2009 19 Nisan

August 28, 2017 | Author: malotof | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download 2009 19 Nisan...

Description

İÇİNDEKİLER KAPAK ORG. BABU’UN CEMAATLER GÜNDEM Güneydou’daki Fethullah 4 FORUM/ Mehmet Bedri Gültekin Orgeneral Babu’un konumasnda artlar, eksiler! 8 TÜRKYE ERGENEKON TERTBNDE 12. DALGA Hedef, üniversiteleri toplumsal mücadelenin dna itmek 10 SORGULANAN TGB ÜYELER: Atatürk’ün gençlie verdii görevi yerine getireceiz. Korkmuyoruz! 12 SANATÇI, YAZAR, BLM NSANLARI YURTSEVER AYDINLAR ÇN BRARAYA GELD ‘Ergenekon tertibine kar alanlara inmeliyiz’ 14 NHAT GENÇ’LE BR SORU BR CEVAP Türkan hanm almayn da… imdiye kadar aldklarnzn suçu? 17 SON OPERASYONA YURT ÇAPINDA TEPK ‘Mücadeleye biz de varz!’ 18 ZMR BAROSU BAKAN VEKL AV. ÖZDEMR SÖKMEN: “Kritik günlerden geçiyoruz… kar durmann tam zaman” 21 SON ERGENEKON OPERASYONUNDA ARAMA KARARIYLA ORTAYA ÇIKAN HUKUK SKANDALI! Dou Perinçek: Bu dava bitmitir 22 SON GÖZALTILARDA DA, PERNÇEK VE TALAT PAA KOMTES SORULDU Savcdan itiraf: Sorular ben hazrlamadm! 25 TUNCAY GÜNEY GÖZALTINA ALINMASININ TERTP OLDUUNU TRAF EDYOR “Ben olmasam belgeleri anlamazdnz” 26 ASSTANLAR 5 LDE YÖK YÖNETCLERN UYARDI YÖK Bakanvekili zzet Özgenç’ten stanbul Üniversitesi’ne tehdit 28 AZERBAYCAN HEYET ANKARA’DAYDI Azeri vekil Guliyev: AKP’nin bizimle görütüü yalan 33 Ayd›nl›k Yerel Haftal›k Haber Yorum Dergisi 19 NİSAN 2009 Say›: 1135

Sahibi: GÜNEY REKLAMCILIK YAYINCILIK MATBAACILIK ORGANZASYON SANAY ve TCARET LMTED RKET Sorumlu Müdür: Z. Ruhsar enolu Genel Yayn Yönetmeni: Deniz Yldrm Yazileri Müdürü: Özlem Konur Usta Haber Aratrma: Hikmet Çiçek Ankara Temsilcisi: Fikret Akfrat çi-Sendika: Esin Ergenç Turhan Ekonomi: Z. Ruhsar enolu D Haberler: Zeynep Er Yurt Haberler: Emine Dölek Ariv : Ercan Dolapç Fotoraf : Alpay Tulu Datm-Abone Ergin Onay Sayfa Tasarm: Melih Yldrm - Mahmut en Teknik Sorumlu: Mutlu Selçuk BÜROLAR stanbul: Gizem Erturul Koç, Sibel Koç, Ufuk Akkaya, Serkan Koç, Meral Ergene, Veli Sivasl, Sare Bakolu, Merve Aksuna, Emrah Tatan, Teoman Alili, Önder Öztürk, Hakan Eröz, Naci Eri Ankara: Levent Ak, Murat Arsoy, Umut Albayrak, Can Özçelik, Bülent Akbua, Sabri Kara, Murat Karabulut, Didem Özder zmir: Teoman Alver, Hayati Özcan, Ali Karlayan, Belma Yücel Adana: Erkan imek Antalya: Devrim Akn Karasoy Burdur: Fatih Özcan Çanakkale: Zuhat Yoku Hatay: Hüseyin Güler, Mansur Erk Isparta: Bora Tüfekli Kayseri: Ekrem Demir Kahramanmara: Cafer Sincer Mersin: Yusuf Çelik

AZER MLLETVEKL AHMEDOVA, AYDINLIK’A ANLATTI Bizim için imtihan devri tek devlet gibi davranmalyz 34 OBAMA’NIN ‘TARHNZLE YÜZLEN’ SÖZÜNE YANIT Kaynak Yaynlar Obama’ya 8 kitap gönderdi! 36 NATO’DA 3,5 YIL GÖREV YAPAN E. HAVA KORG. MÜJDEC: NATO’dan çkmaktan korkmayn! Türkiye seçeneksiz deil! 38 FORUM/ Oktay Yldrm ABD, sözde milliyetçi iktidar hedefliyor 40 EKONOM / EMEK ÜRETM-TCARET DURDU, VERG GELRLER AZALDI, HAZNE BOALIYOR Hazine IMF’ye teslim, içiye “sfr zam” 44 HAFTANIN NOTLARI Fethullah’n tela imdi anlald 50 KÜLTÜR SANAT EFK HÜSNÜ’NÜN 50. ÖLÜM YILINDA PANEL Yeni Sevr’e kar Kemalist-Sosyalist ittifak zorunlu 56 OKKIRLARIN KALEMNDEN ‘ERGENEKON’ GERÇE Belgesel niteliinde bir roman: “Cinayeti Gördük” 57 OTYAMLAR ANADOLU’YU STANBUL’A TAIDI Dokuma ve resim ortakl 58 SPOR / PERDE ARKASI Vicdanlar rahatlad m? 61 YAZILARIYLA

DOU PERNÇEK 2 . SÜHA BAYKAL 31 HÜSEYN MACT YUSUF 32 . A. BAER KAFAOLU 48 YILDIRIM KOÇ 49 . FKRET OTYAM 58 MECT ÜNAL 60 .ULE PERNÇEK 62 ÇZGLERYLE/ ÖNEY OLCAYTU 63

Mu: Cevat Dani Ordu: Namk Canik Rize: Gençaa Karafazl Samsun: Srr Turan Siirt: Haydar Evin Sivas: smail Dursun Tokat: Ali Yönel Zonguldak: Nazm Ayarolu Avrupa: Ali Mercan ADRES VE TELEFONLAR

Yönetim Yeri: Alemdar Mah. Divanyolu Caddesi, Erçevik han No: 54/311 Sultanahmet Eminönü-STANBUL Tel: (0212) 520 04 94 E-posta:[email protected] http://www.aydinlik.com.tr OFSET HAZIRLIK VE DAITIM ORGANZASYON : Toros Yaynclk Yapmclk Matbaaclk Reklamclk ve Turizm Organizasyon Sanayi ve Ticaret Ltd. ti. Tel ve Faks : (0212) 251 51 22 stiklal Caddesi, Deva Çkmaz 7/3 Beyolu- stanbul Ankara: Tel: (0312) 229 52 52 Faks: (0312) 229 15 20 zmir: Tel: (0232) 445 27 26 Faks: (0232) 445 46 64 Mersin: Kuvayi Milliye Cad. Akel merkezi K.4 No: 63 03243364550 Adana: Fevzi Çnar Tel: (0532) 467 43 27 Almanya: Eylem Demirel Boral - Frankenallee 39, 60327-Frankfurt/M Tel: 0049-69736253 Faks: 0049-6975009310 Cep: 0049-1788547974 e-posta: [email protected] ngiltere: Musa Ballkaya Tel: 0044 2085213525 Faks: 0044 2085093069 Cep: 0044 7961953300

DAITIM: Turkuvaz Datm Pazarlama A ABONE KOULLARI Yurtd abone: Almanya; A.Aslandoan, Postbank Essen 837 839 437, BLZ: 36010043

Hollanda; Av. Mahir Önel Tel: 0031640184484 sviçre; Gülay Snac Tel: 0041 32 724 58 54 Cep Tel: 0041 76 302 39 51 e-posta: [email protected], [email protected] Banque cantonale neuchâteloise, compte no 1003.00.73.3 ABONE BEDEL:

6 Aylk

Yllk

90

180 TL

TÜRKYE AVRUPA

70

SVÇRE

120

ABD VE UZAKDOU

75

125 Euro 230 Fr. 150 Euro

Azerbeycan: Agil Alesger Tel : 0099 412 409 66 65

AVRUPA SATI FYATI: Avrupa 2.5 Euro, sviçre 5 Fr.

Basld Yer: Rotamat Basn Yayn Limited irketi Turgut Özal Cad. No: 117/B Çelik-Yenal Endüstri Merkezi kitelli / STANBUL

Aydnlk’ta yaymlanan yazlarn iktibas hakk sakldr. ISSN 1301-6579

Ayd›nl›k Bas›n Meslek ‹lkelerine uymay› taahhüt eder

letiim/Abone Tel-faks: (0212) 251 51 22 e-posta: [email protected]

19 NSAN 2009



Aydınlık • 1

BAŞYAZI

“Sivil Darbe” olur mu?

DOĞU PERİNÇEK

DARBENİN SİVİLİ OLMAZ

2002’DEKİ HİLMİ ÖZKÖK DARBESİ

Bir “sivil darbe” sözüdür, gidiyor. “Sivil darbe” olur mu? Her şeyin “sivili” olur, ama darbenin sivili olmaz. Çünkü darbe, devlet iktidarının, yine devlet içindeki bir azınlıkça tertip yoluyla ve zor kullanarak ele geçirilmesidir.

Ergenekon tertibi, yalnız son iki yılıyla değil, başından beri, yani 2001’den bu yana bir Amerikan darbesidir. ABD Ordusu’nun Irak’taki varlığı, Türk Ordusu’nun Org. Hilmi Özkök gibi Pentagon geleneğine bağlı unsurlarını da kullanarak bugünkü manzarayı yaratmıştır. AKP darbesi, bütün Amerikancı askeri darbeler gibi, 2002 yılında Türk Ordusu’nun 1 numarası ele geçirilerek sahnelendi. Bu açıdan 2002 darbesinin, 1971 ve 1980 darbelerinden bir farkı yoktur. Ergenekon tertibinin en önemli adımı, 2002 yılında Genelkurmay Başkanlığına Org. Hilmi Özkök’ün atanmasıdır.

ABD ORDUSU TÜRKİYE SINIRINDA

12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 örnekleri belleklere yerleşmiş; Türkiye’de darbe denince akla elbette Amerikancı geDÖRT DÖRTLÜK GLADYO OPERASYONU neraller geliyor. Oysa 1991 sonrası süreçte, Türk Ordusu’nun komuta kaErgenekon Şeması’nda Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu niçin “1 demesi cephesini adım adım ABD’ye çevirdi. ABD Ordusu’nun nolu terörist” konumuna yerleştirilmiştir, iyi düşünelim. Irak’ı işgali ve kuzeyde bir Kukla Devlet oluşturması bir dönüm Niçin MİT Müsteşarı bugün “saçma sapan” dediği o noktası. Bu cepheleşme süreci o kadar ciddidir ki, ABD Ordu- Şema’yı el altından “servis” etmiştir; iyi anlayalım. su, 24 Temmuz’dan 15 Ağustos 2002’ye kadar 22 gün süren “Sivil Darbe” denen olay, 2002 yılında Hilmi Özkök darbeTürkiye’yi işgal tatbikatı yaptı. Adı da çok iddialı: “Binyılın siyle başlamıştır. Türkiye, o darbeyle erken seçime sürüklenmiş Meydan Okuması” (Millenium Challenge ve ABD’nin Irak saldırısı öncesinde, Türkiye’de 2002). istenen düzen kurulmuştur. Org. Hilmi ÖzM Darbenin sivili olmaz. AKP’nin bir dizi tertiple iktidara getirilkök’ün, Tayip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisiyle mesi de aynı tarihlerde sahnelenmiştir. Böy“şiir gibi uyumlu” bir yönetim oluşturması, AKP’nin de ordusu var: lece Türk Ordusu’nun hem dış cepheden, dört dörtlük bir Gladyo operasyonudur; bir Irak’ igal eden ve hem de içerde hükümet mevzilerinden Amerikan darbesidir. kuşatılması süreci başlamıştır. Herkesin dikkatini çekiyor; Org. Hilmi Türkiye’yi igal Türk Ordusu’nun bu durumuna bakanÖzkök fotoğraflarda, Org. İsmail Hakkı Karatatbikatlar yapan ABD lar, AKP iktidarının Ergenekon tertibinde asdayı, Org. Kıvrıkoğlu ve Org. Büyükanıt’ın yakeri güç göremeyince, “sivil darbe” kavraOrdusu! Türk Ordusu tam nında görünemiyor. mını ürettiler: AKP, kendi derin devletini kuKOMUTANLAR TAM SİPER siperdedir ve bugün ruyordu ve Ordu’yu da hedef alan bir “sivil Türk Ordusu’nun milli devlete bağlı komudarbe” gerçekleştiriyordu! yaanan darbeyi tanları, 2002 sonrasında etkisiz hale getirilPeki nasıl oluyordu da dünyanın en uygulatan güç, ABD miştir. Cumhuriyet kurumlarının dışardan ve büyük ordularından biri olduğu sık sık beliriçerden kuşatılmasına direnmek isteyen kotilen TSK, orgeneralleri ve teğmenleri götüOrdusu’dur. L mutanlar, Ergenekon tertibi sürecinde tutukrülürken böyle çaresiz bir görüntü veriyorlanmış, liboş-Fethullahçı psikolojik savaşın yaydu? Kemalist Devrim’in bütün kaleleri yıkılırlım ateşi karşısında tam siper konumuna girmişlerdir. ken tam siper durumundaydı? Gözaltına alınan ve tutuklanan generaller ve subaylarla bitİşte bu sorulara gerçekçi bir cevap veremeyenler, “sivil miyor olay. ABD’nin asıl gözaltına aldıkları, görev başında darbe” gibi hayatla bağlantısı kurulamayacak bir kavram bulolanlardır. 2008 yılında AKP’nin kapatılmasını önleyen andular. laşma yapılmış ve bu arada komuta kademesinin eli kolu AKP İKTİDARININ ORDUSU bağlanmıştır. Bağlayan güç, ABD Ordusu’dur. Doğru, AKP’nin Türkiye sınırları içinde ordusu yoktur; biraz Görüldüğü gibi, yaşadığımız olay, bir “sivil darbe” değil, polisi vardır. Ancak polisle darbe, Türkiye’de olmaz. Latin ABD Ordusu’nun tehdidine dayanan silahlı bir darbedir. Amerika başka, orada ordu da polistir. TÜRK ORDUSU’NA DARBE! Peki, silahlı gücü olmayan bir iktidar olabilir mi? Bu darbe de, tıpkı 12 Mart ve 12 Eylül’deki gibi aynı zaAKP iktidarının yaptırım gücü nerede? manda Türk Ordusu’na darbedir. 12 Mart ve 12 Eylül’de topOnun da ordusu var; ABD ordusu! AKP iktidarının yaptırım gücü, Irak’ı işgal etmiş olan ve Tür- lam 3500 subay ve askeri öğrenci Ordu’dan atıldı. Türk Ordusu’nun Kemalist Devrimci birikimi ezilmek istendi. Bu Amerikiye’yi işgal tatbikatları yapan ABD ordusudur. Kaldı ki; ABD ordusunun Türkiye içinde kullandığı ve hare- kancı darbelerin en önemli işlevi, Türk Ordusu üzerindeki ABD denetiminin sıkılaştırılması olmuştur. kete geçirebileceği silahlı güçler de var. İşte Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül darbesinin silahlı gücü AKP’NİN TAMAMLANAN MİSYONU budur. O nedenle bir “sivil darbe”den söz etmek, hem İşte Obama, ABD Ordusu’na dayanarak ve Türk Ordusu yaşananları açıklamaz; hem de çok yanıltıcıdır. tam sipere sokularak gerçekleştirilen son silahlı darbenin üze2 G Ayd›nl›kG 19 NSAN 2009

AYDINLIKTAN ABD projesinde, AKP’nin yerini almak isteyenler, zaten mevcut. TUSAD eksenli sözde laik güçler, Washington’a yllardan beri ‘AKP’yi brak, ilerini bizimle yürüt’ diyorlar. rine Türkiye’ye gelmiştir. ABD’nin 2001’den bu yana ne yapmak istediğini çok iyi anlayalım. Washington yönetimi, Ortadoğu ve Orta Asya’daki hedeflerine AKP ile ulaşamaz. Çünkü AKP, Türk Ordusu’na kumanda edemiyor. Türk Ordusu, ancak kendi komutanlarıyla istenen hedeflere yöneltilebilir. Bunun şartı ise, “laiklik” oluyor. ABD’nin 2001’den bu yana, AKP iktidarıyla yaptığı iş, son kertede Türk Ordusu’nu köşeye sıkıştırma, teslim alma ve stratejik görevlere sürme amacına bağlıdır. Türk Ordusu, bu süreçte dış cephede Kuzey Irak’tan, Kıbrıs’tan, Ege’den ve Gürcistan-Ermenistan üzerinden kuşatılmıştır. NATO içinde bu kuşatmayı yarma şansı yoktur. Rusya’nın Kafkaslardaki son atağı Kafkas cephesinde gedikler açmıştır. Türk Ordusu, iç cephede ise, bölücü terörle, cemaatler ve tarikatlarla, Batı işbirlikçisi mafya ve tefeci zümresiyle kuşatılmıştır.

Köy enstitülerinden, tarikat okullarına Köy enstitüleri, Anadolu’nun aydınlanması, Cumhuriyet devrimlerinin köylere yayılması, ağalık ve şeyhliğin ortadan kalkması, köy çocuklarının eğitimli birer yurttaş olarak yetişmeleri ve öğretmen olduktan sonra

“KURTAR BİZİ OBAMA”

Obama, bu kuşatmadan yararlanarak planlarını masaya koydu. ABD projesinde AKP’nin yerini almak isteyenler, zaten mevcut. Bunların Anıtkabir merdivenlerine mendil sererek Obama’yı beklemeleri yeni bir olay değildir. TÜSİAD eksenli sözde laik güçler, Washington’a yıllardan beri ‘AKP’yi bırak, işlerini bizimle yürüt’ diyorlar. Bu işbirlikçi sözde Atatürkçülerin Ordu içindeki benzerleri NATO’ya bağlandığımızdan beri vardır. Türkiye’yi bölme tasarımını, “Kürt azınlığı”, “Ermeni soykırımı”, Kıbrıs ve Fener Patrikhanesi dayatmalarıyla Meclis kürsüsünden ilan eden Obama, iktidar ve muhalefetiyle hararetle alkışlandı. Obama, aynı dayatmaları Çankaya’dan da ilan etti. Muhatabı hayran hayran Türkiye’yi bölecek projeleri dinledi. Şimdi sözde laikler, ABD’nin “Ilımlı İslam”ından kurtulmak için, ABD’ye sarılıyorlar. Obama, Atatürk’ü irticanın ellerinde boğulmaktan kurtaracak! Ne var ki, Abdullah Gül de Obamacı, sözde laiklerimiz de Obamacı! Obama, Ilımlı İslamcılar ile sözde laikleri ne güzel birleştiriyor! ABD’NİN SON UMUTSUZ HAMLELERİ

Plan ne olursa olsun, kimler bu plana teslim olursa olsun, Türkiye ve Türk Ordusu bu plana teslim olmayacaktır. İstedikleri kadar abartsınlar, o NATO yıllarının zamanı dolmaktadır. Bu yaşananlar, baş aşağı giden ABD’nin son umutsuz hamleleridir. ABD iniştedir. Emperyalizmin hızla derinleşen krizi, hem dünyada, hem Türkiye’de bir devrim etkenidir. Asya yükseliştedir. Türkiye’nin Rusya, İran ve Çin’le bağlarının güçlenmesi sürecinin önünde kimse duramaz. Bu dinamikler, Obama’yı “laiklik kahramanı” olarak sunan planları bozacak gücü barındırıyorlar. Türkiye, 2002 yılında İslamiyet kullanılarak, milyonlarca Müslüman’ı katleden senaryolara teslim alındı. Ama sözde “laiklik” kullanılarak, milli devleti yıkma planlarına teslim alınamayacaktır. ABD’nin gücü, ABD emellerinin çok gerisindedir. Obama hayranlığındaki dizginsizlik, bu gerçeği değiştirmiyor.G www.doguperincek.com.tr www.doguperincek.info

diğer köy çocuklarını eğitmeleri amacıyla kuruldu. 17 Nisan 1940 tarihinde Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel döneminde, genç Cumhuriyetin eğitim seferberliği başlatılmıştı. Enstitüler, yüzde 80’i köylerde yaşayan halka her koşulda ve her alanda eğitim götürmeyi, ayrıca Cumhuriyet devrimlerini toplumun her kesimine nüfuz ettirmeyi amaçlıyordu. Köy enstitüsünde eğitildikten sonra öğretmen olan köy çocukları, geldikleri köylere donanımlı birer öğretmen olarak gönderiliyor ve köyündeki çocukları eğitmenin yanı sıra köylünün her türlü sorununda yanı başındaki kişi oluyorlardı. Ancak karşı devrim sürecinin ilk iktidar partisinin öncelikli hedefi köy enstitüleriydi. İktidar köy enstitülerini önce işlevsiz hale getirdi, programlarını değiştirdi 28 Ocak 1954 yılında kapatıldı. Türkiye’ye özgü bir sistemle kurulan köy enstitüleri 69’uncu yılını kutluyor. *** Yazarımız Fikret Otyam İstanbul’da Çırağan Sarayı Kempinski Sanat Galerisi’ndeki sergisi ve rahatsızlığı nedeniyle bu hafta yazısını gönderemedi. Yazarımıza geçmiş olsun diyoruz. *** Geçen hafta koşuşturmada Hikmet Çiçek’in hazırladığı Haftanın Notları köşesinde iki önemli hata yaptık. “‘Milli Şehit’ Kemal Bey’i anmak 70 yıl sonra ‘suç’ oldu!” başlığındaki “70 yıl” ifadesi yanlış. Zira Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey 90 yıl önce 10 Nisan 1919’da idam edildi. Dizgide yaptığımız bir diğer hata da Güzel Türkçemiz başlığı altında. Dostumuz Hüseyin Movit’in adı Hüseyin Macit olarak geçiyor. Hüseyin Movit’ten ve okurlarımızdan özür diliyoruz. Aydınlık bir hafta dileğiyle... 19 NSAN 2009 G Ayd›nl›kG 3

KAPAK ORG. BABU’UN CEMAATLER GÜNDEM

Güneydoğu’daki Fethullah AKP iktidar ile birlikte Güneydouda tarikatlarn çalmalar younlat. Sadece Diyarbakr’n Balar ilçesinde ve ehitlik semtinde 100’ün üzerinde irticai dernek kuruldu… “Diyarbakr’daki patlamadan sonra iki uçakla TUSKON’a bal 600 Fethullahç iadam Diyarbakr’a götürüldü ve bölgede tonlarca gda maddesi dattlar. Cemaatin bir kolejinde yaplan bu yardm toplantlarna Diyarbakr Valisi de katld” enelkurmay Bakanı Orgeneral lker Babu’un14 Nisan’da Harp Akademileri’nde yaptıı 2 saatlik konumasındaki en önemli vurgu, cemaatler ve Güneydou’daki gelimelerle ilgili mesajlarıydı. Cemaatler gündemindeki konumasının en çarpıcı bölümünü u ifadeler oluturdu: “Bugün bazı cemaatler ekonomik güç olmaya gidiyor. Sorun dini duygularının kendi amaçları için alet olarak kullanılmasıdır. Kendilerini demokratik güç olarak takdim etmekte ve güç olarak göstermektedirler. Hedeflerine ulamada kendileri için en büyük engel olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ni görmektedir. Bunun için her fırsattan istifade ederek, destekleyicilerinin de yardımıyla Türk Si-

G

4 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

lahlı Kuvvetleri aleyhine faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Türk Silahlı Kuvvetleri bu yapılanlara karı, hukuk devleti kapsamında sessiz ve etkisiz kalmayacaktır” Org. lker Babu’un konumasındaki cemaatlerden kastedilenin Fethullah Gülen tarikatı olduu genel bir görü olarak günlerce gazetelerde tartııldı. Aslında TSK’nın Fethullah Gülen’e karı tavrı yeni deildi. 28 ubat sürecinde tarikatlara karı açıktan yürütülen mücadele ve bazı yasal düzenlemelerin ardından 1999’da ABD’ye giden Gülen bir daha Türkiye’ye dönemedi. “TSK BAŞKA BİR AKTÖRÜN DEVREDE OLMASINI İSTEMİYOR”

Fethullah tarikatının Kürt sorununda da kendini bir taraf ola-

rak ortaya koyduu görülüyor. Emre Aköz 15 Nisan’da Sabah’taki köesinde öyle yazdı. “Cemaat, sadece Güneydou’daki deil, Kuzey Irak Kürdistan’ındaki faaliyetleriyle de Kürt meselesinin çözümünde bir aktör olarak ortaya çıkıyor… “TSK imdi de bundan rahatsız: müzakere sürecinde devletin resmi kurumlarından baka bir aktörün (hele bir cemaatin!) devrede olmasını (rol çalmasını) istemiyor.” DİYARBAKIR’DA 100’ÜN ÜZERİNDE İRTİCAİ DERNEK KURULDU.

AKP iktidarı ile birlikte Güneydouda tarikatların çalımaları younlatı. Sadece Diyarbakır’ın Balar ilçesinde ve ehitlik semtinde 100’ün üzerinde irticai dernek kuruldu. Hizbullah olarak bilinen Mustazaflar Dernei öncülüünde oluturulan “Peygamber Severler Platformu” tarafından 8 Mart 2009 günü istasyon alanında düzenlenen mitinge 40 bin kii katıldı. Mitingde ayrıca Kürtçe Mevlit de oku-

tuldu. Yine bölgede Fethullah Gülen cemaatine balı ilköretimden liseye kadar çok sayıda okul ve dersane açıldı. Nil Koleji ve Sur Dersaneleri bunlardan bazıları. Kermes ve yardım organizasyonları alanında etkinliklerini younlatırıyorlar. Hüseyin Gülerce’ye göre de Gülen cemaatinin öncelii Güneydou. Gülerce, “Camia”nın gücünün önemli bölümünü artık Güneydou sorununa yönlendirdiini söylüyor ve ekliyor: “Güneydou`da eitim faaliyetlerine Gülen camiası öncülük ediyor. Bata Van ve Diyarbakır olmak üzere Güneydou`nun her yerinde kolejleri, üni-

“Gülen’den Kürt Sorunu Açlm” balyla tr.fgulen.com sitesinde yer alan 2007 tarihli yazdan: “Sadece Dou’ya gitmek meselesi de deil, imdi stanbul, Mersin, Antep gibi yerler Güneydou’dan gelen insanlarla dolu. Belki önce buralara da açlmak gerekir.”

versite hazırlık dershaneleri ve okuma salonları var.” ( Zaman, 13 Kasım 2007) Geçmi yıllarda Fethullahçı Iık sigortanın acenteliini yapan, aynı zamanda avukat olan Muhammet Akar misyonerlik faaliyetlerinin içinde de yer aldı. eyh Sait’in kardei olan ve stiklal Mahkemesi tarafından idam edilen eyh Tahir’in torunlarından Muhammet Akar halen AKP Diyarbakır il bakanı yardımcılıı görevinde bulunuyor. Muhammet Akar’a göre eyh Sait’in en büyük rahatsızlıı Anadolu halkının slam’dan uzaklatırılmaya çalıılmasıydı. KENDİ SİTESİNDEN AÇIKLADI

“Gülen’den Kürt Sorunu Açılımı” balııyla tr.fgulen.com sitesinde yer alan 2007 tarihli yazıda, “PKK’nın Dalıca baskınından sonra artan toplumsal gerilim üzerine, Türklerle Kürtler arasındaki ilikilerin güçlendirilmesi mesajı yayınlanan Fethullah Gülen’in çarısı cemaati de harekete geçirdi” deniyor. Fethullah Gülen sadece doudakiler deil tüm Türkiye’deki Kürtleri örgütlemekten bahsediyor: “Güneydou insanına hamasi destanlarla yaklamak, televizyon, radyo ve gazetelerde hepimiz kardeiz demek kolaydır. Her ey gibi Müslümanlıın da lafı ve nazari-

si çok kolaydır. Ama esas olan nazari Müslümanlıı ameli Müslümanlıa çevirmektir. Anadolu’nun yiit insanları, Dou ve Güneydou’da mahrumiyetler içinde yaayan kardelerini ne kadar sevdiklerine inandıracaklar. Gitmek suretiyle gelmelerini salayacak, arada yıkılmayan salam köprüler kuracaklar. Bu vesileyle onların hallerini görecekler. O bölgenin insanı çok civanmerttir. Sadece Dou’ya gitmek meselesi de deil, imdi stanbul, Mersin, Antep gibi yerler Güneydou’dan gelen insanlarla dolu. Belki önce buralara da açıl-

8 Mart 2009 günü Diyarbakr istasyon alannda düzenlenen mitingde Kürtçe Mevlit okutuldu.

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

5

mak gerekir.”

Fethullahç gazeteler DTP operasyonuna destek verdi.

GÜLEN’İN MESAJI CEMAATİ HAREKETE GEÇİRİYOR

Gülen cemaatinin 20 yıldır

Dou ve Güneydou’da kolej ve dersanelere sahip olduunu ama özellikle son iki yıldır bölgede gönüllü öretmenler tarafından ücretsiz okuma salonları ve etüt merkezleri kurulduunu söyleyen Gülerce’nin aynı yazıda verdii bilgilere göre sadece Diyarbakır’da bu etüt merkezlerinde ücretsiz eitim destei verilen örenci sayısı 140 bin. Dier yandan Fethullah Gülen’in talimatı üzerine birçok ilden iadamı kendi aralarında örgütlenip kur-

banlarını Güneydou’ya giderek kesip daıttı. Ziyaret edecekleri illerdeki ailelere ve çocuklarına hediye paketleri daıttı. Tüm bu çalımalar aynı zamanda 2009 Yerel Seçimleri’ne yönelik en büyük yatırım olarak da görülmütü. SEÇİMLER CEMAATİN BEKLENTİLERİNİ KARŞILAMADI

Aslında yerel seçimler bir anlamda Kürt sorunu ekseninde yapıldı. Cemaat, bölgede etkinliini artırarak, PKK’ya tek alternatif olduunu ve Türkiye’nin bölünmemesinin ancak cemaat üzerinden salayabileceklerini göstermek istiyordu. Emniyet içinde büyük güç kazanan ve özellikle istihbarat bölümüne tamamen hakim olan cemaat, bu yolla TSK ile de ilikiye girmi olacak

Cemaat’in seçim sonuçlarna tepkisi, bir DTP operasyonu oldu. Emniyet içindeki güçlerine dayanarak operasyonu yaptlar. Cemaat bu operasyonla u mesaj vermek istiyor: Kürt sorununda muhatap benim. 6 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

ve etkisini imdiye kadar sızamadıı ordu içinde de yaymı olacaktı. Ancak seçim sonuçları bütün Türkiye’de olduu gibi, DouGüneydou’da da hem AKP’nin hem de cemaatin beklentilerine cevap vermedi. Bölge halkı, Barzani ve Talabani ile ibirlii yapan Gülen Cemaatini deil çou yerde DTP’yi seçti. CEMAAT’İN SEÇİM SONUÇLARINA TEPKİSİ, DTP OPERASYONU OLDU

Ergenekon tertibi kapsamında 13 Nisan’da balatılan gözaltı dalgasının hemen ardından DTP’ye yönelik Diyarbakır merkezli bir operasyon yapıldı. ki yıldır devam eden teknik takiple, DTP’nin yerel seçimlerdeki aday-

Bölgede Fethullah Gülen cemaatine bal ilköretimden liseye kadar çok sayda okul ve dersane açld. Nil Koleji ve Sur Dersaneleri bunlardan bazlar. Kermes ve yardm organizasyonlar alannda etkinliklerini younlatryorlar. Hüseyin Gülerce’ye göre de Gülen cemaatinin öncelii Güneydou. “Cemaat”in, gücünün önemli bölümünü artk Güneydou sorununa yönlendirdiini söylüyor.

larının adayların Öcalan tarafından belirlendii, PKK’dan dorudan talimat aldıkları iddiasıyla gözaltına alınan sanıklar hakkında ileme geçilmesi için neden bu kadar uzun beklendii soru iaretine neden oldu. Adaylar madem Öcalan tarafından belirlenmiti, neden engellenmediler? Bu operasyonun öne çıkan iki yönü olduu görülüyor. Birincisi Ergenekon operasyonuyla toplumda oluan “Hükümet, elindeki polis ve savcıları kullanarak Atatürkçüleri içeri atıyor” tepkisini dengelemek için “Bakın Hükümet teröre karı kararlı bir mücadele yürütüyor” görüntüsü yaratmaktı. Bu operasyonun ikinci yönü Cemaat’in seçim sonuçlarına tepkisiydi. Emniyet içindeki güçlerine dayanarak operasyonu yaptılar. Cemaat’in bu operasyonla “Kürt sorununda ben bir tarafım ve muhatap benim” mesajı vermeye çalıtıı deerlendiriliyor. Genelkurmay Bakanı Org. Babu’un açıklamalarında yer alan ve birbiri ile ilgisiz gibi görünen iki konu, bu gelimeler ııında deerlendirilirse durum netlik kazanıyor. Kürt sorunu ve Cemaat’in büyüyüp güçlenerek kendini güçlü görmesi sadece “çada yaamı” tehdit ettii için deil, Kürt sorununda da kendini muhatap görmesinde. Org. Babu, öyle görünüyor ki, Cemaatin bu konuda inisiyatif sahibi olmasını da ciddi bir tehdit olarak deerlendiriyor.G M Diyarbakr’da cemaate bal etüt merkezlerinde ücretsiz eitim destei verilen örenci says 140 bin.

‘Cemaat, Kürt sorununda aktör olmak istiyor’ Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mehmet Faraç, Aydınlık’a Güneydou’daki Fethullah örgütlenmesini anlattı: “Fethullah Gülen grubu 2003’ten bu yana Kuzey Irak’ta, 2000 yılının balarından itibaren de Güneydou’da ciddi bir faaliyet gösteriyor. Son dönemde cemaatin faaliyetlerinin younlaması ve Kürt sorununda bir aktör haline gelmeye çalıması Ordu’nun da tepkisini çekiyor. Çünkü buradaki Cemaat’in Kuzey Irak’taki faaliyetlerine bakılırsa 13 tane koleji var. Yine cemaatin bazı kolları ihaleler alıyor. Barzanicilerle ciddi diyalogları var. Ortak konferanslardan biri Diyarbakır’da yapılacaktı. Tehdit üzerine yapamadılar. PKK ve Hizbulah, Fethullahçılara karı ortak hareket etmeye baladılar. Cemaat orada Said-i Nursi’nin dini yapısını öne çıkarıyor. Buna karılık PKK özellikle DTP mitinglerinde etnik yapısını öne çıkararak posterlerini taımaya baladılar. Burada Said-i Nursi bölüülemeyen bir güç halini geldi. Cemaatin hem devletin hem de Ordu’nun içine sızma çabası geçmiten bu yana biliniyor ve Paa’nın tepkisi de bu kapsamda örgütlenmenin arttıı bir döneme denk geliyor. Kuzey Irak’ta giderek younlaan diplomasi çabalarını da göz önünde bulundurursak tepkinin dıa vurma dönemi, bu 12. dalgaya rastlamıtır. Uur Mumcu güneydou için “karanlık bir kuyu” derdi. Hakikaten bu hale geldi. DTP operasyonunun da bu gelimelerle alakalı olmaması mümkün deil. Göz altına alınanların bir bölümü daha önce örgütün da kadrosunda faaliyet göstermi kiiler. öyle bir gerçek var artık ortada PKK’nın dadaki 5-6 bin kiilik kadrosundan çok ehirlerdeki milis yapılanması çok ciddi bir tehlike haline geldi. Bu noktada DTP’nin milletvekilleri cemaati hiç olmadıı kadar hedef almaya baladı. Bu operasyonu da Emniyet’in yaptıı düünülürse kimlerin önünün açılmak istendii ortaya çıkıyor. Çünkü Cemaat Emniyet’in içinde oldukça kuvvetli. Güneydou’da yoksul kentlerdekiler Barzaniciliin etkisiyle Fethullahın okullarına götürülüyor. Cemaat’in Kürt sorununda aktör olmaya balaması Abant toplantılarıyla baladı. Daha önce bunun ekonomik ve siyasal alt yapısı oluturuldu. 2008’in ocak ayında Diyarbakır’daki patlamadan sonra iki uçakla TUSKOM’a balı 600 Fehtullahçı iadamı Diyarbakır’a götürüldü ve tonlarca gıda maddesi daıttılar bölgede. Cemaatin bir kolejinde yapılan bu yardım toplantılarına Diyarbakır Valisi de katıldı.”

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

7

FORUM

Orgeneral Başbuğ’un konuşmasında artılar, eksiler verdiği mesajların asıl muhatabı olan kesimler; anlaşılması gerekeni oldukça doğru bir şekilde anladılar. CEMAATLERİN, YANILTICI OLAN “GÜÇ İMAJI VE ALGISI”

MEHMET BEDR GÜLTEKN

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un 14 Nisan Günü Harp Akademilerinde yaptığı konuşma değişik çevreler tarafından oldukça farklı bir şekilde değerlendirildi. Atatürk’ün millet tanımında yer alan “Türkiye halkı” ifadesinin, sayın Başbuğ’un konuşmasında geçmesi üzerine koparılan fırtına ibret verici oldu. Fırtına’yı koparanlar cahilliklerini de ortaya koydular. TSK 1997 yılından itibaren Atatürk’ün bu tanımını kullanmaktaydı. Daha da ötesi, birçok kışlamızın girişinde Atatürk’ün bu cümlesi kocaman harflerle yazılıdır. Ama üç kesim Başbuğ’un konuşmasını doğru anladı ve daha ilk günden başlayarak görüşlerini ortaya koydu. 1. Amerika’nın Ergenekon Operasyonu için özel olarak çıkardığı Taraf gazetesinden Yasemin Çongar, Başbuğ’un konuşmasının demokrat, çağdaş ve tutarlı olarak kabul edilemeyeceğini yazdı. Çongar’a göre Başbuğ “ılımlı vesayet rejimi”ni savundu. 2. Zaman gazetesi “Demokratik ülkelerde Genelkurmay Başkanı bu kadar ilgi görmez” diye yazdıktan sonra Başbuğ’un “cemaatler” konusunda yazdıklarından duyduğu rahatsızlığı açıkça yazdı. 3. DTP milletvekili Fatma Kurtulan ise Başbuğ’un; “Türk Milleti,” “PKK” ve “Kürt sorunu” konusunda şimdiye kadar söylediklerinden farklı bir şey söylemediğini belirtti. Yani sayın Başbuğun konuşmasında 8 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

Kanımızca Sayın Başbuğun konuşmasındaki en önemli nokta “bazı cemaatlerin” faaliyetleri konusunda yaptığı tespitlerdir. Genelkurmay Başkanı, bu cemaatlerin “dini ve dini duyguları kendi amaçları için alet ve araç olarak kullandıklarına” işaret ederek, bunların kendilerini çok güçlü bir konumda gördüklerini belirtmektedir. Bunun bir “yanlış algı” olduğunu belirten sayın Başbuğ devamla, bu cemaatlerin TSK’ni, önlerindeki en büyük engel olarak görüp saldırdıklarını, ama Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu saldırılar karşısında “tepkisiz ve etkisiz” kalacağını düşünmenin en büyük yanılgı olacağını söyledi. Bu sözlerin muhatapları verilen mesajı hemen algıladılar. Onlar açısından elbette bir sürpriz söz konusu değildi. TSK’ni hedef alan yayınlarını, Başbuğ’un konuşmasından sonra da sürdürmeye devam ettiler. TÜRK MİLLETİ TANIMI

Orgeneral Başbuğ’un konuşmasında Atatürk’ten alıntılayarak yaptığı Türk Milleti tanımı ilk defa yapılmıyor. Ertesi gün manşetlerden bu konuşmayı “tarihi açılım” olarak yayınlayanlar, aslında sadece kendi niyetlerini duyurdular. Üstelik Başbuğ’un sözlerini çarpıtarak… Orgeneral Başbuğ konuşmasında üstüne basa basa Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” sözünü kullandı. Bu cümleden “Başbuğ; ‘Türk milleti’ yerine ‘Türkiye halkı’ ifadesini kullandı” sonucunu çıkaranların hangi mantıktan hareket ettikleri açıktır. Bazıları daha da ileri gitti. Başbakan Erdoğan’ın “Türk milleti” yerine “Türkiyeli” üst kimliğini önermesi ile Başbuğ’un konuşmasının aynı olduğunu iddia ettiler. Zaman gazetesi ise Orgeneral Başbuğ’un Türk milleti üst kimliğini

ret eden Prof. İbrahim Kaboğlu’nun görüşlerini tekrarladığını yazdı. Böyle yazanlar aslında kendi özlemlerini ifade etmekten başka bir şey yapmadılar. İlker Başbuğ konuşmasının ilgili bölümünde, döne döne, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan bütün halkın üst kimliğinin neden “Türk Milleti” olduğunu açıklamaktadır. Türk Milleti üst kimliğini reddedenlerin bu özlemlerine ve görüşlerine Başbuğ’un konuşmasından dayanak aramaları ise en hafif deyimi ile cahilliktir. Gerçekte ise ortada bir cahillik yoktur. Kasıtlı bir çarpıtma vardır. Gelelim “Başbuğ’dan tarihi açılım” iddialarına: Bu da gerçeği yansıtmıyor. Atatürk’ün tamamen bilimsel olan, yani milletin oluşumunu, tarih içinde siyasal ve toplumsal bir eylemle açıklayan yaklaşımı, 1990’lı yıllarda ilk önce İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek tarafından ortaya çıkarıldı. Sayın Perinçek 1995 yılında Cumhurbaşkanlığına sunduğu “Kürt Sorununa Acil Kardeşlik Çözümü” başlıklı program önerisinde, Atatürk’ün bu millet tanımına değindi. Aynı yıllarda Aydınlık ve Teori dergilerindeki çeşitli yayınlarla da bu konu işlendi.

Org. lker Babu konumasnn ilgili bölümünde, döne döne, Türkiye Cumhuriyeti snrlar içinde yaayan bütün halkn üst kimliinin neden “Türk Milleti” olduunu açklamaktadr. Türk Milleti üst kimliini reddedenlerin, bu özlemlerine ve görülerine Babu’un konumasndan dayanak aramalar ise en hafif deyimi ile cahilliktir. Gerçekte ise ortada bir cahillik yoktur. Kastl bir çarptma vardr.

Doğu Perinçek’in Kemalist Devrim dizisi içinde çıkan “Kurtuluş Savaşında Kürt Politikası” adlı kitabında konu; çok etraflı olarak ele alınmıştır. TSK ise 28 Şubat sonrasında Doğu Perinçek tarafından ortaya çıkarılan Atatürk’ün millet tanımını kullanmaya başladı. Hatta birçok kışlada söz konusu cümle büyük harflerle duvarlara yazıldı. Yani Sayın Başbuğ TSK’nın 1997 sonrasında kurum olarak defalarca dillendirdiği ve kışlalarına büyük harflerle yazdığı bir anlayışı dillendirmiştir. Elbette Sayın Başbuğ Atatürk’ten yaptığı bu “Türk Milleti” tanımını sadece bir cümle olarak tekrarlamamış, etraflı olarak ve son derece doğru bir kavrayışla anlatmıştır. ETNİK KİMLİĞİN SİYASALLAŞTIRILMASI

Orgeneral Başbuğun etnik kimliğin siyasallaştırılması konusunda yazdıkları ise Türkiye’nin yüz yüze olduğu bir tehlikenin altının çizilmesi bakımından son derece önemlidir. “Etnik kimliğin siyasallaştırılması, başka bir ifadeyle siyasal temsil aracı olması, toplumsal siyasal kimlik unsuru haline getirilmesi ise, devletle olan siyaset ilişkisinin etnik kimlik üzerinden yapılması demektir. Bu durum ise üst/ortak kimliğin tartışmaya açılması anlamına gelmektedir. Lübnan, Irak ve Balkanlarda hüküm süren istikrarsızlık ve şiddet sarmalı, etnik kimliğin siyasallaştırılmasının ve bir ortak kimlik yaratılamamasının sonucunda yaşanabilecekler için bir örnek teşkil etmektedir.” Genelkurmay Başkanı bu tespitleri ile Türkiye’nin yüz yüze olduğu bir tehlikeye doğru bir şekilde ve doğru örnekler vererek işaret etmektedir. Son seçimlerin, etnik ayrışmanın siyasi temelde giderek derinleştiğini ortaya koyması, Sayın Başbuğ’un bu uyarısının önemini artırmaktadır. HUNTİNGTON KİMİN REFERANSI?

Orgeneral Başbuğ’un konuşmasında başka olumlu vurgulardan da bahsedebilir. Ama olumlu vurguları burada bırakalım ve bu olumluluklarla pek de bağdaşmayan bazı diğer noktalar üzerinde duralım: Bunlardan birincisi; Sayın Başbuğ’un konuşmasında başta Samuel Huntington olarak başvurduğu referans kaynaklarıdır. Diğer referans kaynakları da Amerikalı veya Batılıdır. Samuel Huntington, son kırk yılda yeniden hortlayan vahşi kapitalizmin en önde gelen neo liberal teorisyenlerin-

dendir. Hatta birinci sıradaki simge teorisyenidir de diyebiliriz. En önemli Teorisi meşhur “Medeniyetler Çatışması”dır. Son dönemde Türkiye’mizi de hedef alan saldırgan emperyalizmin bu önde gelen Teorisyenini, yüz yüze olduğumuz sorunları anlamak için referans olarak almak doğru mudur? Sayın Başbuğ’un aynı şekilde sivil asker ilişkilerinden bahsederken Kennedy’yi, millet olgusundan bahsederken de Obama’yı referans olarak göstermesi de doğru değildir. Sivil asker ilişkilerini Türkiye 20. yüzyılın o çalkantılı ilk yarım yüzyılında olanca yoğunluğu ile yaşadı. Bu konuda doğruları ve yanlışları; belki de hiçbir ülkenin tarihinde olmayan bir zenginlikte gördü. Atatürk, kendisi bir asker olarak bu sürecin en başından beri içindeydi. Daha sonra da bir “sivil” cumhurbaşkanı olarak gerekli sonuçları çıkardı, çözümlere ulaştı ve sivil asker ilişkilerini bizzat düzenledi. Böyle bir “referans” dururken Kennedy de kim oluyor? Kaldı ki biz bir ezilen Dünya ülkesiyiz, Amerika ise emperyalist bir ülke. Bütün pratiklerimiz farklıdır, birbirinin zıddıdır. Hiçbir neoliberal teorisyen veya emperyalist siyaset adamı, Türkiye’nin gerçeklerini anlamamızda referans olamaz. Aynı şekilde, etnik ve dini farklılıklar temelinde Türk milletinin ayrışması gerektiğini Türkiye’nin önüne koyan Obama’yı, millet tanımını yaparken referans olarak göstermek de acı bir yanılgıdır. ABD VE TÜRKİYE’Yİ HEDEF ALAN TERÖR

Sayın Başbuğ’un, Türkiye’yi hedef alan terörün Kuzey Irak’tan üslendiği gerçeği ile Bölücü örgütün Avrupa’daki parasal kaynaklarına ilişkin tespitleri de iyimserdir ve gerçekleri yansıtmaktan uzaktır. Şu gerçekleri bir kez daha saptayalım: Birinci Körfez Savaşı’ndan sonra Amerika’nın Çekiç Güç’ü sayesinde Irak’ın Kuzeyinde üslenen Bölücülük, ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra daha rahat hareket olanaklarına kavuşmuş, para, silah ve eğitim açısından bizzat ABD tarafından desteklenmiş ve ABD politikalarının bir parçası olarak 2003 yılından sonra ara verdiği silahlı eylemlerine yeniden başlamıştır. ABD, 2003 yılından bu yana Türkiye’yi, Bölücülüğe karşı etkin askeri önlemler almak noktasında hep engellemiştir. Türkiye, “Aman bu gerçekleri belirterek ABD’yi açıkça hedef almayalım. O

zaman ABD doğrudan karşımıza geçer ve daha çok zararlı çıkarız” anlayışıyla hareket etti. 30 yıllık pratik göstermiştir ki bu politika her geçen gün Türkiye’nin daha çok kaybetmesinden başka bir sonuç vermemiştir. Hiçbir şey DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün Obama’ya, Kürt sorununun çözümü için geniş özerklik isteyen bir dosya sunmasından daha uyarıcı olamaz. Avrupa Birliği’nin PKK’nın para kaynakları konusunda da kendimizi aldatmaya devam ediyoruz. AB’nin hedefi aynı ABD gibi, Türkiye’nin etnik ve mezhepsel temelde yeniden yapılandırılmasıdır. Bütün politikaları bu temel hedefe hizmet etmektedir. KORUCULUK, ABD, IRAK, AFGANİSTAN

Orgeneral Başbuğun Türkiye’deki koruculuk uygulamasından bahsederken bunun doğru bir uygulama olduğunu ABD’nin Irak ve Afganistan’da benzer uygulamalara girmesini örnek vererek anlatması da vahim bir anlayışın ürünüdür. ABD Irak ve Afganistan’da emperyalist bir işgalci olarak bulunmaktadır. Iraklılar ve Afganistanlılar işgalci Amerika’ya karşı bir kurtuluş savaşı vermektedirler. Biz ise kendi vatanımızda emperyalizmin desteklediği bir bölücü terör ile savaşıyoruz. Dolaysıyla Amerika’nın Irak ve Afganistan’daki uygulamaları ile Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’daki tedbirleri arasında hiçbir benzerlik kurulamaz.G

Atatürk’ün millet tanımı, çi Partisi programında var Org. İlker Başbuğ’un konuşmasıyla gündeme gelen Atatürk’ün millet tanımı, İşçi Partisi’nin Milli Hükümet Programı’nda aynen yer alıyor. Programın 4. maddesi şöyle: “‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir’. Türkiye halkı, Kurtuluş Savaşı’nı başarıya ulaştırarak ve Cumhuriyet’i kurarak, Türk milletini devrimle oluşturmuştur. Cumhuriyeti kurma iradesine ve eylemine, eşit yurttaşlık bağına, ortak milli kültüre ve birlikte yaşama arzusuna dayanan milli birliğimizi pekiştirmek ve kaynaşma sürecini ilerletmek, özgürleşmenin gereğidir ve Milli Hükümetin görevidir.”

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

9

Cumhuriyete Sayg Yürüyüü, Ankara, 25 Ekim 2003.

ERGENEKON TERTBNDE 12. DALGA

Hedef, üniversiteleri toplumsal mücadelenin dışına itmek 12. dalga operasyonunda gözaltna alnanlarn sorgular dikkat çekici. Bata rektörler olmak üzere dier tüm üphelilere çi Partisi ve Dou Perinçek ya da Talat Paa Komitesi ile ilgili sorular soruldu. Polis de, savclar da “Komite hakkndaki fikriniz nedir?”, “Komite ne yapar?”, “Dou Perinçek’le tanyor musunuz?” vb. sorular üzerinde durdu. ÖNDER ÖZTÜRK

13 Nisan günü Ergenekon tertibinin 12. dalgası, üniversite rektörlerine ve Çada Yaamı Destekleme Dernei (ÇYDD)’ne karı gerçekletirildi. Gözaltına alınanlar arasında Prof. Dr. Erol Manisalı, Bakent Üniversitesi Rektörü Prof. Mehmet Haberal ile Giresun Üniversitesi Rektörü Osman Metin Öztürk, eski rektörler Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, Prof. Dr. Ferit Bernay ve Prof. Dr. Fatih Hilmiolu, ÇYDD üyesi Prof. Dr. Aye Yüksel, Doan Yayın Holding cra

10 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

Kurulu üyesi Tijen Mergen, ÇYDD 2. Bakanı Prof. Dr. Filiz Meriçli, 68’liler Birlii Vakfı Genel Sekreteri Namık Kemal Boya ve TGB üyesi dört üniversite örencisi bulunuyordu. Operasyonun ertesinde gazetelerin çou “Çadalıa Darbe” (Cumhuriyet), “Bu kez hedef Çada Yaam” (Milliyet), “Çada Yaama Baskın” (Vatan) gibi manetlerle çıktı. Yanda medya ise üniversiteleri iaret etti: Yeni afak, Habertürk ve Sabah “Akademik Dalga” manetini atarken Zaman “Son dalga rektörleri aldı”, Star “Sarı-

kız’ın rektörleri”, Taraf “Postallı hocalar gözaltında” ve Bugün “Profesörleri dalga vurdu” balıklarını kullandı. SAVCILARIN SORULARI

Son operasyonda gözaltına alınanların sorguları da dikkat çekici. Bata rektörler olmak üzere dier tüm üphelilere çi Partisi ve Dou Perinçek ya da Talat Paa Komitesi ile ilgili sorular soruldu. Polis de, savcılar da “Talat Paa Komitesi’ni biliyor musunuz?”, “Komite hakkındaki fikriniz nedir?”, “Komite ne yapar?”, “Dou Perinçek’le tanııyor musunuz?” vb. sorular üzerinde durdu. Gözaltına alınan Prof. Dr. Mehmet Haberal, Prof. Dr. Erol Manisalı, Prof. Dr. Ferit Bernay ve Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran’ın da aralarında bulunduu 8

kii tutuklandı. Sorguları tamamlanan 31 kii ise serbest bırakıldı OPERASYONUN ŞİFRESİ

Üniversiteler cumhuriyetin kalesi olarak baından beri AKP iktidarı tarafından hedef tahtasına kodu. 3 Kasım 2002’de iktidar koltuklarına oturur oturmaz gerici YÖK Yasa Tasarısı’nı gündeme getirmiti. Ancak bu tasarı, büyük bir muhalefeti de beraberinde getirmi ve 25 Ekim 2003’te Ankara’da bir araya gelen yüz bin kii AKP’yi uyarmıtı. Yürüyüe cübbeleriyle katılan öretim üyeleri ve rektörler, örencilerle el ele Cumhuriyet üniversitelerine sahip çıktılar. Söz konusu yürüyü Atatürkçü Düünce Dernei (ADD) ve Ankara Üniversitesi’nin önderliinde gerçekleti. ÜNİVERSİTELER CUMHURİYETİN KALESİ

Üniversitelerin tepkileri 25 Ekim yürüyüüyle sınırlı kalmadı. 2007’de gerçekleen Cumhuriyet Mitingleri’ne gençlerin katılımı dikkat çekiciydi. Uluda Üniversitesi Senatosu, eski rektör Mustafa Yurtkuran döneminde, toprakların yabancılara satılamayacaını, üniversitelere türbanla girilemeyeceini bildiren açıklamalar yaptı. Ermeni soykırımını kabul eden yasayı meclislerinden geçiren Fransa protesto edildi, Uluda Üniversitesi’nin Fransa’daki öretim üyeleri geri çarıldı. Yurtkuran, ADD Genel Yönetim Kurulu üyesiyken emekli Org. ener Eruygur’un tutuklanmasından sonra ADD Genel Bakanvekillii’ne seçildi. En son gözaltına alınmadan iki gün önce yaptıı açıklamada, YÖK’ün üniversiteleri bölme giriimine karı çıkmıtı. YEREL MİTİNGLERE ÖNDERLİK

Prof. Dr. Fatih Hilmiolu, gerici ve etnik yapılamaya, AKP hükümetinin özellikle dı politikadaki uygulamalarına karı tavır aldı. KKTC’nin kurucu Cumhurbakanı Rauf Denkta’ın katılımı ile 2004 Nisan’ında yapılan etkinlik, Kıbrıs’a sahip

çıkma mitingine dönütü. Dier üniversitelerden de örencilerin katılımı ile 10 bine yakın genç Malatya’da bir araya geldi. Prof. Dr. Ferit Bernay’ın rektörlüü döneminde Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde öretim üyeleri ve örenciler Ankara ve Samsun’da yapılan Cumhuriyet mitinglerine katıldılar. ADD’nin Karadeniz Bölge Koordinatörü olan Bernay, dernein bölge toplantılarına da bakanlık etti. EN AĞIR SUÇ

11-12-13 Nisan 2005 tarihlerinde, nönü Üniversitesi’nde “1. Ulusal Atatürkçü Düünce Toplulukları Çalıtayı” gerçekletirildi. Üç üniversitenin rektörü de örenci topluluklarının biraraya gelmesi için çaba harcadı. kinci çalıtay 3-4-5 Mayıs 2006’da Uluda Üniversitesi’nde yapıldı ve 19 Mayıs 2006 günü Ankara Üniversitesi’nin ev sahipliinde gerçekleen kurultayda gençler, Türkiye Gençlik Birlii (TGB)’ni kurdular. Yani rektörlerin suçları çok büyük! Çünkü TGB, Atatürkçü gençliin en örgütlü gücü haline geldi. Dolayısıyla TGB’li gençler de tertibin hedefi oldu. 13 Nisan günü yapılan son operasyonda TGB’den dört genç gözaltına alındılar. Gençler, 16 Nisan akamı serbest bırakıldılar.

“OFİSİMDE ATATÜRK’ÜN İDAM FERMANI ASILI”

12. dalgada gözaltına alınan Bakent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’ı Ankara’dan 9. Cumhurbakanı Süleyman Demirel uurladı. Uçakta Haberal’ın önündeki koltukta oturan gazeteci Can Dündar, Haberal ile yaptıkları sohbetten u cümleleri aktardı: “Uzun bir konumaydı ama aklımda kalanlar içinde unu dedi: “Benim çalıma ofisime gelirseniz görürsünüz, Atatürk’ün idam fermanı asılıdır. Böyle dönemler olur, dönemler geçer. Bazen ite idam fermanı imzalanır hakkınızda, bazen kahraman olursunuz. Bunlar gelir geçer, biz hep buradayız mesajını verdi.”G

L Mehmet Haberal, Tandoan mitingi, 14 nisan 2007.

25 Ekim mitinginden sonra Aydınlık uyardı Aydınlık dergisi 2 Kasım 2003 tarihli sayısında, Gladyo’nun “Ordu Göreve” pankartıyla ilgili tertibini u ifadelerle açıa çıkarmıtı: “Elebaılıını Gökçe Fırat Çulhaolu’nun yaptıı ADKF adlı küçük grubun söz konusu pankartı açması, yürüyüe ve mitinge yönelik bir provokasyondu. Provokasyonun amacı, bir gün sonra rahatlıkla anlaıldı. Kimse yürüyüün ve mitingin sloganlarından, cokusundan, youn katılımından bahsetmiyordu. Yürüyüe en ön safta katılan rektörler darbecilikle suçlanmaya balandı. “Bu kıkırtma eyleminin amacı, kamuoyunda da görüldüü gibi dört noktada özetlenebilir:

“1.Cumhuriyeti savunan üniversite ve kitle hareketine karı üpheler yaratmak, bu hareketi gözden düürmek ve baltalamak. “2.Ordu’ya karı üpheler uyandırmak ve Ordu’nun geni halk yıınları içindeki saygınlıını zayıflatmak. “3.Ordu içinde bölünmeler kıkırtmak. “4.Ordu’yu, Anayasa’da belirlenmi ‘ülke güvenliini ve cumhuriyeti savunma’ görevlerinde zaafa uratmak. “Önümüzdeki dönem, yeni kıkırtma eylemleri tertiplenebileceini bilmeliyiz. Halk hareketinin her türlü baıbozuk unsurlardan ve kıkırtıcıdan arındırılması ve merkezi bir disiplin içinde yürütülmesi baarı için arttır.”

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

11

SORGULANAN TGB ÜYELER:

Atatürk’ün gençliğe verdiği görevi yerine getireceğiz Ergenekon tertibinin hedefinde üniversiteleri savunma kararllnda en önde olan gençlerde yer alyor. TGB üyesi gençler adliyeden çktklarnda ilk söyledikleri u oldu “Türk gençliinin birlemesinden korkuyorlar. Biz Atatürk genciyiz, Büyük Önderimizin bize verdii görevi yerine getirmeye devam edeceiz. Korkmuyoruz!” irmili yalardaki dört genç kızın gözaltına alınması youn tepkilere neden oldu. Güne Gazetesi Rıza Zelyut Ergenekon operasyonunu yürüten savcı Zekeriya Öz’e köesinden seslendi “Gençleri gözaltına aldırtmısınız. Bu kızlar ulusalcı, yurtsever, cumhuriyetçi, antiemperyalisttir. Suçları Türkiye Gençlik Birlii’ne üye olmaları mı? Bu üniversiteli örencileri bile hükümeti devirmeye çalıan silahlı terör örgütü üyesi yapma giriiminizi kamu vicdanına nasıl kabul ettireceksiniz” diyen Zelyut milyonlarca ana babanın feryadını haykırıyordu. Vatan Gazetesi köe yazarı Can Ataklı ve Posta Gazatesi köe yazarı Yazgülü Aldoan da köelerinden gençlere olan desteklerini ilan ettiler. Can Ataklı köesinde “Sordum, bu çocuklar TGB üyesiymiler. Bu dernek Atatürkçü düünceyi yayma amacıyla çeitli

Y

12 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

etkinlikler yapıyor. Demek ki balantı buradan kurulmu” diyerek tertibin gençlii neden hedef aldıını açıklıyordu. Türkiye Gençlik Birlii üyesi Aye Ezgi Dilek, Sibel Kanneci, Ceren Ertürk ve Melis Yalçın tertibin 12. dalgasında gözaltına alınıp sorgulandıktan sonra Perembe günü saat 22.00’de savcılıktan serbest bırakıldı. “TERTİPÇİLERİ TELAŞA DÜŞÜREN ATATÜRK GENÇLİĞİNİN GÜÇLENMESİ”

Son yıllarda Amerikan karıtlıının Türk gençlii içinde yüzde doksanlara ulatıı dünyaca kabul edilen bir gerçek. Fakat belli çevreleri rahatsız eden esas konuyu TGB Genel Bakan Yardımcısı Mehmet Bozkurt öyle ifade etti “Ergenekon diye bir örgüt olmadıına göre, Türk gençliinin politiklemesinden rahatsız olanlar vardır. Bunun

merkezi Amerika’dır. Gençlik içinde Amerikan karıtlıı Obama’ya ramen yüzde doksanlara ulamıken, Atatürk gibi olmak fikri de gençlik içinde yükselen fikirdir. te bu durum Ergenekon tertipçilerini telaa düürmektedir.” TGB üyesi gençler adliyeden çıktıklarında ilk söyledikleri u oldu “Türk gençliinin birlemesinden korkuyorlar. Biz Atatürk genciyiz, Büyük Önderimizin bize verdii görevi yerine getirmeye devam edeceiz. Korkmuyoruz! Bu kararlılık Türkiye’nin gençlerinden bekledii kararlılık ve bunu sergileyen örgütün yöneticileri, üyeleri tertibin hedefinde.” “BU GENÇ KIZLAR TÜRK GENÇLİĞİ’NE ÖRNEKTİR”

TGB üyeleri, arkadaları günlerce gözaltındayken, onları biran olsun yalnız bırakmadı. Adliye önünde arkadalarını bekleyen TGB üyelerine neler düündüklerini sorduk. TGB’li Ra-

“Bizler Cumhuriyet’in deerleriyle yetimi, derslerinde baarl, Türkiye’nin uygarlk seviyesinin yükselmesi için çaba içinde olan Cumhuriyet kzlaryz. Kara Fatmalar, Nene Hatunlar, Sabiha Gökçenleri örnek alyoruz. Ergenekon operasyonuyla gençliin Cumhuriyet deerlerinden uzak durmas hedeflenmektedir. Arkadalarmz bu yüzden gözaltndadr.”

mazan Kandöken arkadaları için unları söyledi “Arkadalarımızın 13 Nisan Pazartesi günü sabah saatlerinden sınava gidecekleri vakit evleri basılmı, gözaltına alınmılardır. Bu arkadalarımızın ortak özellikleri Türkiye Gençlik Birlii (TGB) üyesi olmalarıdır. Arkadalarımız Deniz Feneri gibi bir davadan haram para yemediler, örenim görmek için burs aldılar, baarılı bir ekilde örenim görüyorlar, gurur duysunlar. Bu genç kızlar Türk Gençlii’ne örnektir.” dedi. “DENİZ FENERİ’NDEN HARAM PARA YEMEDİK OKUMAK İÇİN BURS ALDIK”

Pınar Akkoç ise “Bizler Cumhuriyet’in deerleriyle yetimi, derslerinde baarılı, Türkiye’nin uygarlık seviyesinin yükselmesi için çaba içinde olan Cumhuriyet kızlarıyız. Kara Fatmaları, Nene Hatunları, Sabiha Gökçenleri örnek alıyoruz. Ergenekon operasyonuyla gençliin Cumhuriyet deerlerinden uzak durması hedeflenmektedir. Arkadalarımız

bu yüzden gözaltındadır.” dedi. Gün boyunca adliye önünde arkadalarını bekleyen TGB üyelerinin taıdıkları pankart ise oldukça ilgi çekti. “Deniz Feneri’nden haram para yemedik. Okumak için burs aldık” pankartı taıyan gençlere yoldan geçen vatandaların ilgisi hayli fazlaydı. Kimi aracının kornasına çalarak elik etti, kimi de gençlerin yanına gelerek destek-

lerini belirtti. AİLELER DE DESTEK VERDİ

Adliyedeki destee ailelerde katılmıtı. Melis Yalçın’ın anne ve babası gün boyu TGB üyeleriyle yan yana durarak kızına olan desteini sürdürdü. Ezgi Dilek’in annesi ise adliye çıkıında kızının yaptıı açıklamada dimdik durarak Atatürk genci yetitirmenin gururu içindeydi.G

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

13

L Toplantnn yöneticileri Müjdat Gezen, Demirta Ceyhun, Esin Afar Sümerolog Muazzez lmiye Ç’la birlikte. (Fotolar: Alpay Tulu)

SANATÇI, YAZAR, BLM NSANLARI YURTSEVER AYDINLAR ÇN BRARAYA GELD

‘Ergenekon tertibine karşı alanlara inmeliyiz’ Meriç Velidedeolu’nun “Alanlara inip eyleme geçmeliyiz. Yasalar bize bu hakk tanyor!” sözleri salonda yanklanyor, alk tufan kopuyor. Belli ki aydnlar Cumhuriyet mitinglerini daha büyük katlmlarla gerçekletirmeye can atyor. Art arda kürsüde ortak tavr dile getiriyorlar: Ergenekon tertibi bir ABD projesidir. Hedefinde Türk Milleti vardr. debiyatçı, air, tiyatrocu, fotoraf sanatçıları, sinema sanatçıları, her kesimden yazarlar ve bilim insanları Ergenekon tertibine karı seslerini daha gür duyurmak için toplandı. Sümerolog Muazzez lmiye Çı, ressam ve gazeteci Fikret Otyam, sinema oyuncusu Tarık Akan, tiyatro oyuncusu ve yönetmeni Ferhan ensoy, ressam brahim Balaban, yazar ve çevirmen Bertan Onaran, P Genel Bakan Yardımcısı Avukat Ceyhan Mumcu, yazar Meriç Velidedeolu, stanbul Kadın Kuruluları Birlii Koordinatörü Nazan Morolu, Prof. Dr. Ahmet Ercan, fotoraf sanatçısı ve yazar sa Çelik, sanatçı Ekrem Kahraman, ressam Muzaffer Akyol,

E

14 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

yazar Erol Toy, Sinema Yapımcısı Arif Keskiner’in de arasında olduu sayıda aydın Demirta Ceyhun, Müjdat Gezen ve Esin Afar’ın yönetiminde bir araya geldi. Bulumanın ilk adımı 30 Ekim 2008’de Silivri Cezaevi önünde balatılan “Yurtsever Aydınlar Serbest Bırakılsın” kampanyasıyla atılmıtı. Kampanyaya 400’e yakın yazar, sanatçı ve bilim insanı imza attı. 15 Nisan 2009 Çaramba sabahı, Taksim The Marmara Otel’de, kahvaltıyla balayan bu yeni bulumada aydınlarımız daha kaygılı, fakat daha kararlıydı. Bu kararlılık aralarındaki sohbetlere de yansıyordu: Gün Cumhuriyeti savunma günüdür, gün ülkemizin aydınlarının birlik

ve görev günüdür. “BİR DEVLET TERÖRÜ”

Muazzez lmiye Çı, salona haykırıyor: “Bir devrimin içindeyiz. Bir Rönesans yaptık, bir ekonomi devrimi yaptık, bunları tamamlayacaız. Bizim devrimimizin yanında Fransız devrimi çok küçük kalır. O bile yüz yılda tamamlanmıtır. imdi bir karıdevrim var. Bu bir devlet terörüdür. Bunu da aacaız.” Müjdat Gezen, konumasına balarken, uygarlık tarihinde eine az rastlanır türden yaadıımız hukuksuzluu, öyle dile getiriyor: “Aksi ispat edilinceye kadar herkes suçludur!” Tiyatromuzun büyük ustası bu tanımlamasıyla, Yargıtay Onursal Basavcısı Vural Sava’ın Ergenekon tertibi için söyledii “Faizm ötesi bir durum bu! Çünkü faizmin de kanunları vardır.” sözleriyle aynı noktada buluuyor. Esin Afar, 12 Eylül’den

sonra, Aziz Nesin’in öncülüünde hazırlanan “Aydınlar Dilekçesi”nin nasıl hazırlandıını ve sunulduunu anlatıyor. O günlerle bu günleri kıyaslıyor ve diyor ki: “Türkan Saylan gibi insanlar üzerinden soruturma yapılıyor. Cumhuriyetimize yakımadı bütün bunlar.” “HEDEFTE ATATÜRK”

Edebiyatımızın usta kalemi Demirta Ceyhun, 12 Mart ve 12 Eylül’ü gölgede bırakan bir darbeyle karı karıya olduumuzu vurguluyor: “Bu bir iktidar deil, rejim mücadelesidir. Türkiye’de bir operasyon yapılıyor, Kurtulu Savaı ile kurduumuz Cumhuriyetin rövanı alınıyor. Atatürk hedef tahtasında. Cumhuriyetin en temel ilkesi olan ‘ulusalcılık’ terör kapsamına alınmı, Cumhuriyetin bütün deerleri ayaklar altında çineniyor.” Tarık Akan ise canı yanarak unları söylüyor: “ÇYDD’nin yetitirmi olduu 20 bin çocuk ‘Iık Evleri’ne gidene dek bunlar böyle uraacaklar mı? Bana göre uraacaklar. Bu ülkede birazcık olsun hareket etmek iste-

yen insanları nasıl hareketlendireceiz? Yatıp kalkıp bunu düünmek lazım.” 68’liler Birlii Vakfı Bakanı Sönmez Targan’ın yüzünde bir aydın öfkesi. Diyor ki: “ABD, icraatlarına ses çıkartacakları tutukluyor. Emir Amerika’dan geliyor.” Prof. Tolga Yarman alıyor sözü: “ABD, bölgemizdeki yeni saldırılar için Türkiye’yi denetim altında tutmak, muhalifleri susturmak istiyor.” Salondan sesler yükseliyor: “Bu devlet terörüdür. Devlet kendi varlıını ortadan kaldırmak mı istiyor?” çi Partisi Genel Bakan yardımcısı Avukat Ceyhan Mumcu konuuyor. Ergenekon tertibiyle

ehit edilen Prof. Dr. Uçkun Geray hocamıza selam yolluyor. Ardından bu dava temelinden çökmülüüne vurgu yapıyor. “Savcılar hatalarını kabul ve beyan etmilerdir,” diyor. Ceyhan Mumcu sözlerinin sonunda salona bir çarıda bulunuyor: “çi Partisi Genel Bakanı Dou Perinçek, önemli açıklamalar yapacaı 21 Nisan, Salı günkü durumaya aydınlarımızı davet ediyor. Hepimiz orada olacaız.” “ALANLARA ÇIKALIM”

Mikrofonda Meriç Velidedeolu görünüyor: “Alanlara inip eyleme geçmeliyiz. Yasalar bize bu hakkı tanıyor!” sözleri salon-

MUAZZEZ LMYE ÇI (Sümerolog)

FKRET OTYAM (Gazeteci-Ressam)

El ele yeneceiz

Silivri’de yeni bir üniversite Sahalara inmeliyiz kuruluyor rektörü Perinçek Burada konuulanları

El ele verirsek, nasıl ki Kurtulu Savaı’nda millet el ele verdi, bunu da yeneceimizi zannediyorum. Dou Perinçek’i çok selamlıyorum. nallah bu durumdan hayırlısıyla kurtulur diyorum. Kalbim hep onunla. Bir an önce serbest bırakılmaları art. Onlar orada durdukça benim içim gidiyor.

ktidara sahip olanlar okumayı ve okutmayı çok seviyorlar. Silivri yerlekesinde yeni bir üniversite kuruyorlar: Gül-Tay üniversitesi. Ve buraya hoca lazım. Ötekiler görev baında, emeklileri topladılar ama bunun rektörü kim olacak. Ben rektör adayı olarak Dou Perinçek’i öneriyorum. Çünkü en eski mahpushaneci o orada.

MERÇ VELDEDEOLU (Yazar) hep biliyoruz. Hep bunların bilincindeyiz, hele biz aydınlar. Pekiyi ne yapacaız? Yani sadece konuacaız, bildiriler ortaya koyacaız, basın açıklamaları yapılmakla mı geçireceiz? Ondan sonra duracak mıyız? Hayır. Bütün örgütler, isterse 3 kiilik dernekler olsun, bütün dernekler bir araya gelmeli ve sahalara inmeliyiz. Kanunların bize gösterdii,

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

15

da yankılanıyor. Ve ardından alkı tufanı kopuyor. Belli ki aydınlar Cumhuriyet mitinglerini daha büyük katılımlarla gerçekletirmeye can atıyor. Yazarlarımız art arda kürsüye geliyor ve aynı ortak tavrı dile getiriyorlar: Ergenekon tertibi bir ABD projesidir. Hedefinde Türk Milleti vardır, Atatürk vardır. KAMPANYA SÜRECEK

“Yurtsever Aydınlar Serbest Bırakılsın” kampanyasının sözcüsü air Hüseyin Haydar Aydınlık’a verdii demecinde aydınlarımıza u mesajı iletiyor: “Listemizde imzası bulunan Prof. Dr. Uçkun Geray’ı 2 ubat 2009 günü Ergenekon Tertibine ehit verdik. mzacı aydınlarımızdan Prof. Dr. Erol Manisalı hocamız ise 12. Terör dalgasıyla tutuklu bulunmaktadır. Kampanyamız yurtsever aydınlarımız serbest bırakılana kadar sürecektir. Yazar, sanatçı ve bilimcilerimizi kampanyamıza katılmaya çaırıyorum. Bunun için: [email protected] adresine bir ileti göndermeleri yeterlidir.”G

Katılımcılar Cüneyt Akalın Doç. Dr., Tarık Akan Sinema Oyuncusu, Nuriye Akev, Hasan Basri Akgiray E. Milletvekili-Yazar, Sevda Aktolga Sinema Oyuncusu – Yönetmen, Muzaffer Akyol Ressam, M. Can Akyolcu Prof. Dr., Zeynep Aliye Yazar, M. Canan Arın Avukat, Esin Afar Aral Sanatçı, smet Arslan Yayıncı, Belkıs Ay, brahim Balaban Ressam, Deniz Banolu Yazar, Erkan Bayraktar Dr. , Bedri Baykam Ressam, Zekeriya Beyaz Prof. Dr., Zafer Bilgin Sanat Eletirmeni, Mustafa Bilgin Karikatürist, ehnaz Bolkent, Rozerin Bolluk Yayıncı, Melis Boyacı, Bengi Bugay Prof. Dr., Servet Cömert E. General, Tuncer Cücenolu Tiyatro Yazarı, Serpil Çaın, Muazzez lmiye Çı Sümerolog, Haluk

yasaların bize gösterdii yönde birleerek sahalara inmeliyiz.

MÜJDAT GEZEN (Oyuncusu-Yönetmen)

Sıkıysa beni de alsınlar Savcıları, bu hâkimleri kimlere ikâyet edeceimiz konusunda kukularım var. Tuz kokarsa ne yapacaız? Geçenlerde oyun oynuyordum sahnede, Musatafam Kemalim oyununda seyircinin biri baırdı, benim söylemlerim üzerine. Ergenekon’a alırlar seni dedi, sıkıysa alsınlar dedim ben

16 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

Dural E. Devlet Planlama Uzm. Aratırmacı Yazar, Rütü Erata Sunucu, Safiye Mine Erbudak, Ahmet Ercan Prof. Dr., Yücel Erdener E. Milletvekili, Aye Erel, Mualla Erkut, Yıldıray Eer, A. Hakan Ganimgil Yayıncı, Bahri Genç Ressam, Müjdat Gezen Tiyatro Oyuncusu – Yönetmen, Cemalettin Göbelez Prof. Dr. -Müzisyen, M. Gül Göbelez, Firdevs Gümüolu Yazar, Nihal Güres Ressam, Hüseyin Haydar air, Ekrem Kahraman Ressam, Ahmet Kalkan, Saliha Karakuzulu Avukat, Ufuk Karali Sinema Oyuncusu, Caner Karavit Doç. Ressam, Yalçın Karayaız Prof. Dr. Sanatçı, Arif Keskiner Yapımcı, Ceyhan Mumcu Avukat, Seyit Nezir air, rfan Okan Ressam, Eren Omay Prof. Dr., Bertan

Onaran Yazar, Tülin Onat Prof.Dr. Ressam, Fikret Otyam GazeteciRessam, Turan Özlü Ulusal Kanal Gen. Yay. Yönt., Sarper Özsan Prof.Dr. Müzisyen, Zerrin Öztürk Avukat, ule Perinçek ATABE Genel Yayın Yönetmeni, Muharrem Pire Ressam, Nurperi Sancak Avukat, Ahmet Sarıkamı, Tahsin Sevindik, Osman ahin Yazar, Sönmez Targan 68'liler Birlii Genel Bakanı, Canan Tekin Altınel, Erol Toy Yazar, Alpay Tulu Fotoraf Sanatçısı, Aydeniz Tuskan USTKB Genel Bakanı, Mehmet Ulusoy Aratırmacı Yazar, Atıf Ural Prof. Dr., Sadık Usta Yayıncı, Meriç Velidedeolu Yazar, H. Hüseyin Yalvaç air, Tolga Yarman Prof. Dr.

de. Sıkıysa alsınlar, ne yapalım.

BRAHM BALABAN (Ressam)

TARIK AKAN (Sinema Oyuncusu)

Nasıl hareket edeceiz?

Yaasın hürriyet, yaasın Cumhuriyet

Amerika bakanı geldi. Bütün gazetelerde ay ne güzel BOP kalktı da, ılımlı slam artık konuulmuyor da gibi gibi laflar. Pekiyi 1980’den bugüne kadar bizim üzerimize yüklemi oldukları faturayı, bu ülke nasıl ödeyecek. Biz bu ülkede birazcık olsun hareket etmek isteyen insanları, nasıl hareketlendireceiz? Yatıp kalkıp bunu düünmek lazım.

Ergenekon denilen bir kapan kurmular… Duyduk duymadık demeyin. Burada ben varım. Burada Balaban var. 60 yıldan beri resim yapan Balaban var. Hiç kimsenin umurunda deildi. Evet almılardı. Ne zaman? Bundan otuz sene evvel. Yaasın hürriyet, yaasın Cumhuriyet, Atatürk’ün izine devam edilecektir, devam ediyoruz.

BİR SORU BİR CEVAP

Türkan hanımı almayın da… Şimdiye kadar aldıklarınızın suçu? Ergenekon’da 12. dalganın aydın ve yazarlar üzerinde etkisi nasıl oldu? Ergenekon tutuklamaların temel sebebi, ülkeyi muhalefetsiz bırakarak, muhalif yazarları içeride tutmaktı. Dikkat ederseniz Azerbaycan’la ilişkileri Amerika için bozuyorlar. Yine bir gizli NİHAT GENÇ anlaşma çıkıyor, Türkiye bu kadar tepkiliyken Dışişleri’nden de bir açıklama yok tahmin ediyorum kapı aralarından bir şeyler söylemişler. Yüzyılların kardeşliğini Amerikan çıkarlarına tercih ettiler. İşte Ergenekon’u bunun için yaptılar. Türkiye’yi tepkisiz bırakmak… Ergenekon’un 12 dalgasında Türkiye’nin yüz akı diyeceğimiz ÇYDD yöneticilerinin alınması, diğerlerinden daha büyük infial yarattı. Türkiye’nin güzelliklerini sayarsak, özellikle eğitime dönük sivil çabalar hepimizin hazinesi niteliğinde. Hepimiz için çok değerlidir. Hayatını cüzamla savaşa adamış ve şimdi kanser hastası olan birinin evinde bu tür aramalar ise herkesi derinden etkiledi. Bu kadar gelişmişliğimize rağmen, medyailetişim ortadayken hasta bir kadına yapılan zulüm ve gaddarlık çok net bir şekilde ortada. İMTİYAZLI BİR TAKIM KONUŞMALAR BAŞLADI

Ancak tuhaf şeylerde var. Bazı yazarlar ağız değiştirmeye başladılar. Ergenekon Davası’nı savunur gibiydiler şimdi ne oluyor demeye başladılar. İmtiyazlı bir takım konuşmalar başladı. Türkan hanımı niye aldınız diye yazdılar, sanki daha öncekilerin bir suçu varmış gibi. Hatta daha ileri gedenler oldu. “Şimdiye kadar aldıklarınız normaldi Türkan hanımı almayın da öbürlerine devam edin” gibi imalarla konuşma ve yazılar ortaya çıktı. Bunu ben şöyle karşıladım ve kendi kendime şöyle düşündüm: ‘demekki Türkan hanım sosyetenin Kemalisti, Doğu Perinçek ve Tuncay Özkan varoşların Kemalisti.’ Birileri hak ediyor. Öbürü hak etmiyor gibi bir saçmalık dolaşıyor ortalıkta. Oysa adalet ve eşitlik isteyen herkesin haksızlıklar karşısında tavrı aynı olmalıdır. Burada aydınlarımızın ne kadar zaaflı ve kompleksli oldukları ortaya çıktı. Doğu Perinçek’in, Tuncay Özkan’ın yada Nihat Genç’in fikirlerini beğenmiyor olabilirsiniz. Ama hukuk karşısında ona ayrı buna ayrı davranamazsınız. Aydın dediğin, Türkiye’de hangi mesleği yapıyor olursa olsun haksızlığa uğrayan herkese sahip çıkmalıdır. Türkiye’de demek ki eşitlik ve adalet fikri aydınlarda hiç oturmamış. Daha önce alınanların bir suç isnadı var mı? Ortaya çıkan bu tablo Türk aydınının karakterini ortaya çıkartması bakımından acıtıcı bir nokta… ŞİMDİ BAŞKA YERLER ARANMALI

Ergenekon süreci şoklarla başlamıştı. Fakat iddianameler zamanla ‘ithamname’ye dönüşmüş durumda. Sonra ikinci fasılda bir hayal kırıklığı oldu. Çünkü kuyuları kazıyolar. Yok. Evleri toplayıp bilgisayarları götürüyorlar. Yine yok. Bütün muhalif kanalların işini bitirmeye çalıştılar. Kanal Biz’in sahibini aldılar, ART’nin sahibini aldılar, Ulusal Kanal’ın başındaki, en değerli insanları aldılar ve evraklarını topladılar ama ellerinde hiçbir suç delili bulamıyorlar. Demek ki yanlış yerleri arıyorlar. Şimdi başka yerler aranmalı. Cemaati ve ona yakın polisleri arasınlar. Kendileri için tahmin edilemeyecek yerlere baksınlar buradan bir şeyler çıkartacaklarını düşünüyorum. İddianame bir görünmeyeni ortaya çıkarma teziyle geldi. Yani Er-

genekon diye görünmeyen bir örgüt var. Bu örgüt bazı işler yapmış. Ama üç dört yıldır elinde çok büyük imkanlar olmasına rağmen. Savcılar, polisler gece alma, gündüz alma, her şey ellerinde olmasına rağmen bu görünmez örgüte yönelik delil oluşturacak hiçbir şey önümüze koyamadı. Bu soruşturma 70’lerden başlayan ama asıl 80’lerde gelişen siyasal İslam’ın son çırpınışları. Vuruşa vuruya çekilmek istiyorlar kendilerince. Ve giderayak memleketi altını üstüne getirmek istiyorlar. Bütün değerlere saldırmak istiyorlar. Çünkü bunların yazarlarına bakıyoruz, hiçbirinin iddiası kalmadı enteresandır demokrasi kelebeği gibi konuşmaya başladılar. Ama sadece bu dava sürecinde konuşuyorlar. Kitaplarına ve yazılarına bakıyoruz siyasal İslam’ın beyni tam anlamıyla durdu. Kalp atışları da iki üç yılda duracak. Can çekişiyorlar. Ve bir daha gelmemek üzere bu topraklardan çekip gitme hazırlıklarını yapıyor. Giderken de ne Cumhuriyet değeri varsa, demokrasi gibi altını üstüne getirmeye çalışıyorlar. Tüyler ürpertecek iddialarla şok şok programı yapan televizyonların nasıl rezil, kepazelik ve hile içinde olduklarını Türkiye halkı gördü. Buradaki sevindirici gelişmede budur. Gerçek yüzleri göründü. HALKA ÇOK PİS KOKULARI DA HAZMETMEYİ ÖĞRETİYORLAR

Orta Anadolu’da çok küçük bir kasabada mitinge katıldım. Belediyeye ait tek hizmet binası bir tuvaletti, içeriye pislikten bir adım bile atılmıyordu. AKP yönetiyor burayı, insanlar herhalde burayı görür ve bunlara oy vermezler diye düşündüm. Sonra miting oldu geri döndük. Sonuçlarına baktık yine AKP kazanmış. Bu pisliğe rağmen nasıl kazanıyor bunlar. Hırsızlığa, pisliğe ve cehalete karşı susturulmuş, sindirilmiş ve makul gören bir kitleye işbirlikçi ve yandaş medya bunları öğretiyor. Halka çok pis kokuları da hazmetmeyi öğretiyor. Onu midesi kaldırsın istiyor. İNSANLIK SUÇU İŞLEYENLER

Halkımız bu davanın adını koydu. 99 yanlış 1 doğru. Tabi ki herkes merak ediyor Cumhuriyet’e bombaları kim koydu. Uğur Mumcuları kim öldürdü. Ama bu tabi ki buradan çıkmayacak. Tersinden bir süreçle bir doğruyu 99 doğru yapınca çıkacak. İkinci iddianame açıklanınca mesela Mehmet Ali Birand gibiler çok sevindi. ‘Hah nihayet buldunuz odağını. Darbeden hareket edin öbürleri o kadar önemli değil’ dediler. Bir nevi iddianame de tenzilat yaptılar. Bu iddianameden onlarca insan içerde. Çok kötü koşullarda içeride yatıyorlar. Sesleri çıkmıyor, dilekçeleri gelmiyor. Medya buralarda değil. Sözde hukuka saygı diye bilim adamları düşünürleri tam anlamıyla kodeste tutuyorlar. Ama Ergenekon denmesi yasaklandığı halde, bunun yalan olduğunu herkes kabul ettiği halde, bu sürecin hala sürüyor olması hükümet için artık bir çıldırma noktasıdır. Süper savcılar içinde bu geçerli. Ama onların değil bizim iddialarımız halk tarafından kabul ediliyor. Karşı iddianameler yazıldı bile. Bizde bununla iktidara geleceğiz. Ben ömrüm boyunca siyaset yapmayacağım diyordum, ama artık bu soruşturmadan sonra milletvekilliği yapmaya karar verdim. Ve ilk yapacağım iş insanlık suçu işledikleri için, parlamento içinde seri soruşturmalar açmak olacak. Ama asıl yapacak iş, Amerika 2003’te Irak’a girerken yüzlerce yazar destek verdi. Bu gün o televizyonlarda yüzünü gördüğümüz liberal yazarlar bizatihi Amerikan ordusuna destek verdiler. Savaşı kışkırttılar. Ve bunların hepsi bir buçuk milyon insanın ölümünden de sorumludur. O soruşturma kapsamındalar. Bu günkü savcılar gibi kazmaya gerek yok arşivlerde duruyor. Haftaya bu konuya devam edeceğim…G 19 NSAN 2009 G Ayd›nl›kG 17

12. DALGAYA YURT ÇAPINDA TEPK

‘Biz de mücadeleye varız!’ Ergenekon tertibinde akademisyen ve eitimcileri hedef alan son operasyon, stanbul’dan Rize’ye, zmir’den Adana’ya, yurttalarn katld basn açklamalaryla protesto edildi. Hacettepe ve Bakent üniversitelerinin senatolar ve kitle örgütleri yönetimleri, yazl açklamalar yaptlar. Ankara’dan iki sanayici örgütü de, tertibe birlikte tepki gösterdiler. ada Yaamı Destekleme Dernei (ÇYDD) Bakanı Türkan Saylan’ın evi aranırken, komuları ellerinde Türk bayrakları ve Atatürk posterleriyle evin önünde toplanıp, sloganlarla Saylan’a destek verdiler. Emniyet görevlileri, aramadan sonra yuh sesleri arasında “uurlandılar”. TGB üyeleri, haberi duyar duymaz ÇYDD Genel Merkezi önüne gelip tertibi protesto ettiler. Son operasyonda 4 üyesi gözaltına alınan TGB’liler, daha sonra Beikta Adliyesi önünde “Deniz Fenerinden Haram Yemedik, Okumak çin Burs Aldık” pankartı açtılar.

Ç

“DAHA DA GÜÇLENEREK ÇIKACAĞIZ”

Çada Yaamı Destekleme Dernei’nden yapılan açıklamada u satırlara yer verildi: “Derneimiz hak etmedii bu

18 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

uygulamadan 93 ubesi 17 bin üyesi, eitimine destek verdii binlerce örenci ve çok sayıda saygın destekçisiyle çok daha güçlenerek çıkacak. Ve ülkemiz gerçek bir hukuk devleti oluncaya dek var gücüyle çalıacaktır.” “ECZACILARIZ, ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPACAĞIZ”

Eczacılar Odası stanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde basın açıklaması düzenledi. Oda Bakanı Semih Güngör “Türkiye’nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olmaktan her geçen gün bir adım daha uzaklamasını durdurmak üzere, biz bu ülkenin eczacıları olarak üzerimize düeni yapacaımızı bir kez daha bildiriyoruz” dedi. stanbul Üniversitesi Öretim Üyeleri Dernei, Tüm Öretim Elemanları Dernei stanbul ubesi, CUMOK, Eitim- ve TBG

14 Nisan’da yaptıkları basın açıklamasında “Operasyonların asıl hedefi Türkiye Cumhuriyeti” dediler. Açıklama sonrasında CUMOK adına Pervin Öztabak, TÜMOD stanbul ube Bakanı Cüneyt Akalın, Eitim- 1 Nolu ube Bakanı Ali Saraç ve TGB Genel Bakan Yardımcısı Mehmet Bozkurt söz alarak tepkilerini dile getirdiler. RİZELİ HEMŞEHRİLER…

Bakent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’a Rizeli hemerilerinden de destek geldi. Pazar’da bir araya gelen Subaı köylüleri “Tayyip aırma, sabrımızı taırma”, “Senin için Davos, bizim için sen bittin” sloganlarıyla, kaymakamlıa yürüdüler. ZONGULDAK, ADANA…

Zonguldak’ta Demokrasi Platformu’nun yaptıı eyleme CHP, SHP, çi Partisi ve Türkiye Gençlik Birlii de katıldı. Açıklamayı Çada Yaamı Destekleme Dernei Zonguldak ube Bakanı Gülderen Ar yaptı. CHP Adana l Bakanlıı ta-

rafından düzenlenen eylemde, l Bakanı Serdar Seyhan, AKP karıtı her türlü oluumun Ergenekon kapsamına çekildiini söyledi. İZMİR BUCA…

zmir’de CHP, DSP, SHP, P, BCP, HYP, ADD, Eitim-, Türkiye Emekli Astsubaylar Dernei, Cumhuriyet Kadınları Dernei, TGB’nin yer aldıı Buca Cumhuriyetçiler Birlii, 15 Nisan’da ortak basın açıklaması düzenlediler. ADD Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Hamdi Altınba, Ergenekon savcılarının kullandıı yöntemlerin ancak sıkıyönetim dönemlerinde uygulanacaını belirtti. MUĞLA

çi Partisi Mula l Bakanı Av. Yüksel Sarı ve parti üyeleri, önce ADD Mula ubesi’ne destek ziyaretinde bulundular. Ziyaretin ardından parti binasında yaptıı basın açıklamasında Av. Sarı öyle konutu: “AKP iktidarı en koyu faist yönetimlerde bile görülmeyen bir azgınlıkla milletimizin üzerine saldırıyor. Nerede demokrasi, nerede insan hakları, hukuk nerede?” Hacettepe ve Bakent üniversitelerinin senatoları, kitle örgütleri yönetimleri, operasyonu kınayan, mücadele çarısı yapan açıklamalar yaptılar:

HACETTEPE ÜNVERSTES SENATOSU:

Üniversitelere dayanması kaygı verici Ergenekon Soruturması nedeniyle yaananlar, tanık olunan durumlar ve medyaya yansıyan haberler, soruturma sürecindeki her ‘dalga’nın ülke gündemini deitirmeye yönelik olduu izlenimini vermektedir. Mevcut ortamın demokratik yapısına giderek zarar veren bu tutumun son

olaylarla üniversitelerimize kadar dayanması kaygılarımızı daha da arttırmaktadır.

BAKENT ÜNVERSTES SENATOSU:

Rektörümüzün arkasındayız Ülkemizde bir süredir planlı bir biçimde sürdürülen gözaltılar ve tutuklamalar, sadece kaçması önlenmek istenen zanlılara yönelik deildir. Düünebilen ve üretebilen beyinler tutuklanmakta ve gözaltına alınmaktadır. Bakent Üniversitesi Senatosu olarak ülkemizde hukuk devletinin ve hukukun üstünlüü ilkesinin geçerli olduu inancını koruyarak, yapılan hukuk dıı uygulamaları nefretle kınıyor, Rektörümüzün arkasında olduumuzu ve onun eserlerine sonuna kadar sahip çıkacaımızı kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.

TÜRK TABPLER BRL:

Kaygı duyuyoruz Ülkenin yükseköretimine büyük özveri ile hizmet sunanların savcılıa davet edilerek bilgilerine bavurulması yerine, evleri ve çalıma yerleri basılarak gözaltına alınmalarının gerekçelerini ve eklini anlamakta güçlük çekiyoruz. Deiik üniversitelerde

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

19

re devleti yıkmaya çalııyormu izlenimi yaratacak ekilde adli ilemlere konu edilmesi düündürücüdür. Suçluluu kanıtlanıncaya kadar herkesin masum olduu gerçei bir yana bırakılarak, hakkında soruturma yapılan kii ve kuruluların suçlu olduuna dair kanaat oluturacak ekilde davranılması, bu ekilde soruturma yürütülmesi, bir anlamda yargısal sürecin kendisini de gereksiz hale getirmektedir.

ATATÜRKÇÜ DÜÜNCE DERNE:

hanetlerinin karanlıında boulacaklar görev yapan ve temel amaçları bu ülke için nitelikli insan gücü yetitirmek ve hizmet etmek olan bu akademisyenlere yönelik yaklaımdan kaygı duyduumuzu kamuoyu ile paylaıyoruz.

20 G Ayd›nl›k

G

rak onlarla dayanıma içinde olduumuzun ve bundan sonraki mücadelelerinde de omuz omuza olacaımızın bilinmesini isteriz.

ULUSAL HEKM BRL

K SANAY ÖRGÜTÜNDEN ORTAK AÇIKLAMA:

Omuz omuza mücadele edeceiz

Yargısal süreç gereksiz hale getiriliyor

Cumhuriyetimizin temel deerlerinin, ulusal baımsızlık ve bütünlüümüzün yılmaz savunucuları, bata deerli meslektalarımız olmak üzere, tüm yurtsever ve Kemalist bilim insanı ve aydınlarımız üstünde estirilen hukuk dıı baskıları iddetle kınıyoruz. Ulusal Hekim Birlii ola-

(ç Anadolu Sanayici ve adamları Dernekleri Federasyonu ile OSTM Sanayici ve adamları Dernei’nin ortak açıklamasından.) Bugüne kadar topluma, ulusa ve devlete hizmet veren insanların, demokratik kitle örgütlerinin ve basın kurulularının birdenbi-

19 NSAN 2009

Atatürk Devrim ve ilkelerini korumak ve gelitirmek amacıyla kurulmu olan derneimizin Kurucu Bakanı Sayın Prof. Dr. Muammer Aksoy bata olmak üzere pek çok yöneticimiz ve kurucumuz bu yolda ehit olmulardır. Bugünkü Genel Bakanımız Sayın ener Eruygur, hukuk dıı uygulamalar sonucunda salıını kaybetmitir. Son olarak da Genel Bakan Vekilimiz Sayın Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran gözaltına alınmıtır. Sonuçta bir numaranın, yani yüce Atatürk’ün ebedi istirahatgâhında da arama yapma hayaliyle yanıp tutuanlar bulunabilir. Onlar bilmelidirler ki kendi kinlerinin ve ihanetlerinin karanlıında boulacaklardır. G

ZMR BAROSU BAKAN VEKL AV. ÖZDEMR SÖKMEN:

L Tertibe kar zmir’de düzenlenen basn açklamasna binlerce kii katld.

‘Kritik günlerden geçiyoruz… Karşı durmanın tam zamanı’ “Türk ulusunun ve Türkiye Cumhuriyeti’nin, ABD’nin ban çektii uluslararas emperyalizmin ar saldrs altnda geçirdii bu kritik günlerde, yaanan hakszlklara ve hukuksuzluklara kar durmann, eilmemenin, susmamann tam zaman olduunu; ulusal ve yurtsever duruumuzu sürdürmeye, hukuksuzluklara kar durmaya kararl olduumuzu büyük bir gururla kamuoyuna duyuruyoruz.” BELMA YÜCEL / ZMR

rgenekon tertibinin son dalgası zmir’de onlarca meslek örgütü ve siyasi partiyi bir araya getirdi. Tertibin son dalgasını protesto etmek için zmir barosu öncülüünde düzenlenen kitlesel basın açıklamasına binlerce zmirli katıldı, açıklama mitinge dönütü. zmir Barosu Bakan Vekili Av. Özdemir Sökmen öyle konutu: “Türk ulusunun ve Türkiye Cumhuriyeti’nin, ABD’nin baını çektii uluslararası emperyalizmin aır saldırısı altında geçirdii bu kritik günlerde, yaanan haksızlıklara ve hukuksuzluklara karı durmanın, eilmemenin, susmamanın tam zamanı olduunu; ulusal ve yurtsever duruumuzu sürdürmeye hukuksuzluklara karı durmaya kararlı oldu-

E

umuzu büyük bir gururla kamuoyuna duyuruyoruz.” Açıklama sırasında “Ergenekon yalanı, Amerikan oyunu”, “Ne ABD ne AB tam baımsız Türkiye” , “Hükümet istifa Tay-

yip yüce divana” sloganları atıldı. zmir Tabip Odası, Çada Yaamı Destekleme Dernei, TGB, CUMOK, CKD, Eitim-i, Türk Kadınlar Birlii, EGÖDER, ADD zmir ubeleri gibi 35 kurulutan oluan Cumhuriyet çin Güçbirlii Platformu, basın açıklamasına katılarak destek verdi. Meslek örgütlerinin yanı sıra CHP, DSP, P, Yeni Parti, BCP, HYP üyeleri de mitingte yar aldı.G

Açklamay, zmir Barosu Bakan Vekili Av. Özdemir Sökmen yapt. 19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

21

SON ERGENEKON OPERASYONUNDA ARAMA KARARIYLA ORTAYA ÇIKAN HUKUK SKANDALI!

Doğu Perinçek: Bu dava bitmiştir “Burada bir örgüt var m? Ben darbeci miyim? Gladyo muyum? Sysiphos efsanesindeki gibi, adam kayay dan zirvesine çkaryor, kaya aaya yuvarlanyor. Tekrar çkaryor, tekrar yuvarlanyor... Hepsini ispat ettik. imdi kinci iddianamede yine var! Bu iin içinden nasl çklacak? Döne döne ayn eyleri tekrar konuup, tekrar m kantlayacaz? “Bu dava bitmitir. Ankara Cumhuriyet Basavcl, enkal Atasagun hakknda soruturma istedii gün bitmitir. Biz hâlâ Tuncay Güney’in içinde çrpnmaya devam ediyoruz… Sayn Bakan, lütfen görevlerinizi yapnz... Cesur ve kararl olunuz!” P Genel Bakanı Dou Perinçek, 14 Nisan 2009 tarihinde Silivri’deki durumada son Ergenekon operasyonunu deerlendirdi. Perinçek konumasında unları söyledi: “Konuurken burada Victor Hugo’nun 1793 isimli romanı aklıma geldi. Roman, Fransız Devrimi’ni anlatır. Romanda uzunca tasvir edilen bir sahne var: Bir sava gemisinde o büyük, aır toplar dalgaların etkisiyle zincirlerini kopartır ve geminin bir o yanına bir bu yanına çarpmaya balar, önüne geleni ezer, anari yaratır... Kuralların koptuu koullar! Dün gerçekletiri-

Çizim: Baak Bugay 22 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

len operasyondaki aramalardaki olaylar topların zincirlerini kırıp saa sola çarpması gibi kuralların kopmasının sonucudur. Kurallar koptuu vakit, kopan topun altında kalan fareler gibi oluruz. Artık bizim savunacaımız bir ulusal devletimiz büyük ölçüde kalmamı. Ulusal devlet kalmazsa savcısı da fare olur, hakimi de fareler gibi olur. O topu koparan olay bu durumalarda da oldu. Bir yanda kovuturma dava burada devam ediyor, öte yanda da soruturma sürdürülüyor. Soruturma ve kovuturma birleirse, soruturmanın ucu açık olursa kural kalmaz... Bu, iç

savaa kadar gider. Kemalist Devrim’i altımızdan çekince bu noktaya geliriz. Bir Genelkurmay Bakanı her konumasında ‘Milli Devletimiz’ diyorsa, orada bir ey vardır. “Biz buradan dün gözaltına alınan aydınlarımızı selamlıyoruz. Onlarla dayanıma halindeyiz. sterseniz siz onları tutuklamaya devam edin... Biz de onları tutuklayanları mahkûm ediyoruz! “Burada ‘benim ilgim yok, senin ilgin yok’ deniyor. Oysa Türkiye’nin ilgisi var! “Sayın Bakan, sizleri her kalkıp konuanlar gibi korkutacak deilim. Lütfen görevlerinizi yapınız. Gelin bu oturum gizli olsun. Kendi aramızda konualım. Burada bir örgüt var mı? Ben darbeci miyim? Gladyo muyum? Sysiphos efsanesindeki gibi, adam kayayı daın zirvesine çıkarıyor, kaya aaıya yuvarlanıyor. Tekrar çıkarıyor, tekrar yuvarlanıyor. Tekrar, tekrar devam ediyor... Hepsini ispat ettik. imdi kinci iddianamede

“Victor Hugo’nun 1793 isimli romannda bir sahne var: Bir sava gemisinde o büyük, ar toplar dalgalarn etkisiyle zincirlerini kopartr ve geminin bir o yanna bir bu yanna çarpmaya balar, önüne geleni ezer, anari yaratr... Dün gerçekletirilen operasyondaki aramalardaki olaylar toplarn zincirlerini krp saa sola çarpmas gibi kurallarn kopmasnn sonucudur. “ yine var! Bu iin içinden nasıl çıkılacak? Döne döne aynı eyleri tekrar konuup, tekrar mı kanıtlayacaız? Örnein Ergenekon belgesini Sabah gazetesinden Aslı Aydıntaba’tan aldım dedim. Bendeki örnekle Sabah gazetesinden gelen örnein tıpa tıp aynı olduunu anlattım, kanıtladım. Ben belgeleri saklarım. Yazıdan korkmam. Ben namuslu ve cesur bir aydınım! Ben Namık Kemallerin soyundan geliyorum! Korkmam! Belgeden mi korkacaım. “Bu dava bitmitir. Ankara Cumhuriyet Basavcılıı, enkal Atasagun hakkında soruturma istedii gün bitmitir. Biz hâlâ Tuncay Güney’in içinde çırpınmaya devam ediyoruz. Lütfen ayıklayalım. Aynı yerde durmayalım. “Amerika çöküyor. Afganistan’da Mehmetçiin kanı dökülemez. Buna Amerika’nın gücü yetmez. Bunun içinden çıkalım. Savcısı, mahkeme heyeti ile çıkalım. Sizlere hiçbir ey olmaz. Neden Rauf Denkta gibi bir Türk kahramanı suçlu duruma düürülsün? Erol Manisalı, rektörlerimiz neden yerde sürüklensin? Türkiye, aydınlarını eze eze nereye gidecek? “Sizden talebim; cesur olmanız, kararlı olmanız! Cesur ve kararlı olunuz!”

HUKUK SKANDALI

13 Nisan 2009 günü yapılan Ergenekon operasyonunun son dalgasında büyük bir hukuk skandalı yaandı. Arama ve gözaltılar için karar veren stanbul 13. Aır Ceza Mahkemesi hâkimlerinden Ömer Diken’in, hukuk uygulamasında örneine rastlanmamı biçimde bir karar yazdıı ortaya çıktı. Arama ve gözaltlıların muhatabı olan tüm kiiler için aynı ablonun uygulandıı Hâkim kararında, stanbul 13. Aır Ceza Mahkemesi’nde devam eden ve 20 Temmuz’da balanacak her iki dava da sonuçlanmı, üpheliler mahkûm edilmi ve mahkûmiyet kararları kesinlemi gibi bir dil kullanıldı. Hukuk dünyasında benzeri olmayan arama ve gözaltı kararı 14 Nisan günü Silivri’de yapılan durumada gündeme getirildi. HÂKİM HÜKMÜNÜ VERMİŞ: İŞLENEN FİİLLER!

Durumada söz alan Av. Hasan Basri Özbey, sözlerine u metni okuyarak baladı. “ ... Toplanan delillere göre iki ayrı iddianame ile kamu davası açılmı olup bu soruturmalarda aaıdaki fiillerin ilendii de anlaılmıtır: “- 5 Mayıs 2006, 10.05.2006, 11.05.2006 tarihlerinde Cumhuriyet gazetesine bombaların atıldıı, “- 17.05.2006 tarihinde Danıtay’a yönelik gerçekletirilen silahlı saldırı sonucu Yüksek Hakim Mustafa Yücel Özbilgin’in öldürüldüü, iki yüksek hakimin yaralandıı, “- üphelilerde gizli belgeler bulunduu, Yargıtay mensuplarına yönelik suikast planlarının ele geçirildii, Babakan, birçok gazeteci ve yazara karı ok suikastların planlandıı, “- Bahsedilen eylemlerin Ergenekon terör örgütü tarafından gerçekletirildiinin tespit edildii, Emniyet Genel Müdürlüünün mütalaası ile Ergenekon yapılanmasının terör örgütü olarak nitelendirildii, “- Ermeni ve Alevi Cemaati önderlerine karı suikast planlarının ele geçirildii,

“- Babakan R. Tayip Erdoan’a yönelik uçaının inie geçtii sırada yapılacak saldırıda kullanılmak üzere saklanan uçaksavar mermisi ele geçirildii, “- Örgütün darbe teebbüsüne giritiinin açıkça anlaıldıı, “- Darbenin gerçekletirilmesi için örgütün kendine balı akademisyenler ve STK’larındaki uzantılarından açıkça faydalandıı...” MAHKEME BAŞKANI ŞAŞKINLIĞINI GİZLEYEMEDİ

Özbey, Mahkeme heyetine bu metnin ne olabileceini; “Metnin içeriine göre F tip medya haberi olabilir mi? Veya Tuncay Güney’in iftiraları mı?” diye sordu. Özbey’in bu sorularına Mahkeme Bakanı engün, “Öyle olmadıı anlaılıyor” cevabını verdi. Bunun üzerine Özbey, okuduu metnin stanbul 13. Aır Ceza Mahkemesi’nin son operasyondaki arama kararı olduunu ve mahkemenin üyelerinden Yargıç Ömer Diken’in imzasını taıdıını söylediinde; akınlıını gizleme gerei duymayan engün, “O burada deil Beikta’ta” dedi. Mahkeme Bakanı engün ile Av. Özbey arasındaki diyalog öyle devam etti; Özbey- “Mahkemenizin bir üyesi ve sizin bakanlıınızda görev yapıyor” Bakan- “Yerini belirtmek istemitim” Özbey- “ Dünkü arama ve

“Kurallar koptuu vakit, kopan topun altnda kalan fareler gibi oluruz. Artk bizim savunacamz bir ulusal devletimiz büyük ölçüde kalmam. Ulusal devlet kalmazsa savcs da fare olur, hakimi de fareler gibi olur... Soruturma ve kovuturma birleirse, soruturmann ucu açk olursa kural kalmaz... Bu, iç savaa kadar gider.”

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

23

Av. Özbey- Dünkü arama ve gözaltlara izin veren bu karardan haberiniz var m Sayn Bakan? Bakan- imdi örenmi olduk... Bir de bu yaznn dayanann gelii var. Av. Özbey- Evet! Emniyet’ten gelen yazda mahkeme kararnn numaras nokta nokta olarak gösterilmi. Nokta nokta diye bir rakam var mdr? Bakan- Olur mu öyle ey? Av. Özbey- Olmu efendim Bakan- Kimler yazm? Av. Özbey- Savclar Zekeriya Öz ve ekibi... gözaltılara izin veren bu karardan haberiniz var mı Sayın Bakan?” Bakan- “ Yok efendim, heyetimizin de haberi yok. Tarihi nedir kararın?” Özbey- “12 Nisan 2009,

Pazar!” Bakan- “Yeni haberimiz oldu, imdi örenmi olduk” (Özbey’in karar örneini vermesi üzerine okuyup) “Bir de bu yazının dayanaının gelii var”. Özbey- “Evet var! Polisten gelii var! Bir de bu arama kararının ardından emniyete yazılan yazı var: Yazıda mahkeme kararının numarası nokta nokta olarak gösterilmi. Nokta nokta diye bir rakam var mıdır?” Bakan- “Olur mu öyle ey?” Özbey- “Olmu efendim” Bakan- “Kimler yazmı?” Özbey- “Savcılar Zekeriya Öz ve ekibi...” “İDDİALARIN DAYANAKSIZLIĞI KESİNLEŞTİ”

çi Partisi avukatlarından Hasan Basri Özbey, Mahkeme’ye hitaben konumasını öyle sürdürdü: “Efendim bu kararla dünkü gözaltılar oldu. Arama ve gözaltlıların muhatabı olan tüm kiiler için aynı ablonun uygulandıı bu kararda, mahkemenizde devam eden ve 20 Temmuz’da balanacak her iki dava da sonuçlanmı, üpheliler mahkûm edilmi ve mahkûmiyet kararları kesinlemi... Bu bir hukuk skandalıdır. Rezalettir! “Ergenekon davası kovutur-

masını yürüten stanbul 13. Aır Ceza Mahkemesi hâkimlerinden biri devam eden yargılamaya aldırmadan, temel hukuk kurallarını hiçe sayarak kendisini mahkeme yerine koymu ve mahkûmiyet kararı yazmı! Bir tek ceza süreleri eksik! u had bilmezlie bakın; sanki suçlamalar sabit olmu, karar yazılmı, mahkûmiyet verilmi… Masumiyet karinesiymi, kesinlemi mahkeme kararı bulunmadan kimse suçlu ilan edilemezmi, yargılama devam ediyormu, savunmalar yapılıyormu, deliller tartıılaacakmı, delillerin yasal olup olmadıkları deerlendirilecekmi… Biz 20 Ekimden bu yana burada yargılama yapıldıını sanıyorduk. Oysa bunların hepsi aka imi. Bu temel ilkeler aka haline gelmi, yargılama ise komedi tiyatrosuna dönümütür!” Av. Mehmet Cengiz de, Ergenekon tertibi ve son aylardaki gelimeleri deerlendirerek, bütün bunlar karısında iddianın haksız ve dayanaksızlıının kesinletiini, tutukluluk haline derhal son verilmesi gerektiini söyledi. Cengiz, sözlerini öyle tamamladı: “Türkiye, karanlıklarda boulmak isteniyor. alter bu salondadır, elinizin altındadır. Cesur olunuz, alteri açınız!”.G

ÜST DÜZEY SAVCI VE BAKANLIK YETKLS AYNI YORUMU YAPTILAR:

‘Hakim Ömer Diken, artık bu davaya bakamaz!’ Aydınlık’a konuan üst düzey bir savcı, 13. Aır Ceza Mahkemesi hakimi Ömer Diken’in verdii arama ve ele koyma kararının “ihsası rey” olduunu söyledi. Üst düzey savcı, kararı veren savcının bir daha aynı davaya bakmaması, mahkeme heyetinde bulunmaması gerektiini kaydetti. Aydınlık’a konuan bir Adalet Bakanlıı yetkilisi de hakimin yargılama yapmadan kararını önceden vererek oyunu belli ettiini (ihsası rey), görevini kötüye kullandıını, yaptıı iler veya davranılarıyla görevini doru ve tarafsız yapamayacaı kanısını uyandırdıını, dolayısıyla Hakimler ve Savcılar Ka-

24 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

nunu’nun 68’inci maddesine göre görev yerinin deitirilmesi gerektiini ifade etti. Üst düzey savcı da, arama kararında yer alan eylemlerin, iddianamede sadece iddia edildiine dikkat çekti. Savcı öyle konutu: “Mahkeme, ‘ilendii anlaılmıtır’ diyorsa soruturma ve yargılama niçin yapılmaktadır? Yani burada söz konusu mahkeme yargılama yapmadan kararını vermi gibi bir ifade kullanmıtır ki, buna hukukta açıkça ihsası rey (oyunu önceden belli etme) denir. Sakıncaları da hukuku bilen herkes tarafından çok iyi bilinmektedir. Eer bu ibareyi mahkeme, tüm zanlılar için de kullanmısa olay

daha da vahimdir.” Üst düzey Savcı, Ergenekon davasının dayandırıldıı “delillerin” delil olmaktan çıktıına da dikkat çekti: “Haham Tuncay Güney’in ifadeleri baskı altında verdii, Cizre’de açılan kuyulardaki kemiklerin hayvan kemii olduu, bu soruturma kapsamında çeitli yerlerde çıkartılan ve örgüt tarafından gömüldüü iddia edilen silahların MKE yapısı ve bir kısmının devlet kurumlarına ait olduu anlaılmıtır. Bununla ilgili devlet kurumlarınca yapıldıı belirtilen sayım sonucunun halen açıklanmamı olması da zihinlerde kuku yaratmaktadır.”

SON GÖZALTILARDA DA, PERNÇEK VE TALAT PAA KOMTES SORULDU

Savcıdan itiraf: Soruları ben hazırlamadım! Savc, Namk Kemal Boya’ya Dou Perinçek’ten elde edilen “Devletin Yeniden Yaplanmas” dokümann sordu. Av. ahin soruya itiraz ederek bu belgenin delil olmadnn kantlandn anlatt… Savc: “Bilmiyordum.” Av. ahin: “Bilmediinize göre bu sorular siz hazrlamadnz sayn savcm?” Savc: “Evet.” Av. ahin: “Anlalan bu sorular polisin hazrlad sorular.” Savc ban sallayarak onay verdi. rgenekon tertibinin 12. dalgasında, Ergenekon savcısı, “üphelilere” sorulan soruları kendilerinin hazırlamadıını itiraf etti. Mahkemenin serbest bıraktıı 68’liler Birlii Vakfı Genel Sekreteri Namık Kemal Boya’nın sorgusunu yapan savcı ile avukat Osman Aydın ahin arasındaki konumalar tertibi bir kez daha ortaya çıkardı. Savcı, Namık Kemal Boya’ya Dou Perinçek’ten elde edilen “Devletin Yeniden Yapılanması” dokümanını sordu. Boya bu dokümanlardan bilgisi olmadıını belirtti. Avukat ahin soruya itiraz etti:

ması’ dokümanı da var. Mahkeme savcılardan cevap istedi. Savcılar da 4 sayfalık bir yazı ile hata yapıldıını kabul etti.” Savcı, bu açıklamaya “bilmiyordum” diyerek yanıtladı. Bunun üzerine savcı ve avukat Aydın ahin arasında u diyalog yaandı: Av. ahin- “Bilmediinize göre bu soruları siz hazırlamadınız sayın savcım?” Ergenekon Savcısı- “Evet.” Av. ahin- “Anlaılan bu sorular polisin hazırladıı sorular!” Ergenekon Savcısı, ahin’in sözleri karısında baını sallayarak onay verdi.

ERGENEKON SAVCISI: 10 YANLIŞ’IN DÜZELTİLDİĞİNİ BİLMİYORDUM

TALAT PAŞA KOMİTESİ DIŞINDA BÜTÜN SORULAR İPTAL

E

“Ben çi Partisi (P) merkez yöneticisiyim. Aynı zamanda P Genel Bakanı Dou Perinçek’in de müdafisiyim. Perinçek, ‘Devletin Yeniden Yapılanması’ dokümanının Ergenekon davasına bakan mahkemede parti organı olan ‘Bakanlık Kurulu’ kararı olduunu açıkladı. Anayasal güvence altından olan bir siyasi partinin kararıdır. Perinçek, 10 yanlı tespit etti ve yanlılar arasında ‘Devletin Yeniden Yapılan-

bilgi verebilirim. Talat Paa Komitesi ABD kaynaklı Ermeni soykırımı yalanına karı uluslararası düzlemde mücadele yürüten ve Avrupa Parlamentosu’nun (AP) AKP’ye ‘daıtın’ dedii bir komitedir. Soykırım yalanına karı mücadele eden Talat Paa Komitesi’nin ‘terör örgütü’ soruturmasına konu edilmesi utanç vericidir. AP’nin ‘daıtın’ talimatını verdii bir komite hakkında Cumhuriyet’in savcısının soru sorması utanç vericidir.” Ergenekon Savcısı- “Ben igal kuvvetleri savcısı deilim. Ben Dou Perinçek’in Lozan dönüünü anlatan 3-4 sayı Aydınlık Dergisi’ni de okudum. Perinçek’in mücadelesinden de mutluluk duydum.”G

M stanbul Cumhuriyet Basavc Vekili Turan Çolakkad (ortada). 12. Operasyonu Çolakkad’nn yönettii açkland.

Ergenekon savcısı bu diyalog üzerine “üpheli” Namık Kemal Boya’ya biri dıında dier soruları yöneltmedi. O soru da Talat Paa Komitesi’yle ilgiliydi. Boya, Komite’yi gazetelerden örendiini, Ermeni soykırımı iddialarına karı mücadele eden bir kurulu olduunu söyledi. Avukat Osman Aydın ahin bir kez daha itiraz etti: Av. ahin- “Ben Talat Paa Komitesi’nin üyesiyim. Size komite hakkında daha ayrıntılı

AKP, Yargı mensuplarına operasyon balattı Adalet Bakanlıı, stanbul ve Ankara’da görev yapan hakim ve savcıları Ergenekon tertibine dahil etmek için giriim balattı. Adalet Bakanlıı müfettilerinin stanbul ve Ankara adliyelerinde hakim ve savcıların ifadelerini almaya baladıı

belirtildi. Görevdeki birçok yargı mensubunun telefonlarının dinlendii, müfettilerin düzenleyecekleri raporlara göre soruturma da açılabilecei kaydedildi. Yargı mensuplarına ilikin tertibin ilk uygulaması ise Yargıçlar ve Savcılar Birlii

Bakanı Ömer Faruk Eminaaolu’na yönelik oldu. 16 Nisan günü Adalet Bakanı Mehmet Ali ahin’in talimatıyla, YARSAV Bakanı Eminaaolu hakkında meslekten ihraç istemiyle inceleme balatıldı.

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

25

TUNCAY GÜNEY GÖZALTINA ALINMASININ TERTP OLDUUNU TRAF EDYOR

‘Ben olmasam belgeleri anlamazdınız’ Yeni sorgu kaytlarnda Tuncay Güney, tertibe ilikin üç önemli bilgiyi itiraf ediyor. Gözaltna alnma mizansen, Lobi belgesinde TSK ile balant yok. Tuncay Güney’in görevi tertip belgelerini datmak ve emniyette ezberletilenleri söylemek. ki ses dosyas farkl günlerde kaydedilmi. kence seslerinin olduu kayt 4 Mart 2001 günü yaplm. ADNAN AKFIRAT

uncay Güney’in yeni ortaya çıkan ses kaydında, Ergenekon’un bir tertip olduunun itirafı var. Hem de Tuncay Güney’in azından. Kendi sesinden, gözaltına alınmasının mizansen olduunu anlatıyor.

T

26 G Ayd›nl›k

G

okusaydınız siz onları çok da iyi anlayamayabilirsiniz…” Tuncay Güney, ddianame’de Ergenekon örgütünün varlıının kanıtı olarak gösterilen belgelerin ancak kendisi olduunda anlaılabileceini söylüyor. Bu itiraf, Tuncay Güney’in gözaltına alınmasının bir mizansen olduunun da kanıtı.

BİRİNCİ SES DOSYASI ÇÖZÜMÜNÜN DOKUZUNCU SAYFASI

ANLAŞMALI GÖZALTI

stanbul 13. Aır Ceza Mahkemesi tarafından çözdürülen “Tuncay Güney 5 numaralı CD”deki 2 adet ses dosyasının birincisinde yer alıyor bu itiraf. Dava dosyasına konan “Wawe 1 Yazılı Ses Dosyası le lgili Bilirkii Raporu”nun 9. sayfasından aktarıyoruz: Tuncay Güney, sorguculara, evinde ve bilgisayarda bulunan “Ergenekon dokümanları”nı anlatmaya çalııyor. Güney; Ergenekon ddianamesi’nin en önemli dayanaı olan “Ergenekon Yeniden Yapılanma” ve “Lobi” belgelerini evinde sakladıı yerden polislere veriyor. Dokümanların arasında “Aksiyon” ve “Reaksiyon” da var. Sorgucu bilgisayarda Veli Küçük ile ilgili bir dosyayı soruyor. Tuncay Güney telalanıp, Ergenekon tertibi için hazırlanan belgelerle ilgili üç önemli bilgiyi azından kaçırıyor. Birinci ve çok önemli bilgi “Ben olmasam bu belgelerin Ergenekon’la baını anlayamazsınız” itirafı. Tuncay Güney’in Türkçesi oldukça bozuk. Heyecanla, kesik kesik konutuu için cümlesi aynen yukarıdaki deil. Söz öyle: “imdi ben olduktan sonra… Zaten siz normal literatürde onları

Tuncay Güney, gözaltına alınmasının hikayesini Mülakat’ta ayrıntılarıyla anlatıyor. 24 Kasım 2000 tarihinden itibaren teknik takipte. Fethullahçıların denetimindeki stanbul stihbarat ube tarafından izleniyor. zlendiini, telefonlarının dinlendiini biliyor. Operasyonlar için malzeme üretiyor. Tuncay Güney, bu koullarda, Türkiye’ye kaçak olarak sokulmu, bakasına ait arabayı iki ayrı kiiye satıyor. Her iki alıcı da ikayetçi olunca stanbul Asayi ubesi Dolandırıcılık Bürosu’ndan Tuncay Güney’i uyarıyorlar. 1 Mart 2001 günü Levent’te iribom lokantasında iki polisle buluup yemek yiyorlar. 2 Mart günü sabah Tuncay Güney telefon edecek ve ardından gidip teslim olacak. Polisler, “Biz senin bürona Taksim’e geleceiz” diyorlar. Tuncay Güney son derece rahat. Polisler gelip oturuyorlar, birlikte öle yemei yiyorlar. Sonra büroda arama yapılıyor. Tuncay Güney Asayi ube’ye götürülüyor. Gözaltına alınma gerekçesi dolandırıcılık. Güya gözaltına alan da Dolandırıcılık Bürosu. Ancak, Asayi ube’ye stihbarat ube’den Emniyet Amiri

19 NSAN 2009

Hakan Ünsal Yalçın ve ekibi geliyor. Tuncay Güney, 2 Mart günü sabaha kadar istihbaratçılarla konuuyor. Durumu kendisinin sözleriyle aktaralım: “stihbarat’tan geldi adamlar bir sürü soru soruyorlar. Baktım adamlar zaten tanıyorlar biliyorlar, saklamaya gerek yok. Ben de akır akır söyledim… O zaman zarfında sigaramı içtim keyfime diyecek yoktu. Paketim tamamdı. Zaten adamlar tanıyorlar akır akır sen usun, sen unu yapmısın.” (Mülakat, s. 76) “200 MİLYONA ÇALIŞMAK İSTEMEDİĞİM İÇİN BU ÇARKTAYIM”

Tuncay Güney, Mülakat’ın 76. sayfasında, Ergenekon tertibinde rol almasının “akır akır konumasının” gerekçesini de polislere anlatıyor: “Niye bu çarkta varım? ki yüz milyon maala çalımak istemediimden dolayı… Babamla aynı kaderi paylamak istemedi-

imden bu yoldayım.” ŞEMAYI İSTİHBARATÇILAR ÇİZDİRDİ

2 Mart gecesi Tuncay Güney’e söyleyecekleri dikte ettiriliyor. Daha sonra MT’in ünlü Ergenekon emasının dayanaı olan el yazısı emayı hazırlatıyorlar. 3 Mart 2001 günü evinde arama yapılıyor, büro bir kez daha aranıyor. O gün akam Kaçakçılık ve Organize ube ile stihbarat ube birlikte sorgu yapıyor. Bu sorgunun bir kısmı gizlice teybe kaydediliyor. “1 nolu ses dosyası” diye adlandırılan da bu sorgu. KOM ube Müdür Yardımcısı Ahmet htiyarolu’nun mahkemeye verdii dilekçeye göre bu sorgu 6 saatten fazla sürüyor. lk 34 dakikası kayıt altına alınıyor. Birinci ses dosyasında, bu sorguda ikence yapıldıına ilikin bulgu yok. İKİNCİ BİLGİ: “LOBİ’DE TSK İLE BAĞLANTI YOK”

Birinci ses dosyası çözümünün 9. sayfasındaki ikinci bilgi, Tuncay Güney’in gözaltına alınma mizansenine neden bavurulduunu ortaya koyuyor: “Sadece Ergenekon’da Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yapılanma yazıyor. Lobi’de, Aksiyon’da, Reaksiyon’da Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki Kürt Türk bölücülerini ayıklamak, kendimize çekmek gibi cümleler çok net söylenmiyordu.” Tuncay Güney kendisi belgelerin Ergenekon belgesi olduuna tanıklık etmese, bunların örgütle balantısının kurulamayacaını böyle anlatıyor. ADNAN AKFIRAT SAVUNMASINDA ORTAYA ÇIKARDI YENİ KAYITLA KANITLANDI

Adnan Akfırat, 9 ubat 2009 günü Silivri’deki durumada, dava dosyasında farklı iki “Lobi” belgesi olduunu, Tuncay Güney’den elde edilen “Lobi” belgesinde Türk Silahlı Kuvvetleri ile balantı kurulmadıını ortaya çıkardı. kinci belgedeyse sonradan “Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde faaliyet yürüten” ifadesi, metnin dört ayrı yerine eklenmiti. Akfırat’ın savunmasının bu bölümü, 22 ubat 2009 tarihli Aydınlık’ta “Ergenekon tertibinin temeli durumada çökertildi / Lobi belgesini

Fethullahçıların yazdıı kanıtlandı” balııyla yayımlanmıtı. Tuncay Güney’in yeni ortaya çıkarılan ön sorgu kaydı, Akfırat’ın bulgusunu kanıtladı. Ergenekon dalgalarının ana dayanaı gösterilen “Lobi” belgesi daha sonra imal edilerek, dava dosyasına konuldu. malatı yapan merkez de belli. Dava dosyasına üzerine “çok gizli” yazılarak konan “Lobi” belgesi ilk 12 Mayıs 2001 tarihinde Aksiyon dergisinde gün yüzüne çıktı. Tuncay Güney, ABD’ye gittikten sonra Aksiyon dergisi tarafından TSK ile balantı eklenerek tam metim yayımlandı. Dikkat çekici nokta, Tuncay Güney’den elde edilen belgede örgütlenme eması bulunmuyorken, Aksiyon’da “Departmanlar” tek tek yazılıyordu. Tuncay Güney’in “Lobi belgesinde TSK ile balantı yok” sözleri Ergenekon yargılamalarının batan itibaren tertip olduunu kanıtlıyor. 2001’de polis fezlekesine geçirilen tertip, 2008’de operasyona dönütürülürken, bu sözlerin tertipçilerin ayaına dolaacaını öngörememiler.

35 dakika, ikinci 58 dakika. kinci ses dosyasında, baskı yapıldıına ilikin sesler var. Geçen haftaki Aydınlık’ta bu ses kayıtlarının 3 Mart 2001 günü yapılan ön sorguda gizlice teybe alındıı yazılmıtı. kinci ses dosyasının çözümünün 8. sayfasında Tuncay Güney’in “ben iki gecedir uyumuyorum, dün biraz uyumuum yerde sabaha karı” sözleri, bu sorgunun 4 Mart 2001 günü yapıldıını gösteriyor. Tuncay Güney 2 Mart gecesi Asayi ube’de sabahlıyor. Orada keyfinin yerinde olduunu anlatıyor. 3 Mart gecesi Ahmet htiyarolu tarafından ön sorgusu yapılıyor. 5 Mart günüyse, videoya kayıt yapılıyor. kence bulgularının olduu kaydın, videoya alınan sorgudan önce yapıldıı anlaılıyor. kinci ses dosyasının çözümünde S1, S2, S3 diye kodlanan kiilerin sesleri de, birinci ses dosyasındakilerle farklı. Sorguda ikence yapan polislerin kimliklerinin saptanması için soruturma açılmasının geciktirilmemesi gerekiyor. G

ÜÇÜNCÜ BİLGİ: “BİZE SÖYLENEN ŞUYDU”

Birinci ses dosyasının bilirkii tarafından yapılan çözümünün dokuzuncu sayfasına dönelim. Tertibi açıa çıkaran üçüncü bilgi de burada, Tuncay Güney “Ergenekon dokümanı” denilen belgeleri kendinin hazırlamadıını, görevinin yalnızca bunları daıtmak olduunu azından kaçırıyor. öyle diyor: “Olmaması lazım bilgisayarda. mha etmesi gerekiyor. Normalde bize söylenen uydu, onları CD’ye…” Kritik sözcükler “bize söylenen”. Tuncay Güney, tertip merkezinin talimatlarına göre, tertip için üretilen belgelerden çıkı alıp General Veli Küçük’e götürecek. Veli Küçük’e götürdüü her belgeden bir kopya alıp evinde arivleyecek. Bu itiraf, “Ergenekon dokümanlarının Veli Küçük tarafından hazırlandıı” yalanını da çürütüyor. İŞKENCELİ SORGU 4 MART GÜNÜ YAPILDI

“Tuncay Güney 5” CD’sinde iki ses dosyası bulunuyor. Birinci

Asayi ube’de de videoya kayıt yapıldı Tuncay Güney gözaltında iken, 2 Mart gecesi de videoya anlatımlarda bulundu. Videoya kaydı stihbarat ube Emniyet Amiri Hakan Ünsal Yalçın yaptırdı. imdi Eyüp lçe Emniyet Müdürü olan Hakan Ünsal Yalçın, Emniyet içindeki Fethullahçı örgütlenmenin önde gelen isimlerinden. Hakan Ünsal Yalçın’ın Tuncay Güney’in anlatımlarının bulunduu kasetleri ne yaptıı bilinmiyor.

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

27

ASSTANLAR 5 LDE YÖK YÖNETCLERN UYARDI

YÖK Başkanvekili Özgenç’ten İstanbul Üniversitesi’ne tehdit YÖK Bakanvekili Prof. Dr. zzet Özgenç, 14 asistana kadro verdikleri için stanbul Üniversitesi Rektörlüü’ne tehdit yazs gönderdi. Aratrma görevlileri de, 17 Nisan günü 5 ilde, i güvencesini hedef haline getiren YÖK yönetimini protesto ettiler. YÖK’ün birçok projesinde ba çeken Özgenç’in, geçmii de önemli ipuçlar veriyor. GZEM ERTURUL KOÇ

sistanlara ‘koçbaı’ diyen YÖK Bakanvekili Prof. Dr. zzet Özgenç, stanbul Üniversitesi Rektörlüü’nü tehdit etti. Asistanların kadro sorunu nedeniyle 5 Mart’ta yaptıı eylemin ardından, stanbul Üniversitesi Rektörlüü, doktorası biten 14 asistanı daha önceki uygulamada olduu gibi 33/a maddesine geçirmiti. Bunun üzerine YÖK Bakanvekili Prof. Dr. zzet Özgenç, Ü Rektörlüü’ne yazı göndererek ilemin geri alınmasını istedi. Prof. Özgenç, 2 Nisan 2009 tarihli yazısında, ilemin geri alınmaması halinde Üniversite’ye kadro tahsis edilmeyeceini,

A

Asistanlar, zmir’de de 9 Eylül Üniversitesi’nde baz YÖK yöneticilerinin kadro güvencesini hedef almasn protesto ettiler.

28 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

aratırma görevlisi, yardımcı doçent, doçent ve profesör atamalarının yapılmayacaını bildirdi. stanbul Üniversitesi Rektörlüü’ne 16 Nisan günü, yazılı olarak, Prof. Dr. zzet Özgenç imzasıyla Ü’ye bu içerikte bir yazı gönderilip gönderilmediini, Ü’nün YÖK’ün bu istei karısında tavrının ne olacaını sorduk. Dergimiz baskıya girene kadar, sorularımıza yanıt gelmedi.

Boaziçi Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve ODTÜ’de görev yapan asistanlar eylemdeydi. Aratırma görevlileri, 5 ilde e zamanlı yaptıkları eylemlerde, üniversitelerin özerkliini ve i güvencesini hedef haline getiren YÖK yönetimini protesto ettiler. Öle saatlerinde stanbul Üniversitesi Rektörlük bahçesinde Atatürk heykelinin önünde toplanan aratırma görevlileri, ana kapıya kadar sloganlar eliinde yürüdüler. En önde “Asistan kıyımına son” yazılı pankart, bazılarının ellerinde de ‘Ferman YÖK’ün, Üniversiteler Bizimdir” yazan dövizler vardı.

5 İLDE EŞZAMANLI EYLEMLER

YÖK’E UYARI: ÜNİVERSİTELERLE İNATLAŞMAYIN!

Öte yandan 17 Nisan günü, stanbul Üniversitesi, stanbul Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Uluda Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Ege Üniversitesi,

Ana kapı önündeki basın açıklamasını, asistanlar adına Cemil Ozansü yaptı. Bazı YÖK yöneticilerinin, aratırma görevlilerinin doktoralarını tamamladıklarında isiz kalmalarına sebep olan hukuk dıı uygulama-

dan geri adım atmamakta direndiini belirten Ozansü, öyle konutu: “Buradan YÖK yöneticilerini uyarıyoruz: Üniversitelerle inatlamayınız! Hukuk devletine saygılı, kiilerin haklı beklentilerini gözeten üniversite yöneticilerini, bu kararlarından ötürü hiçbir kadro taleplerinin dikkate alınmayacaı eklinde, hukuka aykırı müdahalelerle kuatma altına almayınız! Üniversiteler ülkenin geleceidir, ülkenin aklıdır. “Biz aratırma görevlilerini on aydır bilimsel çalımalardan koparan ve gelecek kaygısına hapseden sorun yaratıcıların, sorunları çözmek niyetlerinin sami-

YÖK Bakanvekili Prof. Dr. zzet Özgenç, stanbul Üniversitesi Rektörlüü’ne yaz göndererek ilemin geri alnmasn istedi. Prof. Özgenç, 2 Nisan 2009 tarihli yazsnda, ilemin geri alnmamas halinde Üniversite’ye kadro tahsis edilmeyeceini bildirdi.

miyetinden üphe ediyoruz: Ülkeyi üniversitesiz, üniversiteyi asistansız, asistanı isiz bırakma-

ya azmeden bir zihniyetin belirleyecei çözüm, ‘çözüm’ deil, oyalama olacaktır. YÖK idaresi-

Prof. Özgenç, Erdoan’ın gayrı resmi danımanı stanbul Üniversitesi’ne tehdit yazısı gönderen, asistanlara “belli kesimlerin koçbaılıını yapıyorlar” diyen, üniversitelerin bölünmesi projesini yürüten YÖK Bakanvekili Prof. Dr. zzet Özgenç’in geçmii de önemli ipuçları taıyor. mam hatip mezunu Özgenç, 19831984 eitim-öretim döneminde asistan olarak göreve baladıı stanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Kürsüsü’nden 1985 yılında atılıyor. Süreci bilenler, atılmasında ‘irticai faaliyetlerinin’ etkili olduunu söylüyorlar. Özgenç daha sonra Konya Selçuk Üniversitesi’ne gidiyor. Doçent unvanını Selçuk Üniversitesi’nde görev yaparken alıyor. Yalçın Bayer, 1 Nisan 2005 tarihli Hürriyet’teki köesinde, Özgenç’in doçentlik sınavında 3 kez baarısız olduunu, bu unvanı dare Mahkemesi kararıyla alabildiini aktarıyor. zzet Özgenç, Tayyip Erdoan’ın stanbul Büyükehir Belediye Bakanlıı döneminde Erdoan’ın Hukuk Bamüavirliini yapıyor. O dönemde, belediyeye ait irketlerde yönetim kurulu üyesi olduu için soruturma geçiriyor. Üsküdar Cumhuriyet Savcılıı’ndan takipsizlik kararı alıyor. Özgenç, 1994 yılında stanbul Büyükehir Belediyesi’nin düzenledii ‘nsan Hakları’ konulu sempozyumda, hukukun kaynaının ‘ilahi’ olduunu söylüyor. Özgenç 22 Kasım 2004 tarihinde Babakanlık nsan Hakları Danıma Kurulu

üyeliine getiriliyor. Meclis’teki yeni TCK tartımalarında öne çıkan isimlerden biri. Mahmut Övür’ün Sabah gazetesinde 2 Temmuz 2005 tarihli köesinde aktardıına göre, AKP iktidarı döneminde yapılan tüm ceza hukuku düzenlemelerinin altında imzası var. Türban tartımalarında “eitim hakkının engellenmesi” ve “kamu hizmetlerinden yararlanmanın engellenmesi” hükümlerinde ince deiiklikler yapılması, türbanlıları okullara ve kamu kurulularına almayanlara hapis cezası verilmesi maddesinin TCK’ya alınması için ura veriyor, ancak tepkiler nedeniyle kabul ettiremiyor. Yalçın Bayer’in aktardıına göre, Özgenç Albayraklar davasında da sanık olarak sorgulanmı. 26 Mart 2006 tarihli Aydınlık da, emdinli iddianamesini asıl hazırlayan kiinin zzet Özgenç olduunun iddia edildiini yazmıtı: “Ferhat Sarıkaya’yı tanıyanlar, iddianamenin altında sadece imzasının olabileceini söylüyor. ddia u: ddianameyi hazırlayan aynı ekipten, fakat baka bir hukukçu. Hem de babakanın gayrı resmi hukuk danımanı olarak tanınan bir isim. Doç. Dr. zzet Özgenç.” Türkan Saylan 2007 yılında ya haddinden YÖK üyeliinden ayrılınca, yerine Bakanlar Kurulu kontenjanından zzet Özgenç atanıyor.

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

29

Ankara Üniversitesi’nde açklamay Siyasal Bilgiler Fakültesi Aratrma Görevlisi Zafer Ylmaz yapt.

L stanbul Üniversitesi Aratrma Görevlisi Cemil Ozansü, “Özgenç, bizlerin de kendisi gibi üniversite mensubu olduunu unutmutur” dedi. Ozansü’nün konumas ‘Özgenç istifa’ sloganlaryla desteklendi.

nin derhal bu zihniyetten kurtulması gerekir.” Ozansü’nün konuması, sık sık atılan ‘YÖK gitsin, biz kalıyoruz’, “Doktoralı isiz olmayacaız!” sloganlarıyla desteklendi. ÖZGENÇ İSTİFA!

Cemil Ozansü, YÖK Bakanvekili Prof. Dr. zzet Özgenç’in aratırma görevlilerini ‘koçbaı’ olarak nitelemesine de deindi. “Özgenç, bizlerin de kendisi gibi üniversite mensubu olduunu unutmutur” diyen Ozansü, sözlerini öyle sürdürdü: “Bu küçümseyici üslubu, anılan zihniyet sahibine iade ediyor ve tekrar ediyoruz: Bizler, YÖK’ün Anayasa’yı hiçe saya-

rak, kanun tanımaz bir biçimde üniversite özerkliine ve i güvencesine hücum eden uygulamalarının karısındayız! Üniversiteler kıla deildir, özgür bilim kurumlarıdır.” Yine hep bir aızdan atılan sloganlar duyuldu: “Özgenç stifa!”, “Özgenç stifa!” Beyazıt Meydanı’ndaki yurttalar da asistanların etrafında toplanmıtı. “50/D MADDESİ UYGULANMASINA SON VERİLSİN”

Asistanlar, eylemlerini taleplerini yeniden açıklayarak noktaladılar. “Aratırma görevlilerini piyasa üzerinden pazarlayacak olan

yeni uygulamadan derhal vazgeçilsin! Anayasaya ve kanuna aykırı bir biçimde hazırlanan 31 Temmuz 2008 tarihli Yönetmelik ve 26 Kasım 2008 tarihli YÖK Yürütme Kurulu kararı ölü domu belgelerdir, bunları uygulatma çabalarına derhal son verilsin! Üniversiteyi, üniversite organlarının yönetmesi ilkesine saygı gösterilsin ve üniversite özerkliine bir takım üst kurul yöneticilerin hukuk tanımaz biçimlerde müdahale etmesi engellensin. Cumhuriyet üniversiteleri, ahıs iletmeleri deil, kamunun özerk kurumlarıdır. Her türlü siyasi emelden vareste tutularak, aratırma görevlilerinin i güvencesi yeniden teminat altına alınsın ve 50/d maddesi uygulamasına derhal son verilsin!” 33/A - 50/D MADDELERİNİN FARKI

YÖK, 31 Temmuz 2008 tarihli yönetmelik deiikliiyle, doktorasını bitiren aratırma görevlilerinin, Yüksek Öretim Kanunu’nun 33/a maddesine geçilerini durdurdu. 33/a maddesi, aratırma görevlilerine daimi kadro güvencesi veriyor. 50/d’liler ise, aratırma görevlisi olmalarına ramen burslu örenci statüsüne indirgenmeye çalıılıyor. Doktorası devam eden aratırma görevlilerinin sözlemeleri her sene yenileniyor. Doktoralarını bitirdikleri zamansa, yeni yönetmelie göre 33/a’ya geçirilmedikleri için ilerine son veriliyor. G

30 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

AKLIN SESİ

Adrese teslim Türkiye modelinin mimar ve taşeronları Her bahar geldiğinde: İstanbul’u özlerim. İstanbullu yıllarımda, Haziran aylarının, ilk haftalarına ertelenmiş Nisan yağmurları; omuzlarıma... sessiz karıncalar.. gibi yağardı? Yağmur, her ara verip güneş açtığında; o zaman bile.. “saçakların yağmurları”.. sizi, kapı eşiklerinde SÜHA BAYKAL karşılardı? Sizin köyün baharları, çuvala mı girdi? Sizin köye hâlâ, bahar gelmedi mi diye sormaya, hakkınız var? Köye bahar gelmesine geldi de.. Buralara baharın gelmesiyle, gitmesi bir oluyor. Bir de bakıyorsunuz, karpuz denize düşmüş? Dün sabah, bahçedeki çiçekler arasında koşturarak.. “elim ucu” sende oynayan.. kelebekleri görünce.. özgürlükleri kelepçelenmiş ulusum aydınları. içimi bir kez daha yaktı. Türkiye üstüne oynanan senaryoları, vizyona, öylesine art arda sokuyorlar ki? Amaç belli; vatandaşın kafası karışsın.. geçim derdini, işsizliği bir an unutsun? Böylece geçiştirip, zaman kazanabilir miyiz, diyorlar. Omlet yapacağız diye mutfağa girenlerin; asıl amaçlarının.. omlet yapmak değil.. sadece yumurta kırmak olduğunu.anlamak için.. ille de yumurta sepetinin dibinin görünmesi mi lazım? İktidar omlet yapacağım diye, halkı avuturken, muhalefet ne yapıyor diye sakın ola sormayın? Sormayın çünkü, onlar meşgul? Defter kaplama kâğıtlarıyla boyanmış, paskalya yumurtalarını tokuşturarak; birbirlerini ütmeye(!) çalışıyorlar. İşbirlikçi yandaş basın ve akraba gazete ve televizyon kanalları malum. Ergenekon sözde iddiasını, kamuoyunda haklı çıkarmak için.. gazete yazıyorsa doğrudur imajını.. gazete yazıyorsa.. şüphe et.. bunun altında, mutlaka birilerinin çıkarı vardır.. inancına indirgediler. Bütün manşetler kasıtlı? Profesör Haberal’a reva görülen utancı yıpratmak için.. emniyet amiri kökenli DSP milletvekili.. neredeyse Ecevit’in ölümünden, Başkent Hastanesi, sorumlu diyecek? ECEVİT, ABD’NİN TEKERİNE TAŞ KOYUCA…

Bu ne saldırıdır? Ecevit’e asıl karşı olanlar ve iktidarı yıkmak isteyenlerin, asıl kimler olduğunu, gözden kaçırmak istiyorlar. Gülen’e Rusya kapılarını açarken, Ecevit iyidir! Saddam’a sahip çıkmaya kalkınca, Ecevit kötüdür!. Öyleyse Ecevit’in önünün kesilmesi lazımdır?Bunun gereğinin yapılmasını diye, emredenlerin imzaları.. Özal’ın, Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri gezisi sonrasındaki.. ölüm raporundaki paraflarda saklıdır! Bunu okuyabilirseniz, bölgedeki ABD, İsrail ve İngiltere çıkarlarının takipçilerini, daha yakından tanıyabilirsiniz. Özal’ın Türk-i Cumhuriyetleriyle yeni bir dünya yaratmak için kolları sıvaması.. İngiltere ve Amerikanın bölgedeki çıkarlarının tekerine taş koymak olarak algılarsanız.. bulmacayı çözmeye başladınız demektir. Bulmacanın ikinci ayağı Ecevit’in.. (şayet başına bir şeyler geldiyse).. Irak’ın toprak bütünlüğünü savunmasından gelmiştir. Ecevit de; İngiltere- ABD’nin tekerine taş koymak üzereyken, tıpkı Özal gibi hâl edilmiştir. Bu aşamalarda, ABD- İngiltere’nin, Orta Doğu.. Asya.. Rusya üçgenindeki genişleme projesinin ilk atılımları, Fethullah Gülen’le sağlanmıştır

Nitekim; ayni Fethullah Hoca.. Gülen.cemaat okullarıyla.. ABD’nin Afrika açılımında, satranç tahtasındaki figürdür.. MÜLKİYE’DEN EXETER’E…

Fethullah Gülen, Asya ve Afrika ana kıtalarındaki İslam Ülkelerinde ABD sempatisini artırmak için, Sam Amca adına “EMPATİ” başrol oyunculuğu, “Dinler Ardası Diyalog” müziği eşliğinde, sahneye konmuştur. Gülen’in, İngilizlerle ilişkilerini irdelerseniz.. güç ve petrolün olduğu her yerde; ABD ve İngiltere’nin, “tavuk yumurta” ilişkisini ve onların Müslümanlar arası girişimlerde, vazgeçilmez kimliği olan; Hoca efendiyi görebilirsiniz. İngiltere’de Kraliçe’nin rahle-i tedrisinden kimler geçmiş?. Devlet Bakanı Şimşek, Anadolu’dan keşfedilmiştir. Bu orta halli aile çocuğu önce Mülkiye sonra İngiltere’de burslu, üst eğitim almıştır. Mülkiye kökenli İngiltere yolcuları kervanında Abdullah Gül ön sıradadır. “Exeter Üniversitesi” Gül’ün üst eğitim gördüğü okuldur. Fehmi Koru ve Gülen cemaatinin, Abdullah Gül bağlılığı, önce Mülkiye’de başlamış; Exeter’de, pekişmiştir. Bu arada, Erdoğan da ihmal edilmemiştir. Türkiye-İngiltere “Stratejik Ortaklık Belgesi” iki başbakanın, baş başa yaptıkları uzun bir görüşmenin ardından, 23 Ekim’de imzalanmıştır. Bu imzadan iki gün sonra Londra’da.. üstelik Parlamento binasında.. 3 gün süren.. “ Değişen İslam Dünyasında Fethullah Gülen Hareketinin Katkıları”.. toplantısı, Afganistan ve Irak’a askeri NATO desteğine lobi yapması için, cemaatin ağzına bal çalmaktır. Ekim 1991 yılı seçimlerinde, Refah Partisi ve Türkeş’in Milliyetçi Çalışma Partisi ile ittifak girişimine, Kürtleri küstürürüz diye karşı çıkan Recep Bey’in “Kürt Raporunu” hatırlamakta yarar vardır. Erdoğan’ın üst kimlik, alt kimlik birikimlerinin temeli ile… Kürt kimliğine; İslam-i motivasyonu enjekte edilmesi öngörüleri.. danışmanı M. Metiner’e hazırlattığı, 18 Aralık 1991 tarihindeki “Kürt Raporundan” mirastır.. ORG. BAŞBUĞ’UN YAKLAŞIMI

Bu arada; Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ’un, Atatürk’ten alıntı “Türkiye Halkları” yaklaşımı ile… Türkiye’de “Etnik çatışma olmaz” sözleri, açıklığa kavuşturulmalıdır. Başbuğ bir yanda “olmaz” derken.. ertesi gün.. Öcalan ve PKK’nın yandaş ve TBMM sözcüleri “Altında kalırsınız” tehditleri, yanıt beklemektedir? Başbuğ’un, Atatürk’ten alıntı sözlerinin özünü çarpıtarak.. Recep Beyin, alt kimlik üst kimlik raporuyla bağdaştıran AKP yandaşları.. göklere zıplamışlardır. Elbette biz Türkiye vatandaşlarıyız. Atatürk’ün sözünü ettiği “Halk” vatandaş, “Halklar” ise; vatandaşın çoğul hali, vatandaşlardır. Ne mutlu Türküm sözü, Atatürk’ün değil midir? Buradaki “Türk” vatandaşlar arasında, bir öncelik tanımak için değildir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını, (halkı olmayı) içine sindirmiş halklar, yani herkes, Türk kimliğini alır. Türküm, diyemiyorsa.. Onlardan, Türkiye halkı da halkları da olmaz. Onlardan ancak, emperyalizm emrindeki, Kürdiye yandaşları olur. SON SÖZ: Yağmurun, kirleri yıkamasını bekleyen, kaybeder.G

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›kG 31

ULUSAL GÖRÜŞ

KKTC seçimleri ve toplumsal uzlaşmanın zarureti… KKTC’de Milletvekili Genel Seçimleri siz Aydınlık’ı okurken yapılmış olacak. Kıbrıs Türk halkı, Cumhuriyet Meclisi’nin 50 yeni üyesini belirleyecek. 20 Şubat 2005’te yapılan son genel seçimlerin ardından yeniden sandık başına gidilecektir. KKTC’de, 161 bin 373 seçmen bulunmaktadır. Seçmenlerden oy almak HÜSEYİN MACİT YUSUF için ise, 7 partiden 345, bağımsız olarak da 8 aday yarışacak. Kıbrıs sorununa anlaşma ile çözüm bulmak amacıyla sürdürülmekte olan müzakere süreci bugün yapılacak seçimin sonuçlarından etkilenebilecektir. Seçimin önemi buradadır. Kıbrıs sorununa tek egemenlik, tek vatandaşlık, tek temsiliyete dayalı federal bir çözüm öngörenler ile, iki devlete dayalıKKTC’nin egemenliğini, Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini öngören, konfederal bir çözüme inanlar seçimde yarışacaklar. Demokrasi sınavında bugüne kadar başarılı bir karneye sahip olan Kıbrıs Türkünün vereceği karara şimdiden saygı duyulmasının da önemi büyüktür. Unutulmamalıdır ki, halka rağmen yürütülen siyasetler başarılı olamamış, inatçı ve dediğim dedik diyen siyasiler ise yok olup gitmişlerdir. KIBRIS TÜRKÜNÜN AYDINLIK GELECEĞİ

Seçimin diğer bir önemli tarafı ise Annan Planı döneminde ‘evetçi-hayırcı’ diye emperyalist güçler tarafından kamplara bölünen Kıbrıs Türkünün seçim sonuçları sonrasında büyük bir olgunluk içerisinde özlenen ‘toplumsal uzlaşmaya’ varmayı başarabilmesi için doğacak fırsattır. Seçimi ben kazandım, benim dediğim dediktir yaklaşımı Kıbrıs Türküne zarar verecektir. 19 Nisan seçimlerinden sonra, çok imrendiğim Rumlar gibi, Ulusal bir Konsey kurulmalı ve bu Konsey’de alınacak kararlar Anavatan Türkiye ile istişare edilerek noktasına-virgülüne dokunmadan yürürlüğe konmalıdır. Ulusal Konsey kararlarından ise hiçbir şartta milim sapılmamalı ve Kıbrıs Türkünün aydınlık geleceği bu ‘Milli Siyasete’ göre yürütülmelidir. Anavatan Türkiye’deki AKP hükümetine de bu bağlamda bugüne kadar yürüttüğü Kıbrıs siyasetini yeniden gözden geçirme görevi düşmektedir. Emperyalizmin emir ve dayatmalarına göre değil, Kıbrıs Türkünün, Anavatan Türkiye’nin yüksek menfaatlerini her zaman ön planda tutarak belirleyeceği, ‘Milli Siyasetine’ saygı gösterilmelidir. Anavatan Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan’ın geçmişte yaptığı gibi Kıbrıs Türkünü tehdit ve şantajla karar almaya zorlamaması gereklidir. Tarihimizde ilk kez bir Anavatan Türkiye Başbakanı ile ters düşme talihsizliğinin verdiği rahatsızlıktan kurtulmak istemekteyiz. Erdoğan’ın emperyalizmin insafsız pençesinden kurtulabilmesinde Kıbrıs büyük bir fırsattır. Erdoğan bu fırsatı kaçırmamalıdır. Geçmiş uygulamalarına bakılırsa bu konuda ben pek iyimser değilim. Bekleyip göreceğiz. Anavatandaki kardeşlerimiz bilmelidirler ki karşımızda kim olursa olsun KKTC’yi yıktırmayacağız. Türk bayrağını, Türk Ordusunun sancağını ilelebet dalgalandırmak ve ezan sesinin dinmemesi için kanımızın son damlasına kadar mücadelemize devam edeceğiz. TMT ruhu yaşamaktadır. Devletimizin kurucusu Rauf Denktaş her zamankinden zinde ve dimdik bizlere yol göstermektedir ve gösterecektir. Conilere ve onların işbirlikçilerine yenilmeyeceğiz. Yedi düvele meydan okumuş Anadolu’daki kardeşlerimize layık olduğumuzu göstereceğimizden kimsenin kuşkusu olmamalıdır. HRİSTO-FİYASKO’NUN KIBRIS TEZLERİ

Bu köşeyi okuyan kardeşlerim, sürdürülmekte olan müzakere 32 G Ayd›nl›kG 19 NSAN 2009

sürecinden kesinlikle sonuç alınamayacağına defalarca vurgu yaptığımı bilmektedirler. Falcı değilim; ama Rum-Yunan ikilisini çok iyi tanımakta ve yazıp-söylediklerini çok yakından takip etmekteyim. Kilise destekli Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs’ın Yunan adası olduğuna kendilerini inandırmış, hayal dünyasında yaşamaktadır. Megali İdea ülküsünden, Enosis’ten ve biz Müslüman Türkleri Hristiyanlaştırıp adayı Elenleştirmek hedeflerinden zerre kadar sapmadıklarını ve sapmayacaklarını da çok iyi bilmekteyim. Rum tarafının Kıbrıs sorunu ile ilgili öngörülerini tekrarlamakta fayda görmekteyim. Rum’a göre: 1. ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ esastır ve devam edecektir.’Bakir doğum’ yani yeni bir devletin kurulması mümkün değildir. 2. ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin’, ‘Üniter’ yapısı korunacaktır. Kıbrıs’ta tek halk vardır. Bu halk Rumlardan, Türklerden, Maronit, Ermeni ve Latin’lerden oluşmaktadır. Kıbrıs halkı tüm Kıbrıs’ın tek sahibidir. 3. ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ tek halka dayanan,’tek vatan’ üzerinde ‘eşit’ vatandaşlardan oluşmaktadır. Kıbrıs Türküne 1960’taki hakları, yani toplum olarak eşit-ortaklık haklarının verilmesi mümkün değildir. 4. Egemenlik tektir ve bölünemez. 5. Kıbrıs sorunu bir işgal sorunudur. 6. Sorunun çözümü Türk askerinin adadan gitmesiyle mümkündür. 7. Adanın askersizleştirilmesi temel hedefimizdir. 8. Adanın askersizleştirilmesi için muhatabımız Türkiye’dir. 9. Çözüm Türkiye’nin iyi niyetine ve atacağı adımlara bağlıdır. 10. Kıbrıs sorunu BM kararları ve AB normlarına göre çözülecektir. 11. Kıbrıs Türkünün ‘self determinasyon-kendi geleceğini belirleme- hakkı yoktur. Buna bağlı olarak Kıbrıs Türkünün ‘anlaşmama ve ayrılma hakkı’ yoktur. 12. İki devlete dayalı çözüm kesinlikle söz konusu olamaz. 13. KKTC ayrılıkçıdır ve ortadan kaldırılmalıdır. 14. Garanti anlaşması lağvedilecektir. 15. İki bölgeli federasyon etnik olarak tamamen temiz olmayacaktır. Rum ve Türklerin serbest dolaşım, mülk edinme ve yerleşme hakkı korunacaktır. 16. Çözüm için bozulan demografik yapı düzeltilmelidir. Türkiye’den gelen ‘yerleşikler’ geri dönecektir. 17. Rum göçmenler eski mallarına geri dönecektir. 18. Türkiye gecikmeden ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ni’ tanımalı ve ilişkilerini normalleştirmelidir. Rum Yönetimi Başkanı Hristo-fiyasko’nun ve diğer Rum siyasilerin Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla öne sürdükleri bu ilkelerin kabul edilmesi mümkün değildir. Genel anlamda Hristofiyasko’nun, kendisinden önceki diğer Rum liderler gibi yürüttüğü siyaseti anlaşmayı engellemektedir. KIBRIS TÜRKÜNÜN MİLLİ HEDEFİ

İşte bu zihniyetteki Rum’la anlaşma yapmak isteyen parti ve adaylara itibar edilmemelidir. Rum’un değişmeyen katı siyaseti ancak Kıbrıs Türkünün toplumsal uzlaşması, birlik, beraberlik ve dayanışması ile yenilecektir. Binbir zorlukla kurduğumuz devletimiz KKTC’nin ilelebet yaşaması ve yaşatılması esastır. Ve ‘Milli Hedef’ budur. Kıbrıs Türkünün özgür iradesine müdahale eden emperyalist zavallılara ve onların içimizdeki işbirlikçilerine gereken cevabı verelim. Önümüz aydınlıktır, yeter ki devletimize güvenelim ve O’nu savunanları destekleyelim.G

AZERBAYCAN HEYET ANKARA’DAYDI

Azeri vekil Guliyev: AKP’nin bizimle görüştüğü yalan Amerikan Bakan Obama, TBMM’de konutu, yanks Azerbaycan’dan duyuldu. Azeriler, Obama’nn “Ermeni snr açlsn” basksna Türkiye’nin boyun emeyeceini düünüyor. Azerbaycan Milli Meclisi’nden bir heyet, Türkiye’ye “Snr, bu koullarda açlmasn” demek için geldi. Tayyip Erdoan heyete randevu vermedi. MURAT ARISOY

zerbaycan, AKP’nin Türkiye-Ermenistan sınırını açmaya yönelik hazırlıklarına tepkili. Azerbaycan Milli Meclisi’nden bir heyet, Türkiye’nin nabzını yoklamak ve Ermenistan’ın Karaba igalini anlatmak üzere Türkiye’ye geldi. Azeri milletvekilleri, 15-16 Nisan’da Ankara’da Abdullah Gül, TBMM Bakanı Köksal Toptan, Dıileri Bakanı Ali Babacan, CHP Genel Bakanı Deniz Baykal ve MHP Genel Bakanı Devlet Bahçeli ile görümeler yaptı. Tayyip Erdoan ise randevu vermedi.

A

AZERBAYCAN BİLGİLENDİRİLMEDİ

Azerbaycan Milli Meclisi heyetinden önce Azerbaycan Milletvekili Azay Guliyev de Türkiye’deydi. 11 Nisan’da TÜRKSAM’ın düzenledii panele katılan Guliyev, AKP’nin “Biz Azerbaycan’la Ermenistan konusunu görüüyoruz” propagandasını öyle çürüttü: “Türkiye’de, ‘Biz Azerbay-

can’la görüüyoruz’ diyorlar. Bizim bundan haberimiz yok. Bizle görüseler, Karaba’daki igal bitmeden ‘Sınır kapısını açın’ der miyiz?” AZERİ VEKİLLER, “TÜRKLERE BOYKOT” HABERLERİNİ YALANLADI

15- 16 Nisan’da Ankara’da olan Azerbaycan heyeti, Türkiye’deki temaslarına CHP ile baladı. CHP Genel Bakanı Deniz Baykal’ı ziyaret eden Azeri milletvekilleri, görümeden önce gazetecilerin sorularını yanıtladılar. Heyet adına açıklama yapan Ganire Paayeva, “lk adımı Ermenistan atmalı. Karaba igali bitmeden Türkiye, Ermenistan sınırını açmamalı” dedi. Azerbaycan Milli Meclisi milletvekillerinin ikinci duraı MHP’ydi. Burada Devlet Bahçeli ile bir araya gelen Azeri vekiller, MHP zmir Milletvekili enol Bal ile birlikte basın toplantısı düzenledi. Milletvekilleri, MHP’deki basın toplantısında,“Azerbaycan’la ilikiler koptu” haberlerini yalanladılar. Azeri milletvekilleri, “Biz Türkiye ile ilikilerimizin iyi olmasını

istiyoruz. Ne Türk iadamlarına yönelik bir baskı var, ne de Hadise’ye boykot. Türkiye, bizim kardeimiz. Biz, Karaba’daki igalin bitmesini istiyoruz” dediler.

L Canan Artman (CHP zmir Milletvekili), Tenzile Rüstemhanl, Lale Abbasova, Ganire Paayeva, enol Bal (MHP zmir Milletvekili), Güler Ahmedova, Aynur Guliyeva, Rena Mirzazade (soldan saa)

“1 MİLYON KİŞİ, TÜRK BAYRAĞINA DİZ ÇÖKTÜ”

Azerbaycan Milli Meclisi heyetindekiler, aynı gün Köksal Toptan’la görütü, 16 Nisan’da da basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısının en dikkat çekici konumasını Azeri-Türk Kadınları Birlii Bakanı Tenzile Rüstemhanlı yaptı. Rüstemhanlı, Azerbaycan’daki Türkiye sevgisini u cümlelerle anlattı: “1990’da, bugün Azatlık Meydanı denilen yerde 1 milyon kii toplandı. Baımsızlık istiyorduk. Bir baba, çocuunu omzuna çıkardı. Çocuun elinde ay-yıldızlı Türk bayraı vardı. nanır mısınız, o meydandaki bir milyon kii o bayraa diz çöktü. ‘Türkiye bizi destekliyor’ deyip sevindik.” Öte yandan Dıileri Bakanı Ali Babacan, 16 Nisan’da Karadeniz Ekonomik birlii toplantısı için Ermenistan’a gitti. Erivan’da Ermenistan Cumhurbakanı Sarkisyan ve Dıileri Bakanı Nalbantyan’la görüen Babacan’ın sınırın açılması koullarını görütüü belirtiliyor. G 19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

33

AZER MLLETVEKL AHMEDOVA, AYDINLIK’A ANLATTI

‘Bizim için imtihan devri tek devlet gibi davranmalıyız’ AKP’nin Türkiye-Ermenistan snrn açmaya hazrlanmas, karde Azerbaycan’da büyük tepkiye neden oldu. Azerbaycan Milli Meclisi Dilikiler Komisyonu Üyesi, Bakü Milletvekili Güler Ahmedova, Bat’nn Türkiye’yi alt etmek için sorunlar yarattna inanyor, “Biz, Türkiye’nin gücünün farkna varacan umuyoruz” diyor. zerbaycan Milli Meclisi’nden Türkiye’ye gelen heyet içindekilerden biri, Azerbaycan-Türkiye Dostluk Grubu Bakanı Güler Ahmedova’ydı. Ahmedova, ABD’nin baskısıyla Ermenistan sınırının açılması konusunu Aydınlık Ankara Temsilcisi Fikret Akfırat’a deerlendirdi.

A

“TÜRKİYE, KENDİ ÜLKEMİZ GİBİDİR”

AYDINLIK- Türkiye’de çeitli parti temsilcileri ve kitle örgütleri ile görütünüz. Temaslarınızda ne gibi konuları gündeme getirdiniz ve nasıl sonuçlar aldınız? GÜLER AHMEDOVA- Türkiye’yi doduumuzdan beri kendi ülkemiz gibi saydık. Yegane konumuz, Azerbaycan-Türkiye-Ermenistan arasında son günlerde gündeme gelen ve heyecan douran sınırların açılması konusuydu. Sınırların açılmasıyla ne kazanırız, ne kaybederiz, sınırların açılmasının zamanı mı? Bu sınırlar neden balandı, neye göre açılıyor? Bu konuda önemli görümeler yaptık. AYDINLIK- Ermeni sınırının açılması Türkiye’de de çok youn tartıılıyor. Azerbaycan, baından bu yana Karaba sorunu çözülmeden sınırların açılmasına karı. Karaba’da ne olmutu? AHMEDOVA- Sovyetlerden bu yana bu sorunlar devam ediyor. Azerbaycan, komünizmi kurmayı, insanlara daha yeni ve daha ho bir dünyayı sunmayı tartıırken, Ermeni din adamları Büyük Ermenistan’ı hayal ediyordu. Daha sonra Dalık Kara-

34 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

ba’da muhtariyet ortaya çıktı. Orada üniversiteler açıldı. Ermenilerin refahı korundu. Sovyetler daıldıktan sonra bu imkanlar, suistimal edildi. Ermenistan Parlamentosu’nda, Dalık Karaba’ın Ermenistan’la birletirilmesi kararı alındı. Ardından Hocalı katliamı geldi. Ermenistan, Karaba’ı igal etti. O zaman karde Türkiye, Ermenistan’a tepki gösterdi ve sınırı kapattı. Türkiye yine de hava sahasını açtı, ho tavırlar sergiledi. Biz, sözde Ermeni Soykırımı konusunda kendimizi kenarda saymadık. Biz Türkiye ile bir millet iki devletiz. Ama tarih öyle zamanlara getirdi ki bizi, bazen tek devlet gibi hareket ettik. Çanakkale’de geldik, biz savatık. 1918’de Nuri Paa, geldi Azerbaycan’da savatı. O dönemlerde tek devlet gibi davrandık. Bugün, bizim için bir imtihan devridir. Yine tek devlet gibi hareket etmeliyiz. “TÜRKİYE ÇOK GÜÇLÜ, AMA İÇERİDEN BUNU GÖREMİYOR”

AYDINLIK- Ne yapmalı Türkiye? Ermenistan Cumhurbakanı, “Türkiye, sınırın açılması konusunda herhangi bir art öne süremez” dedi. Neye güvenerek bunu söylüyor? AHMEDOVA- Güvendii yerler üphesiz ki var. Türkiye’nin dünya çapında dört sorunu var: PKK, sözde Ermeni soykırımı, AB’ye dahil olma konusu ve Kıbrıs. Batı, Türkiye’nin bu dört sorununu pazarlık aracı haline getirip Türkiye’den bir eyler koparmak istiyor. Türkiye’nin büyük-

lüü, Türkiye’nin içinden görülmüyor. Türkiye, dünyayı ne kadar etkileyebileceini göremiyor. Yüce dalar, yakından görünmezmi. Obama, Amerikan Bakanlıı’na seçilmeden önce Ermeni Soykırımı”nı tanıyacaını söyledi. Bu, Türkiye’yi etkileyecek birey deil. Bu, büyük bir devi, küçük bir oyuncakla korkutma-

ya benziyor. Ermeniler, Osmanlı zamanında hiçbir zaman kul olmadılar. 35 deil 70 devlet sözde soykırımı tanımaya urasa, Türkiye’yi etkilemez. Azerbaycan, hiçbir zaman bu davadan geri çekilmeyecek. Çünkü bu dava, erefimizin davasıdır. AYDINLIK- Bazı görümeler oluyor, Ermenistan-Azerbaycan arasında... AHMEDOVA- Çok komik eyler oldu bu görümelerde. Herkes bilir ki Ermenistan kendi baına Azerbaycan’a kafa tutamaz. Karaba ve Hocalı’da Rus askeri birliklerinden istifade etti Ermenistan. Ter Petrosyan, tam uzlaacakken görevden uzaklatırıldı. Koçaryan masada oturup

meseleleri çözerken birden bire “Yakın bir arkadaımın annesi ölmü. Gitmeliyim” dedi, toplantıyı terk etti. Bu noktada Türkiye’nin bize destek vermesi çok önemli. Türkiye ile aramızı açmak için fırsat arıyorlar. nanmıyorum ki baarıya ulasınlar. “BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’İN KARARI UYGULANMALI”

AYDINLIK- Sınırın açılması, hangi koullara balı olabilir? Karaba sorunu nasıl çözülür? AHMEDOVA- Birlemi Milletler’in, Avrupa Konseyi’nin Ermenistan igalinin son bulmasına ilikin kararı var. Bunların uygulanması gerekir. Sınırlar, igalden dolayı kapalı. Sınırlar, Karaba, igali bittii zaman açılmalıdır. Azerbaycan’daki herkes, barı içinde yaamak istiyor. Topraımızın yüzde 20’si igaldeyse, her 8 kiiden biri göçmense, bu sorunun bir sonu olmalıdır. Bir nesil, Karabasız büyüdü. Türkiye, koskoca bir devlet olarak, bölgede yumruunu masaya vurmalı. Türkiye bu bölgede söz sahibidir. Bu gücünün arkasında durmayı becermelidir. Türk’e yaraan bir adım atmalıdır. “TÜRKİYE’NİN GÜCÜNÜ BÖLMEK İSTİYORLAR”

AYDINLIK- Peki Türkiye, Rusya, Azerbaycan, Ermenistan bir araya gelse bu sorun daha kolay çözülebilir mi? AHMEDOVA- Bu da denenebilir. Bütün imkanlar gözden geçirilmelidir. Bence Türkiye’nin baında dolaan PKK sorunu, Kıbrıs sorunu, bunun için kullanıldı. Sonunda da AB’ye dahil olmak gibi bence gereksiz bir eyle uratırdılar. Türkiye’nin bölgedeki nüfuzunu düünmeye imkanı bile olmadı. Bugün bunları artık pazarlıa çevirdiler. Bu sorunları Türkiye için yarattılar. Bugün de “Biz Türkiye’nin sorunlarını çözeriz” dediler. Karılıında da Türkiye’nin kendi çıkarlarından vazgeçmesini, gücünü unutmasını istediler. Haritada bölmeseler bile, topraını bölmeseler bile gücünü bölmek istiyorlar. Dahili ve harici sorunlar çıkarıp Türkiye’yi

Birlemi Milletler’in, Avrupa Konseyi’nin Ermenistan igalinin son bulmasna ilikin karar var. Bunlarn uygulanmas gerekir. Snrlar, igalden dolay kapal. Snrlar, Karaba, igali bittii zaman açlmaldr. doru bildii yoldan çevirmek istiyorlar. Ben, Türkiye’den bu imtihandan yüzünün akıyla çıkacaını düünüyorum. Karaba olmasaydı, baka bir sorun çıkaracaklardı. 21’nci asırda silahlar bile psikolojik silahlardır. Türkiye’yi hiçbir eye gücünün yetmeyeceine inandırmayı düünüyorlar. Ama biz inanıyoruz ki Türkiye’nin gücü yetecek.G

AKP’den Ermenistan’a karayolu yapımı için yasa Abdullah Gül’ün Dıileri Bakanlıı döneminde imzaladıı ve yasalatırılması için TBMM’ye gönderdii “Karadeniz Çevre Karayolunun Koordineli Olarak Gelitirilmesine Dair Mutabakat Zaptı” ile Türkiye’den Ermenistan’a karayolu yapımı çalıması balattıı ortaya çıktı. 19 Nisan 2007’de Belgrad’ta Karadeniz Ekonomik birlii ülkeleriyle imzalanan anlama, Bakanlar Kurulu kararıyla TBMM Bakanlıı’na oradan da yasa tasarısı olarak 6 Ocak’ta TBMM Dıileri Komisyonu’na gönderildi. Tasarıyı 15 Nisan’da gündeme alan Komisyon rapor aamasında. Yasa tasarısına göre, ina edilecek karayolunun geçecei güzergâhta Ermenistan’ın bakenti Erivan da var. Komisyon üyesi CHP Milletvekili Canan Arıtman, yapılacak yolların haritasının belli olmadıını yol yapımının sınır kapılarının açılması için hazırlık planı olduunu savundu. Aydınlık’a konuan Arıtman, AKP’nin, Ermenistan’ın ticari ilikilerini gelitirmek için çaba sarf ettiini belirterek, “AKP, Ermenistan’a yol yapmakla megul” diye konutu. Arıtman komisyonda yasaya muhalefet erhi koyacaklarını vurguladı. Dier yandan Azerbaycan Cumhurbakanlıı Dı likiler Dairesi Bakanı Nevruz Muhammedov, Ermenistan’la sorunların eski Cumhurbakanları Turgut Özal, Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer’in izledii çizgide çözülmesi gerektiini söyledi. Muhammedov’un Abdullah Gül’ün adını anmaması dikkat çekti. Azeri “Yeni Müsavat” gazetesi de, Rusya Dı stihbarat Servisi’nin Türkiye ile Ermenistan arasında, iki yıldan beri yürütülen görümelerin ayrıntıları ve varılan anlama metnini Azerbaycan Cumhurbakanı lham Aliyev’e sunduunu iddia etti.

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

35

OBAMA’NIN ‘TARHNZLE YÜZLEN’ SÖZÜNE YANIT

Kaynak Yayınları Obama’ya 8 kitap gönderdi! Yaynevi çalanlar belge niteliindeki 8 kitapla birlikte Obama’ya yazdklar mektubu da gönderdiler. Genel Müdür Osman Bilge Kuruca, “Osmanl mparatorluu, savan bandan itibaren her devlet gibi topraklarnn parçalanmasna kar direndi ve birliini savundu” dedi.

M Kaynak Yaynlar Genel Müdürü Osman Bilge Kuruca, 8 kitabn Ermeni ve Rus arivlerinde yaptklar 10 yllk çalmann ürünü olduunu söyledi.

aynak Yayınları, “tarihinizle yüzlein” diyen ABD Bakanı Barack Obama’ya “Ermeni Belgeleriyle Soykırımı Yalanı Dizisi”

K

kapsamında yayımladıkları 8 kitabı ve bu dizinin ilk üç kitabının ngilizce baskılarını Beyolu Postanesi’nden gönderdi. Beyaz Saray’a gönderilen pakette Obama’ya mektup da vardı. Kitapları Kaynak Yayınları çalıanlarının da katıldıı bir basın açıklamasıyla 14 Nisan’da postaya veren Yayınevi’nin Genel Müdürü Osman Bilge Kuruca, bu kitapların Ermeni ve Rus arivlerinde yaptıkları 10 yıllık çalımanın bir ürünü olduunu açıkladı. “Bu sekiz belge iddiaların yalan olduunu kanıtlıyor” diyen Kuruca bu belgelerden en çarpıcısının Ermenistan’ın ilk Babakanı Ovanes Kaçaznuni’ye ait olduunu söyleyerek kitaptan pasajlar okudu. Kaynak

Yayınları’nın Obama’ya gönderdii 8 kitap unlardan oluuyor: O. Kaçaznuni: Tanak Partisi’nin Yapacaı Bir ey Yok (1923 Parti Konferansı’na Rapor), A.A. Lalayan: Tanak Partisi’nin Karıdevrimci Rolü (1914-1923), ngilizlerin Mavi Kitabına Karı Sovyetlerin Yanıtı- Kızıl Kitap, A. B. Karinyan: Ermeni Milliyetçi Akımları, Mehmet Perinçek: B.A. Boryan’ın Gözüyle Türk-Ermeni Çatıması, Karibi: Ermeni ddialarına Yanıt-Gürcü Devleti’nin Kırmızı Kitabı, S.G. Pirumyan: Diasporadaki Tanaklar, Çarlık Polis Raporlarında Tanaklar. Dier yandan sveç ADD, Kaçaznuni’nin kitabını sveç diline çevirdi. Sözde Ermeni Soykırımı ile ilgili sveç kamuoyunun yanlı yönlendirildiini belirten ADD Bakanı Mustafa Sönmez, kitapları ücretsiz daıtarak kamuoyunu aydınlatacaklarını söyledi.G

OBAMA’YA MEKTUP

Ermenilere yönelik tedbirler vatan savunmasının gereiydi Sayın Barack Hussein Obama ABD Bakanı, Türkiye ziyaretinizde ve 6 Nisan 2009 tarihinde TBMM’de yaptıınız konumalarınızda sözde “Ermeni soykırımına yönelik düüncelerinizin deimediini” ve “Türkiye’nin de ABD gibi tarihiyle yüzlemesi gerektiini” belirttiniz. 1. Dünya Savaı, Osmanlı mparatorluu’nun topraklarını paylamak için çıkmıtı. Osmanlı mparatorluu, savaın baından itibaren her devlet gibi topraklarının parçalanmasına karı direndi ve birliini savundu. Amerika Birleik Devletleri de, 1861-1865 yıllarında, milli birliini ve bütünlüünü korumak için acılı, ama büyük bir sava verdi. Her sava aynı zamanda bir felaket de getirir; bu nedenle 1. Dünya Sava-

36 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

ı’nda savaan tarafların her iki cephesinde de felaketler yaanmıtır. 1. Dünya Savaı döneminde Osmanlı topraklarında yaayan ve devlete karı ayaklanma balatan Ermenilere yönelik tedbirler zorunluydu ve bu tedbirler vatan savunmasının bir gereiydi. 1915’te yaanan olaylara ilikin tarihsel deerlendirmelerin en güvenilir olanı kukusuz Ermenistan’ın ilk Babakanı olan Ovanes Kaçaznuni’ye aittir. Kaynak Yayınları, 10 yıldan bu yana Ermenistan ve Rus kütüphanelerinde çalıma yürüterek, 1915 dönemine ilikin bu tarihsel belgeyi ve dierlerini kütüphanelerin tozlu raflarından indirerek, tarihin aydınlanmasına önemli bir katkı yapıyor. Ermenistan’ın ilk Babakanı Kaçaznuni, “Tanak Partisi’nin Yapacaı Bir

ey Yok” balıklı 1923 tarihli raporunda, 1915 yılında Osmanlı Devleti’nin Ermenilere yönelik tedbirlerini öyle deerlendirmektedir: “1914 sonbaharında, Ermeni Tanaksutyun Partisi, Ermeni gönüllü birliklerinin Türkiye’ye karı gerçekletirdikleri askeri operasyonlara aktif biçimde katıldı....” “Türkler (Tehcir konusunda) ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pimanlık duyacakları bir husus bulunmamaktadır...” Bugüne kadar yapılan ariv çalımaları sonucunda 8 belge yayımlanmıtır. Dikkatinize sunuyoruz. Saygılarımızla Osman Bilge Kuruca Kaynak Yayınları Genel Müdürü

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

37

NATO’DA 3,5 YIL GÖREV YAPAN E. HAVA KORG. MÜJDEC:

NATO’dan çıkmaktan korkmayın! Türkiye seçeneksiz değil! Kimi çevreler NATO’dan çkarsak yalnz kalacamz savunuyor. Bu korkakça bir tutum. Türkiye dünyada en fazla d politika seçenei olan ülkedir. Baz Avrupa ülkeleri geçmite NATO’dan ksmen ya da tamamen ayrld ve balarna bir ey gelmedi. Bir dönem NATO tesislerine el koyduk. Bizim de bamza bir ey gelmedi. Tersine saygnlmz artt. TEOMAN ALVER

ürkiye’nin NATO ile yaklaık altmı yıllık bir geçmii var. Bu altmı yıl, tarihimizin bekli de en sancılı süreci. Bu döneme iki Amerikancı darbe, binlerce faili meçhul cinayet, binlerce yurttaımızı kaybettiimiz ve milyarlarca dolara mal olan bir terör süreci sıdırdık. Bu süreç hâlâ devam ediyor. Kimi çevreler NATO’yu Türk dı politikasının en vazgeçilmez unsuru; kimileri de baımıza gelen tüm belaların ba sorumlusu olarak görüyor. NATO’yu ve NATO’nun Türkiye için anlamını NATO’da görev yapmı deneyimli bir komutana sorduk. çi

T

M zmir haber müdürümüz Teoman Alver, Emekli Korgeneral Yaar Müjdeci ile NATO’yu konutu.

38 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

Partisi Genel Bakan Yardımcısı Emekli Hava Korgeneral Yaar Müjdeci… AYDINLIK- Özellikle Sovyetler Birlii’nin daılmasından sonra NATO’nun ilevi tartıılmaya balandı. Bu yeni durumun ardından NATO Türkiye için nasıl bir anlam kazandı? YAŞAR MÜJDECİ- NATO 4 Nisan 1949’da kuruldu. Varova Paktı da, buna tepki olarak 1955’te kuruldu. ABD’nin öncülüünde Avrupa ülkelerinin Sovyet tehdidine karı savunulması amacıyla kurulan NATO, Varova Paktı’nın daılmasıyla görevsiz kaldı. ABD yeni bir kavram ortaya attı: “Uluslararası terör”. Terör tek baına baarılı olabilecek bir yöntem deil. Durumun özeti u: Özellikle 1991’den itibaren NATO Türkiye’yi çatıma bölgelerinde jandarma olarak kullanmaya çalıan bir kurum haline gelmitir. unu da görmek lazım, ABD BM’de yaptıı gibi NATO’yu da yönlendirmek ve tam denetimi altına almak istemektedir. ABD u an ciddi asker sıkıntısı yaamaktadır. Irak’tan çekecei askerleri Afganistan’da kullanmak istiyor. Eer baarabilirse dier NATO ülkelerini de ikna ederek Afganistan’da bu ülkelerin askerlerini kullanmak istiyor. Ancak ben ABD’nin Afganistan’da baarabileceini düünmüyorum. AYDINLIKTürkiye’nin NATO ile karı karıya geldiini mi düünüyorsunuz? MÜJDECİ- Aynen öyle. Türkiye artık kendi çıkarlarını esas alan politikalar izlemek durumundadır. Çünkü ABD’nin, ör-

nein Türkiye’nin AB süreciyle ilgili politikası udur: Türkiye’yi AB kapısında tutmak. ABD Türkiye’nin AB’ye girmesini istemiyor çünkü bu durumda Türkiye AB ile hareket edecektir. Dıında kalmasını da istemiyor, çünkü bu durumda da Türkiye bölge ülkeleriyle farklı alternatifler arayacaktır. TERTİPLERİN UYGULAYICISI NATO

AYDINLIK- Siz yaklaık 3,5 yıl NATO’da görev yaptınız. NATO Türkiye’ye nasıl bakıyor? MÜJDECİ- Ben NATO’ya binbaı rütbesiyle gittim. Birlikte görev yaptıım subaylar, özellikle Amerikalılar bana defalarca kaç tane eim olduunu sordular. Dönene kadar Türkiye’de tek eliliin olduunu onlara anlatamadım. Onların bize bakıı, ulatıımız maddi güç ve teknolojik düzeyimize göre ekillenecektir. AYDINLIK- Son 60 yıl içinde, darbeler, siyasal cinayetler ve provokasyonlar birbirini izledi. Ergenekon operasyonu da buna dahil edilebilir. Bu yaananlarda NATO’nun ne derece parmaı var? MÜJDECİNATO’nun, ABD’nin parmaı olan her yerde parmaı olması normaldir.

“1974’te bize ambargo koydular biliyorsunuz. Biz de bunun karlnda ABD’nin ncirlik dndaki bütün üs ve tesislerini 1978 ylna kadar kapattk. Bize de bir ey olmad. Tam tersine hakkmz aradmz ve dik durduumuz için daha kymetli olduk.”

Çünkü bugün itibariyle NATO demek ABD demektir. Bahsettiiniz olaylarda “NATO’nun parmaı vardır” tarifi yetersiz. Bilakis hazırlayıcısı ve uygulayıcısı NATO’dur. TÜRKİYE’NİN DERİN DEVLETİ OLMALI

AYDINLIK- Kimi çevreler sözde Ergenekon ile NATO’ nun organize ettii Kontrgerilla’yı özdeletiriyor. Bu yaklaıma ne diyorsunuz? MÜJDECİ- Bu doru deil. Kontrgerilla, olası Sovyet igaline karı NATO’nun organize ettii bir örgüttü. Bu örgüt yerel kuvvetleri ve halkı “Geride kal” taktiiyle bu igale karı örgütleyecekti. Bakın bugün Türkiye’nin bir derin devleti yoktur. Halbuki her devletin bir derin devleti vardır ve olması da normaldir. Bu ii bizim adımıza CIA yapıyor. Bugün, Gladyo’nun, CIA’nın iledii faili meçhul cinayetler, Ergenekon isimli hayali örgüte yükleniyor. Çünkü bu ekilde bir tala iki ku vurulmu oluyor. Hem Türklerin yeniden diriliini simgeleyen o tarihi gerçee hakaret ediliyor hem de Türkiye’yi bu karmaık durumda ne yaptıını bilemez hale getirerek bulanık suda balık avlamaya çalııyor. AYDINLIKNATO’dan çıkma fikri yaygın bir ekilde tartıılıyor. Bu konuda sizin fikriniz nedir? MÜJDECİ- “NATO’dan çıkarsak Türkiye yalnız kalır, hedef olur” eklinde düünenler, biraz korkak, mütereddit ve Türk milletini tanımayan insanlardır. Türk milleti tarihte 17

devlet kurmu köklü bir uygarlıa sahiptir. 1966 yılında Fransa nükleer silahlara sahip oldu. Bu silahların ortak kullanımı gündeme gelince Fransa NATO ile ters dütü ve NATO’dan çıktı. son dönemde Fransa’nın askeri kanada tekrar girii tartıılıyor. Okurlarımız yanılmasın. Fransa NATO’dan tamamen çıktı. Hatta NATO’nun bütün karargâhları, komutanlıkları Fransa’daydı; Onları da kovdu. NATO’yu ülkesinden kovan Fransa’ya kimse bir ey demedi. Yunanistan 1974 yılında Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesi nedeniyle NATO’nun askeri kanadından ayrıldı. 1974’te bize ambargo koydular biliyorsunuz. Biz de bunun karılıında ABD’nin ncirlik dıındaki bütün üs ve tesislerini 1978 yılına kadar kapattık. Bize de bir ey olmadı. Tam tersine hakkımızı aradıımız ve dik durduumuz için daha kıymetli olduk. Biz 74 milyonluk son derece muharip ve genç bir nüfusa sahibiz. Bu kadar güçlü bir ordumuz var. Buna ramen biz bir türlü Amerikanın dümen suyundan ayrılamıyoruz. DERHAL ŞANGAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ İLE MÜZAKERELER BAŞLAR

AYDINLIK- Türkiye NATO’dan ayrılırsa yalnız mı kalır? MÜJDECİ- Tabiî ki kalmaz. Böyle bir durumda Türkiye derhal komularıyla, Rusya’yla, angay birlii Örgütü ile müzakerelere balayacaktır. Dünyada en fazla dı politika seçeneine sahip olan ülke Türkiye’dir. Yeter ki baındaki hükümet dıarıya angaje olmasın. Onun için

çi Partisi’nin söyledii ‘Ne ABD Ne AB Tam Baımsız Baı Dik Türkiye” politikasına dikkat ediniz. Oradaki esas vurgu “Tam Baımsızlık” vurgusudur. Buna ABD de, AB de, Rusya da dahildir. Obama Türkiye’de idi. “Ruhban okulu açılacak” dedi, “Kürtlere özerklik” dedi, “Ermenistan sınırını aç” dedi. Emirlerini verdi ve gitti. TBMM’deki milletvekilleri de alkıladı. Bizim komularımızla ilikilerimiz tabiî ki böyle olmaz. Karılıklı taleplerimizi söyleriz, müzakereler yaparız ve daha dengeli ilikilerimiz olur. Ama bu hükümetle bu ii yapmanın imkânı yoktur. Çünkü bu hükümet maalesef angaje olmutur. G

L Yaar Müjdeci’ye göre NATO Türkiye’nin milli çkarlarna aykr.

BAŞSAĞLIĞI

BAŞSAĞLIĞI

Arkadaşım Av. Fatih Aliyazıcıoğlu’nun kardeşi Mimar Hüseyin Aliyazıcıoğlu’nun ablası Zeliha Aliyazıcıoğlu’nu kaybetmenin acısı çok büyük dostlarıma ve ailesine başsağlığı diliyorum.

Av. Fatih Aliyazıcıoğlu’nun kardeşi Mimar Hüseyin Aliyazıcıoğlu’nun ablası Zeliha Aliyazıcıoğlu’nu kaybettik. Aliyazıcıoğlu ailesinin ve yakınlarının başı sağolsun.

İlyas Gümrükçü Ulusal Kanal Trabzon Temsilcisi

Harun Bülbül İşçi Partisi Trabzon İl Başkanı

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

39

FORUM

ABD, sözde milliyetçi iktidar hedefliyor OKTAY YILDIRIM

25 Ocak 2009 tarihli Aydınlık dergisinde “Neo-Keynesyen Dönem Ve Değişen Paradigmalar” başlıklı yazımızı, başlığını “ABD projeyi kime emanet edecek” şeklinde değiştirerek yayımlamıştık. ABD’nin Türkiye üzerindeki “Ilımlı İslâm” projesinin artık tek başına bir sonuç vermeyeceğini, yeni projesinin, kontrol edebileceği bir milliyetçilik olduğunu söylemiştik. Bizzat ABD’nin yetkili ağızları, ABD politikalarının Türkiye’deki alkış tutucuları ve basından gelen doğrulayıcı beyanlar ve olaylar, haklılığımızı gün ışığına çıkardı. Tehlike açıktır: Milliyetçilik gibi iki tarafı keskin bir bıçak, milletinin elinde iken tarih yazabilir ama başka bir gücün elindeyken bir milleti, bir vatanı paramparça edebilir! ADIM ADIM DEĞİŞİM

Yazımızdan bu yana geçen zaman, değişimin adım adım gerçekleştiğini gösteriyor. “Zaten hükümetin son birkaç aylık süreçte değişen söylemleri de bu saptamanın hükümet tarafından da yapıldığı, mevcudun uygun yenilemelerle ihtiyaca cevap verebileceği mesajı olarak algılanmalıdır.”(*) Mesela Davos’ta sergilenen “Kasımpaşa Diplomasisi”, söz konusu duruş değişikliği örneklerinden biriydi. Her ne kadar muhatap olarak oturum yöneticisi seçilmiş de olsa gece yarısı havaalanında yapılan nümayiş, gayreti açığa çıkarıyordu. “Türkiye olarak Azerbaycan’ı Karabağ konusunda yalnız bırakmayız” açıklaması ise ABD’ye karşı her an rücu edilebilecek bir nazlanma niteliğindeydi. Obama’nın gelişiyle birlikte, Ermenistan sınırının açılması konusunda verilen sözler, Alican Sınır Kapısı’nda başlatılan çalışmalarla da öyle olduğu ispatlanmış oldu. Ancak seçimlerden önce çorbaya katılacak biraz milliyetçilik sosu idealdi. Hillary Clinton’un Türkiye’ye gelerek laik anayasa vurgusu yapması “biraz daha değişin” mesajı gibiydi. Çünkü “Türkiye gibi bir ülkede dine dayalı gidişin göreceği ulusalcı, milliyetçi tepki deneysel bir sonuçla ortadadır”(*) Bu bizim tespitimizdi. Daha sonra Prof.

40 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

Dr. Fuat Keyman “Ilımlı İslam’ın kutuplaşmaya neden olduğunu, bunun yerine artık laiklik vurgusunun öne çıkacağını” (1) söyledi. Bunu, ABD Ankara Büyükelçisi James Jefrey’in “Obama ile yeni dönem başladı, artık Türkiye’ye ılımlı Müslüman demiyoruz” açıklamaları izledi. Biz “Türkiye’de ABD’nin destekleyeceği yeni modelin hem dini hassasiyetlere vurgu yapan, hem de milliyetçi duruşu olan ama bununla beraber Batı ile, özellikle ABD ile aynı çizgide bir model” (*) olacağını yazmıştık. Bay Jefrey ise bizi doğrularcasına önce Sakarya Şehitler Anıtı’nı, arkasından Maltepe Camii’ni ziyaret etti. Bir büyükelçinin gezi rotası olarak pek alışılmadık olmakla beraber, yeni modeli tarif bakımından çok anlamlı ziyaretlerdi. tatürk’ü İskender ve Napolyon ile kıyaslayarak, onlardan daha büyük bir lider olduğunu söyledi. Oysa, İskender ve Napolyon, Batı’dan gelip Asya’yı istila eden emperyal liderler olarak birbirlerine oldukça benziyorlardı. Asya her ikisinin de imparatorluklarının mezarlığı oldu. Türkiye’nin önüne koydukları da budur! Biz “ABD’nin tüm çabalarına rağmen, çıkışına engel olamadığı milliyetçi dalgayı yönlendirmeye çalışacağını ve bunun hasılasından faydalanmak isteyeceğini”(*) yazmıştık. CSIC RAPORUNDAKİ HABER

Karşımıza CSIS’in (Stratejik ve Uluslarası Etütler Merkezi- ABD’nin en etkili düşünce kuruluşlarından biri) “Türkiye’nin evrimleşen dinamikleri: ABD-Türkiye ilişkileri için stratejik tercihler”(2) başlıklı bir raporu çıktı. Zaman gazetesinin pek de memnuniyetle karşılamadığı rapor, tamamen bizim öngörülerimizi destekler mahiyetteydi. Özetle “Ankara’da eğer daha milliyetçi bir sivil ya da askeri yönetim zuhur ederse, bunun Türk-Amerikan ittifakını ille de tehdit etmesi gerekmez, süregelen ortak çıkarlarda ilişkiler sürebilir” (2) diyordu. Aynı raporda; “Bir ‘İslamlı Türkiye’ senaryosunda ise ABD’nin Türkiye’yle işbirliği çapının ciddi oranda azalacağı, bunun özellikle Ortadoğu’daki ABD politikalarına meydan okuyacağı” tezi savunuldu.(2) Independent gazetesinin, Obama ile

görüşen üniversite öğrencilerinin yer aldığı fotoğrafının altına yazdığı yorum dikkate değerdi: “Başkan Obama ile konuşan öğrencilerin arasında hiç başörtülü öğrenci olmaması ve bazı kısa etekli öğrenciler sizi yanıltmasın, Türkiye’de İslamcılık kökleşiyor, laiklik yok oluyor.” Bu, değişen algının gazete sayfalarına yansımasıdır. Bahsettiğimiz model değişiminin kaynağının veya bahanesinin küresel ekonomik kriz olduğunu hatırlatarak: “Kaçınılmaz olan yeni ekonomik sistemin ABD’nin en azından soğuk savaş dönemindeki sınırlarında tutunabilmesi için dayattığı model değişimi, küreselleşmeden, milliyetçi müttefiklere ihtiyaç noktasına evrilmektedir”(*) demiştik. Yeni yayınlanan CSIS raporunda ise: “Büyük bir ekonomik düşüşün milliyetçi duyguları körükleyebileceği ve demokrasinin eriyebileceği” öngörüsü yapılıyordu. Üstelik bu değişim ABD’nin kendisi için de kaçınılmaz görünüyor. Bizim Nobel alışını önemsediğimiz ve Obama’nın Kongre’ye sunduğu krize çözüm paketinin fikir babası P. Krugman da: “Krizden çıkışın orta sınıf yaratmaktan, yani toplumun bir kesiminin harcanabilir gelirlerini artırmaktan geçtiğini” savunuyor.(3) Bu, daha da küçülerek, kendi iç dinamiklerine eğilecekleri, daha devlet destekli, daha halkçı politikalar izleyecekleri anlamına geliyor. Böyle bir model için “ABD’nin de milliyetçi bir toplumsal yapıya gereksinimi vardır.”(*)

Yeni yaymlanan CSIS raporunda “Büyük bir ekonomik düüün milliyetçi duygular körükleyebilecei ve demokrasinin eriyebilecei” öngörüsü yaplyordu. Krugman da: “Krizden çkn orta snf yaratmaktan, yani toplumun bir kesiminin harcanabilir gelirlerini artrmaktan geçtiini” savunuyor. Böyle bir model için “ABD’nin de milliyetçi bir toplumsal yapya gereksinimi vardr.”

ABD’nin tercihen reaktif, Bat ile ibirliine müsait, toplumsal olaylar çkabilecek yapya sahip, ayn zamanda dini söylemi de olan bir milliyetçi yönetim istedii anlalyor. Ancak bu da olmazsa, B plan var: Bölgesel ibirliklerinden yana bilinçli ve Bat’ya çok da scak bakmayan, milliyetçi, Atatürkçü, laik bir yönetim ihtimalini de deerlendirerek onunla da ibirliine hazr. Ukrayna, Moldovya ve Gürcistan üzerindeki nüfuzunu büyük oranda kaybettiği gözlemlenen ABD’nin Azerbaycan’daki durumunu da “Gel, Ay Atatürk” manşetleri atan Azeri gazetelerinden anlamak hiç de zor değil. Bu noktada, dindarlaşan Türkiye’nin, ABD ile işbirliği çapının azalacağını yazan CSIS raporunun bu dindarlaşmaya: “Fethullah Gülen hareketinin etkisinin arttığı”(2) tespitini örneklemesi önemli başka bir noktaya dikkatimizi çekiyor. Bu nokta ise ABD’nin değişen bakış açısının başkaları tarafından da panikle fark edildiği noktasıdır. ESKİ DOSTLAR PANİKTE

Önder Aytaç-Emre Uslu ikilisi 30.03.2009 tarihinde, ulusalcı güçlerin “AKP’ye kapatma davası açabilecek ulusalcı bir savcının 28 Şubat sürecindeki gibi sahte şeyhler bulabileceğini, milliyetçi muhafazakâr tabanı tahrik edebileceğini, AKP’yi, kısmen MİT’i, bütünüyle emniyeti ve Fethullahçı denilen kesimleri sindirebileceğini” yazdılar. Eğer bu kehanetler istihbarat kurumlarının koridorlarından sızan fısıltıların yansıması değilse, muhtemel geleceği bir müsebbibe bağlama gayretiydi. Elbette bu algı değişiminde Muhsin Yazıcıoğlu’nun geçirdiği helikopter kazasının etkisini yadsımıyoruz ama esas sebep çok daha geniş bir çerçeve gibi görünüyor. Aradan çok fazla bir zaman geçmeden, Fethullah Gülen’in açıklamaları bazı TV kanalları ve internet sitelerine yansıdı. Fethullah Gülen, irtica gibi bir gündem olmamasına rağmen durup dururken, gelecek ile ilgili kehanetlerde bulundu.

Adını duyduğumuz tüm dinci terör örgütlerine salvo yaptı. Hizbullah için “Hizbul vahşet” dedi. 31 Mart vakasını ilericilerin tertiplediğini ima etti. Ve sonra “yakında tahşiyeciler diye bir örgüt çıkarılar, elinde çuvaldızı bile olmayan adamların eline kalaşnikov verip, evlerinin duvarlarına da bize yakın insanların resimlerini asarlar ve onları terörist diye ezerler” anlamına gelecek açıklamalar yaptı. Açıklamada sezilebilen bariz bir panik hali vardı. Seçimlerde DTP’nin AKP politikaları sayesinde aldığı oyu ve yaşanan toplumsal olayları, geleceğe dair bir işaret fişeği olması bakımından ciddiye almak gerektiğini düşünüyoruz. İbrahim Karagül de Yeni Şafak gazetesinde, Ergenekon davası sürecinin AKP’ye beklediği desteği getirmediği gibi, batı bölgelerinde tam tersi bir şekilde algılandığını anlatıyordu. Bütün bu yaşananlar ışığında, Zbigniev Brzezinski’nin CSIS raporunun açıklandığı toplantıda sıraladığı, Türkiye’nin önemine ilişkin saptamalardan bazılarını, ABD’nin muhtemel yeni dönem senaryoları açısından önemsiyoruz; 1.Türkiye, ABD’nin denenmiş ve gerçek bir müttefikidir. 2.Türkiye, İsrail’in yapıcı bir ortağıdır. 3.Türkiye, İran üzerinde olumlu bir etki unsurudur. 4.Türkiye, Türki Cumhuriyetleri’ne örnektir. BİRİSİ TERCİHİ DİĞERİ MECBURİYETİ

Tüm bunlardan yola çıktığımızda; 1. ABD’nin tercihen reaktif, Batı ile işbirliğine müsait, toplumsal olaylar çıkabilecek yapıya sahip, aynı zamanda dini söylemi de olan bir milliyetçi yönetim istediği anlaşılıyor. Ancak bu da olmazsa, B planı var: Bölgesel işbirliklerinden yana bilinçli ve Batı’ya çok da sıcak bakmayan, milliyetçi, Atatürkçü, laik bir yönetim ihtimalini de değerlendirerek onunla da işbirliğine hazır olduğunu söyleyebiliriz. Bazı mahfillerdeki paniğin esas sebebi de bu olsa gerek. Çünkü NATO için yapılan Genel Sekreter seçimi, İslamcı ideolojinin ve bu amaçla kullanılan taşeronların gözden çıkarıldığının önemli bir göstergesidir. 2. Fransa’nın gerek Rasmussen’e verdiği destek ve gerekse Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki tavrı, 2050 yılında 100 milyonu aşması beklenen nüfusuyla Müslüman bir Türkiye’nin AB üyesi olmasından duyduğu endişenin yansımasıydı. Kendi sınırları içindeki Tunus ve Cezayir asıllı Müslüman nüfusun yarattı-

ğı iç sorunların, Sarkozy’nin bu tavrına katkısını da unutmamak gerek. 3. Fethullah Gülen’in Alperen Ocakları ile ilgili yaklaşımı, kurgulanmaya çalışılan ve bir tarafını kendi istedikleri tonda milliyetçi olacak grupların oluşturacağı toplumsal olaylar ile ilgili yeterince açık ipuçları vermektedir. 4. Esas kaynağını, ekonomik sıkıntıların oluşturacağı kesin olan toplumsal olayların, ayrışan ideolojik grupların çekişmeleri biçiminde kamufle edilmesi, söz konusu krizden çıkış için gerekli olan otoriter yönetim ortamını da fazlasıyla sağlayacaktır. Bu aynı zamanda krizin müsebbibi olan politikacıların uygulayıcıları için de bir kamuflaj olacaktır. BATI TUZAĞI

Daha önce de söylediğimiz gibi: “Ergenekon davası toplumsal bir deneyin parçası mıdır?”(*) Bala yapışan sineklerin akıbeti yapıştıkları balın üzerinde kalmaktır. Bir daha oradan ayrılamazlar. Bu şartlar altında sorulacak soru şudur: “Bu doğal bir süreç midir, bir bal tuzağı mıdır? “Eğer bu doğal bir süreç değilse tüm sineklerin tek tek belirlenmesini sağlayan bu tuzağı kim kurdu?” CSIS her iki ihtimali de değerlendirmektedir ve cevabı belli olmayan bu sorunun cevabını gelecekte hep beraber öğreneceğiz. Önümüzdeki dönem gerçek anlamda yurtsever ve Atatürkçü olan milliyetçilerin, kendilerini AB ve ABD güdümünde vatansever rolü yapanlardan ayırmaları gerekecektir. Bu şartlarda siyaset üretmek daha zor ve incelikli olacaktır. Ancak değişmeyen bir tek şey var, o da “ılımlı İslam” uydurmacası ile emperyalizmin taşeronu olanların, efendilerinin gözünde günah keçisi olacakları gerçeğidir. Panik bu yüzdendir, bir dönemin sonu gelmiştir ve korku dağları sarmıştır. Daha önce söylediğimiz gibi: “Tarih, yine bir yol kavşağındadır ve tarihini unutan milletler için eski hataları tekrar zamanıdır. Gözler açılmalıdır. Türk ulusu gözlerini açmalıdır.”(*)G Kaynakça: (*) ABD Projeyi Kime Emanet Edecek, Oktay Yıldırım, Aydınlık, 25 Ocak 2009, Sayı: 1123, s. 46 (1) 07.02.2009; Haber Türk TV. (2) www.csis.org’dan aktaran Zaman gazetesi; 01.04.02009 tarihli nüshası (3) Paul Krugman, “Bir Liberalin Vicdanı”ndan aktaran, Ruhsar Şenoğlu, Amerika Dünyanın En Eşitsiz Ülkesi, Aydınlık, 5 Nisan 2009, Sayı: 1133, s. 48

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

41

SEYİR DEFTERİ

Akman, RTÜK kadrolarının dörtte birini deitirdi

Mu’ta ‘tütünün ruhuna el-fatiha’ eylemi Mulu tütün üreticileri, Tekel’in 2010’da alım yapıp yapmayacaının belirsiz olmasını protesto ettiler. Üreticiler, “öldü” dedikleri tütünün ruhuna fatiha okuttular. Mu ve Civarı Tütün Ekicileri Kooperatifi Bakanı ehmus Solgun, uygulamanın, sadece Mu’ta 8 bin tütün üreticisini madur ettiini söyledi. Tütünün, bölgenin can damarlarından olduunu söyleyen Solgun, hiçbir ürünün bölgede tütüne alternatif olamayacaına dikkat çekti. AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler, TBMM’ye, Tekel’in 2010 yılında üreticilerle tütün alım sözlemesi yapmasını içeren bir kanun teklifi sundu. Türkiye genelinde binlerce tütüncü, ekime balamak için Meclis’ten çıkacak kararı bekliyor.Teklif Meclis’ten geçerse, üreticiler 2010 yılında Tekel’e verecekleri tütünün ekimine balayabilecek. Tekel, 2009’dan itibaren tütün alımı yapmama kararı almıtı.

Cevat Dani/ Mu

RTÜK, AKP yanlısı televizyonları kollamasının yanında AKP kadrolamasıyla da dikkat çekiyor. Zahit Akman’ın Bakan seçildii Temmuz 2005’ten bu yana RTÜK kadrosunun 4’te biri deiti. Akman ve ekibi, RTÜK’e 3 buçuk yılda 92 yeni kadro aldı. Kadroların bir kısmı, Daire Bakanlıı, RTÜK Genel Sekreterlii, Bölge Müdürlükleri gibi üst düzey makamlar için tahsis edildi. te o kadrolardan bazıları: -RTÜK Genel Sekreterlii: eref Ataklı. 1998 yılanda Adıyaman Gölbaı’nda kaymakamken irticai faaliyetleri nedeniyle Ordu Valilii’nde idari bir göreve getirildi. -zleme ve Deerlendirme Dairesi Bakanlıı: Nurullah Öztürk. rticai yayınları nedeniyle kayda alınan Lalegül FM, Öztürk’ün göreve gelmesinden sonra kayıttan çıkarıldı. -Van Bölge Müdürlüü: Burhan Öztürk. Bölge müdürlükleri için “RTÜK’te 5 yıl çalıma artı” olmasına ramen, bu art aranmadı. -Adana Bölge Müdürlüü: hsan ener. 5 yıl artı aranmadı. -stanbul Bölge Müdürlüü: Ebubekir Akkaymak. Salık Bakanlıı’ndan transfer oldu. stanbul’da irticai yayın yapan radyoların kayda alınmasını önledi.

Almanya, Deniz Feneri’nde ikinci davayı açmaya hazırlanıyor Almanya’da yüzyılın yolsuzluk davası olarak gösterilen Deniz Feneri davasının ikinci dalgası için Alman makamları hazırlıklarını tamamladı. Alman yargısının, Türkiye’deki soruturma kapsamında adı geçenleri de kapsayan bir iddianameye son eklini verdii belirtiliyor. çi Partisi, Deniz Feneri yolsuzluunun Türkiye ayaının aratırılması için suç duyurusunda bulunmu, Ankara Cumhuriyet Basavcılıı soruturma balatmıtı. Türkiye’de dava açılmasının ardından Almanya’da da dümeye basılacaı vurgulanıyor. Dava kapsamında aralarında Kanal 7 Yönetim Kurulu Bakanı Zekeriya Karaman ve RTÜK Bakanı Zahid Akman’ın da bulunduu 15 kiinin adı geçiyor. Bu kiiler arasında siyasetçilerin de olduu iddia ediliyor. Almanya’daki dava kararında, dernein siyasi ilikilerine vurgu yapılmı “asıl failler”in Türkiye’de olduu belirtilmiti. “Asıl fail” olarak da Zekeriya Karaman ve Zahid Akman gösterilmiti.

42 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

SEYİR DEFTERİ

Nüzhet Kandemir: ‘Ermenilere destek kimilerinin geçim kapısı oldu’ Bakent Üniversitesi’nde 16 Nisan’da düzenlenen “Birinci Dünya Savaı’nın Türkiye’ye Etkileri” panelinde Ermeni iddiaları ve Türkiye’nin politikaları tartııldı. Panelde Prof. Dr. Mehmet Haberal oturacaı koltua cübbesi konuldu. Açı konumasını yapan Rektör Vekili Prof. Dr. Korkut Ersoy, üniversitenin baskılara boyun emeden Atatürk devrimlerinin ııında çalımalarına sürdüreceini söyledi. Emekli Büyükelçi Nüzhet Kandemir Ermeni iddialarına destek veren sözde aydınları eletirdi. Kandemir, “bu iddiaları savunmak oyunbazların geçim kapısı haline geldi” dedi. Kırıkkale Üniversitesi Öretim Üyesi Prof. Dr. Cemalettin Takıran da, Osmanlı’nın Çanakkale savaırken Ermenilerin Çarlık Rusyası’ndan destek alarak Türkleri katlettiini vurguladı. Doç Dr. Haluk Selvi de, emperyalistlerin amaçlarının deimediini, Osmanlı mparatorluunu parçalamak isteyenlerin; bugün de Türkiye’nin Güneydou ve Dou’sunu parçalayarak tampon bir bölge oluturmak istediklerini ifade etti. stanbul Üniversitesi Aratırma Görevlisi Mehmet Perinçek ise Rus ve Ermeni arivlerinde bulunan belgelerin esas soykırımın Ermeniler tarafından yapıldıını ortaya koyduunu söyledi. Perinçek, “Ermeniler bu yüzden arivlerini açmıyor” dedi. Mehmet Perinçek, Doan Kitap’tan yeni çıkan “11 Aralık 1915 Tarihli Resmî Ermeni Raporu” adlı kitabından da örnekler verdi. Panelde ayrıca E. Büyükelçi Ömer Engin Lütem, Kırıkkale Üniversitesi ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi Uluslararası likiler Bölümü Öretim Üyesi Prof. Dr. Cemalettin Takıran, Doç Dr. Haluk Selvi de birer konuma yaptı.

‘Natotürkçü deil Atatürkçü olalım’ çi Partisi Mersin l Örgütü, ‘NATO’dan çıkalım, Gladyo’dan kurtulalım’ kampanyası kapsamında 15 Nisan’da Atatürk evi önünde basın açıklaması yaptı. çi Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Bayram Yurtçiçek unları söyledi: “NATO’ya girdik, baımsızlıımızı kaybettik, en deerli aydınlarımızı CIA’nın kanlı ellerine teslim ettik, 30 bin insanımız iç çatımalarda katledildi, ekonomimiz halkçı-devleti ekonomiden saptı. Yeter artık! Bu zulüm son bulsun! NATO’dan çıkalım baımsızlıımıza kavualım. Natotürkçü deil Atatürkçü olalım”

Yusuf Çelik / Mersin

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

43

EKONOMİ / EMEK ÜRETM-TCARET DURDU, VERG GELRLER AZALDI, HAZNE BOALIYOR

Hazine IMF’ye teslim işçiye ‘sıfır zam’ Düne kadar IMF’ye kafa tutan AKP iktidar, ekonominin yönetimini ve Hazine’yi tamamen IMF’ye brakmaya hazrlanyor. Plana göre, orta vadeli mali hedeflerle bunlarn uygulanmas ve izlenmesi belli kurallara balanacak, hatta bu kurallarla ilgili uygulamalar da, “bamsz bir birim” takip edecek! Mali hedeflerden sapma, yaptrma balanacak… lk uygulama: Kamu içilerine “sfr zam” yaplacak! abakan Yardımcısı Nazım Ekren’in Devlet Bakanı Mehmet imek ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile birlikte 13 Nisan’da açıkladıı Katılım Öncesi Ekonomik Program (KÖEP) bir anlamda vatandaa “kemer sıkmaya hazır ol” mesajıydı. Programa göre, 2009-2011 döneminde vergi ve kamu maa politikaları ile KT fiyatları, “hedeflerle uyumlu ekilde” uygulanacak. Vergi yükünü ücretlilere ve dar gelirlilere yıkan dolaylı vergilere zam gelecek, maalara IMF ayarı yapılacak. Kamuda toplusözleme dönemine giren yaklaık 300 bin içi de, zam hayalini rafa kaldıracak. Zira AKP

B

hükümeti, kamuda “sıfır zam” hazırlıı yapıyor. Türk- ise 2009 yılı için yüzde 20, 2010 yılı için ise hedeflenen enflasyon oranının 4 puan üstünde zam istiyor. YASAL DÜZENLEMEYE BAĞLANACAK!

Avrupa Birlii (AB) ile Katılım Öncesi Programın, IMF ile yapılacak olası bir anlamanın da dayanaı olacaı belirtiliyor. Programın, “Kredi Garanti Fonu” ve “Mali Kural” olmak üzere iki önemli artı içerecei belirtiliyor. Plana göre, “mali kural” için en kısa zamanda yasal düzenleme yapılacak, orta

Babakan Yardmcs Nazm Ekren’in Devlet Bakan Mehmet imek ve Maliye Bakan Kemal Unaktan ile birlikte açklad AB Katlm Öncesi Ekonomik Program, IMF anlamasnn temelini tekil ediyor. 44 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

vadeli mali hedeflerle bunların uygulanması ve izlenmesi belli kurallara balanacak. Mali kuralla ilgili uygulamaları da, “baımsız bir birim” takip edecek. En ufak bir sapmaya izin verilmeyecek. Mali hedeflerden sapma, yaptırıma balanacak! Bütün bu düzenlemerden sonra, yeni stand-by anlaması Mayıs ayı ortasında yürürlüe gidecek. TÜSAD üyesi büyük patronlar, IMF’den gelecek 25-45 milyar dolarla rahatlayacaklar, döviz borçlarını ödemekte zorlanmayacaklar. Patronlar rahatlarken, halkın “ümüü daha fazla sıkılacak”. Kamu ve özel sektörün dı borcu 2008 yılı sonu itibariyle 276 milyar doları bulurken, bunların ödenmesinin garanti altına alınması için, kriz ortamında iyice boalmaya balayan hazine IMF’ye teslim edilecek. AKP Hükümeti, “Kredi Garanti Fonu” ve “Mali Kural”a itiraz etmedi, ama “nereden buldun” yasasının çıkarılması istei-

AKP Hükümeti, “Kredi Garanti Fonu” ve “Mali Kural”a itiraz etmedi, ama “nereden buldun” yasasnn çkarlmas isteine “isyan etti”. AKP iktidaryla birlikte balayan sermayenin el deitirmesi sürecinde kimlerin servet edindii, kimlerin “gemicikler” edindii göz önüne alnnca, “nereden buldun isyan” da anlam kazanyor.

ne “isyan etti”. AKP iktidarıyla birlikte balayan sermayenin el deitirmesi sürecinde kimlerin servet edindii, kimlerin “gemicikler” edindii göz önüne alınınca, “nereden buldun isyanı” net bir biçimde anlaılıyor. VERGİ GELİRLERİ CİDDİ BOYUTTA DÜŞECEK

Maliye Bakanlıı’nın yayınladıı istatistiklere göre, 2008 yılının ilk iki ayında 496 milyon TL fazla veren bütçe, 2009 yılının ilk iki ayında 10 milyar 359 milyon TL açık verdi. Bu dönemde bütçe harcamaları yüzde 35,5 arttı, bütçe gelirlerindeki artı yüzde 2,5’te kaldı. Bütçe gelirlerinin yüzde 81’ini oluturan vergi gelirlerinde bu yılın ilk iki ayında, 2008’in aynı dönemine göre yüzde 5,8 azalma oldu. Vergi kalemleri ve düü oranları: Kurumlar vergisi yüzde 4,9, KDV yüzde 3,8, ÖTV yüzde 8,7. Vergi gelirlerindeki en büyük azalma, yüzde 32 ile ithalattan alınan KDV gelirinde yaandı. Artık resmen de açıklanan küçülme tahmini nedeniyle 2009 yılı vergi gelirlerinde çok ciddi boyutta düü olması bekleniyor. Ocak-ubat’ta yüzde 7,8 artı gösteren tek vergi kalemi olan gelir vergisinin de, ekonomideki daralma nedeniyle düüe geçeceine kesin gözüyle bakılıyor.

Bütçe gelirlerinin yüzde 81’ini oluturan vergi gelirlerinde bu yln ilk iki aynda, 2008’in ayn dönemine göre yüzde 5,8 azalma oldu. Vergi gelirlerindeki en büyük azalma, yüzde 32 ile ithalattan alnan KDV gelirinde yaand. Artk resmen de açklanan küçülme tahmini nedeniyle 2009 yl vergi gelirlerinde çok ciddi boyutta düü olmas bekleniyor.

EKONOMİ KÜÇÜLÜRKEN, İŞSİZLİK AZALACAKMIŞ!

Tükiye statistik Kurumu TÜK, kara haber üzerine kara haber verirken, AKP Hükümeti mızraı çuvala sıdırma gayretiyle gülünç durumlara düüyor. Babakan Yardımcısı Nazım Erken, 13 Nisan’daki açıklamasında 2009

sonu isizlik oranını yüzde 13,5 olarak öngördüklerini söyledi. 2008 sonu itibariyle resmi isizlik oranı zaten yüzde 13,6. Aynı Nazım Erken, 2009’da ekonominin 3,6 küçüleceini öngörüyor. 2009’un daha ilk ayında yüzde 15,5’a çıkan isizlik oranı, ekonomi küçülürken nasıl 13,5’e çekilecek? Nüfus artıını sıfırlayacaksınız, o da yetmez iten çıkarmaları yasaklayacaksınız, o da yetmez Ocak ayında iten çıkarılanları ie yerletireceksiniz… Yüzde 4 büyüme hedefini üç ay sonra (yüzde 7,6’lık bir yanılmayla) yüzde 3,6 küçülmeyle deitiren AKP yönetiminin bu yeni hedefinin ne ölçüde “gerçekçi” olduu da tartıılıyor. Nazım Ekren’in öngörüsüne göre sanayide yüzde 10’a yakın küçülme bekleniyor, buna karılık ticaret, taımacılık gibi sanayiye balı sök-

törlerde küçülmenin yüzde 1 dolayında kalacaı söyleniyor! Ekonomistler, küçülmenin en iyi ihtimalle AKP’nin öngörüsünün iki katı olacaını tahmin ediyorlar. TÜİK’İN İSTATİSTİK OYUNU

Öte yandan, Türkiye statistik Kurumu TÜK’in, ekonomideki daralmanın gerçek boyutunu yansıtıp yansıtmadıına ilikin güven sarsıcı uygulamalardan biri daha açıa çıktı. TÜK’in “sanayi, inaat ve hizmetler sektöründeki istihdamın geliimini ve deiimini izlemek” amacıyla oluturduu istihdam endeksi ve 2005 bazlı sanayi üretim endeksinde, sanayi sektöründe 20 ve daha fazla çalıanla faaliyet gösteren iletmeler inceleniyor. Örnein, 22 kiiyle faaliyet gösteren bir irket, 2008 Eylül’ünde be içi çıkardıysa, o tarihten sonraki TÜK istatistiklerinde hesaba katılmıyor. Böylece, 2008 Eylül ayına kadar istihdam, kapasite kullanım ve üretim ölçümlerinde bir aktör olan irket, artık kapsam dıına çıkarılıp, yok sayılıyor. Örneimizdeki irket, diyelim ki kriz derinletikçe bir 5 kiiyi daha çıkarıyor, bu gelime de TÜK rakamlarına yansımıyor. KOB’lerin aırlıkta olduu Türkiye’de 20’den az içi çalıtıran irketlerin istatistiklerde dikkate alınmaması, ekonomistlerce “abes” olarak yorumlanıyor. TÜRK-İŞ: İŞSİZLİK YÜZDE 27

Türk-, i bulma ümidi kalmayanlar ile mevsimlik çalıanların isizlere eklenmesiyle isizlik oranının yüzde 26.9’a yükseldiini bildirdi. Türk- yönetiminin açıklamasında isiz sayısı hesaplanırken, i bulma ümidi kalmayan, bu nedenle i aramayan, ancak i bulursa çalımaya hazır olan 2 milyon 394 bin kii ile mevsimlik çalıan 290 bin kiinin bu hesaba katılmaması eletirildi.G

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

45

VARDİYA

Grevciden direnie destek Mersin’de 7 Nisan’da greve balayan Toros Tarım içileri, 100 gündür direnite olan liman içilerine dayanıma ziyaretinde bulundular. Ellerinde güllerle “Akansel içisi yalnız deildir” sloganı atarak limana yürüyen Toros içilerini, liman içileri alkılarla karıladılar. Eylemde konuan Tümtis Sendikası Genel Sekreteri Gürel Yılmaz, Petrol- Sendikası’nın, direniin baından beri kendilerine destek olduunu belirtti.

YUSUF ÇELK/ MERSN

1 Mayıs tatili Genel Kurul’a geliyor

STANBUL TABP ODASI VE SES:

1 Mayıs’ın tatil ilan edilmesini öngören, ulusal bayram ve genel tatiller yasasında deiiklik yapacak olan tasarı 16 Nisan’da Meclis çileri Komisyonu’ndan geçerek Genel Kurul’a sevk edildi. Türk- 3. Bölge Temsilcisi Mustafa Kundakçı, zmir’de 1 Mayıs mitingini Gündodu meydanında yapacaklarını açıkladı.

stanbul’da Vakıf Gureba Eitim ve Aratırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Klinii’nde görevli Doç. Dr. Kahraman Öztürk bir hastanın saldırısına urayarak yaralandı. stanbul Tabip Odası ve Salık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, 14 Nisan’da Bahekimlik önünde yaptıı açıklamayla saldırıları protesto etti. Ortak açıklamayı yapan SES Aksaray ube Bakanı Songül Beydilli, AKP hükümetinin doktorları hedef haline getirdiini anlattı: “Salıkta Dönüüm Programı ile halkın salık hakkını, salık hizmetlerine eriebilme güvencesini ortadan kaldıran Hükümet, bir yandan halka daha iyi salık hizmeti verilecei umudunu yayarken, dier yandan özelletirme hazırlıkları yaptıı kamu hastanelerine kaynak ayırmıyor, yeterli personel vermiyor, hastaneleri ilemez hale getiriyor.”

crayla gelen isizlik Bartın Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyete gösteren Vural Giyim’in makinelerine icra el koyunca firma çalıanı 200 içi iinden oldu. Bir hafta önce süresiz izine çıkarılan içiler, durumu örenince firma önünde toplanandılar. çiler iveren Hüseyin Vural’dan içerideki iki aylık alacakları ile kıdem tazminatlarının ödenmesini istediler.

NAZIM AYAROLU/ ZONGULDAK

Sosyal Güvenlik Kurumu dedektiflie soyundu Sosyal Güvenlik Kurumu dedektif gibi çalıarak hastaları, doktorları, eczaneleri, hastaneleri yakından izleyecek. Örnein, gerektiinden fazla tomografi görüntülendii tespit edilirse, hastalar masraflarını cepten ödeyecek. Özel kuruluların ortalama hasta baı maliyeti belirlenecek. Bu miktarı geçen hastane ve tıp merkezlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu’yla anlaması gözden geçirilecek. stanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Hüseyin Demirdizen, “Salık hizmetlerine ulaım, bu uygulamayla daha da zorlaacaktır” dedi.

46 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

‘Hükümet doktoru hedef yaptı’

VARDİYA

Adana Numune’den 166 içi çıkarıldı

Büro emekçileri i bıraktı Büro Emekçileri Sendikası 14 Nisan günü ülke çapında 2 saat i bırakma eylemi yaptı. zmir’deki eylem sırasında basın açıklaması yapan BES üyeleri Kemeraltı’ndan, zmir Vergi Dairesi’ne kadar yürüdüler. BES zmir ube Bakanı Ramis Salam AKP hükümetinin Türkiye’yi sömürgeleme sürecine soktuunu söyledi.

Adana Numune Eitim ve Aratırma Hastanesi’ne balı Fatma-Kemal Timuçin Kalp Merkezi ve Seyhan Uygulama Merkezi’nde taeron bir firmaya balı olarak görev yapan 516 içiden 166’sının iine son verildi. Kararı örenen içiler, iten çıkarıldıklarının duyurulduu listeleri yırtıp attılar.

ERKAN MEK / ADANA

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

47

EMEK DÜNYASI

Hataya ayak direme Hükûmet Başkanı ülkenin ve hal- vizenin geçerli ve inandırıcı olması için önce yüzde 4 büyükın içinde bulunduğu perişan durum- meye göre yapılmış bütçeyi Meclis’e getirip bütünüyle düdan kendine hiçbir kusur, sorumluluk zeltmek gerek. Ama iktidar bunu hiç düşünmedi. Şimdi o çıkarmıyor. “Efendim bütün dünyada eski hayali bütçe ile daha az hacimli bir harcama yapacakkriz var. En iyisi yine biziz” diyor. lar. Bu olacak şey değil. Peki niye böyle yaptılar? Çünkü reOysa bunalımın ekonomilerde açtığı vizede de eski yanlışlarını tekrarladılar. Onun açık bütçe göen büyük rahne bizde. Şu satırları rüşmelerinde açığa çıkmasından korktular. yazarken, 14 Nisan günü işsizlik ile İLK ÇEYREKTE İŞSİZ SAYISI YÜZDE 10 ARTTI ARSLAN BAŞER ilgili 2009 Ocak ayı TUİK verileri ilan KAFAOĞLU Yaptıkları düzeltmede eski aşırı iyimserlikleri sürüyor. Öredildi. 2008 yılı Aralık yüzde 13,6 olan işsizlik, Ocak ayında 2 puana neğin 2009 yılında küçülmeyi sadece yüzde 3,3 olarak reviyakın artarak yüzde 15,5 oranında ze etmişler. Bütçeyi yüzde 4 büyümeye göre yapmışlardı. Ancak ülke ekonomisinin yıl içinde sadece yüzde 3,3 orayükselmiş. Bir ayda işsiz sayısı 300 binnında küçüleceğini tahmin aşırı iyimserden fazla artmış. Ülkede çalışan insan lik. Şöyle ki: yılın ilk iki ayında ekonomisayısı 20 milyonun altına inmiş, bir yıldır M Krizin balad nin en belirleyici unsuru olan sanayi işsiz sayısı 1 milyon 59 bin artmış. Bu üretimi yüzde 21 ve yüzde 23 küçülABD’de düü yüzde 11,8, veriler genel işsiz sayısana ait. Genç inmüş. Ekonominin yapılanmasında en sanlarda işsizlik dört kişiden bir kişiyi yani bizdekinin aa yukar önemli sektör sanayi sektörüdür. Mart aşmış ve yüzde 28’i bulmuş. Bakanlar ayında da, sanayi üretiminde yüzde 20 yars. AB’de yüzde 17,3, hâlâ yüzleri kızarmadan, “Biz krizi en (en az) küçülme tahmin ediliyor. hafif atlatan ülkeyiz” diyor. “Batt-gitti” denilen İşsizlikte yukarda değindiğimiz yükUluslararası istatistiklere bakıyorum. sek orandaki artış da dikkate alınırsa, ngiltere’de bile yüzde 13. The Economist’in “ekonomik ve finanyılın ilk çeyreğinde üretim küçülmesi en sal göstergeler” tablosunda bizden Bakanlarmzn övünmesi az yüzde 10 olarak tahmin edilebilir. fazla işsiz Şubat ayında İspanya’da Yılın ilk çeyreği böyle çıkınca diğer çeysadece azda kalsa iyi. yüzde 15,5 görünüyor. Biz, Ocak ayınreklerde sadece yüzde 3 daralma olmada ona yetişmişiz. Başbakanımıza ve BaÖvündüklerine lı ki yıl ortalaması yüzde 3,3 ortalamaya kanlarımıza maşallah. gelsin. Bu da bütçenin ve dolayısıyla kendileri de inanp ekonomiye SANAYİ ÜRETİMİNDE BÜYÜK DÜŞÜŞ kamu harcamalarının azaltıldığı bir döona göre ekil verip ülkenin Sanayideki üretim rakamlarımıza banemde olmayacak bir gelişmedir. Nitekalım bir de. Sanayi üretimi, geçen yılın kim uluslararası tahminciler 2009 yılıncanna okuyorlar. L aynı aylarına göre, Aralık ayında yüzde da Türkiye’ye yüzde 6 küçülme tahmini 17, Ocak’ta yüzde 21 ve Şubat’ta yüzde yapıyorlar. 23 azalmış. Büyüme oranından sonraki en önemli gösterge işsizlik ve Ocak’ta üretim düşmesi Japonya, Macaristan, Tayland ve çalışan işçi sayısıdır. Revizyonda işsizlik rakamı yüzde 13,5 Venezuela’dan sonra 5’inci yüksek rakam. Krizin başladığı gösteriliyor. Halbuki Ocak ayı itibariyle işsizlik şimdiden bu ABD’de düşüş yüzde 11,8, yani bizdekinin aşağı yukarı ya- rakamın çok üstüne çıkmıştır. Görüldüğü gibi Hükûmet akrısı. AB’de yüzde 17,3, “Battı-gitti” denilen İngiltere’de bile lını hala başına toplamamış….G yüzde 13. Bakanlarımızın övünmesi sadece ağızda kalsa yine de iyi. Övündüklerine kendileri de inanıp ekonomiye ona göre şekil verip ülkenin canına okuyorlar. ÜÇ AYDAKİ BÜTÇE AÇIĞI GEÇEN YILA GÖRE YÜZDE 333

Bütçeye son şekil, biliyorsunuz Aralık’ta verilir. Aralık ayında Türkiye’nin 2009 yılı milli gelirinin önemli ölçüde daralacağı belliydi. Gerek Meclis’te, gerekse basında yapılan uyarılara karşın AKP Hükûmeti, 2009’da ülke milli gelirinin yüzde 4 büyüyeceğini düşünerek 2009 bütçesini tezgâhladı. Oy hesabıyla, gelire bakmadan bol bol harcama yaptı. Sonuçta üç ayın bütçe açığı geçen yılın 12 ayını geçti. Bir tek bu bile Türkiye’de krizin bütün dünyadan hızlı geçmesine yeter bir faktördür. Bütçe açığında üç aylık yükselme geçen yıla göre yüzde 333’tür. Nasıl olduysa, bütçenin dördüncü ayında bütçeye göre oluşan rakamları, ortaya çıkan yeni verilere göre revize etme gayretine girdiler. Bu revize edilen yeni rakamları 12 Nisan’da ilan ettiler. Ancak bunda da samimi değiller. Bu re48G Ayd›nl›kG 19 NSAN 2009

BAŞSAĞLIĞI İl Yönetim Kurulu üyemiz Kaya Çetecioğlu’nun amcası Dursun Çetecioğlu hayatını kaybetti. Arkadaşımızın acısını paylaşır, ailesine ve tüm yakınlarına başsağlığı ve sabır dileriz.

İşçi Partisi Ankara İl Başkanlığı

SINIF GÖZLÜĞÜ

Sivil darbeye karşı 1 Mayıs’ta gövde gösterisi Türkiye’de bugün sivil bir darbe yaşıyoruz. Türkiye’nin bağımsızlığını, ulusun egemenliğini, kulluk yerine vatandaşlığı ve demokrasiyi savunanlar sistemli bir biçimde saldırı altında. Bu saldırının ana hedefi de, işçi sınıfı. Yaşanan ekonomik kriz en fazla işçi sınıfını (işçileri, memurları, sözleşmeli personeli, işsizleri ve işçi-memur emeklilerini) etYILDIRIM KOÇ kiliyor. Yerel seçimlerden yaralanmış olarak çıkan AKP, daha da derinleşen kriz ve artan bütçe açıkları karşısında, öncelikle işçi sınıfına yönelik saldırılarını daha da yoğunlaştıracak. Bu koşullarda, 1 Mayıs’ın işçi sınıfının birleşik gücünün gövde gösterisi haline getirilmesi gerekir. TAVUKLARI TİLKİYE EMANET ETMEK

Bunun en önemli aracı, işçi sınıfının laik cumhuriyetten yana tüm kesimlerini 1 Mayıs’ta bir araya getirmektir. TÜRK-İŞ, DİSK, KESK bu konuda birlikte hareket etmelidir. Bunun ve 1 Mayıs’a en geniş katılımı sağlamanın yolu, 1 Mayıs’ın olay çıkmayacağı bilinen bir mekanda kutlanmasıdır. DİSK’in Taksim konusundaki ısrarı anlamsızdır. DİSK’in kendi başına büyük bir kitle gücü yoktur. 1 Mayıs genel tatil ilan edilse bile, DİSK’in 1 Mayıs kutlamalarına getirebileceği insan sayısı sınırlıdır. Bir de olay çıkacağı korkusu hakim olursa, katılımcıların sayısı iyice azalacaktır. O takdirde 1 Mayıs, işçi sınıfının gövde gösterisi değil, güçsüzlük gösterisine dönüşecektir. Avrupa’dan geleceği ifade edilen bazı sendikacılar ve Türkiye düşmanlığıyla bilinen Avrupa Parlamentosu’ndan bazı üyeler de bu durumu kurtaramaz. Türkiye’nin demokratikleşmesinde Avrupa Parlamentosu’ndan medet ummak kadar akıldışı bir yaklaşım olamaz. Türkiye’de demokrasi ve laiklik düşmanı akımları güçlendiren emperyalist Avrupa Birliği’nden, Türkiye’nin bağımsızlığını ayaklar altına almaya ve Türkiye’yi parçalamaya çalışan Avrupa Birliği’nden demokratikleşme için yardım beklemek, tavukları tilkiye emanet etmektir. Avrupalı emperyalistler ve ortakları (Avrupa sermayedarlarının “sosyal ortağı” olan Avrupalı sendikacılar) 1 Mayıs’ta Türkiye’ye gelirlerse, amaçları, Türkiye işçi sınıfı ve sendikacılık hareketini Taksim’e zorlayarak zayıflatmak olacaktır. 1 MAYIS CİNLİKLERİ

DİSK’in Taksim ısrarı aklıma geçmişte yaşanan bir olayı getirdi. 1977 yılı Aralık ayında DİSK’in yönetimine önemli bir siyasal desteği olmayan Abdullah Baştürk-Fehmi Işıklar ekibi geldi. 1 Mayıs 1978, Taksim’de, DİSK’in düzenlediği ve ancak DİSK’in değil, Türkiye Komünist Partisi’nin, Devrimci Yol Hareketi’nin, Kurtuluş Hareketi’nin, Halkın Kurtuluşu Hareketi’nin ve diğer komünist örgütlenmelerin gövde gösterisi olan bir mitingle kutlandı. 1978 yılı Aralık ayındaki Kahramanmaraş Katliamı sonrasında İstanbul dahil çeşitli illerde sıkıyönetim ilan edildi. Sıkıyönetim Komutanlığı da İstanbul’da 1 Mayıs kutlamalarına izin vermeyeceğini ilan etti.

Abdullah Baştürk ekibi, bir cinlik yaparak, davulun kendi omuzlarında, tokmağın başkalarının elinde olacağı bir 1 Mayıs kutlamasından kurtulmak için İstanbul’da ısrar etti. Buna karşılık, TKP’lilerin denetimindeki Maden-İş Sendikası, 1979 yılı 1 Mayıs’ını İzmir’de kutlamak için bazı girişimlerde bulundu. Abdullah Baştürk ise, 1 Mayıs’ı İstanbul’da kutlamamanın ihanet olduğunu ileri sürdü; ancak diğer

taraftan, 1 Mayıs’ta İzmit’te miting için Valiliğe başvurdu. İzmir’deki tertip komitesi, “DİSK’in 1 Mayıs’ı İzmir’de kutlaması halinde tüm yetkilerini DİSK’e devretmeye, DİSK’in talimatlarına önkoşulsuz uymaya hazır olduğunu” DİSK Genel Merkezi’ne bildirdi. Baştürk bu öneriyi kabul etmedi. Bunun üzerine, Oleyis, Lastik-İş, Tümka-İş, Petkim-İş, Devrimci Toprak-İş, ASİS, Tekges-İş, Aster-İş ve Yeni Haber-İş Sendikaları, DİSK yönetiminin 1 Mayıs politikasına karşı çıktılar. Diğer bazı örgütler de İzmir’e yöneldi. Böylece İzmir’de yaklaşık 300 bin kişinin katıldığı bir kutlama yapıldı. DİSK’İN TAKSİM ISRARI

DİSK 26 Mart 1979 günü İstanbul Valiliği’ne başvurarak Taksim’de 1 Mayıs kutlamasına izin verilmesini istedi. Ancak İstanbul Valiliği, kutlama yapılacak alanlar arasında Taksim’in bulunmadığını belirten bir yanıt gönderdi. DİSK Genel Sekreteri Fehmi Işıklar, bu yanıta karşı gönderdiği uzun yazıda, gerekçelerini sıraladıktan sonra, “1 Mayıs, 1979 yılında da DİSK’in geleneğine uygun olarak Taksim Alanında mutlaka kutlanacaktır,” dedi ve yazısını, “Taksim Alanı’nın 1 Mayıs kutlaması için ayrılmasını dilerim,” diyerek bitirdi. DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk, 14 Nisan 1979 günü yaptığı açıklamada, “DİSK, 1 Mayıs 1979’u yalnızca İstanbul’da 1 Mayıs Alanı’nda kutlayacaktır; Türkiye’de başka hiç bir yerde DİSK 1 Mayıs kutlaması yapmayacaktır,” dedi. DİSK Genel Sekreteri Fehmi Işıklar’da 16 Nisan 1979 günü yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Şili’de Pinochet rejiminde bile Şili işçi sınıfının 1 Mayıs’ı kutlayacağını öğrendik. Türk işçi sınıfı ne Şili işçi sınıfından, ne de ‘ben eşimle birlikte Taksim’e giderek konuşmamı yapacağım’ diyen Başbakan’dan korkaktır. 100 binlerce kişi cezaevine girse de 1 Mayıs 1979, bizim 1 Mayıs Alanı, onların Taksim Alanı dediği yerde kutlanacaktır.” DİSK Başkanlar Konseyi, 17 Nisan 1979 günü yaptığı toplantı sonrasında, 1 Mayıs kutlamalarıyla ilgili olarak 18 Nisan 1979 günü şu açıklamayı yaptı: “1 Mayıs 1979’u yine 1 Mayıs Alanı’nda kutlamayı kararlaştıran DİSK BAŞKANLAR KONSEYİ, ülkemizin içinde bulunduğu somut koşullarda ekonomik-demokratik hak ve özgürlüklerimizi kullanma hakkından ödün vermeksizin, 1 Mayıs’ın İstanbul’da ve 1 Mayıs Alanı’nda kutlanmasının tarihsel ve sınıfsal bir görev olduğunu kabul eder ve DİSK dışındaki örgütlerce İstanbul dışında yapılacak kutlama girişim ve eylemlerinin teslimiyetçilik olduğunu vurgular.” DİSK Yürütme Kurulu adına 23 Nisan 1979 günü yapılan açıklamada da, “DİSK yönetimi, 1 Mayıs günü 1 Mayıs Alanı’nda olacaktır; 1 Mayıs’ın işçi sınıfımızın hakları, özgürlükleri ve varlığı ile eş anlamda olduğunu bilen ve kabul eden tüm işçileri ve emekçileri 1 Mayıs Alanı’nda 1 Mayıs törenine bekleyecektir” denildi. BUGÜNÜN GÖREVLERİ

DİSK’in bu tavrı, kararlı bir mücadele çizgisinin ürünü değildi; sendikacı cinliğiydi. Ancak bu cinlik işçi sınıfı ve sendikacılık hareketine yarar getirmedi; zarar verdi. Taksim’de de, İstanbul’da da 1 Mayıs kutlanamadı. Ben 1976, 1977 ve 1978 yıllarında 1 Mayıs kutlamalarında Taksim’deydim. Aradan geçen 30 yılı aşkın süreden sonra Taksim’de 1 Mayıs’ı kutlamak son derece keyifli olur. Ancak bugünün şartları, bugünün görevleri farklıdır. Bugünün görevi, sivil darbeye karşı işçi sınıfının birleşik cephesini oluşturmak ve 1 Mayıs’ı bir gövde gösterisi halinde kutlamaktır. Bunun için de, Abdullah Baştürk ekibinin 1 Mayıs 1979 cinliğinin farklı bir türünden vazgeçmek zorunludur.G 19 NSAN 2009 G Ayd›nl›kG 49

HAFTANIN NOTLARI

Fethullah’ın telaşı şimdi anlaşıldı Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Harp Akademileri’nde yaptığı konuşmada, bazı cemaatlerin “demokratlık kisvesi” altında TSK’ya karşı sürekli muhalefet yapmalarına dikkat çekti. Orgeneral Başbuğ, “bu yapılanlara karşı, hukuk devleti kapsamında TSK’nın tepkisiz ve etkisiz kalacağını düşünmek ise büyük yanılgıdır” diye konuştu. Medya mesajı hemen anladı: Genelkurmay’ın hedefindeki “cemaat” Fethullah Gülen örgütü! HİKMET ÇİÇEK Fethullahçı medyada son haftalarda yükselen “provokasyon geliyor” çığlıklarının nedeni şimdi daha iyi anlaşılıyor. Fethullahçı Gladyo’nun iki polis yazarı Önder Aytaç ile Emre (Emrullah) Uslu’nun 30 Mart 2009 günlü Taraf’taki yazıları bunun ilk sinyaliydi. Aytaç ve Uslu, AKP’ye, Fethullahçılara ve “Taraf gibi demokratlara” karşı bir “sindirme, yıldırma ve intikam almaya” yönelik bir dalganın geldiğine işaret ettiler. Ardından Fethullah Gülen, 9 Nisan günü internet siteleri herkul.org ve STV’de konuştu. Gülen’in bu konuşmasını izleyenler, “Hocaefendi”nin kocaman bir koltukta bir o yana, bir bu yana kıpırdayarak, hayli tedirgin olduğunu gördüler. Gülen, “28 Şubat benzeri bir irtica yaygarası, yeni aktörlerle başlayabilir” diyor. Cemaatin önemli isimlerinden Hüseyin Gülerce, 10 Nisan 2009 günlü Zaman’da “Gülen, neden uyardı?” başlıklı yazısında konuyu sürdürdü. Gülerce, “Muhterem Fethullah Gülen’in, yeni bir irtica kampanyası açılabileceği konusundaki uyarısı, geniş bir çevrede merak uyandırdı” diye başlayan yazısı, “milletçe uyanık olmalıyız” cümlesiyle bitiyordu. Bir gün sonra gene Zaman’dan Mehmet Kamış da “Sakal ve cübbeye bürünmüş terör” başlıklı yazısında 28 Şubat günlerini hatırlatıyor. Gülen’in Türkiye’yi, “İslami kılıflı bir terör örgütüyle istikrarsızlaştırma” girişimine karşı uyardığını iddia ediyor. Can Dündar da, ortalıkta “tuhaf bir şeyler” olduğuna dikkat çekti. Dündar’ın Milliyet’teki 13 Nisan 2009 günlü “Müsaadenizle” başlıklı yazısı, “Tuhaf bir şeyler oluyor… Belki son bir hesaplaşma, belki yeni bir tezgah… Uyanık olmakta yarar var” diye bitiyor. Kamber’siz düğün olmaz. Taha Kıvanç’ın bu gelişmelere pek inanası gelmiyor. Ama gene de “uyanık olalım” çağrısını yapıyor, 14 Nisan 2009 günlü Yeni Şafak’ta. Konuyu Adalet Bakanı, Mehmet Ali Şahin’in bir zamanlar söylediğiyle bitirelim: “Sürprizlere hazır olun!”

‘Bize yurt fedaisi derler’ Tam 40 yıl önce. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde o dönemdeki çok sayıda örgütlenmelerden biri “Akademi Grubu”dur. Bu grup, İstanbul’da Harp Akademileri Komutanlığı’nda görev yapan öğretmen kurmay subaylardan oluşmaktadır. “Akademi Grubu”nun en etkin üyelerinden biri de Kurmay Albay Cemalettin Korkut’tur! “Akademi Grubu”, Doğan Avcıoğlu-Cemal Madanoğlu ekibi ile ilişkiye geçer. Bir dizi toplantı yaparlar. Ancak grup açığa çıkar. Ankara’dan gelen talimatla Harp Akademileri’nde öğretmenlik yapan 30 civarında kurmay albay, değişik illere gönderilerek dağıtılır. Dağıtılana kadar “Akademi Grubu”, Avcıoğlu-Madanoğlu ekibinin en etkin, en dinamik unsurları olurlar. Bu grup hakkında daha ayrıntılı bilgi, Muzaffer Ayhan Kara’nın değerli çalışması “Yön’ün Devrimi, Devrim’in Yönü” adlı kitabında bulunmaktadır. Kurmay Albay Cemalettin Korkut, 12 Mart 1971 Amerikancı askeri müdahaleden sonra Madanoğlu Davası’nda diğer sanıklarla birlikte “Anayasa’yı ihlal”den idamla yargılanır. Sonunda beraat eder. “Bize yurt fedaisi derler” diyor Cemalettin Korkut, Silivri’ye Doğu Perinçek’e gönderdiği bir şiirinde. Yedi yaşında simit, on bir yaşında su satarak öğrenim masraflarını karşılayan ve subay çıkan, Türk aydınının fedai geleneğinin temsilcisidir Cemalettin Korkut. İşçi Partisi üyesi ve Genel Başkan Danışmanı olan Cemalettin Korkut ağabeye uzun ömür diliyorum.

50 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

Prof. Dr Erol Manisalı Ulusal Kanal’daki tadına doyulmaz sohbetlerini yedi yıldır sürdürüyor, Manisalı Hoca. 33 yıldır profesör. Kitaplarını saymaya yerimiz yetmez. Atatürk Devrimi’nin kararlı savunucusu. Kısa zamanda özgür olması dileğiyle hocamızın, 13 Nisan 2009 günlü Cumhuriyet’teki “Batı Atatürk’ü yargılıyor” başlıklı son yazısını özetleyelim: “En büyük suçlu Atatürk: Çürümüş, emperyalizmin arka bahçesi ve oyuncağı olmuş, fiilen işgal edilmiş Osmanlı’dan, bağımsız bir ulus ve Cumhuriyet yaratmış, Avrupalı müstevlilere karşı. “(…) Sömürgeciler onu hiç sevmediler ve sevmiyorlar. Bundan dolayı Atatürk’ü yargılıyorlar, yermek istiyorlar. Yeniden o kaosa, Sevr’i kabul ettirdikleri Osmanlı’ya dönmek istiyorlar. (…) “Emperyalizm Mustafa Kemal’i, Cumhuriyet’i, bağımsızlığımızı, kurtuluşumuzu yargılıyor… Sevr’i ve Osmanlı’yı işbirlikçileriyle birlikte geri getirmek istiyorlar.”

HAFTANIN NOTLARI

CHP’nin oylarını Ergenekon artırmı! “Seçim sonucundan dehşete düştüm” diye atmış Neşe Düzel, Nabi Yağcı ile yaptığı söyleşinin başlığını. Nabi Yağcı, Sovyet işbirlikçisi eski TKP’nin son Genel Sekreteri. Diğer adıyla “Haydar Kutlu.” Kutlu, Türkiye’ye döndükten sonra ve kısa bir TBKP serüveninden sonra “bu işleri” bıraktı. “Duvar”ın altında kalanlardan. Sıkı Amerikancı ama Düzel onu “Türkiye’nin önde gelen solcularından” diye tanıtıyor. Seçim sonuçlarını, “Marksist bir açıdan” 13 Nisan 2009 günlü Taraf’ta şöyle yorumluyor, Nabi Yağcı: “CHP’nin oyları öyle söylenildiği gibi teşkilatların iyi çalışmasından çok Ergenekon örgütünün beş yıldır iyi çalışması sonucunda arttı ve kemikleşti. Görülüyor ki, Ergenekon gerçekten çok iyi çalışmış ve bu oyu kemikleştirmiş. Ergenekon’la ilgili gerçekler ikinci iddianameyle ortaya çıktığı halde bu tabanın Ergenekon’a hâlâ ‘acaba’ dememesi ve Ergenekon’un avukatı olduğunu iddia edene oy vermesi düşündürücü. Burada kemikleşmiş, taraf olmuş bir taban var.”

‘Türkiye halkı’ İnsanın inanası gelmiyor! Medyanın anlı şanlı isimleri bu kadar mı cahil! Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un, Atatürk’ün “millet” tanımını hatırlatması olay oldu. Köşe yazarları bunu yazıyor, tv’lerde bu konuşuluyor. Orgeneral Başbuğ konuşmasında, Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” tanımını tekrarladı. Bunun, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bir ilk” (Mehmet Barlas, Sabah, 15 Nisan 2009), “bir arkeolog gibi tarayıp gündeme çıkarması” (Serdar Akinan, Akşam, 15 Nisan 2009) ve hatta “küçük çaplı bir devrim” (Ruşen Çakır, Vatan, 15 Nisan 2009) olduğunu yazanlar bile çıktı. Doğu Perinçek’e soruyorum, Atatürk’ün millet tarifiyle ne zaman karşılaştığını: “Sanırım 30-35 yıl oluyor. Birçok kitabımda yazdım. Bozkurt Efsaneleri ve Gerçek, Kurtuluş Savaşı’nda Kürt Politikası, Anayasa ve Partiler Rejimi, Orta Asya Uygarlığı ve 6 Ok kitaplarında vardır.” Perinçek, en az 30 kez “Kürtçülük” iddiasıyla açılan davalarda mahkeme önüne çıktı. Savunmalarında bu tanımı hatırlattı. 1999 ya da 2000 yılı. Kara Kuvvetleri komutanlığı’ndan İşçi Partisi Genel Merkezi’ni arayan bir Albay, Perinçek’in bu tanımı, hangi kaynaklara dayanarak kullandığını sordu. Albay’a istediği kaynaklar gönderildi. Ki, o zamanlar devletin cicili bicili resmi kitaplarında “Türk Milleti” tanımlanırken Atatürk’ün sözleri “Türkiye halkı” değil fakat “Türk halkı” olarak yazılıyor, Atatürk’ün fikirleri resmen gizleniyordu. 15 Nisan akşamı Ulusal Kanal’ın ana haber bülteninde Filiz Öntaş’ın konuğu Atatürk’ün Bütün Eserleri Genel Yayın Yönetmeni Şule Perinçek’ti. Şule Perinçek, Afet İnan’ın Medeni Bilgiler kitabının 1929 Kasım’ında yazılmaya başlandığını, kitabın bazı bölümlerini de Atatürk’ün kendisinin yazdığını belirtiyor. Afet İnan’ın “Vatandaş için Medeni Bilgiler” kitabı, 1932 yılında ortaokullarda ders olarak okutuluyor. (Devlet Matbaası, 1932) Hadi yazarlarımızın bunlardan haberi yok diyelim. Eski Genelkurmay Başkanları Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hilmi Özkök ve Yaşar Büyükanıt’ın da aynı tanımı yaptıklarını nasıl unuturlar. Pes!

Susmayanlar Bu iktidar Türkiye’yi yönetemez. Anayasa Mahkemesi’nin, “irticai faaliyetlerin merkezi” olduğuna karar verdiği bir yönetim orada oturamaz… Dün “12’nci dalga” dediler… Zor şartlarda laik cumhuriyeti cesaretle savunan Kanal B, ADD, ÇYDD, ÇEV, 68’liler Birliği Vakfı gibi kurumlar, birer terörist yatağıymış gibi gün boyu arandı… Hâlâ soracak mısınız; hedef kim? Ya da hâlâ inanacak mısınız; darbe yapmak isteyen silahlı bir örgütün peşinde olduklarına. Yine de olsun… “İrticai faaliyetlerin merkezi” olduğu mahkeme kararı ile kesinleşmiş bir iktidar Türkiye’nin tepesine oturmuş olsa bile Atatürk cumhuriyetine ve devrimlerine sahip çıkmak isteyenler hapishanelere doldurulsa dahi… Türkiye’yi sevenler susmayacaklar… O ses hiç dinmeyecek. Kulak verin… Duyacaksınız. (Bekir Coşkun, Hürriyet, 14 Nisan 2009) 19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

51

EĞRİYE EĞRİ / DOĞRUYA DOĞRU Oral Çalışlar

Cüneyt Arcayürek

KKTC

KKTC’de son oyun

Seçimlere bir hafta kala patlayan Ergenekon belgeleri havayı değiştirmiş gibi görünüyor.

Siyasal amaçlar uğruna içerde kişileri ve kurumları karalamak yetmiyormuş gibi, aynı yöntemi KKTC’de uygulamaya başladılar.

Radikal, 12 Nisan 2009

Cumhuriyet, 11 Nisan 2009

Yasin Aktay

İlhan Selçuk

Değişen dünya

Polis balosunda bir savcı

Derisinin rengine rağmen Obama’yı kendilerine başkan yapabilen Amerikalıların gerçekten büyük bir devrim yaşamış olduklarını görmek lazım.

Zekeriya Öz balonun gürültüsü patırtısı içinde gazetecilere diyor ki: “Yarın bizi kapının önüne koyarlar.” Eh, insan hali… Ruh hali…

Yeni Şafak, 11 Nisan 2009

Cumhuriyet, 12 Nisan 2009

M. Nedim Hazar

Deniz Kavukçuoğlu

İşkence mi yapılmış?

Yeni bir savaşçı

“Adımızı işkenceyle eklettiler” diyerek sıyırmaya kalkışanlara kötü haber de var: Tuncay Güney hâlâ yaşıyor ve işkence altında olmadan başka şeyler de anlatıyor. Zaman, 11 Nisan 2009

Hamdullah Öztürk

Asmaya yetecek delil var! Birilerini kırk kere asmaya yetecek deliller, onların aleyhine olunca ne ilginç yorumlara uğratılıyor. Zaman, 12 Nisan 2009

Mümtaz’er Türköne

Obama yeni bir savaşçıdır. Henüz bilenme aşamasındadır. Cumhuriyet, 12 Nisan 2009

Erdal Atabek

Obamani Türkiye, Atatürk’ün çizdiği yolda mı ilerleyecektir? Amerika’nın gösterdiği yolda mı? Türkiye’nin karar vermesi gereken asıl konu budur. Cumhuriyet, 13 Nisan 2009

Dilek Önder

22 olsa ne olur?

31 Mart Vak’ası 31 Mart, Ergenekon’un atası olan örgütlenmelerin ilk operasyonlarından biridir. Zaman, 13 Nisan 2009

Emre Aköz

12 olsa ne olur, 22 olsa ne olur? Kimi sindirecekler? Kim sinecek ki? Bu ülkede kimse sinmez. Vatan, 14 Nisan 2009

Güngör Mengi

Seçilmiş hedef

12. dalga Medyadaki üst düzey Ergenekonculara ve dostlarına daha dokunulmadı.

Toplumun her geçen gün genişleyen bir kesimi Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın da dahil bulunduğu gözaltıların “seçilmiş hedef” olduklarına inanmaktadır.

Sabah, 14 Nisan 2009

Vatan, 14 Nisan 2009

Okay Gönensin

Oktay Ekşi

Sulandırma!

Atatürk’ü yargılamak

Ergenekon davasını sulandıranlar, demokrasiye Ergenekoncular kadar zarar vermiş olacaklardır.

Müjdeler olsun, çünkü artık sanıkları değil, Atatürk’ü yargılıyoruz.

Vatan, 14 Nisan 2009

Hürriyet, 14 Nisan 2009

Nazlı Ilıcak

Mehmet Y. Yılmaz

Laiklik!

Neden sakladı?

Din ve vicdan özgürlüğü anlamına da gelen laiklik, dini cemaatleri yasaklamaz.

MİT işkence altında alındığını bildiği bu ifadeleri neden bugüne kadar sakladı?

Sabah, 15 Nisan 2009

Hürriyet, 15 Nisan 2009

Ahmet Altan

Mehmet Ali Kışlalı

Asıl sorun

Sorun yaratmadan konuşmak

Asıl sorun, bir genelkurmay başkanının konuşmasının bilmem kaç televizyon tarafından canlı olarak yayınlandığı bir ülke olmamız.

Harp Akademileri asker için en üst fikir düzeyinin sergilendiği yerdir… Askerin görüşlerini öğrenmek isteyenler için konuşma büyük ve ciddi kaynak oluşturuyor.

Taraf, 15 Nisan 2009

Radikal, 15 Nisan 2009

52 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

EMEKÇİNİN KRİZE CEVABI AÇIKOTURUM YÖNETEN: Mehmet Zeyrek İstanbul Eğitimciler Derneği Başkanı KONUŞMACILAR: Mustafa Türkel Türk-İş Genel Sekreteri Hasan Kütük Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Prof. Dr. İzzettin Önder İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi DÜZENLEYİCİ KURULUŞLAR İstanbul Eğitimciler Derneği

Eğitim-İş İstanbul Şubesi

Tarih: 25 Nisan 2009, Cumartesi Saat: 14:30 Yer: İstanbul Eğitimciler Derneği Tiyatro Salonu Adres: Gureba Hüseyin Ağa Mah. (Aksaray Mah.) Vezir Çeşmesi Sok. No:3 (Pertevniyal Lisesi arkası) Aksaray İletişim: (0212) 525 13 00 Gsm: (0546) 241 35 82 - (0506) 533 68 08

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

53

BEŞ KITADAN

Hollanda’da gençler etnik kökene göre fileniyor Hollanda’da Rotterdam Belediyesi ‘suç ileme potansiyeli yüksek’ olan 24 yaına kadarki gençleri kayıt altına alıyor. Baka belediyelerin yaptıı fileme yöntemi ile yapılan kayıtta gençlerin ileyebilecekleri potansiyel suçların yanında, etnik kökenleri de yazılıyor. Hollanda bu çalıma ile suç ileme oranlarını ‘kültürel kökene’ göre tespit edip, o kültürel gruplara yönelik ‘özel çalımalar’ yapmayı planladıını iddia ediyor. Ancak Kiisel Bilgileri Koruma Kurumu(CBP) bu uygulamanın hiçbir yasal dayanaı olmadıını vurguluyor. Yeiller Partisi(Groen Links) sözcüsü Verwijs ise “kinci Dünya Savaı’ndan beri insanları etnik kökenleri üzerinden filemenin yasak” olduunu belirtiyor. Hollanda Hükümet ortaı Hıristiyan Demokrat Partisi (CDA) sözcüsü ve etnik kayıt konusunda yetkili olan Lionel Martijn Hollanda Dünya Radyosu’na(RNW)öyle konutu: “O grupları doru bir ekilde yönlendirebilmek için, insanların belli sınırlar çerçevesinde kültürel kökenlerini soruyoruz. Verdikleri bu bilgilerin belli kurumlar tarafından faydalı bir yönde kullanıldıını da onlara iletiyoruz (...) Belediye /valilik (Hollanda’da Belediye aynı zamanda valilik oluyor) bize, hedef amaçlı para hibe ediyor. Buradaki amaç o insanların etnik kökenini örenmek deil, riziko gruplarını tespit etmektir. Sorunlu olma eilimi gösteren ve sorunlu olan, yani polislik ve mahkemelik olmu olan gençlerin kaydı da tabii ki poliste bulunuyor.”

AB’nin genilemesi Roman dümanlıını tırmanıyor Avrupa Konseyi ve dört insan hakları örgütünün yayımladıı rapora göre Avrupa’da, ekonomik krizden nedeniyle Roman karıtlıı arttı. 8 Nisan Uluslararası Roman günü çerçevesinde yapılan çalımalarda yayınlanan raporda, Avrupa’nın adeta 2.Dünya Savaı öncesi durumu hatırlattıı vurgulanıyor. Rapora göre Dou Avrupa ülkelerinin AB’ye katılmasıyla, ucuz i gücü Orta ve Batı Avrupa’ya akın etmeye baladı. Ekonomik krizin kendisini hissettirmesiyle birlikte AB ülkelerinde “iimizi elimizden alıyorlar” gerekçesiyle Romanlar günah keçisi ilan edilmi durumunda. Raporda, özellikle Çek Cumhuriyeti ve Macaristan’da aırı sa grupların Roman’lara karı iddet olaylarına giritikleri vurgulandı. NRC gazetesi yaptıı haberde Macaristan’ın Romanlara yönelik saldırılara karı kırsal kesimde daha fazla polis gücü seferber edeceini yazdı.

Castro: ‘ABD’den sadaka deil, ablukayı kaldırmasını istiyoruz’ Macarlar AB’den sonra siyasete güvenmiyor De Volkskrant gazetesinin 16 Nisan tarihli Kekemet’te yaptıı aratırmasına ve haberine göre Macaristan AB üyesi olduktan ve ekonomik krize girdikten sonra büyük bir toplumsal bunalımın içine girdi. Macaristan’da halkın yüzde 60’a yakını bugün seçim olsa hiçbir partiye oy vermeyeceini söylüyor. Bu oran Macar tarihinde hiç bu kadar yüksek olmamı. Sosyalizm yıkıldıktan sonra ülke sosyal haklar konusunda giderek geriye gitmi. Macaristan ayrıca AB içinde IMF’ye 20 milyar Avro ile en borçlu ülke konumunda ve iflas noktasında. Macarlara göre sebep siyasi bölünmülük. Macarların deyiiyle sosyalizmden sonra,”iki Macar on siyasi parti kurmaya yeter”.

54 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

ABD’nin Küba’ya yönelik ilaç ve seyahat bata olmak üzere bir takım kısıtlamaları kaldırma giriimini deerlendiren Küba’nın tarihi lideri Fidel Castro ABD’den sadaka vermesini deil, ablukayı kaldırmasını istediklerini belirtti. Küba’nın Resmi internet sitesi’nde bir yazı kaleme alan Castro, ABD’nin yaklaık yarım asırdır Küba’ya abluka uyguladıını ifade ederek, yıllardır ABD’ye karı direndiklerini bundan sonra da direnmeye devam edeceklerini vurguladı. Sadaka için el açmayacaklarını kaydeden Castro Latin Amerika ülkeleriyle ibirlii yaparak ayakta kalacaklarını belirtti. Önceki Amerikan hükümetlerinin acımasızlıklarından Obama’yı sorumlu tutmayacaklarını da belirten Castro, Obama’nın samimiyetinden ve ABD’yi deitirme isteinden üphe etmediklerini açıkladı.

BEŞ KITADAN

DEVR-İ ALEM • Cep telefonu üreticisi Nokia, bu yılın ilk üç ayında kârının yüzde 90 oranında dütüünü duyurdu. • BBC Kanalı Üst Kurulu, Orta Dou muhabiri Jeremy Bowen’in haberlerinde Filistin yanlısı bir tutum sergilendii, doru olmayan bilgiler içerdii ve doruluk ve tarafsızlık ilkelerini ihlal ettiine karar verdi. Independent gazetesinin Orta Dou editörü Robert Fisk, “BBC Üst Kurulu, srail lobisine teslim olmutur. BBC bu raporuyla çirkin ve korkak bir tavır sergilemitir” yorumunu yaptı.

Morales’e suikast giriimi etkisiz hale getirildi Bolivya Babakanı Álvaro García Linera 16 Nisan günü Bolivya’nın bakenti La Paz’da yaptıı basın toplantısında Bolivya güvenlik güçlerinin 15 Nisan günü Santa Cruz kentindeki bir hotelde operasyon yaparak, Bolivya Bakanı Evo Morales’e ve kendisine karı giriilen bir suikastı önlediklerini açıkladı. Babakanın açıklamasına göre operasyonda üç kii, teslim olmadıkları gerekçesiyle, yarım saat süren bir çatıma sonucu öldürülmü, iki kii de yakalanıp tutuklanmı. Bolivya’nın dousunda bulunan ve ticaret merkezi olan Santa Cruz kenti, Morales’e muhaliflii ve ABD’ye sempatisi ile tanınıyor. Evo Morales Chavez ile görümelerde bulunduu Venezuella’nın Bakenti Karakas’ta sözkonusu kiiler ile ilgili, “yönetimimi devirmeyi amaçlayan yabancı uyruklu paralı askerler” dedi. Bolivya çileri Bakanlıı ise operasyonda çok sayıda patlayıcı, yüksek kalibreli silah ve Morales’in konvoyunun geçecei güzergaha ilikin bilgilerin ele geçirildiini açıkladı. Söz konusu suikat giriiminin ardından CIA parmaı olup olmadıı ise aratırıldıı bildirildi.

Brockmann: Yeni ekonomik model tasarrufu ön plana almalı BM Genel Kurul Bakanı Miguel D’escoto Brockmann G-20 Zirvesi’nin baarısız olduunu belirtti. BM’nin 1-3 Haziran tarihleri arasında 192 ülkenin katılımıyla yeni bir Zirve düzenleyeceini söyleyen Brockmann bu zirvenin BM Genel Kurul tarihinin en önemli toplantısı olacaını kaydetti Dünyanın1929’daki “Büyük Bunalım”dan sonra en büyük ekonomik krizi yaadıını belirten Brockmann yeni bir ekonomik modele ihtiyaç olduunu vurguladı. Brockmann yaanmakta olan ekonomik krizde ABD bata olmak üzere ürettiinden fazlasını tüketen ülkelerin ve tüketime dayalı mevcut ekonomik sistemin büyük payı olduunu kaydetti. Brockmann, yeni ekonomik modelin tasarrufu ön plana alan bir yaklaım olması gerektiini savunuyor.

• ABD Bakanı Barack Obama CIA yetkililerinin, kullandıkları sorgu tekniklerinin kendilerine verilen hukuki tavsiyeler dorultusunda olması durumunda cezai soruturmaya tabi tutulamayacaını söyledi. • Guantanamo tutukevinde bulunan bir tutsak olan Çadlı Garani’nin, El Cezire televizyon kanalına telefon ederek, cop ile dövüldüünü, diinin kırıldıını ve üzerine göz yaartıcı gaz sıkıldıını söyledii bildirildi. Tutukevi yetkililerinden Yüzbaı Brook DeWalt, Miami Herald gazetesine verdii demeçte, Garani’nin büyük ihtimalle, haftalık telefon hakkını ailesini aramak yerine El Cezire’yi aramak için kullandıını söyledi. • Rusya Dıileri Bakanı Sergey Lavrov Hazar Denizi’nin statüsü ile ilgili komu ülkelerin (Rusya, Azerbaycan, ran, Kazakistan ve Türkmenistan) anlamaya yakın olduklarını açıkladı. • Amerikalı Komutan Albay Gary Volesky, ABD Savunma Bakanlıı’nda gazetecilere yaptıı açıklamada, “Irak hükümetinin kendilerinden talep etmesi halinde, askerlerinin Musul ve civar ehirlerde kalabileceini” söyledi. • ran Cumhurbakanı Mahmud Ahmedinecad 14 Nisan’da Tahran’da düzenledii basın toplantısında uzaya daha büyük uydular göndermeye hazırlandıklarını açıkladı. Batılı ülkelerin ran’ın füze teknolojisiyle ilgili haberleri “maceracılık” olarak deerlendirdiini belirten, Ahmedinejad, “Ama, 700 ile 1500 kilometre menzilli ran yapımı füzelerle daha büyük uyduları uzaya göndereceimizden onların haberi yok’’ dedi. • Reuters’in 15 Nisan tarihli haberine göre, srailli bir hükümet yetkilisi, Gazze’de ilenen sava suçları ile ilgili soruturmada, Birlemi Milletler ile uzlamayı düünmediklerini belirtti. • ABD Bakanı Barack Obama Temsilciler Meclisi’ne bir mektup göndererek sava harcamaları için Kongre’den 83 milyar 400 milyon dolarlık ek ödenek istedi. Bu taleple, Washington’un savalara bu yıl içinde ayırdıı para 142 milyar dolara çıkmı oldu.

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

55

TOPLUM EFK HÜSNÜ’NÜN 50. ÖLÜM YILINDA PANEL

Yeni Sevr’e karşı Kemalist-Sosyalist ittifakı zorunlu Teori dergisi, Sosyalist önder efik Hüsnü Demer’in 50’inci ölüm ylnda “Kemalist Devrim ve Sosyalistler” balyla bir panel düzenledi. ODTÜ Öretim Üyesi Yldrm Koç, çi Partisi Merkez Karar Kurulu Üyesi Avukat Turhan çli ve Yurtsever Cephe Yönetim Kurulu Üyesi Tuncay Çelen’in konumac olarak katldklar panelde, Sosyalistler ile Kemalistler arasndaki tarihsel ilikiler ve bu ilikilerin günümüzde nasl ekillendii deerlendirildi. ürkiye Sosyalist hareketinin önderlerinden Doktor efik Hüsnü Demer anısına 13 Nisan’da Ankara Çada Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen panelde güncel sorunlar balamında Kemalist ve sosyalistler arasındaki iliki tartııldı. Panelde konuan çi Partisi Merkez Karar Kurulu Üyesi Turhan çli, 1925’e kadar Kemalistlerin sosyalistlerle ittifak arayılarını sürdürdüklerini ama 1925 tarihli Takrir-i Sükun kanunuyla sosyalistler üzerinde yasaklama getirildiini belirtti. Bu yasaı, Kemalistlerin tarihsel bir hatası olarak niteleyen Turhan çli; Kemalistler ve sosyalistler arasında ittifak kurulamaması sonucu, 1940’lı ve 50’li yıllardan itibaren balayan karı devrim sürecinde, Kemalistlerin sosyalistler gibi kararlı direni

T

M Panele ODTÜ Öretim Üyesi Yldrm Koç, çi Partisi MKK Üyesi Turhan çli ve Yurtsever Cephe YK Üyesi Tuncay Çelen katld.

unsurlarından yoksun kaldıklarını vurguladı. Kemalistlerin bu hatasına karın sosyalistlerin de hataları olduuna dikkat çeken Turhan çli öyle konutu: “Sosyalistler Ulusal Kurtulu Savaı’nı tabii ki desteklediler. Onun içinde yer almaya çalıtılar. Ama efik Hüsnü dahil olmak üzere, stanbul’un içi merkezlerinde kendilerini hapsettiler. Tabii ki çeitli çetelerle, düman garnizonlarının basılması ve silahların Anadolu’ya gönderilmesiyle ilgili çeitli görevler yerine getirildi. Ancak bunun sosyalist kurmay merkezleriyle Anadolu’ya geçilerek taçlandırılması gerekiyordu”. KEMALİSTLER SOĞUK SAVAŞIN ETKİLERİNİ AŞMALI

ODTÜ Öretim Üyesi Yıldı-

rım Koç, 1923-1938 yılları arasında Sovyetler Birlii ile Kemalist Türkiye arasında dostane ilikiler kurulmasına karın, aynı ilikinin Türkiye’de Kemalistler ile komünistler arasında kurulamadıına dikkat çekti. Bugünkü durum açısından tehdidin tıpkı 1919’daki gibi emperyalizmden kaynaklandıını belirten Yıldırım Koç konumasına öyle devam etti: “Buna karın Kemalist unsurlar büyük bir kafa karııklıı içinde. Hala souk savaın etkilerini aabilmi deiller. Kemalistlerin bu koullarda içi sınıfı programları son derece zayıf. Krizin derinletii, emperyalist sömürünün younlatıı koullarda içi sınıfına en uygun gelen program sosyalistlerin ve komünistlerin programıdır. Bugün Türkiye’nin geleceinin baımsızlık temelinde, sömürüsüz bir dünyaya doru olmasını istiyorsak, doru çizgi Kemalistler ve sosyalistlerin el ele vermesidir”. TUNCAY ÇELEN: “CUMHURİYETİMİZİN TARİHSEL DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKANLARI DESTEKLEYELİM”

Yurtsever Cephe Yönetim Kurulu Üyesi Tuncay Çelen de konumasında, 1917 Ekim Devrimi ve Türk Kurtulu Savaı’nın, emperyalizmin bölgemizdeki dorudan egemenlik arayıını durduran iki tarihsel eylem olduunu belirtti. Türkiyeli devrimcilerin Kemalizm’i anti-emperyalist bir olgu olarak gördüklerini kaydeden Tuncay Çelen, konumasında Ergenekon tertibine de deindi. Çelen unları kaydetti: “CIA güdümlü, muhalefeti bastırma hareketinin hangi gece kime saldıracaı belirsiz. Ama unutmayalım ki her gecenin bir sabahı var. Öyleyse susmayalım, oturmayalım ve Cumhuriyetimizin tarihsel deerlerine sahip çıkanları destekleyelim”.G

56 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

KİTAP OKKIR’LARIN KALEMNDEN ‘ERGENEKON’ GERÇE

Belgesel niteliğinde bir roman: ‘Cinayeti Gördük’ “Cinayeti Gördük”, sürek avnn bir aileyi nasl darmadan edeceini gözler önüne seriyor. Kitab hâkimlerin, savclarn; hastal, karlarnda bir mahkûm olduu için dikkate almayan hekimlerin ve en çok da Ergenekon tutuklular hakknda fütursuzca kalem oynatan gazeteci tayfasnn okumas gerek. SADIK USTA

rgenekon davasına ilikin birçok kitap yazıldı. Tertibi örgütleyenlerin yazdıkları kitaplar, bunların baında gelir. Tertibin muhatapları da davaya ilikin kitaplar yazdılar ve iddiaları çürüten açıklamalarda bulundular. Siyasi açıdan Türkiye’nin devrimci ve ulusal hareketine büyük zararlar veren bu dava, ahsi açıdan, en çok Okkır ailesine zarar verdi. 13 aylık tutukluluk halinden sonra, ölümüne be gün kala cezaevinden tahliye edilen Kuddusi Okkır’ın ei Sabriye Okkır’ın hazırladıı “Cinayeti Gördük” adlı kitap, medya tarafından da desteklenen sürek avının bir aileyi nasıl darmadaın edeceini gözler önüne seriyor. Hem bir tutuklunun hem de onun en yakınındaki insanın gözlemlerini ortaya koyan kitap üç bölümden oluuyor. Birinci bölümde merhum Kuddusi Okkır’ın gözaltı gecesinden itibaren bütün yaadıklarını okuyoruz. kinci bölümde ise Kuddusi Okkır’ın ei Sabriye Okkır’a yaatılan dayanılmaz ve insanı isyan ettirecek acılardan haberdar oluyoruz. Üçüncü bölüm ise Kuddusi Okkır’ın iirleriyle dile geliyor.

E

YURTTAŞIN ÇİĞNENEN ONURU

Cinayeti Gördük adlı anı-kitabı okurken aklımıza hemen ünlü Alman edebiyatçı Heinrich Böll’ün Katherina Blüm’ün Çinenen Onuru adlı romanı geldi. Bu enfes kitabında Böll, polis tekilatıyla iç

içe çalıan Springer medyasının sıradan bir kadın yurttaı nasıl azılı bir terörist göstererek, onun bütün saygınlıını yok ettiini anlatır. Medyanın tam bir sürek avına dönüen habercilii, Katherina’yı çileden çıkarır ve onun onurunu korumak için haberi yapan gazeteciyi öldürmesine neden olur. Cinayeti Gördük adlı kitabı okuyunca da aynı duygulara kapılıyor insan. Yazarların da kitapta ifade ettikleri gibi Ergenekon tutukluları bir senaryonun kurbanları olarak seçilmilerdir. Her ey batan bellidir, sanıklara ise sadece senaryoyu oynamak kalmaktadır. Oynamayı reddettiiniz noktada da medya devreye girmekte ve size hayatınızı zindan etmektedir. Ei, ‘Ergenekon’un gizli kasası’ ilan edilen Sabriye Okkır, einin tutuklanmasıyla birlikte geçim sıkıntısı çeker ve ucu ucuna geçinebilmek için stanbul’dan Yalova’ya taınır. Haftada en az bir kez Yalova’dan Tekirda’a saatlerce yol teperek ulatıında ise çeitli gerekçelerle eiyle görüemez. Hapishane yöneticileri ve savcılık kurumları tam bir duvar olutururlar karısında. Ciddi bir muayeneden geçirilmedii için kocasının hastalıına yanlı tehis konur ve kanserin aırı derecede ilerlemesine yol açılır. HUKUK SAVAŞI DEVAM EDİYOR

Sabriye Okkır, einin ölümünden sonra da hukuk savaına devam ediyor. Hastane ve savcılar hakkında açılan davalar,

stanbul ve Tekirda valilikleri tarafından reddedilmitir. Böylece hem tutukluluk haline karar veren savcı ve hâkimlerin hem de hastalıı fark edemeyerek onun aırlamasına neden olan hekimlerin ihmalleri ortaya çıkarılamamaktadır. Bu duruma isyan eden Sabriye Okkır, davayı AHM’e götüreceini belirtiyor. Bu kitabı tutukluluk kararını veren hâkimlerin, tutuklamayı talep eden savcıların; hastalıı, karılarında bir mahkûm olduu için dikkate almayan hekimlerin ve en çok da Ergenekon tutukluları hakkında fütursuzca kalem oynatan gazeteci tayfasının mutlaka okuması gerekir. Eer bu kitabı okuduktan sonra da her hangi bir yürek sızısı hissetmiyorlarsa, artık onları kapkara olmu vicdanlarıyla “Allah bile ıslah edemez”.G 19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

57

KÜLTÜR / SANAT OTYAMLAR ANADOLU’YU STANBUL’A TAIDI

Dokuma ve resim ortaklığı Eserlerinde Dou Anadolu insann, özellikle de kadn ve çocuu betimleyen Fikret Otyam, onlarn en çarpc özelliklerine vurgu yapyor. Otyam “65 yldr, bana yaama kvancnn yan sra, hüzün de veren ve en iyi bildiim öelerin resimlerini yapyorum” diyor. Filiz Otyam ise, 30 yldr çulhalk tezgâhnda dokuduu eserlerinde farkl kompozisyon ve malzeme arayna giriyor. stanbul’da son kez 2007 yılında Toprak Sanat Galerisi’nde izleme fırsatı bulduumuz Fikret ve Filiz Otyam çiftinin eserlerini, iki yıl aradan sonra bu kez Çıraan Sarayı Kempinski Sanat Galerisi’nde izliyoruz. Eserlerini, farklı disiplinlerde, farklı görsel anlayıta fakat aynı dünya gözüyle üreten sanatçılar, bu ortaklıı yıllardır süregelen sergileriyle pekitiriyorlar.



Resim sanatında 65. yılını tamamlayan Fikret Otyam, onda görmeye alıık olduumuz Dou Anadolu temasını betimliyor yine. “Anadolu”, “Anadolu insanı” temaları; yerel motifler, giysiler; üreten insanın doayla ilikisi... Bir de elbette hayvanlar; keçiler, develer, eekler... Alabildiine umutlu ve renkli bir dünya…

M Fikret ve Filiz Otyam’n sergisi Ataol Behramolu (solda) ve Haluk Çetin’in iir dinletisiyle açld.

GENÇ KUŞAKTA “ANADOLU” KAYGISI YİTİYOR

“Anadolu”, Fikret Otyam gibi Cumhuriyet kuaı sanatçıların sıkça kullandıı, kimi zaman sanatçıların estetik anlayıını bütünüyle belirleyen öelerdendir. Bu anlayıı Cumhuriyet kuaından teslim alıp ilerletmek bir yana, “Anadolu” kaygısının genç kuak sanatçılarda tamamen yittiini söyleyebiliriz. “HALKA DOĞRU” İLKESİNİN SON TEMSİLCİLERİNDEN

“(...) kendinden önceki kuaklarla yeterli balantıyı kuramamı veya bundan kaçınan bir sanatçının da, yaratma özgürlüünü verimli çalımalarla yönlendirmesi olası deildir.” diyor Mehmet Ergüven. Burada kendinden önceki kuaklar-

Resim yüzeyinde farkl dokular la balantı, ilkeler dorultusunda da ele alınmalı. Elbette Fikret Otyam gibi sanatçılar, ilhamlarını Cumhuriyet’in “halka doru” felsefesinden alıyor. Eserlerinde Dou Anadolu insanını, özellikle de kadın ve çocuk figürlerini betimleyen Otyam, onların en çarpıcı özelliklerine vurgu yapıyor; “65 yıldır, bana yaama kıvancının yanı sıra, hüzün de veren ve en iyi bildiim öelerin resimlerini yapıyorum. Bıkmadan, usanmadan.” diyor. Fikret Otyam, resim yüzeyinde farklı dokusal alanlar, karıt renkler kullanarak belki ortaya koymak istedii duygusal atmosferi yakalamak istiyor. Akademide eitim görmü olmasına karın resimlerinde naif bir yaklaım sergileyen, Batı resim öretisinin klasik kompozisyon, renk, ıık anlayıını reddeden Otyam, betileri yüzeyde, izleyiciye yakın tutar. DÜNYANIN EN GÜZEL ÜÇ GÖZÜ

Fikret Otyam, 1945 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim eitimine balayarak

58 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

“Keçiler... Yan balarndaki hayvanlar eserlerinin en sadk modelleri”

“Keçe ve dokumann bulutuu soyut kompozisyonlar”

Bedri Rahmi Eyübolu’nun örencisi olur. Örencilik yıllarında gazetecilik, sanat – edebiyat yazarlıına balayan Otyam, merakı ve ısrarı üzerine Dou ve Güneydou Anadolu’ya yol alır. Buraların halkı ile yaptıı röportajları konu alan gazete yazıları hazırlamı, daha sonra bunları “Topraksızlar”, “Gide Gide”, “Ha Bu Diyar”, “Harran ve Irıp”, “Ey Samanda Samanda” isimleriyle kitaplatırmıtır. Ot-

evlenen Filiz Otyam, 1979 yılından beri yaadıkları Antalya’da sanat çalımalarını sürdürüyor. Amerika’da iç mimarlık eitimi gören Filiz Otyam, 30 yıldır çulhalık tezgâhında dokuduu eserlerinde farklı kompozisyon ve malzeme arayıına giriyor. Sergide çada, soyut kompozisyonları ele aldıı 6 dokumasını keçeyle birletiren fotoraf ve dokuma ustası Filiz Otyam, Fikret Otyam’ın aksine renkçi bir yaklaımı tercih etmiyor. Dokumaları yere serilmekten çok duvara asılıp, incitmeden izlenmeyi hak eden Otyam’ın eserleri tablo niteliinde. Fikret ve Filiz Otyam’ın ortak açtıı sergiler bugüne dek Köln, Münih, Kopenhag, Levekusen, Bergisch, Galdbach, Eslingen, Nünberg gibi yurtdıı kentlerinde de yer buldu. Filiz Otyam, 1992 yılında çarılı olarak bulunduu Polonya Lodz Uluslararası Tekstil Triennal’de “Toros Çitlembikler” adlı çalımasını sergiledi ve böylece Türkiye ilk kez bu platformda temsil edilmi oldu. Gazipaa’da köylü kadınlarla kurduu atölyede 25 yıl çeitli kurululara yönelik üretimde bulundu. 1978 yılında AFSAD kurslarıyla fotoraf sanatına balayan Filiz Otyam, 30 yıl boyunca eiyle birlikte Anadolu’yu gezerek, bu gezileri belgeledi. Otyamlar’ın farklı biçem, ortak dünya görüünün bulutuu son sergileri 12 Mayıs’a dek Çıraan Sarayı Kempinski Sanat Galerisi’nde 7 gün 24 saat izlenebilir.G

yam’ın Dou, Güneydou Anadolu’da gerçekletirdii bu çalımalar resimlerine de konu olmutur. te bu gezilerde “dünyanın üç güzel gözü” dedii, Dou Anadolu kadını, eek sıpası ve ceylan gözlerini yakından tanıdıı muhakkak... FARKLI MALZEMELER, FARKLI DOKULAR

Fikret Otyam ile 1977 yılında

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

59

İNSAN YAŞADIĞI YERE BENZER

‘12. Dalga’ ve ‘Ellinci Tablet’ Tarih rastlantılarla ilerlemez. naklı olduğunu da ortaya koyuyor. Akıllıca gibi görünen bu ad seçi13 Nisan, yakın tarihimizde rûmi takvi- minin ahmakça olduğu, bugün dünden daha iyi anlaşılmaktadır. me göre 31 Mart 1909’da gerçekleşen ge“12. Dalga”yla vardığımız aşama tüm Türkiye’nin Ergenekonlaşrici ayaklanmanın başladığı gündür. Geçen tırılmasıdır. Tüm Türkiye’nin Natolaştırılmasındansa Ergenekonlaştı13 Nisan günü bu ayaklanmanın yüzüncü rılması çok daha hayırlıdır elbette. Her şey kendi zıddını da içinde bayılıydı. Ergenekon Soruşturması’nda “12. rındırır çünkü. Türkiye’nin Ergenekonlaştırılması, bir çıkışın da var olDalga” işte bugüne rast getirilerek gerçek- ması demek. leştirildi. Anlamlıdır. Anlamlıdır çünkü, er- TÜRK TARİHİNİN İLK DEVRİMİ tesi güne denk gelen 14 Nisan’da (2007), MECİT ÜNAL Bu adı seçen kimse ya da kimselerin ahmaklığı da burada işte! Ankara’da Tandoğan Meydanı’nda ilk Bütün tarihleri birkaç yüzyılı geçmeyen, tarihlerinde hiçbir destan, efbüyük Cumhuriyet Mitingi düzenlenmişti. sane, mitoloji bulunmayan toplama ulusların efsanelerin gücünü an“12. Dalga”nın Cumhuriyet mitinglerini düzenleyen, açık ve aktif bilamaları imkânsızdır. Ergenekon Türk tarihinin ilk devrimidir. Aynı zaçimde destekleyenleri hedef alması daha manda demir devrimidir! Destanın, içerdida anlamlı olmaktadır. “12. Dalga”, hüküği hikâyenin çok ötesine varan anlamları metin tasarrufunda iki yıl sonra alınmış bir M “12. Dalga”yla vardmz aama bulunmaktadır. Ergenekon aynı zamanda intikam gibi görünmekte bu nedenle. Kimen zor koşullardan bir yol bulup çıkmak tüm Türkiye’nin senin burnunun kanamadığı 14 Nisan Tandemektir. Bunun yakın ve uzak tarihimizdoğan Mitingi’nde ayrıca yaklaşık 250- 300 Ergenekonlatrlmasdr. Tüm de pek çok örneği vardır. Çıkış yolu varsa bin kişi Anıtkabir’i ziyaret ederek bir rekora Ergenekon da vardır. Ergenekon varsa Türkiye’nin Natolatrlmasndansa da imza attı… çıkış yolu vardır! “DEMİRDAĞI ERİTMENİN DÜŞÜNCESİ” Ergenekonlatrlmas çok daha Bunu somut olarak Başkan Doğu, iddiaları tek tek ele alıp birer birer çürütüp “Ergenekon”da “12. Dalga”, baharla hayrldr elbette. Her ey kendi yerle bir ederek gösterdi. Başkan Dobirlikte korkunun yerini silkinişin aldığı 29 zddn da içinde barndrr çünkü. ğu’nun savunması, tarihe geçen savunmaMart seçimlerinin hemen ardından düzenlardan biridir ve gelecekte hep şu müthiş leniyor aynı zamanda. “12. Dalga”ya Türkiye’nin Ergenekonlatrlmas, başlangıç cümlesiyle anılacak: kadar, “Ergenekon” adı verilen soruşturbir çkn da var olmas demek. “Kahramanları intihar eden uluslar var mada ne olduğu belirsiz “bağımsız yargı” olamazlar!” lafzının arkasına sığınarak biçimsel eleştiriBugünden görünen udur; ler getirenler, soruşturmaya başından beri “ERGENEKON! ER GENE!” demirdan eteine odunlar belli bir “ihtiyat”la, “kuşku”yla ve önyar“Geniş Anadolularda dar günlerimiz gıyla bakan, yayılmak istenen toplumsal ylmakta! L ne tezmiş meğer. Ne de kolay aldattılar korku ve paranoyaya kapılanlar artık buneğri giden kardeşi, dan sıyrılmaktadırlar. Bunun ilk ipucu 29 Çakal hesabına bozkurt kanı dökene, “Ergenekon” dediler. Mart seçimlerinin sonuçlarıdır. İkinci ipucu ise, Genelkurmay BaşkaAnt içtiler ve Asena’nın en yiğitlerini biçtiler. nı’nın Harp Akademileri’ndeki yıllık konuşmasıydı. Eski ve halen göAdları Uğur’du, Doğan’dı, Taner’di, Turan’dı, Muammer’di, revde bulunan rektörlerin, profesörlerin toplandığı günün ertesinde Adları Bahriye’ydi, Bedrettin’di, Eşref’ti, Necip’ti… İlker Başbuğ, özellikle seçilmiş bir üslupla akademik ve teorik zeminDaha acı olacak kiralık katil toplayanların akibeti de. de kalmayı tercih ederek konuştu. Seçim sonuçları gibi bu konuşUma kuşu çırpınıyor: Ergenekon! Er gene! manın etkisi de zamanla ortaya çıkacak. Eklenecek bir başka şey de Düşman planını bozan yiğitler gladyo zincirinde, Genco Erkal’ın ödül töreninde yaptığı konuşma. Bunlara halk arasınGladyonun gırtlağı yiğidin pençesinde! da konuşulanları da eklemek gerek. Ağır zincir şakırdıyor: Gel gene, demir dağı del gene, Bugünden görünen şudur; demirdağın eteğine odunlar yığılYedi kat yürek, yedi kat öfke, yedi kat bilim… maktadır! Öyleyse… Yel kıbleden esiyor, bebeğimizi göğe kaldır sevgilim!” “Geniş Asyalarda dar günlerimiz ne tezmiş meğer. Böylece, geldik nicedir yazmayı düşünüp de bir türlü ele almadıUma kuşu sır veriyor: Demir dağı eritmesi zordur, ğım son yılların en iyi, en etkili şiirlerine. Hüseyin Haydar’ın içinde yaAma, daha da zordur, demirdağı eritmenin düşüncesi. Uma kuşu çırpınıyor: Ergenekon! Er gene!” (Hüseyin Haydar, şadığımız günlere hem içinde yaşayarak hem de dışından, uzaktan, tarihin ve efsanelerin içinden bakarak yazdığı Ulusal Kanal’da klip Doğu Tabletleri, Ellinci Tablet Ergenekon). olarak Mesut Mertcan’ın yorumuyla yayınlanan son şiirleri, kitap ola“HER ŞEY KENDİ ZIDDINA DÖNÜŞÜR” rak basılmayı bekliyor. “Zor Günlerin Şiirleri” ile “Doğu Tabletleri” “12. Dalga”ya ulaşan soruşturmada operasyonların hedef aldığı başlıklı iki dosya oluşturan bu şiirler, kendi içine kapanmış, kendi sözümona terör örgütüne takılan adın Ergenekon olması da hiçbir kendisiyle boğuşan şiirimiz için de bir çıkış yolu niteliği taşıyor. Bu açıbiçimde rastlantıyla açıklanamaz. Yüzlerce yurtseveri töhmet altında dan da mutlaka kitap olarak yayımlanmasını arzuladığım her iki bırakan soruşturmaya bu adı seçen kimse ya da kimseler, salt bugü- dosya, gerçekten de zor günlerin şiirleri ve bağıra bağıra bağıra okunü veya dünüyle değil, bir ulusun tüm tarihi geçmişiyle hesaplaş- nacak şiirlerden… “Acı Türkücü”, “Kara Şarkılar”, “Yıldız Tutulması” ve “Zor Günmaktadırlar. Bir ulusun tüm varlığıyla bağlı olduğu köklere yapılan her saldırı o ulusun tüm varlığına yapılan top yekûn bir saldırıdır. Tüm lerin Şiirleri” ile “Doğu Tabletleri” bağlamında Hüseyin Haydar’ın şiipuçları, aynı zamanda ideolojik bir saldırı olan bu seçimin dış kay- irlerine haftaya daha yakından bakacağız.G 60 G Ayd›nl›kG 19 NSAN 2009

PERDE ARKASI

Hazrlayan: Frat Kayra

Vicdanlar rahatladı mı? Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, Galatasaray-Fenerbahçe maçından sonra yaşanan olaylar için “Kamuoyunun vicdanını rahatlatacak cezalar verilecek” dedi. Cuma günü cezalar açıklandı ve beklendiği gibi çıktı. Ama ortada önemli bir sorun var. Birçok değer gibi, sporda da değerler öyle çabuk ve hoyratça tüketiliyor ki. Milli Takım futbolcularının yaptıklarına şöyle bir bakınca üzülüyor insan içten içe… Atatürk’ün “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısın severim” sözünün ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor! Ama malum sistem onları da bir suç makinesi haline getirdi. Biri milli maç sırasında, pazısından kolunu yukarı kaldırarak basın mensuplarını selamlıyor, diğeri mizah konusu olacak bir açıklamayla kasıklarını neden iki eliyle avuçladığını anlatıyor, bir başkası maçta yaşanan olayı anlatırken, “… sonra ben bir kez daha yumruk attım” diyor. Nasıl spor ve sporcu bunlar diyor insan kendi kendime. Tüm bu olanların ardından Milli Takım hocası sinkaflı küfürleri ve hareketleri ile meşhur Emre Belözoğlu’nu takım kaptanı yapıyor, kulüp yöneticileri bu rezilliğin mimarlarını korumak ve kollamak için bir biri ardına saçma sapan açıklama yapıyorlar. Yok bizi “tezgaha” getirdiler, yok oyuncumuzun kasık problemi vardı o yüzden iki eliyle kasıklarını bu yüzden avuçladı. Bu milleti aptal yerine koyan açıklamalar. Eğer vicdanlar rahat ettirilmek isteniyorsa bu oyuncuların bazılarına milli takım kapıları bir süreliğine, bazılarına tamamen kapatılmalı. Kime bir süre, kime tamamen diyorsanız varın yorumunu siz yapın ya da vicdanınıza sorun rahat mı diye.

Sivas neden baırıyor! Önce Sivasspor Basın Sözcüsü sonra Sivasspor Başkanı “Bizi şampiyon yapmayacaklar” dedi. İki açıklama arasındaki zaman farkından bir gün sonra haberdar olduğumda aklıma gelen ilk şey ‘Bu planlı bir açıklama’ oldu. Detayları biraz araştırınca haklı çıktım. Bu iki isimden birinin (ismi vermemenin nedeni, konuşulanların aramızda kalmasını rica ettiği için) söylediklerini aktarıyorum. “Evet bu planlı ve bilinçli bir açıklamaydı. Son haftalara gelirken bu açıklama şarttı. Geçen yıl sustuk üçüncülüğümüzü elimizden alıp bizi dördüncü yaptılar. Analdık ki Türkiye’de bağırmayana meme vermiyorlar. Ne ceza gelir bilmiyorum ama bu açıklamaların arkasında olacağız. Kazandıkça bağıracağız, farkımız bu kaybedince değil.”

Babakan’a pres yapan “çakallar!” Şu sıralar çok gündeme gelmeyen ama spor teşkilatında olan bir dalgadan bahsedelim. İstanbul İl Gençlik Spor Genel Müdürü, Bursa’ya, Bursa genel müdürü İstanbul’a atandı. Spordan sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu, çok rahatsız olduğu ve teşkilatı deyim yerindeyse kadrolaştırma faaliyetleri kapsamında ikiye bölüğü için ve ayrıca Çin’de büyük bir başarısızlığa imza attırdığı için GSGM Müdürü Mehmet Atalay’ın istifasında büyük rol oynadı. Atalay gitti ama değişen olmadı çünkü vekâleten onun yerine yardımcısı Yunus Akgül bakıyor. Özetle Atalay teşkilatı el altından yürütüyor. Bu durum Bakan Murat Başesgioğlu’nu rahatsız ediyor ve Akgül’ün göreve devam etmesi konusundaki rahatsızlığı biliniyor. Güvenilir kaynakların verdiği bilgiler ışığında Başbakan’a yapılan baskıya geçelim. Başbakan’ın etrafındaki bazı “çakallar” baskı yapıyorlarmış “Murat Başesgoğlu’nu bakanlıktan alın” diye. Eğer Başesgioğlu giderse teşkilatı iyiden iyiye ele geçirecekler. Ya da büyük pastayı kapmak isteyenler derin bir oh çekecek. Atalay’ın Başbakan’a yakınlığı aklıma geldikçe içime düşen kuşku olası bir kabine revizyonunda ilk gidecek isimlerden birinin Murat Başesgioğlu’nun olacağı…

19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

61

RÜZGARGÜLÜ

Alakası olanlar ve olmayanlar

ŞULE PERİNÇEK [email protected]

yi ne, kötü ne? Yer mi deitirdi? Televizyonda bazı dizilere bakıyorum. Toplumun deer yargılarının nasıl alt üst oluunu öyle açık dıa vuruyorlar ki... Hani eskiden “kötü adam” tipleri vardı filmlerde. Daha ilk sahnede çıkar çıkmaz anlardınız. te katil bu! te hırsız bu! Yapsa yapsa bu yapmıtır! Tipinden belli olurdu. Genellikle Amerikan filmlerinde Asyalı ya da siyahlar. Türk filmlerinde iri yarı, kaba saba; ya da ufak tefek sinsi kiiler. Kendilerine benzemeyenler yani, potansiyel çirkin, potansiyel suçlu. Çirkin tanımını tartımayı bir kenara bırakıyorum ama en azından “çirkin”dir kötü adam... imdi bakıyorum yakııklı, becerikli, duyarlı “jön”, hatta polis kadının aık olduu adam hırsız, adam öldürüyor, her türlü kanunsuz ii yapıyor. Açık açık hem de. Biz de görüyoruz. Birdenbire “a aa meer böyleymi, bizi iyi adamım diye kandırmı” gibi bir sürpriz de çıkmıyor sonunda. Yoksa bizim kötü dediklerimiz artık “iyi ve akıllı” oldular da haberimiz mi yok? Batan koktuk da

duymadık mı? Çadıı mı kaldık?

62 G Ayd›nl›k

G

19 NSAN 2009

“Ne alakası var?” Hele 12. dalgadan sonra bu soru çok soruldu. Dorudur. Yok. Dı kapının dı mandalı. Peki, 1-11 arası dalgalar iç kapının iç mandalı mı? Ya da var mı bir kapı ki, iç-dı mandalı olsun? Sorunu ve tertibi doru görseler, dalgalar bir yerde çoktan kesilirdi. Nazım’ın dili varmıyor ama ben rahat rahat gerçei söyleyeyim. Akrep gibisin kardeim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeim, serçenin telaı içindesin. Midye gibisin kardeim, midye gibi kapalı, rahat. Ve sönmü bir yanarda azı gibi korkunçsun, kardeim. Bir deil, be deil, yüz milyonlarlasın maalesef. Koyun gibisin kardeim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta marur, koarsın salhaneye. Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, hani u derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, al kan içindeysek eer ve hâlâ arabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, -demee de dilim varmıyor amakabahatın çou senin, canım kardeim! Bir de bile bile “kabahat” ileyenler var. Gocuklu celep misali sopa kaldıranlar. Belki de sadece celep denei olanlar. Onlar zaten ne kardeimiz, ne de meclisimize dahiller… Höt deyince kaçacaklar…

RÜZGARGÜLÜ

Silivri’den bir Kemaliye ricası Bizden iletmesi. Hikmet Çiçek’in bir ricası var. Çıkınca, diyor, hiçbir toplantıda, gecede Kemaliye müzii çalınmasın! Diyeceksiniz ki çok özel müzii olan Kemaliye’den ne istiyor? Ben sebebini hemen anladım, elbette. Dou Perinçek’le bitiik odalarda kalıyorlar Silivri Cezaevi’nde. Sabah akam, yat kalk Perinçek’ten köyünün türküsünü dinliyor anlaılan. Bir de adeti vardır Perinçek’in, bir ii yaptı mı, en iyisini yapmak için azimle uraır. Hele maharet isteyen, zor yerel bir aız olan “elâ gözlümü” çalııyorsa (yıllardır uraıyor çünkü) Hikmet Çiçek belki de haklıdır, ne diyeyim...

Hz. Muhammed yaasaydı 10 kiicik kalacaklar lk tutuklamalar olduu günlerde gazetecilere Beikta’taki Adliye’nin önünde demitim ki “çok büyük bir taı yerinden oynattılar. Bu ta ayaklarına deil, sonunda balarına düecek!” Bu dalgalarla ite o taı büyütüyorlar. 69 milyon 890 kiiyi vatanseverlikten, ABD karıtlıından cezaevine koyamayacaklarına göre, i mutlaka tersine dönecek. O 10 bin kii içeri girecek, biz özgür olacaız! Gerçi o zaman hâlâ 10 bin kii olurlar mı bilmiyorum. Bir bakarlar ki arkalarına, 10 kiicik kalakalmılar...

ÇİVİLEMELER / VURAL AHI Olmazsa akln süngüsü, bozulmaz Ortaça’n büyüsü! Atatürk, “Asıl düman, insanlarımızı örten Ortaça karanlııdır. Ve aklımızın süngüleriyle ortadan kaldırılacaktır…” demiti. Salt, top, tüfek, süngü ile dümanın ortadan kaldırılamayacaını bilen Büyük Önder, laiklik uygulaması ile dinsel banazlıın karanlıını yırtarak düünce aydınlıında bir devrim yaptı. 60 yıllık karıdevrim çalımaları ise, bugün asıl dümanımızın kim olduunu belirlemitir…

Geldi Obama, tam bamszl artk diline dolama… Azerbaycan, Türk Hükümeti’nin Ermenilerin Karaba igalini görmezlikten geldii için kırgınmı… Demez… Kendi ülke topraklarının sessiz igaline göz yuman bir yönetimden ne bekliyordunuz yani…

slami yaam, medeniyete oldu hep sataan Son dakika: Çada Yaamı Destekleme Dernei’ne, çada yaamı köstekleyiciler tarafından darbe yapıldı…

Kutlu Doum Haftası etkinlikleri baladı. AKP her ii olduu gibi bunu da aaalı bir gösteriye dönütürdü. l ve ilçelerde gerçekletirilen, 2008’de 13 bin 268 olan etkinlik sayısı bu yıl 17 bin 761’e yükseldi. Bu yıl ilköretim örencilerine ve anaokulu çocuklarına yönelik çok sayıda program da eklenmi. Dini konulu iir ve kompozisyon, Kuran ve ezan okuma, Kırk Hadis ezberleme, bilgi yarımaları yapılıyor; “badetlerimi Öreniyorum” ve “Dualarımı Öreniyorum” adlı kitapların daıtımı gerçekletiriliyormu. En fazla etkinliin yapılacaı iller 412 programla stanbul, 393 programla Konya ve 293 programla zmir olacak. Diyanet leri Bakanlıı, geçen yıl yapılan etkinlikler kapsamında yurt içi ve yurt dıında toplam 748 bin 122 gül, 787 bin 436 kitap daıtmı; 1886 konferans, 237 panel düzenlenmi, 4 bin 67 vaaz, 4 bin 643 hutbe verilmi, 46 bin 194 hatim-mevlit okunmu, 1158 yarıma, 49 sergi düzenlenmi… Bu yıl katlanarak artacaı söyleniyor. Erdoan’ın programının bu hafta için ne olduu belirtilmiyor. Hangi otelin, hangi altın pırıltılı kral dairesinde kalacaı mesela… Acaba Hz. Muhammed yaasaydı ne derdi?

Devletin küçülmesi ve tarikatlar Bir dostumuz bir ii nedeniyle 10 gün Idır’da kalmı. Dehet içinde anlatıyor. Devlet diye bir ey kalmamı buralarda diyor. Devletin küçültülmesi kapsamında bütün kurumlar kapatılınca memur aileleri de çekilmi toplumsal yaamdan. Ortalık iyice cemaatlere, tarikatlara kalmı. Kadınlar gündüz o ev senin, bu ev benim mukabelede toplanıyor; akamları erkekler eyhin etrafında. Baka hiçbir sosyal faaliyet yok. Üretim deseniz koca Idır Ovası’nda ne ekin kaldı, ne hayvancılık… Örnein tarım müdürlüklerinin kapatılması yalnızca ekonomik bir anlam da taımıyor. Aynı zamanda toplumsal tahribata da yol açıyor. Mutlaka hesapta bu da vardır.

Aylarca Tekirda’a gittik geldik ama bu tabelay gözümüz görmemi. (Gönderen okurumuz Seyhan Bahar’a teekkürler) 19 NSAN 2009 G Ayd›nl›k

G

63

SİS ÇANI

Obama, misyonerlik ve postmodern emperyalizm üzerine… Ben misyonerleri tanırım. 1940’lı yıllarda Adana’da, Hacı Ömer’in 1949-50’lerde yaptırdığı Erciyes Sineması’nın yerindeki o çocuk parkında Amerikalı misyonerler biz çocuklara şeker dağıtır, dağıtırken de sürekli gülümseyerek saçlarımızı okşar, yanaklarımızdan DEMİRTAŞ CEYHUN makas alırlardı. Bir de ünlü misyoner Dr. Has vardı. Hastalandığımızda Dr. Has’a götürülürdük mutlaka. Çünkü bedava bakardı Dr. Has, ilaç bile verirdi. Misyonerler de yaz gelince biz Yörüklerle birlikte yaylaya çıkarlarmış ki demek, Bürücek’te de bizi Dr. Has iyileştirirdi sanki. Hayal meyal anımsıyorum, bu misyonerlerden biri Toros dağlarına tırmanırken uçuruma yuvarlanmış ölmüştü, Kızılay Kampında düzenlenen bir törenle Amerika’ya gönderilmişti cenazesi. Kısacası, ben misyonerleri tanırım. Koyu renk sade giysiler içinde, “bir yanağınıza tokat vururlarsa ötekini de uzatın” diyen Hazreti İsa pozuyla sürekli iri dişlerini açıkta bırakacak şekilde gülümseyerek herkesle tokalaşırlar, hiç sinirlenmezler, herkese mavi boncuk dağıtacak şekilde sözcükleri özellikle seçerek konuşurlar ve sanki herkesle eşittirler bu misyonerler. OBAMA MİSYONER OLARAK GELDİ

Bu nedenle Obama da, gördüğüm kadarıyla ayağının tozuyla Türkiye’ye ABD Başkanı olarak değil, bir misyoner olarak gelmişti, hiç kuşkum yok. Yoksa nerede, kimle konuşursa konuşsun kilisede vaaz veriyormuş gibi sözlerinin orasına burasına bolca dinsel sözcük sıkıştırma gereğini niçin duysun ki? Örneğin, gençlerle söyleşirken söze niçin “ezan okununcaya kadar konuşacağım” diye başlasın? Biliyorsunuzdur; Napolyon 1798’de halka “Müslümanların halifesi Sultan III. Selim Han adına Müslümanları kurtarmaya geliyorum” diye bildiri dağıttırarak işgal etmiştir Mısır’ı, Alman İmparatoru II. Wilhelm de, Abdülhamit’in konuğu olarak İstanbul’a gelmeden önce “İmparatorun gizli Müslüman olduğuna” dair ustaca dedikodular çıkartılmıştır halk arasında. Obama da “ailesinde Müslümanların bulunduğunu” açıklayarak söze başlamıştır Meclis’teki konuşmasında. SÖMÜRGECİLİKLE MİSYONERLİĞİN TARİHİ ÖZDEŞLEŞİYOR

Galiba emperyalizmin ne menem bir şey olduğunu iyi kavrayabilmek için, misyonerliğin tarihini de iyi bilmek gerek… Çünkü gerçekten kapitalizm daha ilk günden, kendilerine yeni pazarlar yaratıp hammadde kaynakları bulmaları için misyonerlerle işbirliği yapmıştır, bilindiği gibi. Hıristiyanlığı yayma görevlerini ikinci plana attırıp birer ticaret ataşeleri haline dönüştürdüğü misyonerlere, önce ürünlerini kullandırtıp tanıtarak oraları yeni pazarlar haline getirtmiş, gene onlara kurdurdukları misyoner okullarında yetiştirdikleri dillerini konuşan yerli işbirlikçiler aracılığıyla da o ülkeleri silah zoruyla sömürgeleştirmişlerdir. Bu nedenle sömürgecilik tarihi kan ve yanık insan eti kokuludur, gözyaşı doludur. Ve ne yazıktır ki, sömürgeciliğin tarihi ile misyonerliğin tarihi de kendiliğinden özdeşleşivermiştir böylece. SÖMÜRGELEŞTİRMEDEN ÖNCE DİNSELLEŞTİRİYORLAR

Gerçi sömürgeci Batı, sosyalist düşünce karşısında yeni sömürgeleştirme yöntemleri geliştirip colonialism yerine mandate (man64 G Ayd›nl›kG 19 NSAN 2009

dacılık) diyerek, Wilson Prensipleri gibi aldatmacalarla güya modernizmin temel ilkesi insan haklarını savunarak kendisine yeni bir görünüm vermeğe kalkışmamış da değildir. Bu aşamada yapılan ilk iş de, gördüğümüz kadarıyla kapitalizm ile misyonerlik arasındaki bu ilişkiye son vermek olmuştur, ne ilginçtir ki… Ancak emperyalist aşamanın bu modernist dönemi pek de uzun sürmemiştir. I. Dünya Savaşı’ndan güya utkuyla çıkmış sömürgeci Batı, 1917 Ekim Devrimi karşısında düştüğü şaşkınlığı üstünden atar atmaz, ola ki biraz da bu tür büyük yıkımların insanların din duygularını olağanüstü güçlendirmesinin uyarısıyla, yaşamın dinselleştirilmesinin sömürü açısından vazgeçilemezliğinin bilincine varıp, 1930’lu yıllarda yeniden misyonerlere sarılmıştır sanki. Böylece emperyalizm yaşamın yeniden dinselleştirilmesi demek olan II. Dünya Savaşı’ndan sonraki postmodernist dönemde, gerçekten de sömürgeleştirmeden önce artık dil ve din silahlarını kullanarak toplumsal yaşamları hızla dinselleştirmektedir. Öyle ki sömürgeleştirilecek halk şayet tek tanrılı değil, animist veya politeist çok tanrılı bir dine inanıyorsa, hemen misyonerler gönderilerek hızla Hıristiyanlaştırılmalarına çalışılmaktadır önce. Örneğin Ümit Zileli’nin 9 Nisan 2009 günlü Cumhuriyet’teki yazısından öğrendiğimize göre “1950’lerde tamamı Budist olan Güney Kore halkının bugün neredeyse yarısından fazlası Hıristiyanlaştırılmış”tır. Eski sömürgelere, sömürgeci dilini devletin anadili (resmi dili), dolayısıyla eğitim dili olarak kabul ederlerse, artık ikili anlaşmalarla altın tepsiler içinde güya bağımsızlık bile verilmektedir. Anımsanacağı gibi, 1945’lerden itibaren Türkiye’de de, yaşamın yeniden dinselleştirilebilmesi için bir yandan ezan Arapçalaştırılır, her mahalleye bir cami yaptırılıp Kuran kursu açılır, İmam Hatip okullarının sayısı hızla artırılırken, öte yandan da İngilizcenin devletin resmi dili haline getirilebilmesi için Türkçenin bilim dili olmadığı, Türkçe ile kalkınabilmenin olanaksızlığı konusunda yoğun bir propagandaya girişilmiş ve daha 1955 yılında eğitimin tamamen İngilizce yapalacağı bir üniversite, ODTÜ kurdurulmuştur. SİZE DE SORUYORUM

Gerçekten, ülkeyi kent kent, kasaba kasaba dolaşıp alanlara toplanmış kalabalıklara Kuran’dan ayetler okuyarak nutuklar atan 12 Eylül generalleri, Türk-İslam Sentezi tartışmasını da kendi istençleriyle mi toplumsal gündeme getirmişlerdir acaba? Batılılar niçin 1990’larda Türkiye için bir “ılımlı İslam devleti” modeli çizip bizlere zorla benimsetmeğe çalışmışlardır? Dinler uygarlıkla değil, kültürle ilgili bir toplumsal olgudur. Bu nedenle Postmodern emperyalizmin ideologlarından Samuel Huntington da “Medeniyetler Çatışması” yaftası altında dini uygarlıkla ilgili bir olgu imiş gibi gösterip Hıristiyanlarla Müslümanları karşı karşıya getirmeye mi çalışmıştır acaba? İspanya ile ortaklaşa yürüttüğümüz şu “Medeniyetler İttifakı” gerçekten ne demektir? 11 Eylül 2001’de Newyork’taki ikiz kuleleri gerçekten Müslüman teröristler mi yakmışlardır çıra gibi, yoksa bu da postmodern emperyalizmin dünyayı yeniden dinselleştirme girişimlerinin bir parçası mıdır? Öylesine çok kurcalıyor ki kafamı bu sorular son günlerde… Size de soruyorum.G [email protected]

View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF