Adverbial Clauses of Duration

July 16, 2017 | Author: Tanershen | Category: Semantic Units, Linguistics, Morphology, Rules, Syntactic Relationships
Share Embed Donate


Short Description

Adverbial Clauses of Duration...

Description

Adverb Clauses Of Duration A

-inceye kadar

I stayed there until my girlfriend arrived. Tom lived with his parents till he was 30.

Kız arkadaşım gelinceye kadar orada kaldım. Tom, 30 yaşına kadar anne babasıyla yaşadı.

since

A

-den beri

I’ve had several different jobs since I graduated from school. I’ve been living here since I was born.

Okuldan mezun olduğumdan beri birçok farklı işim oldu. Doğduğumdan beri burada oturuyorum.

as/so long as

A

-diği sürece, dikçe

You shall never enter this house as long as I live in it. I’ll never forget today as long as I live.

Yaşadığım sürece bu eve asla girmeyeceksin. Yaşadığım sürece bugünü hiç unutmayacağım.

until till

Adverb Clauses of Cause A

-den dolayı, diği için

I did it because they asked me to do it. Just because I don’t complain, you mustn’t suppose that I’m satisfied. As it is raining, you’d better take a taxi. As he wasn’t ready in time, we went without him. Since we have no money, we can’t buy the car. Since there was a thick fog, we lost our way.

Benden yapmamı istedikleri için yaptım. Sırf şikâyet etmiyorum diye memnun olduğumu sanmayın. Yağmur yağdığından dolayı taksi tutsan iyi olur. Zamanında hazır olmadığı için onu almadan gittik. Paramız olmadığı için arabayı alamıyoruz. Yoğun sis olduğu için yolumuzu kaybettik.

now that

A

-diği için, madem ki …, artık…

Now that you’re grown up, you must stop this childish behaviour. Now that the exams are over, I can enjoy myself.

Artık büyüdüğüne göre bu çocukça davranışı bırakmalısın. Sınavlar bittiğine göre artık eğlenebilirim.

seeing that

A

-diği için, diğine göre

Seeing that we are all here, we might as well sing. Seeing that the weather was bad, we decided to stay at home.

Hepimiz burada olduğumuza göre şarkı söyleyebiliriz. Hava kötü olduğu için evde oturmaya karar verdik.

owing to the fact that on account of the fact that in view of the fact that

A

-diği için

Owing to the fact that it had rained, the match was cancelled. On account of the fact that final exams are over, we can relax. In view of the fact that the general manager was ill, they had to postpone the meeting. Because of the fact that the child was afraid of the dog, he hid behind his mother’s skirt. Due to the fact that I live on my own, I have to cook my own food. Inasmuch as they couldn’t reach an agreement, the possibilities for peace are still remote.

Yağmur yağdığı için maç iptal edildi. Final sınavları bittiği için artık dinlenebiliriz. Genel müdür hasta olduğu için toplantıyı ertelemek zorunda kaldılar. Çocuk köpekten korktuğu için annesinin eteğinin arkasına saklandı. Yalnız yaşadığım için yemeğimi kendim yapmak zorundayım. Bir anlaşmaya varamadıkları için barış olasılığı hâlâ uzak.

because

as

since

because of the fact that due to the fact that inasmuch as

Adverb Clauses of Purpose so that

A

-mesi için, -sin diye

Speak clearly so that they may understand you. I turned off the radio so that the baby could sleep. I turned the music down in order that I shouldn’t disturb you. They worked very hard in order that the building might be finished in time.

in order that

Seni anlayabilmeleri için/anlayabilsinler diye tane tane konuş. Bebek uyuyabilsin diye radyoyu kapattım. Seni rahatsız etmeyeyim diye müziği kıstım. Bina zamanında bitirilebilsin diye çok çalıştılar.

lest

A

-memek için, mesin diye

He ran away lest he should be seen. I wore thick clothes lest I should catch cold.

Görünmemek için kaçtı. Üşütmemek için kalın giysiler giydim.

in case

A

diye

I will be home all night in case you need me. Bring a map in case you get lost.

Bana ihtiyacın olur diye bütün gece evde olacağım. Kaybolursun diye bir harita getir.

so + …(adj.,adv.) +that

A

Öyle… ki

He was so ill that we had to send for a doctor He speaks so fast that we cannot understand him. I was so hungry I couldn’t wait for dinner.

Öyle hastaydı ki doktor çağırmak zorunda kaldık. Öyle hızlı konuşuyor ki onu anlayamıyorum. Karnım öyle açtı ki yemeği bekleyemedim.

so + much/many +that

A

Öyle çok … ki

Everything has changed so much that I can scarcely recognize the place. There were so many that we didn’t know where to put them all.

Her şey öyle çok değişmiş ki yeri neredeyse tanıyamadım.

It was such a cold evening that we stopped playing football.

Öyle soğuk bir akşamdı ki futbol oynamayı bıraktık.

Adverb Clauses of Result

Öyle çok vardı ki hepsini nereye koyacağımızı bilemedik.

such +…(adj.) +… (noun) + that

A

Öyle … … ki

as

A

…gibi, …biçimde

I parked the car as my driving teacher had taught me. He got divorced as his parents had done years before.

Arabayı, direksiyon hocamın öğrettiği gibi park ettim. Annesi ile babasının yıllar önce yaptığı gibi o da boşandı.

as if / Though

A

-miş gibi, sanki

He looked as if he had seen a ghost. They stared at me as if I was crazy.

Sanki hayalet görmüş gibiydi. Sanki deliymişim gibi bana baktılar.

where

A

-diği yer(d)e

We would like to live in a place where it never rains. I found my umbrella where I had left it.

Hiç yağmur yağmayan bir yerde yaşamak istiyoruz. Şemsiyemi, bıraktığım yerde buldum.

wherever

A

(her) nereye

Sit wherever you like. She was followed by photographers wherever she went.

Nereye istersen otur Nereye gittiyse fotoğrafçılar tarafından takip edildi.

as far as

A

-e kadar

Adverb Clauses of Manner

Adverb Clauses of Place

He walked as far as the post office. We didn’t go as far as the others did.

Postaneye kadar yürüdü. Diğerleri kadar gitmedik.

Adverb Clauses of Concession although

A

-mesine rağmen

Although she’s only three, her mother dresses her in grown-up clothes. He decided to go although I begged him not to.

Daha üç yaşında olmasına rağmen annesi onu yetişkin gibi giydiriyor. Gitmemesi için yalvardığım halde gitmeye karar verdi.

A

-mesine rağmen, -sa/se bile

Even if you take a taxi, you’ll still miss your train. Even though he left school at 16, he still managed to become prime minister.

Taksiye binsen bile trenini kaçırırsın. 16 yaşında okulu bıraktığı halde yine de başbakan olabildi.

In spite of the fact that despite the fact that

A

-mesine rağmen

In spite of the fact that they are very rich, they are very unhappy. He got a promotion despite the fact that he doesn’t work hard.

Çok zengin olmalarına rağmen çok mutsuzlar. Çok çalışmamasına rağmen terfi etti.

while

A

-mesine rağmen, -le birlikte

While I accept that he’s not perfect in many respects, I do actually quite like the man. While I fully understand your point of view, I do also have some sympathy with Tom’s.

Pek çok bakımdan onun mükemmel olmadığını kabul etmekle birlikte yine de onu çok seviyorum. Bakış açını tamamen anlamakla birlikte Tom’un dediğine de katılıyorum.

however +…(adj.,adv)

A

Ne kadar -se sin

However hungry I am, I never seem to be able to finish off a whole pizza. However fast we drive, we’re not going to get there in time.

Ne kadar aç olursam olayım, bütün bir pizzayı asla bitiremezmişim gibi geliyor. Ne kadar hızlı gidersek gidelim, oraya zamanında yetişemeyeceğiz.

even if even though

no matter +how/what/who…

A

Although As As As far as As if/though As/so long as Because Because of the fact that Despite the fact that Due to the fact that Even if Even though However + adj(adv İn case İn order that

… olursa olsun

We have to get the car fixed, no matter how much it costs. No matter who phones, tell him I am out.

mesine rağmen

Gibi, biçimde den dolayı, -diği için e kadar miş gibi, sanki diği sürece, -dikçe den dolayı, -diği için diği için mesine rağmen diği için mesine rağmen, se/sa bile mesine rağmen, se/sa bile Ne kadar –se, -sin Diye mesi için, -sin diye

Kaç para tutarsa tutsun arabayı tamir ettirtmemiz lazım. Kim telefon ederse etsin dışarıda olduğumu söyle.

İn spite of the fact that İn view of the fact that İnasmuch as Lest No matter + QW Now that On account of the fact that Owing to the fact that Seeing that since So + adj/adv+that So that Such +adj+noun+that Till Until Where Wherever While

mesine rağmen diği için diği için memek için, -mesin diye ..olursa olsun

diği için, madem ki, artık diği için diği için diği için, -diğine göre den dolayı, -diği için, -den beri Öyle ..ki mesi için, -sin diye Öyle ..ki inceye kadar inceye kadar diği yer(d)e (her) nereye mesine rağmen, -le birlikte

View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF