ndaysa

sevgi n i n

baharat­

soğ ukl u ğ u n

i n sa n ı

severiz,

oku l u n e ka­

o kad a r çok severiz, Tanrı

sevmez ve bir sevgi n es n esi değil d i r, ta n rı s a l aşk bir a n lamsızl ıktır,

en

iyisi

kuşkusuz

ki

kimseyi

sevme­

mektir ve b u n u n i ç i n de ö nce kendimizden başlama­ mız

gerekir.

Kendinden

hissi bağları pa rça l a r.

n efret etmeyi

savu n a n

kişi,

26

Duygu l a rımızı uçup

gider, T i n'in

ması

bunl arın

düşündüğ ümüzde

duygularımız

bakışının

üzerine

kon­

Sayın

Anne

k ü le

duyguların

dönmesine

yeter.

öldü, ya kendimi asarım ya da onu unuturum, kendi­ mi yok etmek istedim, kafamda

bir i ki

kitap varmış

gibi geldi, gereken zamanı yaşamaya ve yok o lan insa­ nı

u nutmaya

[Hafta l ı k lar) u çurumdan gömmel iyiz

karar

verdim,

başka beni ya

da

amacı bu

çek i p

yazdığım yoktu, çı kardı.

Semanyer'imin yuvarlanacağım Ya

peşlerinden gitmel i yiz,

larının üzerinde canımıza

k ıyma l ıyız ya da

la gözya şı dökmeden oradan a yrı lmal ıyız ...

ö l ü lerimizi ya

mezar­

tek dam­

27

Ben i m

felsefem,

men

i yi d i r,

çileci

yaptım,

h ı rç ı n ca

yumuşamayı

tat

kabul

Bunları

onları

sistemimin

bu

taklit

ü rkütücü

pek

yetiştiren

havada hoş

terk

edişler

b i lmiyor

Say ı n değildi,

edi lebil i r ol a ra k görüyordu, en

mı? Anne bu

rağ­

kendimi

işlenen

kad ı n l a r

etmeyeceğ iz.

sertliklerin i

sertliklere

reddediyorum,

sertlikleri

a lma l a r ve

n iteliyorum. nuda

içerd i ğ i

z i n a l a r, olarak Bu

ko­

benim sistemi

azı n d a n aşktan

vazgeçilmi şse, ona göre bu şarttı, sağduyulu old u ğ u­ na kanıt bu

da. Aşk hakk ı n d a gençken d ü ş ü n d ükle­

rin i zava l l ı kad ı n bana açıklamadı, zaten b u beni hiç i l gilen d i rmiyord u .

28

S a y ı n A n n e h e r gece d ü ş görüyordu, hem de bütün gece boyu nca, ima edişinden yala rı n ı

a n latmıyordu,

bell iydi, ama bana

a l acaka ra n l ı ktaki

rü­

yaşa ntı s ı n ı

b i lmiyord um, b e l k i d e kimi zaman benimle o y u n oy­ n uyordu,

kad ı n l a r

soluk

a l ı r gibi

ya l a n

söyler,

onun

gölgedeki yüzü benim meçh u l ümdü, b u da A n a O ğ u l oyu n u n u n kinden la rı n ı

k u ra l ı d ı r.

daha

Kadı n ı n

korkunçtur,

bi lmezd en

ge l iyoruz,

gölgedeki

Batı'da

yüzü

kad ı n ı n

ortaça ğ ı n

bizim­

k a ra n l ı k­

Mel u s i ne'den

söz ettiği doğ r u d u r ve Mel u s i n e bana göre en hayran­ lık veri c i k ad ı n portres i d i r, b u ko n u da Batı asla daha öteye gidemed i .

29

Erkek kadından vazgeçer, kadın geçmez, kadın er­ keğ e

asılır ve

erkek

haks ı z

yere

kendisinin

kadının

peşinden gittiğ ini hayal ed er, oysa kadın onu çağ ırır. Erkek ce

manastırları

daha

değerlid ir,

ten onların

a klını

erkek old u ğ u da

gücü

kadın

kadın

erkeklerin

başından

i çin

kudreti

old u ğ u

manastırlarından

ıstırap

ve

için

ıstırap

sevilmed i ğ i

da art ı k bir d ünya.

derin

denizin

kendimize

değ il,

köpüğ ü türe

almaz,

parasız

için

Güzel görünüm, kahkahalar, oyunlar, vimlili kler;

ihtiya cı

güçle

ç e kmez,

olma d ı ğ ı

için

aşka

aynı

ve

son

dere­ yoktur, erkek

kaldığı ya

çe ker,

kadın

ıstırap

çeker.

ıvır zıvır ve se­ köp üğün

altın­

a i t old u ğ umuz siyah

30

Erkek dü nya Sayın rak,

kadı n a

başla ngıc ından Anne

bunu

Medea'dan

A n n e'yle s ı nın ölçülü

k a rş ı

ya ratıldı bu

kabul

ve

ya n a

eğer

d i ren seydi

değişmemiş

etmişti

ve

bir

olurdu.

bütün

ola­

çok

Antigone'ye

benziyordu,

Sayın

akıl

yürütüleb i l i r,

Sayın

kafa­

birl i kte

içinde güzel

öğ ütler

ve dü rüst,

namuslu,

veren

ve

k u s u rsuz

Anne

aydın l ı k

bakışlı,

b i r erkek taş ı ­

yordu. N e yazık k i hasta l ı k o n u n en soylu n itelik l e ri­ ni alt etti, biz teni ona tekrar tekrar ı stırap verme s i n diye zihnimizde öldürdük o n u , p e k az acı çekti, ya l­ n ızca da ölümü nden önce k i saat lerde.

31

İ kiyüzlülüğümüzü gösterd i k, o n u n korku v e umut­ larıyla

oynadık,

en

kor k u n ç

komed i

oldu

bu,

ge le­

n e klerimiz bize b u n u dayatıyordu ve b u gelenekl ere cepheden sald ırmaya cesa ret edemed ik, b u t i n sel ci­ nayete üzülüyorum, d i m,

hast a n ı n

oysa

ben

öte n aziyi

k a n d ı r ı lmamas ı nı

ve

terc i h

ca n

eder­

çeki şmeye

başlarken kendi b i l e re k ölmes i n i isterdim, tek vicdan aza bım

bu.

Zava l l ı

Say ı n

A n ne, merhametin

ku rba n ı ,

merhamet o n u düşkünlükten k u rta ramad ı , bizler o n u kafası n ı n heyhat,

d i re n emed i ğ i n e hayat ya,

bir lütuftur.

i l açlarla

öldürdük,

o

yaşadı,

b u n u n ya n ı n d a fiziksel cinayet

32

Nasıl davra nma k gere k i rd i ? Sayı n Bayan Anne on­ dan

esi rgediğ imiz

l ı l ığ ı n d a n

söz

güze l l iğ iyle kıvra k

ölmektense

zeka

maktan

açıklama l a ra

ed iyordu

koket

Berli n'de

dayanır

asla

ya ş l a nmayı

bir

hoş l a n ı yord u,

yı l l a rında

ama

k a d ı nın genç

çok

bir

mıyd ı ?

öl ümü n d e n

tercih ederdi,

zekası

d eğ i l d i r,

ka d ı n ken,

e ğ l e n mişti,

Yaş­ değ i l ,

n eşel i

bu

yaşa­

1925-1929

ve

uçarı

b i r ya n ı va rdı, b u o n u sade b i ri yapıyordu. B e n i tuhaf b i çimd e traj i k b u l uyordu ve benim

ka ramsa rl ı ğ ıma

beni mahkum etmeden,

ka pılma dan,

bütün

kad ı n l a r­

da b i r zengi n l i k o l d u ğ u n u ve erkeklerin b u n u zar zor seze b i l d i ğ i n i i ti ra f e d i yord u.

33

Sayın

Anne

sarsıld ı ğ ını,

özünde

bence

ürperdiğ ini

i t i raf

ac ı l ı

biriydi,

ediyord u ,

gençken

ama

telaşı

kadar cesareti de vard ı, dengesini kendi kendine sağ­ laması kişisel Sayın

Baba,

zaferi

olmuştu.

deneyimli

na koşuyord u .

erkek,

Sık

sık

bayılıyordu

güzel kad ının

ve

imdadı­

Say ın Anne'yi kaç kez baygın görd ü­

ğümü tahmin etmeye cesaret edemem, kendine gel­ diğ inde, öl düğünü

öyle

u zaktan

sanıyordu

gelmiş

ve

ol uyordu

yardım

ki

genellikle

ed ilmed i ğinde

kimi

zaman vard ı ğ ı son buna cevap olmuyord u . Zay ıftı ve d i renci onu b itap düşene d ek destekl iyord u.

34

Bu

ayrıntı l a ra

gi rd i ğ im

için

beni

bağışlayın

ama

bunlar önemli gözüküyor: Sayın Anne'nin kan gru b u AB'yd i,

benimki

A,

bakıl ı rsa O grubu sıvı larıyla

i lg i l i

babamın ailesi n d e baskınd ı . Zava l l ı

görüyor, de

m i zacıyl a

s a ğ l ı klı

ta şıdı, yor,

bu

kendi

karakteri

değilim, da

beni

doğ a l

mahkumdu

ve ha­

o kendini

sağl ı klı

yazgı l ı yd ı,

övünüyordu, çünkü beni onunla kaos unu

söyl enene

Sayın Anne vücut

denen hasta l ı kla ra

bis tümörlerden ölmeye

ise

sağ lıklı dokuz

aynı kazalara aşmıştı,

bir savunma mekanizması

değildi,

ben

ay karnında yatkın kılı­

hayranlık

ve rici

ol uşturdu, bense

benim kaosumu aşamadım, bu yüzden yok olacağım kesin.

35

Ken d i si n d e ona ğu

şeytan

ya k ı n d a n

tuyu

b a k ı l d ı ğ ı nda,

old u ğ u n u başla ngıçta

hayranlık geçiyordu. Cazibesi,

namad ığım

başka

kaynaklardan

bence,

söylüyordu, neden

old u ­

b e n i m uza­

beslen iyordu.

Dört

başı mam u r bir kadındı, ne zama n bayılı p ayılsa der­ ha l

p u d ra l a r ı n ı

düşüncesi dek

onu

koketlik

b i l iyordu

ve

ve

fa r l a r ı n ı

istiyord u,

öyl e ürkütüyo rd u disiplinini başta n

korudu,

çıkarır

olan kad ı n l a r kon u s u nd a onu sın ı n gerekçeleri ona yetiyord u .

ki!

hoşa

gitmeme

Ö lüm ya klaşana

çünkü

çıkarmaz

dünyayı

iyi

bağ ı şla namaz

h a rekete geçiren zeka­

36

korkt u ğ u n u

Onun

b i l iyorum,

hep yürekl i gör ü n d ü ba n a , ben r u h gücün e

daya nıyordum,

b i l mek

b u n u n la

için

ama

yaşa d ı ğ ı

sü rece

onda görd ü ğ ü m b i r

o da kaygı l a r ı na

sil ahla n m ıştı.

O

d i re n e­

d üzend i,

gün

yayıyordu orta l ığa, a m a b u d ı ş gör ü n üm sonuçta ka­ ostan

ve

kara n l ık l a rd a n

s ü rekl i

yen iden

fethed i l e n

b i r eser o l a rak kaldı: Sa yı n a n ne, boyun eğd i ğ i ç e l i ş­ kileri

hissetm eyecek

d ı n huz u r b u l s u n ! şu a n

kadar

Çok acı

zekiyd i.

acılı

ka­

çekmişti ve eriyip gitt i ğ i

n ihayet d i n l e nmekte, h e m de

b i r uykuyla.

Zava l l ı

i l k kez r üyasız

37

Daima rağmen

rüya bana

gören

anl atma d ı ğ ı

lenmesinden başka düşlerde,

beş

ve

ya

u y kusu

d ü ş lerin

birbi rine

ek­

bir şey olmayan Sayın Anne,

bu

da

altı

bu d üş lerin-

-ısrarıma

yaşındayken

koleradan öl­

müş olan kendi annesini g i d erek daha sık görüyord u: Bana

ya lnızca

hissed i lmez b i lgi onu

bu

bir

gidi şatının

verd i ğ ini uyarı yordu,

uyarılara

kadarını

u ğursuz

kehanette

söyleyebilmi şti.

yan

rüya l a rının

sanıyorum, ama

k u l a klarını

buluna b i l ir,

kendi

ölmekten

tı kamıştı.

Bir

doğası

Böyle

hakkında

derinl i k l eri

belki

çekind i ğ i nden kez

ğ ünde de i l açlar a k l ının ha kkı ndan gel d i l e r.

bir

hasta l ı ğ ının

yatağa

bu

d ü ştü­

38

Sayı n rum,

An ne'nin

bu

d ü nya

i n a nçlarından ti:

d ü nya s ı n ı

kaygı n ı n

şimdi

hakimiyeti

u ta nd ı ğ ı n d a n

onları

keşfediyo­

a l t ı ndaydı,

benden

batı l

gizlemiş­

H e r ay e l i n e a l t ı n a l arak Ay'a ses l e n i yordu, sonra

beni

hay ı r

kapatmayı sessiz

yord u ,

d u a l a rı n ı ihmal

kalmam

büyül ere

az

gizli

ha k k ı n ı

inançlı

kendi ni, yememek

olduğunu

zorl uyordu,

d ü ğme

gerekmiyord u ,

kaptırmıştı

ama

batı l

a l maya

etmiyordu,

muskaları kem için

iti raf

dola p la r ı

di kerken

benim

kok l uyord u ,

gözlerden

çeki n i­

yaşl and ı kça

edeyim;

daha fazla kurnazlıkla kendini gizlememişse.

tabii

daha eğer

39

Onun

kara kteri ne

pek

b i r hayra n d ım,

en

iyi

ya n ı

ise berrak v e tutarlı a k l ı ydı. Say ı n A n n e v e ben, f i l o­ zofça

a kı l

duk,

sayısız

a n layarak,

yürü tüyord u k, kon uda

a n l a şıyor

b i rl i kte

keşifte ve

s u smayı

b u l u n a ra k,

neredeyse

hiç

da

b i l i yor­

bi rbirimizi tartışmıyor­

duk. Onda doğ a l b i r nezaket vardı, üstü ne b i r de za­ rif b i r çek i nce, ona

sitem

onlara a l a n

iki

a i l e n i n men s u p l a rı da

ediyorlardı,

çü n kü

b ı ra kmıyordu,

insan larla

onu

yorl a rd ı ama b u n u n tam da

kibirli

bu

mesafel iydi,

olma kla

kibir olmadı ğ ı n ı

la rdı, olağandışı l ı ğ ı n ı n da etkisi vardı .

konuda

suçlu­ b i l iyor­

40

Sayın

A n n e'yi

yakıyoruz

bugün,

fı rına

kadar

i ki­

miz eş l i k ediyoruz ona, Sayı n Baba ve ben. İşte ora­ dayız,

fırı n ı n

insanı

tefekküre

bi lmiyorum

sti l i

mükemmel,

da lmaya

ama

ilk

kez

çevresi n d e k i

teşvik güneş

ed iyor, b u l utları

kaç

ga l eriler gündür

del iyor

ve

hafta l a rca s ü re n rüzgar, yağmur ve soğ u klardan son­ ra

bizi

tekra r

ısıtıyor.

ölü leri

gerçekdışı

olara k

ben imsiyor,

ti d i r.

Fui,

non

Ken d i

kabul

sum,

h a l k, non

ö l ü lerimizi u n utma lıyız.

ett i ğ i

asla

ca n l ı la rd a n

yen i d e n c u ro,

yaşamayan

işte

daha

a n ımsama

ha l k, ca n l ı i bade­

benim sloganım,

41

Ö l ü l erimizi modell erin i mize

izi n

takip var;

k ü l l erini

öl ü

olarak

etmemize

gerisi

sak lamak

yasa klıyor,

ise

d uvard a k i

küçük

cesed i

ç ü rümeye

zarına

gül ü nç

bir

bu.

benim

Ben

a rtı k

eserim

onu

şek i l d e

ve

c i l ve

i sterd i m,

k ü l l er,

iyi

u n utma l ı yız,

eserler i n i naz.

Fra n sız bir

çiçekler

olmayan

A n n e'n i n

yasa l a rı

ve

bunu

ka patı l acak gid i p

b ı rakmaktan

insanın çek i p

onların

s ü rd ü rme­

Sayın

göze

b ı rakmaktan

h i çlikten

ama

me­ daha

d i rilmişliğ i yim,

ç ı karıyor,

a rtı k o

benim kızım o l d u , içimde h i ç h üzün yok, Sayın Baba da benden daha az soğ u k ka n l ı değ i l.

42

Ö lmek ne basit! Ö lüm iyi bi r şey, yalnızca kö rlerin ölümden rum,

ödü

patla r,

ben

a rtık çözecek sorunu

olmazdı,

seksen

ya şında

Sayın yok,

onu,

içindeki

o

benimle

ö lmek isterdi

nin derinlerindeki ürpertisine d irirdi

Anne'ye

imreniyo­ h emfikir

kuşkusuz,

içi­

rağmen her şey sevin­

mutluluk

kaynağı

kasvetl i

ve

h uzurl u, sakin ve umutsuz o l an benden d a h a fazlay­ dı.

Ben ki

yılda d ört kez düş gördüğümü hatı rla rım

ve kendimi gönüll ü o l a ra k mutlak merim, en akıl l ı

bir

i lgisizl iğe gö­

kadının zaman zaman ya ptığı şaka­

l a rı n esi ri b i l e o l u rd um.

43

Sayın A n n e gen el l i k le ş a kacıyd ı, ti,

kafa s ı n d a

yanında kötü üste l i k

tuhaf,

yaşamak

ruh de

ç ı lg ı n ca çok

hallerin i

sıkın tıyı

uzaklaştırıyordu,

kovuyordu,

esprisi

boldu,

P n yumuşa k b içimde atlattı v e b u onda

yen i türde

açtı,

a laycı l ı ğ ı

onun

d ö n ümü n ü

yol

bir

hoştu,

derece nazik­

dolaşırd ı,

vard ı . Yaş

niteliklere

iğneli

son

fi kirler

o

and a n

iti baren

k ad ı n l ı k

er­

demlerini yitirmede n d ü rüst bir erkek oldu, her şeyi kon u k

edebilirdi,

har i ka l a r

yarattı,

gençliğ i n e

vermekten çok olgu n l uğ u n a hayra n d ım.

değer

44

Bizim noktada

denektaşımız ken dini

olgu n l u ktur,

ya l a n l a r

ve

b i rçok

gölgeleri

kadın

ortaya

bu

ç ı k a r:

Doğ u rga n, ç a l ı ş k a n ve sofu oldukları

için

övülen

a i le

s izi

bağlayacak

analarına

hiçbir ları lı ve

şeyleri

kötülük

ya k ı n d a n olmadığ ı n ı

lakın Anne

ve

görürsünüz,

yapma la r ı n ı

yara t ı k l a rd ı r, benim

b a kt ı ğ ı nızda

ha ra b e i n a ncın

dinle

i n a nçla r ı n d a n

e n gelleyen

cazi besiz, diye ya rı

i n cel i kten

yol d a

ke n d i n i fe lsefeye verd i .

bı raktığı asla

a pta l l ı k­

yıpranmış

zaval­

yoksun,

ışıksız

adland ırdığ ım,

alay ed iyord u, vazgeçti,

onlar

d üzenin, kadı n l a r.

i badet etmedi,

ölümünden

bu

ö n ceki

ah­

Sayın batı l

y ı l l a rda

45

Say ı n

Anne

ve

ben,

kend i l eri n i

sofu

sayan

ama

ka rı koca hayatı yaşaya n , d a i ma gün aha batan ve da­ ima

bağışl a n a n

Onları

oldukça

bu iyi

diye n i tel iyordu, yordu.

Rahip

kad ı n l a ra

g ü ler

gibi

ta n ıyordu,

o n ları

h a yasız

kocal a r ı n a

görd ü ğ ü n d e

da

sevimli

yapıyorduk: kad ı n lar

hayva n la r di­

çok rahatsız o l uyordu

ve

kader şeyta n g i b i çi rk i n b u s i yahi adamlardan b i r i n i n hasta nede

onun

ka p ı s ı n a

ü ş ü şmes i n i

isted i : Tan rı'n ı n

b u elçi s i n i a ğ ı rbaşlı b i r havada karş ı l a d ı ve h iç b i r

nuda

ona

tesl im

olmadı,

akl ı n ı n

ka l a n

k ı smıyla

ko­ si­

lahlandı ve b u ilk teselli e d i c i n i n , a r d ı n d a n d a o n u n yerine geçen diğer iki s i n i n içte n l i ğ i n i soğ uttu.

46

Sayın A n n e bana az çok sofu kad ı n l a ra k a rşı mut­ lak

küçümseme

a ramızda

a ş ı l a d ı,

bunların

d ü ş ü n üyorum,

gayet

akılda

de

i şlenen

gerçe k l e r i n d e n

ha k l ı yd ı zinalar

daha

ve

laf

ol d u ğ u n u

namussuz.

Sa­

yı n A n n e uyurken öld ü, gücü tükendi ve töre n i n t'si bile

olma dan

ya k ı l d ı .

Benim

sözlerime

i n a n ı yordu

ve ona , olur d a Ta n rı varsa k işisel olamayaca ğ ı n ı ka­ nıtladım,

ç ü n kü

kişin i n

oluşturucu

öğesi

s ü redi r

ve

sonsuz ölüm de bütün yaşamın d i yetid i r. B iz, ölecek ola n ı

seviyoruz,

ken d imizi

hissettiğ imiz için seviyoruz.

ölümlü

ve

tehdit

a ltında

47

Tanrı bizi sevmiyor ve b i r sevgi nesnesi de değ i l , Mistisizm

özünde

malıktan

başka

b u lma

i htiyacı

varsayd ı kları

Narsisizm d i r, bir

şey

kendi

k işisel

değild i r,

alçalmalarının

figürl erin

Tanrı

ise

yoksul ların kanı t ı d ı r,

gerçekl i ğ inin

değ i l...

saç­

tese l l i yoksa Filozof­

ların Tanrı'sı bana yeter, ben de b i r k i ş iyim ve kendi d ı şımda k imse aramıyorum, müebbet ölüme razıyım, kurtuluş

fikri

mak metafizi k türlü

bana

bir

taşkınl ı k g i b i

b i r tecavüz yalnızca.

Mesi hçi l iğ e

ermiş ler gi bi haklıydı.

karşı

Klasisizmi

gel i yor,

kurtul­

Sayın Anne terc i h

her

ediyordu;

48

Sayın kalma batıl

Anne

ve

lerden daha

zınd ı ktı,

yüzünün

inancın

Kad ınlar

bir

daha az a k ıl

kızarmasına

kökünü

ac ınaca k

yine

yol

kazımakta

d u rumd a,

fazla

de

tehdit

a l tında

yürüttü k l erinden,

yü ifade etmekte güç lük

a çan

çok

onl a r

çoc u k l uğundan şu

güçlük

b i rkaç çektim.

kend i leri n i

erkek­

hi ssediyorlar,

ama

içlerini kemiren ürkü­

çekiyor l a r, onl a rın vefasızlı-

ğ ı doğanın onlara s a ğ l a d ı ğ ı bir destektir ve hiç ayrım yapmadan

inanma

dan

bir

ihtiyacı

ise

zaafla rının

iti rafın­

asla

olmamıştır. Annem yalnızca

b i r kadındı ve fazl a d a n

b i r şey olamama ktan ıstıra p

başka

çekt i ğ inde, koptu.

şey

sanki

büyülenmiş gibi,

kendi

doğasından

49

Beni

üzen şey ö l ü m d e ğ il, ölü m çek ilen ıstıraptan

ve güçsüz düşmekten daha iyidir, Sayın Anne ölmek­ le iyi etti; b a n a acı veren şey onun b ı ra kt ı ğ ı ve ben i m dold u rd u ğ u m muş

boş l u k

olmasından

acı

değil;

yaln ızca

çekiyoru m ,

onun

yı lla rca

hasta

h a sta

ol­

olma­

sından; ü s te l i k hoş kad ı n ı n ya ş a m a ğ acı, k i m se bek­ lemezken,

hatta

ken d i

de

bilmezken

çarpılm ı ştı.

En

azından ke n d i me kızacak b i r şey yok, ben ona fazla­ sıyla tabiyd i m, hatta a ş ı r ı tabi ol d u ğ u m u , benden b u kadar saygı

beklemediğini

o n a d i re n m e m i i sterdi.

ken d i

de

iti raf

ediyord u ,

50

Ben onun ebedi çocuğ u oldum, benim için üzülü­ yordu,

ama

bağlılı ğ ı n ,

benim

m i n n etimi n

saygı n ı n

tad ı n ı

f a rkındayd ı,

bu

çıkartıyord u ,

kayıp

a n l a rda

kendi bencilliğin e kızıyor, kimi zaman kend i n i suçlu hissedi yord u :

"Seni

d i m,

b i lmez

doymak

d u m ama den

daha

seni

bir

fazla

kendim

anne

saka t l a d ı m,

de

sana

istemeden

sanmıyor­

çoc u ğ um.

ken d i n i ,

a rzu

ye ti şt i r­

için

o l d uğ u m u

zava l l ı

koruma l ı y d ı n

lüğünü istemesem yapamadım ve

yalnızca

ettiğim

An nen­

senin tüm

kötü­ iyiliği

kendimi düşündüm. Biraz

daha kaba ol, b i ra z n a nkörlük be n i teskin eder, özün­ de hepimiz korku n ç bencille r i z ..."

51

O,

öksüz

ağ lam ı ştı

ki

olmaktan bir

çok

çekmişti,

anlamda felekten

annesine

intikam

öyle

almak ve

aşırı b i r düşkünlükle üstüne titrem e k i ç i n tek b i r ço­ cuğu kadar daha

olsun bütün

iste m i şti. şefkatini

yaşamımın

öpmes ini

Kucaklamalarıyla göste r i p

ortasına

beni

gelmeden

istemez ol muşt u m ,

sevgi

beni

boğacak

bıkt ı rm ıştı beni

ve

k i m senin

gösteri l eriyle öle­

ne d e k yetecek denli dol muştum, fazlasıyla nazlı bü­ yütülmüştüm, ama kür

borçluyum,

bu b i r güçtür, bunun i ç i n teşek­

doğru düzgün s evilmemiş, gülümse­

menin gölgesiyle cezbolan sevgi d i l enecek değilim.

erkekler

m i sa l i

okşanma,

52

Pa ris'in oldu,

gezi n ti

Sayın

yerle r i

A n n e'yle

benim

hac

karşılaşmadığım

mekanla rım tek

bir

yer

yok, hayra n l ı ğım hüzü n l e a tbaşı gi diyor, Ş eh i r ben im gözümde b i r a lametler orma n ı , ha t ı rlatıyor ve

hiç d urma d a n

her şey bana kaybımı yen i l en e n

bir tür

mu­

cizeyle bana onu geri veriyorlar, hiç görme d i ğ i m fasad

ça rpıyor gözüme

An ne'yi

unuttuğumu

olmad ı ğ ı kad a r gerçek,

ve

hatırlamamı

sanıyordum,

oysa

i stiyor, va rlığı

bir

Sayın hiç

ölüsü sağ l ı ğ ı n d a n daha c a n l ı .

B u n e sürpriz, b u n e zenginlik, b e n im gibi kuşkucu biri i ç i n n a s ı l b i r vahiyd i r bu!

53

Bura n ı n

tad ı n ı ,

son

kez,

Say ı n

An ne'yle

kan tükürmesinden b i r hafta önce,

b i rli kte,

Old Engla nd'd a k i

s o n giysi p rovamd a n s o n r a , Je u de Paume Müzesi'n i n karş ı s ı n daki ayı n a

Smith

çay

yaklaşıyord u k .

bir yorgunluktan

salonunda

Say ı n

rahatsızdı,

Anne

ç ı k a rmıştık, mevsime

aslı n d a

ağır

ekim

bağladığı

bir

yorgun­

luktu, Say ı n A n n e artık pek yürüyemiyordu ve dönüş yolund a,

b a n klarda

oturmayı

tercih

etmişti,

benim

de gen i ş daireler çizerek etraf ı n d a dönmem i ç i n rica etmişti. yılı nda

Smith'te onu

ça l ı ş a n l a rd a n

görmüş

b u raya gelmişti.

birini

o l d u ğ umuz

ta n ı d ı k,

1 948

Rumpelmayer'den

54

Tui lerie'de

attığ ı m

her

a d ımda

pışıyordu ve y ı l l a r ı n saatle r i n rı n

bulanık

kavga la rı,

anılar

üzerime

izini s ü rd ü ğ ü

ya­

bu a n ıla­

d ü ş ü nme yetimi el imden

alan

b i r u ğ u l t u d o l d u ruyordu i çime. Savaştan ö n c e miydi, yoksa şey

son ra

mı?

ü stüste

H a n gi

biniyord u ,

k a l ışım s ı ra s ı n d a ? son unda

kendimi

Sa n k i her bile

ayırt

edemedim, sanki hem o n hem on beş yaşımdaydım, hem

otuz

hem

kırk

kavuşmuştum,

ama

leyecek

sahi p

güce

kar gi bi eriyord u.

ya ş ı n d aydım.

Heyhat,

kend imi öyle yitirmiştim özn e

olmad ı ğ ı n d a n ,

zama n a ki,

der­

hazinelerim

55

Bu neyi kanıtlar? Şiirsel bir kafam olsa da, bunlar sistemin zaaflarıdır, dünya nasılsa öyledir ve sembol­ ler ise hayallerin zaafıdır. Sayın Anne'nin biricik bir yanı yoktu, dünya ise hayranlık verici ve genellik­ le daha bahtsız kadınlarla doludur, işte nesneliğim bana bunu öğretiyor ve ben de bu derslere uyuyo­ rum. Sayın Anne daha genç ölmüş olsaydı ben daha sefil olurdum ve beni yokluğuna kelimenin gerçek anlamında

alıştırdığı

için

ona

teşekkür

borçluyum,

bedeninin çöküşü onun yitimini benim için daha ha­ fif kılıyor ve yok olup gitmeden önce bilincini yitir­ diği için de ona müteşekkirim.

56

Sayın Anne kadınlar hakkında bana çok kötü şey söylüyordu, ca

kendi

kadınlar -ona kalırsa- canavardı, çıkarlarını

düşünüyorlardı,

erkeği

yalnız­ yaşama

niyetiyle kovuyorlardı ve onu asla iddia ettikleri gibi sevmiyorlardı, kalıyorlardı.

sonuçta ölünceye dek yabancı olarak Kendisi

de

bana yüzünü öğretiyor,

yüzü

kötü

göründüğünde,

kusurlarını gösteriyor, sonra

da ustalıkla far sürüyordu ve beni değişim üzerine düşünmeye davet ediyordu, böylelikle gözümü aça­ rak beni kendi cinsiyeti konusunda soğutuyordu, ni­ yetine böyle ulaşmıştı.

57

Sayın Anne beni tiksindirmeyi başardığı için kimi zaman kendini suçlu görüyordu, bunun için onu pek suçlamıyorum,

yaşlandıkça

nefsime

egemen

olmak

bana daha az acı verdi. O, çocuk kalmayı benim için bir görev kıldı ve beni teselli etmek için de çok uzun ve çok mutlu olmasını arzuladığı yaşlılığımdan söz ediyordu:

Beni,

ak

sakallarımla,

yanı

başında gör­

meyi diliyordu, kıskandığı diğer kadınların gözünde benim bir erkek olmamam önemliydi.

Bütün anne­

leri övüyor, bütün kadınları kınıyordu, sonra da be­ nim ikincilerden uzak durmama zaman zaman şaşı­ rıyordu.

58

Hayat,

bizim

yaşama

nedenlerimizin

yanında

hiçtir, Sayın Anne yaşamı sevmesine rağmen bunu hissediyordu. Onu İngiliz ya da Alman sanıyorlardı, bu da durumu kolaylaştırıyordu, kimse onun Yahu­ di olduğuna inanmıyordu, Yahudiler de onun ken­ dilerinden

olduğunu

girginliğinin

ve

öğrenince

rahatlığının

şaşırıyorlardı,

başka

kaynağı

onun yoktu,

ben de bunu ona belirttim: "Zavallı Annem," dedim, "mutluluğunu

bilmiyorsun,

teyzelerimden

birine

benzeseydin hayal bile etmediğin şeye maruz kalır­ dın, nefret ve aşağılama her adımında karşına çıkar­ dı, dengen kalmazdı, dengeni yitirirdin!"

59

Ona biraz imreniyordum, ona benzemek isterdim, sonunda göre

onun

hizalamayı

stilini

benimseyerek

başardım.

Onun

kendimi

yetenekleri,

ona güçlü

ve incelikli oldukları belli olsa da, serbest kalmadı­ lar

ve

nüp

meziyetleri,

gitti.

Kendi

kullanılmadığından, yetilerini

nadasta

gerçekleştirebilmek

sö­ için

Sayın Baba'yı ve beni feda edebilirdi, ama kendini Kutsal

Metinler'in

altında

saklayarak

yaşadı,

kendi

sınırlarının berisinde ölen birçok kadının yazgısı da budur... Aslında olmayı hak ettiği şey, varlığının göl­ gesinde kalmıştı, ye geçiyordu.

dolayısıyla bizimle tatlı

tatlı ilişki­

60

Sayın Anne benim içimde yaşadı, onun için göz­ yaşı dökmem gerekm·ıyor, cisimleşti ve ben onu bağ­ rımda taşıyorum, o benim çocuğum, oysa unutacağı­ mı

sanmıştım.

Nafile

kurumlanrnayın,

hayır,

Sayın

Baba, o yok olmadı, onu benim içimde bulacaksınız, gözyaşlarınızı en

azından

kurulayın. Yahudilerin

Mutluluğumuz olabileceği

ölçülüydü,

kadar

mutluy­

duk, çünkü Yahudiler pek mutlu değildir, akıl yürü­ tüp

hissettiklerinde,

yöntemli

iyimserlikleri

temel­

deki iğrençliklerine tanıklık eder ve umut üzerinde

bir şeyler inşa etmeye kalkışıyorlarsa, şimdiki zaman ellerinden kaçtığı ve tutundukları her şey toza dön­ düğü içindir.

61

Sayın Baba beni okurken hüzünleniyor, ama o te­ selli bulur çünkü uçarı bir eğilimi var, bu da yaşama­ yı sağlar ve insan yaşlandıkça bu bir ayrıcalık olur. Yaşamımızın

akışını

ölmüş

kadını

aramaya

yönelte­

ceğiz, vaktiyle ona eşlik ettiğim sokaklarda geziniyo­ ruz. Paris 1929 yılından beri pek değişmedi, bildiği­ miz yerleri defalarca dolaştık, ben artık bir gizbilimci ve yorumcu oldum, Sayın Baba'yı türbeden türbeye, sunaktan sunağa götürüyor ve ona kendi ilmimi, anı­ ların ve sembollerin coğrafyasını aktarıyorum.

62

Sayın Anne ve ben birlikte yaşıyorduk ve benim öğrenim yıllarım boyunca ayrı kalmış olsak bile bu ayrılığı telafi etmiştik, bir daha da ayrılmadık, bizi daima birlikte görüyorlardı, birbirimize güceniyor ya da matrak geçiyorduk. Bu kırk dört yıl boyunca, beş ya da altı yakın ilişkinin bir yüzyıldaki görüşmesin­ den daha fazla

görüştük; kucaklaşmalarımız istatis­

tiklere geçer, hatta kimi zaman biraz bıkkınlık hisset­ tiğim de oluyordu, onun burnu milyonlarca dudağın aşındırdığı

Roma'daki

Aziz

Petrus'un bronz

ayağına

denktir benim için, bir iki kaburga kemiğini çiğnedi­ ğim bile olmuştur.

63

Sayın Baba'ya Anne ile Oğul'un birlikte gezindik­ leri ve alışveriş yaptıkları kutsal yerleri öğretiyorum, sohbetlerin konusunu

ona gösteriyorum,

unutulmuş

birçok ışığı ona törensi bir havada öğretiyorum. La­ martine heykelinin birkaç adım ötesinde duruyoruz ve

sonunda,

Avrupa

adım ötesinde, lun

her

dönemecinde

manzaranın onun

Konseyi

olmuş

Orman'ın sınırında Sayın

şatonun

yüz

oturuyoruz, yo­

Anne'yi

hatırlıyoruz,

her engebesi kelimenin tam anlamıyla Anne'yle

çevrili

görüyorum kendimi, her yandan geliyorlar ve

figürleriyle

sanki

her yaşta gibiler.

dolu,

düzinelerce

64

Zaman yeni bir boyut edindi, dağdan inen sel gibi kaçıyor, sonra engin bir düzlüğün içinde redeyse hareketsizleşiyor,

aniden ne­

nehir yatağının sınırı yok,

yorulmak bilmeden birbirini izleyen saatler gevşekçe uzayıp

gidiyor

ve

yolda

iyice ölgünleşiyorlar,

kimi

zaman ise kendi Üzerlerine gelip kapanıyorlar, yapı­ sını analiz edemediğimiz ve bize sonsuz önsezi sağ­ layan bir şaşkınlık hissediyoruz: Geçmişin eseri bu; dirilen ve sürenin akışını frenleyen, bizi bir araya ge­ tiren özdeşlik dolayısıyla çoğaltan. böyle dolduruyor, ölüyken.

Sayın Anne bizi

65

Sayın Baba ikna oldu: Sayın Anne bizimle birlikte. Sayın Anne bizi koruyor, Sayın Baba onu seve seve tanrıça

yapar.

inancıyla

ilgili

konularda

onu

niye

rahatsız edeyim ki? Benim duygum bu değil, ölüler ölüdür, ama bizler onlar yok olmasın diye yaşıyoruz, bizim edimlerimiz ve eserlerimiz hem onların tutu­ mundan

esinlenebilir

hem de anılarını

sürdürebilir,

ama asla daha öteye gidemez. Sayın Anne, bütün ni­ telikleriyle birlikte, ona dair çizdiğim resmin dengi değildir,

itiraf ediyorum:

varıyor ve ben kendimi

Benim

yargım

kışkırttığım

yüceltmeye

hayallerin esiri

kılıyorum, işte esir düştüm ve böyle olmayı ise hiç olmadığı kadar onaylıyorum.

66

Öleceğini

bilmedi,

iyileşmek

ve

yaşamak

istedi,

ölüp gitmeden daha birkaç hafta öncesine dek pro­ jeler tasarlıyordu,

İsviçre'ye

yolculuk yapmaktan

ve

Victor Hugo meydanında güzel bir daire satın almak­ tan söz ediyordu, öfkeden tepesi atsa bile onu has­ tanede tutmak için biz de onu paylıyorduk, kendini zayıf hissediyordu,

ama hiç acı çekmiyordu, ilaçlar

iş görüyordu, hasta olmadığı yanılsamasını sağlıyor­ lardı ona, bizim elimizden kaçıp gidiyordu, onu hiç tanıyamıyorduk.

Ama

ne

yazık ki can

çekişenlerin

o son mutluluğunu yaşamadı, hayatını yeniden ya­ şamadı, o hayat ki, sıkıntılarına rağmen, mutsuz de­ ğildi.

67

Mayıs ayında hekimler toplandılar ve onu son kez mahkum

ettiklerinden,

hep

birlikte

Sayın

Anne'yi

teskin etmeye ve ciddi bir şeyi olmadığı konusunda ona yeminler etmeye gittiler. Üçü becerilerini birleş­ tirmişti, onlardan önce gelenler de vardı, onları izle­

yecek olanlar da. Sayın Anne sözlerinden

kuşku duymadı,

onlara kulak verdi ve iştahı

hala

yerindeydi,

yüzü yanıltabilirdi, hala gazete okuyabiliyor ve iman konularında

gevezelik

edebiliyordu,

odasında

dola­

şabiliyordu ve kendisine p udra, far, krem ve losyon, ayrıca çeşit li incik boncuklar almaya beni gönderi­ yordu.

68

Onun

başını

yıkamam

gerekti,

saçlarının

yarısını

yitirmişti, herkesin imrendiği saçları sarı ve doğallı­ ğında bukleliydi, artık kuaföre de gitmiyordu. İlaçlar bu

saçların

hakkından

gelmişti,

buna

üzülüyordu,

ben de onun kadar üzülüyordum, boynunun ne kadar zayıfladığını

görüyordum,

omurgaları

sayılıyordu.

O

günlerde, olağanüstü bir anda çocukluğunu hatırla­ dı, asla geri dönmeyen çocukluğunu: Yanlarında sı­ palarıyla evden eve giden Konstantinopolis'teki satı­ cıların çığlıklarını taklit etti.

69

Beni hala heyecanlandıran ve tarifi imkansız bir mutluluk

havasıyla

bana

sıradan

şeylerini

tekrar

tekrar anlattı, yazarken boğazım düğümleniyor hala. Bence ıstırap kusursuz mutluluk kadar uzun boylu değil,

Sayın

Anne'nin

kılan yeteneklerinin luğu

hissettiği

kendisini

son derece

sevimli

karşılığı olarak kusursuz mutlu­

kanısındayım.

Sayın

Anne'nin

sıkın­

tılı biri olduğuna eminim, ama dertlerinin devasını da

yanında

taşıyordu,

memnuniyetinin

gücü

acıla­

rında yoktu, bu devalardan birinin ben olduğumu ve benim

evliliğimin onu cidden tesellisiz kıldığını

hissediyorum.

70

O mayıs ayı çok daha trajik oldu, Sayın Anne'yi o sırada kaybettim,

yoksa eylül başında değil,

çünkü

artık kendisi değildi. O mayıs ayı bizim son yakın­ lık anımız oldu, sağ elimle ellerini tutuyordum, sol elim alnındaydı: Aynı cesiz sonra

gün,

Hala az çok rahat soluk alıyordu.

mücadele ettiğim

hareketinin

esiri

büyük acının

olarak

Lamy-Trouvain'deydim,

Orman'da

hava

şaşırtıcı

düşün­

koştuktan biçimde

sıcaktı ve güneş o zamandan beri, Sayın Anne'nin yakıldığı 12 Eylül perşembe gününe kadar bir daha aynı güçte parıldamadı.

71

Ölmüş

olan

Sayın

Anne'nin

den yaşayacağını biliyordum,

benim içimde yeni­

ben ki o mayıs ayın­

dan beri onun can çekişmesini bitmeyecekmiş gibi görmüş ve en kısa sürede son nefesini vermesini di­ lemiştim, artık ayağa kalkamayacağı ve acı çekerek yatakta eriyip gideceği, sonu önceleyen o dehşetli düşkünlük hali miştim. Ona

gelmeden

bakmaya

son

nefesini

versin iste­

cesaret edemedim, karşılaşa­

cağım şeyin binlerce başka görüntünün yerine geç­ mesinden korkuyordum, kısa kesmenin daha hayırlı olacağı şeye saygı göstermek zorunda bırakan ahlakı­ mıza lanet okuyordum. Sevgili kadın hoş bir ölümü hak ediyordu, yoksa donup kalmış güçsüz doktorla­ rın ortasında çözülüp dağılmayı değil. ..

72

Bunu da söyleyeyim mi? Çocukluk anılarım bana dokunmuyor, tamamen

ilk

ilgisizim:

yirmi

yılım

Sayın

karşısında

Anne'nin

neredeyse

beni

mürebbiyeyle yetiştirdiği doğru, bunlar

bir

yığın

birbiri ardı­

na benimle ilgilendiler, alışıldığı üzere hepsi de ol­ dukça eğitimli, çok düzgün davranışlı ve sayelerinde sevgili anne babama kimi muaşeret dersleri verebil­ diğim kız kuru/arıydı. On dört yılı aşkın süre boyun­ ca Sayın Anne'yle yalnızca bayram günleri ya da ta­ tillerde dışarı çıkıyordum, onu iki gecede bir ancak bir, iki saat görebiliyordum.

73

Sayın Anne öldü mü? Şu an için hiçbir şey değiş­ medi, Sayın Anne geri gelebilir, sanki yatağı bile onu bekliyor, büyük ve küçük gardıropları, komodini ve şifonyeri,

mantoları

ve incik boncukları, geçip

gidiyor,

geriye

ve

giysileri,

hepsi

çamaşırı,

bibloları

onu bekliyor. Yaşayanlar

nesneler

kalıyor,

Sayın

Anne

bunun farkındaydı, Sayın Anne bunu söylüyordu ve ben ona nesnelerin devletin gözünde daha önemli ol­ duğunu söylüyordum, benim gerekçelerim onu üzü­ yordu ama doğruluklarını kabul ediyordu, yıkıldı yı­ kılacak bir binayı desteklemekten ya da bir galeride­ ki tabloları restore etmektense bin çocuğu yaşamaya çağırmak daha az masraflıdır.

74

Nesnelerin ları

şaşkınlığa

yaşamı

onu

ürkütüyordu,

boğuyordu,

ortasında kendini

tehdit

bunca edilmiş

tasasız

sağlamlık­ nesnenin

hissediyordu,

ama

niye? Bu nesneler de sırası geldiğinde ona tanıklık edeceklerdir, onlar da az çok onun doğasının parça­ sıdırlar,

Sayın

Anne

onları

insanileştirdi,

onları

ye­

terince uzun süre koruyacağımızı düşünüyorum. Sa­ yın Anne yaşlılığın eşiğinde öldü, altmış iki yaşına gelirken, en fazla ellisinde gösteriyordu, iyi zamanla­ rında daha da az gösteriyordu, yaşlansaydı ufak tefek biri olurdu, her şeye rağmen bundan acı çekerdi ve sahip olduğu bütün felsefe bile onu kadın olarak akıl yürütmekten alıkoyamıyordu.

·

75

Ben ne acıyı ne hazzı seviyorum, kadın dünyası beni cezbetmediği gibi ikna edici de gelmiyor, An­ nemin

içindeki

derinliklerim

kadın

soğuk,

beni

tasasız,

asla

çekmiyor,

arzudan

ve

benim

endişeden

nefret ediyorum, Sayın Anne de benim bu meziyetle­ rime hayran olmuyor değildi,

benim özgürlüğümün

kaynağını burada görüyordu. Ölüm beni uzun süre sarsmayacak, yor,

çünkü

Sayın Anne de

yanında götürüyor,

artık

hiçbir

şey

beni etkilemi­

benim kaygılarımın kalıntı larını onun sonu

beni özgürleştiriyor,

ayaklarımın altında düzenden başka bir şey görmü­ yorum, kaos yok oluyor, her yer ışıl ışıl, benim içim­ de sakin bir güven gibi doğduğunu hissediyorum.

76

Bir süre sonra Sayın Anne'yi düşünecek durumda olmayacağım, iş güç ve günler galebe çalacak, bık­ kınlıkla her şeye yeniden başlayacağım ve merhume­ nin anısı bir simgenin içinde silinip gidecek. Sayın Anne beni tini

kadınlardan kurtardı, ona müteşekkirim,

varlığa razı ve köle kılan yazgının yükünden kur­

tardı beni, yazgının varlığında olamadığım şeyi artık oluyorum ve Sayın Anne hayattayken göründüğüm ezeli çocuk halim sonunda onun yanında yok oluyor. İki

ölünün birlikte yakılacağını düşünüyorum:

Onun

için olduğum şeyi yanında götürüyor, beni kurtardığı için ona minnettarım.

77

Her yerde acı var, ilk görev acıyı ortadan kaldır­ mak, acı aşkın parasıdır, aşk ve acı aynı çizgide yü­ rüyorlar, ne kadar az seversek o kadar az tehdit altın­ dayız, sevginin özü soysuzlaşıp ürpermektir, severek başkaları için ürpermeyi öğreniyoruz ve kaygı zinci­ rini

boynumuzda

bakirelerin kızların

taşıyoruz.

Yazgılarımız

en masum

gözlerinde uyukluyor, en hayranlık verici

gölgesinde

kölelik

silahlarını

kuşanmış

yü­

rüyor, yanılsama her kuşakta yeniden doğuyor, sarı­ lıp

kucaklaşmalar

yanılsamayı

sürdürüyor;

yüzyıllar

ve binyıllar var ki bunun tek çaresi cinsel perhizdir.

78

Kadınlar bizim düşmanımız, anneler de bu üzücü kuralın

istisnası

kurtarmaya maya

değiller,

yarıyor,

yarıyor,

anneler

eserler bizi

bizi

kadınlardan

annelerden

eserler Tin'in evlatlarıdır,

kurtar­

eserler

Pal­

las gibi kafalarımızdan doğuyor. Biz kadınlara saygı borçluyuz,

onlara

kınayanlar

onların

sonsuz sultası

parçalayanlar

ayaklarının

kaçamıyorlar:

Kadınlardan

nezaket altına

borçluyuz,

onları

düşüyorlar,

onları

dibinde daha

fazla

sürüklenmekten uzak

durabil­

mek için onları onurlandıracağız, onları iyice itmek için göklere çıkartacağız,

onları kendi simgeleri al­

tında ezmek için tanrılaştırıyoruz.

79

İki gözü iki çeşme bir hayalet olarak değil, yardım­ sever bir dost olarak geri döneceğini hissediyorum, onun ölümünden beri fazladan bir boyutum olduğu kanısındayım.

Sayın

Anne

benim

ıçımı

doldurdu,

Sayın Anne beni terk etmedi, fikir yerli yerini buldu, fikrin gücü bana gereken tek mucizeyi gerçekleştiri­ yor,

Kutsal Anamız'a

tapıyor değilim,

ama sonuçta

ben de o sofulara benziyorum ve onların şaşkınlık­ larını bağışlıyorum, iyi

farkındayım.

Katolikliğin bir biçimi bu, gayet

Her oğlun kaybedeceği

bir Anne'si

olduğunu biliyoruz elbette. İ çimde açığa çıkan vah­ yin rum.

beni

istemediğim

yere

götürmesinden

ürküyo­

80

Odadan

çıkamamasına

yol

açan

kanamalarından

önceki son gezintilerimizden birinde, Debilly köprü­ sünün ötesindeki Modern Müze'ye ve revağına gittik. Sayın

Anne mavnalara bakıyor, kimileri aşırı yüklü

ve su seviyesinde Seine boyunca çıkıyorlar, kimileri ise ev kadar yüksek ve boş nehirden aşağı iniyorlar. Hava, ekim ayında olmamıza rağmen sıcaktı, :zayıf ve çıplak bir adam güneşleniyordu, aynı adamı eylülün bu pazartesinde gördüm, aşağı yukarı on bir ay sonra, hala yaşıyor ama bana gülümseyerek onun zayıflığını göstermiş olan kişi artık ölü.

81

Sayın

Anne

benimle

birlikte

yürümeye

alışmıştı,

havanın oldukça esintili olduğu köprüden tekrar tek­ rar geçiyorduk, ama bu kez bana yalnız gitmek için rica etti ve bütün zamanını nehrin sol yakasındaki gezinti yerini sınırlayan koca bir taşın üzerine otura­ rak geçirdi. O taşın ve

karşısındakinin yerine çimen­

todan bir rampa koymuşlar,

biraz üzüldüm, çünkü

oraya oturacağım diye kendi kendime söz vermiştim. Geri dönerken Müze'nin revağından geçtiğimizi ha. tırlıyorum,

burada,

yüz

kadar

seyircinin

ortasında,

tekerlekli patenlerin üzerinde kendinden geçmiş iri yarı bir adam vals yapıyor, kollu bir gramofondan da müzik yayılıyordu.

82

Sayın Anne bu tuhaflıktan zevk alıyordu, onu eğ­ lendirdiği için adama minnettardım, antika gramofo­ nunu Müze'nin avlusundaki sunağa yerleştirmişti ve bir

dakika

resinde bakışı

bile

yalanlanmayan

dönüyordu, onun

gözlerine

bana anılarımın durduğunu

kimseyi

niçin

bir hayranlıkla çev­

takılıp

kalmıştı.

genellikle

1953

soracaklardır?

herkesin

görmüyordu,

Çünkü

Okuyucum yılı

eşiğinde

çocukluğum

ve

ergenliğim sırasında kendim değildim, hayaller ale­ mindeydim

ve

yaşamıyordum,

Sayın

Anne'yi

pek

az anımsıyorum çünkü onunla kaynaşmıştım, onun tansökümünün gölgesindeydim.

83

Sayın Anne'nin vefatının üzerinden bi r hafta geçti ve bu yaşamımın en uzun haftası oldu, bende kaç ay sürdü

bilemiyorum,

çoğalmışım,

asla

ellerim dolu,

yalnız

değilim,

yanımda

bir

gerçekten

varlık, varlı­

ğımda bir ışık var. Merhume, kimseden beklemeye cüret edemeyeceğim bağışları benim üzerime saçtı, bıraktığı iyiliklerle

boşluk taşkın lütuflarla dol uyor.

İyi

kalpli

ve

Sayın

bitmek Anne,

bilmez size

te­

şekkür ediyorum, imkansız olduğunu sandığım şeyi bana

gösterdiniz,

vam ediyor.

sizin

misyonunuz

benimkiyle

de­

84

İçinde

bulunduğum

mak kolay,

şaşırtıcı

fikrin hizmetkarı

durumda

bekar

ol­

Kutsal Anamız sofula­

rından biri gibiyim, Goethe'nin Doktor Marianus'una benziyorum.

Akıl,

Anaların

olduğu

yerden

inmedi,

Aklın dehası her yücelikten kaçıyor, onun rolü orta yolu korumak ve biz ona saygı duyuyoruz, Akıl bu eylül günlerinde bana yetmiyor, yarın tekrar karşıma çıkacak, Anaların yanına ter Gloriosa'nın

[Ezeli

iniyorum ve sırasıyla

Dişi]

Ma­

süzüldüğü yere yükseli­

yorum, mistik bir soluklanma bu ve buradaki daimi hedef artık benim yaşama nedenim.

85

Sayın

Anne'yi

aşkınlaştırdım

ve

kendime

Gökte

bir başka Anne verdim, ne fazla ne eksik, ben öksüz olmak isterken ister istemez Oğul oldum, yazgıma ra­ zıyım ve bunun imrenilesi olup olmadığını bilmiyo­ rum, anneliği kapsayan Arketipe kadar gittim, kay­ nağı gecede gördüm ve artık tek olmadığımı anladım, Sayın

Anne'nin

yanında

yalnızlıktan

çekiniyordum,

Sayın Anne beni başka ellere bıraktı, başıma konan işte bu eller. Hayır, bunun mümkün olabildiğini asla düşünmemiştim,

bu

beklenmedik

vaktiyle bununla ilk ben alay ederdim.

bir

diriliş

oldu,

86

Bu açıklamalardan dolayı beni bağışlayın, ama acı­ nın çaresi aşkınlıktır, hiçbir acı aşkınlığa direnemez, yol uzun değil, bizim erdemler imiz de bu yolu kısal­ tır,

erdemin

ödülü

alışkanlıklarımıza

damgasını

vu­

ran düzendedir, çoğu zaman alışkanlıklar sayesinde varlığımızı

sürdürdüğümüzden,

sonunda

alışkanlık­

larımız en az doğal erdemleri bile doğallaştırırlar, biz de dönüşürüz ve sonuçta bizi dönüştüren hareketin elimizden kaçtığını fark

ederiz,

nihayet olgunlaşmı­

şızdır ve belli belirsiz yol alarak Doğa durumundan Lütuf durumuna geçeriz.

87

Sayın Baba belki de bu dili anlamaz, ama yine de o fazlasıyla acı çekti, Sayın Anne'nin başında bekle­ di, hem de aylarca, bu oyunda on beş kilo kaybetti, zavallı adam kendi gölgesine döndü, geceleri ürper­ tilerle

geçiyordu,

Sayın

Anne'nin

müthiş

çığlıklar

attığı dönemde on iki, on beş kez kalkıyordu, Sayın Anne'den Sayın

önce

Anne'nin

onu

yitirmekten

hastaneye

korkuyordum

yatırılmasında

ısrar

ve edi­

yordum, hastayı ikna etmekte güçlük çektim, burada kalsaydı en az iki ay daha yaşardı. Anne babamdan birini ölecekti.

hiç olmazsa kurtarayım dedim, diğeri nasılsa

88

Sayın Anne hayatta olduğu sürece onu yitirmek­ ten çekiniyordum, onun ölümünden daha acıklı bir şey başıma gelemezdi, hissettiğim sükunet oldukça ürkütücü. Sayın Anne altmışını geçmişti ve ben, kır­ kımın üzerindeyim, süz

bırakmadığı

beni

için

henüz olgunlaşmadan ök­

Tanrı'ya

şükrediyorum,

şikayet

etmek elimde değil, yasım silinecek, acım dinecek, işime geri döneceğim ve olan olduğuyla kalacak, geç­ mişimde şekillenmiş olan şey bütünüyle ölmeyecek, zaman ertelendi ama yeniden bulunacak, başka bir görevim olmadığını geçen zaman bana öğretiyor.

89

Anne adına layık bütün anneler, her anne Arketip'i onların

yansıttıklarından birbirlerine benzerler, dinde

Arktetip'e hürmet gösteririz,

nez­

kişide bulunma­

yan mükemmelliyet onda vardır ve tek başına ele alınan Sayın

şahsiyet Anne,

bizim

dikkat

hayranlığımızı

çekici

şahsiyet,

zorlamaktadır. beni

Arketip'e

gönderiyordu ve bir Ezeli Ana'yı benim için mevcut kılıyordu: Gloriosa'yı

Kişi

yok

olsa

sürüklemez,

da

kendi

bulut

ölümüyle

yığınları

Mater

salınıyor,

rüzgarların oyuncağı ile bizden parça parça gizlediği Arketip sonsuza dek yerinde kalıyor.

90

Benden rinin

başkaları

şahsı

tercih

doldurula mayaca ğ ı n ı

çekliği

açıkça

hiçbir

arketip

ifade onları

ederler,

düşünürler,

ede rler, teselli

onun

mutlak

yitimi

edemez,

kişinin

bu

ye­ ger­

karşısında insa nların

tutkusu hoşuma g itse d e akıl yürütmeleri bence te­ melde tıpkı

g ü n a h kardır.

Şahısta

kanımızı dondura n

bizi

iten

özel l ikler

var,

gölgeler gibi, bu d ü nyadaki

hiç k i mse her gün ya da akşamdan sabaha tapıl mayı hak etmez, tutku gerçekliği bizden sonsuza dek giz­ lememelidir, tutku ne kadar körse gözün açılması da o ölçüde çetin

olacaktır.

Kusursuzluk

lanır, şahıstan yola çıkıp onu severiz.

Arketi p'te top­

91

Ezeliyet duygusuyla buluşanlar teselli bulurlar ve bu duyguya sahip olanları hiçbir şey yıkamaz. Yaşam bir dayanaktır, yoksa neden değil, yaşam zorunludur, ama yeterli değildir: Ölülerin bize verdiği ders bu­ dur. Sayın Anne sağlığında bilmediği ve yokluğun­ da söylediği yüce hakikatleri bana öğretti, gölgedeki ağzı kuşku duymadığım kavramları bana gösteriyor, Sayın Anne öldü ve Ezeli Ana onun yerini aldı. Kuş­ kusuz tek bir annemiz var, ama seçilmişler onun bir olduğunu bilmezler, bir ve aynı, üstelik ülke, yüzyıl ya da kişi ne olursa olsun.

92

Kadındaki

Ezeli

A n ne'yi

benzemeye zorlaya n lara hayal bir

k ı rıklığına

zen g i n l i k

ka d ı n dir,

onun

en

yüksek

ancak

kadın

derin

belirgin

yoruz,

kadını

o

kadın

eşitsizdir, nitelikleri

erdemleri

Kendi leri n i

bir

birli kte,

şahıs

erkeğin kişisellikten

a rketipiktir,

haklarına

redd etmemekle

mutlu!

onu

O'na daima

uğratacak kadında bitmez tüken mez

b u l u rl a r,

olara k

ne

uyandıranlara,

olduğu nda,

dengi

değil­

yoksundur,

fem i n istlerin

eseri

bağlı olarak ilerler, bu eseri yetersiz

olduğunu

düşünü­

bir a l t-erkek yapmaya vardı; tanım ge­

reği şüpheli bir erkekliğin sı radan bir düşüğü oldu.

93

Sayın Anne'nin kişi olarak kusurları vardı, sınırları da vardı, tarihin en kayda değer kadınlarının kadın­ sı

küçük yanları vardır,

kimileri

azize,

bundan

kimileri kraliçe dolayı

onları

olmuşlardır,

bağışlamalıyız,

doğalarının düzene ödediği ve düzenin de yaratıcı olarak bize ödediği bedel budur: Bizim kadına oynat­ tığımız rolü kadın kendi seçmedi, rahibe ve efendi olan kadınlar bize en aşağılayıcı rolü dayatıyorlar ve bizi

onların

göründüklerinden

lar; bu arada onların unutmayalım.

daha

küçük

bizim kurbanımız

kılıyor­

olduklarını

94

Benim

yaza r olmamda

Sayın

A n ne'nin

payı vardır,

beni yeten ekli buldu, bana cesaret esinledi, beni ken­ dime ve başka larına karşı destekledi, bu işi bırakacak olduğ u mda üzüldü ve benim yazıları m onun yaşama nedeni

oldu, zevki d e ö ngörüsü de yerindeydi, kimi

za man

beni düzeltti,

Bir

kadı n ı n

kayda

s ı pek enderd i r, -itiraf

edel i m

ki-

ben

değer

de s ı k sık ona dan ıştı m. bir eserin

yaratıcısı

olma­

ama böyle bir esere teşvik ettiğine pek

sık

rastla n ı r,

kad ı n ı n

a rd ı nda

g izlendiği gölge bir büyü k l ü k kaynağ ı d ı r, hatta çoğu kad ı n ı n görünmeye çalıştığı ışıktan daha fazla.

95

Sayın

Anne'ni n

ben i m

benimle birl ikte o n u n

da

memiş

Son

bile

larının ama

olması

yazık.

okuyamıyordu, arasına açmaya,

a ldı,

geleceğime dünyevi eserim

eseri

min net

eseri

ben

sayfalarını

i nancı

bir şöhrete erişe­ çıktığında işareti

onu

vardı,

el lerinden

karıştırmaya

gazete

olarak

mecal i

kol­

aldım, yoktu,

h i ç olmazsa prova baskılarına şöyle bir bakmı ştı, bazı sayfaları

çıkarmamı

benden

rica

etmişti,

ama

bence

haksızdı. Bedensel ölümü nden üç ay önce ilaçlar ak­ l ı n ı öldürmüştü, biz onu kara n l ı klardan değil.

ıstıraptan az çok kurtardık,

96

Sayın zaman

Baba'nın zaman

üzüntülü

yeniden

olduğunu

melankoliye

goruyorum,

düştüğü

olu­

yor, benim felsefemin yeterince teselli edici özelliği yok, ama Sayın Baba yorgun, can çekişmenin ağırlığı omuzlarına

iyice

çöktü,

imkansızı

gerçekleştireme­

diğinden görevini hiç yerine getirmediğini düşünü­ yor, -iyi niyetle- sorumlu hissediyordu kendini, ona itiraz ediyorum, kendisinin önemsiz

biri olmadığını,

Sayın

yapıldığını,

Anne'ye

prenses

muamelesi

bir

dairesi olduğunu -hem de hastanenin en güzel daire­ si-, iki hemşire ve altı doktorun ona baktığını söylü­ yorum. Baştan kaybedilmiş bir mücadeleye girmiştik ve sonuç, herkesin hemfikir olduğu gibi, asla beklen­ medik değildi.

97

Sayın Anne'nin çok hayranı vardı, ama b u bölüm benim

yetki

alanıma

girmiyor,

bu

Sayın

Baba'nın

işi. Sayın Anne istediği kadar felsefeye dalsın, azım­ sanmayacak

kompliman

bulunduğunun

alıyordu,

gayet farkındaydı,

kendisinin genç

hoş

kızken seç­

mekte güçlük çektiğini, genç bir kadınken neredeyse aktris olup

başrollerde oynayacağını söylerken belli

ki doğru söylüyordu, ama yine konu benim işim de­ ğil. Hayranları arasında iki ya da üç lise öğretmenini hatırlıyorum,

benim

bir kur yapmışlardı.

gözümün

önünde

cehennemi

98

Sayın Anne bilge ve koket b iriydi, ateşle oynuyor­ d u,

çünkü

makuldü,

kendinden

emindi,

düşündüğü,

hesap

olmazdı, taktik b i r dehası den

bile

yakınını rurken Sayın

çok ondan

kendisi Anne

Anne

onları

sistematik k i mseyi maktı.

a n laşı l ı r iyi

yaptığı

a n ca k

bir

iki

h i çb i r

onayla rd ı ,

yüzünden

bel l i

görü n ü m­

İnsanları

kimse

konuştu­

ediyordu,

onlar

bilmiyorl a rdı,

Sayın

küçümsediği

onun

daima

çıka rtıyordu,

kelime şey

sorguladığında,

ya ra lamamak,

ve

vardı, e n ufak

sonuçlar

kavrayamazdı.

ha kkında

olarak

i htiyatlıydı

en

büyük

yara l a madı kları n ı

insan l a rı usta lığı

uzakta

tut­

99

Kendine ondan

iyi

üslubunu

itaat

ettirmekte

kendini

çok

savunamazdı,

koruyarak

yapıyordu,

başarılıydı, bütün

kimse

bunları

yaşlandıkça

da

zevki

ve üslubu giderek güzelleşip sağlamlaşıyor, hoş bir yaşlı olmayı ve asla azarlayacak biri olmamayı vaat ediyordu, ama buna zamanı olmadı ve işte biz buna üzülüyoruz. dan

Onun

bencilliği

kaynaklanmıyordu,

berrak

kalbinin bir

soğukluğun­

bilinçle

hareket

ediyordu, aklı başındaydı, hem de tırnaklarının ucu­ na dek, en iyi anlarında bir Pallas oluyordu, iş ha­ vasına

büründürmeden

yakınlarının

çıkarına

daha iyi göz kulak olabilecek kimse olamaz.

ondan

100

Hayır, ağlamıyorum

Sayın Anne, ölülerimize akıt­

tığımız yaşlar, bizi onlardan sökü p alan gönül borcu­ muzdur, erkek de kendine ağlar. Hayat ya da ölüm benim için far ksız, benim eğilimim hep bu yönde oldu, kadınlar ve aşk beni h eyecanlandırmıyor, Sa­ yın Anne'nin vaktiyle olduğu kadın hali beni asla cezbetmedi, bu

benim

derinliklerdeki

derinliklerim sakinlik

beni

soğuk,

ağırkanlı,

şaşırtıyor,

henüz

kendimi tanımazken bu va hiy bana benim bir filozof olmak için doğduğumu öğretiyor.

Sayın Anne acılı

biriydi, ama onun telaşı hepimizi kurtardı, ürpertisi bilgeliğe değerdi.

101

Sayın aflarını

Anne

kadın ları

öğretti,

bilgi lendirdi,

tanıyordu,

çevirdi kleri

benim

bana

dolaplar

o n l arın

za­

hakkı nda

beni

dağıttı,

ona

yanılsamalarımı

yine teşekkür borçluyum, benim gözümü açmak için ken d i n i

bile

küçük

soğ ukluğum,

düşürdü,

ağ ırka n l ı l ı ğ ı m

m utluluk aramamayı

ac ım asız içi nde

yöntemi

sertleştirdi.

öğütledi ve bütün

rın

kaynağının aramak olduğuna

beni

de

haksız olmad ı ğ ı n ı düşün üyorum,

en

beni Bana

mutsuzlukla­

ikna etti, pek ufak sarhoş­

l u k bile b i r yüküml ülüktür ve reddedilmek asla ceza­ landırılmak

olmaz.

Sayın

Anne,

b i lgeli ğ i ni ze

şükür­

ler olsun! Beni soğuttunuz, bana yapılacak en büyük hizmet buydu.

102

Sayın Anne bana o l u msuz bir mutl u l u k vaaz edi­ yordu, bir

ğunu ve

s ı k ı ntıların

asetizm, ilan

beni

olmadığı

erdemli

bir

ediyorum.

dünyadan

na mayacağımı

bir

mutl u l u k,

bencill ik; o n u n

Say ı n

ku rtardı,

Anne ona

hissediyorum,

dünyayı hiç

gönü l l ü

haklı

oldu­

a n lamıştı

sitemde

doğamın

kimi

bulu­ za man

bana tel ki n ettiği şeyin peşinde gitseydim çekeceğim ıstıraptan çok daha borçluyum. i l keleri n i n çün kü,

O,

bunları da

benim

su ltası

kendi

azı n ı

şimdi

bu

a ltında

zaafları n ı

çekiyor o lmamı

doğuştan özelliğimi eğdi,

aşmaya

g üçlü

bir

a l ı şkındı

ona

kendi

kadındı ve

o

bütü n

kal binden ko p u p gelen gönül okşayıcı b i r

yumuşa klı kla v e süre k l i i ltifatlarla yapıyordu.

103

Sayın Anne bi r hafta önce yakıldı ama varlığı hiç olmadığı diği Soylu

kadar

dersleri kadın

ben de ona Baba zincir

i le

gerçek,

düşünüyorum,

doluyum,

içimde

Bellek Ta pınağı'n da bir sunak d i ktim,

benim

halkası

o n unla

aramda

oldu,

merh ume

Anne'yi düşünüyoruz, Sayın

Baba

ver­

yer

yok.

h üzne yaşamayı

işte

birbirimize

onun

sağladı,

malzemesi, Sayın sıkı

ve

kesin

sarı ldığımızda onu

benim

bir

Sayın içimde

bulurken, ben d e onun içinde bul uyorum. Bu içten­ l i ğ imden

dolayı

beni

bağışlay ı n !

Benim

eserlerimde

bu tür şeylere bolca rastla nmaz, bu açı l a n bir paran­ tezdi r ve yak ı n da kapanaca ktır.

1 04

A n ne,

sizi

selaml ıyoru m !

Öğütlerin izle

dım edin ve verd i ğ i n iz örnekleri sembol oldun uz, olarak

yazı m ı

öldü kten anısını

içimde

landı rıyorum.

yeniden yok

için

önemi

d ü nya

yasalarının

Sizi

hatı rlatı n ! Siz

boş

yok,

hastayken

kavuştum,

ederek

Evre n i n

ben i m

düşkün

eserlerinizin olup

h a l i n izin

bağımsız olduğunu

bana

-ölüleri n i -

yıf yaratıkları küçümsüyorum.

can­

bilmenin

yönetti ğ i n i

menin benim için önemi yok, h a k i kat asla

onları

yitirdim,

anısını

o l madığını

zoru n l u l u ğ u n

kişiden

şey o l m a d ı , hakikatin ediyorum,

yar­

ben de size övgü dolu bir kurban

s u n uyorum!

sonra

bana

bana

ve

h isset­

başka b i r

yeterli o l m a s ı n ı protesto görmeyi

hayal

eden

za­

1 05

O n l a rı a s l a görmeyeceğ i z ve bu yüzd e n o n l a rı se­ viyoruz,

hiçlik

sevg i n i n

bedel i d i r

ve

hiçliğin

tac ı

sevg i d i r, böyle o l m a s ı da i yi d i r, zaman ve ş a h ı s çakı­ ş ı yor, sevgi ve h iç l i k b i r b i r i n e d e n k, a l data n l a ra

m u l a g atacı

d iyoru m.

Rıza

bu

konuda

okulu,

bizi

büyük­

l ü ğ ü n m üjdecisi ve eze l i ya şam b i z i m bu d ü nyada a s l a başka ye rlerde değil- yer a l d ı ğ ı m ı z yaşa m d ı r, biz yoksa k başka yer d e yokt u r. İşte, öğreti l mesi g e reken,

işte öğrenmeyi hak ettiğimiz şey b u ! Ve i şte yi ne d e bizden

esirgenen

l a n d ı ğ ı şey b u !

ve

hatta

inanmamızın

bile

yasak­

1 06

B it i rd i ğ i m i

s a n ı yord u m

a ma

hala

söyleyecek

bir

i k i ş e y kaldı, b e n i boyu n d u ruğ u n a a l a n e ğ i l i m e n i ç i n d i reneyim defa l a rca mama

ki?

ba kt ı kta n

izin

b i l i yord u m , gücümü

S i l i nen

ve r i n . onun

bir

acıyı

sonra Sayın

b i r kez d a h a A n ne'n i n

ö leceği

çalıştı rıyordu,

tatmama

fik ri

ke n d i m i

izin

arkama

ölümlü

y ı l l a rd ı r

ve rin, bak­

old u ğ u n u

be n i m

hayal

buna

hazır­

yavaşça

l a m a k i sted i m ve bu olay meyd a n a g e l d i ğ i nde deh şet benim

için

a ş ina yd ı

m ü n, Sayı n A n n e'nin nu

görm üştüm.

a rtı k,

yat ı şt ı ğ ı m ı

ölümünün

Ö l ül e r

ölü

h i ssett i m ,

ölü­

b i l e b i r h i ç o l d u ğ u­

o l m a kta n

acı

ya l n ızca yaşaya n l a r yaşad ı k l a rı i ç i n a c ı çekerler.

çekmezler,

107

Hep acı çekmek akla ya t k ı n b i r şey değil, t a b i i eğer acı

bizi

ı s l a h etmiyorsa,

a ğ l a d ı ğ ı m ı z ö l ü l er b u n u

hiç

b i l mez, tesel l i b u l maz b i r h a l a l ı rsak e ğ e r ke n d i sev­ g i m i zi n

esiri

yarat ı l m a d ı ğ ı s ü re

o l m u şuzd u r. safl ı ğ ı n

koruyamayız,

l i ke l e re d a h a de

kimi

ve

merh u m eyi

l ecek

zaman

miyim?

on l a ra

Tese l l i daha

s ü rd ü rm e k

varl ı ğ ı mızı

yaşa m ı

b i r tutku

değerl i

asla

te h ­

s a rd ı ğ ı n da

ke n d i m i

h e rkes

için uzun

neden le

Ke n d i m e

yerine

b u l mayan

bu

içimizi

b e nzeriz.

d ü ş ü n me n i n

ü z ü n t ü leri mden rum...

azizl e r i n

a ç ı ktır,

İ n sa n ı n

içinde

ağ layacak g eç i rebi­

b u raya

olduğ umu

biz

varır,

h i ssediyo­

108

Çünkü ni

a cı n ı n

Bizi

tecrit

rakarak, za man

eden

h erkese b i r l i kte

kayg ı n ı n,

sevgi

lır

içinde

ve

s a n ı l a nd a n

h a n ta l l a şmak y ü kü m l ü l ü k

benzeriz

ve

kayıp

k i t l eyi

ve

As l ı nda

b i l iyordu,

bizi

yen id e n

o l u m sa l l ı k

kalı rız.

bunu

yas,

sonunda

h e rkesle

nın

bile

çok

kendi-

beğ e n m i ş l i k ve itiraf e d i l e n d e n çok şehvet vard ı r.

bu

h e rkes i n

a lt ı n a

ya n ı l sama

köleleri n i n

dokuduğu

z i n c i ri

özg ü r l ü ğ ü n

k ı rd ı m,

a l ı r:

dengi

ol uştururuz,

n efretin,

ben

zo runda

bı­ O

o l u ruz, a rzu n u n ,

oyu ncakları­ a ğ l a ra

kapı­

Sayı n

Anne

i l k öğeleri n i

bana

o

s a ğ l a d ı , b u n la r b e n i s ı ra s ı g e l d i ğ i n de o n u n a n ı s ı n d a n d a ku rtarac a k l a r.

109

Sayın ra,

Anne'yi,

sayg ıyla

ve

yüceltme e ğ i l i m i m i n netle

sevmek

başka türlü, c a n l ı l a r ı n orta s ı n da, selli bir

b u l maz acıdan

n ırım,

oğlu

olarak

yara rl a n ı rs a m

ya s ı m ı

ne de benim

nedeni

ona

U staca

anısını

i ha n et ederim. Sayı n A n n e çok d i a i lesini

i stiyoru m,

son­ çünkü

b i r m e rh u m e n i n te­

ka l ı rı m . onun

b i r yaşama

gösterd i kten

yen i l e n m iş

kötüye

yapa rsam

meziyetliyd i ,

borçl u

kulla­

ken d i m e ne ken­

olduğum

m i za­

c ı o seçm işti, b u n l a r be n i m nefs i m e egemen o l m a m saye s i n d e sevg i l iyi

hazırlad ı ğ ı m bekler

g i bi

m u tsuzl u k l a rd ı r. bekl iyo r u m ,

A n n e'yi b e k l ed i ğ i m gibi bekliyo r u m .

Ölümü

çocukken

bir Sayın

110

Sevg i n i n rıyor,

Sayın

anla masını yayı l m ayı

red d i

bizi

An n e

bunu

hissed iyordu,

s a ğ l ıyord u m, hak

onun

etmed i ğ i n i ,

b i r l i kte g ö m ü l m esi olduğunu

e b eveyn i mizi n

ona

için

güçlü

ba n a

ama

üzeri n e ben

de

onun

a ktard ı ğ ı

şey i n

acılarımızın

o rtak g ö revi m izin bir

şekilde

ç ı ka­

bizi m l e

yo k o l ma k

bel i rtiyord u m .

Be­

nim felsefem i n d o l u o l d u ğ u karan l ı ktan g i d erek d a h a ç o k zevk a l ı yord u, o n u t ü m üyle isti l a e d e n ö l ü m bu felsefeyi re leri n i

ona

yö n ü n deki yun

aşina

görüp

k ı lıyordu,

de

g ö rüşl eri m i

yüzü n e

geri

o n u n çöküşünün

y ı l d ı rı m l a

çarpı l m ı şa

payl a ş ı rd ı,

d ö n meye

bu

zorl a m ı ş,

yaln ızca can çekişme o l as ı l ı ğ ı b ı r a k m ı ş t ı .

düşüş

ema­

dönmeme onu

ya şamak

su­ için

111

Ben yaşa d ı m

mı,

hiç

b i l m iyo r u m,

benim

yaşa m ı m

çevri l ecek b i r sayfa d a n fazlası a s l a o l m a d ı , yaşım el­ liye

g e l i rken,

kaldı

elimde

ya l n ızca.

m ü rekke b i n

Yaşa m ı m

d iye

k a ra rttığ ı

sayfa l a r

a d l a n d ı rmaya

c ü ret

edeme d i ğ i m şeyin tek o layı A n n em o l d u, o n u n zaferi t a m d ı r ve b e n i m

ke n d i m i

yetecek k a d a r ten i m var. benim

rin

o l a r a k h i ssetmem

için

A n n e m s u n a k o l d u , b u rası

ke n d i m i ister istemez b i r p re n s i be s u n a c a ğ ı m

yer, A n n em duğunu

tin

b u prensi b i n

b i l m iyord u :

d ü nya n ı n

Her

i mgesi n i

bu

d ü n yadaki

kad ı n

ta ş ı r,

biz

d ü n ya m ızı i n ka r ederek erişebi li riz.

kendi

m üjdesi

içinde

b u raya

bu

ancak

ol­ de­

ke n d i

View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF