8-12 Hatme-i Hacegan Risalesi_8-12 Hatme-i Hacegan Risalesi
August 1, 2017 | Author: ahmetscribd | Category: N/A
Short Description
Download 8-12 Hatme-i Hacegan Risalesi_8-12 Hatme-i Hacegan Risalesi...
Description
HATME DUASI
1
2
3
HATME› HACE ve NAMAZ SURELER
4
Efendim; Seydam; YAHYA EFENDÝ kaddesallahu sýrrahul aliyye hazretleri Hatme-i Hacegan hakkýnda þunlarý söylemektedir: "Muhterem Kardeþlerim ! Dünya hepimizin olsa ne olacak ? Bütün dünya malý bizim olsa ne olacak ? Ben bir sefer Gavsýmýz Abdülhakimil Hüseyni kaddesallahu sýrrahul aliyye’den iþittim, þöyle buyurdu: "Vallahi vallahi; eðer bana denilse ki, sen dünya padiþahlýðý mý istiyorsun ve yahutta Nakþibendi Tarikat-ý Aliyye'nin bir müridi mi olmak istiyorsun?" Yemin içti ve þöyle dedi: "Ben dünya gibi taht padiþahlýðý istemem, dünyanýn reisliðini istemem.. Benim istediðim Nakþibendi Tarikat-ý Aliyyesinin bir müridi olmak. Niçin ? Çünkü Nakþibendi Tarikat-ý Aliyyesinin müridi olmak bana; dünya da da yarar, kabirde de iþime yarar, ahirette de iþime yarar, haþirde de iþime yarar, tâ Allah'ýn huzuruna varana kadar... Evet. Dünya padiþahlýðý ise geçici bir ömür Olsa olsa 6070 sene bir ömür. Ondan sonra padiþahlýðý gidecek, amma bu Nakþibendi Tarikat-ý Aliyyesinin ticareti öyle deðildir, insan hayattayken bu ticareti kâr ettiði gibi vefat ettiði zaman da bunun ticareti devam ediyor.” 5
Muhterem Kardeþlerim! Bu ticaretlerden birisi de yapýlan Hatme-i Hâcegan'dýr. Büyük hatmenin 333 Kurân-ý Kerim hatim sevabý gibi olduðunu sadatýmýz buyurmuþlardýr. Bugün Allah'a þükürler ol sun, en azýndan 100 binden fazla yerde yapýlý yor. Bu Hatme-i Haceðan yapýlýrken hatmenin sonunda okunan duada bu hatmenin sevabý, hatmeden hasýl olan ecr-i sevap Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’den Sadat-ý Kirâm'dan sonra Tarikat-ý Nakþbendiyye mensup olan bütün müridlere hediye ediliyor. Dolayýsýyla ister hatmeye katýl, ister katýlma, tevbe aldýktan sonra, tarikattan çýkacak bir þey yapýlmadýðý müddetçe o hatmenin sevabýna ortak oluyor. Bu öldükten sonra da tâ kýyamete kadar devam ediyor. Ýþte o insan öldükten sonra kýyamete kadar yine gidiyor. Ýþte bundan daha büyük kazanç var mýdýr ? Ve bir büyük hatmenin sevabý 333 Kur'an-ý Kerim''n hatmi kadardýr. Ýþte insan bu sevabý alýyor. Ve beþbin vird çekerse ellibin sevap orda kalýyor. Ve Allah’ýn muhabbetini alýyor ve Resûlullah'ýn sallallahu aleyhi ve sellem'in muhabbetini alýyor, Sadat-ý Kirâm'ýn mu habbetini alýyor. Hatmede sadat-ý kirâm'ýn ruhaniyeti hazýr oluyor. Nazarlarý ve himmetleri geliyor. Kalpleri temizliyor. Ondan önemlisi kalbin hazýr olmasýdýr 6
Biz, hatmenin faydalarýný, bereketini çok gördük. Bir yerde beþ tane mürid varsa mutlaka hatme yapýlmalý. Sadatýmýz hatmeyi hiç býrakmadý. Hatmede insan, sadatýn halkasýnda oturuyor. Onlarla beraber oluyor. Hatme terim olarak "sonuç" anlamýndadýr. Haceðan, Hace kelimesinin çoðuludur. Hace demek þeyh demektir. Büyük hatme Þeyh Abdülhaligýl Gücdüvani kaddesallahu sýrrahul aliyye'nin yaptýðý hatme þeklidir. Küçük Hatme ise,Þeyh Muhammed el Bâkibillâh kaddesallahu sýrrahul aliyye'nin yaptýðý hatme þeklidir. Sadatýmýz o zamandan bu zamana kadar hatmeye devam etmiþlerdir. Nakþibendi Sadat-ý Kirâm'ýnýn yanýnda müridler toplandýklarý zaman sohbetin sonunda hatme yapýp, ondan sonra daðýlýyorlardý. Bunun gayesi de sohbetin sonunu zikirle bitirmek. Çünkü amellerin sonucu çok önemlidir. Hatme zikirdir. Zikire delâlet eden ayet-i kerime, hadis-i þerifler hatmeye delâlet eder. Hatme zikirdir, büyük bir sevaptýr, büyük bir ibadettir. 7
Toplu halde zikir yapmaktýr. Sadat-ý Kirâm; Hatme-i Haceðan'ýn faydalarý hakkýnda þöyle demiþlerdir: "Hatmeye iþtirak edenlerin, muradlarý hasýl olur, onlardan belâ def olur, onlarýn dereceleri yükselir, önemli iþleri varsa hatmeden sonra Allah (cc)'dan istesin, inþaallah hasýl olur." Mevlâna Halid-i Baðdadi kaddesallahu sýrrahul hatme hakkýnda þunlarý buyurmuþtur: "Bu yapýlan hatme sayesinde 24 saat yapýlan günahlardan, gafletten dolayý oluþan zulmet kalkýyor." Hatmenin adabýna riayet etmek çok önemlidir. Hatmenin sekiz adabý vardýr: 1.Hadesten ve necasetten temiz olmak. 2.Hatme yapýlan alan edilmeyecek bir þekilde olmak.
dýþarýdan
kontrol
3.Hatmeye katýlanlarýn huþu ve huzur üzerine bulunmalarý, 4.Hatmeye katýlanlar tarikat ehli olmalarý, 5.Kapýyý kapamak, 6.Hatmenin baþýndan sonuna kadar gözlerin kapalý olmasý, 7.Ýmkân dahilinde gafletli olmamak 8.Özürlü olmayanlar, adab üzerine-sað ayak sol ayaðýn altýna geçirip, sað kalça üzerine- oturmak. 8
HATME-Ý HACEGÂN Sâdat-ý Nakþibendi'nin yanýnda hatme çok kýymetlidir. Onun için hatmesiz kalýnmamalýdýr. Ýnsan Nakþibendi olduktan sonra, nerede bir hatme yapýlýrsa, hissesi içinde olur. Ýnsan günde iki defa: Bir hatme de, bir de vird çekerken Sâdat'ýn ruhaniyetini hazýr edip nazarý altýna girmelidir. Günde bir veya iki sefer Sâdat'ýn nazarý altýna giren kimse için korku olmaz. Sâdat-ý Nakþibendi onu yalnýz býrakmaz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu yalnýz býrakmaz.
HACE Farsça bir kelime olan "hâce" soylu kimselere ve özellikle Peygamber Efendimiz'in sülâlesinden olanlara verilen isimdir. Hâce de bir ünvandýr, lakaptýr, yüksek þahsiyetlere ve sultanlara verilir. (Z.Ünal.Ýs.Mec.1995.s:73) Nakþiliðin erken dönemlerinde Ortaasya'daki þeyhlerin ilim adamý oluþu sebebiyle, onlara "hoca, hace" gibi isimler verilmiþtir. Hace Bahaaddin Nakþibend, Hace Abdülhaligýl Gücdüvani, Hace Ali Ramiteni, Hace Yusuf Hemedani gibi.
HATME NEDÝR ? Hatme bazý sûrelerin, ayet-i kerimelerin,salavat-ý þerifelerin ve belirli tesbihatýn yapýldýðý bir zikir meclisidir. 9
Bu zikre Hatme denilmesinin sebebi þudur: Kur'an-ý Kerim'in esrârý diðer kitaplarýn esrârýný topladýðý, Fatiha'nýn sýrrýda Kur'an-ý Kerim'in sýrrýný topladýðýndan dolayý bu zikre de, Fatiha ile baþlayýp Fatiha ile bittiðinden, Allah tarafýndan bütün peygamberlere indirilmiþ kitaplar hatmedilmiþ makamýnda olduðundan hatm denilmiþtir. Fatiha-yý þerife'nin iki yerde zikredilmesi de, onun iki defa nazil olduðuna iþarettir.(Z.Ünal. Ýslâm Mec. Aralýk.1995.s:73) HATME-Ý HACEGAN NEDÝR ? "Hatme-i Hâcegân",“Nakþibendiyye Tarikatý” ’nýn topluca yaptýðý zikrin adýdýr. "Turuk-ý Aliyye tekkelerinde yapýlan toplu zikirlere "icrâ-yý zikrullah"denir.; her tarikatte isim ve þekilleri de ayrýdýr. Meselâ Mevleviler toplu zikre "Semâ"(mukabele ve âyin-i þerif), Kâdiriler "Devran", Rifâiler ve Sa'diler "Zikr-i Kýyam", Halvetiler "Darbý Esmâ”, Nakþbendiler "Hatme-i Hacegan", Yeseviler "Zikr-i Erre", Celvetiler "Nisf-ý Kýyâm”, Þazeliler "hadra" ismi verirler (S.Eraydýn.a.g.e.:144), HACEGAN TARÝKATI Bu tasavvuf okulunun liderlerinin tamamen ilmiyye sýnýfýna mensub olmasý münasebetiyle Hacegan Tarikatý diye anýlmýþtýr.(E. Cebecioðlu. Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüðü.s:305)
10
Mevlânâ Halid-i Baðdadi kuddise sirruhhazretlerinin mektuplarýný derleyen Esad Sahib "Mektubat-ý Mevlânâ Halid" kitabýnda "Hatme-i Hacegan" hakkýnda þu bilgileri vermektedir: "Hatme-i Hacegan'a gelince; o bu tarikatý aliyenin þartlarýndan deðildir. Hatmeyi okumaktan gaye, sevap kazanmaktýr. Büyükler bir zararý def ve bir menfaati kazanmak istediklerinde halis bir kalp ve sadýk bir niyetle sofilerle hatme yaparlar. Allah'ýn (cc) izni ve inayeti ile hatmede maksadlarýna nail olurlar. Allah (cc) salih kiþilerin yardýmcýsýdýr."(S:69) Mevlânâ Halid-i Baðdadi “Hatme-i Hâce” hakkýnda þu bilgileri vermektedir: "Bu tarikatýn büyüklerinin yanýnda sabittir ki; Hatme-i Hacegan halkasýnýn baþý, Seyyidimiz Abdülhalýðýl Gücdüvani hazretleridir. Hatmeye devam eden müridlerin kalplerindeki paslar silinir ve saliklere gayb nurlarý zahir olur. Hatme, tatlý bir þerbetin aktýðý bir çeþme gibidir. Ýhsanýn mükafatý da ihsan olduðundan Allah (cc) hatme ehline, kendi fazlý ve kereminden sayýsýz rahmani nurlar bahþeder. Çünkü hatme meclisine Hazret-i Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in ruhaniyeti teþrif eder. O'nun irfanýnýn gölgesi halkadaki müridlere hidayet kanadý olur. Zira onun marifetinin kaynaðý tevhid denizindendir. Bu sebepledir ki, büyük 11
veliler kendileri hatmeye devam ederlerken, baþkalarýný da, meclislerine davet etmiþler, gayelerine de bu þekilde ulaþmýþlardýr. Hatmenin bereketinden dolayý, onlarýn hal lisanlarýnda gizli sýrlar ifade bulur. Onlara neseplerinden sorulduðunda "aþk topraðýnýn bir damlacýðýdýr" derler. Hasebleri de hatme-i þerifin parlak güneþiyle kaplanmýþtýr. Onlar ahiretin yüksek makamlarýna bakýp dünyanýn yüksek rütbelerinden gani kalmýþlardýr. Mevlânâ Halid-i Baðdadi kuddise sirruh halifelerine hatmelere itina ile devam etmelerini tavsiye etmiþtir. Hatme Tarikat-ý Aliyye'nin þartlarýndan deðilse dahi, yolun büyükleri onu tarikatýn þiarýndan saymýþlardýr. Tecrübe edip görmüþlerdir ki; hatmenin faydasý güneþ gibi açýktýr. Hatmenin þartlarýndan biri de cemaat halinde yapýlmasýdýr. Çünkü her cemaat; salih ve duasý makbul birisinden hali deðildir. Hem böylece kalbler birbirine baðlanarak, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e kadar ulaþýr. Peygamberimiz aleyhisselâm bir hadis-i þeriflerinde þöyle buyurmuþtur. "Kim cennetin ortasýnda yerleþmek isterse, cemaate devam etsin. Çünkü þeytan yalnýz olanla bulunabilir. Fakat iki kiþi olunca þeytan onlardan uzak kalýr." 12
Þayet cemaat mümkün deðilse (cemaatle toplu olarak yapamýyorsa) mürid tek baþýna hatme yapabilir. Ancak mürþidin izin vermesi þarttýr. Hatmeye katýlanlarýn, diðer ihvanýn da hatmede olduklarýný tasavvur etmeleri gerekir. Çünkü hatme Tarikat-ý aliyye'nin ahalisi için bir yuva hükmündedir ki, o hatmede dünyevi ve uhrevi faydalar temin ederler. Hatme, þartlarýna, rükünlerine ve adâbýna riayet edildiðinde, kýsa zamanda müridler üzerine tesir eder. Bu istifadenin olmasý için, her halükârda hatme terk edilmemelidir. Mevlâna Halid kaddesallahu sýrrahu aliyye; devamlý olarak hatmeye katýlmayý teþvik eder di. Zira maksatlarýn hasýl olmasý için hatme yapmak daha uygundur. Bir þeye tek kiþinin kalbinin yönelmesiyle, çok kiþinin kalplerinin yönelmesi arasýnda çok fark vardýr." [Mektubat-ý Mevlâna Halid.279]
13
"Hazinetü'l-Esrâr" kitabýnýn yazarý Seyyid Muhammed Hakký kaddesallahu sýrrahul aliyye hazretleri Hatme-i Hacegan hakkýnda þu bilgileri vermektedir: "Bilmiþ ol ki, tefsir ve hadis ilimleriyle geniþ bir bilgiye sahip olan kadri yüce Ýmam Câfer-i Sadýk, Ebu Yezid-i Bestam-i, Ebû Hasen Harkani ve bunlardan sonra gelen saygý deðer imamlar tâ Þah-ý Nakþibendi'ye kadar (Allah hepsinin sýrlarýný takdis eylesin) bunlarýn hepsi de; hacetlerinin yerine gelmesinde, bir takým muratlarýn gerçekleþmesinde, belâlarýn def'edilmesinde, düþmanlarýn kahra uðratýlmasýnda, hasedcilerin periþan olmasýnda, derecelerin yükselmesinde, Allah'a yakýnlýðýn zevkine eriþmede ve bir takým tecellilerin zuhur etmesinde bu yüksek anlamda olan faydayý ve garip esrârý kullanmýþlardýr. Bu tertip Sâdât-ý Kirâm'ýn âdeti haline gelmiþ ve bu konuda o sâdât-ý kirâma katýlanlar saâdeti bulmuþlardýr. Þüphessiz ki, saâdet en büyük rükündür. Nakþibendi Tarikatýn da en üstün virddir. Tabii ism-i zât olan Allah'dan sonra üstün sayýlmýþtýr. Çünkü meþâyih-i kirâm'ýn ruhlarý bu virdin bereketiyle yardým isteyenlere ulaþmakta, meded umanlara kapý açmaktadýr. Bu vird sayesinde çeþitli belâlardan kurtulmak için o ruhlar yardýma koþmaktadýr. 14
Ebû Said-i Hadimi kaddesallahu sýrrahul aliyye hazretleri diyor ki:
Bu vird ya da tertip sýkýntý ve kederleri atmak için, murad ve maksadýn kolay yoldan elde edilmesi için, hacetlerin yerine getirilmesi için ve hastaya þifa gelmesi için okunur. Ayný zamanda hem okunur, hem de yazýlýp beraberinde taþýnýr. Çünkü, bu silsile, meþâyih-i rabbaniyenin himmetlerinin nüfuzu, sýddýkilerin feyiz pýnarýnýn oluðu, Muhammedi denizlerin hikmet mecrasý, kudsi meleklerin bekledikleri esrâr havasý, ilâhi tecellilerin mazharý, müridlerin hazret-i Rabbâni'ye yükselen merdiveni, melekût, ceberrût ve lâhut âlemlerine doðru yükselen sâliklerin miracýdýr. Bu virde devam edene diri olan þeyhten yana meþâyih-i kirâm'ýn ervahý cevap verir. Bu cevap da tâ Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e ve ondan da aziz ve celîl olan Allah 'a kadar yükselir. Böylece onun üzerine çeþitli esrâr, tecelliler ve bereketler akýtýrlar. Niyetine göre ona teveccühte bulunurlar, muradýna uygun ona yönelirler. Kimin bu konudaki silsilesi Resûlullah Efendimiz'e ulaþmýyorsa, onunla imtisâl etmiyorsa, onun feyzi kesilmiþ olur ve böylece Resûlullah Efendimiz'e varis olmamýþ sayýlýr. Bu durum da olandan mübayaa ve icazet alýnmaz. Nitekim hadis-i þerifde buyurulmuþtur: 15
"Alimler peygamberlerin varisleridir." Bu hadis uygun bir isnadla nakledilmiþtir. Taberâni'nin yapmýþ olduðu tesbitte ise Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Beni görüp de bana imân edene müjde olsun. Beni göreni görene ve beni göreni gören kimseyi görene ve bana imân edene de müjde olsun ! Evet, müjde onlara ve güzel bir dönülecek yerde onlara." Þeyh Ebû Abdillâh Sülemi kaddesallahu sýrrahul aliyye diyor ki: "Beni görüp te imân edene ve beni gören kimseyi görüp te bana imân eden kimseye müjde olsun." Sözünün anlamý þudur: "Müjde o kimseye ki, benim nazarýmýn bereketi kendisine te'sir edip iz býrakmýþtýr ve beni görüp de nazar ve müþahademin te'sir ettiði ashabýmý görene de müjdeler olsun." Bu böylece halbehal devam eder, ümmetin hakimlerine ve Allah dostlarýna ulaþýncaya kadar sürüp gider. Artýk kimde, bir hakimin nazarýnýn eseri veya bir velinin müþahadesinin izi bulunursa, hiç þüphe yok ki, o eser ve iz, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in nazarýnýn te'sirindendir ki, ondan ashabýna intikâl etmiþtir. Tabii, bu tesir ashabýn 16
ve sonra gelenlerin hal ve durumuna göredir. Böylece te'sirler bir su akýntýsý gibi meþâyihten müridlere akmakta ve dünyanýn sonuna kadar devam etmektedir. Çünkü halin isnadý, ahkâmýn isnadý gibidir. Þeyh Ebû Ali Dakkak kuddise sirruh diyor ki: "Bir adama vahiy bile gelse (bununla ilhamý kasdediyor) eðer onun þeyhi yoksa, ondan hiçbir esrâr havasý gelmez." Ýþte bu silsileyi vird yollu okuyan kimse, okuma anýnda kendini manevi oluðun, esrâr ve tecellilerin, füyüzatýn altýnda durmuþ sayacak, baþýnýn tam ortasýna döküldüðünü farzedecek ve bu silsilenin Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e uzanan, ondan da Allah'a yükselen manevi bir basamak olduðunu hâtýrýnda tutacak. Bu zikre dalarken isimleri bir bir murakabe edecek ve böylece derece derece yükseldiðini düþünecektir. Bu derecelerin Resûlullah'a, ondan Cibril-i Emin'e, ondan da Cenâb-ý Rabbi'l-Âlemin 'e yükselip ulaþtýðýný bilecektir." (Hazinetü'l-Esrâr:654-656)
17
Muhammed Sâmi-i Erzincani kuddise sirruh hazretleri buyuruyorlar. "Þah-ý Nakþibendi kuddise sirruh buyurdular ki: " Bu yol ahlâk yoludur. Kötü ahlâký deðiþtirip yerine iyi huylar koymak içindir." Mevlanâ Halid kuddise sirruh hazretlerinin halifesi Süleyman Baðdadi hazretleri "Hadikatü'nNediyye" adýndaki deðerli kitabýnda þöyle der: "Bir inanan insana -mü'mine; namaz, zekât, oruç, hac ve kelime-i þehadet, farz-ý ayn, her kiþinin kendisi bizzat yerine getirmek zorunda olduðu farzise, Tarikat-ý Aliyye'ye -yüce tarikata- girmekte týpký bunlar gibi farz-ý ayn'dýr. Þu yönüyle farz-ý ayn'dýr ki, tarikatla ahlâk deðiþikliði olur. Madem ki, kötü ahlâký iyi ahlâka çevirmek her insana farzdýr. Baþka bir suretle kötü ahlâký tedavi etmek çaresi olmuyor. Onun çaresi ve ilâcý ancak tarikattýr. Çünkü tarikat, kötülenmiþ ahlâký gidermek içindir. Kötü ahlâký deðiþtirme farz olduðundan ötürü, Tarikat-ý Aliyye -yüce tarikatagirmenin de insan soyu üzerinde farz-ý ayn olduðunda artýk kesinlikle þek ve þüpheye yer yoktur." Hatme-i Hâcegân'da surelerin belirli sayýlardaki okunmasýnýn muhakkak ki birçok sýrlarý vardýr.
18
“25 Estaðfirullah” demenin sýrrý Tarik tövbedir. Buna mukabil Nakþibendilerin Hatm-i Hacelerinde baþlangýçta 25 istiðfar bulunur. Hatm-i Hacegan Rabýta Yapmanýn Sýrrý Hatm-i Hace arasýnda gözünüzü yumun Açarsanýz ilâhi feyizlerden mahrum kalýrsýnýz. Halkayý aralýklý boþ býrakmayýn. “25 Estaðfirullah" deyip parmaðýnýzla sayýnýz ki, fazla veya eksik olmasýn. Sonra rabýta-i Þerif denilen, her birinize rabýta öðretilmiþ olduðu üzere rabýta ediniz. Bunda kiþi kendini nur içinde tasavvur ettiðinden bir huzur bulmak faydasý vardýr. Bir de þeyhinin yüzünü hayalinde canlandýrmak suretiyle rabýtanýn da faydasý vardýr. Rabýta esnasýnda taþ daðýtýlýr. Hatme-i Hace'yi okutan zat tarafýndan her ilân ve ihtar ediliyorsa, avucundaki taþtan fazla ve eksik okumamaða dikkat et! (Kendi kendine bildiðin gibi okuduktan sonra taþ daðýtmanýn hikmeti nerede kaldý.)
19
Fatiha Suresi'nin 7 defa okunmasýnýn sýrrý Fatiha Suresi'nin 7 defa okunmasýnýn þu sýrlarýndan bahsedilir: Önce Fatiha'nýn yedi defa okunmasý, yedi ayet olduðundan dolayýdýr ki, sonunda tekrar ile "seb'al mesânî" olur. Yedi adedi sayý çeþitlerinin hepsini içine alýr. Zira sayýlar ya iki gibi çifttir. Yahut üç gibi tekdir. Ya dört gibi iki çifttir, yahut beþ gibi bir çift ile bir tekden (2+3) oluþan bir çifttir, yahut yedi gibi iki çift ile (2+2) bir tekden (3) oluþan bir tek sayýdýr ki, sayý çeþitlerinin sonudur. Yedi mertebeye tesir için yedi ayet okunmaktadýr. Yani birincisi makam-ý nefiste; ikincisi makam-ý sadýrda, üçüncüsü makam-ý kalp de, dördüncüsü makam-ý fuadda, beþincisi makam-ý akýlda, altýncýsý makam-ý ruhda, ye dincisi makam-ý sýrda tesir içindir. Fakat hafâ ve ahfâ, zikredilen mertebelerde tesir eden (müessir)dir, tesir edilen deðildir. Ahkâm-ý Þeri'yye'nin dayandýðý yedi zahir azaya tesir içindir. Yani görmeye, duymaya, dile, karna, ferce, ele ve ayaða vârid olan emre uymak ve yasaklarýndan kaçmaya tesir ile kötülük kapýlarýný kapamak içindir.
20
Salavat-ý Þerife okumanýn sýrrý Tarik (Yol); Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in þefaatini celb etmektir. Buna mukabil olarak da Nakþibendilerin Hatm-i Hace'lerinin baþlangýç ve sonlarýnda yüzer salavat-ý þerife okunur. Salavat-ý þerife'nin yüz adet okunmasýnýn esrarlarý þöyle sýralanmaktadýr: Salavat-ý Þerife'nin sayýsýnýn yüz olmasýnýn sebebi, Esmâ-i Hüsnâ adedince olan cennet derecelerine nail ve lâyýk olmayý saðlamak, cehennem azabýndan kurtulup halas olmak içindir. Vücud hakikatlarý merâtip yoluyla yüz hakikatten ibâret olduðundan, o hakikatlarý toplasýn diyedir. Allah'ýn doksan dokuz ismi vardýr. "Kim onlarý ezberlerse (ahsâ) cennete girer." buyrulmuþtur. Yüzüncü ismi de ism-i azam' dýr. Ýsm-i Azam da cennet te 99 derecedir. Yüzüncü derece "cennet-i kesib"dir ki, onda naîm olmaz, rü'yet-i hak vaki olur. Cehennem'in de 99 derecesi vardýr. Yüzüncüsü icabtýr ki, mukabili müþahadedir. 100 sayýsý sayý basamaklarýnýn üçüncü basamaðýdýr. Birler basamaðý nefse, onlar basamaðý kalbe, yüzler basamaðý da ruha tesir için olur.
21
"Elemneþ rahleke" suresini okumanýn sýrrý "Tarikat-ý Muhammediyye" de de yazýyor ki: "Yetmiþ dokuz kötülenmiþ ahlâk karþýsýnda, yetmiþ dokuz övülmüþ ahlâk vardýr. Kötü ahlâkýný iyi ahlâk ile deðiþtirmek herkesin boynuna farzdýr. Nakþibendilerin Hatme-i Hace'lerinde okunan yetmiþ dokuz kere "Elemneþ rahleke", "Biz senin göðsünü (kalbini) açmadýk mý?” ile baþlayan "Ýnþirah" suresinin bu sýrada okunmasý dahi, bu kötü ahlâklardan kurtulmak içindir. Ýnsan daima Hatme-i Hace'de bulunsa ve kendi hissesine daðýlan taþlardan hiç birisi düþmese dahi, o Hatme'nin hemen hepsini de kendisi okumuþ gibi olur. Ne kadar velilerin ruhlarý var ise, hepsi de o halkada, o zikir meclisinde bir araya gelirler. "Elemneþrahleke" suresi, kötülenmiþ ahlâklardan kurtulmak için okunduðu halde; tarikata girmek gibi Hatme-i Hace'ye de devam etmenin ne mertebe olduðu, varsen bundan hareketle kýyas eyle. Çünkü "Elemneþrâhleke" suresinin okunmasý kötü huylarýn ilacý ve tedavisidir. “Ýhlâs-ý Þerife” okumanýn sýrrý Bir Hatme-i Hace'de; þeriatýn zahirine göre üç yüz otuz üç kur'an-ý Kerim Hatmi okumanýn sevabý vardýr. Bu hatmenin kapsadýðý müjdeler, faziletler, seçkin özellikler ve bâtýnî özellikleri de ayrýdýr. Çünkü 22
bu tarikat, Allah'ýn isimlerine giden bir yoldur. Cenâbý Allah'ýn (cc) binbir güzel isimlerine giden bir yoldur. Cenâb-ý Allah'ýn (cc) binbir güzel isimlerine -Esmâ-i Hüsnâ- mukabil, Nakþibendilerin Hatm-i Hacesinde binbir Ýhlâs-ý Þerif suresi okunur. Üç adet ihlâs-ý þerif'te bir Kur'an hatmi okumak kadar sevap olduðu Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in hadis-i þerifi ile sabittir. Þu halde bin bir ihlâs-ý þerif suresinin okunmasýnda, üç yüz otuz üç (333) adet Kur'an hatmi bulunduðu aþikârdýr."(Muhammed Sâmi-i Erzincani. Hayatý ve Sohbetleri,138)
Hatm-i Hacegan Duasý Okunmasýnýn Sýrrý Tarik muhabbettir-sevgidir- Buna mukabil Nakþibendilerin Hatm-i Hace'lerinde Hatm-i Hacegan Duasý okunmakla, evliyalarýn yüce isimleri anýlýr. "Allah'ýn veli kullarýný anmak, Allah'ýn rahmeti ile anan larýn üzerine inmesidir." hadis-i þerifi gereðince, velilerin anýldýklarý ve sohbetleri yapýlan yerlere rahmet iner. Bu rahmet ise bir muhabbet sevgi- rüzðârý olur. Dua esnasýnda her velinin mübarek ismi anýldýðýnda "þeyhim bu velilerin her birinden tazeden tazeye bir nur alýp benim kalbime atýyor" diye tasavvur ederek öyle bir bekleyiþ içinde olmalýdýr. 23
Dua son bulunca Kur'an'dan kýsa bir aþr-ý þerif okunur. Aþr-ý þerif uzamamalýdýr. Pir-i Tahi kuddise sirruh Efendimiz hazretleri çoðunlukla aþr-ý þerifte "Vel Asr" suresini okurlardý. Ya bu sureyi, ya "Elemneþ râhleke"suresini veya iki üç aþir okunmalýdýr. Hatm-i Hace'nin baþlangýcýndan sonu na kadar okunulan þeylerin hepsi aþr-ý þeriftir. Bunun için ayrýca aþr-ý þerifi de uzatmaya gerek yoktur. Hatm-i Hace'ye sevap maksadý ile gelmemeli; böyle gelen yorulur. Bu, tarikatýn amelidir. Tarikatýn ameli ise terk edilemez, diye rek gelmelidir. Sevap ise onun içindedir. Þeyhlerden biri kuddise sirruh: "Cenneti istemek gerçi Allah (cc) ehline haramdýr. Ancak Cenâb-ý Allah (cc)'ýn cemâlini görmenin yeri cennettir. Ben de onun için Cenneti isterim." buyurmuþtur.
Hatm-i Hace'ye oturduðunuzda halka ya fincanýn aðzý gibi deðirmi oturmaya dikkat edip, hatme esnasýnda bir mazeret ortaya çýkmasýyla kalkýp gitmek icap ederse, elinde bulunan taþý yanýndakinin avucuna býrakýp gitmelidir. (Muhammed Sami-i Erzincaný Hayatý ve Sohbetleri.150-153)
24
ZÝKÝR NEDÝR ? Bütün tarikatlarýn temel unsuru olan zikir kelime olarak; "anmak, zikretmek, hatýrlamak" demektir Istýlah olarak Allah'ýn isimlerini, belli dualarý, çeþitli zamanlarda belli miktarda sesli veya sessiz söylemek tekrar etmektir. Tarikatlarýn temeli olan zikir geliþigüzel yapýlan bir hareket deðildir. Bu ibadetin de çeþitli safhalarý vardýr ve bunlara riayet þarttýr. Her tarikat kendi zikir meclislerinin âdâb ve erkânýný tesbit eder ve müridlerinin buna uymalarýný ister. (Mustafa Kara. Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi.s:207)
Usûlüne ve gayesine uygun olarak yapýlan zikir, tarikat ehli kiþinin daima Allah'ý hatýrlamasýný, dünyada baþýboþ olmadýðý þuurunun canlý tutulmasýný ve bu þuurla davranýþlarýný Allah'ýn koyduðu ölçülere göre ayarlamasýný temin etmesi sebebiyle, önemli bir otokontrol vasýtasý durumundadýr. Bu yüzden, tasav vuf eðitiminde önemli bir yeri vardýr.(Osman Türer. Tasavvuf Tarihi.125)
25
ÝLK ZÝKÝR TELKÝNÝ NEREDE YAPILMIÞTIR Ýlk zikir telkini yapan Hazret-i Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem'dir. Bugünkü mânâda tarikatlarda yapýlan þekliyle olmasa bile, gönüllerin Allah'a açýlmasýný, kalplerin Allah zikriyle itminân bulmasýný saðlamak üzere ilk defa zikri, o telkin etmiþtir. Hicret'te Sevr maðarasýnda bulunduklarý sýrada müþrik ler tarafýndan fark edilip yakalanmaktan endi þe ederek hüzne bürünen Hazret-i Ebubekir'e: "Üzülme, Allah bizimle beraberdir " diyerek ilk zikir telkin eden O'dur. Ýslâm ile müþerref olan Hazret-i Ömer'i kucaklayarak ona seslice tevhid'i tâ'lim eden de O'dur. Diðerlerine þehâdet kelimesini ta'rif eden de. Bu yüzden zikir konusunda tereddüde mahal yok. Kur'an ve sünnet, dinin ana ilkelerini belirler. Teferruât ise ulemâ ve müctehidlerin iþidir. Nasýl ibadet hayatýmýzda namaz ve oruç gibi ibadetlerin ana ilkeleri kitap ve sünnetle belirlenmiþ ve diðerleri ulemânýn ictihadýyla tesbit edilmiþse; zikir konusunda da ana ilkeler âyet ve hadislerle çizilmiþtir. Ýcrâ þekli ise, bu iþin uzmanlarý olan Peygamber varisi Mürþid-i kâmillerin tenzib ve ictihadlarýna býrakýlmýþtýr. Burada en önemli ilke ise, dinin yasakladýðý þeyleri karýþtýrmamaktýr." (H. K. Yýlmaz. Tasavvuf Mes'eleleri.103)
26
Zikrin yapýlýþ þekline göre de "ferdi" olaný ve bir de "topluca" yapýlaný vardýr. Her ikisinin de önemi birbirinden ayrýdýr. Ferdi zikir, daha çok günlük ve haftalýk olarak yapýlmasý istenen bir vazifedir. Zamaný, icrâ þekli, sayýsý ve süresi mürþit tarafýndan belirlenir ve ta'rif edildiði þekilde uygulanýr. Bu günlük zikirler genellikle vird (çoðulu evrâd) adýyla anýlýr. Eðer günlük vazife bir dua ise ona da "hizb" (çoðulu ahzâb) denir. Hizb ve dualar, ya Kur'an ayetlerinden, ya hadislerden ya da velilerin dualarýndan derlenir. (H.Kâmil Yýlmaz.a.g.e:104)
Tasavvuf erbabý, ayet ve hadislerin aydýnlýðýnda zikri tarikatlarýnýn "üssü'l-esasý" saymýþlardýr. Ancak zikrin gizli ve âþikâr yapýlýþý hususunda farklý görüþ ve uygulamalar ortaya çýkarmýþlardýr. Tarikatler, tarihi seyri içinde ferdi ve toplu zikre büyük önem vererek, bunun icrâ þekli konusunda deðiþik usuller geliþtirmiþlerdir. Tarikatlerde hafi (gizli) zikrin genellikle Hazret-i Ebubekir radýyallahu anh kanalýy la gelen Sýddýki meþreplerin, cehri zikirde Hazret-i Ali vasýtasýyla gelen Haydari meþreplerin yöntemi olmuþtur.(H.K. Yýlmaz Tarikatlar.172)
Tarikatlardaki zikir telkini sünnete muhalif deðildir. (Cami'ul-Usûl:421) 27
Hadis alimlerinden Ýmam-ý Ahmed ve Taberâni ve diðer bazýlarýnýn rivayetine göre: "Allah'ýn Rasûlü teker teker ve toplu olarak ashaba zikir ve usulünü telkin ve tarif etmiþtir." ZÝKÝR TELKÝNÝNE AÝD HADÝS-Ý ÞERÝFLER Saadet çaðýnda ashâbýn toplu zikir halkasý teþkil ettiklerini gösteren rivayetler vardýr. Nitekim Ebu Said el-Hudri radýyallahu anh' den gelen bir rivayette Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir gün halka teþkil etmiþ bulunan bir topluluðun yanýna vardý. Onlara niçin oturduklarýný sordu. Onlar da: "Kendilerini baþta Ýslâm olmak üzere pek çok nimetler veren Allah'ý zikretmek için bir araya geldiklerini" anlattýlar. Peygamberimiz tekrar : "Siz gerçekten sâdece Allah'ý zikretmek üzere mi toplandýnýz ?" diye sorunca sahabiler: "Vallahi, sâdece bu maksadla bir araya geldik" diye yemin ettiler. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem : "Sizi itham ettiðim için üstelemedim. Cebrâil bana: "Allah'ýn sizinle melekle rine iftihar ettiðini" haber verince, ben de sizin ne ile meþgul olduðunuz tam olarak anlamak istedim" buyurdu.(Hasan Kâmil Yýlmaz. Tasavvuf Mes'eleleri.107)
28
Ahmed er-Rifâi kuddise sirruh "el-Burhânu'lMüeyyed" adlý kitabýnýn 66. Sayfasýnda þu bilgileri vermektedir: "Evliya, zikir telkini hususunu sahih senedlerle Fahr-i âlem sallalahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e ulaþtýrmaktadýr. Peygamberimiz'in hem münferiden, hem de cemaat halinde sahâbe-i Kirama kelime-i tevhid zikri telkin ettiði rivayet olunur. Nitekim bunlardan birisi Þeddâd b. Evs'den mervidir: "Biz, Rasûlullah'ýn sallallahu aleyhi ve sellem'in yanýnda bulunuyorduk. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem: -"Ýçinizde yabancý; yani ehl-i kitabdan kimse var mý ?" diye sordu. Biz de: -Hayýr yâ Rasûlullah! Dedik. Bunun üzerine kapýyý kilitlememizi emretti ve þöyle buyurdu: -"Ellerinizi kaldýrýn ve lâ ilâhe illallah", deyin. Biz de ellerimizi kaldýrdýk ve lâ ilâhe illallah, dedik. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu: "-el-Hamdü lillah. Allah'ým sen beni bu kelime ile gönderdin. Ve bana bunu emrettin. Ve bana bunun için cennet vaad ettin. Sen va'dinden caymazsýn." Sonra da þöyle buyurdu: "-Sevinin ki Allah, sizi baðýþladý." 29
Bu hadis-i þerif, zikrin Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem tarafýndan cemaate telkinine örnektir. Bazý sahabilere münferiden vâki olan kelime-i tevhid zikrinin telkinine örnek olarak Hazret-i Ali radýyallahu anh'den sahih senedle gelen þöyle bir rivayet vardýr: Hazret-i Ali radýyallahu anh, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e sordu: -Yâ Rasûlullah ! Allah'a giden yollarýn en kýsasýný; insanlar için en kolay ve Hakk nezdinde en makbul olanýný bana öðretir misin ? Cenâb-ý Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "-Benim ve benden önceki peygamberlerin teblið ettiði en efdal zikir "Lâ ilâhe illallah" kelime-i tevhididir. Þâyed yedi kat semâ ile yedi kat yer, bir kefeye, Lâ ilâhe illallah kelime-i tevhid aðýr basardý."
Resûlullah salllahu aleyhi ve sellem bunlara ilaveten þöyle buyurdu: "Yeryüzünde Allah Allah diyen bulunduðu sürece kýyamet kopmaz." Ali radýyallahu anh bunun üzerine: 30
-Nasýl zikredeyim yâ Rasûlullah ! diye sordu. Cenâb-ý Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem: -Gözlerini yum ve önce benim üç kere söyleyeceðim þeyi dinle. Sonra sen ayný þeyi üç kere tekrarla, ben dinleyeyim" buyurdu ve sesini yükselterek gözleri kapalý olduðu halde üç defa “Lâ ilâhe illallah”, dedi. Hazret-i Ali 'de, o esnada Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'i dinliyordu. Müteakiben Hazret-i Ali yüksek sesle ve gözleri kapalý olduðu halde üç defa “Lâ ilâhe illallah”, dedi. Bu sefer de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu dinliyordu. Ýþte bu suretle sûfiyenin zikir usûlü teþekkül etmiþ ve tevhid zikri, sýhhat kazanmýþtýr." (Ahmed er-Rifâi "elBurhânu'l-Müeyyed" s:66-68. Erkam Yayýnlarý Ýstanbul.1985)
31
HATM-Ý HÂCEGÂN'IN HALKA ÝLE YAPILMASI Muhammed Es'ad Erbili kaddesallahu sýrrahul aliyye buyuruyor ki: Toplu halde halka-i zikir ve hatme yapmak meþrûdur ve sünnettir. Cenâb-ý Hak Kur'an-ý Kerimin'de: "Sabah akþam Rablerinin rýzâsýný dileyerek O'na yalvaranlarla berâber sen de sabret"(elKehf:28) buyurmuþtur. Ebu Dâvud, Beyhaki ve diðer muhaddisin, Ebu Said el-Hudri radýyallahu anh'dan rivayet ederler: "-Muhacirinin fakirlerinden bir cemaat arasýnda oturuyordum. Birisi de bize Kur' an-ý kerim okuyordu. Bu sýrada Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gelmiþ de biz farkýnda olmamýþýz. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem selâm verdi ve dedi ki: "Ne yapýyordunuz ?" dedik ki: -Kur'an-ý Kerim dinliyorduk. Bunun üzerine þöyle buyurdular: “Allah'a hamd olsun ki, ümmetimden kendileriyle beraber sabretmekle emrolunduðum fukara zümresini kendine yakýn kullarýndan kýldý. Ve bana onlarla beraber yetinmemi, yukarýda zikredilen ayet-i celilesiyle emretti." 32
Râvi diyor ki: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem sanki bizim içimizden birisi imiþ gibi kendisi de meclisimizde Rabbýnýn huzurunda bulunduðu gibi tevazu ile oturdu. Yaptýðýmýz þeye teþvik edip, mübârek elleriyle de iþaret ederek: "Halka yaparak oturunuz" buyurdular. Onlar da derhal Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in huzurunda halka yaparak oturdular." (Risâle-i Esâdiye.25-26) Hatme-i Hace halka þeklinde yapýlýr. Halkada müridler birbirine yakýn olacak þekilde sýk oturur. Halkada boþluklar kapatýlýr ve aralýklar býrakýlmaz Vecd ehlinden biri buna iþaret ederek þöyle demiþtir: " Boþluklar býrakýlýnca vesvese fazla gelir."
33
HALKA-Ý ZÝKRÝN FAZÝLETÝ Muhammed Es'ad Erbili kaddesallahu sýrrahul aliyye buyuruyor ki: Ýmam Ali radýyallahu anh'a zikir meclislerinden sual edilince; o meclisleri övdü, oralara teþvik etti ve þöyle dedi: "Ýnsanlarýn Allah'ý zikir ve Allah'ýn üzerlerindeki ni'metlerini ta'dâd edip hatýrlamak için toplanmalarýndan daha faziletli hangi þey olabilir ? Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ashâbý halka halka olarak toplanýrlardý da Allah'ý zikrederlerdi. Bir defasýnda Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz onlarýn bu hallerini ve sey r-ü sülûklarýný gördü de o kadar hoþuna gitti ki, onlarý Allah'ýn refiký a'lâ'da hâs melekleri arasýnda zikrettiðini, onlarýn ehli kerem olduklarýný, günahlarýnýn affedilmiþ olduðunu nefisleriyle cihadlarýnýn neticesinde ganimetlerinin cennet ve cemâlûllah olduðunu buyurduðuna Allah'ý þahid gösterdi. Hak Teâlâ meleklere karþý onlarla övünür ve nezdinde bulunanlara onlarý zikreder. Onlarýn halkalarý Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafýndan "Riyâzu'l-Cenneh" cennet bahçeleri diye isimlendirilmiþtir. Onlarý zikir meclislerinde iken melekler kanatlarýyla örter, rahmet-i ilâhiyye kuþatýr, kalplerine 34
huzur dolar ve onlarýn günahlarýna karþýlýk sevap yazýlýr. Onlar öyle bir cemaattir ki, onlarla beraber oturan kat'iyyen þaki olmaz. Kýyamet gününde onlarýn yüzlerinin aydýnlýðý bakanlarýn gözlerini kamaþtýrýr. Enbiya ve þüheda, onlarýn Hak Teâlâ hazretlerine olan yakýnlýklarýna ve Allah katýndaki makam ve mertebelerine gýbta ederler."(Risâle-i Esadiye:24-25)
35
HALKA-Ý ZÝKRÝN FAZÝLETÝ MELEKLERÝN ZÝYARETÝ Ýki cihan güneþi Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in haber verdiðine ve en güvenilir hadis kitaplarýmýzdan Sahîh-i Buhâri (Deavât:66) ve Sahih-i Müslim'de (Zikr:25) kaydedildiðine göre, Allah-ü Teâlâ "Hafaza" dediðimiz koruyucu meleklerin dýþýndaki bazý meleklerine, yollarda dolaþanlarý zikredenleri tesbit etme görevi vermiþtir. Bu meleklerin iþi namaz kýlan, zikir ve dua eden, Kur'an ve hadis okuyan, ilim tahsil eden, ilmi sohbetler yapan kimseleri ziyaret etmek ve onlarýn sohbetlerini dinlemektir. Dillerinde zikir hiç eksik olmadýðý gibi, zikredenlere muhabbet besleyen bu melekler, Allah-ü Teâlâ'yý zikreden bir topluluða rastladýklarý zaman, hemen onlarýn yanýna otururlar ve ayný vazife ile görevli diðer melekleri: "Gelin ! Buraya gelin ! Aradýklarýnýz burada ! " diye oraya çaðýrýrlar ve cemaatin arasýndaki boþ yerleri doldururlar. O meclis, bu meleklerin hepsini alamayacaðý için, diðerleri oradan tâ dünya semasýna kadar olan mesafeyi kaplayarak zikreden müslümanlarý kanatlarýyla kuþatýrlar. (Buraya kadar anlattýklarýmýz, olayýn birinci perdesidir. Hâdisenin geri kalan kýsmýný okuyup dinlerken, sayýlarýný tahmin edemeyeceðimiz kadar çok meleðin etrafýmýzda bulun duðunu ve sohbetimize katýldýðýný unutmayalým.(Þimdi bu heyecan
36
verici olayýn ikinci saf hasýna geçelim:)
Zikir meclisi sona erince, oradaki melekler gördüklerini haber vermek üzere Allah-ü Teâlâ''ýn huzuruna varýrlar. Kullarýna þah damarlarýndan daha yakýn olan Cenâb-ý Mevlâ onlarýn ne yaptýðýný meleklerden daha iyi bildiði halde yine de onlara: "-Nereden geldiniz ?" diye sorar. Onlar da: -Yeryüzündeki bazý kullarýnýn yanýndan geldik, derler. Allah-ü Teâlâ: "-Kullarým ne yapýyor, ne diyor ?" diye sorunca, melekler: "-Yâ Rabbî ! Kullarýn "sübhânallah" diye seni tesbih ediyorlar; ulûhiyetine yakýþmayan sýfatlardan seni tenzih ediyorlar. "Allah-ü Ekber" diye tekbir getiriyorlar, derler. Cenâb-ý Hakk ile melekler arasýndaki konuþma þöyle devam eder: "-Peki o kullarým beni gördüler mi ki ?" -Þayet seni görselerdi sana daha çok ibadet ederler, þanýný daha fazla yüceltirler, ulûhiyetine yakýþmayan sýfatlardan seni daha çok tenzih ederlerdi. "-Kullarým benden ne istiyorlar ?" -Cennet istiyorlar. "-Cenneti görmüþler mi ?" -Hayýr, Yâ Rabbi! Vallahi onlar cenneti görmediler. 37
"-Ya cenneti görseler ne yaparlardý? -Þayet cenneti görselerdi onu büyük bir iþtiyakla isterlerdi, onu elde etmek için büyük gayret sarfederlerdi. -Bu insanlar Allah'a hangi þeyden sýðýnýyorlar? -Cehennemden sýðýnýyorlar. "-Peki cehennemi gördüler mi ?" -Hayýr, vallahi onlar cehennemi görmediler. "-Ya görseler ne yaparlardý ?" -Þayet cehennemi görselerdi, ondan daha çok kaçarlar, ondan pek fazla korkarlardý. Bunun üzerine Allah-ü Teâlâ melekleri ne þöyle buyurur: "-Sizi þâhit tutarak söylüyorum ki, ben bu zikreden kullarýmý baðýþladým." Meleklerden biri: -Yâ Rabbi ! O mecliste bulunan falan günahkâr kimse esasen onlardan deðildir. O buraya bir iþ için gelip oturmuþtu, deyince Allah-ü Teâlâ þöyle buyurur: "Orada oturanlar öyle iyi kimselerdir ki, onlarýn arasýnda bulunan insan kötü olmaz." (Riyazüs Sâlihin.H, No:1450)
Yine Ebû Hüreyre ile Ebû Saîd el-Hudrî radýyallahu anhümâ'dan rivayet edildiðine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu: 38
"Bir topluluk Allah'ý zikretmek üzere bir araya gelirse melekler onlarýn etrafýný sarar; Allah'ýn rahmeti onlarý kaplar; üzerlerine sekînet iner ve Allah Teâlâ onlarý yanýnda bulunanlara över."(Riyazüs Sâlihin.H, No:1451) Ebû Vâkýd Hâris Ýbni Avf radýyallahu anh þöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Mescid-i Nebevî'de oturmuþ, sahâbîler de onun etrafýný almýþken karþýdan üç kiþi çýkageldi. Ýkisi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e doðru yöneldi, diðeri gitti. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanýna gelenlerden biri cemaatin arasýnda bir boþluk görüp oraya oturdu. Öteki ise cemaatin arkasýna gidip oturdu. Üçüncü adam da çekip gitti. Resûlullah sözünü bitirince (bunlar hakkýnda) þöyle buyurdu: "Size þu üç kiþinin durumunu haber vereyim mi? Onlardan biri Allah'a sýðýndý, Allah da onu barýndýrdý. Diðeri (insanlarý rahatsýz etmekten) utandý, Allah da ondan hayâ etti. Ötekine gelince, o (bu meclisten) yüz çevirdi, Allah da ondan yüz çevirdi. "(Riyazüs Sâlihin.H, No:1452) Ebû Saîd el-Hudrî radýyallahu anh þöyle dedi: Muâviye radýyallahu anh mescidde halka halinde oturan bir cemaatin yanýna geldi ve: 39
- Burada niçin böyle toplandýnýz? diye sordu. - Allah'ý zikretmek için toplandýk, diye cevap verdiler. O tekrar: - Allah aþkýna doðru söyleyin. Siz buraya sadece Allah'ý zikretmek için mi oturdunuz? diye sordu. - Evet, sadece bu maksatla oturduk, dediler. Bunun üzerine Muâviye: - Ben sizin sözünüze inanmadýðým için yemin vermiþ deðilim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e benim kadar yakýn olup da benden daha az hadis rivayet eden yoktur. Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir ilim halkasýnda oturan sahâbîlerinin yanýna geldi de onlara: - "Burada niçin oturuyorsunuz?" diye sordu. - Bize Ýslâmiyet'i nasip ederek büyük bir lutufta bulunmasý sebebiyle Allah'ý zikretmek ve ona hamd etmek için oturuyoruz, diye cevap verdiler. Resûl-i Ekrem: - "Gerçekten siz buraya sadece Allah'ý zikretmek için mi oturdunuz?" diye sordu. - Evet, vallahi sadece bu maksatla oturduk, dediler. Bunun üzerine Allah'ýn Resûlü: - "Ben size inanmadýðým için yemin vermiþ deðilim. Fakat bana Cebrâil gelerek Allah Teâlâ'nýn meleklere sizinle iftihar ettiðini haber 40
verdi de onun için böyle söyledim" buyurdu. (Riyazüs Sâlihin.H, No:1453)
Ebu Hüreyre ve Ebû Said el-Hudri radýyallahu anhüm'den rivayet edildiðine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu: "Bir topluluk Allah'ý zikretmek üzere bir araya gelirse, melekler onlarýn etrafýný alýr; Allah'ýn rahme-ti onlarý kaplar; üzerlerine sekinet iner ve Allah-ü Teâlâ onlarý yanýnda bulunanlara över."(Riyazüs Sâlihin:H.Nu:1451) Eþref Ali Tanevi rahmetullahi aleyh Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Allah’ýn evlerdinden birinde toplanýp Kur’an okuyan, ilim müzakere eden, zikirle meþgul olan bir topluluðun üzerine muhakkak ilâhî sekinet iner, kendilerini rahmet kaplar, melekler etraflarýný çepeçevre kuþatýp onlara dua ve istiðfar ederler. Allah onlarý melekleri yanýnda zikreder.” hadisinden þu sonuçlarý çýkarýr: “Müminlerin bir araya gelerek zikir etmeleri neticesinde, kalplerin nurunun birbirine yansýmasý, manevi zevk ve þevkiin artmasý, gevþekliðin gitmesi, zikrin devamlýlýðýndan kolaylýk gibi faydalar meydana gelir.Bu þekilde bir zikrin yapýldýðý halkaya, zikir halkasý denir. Bu hadiste bunun esasý ve bereklerine iþaret vardýr.”[Hadislerle Tasavvuf:51] 41
TOPLU ZÝKRÝN FAZÝLETÝ Mehmet Zahid Kotku rahmetullahi aleyh þöyle buyuruyor. "Zikrullah herkesin kendisine düþen bir vazifedir. Fakat bunun toplu olarak yapýlmasýnda pek çok faydalarý vardýr ki, bunu yalnýz baþýna yapýlan zikirde bulmak mümkün deðil dir. Peygamber Efendimiz sallallahu aley hi ve sellem'in bir buyruklarý vardýr: "Sizler Cennet bahçesine uðradýðýnýz zaman onun ni'metlerinden faydalanýnýz." Ashâb-ý kirâm Hazerâtý: "Yâ Rasûlullah !, Cennet bahçesinden muradýnýz nedir ?" diye sordular. sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri cevaben: "O Cennet bahçesi, ehl-i zikrin toplandýklarý zikir meclisleridir" buyurdular. Bundan da anlaþýlýyor ki, zikir meclisleri, âdeta bir cennet bahçesine müþâyibih ve muâdildir. Zira, o zikrullahýn verdiði lezzet, aþk ve muhabbet sâyesinde, insanýn imâný kuvvetlenir, ahlâký güzelleþir, istikâmetten ayrýlmaz. "bir istikâmet, bin kerâmetten hayýrlýdýr." sözünü boþuna söylememiþlerdir. Cenâb-ý Hak kýyâmet gününde birtakým kimsele42
ri ba's buyuracak ki, bunlarýn yüzleri nur gibi ve her tarafý nurdan, inciden kurulmuþ kürsüler üzerinde oturmuþlar, rahat ve huzur içinde etrâfý seyr ediyorlar. O gün öyle bir gün ki, herkes kendi baþýnýn derdine düþmüþ, korku ve endiþe içinde, her taraftan yükselen feryad ve figanlarýn verdiði dehþet arasýnda bocalarken, halk bu saltanatlý kürsülere kurulmuþ bahtiyarlarý görüp onlara gýpta ile bakacaklardýr. -Acaba bu bahtiyarlar kimlerdir ? Peygamberler mi ? Evliyalar mý ? Þehidler mi? Hayýr, bunlarýn hiç biri deðil. O hale bütün mahþer ehli gýpta ile bakýp: "Ah, keþke biz de bunlar gibi olsaydýk.." diye imrenip üzülecekler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunlarý söyleyince, hemen bir A'rabi iki dizi üzerine çökerek. "Aman Yâ Rasûlullah! Bunlar kimlerdir ? Bize de bildir de, biz de bilelim" deyiverdi. O zaman Rasûlullah sallalahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: "Bunlar Allah için birbirlerini sevenlerdir. Her biri ayrý beldeden ve ayrý ýrktan veya ayrý kabileden olduklarý halde, Allah-ü Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerini zikr etmek için toplanýp zikir edenlerdir." buyurmuþlardýr. Ayný zamanda: "Hiç bir dünya menfaati gözetmeden, sýrf Allah rýzasý için birbirlerini ivazsýz ve garazsýz sevenlerdir." buyurdular. 43
Burada zikrullahýn ehemmiyet, kýymet ve fazileti bildirilmekte; müslümanlar, cinsiyet, kavmiyet, milliyet gibi mefhumlarla ayrýlmak sýzýn, hep bir vücud gibi, her yerde ve her iþte bâhusûs dini davalarda ve zikir meclislerinde toplanmaya teþvik edilmekte, birliðin lüzum ve ehemmiyeti, bir kere daha bildirilmektedir. (M.Zahid Kotku.Tasavvufi Ahlâk:2/44) Hatme-i Haceðan’da Gözlerin Yumulmasý Hatme-i haceganlarda gözler yumulur, bunun sebebi, gelen sadat-ý kiramý görmemek içindir. Gözler açýk olursa, onlarýn nurlarýndan gözlere zarar gelmesi muhtemeldir. Hatme duasý okunurken adý zikredilen sadat-ý kiram da ruhaniyetleri baþta olmak üzere o halkaya gelirler. Hatmeye katýlan müridlerin bütün arzu ve isteklerini kayýt altýna alýrlar. Hatme duasýnýn okunmasý bittikten sonra ise Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in ruhaniyeti ile birlikte sadat-ý kiram da zikir meclisinden ayrýlýr. Daha sonra hatmeye katýlanlarýn istekleri Rabbü'l-alemin'e arzedilir. [Tasavvufi Hayat]
44
HATMEDE ZÝKÝRLERÝN SAYILI OLUÞU Sayýlarý söylenen adetlere hasretmekte, tasavvuf ehlince ince sýrlar ve yüce hikmetler vardýr. Bunlarý da ancak kendisine hikmet verilenler, kalp gözüyle idrak edebilirler. Bu sebeple müridler sayýlara riayet etmekle tenbihlenmiþlerdir. Adedin hasrý yalnýz hatmeye mahsus deðildir. Nitekim bir hadis-i þeriflerinde Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurur: "Kim ki, her farz namazdan sonra otuz üç sefer "Sübhanallah" otuz üç sefer "Elhamdülillâh" ve otuz üç sefer "Allah-ü Ekber" dese, günahlarý denizin köpüðü kadar çok olsa dahi afv ve maðfiret olacaktýr." Zikirlerdeki sayý anahtarlardaki diþler gibidir. Bir kapýnýn anahtarýnda, bir diþ fazla veya eksik olduðunda nasýl ki kilit açýlmazsa, aynen bunun gibi zikrin tesiri için konulan sayý muhafaza edilmezse tesir azalýr." (Mektubat-ý Mevlâna Halid:278-279)
45
Hatmenin Taþlarla Yapýlmasý, Hatme de Çocuðun Bulunmasý Þeyh Ahmed El-Haznevi kuddise sirruh hazretleri hatme hakkýnda þu bilgileri vermektedir: "Hatmede yapýlan zikirler tesbih ile yapýlmasý da câizdir. Zirâ, maksad, onda okunan salavat ve yapýlan diðer zikirlerin sayýlarýnýn bilinmesidir. Demek ki, sayýlar ufak taþ ve çekirdek ve tesbih taneleriyle hasýl olur. Gerçi ufak taþar evlâdýr. Hatmenin yapýlmasý, yatsý namazýnýn sonuna kadar da tehir edilse, bir mahzuru yoktur.Mürþidimiz Hazret-Þeyh Muhammed Diyauddiyn- bir ma'ni olduðu zaman, yapýlmasýný yatsý namazýnýn sonuna býrakýr ve iþi gücü olanlara yatsý namazýndan sonra, yapýlmasýný emr ederdi. Hatmede, çocuðun bulunmasý mes'ele sine gelince, bunu bilmiyorum. Çünkü, büyük mürþidlerimizin katýnda böyle bir þeye tesadüf etmedim ki, câiz olup olmadýðý hakkýnda size bir cevap vereyim. Fakat bu fakirin zannýna göre, terbiye ve edeb bakýmýndan bulunmamasý evlâdýr."(Mektubat. Þeyh Ahmed el-Haznevi.7. Mektup)
46
Hatmeye Yabancýlarýn Alýnmamasý Meselesi Mevlâna Halid-i Baðdadi Kuddise sirruh Hazretlerinin "Mektuplarý"ný derleyen Esad Sahip "Mektubat-ý Mevlâna Halid" kitabýnda Baðdat Müftüsü Seyyid Mahmud Þihabud din Alusi Kuddise sirruh'a sorulan Hatme-i Hacegan'a yabancýlarýn alýnmamasý ile ilgili verdiði fetvayý þu þekilde yazmaktadýr: "Yabancýlarýn halkadan uzaklaþtýrýlmasýndaki maksat, yabancýlarýn orada meydana gelen hallere itirazý olabileceðinden dolayý olabilir. Zira onlardan bazýlarýna öyle ilâhi varidat gelir ki, tahammül edemez. O varidat dolayýsýyla sayha atar, baðýrýr, þekil deðiþtirir, hareketleri kontrolden çýkar. Bu hareketleri anlamayan kimse, ona hor gözle bakar, onlarla alay eder. Eðer bu durum söz konusu olmasaydý, o kimseleri deðil hatme halkasýna almamak, evlerine bile davet ederlerdi. Onlar, halkalarýna girmek isteyen salih, takva ehli, saliklerin hallerine vakýf, varidat-ý ilahiyyenin dalgalarý hücum ettiðinde meydana gelen halleri mazur görebilen kimseyi men etmezler. Yukarýda anlatýlan mazeretlerden dolayý kiþilerin hatmeden uzaklaþtýrýlmasýnda bir sakýnca görmem. Yabancý kimselerin çýkartýlmasýna sebep; büyük bir ihtimalle teslim ve itikat ehli olmamasýdýr. Saliklerin tecrübeleri ne göre; bu kimselerin hatme halkasýnda 47
bulunmasý fuyuzat-i ilâhiyenin gelmesine, kalplerin yumuþamasýna ve kalbin toplanmasýna engeldir. Zira bir arada oturan kimselerin halleri birbirine yansýr. Beyaz elbise çok az kiri kabul eder. Yabancý olan kimselere az bir fayda hasýl olur. Fakat salihler mahbublarýndan çok az bir uzaklaþmaya razý olamazlar. Zararlarý def etmek, faydalarý çekmekten daha üstündür. Yabancýlarýn hallerinin salikleri tesir etmesi gibi, saliklerin halleri yabancýlarý etkileyemez. Büyük veli Cüneyd-i Baðdadi kuddise sirruh'un þu kýssasý bu duruma delildir. Bir gün ashabýyla birlikte zikir meclisine oturdular. Fakat daha önce olduðu gibi feyz hasýl olmadý. Cüneyd-i Baðdadi kuddidsi sirruh -Hele bakýn, Aranýzda yabancý kim seler var mý?" dedi. Ashabý: -Hayýr, kimse yoktur, dediler. Cüneyd: -Yabancý kimselerden kalmýþ bir alamet var mý? Dedi. Sohbet arkadaþlarýný aradýlar,bir münkirin ayakkabýsýný buldular. Cüneyd kuddise sirruh: -Sizlerin feyizden mahrum olmanýza sebep, odur, dedi. Bir münkirin ayakkabýsý bu kadar tesir ederse, münkirin kendisinin bulunmasýndaki zararý 48
düþününüz. Kýsaca yabancýlarýn hatmeden çýkarýlmasý çýkarýlan kimsenin faydasýnadýr. Namaz kýlan kimsenin yanýnda Kur'an okuyan kimse eðer namaz kýlan namazýný karýþtýrýyorsa Kur'an okumaktan men edilir. Hatmeden çýkartýlan kimse okuma ve dinleme sevabýna iþtiraki olmadýðýndan çýkartýlýyor demektir. Buna delil olarak þu hadis-i þerif zikredilebilir. Ya'la b.Þeddad (r.a.)'dan rivayet edilmiþtir: Þaddâd b. Evs (r.a.) demiþtir ki: Biz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin yanýnda idik. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem -Hiç içinizde yabancý var mý? Biz: -Hayýr ya Rasulullah yoktur dedik. Kapýnýn kapatýlmasýný emretti. Sonra ellerinizi kaldýrýn "lâ ilâhe illallah" deyin buyurdu. -Elimiz havada bir saat kaldýk. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem elini indirdi. Þöyle buyurdu: “-Allah'ým sen beni bu kelimeyle gönderdin, onu bana emrettin. Bu kelimenin karþýlýðýnda cenneti söz verdin. Yarabbi sen sözünü yerine getirensin.” Daha sonra; “-Sevinin Cenâb-ý Allah (cc) günahlarýnýzý baðýþlamýþtýr." buyurdu. 49
Müslim'in rivayet ettiði bir hadis-i þerifte de Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in Kabe'ye girerek kapýlarý kapattýðý bildirilmiþtir." Nevevi rahmetullahi aleyh Müslim'in þerhinde þöyle der: "Kalbin tatmin olmasý, sukuneti muhafa za ve huþunun temini için kapýlarý kapatmýþtýr. Diðer bir sebep; insanlarýn girip çýkmalarý, ses ve gürültünün, halinin karýþmasýna sebep olmasýdýr. Bu hadise de Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in yanýnda Usame, Bilâl, ve Osman b. Ebi Þeybe radýyal lahu anhüm'le birlikte bulunduðu bilinmektedir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'den rivayet edilen yukarýdaki hadiste geçen: "-Ýçinizde garib (yabancý) var mýdýr? sorusunun muhatabý sadece ehl-i kitap deðil dir.Akl-ý selim sahibi kimse,bu sorunun muha tabý olarak ehl-i kitabýn dýþýnda bazý kimsele rin olabileceðini kabul eder." (Mektubat-ý Mevlâna Halid.208)
"Adab" kitabýnda ise, þu bilgiler vardýr: "Ancak Rasûlullah sallalahu aleyhi ve sellem ashabýna cemaat halinde olduklarý bir halde iken, zikir telkin ederken kapýyý kapat malarýný emretmiþ ve: "Ýçinizde her hangi bir yabancý var mýdýr ?"diye sormuþtur. Þunu beyan etmek için ki, bu yol gizlilik ve her bakýmdan temizlik üzere binâ edilmiþtir. Ýçlerinde 50
onlardan olmayan hiçbir kimse bulunmayacaktýr. Eðer bulunursa tarikat tehlikeden sâlim kalamaz. Eðer yabancý olan kimse, onlarla istihzâ ederse, o anda Allah'ýn lâneti üzerine iner. Onun için içeride yabancý bulunmayacaktýr." (Adab. Muhammed b.Hani. 211) HATMEDEN SONRA SU ÝÇMEMEK Mehmet Zahid Kotku rahmetullahi alehy þöyle buyurmaktadýr. "Evrad ve zikirden gönüle nurlar iner. Ýnsan bunlardan çok büyük fayda ve zevklere nâil olur ve va'dedilen çok büyük sevablara ve maðfiretlere müstehak olur. Zikrullahdan sakýt olunca huzur-u kalp ile susmalýdýr. Gönülde zikrullahýn vâridatýný gözleyip, tevecühle bir saat kadar kalmalýdýr. Ta kim, otuz senede riyazetle bulunmayan cezbe devletini bir lahzada bulmalýdýr. Zikrullahýn arkasýndan su içmekten son derece sakýnmalýdýr. Zira zikrullahda hareket, heyecan, harâret ve yanýklýk vardýr. Bunlarda zevk ve þevk-ý mevt irâs eder bir hâlettir. Zikrullahýn arkasýndan içilen su, bu nurlarý söndürür ve kendisine bir durgunluk verir. Bir takým hastalýklara sebep olur."(Mehmet Zahid Kotku.Tasavvufi Ahlâk.1/58)
51
Seyyid Abdülhakim el-Hüseyni kaddesallahu sýrrahu aliyye hazretleri Hatme-i Hacegan hakkýnda þunlarý söylemektedir:
"Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bize: "Sen ümmet-i Muhammede iyi bir amel tavsiye et!" dese, ben Hatme-i Hâcegân'ý tavsiye ederim. Çünkü, hatme meclislerinin imamý Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemdir. Hatme duasý okunmaya baþladýktan sonra ve önce Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sonra diðer Nebilerin ve sâlihlerin ruhaniyeti, o meclislere gelir. Mecliste bulunanlarýn ilâhi aþk ve muhabbet tahsil etmelerine sebep olur. Ayrýca hatme meclislerinde bulunanlarýn arzu ve isteklerini mânen kaydedip Cenâb-ý Hakk'a arzederler. Özellikle Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemin arzettikleri kabul buyurulmasý umulur."[Ö. Yýldýz. Hatme-i Hacegân Risalesi:79] Seyyid Muhammed Raþit Erol kaddesallahu sýrrahu aliyye hazretleri Hatme-i Hacegan hakkýnda þunlarý söylemektedir:
"Hatme muhabbet ve teslimiyeti doðurur. Çünkü insan gerek þahsi virdinde, gerekse hatmede sâdât-ý kirâm'ýn ruhaniyetinin nazarý ve bereketinden istifade eder. Hatmede okunan sûre, âyet ve diðer zikirler Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve 52
diðer Cihar-ý Yâr-ý Güzin Efendilerimizin ruhaniyetlerine baðýþlandýkça, o ruhlar meclistekileri tanýrlar. Bu tanýþýklýk, þefaate ve sýkýntýlý zamanlarda himmetin gelmesine vesile olur. Bir kiþi Nakþibendi olduktan sonra; ister mürid, ister sâlik olsun, bütün hatme meclislerindeki ecir ve sevaptan istifade eder. Gerek hayatta ve gerek vefatýnda amel defteri kapanmaz. [Ö.Yýldýz. Hatme-i Hacegân Risalesi:79]
Þeyh Fethullah Verkanisi kaddesallahu sýrrahul aliyye Hatme-i Hacegan þöyle buyuruyor:
"Hatmeler de, eðer müntesib üstadýn huzurunda ise, sanki bir dilenci, sultanýn huzurunda el açýyor muþ gibi kendisi de üstadýn huzurunda kalbini açar ve üstada yalvarýr. Üstad tarafýndan mânevi bir þeyler verildi ise, cezbe ve halini tutarak fazlasýný talep eder. Verilmedi ise, nefsinin kusurundan bilir, fakat ümitsizliðe de düþmez. Üstadýn gýyabýnda ise; hatmeden önce var gücüyle yönelir. Rabýta çeþitlerinden birisiyle üstadýna döner. Hatmede okunan sâdât-ý Kirâm'ýn ismi geçerken sâdâtýn, eczacý ve hekimlerin hastalara lüzumlu olan çeþitli ilâçlarý daðýttýðý gibi, mânevi þifa daðýttýðý ve kalbini açar, dilekte bulunur. Rabýta ne kadar kuvvet li olursa, o kadar þefkat ederler inancýyla kalben yalvarýr. 53
Hatmede en güzel rabýta büyük, nuranî, her tarafý kuþatmýþ birbirinin içine girmiþ nurlarý tasavvur etmek ve ondan kalbe feyiz geliþini düþünme þeklidir. Bunu yapamayan, ismi okunan sâdât-ý kirâm' hep hazýrdýr, üstad yüksek bir tahta oturmuþ suretinden nur pýrýl týlarý, kalbinden ve diðer lâtifelerinden kalbi me, ruh, sýr, hafi, ahfa ve nefs-i natýkalarýna akseder diye düþünür.[Ö. Yýldýz. Hatme-i Hacegân Risalesi:80] Muhammed Emin Erbîlî kaddesallahu sýrrahul aliyye hazretlerinin yanýnda bulunan tanýnmýþ âlimlerden Þeyh Ýbrahim Naci þöyle anlattý: “Bir cuma akþamýydý. O gece Ahmed-i Bedevi hazretlerinin doðum yýldönümüydü ve mevlid okutulucaktý. Ben de: “Bugün mübarek gündür, Ahmed-i Bedevi hazretlerini ziyaret edeyim” dedim. Muhammed Emin Erbîlî kaddesallahu sýrrahul aliyye hazretlerinden izin istedim. Bana: “Bu gece hatme yapacaðýz, gitmek istersen sen bilirsin” dedi. Aslýnda Muhammed Emin Erbîlî kaddesallahu sýrrahul aliyye hazretleri, müritlerin hatmeye katýlmalarý konusunda titiz davranýr ve þyöyle derdi: “Eðer bir mürid hatme yapmaktan uzaklaþýrsa, tek baþýna çok zikir yapsa da bu yolda ilerleyemez. 54
Hatme yapmayý geciktirirse, müridin manevi geliþiminde tedricen noksanlýk meydana gelmeye, derken hatme yapmayý terketmeye baþlar. Allah korusun! Kalp, yanmakta olan kandile benzer. Zikre devam etmek, kandile yað koymak gibidir. Hatmeye katýlmak, kibritle kandili yakmaya benzer. Kandilin ýþýðýndan yararlanmak isteyen kiþinin, hem yaða hem de kibrite ihtiyacý vardýr.” Ben de bir an evvel mevlid merasimine yetiþeyim diye hatmeye girmedim. Bir deveye binerek kervana katýldým. bir müddet sonra þiddetli bir göz aðrýsý baþladý. Tanta’ya yaklaþtýkça göz aðrým arttý. Gece boyunca hiç uyuyamadým. Seyyid Ahemd-i Bedevi hazretlerinin kabri baþýnda sabahladým. Ancak merasim için ne gelen vardý ne giden. O sýrada Ahmed-i Bedevi hazretlerinin kabrine yöneldim: “Mürþidime rica edin, o sizi kýrmaz, benni affetsin” diye medet diledim. Aradan çok zaman geçmedi. Göz aðrýlarým geçti. Sanki hiçbir þey olmamýþ gibiydi; rahatça görebiliyordum. Hemen deveme bindim. Doðruca Mýsýr’a geldim. Muhammed Emin Erbîlî kaddesallahu sýrrahul aliyye hazretleri beni görünce: “Hoþ geldin” dedi ve tebessüm etti.[Altýn Silsile:539]
55
HATM-Ý HÂCEGÂN Erer maksuduna ol kimse Hatm-i Hâcegân eyler, Cihanýn câh-ü iclâlinde kesb-i izz-ü þan eyler. Bu hatmi okumak kesret verir emval-ü evlâda, Giriftâr-ý eder azâd gamdan þâduman eyler. Bu hatmile bulur haif selamet, þerr-i a'dadan, Edâyý deyn-i ol medyûm olanlardan zýman eyler. Þifalar bahþ edip eshâb-ý emraza verir sýhhat, Sülûk erbabýna esrarýný Hakk'ýn ayan eyler. Bu hatmin feyz-i ruhaniyetin ol kimse anlar ki, Tarik-i Nakþibendi üzre Hatm-i Hâcegân eyler. Lâ Edri 56
HATM-Ý HÂCEGÂN ÝLÂHÝSÝ Bir araya gelerek halka olmuþlar, Allah ! Cennet bahçelerini burda kurmuþlar, Allah ! Göz yumup, gönüle huzura durmuþlar, Allah ! Oturmuþ post üzerine baþ mürþidimiz, Allah ! Okuyup Hatm-i Hâce, rýzâ bulmuþuz, Allah ! Firdevs-i A'lâ'dadýr, Cennet köþkümüz, Allah ! Hakk'ý zikr ede, ede Hakk'a varmýþlar, Allah ! Yüz sürerek postuna, vâsýl olmuþlar, Allah ! Hakk-el yâkin'e erip, birden uymuþlar, Allah ! Oturmuþ post üzerine baþ mürþidimiz, Allah ! Okuyup Hatm-i Hâce, rýzâ bulmuþuz, Allah ! Firdevs-i A'lâ'dadýr, Cennet köþkümüz, Allah ! Bu halkaya girenler, asla yorulmaz, Allah ! Cihad-ý Ekber eden, suyla yuyulmaz, Allah ! Bir an tadý alýnsa, sonra durulmaz, Allah ! Oturmuþ post üzerine baþ mürþidimiz, Allah ! Okuyup Hatm-i Hâce, rýzâ bulmuþuz, Allah ! Firdevs-i A'lâ'dadýr, Cennet köþkümüz, Allah ! Ehl-i zikir olmadan sefâ sürülmez, Allah ! Derdi, Allah olanýn, gamý görülmez, Allah ! Dünya ile ukbâsý asla bozulmaz, Allah ! Oturmuþ post üzerine baþ mürþidimiz, Allah ! Okuyup Hatm-i Hâce, rýzâ bulmuþuz, Allah ! Firdevs-i A'lâ'dadýr, Cennet köþkümüz, Allah ! Bursalý Hasan Efendi (ks) (Hasan Burkay) 57
HATM-Ý HÂCE MECLÝSÝ Seyr-i illâllah yapar, Hatm-i Hâce Meclisi, Pâk eyler, sâfi kýlar, Hatm-i Hâce Meclisi, Mal, evlâdýn çoðaltýr, darlýk kalmaz daðýtýr; Gâm gussadan arýtýr, Hatm-i Hâce Meclisi, Sâlihler cemiyeti, Hakk'ýn boldur rahmeti; Âbid, zâhid cümlesi, Hatm-i Hâce Meclisi, Þerri atarlar gider, kul selâmete erer, Derde devâ bahþeder, Hatm-i Hâce Meclisi, Orda kalmaz süflyat, onu yakar ulviyyât, Gir de gör, bak ne hayat; Hatm-i Hâce Meclisi, Zikr-i o beyân eyler, esrâr-ý ayân eyler; Maþûkuna yâr eyler, Hatm-i Hâce Meclisi, Sâliki þâdan eder, Hatm-i Hâce Meclisi, Yap âdâba uyarak, ruh arýnsýn, olsun pâk; Iþýldar orda çerað, Hatm-i Hâce Meclisi, Ehl-i sülûk azmeder, nura gider, sa'y eder. Sâdâttan iste himmet, buyruðunca et hizmet; Bu Tarîk-i Nakþibend, Hatm-i Hâce Meclisi, Hüdaverdi, fýrsat bil, kaçýrma bu taâtý; Hakký zikreder kalbler, Hatm-i Hâce Meclisi, Bursalý Hasan Efendi (ks) (Hasan Burkay)
58
BÜYÜK VE KÜÇÜK HATME Hatme-i Hâcegân cemaatýn durumuna göre, büyük veya küçük hatme olarak yapýlýr. Cemaatte Elemneþrâhleke suresini ezbere bilen on (10) kiþi varsa (imam hariç) büyük hatme yapmak caiz olur. 12 kiþi varsa yapmak lâzýmdýr. On kiþiden az olursa yapýlmasý bid'at olur. Bu durumda küçük hatme yapýl malýdýr. HATMEDE RABITA ADÂBI 1-Hatme esnasýnda kalbin huþu ve huzurlu olmasý için sofi, Mürþidine kýsa bir istimdadi rabýta yapmalýdýr. 2-Hatme duasýnda isimleri okunan Sâdat bir manevi hediye ile hatme halkasýna gelirler. Getirdikleri hediyelerin hepsini Mürþid Hazretlerine teslim ederler. Onun için gözler açýlmadan evvel Sofiler kendi Mürþidine hediyelerden mahrum edilmemesi için bir istimdadi rabýta yapacaktýr. Ýstimdad da bulunacaktýr.
59
BÜYÜK HATMENÝN YAPILIÞI: Hatmeyi yaptýran 100 taþtan 21 adedini kendisi alýr. Gözler kapanýr. 1-Ýmam sesli; Estaðfirullâh der. Cemaat 25 Estaðfirullâh der. Taþ daðýtýcý, 79 taþý Ýnþirâh Sûresi'ni bilenlere saðdan itibaren daðýtýr. Ýmam ile beraber saðdan 7 kiþi Fatiha okuyacak, 2-Ýmam sesli; Salavat-ý Þerife der. Taþ alanlar elindeki taþ miktarýnca Salavat-ý Þerife okur. Ýmam elindeki 21 taþtan 8-10 adet okuyup; 3-Sesli Elemneþrâhleke-i Þerife der. Cemaatten taþ alanlar okur. Ýmam okumaz. Ýmam 21 adet Salavat-ý Þerifeyi bitirip, bir miktar kendisi alýr, kalanýný taþ daðýtýcýsýna verir. Taþ daðýtýcýsý, bu taþlarý soldan itibaren Ýhlâs Sûresi için daðýtýr. 4-Ýmam sesli Ýhlâs-ý Þerife der. Cemaat elindeki taþ kadar Ýhlâs-ý Þerife okur. Ýmam 10 iþaret taþýndan birer ayýrýp, 10 Ýhlâs-ý Þerife der. 10x100=1000 Ýhlâs okunur. 5-Ýmam hariç soldan 7 kiþi Fatiha taþý verilip alýnýr. 6-Ýmam, sesli Fatiha-i Þerife der. Ýþaret taþý verilenler birer Fatiha-i Þerife okurlar. 7-Ýmam sesli Salavat-ý Þerife der. Elinde taþ olanlar okur. Saðdan itibaren taþlar toplanýr. 60
8-Ýmam Hatme Duasýný açýktan okur. 9-Hatmede sûre olarak Ýkindide Amme, Yatsýda Tebareke okumak efdaldir. Fakat herhangi bir sûrede okunabilir. 10-Ýmam sesli Estaðfirullâh der. Cemaat 25 Estaðfirullâh der. Gözler açýlýr. Kalkýlýr.
61
KÜÇÜK HATMENÝN YAPILIÞI: 100 adet taþ paylaþýlýr. Ýlk ve son Fatiha larý okuyacaklar tespit edilir. Gözler kapanýr. Ýmam sesli: 1"Estaðfirullâh"der. Cemaat 25 "Estaðfirullâh" der. 2-Ýmam "Fatiha-i Þerife" der. Ýmam dahil saðdan yedi kiþi okur. 3-Ýmam "Salavat-ý Þerife" der. Cemaat elindeki taþ kadar "Salavat-ý Þerife okur. 4-Ýmam "Yâ Bâkî Entel Bâkî" der. Cemaat elindeki taþ kadar "Yâ Bâkî Entel Bâki"der.5 kez tekrarlanýr. 5x100=500 adet okunur. 5-Ýmam "Fatiha-i Þerife" der. Ýmam hariç soldan yedi kiþi "Fatiha-i Þerife" der. 6-Ýmam "Salavat-ý Þerife"der. Cemaat elindeki taþ miktarýnca "Salavat-ý Þerife" okur. Ýmam elindeki taþlarý bir kaba býrakýr. Saðýndakine verir, o da saðýndakine verir. Böylece taþlar toplanýr 7-Ýmam açýktan Hatme Duasýný okur. 8-Ýmam bir sûre okur. Ýkindide Amme Sûresini, Yatsýda Tebareke Sûresini oku mak daha efdaldir. 9- Ýmam Estaðfirullâh der. Cemaat 25 Estaðfirullâh der. Gözler açýlýr. Kalkýlýr. Hatmelerde taþ verilmeyenler, kesinlikle hiçbir þey okumazlar. 62
HATME ADÂBI 1-Bir sofi, bir günde iki hatmeye katýlamaz. (Zaruret halinde hatme yaptýrmak için katýlabilir.) 2-Diðer Nakþi Kollarýndakiler hatmemize katýlabilir. Biz de onlarýn hatmesine katýlabiliriz. 3-Diðer Nakþi Kollarýnýn hatmelerine katýlan sofiler, ayný gün kendi Tarikatýmýzýn hatmesine katýlamazlar. Bu, bir adâbsýzlýktýr. 4-Abdest bozulduðu zaman hatme terk edilir. 5-Hatme idarecisinin abdesti bozulduðu takdirde hatmeye devam edemez. Hatme yaptýrmasýný bilen bir baþkasý devam eder. 6-Abdesti bozulanlar, hatme duasý baþlamadan abdest tazeleyip tekrar hatmeye katýlabilirler. 7-Tarikat tazeleyen sofiler Sekiz Þart yapmasalar dahi, hatmeye katýlabilirler. 8-Hatmede taþ ve tespih temini mümkün ise, sayýlarý dil ile paylaþtýrmak büyük adâbsýzlýktýr. 9-Hatme duasý okunurken; Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Sahabi ve Sâdatýn isimleri zikredilirken onlarla ilgili salât ve kaddesallahu sýrrahul aliyye'yi hafif bir dille söylemelidir.
63
10-Hatme taþ, tespih ile veya buna benzer sert bir cisimle yapýlýr. Fakat herkesin elinde baðlý tespihle yapýlmaz. 11-Hatme duasý okunmaya baþlanmamýþ ise, sofi hatmeye katýlabilir. Baþlamýþsa katýlamaz. 12-Hatme baþýndan sonuna kadar gözler kapalýdýr. Açýlmasý kesinlikle yasaktýr. Ýkaz edildiði halde gözlerini açan olursa, taþ daðýtýcýsý onu hatme yerinden çýkarýr. 13-Hatmeye küçük çocuk, Tarikat almayan, Tarikat alýp Sekiz Þartý yapmayan, Sekiz Þartý yapýp talimat almayanlar katýlamazlar. 14-Hatme görevlisi, hatmede kýbleye sýrt dönüp oturmalýdýr. 15-Hatmede acil bir ihtiyacý olan sofi hatmeden çýkabilir. (Hastalýk vs) 16-Hatme baþlamýþsa, hatme duasýndan önce hatmeye giren kimse, uygun bir yere oturup gözlerini yumarak 25 Estaðfirullâh der. Hatme sonunda 25 Estaðfirullâh der, gözlerini açar. Bu durumda taþ almadýðýndan hatmede hiçbir þey okumaz. 17-Hatme için kerahat vakti yoktur. 18-Hatme yapýlacak yer, dýþarýdan seyre dilebiliyorsa, açýk yerlere perde çekilmelidir. 64
19-Açýk arazide, açýk havada hatme yapýlmaz. Kimse olmayýp, etraftan görülmezse yapýlabilir. Etrafýn örtü ile çevrilmesi mümkün ise etraf örtü ile çevrilmelidir. 20-Cemaatle hatme olduðu gibi, tek baþýna da küçük hatme yapýlabilir. 21-Tek kiþi hatme yaparken, hatmede geçen bütün tesbihatý kendisi okumalýdýr. 22-Tek kiþi küçük hatmeyi tespihle yapabilir. Tespih baðýnýn koparýlmasýna gerek yoktur. Tespihin tane þeklinde olmasý gerekmez. 23-Hatme idare eden, Hatme Duasýný ezbere bilmiyorsa,göz açýp kitaptan okuyabilir 24-Küçük hatmede ilk ve son Fatihalarý okuyacak olanlar hatmeden önce tespit edilir. 25-Küçük hatmede, hatme idare eden, elindeki taþlarý önündeki tasa býrakýr. Ve saðýn dakine verir. O da taþlarý býrakýr. Yine saðýndakine verir ve böylece taþlar sýra ile toplanýr. 26-Ýki kiþi hatme yaparken hatme idarecisi ilk Fatiha'dan dört, ikinci Fatiha'dan üç Fatiha okur. Diðer birincide üç, ikincide dört Fatiha okur. 27-Hatmede bulunanlar yedi kiþiden çok ise, hatme idarecisi; birinci Fatiha'dan okur, ikinci 65
Fatiha'dan okuyamaz. 28-Büyük hatmede taþ daðýtýcýsý, taþ daðýtmaya saðdan baþlar. Ýhlâs-ý Þerife taþlarýný ise sol taraftan daðýtmaya baþlar. 29-Büyük hatmede, Hatme Duasý okunmaya baþlanýnca,taþ daðýtan taþlarý saðdan itibaren toplar. 30-Büyük veya küçük hatmede 100 hatme taþý kullanýlýr. 31-Büyük hatmede 10 adet iþaret taþlarý kullanmak adâbtandýr. Kullanmamak adâb sýzlýktýr. 32- Sofi, nikahý düþmeyen kadýnlarla hatme yapabilir. (Ana, kardeþ, teyze vs.) 33-Nakþi Tarikatýndan olan herkes hatmemize girebilir. 34-Ýmamýn dizlerine yanýndakilerin dizleri deðmelidir. Edeben Mürþidin dizlerine deðilmez. 35-Ýmam halkadan geride veya ilerde oturmamalý. 36-Taþlar en az ikiþer adet daðýtýlmalý. 37-Taþ daðýtan, imamla beraber 25 Estaðfirullâh der ve imamla beraber, en son 25 Estaðfirullâh der ve gözlerini açar. 38-Cezbe kendi isteðiyle yapýlmamalýdýr. Geldiði zamanda mani olmamalýdýr. 66
39-Hatme taþý daðýtýlýrken ve toplanýrken el almaya ve vermeye münasip þekilde tutulur. 40-Sekiz Þartý yapan, büyük ve küçük hatme talimatý alýr. 41-Abdestsiz hatmeye oturulmaz. 42-Hatmede halka þeklinde adâp üzere oturulur. (Mazereti olanlar istisna) 43-Hatmede dizler birbirine bitiþik ve ayný hizada olmalýdýr. 44-Hatmede arkaya, saða sola veya herhangi bir yere yaslanmak terk-i edebtir. 45-Hatmede imam Estaðfirullâh dedikten sonra 25 Estaðfirullâh çekilir ve kesinlikle hatme bitene kadar, bir daha gözler açýlmaz. 46-Hatmede, imamýn haricinde kimse konuþmaz.
67
HATME-Ý ÞERÝF DUASININ MEÂLÝ Bismillâhirrahmanirrahim Rahman ve Rahîm olan Allâh'ýn adýyla baþlarým. Hamd âlemlerin Rabbine, sena ve lâyýk vechine. Hamd Allâh'a mahsus salât ve selâm mahlûkâtýn hayýrlýsý Hazret-i Muhammed Mustafa sallallâhu aleyhi ve sellem'e ve Âline ve Sahabe-i Kiram'ýn hepsinin üzerine olsun. Ey Allâh'ým! Yapmýþ olduðumuz mübarek Hatme-i Þerif-i bizden kabul buyurduktan sonra, fazlý kereminle Ravza-i Mutahharanýn, doðruluðun, takvânýn sahibi Hazret-i Muhammed Mustafa sallallâhu aleyhi ve sellem'in rûhuna, bizden hediye olarak kabûl buyur. Ulaþtýr. Vâsýl eyle. Hazret-i Muhammed Mustafa sallallâhu aleyhi ve sellem, sonra ailesinin, hepsinin, evlâdýnýn, zevcelerinin, Sahâbilerinin, onlara tâbi olanlarýn ve onlarýn zürriyetlerinin, Muhâcirin'in ve Ensâr'ýn (Allâh onlarýn hepsinden râzý olsun) Rûhlarýna vâsýl eyle. Bütün Sâdâtý Ýzâm'ýn ki, Yüce Nakþibendi Tarîkatý Sâdât'ýný, Kâdirî Tarîkatýnýn ve Sühreverdiyye ve Çeþtiyye ve Kübreviyye tarîkatlarý Sâdât'larýnýn rûhlarýna vâsýl eyle. (Allâh onlarýn hepsinin sýrlarýný takdis eylesin.) 68
Þeyhimiz, sýðýnaðýmýz, imâmýmýz ve akan feyiz sahibi ve nûru sirayet edici, dinin gerçekleri, hak ve hakîkatleri tezyin edici Nakþi Tarîkatý'nýn rehberi, Þâhý Nakþibend olarak bilinen Hazret-i Þeyh Muhammedinil Üveysiyyi Buhari'nin (Allâh sýrrýný yüceltsin) rûhuna vâsýl eyle. Ma'rifetlerin ve kemâlin kaynaðý, Sâdâtýn Efendisi Seyyid Emir Külâl'in (Allâh sýrrýný yüceltsin) rûhuna vâsýl eyle. Ýkbâlî ve mutluluðu müridlerine ve bütün insanlara verip onlarý Allâh'a yönelten Þeyh Muhammedini'l Bâba Semmâsinin (Allâh sýrrýný yüceltsin) rûhuna vâsýl eyle. Ganî olan Allâh'ýn muhabbetinde kaybolmuþ Hazret-i Azîzan diye bilinen Hâce Aliyyi'r Râmitenî'nin (Allâh sýrrýný yüceltsin) rûhuna vâsýl eyle. Allâh (celle celâlühü) için dünya ve âhiret muradlarýndan yüz çeviren Hazret-i Þeyh Mahmûdi'lÝncîriyyil-Faðnevi'nin (Allâh sýrrýný yüceltsin) rûhuna vâsýl eyle. Beþer perdesinden sýyrýlmýþ Hazret-i eþ-Þeyh Ârifi'r Rîvegerî'nin (Allâh sýrrýný yüceltsin) rûhuna vâsýl eyle.
69
Evliyânýn kutbu, Allâh dostlarýnýn delili, bid'atlarý kýran, Sünnet'i ihyâ eden, þeyhlerin þeyhi, Efendimiz Hazret-i eþ-Þeyh Abdü'l-Hâliki'l Gücdevânî'nin (Allâh sýrrýný yüceltsin) rûhuna vâsýl eyle. Hâk ve adalete tâbi, kutub, Allah'ýn ezeli kuvveti ve kudreti üzerine tecelli etmiþ Gavs eþ-Þeyh Ahmedü'l-Fârûkiyy-i Serhendî Ýmâm-ý Râbbani olarak tanýnan, ikinci bin'in yenileyicisinin(Allah sýrrýný yüceltsin) rûhuna vâsýl eyle. Ýrþad dairesinin Kutbu, doðru yol üzerindeki ins ve cinninin Gavs'ý; Allâh yolunda seyr-i süluk eden, Allâh'a rükû ve secde eden, zâhir ve ledün ilimlerinin sâhibi Hazret-i Diyaeddin Efendimiz Þeyh Hâlid'in (Allâh sýrrýný yüceltsin) rûhuna vâsýl eyle. Güzel ahlâkýn kaynaðý ve karanlýklarýn nuru, aþiretleri ve kavimleri hidayet nuruyla aydýnlatýcý, dinin yýldýzý, öyle ki Rasulû Kîbriya'nýn halefi, Efendimiz Hazret-i eþ-Þeyh Seyyid Abdullâh'ýn (Allâh sýrrýný yüceltsin) rûhuna vâsýl eyle. Efendimiz, þeyhimiz, ma'nevi yönden kayýrýcýmýz, onunla iftihâr ettiðimiz; himmed, irþâd edici kutbumuz, Dîn'i aydýnlatýcý Efendi miz Hazret-i eþ-Þeyh Seyyid Tâhâ'nýn (Allâh sýrrýný yüceltsin) rûhuna vâsýl eyle. 70
Geçmiþ büyüklerin büyüðü, sonraki bü yüklerin önderi, umumun ve Allâh'tan korkanlarýn Gavs'ý, bu yolun imamlarýnýn ve sâliklerinin kutbu, yardým isteyenlerin yardým edicisi, garîblerin ve âþýklarýn ye'islerinin gidericisi, Efendimiz, Þeyhimiz, Kâmil, Olgun ve Üveysiyyî Kutbumuz Hazret-i eþ-Þeyh Seyyid Sýbðatullâh Arvâsi'nin (Allâh sýrrýný yüceltsin) rûhuna vâsýl eyle. Âriflerin sultaný, vâsýllarýn kutbunun kutbu, Fenâyý Mutlak'a eriþmiþ, sâliklerin terbiye edicisi, Rabb'ine ulaþtýrýcýsý, Þerî'at-ý Ðarrânýn yardým edicisi, zarar verici bid'atleri kaldýrýcý, Selef-i Kirâm'ýn ve onlara tâbi olanlarýn eserlerini yenileyici ve tarîkatýn esaslarýný ihyâ edici ve tâbi olanlara yol gösterici ve tarîkate bid'at koyan ve tuðyan eden kiþiden nisbet kesici, Efendimiz, Þeyhimiz, Kâmil, Mükemmil Hazret-i eþÞeyh Abdurrahmân-ý Tahi nin (Allâh sýrrýný yüceltsin) rûhuna vâsýl eyle. Þerî'at bilgilerinde üstâd, tarîkatýn önderi, hakikat yolunun delîli, fenâ fillâh ve bekâ billâh makâmýna ulaþan ve Allâh'ýn ipine sarýlan, Efendimiz, Þeyhimiz Hazret-i eþ-Þeyh Fethullâh'ýn (Allâh sýrrýný yüceltsin) rûhuna vâsýl eyle. 71
Geçmiþ evliyâlarýn kemâlâtýný ve edeblerinin hepsini ve geleceklerin feyizlerini toplamýþ ve Ýslâm'ýn ve müslümanlarýn kuvveti, þeyhlerin sâliklerinin direði, millet ve dinin lambasý, zayýflarý ve bütün miskinleri esirgeyici, imâmlarýn ve sülûk edenlerin kutbu, aþýklarýnýn sultaný, Efendimiz Kâmil-i Mükemmil Hazret-i eþ-Þeyh Muhammed Diyaeddin in (Allâh sýrrýný yüceltsin) rûhuna vâsýl eyle. Evliyalarýn ve âriflerin mâkamlarýnýn vârisi, mü'minlerin imâmý, âbidlerin ve sâliklerin dayanaðý, Þerî'at-ý Garrâ'yý açýklayan, nûrlu Tarîk-i Nakþibendiyye'yi yeniden canlandýran, insanlara mahsûs fânî perdeleri açarak, mânevî sýrlara hazine olan, Efendimiz, Mükemmil Hazret-i eþ-Þeyh Ahmedü'l-Haznevi'nin Allâh sýrrýný yüceltsin rûhuna vâsýl eyle. Cezbe sâhiplerinin sultâný, hakka ulaþanlarýn hidâyet nûru, Âlemlerin kutb-u ferd'i, Ahmedî sallallahu aleyhi ve sellem'in mesleðini neþredici, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in seceresinin bir dalý, Tarîk-ý Nakþibendi'nin pîri, övülen bir ahlâk ve mizâca sahib, hakîkate susamýþlara Bahaeddin Nakþibendi'nin havzýndan su daðýtan, din bayraðýný diken, geçmiþ büyüklerin ve onlara tâbi olanlarýn 72
eserlerini canlandýran, yâkin ile onlara himmet kaynaðý olan, kendisini tasdik edenlere saâdet rehberi olan Efendimiz Þeyh-i Kâmil ve Mükemmil Bilvânisli Hazret-i eþ-Þeyh es-Seyyid AbdülHakim'il Hüseyni' nin (Allâh sýrrýný yüceltsin) rûhuna vâsýl eyle. Müslümanlarýn sultâný; ona sýðýnanlarýn sýðýnaðý, kurtuluþa erenlerin baþ tâcý ve sevgililerin sevgilisi, istiþare isteyenlerin ma'nevi müsteþarý ve mürþidleri irþad edici, Rabb'ul-Âlemî'nin hidâyetiyle, doðru yola gidenlerin sýrlarýný ve ilim hazînelerinin açýcýsý, Þerî'atý Ðarrâ'da karar kýlmýþ ve istikâmet sâhibi, nurlu Tarîki Nakþibendiyye'yi canlandýrýcý, Bilvânisli Hazret-i eþÞeyh es-Seyyid Muhammed Raþid'il Hüseynînin (Allâh sýrrýný yüceltsin) rûhuna vâsýl eyle. Ýslâm'ýn ve ilmi ile âmil olan âlimlerin hizmetçisi, Rabbu'l-Âlemîn'in nûruna âþýk olanlarýn sevgilisi, yakîn (kemâlât) mâkâmýna vâsýl olanlarýn ve bu yolda sülûk edenlerin mürþidi, gariblerin, tevbe edenlerin ve Allâh ýn gazabýndan korkanlarýn dostu, Allâh Rasu lü'nün ahlâkýna ve tâhir nefeslerine sâhib olan Fâzýl, Kâmil-i Mükemmil Hazret-i eþ-Þeyh Yahya elAbbâsi'nin (Kaddesallâhu sýrrahu ve ilâ rûhî). Seydam Hamid el-Abbasi yazýlacak Türkçesi 73
Efendim, Ýmâmým, Þeyhim, Baðlandýðým ve Ý'timad edip dayandýðým, Ahlâk-ý Muhammediyye 'ye sâhip olmamýz da bizim Önderimiz, Efendimiz, Mevlânâ Þeyhinel Fadýlil Kâmilil Mükemmil Hazreti Eþ-Þeyh Hamid El Abbasi Allâh Celle celâlühü onun yüksek sýrlarýný âlî kýlsýn O'nun bereketi ve teveccühleri üzerimize daim olsun rûhaniyetine vâsýl eyle. Amin. Bütün Sâdâtlar, Halifeler, Müridler, bunlarý sevenler ve bunlarca sevilenler, bu âlî tarikata ve diðer tarikatlara mensub ve münte sip olanlarýn ruhlarýna vâsýl eyle. Ey Allâh'ým ! Bu hatmeyi bizden kabul buyur ve hasýl olan sevabýn mislini cümlesinin amel defterine yaz. Her birinin derecelerini alâ-yý illiyyîne mazhâr buyur. Her birinin varacaðý mâkâmý yükselt. Onlarýn muhabbetini indinde arttýr. 74
Onlarýn feyizlerini bereketlendir ve bu yüksek tarikat yolunda, bizden feyizlerini tamamla ve bizi þeyhimizin rýzâsýna muvaffak kýl. Onun emirlerini yapmaya, nehiylerinden kaçmaya muvaffak eyle. Bizi Bekâ-Billâh ile rýzýklandýr. Fenâ-Fillâh olduktan sonra, bu yolun yolcularýnýn buluþtuðu yerde bizi birleþtir. Ey Allah'ým! Bizleri hatâlarýmýzdan dolayý maðfiret buyur ve muhabbetine celbet. Evliyâlarýn muhabbeti ile, dininde istikâmet ve muvaffakiyyetle ve tâatle bizi rýzýklandýr. Rahmet ve Râhim sâhibi olan Sen'sin Âmîn bi-Rahmetike yâ Erhame'r-Râhimin
75
HATME DUASI Bismillâhi'r-Rahmâni'r-Rahîm El Hamdu lillâhi Rabbil Âlemîn. El Ham du lillâhi hakka hamdihî ve senâihî vessalâtu vesselâmu alâ hayri Halkihî Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn Allâhümme bellið ve evsil misle sevâbi hâzihil hatmetiþþerîfetil mübâraketi badel kabûli minnâ, bilfadli vel keremi hediyyeten minnâ vâsýleten ilâ ravdati menbais sýdki ves safâ eþrafil verâ seyyidinâ Muhammedinil Mustafa Sallall hu Te l aleyhi ve sellem ve il Küllin min âlihî ve evlâdihî ve ezvâci hî ve ashâbihî ve etbâihî ve zürriyyâtihî ve muhâcirihî ve ensârihî Rýdvânullâhi Teâlâ aleyhim ecma'in ve ilâ ruhî) Küllin min Sâdâtý silsiletit Tarîkati Âliyyetin Nakþibendiyyeti vel Kâdiriyyeti ves Sühreverdiyyeti, vel Çeþtiyyeti, vel Kübreviyyeh Kaddesall hu Te l
esrarahum ecmain ve il
Þeyhinâ ve melâzinâ ve kýdvetinâ ve imâ minâ ve imâmittarîkati zil feyzilcârî vennûris sâri eþ Þeyh Bahâil Hakký vel Hakîkati ved Dîn, Hazreti eþ Þeyh Muhammedinil Üveysiyyil Buhariyyi el Maðrûfi bi Þâhý Nakþibend Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il 76
ruhi
rßh
Menbâil meârifi vel kemâl. Seyyidi sâdâtý Es Seyyid Emir Külâl Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il El mukbili aleyke velimâ sivâkennâsî EþÞeyh Muhammedinil Baba Semmâsi Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il El Vâlihî fî muhabbeti Mevlâhül ganiyyil maðrûfi bi Hazreti Azîzan Hâce Aliyyir Râmitenî Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il El Muridi anil muradid dünyeviyyi vel uhreviyyi Hazreti EþÞeyh Mahmûdil Ýnciriyyil Faðnevi Kaddesallâhu sýrrahu ve ilâ ruhi El Mütessellihi anilhicâbil beþeriyyi Hazreti EþÞeyh Arifi Rivegerî Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il Kutbil evliyâi ve burhânil esfiyâi kâmiil bidati muhyis sünneti þeyhil meþâyihi Mevlânâ Hazreti EþÞeyh AbdülHâlikil Gücdüvâni Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il Kutbilhakkânî elgavsis semedânî EþÞeyh Ahmed ElFârûkî esSerhendi elmaðrûfi bil Ýmâmi Rabbâni el Müceddidil El fissânî Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il 77
rßh
rßh
rßh
rßh
rßh
rßh
Kutbi dâiretil irþâd. Gavsis sakaleyn Ales sedâdi essâiri fillâh errâkiissâcid Zilcenâhayni Hazreti Diyaeddin Mevlânâ Hazret-i Eþ Þeyh Hâlid (Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il rßh Menbail hilmi ve nûrizzalâm El Hâdi beynel aþâiri velakvâm. Hazreti Sirâciddin ellezî zahara min halefi seyyidilenâm Mevlânâ Hazret-i EþÞeyh Seyyid Abdullâh Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il rßh Þeyhinel gayurüllezi bihi netebâhâ Mevlânêl vâkûri kutbil irþâdi velmedâri Hazreti Þihâbiddîn Mevlânâ Hazreti EþÞeyh Seyyid Tâhâ Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il rßh Sultânil Küberâil mütekaddimin. Kýdvetil küberâil müteahhirin. Gavsil âmmeti velhaifin. Kutbileimmeti vessâlikîn. Muðisil müstaðisine mûnisîl gurabâi velâþikîn. Mevlânâ Hazreti Þeyhinel Kâmilil mükemmilil Üveysiyyi Mevlânâ Hazreti EþÞeyh Seyyid Sýbgatýllâhil Arvâsi Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il rßh Sultânil ârifine, kutbil aktâbil vâsilîn. Elmüteþerrifi bilfenâil mutlak. Murabbissâlikin. Ýlâ Rabbihim alelvechil ehakk. Nâsýrýþ þerîatil Garrâi Kâmiil bidatiddarrâi. Müceddidi âsâris selefi vet78
tâbiin Ve mümehhidi bünyani tarîkatil halefi vellâhikin. Mevlânâ Þeyhinel Kâmilil Mükemmil Hazreti EþÞeyh Abdurrahman-ý Tâhi Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il rßh Þeyhiþ Þerîati ve þehbazit Tarikati ve Burhânil Hakikati elfânifillâh vel Bâki Billâh elmütesimi bihablillâh. Mevlânâ Þeyhinel Kâmilil Mükemmil Hazreti EþÞeyh Fethullâh Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il rßh Camii kemâlâtil evliyail evvelin. Ve mecmail adâbi ve füyuzâtil âhirin. Umdetil Ýslâmi velmüslimin. Umûdil meþâyihi biecmeihim vessalikin. Sirâcilmilleti ved-Din. Kehfiddu afai velmesâkine, kutbileimmeti vessâlikin. Sultanil âþikîne Mevlânâ Þeyhinel Kâmilil Mükemmili Hazreti EþÞeyh Muhammed Diyâeddin Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il rßh Varisi makâmâtil evliyai vel arifin.Ýmâmil müminîne, umdetil âbidine, vessâlikin. Müzhi riþþerîatil garrâ muhyittarikatin Nakþibendiy yetil beydâi, elmütesellihi anilhicâ bil insiyyil hâzini, lissýrril maðneviyyi Mevlânâ Þeyhinel Kâmilil Mükemmili Hazreti Eþ-Þeyh Ahmed ElHaznevi Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il rßh 79
Sultânil câzibine, nûri hidayetil vâsiline, kutbilferdilil âlemin. Nâþiri meslekil Ahmediyyeti, feriþ þeceretil Muhammediyyeti, piri Târikatýn Nakþibendiyyeti sâhibisseciyetil Mahmudiyyeti essâki minhýyadil Behaiyyeti, nâsibil alâmiddiniyyeh. Muhyi âsâri kibâris Selefi vettâbiine, matlail himemibilyâkin. Menhecis saâdeti lilmusaddikîn. Mevlânâ Þeyhinel Kâmilil Mükemmilil Bilvânisi Hazreti EþÞeyh EsSeyyid AbdilHakimil Hüseyni Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il rßh Sultanil Müslimine ve melâzilmüstecirine ve tâcilmensurine ve muhibbil mahbubine ve müþaril müstecirine ve irþâdil mürþidine vesýr rissâdikine, bihidâyeti Rabbil Alemine, el Fatihi künüzel ilmi vedDîni elmüstekirri bi þeriatilgarrai, muhyit tarikatin Nakþibendiyyetil beydai Mevlâna Þeyhinel Kâmilil Mükemmil Bilvanisi Hazret-i Eþ Þeyh EsSeyyid Muhammed Raþid Hüseyniyil elBuhari Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il rßh Hadimil Ýslâmi vel ulemail âmilin. Muhibbil âþikîne, linûri Rabbilâlemin. Mürþidissâliki ne vel vâsiline, ilâ makâmâtil yakin. Mûnisil ðurabai vettaibîne velhâifîn. Sahibil ahlâki Nebeviyyeti vel 80
enfâsil kudsi yeh. Mevlânâ Þeyhinel Fadýlil Kâmilil Mükemmil Hazreti EþÞeyh Yahya El Abbasi Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il rßh Varisil ulemail amilin ve sýrrýl küberail vasýlin gýdvetil müslimine fiþ þeriatil garrai mürþidis salikine fit tarikatin nakþibendiyyetil beydai sahibil kerami vel hayai menbe'it tevazui vet tüga Mevlâyý ve Þeyhi ve Seyyidi ve Senedi ve Menbihi temessüki ve aleyhi Ýtimadi ve bihi Ýftihâri ve minhu Ýstimdâdi ve kurratiayni ve kýdvetî littehalli bilhulukil Muhammediyyi Mevlânâ Þeyhinel Fadýlil Kâmilil Mükemmil Hazreti Eþ-Þeyh Hamid El Abbasi Kaddesall hu s rrahu aliyye ve il rßh Ve damed lenâ ve berakâtihi ve tuveccu hâtuhi Küllin mines Sâdâti vel Hulefaî vel Mürîdîne vel Muhibbine vel Mahbubîne vel Mensubine, vel Müntesibine ilâ hâzihit Tarika til âliyyeti ve sâiritturuk. Allâhümmecal misle sevabiha mektuben fîsâhifeti aðmali küllin verfað. biha derecati küllin ve âli biha, fi a'lâ illiyyine menzilete küllin vezidna biha mehabbeten inde cenâbi küllin ve efid aleyna min berakati küllin ve etmim lenâ süluke hâzihi't81
tarîkatil aliyyeti ve veffiknâ limerdati þeyhinâ ve imtisâli evâmirihi ve ictinâbi-i menâhihi Verzukne'l-bekâe bike bâdelfenai fike alâ kademi sâdâtin essâlikine fihâ. Allâhümmaðfir lenâ hatâyâna veclubna ilâ mehabbetike bimuhabbeti evliyaike verzuknet tevfikâ vel istikâmete, alâ dinîke ve tâatike bi-rahmetike yâ Erhame'r-Râhimin Âmin ve'l-Hamdu lillâhi Rabbi'l Âlemin
82
NAMAZ SÛRELERÝ FATÝHA SÛRESÝ Bismillâhirrahmânirrahim "Elhamdü lillâhi rabbil âlemin. Errahmânirrahîm. Mâliki yevmiddîn. Ýyyâke na'budü ve iyyâke neste'îyn. Ýhdines sýratal müstegim. Sira dallezine en'amte aleyhim. Gayril maðdûbi aleyhim. Veleddâllîn." FÝL SÛRESÝ Bismillâhirrahmânirrahim "Elem tere keyfe fe'ale Rabbüke bi eshâbi'l-fîl. Elem yec'al keydehüm fîtad lîlin. Ve ersele aleyhim Dayran ebâbîl. Ter mihim bi hicâretin min siccîl. Fece'alehüm ke'asfin me'kûl." KUREYÞ SÛRESÝ Bismillâhirrahmânirrahim "Li'î lâfi kureyþ'in. Ýlâ fihim. Rýhlete'þ-þitâ i ve'ssayf. Fe'l-ye'büdü rabbe hâze'l-beyt. Ellezi et'amehüm min cûin ve âmenehüm min havf." MÂUN SÛRESÝ Bismillâhirrahmânirrahim "Era'eyte'l-lezi yükezzibu bi'd-dîn. Fezelike'l-lezi yedu'ul yetim. Ve lâ yehüddü alâ ta'âmi'l-miskin. Feveylün li'l-musallîn. Ellezine hüm an salâtihim sâhûn. Ellezine hüm yürâûne. Ve yemne'ûne'lmâ'ûn." 83
KÂFÝRÛN SÛRESÝ Bismillâhirrahmânirrahim "Kul yâ eyyühe'l-kâfirûn. Lâ a'büdü mâ ta'büdûn. Ve lâ entüm âbidûne mâ a'büd. Ve lâ ene âbidün mâ abedtüm. Ve lâ entüm âbi dûne me a'büd. Leküm dinüküm veliye dîn." KEVSER SÛRESÝ Bismillâhirrahmânirrahim "Ýnnâ a'teynâ ke'l-kevser. Fe salli li rabbike ve'nhar. Ýnne þâni eke hüve'l-ebter." NASR SÛRESÝ Bismillâhirrahmânirrahim "Ýzâ câe nasrullâhi ve'l-feth. Ve raeyten nâse yedhulûne fi dinillâhi efvâcâ. Fesebbih bi hamdi rabbike ve's-taðfirhu innehü kâne tevvâbâ." TEBBET SÛRESÝ Bismillâhirrahmânirrahim "Tebbet yedâ ebî lehebin ve tebb. Me aðnâ anhü melühü ve me keseb. Seyaslâ nâren zâte leheb.Ve'mraetühü, hammâ lete'l-hatab. Fî cî dihâ hablün min mesed." ÝHLÂS SÛRESÝ Bismillâhirrahmânirrahim "Gul hüvallâhü ehad. Allahü's-samed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehû küfüven ehad." 84
FELÂK SÛRESÝ Bismillâhirrahmânirrahim "Kul eûzü bi rabbi'l-felâk. Min þerri mâ halak. Ve min þerri ðâsigýn izâ vegab. Ve min þerri'n-neffâsâti fi'lugad. Ve min þerri hâsidin ize hased." NÂS SÛRESÝ Bismillâhirrahmânirrahim "Gul eûzü bi rabbi'n-nâsi. Meliki'n nâsi. Ýlâhi'nnâs. Min þerri'l - vesvesi'l - hannâs. Ellezî yüvesvisü fi sudûri'n-nâs. Mine'l-cinneti ve'n-nâs." ÝNÞÝRÂH SÛRESÝ Bismillâhirrahmânirrahim "Elem neþrah leke sadrak Ve veda'nâ anke vizrak ellezi en gada zahrak Ve rafa'nâ leke zikrak Feinne me'al-usri yusran, inne me'al-usri yusra Feizâ feraðte fensab Ve ilâ Rabbike ferðab."
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
Küçük Hatme’nin efdaliyet ve faydasýný Üstad Bediüzzaman rahmetullahi aleyh’den dinleyelim: Üçüncü Lem'a (Bu Lem'aya bir derece hiss ve zevk karýþmýþ. Hiss ve zevkin coþkunluklarý ise aklýn düsturlarýný, fikrin mizanlarýný çok dinlemediklerinden ve müraat etmediklerinden bu Üçüncü Lem'a mantýk mizanlarý ile tartýlmamalý.)
“Küllî þey’în hâlikun ille vechehu lehülhükmü ve ileyhi turceûn”âyetinin mealini ifade eden “Yâ Bâkî entel Bâkî, “Yâ Bâkî entel Bâkî” iki cümlesi mühim iki hakikatý ifade ediyorlar. Ondandýr ki: Nakþîlerin rüesâsýndan bir kýsým, bu iki cümle ile kendilerine bir hatme-i mahsus yapýp muhtasar bir hatme-i Nakþiye hükmünde tutuyorlar. Madem o azîm âyetin mealini bu iki cümle ifade ediyor. Biz bu iki cümlenin ifade ettiði iki hakikat-ý mühimmenin birkaç nüktesini beyan edeceðiz. BÝRÝNCÝ NÜKTE: Birinci defa “Yâ Bâkî entel Bâkî” bir ameliyat-ý cerrahiye hükmünde kalbi masivadan tecrid ediyor, kesiyor. Þöyle ki: Ýnsan, mahiyet-i câmiiyeti itibariyle mevcudatýn hemen ekserîsiyle alâkadardýr. Hem insanýn mahiyet-i câmiasýnda hadsiz bir istidad-ý muhabbet dercedilmiþtir. Onun için insan da umum mevcudata karþý bir muhabbet besliyor. Koca dünyayý bir hanesi gibi seviyor. Ebedî Cennet'e bahçesi gibi muhabbet ediy96
or. Halbuki muhabbet ettiði mevcudat durmuyorlar, gidiyorlar. Firaktan daima azab çekiyor. Onun o hadsiz muhabbeti, hadsiz bir manevî azaba medar oluyor. O azabý çekmekte kabahat, kusur ona aittir. Çünki kalbindeki hadsiz istidad-ý muhabbet, hadsiz bir cemal-i bâkiye mâlik bir zâta tevcih etmek için verilmiþ. O insan sû'-i istimal ederek o muhabbeti fâni mevcudata sarfettiði cihetle kusur ediyor, kusurun cezasýný, firakýn azabýyla çekiyor. Ýþte bu kusurdan teberri edip o fâni mahbubattan kat-ý alâka etmek, o mahbublar onu terketmeden evvel o onlarý terketmek cihetiyle Mahbub-u Bâki'ye hasr-ý muhabbeti ifade eden “Yâ Bâkî entel Bâkî” olan birinci cümlesi: "Bâki-i Hakikî yalnýz sensin. Masiva fânidir. Fâni olan elbette bâki bir muhabbete ve ezelî ve ebedî bir aþka ve ebed için yaratýlan bir kalbin alâkasýna medar olamaz." manasýný ifade ediyor. "Madem o hadsiz mahbubat fânidirler, beni býrakýp gidiyorlar; onlar beni býrakmadan evvel ben onlarý “Yâ Bâkî entel Bâkî” demekle býrakýyorum. Yalnýz sen bâkisin ve senin ibkan ile mevcudat beka bulabildiðini bilip itikad ederim. Öyle ise senin muhabbetinle onlar sevilir. Yoksa alâka-i kalbe lâyýk deðiller." demektir. Ýþte bu halette kalb, hadsiz mahbubatýndan vazgeçiyor. Hüsün ve cemalleri üstünde fânilik damgasýný görür, alâka-i kalbi keser. Eðer 97
kesmezse, mahbublarý adedince manevî cerihalar oluyor. Ýkinci cümle olan“Yâ Bâkî entel Bâkî”o hadsiz cerihalara hem merhem, hem tiryak oluyor. Yani: “Yâ Bâkî” "Madem sen bâkisin, yeter; herþeye bedelsin. Madem sen varsýn, herþey var." Evet mevcudatta sebeb-i muhabbet olan hüsün ve ihsan ve kemal, umumiyetle Bâki-i Hakikî'nin hüsün ve ihsan ve kemalâtýnýn iþaratý ve çok perdelerden geçmiþ zaîf gölgeleridir; belki cilve-i esma-i hüsnanýn gölgelerinin gölgeleridir. ÝKÝNCÝ NÜKTE: Ýnsanýn fýtratýnda bekaya karþý gayet þedid bir aþk var. Hattâ her sevdiði þeyde kuvve-i vâhime cihetiyle bir nevi beka tevehhüm eder, sonra sever. Ne vakit zevalini düþünse veya görse, derinden derine feryad eder. Bütün firaklardan gelen feryadlar, aþk-ý bekadan gelen aðlamalarýn tercümanlarýdýr. Eðer tevehhüm-ü beka olmazsa muhabbet edemez. Hattâ denilebilir ki: Âlem-i bekanýn ve ebedî Cennet'in bir sebeb-i vücudu, þu mahiyet-i insaniyedeki o þiddetli aþk-ý bekadan çýkan gayet kuvvetli arzu-yu beka ve beka için fýtrî umumî duadýr ki, Bâki-i Zülcelal o þedid sarsýlmaz fýtrî arzuyu, o tesirli kuvvetli umumî duayý kabul etmiþtir ki, fâni insanlar için bâki bir âlemi halketmiþ. Hem hiç mümkün müdür ki: Fâtýr-ý Kerim, Hâlýk-ý Rahîm, küçük midenin cüz'î arzusunu ve muvakkat bir beka 98
için lisan-ý hal ile duasýný hadsiz enva'-ý mat'umat-ý leziziyenin icadýyla kabul etsin de, umum nev-i beþerin pek büyük bir ihtiyac-ý fýtrîden gelen pek þiddetli bir arzusunu ve küllî ve daimî ve haklý ve hakikatlý, kalli, halli, bekaya dair gayet kuvvetli duasýný kabul etmesin? Hâþâ, yüzbin defa hâþâ. Kabul etmemek mümkün deðildir. Hem hikmet ve adaletine ve rahmet ve kudretine hiçbir cihetle yakýþmaz. Madem insan bekaya âþýktýr, elbette bütün kemalâtý, lezzetleri, bekaya tabidir. Ve madem beka, Bâki-i Zülcelal'e mahsustur ve madem Bâki'nin esmasý bâkiyedir ve madem Bâki'nin âyineleri Bâki'nin rengini, hükmünü alýr ve bir nevi bekaya mazhar olur. Elbette insana en lâzým iþ, en mühim vazife; o Bâki'ye karþý alâka peyda etmektir ve esmasýna yapýþmaktýr. Çünki Bâki yoluna sarfolunan herþey, bir nevi bekaya mazhar olur. Ýþte o ikinci “Yâ Bâkî entel Bâkî” cümlesi bu hakikatý ifade ediyor. Ýnsanýn hadsiz manevî yaralarýný tedavi etmekle beraber, fýtratýndaki gayet þiddetli arzu-yu bekayý onunla tatmin ediyor. ÜÇÜNCÜ NÜKTE: Þu dünyada zamanýn, fena ve zeval-i eþyadaki tesiratý gayet muhteliftir. Ve mevcudat ise mütedâhil daireler gibi birbiri içinde iken, hükümleri zeval noktasýnda ayrý ayrý oluyor. Nasýlki saatin saniyelerini sayan dairesi, dakikayý ve saati ve günleri sayan daireleri zahiren birbirine benz99
er, fakat sür'atte birbirine muhaliftir. Öyle de: Ýnsandaki cisim, nefis, kalb, ruh daireleri öyle mütefavittir. Meselâ: Cismin bekasý, hayatý, vücudu; bulunduðu bir gün, belki bir saat olduðu ve mazi ve müstakbeli madum ve meyyit bulunduðu halde, kalbin hazýr günden çok gün evvel, çok gün sonraki zamana kadar daire-i vücudu ve hayatý geniþtir. Ruhun hazýr günden seneler evvel ve seneler sonraki bir daire-i azîme, daire-i hayatýna ve vücuduna dâhildir. Ýþte bu istidada binaen hayat-ý kalbî ve ruhîye medar olan marifet-i Ýlahiye ve muhabbet-i Rabbaniye ve ubudiyet-i Sübhaniye ve marziyat-ý Rahmaniye cihetiyle bu dünyadaki fâni ömür, bâki bir ömrü tazammun eder ve ebedî ve bâki bir ömrü intac eder ve bâki ve lâyemut bir ömür hükmüne geçer. Evet Bâki-i Hakikî'nin muhabbet, marifet, rýzasý yolunda bir saniye, bir senedir. Eðer onun yolunda olmazsa, bir sene bir saniyedir. Belki onun yolunda bir saniye, lâyemuttur, çok senelerdir. Ve dünya cihetinde ehl-i gafletin yüz senesi, bir saniye hükmüne geçer. Meþhur böyle bir söz var ki: “Sinetul firâký senetun ve senetul visâli sinetun” yani: "Firakýn bir saniyesi, bir sene kadar uzundur ve visalin bir senesi, bir saniye kadar kýsadýr." Ben bu fýkranýn bütün bütün aksine diyorum ki: Visal, yani Bâki-i Zülcelal'in rýzasý dairesinde livechillah bir saniye 100
visal, deðil yalnýz böyle bir sene, belki daimî bir pencere-i visaldir. Gaflet ve dalalet firaký içinde deðil bir sene, belki bin sene, bir saniye hükmündedir. O sözden daha meþhur þu söz var: “Erdul felât meâl e’dâifin cânun semmul hiyâtî meâl ahbabi meydenun” hükmümüzü te’yid ediyor. Meþhur evvelki sözün sahih bir manasý budur ki: Fâni mevcudatýn visali madem fânidir, ne kadar uzun da olsa yine kýsa hükmündedir. Senesi, bir saniye gibi geçer; hasretli bir hayal ve esefli bir rü'ya olur. Bekayý isteyen kalb-i insanî bir sene visalde, yalnýz bir saniyecikte ancak zerre gibi bir zevkini alabilir. Firak ise saniyesi bir sene deðil, senelerdir. Çünki firakýn meydaný geniþtir. Bekayý isteyen bir kalbe, firak çendan bir saniye de olsa, seneler kadar tahribat yapar. Çünki hadsiz firaklarý ihtar eder. Maddî ve süflî muhabbetler için bütün mazi ve müstakbel, firakla doludur. Þu mes'ele münasebetiyle deriz: Ey insanlar! Fâni, kýsa, faidesiz ömrünüzü; bâki, uzun, faideli, meyvedar yapmak ister misiniz? Madem istemek insaniyetin iktizasýdýr, Bâki-i Hakikî'nin yoluna sarfediniz. Çünki Bâki'ye müteveccih olan þey, bekanýn cilvesine mazhar olur. Madem her insan gayet þiddetli 101
bir surette uzun bir ömür ister, bekaya âþýktýr ve madem bu fâni ömrü, bâki ömre tebdil eden bir çare var ve manen çok uzun bir ömür hükmüne geçirmek mümkündür. Elbette insaniyeti sukut etmemiþ bir insan, o çareyi arayacak ve o imkâný bilfiile çevirmeye çalýþacak ve tevfik-i hareket edecek. Ýþte o çare budur: Allah için iþleyiniz, Allah için görüþünüz, Allah için çalýþýnýz. "Lillah, livechillah, lieclillah" rýzasý dairesinde hareket ediniz. O vakit sizin ömrünüzün dakikalarý, seneler hükmüne geçer. Bu hakikata iþareten Leyle-i Kadir gibi bir tek gece, seksen küsur seneden ibaret olan bin ay hükmünde olduðunu Nass-ý Kur'an gösteriyor. Hem bu hakikata iþaret eden ehl-i velayet ve hakikat beyninde bir düstur-u muhakkak olan "bast-ý zaman" sýrrýyla çok seneler hükmünde olan birkaç dakikalýk zaman-ý Mi'rac, bu hakikatýn vücudunu isbat eder ve bilfiil vukuunu gösteriyor. Mi'racýn birkaç saat müddeti, binler seneler hükmünde vüs'ati ve ihatasý ve uzunluðu vardýr. Çünki o Mi'rac yoluyla, beka âlemine girdi. Beka âleminin birkaç dakikasý, þu dünyanýn binler senesini tazammun etmiþtir. Hem þu hakikata bina edilen beyn-el evliya kesretle vuku bulmuþ olan "bastý zaman" hâdiseleridir. Bazý evliya bir dakikada, bir günlük iþi görmüþ. Bazýlarý bir saatte, bir sene vazifesini yapmýþ. Bazýlarý bir dakikada, bir hatme-i 102
Kur'aniyeyi okumuþ olduklarýný rivayet edip ihbar ediyorlar. Böyle ehl-i hak ve sýdk, bilerek kizbe elbette tenezzül etmezler. Hem o derece hadsiz ve kesretli bir tevatürle "bast-ý zaman" (Haþiye) hakikatýný aynen müþahede ettikleri medar-ý þübhe olamaz. Þu "bast-ý zaman" herkesçe musaddak bir nev'i, rü'yada görünüyor. Bazan bir dakikada insanýn gördüðü rü'yayý, geçirdiði ahvali, konuþtuðu sözleri, gördüðü lezzetleri veya çektiði elemleri görmek için yakaza âleminde bir gün, belki günler lâzýmdýr. Elhasýl: Ýnsan çendan fânidir. Fakat beka için halkedilmiþ ve bâki bir zâtýn âyinesi olarak yaratýlmýþ ve bâki meyveleri verecek iþleri görmekle tavzif edilmiþ ve bâki bir zâtýn, bâki esmasýnýn cilvelerine ve nakýþlarýna medar olacak bir suret verilmiþtir. Öyle ise böyle bir insanýn hakikî vazifesi ve saadeti: Bütün cihazatý ve bütün istidadatýyla o Bâki-i Sermedî'nin daire-i marziyatýnda esmasýna yapýþýp, ebed yolunda o Bâki'ye müteveccih olup gitmektir. Lisaný “Yâ Bâkî entel Bâkî” dediði gibi; kalbi, ruhu, aklý, bütün letaifi "Hüve-l Bâki, Hüve-l Ezeliyy-ül Ebedî, Hüve-s Sermedî, Hüve-d Daim, Hüve-l Matlub, Hüve-l Mahbub, Hüve-l Maksud, Hüve-l Mabud" demeli. Sübhaneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke
103
entel âlimül hakimü râbbenâ lâ tuâðiznâ innesinâ ev eðte’nâ.
HATMENÝN RÜKÜNLERÝ Hatmenin yedi tane rüknü vardýr: 1-Hatmeye katýlanlarýn, huzurlu, tevazu ve huþu üzerine olmalarýdýr.
104
2-Hatme yaptýran kimsenin saðýndan baþlanarak yedi kiþinin fatiha-i þerif okumasý dýr. Hatme yaptýran da bu yedi kiþiye dahildir 3-Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e yüz defa salavat-ý þerife getirmektir. 4-Ýnþirah suresini yetmiþdokuz defa oku maktýr. 5-Ýhlas-ý þerif sûresini binbir defa okumaktýr. 6-Halkadakilerden imamýn solundaki yedi kiþinin fatiha-i þerif okumalarýdýr. Hatme yi yaptýran bu defa okumaz. 7-Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e tekrar yüz defa salavat-ý þerife getirmektir. HATMENÝN ÂDÂBI Tarikat-ý Aliye'nin büyükleri nezdinde, þart durumunda olmak üzere hatmenin sekiz adabý vardýr: 1-Hatmeye katýlanlarýn abdestli bulunma larý, 2-Hatme yapýlan mekanýn boþ olmasý ve dua okuyaný þaþýrtacak þekilde gürültülü olma masý, 3-Hatmeye katýlanlarýn hepsinin de Nakþi bendi yolunun Halidiyye koluna mensup olma larý, 4-Hatme halkasýnýn idaresinin bir kâmil mürþit elinde veya onun izin verdiði þahýslarýn idaresinde 105
olmasý, 5-Halkaya katýlanlarýn hatme baþlangýcýn da beþonbeþ veya yirmibeþ defa "Estaðfirullah" demeleri, 6-Hatme boyunca gözlerin kapalý tutul masý, 7-Hatmede rabýta-i þerife dikkat edilmesi, 8-Hatme sonunda Kur'an-ý Kerim'den birkaç ayet okumak ve mânâlarýný tasavvur etmek; tüm Nakþibendi büyüklerinden ve hassaten hatme duasýnda ismi zikredilenler den himmet ve meded taleb edilmesi. Hatme-i þerif tarikatýn mühim bir esasýdýr Bir diðer adab da, hatme yapýlýrken kapýlarýn kapatýlmasýdýr. (Mektubat-ý Mevlâna Halid:281-282)
ÝLK ZÝKÝR TELKÝNÝ NEREDE YAPILMIÞTIR Ýlk zikir telkini yapan Hazret-i Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem'dir. Bugünkü mânâda tarikatlarda yapýlan þekliyle olmasa bile, gönüllerin Allah'a açýlmasýný, kalplerin Allah zikriyle itminân bulmasýný saðlamak üzere ilk defa zikri, o telkin etmiþtir. Hicret'te 106
Sevr maðarasýnda bulunduklarý sýrada müþrik ler tarafýndan fark edilip yakalanmaktan endi þe ederek hüzne bürünen Hazret-i Ebubekir'e: "Üzülme, Allah bizimle beraberdir " diyerek ilk zikir telkin eden O'dur. Ýslâm ile müþerref olan Hazret-i Ömer'i kucaklayarak ona seslice tevhid'i tâ'lim eden de O'dur. Diðerlerine þehâdet kelimesini ta'rif eden de. Bu yüzden zikir konusunda tereddüde mahal yok. Kur'an ve sünnet, dinin ana ilkelerini belirler. Teferruât ise ulemâ ve müctehidlerin iþidir. Nasýl ibadet hayatýmýzda namaz ve oruç gibi ibadetlerin ana ilkeleri kitap ve sünnetle belirlenmiþ ve diðerleri ulemânýn ictihadýyla tesbit edilmiþse; zikir konusunda da ana ilkeler âyet ve hadislerle çizilmiþtir. Ýcrâ þekli ise, bu iþin uzmanlarý olan Peygamber varisi Mürþid-i kâmillerin tenzib ve ictihadlarýna býrakýlmýþtýr. Burada en önemli ilke ise, dinin yasakladýðý þeyleri karýþtýrmamaktýr." (H. K. Yýlmaz. Tasavvuf Mes'eleleri.103)
Zikrin yapýlýþ þekline göre de "ferdi" ola ný ve bir de "topluca" yapýlaný vardýr. Her ikisinin de önemi birbirinden ayrýdýr. Ferdi zikir, daha çok günlük ve haftalýk olarak yapýl masý istenen bir vazifedir. Zamaný, icrâ þekli, sayýsý ve süresi mürþit tarafýndan belirlenir ve ta'rif edildiði þekilde uygulanýr. Bu günlük zikirler genellikle vird (çoðulu evrâd) adýyla anýlýr. Eðer gün-
107
lük vazife bir dua ise ona da "hizb" (çoðulu ahzâb) denir. Hizb ve dualar, ya Kur'an ayetlerinden, ya hadislerden ya da velilerin dualarýndan derlenir. (H.Kâmil Yýlmaz.a.g.e:104)
Tasavvuf erbabý, ayet ve hadislerin aydýn lýðýnda zikri tarikatlarýnýn "üssü'l-esasý" say mýþlardýr. Ancak zikrin gizli ve âþikâr yapýlýþý hususunda farklý görüþ ve uygulamalar ortaya çýkarmýþlardýr. Tarikatler, tarihi seyri içinde ferdi ve toplu zikre büyük önem vererek, bunun icrâ þekli konusunda deðiþik usuller geliþtirmiþlerdir. Tarikatlerde hafi (gizli) zikrin genellikle Hazret-i Ebubekir radýyallahu anh kanalýy la gelen Sýddýki meþreplerin, cehri zikirde Hazret-i Ali vasýtasýyla gelen Haydari meþreplerin yöntemi olmuþtur.(H.K. Yýlmaz Tarikatlar.172)
Tarikatlardaki zikir telkini sünnete muhalif deðildir. (Cami'ul-Usûl:421) Hadis alimlerinden Ýmam-ý Ahmed ve Taberâni ve diðer bazýlarýnýn rivayetine göre: "Allah'ýn Rasûlü teker teker ve toplu olarak ashaba zikir ve usulünü telkin ve tarif etmiþtir." ZÝKÝR TELKÝNÝNE AÝD 108
HADÝS-Ý ÞERÝFLER Saadet çaðýnda ashâbýn toplu zikir halka sý teþkil ettiklerini gösteren rivayetler vardýr. Nitekim Ebu Said el-Hudri radýyallahu anh' den gelen bir rivayette Allah Rasûlü sallalla hu aleyhi ve sellem bir gün halka teþkil etmiþ bulunan bir topluluðun yanýna vardý. Onlara niçin oturduklarýný sordu. Onlar da: "Kendile rini baþta Ýslâm olmak üzere pek çok nimetler veren Allah'ý zikretmek için bir araya geldik lerini" anlattýlar. Peygamberimiz tekrar : "Siz gerçekten sâdece Allah'ý zikretmek üzere mi toplandýnýz ?" diye sorunca saha biler: "Vallahi, sâdece bu maksadla bir araya geldik" diye yemin ettiler. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem : "Sizi itham ettiðim için üstelemedim. Cebrâil bana: "Allah'ýn sizinle melekle rine iftihar ettiðini" haber verince, ben de sizin ne ile meþgul olduðunuz tam olarak anlamak istedim" buyurdu.(Hasan Kâmil Yýlmaz. Tasavvuf Mes'eleleri.107) Ahmed er-Rifâi kuddise sirruh "el-Burhânu'lMüeyyed" adlý kitabýnýn 66. say fasýnda þu bilgileri vermektedir: "Evliya, zikir telkini hususunu sahih senedlerle Fahr-i âlem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e ulaþtýrmaktadýr. Peygam berimiz'in hem münferiden, hem de cemaat halinde sahâbe-i Kirama kelime-i 109
tevhid zikri telkin ettiði rivayet olunur. Nitekim bunlardan birisi Þeddâd b. Evs'den mervidir: "Biz, Rasûlullah'ýn sallallahu aleyhi ve sellem'in yanýnda bulunuyorduk. Nebi sallal lahu aleyhi ve sellem: -"Ýçinizde yabancý; yani ehl-i kitab dan kimse var mý ?" diye sordu. Biz de: -Hayýr yâ Rasûlullah! Dedik. Bunun üzerine kapýyý kilitlememizi emretti ve þöyle buyurdu: -"Ellerinizi kaldýrýn ve lâ ilâhe illallah", deyin. Biz de ellerimizi kaldýrdýk ve lâ ilâhe illallah, dedik. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu: "-el-Hamdü illlah. Allahým sen beni bu kelime ile gönderdin. Ve bana bunu emrettin. Ve bana bunun için cennet vaad ettin. Sen va'dinden caymazsýn." Sonra da þöyle buyurdu: "-Sevinin ki Allah, sizi baðýþladý." Bu hadis-i þerif, zikrin Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem tarafýndan cemaate telkinine örnektir. Þeyhlerin müridlerine birer birer zikir telkin etmelerine gelince: Bazý sahabilere münferiden vâki olan kelime-i tevhid zikrinin telkinine örnek olarak Hazret-i Ali 110
radýyallahu anh'den sahih senedle gelen þöyle bir rivayet vardýr: Hazret-i Ali radýyallahu anh, Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem'e sordu: -Yâ Rasûlullah ! Allah'a giden yollarýn en kýsasýný; insanlar için en kolay ve Hakk nezdinde en makbul olanýný bana öðretir misin ? Cenâb-ý Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "-Benim ve benden önceki peygam berlerin teblið ettiði en efdal zikir "Lâ ilâhe illallah" kelime-i tevhididir. Þâyed yedi kat semâ ile yedi kat yer, bir kefeye, Lâ ilâhe illallah kelime-i tevhid aðýr basardý." Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunlara ilaveten þöyle buyurdu: "Yeryüzünde Allah Allah diyen bulundu ðu sürece kýyamet kopmaz." Ali radýyallahu anh bunun üzerine: -Nasýl zikredeyim yâ Rasûlullah ! diye sordu. Cenâb-ý Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: -Gözlerini yum ve önce benim üç kere söyleyeceðim þeyi dinle. Sonra sen ayný þeyi üç kere tekrarla, ben dinleye yim" buyurdu ve sesini yükselterek gözleri kapalý olduðu halde üç defa "Lâ ilâhe illallah", dedi. Hazret-i Ali 'de, o esnada Efendimiz sallallahu 111
aleyhi ve sellem'i dinli yordu. Müteakiben Hazret-i Ali yüksek sesle ve gözleri kapalý olduðu halde üç defa Lâ ilâhe illallah, dedi. Bu sefer de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu dinliyordu. Ýþte bu suretle sûfiyenin zikir usûlü teþek kül etmiþ ve tevhid zikri, sýhhat kazanmýþtýr." (Ahmed el-Rufai."ElBurhânu'l-Müeyyed.66-68)
YENÝ TARÝKATA GÝRECEK OLANLARIN YAPACAÐI SEKÝZ ÞART Tarikata giriþ kapýsý olan tevbe ve sekiz þart çok önemlidir. Þah-ý Hazne kuddise sirruh Altmýþdör düncü 112
mektubunda þöyle der: "Ýmkân dahilinde büyük tevbe almak adabý öðretmek ve tatbik ettirmek geceleyin olmalýdýr. Þayet böyle olmazsa, tarikata girmek ve adabý söylemek gündüz olsun Fakat onlarý tatbik etmek, yine geceleyin olmalýdýr. Þayet teveccüh varsa, teveccühten sonra, yoksa güneþ doðduktan sonra geciktirmeden, rabýta, hatme ve vird talimatý verilmelidir." (Haþiye)
SEKÝZ ÞART Tarikatlarýn en kamili Nakþi Tarikatýdýr Bu Tarikat-ý Aliyye Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'den Seyyidina Ebubekir Sýddýk radýyallahu anh’a gelmiþtir. Ondan Selman-ý Farisi radýyallahu anh’a, Þah-ý Nakþibend ve Seydamýz'a kuddise sirruh kadar silsile takip edip gelmiþtir. Bu Tarikat-ý Aliyye üç temel rükün üzerine kurulmuþtur. Bunlar müridin devamlý olarak riayet etmesi gereken þeylerdir. Þayet bu üç þeyden biri eksik olursa istifadesi az olur. Bu üç þey; ihlâs, 113
muhabbet ve teslimiyettir. Ýhlas ; Mürid; kendi hidayet kapýsý mürþidi olduðuna inanmalý. Þayet dünya kutuplar, gavslar ve velilerle dolu ise de, benim için hidayet kapýsý buradan baþka bir yer olmadýðýný ve hidayetinin ancak burada mümkün olduðuna inanmalý. Benim mürþidim zamanýmýzýn en büyük velisidir diye itikat etmek lâzým deðildir.Þayet bu itikat var ise daha iyidir. Muhabbet ; Mürþidini annesinden, babasýndan, evladýndan, ailesinden ve hatta kendi nefsinden de daha fazla sevmelidir. Teslimiyet ; Mürþidinin bütün emirlerini harfiyen tatbik etmeye çalýþmalýdýr. Kalp veya dil ile hiç bir zaman ve surette mürþidine karþý itirazda bulunmamalýdýr. Kurtuluþ ve saadete kavuþmasý, mürþidinin emrine imtisal etmekte olduðuna, helâki ise mürþidinin emrine saygýsýzlýkta olduðuna inanmalýdýr.Bu Tarikat-ý Aliyye’ye yeni intisap eden, büyük tövbe tazeleyenler için bir geceye mahsus aþaðýdaki sekiz þart uygulanmalýdýr. Bunlarý imkan dahilinde erken ifa etmeye gayret göstermeli. Ancak illâ üç gün zarfýnda yapýlmasý gerekir diye bir þart yoktur. 114
Dolayýsýyla mazerete binaen üç gün den fazla da tehir olursa, beis yoktur. Adet halinde veya nifaslý bir bayan tarikata girebilir ve tövbe alýr. Ancak adabý temizlendikten sonra yerine getirecektir.
SEKÝZ ÞART ÞUNLARDIR: 1-Tevbe niyetiyle abdest almak: Abdest alýrken Þafii ise, niyet getirmek rükün olduðu için yalnýz bu niyet ile iktifa etmemeli, çünkü 115
yalnýz bu niyet ile iktifa ederse abdesti sahih deðildir ve dolayýsýyla o abdestle de namaz kýlamaz. O, yüzünü yýkarken: "Farz olan abdesti alýyorum" veya "Farz olan namazý kendime helal kýlýyorum" gibi sahih bir niyet getirip, bununla beraber: "Bu abdesti tevbe guslü için alýyorum" diye kalbinden geçirmelidir. Hanefiler ise; abdestte niyet farz olmadýðý için böyle bir niyet getirmesine gerek yoktur. O kalbinden "Bu abdesti tevbe guslü için alýyorum" diye geçirmesi kafidir. Yüzünü, ellerini ve ayaklarýný yýkarken kalb ile; "Yâ Rabbi ! Gözüm, burnum, dilim, kulaðým, aðzým, ellerim ve ayaklarýmla yaptýðým günah larý af eyle. Abdest suyu ile þu azalarýmý temizlediðim gibi, sen de onlarý günahlardan temizle" diyecektir. 2-Tevbe niyetiyle gusül yapmak: Elbiseyi çýkarýrken yine kalb ile: "Ya Râbbi! Ben üstümdeki þu zâhiri elbisemi çýkarýyorum. Fakat günahtan dolayý bedenimin üzerinde bulunan, siyah perde þeklindeki manevi elbiseyi çýkarmaya gücüm yok.Siz lütuf ve ihsan la onu izale edin."deyip yalvaracaktýr. Son ra üzerine su döküp eliyle vücudunu oðuþtu racak ve yine:
116
"Ya Râbbi ! Ben zahirimi su ile temizliyorum. Sen de kalbimi feyiz ve nur-i marifetinle temizle"diyecektir. Gusül den sonra, teveccüh varsa, teveccühten çýkýncaya, yoksa güneþ doðuncaya kadar kimseyle konuþmayacak ve hiçbir þey yemeyecektir. Zikir çekebilir .Kur'an okuyabilir. Tesbih yapar. Ancak dünya kelâmý konuþamaz. Ramazanda ise, akþamdan adabý yaparsa, sahurda yemeðe ruhsat vardýr. Ancak konuþulmaz. Ýsterse sahuru yedikten sonra adabý yapabilir. 3-Tevbe veya Ýstihâre niyetiyle iki rekat namaz kýlmak: Birinci rekatta zammý sure Kâfirun sûresini ikinci rekatta zammý sure Ýhlâs sûresini okumalýdýr. Þayet Kâfirun'u bilmiyor ise, baþka sûre okur veya her iki rekatta Ýhlâs sûresini okuyabilir. Þafii olanlar kaza namazlarý varsa, sabah namazýnýn kazasýna niyet edebilir. 4-Gözlerini kapatýp hem dille hem de kalp ile tevbeyi tekrarlamak: Zira mürþidin yanýnda yapýlan tövbe, hakiki tövbe deðildir. O, beyattýr. "Takva üzerine bulunacaðým" diye mürþidine söz verir. Buna:"Takva bey'atý" diyorlar.Hakiki tövbe ise, insan ile Allah (cc) arasýnda gizli olmalý ve Allah (cc) dan baþkasý vakýf 117
olmamalýdýr. Tövbeyi þöyle yapar: Dil ile: "Yâ rabbi! Yaptýðým bütün günahlar dan ben piþmaným. Keþke yapmasaydým Ýnþaallah bir daha ben yapmayacaðým." "Yaptýðým bütün günahlardan" derken, günahlarýný hatýrlar.Meselâ:"Gýybet yapmýþsam, yabancý kadýnlara bakmýþsam vs.. günahlarýn hepsinden piþmaným" diye hatýrlamalý. "Keþke yapmasaydým"deyince: "Kalbi yanýp hakikaten piþmanlýðý hisse-dip, kendi kendine ne için yaptým, ne için Allah'a isyan ettim" diye kalbi yanacaktýr. "Ýnþaallâh bir daha ben yapmayacaðým" deyince "Ya Rab! Sana söz veriyorum ki, bir daha günah iþlemeyeceðim" diyecektir. Mürþidin eline tutulup yapýlan tevbe as lýnda takva beyatýdýr. Hakiki tevbe budur ki; insanla Allah (cc) arasýndadýr. Böylece tevbe edince, günahýnýn af olmasýný ümit etmelidir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: "Günahýndan tevbe eden günahý olmayan gibidir."(Keþfü'l-Hafa.H.Nu:944) buyurmuþtur. Dolayýsýy la benim de inþaallâh tevbem kabul oldu ve günahlarým 118
af oldu, diye düþünecektir. 5-En az 25, en çok 75 defa Estaðfirullâh diyecek; Ancak kalbim daha günahýmýn etkisinden dolayý karadýr. Onu temizlemek lâzýmdýr diye düþünüp, kalbinin temizlenmesi için; tevbenin 5. Adabý olan 25 ila 75 sefer arasý "Estaðfirullâh" diyecektir. Bunu söyleyince manasý olan: "Günahýmýn baðýþlanmasýný Allah’dan (cc) diliyorum." diye düþünmelidir. Lafza-i Celâl-i (Allâh) uzatýp kalbine gö türmeli ve bunun sayesinde kalbinden siyah bir duman çýktýðýný mülahaza edip, kalbinin temizlenip parlak olduðuna inanmalýdýr. 6- Sekiz adet Fatih-i Þerife okumak Allâh (cc)'dan günahýnýn afv olduðuna ve kalbinin temizlendiðini ümid edip, þöyle demeli: "Ýnþaallâh tevbem kabul oldu. Günahlarým afv oldu. Kalbimde temizlendi Artýk kalbimin Sadat-ý kirâm'ýn feyz ve himmetlerine almaya kabiliyeti vardýr." Onlardan himmet ve feyz almak için fatiha okunur. Zira Allâh (cc) ýn rahmet ve bereketi bize 119
ulaþmak için onlar bize vasýtadýr. Vasýta ya hediyeler gönderilir. Bunlarýn hediyeleri ise fatihalardýr. Birinci Fatiha: Besmele çekilerek Fatiha-ý þerif okunur: Okunduktan sonra: "Ya Râbbi ! Bu fatihadan hasýl olan sevabý, baþta Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve selleme, âline ve ashabýna Þah-ý Nakþibend ve Seyyid Abdülkadir Geylâni kaddesallahu sirrehul aliyye hazretlerinin temiz ve pak ruhlarýna hediye eyledim. Sen vasýl eyle Ya Rabbi" diye düþünüp þöyle düþünecek: "Ya Þah-ý Nakþibend veya Seyyid Abdülkadir Geylâni. Ben sizden himmet rica ve istirham ediyorum. Siz de mürþidimden rica edin ki, Mürþidim bana himmet eylesin. Mürþidim bana Mevlâ’dan rica edip Mevlâ'm bana rahmet eylesin." Ýkinci Fatiha: Besmele çekilerek Okunduktan sonra: "Ya olan sevab , ba ta Mustafa sallallahu na eyh Abd lhalig
Fatiha-ý þerif okunur. R bbi ! Bu fatihadan has l Peygamber Efendimiz Muhammed aleyhi ve selleme, › line ve a l G cd vani ve mam›
120
Rabbani kaddesallahu sirrehul aliyye hazretlerin temiz pak ruhlar na hediye eyledim. Sen vas l ey Rabbi"
Üçüncü Fatiha: Besmele çekilerek Fatiha-ý þerif okunur. Okun duktan sonra: "Ya Râbbi ! Bu fatihadan hasýl olan sevabý, baþta Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve selleme, âline ve ashabýna Mevlânâ Halidi Baðdadi ve Seyyid Abdullah kaddesallahu sirrehul aliyye hazret lerinin temiz pak ruhlarýna hediye eyledim. Sen vasýl eyle Ya Rabbi" Dördüncü Fatiha: Besmele çekilerek Fatiha-ý þerif okunur. Okun duktan sonra: "Ya Râbbi ! Bu fatihadan hasýl olan sevabý, baþta Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve selleme, âline ve ashabýna Seyyid Taha ve Seyyid Sýbgatullahil Arvasi kaddesallahu sirrehulaliyye hazretlerinin temiz pak ruhlarýna hediye eyledim. Sen vasýl eyle Ya Rabbi" Beþinci Fatiha: Besmele çekilerek Fatiha-ý þerif okunur. Okunduktan sonra: "Ya Râbbi ! Bu fatihadan hasýl 121
olan sevabý, baþta Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve selleme, âline ve ashabýna Þeyh Abdurrahman-ý Taði ve Þeyh Fethullah kaddesallahu sirrehulaliyye hazretlerinin temiz pak ruhlarýna hediye eyledim. Sen vasýl eyle Ya Rabbi" Altýncý Fatiha: Besmele çekilerek Fatiha-ý þerif okunur. Okunduktan sonra:"Ya Râbbi ! Bu fatihadan hasýl olan sevabý, baþta Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve selleme, âline ve ashabýna Þeyh Muhammed Diyaud din ve Þeyh Ahmed elHaznevi kaddesallahu sirrehul aliyye hazretlerinin temiz pak ruhlarýna hediye eyledim. Sen vasýl eyle Ya Rabbi" Yedinci Fatiha: Besmele çekilerek Fatiha-ý þerif okunur. Okunduktan sonra:"Ya Râbbi! Bu fatihadan ha sýl olan sevabý, baþta Peygamber Efendi miz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve selleme, âline ve ashabýna Seyyid Abdülhakim el-Hüseyni ve Þeyh Seyyid Muhammed Raþid el-Hüseyni kaddesal lahu sirrehulaliyye hazretlerinin temiz pak ruhlarýna hediye eyledim. Sen vasýl eyle Ya Rabbi"
122
Sekizinci Fatiha: Besmele çekilerek Fatiha-ý þerif okunur. Okunduktan sonra: "Ya Râbbi ! Bu fatihadan hasýl olan sevabý, baþta Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve selleme, âline ve ashabýna Þeyhimiz,Sultanýmýz Üveys-i Yahya elAbbasi kaddesallahu sirrehul aliyye hazretlerinin temiz pak ruhlarýna hediye eyledim. Sen vasýl eyle Ya Rabbi" diye hediye edilir ve ayný þekilde O'nun himmetinin hazýr olduðunu düþünür. Bazen sað olanlar için ruhaniyet vefat edenler için ruh kullanýyorlar. Bu tür sözler asýlsýzdýr. "Ruh ile Ruhaniyet ayný anlam dadýr." Dolayýsýyla Seydamýzýn kaddesallahu sirrehu aliyye'nin fatihasýna da ruh veya ruhaniyet denilebilir. Þeyh Seyyid Abdülkadir Geylani kaddesallahu sýrrehu aliyye Nakþibendi silsilesinde bulunmadýðý halde, bu aziz silsileye baðlý olanlara, çok büyük himmeti olduðu ve onlara feyz ve bereketi ulaþtýðý için kendisine fatiha okunmasý emredilmiþtir. Keza Seyyid Abdullah Þemdini kaddesallahu sýrrehu aliyye'de silsilede yoktur Fakat ondan tarikat türemediði için, yani ondan kimse halifelik almadýðý için, yeðeni olan Seyyid Taha kaddesallahu sýrrehu aliyye onun adýný; hem hatmede okumayý, hem de 123
kendisine fatiha okumayý emir ve tavsiye etmiþtir. Seyyid Abdullah kaddesallahu sýrrehu aliyye, Seyyid Taha'nýn amcasý olup, her ikisi de, Mevlâna Halid-i Baðdad-i Zülcenâheyn'in kaddesallahu sýrrehu aliyye'nin halifeleridir. 7-Ölüm Rabýtasýdýr. Tevbe eden düþünüp diyecek ki; inþaallah tevbem kabul olup günahlarým afv oldu. Kalbimde istiðfar sayesinde temizlendi. Sadat-ý Kirâm kaddesallahu sýrrehu aliyye'nin himmet ve feyizleri ile ancak benim kalbim, malým, evladým, ailem, akraba ve dostlarýma baðlý olduðu için, bunlar birer birer hicap olup, feyz ve himmetin kalbime girmesine muttalidirler. Ýþte bunlardan alakayý kesip, kalbi yalnýz, Allah'a (cc) baðlamak lâzýmdýr ki, kalbe feyz ve ilâhi lütuf girebilsin. Kalbin yukarýda saydýðýmýz eþyadan kesilip, Allah (cc)'ye baðlanmamýz için ölüm rabýtasý yapýlýr. Binaenaleyh, ölüm rabýtasýndan maksat, ala kayý masivadan (baþkasýndan) kesip gönülü Allah'a baðlamaktýr. Zira ölüm rabýtasýyla in san bunu öðrenir. En müthiþ ve korkunç anýn da, insanýn malý, mülkü, evladý ve akrabalarý ona hiçbir fayda vermeyecektir. Kendisine faydasý dokunacak yalnýz Allah (cc)'dýr. Ölüm rabýtasýndan maksat ve gaye korkmak deðildir. Zira Nakþibendi Tarikat-ý 124
Aliyye’nin temeli korkmak üzerine deðildir, muhabbet ve aþk üzerine kurulmuþtur. Ölüm Rabýtasý þöyle yapýlýr: Düþünür ki; ben ölüm döþeðine düþüp son nefeslerimi sayýyorum. Dehþet ve ölümle pençeleþirken þeytan aleyhillane'de benim baþýmda bekliyor ve benim imanýmý almaya çalýþýyor. Çok susuzum. Þeytanýn elinde ber rak ve safi bir þiþe su var. Bana doðru uzatýp: "Allah'ý inkâr et ve beni kabul et ki, sana suyu vereyim" der. Benim ailem, akrabam, malým, mülküm ve dostlarým hepsi de hazýrdýrlar. Onlara yalvarýyor: "Aman ne olur, beni þeytanýn elinden kurtarýn." diyorum. Onlar sanki: "Biz bir þey yapamayýz, bu tâkat ve kuvvetimizin dýþýndadýr." demekte ve bana ufacýk bir yardýmlarý dokunmamaktadýr. Bu arada, mürþidimin himmeti hazýr oldu, þeytaný kovdu. Allah'a (cc) þükürler olsun ki mürþidimin himmetiyle, þeytan imaný ma zarar vermeden iman üzerine öldüm. Akrabam benim üstümdeki elbiseyi çýkarýp, beni soydular. Yine onlara yalvarýp, dedim ki: "Zahiri elbisemi çýkarýyorsunuz, benim günahý mý da çýkarýn." Fakat, hiç kimse oralý olmuyor ve sanki günahý çýkartmak bizden ziyade diyorlar. Sonra beni gasilhane ye götürüp; hocaefendi beni sabunla yýkýyor. Üstümdeki 125
kiri temizliyor. Ben yine hocaya yalvarýyorum "Benim kirimi temizliyorsun, günahtan da beni temizle" diyorum. Fakat hoca ne yapsýn ? Onun günahý temizlemek elinden gelmiyor. Beni; musalla taþýna koyup, cenaze namazýmý kýlýyorlar. Ýmam efendi; benim affýmý Mevlâ Teâlâ'dan diliyor. Cemaat ise "Amin" diyor lar. Fakat yine afv eden Allah (cc)'dir. Dilerse afv eder, dilemezse afv etmez. Sonra beni mezara götürüyorlar. Günahýmda siyah bir bulut þeklinde beni takip ediyor. Nihayet beni mezara koyuyorlar. Sonra, herkes beni terk edip evine döndü. O karan lýk, kapýsýz ve penceresiz çukurda tek baþýma kaldým. Þimdi Münker ve nekir melekleri gelip: "Rabbin kim ? Peygamberin kim ?, Dinin hangi dindir ? Ýmamýn kimdir ? Kýblen neresidir ?" gibi sorular soracaklar. Eðer Cenâb-ý Mevlâ (cc), bana rahim eyle yip, ihsanýný âsân ederse, onlarýn sorularýna doðru cevaplar verip, o zaman kabrim cennet ravzasý olacaktýr. Allah korusun, þayet Allah (cc) lutuf eylemezse, onlara cevap veremeye ceðim. Kabrimde cehennem çukurlarýndan bir çukura dönecektir. Artýk eðer bütün dünya benim malým ve mülküm olsa da, ben dün yanýn padiþahý da olsam ve dünyadakilerde benim akraba ve dostlarým olsalar, yine hiçbir þey fayda vermeyecektir. Madem durum budur; ben de her þeyden Allah (cc)'a dönüp, gönül baðlamalýyým. Onun emri 126
ni dinlemeliyim ve onu sevmeliyim. 8-Þeyh Rabýtasýdýr Diyecektir ki; ölüm rabýtasý sayesinde Elhamdülillâh, gönlüm Allah'tan baþkasýndan kesildi. Kârýn, zarârýn, azâbýn, kurtuluþun ve her þeyin onun kudret elinde olduðuna kesin olarak bildim. Ancak; gönlümü Allah'a (cc) baðlamam için bir alâka lâzýmdýr. Toprak tan yaratýlmýþ insan nerede ? Kâinatýn Rabbi nerede ? Hiçbir münasebet yok ki, ona gönül baðlayayým. Allah'ýn (cc) rahmetine ve rýzasý na vasýl olmak, ona muhabbet baðlamak ve tanýmasýyla mümkündür. Bu ise kendine yol gösterecek bir Mürþid-i Kâmil ile mümkündür. Demek ki, insana yol gösterecek bir Mürþid-i Kâmil-i Mükemmil lâzýmdýr ki, onun sayesinde Allah'a vasýl olsun. Her bir hakikatýn bir mecazisi olduðu gibi hakikat maksûd ve mahbûb Allah (cc) dýr. Mürþit ise, ona muhabbet baðlamak mecazi dir. Fakat ancak mecâzdan hakikate ulaþýlýr. Bunun için þeyhin rabýtasýný yapacak. Rabýta nýn hakikatý, kalbini mürþidine öyle baðlaya cak ki, Mürþidin iþareti ile kendi nefsinin arzularýný býrakmalý, hatta, mürþidine o kadar muhabbet baðlayacak ki, mürþidinin hoþuna giden þeyler onunda hoþuna gidecek. Mürþi din sevmediði þeyler 127
veya kimseleri o da sev meyecek ve bu durum, zorlama ile deðil, ken dinde huy ve tabiat olmalýdýr. Zira tekellüf ve zorlama ile iþ bitmez. Mürþidine baðlanan bu muhabbet Allah (cc) için ve Mürþid kendisi ne Allah'a giden yolu gösterdiði içindir. Do layýsýyla mürþide baðlanan muhabbet Allah'a baðlanmýþ demektir. Rabýta Þekline Gelince: Tevbe eden kiþi, Mürþidini gayet azamet ve muhabbetli namazlýðý üzerine oturmuþ vaziyette göz önüne getirecektir. Mürþidinin alnýndan, yani iki kaþý arasýndan; Allah'ýn feyz ve nuru, safi bir su veya beyaz bir ýþýk þek linde kalbine getirecektir. Kalbini düþünüp o nura karþý tutup açacaktýr. Böylece en az beþ dakika devam edecektir. Kalp dört bitiþik parmak ile sol meme altýndadýr. Birazcýk sola meyillidir. Yani tam meme altýn da deðildir. Birazcýk sol tarafa kaymaktadýr. Doðuþ itibâriyle keklik yumurtasýndan büyük, tavuk yumurtasýndan biraz küçüktür. Büyük tarafý yukarýda, küçük tarafý aþaðýdadýr. Ýçi boþ ve çizgilidir. Burada olan kalbe hayvani kalp denir. Zira; bu kalp bütün hayvanlarda bulunur. Ýnsani kalp ise; arþtan yukarý tâ dört bin yýl mesafededir. Esasen maksut olan insan-i kalbin düzeltilmesidir. Fakat tarikata yeni girenler bu kalb-i insani'yi bilme dikleri için, kendiler128
ine kalb-i hayvani tarif edilir. Zira kalb-i insani arþtan yukarýda ise de, kalb-i hayvaninin içine yerleþtirilmiþtir. Bu þekil mürþidin rabýtasýna en az beþ dakika devam ettikten sonra gözlerini açacaktýr. Yatýnca ayaðý batý tarafýna, baþý doðu tarafýn da, sað yaný üzerine ve yüzü kýblede olduðu halde uzanacak. Kendisi red korkusu ile kabul etmeme, yani bir cihetten; günah larým çok, mürþidim beni red eder, diye korkacaktýr. Diðer taraftan mürþidimin, þefkat ve lütfu çoktur. Ýnþaallah beni kabul eder, diye ümit edecektir. O gece gördüðü rüyayý mürþidine veya mürþidinden uzaktaysa yanýnda tevbe aldýðý vekile bildirecektir. Teveccüh varsa teveccühe kadar konuþmayacak ve bir þey yemeyecektir. Teveccüh ten sonra, kendisine hatme ve rabýta talimatý verilecektir. Þayet teveccüh yoksa, güneþ doðuncaya kadar, bir þey yemeyip, konuþmayacaktýr. Güneþ doðunca kendisine hatme ve rabýta talimatý verilecektir.
8-ÞART ADABI Tarikat alan kimse 8 þartý yapmazsa hiç bir fayda göremez.
129
1-Tarikat tazeleyenler sekiz þart adâbýný yapmalýdýrlar. 2-Tarikat alan bir kimse sekiz þartý yap mamýþ ise, yapmasý için zorlanmaz. 3-Sekiz þart, yatsý ile sabah namazý ara sýnda yapýlmalýdýr. Veya güneþ doðana kadar yapýlmalýdýr. 4-Sekiz þart tövbe alýndýðý gece yapýl malýdýr. Þayet o gece yapýlmazsa 3 gün içinde yapýlmalýdýr. Þayet zaruret var ise, vakit geçir meden en kýsa zamanda yapýlmalýdýr. 5-Sekiz þartý yapan kimsenin, gusülden sonra, güneþ doðana kadar konuþmasý, yeme si, içmesi yasaktýr. Bilmeyerek yerse, konuþur sa bir þey lâzým gelmez. Tekrarý olmaz 6-Sekiz þart yapýlýrken 8 temel madde de bir kusur ve eksiklik olursa, tekrar ikinci bir 8 þart yapýlmalýdýr. 7-Sekiz þart yapýlýrken Fatiha'larýn he diyesinde; Sâdatlar'ýn ismini bilmeyenler her Fatiha'da gözlerini açýp Fatiha hediye edeceði Sâdat'ýn isimlerini okuyup, hediye ettikleri gibi, 8 Fatiha'yý toptan okuyup kendisine sayýlan Evliyalarýn hepsinin ruhlarý na hediye edebilir.
130
8-Sekiz þart yaparken Fatiha suresini bilmeyenler, sekiz þartý Fatiha'yý ezberle dikten sonra yaparlar. 9- Sekiz þartý yaparken gusülden sonra abdest bozulacak bir hal zuhur ederse, tekrar normal abdest alýnýp, kaldýðý þarttan itibaren devam eder. 10-Sekiz þartý yaptýktan sonra, yatma zorunluluðu olup, uyumak þart deðildir. Kiþi uyuma ya çalýþmalýdýr. Ama buna raðmen uyuya mazsa, bir þey olmaz. 11- Sekiz þart yaparken uyuyup; adâbý, tamamlamayan kiþi Sekiz þartý tekrarlamalýdýr. 12- Sekiz þartý yapan, o gece Sekiz þarta baþlamadan nafile ibadet yapabilir. Sekiz þar týn arasýnda nafile ibadet yapmaz. Belli bir miktar uyuyup kalktýktan sonra yapabilir. Ama o gece nafile ibadet yapma masý daha uygundur. 13-Hem saðýr, hem de dilsiz olan adam için, abdest, gusül ve namaz iþaretle talim ettirilir ve o da yapar. Diðer adâblarýný yap mazsa da olur. Zarurete binaen. 14-Sadece kör olan kimseye talimat verilir. Sekiz þart tam istenir. 15-Sadece saðýr olan kimseye okuma biliyorsa 131
yazý ile þart anlatýlýr ve tam istenir. Okuma bilmiyor ise 13'üncü maddedeki gibi iþaretle Sekiz þart adâbý talimatý verilir. 16-Sadece dilsiz olan adam için ise, talimat dinleyecek ve þartlarý kalbî olarak yapacaktýr. 17- Sekiz þart yapanlar, en kýsa zaman da Rabýta, Hatme, isterlerse Vird talimatý almalýdýrlar
TARÝKAT TAZELEMEYÝ ÝCAB ETTÝREN HÂLLER Tövbe eden kimse madem ki, "Bir daha yap132
mayacaðým" diye söz verip, ahd ediyor. Kefene sarýlýncaya kadar Allah'la yapmýþ olduðu ahdine sadýk kalmalý, sözleþmeyi unut mamalýdýr. 1.Tarikattan çýkmayý kastederek: "Tövbeyi bozdum", "Tarikattan çýktým" diyen tarikattan çýkmýþtýr ve girmek isterse tekrar tarikat tazelemelidir. 2.Cehr-i Zikre katýlanlar, Tarikat tazelemelidirler. Lâkin Cehr-i Zikre girip de sessiz (zikretmeden) durup ve çýkan kiþi Tarikat tazelemezler, lüzum yoktur. 3.Büyük günah iþlediðinde veya kü-çük günahlarý iþlemeye devam etme halinde tarikat tazelemelidirler.
133
134
View more...
Comments