2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI
September 10, 2017 | Author: haslin05 | Category: N/A
Short Description
2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI...
Description
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com
1
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com
ANAYASA HUKUKU 1- BAKANIN DEVREDEMEYECEĞİ YETKİLERİ NELERDİR ? -siyasi yetkiler -yönetmelik çıkarma -atama -başka bir bakana vekalet etme -vesayet denetimi yapma -Bakanlar Kurulu toplantılarına katılma 2-HSYK’NIN YAPISINI AÇIKLAYINIZ? 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa değişikliği ile HSYK’nın; Geniş tabanlı temsil esasına dayalı olarak üye sayısı 7 den 22 ye çıkarılmış, Genel Kurul ve üç daire şeklinde çalışması benimsenmiş, Kendi sekretaryasına kavuşturulmuş, Meslekten çıkarma kararlarına karşı yargı yolu açılmıştır. Hâkim ve savcıların denetlenmesinden sorumlu Teftiş Kurulu, HSYK’ya bağlanmıştır. 6087 sayılı Yasaya göre HSYK, Genel Kurul ve üç daire halinde çalışmaktadır. HSYK’da, Genel Sekreterlik ve Teftiş Kurulu olmak üzere iki hizmet birimi bulunmaktadır. Kurulun sekretarya hizmetleri Genel Sekreterlik tarafından yerine getirilmektedir. Teftiş Kurulu Başkanının gözetiminde Kurul adına görev yapmaktadır. Genel Sekreterlik ve Teftiş Kurulu bürolar şeklinde teşkilatlanmıştır. 3-ANAYASA MAHKEMESİNİN YAPISINI AÇIKLAYINIZ? Anayasa Mahkemesi 17 üyeden oluşur. Üyelerini cumhurbaşkanı ve TBMM seçer. Anayasa Mahkemesi iki bölüme ayrılmıştır. Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Bölümler yalnızca bireysel başvurulara bakmaktadır. Siyasi partilere ilişkin dava ve başvurulara, iptal ve itiraz davalarına ve Yüce Divan sıfatıyla görülecek yargılamalara ise Genel Kurul bakar. Anayasa değişikliğinin iptali ve siyasi parti kapatma davalarında üyelerin 3/5'i yerine 2/3'ünün oyu aranır. Üyeler çekimser oy kullanamazlar. Yargılamanın aleniyeti ilkesi Anayasa Mahkemesi davalarında geçerli değildir. 4-ANAYASA MAHKEMESİ ÜYELERİ HAKKINDA İNCELEME VE SORUŞTURMAYI ANLATINIZ? Madde 16- (1) Başkan ve üyelerin görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işledikleri iddia edilen suçları, kişisel suçları ve disiplin eylemleri için soruşturma açılması Genel Kurulun kararına bağlıdır. Ancak, ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâllerinde, soruşturma genel hükümlere göre yürütülür. (2) Başkan, müstear adla yapılan veya yapıldığı anlaşılan imzasız, adressiz yahut belli bir olayı ve nedeni içermeyen, delilleri ve dayanakları gösterilmeyen ihbar ve şikâyetleri işleme koymaz. Ancak, bu ihbar ve şikâyetlerin somut delillere dayanması durumunda konu hakkında gerekli inceleme ve araştırma yapılır.
2
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com (3) Başkan gereken hâllerde, işi Genel Kurula götürmeden önce üyelerden birine ön inceleme yaptırabilir. Soruşturma açılmasına yer olup olmadığının belirlenmesi için gerekli incelemeyi yapmak üzere görevlendirilen üye, incelemesini tamamladıktan sonra, durumu bir raporla Başkana bildirir. (4) Konu, Başkan tarafından gündeme alınarak Genel Kurulda görüşülür. Hakkında işlem yapılan üye görüşmeye katılamaz. Genel Kurulca, soruşturma açılmasına yer olmadığına karar verildiği takdirde, karar ilgili üye ile ihbar ve şikâyette bulunanlara tebliğ edilir. (5) Soruşturma açılmasına karar verildiği takdirde, Genel Kurul, üyeler arasından üç kişiyi Soruşturma Kurulunu oluşturmak üzere seçer. Kıdemli üye Soruşturma Kuruluna başkanlık eder. Soruşturma Kurulu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Cumhuriyet savcısına tanıdığı bütün yetkilere sahiptir. Kurulun soruşturma ile ilgili yapılmasını istediği işlemler, mahallinde yetkili adli makamlar tarafından derhâl yerine getirilir. (6) Ön inceleme yaptırılmasına, Soruşturma Kurulu üyelerinin seçilmesine, soruşturmanın yapılmasına ve gereken diğer kararların verilmesine dair esaslar İçtüzükle düzenlenir. (7) Başkanın yukarıda yazılı hâl ve hareketlerinin görülmesi veya öğrenilmesi hâlinde, Başkan tarafından yapılması gereken işlemler kıdemli başkanvekilince yürütülür. 5-ANAYASA MAHKEMESİNİN ÜYELERİNİN SEÇİMİNİ ANLATINIZ? 1) Türkiye Büyük Millet Meclisi; iki üyeyi Sayıştay Genel Kurulunun kendi Başkan ve üyeleri arasından, her boş yer için göstereceği üçer aday içinden, bir üyeyi ise baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday içinden yapacağı gizli oylamayla seçer. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak bu seçimde, her boş üyelik için ilk oylamada üye tam sayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu aranır. İkinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan aday üye seçilmiş olur. İkinci ve üçüncü tur oylamalarda oyları eşit olan adaylar arasında eşitlik bozulana kadar oylama tekrarlanır. (2) Cumhurbaşkanı; üç üyeyi Yargıtay, iki üyeyi Danıştay, bir üyeyi Askerî Yargıtay, bir üyeyi Askerî Yüksek İdare Mahkemesi genel kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden; en az ikisi hukuk bilim dallarından olmak üzere üç üyeyi Yükseköğretim Kurulunun yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan ve kendi üyesi olmayan öğretim üyeleri arasından her boş yer için göstereceği üçer aday içinden; dört üyeyi üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile en az beş yıl raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından seçer. (3) Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Sayıştay genel kurulları ile Yükseköğretim Kurulu ve baro başkanlarınca Mahkeme üyeliğine aday göstermek için yapılacak seçimlerde en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır. Bu fıkra uyarınca yapılacak seçimler tek turda yapılır ve her bir üye her boş üyelik için bir adaya oy kullanabilir. Oyları eşit olan adaylar arasında eşitlik bozulana kadar oylama tekrarlanır. 6- ANAYASADAKİ EGEMENLİK YETKİSİ NASIL TANIMLANMIŞTIR? Anayasası'nın 6. Maddesi; egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir. 7-HAKİMLİK TEMİNATINI AÇIKLAYINIZ?
3
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com 1982 Anayasası, 139. Madde: B. Hakimlik ve Savcılık Teminatı Hakimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz. Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır. 8- AYM ÜYELERİNİN GÖREV SÜRESİ VE GÖREVLERİNİN SONA ERME HALLERİ NELERDİR? -Üyelik süresi ve teminatı MADDE 10- (1) Mahkeme üyeleri oniki yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa üye seçilemez. (2) Başkan ve üyeler azlolunamaz; kendileri istemedikçe görev süreleri dolmadan veya altmışbeş yaşından önce emekliye sevk edilemezler. (3) Başkan ve üyelerin görevleri yalnızca Anayasada ve bu Kanunda öngörülen hâllerde sona erer. - Üyeliğin boşalması ve sona ermesi MADDE 11- (1) Başkan, bir üyenin görev süresinin dolacağı tarihten iki ay önce, bunun dışında bir boşalma olduğu takdirde ise derhâl, keyfiyeti üyeyi seçmeye ve aday göstermeye yetkili olanlara yazıyla bildirir ve bu tarihten itibaren iki ay içinde 7 nci maddedeki usule göre boşalan üyelik kaynağından seçim yapılır. (2) Başkan ve üyeler, yazılı olarak emekliliklerini isteyebilecekleri gibi, müddet ve kabule bağlı olmaksızın görevlerinden çekilebilirler; seçildikleri tarihten itibaren oniki yılın sonunda görevleri sona erer ve her hâlükârda altmışbeş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar. (3) Başkanlık ve üyelik; 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa göre hâkimlik ve savcılık mesleğinden çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı kesin hüküm giyilmesi veya Türk vatandaşlığının kaybedilmesi hâlinde kendiliğinden; görevin sağlık bakımından yerine getirilemeyeceğinin sağlık kurulu raporuyla kesin olarak anlaşılması hâlinde Mahkeme üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararıyla ya da 19 uncu maddeye göre Genel Kurulun kararıyla üyelikten çekilmeye davet edilme cezası verilen üyenin kendiliğinden çekilmesi veya istifa etmiş sayılması hâllerinde sona erer. (4) Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesi tarafından gösterilecek adaylar arasından seçilen üyenin, ordu mensubu olmaktan doğan emeklilikle ilgili bütün hakları saklıdır. 9-ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERİN NORMLAR HİYERARŞİSİNDEKİ YERİ NEDİR? -Anayasanın 90. maddesinin son fıkrasında ''Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 5170 - 7.5.2004 / m.7) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.''90. madde milletlerarası antlaşmalar ile kanunlar arasında bir uyuşmazlık çıktığı zaman uygulanacak prosedürü belirtmişken milletlerarası antlaşmalar ile anayasa arasında bir uyuşmazlık çıkması halinde uygulanması gereken prosedürü belirtmemiştir. 10-ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ SINIRLAMA SEBEPLERİ NELERDİR?
4
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin YAZILI EMRİ bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı 24 saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren 48 saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar. 11-ACELE KAMULAŞTIRMA NEDİR? 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın (Değişik ibare: 24/4/2001 - 4650/15 md.) 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına (Değişik ibare: 24/4/2001 - 4650/15 md.) 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.
5
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com
İDARE HUKUKU 1-YÖK ÜYELERİNİN SORUŞTURMA USULÜNÜ ANLATINIZ? (1) İlk soruşturma: Yükseköğretim Kurulu Başkanı için, kendisinin katılmadığı, Milli Eğitim Bakanının başkanlığındaki bir toplantıda, Yükseköğretim Kurulu üyelerinden teşkil edilecek en az üç kişilik bir kurulca, diğerleri için, Yükseköğretim Kurulu Başkanınca veya diğer disiplin amirlerince doğrudan veya görevlendirecekleri uygun sayıda soruşturmacı tarafından yapılır. Öğretim elemanlarından soruşturmacı tayin edilmesi halinde, bunların, hakkında soruşturma yapılacak öğretim elemanının akademik unvanına veya daha üst akademik unvana sahip olmaları şarttır. (2) Son soruşturmanın açılıp açılmamasına; a) Yükseköğretim Kurulu Başkan ve üyeleri ile Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkan ve üyeleri hakkında Danıştayın 2 nci Dairesi, b) Üniversite rektörleri, rektör yardımcıları ile üst kuruluş genel sekreterleri hakkında, Yükseköğretim Kurulu üyelerinden teşkil edilecek üç kişilik kurul, c) Üniversite, fakülte, enstitü ve yüksekokul yönetim kurulu üyeleri, fakülte dekanları ve dekan yardımcıları, enstitü ve yüksekokul müdürleri ve yardımcıları ile üniversite genel sekreterleri hakkında, rektörün başkanlığında rektörce görevlendirilen rektör yardımcılarından oluşacak üç kişilik kurul, d) Öğretim elemanları, fakülte, enstitü ve yüksekokul sekreterleri hakkında üniversite yönetim kurulu üyeleri arasından oluşturulacak üç kişilik kurul, e) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memurlar hakkında, mahal itibariyle yetkili il idare kurulu, Karar verir. f) Yükseköğretim Kurulu ile üniversite yönetim kurullarınca oluşturulacak kurullarda görevlendirilecek asıl ve yedek üyeler bir yıl için seçilirler. Süresi sona erenlerin tekrar seçilmeleri mümkündür. (3) Son soruşturmanın açılıp açılmamasına karar verecek kurullar üye tamsayısı ile toplanır. Kurullara ilk soruşturmayı yapmış olan üyeler ile haklarında karar verilecek üyeler katılamazlar. Noksanlar yedek üyelerle tamamlanır. Diğer hususlarda bu Kanunun 61 inci maddesi hükümleri uygulanır. 2-DANIŞTAY ÜYELERİNİN DENETİMİNİ ANLATINIZ? Danıştay Başkanı, Başsavcısı, başkanvekilleri, daire başkanları ve üyelerin, yüksek hakimlik vakar ve şerefi ile bağdaşmayan veya hizmetin aksamasına yol açan hal ve hareketleri görülür veya öğrenilirse haklarında bu Kanun hükümleri uyarınca disiplin kovuşturması yapılır. Danıştay Başkanı, Başsavcı, başkanvekilleri, daire başkanları ve üyelerin yukarıdaki maddede yazılı hal ve hareketlerinin görülmesi veya öğrenilmesi halinde konunun Yüksek Disiplin Kuruluna intikal ettirilmesi Başkanlık Kurulu tarafından duruma göre takdir edilir ve karara bağlanır. 3- KAYMAKAM VE VALİNİN ATANMA ŞEKİLLERİ NELERDİR?
6
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com - Vali: İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine, Bakanlar Kurulu'nun kararı ve Cumhurbaşkanının onayı ile atanır. - Kaymakam: İçişleri Bakanının teklifi Başbakanın kararı ve Cumhurbaşkanının onayı ile atanır. 4-DANIŞTAYIN GÖREVLERİ NELERDİR? Danıştay’ın hem bir temyiz mercii (m.25), hem de ilk derece mahkemesi (m.24) olarak yargısal görevleri bulunduğu görülmektedir. Danıştay, uyuşmazlık yeri olarak, ayrıca, ilk derece idari yargı yerleri arasında çıkan görev ve yetki uyuşmazlıklarını gidermekte (m.26) ve kendi daireleri arasında uyum sağlamak amacıyla içtihadı birleştirme kararları (m.37) almaktadır. Danıştay'ın idari görevleri, danışma ve inceleme niteliğindedir. Kamu yönetiminin işleyişinde karşılaşılan idare hukuku ile ilgili sorunlar olduğunda Cumhurbaşkanlığı veya Başbakanlık aracılığı ile Danıştay'a başvurulabilir. Bazı durumlarda Danıştay'ın görüşünün alınması kanun gereği de olabilir. Ayrıca Danıştay, Başbakan ve Bakanlar Kurulu'nca gerekli görülmesi halinde gönderilen kanun tasarıları hakkında düşüncelerini bildirmekte yükümlüdür. Bir yerde belediye kurulması için Danıştay'ın görüşüne başvurulur. Danıştay ayrıca, tüzük tasarılarıyla imtiyaz şartlarını ve sözleşmelerini incelemekle yetkilidir. 5-KİMLER SORUŞTURMA İZNİNE TABİ? Madde 4 – Cumhuriyet başsavcıları, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin bu Kanun kapsamına giren suçlarına ilişkin herhangi bir ihbar veya şikayet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten başka hiçbir işlem yapmayarak ve hakkında ihbar veya şikayette bulunulan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesine başvurmaksızın evrakın bir örneğini ilgili makama göndererek soruşturma izni isterler. Diğer makam ve memurlarla kamu görevlileri de, bu Kanun kapsamına giren bir suç işlendiğini ihbar, şikayet, bilgi, belge veya bulgulara dayanarak öğrendiklerinde durumu izin vermeye yetkili mercie iletirler. Madde 3 – Soruşturma izni yetkisi a) İlçede görevli memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında kaymakam, b) İlde ve merkez ilçede görevli memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında vali, c) Bölge düzeyinde teşkilatlanan kurum ve kuruluşlarda görev yapan memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında görev yaptıkları ilin valisi, d) Başbakanlık ve bakanlıkların merkez ve bağlı veya ilgili kuruluşlarında görev yapan diğer memur ve kamu görevlileri hakkında o kuruluşun en üst idari amiri, e) (Değişik : 17/7/2004-5232/1 md.) Bakanlar Kurulu kararı ile veya Başbakanlık ve bakanlıklar ile bağlı kuruluşların merkez teşkilâtında görevli olup, ortak kararla atanan memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında ilgili bakan veya Başbakan, f) Türkiye Büyük Millet Meclisinde görevli memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreteri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreteri ve yardımcıları hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, g) Cumhurbaşkanlığında görevli memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri hakkında Cumhurbaşkanı, h) Büyükşehir belediye başkanları, il ve ilçe belediye başkanları; büyükşehir, il ve ilçe belediye meclisi üyeleri ile il genel meclisi üyeleri hakkında İçişleri Bakanı,
7
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com i) İlçelerdeki belde belediye başkanları ve belde belediye meclisi üyeleri hakkında kaymakam, merkez ilçelerdeki belde belediye başkanları ve belde belediye meclisi üyeleri hakkında bulundukları ilin valisi, j) Köy ve mahalle muhtarları ile bu Kanun kapsamına giren diğer memurlar ve kamu görevlileri hakkında ilçelerde kaymakam, merkez ilçede vali, Yokluklarında ise vekilleri tarafından bizzat kullanılır. Yetkili mercilerin saptanmasında, memur veya kamu görevlisinin suç tarihindeki görevi esas alınır. Ast memur ile üst memurun aynı fiile iştiraki halinde izin, üst memurun bağlı olduğu merciden istenir.
8
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com
İDARİ YARGI 1- İDARİ YARGI YETKİSİNİN SINIRLARI NELERDİR? İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler. 2-İDARİ YARGIDA TARAF DEĞİŞİKLİĞİNİ ANLATINIZ ? Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır. (2577/26-1) Yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir. (2577/26-2) Dosyaların işlemden kaldırılmasına dair karar diğer tarafa tebliğ edilir. (2577/26-4) 3-İYUK’TAN HMK’YA YAPILAN ATIFLAR NELERDİR? -Ehliyet -Keşif -Hakimin yasaklılığı ve reddi -Duruşma düzeni -Üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı -Adli yardım - Tarafların vekilleri - Bilirkişi -Feragat ve kabul -Karşı Dava -Teminat -Yargılama giderleri -Delillerin tespiti
9
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com
CEZA HUKUKU 1- SAHTE DEMİR PARA VEYA BANKNOT BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ NASIL YAPILIR? Normalde bilirkişiye gitmek hakimin takdirindedir. Ancak bazı hallerde bu zorunludur. Biri de bu durumdur. İlgili yönetmeliğe göre: Madde 7 - Soruşturma veya kovuşturma evresinde, ele geçirilen sahteliğinden şüphe edilen banknotları inceleme ve değerlendirmeye Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası merkez ve taşra birimleri yetkilidir. 2-CEZA NEDİR? Ceza, genel anlamıyla suç karşılığında uygulanan bir yaptırımdır. Ceza Arapça kökenli bir kelimedir. Anlamı, yapılan kötü bir eylemin karşılığıdır. Suç işleyen kimseye, kendisini doğru yola getirmek ve başkalarına ibret olmak amacıyla, suçun derecesine göre, çektirilen her türlü acı hal. Suçu işlemiş olana karşı tatbik edilen acı çekme hali, cezayı, tatbik edile gelen müeyyidelerden ayıran başlıca özelliktir. 3-HAPİS CEZASININ SEÇENEK YAPTIRIMLARA ÇEVRİLMESİNİN ZORUNLU OLDUĞU DURUMLAR? Mevzuatımızda kısa süreli hapis cezalarının seçenek yaptırımlara çevrilmesinin zorunlu olduğu iki ihtimal bulunmaktadır. Bunlardan; birincisi, daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşulu ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan failin mahkûm edildiği bir yıl ve daha az süreli hapis cezasıdır. İkincisi, daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşulu ile otuz gün ve daha az süreli hapis cezasıdır. Bu iki ihtimalde hâkim mutlaka hapis cezasını seçenek yaptırımlardan birine çevirmek zorundadır. Bu konuda takdir hakkı bulunmamaktadır. 4- GENEL AF ÖZEL AF NEDİR ANLATINIZ? Bir affın genel mi özel mi olduğunu affa uğrayan suçların veya yararlanan kişilerin sayısına göre değil, affın sonuçlarına göre belirlenir. Hukuk kitaplarını açınız, genel af tanımını bulunuz. Tanım kısaca şöyle der: Suçun bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasıdır genel af. Bu tanımın içinde neler var? Önce bir suçlamayla ceza soruşturması ya da ceza yargılaması sürüyorsa, soruşturma kapatılır, dava düşürülür. Şayet kişi suçlu bulunmuş ve cezaevindeyse, salıverilir; değilse infaz başlamaz. “Bütün sonuçlarıyla af” ne anlama gelir? Suçla oluşan diğer hukuki sonuçlar da ortadan kalkar. Suç faili kamu görevlisi olup da görevden ihraç edildiyse göreve geri döner. Aynı sonuç okuldan ihraç edilen öğrenci için de geçerli olur. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu arada küçücük bir hatırlatma: Genel af bir ülkede tüm suçların affedilmesi değildir. Genellikle amaçlanan, tüm sonuçların kaldırılmasıdır. Bu bağlamda genel af yetkisi TBMM’nindir. TBMM bu yetkisini kullanırken genel affın kapsamını belirlemek yetkisine sahiptir, yani hangi suçların affedileceğini TBMM belirler. Anayasada bu yetki kullanılırken üye tam sayısının beşte üç çoğunluğu ile karar vermek mecburiyeti vardır. Bu, 330 milletvekilinin oyu demektir.
10
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Özel af ise; hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son veren ya da infaz kurumunda çektirilecek süreyi kısaltan ya da adli para cezasına çeviren aftır. Özel af yalnızca hapis cezaları yönünden kabul edilmiştir. Dolayısıyla adli para cezasının özel afla ortadan kaldırılması mümkün değildir. Özel af çıkarmaya kural olarak TBMM yetkilidir. Ancak cumhurbaşkanı da sürekli hastalık, sakatlık veya kocama nedeniyle sınırlı olarak bireysel af çıkarma yetkisine sahiptir. Özel af kamu davasının düşmesine neden olmaz. Hak yoksunlukları özel affa rağmen devam eder. Özel affa uğramış mahkûmiyet tekerrüre esas alınır. Münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. 5-KESİN HÜKÜM NEDİR? Kesin hüküm, yargı merciinin bir hukuki uyuşmazlığı kesin olarak çözen son kararıdır. Devletin yargı etkinliğinin amacı toplumda hukuki çekişme ve uyuşmazlıkları gidererek hukuk güvenliği yaratmaktır. Buna ancak herkesi bağlayıcı nitelikte ve yargı otoritesini içeren kesin hükümle erişilir. Hukuk yargılama usulünde kesin hüküm, şekli anlamda ya da maddi anlamda olabilir. Bir mahkeme kararının şekli anlamda kesinliği, o karara karşı artık olağan kanun yoluna başvurulamamasını ifade eder. Şekli anlamda kesinlik bir yargı kararına karşı temyiz yoluna başvurulmasının yasal olarak kabul edilmemiş olması, böyle bir kanun yolu kabul edilmekle birlikte temyiz başvurusunun süresinin geçirilmiş olması, temyiz yoluna başvurulmasından vazgeçildiğinin açıkça bildirilmiş olması, temyiz başvurusunun Yargıtay’da reddedilerek dava mahkemesinin yargı kararının onanmış olması gibi durumlarda gerçekleşir. Şekli anlamda kesin hükme karşı ancak olağanüstü kanun yollarına başvurulabilir. Maddi anlamda kesinlik ise bir yargı kararı sonucunda konusu, tarafları ve nedeni aynı olan bir uyuşmazlığın bir daha dava konusu yapılamaması demektir. Yargı kararına yasanın verdiği bu nitelik, onun hukuki gerçek olarak kabul edilmesini zorunlu kılar. Davanın konusunun aynı olması, davacının ileri sürdüğü hakkın aynı nitelikte olması demektir. Davanın nedeninin aynı olması ise onun dayandırıldığı maddi olgunun aynı olması anlamına gelir. Çekişmesiz yargı kapsamına giren mahkeme kararları yalnızca şekli anlamda kesinlik kazanabilir. Maddi anlamda kesinlik kural olarak yargı kararının hüküm fıkrasını kapsar. Bununla birlikte hüküm fıkrasının belirsiz olması durumunda onun belirlilik kazanmasına yardımcı olan gerekçe ile hüküm fıkrasına sıkıca bağlı olan gerekçe de maddi anlamda kesin hüküm kapsamına girer. Ceza yargılama usulünde mahkemenin son kararının kesin hüküm niteliği taşıması, hakkında hüküm verilmiş olan bir sanığın aynı eylemden dolayı bir daha yargılana- mamasını zorunlu kılar. Son karar olağan kanun yoluna süresi içinde başvurulmaması ya da başvurunun Yargıtay’da reddedilmesi durumunda kesinleşir. 6-ADLİ KONTROL NEDİR? -Tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir. Ayrıca Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir. -Adlî kontrol, şüphelinin tutuklanarak cezaevine konması yerine aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir: a) Yurt dışına çıkamamak. b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.
11
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak. d) Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek. e) Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek. f) Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak. g) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek. h) Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak. i) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek. J) Çocuklar hakkında çocuk koruma kanunun 20. maddesine göre belirlenen çevre sınırları dışına çıkmamak, belirlenen bazı yerlere gidememek veya ancak bazı yerlere gidebilmek, belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamak şeklinde adli kontrol kararları verilmektedir. i) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek. J) Çocuklar hakkında çocuk koruma kanunun 20. maddesine göre belirlenen çevre sınırları dışına çıkmamak, belirlenen bazı yerlere gidememek veya ancak bazı yerlere gidebilmek, belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamak şeklinde adli kontrol kararları verilmektedir 7-İÇ GÜVENLİK PAKETİ VE GÖZALTI SÜRELERİNİ ANLATINIZ? Yenilikler: Yeni düzenlemeyle birlikte molotofkokteyli saldırı aracı sayılacak. -Maskeli eylemcilere ceza gelecek. -Gösteriye silahla katılanlara verilecek ceza artırılıyor. Silahlı eylemciye 2.5-4 yıl arasında hapis cezası verilecek. -Polisin şahıs ve araç aramalarında yetkisi genişletilecek. -Polisin gözaltı süresi vali yardımcısı ve üs amirin denetiminde 24 saat olacak. Bu süre, savcı kararıyla 48 saate uzatılabilecek. -Düzenlenen eylemlerde verilen zararları bundan sonra eylemci ödeyecek. -Sanal ortamda nefret ve teröre çağrı da artık suç sayılacak. -Polisin yetkilerinin denetimi için Kolluk Gözetim Komisyonu kurulacak. Komisyonda STK’lar da yer alacak. -İstihbari dinlemeleri denetlemek için de Meclis'te komisyon kurulacak. Bu komisyona tüm partilerden milletvekilleri katılacak. Gözaltı süreleri ise: -İç Güvenlik paketinde gözaltı süresi konusunda Avrupa'daki en düşük uygulamanın alındığını anlatan Davutoğlu, "Polis, alınan kişiyi 24 saat tutabilsin, savcı da bunu en fazla 48 saate kadar uzatabilsin ve 4 gün içinde de hakim huzuruna çıkma zorunluluğu zaten var, bu gerçekleşsin" diye konuştu.
12
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com - Mevcut durum: Polis şüpheliyi savcının emriyle 24 saat gözaltında tutabiliyor. Savcının süreyi uzatabilmesi hakimin kararıyla oluyor. Savcının önüne gelen bir kişi en geç 48 saat içinde hakim karşısına çıkarılmak zorunda. - Pakette ne var: Yeni düzenleme bütün silsileyi neredeyse bir kademe aşağıya çekiyor. Polise 24 saat gözaltı yapma hakkı veriliyor. Bu yetki üst amir ya da mülki amirden onay alma ve savcıya bilgi verme şartıyla kullanılabilecek. Savcı gözaltı süresini 48 saat uzatabilecek. Savcılığa gelen şüpheli en geç 4 günde hakim karşısına çıkarılacak. 8-İDARİ PARA CEZASINI VE ADLİ PARA CEZASINI TANIMLAYINIZ? -İdari para cezası, kabahat olarak nitelendirilen ve değişik kanunlarda düzenlenen haksız fiiller karşılığında uygulanan türü, miktarı ve süresi ancak kanunla belirlenen belli miktardaki paranın, kabahat fiilini işleyen gerçek veya tüzel kişiden alınarak kamuya geçirilmesi olarak tanımlanabilir. -Adli para cezası; TCK nın 52/1 maddesine göre adli para cezası; beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmaması halinde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir. 9-TÜZEL KİŞİLERE GÜVENLİK TEDBİRİ UYGULANMASINI CEZA HUKUKUNUN HANGİ İLKESİNE DAYANDIRIRSINIZ? Tüzel kişilerin ceza sorumluluğu konusundaki görüş ve düşünceler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, toplumun korunması ve suçluluğun önlenmesi amacıyla dahi olsa, tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun kabul edilemediği, ceza yasalarında tüzel kişilerin ceza sorumluluğuna yer verilmediği sonucuna ulaşılmaktadır. Bu sonucun aksine bir düzenleme mevcut sistem açısından ceza hukukunun temel bazı ilkelerine tümüyle aykırı düşebilecektir. Anayasada değişiklik yapılmadan kabul edilecek böyle bir düzenlemenin suç ve cezaların şahsiliği ilkesinin ihlali anlamına geleceği açıktır. 10-CEZA ZAMANAŞIMINI KESEN SEBEPLER NELERDİR? Bir kere mahkumiyet hükmünün yerine getirilmesi için yetkili merciden hükümlüye usulüne uygun olarak yapılan tebligat, ceza zamanaşımını keser. Tabii, ayrıca, hükmün yerine getirilmesi maksadı ile hükümlünün yakalanması, ceza zamanaşımını keser.
11-FİKRİ İÇTİMA NEDİR? Türk ceza kanununun 44. maddesinde yer alır. şöyle ki; işlediği bir fiille birden fazla farklı sucun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır. Örneğin; bir kişiye tahkir kastıyla tokat atmak hem yaralama hem hakaret vardır. 12-BİLEŞİK SUÇ NEDİR?
13
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Biri diğerinin unsurunu ya da ağırlaştırıcı nedenini oluşturan tek bir fiil ve bu fiil için öngörülmüş bir ceza söz konudur. Örneğin, yağma suçunda iki ayrı suç olan hırsızlık ve tehdit bir araya gelmiş ve yeni bir suç tipi ortaya çıkarmıştır 13-ZİNCİRLEME SUÇU AÇIKLAYINIZ? (1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır. (2) Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır. (3) Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz. 14-YÜKÜMLÜLÜKLERİN ÇATIŞMASINI ANLATINIZ? Yükümlülüklerin çatışması nedeniyle ihmal suretiyle insan öldürmek suçu hukuka uygun hale geliyor. Örneğin doktor ameliyata giderken yolda kaza olduğunu görüyor ölmek üzere olan yaralıya müdahale ediyor fakat ameliyat edeceği hasta ameliyata gidemediğinden dolayı ölüyor. 15- İRTİKAP SUÇU NEDİR, UNSURLARI NELERDİR? 5237 Sayılı kanun madde 250; bu suçta kamu görevlisi, idare ile ilişkisi olanlardan haksız bir kısım menfaatler sağlamak için görevinin sağladığı nüfuzu, güveni kötüye kullanarak veya kişinin hatasından yararlanarak meşru olmayan biçimde bu konumundan yararlanmaktadır. Suçun maddi unsurunda iki unsur dikkatimizi çekecektir. Bunlardan ilki bu suçun icbar, ikna veya hatadan yararlanma suretiyle karşımıza çıkmasıdır. Bu haller 250.maddenin 1.,2. ve 3. fıkralarında belirtilen sıralama ile ifadesini bulmuştur. Suçun söz konusu işleniş biçimlerinden her biri birbirinden bağımsız olup, aynı suçun seçimlik hareketi niteliğinde değildir. Suçun maddi unsurunun ikincisi ise suçun kamu görevlisinin kendisine veya başkasına yarar sağlanması veya bu yolda vaatte bulunulmasıdır. Suçun manevi unsuru ise ayrı bir inceleme konusu yapılacak ve bu suçun ancak kasten işlenebileceğine değinilecektir. Suçun özel görünüş biçimleri de inceleme konumuz olacaktır; böylelikle bu suça teşebbüsün mümkün olup olamayacağı, iştirak ve de içtima hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağı farklı görüşler sunularak incelenecektir. 16- ŞİKAYETE TABİ SUÇLAR HANGİLERİDİR? Bu suçlar, TCK’nın; a) 102. maddesindeki “Cinsel Saldırı”, 104/1 maddesindeki “Reşit Olmayanla Cinsel İlişki”, 105. maddesinin 1. fıkrasındaki ‘Cinsel Taciz’, b) 106. maddede “Tehdit”, 116/1-2. maddesinde yer alan, “Konut Dokunulmazlığının İhlali”, c) 86. maddenin 2. fıkrasında yer alan hafif nitelikte “Kasten Yaralama”, d) 125. maddesinde yazılı ‘Hakaret’ (125/3-a hariç), e) 132. maddesindeki “Haberleşmenin Gizliliğini İhlal”, 133. maddesindeki “Kişiler arasındaki
14
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması” ve 134. maddesinde yazılı “Özel hayatın gizliliğini ihlal”; f) 144 ve 159. maddelerinde yer alan ve daha az cezayı gerektiren “Hırsızlık ve Dolandırıcılık”, g) 151. maddesinde “Mala Zarar Verme”, ı) 155. maddesinin 1 inci fıkrasındaki “Güveni Kötüye Kullanma”, i) 156. maddesindeki, ‘Bedelsiz Senedi Kullanma’, 209/1 maddesindeki “Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması”, k)117. maddesindeki “İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali”, l) 123. maddesindeki “Kişilerin huzur ve sükununu bozma”, m)160. maddesindeki “Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf”, Takibi şikayete bağlı olup da şikayetçinin iradesi herhangi bir sebeple devreden çıkmışsa sizin belirttiğiniz çocukluk yaşlılık akıl hastalığı vs gibi burda polis iradeyi nazara almaz savcılığa bildirir. 17-OTOPSİ NEDİR? Otopsi, ceset üzerinde yapılan tanısal amaçlı bir tıbbi incelemedir. Amaç, ölüm nedeninin saptanması veya hangi organların ölüme yol açan hastalıklardan ne biçimde ve ne kadar etkilendiklerinin saptanması olabilir. Otopsinin bir hasta muayenesinden veya ameliyattan tek farkı "ceset" üzerinde yapılmasıdır. Otopsinin temel amacı, hastanın niçin ve nasıl öldüğüne ilişkin sorulara karşılık bulmaktır. 18-TUTUKLAMA NEDENLERİ NELERDİR? 5271 Sayılı kanun Madde 100. – (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez. (2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir: a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa. b) Şüpheli veya sanığın davranışları; 1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, 2.Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma, Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa. 19- CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇUNU ANLATINIZ? MADDE 299 – (1) Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Verilecek ceza, suçun alenen işlenmesi halinde, altıda biri; basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, üçte biri oranında artırılır.(Değişik 2. fıkra: 5377 – 29.6.2005 / m.35) (2) Suçun alenen işlenmesi halinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır. (3) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır. Bu suçla ilgili olarak Adalet Bakanlığı izin vermezse, kovuşturma yapılamaz. Soruşturma izni verilmemesi ve kararın kesinleşmesi durumunda Cumhuriyet Savcısınca işlemden kaldırma kararı
15
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com yerine CMK 172/1. maddesi uyarınca, kovuşturma olanağının bulunmaması sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmelidir. 20-CEZA HUKUKUNDA HÜMANİZMİN ETKİLERİNİ AÇIKLAYINIZ? Ceza hukukunda hümanist doktrin, hümanist değerlerin Ceza hukukunda var olmasını öngörür. Bu doktrine göre suçu ne olursa olsun suçlu, bir insandır ve insan haysiyetinin korunması gerekmektedir. Hümanist doktrinin önem verdiği tek değer insan haysiyeti değildir; o, insana ve insani olan tüm değerlere önem verir ve onları korumayı amaçlar. Bu bağlamda ahlakın hukuktan ayrı tutulmasını hümanist doktrin onaylamaz. Hümanist doktrin evrenseldir. Bu açıdan tüm hukukçular arasında birleştirici bir rol oynayabilecek bir doktrindir. Hümanizmin bu birleştirici karakteri onu “açık toplum”u savunmaya itecektir. Açık toplum, bir kısım insanı toplumun dışında bırakmayan toplumdur.9 Hümanist doktrin açık toplumun yaratılmasını amaçlar. Bunu başarmanın yolu da suçluyu, suçlu doğduğunu düşünerek dışlamak, ondan ümidi kesmek yerine onu ıslah ederek topluma kazandırmaktır. Buradan hümanist doktrininin bir yönü daha ortaya çıkmaktadır; o da cezanın amacını suçlunun ıslahı olarak görmesidir. Hümanist doktrin, hümanizmin insan haysiyetine verilen önem dışındaki esaslarını da benimsemiştir. Hürriyet de bu kavramlardan biridir. Hümanist doktrin, hürriyete, özellikle de fikir hürriyetine önem verir. Adalet kavramı da hümanist doktrinin önemsediği kavramlardandır. Adaletsizliği kabullenmiş bir halkı “insan topluluğu” olarak kabul etmez. 21-ADİL YARGILANMA HAKKİ AHİMDE KAÇINCI MADDEDE DÜZENLENMİŞTİR VE ADİL YARGILANMA HAKKİNİ AÇIKLAYINIZ? -AİHS - Madde 6 Adil yargılama hakkı, Sözleşmenin 6. , Anayasamızın 36,37,38 maddelerinde düzenlenmiştir. Anayasamızın 36. maddesinde “Herkes … adil yargılanma hakkına sahiptir” denilmiş, 36, 37 ve 38. maddelerde bu hakkında temel unsurları düzenlenmiştir. Adil yargılanma hakkı 36. maddede yer alsa da adil yargılanma hakkının unsuru ya da tamamlayıcısı niteliğindeki hak ve güvenceler 36, 37, 38, 138, 139, 140, 141, 142. Maddelerde yer almaktadır. Örneğin, Cezaların yasallığı ve cezaların şahsiliği ilkesi (AY md.38) Suçsuzluk karinesi (AY md. 38) Kendi ve yakınları aleyhine beyanda bulunmama ve delil göstermekten kaçınma hakkı (AY md. 38) Vatandaşın suç nedeniyle başka ülkeye verilmesi yasağı (AY md.38) Mahkemelerin bağımsızlığı ve kuruluşu (AY md. 9, 139 ve 142) Yargıçlık ve Savcılık Güvencesi (AY md. 140) Duruşmaların aleni olması, mahkeme kararlarının gerekçeli olması kuralı (AY md. 141) AİHS - MADDE 6 ADİL YARGILANMA HAKKI 1. Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir
16
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. Hüküm açık oturumda verilir; ancak, demokratik bir toplumda genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına, küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde, veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin selametine zarar verebileceği bazı özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde, duruşmalar dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebilir. 2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır. 3. Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir: a) Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek; b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak; c) Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının yardımından yararlanmak ve eğer savunmacı tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek; d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında çağırılmasının ve dinlenmesinin sağlanmasını istemek; e) Duruşmada kullanılan dili anlama dışı veya konuşma dışı takdirde bir tercümanın yardımından para ödemeksizin yararlanmak. 22- KANUNİLİK İLKESİ İLE GERİYE YÜRÜME YASAĞI NEDİR TANIMLAYINIZ? -Kanunilik ilkesi, kanunların açık, belirli olmasını ve geriye yürümemesini gerektiren yasal bir terimdir. İlke Latince “nullum crimen nulla poena sine lege” (kanunsuz suç ve ceza olmaz) cümlesiyle ifade edilebilir. Türkiye Cumhutiyeti Anayasası’nın 38. maddesine göre; “kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez”. - Geriye yürüme yasağı, yürürlüğe giren yeni kuralın yürürlük tarihinden önceki dönemde hukuki sonuçlar doğurmasını yasaklayan ve kuralın ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki olaylara uygulanmasını emreden hukukun genel prensibidir. 23-MÜSADERE NEDİR ? Ceza Hukukunda, bir ceza çeşidi, şahsın mal varlığına zorla el koyma. Müsadere, bir kimsenin menkul veya gayrimenkul bir malının kendi rızasına bakılmaksızın kanuni sebeplerle devlet tarafından zorla elinden alınmasıdır. Lügatte, zulüm, cebir ve baskı manalarına gelir. Arapça Sadr kelimesinden türemiştir İşlenen bir suç karşılığı suçlunun malvarlığının bütün veya bir kısmı üzerindeki mülkiyetinin ortadan kaldırılması veya mülkiyetinin bir kamu kurumuna devredilmesi Ceza Hukukunda çok eski zamanlardan beri tatbik edilmiştir. 24- DAVA ZAMANAŞIMINI(SORUŞTURMA, KOVUŞTURMA ) NELERDİR? Dava zamanaşımı
17
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com MADDE 66. - (1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası; a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl, b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi beş yıl, c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl, d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda on beş yıl, e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl, Geçmesiyle düşer. (2) Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.” Ceza zamanaşımı MADDE 68. - (1) Bu maddede yazılı cezalar aşağıdaki sürelerin geçmesiyle infaz edilmez: a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında kırk yıl. b) Müebbet hapis cezalarında otuz yıl. c) Yirmi yıl ve daha fazla süreli hapis cezalarında yirmidört yıl. d) Beş yıldan fazla hapis cezalarında yirmi yıl. e) Beş yıla kadar hapis ve adlî para cezalarında on yıl. (2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle ceza infaz edilmez. (3) Bu Kanunun İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı yurt dışında işlenmiş suçlar dolayısıyla verilmiş ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis veya on yıldan fazla hapis cezalarında zamanaşımı uygulanmaz. (4) Türleri başka başka cezaları içeren hükümler, en ağır ceza için konulan sürenin geçmesiyle infaz edilmez. (5) Ceza zamanaşımı, hükmün kesinleştiği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar ve kalan ceza miktarı esas alınarak süre hesaplanır.” 25- SİLAH NEDİR? 5237 Sayılı kanun, m.6/f; silâh deyiminden; 1. Ateşli silâhlar, 2. Patlayıcı maddeler, 3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet, 4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler, 26-CEZANIN BELİRLENMESİNİ AÇIKLAYINIZ? 5237 Sayılı Kanun Madde 61 - (1) Hâkim, somut olayda; a) Suçun işleniş biçimini, b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları, c) Suçun işlendiği zaman ve yeri, d) Suçun konusunun önem ve değerini, e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
18
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler. (2) Suçun olası kastla ya da bilinçli taksirle işlenmesi nedeniyle indirim veya artırım, birinci fıkra hükmüne göre belirlenen ceza üzerinden yapılır. (3) Birinci fıkrada belirtilen hususların suçun unsurunu oluşturduğu hâllerde, bunlar temel cezanın belirlenmesinde ayrıca göz önünde bulundurulmaz. (4) Bir suçun temel şekline nazaran daha ağır veya daha az cezayı gerektiren birden fazla nitelikli hâllerin gerçekleşmesi durumunda; temel cezada önce artırma sonra indirme yapılır. (5) Yukarıdaki fıkralara göre belirlenen ceza üzerinden sırasıyla teşebbüs, iştirak, zincirleme suç, haksız tahrik, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ilişkin hükümler ile takdiri indirim nedenleri uygulanarak sonuç ceza belirlenir. (6) Hapis cezasının süresi gün, ay ve yıl hesabıyla belirlenir. Bir gün, yirmi dört saat; bir ay, otuz gündür. Yıl, resmî takvime göre hesap edilir. Hapis cezası için bir günün, adlî para cezası için bir Türk Lirasının artakalanı hesaba katılmaz ve bu cezalar infaz edilmez. (7) (Ek fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./7.mad) *1* Süreli hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı bu Madde hükümlerine göre belirlenen sonuç ceza, otuz yıldan fazla olamaz. (8) (Ek fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./7.mad) *1* Adlî para cezası hesaplanırken, bu Madde hükmüne göre cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine yönelik artırma ve indirimler, gün üzerinden yapılır. Adlî para cezası, belirlenen sonuç gün ile kişinin bir gün karşılığı ödeyebileceği miktarın çarpılması suretiyle bulunur. (9) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K. 1.md) Adlî para cezasının seçimlik ceza olarak öngörüldüğü suçlarda bu cezaya ilişkin gün biriminin alt sınırı, o suç tanımındaki hapis cezasının alt sınırından az; üst sınırı da, hapis cezasının üst sınırından fazla olamaz. (10) Kanunda açıkça yazılmış olmadıkça cezalar ne artırılabilir, ne eksiltilebilir, ne de değiştirilebilir. 27-SUÇUN UNSURLARI NELERDİR? Suçun üç unsuru vardır; 1-) Kanuni Unsur (Tipiklik), 2-) Maddi Unsur (Hareket); a-) İcra (Yapma), b-) İhmal (Yapmama), 3-) Manevi Unsur (Kusurluluk) a-) Kast b-) Taksir 1-) Kanuni Unsur Fiilin ceza kanununda yazılı olan tanıma uygun olmasıdır. Bu unsura tipiklik de denilmektedir. Bu unsur kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin bir sonucudur. 2-) Maddi Unsur Harekete dayanır. Maddi Unsur da kendi içerisinde ikiye ayrılır a-) İcra (Yapmak); Hırsızlık suçu, menkul bir malın bir yerden alınmasıyla işlendiği yani bir yapmayı gerektirdiği için icra-i bir suçtur. b-) İhmal (Yapmamak); Örneğin geçit bekçisinin tren yolunu kapatması, hemşirenin öldürmek istediği hastaya ilaç vermemesi gibi.
19
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com 3-) Manevi Unsur Fiilin kusurlu bir irade tarafından yaratılmış olmasıdır ki buna kısaca kusurluluk denilmektedir. Kusurluluk kendi içerisinde ikiye ayrılır; a-) Kast; Kanunun suç saydığı bir eylemi bilerek ve isteyerek işlernek iradesidir. Bilmek ve istemek kast unsurunun özetidir. Kanunu bilmek mazeret sayılmaz ilkesinin sonucudur. b-) Taksir; Hukuka aykırı sonucu görmek fakat istememektir. Kasttan sonucun istenmesi olması ile ayrılır. 28-CEZA VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA DAİR KARARI AÇIKLAYINIZ? Ceza Muhakemesi Kanunu ceza verilmesine yer olmadığı kararlarının verilmesi gereken halleri iki grupta ele almıştır. Kusurunun bulunmaması nedeni ve cezasızlık halleri nedeniyle fail hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilebilecektir. Sanık hakkında; 1) Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici nedenlerin bulunması, 2) Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi, 3) Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması, 4) Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi, hallerinde, kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir (CMK m. 223/3). İşlenen fiilin suç olma özelliğini devam ettirmesine rağmen; 1) Etkin pişmanlık, 2) Şahsî cezasızlık sebebinin varlığı, 3) Karşılıklı hakaret, 4) İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı hallerinde de sanık hakkında ceza verilmemesi hallerinde, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir (CMK m. 223/4). Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir (CMK m. 230/3). Bunun nedeni kusur yokluğu nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığı kararı verildiğinde, bu kararın adli sicile kaydedilmemesidir. 29-KORUMA TEDBİRLERİ NEDENİYLE TAZMİNAT HANGİ HALLERDE İSTENEBİLİR? -Tazminat istemi Madde 141 (1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında; a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen, b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan, c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan, d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen, e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
20
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan, g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan, h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen, i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen, j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen, k) (Ek: 11/4/2013-6459/17 md.) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan, 9141 Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler. (2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir. (3) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir. (4) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder. -Tazminat isteminin koşulları: Madde 142 (1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir. (2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır. (3) Tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir. (4) Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur. (5) Mahkeme, dosyayı inceledikten sonra yeterliliğini belirlediği dilekçe ve eki belgelerin bir örneğini Devlet Hazinesinin kendi yargı çevresindeki temsilcisine tebliğ ederek, varsa beyan ve itirazlarını onbeş gün içinde yazılı olarak bildirmesini ister. (6) İstemin ve ispat belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat hukukunun genel prensiplerine göre verilecek tazminat miktarının saptanmasında mahkeme gerekli gördüğü her türlü araştırmayı yapmaya veya hâkimlerinden birine yaptırmaya yetkilidir. (7) (Değişik: 25/5/2005 - 5353/20 md.) Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir. İstemde bulunan ile Hazine temsilcisi, açıklamalı çağrı kâğıdı tebliğine rağmen gelmezlerse, yokluklarında karar verilebilir. (8) Karara karşı, istemde bulunan, Cumhuriyet savcısı veya Hazine temsilcisi, istinaf yoluna başvurabilir; inceleme öncelikle ve ivedilikle yapılır. Tazminatın geri alınması
21
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Madde 143 – (1) Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı sonradan kaldırılarak, hakkında kamu davası açılan ve mahkûm edilenlerle, yargılamanın aleyhte yenilenmesiyle beraat kararı kaldırılıp mahkûm edilenlere ödenmiş tazminatların mahkûmiyet süresine ilişkin kısmı, Cumhuriyet savcısının yazılı istemi ile aynı mahkemeden alınacak kararla kamu alacaklarının tahsiline ilişkin mevzuat hükümleri uygulanarak geri alınır. Bu karara itiraz edilebilir. (2) (Mülga: 18/6/2014 - 6545/103 md.) (3) İftira konusunu oluşturan suç veya yalan tanıklık nedeniyle gözaltına alınma ve tutuklama halinde; Devlet, iftira eden veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye de rücu eder. Tazminat isteyemeyecek kişiler Madde 144 – (1) Kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden aşağıda belirtilenler tazminat isteyemezler: a) (Mülga: 11/4/2013-6459/18 md.) b) Tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler. 9142 c) Genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülenler. d) Kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilenler. e) Adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar. 30-MÜSADARE GÜVENLİK TEDBİRİ, EL KOYMA KORUMA TEDBİRİNİ AÇIKLAYINIZ? -Müsadere, bir şeyin mülkiyetinin devlete geçmesini sonuçlayan bir yaptırımdır. Diğer bir deyimle işlenen bir suç karşılığı olarak, suçlunun malvarlığının tamamı veya bir bölümü üzerindeki mülkiyete son verilmesi ve bu mülkiyetin kamusal bir teşekküle (Devlete) devredilmesi anlamına gelen ve bir yaptırım çeşididir. Hukukî niteliği bakımından müsadere güvenlik önlemi olarak düzenlenmiştir. -Elkoyma; suçun veya tehlikelerin önlenmesi amacıyla veya suçun delili olabileceği veya müsadereye tâbi olduğu için, bir eşya üzerinde, rızası olmamasına rağmen, zilyedin tasarruf yetkisinin kaldırılması işlemine el koyma denilir. Arama sonucunda bazı eşyaya elkoyma söz konusu olduğunda, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hâllerde ise kolluk âmirinin yazılı emri ile elkoyma işlemi gerçekleştirilebilir. Hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde elkoyma kendiliğinden kalkar 31-MÜSADARE GÜVENLİK TEDBİRİ, EL KOYMA KORUMA TEDBİRİNİ AÇIKLAYINIZ? -Müsadere, bir şeyin mülkiyetinin devlete geçmesini sonuçlayan bir yaptırımdır. Diğer bir deyimle işlenen bir suç karşılığı olarak, suçlunun malvarlığının tamamı veya bir bölümü üzerindeki mülkiyete son verilmesi ve bu mülkiyetin kamusal bir teşekküle (Devlete) devredilmesi anlamına gelen ve bir yaptırım çeşididir. Hukukî niteliği bakımından müsadere güvenlik önlemi olarak düzenlenmiştir.
22
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com -Elkoyma; suçun veya tehlikelerin önlenmesi amacıyla veya suçun delili olabileceği veya müsadereye tâbi olduğu için, bir eşya üzerinde, rızası olmamasına rağmen, zilyedin tasarruf yetkisinin kaldırılması işlemine el koyma denilir. Arama sonucunda bazı eşyaya elkoyma söz konusu olduğunda, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hâllerde ise kolluk âmirinin yazılı emri ile elkoyma işlemi gerçekleştirilebilir. Hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde elkoyma kendiliğinden kalkar 32-HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİ NELERDİR? TCK’da hukuka uygunluk nedenleri dört ana grupta toplanmıştır. Bunlar; 1)Hakkın kullanılması ( m. 26 /1), 2)Kanunun hükmünü yerine getirme (m. 24 / 1), 3)Meşru savunma (m. 25 / 1), 4)İlgilinin rızası ( m. 26 /2), hukuka uygunluk nedenleridir 33- TEKERRÜR HÜKÜMLERİNİN UYGULANMAYACAĞI HÂLLER NELERDİR? Tekerrür hükümlerini düzenleyen TCK‟nın 58. maddesinde kural olarak bütün suçlardan dolayı tekerrür hükümlerinin uygulanmasını benimsemiştir. Bununla birlikte, madde metninde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağı hâller de ayrıca belirtilmiştir. Buna göre; -Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için, önceki suç kasıtlı suç ise sonraki suçun da kasıtlı suç olması; önceki suç taksirli suç ise sonraki suçun da taksirli suç olması gerekmektedir. Önceki suçun taksirli, sonraki suçun kasıtlı olması ya da önceki suçun kasıtlı, sonraki suçun taksirli olması hâlinde tekerrür hükümleri uygulanamayacaktır. Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar arasında tekerrür hükümlerinin uygulanmamasının nedeni, kasıtlı suçlarda kanunu aykırı davranma iradesinin bulunmasına rağmen, taksirli suçlarda böyle bir iradenin olmamasıdır. - Sırf askerî suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. Sırf askerî suçların tekerrüre esas alınmamasının nedeni, bu suçların asker tarafından gerçekleştirilen özel görev nedeniyle, askerî özellikteki ihlalleri ilgilendiren özel yaptırımları gerektirmesidir. Bunun yanı sıra, Adlî Sicil Kanunu‟nun 5. maddesinde sırf askerî suçlara ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin, adlî sicile kaydedilmeyecekleri hüküm altına alınmıştır. - Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imâl ve ticareti ile parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas olmaz (m. 58/4) Yukarıda “Tekerrür Çeşitleri” bölümünde de açıklandığı üzere, 5237 sayılı TCK‟da kural olarak ulusal tekerrür sistemi benimsenmiştir. Ancak bununla birlikte kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada veya kıymetli damgada sahtecilik suç- ları bakımından yabancı ülke mahkemeleri tarafından verilen mahkûmiyet kararlarının tekerrüre esas alınacağı hüküm altına alınmak suretiyle, karma bir sistem uygulandığı söylenebilir. Fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz(m. 58/5).Kanun koyucu, on sekiz yaşını doldurmadan suç işleyerek mükerrir duruma düşen kişilerin, suç işlemekteki ısrarını bu kişilerin davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olmasına bağladığı için, bu kişilerde tehlikelilik hâlinin
23
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com olmadığını kabul etmektedir. Maddede önceki suçun mu yoksa sonraki suçun mu on sekiz yaşını doldurmadan işleneceğine dair bir açıklık bulunmamakla birlikte, on sekiz yaşını doldurmadan önce işlenen fiiller hiçbir şekilde tekerrüre esas oluşturmayacağından, önceki suçun on sekiz yaşını doldurmadan önce işlenip işlenmediğine bakılmalıdır. 34-ETKİN PİŞMANLIĞI AÇIKLAYINIZ? 5237 sayılı TCK’da genel nitelikli bir hüküm olarak yer almayıp, bazı sonuçlarla ilgili özel hükümlerde yer verilen etkin pişmanlık (faal nedamet) geniş anlamıyla failin suçu önlemesi veya suçu işledikten sonra sonuçlarını ortadan kaldırması faaliyetidir. Suç tamamlandıktan sonra, işlenmemiş hale getirilmesi olanaksız ise de, fail gerçekleştirdiği haksızlığın sonuçlarını ortadan kaldırabilir. İşte bu düşünceler ve amaçlarla yasa koyucu, bazı suçlar açısından faal nedameti cezada indirim yapılmasını gerektiren bir hal, bazı suçlar açısından ise cezayı ortadan kaldıran bir neden olarak kabul etmiştir.
24
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com
CEZA MUHAKEMELERİ HUKUKU 1- İLETİŞİMİN TESPİTİ KORUMA TEDBİRİ MİDİR? CMK da koruma tedbirleri başlığı altıda düzenlenmiştir. 2- CMK’DA ESKİ HALE GETİRME USULÜNÜ ANLATINIZ? Madde 40 – (1) Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir. (2) Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişi kusursuz sayılır. Madde 41 – (1) Eski hâle getirme dilekçesi, engelin kalkmasından itibaren yedi gün içinde, süreye uyulduğunda usule ilişkin işlemleri yapacak olan mahkemeye verilir. (2) Dilekçe sahibi, sürenin geçmesinde kusuru olmadığına ilişkin olguları, varsa belgelerini de ekleyerek açıklar. Dilekçe verildiği anda usule ilişkin yapılamayan işlemler de yerine getirilir. Madde 42 – (1) Süresi içinde usul işlemi yapılsaydı, esasa hangi mahkeme hükmedecek idiyse, eski hâle getirme dilekçesi hakkında da o mahkeme karar verir. (2) Eski hâle getirme isteminin kabulüne ilişkin karar kesindir; reddine ilişkin karara karşı itiraz yoluna gidilebilir. (3) Eski hâle getirme dilekçesi, kararın yerine getirilmesini durdurmaz; ancak, mahkeme yerine getirmeyi erteleyebilir. 3- ARAMAYI TUTUKLAMAYI TOPLU SUÇLARDA GÖZALTI SÜRELERİNİ ANLATINIZ? CMK 116 117 118 119120 CMK 100 101 102 103 CMK 90 91 92 CMK 135 139 140 oku yani koruma tedbirlerin tamamını oku güncel mevzuattan. 4- DAVANIN NAKLİNİ ANLATINIZ? CMK MADDE 19. – (1) Yetkili hâkim veya mahkeme, hukukî veya fiilî sebeplerle görevini yerine getiremeyecek hâlde bulunursa; yüksek görevli mahkeme, davanın başka yerde bulunan aynı derecede bir mahkemeye nakline karar verir. (2) Kovuşturmanın görevli ve yetkili olan mahkemenin bulunduğu yerde yapılması kamu güvenliği için tehlikeli olursa, davanın naklini Adalet Bakanı Yargıtaydan ister. 5-TANIKLIĞIN İZNE BAĞLI OLDUĞU HÂLLER NELERDİR?
25
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com MADDE 245- (1) Kamu görevlileri, görevlerinden ayrılmış olsalar bile, görevleri gereğince sır olarak saklamak zorunda oldukları hususlar hakkında, sırrın ait olduğu resmî makamın yazılı izni olmadıkça tanık olarak dinlenemezler. Bu izin, milletvekilleri hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında Cumhurbaşkanı ve diğerleri hakkında bağlı oldukları bakan veya kuruluşun amiri tarafından verilir. (2) Tanıklık kamu yararına aykırı bulunmadıkça izin verilmesinden kaçınılamaz. (3) Bu izin, mahkeme kararı üzerine yazı ile istenir ve izin verilince tanık davet edilerek dinlenir. 6-ADLİ KONTROL KARARINA UYULMAZSA NE OLUR? Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tedbirlere uymama" başlıklı 112. maddesine göre, "Adli kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilir". 113-CMK’YA GÖRE HAKİMİN ÇEKİNMESİNİ ANLATINIZ? Hâkimin çekinmesi ve inceleme mercii Madde 30 – (1) Hâkim, yasaklılığını gerektiren sebeplere dayanarak çekindiğinde; merci, bir başka hâkimi veya mahkemeyi davaya bakmakla görevlendirir. (2) Hâkim, tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebepler ileri sürerek çekindiğinde, merci çekinmenin uygun olup olmadığına karar verir. Çekinmenin uygun bulunması halinde, davaya bakmakla bir başka hâkim veya mahkeme görevlendirilir. (3) Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde yapılan işler hakkında 29 uncu madde hükmü uygulanır. 7-HAKİMİN REDDİ İSTEMİ HANGİ HALLERDE GERİ ÇEVRİLİR? Ret isteminin geri çevrilmesi Madde 31 – (1) Mahkeme, kovuşturma evresinde ileri sürülen hâkimin reddi istemini aşağıdaki durumlarda geri çevirir: a) Ret istemi süresinde yapılmamışsa. b) Ret sebebi ve delili gösterilmemişse. c) Ret isteminin duruşmayı uzatmak amacı ile yapıldığı açıkça anlaşılıyorsa. (2) Bu hâllerde ret istemi, toplu mahkemelerde reddedilen hâkimin müzakereye katılmasıyla, tek hâkimli mahkemelerde de reddedilen hâkimin kendisi tarafından geri çevrilir. 8- KORUMA TEDBİRLERİNİ AÇIKLAYINIZ? Koruma tedbirleri soruşturma ve kovuşturma evresinde etkin bir soruşturmayı yürütmek veya kovuşturmanın selametini sağlamak için geçici olarak başvurulan, kesinlikle ceza niteliği taşımayan önlemlerdir. Kanunlarda düzenlenen koruma tedbirleri şu şekildedir: 1- Durdurma 2- Yakalama 3- Gözaltı 4- Tutuklama 5- Adli kontrol 6- Güvence gösterilmesi 7- Arama 8- El koyma 9- Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma
26
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com 10- Şirket yönetimi için kayyım tayini 11- Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi (telefon dinlemeleri bu kapsamdadır) 12- Gizli soruşturmacı 13- Teknik araçlarla izleme 9-İÇ GÜVENLİK PAKETİ VE GÖZALTI SÜRELERİNİ ANLATINIZ? Yenilikler: Yeni düzenlemeyle birlikte molotofkokteyli saldırı aracı sayılacak. -Maskeli eylemcilere ceza gelecek. -Gösteriye silahla katılanlara verilecek ceza artırılıyor. Silahlı eylemciye 2.5-4 yıl arasında hapis cezası verilecek. -Polisin şahıs ve araç aramalarında yetkisi genişletilecek. -Polisin gözaltı süresi vali yardımcısı ve üs amirin denetiminde 24 saat olacak. Bu süre, savcı kararıyla 48 saate uzatılabilecek. -Düzenlenen eylemlerde verilen zararları bundan sonra eylemci ödeyecek. -Sanal ortamda nefret ve teröre çağrı da artık suç sayılacak. -Polisin yetkilerinin denetimi için Kolluk Gözetim Komisyonu kurulacak. Komisyonda STK’lar da yer alacak. -İstihbari dinlemeleri denetlemek için de Meclis'te komisyon kurulacak. Bu komisyona tüm partilerden milletvekilleri katılacak. Gözaltı süreleri ise: -İç Güvenlik paketinde gözaltı süresi konusunda Avrupa'daki en düşük uygulamanın alındığını anlatan Davutoğlu, "Polis, alınan kişiyi 24 saat tutabilsin, savcı da bunu en fazla 48 saate kadar uzatabilsin ve 4 gün içinde de hakim huzuruna çıkma zorunluluğu zaten var, bu gerçekleşsin" diye konuştu. - Mevcut durum: Polis şüpheliyi savcının emriyle 24 saat gözaltında tutabiliyor. Savcının süreyi uzatabilmesi hakimin kararıyla oluyor. Savcının önüne gelen bir kişi en geç 48 saat içinde hakim karşısına çıkarılmak zorunda. - Pakette ne var: Yeni düzenleme bütün silsileyi neredeyse bir kademe aşağıya çekiyor. Polise 24 saat gözaltı yapma hakkı veriliyor. Bu yetki üst amir ya da mülki amirden onay alma ve savcıya bilgi verme şartıyla kullanılabilecek. Savcı gözaltı süresini 48 saat uzatabilecek. Savcılığa gelen şüpheli en geç 4 günde hakim karşısına çıkarılacak. 10- CEZA YARGILAMASINDA YEMİNSİZ ÇEKİNME USULÜNÜ ANLATINIZ?
DİNLENECEKLERİ
VE
TANIKLIKTAN
MADDE 50. - (1) Aşağıdaki kimseler yeminsiz dinlenir: a) Dinlenme sırasında onbeş yaşını doldurmamış olanlar. b) Ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve önemini kavrayamayanlar. c) Soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar. Tanıklıktan çekinebilecek olan kimselere, dinlenmeden önce tanıklıktan çekinebilecekleri bildirilir. Bu kimseler, dinlenirken de her zaman tanıklıktan çekinebilirler. 11-İLETİŞİMİN DENETLENMESİNİ ANLATINIZ?
27
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Madde 135 – (1) (Değişik: 21/2/2014–6526/12 md.) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, ağır ceza mahkemesi veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişim dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhâl mahkemenin onayına sunar ve mahkeme, kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya mahkeme tarafından aksine karar verilmesi hâlinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır. Bu fıkra uyarınca alınacak tedbire ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle karar verilir. İtiraz üzerine bu tedbire karar verilebilmesi için de oy birliği aranır. 12-KAMU DAVASINA KATILMAYI AÇIKLAYINIZ? CMK m.237; kanun yolu muhakemesi öncesinde mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların kovuşturmanın her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikayetçi olduklarını bildirmek suretiyle kamu davasına katılabileceklerini öngörmüştür. Kamu davasına katılmanın iki ön şartı vardır; ilki, davaya katılmak isteyen kişinin suçtan somut olarak zarar gördüğüne dair delil veya belirtilerin varlığı ve ikincisi de, şikayetçi olma gereğidir. Bunlardan birisi eksik olursa, yerel mahkeme tarafından katılma talebi reddedilir. 13-CMK’DA YETKİSİZLİK İTİRAZI NE ZAMANA KADAR İLERİ SÜRÜLEBİLİR? -Yer itibari ile yetki de kesindir. Yani taraflar anlaşarak yetkili mahkemeyi değiştiremez. Yer itibari ile yetkisizlik iddiası her zaman ileri sürülemez. İlk derece mahkemelerinde sorgudan, bölge adliye mahkemelerinde inceleme başlamazdan evvel ileri sürülebilir. Ancak yer itibari ile verilen yetkisizlik ya da yetkililik kararlarına karşı itiraz edilebilir. Bu aşamalardan sonra yetkisizlik iddiası davanın taraflarınca ileri sürülemeyeceği gibi, mahkeme de bu hususu re’sen dikkate alamaz. Yer itibari ile yetkisiz mahkeme gecikmesinde sakınca olan işleri yapabilir. -Madde itibari ile aralarında olumlu veya olumsuz görev uyuşmazlığı çıkabilir. İster olumlu ister olumsuz görev uyuşmazlığı olsun, bu konuda karar veren mahkemelerden biri mutlaka gerçektende görevli mahkeme olmalıdır ve verilen kararlar kesin olmalıdır. İster olumlu ister olumsuz görev uyuşmazlığı olsun, bu problemi ortak (müşterek) yüksek görevli mahkeme çözer. Eğer olumlu görev uyuşmazlığı çıkmış ise, gerçekte görevli olmayan mahkemenin kararını bozar.
14-İDDİANAMENİN İADESİ SEBEPLERİ NELERDİR? İddianamenin iadesi Madde 174 – (Değişik: 25/5/2005 - 5353/27 md.) (1) Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle; a) 170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenen, b) Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen, c) Ön ödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde ön ödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen, İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.
28
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com (2) Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez. (3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır. 4)Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez. (5) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir. 15- HUKUKA AYKIRI OLARAK ELDE EDİLEN DELİLİN GEÇERLİLİĞİNİ AÇIKLAYINIZ? Hukuka aykırı olarak elde edilen delil yasak delildir ve delil olarak kabul edilemez. Bu ilkenin eski ceza hukukumuzda bazı istisnaları vardı. Ancak yeni kanunumuz bu ilkeyi istisnasız kabul etmiştir. Bir yargılama sırasında ceza yargıcı bu delil hukuka aykırı olarak ele geçirilmiş olsa sanık lehinedir. Kuşkudan da sanık yararlanır. Dolayısıyla bu delil sanık lehine olduğundan bunu delil olarak kabul edelim diyemez. Ayrıca hukuk düzeninin ve dolayısıyla kanunlarımızın amacı hukuk devleti ilkesini ve insan haklarına saygılı olmayı amaçlar. Biz bir delil hukuka aykırı da olsa sanık lehine kullanılabilir dersek eğer bu bir uygulama haline gelir ve sanık için hukuka aykırı yollardan delil toplamayı teşvik edici bir hüküm oluşturmuş oluruz. Hukuka aykırı yollardan delil toplamak da insan haklarına aykırılık teşkil eder bildiğimiz gibi. O sebeple benim naçizane kanaatim; bir delil hukuka aykırı olarak ele geçirilmişse sanık lehine de aleyhine de kullanılamaz. Nitekim bunun en güzel örneğini Almanya bir kararında vermiştir. Bir baba kızını öldürüyor ve adama suçunu itiraf ettirebilmek için kızının cesedini gösteriyorlar. Adam da vicdan azabına dayanamayıp suçunu itiraf ediyor. Mahkeme bu itirafı kişiye manevi cebir uygulandığı gerekçesiyle kabul etmiyor ve babanın çocuğunu öldürdüğünü ispatlanmamış sayıyor. Bana göre mükemmel bir karar. Hukuk devleti ilkesinin en güzel örneği… 16-KANUN YARARINA BOZMA NEDİR? Ceza hukukunda yargılamanın usülüne ilişkin bir uygulamadır. Ceza muhakemesi kanunun 309. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Buna göre, mahkeme tarafından verilen ve temyiz edilmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen adalet bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması ister. Bunun için yargıtay cumhuriyet savcısına yazılı bir dilekçe sunar. Yargıtay ceza dairesi, dilekçede ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar. Bozma nedenleri ceza usul kanununun 309. maddesinde sayılmıştır. 17-UZLAŞMA NEDİR, NASIL YAPILIR, ŞARTLARI NELERDİR? Uzlaşma ancak kanunda belirtilen suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturmalarda mümkündür. Bu suçlar şunlardır: • Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan suçlar (cinsel saldırı suçları ve etkin pişmanlık hükümleri olan suçlar hariç) • Kasten yaralama suçu (üçüncü fıkrası hariç, TCK madde 86; madde 88), • Taksirle yaralama (TCK madde 89), • Konut dokunulmazlığının ihlali (TCK madde 116), • Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (TCK madde 234),
29
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com • Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkrası hariç, TCK madde 239), Uzlaşma Nasıl Yapılır? • Kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısı ya da hâkim, taraflara uzlaşmanın ne demek olduğunu ve sonuçlarını ayrıntılı bir şekilde anlatır. • Taraflara uzlaşma isteyip istemedikleri sorulur. • Taraflar, uzlaşmak isteyip istemediklerini 3 gün içerisinde bildirirler. • Her iki taraf da uzlaşmak istediğini bildirirse bir uzlaştırmacı görevlendirilir. • Uzlaşmada taraflar uzlaştırmacı önünde anlaşarak kendileri hakkındaki kararı yine kendileri verirler. • Suç şüphelisinin ortaklaşa kararlaştırılan şeyi yapmasıyla uzlaşma süreci tamamlanır ve ceza yargılaması biter. 18-KAMU DAVASININ ERTELENMESİNİ AÇIKLAYINIZ? (2) 253’üncü maddenin on dokuzuncu fıkrası hükümleri saklı kalmak üzere, Cumhuriyet savcısı, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup, üst sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının beş yıl süreyle ertelenmesine karar verebilir. Suçtan zarar gören, bu karara 173 üncü madde hükümlerine göre itiraz edebilir. (3) Kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilebilmesi için, uzlaşmaya ilişkin hükümler saklı kalmak üzere; a) Şüphelinin daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezası ile mahkûm olmamış bulunması, b) Yapılan soruşturmanın, kamu davasının açılmasının ertelenmesi halinde şüphelinin suç işlemekten çekineceği kanaatini vermesi, c)Kamu davası açılmasının ertelenmesinin, şüpheli ve toplum açısından kamu davası açılmasından daha yararlı olması, d) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir. (4) Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir. Erteleme süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlenmesi halinde, kamu davası açılır. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. (5) Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararlar, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir” denilmektedir. Görüldüğü üzere CMK, Cumhuriyet savcısına bu düzenleme ile önemli bir yetki vermektedir. Cumhuriyet savcısı suçun işlendiği konusunda yeterli delile ulaşmış olsa dahi, cezayı kaldıran şahsî sebep olarak etkin pişmanlık hallerinin ya da şahsî cezasızlık sebebinin mevcudiyetini tespit ettiğinde dava açmayabileceği gibi, koşulları varsa kamu davasının açılmasının ertelenmesine de karar verebilir. Cumhuriyet savcısının kararına itirazı düzenleyen 173 üncü maddenin 5 inci fıkrasında “Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hallerde bu madde hükmü uygulanmaz” denilmek suretiyle savcının konuya ilişkin kullandığı takdir yetkisi, kanuni düzenleme ile korunmuştur.
30
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com
MEDENİ HUKUK 1- DERNEKLERİN KENDİLİĞİNDEN FESHİ NEDENLERİ? Madde 87- Dernekler, aşağıdaki hallerde kendiliğinden sona erer: 1. Amacın gerçekleşmesi, gerçekleşmesinin olanaksız hale gelmesi veya sürenin sona ermesi, 2. İlk genel kurul toplantısının kanunda öngörülen sürede yapılmamış ve zorunlu organların oluşturulmamış olması, 3. Borç ödemede acze düşmüş olması, 4. Tüzük gereğince yönetim kurulunun oluşturulmasının olanaksız hale gelmesi, 5. Olağan genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamaması Her ilgili, (Yukarıdaki 5 halden herhangi birinin mevcut olması halinde) sulh hâkiminden, derneğin kendiliğinden sonra erdiğinin tespitini isteyebilir. 2-TAŞINIR MALLARIN KAZANILMASINI ANLATINIZ? -Taşınır (menkul) mülkiyetinin aslen kazanılması Bir malın mülkiyetinin bir başka kişinin mülkiyet hakkına dayanmaksızın kazanılmasına, taşınır mülkiyetinin aslen kazanılması denir. Bu durumda, kişi ya daha önce hiç kimsenin mülkiyetine girmemiş bir mal üzerinde mülkiyet hakkı kazanmaktadır ya da kişi bir mülkiyet hakkı kazanırken bir başkası hakkını kaybetmekte; ama bir intikal söz konusu olmamaktadır. Aslen kazanma hallerinden bir kısmında kazanım, kazananın bu yoldaki arzusuna, iradesine bağlıdır. Sahiplenme (ihraz), bulunmuş eşya (Lukata) ve zamanaşımı yoluyla aslen kazanımda, mülkiyeti kazananın iradesi aranır. Birleşme ve karışma ile kazanım, işleme sonucu kazanım (hukuki tağyir), define gibi yollarda ise mülkiyeti kazananın iradesi rol oynamaz. 1. Sahiplenme (İhraz, Occupation) Sahiplenme, bir kişinin sahipsiz taşınır bir malda, malik olma isteği ile zilyet olmasıdır. Buradan da anlaşılacağı gibi, bir taşınır malın mülkiyetinin sahiplenme yoluyla kazanılması için üç önemli şart aranır. Bunlardan ilki, taşınır malın sahipsiz olmasıdır. Ancak, sahiplenme anına kadar hiç kimsenin mülkiyeti altına girmemiş (balıklar, av hayvanları, yabani meyveler vs.) veya bir önceki maliki tarafından terk edilerek sahipsiz hale gelmiş olan taşınır malları sahiplenmek mümkündür. Sahiplenme için aranılan ikinci şart ise, zilyetliğin malik olma iradesiyle geçirilmesidir. (TMK. 767 2. İşleme Sonucu Kazanım (Hukuki Tağyir, Specification) Bir kimse, başkasına ait bir malı işler ya da şeklini değiştirirse, örneğin bir başkasına ait mermerden heykel yaparsa ya da bir başkasına ait bir kâğıda resim çizerse, bu yeni malın mülkiyetinin kime ait olacağı Roma Hukukundan beri tartışıla gelen bir konudur. Eğer işleyenle malik arasında bir anlaşma varsa ve bu şekil değişikliği ya da işleme, bu anlaşmadan doğan bir sonuçsa; her türlü sorun anlaşmaya dayanılarak çözülür. Ancak bu ve benzeri bir anlaşma söz konusu değilse kanun koyucu buna farklı bir çözüm getirmiştir. Eğer başkasına ait malı işleyerek ondan eser yaratan kimsenin sarf ettiği emek, malın değerinden fazla ise, işleyen malın maliki olur. Ancak işleyen kişi iyi niyetli değilse, hâkim malın mülkiyetini malın sahibine de bırakabilir. (TMK. 775)
31
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Malın mülkiyeti kime verilirse verilsin, karşı tarafın haksız fiil veya sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre uğradığı zararı talep etme hakkı vardır. 3. Karışma ve Birleşme ile Kazanma Çeşitli kimselere ait mallar önemli bir surette tahrip olmaksızın veya aşırı bir emek ve masraf yapılmaksızın, ayrılamayacak derecede birleşmişse (iki farklı şahsa ait unun aynı torbaya koyulması, bir şahsın masasına bir başkasının cilasının sürülmesi gibi); meydana gelen birleşim, eğer mallardan biri, diğerinin bütünleyici parçası haline gelmişse, asıl şeyin mülkiyetine sahip olan kimseye ait olur. Aksi halde, malların birleşim anındaki değerine göre, malikler paylı mülkiyet hakkına sahip olurlar. Karışma ve birleşmenin, insan emeği ya da doğal bir olay sonucu gerçekleşmiş olması bir fark oluşturmaz. TMK’nin 776. maddesinin son fıkrasına göre, haksız fiile karşı tazminat ve sebepsiz zenginleşmelerden doğan istem hakları saklıdır. 4. Bulunmuş Eşya (Lukata, Fund) Bulunmuş eşya, sahipsiz olmayan bir taşınır üzerinde mülkiyet hakkının kazanılmasıdır. Bulunmuş eşya, sahipsiz olmayan bir eşyadır; fakat mal üzerindeki zilyetlik sona erse de mülkiyet devam etmektedir. 5. Define (Gömü) Keşfinden çok zaman önce gömülmüş veya saklanmış olan ve artık maliki bulunmadığı kesin görülen kıymetli eşya, define olarak adlandırılır. Eğer definenin, ilmi kıymeti varsa veya eski eser ise, özel kanun hükümleri uygulanır ve define devlete ait olur. Aksi halde, içine gömüldüğü veya saklandığı taşınmazın sahibine ait olur. (TMK. 772) Define, bir başkası tarafından keşfedilmişse ve taraflar arasında bu define keşfini nizamlayan bir anlaşma söz konusu değilse, bu kişini definenin kıymetinin yarısını aşmamak üzere makul bir ödülü talep etme hakkı vardır. Kimsenin mülkü olmayan ve bir ilmi kıymet taşıyan tabii eşyalar ve antikalar, keşfedilince devlet mülkiyetine tabi olur. (TMK. 773) Taşınmaz mülkünde böyle bir gömüye rastlanan kişi, kazıya izin verme zorunluluğuna ve malına gelen zararın tazminini ve bulunan şeyin değeri düşünülerek belirlenecek makul bir ikramiyeyi talep etme hakkına sahiptir. 6. Kazandırıcı Zamanaşımı: Başkasına ait bir malın zamanaşımı yoluyla kazanılması için iki koşul öngörülmektedir: iyi niyet ve beş yıl süreyle aralıksız ve davasız zilyet olma durumu. (TMK. 777) İyi niyetli bir kimse taşınır bir malın zilyetliğini davasız ve aralıksız (nizasız ve fasılasız) beş yıl süreyle devam ettirmişse, bu süre sonunda malın mülkiyetini kazanır. Bir mala zamanaşımı yoluyla iktisap olmak için gerekli olan o mala malik sıfatıyla zilyet olmaktır. Bir taşınır mala bu yolla zilyet olan kişi, aynı malı farklı bir sebeple (terk edilme, nakil vb.) kazanmış olmamalıdır. Zilyet, iyi niyetli olmalı, henüz mülkiyeti kazanmadığını bilmemeli ve bilecek durumda olmamalıdır. İyi niyet, bütün zamanaşımı süresince devam etmelidir. Söz konusu sürenin davasız ve kesintisiz geçirilmiş olması gerekir. Bu süre içinde açılmış bir istihkak davası olmamalıdır ve aynı zamanda zilyetlik söz konusu sürede hiç kaybedilmemiş olmalıdır. Her zilyet, kendisinden önce kazandırıcı zamanaşımından yaralanan zilyedin zilyetlik süresini, kendi zilyetlik süresine ekleyebilir. Ancak zilyetliğin iradedışı kaybedilmesi halinde zilyedin açacağı dava yoluyla taşınırı yeniden elde etmesi veya bir yıl içinde eşyayı yeniden ele geçirmesi durumlarında, kazandırıcı zamanaşımı süresi kesilmiş olur.
32
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Bu sürenin hesaplanmasında, kesilmesinde ve durmasında Borçlar Kanununun zamanaşımına ilişkin hükümleri uygulanır. (TMK. 777) 3- KAZAİ RÜŞT NEDİR ANLATINIZ ? 15 yaşını dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin rızası ile asliye mahkemesince reşit kılınabilir (medeni kanun madde 12) şayet küçük vesayet altında ise vesayet dairelerinin izni gerekir. burada ana babanın muvafakatinden farklı olarak, vasinin muvafakati aranmaz: yalnızca görüşü alınır. ayrıca küçüğün menfaatinin de bulunması gerekir. yargısal rüşt kararı kesindir, geri alınamaz. bir kimse reşit olmakla yaşça büyütülmüş olmaz. bir diğer ifadeyle, mahkemece verilen rüşt kararı belirli bir işlem için öngörülen yaşın yerine geçemez. 4- MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASINI ANLATINIZ? -Yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir (TMK. m: 637/1). -Miras Sebebiyle İstihkak Davasını Kimler açabilir? Terekenin tamamı veya bir kısmında zilyed olanlara karşı üstün hak iddiasında bulunan mirasçılar açar. Dava açmaya hakkı olanlar birden fazla ise, üçüncü kişilere karşı, “miras ortaklığı ortakları” olarak elbirliğiyle hareket etmek zorundadırlar. Miras ortaklığına dahil mirasçılardan biri diğerine karşı “Miras Sebebiyle İstihkak Davası” açmak isterse, paylaşmadan önce sadece “Mirasın Taksimini” talep edebilir. Mirasın paylaşılmasından sonra, mirasçılardan her biri kendi payına düşen mallar için üçüncü kişilere karşı “Miras Sebebiyle İstihkak Davası” açabilir. Miras sebebiyle istihkak davasında davalı, tereke malım zamanaşımı yoluyla kazandığını ileri süremez (TMK. m: 638/2). -Miras Sebebiyle İstihkak Davasında Husumet kime yöneltilir? Tereke’ye veya bir kısmını elinde bulunduranlara yöneltilir. -Miras Sebebiyle İstihkak Davası nerede açılır? Miras bırakanın son yerleşim yeri Hukuk Mahkemesi’nde açılır (TMK. m: 576). -Miras Sebebiyle İstihkak Davası ne zaman açılır? Miras sebebiyle istihkak davası, davacının kendisinin mirasçı olduğunu ve iyi niyetli davalının terekeyi veya tereke malını elinde bulundurduğunu öğrendiği tarihten başlayarak 1 yıl ve her halde miras bırakanın ölümünün veya vasiyetnamenin açılmasının üzerinden 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar (TMK. m: 639/1). İyi niyetli olmayanlara karşı zamanaşımı süresi 20 yıldır (TMK. m: 639/2). 5-EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELDEN SARSILMASINI ANLATINIZ? Türk Medeni kanunu madde 166/I ye göre ‘’Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede temelden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma
33
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com davası açabilir.’’ demektedir. Buna göre evlilikte ortak yaşamı sürdürmede eşlerden beklenemeyecek derecede evlilik birliğinin sarsılması durumu var ise boşanma davası açılmasına sebep oluşmuş demektir. Boşanma sebebinin varlığı ya da yokluğu hâkim tarafından takdir edilecektir. 6-VASİYETNAME NASIL AÇILIR? Madde 596.- Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde miras bırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi tarafından açılır ve ilgililere okunur. Bilinen mirasçılar ve diğer ilgililer vasiyetnamenin açılması sırasında diledikleri takdirde hazır bulunmak üzere çağrılır. Miras bırakanın sonradan ortaya çıkan vasiyetnameleri için de aynı işlemler yapılır. 7- MİRASIN REDDİNİ ANLATINIZ ? 1. Ret hakkı Madde 605.- Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır. 2. Süre a. Genel olarak Madde 606.- Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar. b. Terekenin yazımında Madde 607.- Koruma önlemi olarak terekenin yazımı hâlinde mirası ret süresi, yasal ve atanmış mirasçılar için yazım işleminin sona erdiğinin sulh hâkimi tarafından kendilerine bildirilmesiyle başlar. 4. Reddin şekli Madde 609.- Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır. Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir. Sulh hâkimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder. Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir. Tutanağın ve kütüğün nasıl tutulacağı tüzükle düzenlenir. 8-KİMLER VASİ OLAMAZ KİMLER VASİLİKTEN KAÇINABİLİR ANLATINIZ ? TMK madde 418’ göre , vasi olamayacaklar: -kısıtlılar -kamu hizmetinden yasaklılar ile haysiyetsiz hayat sürenler
34
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com -menfaati kendisine vasi atanacak kişinin menfaati ile önemli ölçüde çatışanlar veya onunla aralarında düşmanlık bulunanlar -ilgili vesayet daireleri hakimleri vasi olamaz! Vasilikten Kaçınabilecekler ise; Aşağıdaki kişiler vasiliği kabul etmeyebilirler: 1. Altmış yaşını doldurmuş olanlar, 2.Bedensel engelleri veya sürekli hastalıkları sebebiyle bu görevi güçlükle yapabilecek olanlar, 3. Dörtten çok çocuğun velisi olanlar, 4. Üzerinde vasilik görevi olanlar, 5. Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Bakanlar Kurulu üyeleri, hakimlik ve savcılık mesleği mensupları. 9- BOŞANMA SEBEPLERİ NELERDİR? - 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununa göre özel boşanma sebepleri 5 maddede düzenlenmiştir: - Zina - Hayata kast - Pek kötü veya onur kırıcı davranış - Suç işleme - Haysiyetsiz hayat sürme - Terk - Akıl hastalığı Yukarıdaki bu durumlar yasada boşanma sebebi olarak düzenlenmişlerdir. Özel sebepler sınırlı sayıdadır. Yasada belirlenen olay ve koşullara uymayan hiçbir durum boşanma sebebi sayılamaz. - Genel boşanma sebepleri 421 Sayılı TMK' nın 166. maddesinde düzenlenmiştir : - Evlilik birliğinin sarsılması - Anlaşmalı Boşanma - Eylemli ayrılık sebebiyle boşanma Yasa koyucu hakime ayrıntılar ile gösterilmeyen bir çok durumdan dolayı boşanma kararı verebilme olanağı vermiştir. Eşler arasında meydana gelen olayın evlilik birliğini temelinden sarsıp sarsmadığını hakim takdir edecektir. 10-TAPU SİCİLİNDE ALENİYET İLKESİNİ AÇIKLAYINIZ? Türk Medeni Kanunu'nun 1020. maddesinde tapuda aleniyetlik ilkesi şu şekilde ele alınmıştır; "Tapu sicili herkese açıktır. İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir. Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez." Bu ilkeye göre, tapu açıktır. Tapu hakkında ilgisi olduğunu ispatlayabilen kimseler; tapu sahibi, mirasçıları, yetkili vekilleri ve avukatları tapu sicilini inceleme hakkına sahiptir. Buna göre tapu kütüğündeki belgeler, ilgilisi tarafından tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya örneklerinin verilmesini talep edebilir. Tapuda aleniyetlik, ana sicillerle sınırlıdır. İlgili kişiler, tapu kütüğünü inceleyebilirler ancak, feri; mal sahipleri sicili, hacizler sicili, alacaklılar sicili gibi unsurların incelemesi memurlar tarafından yapılmaktadır
35
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com 11-BOŞANMA DAVASININ FERİ SONUÇLARI NELERDİR? Boşanmanın feri (ikincil) sonuçları şunlardır: Maddi tazminat, manevi tazminat, yoksulluk nafakası, velayet, kişisel ilişki, iştirak nafakası. Tarafların bu konularda yaptıkları anlaşmanın geçerli olması için mutlak surette hakimin bu anlaşmayı onaylaması gerekmektedir. Hakimce onaylanmamış taraflar arası anlaşma geçersizdir. 12-DERNEĞİN ORGANLARINI AÇIKLAYINIZ? Derneğin zorunlu organları, genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kuruludur. Dernekler zorunlu organları dışında başka organlar da oluşturabilirler. Ancak, bu organlara zorunlu organların görev, yetki ve sorumlulukları devredilemez. Genel kurul, derneğin en yetkili karar organı olup; derneğe kayıtlı üyelerden oluşur. Genel kurul, dernek organlarını seçer ve derneğin diğer bir organına verilmemiş olan işleri görür. Genel kurul, üyeliğe kabul ve üyelikten çıkarma hakkında son kararı verir, derneğin diğer organlarını denetler ve onları haklı sebeplerle her zaman görevden alabilir. Yönetim kurulu, beş asıl ve beş yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur. Yönetim kurulu, derneğin yürütme ve temsil organıdır; bu görevini kanuna ve dernek tüzüğüne uygun olarak yerine getirir. Temsil görevi, yönetim kurulunca, üyelerden birine veya bir üçüncü kişiye verilebilir. Denetim kurulu, üç asıl ve üç yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur. Denetim kurulu, denetleme görevini, dernek tüzüğünde belirtilen esas ve usullere göre yapar; denetleme sonuçlarını bir raporla yönetim kuruluna ve genel kurula sunar. 13-EVLAT EDİNME ŞEKİL VE USULLERİ NELERDİR? a) Evlatlık ilişkisi mahkeme kararıyla kurulur. Kararın hüküm ifade etmesi için kesinleşmesi şarttır. b) Evlat edinme başvurusundan sonra evlat edinenin ölümü veya ayırt etme gücünü kaybetmesi halinde, diğer koşullar bundan etkilenmediği takdirde evlat edinmeye engel teşkil etmez. c) Evlat edinme başvurusundan sonra küçük ergin olursa, koşulları daha önceden yerine getirilmiş olmak kaydıyla küçüklerin evlat edinilmesine ilişkin hükümler uygulanır. A-Küçüklerin birlikte evlat edinilmesi; 1) Yalnızca eşler birlikte evlat edinebilirler. Evli olmayanlar birlikte evlat edinemezler. 2) Eşlerin en az beş yıldan beri evli olmaları veya otuz yaşını doldurmuş bulunmaları gerekir. 3) Eşlerden birinin, en az iki yıldan beri evli olması veya kendisinin otuz yaşını doldurmuş bulunması durumunda diğer eşin çocuğunu evlat edinebilir. B-Küçüklerin tek başına evlat edinilmesi; 1) Evli olmayan kişi otuz yaşını doldurmuş ise tek başına evlat edinebilir. 2) Otuz yaşını doldurmuş olan eş, diğer eşin ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun bulunması veya iki yılı geçkin bir süreden beri nerede olduğunun bilinememesi ya da mahkeme kararıyla iki yılı geçkin bir süreden beri eşinden ayrı yaşamakta olması nedenlerinden dolayı birlikte evlat edinmelerinin imkansız olduğunun kanıtlanması halinde evli kişi de tek başına evlat edinebilir. 14-EVLAT EDİNMENİN ŞARTLARI NELERDİR?
36
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com A-Küçüklerin birlikte evlat edinilmesi; 1) Yalnızca eşler birlikte evlat edinebilirler. Evli olmayanlar birlikte evlat edinemezler. 2) Eşlerin en az beş yıldan beri evli olmaları veya otuz yaşını doldurmuş bulunmaları gerekir. 3) Eşlerden birinin, en az iki yıldan beri evli olması veya kendisinin otuz yaşını doldurmuş bulunması durumunda diğer eşin çocuğunu evlat edinebilir. B-Küçüklerin tek başına evlat edinilmesi; 1) Evli olmayan kişi otuz yaşını doldurmuş ise tek başına evlat edinebilir. 2) Otuz yaşını doldurmuş olan eş, diğer eşin ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun bulunması veya iki yılı geçkin bir süreden beri nerede olduğunun bilinememesi ya da mahkeme kararıyla iki yılı geçkin bir süreden beri eşinden ayrı yaşamakta olması nedenlerinden dolayı birlikte evlat edinmelerinin imkansız olduğunun kanıtlanması halinde evli kişi de tek başına evlat edinebilir. 15-VASİLİKTEN NELERDİR?
KAÇINMA
SEBEPLERİ
VE
VASİLİĞE
ENGEL
OLAN
SEBEPLER
Madde 417.- Aşağıdaki kişiler vasiliği kabul etmeyebilirler: 1. Altmış yaşını doldurmuş olanlar, 2.Bedensel özürleri veya sürekli hastalıkları sebebiyle bu görevi güçlükle yapabilecek olanlar, 3. Dörtten çok çocuğun velisi olanlar, 4. Üzerinde vasilik görevi olanlar, 5. Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Bakanlar Kurulu üyeleri, hâkimlik ve savcılık mesleği mensupları. MADDE 418.- Aşağıdaki kişiler vasi olamazlar: 1. Kısıtlılar, 2. Kamu hizmetinden yasaklılar veya haysiyetsiz hayat sürenler, 16- EVLİLİĞİN MUTLAK BUTLAN SEBEPLERİ NELERDİR? -Eşlerden birinin, evlilik sırasına zaten evli olması, -Eşlerden birinin, evlilik sırasında sürekli olarak temyiz kudretinden yoksun olması, -Eşlerden birinin, evlenmeye engel bir akıl hastalığının bulunması, -Eşler arasında evliliğe engel teşkil edecek bir hısımlık (akrabalık) bulunması. 17- AİLE KONUTUNU AÇIKLAYINIZ? Aile konutu, eşlerin çocuklarıyla beraber oturmak için birlikte seçtikleri, yaşamlarını sürdürdükleri, herkesçe bilinen ve belirlenebilen yerleşim yeridir. Aynı zamanda barınma ihtiyacını karşılayan, aileyi bir arada ve ayakta tutan, ekonomik değerinin yanı sıra manevi değeri de bulunan bir gayrimenkuldür. Aile konutu şerhi, tapu kendisine ait olmayan eşe verilmiş çok önemli bir haktır. Bir konutun tapuda aile konutu olarak şerh edilmesi için birtakım şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Aile konutu şerhi ile aile konutu olarak kullanılan gayrimenkule ilişkin kira sözleşmesi veya mülkiyet hakkı, malik (sahip) veya taraf olmayan eşin rızası olmadıkça devredilemez, konut üzerindeki haklar sınırlanamaz. 18-VESAYET MAKAMININ İZNİNE TABİ İŞLER NELERDİR?
37
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Madde 462 - Aşağıdaki hallerde vesayet makamının izni gereklidir: 1. Taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir ayni hak kurulması, 2. Olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan taşınır veya diğer hak ve değerlerin alımı, satımı, devri ve rehnedilmesi, 3. Olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işleri, 4. Ödünç verme ve alma, 5. Kambiyo taahhüdü altına girme, 6. Bir yıl veya daha uzun süreli ürün ve üç yıl veya daha uzun süreli taşınmaz kirası sözleşmeleri yapılması, 7. Vesayet altındaki kişinin bir sanat veya meslekle uğraşması, 8. Acele hallerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması, 9.Mal rejimi sözleşmeleri, mirasın paylaştırılması ve miras payının devri sözleşmeleri yapılması, 10. Borç ödemeden aciz beyanı, 11. Vesayet altındaki kişi hakkında hayat sigortası yapılması, 12. Çıraklık sözleşmesi yapılması, 13. Vesayet altındaki kişinin bir eğitim, bakım veya sağlık kurumuna yerleştirilmesi, 14. Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi. 19-DENETİM MAKAMININ İZNİNE TABİ İŞLER NELERDİR? Madde 463 - Aşağıdaki hallerde vesayet makamının izninden sonra denetim makamının da izni gereklidir: 1. Vesayet altındaki kişinin evlat edinmesi veya evlat edinilmesi, 2. Vesayet altındaki kişinin vatandaşlığa girmesi veya çıkması, 3. Bir işletmenin devralınması veya tasfiyesi, kişisel sorumluluğu gerektiren bir ortaklığa girilmesi veya önemli bir sermaye ile bir şirkete ortak olunması, 4. Ömür boyu aylık veya gelir bağlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yapılması, 5. Mirasın kabulü, reddi veya miras sözleşmesi yapılması, 6. Küçüğün ergin kılınması, 7. Vesayet altındaki kişi ile vasi arasında sözleşme yapılması. 20-KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI HALİNDE HANGİ DAVALAR AÇILABİLİR? -
Durdurma(Saldırıya son verme), Önleme, Hukuka Aykırılığın Tespiti, Maddi Tazminat, Manevi Tazminat, davaları açılabilmektedir.
21-ZORUNLU GEÇİT HAKKI NEDİR? Geçit hakkı, Türk Medeni Kanunu’nda da belirtildiği üzere, taşınmazından genel yola çıkmak için yeterli bir yolu olmayan taşınmaz sahibinin (malik), tam bir bedel karşılığında komşularından birinin veya birkaçının taşınmazı üzerinden genel yola bağlantısını sağlayan bir haktır. Burada genel yol ile kast edilen; umumi, herkesin yararlanmaya hakkı olduğu yoldur.
38
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Kanunda geçit hakları zorunlu geçit hakkı ve diğer geçit hakları olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Geçit hakkı eşyaya yani taşınmaza bağlı bir hak olduğu için taşınmaza kim sahip olursa, geçit hakkı da ona ait olur. Yani kişilerin leh ve aleyhine değil, taşınmazların leh ve aleyhine kurulur. Geçit hakkı, şarta ve süreye bağlı olarak karar verilemez; daimidir. 22-ÜST HAKKI NEDİR? Sahibine başkasına ait bir arazi üzerinde veya altında inşaat yapmak veya arazi üzerinde mevcut bir inşaatı muhafaza ederek yapı üzerinde malik olma hakkı veren bir irtifak hakkı dır. üst hakkı sahibinin iki ana hakkı vardır; a- Başkasının arazisi üzerine bina inşa etmek, b- Yapılmış binanın mülkiyetine sahip olmak.
39
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com
BORÇLAR HUKUKU 1-KONUT TAHLİYE SEBEPLERİ VE İŞYERİ TAHLİYESİNİ ANLATINIZ? -Ev sahibi hangi gerekçelerle tahliye davası açabilir? Ev sahibi ile kiracı arasındaki ilişkiyi düzenleyen Türk Borçlar Kanunu'na göre, ev sahibi kiracının tahliyesi isteyebilmesi için haklı nedenlerinin olması gerekiyor. Kanuna göre taraflardan her biri, kira ilişkisinin devamını kendisi için önemli sebeplerin varlığı durumunda, sözleşmeyi yasal fesih bildirim süresine uyarak her zaman feshedebiliyor. Kiracılık hukukuna göre, ev sahibinin kiracısını evinden çıkarabilmesi için bazı haklı nedenlerin olması gerekiyor. Peki, ev sahibi hangi gerekçelerle tahliye davası açabilir? -Mesken ihtiyacı: Ev sahibi, eşi veya çocuklarının kiradaki gayrimenkulü mesken olarak kullanmaya ihtiyaçları varsa bu madde geçerli olur. Kira sözleşmesinin bitiminden 1 ay sonra dava açılabilir. -İşyeri ihtiyacı: Ev sahibi, eşi veya çocukları kiradaki gayrimenkulü meslek veya sanat amacıyla işyeri olarak kullanacaksa bu madde uygulanır. Kira kontratının bitimini takiben 1 ay içinde dava açılabilir. -Esaslı tamir: Y eniden inşa veya imar, tevsi, tadil: Ev sahibi gayrimenkulü yeniden inşa ettirmek veya içerde büyük çaplı tamirat, genişletme veya değişiklik işlemi yapmak istiyorsa bu nedenle evi boşalttırabilir. Kira sözleşmesinin bitimini takiben 1 ay içinde dava açılabilir. -Yeniden iktisap eden şahsın işyeri veya mesken ihtiyacı: Kiradaki bir gayrimenkulü satın alan veya ona sahip olan kişi burayı kendisi, eşi veya çocukları için ev veya işyeri olarak kullanmak isteyebilir. Bu durumda mala sahip olunan tarihten itibaren 1 ay içinde kiracıya ihtarname çekilir, ihtarname tarihinden 6 ay sonra, 1 aylık süre içinde dava açılmalıdır. -Kira bedelinin ödenmemesi: Kiracının kira bedelini düzenli ödememesi durumunda ev sahibi öncelikle 1 yıl içinde 2 geçerli ihtarname çekebilir ve sonrasında dava açabilir. İhtarname çekilmemişse, kira kontratının bitim tarihi beklenip 1 ay içinde doğrudan dava da açılabilir. -Kiracının veya eşinin aynı belediye sınırları içinde oturabileceği konutu varsa: Bu durum ev sahibine ihtarnameye gerek olmadan her zaman tahliye davası açabilme hakkı verir. 2- RÖDAVANS SÖZLEŞMESİNİ ANLAT? Rödovans sözleşmesinde ruhsat sahibi olan madenci işletme iznini devretmekte ve bunun karşılığında rödovans bedeli denen pay almaktadır. Adliye mahkemeleri yerinde olarak, rödovans sözleşmesine Borçlar Yasası'ndaki hasılat kirasına ait hükümleri uygulamaktadırlar. Rödovans sözleşmesinin Maden İşleri Genel Müdürlüğüne bir ay içinde bildirilerek uygun görüş alınması zorunludur. Ruhsat sahibi ile rödovansçı arasında maden hukukuyla ilgili konularda çıkan uyuşmazlıklarda Bakanlık kararı geçerlidir.
40
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Günümüz literatüründe rödövans, “maden ruhsat alanlarının, hukuki hak ve sorumlulukları kendisinde kalması koşuluyla hak sahibi tarafından sözleşme ile özel veya tüzel bir kişiye, bir süre tahsis edilmesi durumunda, maden ocağının işletilmesini üstlenen özel veya tüzel kişinin, esas ruhsat sahibine, ürettiği her bir ton maden için ödemeyi taahhüt ettiği meblağ” olarak açıklanmaktadır. Rödövans’ın bir özelleştirme yöntemi olduğu açıktır. Özelleştirme literatüründe “Kiralama” olarak adlandırılan yöntem, rödövans ile birebir uyuşmaktadır. Fransa kökenli rödövans (redevance) kelimesi feodal dönem de haraç anlamında da kullanılmıştır. 3-MENFİ ZARAR, MÜSPET ZARAR VE MUNZAM ZARAR NEDİR AÇILAYINIZ? -Müspet (olumlu) zarar, borçlunun sözleşmeden kaynaklanan borcunu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi nedeniyle alacaklının uğradığı zarardır. -Menfi zarar, alacaklının sözleşmenin geçerliliğine güvenerek yaptığı masraflara ilişkindir. Alacaklının mal varlığının söz konusu sözleşme ilişkisine hiç girmeselerdi alacağı değer ile geçersiz kılınan bu sözleşme ilişkisi sonrasında aldığı değer farkı menfi zararı oluşturur. -Yargıtay, munzam zararı su şekilde tanımlamıştır: Munzam zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının malvarlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Başka bir anlatımla, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı bir zarardır. Yani, borçlu temerrüde düşmeden borcunu vadesinde ödemiş olsa idi, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda oluşan durum ararsındaki farkın temerrüt faizi ile karşılanmayan bölümüne isabet eden zarardır. 4-ALACAĞIN DEVRİ VE KANUNEN DEVRİ YASAKLANMIŞ ALACAKLAR? Yeni Borçlar Kanununun 183. maddesi ise “Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.” Şeklinde düzenlenmiştir; Genel olarak bir borç ilişkisi kimler arasında kurulmuşsa, alacaklılık ve borçluluk sıfatları da onlara ait olacak ve borçlu, kime karşı ifa yükümü altına girmişse, alacak hakkı da ona ait olacaktır. Bununla beraber kanunun tarifinden şunu açıkça anlıyoruz ki kanun, alacaklının, alacağını üçüncü bir şahsa devretmesine izin vermektedir. Alacağın devrinde, alacak aynı kalmakla birlikte yani yeni bir alacak doğmamakta sadece alacağın talep hakkı devredilmektedir. Bu devir de borçlunun iradesi aranmaz. Bu konuda Borçlar Kanununun 184. maddesine bakacağız “Alacağın devri yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.” Bu madde ile yasa koyucu alacağın devrinin yazılı şekilde yapılacağını düzenlemiştir. -Kanunen devri mümkün olmayan alacaklar: Kanun bazı borç ilişkilerinden doğan alacakların devrini borçlunun izni olmadan üçüncü kişilere devrine yasak getirmiş
41
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com ·Borçlar Kanununun 366. maddesine göre: “kiracı kiraya verenin rızası olmaksızın kiralananı başkasına kiraya veremeyeceği gibi, kullanım ve işletme hakkını da başkasına devredemez.” Uygulamada devir ve ciro yasağı olarak karşımıza çıkar. ·Borçlar Kanununun 380. maddesinin ikinci fıkrasına göre: “ödünç alan, ödünç konusunu başkasına kullandıramaz. Ödünç alan bu hükme aykırı davrandığı takdirde beklenmedik hallerden doğan zararlardan dahi sorumlu olur.” ·Borçlar Kanununun 619. maddesine göre: “Ölünceye kadar bakım alacaklısı, hakkını başkasına devredemez.” Bu saydığımız kanuni devir engelleri emredici karakterde olmayıp, bunların aksi her zaman taraflarca kararlaştırılabilir. Aksi kararlaştırılmadığı halde bir devir yapılmışsa bu devir geçerli olmaz. Lehine alacak devredilen üçüncü şahıs alacağı hiçbir şekilde kazanamaz. -İşin mahiyeti gereği devredilemeyen alacaklar: Bir alacağın devri, devredenin şahsiyet değerlerini örseleyici sonuçlar doğuracaksa ya da ifanın asıl alacaklıdan başka bir kimse tarafından istenmesi, o borcun amacına aykırı düşüyorsa böyle durumlarda da alacağın devri mümkün değildir. Doktrinde işin mahiyeti icabı devredilemeyen alacaklara şunlar örnek verilmektedir. · Nafaka alacakları · Ödünç sözleşmeleri ·Kooperatif şirket, ortaklara karşı sahip olduğu sermayeye katılma alacağını ·Rekabet yasağına dair yapılan sözleşmelerden doğan alacaklar ·Kiracının kiralayandan isteyebileceği gerekli tamir masraflarından doğan alacaklar ·Cari hesaba kaydedilmiş alacaklar ·Bir müvekkil, vekile karşı sahip olduğu işin idaresini isteme alacağını başkasına devredemez. · Manevi tazminat alacakları da mahkemece tazminata hükmedilmedikçe devredilemez. 5- ALACAKLININ TEMERRÜDÜNÜN SONUÇLARINI ANLATINIZ? Genel olarak sonuçları; alacaklı temerrüdü borçlu lehine bazı olumlu sonuçları doğurmaktadır: Mütemerrit durumda olan alacaklı ifa isteğinde bulunmuş olan borçluya karşı ödemezlik defini ileri süremez. Kendisi temerrüde düşen alacaklı borçluyu temerrüde düşüremez. Alacaklı temerrüde düştüğü anda meydana gelen hasarlardan sorumludur. Alacaklının temerrüde düşmesi ile temerrüt faizinin işlemesi durur. Borçlu mütemerrit alacaklının menfaatini korumak amacıyla masrafları isteme hakkına haizdir. Alacaklı temerrüdünde varsa kefil de borcundan kurtulacaktır. B. Özel Sonuçları 1. Borçlunun Borçlanılan Şeyi Tevdi Hakkı: TBK md.107 hükmü uyarınca; “Alacaklının temerrüde düşmesi durumunda borçlu, hasar ve giderleri alacaklıya ait olmak üzere, teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan kurtulabilir. Tevdi yerini, ifa yerindeki hâkim belirler. Bununla birlikte ticari mallar, hâkim kararı olmadan da bir ardiyeye tevdi edilebilir”.
42
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Tevdi borcun konusunu oluşturan şeyin alacaklı yerine bir başkasına teslim edilmesidir. Tevdi borçlu açısından niteliği itibariyle bir yükümlülük değil, bir haktır. Zira borçlu tevdi suretiyle borçtan kurtulma imkânına sahiptir. Ancak bu imkân ancak başkasına teslim edilmesi mümkün olan edimler açısından söz konusu olabilir. Örneğin edimin para veya taşınır mal olması halinde tevdie elverişli olma şartı gerçekleşmiş olur. Tevdi yeri kural olarak hâkim kararı ile belirlenmekle birlikte, ticari mallar açısından ifa yerindeki herhangi bir ardiye ya da depo olabilir. Tevdi sonucunda borçlu borcundan kurtulmakla beraber, dilerse tevdi ettiği şeyi sonradan geri alabilir. Tevdi edilen edimin geri alınması ile sona eren alacak bütün yan hakları ile beraber yeniden doğar. Ancak iki halde borçlunun tevdi ettiği borcunu geri alma hakkı mevcut değildir. İlk olarak alacaklı tevdi edilen edimi kabul edeceğini bildirmişse, artık borçlu bu edimi geri alamayacaktır. İkinci halde ise tevdi alacaklı lehine mevcut bir rehin hakkının sona ermesine neden olmuşsa, borçlu geri alma hakkını kullanamayacaktır. 2.Borçlunun Borçlanılan Şeyi Satma Hakkı TBK md.108 f.I hükmü uyarınca “Sözleşmenin konusu olan şeyin niteliği veya işin özelliği tevdi edilmesine uygun düşmez veya teslim edilecek şey bozulabilir ya da bakımı, korunması veya tevdi edilmesi önemli bir gideri gerektirir ise, borçlu, alacaklıya önceden ihtarda bulunması koşuluyla, hâkimin izniyle onu açık artırma yoluyla sattırıp bedelini tevdi edebilir”. Madde hükmünden de anlaşıldığı üzere borcun konusu olan şeyin tevdie elverişli olmaması, çabuk bozulması ya da muhafaza edilmesinin aşırı masraf gerektirmesi halinde borçlu alacaklıya ihtarda bulunduktan sonra hâkimin izniyle söz konusu edimi açık artırma yoluyla sattırarak bedelini tevdi ettirebilir. Görülmektedir ki malın satılması ile borçlu borcundan kurtulmaz. Zira satış bedeli malın yerini alır. O halde borçlu satış bedelini hâkimin belirttiği yere yatırmak suretiyle borcundan kurtulur. 3. Borçlunun Sözleşmeden Dönme Hakkı: TBK md.110 hükmü uyarınca “Borcun konusu bir şeyin teslimini gerektirmiyorsa, alacaklının temerrüdü hâlinde borçlu, borçlunun temerrüdüne ilişkin hükümlere göre sözleşmeden dönebilir”. Bahsi geçen madde sözleşmeden dönme konusunda borçlunun temerrüdüne ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla alacağın temerrüdünde de uygulanacağını ifade etmektedir. Burada borçlanılan edimin tevdii ya da satışı mümkün olmadığından, borçluya sözleşmeden dönme hakkı tanınmıştır. Örneğin borcun konusu bir hizmet edimi olup da alacaklı işveren, borçlu işçiye işin yapılması için gerekli talimatı vermez veya işçiyi işyerine sokmaz ise, borçlu hizmet sözleşmesinden dönebilir. 6- BORÇ İLİŞKİSİNİ SONA ERDİREN SEBEPLERİ ANLATINIZ? -İfa -İbra -Yenileme -Alacaklı-borçlu sıfatlarının bir kişide birleşmesi -Kusursuz imkansızlık -Takas -Zaman aşımı
43
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com 7-KEFALETTEKİ ZAMANAŞIMI NEDİR? 6098 sayılı TBK’nin 598/III. maddesinin Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar. 8- BAĞIŞLAMA HANGİ HALLERDE GERİ ALINIR? - Bağışlananın, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemesi, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranması veya yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemesi durumlarında bağışlayan, elden bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir. 9-SÖZLEŞMENİN HÜKÜMSÜZLÜK HALLERİ NELERDİR? 1) BUTLAN 2) İPTAL KABİLİYETİ (İPTAL EDİLEBİLİRLİK) 1) BUTLAN ( KESİN HÜKÜMSÜZLÜK) 1) Kesin hükümsüzlük (Mutlak Butlan) Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür. (BK 27. Md) Kesin hükümsüz (batıl) hukuki işlemler (sözleşmeler) belli bir sakatlık nedeniyle, baştan itibaren kendisine bağlanan hukuki sonuçları doğurmayan ve geçerli hale getirilemeyen işlemlerdir. Başlıca Butlan Sebepleri Şunlardır: 1) Ehliyetsizlik ( temyiz kudretinden yoksunluk nedeniyle tam ehliyetsiz olma hali) 2) Şekle aykırılık 3) Muvazaa 4) Sözleşmenin konusunun emredici hükümlere, kamu düzenine, ahlaka, kişilik haklarına aykırı veya konusunun imkansız olması Butlanın Sonuçları: - Sözleşme yapıldığı andan itibaren sanki hiç yapılmamış gibidir ve kanuni sonuçlar doğurmaz. -Taraflardan biri ya da üçüncü bir kişi kesin hükümsüzlüğü ileri sürebilir. - Ayrıca bir dava söz konusu olduğunda ise kesin hükümsüzlüğü taraflar ve üçüncü kişiler ileri sürebileceği gibi hâkim kendiliğinden de bu durumu dikkate alır. - Kesin hükümsüzlüğü olan bir sözleşme, belli bir sürenin geçmesiyle ya da edimlerin yerine getirilmesiyle geçerli bir sözleşme haline gelmez. 2) Kısmi Butlan Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur. (BK 27. Md)
44
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com - Yapılan sözleşmenin bazı hükümleri (emredici hükümler, kişilik haklarına aykırı hükümler) mutlak butlanı gerektiriyorsa, sözleşmenin tamamı batıl olmamakta, sadece butlan sebebini oluşturan şartlar hükümsüz sayılmaktadır. - Sözleşme, batıl sayılan kısımların dışında geçerli olarak devam edecektir. Ancak, sözleşmenin bundan yararlanan tarafının batıl olan bu kısım olmaksızın sözleşmeyi yapmayacağı hal ve şartlardan çıkarılabiliyorsa ya da o taraf bunu ispat ederse, sözleşmenin tamamı batıl olur. - Burada belirtmemiz gerekir ki, sözleşme serbestliği ilkesi sadece borçlar hukuku alanında geçerli olan bir ilkedir. Aile hukuku, miras hukuku, eşya hukuku gibi medeni hukukun diğer alt hukuk dallarında geçerli değildir (evlenme sözleşmeleri, evlat edinme sözleşmeleri gibi). 2) İPTAL KABİLİYETİ - Sakat olan sözleşmenin tam olarak hükümsüz hale gelmesi için, eksik bulunan geçerlilik şartı ile korunan tarafa bir iptal hakkı tanınmalıdır. Bu hak bozucu yenilik doğuran bir haktır. -Bu hakkın ( iptal hakkı ) kullanılmasıyla sözleşme kesin olarak hükümsüz hale gelir. İrade fesadı hallerinde, iptal hakkı sahibi ( hataya düşen, yanıltılan, korkutulan) sözleşmeye baştan itibaren değildir. -Karşı taraf ise sözleşmeye bağlıdır. İrade fesadına uğrayan taraf hata ve hilede öğrenme tarihinden itibaren 1 yıl içinde sözleşmeyi iptal etmezse icazet verilmiş sayılır ve sözleşme, onun bakımından da bağlayıcı hale gelir. - Bu bir yıllık hak düşürücü süredir. - İptal hakkı kural olarak karşı tarafa yöneltilen tek taraflı beyanla kullanılır. Dava açılması gerekmez. -Kişi iptal hakkını kullanmadıkça, yargıç bunu kendiliğinden dikkate alamaz. -İptal kabiliyetinin söz konusu olduğu hallerden biri de aşırı yararlanma bir diğer ifadeyle sömürme (gabin)’dir. 10-ALACAĞIN TEMLİKİNİ AÇIKLAYINIZ? Alacağın temliki alacaklı ile üçüncü kişi arasında karşılıklı iradelerin uyuşması ile ,tek tarafa kazandırıcı , ivazlı ya da ivazsız yapılabilen , şekle bağlı , genel olarak borçlunun rızasının aranmadığı(istisnai durumlar hariç: kanun, sözleşme, işin niteliği) bir tasarruf işlemidir. Alacağın temlikinin yazılı yapılması gerekmekle birlikte “temlik verme sözü” şekle tabi değildir. 11-CARİ HESAP SÖZLEŞMESİ NEDİR? İki kimsenin para, mal, hizmet ve diğer hususlardan dolayı birbirlerindeki alacaklarını ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip, bunları kalem kalem borç ve alacak şekline çevirerek hesabın kesilmesinden çıkacak bakiyeyi isteyebileceklerine dair bulunan sözleşme. 12-SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEYİ AÇIKLAYINIZ? TBK m. 77 uyarınca, haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Sebepsiz zenginleşmeden söz edebilmek için öncelikle bir kimsenin malvarlığında bir çoğalmanın (bir zenginleşmenin) meydana
45
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com gelmesi gerekir. Diğer taraftan bir başka kimsenin malvarlığı azalmalı (fakirleşme) ve zenginleşme ile fakirleşme arasında illiyet bağı bulunmalıdır.
46
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com
MEDENİ USUL HUKUKU 1- HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE İLE ZAMANAŞIMI ARASINDAKİ FARKI ANLAT? -Zamanaşımı (yıllanma-mürüruzaman); alacak hakkının, belli bir süre kullanılmaması yüzünden “dava edilebilme” niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Zamanaşımı ile alacak hakkı son bulmaz, yalnızca eksik borç haline gelir. -Hak düşürücü süreler (sükütühak): ise doğrudan doğruya hakkı ortadan kaldıran sürelerdir. Bu sürelerin geçmesiyle artık hak doğrudan doğruya ortadan kalktığından, zamanaşımı sürelerinin geçmesi gibi eksik bir borç haline gelmez. Zamanaşımı davalarda bir kaçını olarak ileri sürülür. Yani usuldeki anlamıyla kaçını bir itiraz niteliğinde değildir. Yargıç, zamanaşımı kaçınısını kendiliğinden, görevinden ötürü göz önünde tutamaz. Hak düşürücü süreler ise itiraz niteliğinde olduğundan yargıç tarafından kendiliğinde göz önünde tutulur. 2- KADASTRO MAHKEMESİNİN ÖZELLİKLERİNİ SÖYLEYİN? Kadastro mahkemesi; taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakar; Kadastroya veya kadastro ile ilgili verasete ait uyuşmazlıkları çözümleyebileceği gibi, istek üzerine veraset belgesi de verebilir. Kadastro mahkemesi, yalnız kadastro işlerine münhasır olmak üzere; A) Velisi veya vasisi bulunmayan küçüklere ve kısıtlılara kayyım tayin eder. Bunların menfaatlerini korumak amacıyla Türk Medeni Kanununun hakimin iznini şart kıldığı hallerde bu izni verir. B) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 465 ve bunu takip eden maddeleri gereğince adli yardım taleplerini inceleyerek kabul edebilir. C) Tutanağı düzenlenen taşınmaz mallara ait ihtiyati tedbir kararı verebilir. Bu kararı hemen o yerin kadastro ve tapu sicil müdürlüklerine bildirir. Tedbir kararı alan taraf karar gününden itibaren usulün örgördüğü süre içinde kadastro mahkemesinde dava açmadığı takdirde tedbir kendiliğinden hükümsüz kalır. *kadastro mah. Adli tatile tabi değildir *kadastro davalarında kendiliğinden araştırma ilkesi uygulanır. * kadastro davalarında taraflar gelmese bile duruşma yapılır. Dosya işlemden kaldırılmaz. *kadastro işlerinde karı koca birbirini vekil olarak atayabilir. *kadastro mahkemesi kararları taraflara resen tebliğ olunur. Kads. Mah. Kararları hem taraflar için hem de davaya müdahil sıfatıyla katılanlar için kesin hüküm oluşturur.
3-DEFİ NEDİR ANLATINIZ?
47
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Def'i (usul hukuk anlamında), davalının aslında borçlu olduğu bir edimi özel bir nedenle yerine getirmekten kaçınmasına imkan veren bir haktır. Burada davalı, borçludur; fakat, davalının özel bir nedenle o borcu yerine getirmekten kaçınma hakkı vardır. Def'iler ve itirazlar arasında şu fark vardır. İtiraz'da hak ya hiç doğmamıştır yada son bulmuştur. Buna karşılık def'ide hak vardır; fakat davalı, özel bir nedenle o hakkı yerine getirmekten kaçınabilir. Davalı def'iyi açıkça ileri sürmemişse, hakim taraflardan birinin bildirdiği vakıalardan def'inin varlığını öğrense bile, bunu kendiliğinden gözetemez. İtirazda ise hakim, taraflarca açıkça sürülmemiş olsa bile ileri sürülen vakıalardan anladığı itirazları res'en göz önüne alacaktır. 4- HAKİMLERİN HUKUKİ SORUMLULUĞUNU ANLAT? Madde 46(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir: a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması. b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması. c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması. ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması. d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması. e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması. (2) Tazminat davasının açılması, hâkime karşı bir ceza soruşturmasının yapılması yahut mahkûmiyet şartına bağlanamaz. (3) Devlet, ödediği tazminat nedeniyle, sorumlu hâkime ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu eder. Madde hükmüne göre, hakimlerin mesleki faaliyetlerinden dolayı ancak devlet aleyhine tazminat davası açılabilecektir. Ayrıca bu haller, maddenin ilk fıkrasında tahdidi olarak sayılmıştır. Bu haller dışında bir sebepten dolayı hakimin hukuki sorumluluğu nedeniyle devlet aleyhine tazminat davası açılamaz. İkinci fıkra hükmünde de belirtildiği gibi, tazminat davası için hakime karşı cezai bir soruşturma açılmış yahut mahkum edilmiş olma koşulu aranmamaktadır. Maddenin son fıkrası da emredici bir düzenleme olarak, devletin, hakim nedeniyle ödemiş olduğu tazminat için bir yıl içinde hakime rücu edeceğini belirtmektedir. -Davaların açılacağı mahkeme Madde 47(1) Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde; Yargıtay Başkan ve üyeleri ile kanunen
48
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com onlarla aynı konumda olanların fiil ve kararlarından dolayı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda açılır ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülür. Yargıtay ilgili hukuk dairesinin tazminat davası sonucunda vermiş olduğu kararlara ilişkin temyiz incelemesi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca; bu Kurulun ilk derece mahkemesi sıfatıyla tazminat davası sonucunda vermiş olduğu kararlara ilişkin temyiz incelemesi ise Yargıtay Büyük Genel Kurulunca yapılır. (2) Devletin sorumlu hâkime karşı açacağı rücu davası, tazminat davasını karara bağlamış olan mahkemede görülür. Görevli ve yetkili mahkeme, aleyhine tazminat davası açılacak hakimin görev yaptığı mahkemeye göre belirlenir. Buna göre, tazminat davası, hakim ilk derece veya bölge adliye mahkemesi hakimi ise, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde; Yargıtay başkan ve üyeleri ile onlarla aynı konumda olanlardan biri ise, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda açılır. Görevli ve yetkili mercii, ilk derece mahkemesi sıfatıyla inceleme yapar. Hukuk dairesinin kararlarının temyiz incelemesi Hukuk Genel Kurulu; HGK’nın ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararların temyiz incelemesi ise Yargıtay Büyük Genel Kurulu tarafından yapılır. Maddede belirtilen ilgili hukuk dairesi ile kastedilen, o mahkemece verilen kararların temyiz mercii olan hukuk dairesidir. -Davanın reddi hâlinde verilecek ceza Madde 49- (1) Dava esastan reddedilirse davacı, beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına mahkûm edilir Madde, 42. maddede belirtilen, hakimin reddine ilişkin kararın reddi halinde disiplin para cezası uygulanması kuralına paraleldir. Açılan tazminat davasının, işin esasına girilerek reddedilmesi halinde, davayı açana 500 ila 5.000 TL arasında disiplin para cezası uygulanır. 5-DELİL BAŞLANGICINI ANLATINIZ? Yazılı delil başlangıcı, senetle ispat kuralının bir istisnasıdır. Kesin delil ile ispat olunabilecek bir hususun, takdiri bir delilin başka bir takdiri delil ile kuvvetlendirilmesi ile ispat olunabilmesidir. 6-AVUKATLARIN GÖREVLERİ İLE İLGİLİ YARGILANMASINI ANLATINIZ? 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 58’inci maddesi, avukatların görev suçları nedeniyle soruşturma, 59’uncu maddesi ise kovuşturma usulünü düzenlemiştir. Bu düzenlemelere göre avukatların görev suçlarından ötürü Adalet Bakanlığından izin alınmadan doğrudan doğruya soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Cumhuriyet savcısı, soruşturma izni verilmesi üzerine, avukatın savunmasını almak için Bakanlığın soruşturma iznini içeren düşünce yazısı örneğini avukata 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca usulüne uygun olarak tebliğ edip, savunma vermek üzere davetiye ile çağırır. Savunmasını yapması için avukatı ihzaren (zorla) getirtemez, mahkemeden tutuklama kararı talep edemez. Soruşturma aşamasını, avukatın savunmasını alıp gösterdiği deliller ile gerekli gördüğü diğer delilleri de topladıktan sonra tamamlayan suç yeri Cumhuriyet savcısı, bu defa “kovuşturma izni
49
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com verilmesi” ya da “kovuşturma izni verilmemesi” yönündeki görüşünü içeren fezlekeli evrakı Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderir. Kovuşturma usulü ise, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 59’uncu maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce, soruşturmayı yapan suç yeri Cumhuriyet başsavcılığı tarafından gönderilen dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, yeterli delil bulunmaması hâlinde “kovuşturma izni verilmesine yer olmadığı”, şikâyet konusunu doğrulayan nitelikte yeterli ve ciddi kanıtlar bulunması hâlinde ise “kovuşturma izni verilmesi” şeklinde düşünce yazısı hazırlanır ve Bakanlık Makamının Olur’u alınır. Kovuşturma izni verilmezse dosya işlemden kaldırılır. Kovuşturma izni verilmesi durumunda ise, dosya suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir. Bu aşamadan itibaren ceza kovuşturması başlamaktadır. Ceza kovuşturmasının başlaması, avukat hakkındaki şüphenin kamu davası açılmasını gerektirecek derecede yoğunlaştığı anlamına gelmektedir. Kovuşturma izni verilmesi üzerine şüpheli avukat “sanık” sıfatı kazanmaktadır. Dosya kendisine gönderilen Cumhuriyet savcısı beş gün içinde iddianame düzenleyerek, son soruşturmanın açılmasına ya da açılmamasına karar verilmek üzere dosyayı o yer ağır ceza mahkemesine vermek zorundadır. Mahkemece, son soruşturmanın açılması yönündeki inceleme sonunda, son soruşturmanın açılmasına karar verilirse, dosya suç yeri ağır ceza mahkemesine gönderilir, artık yargılama suç yeri ağır ceza mahkemesince yapılır. Bu karara karşı sanık avukatın, son soruşturmanın açılmamasına dair karara karşı ise Cumhuriyet savcısının itiraz hakkı vardır. Adalet Bakanlığının 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 58’inci ve 59’uncu maddeleri uyarınca soruşturmaya ve kovuşturmaya izin verme ya da vermeme işlemleri, idarî işlem niteliğinde olduğundan, bu kararlara karşı müşteki ile şikayet edilen avukatın idarî dava (iptal davası) açma hakları da bulunmaktadır.
7-ADLİ TATİLDE GÖRÜLECEK DAVALAR HANGİLERİDİR? MADDE 103(1) Adli tatilde, ancak aşağıdaki dava ve işler görülür: a) İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve delillerin tespiti gibi geçici hukuki koruma, deniz raporlarının alınması ve dispeçci atanması talepleri ile bunlara karşı yapılacak itirazlar ve diğer başvurular hakkında karar verilmesi. b) Her çeşit nafaka davaları ile soybağı, velayet ve vesayete ilişkin dava ya da işler. c) Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi işleri ve davaları. ç) Hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalar.
50
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com d) Ticari defterlerin kaybından dolayı kayıp belgesi verilmesi talepleri ile kıymetli evrakın kaybından doğan iptal işleri. e) İflas ve konkordato ile sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırılmasına ilişkin işler ve davalar. f) Adli tatilde yapılmasına karar verilen keşifler. g) Tahkim hükümlerine göre, mahkemenin görev alanına giren dava ve işler. ğ) Çekişmesiz yargı işleri. h) Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler. (2) Tarafların anlaşması hâlinde veya dava bir tarafın yokluğunda görülmekte ise hazır olan tarafın talebi üzerine, yukarıdaki iş ve davalara bakılması, adli tatilden sonraya bırakılabilir. 3) Adli tatilde, yukarıdaki fıkralarda gösterilenler dışında kalan dava ve işlerle ilgili olarak verilen dava, karşı dava, istinaf ve temyiz dilekçeleri ile bunlara karşı verilen cevap dilekçelerinin ve dosyası işlemden kaldırılan davaları yenileme dilekçelerinin alınması, ilam verilmesi, her türlü tebligat, dosyanın başka bir mahkemeye, bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya gönderilmesi işlemleri de yapılır. (4) Bu madde hükümleri, bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay incelemelerinde de uygulanır. MADDE 104- (1) Adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır. 8-KESİN HÜKÜM NEDİR? Kesin hüküm, yargı merciinin bir hukuki uyuşmazlığı kesin olarak çözen son kararıdır. Devletin yargı etkinliğinin amacı toplumda hukuki çekişme ve uyuşmazlıkları gidererek hukuk güvenliği yaratmaktır. Buna ancak herkesi bağlayıcı nitelikte ve yargı otoritesini içeren kesin hükümle erişilir. Hukuk yargılama usulünde kesin hüküm, şekli anlamda ya da maddi anlamda olabilir. Bir mahkeme kararının şekli anlamda kesinliği, o karara karşı artık olağan kanun yoluna başvurulamamasını ifade eder. Şekli anlamda kesinlik bir yargı kararına karşı temyiz yoluna başvurulmasının yasal olarak kabul edilmemiş olması, böyle bir kanun yolu kabul edilmekle birlikte temyiz başvurusunun süresinin geçirilmiş olması, temyiz yoluna başvurulmasından vazgeçildiğinin açıkça bildirilmiş olması, temyiz başvurusunun Yargıtay’da reddedilerek dava mahkemesinin yargı kararının onanmış olması gibi durumlarda gerçekleşir. Şekli anlamda kesin hükme karşı ancak olağanüstü kanun yollarına başvurulabilir. Maddi anlamda kesinlik ise bir yargı kararı sonucunda konusu, tarafları ve nedeni aynı olan bir uyuşmazlığın bir daha dava konusu yapılamaması demektir. Yargı kararına yasanın verdiği bu nitelik, onun hukuki gerçek olarak kabul edilmesini zorunlu kılar. Davanın konusunun aynı olması, davacının ileri sürdüğü hakkın aynı nitelikte olması demektir. Davanın nedeninin aynı olması ise onun dayandırıldığı maddi olgunun aynı olması anlamına gelir. Çekişmesiz yargı kapsamına giren mahkeme kararları yalnızca şekli anlamda kesinlik kazanabilir. Maddi anlamda kesinlik kural olarak yargı kararının hüküm fıkrasını kapsar. Bununla birlikte
51
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com hüküm fıkrasının belirsiz olması durumunda onun belirlilik kazanmasına yardımcı olan gerekçe ile hüküm fıkrasına sıkıca bağlı olan gerekçe de maddi anlamda kesin hüküm kapsamına girer. Ceza yargılama usulünde mahkemenin son kararının kesin hüküm niteliği taşıması, hakkında hüküm verilmiş olan bir sanığın aynı eylemden dolayı bir daha yargılana- mamasını zorunlu kılar. Son karar olağan kanun yoluna süresi içinde başvurulmaması ya da başvurunun Yargıtay’da reddedilmesi durumunda kesinleşir. 9-HMK’YA GÖRE YEMİNİ VE HÜKMÜ ANLAT? - Madde 225- (1) Yeminin konusu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır. 10915 Yemine konu olamayacak vakıalar MADDE 226- (1) Aşağıdaki hususlar yemine konu olamaz: a) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar. b) Bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller. c) Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar. Yemin teklifi MADDE 227- (1) Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf dahi yemin teklif edebilir. (2) Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez. Yeminin iade olunamayacağı hâller, Madde 230- (1)Yeminin konusunu oluşturan vakıa, her iki tarafın değil, yalnızca kendisine yemin teklif edilen tarafın şahsından kaynaklanıyorsa yemin iade edilemez. -Madde 294- (1) Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. (2) Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur. (3) Hükmün tefhimi, her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. (4) Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hâllerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. (5) Hükmün tefhimini, duruşmada bulunanlar ayakta dinler. (6) Hükme ilişkin hususlar, niteliğine aykırı düşmedikçe, usule ilişkin nihai kararlar hakkında da uygulanır. 10-ASLIN VE VEKİLİN DURUŞMADA UYGUN OLMAYAN DAVRANIŞLARI ÜZERİNE NE YAPILIR HMK “MADDE 79- (1) Vekil, duruşma sırasında uygun olmayan tutum ve davranışta bulunursa, hâkim tarafından uyarılır; vekil uyarıya uymaz ve fiil disiplin suçu veya adlî suç teşkil eder nitelikte görülürse, duruşma salonunda bulunan kişilerin kimlik bilgileri, adresleri de yazılarak
52
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com olay tutanağa geçirilir ve duruşma ertelenir. Vekil hakkında gerekli yasal işlem yapılmak üzere mahkemece vekilin kayıtlı olduğu baroya ve gerekiyorsa Cumhuriyet başsavcılığına bildirimde bulunulur. (2) Davasını kendisi takip eden kimse, duruşmada uygun olmayan tutum ve davranışta bulunursa, hâkim kendisini uyarır; bu uyarılara uyulmaz ve gerekli görülürse kendisini vekil ile temsil ettirmesine karar verip, hemen duruşma salonundan dışarıya çıkartılmasını sağlar; vekil ile temsil ettirmemesi hâlinde, tarafın yokluğu hâlinde uygulanacak hükümlere göre işlem yapılır.” 11- HMK’YA GÖRE TANIKLIKTAN ÇEKİLME VE İSTİSNALARINI ANLATINIZ? Tanıklıktan çekinme hakkı HMK’nın değişik maddelerinde hüküm altına alınmıştır. HMK’ya göre üç tür tanıklıktan çekinme söz konusudur. Bunlardan birincisi, kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinme halidir. Bu konu öncelikle HMK’nın 248/1 maddesinde hükme bağlanmıştır. HUMK 245 maddesinin karşılığı olarak yasalaşan bu madde HUMK’dan daha geniş olarak düzenlenmiştir. HMK’da “kayın hısımlar” da kapsama alınmıştır. Ayrıca ikinci dereceye kadar olan akrabalık bağlarını üçüncü dereceye kadar genişletmiş ve her geçen gün uygulaması artan koruyucu aile bağını da bu madde kapsamında değerlendirmiştir. Maddenin birden fazla bent halinde kaleme alınması nedeniyle, madde metni aynen aşağıya alınmıştır: Kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinme MADDE 248- (1) Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilirler: a) İki taraftan birinin nişanlısı. b) Evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi iki taraftan birinin eşi. c) Kendisi veya eşinin altsoy veya üstsoyu. ç) Taraflardan biri ile arasında evlatlık bağı bulunanlar. d) Üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi kayın hısımları. e) Koruyucu aile ve onların çocukları ile koruma altına alınan çocuk. Kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinmenin varlığı halinde HMK 247/2 maddesi gereği, hakim bunu hatırlatmakla görevlidir. Tanıklıktan çekinmenin ikinci gurubu, sır nedeniyle tanıklıktan çekinme madde başlığı ile HMK’nın 249/1 maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre kendisinin yapmış olduğu görev nedeniyle, sır olarak bilgi aktarılan kişiler varsa, örneğin doktorlar, meslekleri nedeniyle öğrendikleri bilgiler açısından tanılıktan çekinebilir. Avukatlar da vekil edenlerinin kendilerine aktardığı bilgileri sır olarak saklamakla yükümlüdürler. Ancak bu madde, avukatlar için bir farklı uygulamaya yer vermiştir. Madde metnine göre, eğer sır sahibi açıklanması için izin verirse, avukat tanıklıktan çekinemez Tanıklıktan çekinmenin üçüncü gurubu “menfaat ihlali nedeniyle tanıklıktan çekinme” madde başlığı ile HMK’nın 250. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddenin uygulana bilmesi için, menfaat ihlalinin tanığın bizzat kendisinde ya da HMK 248. maddede gösterilen kişilerde yani kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinme hakkı olan kişilerde meydana gelmesi gerekmektedir. HMK 250/1 maddesi üç ayrı fıkrasında menfaat ihlalinden neyi anladığını da belirtmiştir. Bunlar;
53
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com - Maddi zararlar - Şeref ya da itibarın zedelenmesi - Ceza kovuşturmasına ya da soruşturmasına yol açılacak olması - Meslek ya da sanatına ait sırların açıklanmasına yol açacak olması Olarak özetlenebilir. Çekinme sebeplerinden her hangi birinin varlığı halinde, tanık bunu, delilleri ile birlikte, duruşmadan önce yazılı olarak ya da duruşmada sözlü olarak beyan eder. Eğer duruşmadan önce yazılı olarak beyan edilmiş ise, tanık davet edildiği duruşmaya gelmeyebilir. Bu bildirimi alan mahkeme, tarafları dinler sunulan delilleri değerlendirir ve tanığın çekilme talebinin haklı olup olmadığı konusunda bir karar verir. Eğer bu çekilme istemi mahkemece kabul edilmez ise tanık mahkemede dinlenir. Mahkemenin dinleme kararına rağmen tanık tanıklık yapmamakta direnirse, tanığa disiplin para cezası verilir ve bir sonraki celse dinlenebilmesi için gereken işlemler tamamlanır. Yukarıda anlatılanlar, tanığın bir neden göstermeksizin tanıklıktan çekinmesi ve yemin etmekten kaçınması halinde de uygulanır. Ayrıca, aynı maddenin ikinci fıkrasına göre, tanık kendisine sorulan sorulara cevap vermez ya da yemin etmemekte direnirse, iki haftayı geçmemek üzere disiplin hapsi ile cezalandırılır. Tanıklıktan çekinme bir hak olarak HMK da düzenlenmiş olmasına rağmen HMK’nın 251. maddesi çekinme hakkının istisnalarını düzenlemiştir. Bu maddeye göre, 248 ve 249 uncu maddeler ile 250 nci maddenin (a) bendindeki hâllerde; a) Bir hukuki işlemin yapılması sırasında tanık olarak bulundurulmuş olan kimse o işlemin esası ve içeriği hakkında, b) Aile bireylerinin doğum, ölüm veya evlenmelerinden kaynaklanan olaylar hakkında, c) Aile bireyleri arasında, ailevi ilişkilerden kaynaklanan mali uyuşmazlıklara ilişkin vakıalar hakkında, ç) Taraflardan birinin hukuki selefi veya temsilcisi olarak kendisinin yaptığı işler hakkında, tanıklıktan çekinilemez. 12- ARABULUCULUK NEDİR ANLATINIZ? Arabuluculuk, aralarında davaya konu olmuş ve olabilecek bir uyuşmazlık olan kişilerin uyuşmazlıklarını bir arabulucu eşliğinde karşılıklı olarak müzakere ederek çözüme kavuşturmaya çalıştıkları bir süreçtir. Arabulucular, tarafların iletişimini kolaylaştırarak onları masada tutan bazı sistematik yöntemler uygular. Tarafların kendi çözümlerini kendilerinin bulmalarına yardımcı olur. Bunu yaparken arabulucu konuyu çözümleyen bir karar vermez taraflara çözüm seçeneği sunmaz. Arabulucunun tarafsız ve bağımsız bir kişi olması gerekir. Arabulucunun taraflardan birisiyle ciddi bir bağı olması halinde arabuluculuk yapmaması gerekir. Arabuluculuğun en önemli özelliği isteğe bağlı olmasıdır. Kişiler isterlerse hiç arabuluculuğa başvurmadan dava da açabilirler. Yine arabuluculuğa başvuranların bu süreci her an sonlandırma hakları vardır. Taraflar başladıkları arabuluculuğu bitirmeye zorlanamazlar. Arabulucu, önüne gelen tarafların eşitliğini gözetmek zorundadır. Bunu onlara eşit zaman ayırarak, eşit söz vererek ve sürece eşit katılmalarını sağlayarak yapar. Arabulucu taraflarla birlikte veya özel olarak görüşebilir.
54
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Arabuluculukta konuşulanlar ve ibraz edilen belgeler taraflar aksini istemedikçe gizlidir. Bu gizliliğe arabulucular, sorunun tarafları, avukatları ve yanlarında gelen kişilerin uyması gerekir. Gizli bilgi ve belgeleri açıklayanlar altı aya kadar hapis cezası alabilir. Türkiye’de arabuluculuğu sadece Adalet Bakanlığı arabuluculuk siciline kayıtlı arabulucular yapabilecek. Hangi uyuşmazlıklarda arabulucuya gidilebilecek? Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na göre arabuluculuğa ancak tarafların sulh olabileceği, hakkından vazgeçmesi ve iddiaları kabul etmesinin mümkün olduğu ve bir mahkeme kararının gerekmediği hallerde başvurulabilecek. Örneğin tarafların boşanabilmesi ve çocuğun velayeti için mutlaka bir mahkeme kararı gerektiğinden taraflar bu gibi konuları arabulucuya götüremeyecekler. Yine uyuşmazlık aile içi şiddetten kaynaklanıyor ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda uzlaşma kapsamında sayılan suçlardan değilse o olay arabuluculuğa uygun olmayacak. Yani örneğin eşlerin birbirlerine şiddet uygulamaları, silahla yaralama, ölüme neden olan suçlar sonucunda istenen tazminatlar için arabulucuya gidilemeyecek. Fakat; bütün kredi sözleşmeleri, alım satım sözleşmeleri, tüketici uyuşmazlıkları, eser sözleşmeleri, kira uyuşmazlıkları, işçi alacakları, deniz ticareti ve sigorta uyuşmazlıkları, markapatent uyuşmazlıkları, boşanmadan sonraki mal paylaşım uyuşmazlıkları, taksirle yaralama, silahsız kasten yaralama, hakaret, tehdit, konut dokunulmazlığının ihlali ticari sırrın açıklanması gibi şikâyete bağlı suçların işlenmesi nedeniyle istenecek tazminatlarda arabulucuya gidilebilecek. 13-İYUK’TAN HMK’YA YAPILAN ATIFLAR NELERDİR? -Ehliyet -Hakimin yasaklılığı ve reddi -Üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı - Tarafların vekilleri -Feragat ve kabul -Teminat -Delillerin tespiti
-Keşif -Duruşma düzeni -Adli yardım - Bilirkişi -Karşı Dava -Yargılama giderleri
14-DAVANIN GERİ ALINMASINI AÇIKLAYINIZ? Madde 123- (1) Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir. Davacının vekilinin davayı geri alabilmesi için özel bir davayı geri alma yetkisi bulunmasına gerek yoktur. Dava davalının yokluğunda devam ediyorsa, davacının davayı geri almasının imkanı yoktur. Davayı geri alma talebi ve buna muvafakatin mahkemeye karşı yazılmış dilekçe ya da duruşma tutanağı yazdırmak ve taraflara imzalatmak suretiyle yapılması gerekir. Davanın geri alması durumunda mahkeme karar verilmesi yer olmadığına şeklinde karar verilmesi gerekir. Davalının rızası ile davanın geri alınması halinde, davalı yararına yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilir. Davalı davacının davayı geri almasına muvafakat etmezse, davaya devam olunur ancak davacı isterse, davayı takip etmeyerek dosyayı işlemden kaldırtır. 15-HÜKMÜN TAVZİHİ VE TASHİHİNİ ANLATINIZ?
55
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Hükmün tashihi MADDE 304- (1) Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir. (2) Tashih kararı verildiği takdirde, düzeltilen hususlarla ilgili karar, mahkemede bulunan nüshalar ile verilmiş olan suretlerin altına veya bunlara eklenecek ayrı bir kâğıda yazılır, imzalanır ve mühürlenir. Hükmün tavzihi MADDE 305- (1) Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. (2) Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. 16-İLK İTİRAZLAR NELERDİR? -Yetki -Tahkim -İş bölümü 17-ISLAHI ANLATINIZ? (1) Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. (2) Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Kanun, 176. maddesi ile, taraflardan her birine, yapmış olduğu usul işlemlerini bir defaya mahsus olmak üzere ıslah etme hakkı tanımıştır. Buradaki önemli husus, yalnızca usul işlemlerinin ıslah edilebilmesidir. Örneğin, dava dilekçesine yeni vakıaların eklenmesi, talep sonucu, iddia veya savunmaların değiştirilmesi yahut yeni delil gösterilmesi, birer usul işlemidir. Ancak tanık ifadeleri, keşif, ikrar gibi işlemler birer usul işlemi olmadığından, ıslah edilebilmeleri mümkün değildir. Islah, tamamen veya kısmen yapılabilir ancak tarafların davada yalnızca bir defa ıslah yoluna başvurabilme hakkı vardır. Madde 177- (1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. (2) Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir. 18-BASİT YARGILAMA USULÜNE TABİ DAVALAR NELERDİR? MADDE 316- (1) Basit yargılama usulü, kanunlarda açıkça belirtilenler dışında, aşağıdaki durumlarda uygulanır: a) Sulh hukuk mahkemelerinin görevine giren dava ve işler.
56
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com b) Doğrudan dosya üzerinden karar vermek konusunda kanunun mahkemeye takdir hakkı tanıdığı dava ve işler. c) İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz, delil tespiti gibi geçici hukuki koruma talepleri ile deniz raporlarının alınması, dispeççi atanması talepleri ve bunlara karşı yapılacak olan itirazlar. ç) Her çeşit nafaka davaları ile velayet ve vesayete ilişkin dava ve işler. d) Hizmet ilişkisinden doğan davalar. e) Konkordato ve sermaye şirketleri veya kooperatiflerin uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırılmasına ilişkin açılacak davalar. f) Tahkim hükümlerine göre, mahkemenin görev alanına giren dava ve işler. g) Diğer kanunlarda yer alan ve yazılı yargılama usulü dışındaki yargılama usullerinin uygulanacağı belirtilen dava ve işler.
19-İHTİYATİ HACİZ VE İHTİYATİ TEDBİRİ ANLATINIZ? -İhtiyati haciz, para alacaklarında, alacağının vadesinde ödenmesini teminat altına almak maksadıyla, mahkeme kararı ile borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulmasıdır. Alacaklı, borçlunun borcunu zamanında ifa edeceğinden şüphe duyuyorsa, ihtiyati haciz kararı ile borçlunun mallarına geçici olarak el koyar, bu işlemi takiben alacağına ilişkin takip veya dava yoluna gider. Alacaklı, açılan takibin kesinleşmesi veya davada haklı çıkarak alacağına hükmedilmesi halinde artık borçlunun mallarını haczetmekle uğraşmaz bu malların satışı ile alacağına kavuşur. Genel özellikleri şöyledir; 1-Duruşma yapılmaksızın karar verilebilir. 2-Gerçeğe yakın ispat yeterlidir. 3-Alınan kararın hükümsüz kalmaması için belirli usul işlemlerinin belirli süreler içinde yapılması gerekir. Aksi takdirde karar hükümsüz kalır. 4-Maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. 5-İhtiyaten haczedilen/haczedilecek mal ve haklar; alacaklının açtığı ya da açacağı davanın, yaptığı ya da yapacağı icra takibinin konusu değildir. 6-İhtiyati haciz kararı, para ve teminat alacakları hakkındaki dava ve icra takiplerinde alınır. 7-İhtiyati Haciz kararını alan kimse borçlu hakkında isterse dava açma yoluna gider isterse icra takibinde de bulunabilir. (İhtiyati Haczin Kesin Hacze çevirmek için dava açma veya takip başlatma hakkına sahiptir) 8-İhtiyati Haciz Kararına itiraz edilebilir. -Davalar uzun sürebilir, bu süreçte davanın müddeabihi davalı yanca, üçüncü kişilere devredilebilir veya ekonomik değeri yok olabilir. Bu durumda davacı, mahkemece davasında haklı dahi bulunsa, dava konusu mala ulaşamayabilir. Davanın açılmasından önce veya dava sırasında, çekişmeye konu olan malı koruyamaya yönelik tedbirlere ihtiyati tedbirler denir. Genel özellikleri şöyledir; 1-Duruşma yapılmaksızın karar verilebilir. 2-Gerçeğe yakın ispat yeterlidir.
57
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com 3-Alınan kararın hükümsüz kalmaması için belirli usul işlemlerinin belirli süreler içinde yapılması gerekir. Aksi takdirde karar hükümsüz kalır. 4-Maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. 5-Eda, Teminat ve Düzenleme amaçlı ihtiyati tedbir kararları verilebilir. 6-Tedbir konulan şey, dava konusudur. 7-İhtiyati tedbir kararı, kural olarak, paradan başka şeyler (örneğin haklar, menkuller, gayrimenkuller) hakkındaki davalarda alınır. 8-İhtiyati tedbir kararını alan kimse yalnız dava açabilir; takip yapma olanağı yoktur. 9-İhtiyati Tedbir ancak çekişmeli bir mal üzerine konulabilir. 10-İhtiyati Tedbir Kararına itiraz olunabilir. 20-ÖN İNCELEME AŞAMASINDA NELER YAPILIR? Ön incelemede yapılacaklar: (m. 140/3). 1) Dava şartları tamam mı? Yoksa dava usulden red veya gönderme 2) İlk itirazlar tamam mı? Yoksa usulden red veya gönderme 3) Tarafların temel iddia ve savunmaları neler? Tespit ve devam 4) Tarafların uyuşmazlık noktaları neler, tespit edildi mi? Tespit ve devam 5) Tarafların ibraz etmeleri gereken belgeler ve bilgiler verilmiş mi, başka yerden getirtilecek belge ve bilgilere ilişkin açıklamalar yapılmış mı? Kesin süre. Yapılmazsa o delillerden vazgeçmiş sayılma, yargılamaya devam 6) Taraflar sulh oluyor mu? Sulh oluyorsa, ona göre karar; değilse yargılamaya devam 7) Ön inceleme için gerekli hususlar tutanağa geçirildi mi? Yukarıdaki hususlardan özellikle anlaşmazlık noktaları ile tarafların sulh olup olamadıkları tutanağa geçirilip imzalatılır. 21-TERDİTLİ DAVA NEDİR? (1) Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik-ferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır. (2) Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz. 22- ESKİ HALE GETİRMEYİ HMK VE CMK’YE GÖRE AÇIKLAYINIZ? 6100 Sayılı HMK MADDE 95- (1) Elde olmayan sebeplerle, kanunda belirtilen veya hâkimin kesin olarak belirlediği süre içinde bir işlemi yapamayan kimse, eski hâle getirme talebinde bulunabilir. (2) Süresinde yapılamayan işlemle ulaşılmak istenen aynı sonuca, eski hâle getirme dışında, başka bir hukuki yoldan ulaşılabiliyorsa, eski hâle getirme talebinde bulunulamaz. MADDE 96- (1) Eski hâle getirme, işlemin süresinde yapılamamasına sebep olan engelin ortadan kalkmasından itibaren iki hafta içinde talep edilmelidir. (2) İlk derece ve istinaf yargılamalarında, en geç nihai karar verilinceye kadar eski hâle getirme talebinde bulunmak mümkündür. Ancak, nihai karar bir tarafın yokluğunda verilmişse, tahkikat aşamasında kaçırılan süreler için kararın verilmesinden sonra da eski hâle getirme talebinde bulunulabilir.
58
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com 5271 Sayılı CMK Madde 40 - (1) Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir. (2) Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişi kusursuz sayılır. Madde 41 - (1) Eski hâle getirme dilekçesi, engelin kalkmasından itibaren yedi gün içinde, süreye uyulduğunda usule ilişkin işlemleri yapacak olan mahkemeye verilir. (2) Dilekçe sahibi, sürenin geçmesinde kusuru olmadığına ilişkin olguları, varsa belgelerini de ekleyerek açıklar. Dilekçe verildiği anda usule ilişkin yapılamayan işlemler de yerine getirilir. 23- USULİ KAZANILMIŞ HAK NEDİR? Bir davada mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine(diğeri aleyhine) doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan haktır. Çeşitleri vardır ve bunlar HMK ’de açık biçimde düzenlenmemiş, Yargıtay içtihatlarıyla kabul edilmişlerdir. Tanımdan pek bir şey anlaşılmayacağını düşünerek örnekle açıklamaya geçiyorum: mesela Yargıtay'ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır; daha sonra bozmaya uyma kararından dönerek direnme kararı veremez. Çünkü bozma kararına uymakla bir usuli kazanılmış hak ortaya çıkmıştır. Bozma kararı gereğince incelemede bulunarak yeni bir hüküm tesis etmek zorundadır. Diğer bir örnek; Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma sebeplerinin kapsamı dışında kalmış olan kısımları(yani konuları) kesinleşir. Bozma kararına uyan mahkeme, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bunun nedeni kesinleşmiş olan kısımların, bunlar lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak teşkil etmesidir. 24-DAVALARIN YIĞILMASI NE DEMEKTİR? Davacı, aynı davalıya karşı olan, birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, birlikte dava edilen taleplerin tamamının aynı yargı çeşidi içinde yer alması ve taleplerin tümü bakımından ortak yetkili bir mahkemenin bulunması şarttır. Davaların yığılması kavramında birden fazla talep birlikte ileri sürülmektedir. Bu taleplerden her biri kabul edilebileceği gibi hepsi reddedilebilir; taleplerden bir kaçı kabul edilip diğer birkaçı reddedilebilir. Bu sebeple davacının bir tek davada ulaşmak istediği sonuç birden fazladır. 25-TANIMA VE TENFİZİ AÇIKLAYINIZ? Tanıma, tenfiz davalarının tipik özelliği Devletler arası hüküm ifade eden bir dava olarak görülmesine rağmen aslında öyle değildir, hüküm ifade etmesi için kararın başka bir devlet mahkemeleri tarafından da tanınması gerekir tanıma yabancı ülkede boşanan kişilerin Türkiye'de dava açıp bu boşanma kararını tanıtmak gerekir. Tenfiz ise biraz karışık bir konudur tenfizi istenen kararlar milletlerarası hukuka ve o yer devletinin egemenlik haklarına aykırı olmaması durumunda genelde karar tenfiz edilir. Uygulamada tanıma ve tenfiz davlarının büyük bir bölümü sadece tanıma boşanma kararının tanınması şeklinde olmaktadır. Türkiye'de tanıma ve tenfiz için boşanma kararı, apostil şerhi ve davalı tarafın tebligat adresi o da olmasa tebligat meselesi gazete ilanı yoluyla çözülmektedir. 26-YARGI YERİNİN BELİRLENMESİNİ AÇIKLAYINIZ?
59
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Aşağıdaki hâllerde, davaya bakacak mahkemenin tayini için yargı yeri belirlenmesi yoluna başvurulur: 6100 Sayılı HMK madde 21: a) Davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkemenin davaya bakmasına herhangi bir engel çıkarsa. b) İki mahkeme arasında yargı çevrelerinin sınırlarının belirlenmesi konusunda bir tereddüt ortaya çıkarsa. c) İki mahkeme de görevsizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse. ç) Kesin yetki hâllerinde, iki mahkeme de yetkisizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse. 27-HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN DAVALARDA YETKİLİ MAHKEME NERESİDİR? MADDE 16- (1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. 28-YEMİNSİZ DİNLENEN TANIKLAR KİMLERDİR? 6100 Sayılı Kanun Madde 257- (1) Aşağıdaki kimseler yeminsiz dinlenir: a) Dinlendiği sırada onbeş yaşını bitirmemiş olanlar. b) Yeminin niteliğini ve önemini kavrayamayacak derecede ayırt etme gücüne sahip olmayanlar. 29-DAVA ŞARTLARI NELERDİR? Madde 114- (1) Dava şartları şunlardır: a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması. b) Yargı yolunun caiz olması. c) Mahkemenin görevli olması. ç) Yetkinin kesin olduğu hallerde, mahkemenin yetkili bulunması. d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları, kanuni temsilin söz konusu olduğu hallerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması. e) Dava takip yetkisine sahip olunması. f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekalet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnamesinin bulunması. g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması. ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi. h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması. ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması. i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması. 30-CEZA YARGILAMASINDA YETKİYİ ANLATINIZ? 5271 Sayılı Kanun; Madde 12 – (1) Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir.
60
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com (2) Teşebbüste son icra hareketinin yapıldığı, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği yer mahkemesi yetkilidir. (3) Suç, ülkede yayımlanan bir basılı eserle işlenmişse yetki, eserin yayım merkezi olan yer mahkemesine aittir. Ancak, aynı eserin birden çok yerde basılması durumunda suç, eserin yayım merkezi dışındaki baskısında meydana gelmişse, bu suç için eserin basıldığı yer mahkemesi de yetkilidir. (4) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan hakaret suçunda eser, mağdurun yerleşim yerinde veya oturduğu yerde dağıtılmışsa, o yer mahkemesi de yetkilidir. Mağdur, suçun işlendiği yer dışında tutuklu veya hükümlü bulunuyorsa, o yer mahkemesi de yetkilidir. (5) Görsel veya işitsel yayınlarda da bu maddenin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır. Görsel ve işitsel yayın, mağdurun yerleşim yerinde ve oturduğu yerde işitilmiş veya görülmüşse o yer mahkemesi de yetkilidir. Özel yetki Madde 13 – (1) Suçun işlendiği yer belli değilse, şüpheli veya sanığın yakalandığı yer, yakalanmamışsa yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. (2) Şüpheli veya sanığın Türkiye'de yerleşim yeri yoksa Türkiye'de en son adresinin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. (3) Mahkemenin bu suretle de belirlenmesi olanağı yoksa, ilk usul işleminin yapıldığı yer mahkemesi yetkilidir.
61 31- YARGILAMAYA HAKİM OLAN İLKELER NELERDİR? Tasarruf ilkesi MADDE 24- (1) Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz. (2) Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz. (3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder. Taraflarca getirilme ilkesi MADDE 25- (1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. (2) Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz. Taleple bağlılık ilkesi MADDE 26- (1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır. Hukuki dinlenilme hakkı
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com MADDE 27- (1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir. Aleniyet ilkesi MADDE 28- (1) Duruşma ve kararların bildirilmesi alenidir. (2) Duruşmaların bir kısmının veya tamamının gizli olarak yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut resen mahkemece karar verilebilir. (3) Tarafların gizlilik talebi ön sorunlar hakkındaki hükümler çerçevesinde gizli duruşmada incelenir ve karara bağlanır. Hâkim, bu kararının gerekçelerini, esas hakkındaki kararı ile birlikte açıklar. (4) Hâkim, gizli yargılama işlemleri sırasında hazır bulunanları o yargılamayla ilgili edindikleri bilgileri açıklamamaları hususunda uyarır ve 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun gizliliğin ihlaline ilişkin hükmünün uygulanacağını ihtar ederek bu hususu tutanağa geçirir. Dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğü MADDE 29- (1) Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. (2) Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler. Usul ekonomisi ilkesi MADDE 30- (1) Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür. Hâkimin davayı aydınlatma ödevi MADDE 31- (1) Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.
62
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com
İCRA VE İFLAS HUKUKU 1- İTİRAZIN KESİN KALDIRILMASI İÇİN GEREKLİ BELGELER NELERDİR? Alacaklı, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurmazsa yeniden ilamsız takip yapamaz. Buradaki altı aylık sürenin başlangıcı, borçlunun icar dairesine yaptığı itiraz tarihi olmayıp, bu itirazın alacaklıya tebliğ edildiği (İİK. m.62,II) tarihtir (İİK. m.67,I) İtirazın kaldırılmasını isteme süresi kural olarak altı ay ise de, bazı özel durumlarda, bu süre yedi güne indirilmiştir. Örneğin; alacaklı gecikmiş itirazda daha önce borçlunun mallarına haciz konulmuşsa, mazeretin kabulü kararının tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde (İİK m.65,V) ve ihtiyati hacizde de itirazın tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde (İİK. m.264,IIV) icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını istemek zorundadır. Alacaklının elinde, İİK m.68,I’de birer birer sayılan, alacaklıya itirazın kesin olarak kaldırılması yetkisini veren belgeler bulunmalıdır. Bu belgeler şunlardır; I – İmzası ikrar edilmiş adi senet ıı – İmzası noterlikçe onaylı senet (onaylama biçimindeki noter senetleri) ııı – Resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri belgeler ıv – Kredi kurumları ile ilgili belgeler v – Borçlunun resmi daireler veya memurlar huzurunda borç ikrarında bulunması 2-İHTİYATİ HACİZ VE İHTİYATİ TEDBİRİ ANLATINIZ? -İhtiyati haciz, para alacaklarında, alacağının vadesinde ödenmesini teminat altına almak maksadıyla, mahkeme kararı ile borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulmasıdır. Alacaklı, borçlunun borcunu zamanında ifa edeceğinden şüphe duyuyorsa, ihtiyati haciz kararı ile borçlunun mallarına geçici olarak el koyar, bu işlemi takiben alacağına ilişkin takip veya dava yoluna gider. Alacaklı, açılan takibin kesinleşmesi veya davada haklı çıkarak alacağına hükmedilmesi halinde artık borçlunun mallarını haczetmekle uğraşmaz bu malların satışı ile alacağına kavuşur. Genel özellikleri şöyledir; 1-Duruşma yapılmaksızın karar verilebilir. 2-Gerçeğe yakın ispat yeterlidir. 3-Alınan kararın hükümsüz kalmaması için belirli usul işlemlerinin belirli süreler içinde yapılması gerekir. Aksi takdirde karar hükümsüz kalır. 4-Maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. 5-İhtiyaten haczedilen/haczedilecek mal ve haklar; alacaklının açtığı ya da açacağı davanın, yaptığı ya da yapacağı icra takibinin konusu değildir. 6-İhtiyati haciz kararı, para ve teminat alacakları hakkındaki dava ve icra takiplerinde alınır. 7-İhtiyati Haciz kararını alan kimse borçlu hakkında isterse dava açma yoluna gider isterse icra takibinde de bulunabilir. (İhtiyati Haczin Kesin Hacze çevirmek için dava açma veya takip başlatma hakkına sahiptir)
63
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com 8-İhtiyati Haciz Kararına itiraz edilebilir. -Davalar uzun sürebilir, bu süreçte davanın müddeabihi davalı yanca, üçüncü kişilere devredilebilir veya ekonomik değeri yok olabilir. Bu durumda davacı, mahkemece davasında haklı dahi bulunsa, dava konusu mala ulaşamayabilir. Davanın açılmasından önce veya dava sırasında, çekişmeye konu olan malı koruyamaya yönelik tedbirlere ihtiyati tedbirler denir. Genel özellikleri şöyledir; 1-Duruşma yapılmaksızın karar verilebilir. 2-Gerçeğe yakın ispat yeterlidir. 3-Alınan kararın hükümsüz kalmaması için belirli usul işlemlerinin belirli süreler içinde yapılması gerekir. Aksi takdirde karar hükümsüz kalır. 4-Maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. 5-Eda, Teminat ve Düzenleme amaçlı ihtiyati tedbir kararları verilebilir. 6-Tedbir konulan şey, dava konusudur. 7-İhtiyati tedbir kararı, kural olarak, paradan başka şeyler (örneğin haklar, menkuller, gayrimenkuller ) hakkındaki davalarda alınır. 8-İhtiyati tedbir kararını alan kimse yalnız dava açabilir; takip yapma olanağı yoktur. 9-İhtiyati Tedbir ancak çekişmeli bir mal üzerine konulabilir. 10-İhtiyati Tedbir Kararına itiraz olunabilir.
64
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com
TİCARET HUKUKU 1- MARKA ÇEŞİTLERİNİ ANLATINIZ? Marka çeşitli yönlerden aşağıdaki gruplara ayrılır: a) Ticaret markaları Bir işletmenin imalatını veya ticaretini yaptığı malları, başka işletmelerin mallarından ayırt etmeye yarayan işaretlerdir. Malların üzerinde veya ambalajında kullanılan markalar ticaret markalarıdır. b) Hizmet markaları Bir işletmenin hizmetlerini diğer işletmelerin hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan işaretlerdir. Bankaların, hastanelerin, reklamcılık, televizyon-radyo yayıncılarının, otellerin, restaurantların ve eğlence hizmeti veren firmaların markaları hizmet markaları kapsamında korunmaktadır. c) Garanti markaları Marka sahibinin kontrolü altında, birçok işletme tarafından o işletmelerin ortak özelliklerini, üretim usullerini, coğrafi menşelerini ve kalitesini garanti etmeye yarayan işaretlerdir. Garanti Markalarına en iyi örnek; Uluslararası Yün Birliği'ne ait "WOOLMARK" markası, Türk Standartları Enstitüsü tarafından, firmalara verilen standartlara uygunluk belgesiyle kullanılan TSE markası, ISO 9000, CE işareti, Zürich Üniversitesi tarafından diş çürümesine yol açmayan cikletler üzerinde kullanılan özel tasarımlı diş resmi de garanti markalarına örnek gösterilebilir. d) Ortak Markalar Üretim, ticaret veya hizmet işletmelerinden oluşan, bir grubun mal veya hizmetlerini diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan işaretlerdir. Markanın ayırt etme, mal veya hizmetin menşeini gösterme, garanti etme, reklam, mutlak hak, koruma gibi ekonomik ve hukuki fonksiyonları bulunmaktadır. 2. ACENTENİN ÖZELLİKLERİNİ ANLATINIZ : Acente TTK’nın 102’inci maddesi uyarınca; “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimse” olarak tanımlanmıştır. Bu tanım çerçevesinde, acentelik ilişkisinin ana unsurları aşağıdaki gibi özetlenebilir: Acentenin, ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmesi veya bunları o tacir adına yapması;acentenin aracılık veya sözleşme yapma faaliyetlerinin yasal dayanağı olan bir sözleşme ilişkisine dayanması, bu faaliyetlerin süreklilik göstermesi ve acentenin bu faaliyetleri meslek olarak sürdürmesi. Bu kapsamda, acente müvekkilin ticari işletmesi ile ilgili sözleşmelerde aracılık faaliyetleri yürütmekte veya bu faaliyetleri müvekkil hesabına gerçekleştirmektedir. Müvekkil ve acente arasındaki ilişki bu bakımdan özel bir temsil ilişkisi olarak da değerlendirilebilir. Gerçek veya
65
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com tüzel kişi olarak acentenin, hukuken acentelik iş ve işlemlerini müvekkilin talimatlarına ve menfaatlerine uygun şekilde gerçekleştirmesi gerekmektedir. Sözleşme serbestisi prensibi temelde acentelik sözleşmeleri için de geçerlidir. Sözleşmesel düzenlemelerin bulunmaması halinde, TTK’nın acentelik sözleşmesine ilişkin maddeleri uygulanacaktır. Bunun yanı sıra TTK’nın acentelik hükümlerinde düzenleme bulunmayan hallerde, aracılık faaliyeti yapan acentelere 6098 sayılı yeni Borçlar Kanunu’nun (“YBK”) simsarlık ile ilgili düzenlemeleri, sözleşme yapma faaliyetinde bulunan acentelere ise komisyonculuk düzenlemeleri, burada da hüküm bulunmayan hallerde ise vekâlet ile ilgili düzenlemeler uygulama alanı bulur. 3- ÇATMA VE GEMİ JURNALİ NEDİR? Çatma, deniz ticaret hukuku doktrininde iki ya da daha fazla geminin birbiriyle çarpışmasına verilen addır. Çatmanın var olması için çarpışan nesnelerin, Türk Ticaret Kanunu'nda yer alan tanımıyla, gemi olması gerekmektedir. Çarpılan nesne gemi, değil de farklı bir cisim olursa (rıhtım, yalı, duba vb.) çatma hükümleri uygulanmaz. Çatma türleri şunlardır: -Kusursuz çatma TTK m. 1216 uyarınca umulmayan hal, mücbir kuvvet ya da neden ileri geldiği anlaşılmayan çatma, kusursuz çatmadır. Bu tür çatmada diğer tarafın zararları için sorumluluk söz konusu olmaz, herkes kendi zararını karşılar. -Kusurlu çatma 1. Bir tarafın kusuru ile çatma Gemilerden birinin gemi adamlarının kusurundan doğan çatma türüdür. Bu durumda kusurlu tarafın donatanı TTK m. 1217 gereğince zararı karşılamakla yükümlüdür. 2. Müşterek kusurlu çatma Çarpışan gemilerin tümünün kusurlu olması halinde söz konusu olur. TTK m. 1218 uyarınca çarpışan gemilerin donatanları ortaya çıkan zararlardan kusurları ölçüsünde sorumlu olurlar. -Kıyasen çatma Geminin manevra yapmak, yapılması gereken manevrayı yapmamak ya da kurallara aykırı hareket etmek suretiyle fiili bir çarpışma olmaksızın başka bir gemiye ya da içindeki yük ve mallara zarar vermesi durumunda TTK m. 1220 anlamında kıyasen çatma mevcut olur. Kıyasen çatmaya, çatmaya ilişkin hükümler kıyasen uygulanır -Gemi Jurnali, gemide meydana gelen olayların gün gününe yazıldığı deftere denir . 4-NAVLUN NEDİR ANLATINIZ? Navlun sözleşmesi, konusu bir gemide yoluyla ücret karşılığı eşya taşımak olan her türlü sözleşmedir. Navlun sözleşmesinin tarafları ve ilgili kişileri aşağıdakilerdir: Taşıyan: Bir gemide deniz yoluyla yük taşımayı taahhüt eden kimsedir. Taşıtan: Deniz yoluyla yükü taşıtan kişidir. Yükleten: Taşınacak eşyayı gemiye getiren ya da taşıyana teslim eden kimsedir.
66
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Gönderilen: Eşyanın varacağı limanda navlun sözleşmesinin konusunu oluşturan yükü teslim alma yetkisine sahip olan kişidir. Taşıyan ve yükleten ya da taşıtan ve gönderilen sıfatları aynı kişide birleşebileceği gibi, alt sözleşmeler yoluyla, anılanların farklı kişiler olması da mümkündür. Kırkambar ve çarter olmak üzere iki farklı türde navlun sözleşmesi mevcuttur. Kırkambar sözleşmesinde gemide yer tahsisi olmaksızın belirli bir eşyanın taşınması söz konusudur. Taşıyan yükü gemide, güverte dışında, istediği yere koyabilir. Çarter sözleşmelerinde ise taşınan mal için gemi veya gemide belirli bir yer tahsis edilir. Gemi tümüyle taşınacak eşyaya tahsis edilmişse buna tam çarter sözleşmesi, geminin sadece belirli bir bölümü taşınacak eşyaya ayrılmışsa buna da kısmi çarter sözleşmesi denir. 5- POLİÇEDE VADE VE ZAMANAŞIMINI ANLAT ? Poliçenin ayrıca bir vadeyi içermesi gerekir. Poliçeye 4 türlü vade konulabilir. Bunlar belirli bir vade (1.1.1996 gibi), senedin düzenlenme tarihinden itibaren belirli bir vade (ihdastan itibaren 90 gün gibi), görüldüğünde vade ve görüldüğünden belirli bir müddet sonra (görüldüğünden itibaren 90 gün gibi) vadedir. Bu dört tür vadeden farklı bir vadeyi veya birbirini takip eden vadeleri gösteren senetler geçersizdir. Poliçeye vade konulması gerekmekle birlikte, poliçeye vade konulması esaslı şekil şartı değildir. Eğer poliçeye bir vade konulmamış ise, poliçe görüldüğünde vadeli poliçe sayılır. MADDE 749(1) Poliçeyi kabul edene karşı ileri sürülecek poliçeden doğan istemler, vadenin geldiği tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. (2) Hamilin, cirantalarla düzenleyene karşı ileri süreceği istemler, süresinde çekilen protesto tarihinden veya senette “gidersiz iade olunacaktır” kaydı varsa vadenin dolduğu tarihten itibaren bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. (3) Bir cirantanın başka cirantalarla düzenleyen aleyhine ileri süreceği istemler, cirantanın poliçeyi ödediği veya poliçenin dava yolu ile kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar 6-GEMİ TASDİKNAMESİ NEDİR? Gemi sicil memurluğu tarafından, geminin sicile kaydolduğuna ve Türk Bayrağı çekme hakkını haiz bulunduğuna dair düzenlenen belgedir (TTK Md. 854). 7-KIRKAMBAR SÖZLEŞMESİ VE ÇARTER SÖZLEŞMESİ NEDİR? -Kırkambar sözleşmesi, belli bir eşyayı navlun bedeli karşılığında denizyoluyla taşımayı öngören sözleşme. Temelde taşıyan ile yükleten arasında yapılır; taşıyan malı belli bir hedefe götürmeyi, yükleten de navlunu ödemeyi üstlenir. İki temel biçimi çarter sözleşmesi ve konşimentodur. Kırkambar sözleşmesi Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş olmakla birlikte, günün koşullarına uygun hükümler içeren tip sözleşmelere ve teamül hukukuna da dayanır. Ayrıca yasada sözleşmenin yapılması konusunda bir biçim öngörülmemiştir. Düzenli posta seferleri yapan
67
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com gemilerle taşımacılıkta tip navlun sözleşmesi uygulaması yaygındır. Belirli bir tarife uyarınca sefer yapan bu gemiler yüzlerce tüccarın parça malını taşır. Bu durumda her tüccarla ayrı ayrı ve onların isteklerine uygun sözleşme yapma olanağı yoktur. Uygulamada taşınacak yük taşıyana ya da acentesine bildirilir ve bir belge düzenlenir. Bazen yük doğrudan taşıyana, acentesine ya da gemiye teslim edilir. Yük ister karada, ister gemide teslim edilmiş olsun, yük üzerine bir konşimento düzenlenir. Konşimento, taşıyan ile gönderilen arasındaki ilişkiyi düzenleyen ve kırkambar sözleşmesinin içeriğini belirten bir ispat belgesidir. - Çarter sözleşmesi, navlun sözleşmesinin bir türüdür. TK m. 1016/1’de yer alan tanım uyarınca, çarter sözleşmesi, “taşıyanın geminin tümünü ya da bir bölümünü veya belirli bir yerini taşıtana taahhüt ederek denizde eşya taşımayı yükümlendiği” bir sözleşmedir. Kırkambar sözleşmesinin aksine, çarter sözleşmesinde belirli bir eşyanın taşınması taahhüt olunmayıp, sadece eşya taşımak amacıyla geminin bir bölümü taşıtana tahsis edilir. 8-GEMİYE İSİM VERİLİR Mİ ZORUNLU MU İSMİ KİM VERİR ? I- Seçme serbestisi MADDE 938- (1) Geminin ilk Türk maliki, gemiye dilediği adı vermekte serbesttir. Şu kadar ki, seçilen ad karıştırılmaya yol açmayacak şekilde başka gemilerin adlarından farklı olmalıdır. (2) Gemi tasdiknamesi verilmiş olan bir geminin adı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının izniyle değiştirilebilir. TTK. MADDE 960: 2. İçeriği MADDE 960- (1) Tescil istemiyle birlikte aşağıdaki hususlar bildirilir: a) Geminin adı. Yani sicile kayıtlı olmayan gemiler bakımından ad koyma mecburiyeti yoktur. 9- KAMBİYO SENEDİ TÜRLERİNİ AÇIKLAYINIZ ? Kambiyo senetleri, kıymetli evrakın tüm özelliklerini taşır ve uygulamada en yaygın olarak kullanılan kıymetli evrak çeşididir. Kanunen emre yazılı olarak düzenlenen, içerdikleri hak bakımından mutlaka bir para alacağını konu edinen, ekonomik alanda çok işlem ve etki gören önemlerine binaen Türk Ticaret Kanunu’nda özel olarak düzenlenmiştir. 2. Kambiyo senetlerinin özellikleri şunlardır: - Bir alacak hakkını içerir. - Uluslararası bir nitelik taşır. - Bir borç ilişkisini kurucu niteliktedir. - İmzaların ve beyanların bağımsızlığı ilkesi geçerlidir. - Ödenmesi için senedin ibrazı gereklidir. - Gerekli şekil şartlarına uygun olmalıdır. - Emre yazılı senetlerdir. - Senedi imzalayanlar, kefil sıfatı ile imzalamış olsalar dahi müteselsil borçlu durumundadır. - Kambiyo Senedi Çeşitleri: Kambiyo senetleri poliçe, bono ve çek olarak kabul edilir. -Poliçe: Poliçe belirli bir kişi emrine, diğer bir kişiye verilen ödeme yetkisini kapsayan bir senettir. Poliçede üç taraflı ilişkiyi düzenleyen bir senettir. Senedi düzenleyen keşideci, bir kişiye borçlu
68
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com iken diğerinden alacaklıdır. Keşideci alacaklı olduğu kişiye hitaben düzenlediği senedi borçlu olduğu kişiye teslim eder. Borçlu senedi kabul ettiğinde keşideci aradan çekilmiş olur. Borçlu isterse borcunu keşideciye veya diğer alacaklıya ödemekte serbesttir. Senedi düzenleyen (keşideci), üçüncü bir kişiye (muhatap) poliçede gösterilmiş olandiğer bir şahsa (lehdar) veya onun emri havalesine, senette belirtilen vadede belirli bir meblağı ödeme emrini, kanunun aradığı şekil şartlarını yerine getirmek kaydıyla yöneltir. Poliçeyi düzenleyenin (keşideci) hem muhatapla hem de lehdarla ilişkisi vardır. Keşidecinin muhataptan alacağı, lehdara da borcu vardır. Keşideci poliçe düzenleyecek ve muhatabın da kabul etmesiyle aradan çekilmekte, muhataptan kendisine olan borcundan poliçede yazdığı tutar kadarını kendisinin borcu olan lehdara ödemesini istemektedir. -Bono: Borçlusu tarafından imzalanarak alacaklıya verilen ve belli bir paranın, belli bir süre sonra ödeneceğini bildiren ticari belgeye bono (emre muharrer senet) denir. Bonoda cümle "ödeyiniz" şeklinde değil, "ödeyeceğim" şeklinde biter. Bu yönüyle bono bir ödeme vaadidir. Bono vadeli işlemlerde kullanılan bir senettir. Borçlu ödeme için ayıracak nakit parası olmaması dolayısıyla nakit ödeme yapmak yerine alacaklısına bono vermekle, ileride vade geldiğinde ödemek üzere borç altına girmiş olmaktadır. Bonoda iki taraf bulunur: Borçlu (muhatap): Bono bedelini ödeyecek kişidir. Alacaklı (lehtar): Bono bedelini tahsil edecek kişidir. -Çek: Çek bir bankaya hitaben yazılmış ve TTK da belirtilen hükümlere göre düzenlenmiş, ödeme emri niteliğinde olan kıymetli bir evraktır. Çek de üç taraf bulunur: Keşideci, Çeki düzenleyen. Muhatap, Çeki ödeyecek banka şubesi borçlu. Hamil, Keşide edilmiş çeki elinde bulunduran kişi alacaklı. 10-REASÜRANS NEDİR AÇIKLAYINIZ? Reasürans, sigorta şirketlerinin poliçe sattığı sigortalılardan satın aldığı risklerin bir kısmını veya tamamını bu konuda uzmanlaşmış diğer bir şirkete satmasıdır. Reasürans ihtiyacı, sigorta şirketleri tarafından alınan büyük risklerin aynı anda gerçekleşmeleri durumunda hasar ödemelerinde sıkıntı yaşanmaması ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Reasürans yaptırmak; sigorta şirketine riski yayabilme, risk kabul kapasitesi ve esnekliğini arttırması ve kurumun mali yapısını güçlendirmesi gibi ilave faydalar sağlar. Temelde reasürans, sigorta şirketlerinin sahip olduğu risklerinin başka şirketlere (reasürans şirketlerine) sigortalanmasıdır. Reasürans yaptıran şirkete sedan şirket, reasürans yapan şirkete reasürör şirket denir. 11-KARŞILIKLI SİGORTA NEDİR? Karşılıklı (mütüel) sigorta, sigortalı ve sigortacı sıfatlarının birleşmiş olduğu sigorta şirketi çeşididir. Genellikle kooperatif şirket şeklinde kurulur, sigortalılara gerçek kar dağıtmak gayesi güder. 12-CAN SİGORTALARI KAÇA AYRILIR? - Hayat Sigortası - Hastalık ve Sağlık Sigortası - Kaza Sigortası
69
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com 13-ÇEKİN UNSURLARI NELERDİR? - ‘Çek’ kelimesi - Kayıtsız ve şartsız olarak belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi, - Ödeyecek kimsenin (muhatap-banka) adı(ünvanı), - Ödeme yeri, - Keşide günü ve keşide yeri, - Çeki keşide edenin (keşidecinin) ismi-ünvanı ve imzası. 14- BAYRAK ŞAHADETNAMESİ NEDİR Bayrak şahadetnamesi, Türkiye dışında bulunan ve Türk bayrağı çekme hakkı olan bir gemiye, bu hakkına ilişkin olarak, bulunduğu yerdeki Türk konsolosu tarafından verilen belge. Gemi tasdiknamesi yerine geçen bayrak şahadetnamesi, düzenlendiği tarihten sonraki bir yıl için geçerli olur. Yolculuk, zorlayıcı nedenler yüzünden uzadığında, bu süre de uzar. Yolculuğun ne gibi zorlayıcı nedenler yüzünden ve ne süreyle uzadığı konusu ancak seyir defteriyle kanıtlanabilir. 15- DONATMA İŞTİRAKİ NEDİR? (Association of ship owners) Birden fazla kişinin, ortak mülkiyet biçiminde sahip oldukları bir gemiyi, yaptıkları sözleşme uyarınca, tümünün ad ve hesabına deniz ticaretinde kullanmaları durumunu ifade eder (TTK. m. 951) Sözleşmede aksi kararlaştırılmış olmadıkça, donatma iştirakinde işler ortak donatanların kararıyla yürütülür. Kararlar çoğunlukla alınır. Donatma iştiraki işlerinin yönetimi için, çoğunluk karan ile, bir gemi müdürü de atanabilir. Gemi müdürü, donatma iştirakinin bütün normal işlemlerini ve yasal tasarruflarını yapmaya yetkilidir. Gemi müdürünün ayrıca, kaptanı atama ve görevine son verme yetkisi de vardır. Ancak donatma iştirakine karşı hesap vermek de onun sorumluluğudur. Kar ve zarar, ortak donatanlara gemideki payları oranında dağıtılır. Ortak donatanların her biri diğerlerinin onayı aranmaksızın, dilediği anda iştirak payını başkalarına devredebilir. Donatma iştiraki, çoğunluk kararıyla sona erdirilebilir. Geminin satışı da bu şekilde yapılabilir ve aynı sonucu doğurur. 16-BAĞLAMA LİMANI NEDİR? Bağlama limanı, gemiye ait seferlerin yönetildiği limana verilen addır. Bağlama limanı kural olarak, donatanın ticaret merkezinin bulunduğu limandır. Ama geminin sahibi tüzel bir kişiyse, bağlama limanı tüzel kişinin merkezinin bulunduğu liman olur; geminin seferleri başka bir limandaki şube tarafından yönetiliyorsa, şubenin bulunduğu liman bağlama limanı kabul edilir. Bir geminin seferlerinin yönetildiği yer, bir limanda değil de karada ya da gemi bordasında ise, donatan gemisini dilediği sicil dairesine tescil ettirebilir. Tescil limanı da geminin bağlama limanı olur. Eğer bu yer bir yabancı limanda ise, gene donatan istediği sicil dairesinde gemiyi tescil ettirebilir ve gemi seferlerinin yönetildiği yabancı liman bağlama limanı sayılır. Türk Ticaret Kanunu’na göre, her geminin bir bağlama limanı olmalıdır. Gemi tescil edilirken bağlama limanının tescili de zorunludur. Bağlama limanı geminin kıç tarafına yazılır. Donatana karşı açılacak bütün davalarda yetkili mahkeme, bağlama limanı mahkemesidir. Kaptanın donatanı temsil yetkisi, gemi bağlama limanında bulunduğu sırada daha sınırlıdır.
70
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com 17-ESNAF İLE TACİR ARASINDAKİ FARK NEDİR? 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu'na göre: esnaf; ticari kazancı, daha çok beden gücüne dayanan, çoğu zaman kendi başına çalışan ve tüccar sayılamayacak olan kimselere denir. TACİR; 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'na göre kazancı daha çok sermayesine dayanan, genellikle işgücü istihdam eden işletme sahipleridir. TÜCCAR ise; tacirin çoğulu olup, tacirler anlamında kullanılmaktadır. 3. Menfaati kendisine vasi atanacak kişinin menfaati ile önemli ölçüde çatışanlar veya onunla aralarında düşmanlık bulunanlar, 4. İlgili vesayet daireleri hâkimleri. 18- KAMBİYO HUKUKUNDA DEF’İ ÇEŞİTLERİ NELERDİR? 1-)Etkisi Ve Etkili Olduğu Kişiler Bakımından Def’iler A-)Mutlak Def’iler: Borçlu tarafından senedin yetkili yasal alacaklılarının hepsine karşı ileri sürülebilen def’ilerdir. ÖRN: Sahtelik iddiası, ehliyetsizlik def’i, temsil yetkisinin bulunmadığı def’i, imzanın baskı ve zor neticesi atıldığı def’i, şekil noksanı vs. B-)Nisbi Def’iler: Borçlu tarafından yalnızca muayyen bir senet alacaklısına karşı ileri sürülebilen def’ilerdir. ÖRN: Takas def’i, alt ilişkinin geçersiz olduğu def’i, muvazaa, gabin, zapt, ayıp, hatır senedi olduğu def’i, yeni vade kararlaştırıldığı def’i vs. 2-)Nitelikleri Bakımından Def’iler A-)Senet Metninden Anlaşılan Def’iler: Bu def’iler senet metnine yani senedin arkasına, önüne, alonja ve ciro zincirine bakılarak anlaşılabilecek olan def’ilerdir. Kolay anlaşılmasının sonucu olarak herkese karşı ileri sürülebilirler yani mutlak def’i oluştururlar. 19-LİMİTET ŞİRKETTE ORTAKLARIN SORUMLULUKLARI NELERDİR? Yeni TTK'nın 573/2'nci maddesinde ortakların sorumluluğu düzenlenmiştir. Buna göre, ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler. Yani ortaklar için aslolan şirkete sermaye koyma borcudur. Ancak, şirket sözleşmesinde öngörülmek kaydıyla ortaklara ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri de getirilebilecektir. 18-KONŞİMENTO NEDİR? Konşimento, ya da taşıma senedi üzerinde yükleyici, alıcı, ihbar mercii den başlayarak her türlü bilginin yer aldığı kıymetli evraktır. Gemiye yüklenilen bir malın teslim alındığını gösteren, gönderenin ve alıcının adlarının yazılı olduğu hukuki belgedir. Malın alıcısına genellikle önceden gönderilen bu belge, alıcının mal üzerindeki mülkiyet hakkını gösterir. Alıcı, bu belge olmaksızın malları teslim alamaz 20-CARİ HESABA GEÇİRİLMEYEN ALACAKLAR NELERDİR?
71
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com Cari hesaba geçirilemeyen alacaklar TTK Madde 91'de sayılmıştır. Buna göre; a) Takası mümkün olmayan alacaklar. b) Belirli bir yönde sarf edilmek üzere para ve mallardan doğan alacaklar. Örneğin, bir şahsın alacağının ödenmesi için ayrılan para. c)Emre amade tutulmak üzere teslim olunan para ve mallardan doğan alacaklar. Bazı alacakların cari hesaba geçirilmesi, TTK 88/2-3 uyarınca bazı şartlara bağlanmıştır. Bunlar; • Sözleşmenin yapılmasından önce doğmuş alacaklar • Henüz muaccel olmayan (vadesi gelmemiş olan) alacaklar. Cari hesaba geçirilemeyen ve geçirilmesi bazı şartlara bağlı alacakların dışında, kural olarak cari hesap sözleşmesinin yapılmasından sonra doğmuş ve muaccel hale gelmiş tüm alacaklar cari hesaba geçirilebilir.
72
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com
1-İŞKENCE YASAĞINDAN BAHSEDİNİZ? AİHS m.3 bireylerin vücut bütünlüğünü ve insanlık onurunu koruyan, insanın insanca yaşayabilmesi için getirilmiş olan yasaklardan birini yani işkence yasağını düzenlemektedir. İlgili maddeye göre; “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz”. Hüküm AHİS’ in emredici ve en kısa hükümlerinden biridir. Ancak hüküm kısa olsa da yorum yoluyla genişletilmeye müsaittir. İşkence görmeme hakkı kişinin yalnızca insan olmasından kaynaklanan en temel haklarından biridir ve mutlaktır. AİHS m.3 taraf devletlere pozitif ve negatif olmak üzere iki tür yükümlülük yüklemektedir. Negatif yükümlülük, devletin herhangi bir organı vasıtasıyla bireyleri işkenceye maruz bırakmamasıdır AİHS’ in devletlere yüklemiş olduğu pozitif yükümlülük ise, yetki alanında yaşayan herhangi bir bireyin işkence veya insanlık dışı muamele ile karşılaşmaması için gerekli tüm tedbirleri alması ve kötü muamele iddialarını etkili bir şekilde soruşturmadır. AİHS m.3’ün taraf devletlere yüklemiş olduğu pozitif yükümlülüklerden bir diğeri de devletlerin yetki alanında yaşayan bireylerin işkence ve insanlık dışı muamele uygulamalarına maruz kalmamaları için gerekli önlemleri almalarıdır.
73 1-KADASTRO NEDİR? Yüzey ve engebeleri inceleme, yükseltileri hesaplama metodu. Dünya üzerindeki tabii ve yapma engebelerin harita ve planlarda belirtilmesi gayesiyle bu husus devlet tarafından tespit edilmiştir. Kadastronun gayesi sağlam ve açık bir tapu sicili sistemi kurmaktır 2-TÜZEL KİŞİLERE TEBLİGAT NASIL YAPILIR? Tüzel kişilere tebliğ yetkili temsilcisine veya birden fazla yetkili temsilci varsa yalnız birisine yapılır. Gerçek ve tüzel kişilere ait ticari işletmelerin işlemlerine ilişkin tebligatlar, ticari işletmenin o işlemde bulunan yetkili temsilcisine yapılır. Tüzel kişiler adına tebligat almaya yetkili kişilerin herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde işyerinde bulunmaması veya o sırada evrakı bizzat alamayacak durumda olmaları halinde, tüzel kişinin o yerde sürekli çalışan personel veya müstahdemine yapılan tebligat geçerli sayılır. Ancak bu kişinin esasen tüzel kişinin o yerdeki teşkilatında bu işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gereklidir. Böyle bir kişinin bulunmaması halinde bu husus tebliğ mazbatasında belirtilerek o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme tebligat yapılır. 3-SİVİL İTAATSİZLİK NE DEMEKTİR? a) “Şu ya da bir ölçüde adil ilişkilerin hüküm sürdüğü demokratik bir sistemde ortaya çıkan ciddi haksızlıklara karşı, yasal imkanların tükendiği bir noktada, son bir çare olarak başvurulan, anayasa ya da toplumsal sözleşmede ifadesini bulan, ortak adalet anlayışını temel alan, şiddeti reddeden, yasa dışı politik bir edimdir.” b) “Hukuk devleti idesinin içerdiği üstün değerler uğruna, kamuya açık ve yasaya aykırı olarak gerçekleştirilen, bu sırada üçüncü kişilerin hakkını çiğnemeyen, barışçıl bir protesto eylemidir.”
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com 4- SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİNİN YERİ NEDEN KALDIRILDI , IŞİD BİR TERÖR ÖRGÜTÜ MÜ? Süleyman Şah Türbesi ile Süleyman Şah Saygı Karakolu [1] ve bulunduğu alan Suriye'nin Halep ilinin Eşme köyü sınırları içerisinde bulunan, Türkiye'nin kendi sınırları dışında sahip olduğu ekslav statüsündeki tek toprak parçasıdır. Türbe'de Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk padişahı Osman Gazi'nin dedesi ve Ertuğrul Gazi'nin babası Süleyman Şah'ın ve iki askerinin naaşları bulunmaktadır.[2] Türbede yatan Süleyman Şah'ın Osman Gazi'nin dedesi olan Süleyman Şah değil, I. Kılıçarslan'ın babası Kutalmışoğlu Süleyman olabileceği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. 13 Mart 2014 tarihinde Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı grup arasındaki çatışmalar sonucu Karakozak köyü ve türbenin bulundu bölge IŞİD kontrolüne geçti.[14] 20 Mart 2014 tarihinde IŞİD, YouTube üzerinden yayımladığı bildiride Süleyman Şah Türbesi'nin üç gün içerisinde boşaltılıp Türk bayrağı indirilmediği takdirde türbeyi yerle bir edecekleri tehdidinde bulundu.[15] Bunun üzerine Türkiye, güvenlik tedbirlerini artırarak en üst seviyeye getirdi. Gaziantep Beşinci Zırhlı Tugay Komutanlığı'ndan da araç ve personel takviyesi yapıldı. Sınır hattında bulunan mevcut nöbet kulübelerine ilave kulübeler yapılarak askerler konuşlandırıldı.[16] Ayrıca Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Süleyman Şah Saygı Karakolu için kriz masası kurulduğunu açıkladı 22 Şubat 2015'te TSK, Şah Fırat isimli bir operasyon ile türbede bulunan 40 askeri ülkeye geri getirmek için Suriye'ye girdi. Operasyonda 572 asker[24] ve 20. Zırhlı Tugay’a bağlı M-60 A3 tipi 50 adet tank ile birlikte sınırda devriye görevi yapan F-16 uçakları[25] görev almıştır. Türbede bulunan Süleyman Şah'ın naaşı ve diğer manevi değeri bulunan eşyalar alındıktan sonra Süleyman Şah Türbesi ve yakındaki karakol patlayıcılarla havaya uçurulmuştur. Türbe imha edildikten sonra bölgedeki Türk askerleri, Şanlıurfa üzerinden Türkiye'ye geri çekildi. Operasyon sırasında bir araç kazasında bir asker hayatını kaybetti. 5- ELEKTRONİK TEBLİGATI ANLATINIZ? Elektronik Tebligat (e-Tebligat), Tebligat Kanunu'nda belirlenen tebligat çıkarmaya yetkili merciler tarafından elektronik ortamda hazırlanan tebligatların e-Tebligat Yönetmeliğine uygun olarak değiştirilemez ve inkar edilemez bir şekilde kayıtlı elektronik posta (PTTKEP) yoluyla alıcılarına iletilmesidir. Elektronik ortamda gönderilecek ve posta kutusuna düştükleri tarihten 5 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacak. Hükme göre, gerçek kişiler için elektronik tebligat isteklerine bırakılırken, Anonim, Limited ve Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Şirketler için elektronik tebligat zorunlu hale getirildi. Maddeye göre elektronik tebligatın zorunlu nedenlerle (teknik altyapı nedenleri) ötürü yapılmaması durumunda, tebligatın diğer usullerle yapılacağı kabul edildi. Elektronik tebligat, muhatabın elektronik posta adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda muhataba tebliğ edilmiş sayılacak.
74
Ümit Kaymak Koordinatörlüğünde THEMIS EĞİTİM KURUMLARI & JUSTICE & THEMIS HUKUK KİTAPLARI (ADLİ HAKİMLİK SINAVI 2015 ADLİ YARGI MÜLAKAT SORULARI VE CEVAPLARI)
ANKARA: 0532 449 0 542 - İZMİR: 0532 06 888 35 www.themisegitim.com
75
Bu soruların cevaplandırılması grup üyeleri tarafından yapılmıştır. Bütün hakları ADLİ VE İDARİ HAKİMLİK PLATFORMU ÜYELERİNE AİTTİR… Themis Eğitim Kurumları ve Themis & Justice Hukuk Kitapları Adına Başarılar Dilerim
Murat Kaymak
Yürüdüğün yolda, önündeki engelleri görüyorsan, gözünü hedeften ayırmışsın demektir, gözün her zaman hedefinde olsun…
View more...
Comments