2009 09 Agustos

August 28, 2017 | Author: malotof | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download 2009 09 Agustos...

Description

İÇİNDEKİLER KAPAK ABD’DEN SON ERGENEKON TALMATI: Türkiye bölünene kadar içerde tutun! 4 BR YILDA YÜZDE 30 ARTTI ‘Örtülü harcama’ Ergenekon tertibi için mi? 8 TÜRKYE 3. DDANAME’DE F SAVCILARININ RAHATSIZLII ADD’de yöneticilik teklifi almak, AB’ye kar olmak 10 SLVR’DE 102. DURUMA Salon büyüdü, kargaa artt, mücadele sertleti! 13 SANIK AVUKATLARI, ERGENEKON HÂKMLERN UYARDI ‘Tertibe alet olarak, o kürsüde oturamazsnz!’ 14 ‘YASADIILIIN TRAFI’ Ergenekon tertibi hâkim ve savclara yöneldi 18 ‘AKP, TARH ÇNDE TERS BR PARANTEZ OLMAKTAN ÖTEYE GDEMEYECEK’ Milletvekili Houriet Ergenekon sürecini sviçre gazetesi Le Courrier’de yazd 20 ATAMALAR, NORMAL SEYRNDE YAPILDI YA psikolojik savaa teslim olmad 21 ABD BÜYÜKELÇSNN PART BAKANLARI LE NE  VAR? ‘Kürt açlm, Amerikan iradesidir’ 22 “ONE MÜNÜT” MÜYDÜ? AKP, srail’in ekmek kaps oldu 30 ABD’NN ANKARA-AVRASYA HATTI’NI GERME ATAMASI Zeyno Baran, Holbrooke’un danman oluyor 32 BRNC YILINDA GÜNEY OSETYA’DA DURUM Kafkasya’nn gelecei Paris’te tartld 33 ‘MLLETMZ ÇN GÖSÜMÜZÜ SPER EDECEZ’ Çorlu’da çi Partisi’ne iki emekli subay katld 34

Ayd›nl›k Yerel Haftal›k Haber Yorum Dergisi 9 AĞUSTOS 2009 Say›: 1151

Sahibi: GÜNEY REKLAMCILIK YAYINCILIK MATBAACILIK ORGANZASYON SANAY ve TCARET LMTED RKET Sorumlu Müdür: Z. Ruhsar enolu Genel Yayn Yönetmeni: Deniz Yldrm Yazileri Müdürü: Özlem Konur Usta Haber Aratrma: Hikmet Çiçek Ankara Temsilcisi: Fikret Akfrat çi-Sendika: Esin Ergenç Turhan Ekonomi: Z. Ruhsar enolu D Haberler: Merve Aksuna Yurt Haberler: Emine Dölek Ariv : Ercan Dolapç Fotoraf : Alpay Tulu Datm-Abone: Ergin Onay Sayfa Tasarm: Melih Yldrm - Mahmut en Teknik Sorumlu: Mutlu Selçuk BÜROLAR stanbul: Gizem Erturul Koç, Ufuk Akkaya, Serkan Koç, Meral Akkaya, Veli Sivasl, Sare Bakolu, Teoman Alili, Önder Öztürk, Hakan Eröz, Naci Eri, Didem Öztürk, Can Karadut, Anl Tanercan Ankara: Levent Ak, Murat Arsoy, Umut Albayrak, Can Özçelik, Bülent Akbua, Sabri Kara, Murat Karabulut, Didem Özder zmir: Teoman Alver, Hayati Özcan, Ali Karlayan, Belma Yücel, enol Cark Adana: Erkan imek Antalya: Devrim Akn Karasoy Burdur: Fatih Özcan Çanakkale: Zuhat Yoku Hatay: Hüseyin Güler, Mansur Erk Isparta: Bora Tüfekli Kayseri: Ekrem Demir

ATATÜRK’ÜN MLLETVEKLNDE ARADII ÖZELLKLER ‘Milletvekili kimsenin adam olmayacak, milliyetperver olacak’ 42 FORUM / DENZ BANOLU Onlar ki vatan haini bile deiller! Çünkü… 43 AH DEVRMN AABEY! ANSIZIN GTTN! Elim börümde kald… 44 K TÜRKÜNÜN ORTASINDA AIRIP DURAKSAMAK… Çok yönlü Demirta Ceyhun… 46 EKONOMİ / EMEK ÖRETM GÖREVLS ENS MUSLUOLU: Moody’s, Türk bankalarn tehdit ediyor 48 BAYINDIR’DA BR SERADA YÜZ BN TORBA ÇÇEK ÇÖPE ATILDI Kriz çiçekleri de vurdu 52 TOPLUM TOPAL OSMAN, KILIÇ AL, SALH BOZOK… Mustafa Kemal Paa’nn fedaileri! 56 KİTAP DR. ERDAR AHNKAYA CUMHURYET EKONOMSNN NASINI YAZDI Planl ekonomiyle gelen tam bamszlk 60 SPOR / PERDE ARKASI Gerçei yazalm da! 64 YAZILARIYLA

DOU PERNÇEK 2 . KUTBAY NAC AYDIN 9 HKMET ÇÇEK 26 . HÜSEYN MACT YUSUF 35 NHAT GENÇ 38 . ARSLAN BAER KAFAOLU 49 YILDIRIM KOÇ 53 . FKRET OTYAM 58 ULE PERNÇEK 62 ÇZGLERYLE

ÖNEY OLCAYTU 63

Kahramanmara: Cafer Sincer Krkkale: Hasan enses Mersin: Yusuf Çelik Mu: Cevat Dani Ordu: Namk Canik Samsun: Srr Turan Siirt: Haydar Evin Sivas: Hakan Sertan Tokat: Ali Yönel Zonguldak: Nazm Ayarolu Avrupa: Ali Mercan

ABONE KOULLARI

ADRES VE TELEFONLAR

Almanya; A. Aslandoan, Postbank Essen 837 839 437, BLZ: 36010043

Yönetim Yeri: Alemdar Mah. Divanyolu Caddesi Erçevik han No: 54/311 Sultanahmet, Eminönü-STANBUL Tel: (0212) 520 04 94 E-posta:[email protected] http://www.aydinlik.com.tr OFSET HAZIRLIK VE DAITIM ORGANZASYON Toros Yaynclk Yapmclk Matbaaclk Reklamclk ve Turizm Organizasyon Sanayi ve Ticaret Ltd. ti. Tel ve Faks: (0212) 251 51 22 stiklal Caddesi, Deva Çkmaz 7/3 Beyolu- stanbul Ankara: Tel: (0312) 229 52 52 Faks: (0312) 229 15 20 zmir: Tel: (0232) 445 27 26 Faks: (0232) 445 46 64 Mersin: Kuvayi Milliye Cad. Akel merkezi K.4 No: 63 (0324) 3364550 Adana: Fevzi Çnar Tel: (0532) 467 43 27 Almanya: Eylem Demirel Boral-Frankenallee 39, 60327-Frankfurt/M Tel: 0049-69736253 Faks: 0049-6975009310 Cep: 0049-1788547974 e-posta: [email protected] ngiltere: Musa Ballkaya Tel: 0044 2085213525 Faks: 0044 2085093069 Cep: 0044 7961953300

Hollanda; Av. Mahir Önel

Azerbaycan: Agil Alesger Tel: 0099 412 409 66 65

Basld Yer: Rotamat Basn Yayn Limited irketi Turgut Özal Cad. No: 117/B Çelik-Yenal Endüstri Merkezi kitelli-STANBUL

DAITIM: Turkuvaz Datm Pazarlama A Yurtd abone:

Tel: 0031640184484 sviçre; Gülay Snac Tel: 0041 32 724 58 54 Cep Tel: 0041 76 302 39 51 e-posta: [email protected], [email protected] Banque cantonale neuchâteloise, compte no 1003.00.73.3 ABONE BEDEL

6 Aylk

Yllk

90

180 TL

AVRUPA

70

125 Euro

SVÇRE

120

TÜRKYE

ABD VE UZAKDOU

75

230 Fr. 150 Euro

AVRUPA SATI FYATI: Avrupa 2.5 Euro, sviçre 5 Fr.

Aydnlk’ta yaymlanan yazlarn iktibas hakk sakldr. ISSN 1301-6579

Ayd›nl›k Bas›n Meslek ‹lkelerine uymay› taahhüt eder

letiim/Abone Tel-faks: (0212) 251 51 22 e-posta: [email protected]

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

1

BAŞYAZI

Düzenin namusu ve aydınlar Türkiye, birbiri ardı sıra iki has aydınını kaybetti: Prof. Dr. Uçkun Geray ve Demirtaş Ceyhun YAPAMADIKLARIYLA BIRAKTIKLARI ATEŞ

faaliyetiyle belirliyor. Yani aydın; yazarken, çizerken, boyarken, yontarken, ama en önemlisi siyasal örgütlü eylemiyle kendisini de tanımlıyor. Bir bakıma aydın, kendi sınıfını kendisi seçiyor; ağadan, beyden, işçiden, çiftçiden bu özelliğiyle ayrılıyor. O nedenle burjuvazinin de aydınları var, emekçi halkın da. Ve görevleri, bağlı oldukları sınıfın ideolojik ve siyasal alandaki gladyatörleri olmalarıdır. Aydın, siyasal faaliyete girerek, sınıfların öncü kesimi içinde yer alırlar. İşçi, işçi bilincine sahip olmasa da, nesnel olarak işçidir. Aydın ise, bilinciyle aydın olur. Bilincin işareti, aydının siyasal ve örgütsel eylemidir. Demirtaş Ceyhun ve Uçkun Geray, romanlarıyla, hikâyeleriyle, bilimsel üretimleriyle kamuoyu önünde safa girmişlerdi. Bu safa girme kavramı, çok açıklayıcı, çok vurgulu! Nâzım Hikmet’in o şiirini yayımlamalı! Rıfat Ilgaz da, “Aydın ol” şiirinde aynı çağrıyı yapar. En sonunda, “eğer hiçbir şey yapamıyorsan, kollarını aç ve korkuluk ol.” der. Korkuluk olmak, yine de bir eylemdir.

Her kaybettiğimiz yaratıcıdan sonra, onunla artık yapamayacaklarımıza yanarız. Aydının ölümü, bir pınaDOĞU PERİNÇEK rın kuruması gibidir. Ona her geçen gün daha çok susarız. Aydının pınardan farkı, kaynaktan biz hâlâ su içebiliyoruz. Ancak içtiğimiz su, bize eskiden verdiği sudur. Büyük aydınlar, bir zamanlar ürettiklerini ve bıraktıkları izleri sonsuza salmış gibidirler. O nedenle hep erken ölürler. Çünkü yapamadıklarıyla yüreklerimize bir ateş bırakmışlardır. Hatta bize, yapamadıkları yaptıklarından daha büyük görünür. Onları özlemek, yapamadan bırakıp gittiklerini özlemek olur. Bir güzellik üretiminin durduğunu saptamak, uçurumun kenarında vurulduğumuz M Düzenin namusunu andır. Aydının bıraktığı boşluğa uçarız. Nereye korumak için, partisiz düşeceğimizi bilmiyoruzdur. HERKES KENDİSİNİ YAZMIŞ VE KENDİSİNİ TANIMLAMIŞ

olmak gerekir. Demirta Ceyhun, Prof. Uçkun Geray, Saim Bugay gibi aydnlarn partili konumlarnn duyulmamasna dikkat edilmelidir. Bu özen, düzenin namusunu koruma sorumluluunun gereidir. L

Demirtaş Ceyhun için o kadar çok not almışım ki, son kitabı ve açtığı anayasa tartışması üzerine görüşler, eleştiriler, “şu konuyu da işlesenize” diye dilekler… Arkadaşlara “şu kitapları da ulaştırmaları” için ricalar vb. Ondan o kadar çok beklediğimiz vardı ki. İyileşecek, aramıza dönecek ve hepsini yapacaktı… Demirtaş Ceyhun’un arkasından yazılanlara baktım. Neredeyse herkes kendisini yazmış. Her yazıda, altındaki imzaya benzeyen bir Demirtaş Ceyhun var. Bazıları farklı. Bunlardan Turan Özlü ve Mecit Ünal’ın yazdıkları daha da farklı. Niçin diye düşündüm. Örgütlü mücadele tecrübesini en azından hayatlarının bir döneminde yaşamışlar. Bir bakıma onlar da kendilerini yazmış oluyorlar. İnsanın fikirlerini, toplumsal konumu belirler. Kaybettiklerimiz için düşündüklerimizin istisna oluşturması için bir neden bulunmuyor. Kaybettiklerimize de bulunduğumuz yerden bakıyoruz. Herkesin birleştiği bir yargı var: Demirtaş Ceyhun önemli bir aydındı. Perki aydın kimdir? Galiba bu soruya cevap verirken de herkes, kendisini tanımlıyor. AYDIN KİME DENİR

“Aydın ve Kültür” başlıklı kitapta bu konuyu işledim, meraklılara öneririm. Aydını üretim sürecindeki konumuyla tanımlayamıyoruz. Onu burjuva veya işçi gibi, üretim aracına sahip olması veya işgücünü satmasından hareketle bir yere oturtamıyoruz. O, kendi sınıfsal konumunu, zihinsel üretimiyle ve örgütlü siyasal 2 G Ayd›nl›kG 9 AUSTOS 2009

LENİN VE GRAMSCİ’DEKİ DENEK TAŞI

Toplumsal mücadele, örgütlü oluyor. İnsanın hayata müdahale aracı, siyasal örgüttür; siyasal partidir. Lenin ve Gramsci’nin aydın tanımlamalarında, partili olmak, denek taşıdır; hem emekçi sınıfların aydını hem de burjuva aydını için! Demirtaş Ceyhun’un ve Prof. Uçkun Geray’ın sanat ve bilim alanındaki üretimlerini biliyoruz. O ürünler ile onların eylemleri ve partili hayatları kuşkusuz bağlantılıydı. Konumları açık ve kesindi. Kendi bilinçlerinde kesinleştirdikleri o saf, onların kişilik ve karakterini de kesinleştirmişti. Hakikat aşkı, dürüstlük, açıklık, cesaret, gereğinde en yakın arkadaşına “olmaz” demesini bilmek, insan sıcaklığı, gönül zenginliği, hepsi kuşkusuz toplumsal mücadeledeki kararlılıkla bütünleşiyordu. SINIRIN ÖTESİNDEKİ DEMİRTAŞ CEYHUN

Partisiz fikir ve sanat emekçileri; çeşitli sınıflarla dans edebilme, cilveleşme, en azından göz süzerek, kaçamak bir bakışla her kampa bir umut verme olanaklarını elde tutmaya büyük değer yüklüyorlar. Hasan Yalçın, Aydın Rantı başlıklı o eşsiz kitabında aydınların bu hallerini anlatmıştı. Aydın rantı, yalnız bir aydın hali değil, insanlık halidir. O yazıları yazanlar, Demirtaş Ceyhun’un o mücadelelere örgütlü olarak girdiğini bilmezler mi? Kuşkusuz bilirler, ama bilmezden gelmeleri gerekir. O nedenle gerçeği yazmazlar. Yazacak olsalar, kendi sınırlarını geçmiş olurlar. Kendi sınırlarını, Demirtaş Ceyhun’un sınırları haline getirince de, Demirtaş Ceyhun gerçeğinden kopmuş oluyorlar. Demirtaş Ceyhun, onların ölümlerini yazarken böyle yapar mıydı? Yani onları yazarken, kendisini mi yazardı? Burada yeniden öncü örgütlenmenin, bir fikir emekçisini aydın kılan işlevine ulaşmış oluyoruz. Bireycilik ile toplumculuk arasındaki farktır bu!

AYDINLIKTAN DÜZENİN NAMUSU

Düzenle bağı olan aydın için bir siyasal örgütlenme ihtiyacı yoktur. Düzen zaten örgütlüdür ve çark dönüyor. O dönen çarka müdahale edecek bir örgütlü faaliyeti etkisiz kılmak, düzen için bir namus meselesidir. Hakim sınıfların kendi aydınına yüklediği işlev, sistemi zihinlerde yeniden üretmektir. Bu işlevi yerine getirmenin sırrı, “bireysel özgür” konumlarda kalmaktır. O konumda durduktan sonra, yaramazlıklarda bulunmak, sıra dışı tavırlar icat etmek, hatta anarşistlik yapmak, aydın rantını yükseltir. İznin bittiği yer, düzene karşı örgütlü, kolektif bir faaliyete katılmaktır. O nedenle düzenin namusuna sığmayan eylem, örgütlü duruştur. Eğer bazı dostlarımız işte o namusun içinde kalmamışlarsa, onların bu eylemlerinin duyulmaması, düzenin namusunu korumanın gereğidir. Bunu her yazar-çizer bilir.

Aydın Doğan’ın Taraf’ı

Oysa örgütlü olmak, sistemin karşısındaki aydın için, bir güvence, bir sağlamlık etkenidir. Sadakat ve vefa gibi büyük insani değerler, bireysel ilişkiler alanının dışına çıkıldığı zaman, örgüt ister. Vatana bağlılık, emekçi halka sadakat, devrime vefa; hep örgütle olur; örgütle sağlamlaşır ve örgütle hayata geçirilir. Saim Bugay’ı da yeni kaybettik. Onunla, Demirtaş Ceyhun’la, Uçkun Geray’la, özetle yaratıcı gönül insanlarıyla yaşanan güzelliklerin, paylaşılan mutlulukların benzeri yoktur. Ancak o güzelliklerde örgütlenmiş olan bir rakı masası değildir. Onun ötesinde öncüleri kucaklayan, toplumu ilgilendiren bir örgütlenme, sadakat, vefa gibi büyük değerlerin ufkunu insanlığa açar. Derin arkadaşlıklar, yurda sadakat, emekçi halka vefa, devrime bağlılık büyük değerler ağı içinde somutlaşır ve göğerir.

Ergenekon tertibiyle Türk Ordusu’nun subaylarına yönelik “üstlerine suikast planları düzenlemek, fuhuş yapmak ve Abdullah Öcalan’ın kitaplarını okumak” yalanları üzerinden servis edilen psikolojik savaş malzemeleri Milliyet gazetesinde de yerini aldı. Haberde teğmenlerin evinden Aydınlık çıktığı da iddia edildi. Gönderdiğimiz cevabı ve düzeltme metnini aynen yayımlıyoruz. Sayın Sedat Ergin Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni 1 Ağustos 2009 tarihli Milliyet gazetesinde “Ataç’ın suikast önlemi” başlığıyla yayımladığınız haberde 7 teğmenin evinde yapılan aramalarda “Abdullah Öcalan’a ait kitaplar, Doğu Perinçek resmi ve Aydınlık’a ait dökümanların” bulunduğu yazılıyor. Sayın Ergin, “Aydınlık’a ait doküman” nedir? Eğer evden Aydınlık dergisi çıkmışsa buradaki suç unsuru ya da haber değeri olan şey nedir? Aydınlık 40 yıldır yaptığı yayınlarla Türk basını içinde saygın yerini almıştır. Öncelikle teğmenlerin evinde yapılan aramaya ait tutanakları, gizlilik kararı nedeniyle incelememiz mümkün değil. Ancak bu gün Ergenekon tertibinin medya eşliğinde yürütüldüğü dikkate alındığında bu bilginlerin hangi merkezlerden ve ne amaçla servis edildiği oldukça açıktır. Şimdi size açıkça söyleyelim; Biz, Türkiye’nin bütün işçileri, emekçileri, doktorları, mühendisleri ve aynı zamanda teğmenleri okusun diye çıkarıyoruz Aydınlık dergisini. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde katillerin, uyuşturucu kaçakçılarının, hırsızların evlerinde yapılan aramalarda Milliyet’in bulunma olasılığı ne kadardır? Eğer bulunursa “milliyet bulundu” diye mi haber yaparsınız? O evde Aydınlık çıkmıştır ya da çıkmamıştır bilemiyoruz. Ancak asıl gerçeklik, haberinizde Aydınlık’ın suç unsuru olarak göstererek ve Abdullah Öcalan’ın kitaplarının yanında çıktığını söyleyerek psikolojik savaşın ortağı haline getirilmenizdir. Daha çok kısa bir süre önce “bu gazeteleri almayın, boykot edin’ diyenlere karşı basın özgürlüğü yok ediliyor diyen sizler değil miydiniz? Basın özgürlüğünü, basın ilkelerine bağlı bütün yayın organları için savunmanız gerekmez mi? Logonuzun altında “Basında Güven” yazıyor. Şimdi yayımladığınız bu haberle kimlerin güvenini kazanmayı amaçladınız. Aydınlık’ı hedef göstererek belli merkezlere mesaj göndererek mi basında güven yaratacaksınız. Sizi değerli Abdi İpekçi’nin genel yayın yönetmenliği yaptığı kurumunuzda sorumlu gazeteciliğe bağlı kalmaya ve bu düzeltmeyi yayımlamaya davet ediyorum. Saygılarımla. Deniz Yıldırım Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni

SINIRLARI AŞMAK

PKK tanık, TSK sanık demiştik…

İşte burada, kişisel arkadaşlıkların ötesinde, Türk Devrimciliğinin ve Dünya Devrimciliğinin fedailer geleneğine dahil oluyoruz. Kendini milletin özgürlüğü ve emekçi halkın iktidarı gibi büyük davalara veren aydınları anlamak, onlardan olmayı gerektirir. Toplumdan her zaman alacaklı olan kalem sahiplerinin zorlandıkları yer burasıdır. Saim Bugayları, Demirtaş Ceyhunları, Uçkun Gerayları anlamak ve örnek almaktaki sınırlar, bizim kendi hayatımıza koyduğumuz sınırlardır. Partili olmak, o sınırları aşmak için biricik girişimdir; yola girmektir; yol oğlu olmak, yol neferi olmaktır. Hakikati aramak ve paylaşmak, o yolun eşsiz güzellikleridir.G www.doguperincek.info www.doguperincek.com.tr

Abdullah Öcalan bir kez daha ‘Ergenekon’la ilgi bildiğini iddia ettiği konuları görüşmek üzere Savcı Öz’le görüşmek istediğini söyledi. Zekeriya Öz’e seslenen Öcalan, “Ergenekon savcısı isterse gelip benimle görüşebilir. Ben bu konudaki bilgilerimi ve görüşlerimi savcıya söyleyebilirim. PKK`ya mal edilmiş dünya kadar şey var. Benim bu konuda görüşlerim alınmalı” dedi. Abdullah Öcalan, Ergenekon savcısı Zekeriya Öz ile görüşebilmek için 125 sayfalık bir dilekçe kaleme almıştı.

DEVRİMCİNİN NAMUSU

***

Arkadaşlarımız Kiraz Perinçek ve Caner Karavit dünya evine girdiler. Esas düğün Kiraz’ın babası ve başyazarımız Doğu Perinçek özgürlüğüne kavuşunca. Arkadaşlarımıza bir ömür boyu mutluluklar diliyoruz. ***

1978’den beri Aydınlık’a emek veren değerli arkadaşımız Feyza Perinçek’i ölümünün 5. yılında özlemle anıyoruz. Aydınlık bir hafta dileğiyle..

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›kG 3

KAPAK ahin, Gül, Erdoan… 3 Austos’ta Ergenekon davas Dantay’la birletirildi, 4 Austos’ta tahliye talepleri reddedildi. 5 Austos 2009 tarihinde Erdoan PKK’yla bulutu. Yine 5 Austos 2009’da ahin Meclis Bakanlna getirildi.

ABD’DEN SON ERGENEKON TALMATI:

Türkiye bölünene kadar içeride tutun! AKP iktidar Amerikan Gladyosuna tam teslim… “Frsat bu frsat” dediler, “Onlar içerdeyken bu ii bitirelim!” Bitirilecek i, Türkiye’yi bölme amaçl “Kürt açlm”… “Açlm” yürüten merkez, bandan beri Ergenekon tertibini de yürütüyor… Bedeli ödendi: 18 milyar dolar! Uzmanlar, “Bu para gelmeseydi, AKP iktidar ayakta kalamazd” diyorlar. Z. RUHSAR ENOLU

Ergenekon Mahkemesi daha birletirme kararı vermemiti, 3 Austos 2009 tarihinde Danıtay sanıklarını durumaya yolladılar. Mahkeme heyeti sanki bir emrivakiyle karı karıyaydı, Danıtayla

4 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

Ergenekon davalarını birletiriverdi! 4 Austos 2009 tarihinde, aynı Mahkeme Heyeti, hiçbir gerekçe göstermeden sanıkların tahliye talebini reddetti. Mahkeme Bakanı Köksal engün’ün tek açıklaması “Bu aamada” sözleri oldu; “Bu

aamada tahliye taleplerinin reddine…” çi Partisi Genel Bakanı Dou Perinçek’in ifadesiyle, Okyanus ötesinden güdülen cumhuriyet yıkıcıları, yargıyı karanlık amaçları için mi kullanmaktadır? Hangi “aamada” tahliye talepleri gerekçesiz reddediliyordu? “KÜRT AÇILIMI AŞAMASI”

Durumanın ertesi gün, 5 Austos 2009 tarihinde Babakan Tayyip Erdoan PKK’yla bulutu! Ne amaçla görütü, hangi sonucu aldı? Yanıt “hiç”… Babakan Erdoan, “Kürt açılımının” bir neferi olarak ertesi günkü gazete manetlerinde boy gösterdi. Talimat böyleydi, yerine getirildi! Yine 5 Austos 2009’da Mehmet Ali ahin Meclis Bakanlıına getirildi. ahin, Ergenekon tertibini yürüten ekibe “arkanızdayım” deyip hukuk dıı güvenceler vermiti. Tertibin Türkiye ayaının baındaki isimlerden. Planlanan tertip günü gününe uygulanıyor. Öncesi de var. 1 Austos 2009 günü “Kürt Meselesinin Çözümü: Türkiye Modeline

sunda hep barol oyuncusuydu. Zira “Kürt Açılımı” Abdullah Gül’ün ABD’yle imzaladıı “iki sayfa dokuz maddelik” gizli anlaması içinde önemli bir aırlık oluturuyor. Gül’ün Sedat Sertolu ile röportajında itiraf ettii, 2 Nisan 2003 günkü Vatan gazetesinde yayımlanan gizli anlamanın ilgili maddeleri öyle: 5. Madde- Kukla devlet Türkiye tarafından resmen tanınacak. 6. Madde- PKK ya af çıkarılacak ve PKK yasallatırılacak. 7. Madde- Güneydou belediyelerine özerklik verilecek ve Türkiye adım adım federasyona götürülecek. Doru” balıklı “Çalıtay”la dümeye basılmıtı. Nerde toplandı bu çalıtay? Polis Akademisi’nde. Niçin Polis Akademisi? Çünkü Fethullahçı Gladyonun karargâhı! aret oradan çakılıyor. Ergenekon tutuklamaları balamadan önce ulusalcılıın “terör” kapsamına alındıının ilan edildii brifing de Polis Akademisi’nde yapılmıtı. “Kürt Çalıtayına” katılan 12 adamın özellii ne? Dümanın asimetrik psikolojik harekât mangası! 12 nefer talimatı aldı, harekete geçti! Ne yıllar önceki brifing basit bir toplantıydı, ne sonuncu çalıtay. Yasemin Çongar, 29 Temmuz 2009 tarihli Taraf’taki köesinde öyle yazdı: “Devlet adına suç ileyenlerin, Ergenekon ve JTEM davalarında adalet önüne çıkarılması sessiz bir devrim tekil etmekle kalmıyor, Kürt açılımı için de bence salam bir temel oluturuyor.”

nipülasyon yaandı. Para, dorudan banka-holding hisselerine aktı. Ergenekon konusunda çeitli defalar “hukuk içinde hareket edilmesini” isteyen büyük sermayenin kasasına… Sus payı! PARA ABD’DEN, BAŞROL GÜL’E

Paranın dorudan doruya Obama’nın emriyle, CIA balantılı spekülatörler marifetiyle ve çeitli kanallardan Türkiye’ye yönlendirildii belirtiliyor. Piyasanın paraya doyurulması, 29 Mart yerel seçimleri öncesinde Tayyip iktidarıyla Fetullahçılar arasında kurulan mutabakatın bir parçası. “Kürt Açılımı”ndan önce Tayyip ile Gül arasındaki buzlar da tamamen eridi. Ergenekon tertibinde perde arkasında kalmaya gayret eden Abdullah Gül, “Kürt Açılımı” konu-

“AMERİKAN GLADYOSUNUN MERKEZİ”

Bütün bu Ergenekon tertibin ve peinden uygulamaya konulan “Kürt açılımının” mimarı Amerikan Gladyosu. Ankara’da, Amerikan Büyükelçilii’nde oturuyorlar, her eyi oradan yönetiyorlar. Türk-Amerikan savunma ibirlii anlaması gerei Türkiye’de bulunan ve ODC (Office of Defence Cooperation) adı verilen birim, Gladyo’nun faaliyetlerini perdeliyor. Ancak daha da ileri gitmiler. Emekli Deniz Binbaı Erol Bilbilik, son aratırmalarında, ODC’lerin 1976’dan beri Amerikan Büyükelçilikleri içinde faaliyet yürüttüklerini saptadı. Bilbilik, “Ankara, Amerikan Gladyosunun merkezi haline getirildi” dedi. Erol Bilbilik, Amerikan Kontrgerillasının “Askeri Uzman”, “Yardım He-

M ABD Ankara Büyükelçisi James Jeffrey. “Stay Behind”n (SüperNATO), bir baka deyile Amerikan Gladyosunun önemli isimlerinden biri olarak tannyor. Bu nitelikte birinin Ankara’ya büyükelçi atanmas, o dönem “Amerikan yönetiminin Türkiye’de daha saldrgan bir politika izleyecei” yorumlarna yol açmt.

AÇILIM NEYİN DİYETİ

“Türkiye 2. Dünya Savaı’ndan bu yana en iddetli krizi yaıyor. 18 milyar dolarlık ‘kaynaı belirsiz para’ olmasaydı, Türkiye’de ne ekonomi kalırdı, ne AKP iktidarı!” ktisatçılar ve siyasetçiler konuyla ilgili ayrıntılarda tartıma yürütüyorlar ama yukarıdaki saptamada birleiyorlar. 18 milyar doların 12-13 milyar doları “kaynaı belirsiz” kara para! Bütün bunların üzerine, 27 Temmuz-5 Austos günlerinde, Borsa’yı yüzde 110 iiren bir ma-

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

5

L“Fethullahç gladyonun gücü ABD güdümlü Mafya-Tarikat rejiminden geliyor... Bir Emniyet yetkilisi, Türk mafyasnn 100 milyar dolarlk uyuturucu ticaretini yönettiini belirtiyor.”

yeti”, “Danıma Kurulu” vb. perdesi altında ve Büyükelçilik kadrosu olarak çalıtıını belirtti. Atılan adımlar, yıllar öncesinin “Ortadou’yu NATO’nun merkezi yapma” planlarının parçasıydı… 35 KİŞİLİK CIA-PENTAGON EKİBİ

Aydınlık, 16 Mart 2008 tarihli sayısında önemli bir haberi okurlarına duyurmutu: Özel yetimi, 35 kiilik CIA-Pentagon ekibi Ankara’ya geldi, Türkiye’de operasyon-

lar yürütüyor. Erdoan ile Bush’un 5 Kasım 2007 tarihindeki bulumasından iki buçuk ay sonra, gizlilik koulları altında Türkiye’ye gelmilerdi. Ergenekon tertibinin kararlatırıldıı Erdoan-Bush zirvesinden hemen sonra… CIA-Pentagon ekibinde üst düzey subaylar ve istihbaratçılar vardı… “BÜYÜKELÇİLİK İŞBAŞINDA”

Ergenekon tertibinin en civcivli zamanına dönelim. Zaman gazetesi

Washington muhabiri Ali Aslan, 21 Haziran 2008 tarihinde yayımlanan yazısında öyle diyordu: “ABD’nin dümanlarına karı ‘önleyici saldırı’ doktrininin makuliyeti ve hakkaniyeti tartıılır. Ama dostlarının hayati hatalarına karı bazı ‘önleyici’ mekanizmaları devreye sokmasına itirazımız olamaz. Bunlardan biri, sesini eksiz üphesiz demokrasi lehinde yükseltmektir. Dieri de, özel resmî görümelerde ilgililere de aynı mesajı daha

AV. HÜSEYN BUZOLU:

Edmonds: Türkiye’deki gladyoyu ABD kurdu

Bölgesel operasyonlara hazırlık için aydın ve yurtseverlerin direnci kırılıyor

Türk asıllı Eski FBI tercümanı Sibel Edmonds, ABD’de Demokratlar’ın en büyük internet sitesi Daily Kos’ta yayınlanan “Bomba iddialar” balıklı röportajında Türkiye’deki derin devlet yapılanmasının ABD tarafından oluturulduunu söyledi. FBI’daki usulsüzlükleri dile getirdii için iine son verilen Edmonds, FBI’da çalıtıı dönemde karılatıı istihbarat raporlarını dayanak göstererek u bilgileri verdi: ABD Ortadou ve Orta Asya’ya yönelik operasyonlarında Türkiye’yi taeron olarak kullanıyor. Susurluk’la birlikte ortaya çıkan gladyo ABD’nin gizli yapılanmasının bir parçası. ABD yaklaık 10 yıldan beri Türk ajanlarının da yardımıyla Ortadou ve Orta Asya’da ayaklanmalar ve operasyonlar düzenliyor. MT’in Kontrterör Dairesi eski bakanı Mehmet Eymür ile ABD’nin eski Türkiye büyükelçileri Grossman ve Edelman, Türkiye’deki oluumun en önemli liderleri. Çin’in Sincan bölgesindeki Uygurlar’ı da Türkiye’nin nüfuzunu kullanarak ABD kıkırttı.

MGK Eski Genel Sekreteri Org. Tuncer Kılınç’ın avukatı iken kendisini sanık sandalyesinde bulan isimlerden Av. Hüseyin Buzolu, 3. iddianameyi deerlendirirken Aydınlık’a u yorumu yaptı: “Önemli olan, iddianame içeriindeki maddi gerçekliklerden yoksun birtakım isnatlar deil. Bu soruturma siyasallamı bir soruturma. Ülkemizdeki aydın ve yurtseverlere yönelik ciddi bir saldırı söz konusu. Ucu açık bir soruturmayla korku imparatorluu yaratıldı. ABD tarafından yürütülecek bölgesel operasyonlara ülke içerisinde direnç gösterecek aydınlar, yurtseverler ve yazarlara karı yürütülüyor. 4. iddianame, belki 5., 6. iddianamelerin sırada olduu görülüyor. Böyle bir soruturmadan ve kovuturması devam ederken bir mahkemenin ciddi bir yargılama yapmasını beklemek mümkün deil. Yargısal bir sonucun beklendi-

6 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

ine de inanmıyorum. Ülke içinde dıarıdan gelen tehditlerin gölgelenebilmesi için maalesef bu iddianameleri hazırlayıp kamuoyuna sunuyorlar. ster sada, ister solda, ister merkezde, herhangi bir siyasal fikri olan ve u ana kadar üpheli, sanık veya tutuklu olan tüm bu soruturmada ismi geçen insanların, aydınların, yazarların ortak bir özellii var: Antiemperyalist ve yurtsever olmaları. ABD’nin gerek ülke içerisindeki ve gerekse bölgedeki yapacaı operasyonlara direnç gösterecek olanlardır hedef. Maalesef iktidarda olan kii, henüz babakan sıfatını kazanmadan Beyaz Saray’da kabul görmütür. Kendi ülkesinin Genelkurmay Bakanı’yla görüebilmek için baka bir ülkenin savunma bakanından ricacı olmutur. Bugün geldiimiz nokta Türkiye’nin nereye doru götürülmek istendiini adeta göstermektedir.

da açık bir dille ifade etmektir. Özellikle ABD’nin Ankara büyükelçiliine bu konuda çok i düüyor. Ve bir eyler yapıldıı da kulaıma geliyor.” ABD BÜYÜKELÇİSİNİN “NİTELİKLERİ”

Ergenekon tertibi ve Kukla Devlet operasyonu açısından kritik bir adım da, geçen yıl ABD Ankara Büyükelçiliine James Jeffrey’in atanmasıydı. Jeffrey, “Stay Behind”ın (SüperNATO), bir baka deyile Amerikan Gladyosunun önemli isimlerinden biri olarak tanınıyor. Bu nitelikte birinin Ankara’ya büyükelçi atanması, o dönem “Amerikan yönetiminin Türkiye’de daha saldırgan bir politika izleyecei” yorumlarına yol açmıtı. James Jeffrey, Irak savaı sırasında Badat’taki iki numaralı adam olarak parladı. Jeffrey, Tayyip Erdoan’ın 5 Kasım 2007’deki Oval Ofis ziyareti sırasında “Amerika’nın, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyine operasyon yapmasına karı olduunu” açıkça söylemiti Jeffrey, 1985-1987 yılları arasında ncirlik üssünün K. Irak’a yönelik harekâtlarının zirveye tırmandıı dönemde bir “asker diplomat” olarak Adana Bakonsolosluu yaptı. 1999-2002 yılları arasında Ankara Büyükelçilii’nde müstearlık görevinde bulundu. 2004’te kurulan “Irak Politikası Operasyonları Grubu” (ISOG) bünyesinde yer alan, ISOG’a benzer olarak 2 Ocak 2007’de kurulan “ran ve Suriye Operasyonları” bölümünde ABD’nin ran-Suriye-Irak politikalarını oluturdu. ISOG’da, Amerikan derin devletinin bir numaralı ismi Dick Chaney’nin ajan kızı Elizabeth Cheney ile birlikte çalıtı. İÇİŞLERİYLE DOĞRUDAN TEMAS!

Eric Edelman döneminden beri Büyükelçilik ile özellikle çileri Bakanlıı arasında dorudan temas var. Büyükelçilik ekibi Türkiye’deki muhataplarıyla sık sık biraraya geliyorlar. Büyükelçilik bünyesindeki FBI bürosu ile Emniyet arasında sıkı bir ba var. ABD’nin milli devleti tasfiye operasyonunda Türkiye’nin resmi mekanizmaları kullanılıyor. Babakanlık Güvenlik leri Genel Müdürlüü’nün operasyonlarda kritik

rol oynadıı belirtiliyor. Müdürlük dorudan Babakan’a balı. Ama Babakan adına Müstear tarafından yönetiliyor. Bu birimle paralel çalıan bir baka birim, emdinli olayları sırasında çileri Bakanlıı’nda oluturulan 8 kiilik bir tim. stihbaratçıların oluturduu tim, bu operasyonların merkezinde yer alıyor. Psikolojik operasyonları burası yönetiyor. MT’ten de görevliler var. ABD Kontrgerillası Ankara merkezli örgütlenmesini salamlatırırken, Tayyip-Gül iktidarı devletin güvenlik birimlerinde Fethullahçı örgütlenmeyi yürütüyordu. SİVİL İSTİHBARAT AĞI

AKP, 3 Kasım seçimlerinden sonra ibaına geldii ilk günlerde Türkiye çapında sivil bir istihbarat aı kurdu. Emniyet içindeki Fethullahçılara dayanıyor. l il örgütlendiler. Emniyet’in yasal mekanizması içinde görünen, fakat giderek resmi hiyerarinin dıında davranan bir mekanizma… Bu mekanizma aracılııyla dinlemeler ve operasyonlar yürütülüyor. Baında Fethullah sicilli Ramazan Akyürek’in bulunduu Emniyet stihbarat Dairesi’nin talimatıyla hareket ediyorlar.

MT’ten yetkililerin bulunduu bir organizasyon. Yani Tertip Uygulama Merkezi! DOĞU PERİNÇEK: DUVARLARI DELİP ÇIKACAĞIZ!

ABD, askeriyle, ajanıyla boylu boyunca iktidarın içinde, TayyipGül ikilisinin arkasında. 18 milyar dolarlık dayanaı kurdular, devrilmek üzere olan iktidarı ayakta tutuyorlar. Dolarların bedeli aır… Türkiye halkı tertibe, bölücülüe isyan ediyor! Silivri isyan ediyor! çi Partisi Genel Bakanı Dou Perinçek duruma salonunda Mahkeme Heyetini uyarıyor: “Okyanus ötesinden güdülen cumhuriyet yıkıcıları, yargıyı karanlık amaçları için kullanmaktadır. Size burayı dar edeceiz. Bu duvarları delerek çıkacaız!”G

ERDOĞAN’IN ÖZEL TİM’İ

Erdoan dorudan kendisine balı “Özel stihbarat Örgütü” kurma giriimlerini 2003’te balattı. Aydınlık defalarca haberler yaptı. CHP Milletvekili Atilla Kart, bir soru önergesinde Yavuz Donat’ın bir yazısına dikkat çekiyordu. 11 Temmuz 2003 tarihli Sabah gazetesi’nde yayımlanan “Erdoan’ın Özel Tim’i” balıklı yazıda u satırlara yer veriliyordu: “Dorudan Babakan’a balı bir organizasyon. çileri ve Adalet Bakanları’nın bilgileri dahilinde. Bütün ‘iç güvenlik birimleri’ de bu organizasyonun içinde. Çalımalar gizli… Operasyonel yetenei yüksek, tribünlere oynamayan bir takım. Bu ilerin yürütüldüü karargâha gelince. O da gizli… TBMM’ye yürüme mesafesinde’ bir yer… Bu organizasyonun çalımaları belli bir noktaya geldikten sonra, iki ayrı dümeye aynı anda basılacak. Bazı kiiler, dorudan yargıya gönderilecek.” çinde yargıdan, emniyetten,

CUMHURYET KÖYÜ MUHTARI TANRIKULU:

‘Ergenekon’un 1 numarası biziz!’ Bismil’in Cumhuriyet köyü muhtarı Mehmet Tanrıkulu, anlıurfa’nın Öncül köyünde 22 Temmuz’da Ulusal Kanal’ın öncülüünde düzenlenen Tarım ve Toprak Reformu Kurultayı’nda Bismil’deki toprak mücadelesini anlattı. “Bizim mücadelemizde yanımızda sadece çi Partisi vardı. Fakirden yana ve güçlü bir devleti sadece çi Partisi kurabilir. Bunu bildiimiz için çi Partisi’ndeyiz. Bakanımız Dou Perinçek ve Avukatımız Nusret Senem yoksulun yanında oldukları için, haksızlıa karı oldukları için Ergenekoncu diye hapse atıldılar. Eer haksızlıa karı çıkmak, yoksulun yanında olmak Ergenekonculuksa en bata Ergenekon biziz. Ergenekon’un 1 numarasını arıyorlar; aradıkları o 1 numara biziz; Cumhuriyet köylüleridir!”

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

7

BR YILDA YÜZDE 30 ARTTI

‘Örtülü harcama’ Ergenekon tertibi için mi? stihbarat, savunma, devlet itibar gibi amaçlarla, kullanm babakanlarn emrine sunulan örtülü ödenekten bu yln ilk alt aynda 206 milyon lira harcand. Geçen yla kyasla, harcanan para yüzde 32 daha fazla. Bu paralarn nereye harcand ise ayr bir tartma konusu. Geçen yl gündeme getirilen “örtülü ödenek paralar Ergenekon operasyonlarnda kullanlyor” iddialar hâlâ yalanlanmad.

M Örtülü ödenein Ergenekon operasyonlarnda kullanlm olabilecei, sürekli gündeme getirilen bir konu. Babakanlk bu iddialarla ilgili hiçbir açklama yapamyor.

abakanlık, kurumsal mali durum ve beklentiler raporuyla ilk altı aydaki harcamalarının detayını Temmuz ayı sonunda açıkladı. Rapora göre Babakanlık, bütçe ödeneinin 236 milyon lira üstünde harcayacak. Personel ve sosyal güvenlik ödenekleri yetmeyecek, ek kaynaa ihtiyaç olacak.

B

KRİZ, BİR TEK ÖRTÜLÜ ÖDENEĞİ TEĞET GEÇMİŞ

Örtülü ödenek harcamalarıyla ilgili detaylar dikkat çekici.

Özel Kalem Müdürlüü’nün toplam harcaması 212 milyon lira olurken; örtülü ödenekte altı aylık harcama 205 milyon 814 bin liraya ulatı. Babakanlık, örtülü ödenein bu yıl bu kadar yüksek oluuna gerekçe olarak, örtülü ödenek harcamalarıyla önceki yıllarda ertelenen ihtiyaçların bu yıl karılanmasını gösteriyor. Ancak Örtülü ödenekten 2008’in aynı döneminde 156,3 milyon lira harcanmıtı. 2006 ve 2007 yıllarında da; örtülü ödenein de içinde bulunduu Özel Kalem Müdürlüü ödenei kapsamında toplam 540 milyon lira harcamıtı. ERGENEKON OPERASYONLARI MI FİNANSE EDİLİYOR?

Örtülü ödenein Ergenekon operasyonlarında kullanılmı olabilecei, sürekli gündeme getirilen bir konu. ddialara göre, bu paralar Ergenekon operasyonlarının her safhasında kullanıldı. Bu ödenekten, istihbarat toplamadan, tanıklık yapacak kiilerin bulunmasına kadar her alanda harcama yapıldıı belirtiliyor. Babakanlık ise bu iddialarla ilgili hiçbir açıklama yapamıyor. ERDOĞAN, “HESAP VERMEK ZORUNDA DEĞİLİM” DEMİŞTİ

Örtülü ödenekten harcanan parada son yıllardaki artı, herkesin aklına Ergenekon tertibinde kullanıldı mı? sorusunu gündeme getiriyor. Ancak Erdoan bu konuda hesap vermek istemiyor. Geçen yıl, örtülü ödenek harcamalarındaki artı üzerine gazetelerde eletiriler yapılınca

8 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

Erdoan “Bunun hesabını biz bu gazetelerin patronlarına vermeye mecbur deiliz” diyerek, iin üstünü kapatmıtı. ÖZEL İSTİHBARAT ARAÇLARI MI ALINDI?

Hesap verme zorunluluu olmaksızın kullanılan örtülü ödenek konusunda çok ciddi eletiriler ve üpheler gündeme gelmiti. “Örtülü ödenek paraları Ergenekon operasyonlarında ve gizli haber alma için kullanılıyor” iddiaları, TBMM gündemine bile gelirken; Hükümet tarafından bu iddialara ilikin hiçbir cevap veya yalanlama gelmemesi, üpheleri daha da kuvvetlendiriyor. TBMM Telekulak Komisyonu’nun geçen yılki toplantılarında muhalefet milletvekilleri; örtülü ödenekle, Babakanlık’a alınan 11 yüksek teknolojili dinleme aracının ilgisi olup olmadıını sormutu. Bu sorular da yanıtsız kalmıtı. 11 yüksek teknolojili dinleme aracının kimler tarafından kullanıldıı hâlâ muamma! ÖRTÜLÜ HARCAMALAR, ÇİLLER’İ HATIRLATIYOR

Yakın zamana kadar “örtülü ödenek” denince en fazla DYP Lideri Tansu Çiller akla geliyordu. 24 Aralık 1995 seçimleri öncesi ANAP lideri Mesut Yılmaz, Çiller’in, azınlık hükümetini desteklemesi karılıında Alpaslan Türke’in liderliindeki MHP’ye örtülü ödenekten para aktardıını iddia etmi, Çiller bunu inkar etmiti. Daha sonra banka dekontları basına sızmıtı. Yine Tansu Çiller’in isminin karıtıı baka bir “örtülü ödenek” tartıması, aynı anda büyük bir skandalı daha ortaya koymutu. Selçuk Parsadan isimli bir dolandırıcının çeitli vaatlerle Tansu Çiller’in örtülü ödeneinden para kullandıı ortaya çıkmıtı.G

MEDYADA GEZİYORUM

Medyanın ulaşamadığı (!) bomba haberler KUTBAY NAC AYDIN

Haftalardır bu köşede, “yandaş, Fethullahçı” ve “mütebaki” holding medyasının haberleri nasıl çarpıttığını anlatmaya çalışıyorum. Bu hafta sizlere, medyanın “çarpıtmadığı” bir konudan bahsedeceğim. Evet! Bu haftaki haber medyanın hiç mi hiç çarpıtmadığı bir konuya ilişkin. Çünkü, yandaşı da, Fethullahçısı da mütebakisi de bu haberin üzerini “elbirliği” ile örttüler ve örtmeye devam ediyorlar. ERGENEKON SAVCILARI HAKKINDA BAKANLIK RAPORLARI

Şu anda elimde 67 ayrı şikâyet dilekçesine ilişkin resmi bilgi var. Şikâyet edenleri isimleri ile yazacağım ama daha önce, bu şikâyetlerle ilgili Adalet Bakanlığı raporlarının tarihlerini ve “işlem yapılmasına yer olmadığına ilişkin” raporları yazan müfettişlerin ve bu raporları hukuka uygun bulan “yetkililerin” kim olduğunu açıklayalım: 1- Toplam 46 dilekçe hakkında verilen 21.8.08 tarihli iki sayfalık, 2007/9383 sayılı “işlem yapılmasına yer olmadığı” raporu: a) Yazan: Çetin Şen, (Hâkim, Genel Müdür vekili) b) “Rapor görüşüme uygundur” diyen Aykut Kılıç (Hâkim, Müsteşar Yardımcısı) c) Bakan adına “soruşturma açılmasın!” diyen Ahmet Kahraman (Hâkim, Müsteşar) 2- Meşhur “Nuriş kardeşlerden” Vedat Ergin’in 11.8.08 tarihli şikâyeti hakkında 17.10.2008 tarihli, 2008/10678 sayılı topu topu 12 satırlık rapor yazan ve “şikâyeti işlemeye koymaya gerek yok!” diyen: a) Tuncay Galip Tatar (Hâkim, Genel Müdür) b) Bakan adına “şikâyet işleme konulmasın” diyen: Zeki Yiğit (Hâkim, Müsteşar Yardımcısı). 3- Toplam dokuz dilekçe hakkında verilen “bir-buçuk” sayfadan ibaret 17.10.2008 tarihli, 2008/11289 sayılı “şikâyetlerin işleme konulmaması” raporu: a) Yazan: Tuncay Galip Tatar b) Bakan adına “tamam!” diyen Zeki Yiğit. 4- Toplam altı dilekçe hakkında verilen “iki-buçuk” sayfadan ibaret 7.1.2008 tarihli, 2008/13207 sayılı “şikâyetlerin işleme konulmaması” raporu: a) Yazan: Tuncay Galip Tatar, b) Bakan adına “tamam!” diyen Zeki Yiğit. (Bu raporun içeriği bence “müthiş!” Aşağıda bunu açıklayacağım.) 5- Toplam 4 ayrı şikâyet dilekçesi hakkında verilen 27.3.2009 tarihli, 2009/3326, 3327 ve 3328 sayılı üç ayrı raporda da, “şikâyetlerin işleme konulmaması” Galip Tuncay Tatar tarafından önerilmiş ve bakan adına Müsteşar Yardımcısı Zeki Yiğit tarafından, “tamam!” denilmiş. Bu üç rapordan, Avukat Ayhan Sarıhan’ın 23.1.2009 tarihli dilekçesindeki şikâyetin “reddi” kararı, ayrı bir yazı konusu olmayı hak ediyor. İlk fırsatta onu da yazacağım. KİMLER HSYK’YA BAŞVURMUŞ

26 Ocak 2009 tarihinde CHP Konya Milletvekili Atilla Kart’ın başvurusuna kadar, toplam 67 şikâyet dilekçesi verilmiş. 26 Ocak 2009 tarihinden bugüne kadar geçen 7 aya yakın sürede bu şikâyetlerin sayısı 100’ü aşmıştır. Oysa Ada-

let Bakanlığı’na atfen verilen bilgilere göre, şikâyet sayısı 38 olarak gösterildi. Biz 67 dilekçenin sahiplerini alfabetik sıra ile tek tek yazalım: A. Muttalip Tonçer (3 defa), Dr. Adil Serdar Saçan, Av. Ayhan Sarıhan, Av. Aytekin Erol, Av. Burak Güneş, Behiç Gürcihan, Bekir Öztürk (3 defa), Dr. Cahit Deniz, Av. Bülent Berkem, Cemal Hasan Dilektutan, Cenani Güngördü, Av. Ceyhan Mumcu (2 defa), Doğu Perinçek vekilleri (2 defa), Av. Engin Çelik Kadıgil, Av. Enver Baydan, Erdal Sarızeybek, Erol Ölmez (2 defa), Fikri Karadağ, Dr. Günay Gözüm, Hasan Basri Özbey (3 defa), Av. Hüseyin Buzoğlu (3 defa), Av. Hüseyin Gökçearslan, Kazım Kolcuoğlu, Av. Kemal Kerinçsiz (3 defa), Av. Kerim T. Kerimoğlu, Mahmut Öztürk (4 defa), Av. Mehmet Emre Elçi, Av. Mehmet Demirlek (2 defa), Muammer Karabulut, Mustafa Gürmeriç (2 defa), Muzaffer Tekin, Av. N. Seçkin Albayram (3 defa), Av. Nevzat Erdemir (vefat eden İzmir Barosu Başkanı), Nusret Karakaş, Av. Nusret Senem, Nuri Ergin (Nuriş olarak ünlenen hükümlü), Sefa Bilgiç, Selim Akkurt, Tuncay Özkan (2 defa), Av. Turgut Kazan, Vedat Ergin, Vural Ergül (3 defa). Bu isimleri, resmi belgeden aktardığım için, adı veya soyadı yanlış yazılan varsa, kusur bana ait değil. (BOP Eşbaşkanlığında, “düzgün” bir Türkçe ile ve “yanlışsız” bir resmi yazıya henüz rastlamış değilim.) ADALET BAKANI NİÇİN İZİN VERMEMİŞ…

Yukarıda 4. sırada yazdığım rapor içeriği, toplam 67 şikâyetin “neden” ve “nasıl” rafa kaldırıldığını gösterir nitelikte. Bakın, 7.1.2008 tarihli raporda neler var: “İstanbul C. Savcısı Zekeriya Öz’ün, (…) Aydın-Çine Savcısı olarak görev yaptığı dönemde Mehmet Ocak isimli iş adamından haraç ve bu kişiye ait benzin istasyonundan ücretsiz benzin aldığı, haraç ve ücretsiz benzin alması nedeniyle Mehmet Ocak tarafından rehin alındığı halde şikâyetçi olmadığı, Çine’de görevli iken ATGV (Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı) adına tahsil edilen gelirlerini paylaşma teklifinde bulunduğu, İstanbullular Nakliyat isimli firma ile araba alım satım işi yaparak ticari faaliyette bulunduğu, Fethullahçılar tarikatıyla ilişkili olduğu, Atatürk’ten ‘beton Kemal’ diye söz ettiği (…) iddia edilmiş ise de; (…) adı geçen C. Savcısının, Çine ilçesinde 28.9.1995 ile 6.7.1998 tarihleri arasında görev yaptığı dikkate alındığında, 765 sayılı TCK’nun 102. ve 104. maddelerinde yer alan dava zamanaşımı süresinin fazlası ile dolduğu (…) Kaldı ki, 4 Temmuz 2006’da yürürlüğe giren 5525 sayılı Disiplin Cezalarının Affı Kanunu uyarınca 14.2.2005 tarihine kadar işlenen suçlar hakkında disiplin yönünden işlem yapılmasının mümkün olmadığı (…) Aydınlık Dergisi’nde haber konusu olan iddiaların Zekeriya Öz tarafından tekzip edildiği anlaşıldığından şikâyetin işleme konulmaması düşünülmüştür. Takdirlerinize arz ederim” İmza: Galip Tuncay Tatar, Hâkim, Genel Müdür. Nokta! Bendeniz de, durumu Aydınlık okuyucularına ve Fethullahçı-yandaş medyanın “mütebaki”si holding medyasının “araştırmacı” yazarlarına arz ederim. Umuma açık not: Bu yazıda kullanılan bütün bilgi ve belgeler, Silivri 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2009/37 sayılı dosyasında kuzu kuzu yatmaktadır. Duyurulur.G 9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›kG 9

TÜRKİYE 3. DDANAME’DE F SAVCILARININ SUÇLAMASI

ADD’de yöneticilik teklifi almak AB’ye karşı olmak Türkiye’nin AB üyeliine kar msnz? Bir cenaze töreninde hükümeti protesto mu ettiniz? Belki de Cumhuriyet mitinglerinin düzenlemesinde paynz vardr! Ya da bir gün, biri size ADD yöneticilii teklif etmitir... Öyleyse 3. Ergenekon ddianamesi’ne göre siz de terör örgütü üyesi olabilirsiniz... ÖNDER ÖZTÜRK

ski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç’a, 3. Ergenekon ddianamesi’nde ibretlik suçlamalar yapıldı. F savcılarının Kılınç’ın terör örgütü üyesi olduunu kanıtlayan en önemli buluu emekli olduktan sonra kendisine Atatürkçü Düünce Dernei (ADD) tarafından genel bakanlık teklif edilmesi. 643. sayfada yer alan ifade aynen öyle: “Tuncer Kılınç’a emekli olduktan sonra ADD Genel Bakanlıı’nın teklif edildii, deiik sebeplerden ötürü kabul etmedii, deiik zamanlarda ADD’nin davetlisi olarak konumacı sıfatıyla konferanslara katıldıı beyanlarından anlaılmakla... kendisine bu görevin teklif edilmesinin örgütsel konumunu ortaya koyduu anlaılmaktadır.” Yani, Atatürkçü Düünce Dernei tarafından yöneticilik teklifi almak, terör örgütü üyesi olmak için yeterli bir neden.

E

KILINÇ’IN F TİPİ GLADYO’YU RAHATSIZ EDEN ASIL SUÇU

Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterlii yapmı emekli bir or-

“Tuncer Klnç’a emekli olduktan sonra ADD Genel Bakanl’nn teklif edilmesinin örgütsel konumunu ortaya koyduu anlalmaktadr.” 10 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

general olan Tuncer Kılınç, “Devletin Güvenliine likin Gizli Belgeleri Temin Etme” iddiasıyla da suçlandı. Dier iddialar ise “Bıçak veya Dier Aletleri zinsiz Olarak Bulundurma”, “Pek Az Sayıda Mermi Bulundurma veya Taıma.” ddianamede yer alan suçlamalar bunlar. Peki, Kılınç’ın F Tipi Gladyo’yu rahatsız eden asıl suçu neydi. F savcılarını rahatsız eden konumayı Gazi Üniversitesi’nde 4 Aralık 2004 tarihinde düzenlenen Avrasya Toplantısı’nda yapmıtı: “Türkiye, Avrupa Birlii’nden milli menfaatlerini ilgilendiren konularda hiçbir yardım görmemitir. Bilakis Avrupa Birlii bu konuda hep menfi davranmıtır. O halde Türkiye’nin yeni arayılar içinde olması kesin bir ihtiyaç. Bunun en uygun tarzı Rusya, Çin ve ran’ı da içine alacak ekilde alternatif bir seçenek Org. Klnç’n suçu, emekli olduktan sonra ADD tarafndan genel bakanlk teklifi almak

oluturmaktır.” AB KARŞITI OLMAK BÜYÜK SUÇ

ddianamede, örgütün amaçları bölümünde, “Dünyaya kapalı, AB ve insan haklarına karı, ekonomik yönden zayıf bir devlet imajı oluturulmaya çalıılarak, devlet otoritesini içte ve dıta zafiyete uratmak…” eklinde bir cümle yer aldı. Bu cümleden de anlaıldıı üzere Avrupa Birlii’ne karı olmak büyük suç! ‘CENAZE TÖRENİ AMACA ULAŞILDIĞININ GÖSTERGESİ’

Mustafa Yücel Özbilgin’in hayatını kaybettii ve Alparslan Arslan’ın tetikçilikten yargılandıı Danıtay saldırısı, 3’üncü iddianamede Ergenekon’un gerçekletirdii eylemler arasında. ddianamede u ifadeler yer aldı: “Danıtay saldırısından sonra, saldırıda hayatını kaybeden Mustafa Yücel Özbilgin’in cenaze törenine bakıldıında Ergenekon silahlı terör örgütünün amacına ulatıı, cenaze töreninin görüntüleri incelendiinde, törene katılan bazı kiilerin laik-antilaik çatımasını meydana getire-

Rektörler, Cumhuriyet mitinglerine katlmak ya da tevik etmekle suçland bilecek nitelikte provokatif nitelikle sloganlar attıı, törene katılan dönemin hükümet yetkililerini protesto ettikleri, hatta fiziki saldırıya teebbüs ettikleri, sonuç olarak bu eylem sonrası ülkede kaos ortamının olutuu görülmütür.” CUMHURİYET MİTİNGLERİ YİNE HEDEFTE

Cumhuriyet mitinglerinin, ör-

gütün “sözde toplumsal refleksi” harekete geçirme aracı olduu ifade edilen 3. iddianamede öyle yazıldı: “Yasama ve yürütme organını devirmeye teebbüs eylemlerinde tüm bu örgütlenmeleri aynı anda devreye sokarak sözde toplumsal refleksi harekete geçirme adına tertipledikleri mitingler vasıtasıyla kendi kurallarının uygulanacaı bir sistemin kurulması için aktif olarak çalı-

tıkları anlaılmıtır.” ‘REKTÖR’ÜN SUÇU ATATÜRKÇÜ OLMAK

ddianamede, yargılanan rektörler Prof. Dr. Ferit Bernay, ADD Genel Bakanvekili ve eski Uluda Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, Bakent Üniversitesi kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal ve nönü Üniversitesi eski Rektö-

Fethullahçı Gladyo’nun yeni saldırı hazırlıı mı?

Vakit, 13 Şubat 2006

Vakit. 7 Austos 2009

Vakit, bu sefer de Yargıtay Cumhuriyet Basavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’yı hedef gösterdi. 7 Austos 2009 tarihli sayısında ‘Korkunç senaryo’ balııyla verilen haberde u satırlar yer alıyor: “Ergenekon’un 3. iddianamesinde; eylemlerle ilgili deerlendirmelerin bulunduu bölümde, Ergenekon üyelerinin Yargıtay’da üst düzey bir yetkiliye yapacakları suikast giriimi ile Danıtay saldırısında olduu gibi ülkede laik-anti laik çatıma çıkarmayı amaçladıı ve AK Parti’yi devirmeyi planladıı belirtiliyor.” Vakit, “söz konusu ismin AKP’ye kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Basavcısı Abdurrahman Yalçınkaya olduu konuuluyor.” diyerek, yeni bir saldırı hazırlıına mı iaret etti? Aynı gazete, silahlı saldırıya urayan Danıtay 2. Dairesi üyelerini, 13 ubat 2006 tarihli sayısında, Aytaç Kılınç adlı türbanlı öretmenle ilgili karara atfen, ‘te o üyeler’ manetiyle açıkça hedef göstermiti. Vakit, sonraki altı gün de ‘Moultay döneminde atanmılar‘, ‘Hukuk kimsenin tekelinde deil’, ‘Yargı’dan yetki gaspı’, ‘Öfke büyüyor’, ‘Danıtay vicdanı’ manetleriyle devam etmiti. O zamanki adı Akit olan gazetenin, 1995 yılında da ‘Baro terörü’ manetinin ardından, türbanlı avukatların davalara girmesine izin vermeyen Gümühane Barosu Bakanı Ali Günday, silahlı saldırıda öldürülmütü.

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

11

rü Fatih Hilmiolu’nun ortak suçlarını Cumhuriyet mitinglerine katılmak ve tevik etmek olarak belirlemi. İDDİANAMEYE İLK CEVAP

Bakent Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Ha-

Yargıtay’a, NATO’ya saldırı ve Büyükanıt’a suikast Savcılar hayali eylemler konusunda karar veremediler! Ergenekon Soruturmasında ortaya çıkan üç iddianame, birbirleriyle karılatırıldıında adeta bir çelikiler manzumesi… Her üç iddianamede de “Örgütün Tasarladıı Eylemler” balıı altında ele alınan; “Yargıtay binasına sabotaj veya Yargıtay görevlilerine suikast”, “NATO görevlilerine suikast ve NATO Karargâhına sabotaj”, “Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaar Büyükanıt’a suikast” konularında birbiriyle çelien açıklamalara yer veriliyor. Birinci ddianamede dile getirilen bu suçlamalar, bunlara dayanak gösterilen ve çi Partisi’nde bulunduu iddia edilen CD’lerin arama tutanaklarında olmadıı anlaılınca, kinci ddianamenin 105-107. sayfalarında “delil elde edilemediinden suç isnadına konu edilmemitir” denilerek geri alınmı iken bu kez Üçüncü ddianamenin 44-46. sayfalarında “Örgütün Gerçekletirmeyi Planladıı Eylemler” balıı altında yeniden suçlama konusu yapılıyor. kinci ddianamede bu konularda ‘delil bulunamadı’, ‘suçlama yapmıyoruz’ diyen Ergenekon Savcıları, bu beyanlarını unutup yeni bir kanıt ileri sürmeksizin Üçüncü ddianamede; “Yargıtay binasına ait kroki ve bilgilerden Ergenekon silahlı terör örgütünün Yargıtay Bakanlıında görevli üst düzey bir yöneticiye yönelik suikast hazırlıkları yaptıı anlaılmıtır” diyorlar. Yine arama tutanaklarında bulunmadıı anlaılan CD’den hareketle; “Ergenekon silahlı terör örgütünün NATO karargâhına yönelik gerçekletirmeyi planladıı eylemi açıkça ortaya koymaktadır” deniliyor. “Büyükanıt’a suikast” iddiasında da durum aynı, kinci ddianamede geri alınan bu iddia, Üçüncü ddianamede; arama tutanaklarında bulunmayan CD’nin “içeriinde dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaar Büyükanıt’ın belirtilen tarihte zmir ve Balıkesir illerine yapacaı ziyaretler sırasındaki koruma planının olduu, burada yer alan bilgilerden de Yaar Büyükanıt’a yönelik örgütün eylem hazırlıı çerisinde olduu anlaılmıtır” denilerek tekrarlanıyor. imdi birletirilen davada bu ddianamelerden hangisinin esas alınacaı merak konusu.

12 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

beral, 13. Aır Caza Mahkemesinin Ergenekon Davası’na ilikin hazırladıı 3. iddianamenin gerçei yansıtmadıını belirterek, “ddianame de ahsıma yöneltilen suçlamalar asılsız olup, bu gerçek dıı iddialar nedeniyle 4 aydır bütün özgürlüklerim hukuka, insan haklarına aykırı olarak kısıtlandıı gibi, salıımı da ciddi bir ekilde zedelenmitir” dedi. Prof. Dr. Haberal, açıklamasında unları belirtti: “ddianamede adı geçen sözde terör örgütü ile ilgili tek bilgim, vatandaların olduu gibi benim de sadece medya üzerinden olmutur. ddianamede terör örgütü yöneticisi olarak benimle birlikte ismi geçen Yalçın Küçük ve lhan Selçuk ile sadece aydınlar dilekçesi nedeniyle 25 sene önce karılatım. O günden bu güne her ikisiyle bir irtibatım olmamıtır. ‘Aydınlar Dilekçesi’, 12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra ortaya çıkan antidemokratik uygulamalara karı demokrasi için yapılan bir giriim olup, ben de bu dilekçe altına imza atanlardanım. ddianamede belirtilen Mustafa Özbek ve Erol Manisalı ile medya finans yapılanması içinde yer aldıım ve yardım ettiim iddiası kesin bir yalandır.” ÖZKÖK’ÜN İFADESİNDEKİ ÇELİŞKİ

ddianamenin Giri Bölümü’nde “tanık” olarak ifadeleri yer alan eski Genelkurmay Ba-

kanı emekli Org. Hilmi Özkök, görev süresince MT’ten Ergenekon konusunda kayıtlı bir evrak almadıını söyledi. MT ise 13. Aır Ceza Mahkemesi’ne 23 Aralık 2008’de gönderdii belgede, Ergenekon hakkında 2003 ve 2006’da Genelkurmay Bakanlıı’na iki kez kitapçık yolladıını belirtmiti. Üçüncü Ergenekon iddianamesinde “tanık” sıfatıyla verdii ifade yer alan eski Genelkurmay Bakanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün anlatımları soru iaretlerine yol açtı. Darbe iddialarıyla ilgili olarak gelen bilgi ve belgelerin delil mahiyetinde olmadıını söyleyen Özkök, bir baka bölümde darbe iddiaları konusunda kendisine birçok kez ihbar, mektup, CD ve benzeri bilgilerin ulatıını, Ayııı ve Yakamoz adlı planların bilgisinin ise kendisine slayt eklinde geldiini anlattı. “NE ERGENEKONU BEN AMERİKANCIYIM”

Eski YÖK Bakanı Kemal Gürüz iddianamede sözde örgütün ara elemanı olarak suçlanıyor. Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alınıp sorgulandıktan sonra serbest bırakılan eski YÖK Bakanı Kemal Gürüz, 19 Ocak 2009’da “Ne Ergenekonu ben Amerikancıyım. Dünya barıını ancak Amerika salayabilir” demiti. G

Vatandalar, Dantay saldrsndan bir gün sonra, Mustafa Yücel Özbilgin’in cenaze töreninde AKP’li Bakanlar protesto etmiti (18 Mays 2006)

SLVR’DE 102. DURUMA

Salon büyüdü, kargaşa arttı mücadele sertleşti! Bir önceki durumadan beri, köprülerin altndan çok sular akt. Davalarn birletirilmesi talep edildi, HSYK’da adalet ile iktidar bir kez daha kar karya geldi. Bir de duruma salonu deiti. HSYK toplantlarndan sonra Ergenekon savclarnn psikolojilerinin deiip deimediini ise zaman içinde anlayacaz… CÜNEYT AKALIN

ski salonun yetersizlii karısında yükselen itirazlar üzerine Cezaevi

E

Kompleksi içinde apar topar yapılan daha büyük duruma salonu hizmete sokuldu. Salon büyümü ama anlayıta deiiklik yok. Salonun mimari tarzı bile korunmu, aynı yapı biraz büyütülmü. “Adalet Mülkün Temelidir” cümlecii ve bir Atatürk büstü adet yerini bulsun diye yargıçların arkasındaki duvara ilitirilmi. Tek olumlu gelime, izleyicilere ayrılan bölümün büyütülmü olması, ancak Silivri’ye ulamanın güçlüü dikkate alındıında, bu gelimenin getirisi imdiden belli. Salon yeni ama kafa eski ve uyduruk! Yazın sıcaında havalandırmanın çalımaması ikâyetlere neden oldu, heyet bunu not etti. Yurttaların salona ulamaya çalıırken gördüü eziyet de not edilmeli. Durumaya gelenler dıarıdaki parmaklıkların önünde keyfi bekletiliyor, içeriden talimatlar bekleniyor. Sorumlu da belli deil, ne için bekletildii de… Acaba bunları kime ikâyet etmeli? Heyet, davaları birletirmekle megul, bu gibi ufak konular onun sorumluluuna girmez zaten. En iyisi, en büyük yargıca, millete ikâyet etmeli. Tertipçiler esas ondan korkmalı. 102. DURUŞMADA “ZULÜM” ÇIĞLIĞI

3 Austos pazartesi günü saat 9.30 sırasında yargıçlar, sanıklar ve izleyiciler yerlerini aldılar. Esas deiiklik ite o zaman ortaya çıktı. Danıtay davasının katilleri de sa-

lona getirilmi, jandarma kordonu altında salonun bir köesine yerletirilmiti. P avukatı Mehmet Cengiz, duruma itiraz etti. “Daha birletirme kararı bile olmadan bu kiiler burada nasıl olur?” diye sordu. Bunu P bakanı Dou Perinçek’in müdahalesi izledi. Perinçek duygu yüklü konumasında “Atatürk Devrimi’ne karı yürütülen psikolojik harekatın hiçbir sınır tanımadıını” söyledi, “yargılamanın bir zulme dönütüüne” iaret etti ve Heyet’i uyardı: “Mahkeme bütünüyle teslim olursa, bizim burada ancak sandalyelerimizi yargılayabilirsiniz.” Ardından solonu terk etti. Onu öteki P’li sanıkları ile Prof. Dr. Kemal Alemdarolu izledi. Durumayı izlemeye gelen 300’ü akın izleyicinin büyük bölümü de salonu terk etti. Heyet, açmazlarla ba baa kaldı. Sanık avukatları Danıtay Davasının birletirilmesine itiraz ettiler. Heyet ara karar için çekildi. Sıra, bu durumaların tarihine “korsan muhabbet bölümü” olarak geçecek olan araya geldi. Sanıklarla izleyiciler aradaki onlarca

metre mesafeye ramen kaynatmaya koyuldular. Dr. Emin Gürses “Demirta aabeyi kaybetmenin” acısını paylaırken, E. General Veli Küçük dostlarıyla söyleti. Sonra salon hareketlendi, Ara bitti, Heyet yerini aldı. zmir’den Ankara’dan, Trakya’nın çeitli yörelerinden kalkıp durumayı izlemeye gelen ancak protesto amacıyla salonu terk ettikten sonra kapı ile salon arasında bocalayan izleyiciler, Heyet bakanı engün’ün açıklamalarını duydular. “Danıtay davasının ayrılması talebi reddedildi…” İDAMDAN BİLE AĞIR

Salonda düzen tam salanmamıtı ki, salonun arka sıralarında tek baına oturan biri el kaldırdı, söz istedi. Prof. Kemal Alemdarolu tarihi konumasını ite o sırada yaptı: “Türbanı yasaklamamdan sonra iki kez TBMM komisyonunda sorgulandım. u anda ben türban kararı nedeniyle Danıtay hâkimini katledenlerle aynı salonda bulunuyorum. Bu benim için sizin vereceiniz idam cezasından daha aır bir cezadır.” 102. durumadan, akılda Perinçek’in “zulüm” tanısı, P’li sanıkların durumayı terk etmeleri ve mahkemeyi sandalyelerle ba baa bırakma sözleri ile Prof. Alemdarolu’nun tarihi açıklaması kaldı.G

Eer mahkeme, Türkiye’mizi hedef alan bu karanlk tertibe bütünü ile teslim olursa bizim burada ancak sandalyelerimizi yarglayabilirsiniz!” 9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

13

SANIK AVUKATLARI, ERGENEKON HÂKMLERN UYARDI

‘Tertibe alet olarak o kürsüde oturamazsınız!’ “O kürsüde oturmay hak etmenin, orada oturmaya devam edebilmenin olmazsa olmaz koulu Atatürk Cumhuriyetinin yargc olmak, buna uygun kararllk ve duruu gösterebilmektir. Tertibe boyun eerek, tertibe alet olarak o kürsüde oturulamaz, o cübbeler giyilemez, Türk milleti adna karar verilemez!” rgenekon davasının 4 Austos’ta yapılan durumasında, salonda mahkeme heyetine güvensizlik ön plana çıktı. Durumada söz alan sanık ve avukatların birçou, mahkeme heyetinin tertibe alet edildiine dikkat çeken konumalar yaptılar. Heyeti uyaran konumaların merkezinde, davanın Danıtay saldırısı davasıyla birletirilmesi kararı ve tutukluluk hallerinin gerekçe belirtilmeksizin sürdürülmesi vardı. Dou Perinçek’in avukatı, çi Partisi Genel Bakan Yardımcısı Hasan Basri Özbey ile Av. Vural Ergül, savunmalarında bu iki konuyu ayrıntılarıy-

E

Av. Hasan Basri Özbey. “Dantay suikast davas bir letir. ddianameyi kabul ederek yol açtnz büyük yanln sonucunda bu le önünüze atld. Gladyo’nun tertipçileri bu lei önünüze attlar. Le ortadadr ve kokmaktadr. Bu kokuma tüm ülkeye yaylmaktadr. Bu le Türkiyemizin en temiz insanlarn lekelemektedir. Bu lee, kokumaya seyirci kalamazsnz. Seyirci kalmak, Cumhuriyete ve Türkiye’ye yönelen bu hain tertibe sadece boyun emek demek deil, alet olmaktr. 14 G Ayd›nl›k

G

la ele aldılar. Emekli General Veli Küçük ve Av. Kemal Kerinçsiz de konumalarının bir bölümünde, üye hâkim Sedat Sami Haılolu hakkındaki üpheleri dile getirdiler. “ÇİFT BAŞLI CANAVAR YARATTINIZ”

çi Partisi Genel Bakan Yardımcısı Av. Hasan Basri Özbey, Danıtay saldırısını da konu eden ilk iddianame verildiinde, saldırıyla ilgili davanın Ankara 11. Aır Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olduunu hatırlatarak, heyete öyle seslendi: “ddianameyi kabul ederek çift balı bir canavar yarattınız!”

Av. Hasan Basri Özbey, davaların birletirilmesi kararının ardından atılan bazı gazete balıklarından da örnekler verdi: “Ergenekon yargıcı öldürttü” “Danıtay’ın hesabını Ergenekon verecek” “Ergenekon’da Danıtay panii” “Danıtay davası, bu manetler atılabilsin diye Ergenekon davası ile birletirildi” diyen Av. Özbey, öyle devam etti: “Bu manetlerin sorumluları, Danıtay saldırısını iddianameye yazanlar ve bu kanunsuz iddianameyi kabul edenlerdir. Sorumluluk sizdedir. Bu sorumluluktan hiçbir usuli bahaneyle kaçamazsınız! Sorumluluunuzun gereklerini yerine getirmekten hiçbir nedenle kaçamazsınız! “Siz Atatürk Cumhuriyetinin yargıçlarısınız. O kürsüde oturmayı hak etmenin, orada otur-

Av. Vural Ergül. “Mahkeme heyetinin bamsz davranmas için göstermesi gereken cesaretten yoksun olduu inancndaym.”

9 AUSTOS 2009

maya devam edebilmenin olmazsa olmaz koulu Atatürk Cumhuriyetinin yargıcı olmak, buna uygun kararlılık ve duruu gösterebilmektir. Bu ancak ülkemize yönelen karanlık tertiplere direnmekle mümkün olabilir. Tertibe boyun eerek, tertibe alet olarak o kürsüde oturulamaz, o cübbeler giyilemez, Türk milleti adına karar verilemez! Boyun emeye devam edip teslim olduunuz takdirde, bu salonda yargılayacak sanık, taleplerini dinleyecek avukat bulamazsınız.” Dou Perinçek’in avukatı Hasan Basri Özbey, yargılamanın Ergenekon dava dosyasından ayrı yapılıp yapılmayacaı hususunun ‘derhal’ deerlendirilmesini ve Danıtay davası dosyasının davadan ayrılmasını ve ayrı bir esasa kaydedilerek sürdürülmesini talep etti. “UTANÇ MAHKEMENİZİN OLACAK”

Av. Vural Ergül de “mahkemeye olan saygının devam edebilmesi için”, mahkemenin “tutukluluk hallerinin devamı” yönündeki kararlarının gerekçesini açıklamasını talep etti. Gerekçesiz kararlarla bazı sanıkların iki yıla varan tutukluluk hallerinin, mahkemeye olan güveni sarstıına dikkat çeken Vural Ergül, “Çakma tanık ve ihbar mektup-

Av. Vural Ergül: “ki davann birletirilerek görülmesi, eer Ergenekon davas sonuçlandrlamazsa, Alparslan Arslan ile Osmanm Yldrm’n 1015 gün sonra ellerini kollarn sallaya çkp gitmesini salayacaktr. Bu da hiç üphesiz yarg adna bir utançtr ve bu utanç da Ergenekon davas ile Dantay davasn birletiren mahkemenindir.”

ları marifetiyle Danıtay davasıyla Ergenekon denen hayali örgüt

davası birletirilerek yargılama süresi uzatılmak isteniyor” dedi.

TERTİBİN KRONOLOJİSİ Ekim 2005 Fethullah Gülen Amerika’dan iareti verdi: “Ulusalc dalgay aacaz” Kasm 2005 emdinli tertibi: Dönemin Kara Kuvvetleri Komutan Org. Yaar Büyükant’ suçlayan iddianame düzenlendi. 17 Mays 2006 Dantay suikast: Tertip Alpaslan Aslan’n yakalanmayaca üzerine kurulmutu. Ancak süreç, istenildii gibi ilerlemedi. Tipik bir Gladyo eylemi olan bu suikast, hukuku sindirme ve teslim alma operasyonunun ilk örneiydi. Dönemin Babakan Yardmcs Mehmet Ali ahin, olaydan 2 saat sonra öyle dedi: “Bir takm sürprizlere hazrlkl olun.” Hemen ardndan Tayyip Erdoan da bir açklama yapt: “Bizim iktidara gelmeden önce yaptmz tespitimize göre bu çeteler var.” Tayyip Erdoan, birkaç gün sonra da “Ulusalclarn üzerine gidin” talimat verdi. Erdoan’dan sonra Abdullah Gül, Babakan Yardmcs sfatyla Emniyet Genel Müdürlüü ve MT’ten brifing istedi. MT ve Emniyet Genel Müdürlüü Abdullah Gül’ün önüne 2001’lerde imal edilmi ‘Ergenekon Örgütü emas’n koydu. Ancak sözde Ergenekon örgütü ile Dantay suikast arasnda somut bir balant bulunamad. Delilleri imal etme talimatn da Abdullah Gül verdi: “Bana anlattklarnz delillendirip savcya da anlatn, hepsi yakalansn, yarglansn.” Gül, sadece delil bulunmas için deil, savc bulunmas için de talimat vermiti. Bulunan savc Zekeriya Öz, 2006 ylnda gerçekleen Dantay suikast ile 2003-2004’teki ‘darbe giriimleri’ arasndaki ba kefetti! Savc Öz’ün kurduu baa göre, Dantay suikast, “Darbe ortam hazrlamak” amacyla yaplmt! Ancak savcnn öne sürdüü darbe giriimi, saldrdan iki yl öncesinde kalm ve darbecilikle suçlanan komutanlar çoktan emekli olmutu! Delil imal edildi, savc bulundu ama stanbul polisiyle bu tertip yürütülemezdi. O tarihte Adalet Bakan olan Mehmet Ali ahin, u açklamada bulundu: “Emniyet Genel Müdürlüü’ndeki tecrübeli elemanlar geçici olarak stanbul’da görevlendirdik.” F Tipi Emniyet görevlileri, Alpaslan Aslan’a sorguda, “Suikast emrini Dou Perinçek mi verdi” biçiminde sorular yöneltti. Dou Perinçek, u açklamay yapt: “Eer o soruyu soran erefli bir fare ise deliinden çkmal ve ‘ben sordum’, diye kendisini ortaya koymaldr.” Uydurma Ergenekon örgütü emalar Gladyo medyasnda çaraf çaraf yaynlanmaya balad. Düzmece Ergenekon belgeleri basna servis edildi. Hürriyet gazetesi Genel Yayn Yönetmeni Erturul Özkök de, 27 Mays 2006 da öyle yazd: “Dantay’a yaplan menfur saldrdan sadece üç saat sonra Babakan’n çevresinden ve Emniyet’in bir kanadndan kulaklara u fsldand. “Bu olayn altnda baka ey aramayn. Bu cinayeti ileyen kii ile Cumhuriyet gazetesine saldran kii ayn. Sedat Peker ve Veli Küçük gibi kiilerle ilikisi var.” Dorudan doruya Gladyo’nun merkezinde imal edilen sözümona “olaylar, toplantlar ve eylemler” piyasaya sürüldü. Darbe senaryolar, emalar, krokiler, sahte belgelerle Türkiye tarihinin en youn psikolojik sava balatld…

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

15

Av. Ergül, yargılamanın uzatılması durumunda, Danıtay sanıklarının tutuklu kaldıkları süre göz önüne alınarak Ergenekon sanıklarından önce tahliye edilmesi olasılıına da iaret etti ve “Bu durumda, bunun utancı bizlere deil, mahkemenize ait olacaktır” diye konutu. Bu sözler üzerine sinirlenen Mahkeme Bakanı Köksal engün, “o utanç size aittir, Mahkeme utanmaz” diye tepki gösterdi. Vural Ergül de “o zaman gerekçenizi açıklayın, bizi buna ikna edin” diye yanıt verdi. Durumanın ardından Aydınlık’a konuan Ergül, ‘utancın’ nedenini u sözlerle ifade etti: “Davaların birletirilmesi, bir hesaba göre; 17 Mayıs 2006 tarihinde yakalanıp tutuklanan, yargı ehidimizin kanına bulamı Alparslan Arslan ve ‘Osmanım’ Yıldırım’a, 17 Mayıs 2012 tarihinde tahliye kapısını aralamıtır. Yani iki davanın birletirilerek görülmesi, eer Ergenekon davası sonuçlandırılamazsa, Alparslan Arslan ile Osmanım Yıldırım’ın 1015 gün sonra ellerini kollarını sallaya çıkıp gitmesini salayacaktır. Bu da hiç üphesiz yargı adına bir utançtır ve bu utanç da Ergenekon davası ile Danıtay davasını birletiren mahkemenindir.” “GEREKEN CESARETTEN YOKSUNLAR”

Sanıklar ve savunma açısın-

Adil Serdar Saçan. “Emniyet’teki Fethullahç ube müdürlerinin yazdklar belgelerle tutuklu olduumu, savunmamda kantlayacam.”

dan, mahkeme heyetinin baımsızlıını, tarafsızlıını, güvenilirliini ve adilliini yitirmi göründüünü belirten Ergül, bunların yeniden temini için mahkemenin “tutukluluun devamı” kararları yerine, neden ‘adli kontrol ile artlı salıverme’ yoluyla sanıkları tahliye etmediini açıklıa kavuturması gerektiini söyledi. Sanıkların, sabah-akam imza kontrolü, kefalet ya da yurt dıı-

na çıkı yasaı gibi adli kontrollerle tahliye edilebileceklerini anlatan Ergül, “Bırakın sanıkların kaçmalarını, Ergenekon tertibi tezgâhtarlarından hesap sormadan, kovsanız gitmezler” dedi. Vural Ergül, mahkemenin “kuvvetli suç üphesi” gerekçesini de “izah edilebilir bir ciddiyet taımamaktadır” sözleriyle eletirdi. “Kuvvetli suç üphesi yalnızca Amerikancı, slamcı ope-

Tayyip Erdoan’a ‘ETÖ’ soruturması

Savcıların Osmanı’na psikiyatrist raporu

“Ergenekon Terör Örgütü” tabirini kullandıı için Tayyip Erdoan hakkında soruturma balatıldı. Bakırköy Cumhuriyet Basavcılıı, Ergenekon tutuklusu Avukat Kemal Kerinçsiz’in bavurusu üzerine Erdoan hakkında, adli yargılamayı etkilemeye teebbüs etmek” suçundan soruturma açtı. Kerinçsiz, 30 Haziran 2009 tarihli dilekçesinde, Erdoan’ın, “adli yargılamayı etkilemeye teebbüs”, “yargı görevini yapanı etkilemek”, “mahkeme kararlarını bilinçli bir ekilde uygulamamak ve ihlal etmek” suçlarını ilediini ifade ederek Meclis Bakanlıı’na tezkere yazılmasını talep etmiti. stanbul 13. Aır Ceza Mahkemesi, ‘Ergenekon Terör Örgütü’ ifadesinin kullanılmasını 23 Ocak ve 14 Nisan 2009 tarihlerinde aldıı ara kararlarda yasaklamıtı.

Mahkemenin, ifadelerine dayanarak Danıtay saldırısı davasıyla Ergenekon davasının birletirilmesine karar verdii “Osmanım” için, Ankara Numune Hastanesi Psikiyatri Servisi, “psikolojik sorunları nedeniyle gözetim altında tutulmalı” raporu verdi. Ablasını öldüren, öz yeenini para karılıında satan, Atatürk’e ‘ngiliz p.çi’ diyen Danıtay cinayeti hükümlüsü Osman Yıldırım, Ankara Numune Hastanesi Psikiyatri Servisi’ne mahkemenin talebiyle sevk edilmiti. 29 Eylül de yapılacak durumada mahkeme gerekli görürse, ‘Osmanım’ı Adli Tıp Kurumu’na veya Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne sevk edebilecek. ‘Osmanım’ın akli dengesinin yerinde olmadıına karar verilirse, Ergenekon tertibi kapsamında gizli tanık olarak verdii ifadeler de geçerliliini yitirecek.

16 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

Ali Özolu: ‘Sahte belgeden en az dört tane daha var’ stanbul 13. Aır Ceza Mahkemesi, ikinci ve üçüncü Ergenekon davalarını, 6 Temmuz günlü durumada aldıı kararla birletirdi. kinci iddianamenin sanıklarının ve avukatlarının taleplerini ilettikleri durumada, sanıklardan Ali Özolu çarpıcı bir iddia ortaya attı. ‘rticayla Mücadele Eylem Planı’ adlı sahte belge gibi, en az 4 tane daha sahte belge olduunu söyleyen Özolu, “Üstelik bu belgelerin altlarında da bazı generallerin sahte imzaları var” dedi. Özolu, ilerleyen günlerde bu sahte belgelerin de ortaya atılarak, altında imzası olduu söylenen generallerin sorgulanacaını iddia etti. Özolu, “Abdullah Gül ve Tayyip Erdoan’ın haberi var; sahte belgeler bizzat onların talimatıyla hazırlandı” dedi. Bu konuda daha fazla bilgiye sahip olduunu belirten Özolu, ailesinin tehdit altında olması nedeniyle bu bilgileri açıklamayacaını söyledi. Durumada, kimlik tespitlerinin tamamlanmasının ardından ilk sözü alan Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilci-

rasyon basınında yürütülen psikolojik harbin ürünüdür. Baımsız, tarafsız, adil bir mahkemenin bundan etkilenmemesi gerekir. Ancak psikolojik harp öylesine iddetli bir boyut kazanmıtır ki heyetin bundan etkilenmemesi mümkün deil. Çünkü hükümet yargı üzerinde terör estirmekte-

si Mustafa Balbay, 28 Temmuz gününden beri koularda elektriklerin kesik olduunu hatırlattı ve bu durumun savunma hazırlıklarını olumsuz etkilediini anlattı. Balbay, “Mum ııında adalet arıyoruz” dedi. Balbay’ın ardından Aydınlık yazarı Av. Emcet Olcaytu söz aldı. 20 Temmuz günü yapılan ilk durumanın tutanaında ciddi hatalar olduunu tespit eden Olcaytu, bu tutanakların altına imza atan hâkimleri de eletirdi. Bazı konumaların tutanaa geçirilmeyerek yerine “…” konulduunu saptayan Olcaytu, hâkimlere öyle seslendi: “Böyle tutanak tutulduunu ilk kez görüyorum. Yerine “…” konularak tutanaa yazılmayan nedir? Siz bu tutanaı nasıl deerlendireceksiniz? ‘Durumada ‘ddianameyi bu kadar kısa sürede okumanız mümkün mü?’ diye soruyorum. Tutanaklara ‘Bu kadar sürede okumak mümkündü’ diye yazılıyor. Üstelik tam tersi anlama geliyor. Yasaya göre bu tutanaklar bize verilmeden önce sizin okumanız gerekirdi.

dir; bakın Sincan Hâkimine, bakın Anayasa Mahkemesi raportörüne, hükümet Cumhuriyet hâkimlerini birer birer sindirecek operasyonların tertibi gayretindedir. Bu halde mahkeme heyetinin baımsız davranması için göstermesi gereken cesaretten yoksun olduu inancındayım.”

Altında imzanız var. Dorudan sorumlusunuz.” Yeni Parti Genel Bakanı Tuncay Özkan da tutanaklara adının ‘Tuncay Güney’ olarak yazıldıını belirterek düzeltilmesini talep etti. Eski stanbul Kaçakçılık ve Organize ler ube Müdürü Adil Serdar Saçan da, Polis Akademisi’nde ‘Kürt çalıtayı’ düzenlenmesini eletirdi. Saçan, “Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduu bir akademide Kürt çalıtayı düzenleyenler hakkında, terör örgütüyle birlikte hareket ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuyorum” dedi. Saçan, savunmasına balandıında, Emniyet içindeki Fethullahçı polis örgütlenmesinin yazdıı sahte belgelerle tutuklandıını kanıtlayacaını söyledi. Sanıklardan Yüksel Dilsiz ise, gözaltına alındıktan sonra savcılıkta sorguya alınmadıını belirterek, unları söyledi: “Emniyette susma hakkımı kullandım. Savcı oradaydı; bana ‘ne anlatacaksan burada anlat, biz bunlarla birlikteyiz’ dedi.”

Vural Ergül, bu duruma bir baka örnek olarak da soruturmanın gizlilii kararına uyulmamasını gösterdi, “Yargı soruturmanın gizliliinin kısıt kararının muhafazasını salayamamıtır. Soruturma dosyası yargının namusu iken yargı namusuna sahip çıkamamıtır” dedi.G

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

17

‘YASADIILIIN TRAFI’

Ergenekon tertibi hâkim ve savcılara yöneldi Adalet Bakanl’nn Sincan Adliyesi’nde yapt incelemenin altndan Ergenekon tertibi çkt. Bakanlk, incelemenin stanbul Cumhuriyet Basavcl’nn özel yetkili savclar tarafndan yürütülmekte olan bir soruturma kapsamnda yapldn açklad. Hükümetin houna gitmeyen kararlara imza atan ve uygulamalar yapan hâkim ve savclarn Ergenekon tertibi kapsamnda hedef alnd belirtiliyor. KP Hükümeti, iine gelmeyen ilemler yapan hâkim ve savcıları hedef alıyor. Ergenekon savcılarının asılsız iddialarıyla harekete geçen Adalet Bakanlıı müfettileri Adalet Bakanı’nın talimatıyla hâkim ve savcılar hakkında inceleme ve soruturma yaparken, mahkemelerden de dinleme kararları aldırıyorlar. “Abdullah Gül kayıp trilyon davasında yargılanmalıdır” kararına imza atan Sincan 1’inci Aır Ceza Mahkemesi Bakanı Osman Kaçmaz hakkında balatılan incelemenin Ergenekon tertibi kapsamında yapıldıını bizzat Adalet Bakanlıı açıkladı. Bakanlık tarafından 5 Austos günü yapılan açıklamada, inceleme ve soruturmanın Abdullah Gül hakkında verilen kararla ilgisi bulunmadıı belirtildi. Bakanlık, incelemenin stanbul Cumhuriyet Basavcılıı’nın CMK

A

G

“ERGENEKON SAVCILARI YAPAMADIĞI İÇİN BİZ YAPTIK”

Bakanlık’ın açıklamasında soruturma sırasında bazı hâkim ve Cumhuriyet savcıları hakkında bir takım delil ve belgeler elde edildii ifade edildi. Basavcılık’ın, yargı mensuplarıyla ilgili görev suçları konusunda soruturma yapma yetkisi olmadıından incelemenin Bakanlık tarafından yapıldıı açıklandı. Bakanlık inceleme ve soruturmanın geni kapsamlı olduunu; birden çok ili ve kiiyi ilgilendirmesi sebebiyle yaklaık bir yıldır

ADALET BAKANLIĞI AÇIKLADI

Hâkim Osman Kaçmaz, Bakanlık’ın açıklamasına avukatı aracılııyla yanıt verdi. Açıklamayı “yasadıılıın itirafı” olarak deerlendiren Kaçmaz’ın avukatı Baykal Doan, dinleme kararlarını talep eden müfettiler ve dinleme kararlarını veren mahkemeler hakkında yasal yollara bavuracaklarını belirtti. Kaçmaz hakkındaki soruturmada tanıkların ifadelerinin zorla alındıını da kaydeden Doan öyle konutu: “Hiç bir usule uygun olmaksızın ilgili tanıklar hakkında direkt kapılarına kolluk güçleri giderek, ilgili Tefti

Ömer Faruk Eminaaolu: “Adalet Bakanlnn devreye sokulmas, hukuk tarihimizde bugüne kadar ei görülmemi, yargdan hesap sorma, siyasi iradeyi geçmite denetlemi veya siyasi irade tarafndan listelenmi yargç ve cumhuriyet savclarn, dolaysyla yargy hizaya getirme operasyonudur”

YARSAV Bakan Ömer Faruk Eminaaolu 18 G Ayd›nl›k

250’nci maddesiyle yetkili birim tarafından yürütülmekte olan bir soruturma kapsamında yapıldıını kaydetti. stanbul Cumhuriyet Basavcılıı CMK 250’nci maddesiyle yetkili birim ise Ergenekon tertibini yürüten ekip.

devam ettiini bildirdi. Açıklamada, “stanbul Cumhuriyet Basavcılıından gönderilen delil ve belgelerin incelenmesi üzerine iddialar ciddi görülerek Tefti Kurulu Bakanlıınca 08 Eylül 2008’de bazı hâkim ve Cumhuriyet savcıları hakkında inceleme ve soruturmaya balanılmıtır” denildi. Bakanlık açıklamasında Adalet Bakanlıı müfettilerinin hâkim ve savcılar hakkında mahkemeden dinleme kararları aldırdıkları da itiraf edildi.

9 AUSTOS 2009

HSYK üyesi Ali Suat Ertosun

Kurulu’na tanıkların götürüldüü ve ifadelerinin alındıı yönünde bilgi sahibi olduk.” EMİNAĞAOĞLU: “HUKUK VAHŞETİ“

6 Austos günü basın toplantısı düzenleyen YARSAV Bakanı Ömer Faruk Eminaaolu, Adalet Bakanlıı’nın Ergenekon soruturması kapsamında Sincan Adliye’sinde balattıı incelemeyi “hukuk vaheti” olarak deerlendirdi. Eminaaolu, Hükümetin kendisine dokunan kararlara imza atan hâkim ve savcılar hakkında ilem yaparken, beklentileriyle örtüen uygulamalara imza atanlar için ilemsiz kaldıını kaydetti. Eminaaolu “Adalet Bakanlıının devreye sokulması, hukuk tarihimizde bugüne kadar ei görülmemi, yargıdan hesap sorma, siyasi iradeyi geçmite denetlemi veya siyasi irade tarafından listelenmi yargıç ve cumhuriyet savcılarını, dolayısıyla yargıyı hizaya getirme operasyonudur” diye konutu. G

Sincan 1’inci Ar Ceza Mahkemesi Bakan Osman Kaçmaz

Kaçmaz ve Ertosun’a tehdit zarfları AKP’nin Ergenekon tertibinin içine çekmeye çalıtıı Sincan 1’inci Aır Ceza Mahkemesi Bakanı Osman Kaçmaz ve Yaz Kararnamesi süresinde F tipi medyanın hedef tahtasına koyduu HSYK üyesi Ali Suat Ertosun’a tehdit mektupları gönderildi. 4 Austos günü Ertosun’a ABD’den, 6 Austos günü de Kaçmaz’a Almanya’dan tehdit zarfları gönderildi. ki zarfın içinde de toz bulunması dikkat çekti. Ertosun’a gönderilen zarfın içinden, tozun yanı sıra ‘’Teröristlerin avukatısın’’ yazlı bir kâıt da çıktı. Tehdit zarfını deerlendiren Ertosun öyle konutu: ‘’Çekindiim bir olay deil, gayet doal, olabilir. Baka arkadaların da baına gelmiti. Doru bildiimiz tasarruflarımızdan kimse bizi geri çeviremez. Anayasa ve yasalar çerçevesinde görevimin gereini her zaman yapacaım. Kimse beni doru bildiim yoldan çeviremez’’. Kaçmaz’a gönderilen zarf ise Yenimahalle postanesi çalıanlarının tozu farketmesi üzerine Kaçmaz’a ulamadan Emniyet’e iletildi. Ertosun ve Kaçmaz’a gönderilen zarflar zehirli madde olup olmadıının tespiti için incelenmek üzere Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’ne iletildi. AKP’nin houna gitmeyen uygulamalar yapan ve F tipi medyanın hedef gösterdii yargı mensuplarına gönderilen tehdit zarfları yeni deil.12 Ocak’ta ABD’den YARSAV Bakanı Ömer Faruk Eminaaolu’na da asitli ve tehdit içerikli zarf gönderilmiti. Benzer zarfların yüksek yargıdaki 4 yargı mensubuna da gönderildii belirtilmiti. Üstelik bu zarfların ABD’den postalanması da dikkat çekiyor.

Fethi imek’e yargı yolu Sincan 1’inci Aır Ceza Mahkemesi, telefon dinlemesi dahil tüm teknik takipten sorumlu Telekomünikasyon letiim Bakanı Fethi imek hakkında yargılama kararı verdi. Fethi imek hakkında Ankara Basavcılıı tarafından verilen takipsizlik kararını kaldıran mahkeme, imekíin yargı kararını uygulamama ve görevini kötüye kullanma suçlarından yargılanmasına hükmetti. Geçen yerel seçimlerde CHP’nin stanbul

Büyükehir Belediye Bakanı adayı olan Kemal Kılıçdarolu bir internet sitesinde açılan “Kılıçdarolu PKKílıdırí isimli grubun sayfasına eriimin engellenmesi için dava açmıtı. Ankara 19’uncu Asliye Hukuk Mahkemesi Kılıçdarolu’nun talebini kabul ederek Telekomünikasyon letiim Bakanlıı’ndan söz konusu sayfa ve gruba eriimin engellenmesini istemiti. letiim Bakanı Fethi imek’in ‘yetkim dıında’ demesi

üzerine Kılıçdarolu, Ankara Cumhuriyet Basavcılıı’na imek hakkında yargı kararını uygulamama ve görevini kötüye kullanma gerekçesiyle suç duyurusu yapmıtı. Basavcılıın takipsizlik kararı vermesi üzerine yapılan itirazı karara balayan Sincan 1’inci Aır Ceza Mahkemesi takipsizlik kararını kaldırdı. Tayyip Erdoan, Telekomünikasyon letiim Bakanlıı’na 11 Austos 2005 tarihinde Fethi imek’i atamıtı.

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

19

‘AKP, TARH ÇNDE TERS BR PARANTEZ OLMAKTAN ÖTEYE GDEMEYECEK’

Houriet Ergenekon’u İsviçre gazetesi Le Courrier’de yazdı “Kemalizmin kazanmlarn korumay üstlenmi Ordu’nun iktidar ele ald dönemler… her ey açk seçikti ve dünyada bir baka ei benzeri yoktu. Ordu iktidar sivil topluma iade ediyordu… Türkiye’ye hayat veren ruh da ölüyor… Bugün ülkeyi yönetenler tarih kitaplarnda birer virgül olarak kalrken, Atatürk bölüm balklarnn ad olmaya devam edecek.” ırk yıllık Türk dostu, Talat Paa Komitesi’nin Ermeni soykırımı yalanına karı mücadelesine bizzat katılan eski sviçreli parlamenter Albert Houriet, 13 Nisan 2009’da yapılan 12 dalga Ergenekon operasyonunun ardından sviçre basınına “Demokrasinin sonuna dair” balıklı bir yazı gönderdi. sviçre’nin önde gelen gazetelerinden Le Courrier de Geneve 6 Mayıs’ta yazıya yer verdi. Yazı ayrıca yerel gazete Le Boutoir’de de yayımlandı. Houriet’in sviçre kamuoyunu aydınlatan yazısını aynen yayımlıyoruz. Arabalıklar Aydınlık’a ait.

K

“DEMOKRASİ İNTİHAR EDİYOR”

Kemalizmin kazanımlarını korumayı üstlenmi Ordu’nun iktidarı ele aldıı dönemler ne

kadar farklıydı. Her ey açık seçikti ve dünyada bir baka ei benzeri yoktu. Ordu iktidarı sivil topluma iade ediyordu. Halkına ve Anayasa’ya saygılı bir ordu, sıkça görülen bir ey deildir. Günümüzde Erdoan hükümetinin slamcı, Amerikancı, Avrupacı halitası ile birlikte demokrasi intihar ediyor. Türkiye’ye hayat veren ruh da ölüyor, özellikleri sessizlie gömülüyor. Ülkenin ruhunu öldürmeye çalııyorlar. YÜZYILIMIZIN HASTA ADAMI

AB, ABD ve slami diktatörler tarafından selamlanan seçimler bir komediden ibarettir. Tam anlamıyla yozlamıtır. Bir yerde altın, bir baka yerde ekmek, kömür, bir baka yerde bir bar-

dak içki daıtan iktidar partisi, aldırmıyor. Sacı ve solcu muhalifler, yürekli gazeteciler, askerler ya da Üniversite profesörleri her geçen gün hapislere atılıyorlar. 19. yüzyılın hasta adamı yeniden 21. yüzyılın hasta adamı haline getiriliyor. “ATATÜRK ESİN KAYNAĞI OLDU”

Günümüzdeki iktidar politikası açılmak iddiasını taıyor. unu soruyorum; unutmaya da hakkımız yok zaten. Baılamak olur, ama asla unutamayız. Atatürk Gandi’ye, Burgiba’ya, Nasır’a, esin kaynaı oldu, son ran ahı’nı ve birçoklarını ateledi. Mustafa Kemal demokratikletirdi, kadınları özgürletirdi ve onlara seçilme hakkını verdi, akılları gelitirdi, eitti ve açtı. Mevcut hükümet kafaları cendereye sokmaya çalııyor. Kıbrıs ve Atina’daki faist generallerin etkisiyle 1960-74 arasında yaanan terör dalgasını, Azerbaycan ve “Yukarı Karaba”da mevcut Ermeni hükümeti tarafından ilenen suçları, kurtarılan topraklara ve ötekilere saygıyı asla unutamayız. “HÜRRİYET GERİ GELECEK!”

Eski bir Türkiye sevdalısı olarak, mevcut hükümetin modern Türkiye’nin tarihinde ters bir parantez olmaktan öteye geçemeyeceini umuyorum. Evet hürriyet geri gelecek! Bugün ülkeyi yönetenler tarih kitaplarında birer virgül olarak kalırken, Atatürk bölüm balıklarının adı olmaya devam edecek. En içten duygularımla. Not: Bu birkaç satırla Türkiye’nin içilerine karımaya çalımıyorum. Kemalizm, ruhuyla, ülke sınırlarını fersah fersah aıyor.G

sviçreli eski Milletvekili Albert Houriet Talat Paa Komitesi ile birlikte Lozan’da, Berlin’de Ermeni soykrm yalanna kar mücadele etti. 20 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

AKP TERFLERE MÜDAHALE EDEMED

Psikolojik savaş YAŞ’ı teslim alamadı Ergenekon soruturmasna dahil edilmeye çallan komutanlar terfi etti. Korgeneral Bekir Kalyoncu, Tümgeneral Rdvan Ulugüler, Deniz Kurmay Albay Levent Görgeç, Tugeneral Ahmet Bertan Nogaylolu’nun estirilen tüm havaya ramen rütbeleri yükseltildi. üksek Askeri ura (YA) toplantısında terfilere müdahale amaçlı yayınlar ve AKP Hükümeti’nin TSK’yı hedef alan uygulamaları aylar önce balamıtı. Ancak, hesapları tutmadı, kararlar çabalarını boa çıkardı.

Y

HEDEF GÖSTERİLDİLER, RÜTBE ALDILAR

31 Temmuz-4 Austos günleri arasında toplanan YA’ta brahim ahin’in söyledii iddia edilen ifadeler üzerinden Ergenekon soruturmasına dahil edilmeye çalıılan 7’nci Kolordu Komutanı Bekir Kalyoncu da orgenerallie terfi etti. Org. Kalyoncu, Kara Kuvvetleri Komutanlıı Kurmay Bakanlıı’na getirildi. TSK içindeki F tipi yapılanmaya karı verdii hukuki mücadele nedeniyle F tipi medyanın hedefi haline gelen Kayseri Garnizon Komutanı Tümgeneral Rıdvan Ulugüler Korgenerallie terfi etti. Kayseri’de gözaltına alınan üç astsubay, Fethullah Gülen yapılanması içinde olduklarını ve Tümgeneral Rıdvan Ulugüler adına iki sahte emir hazırladıklarını itiraf etmilerdi. Ergenekon tertibi içine çekilmeye çalıılan ve Albay Dursun Çiçek’le birlikte Ergenekon savcıları tarafından sorgulanan Deniz Kurmay Albay Levent Görgeç de tuamirallie yükseldi. F tipi medyanın “darbeci” ve “salık durumu bozuk” eklinde yalan haberlerle hedef aldıı Tugeneral Ahmet Bertan Nogaylıolu, Tümgeneral rütbesine terfi etti. F tipi medyada, Yeditepe Üniversitesi kurucusu Bedrettin Dalan’a gözaltına alınacaı bilgisini verdii haber yapılan ve Ergenekon soruturmasının içine çekilmeye çalıılan Tugeneral Metin Iık da tümgenerallie terfi etti.

ALBAY DURSUN ÇİÇEK İÇİN AÇIKLAMA

ktidar yandaı çevrelerce, Ergenekon soruturmasına dahil edilmek istenen komutanlar terfi ederken; üzerinde ‘irticayla mücadele planı’ yazılı kaıdın altında imzası olduu iddialarıyla, TSK’yı yıpratma operasyonunda hedef seçilen Albay Dursun Çiçek’in terfi almaması Hükümet yanlısı cephede bayram havası yarattı. Çiçek’in atamasının yapılmaması üzerinden spekülasyonlar yapılınca Genelkurmay Bakanlıı’ndan anında müdahale geldi. Genelkurmay Bakanlıı’ndan yapılan yazılı açıklamada öyle denildi: “Deniz Kuvvetleri Komutanlıı’nda sadece bir adet deniz piyade amiral kadrosu mevcut olup, bu kadroya 2008 yılında bir terfi yapılarak atama yapılmıtır. Bu nedenle, bo kadro olmadıından bu yıl deniz piyade için kontenjan ayrılmamı; dolayısıyla bu sınıf mensupları Yüksek Askerî û-

ra’da deerlendirilmemitir.” ÜÇ İHRAÇ HÜKÜMET CEPHESİNDE MORALLERİ BOZDU

ura’da bu yıl ihraç olup olmayacaı merak konusuydu. Geçen yıl toplanan YA’tan Austos döneminde ordudan ihraç kararı alınmamıtı. Ancak daha sonra 6 personelin irticai faaliyetten ihracı gerçeklemiti. Bu yıl YA’ta “tutum ve davranıları ile irticai görüleri benimsedii anlaılan” 3 subayın ihraç edilmesi de Hükümet cephesinde moralleri bozdu. Karara Erdoan ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün muhalefet erhi koydukları örenildi. YANDAŞLARIN YAŞ İSYANI

YA kararları F tipi medyada honutsuzlua yol açtı. Star Gazetesi Ankara Temsilcisi amil Tayyar, 5 Austos’ta ‘YA tahtaya bastılar’ balııyla kaleme aldıı yazıda “TSK, Ergenekoncuları nasıl fark etmiyor, biri anlatmalı. Onlar YA tahtaya basıp zoru tercih ettiler” diyerek TSK’ya saldırdı. Yanda medyanın kalemörlerinden Mehmet Altan da aynı gün Star Gazetesi’ndeki köesinde ‘YA patates’ balıı ile TSK’ya saldırdı.G

M YA toplants. Tüm saldrlara ramen, hedef gösterilen komutanlar rütbe ald.

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

21

ABD BÜYÜKELÇS PART BAKANLARINI DOLATI

Kürt açılımı, Amerikan iradesidir “Kürt açlm” ad altnda Türkiye, ABD’nin kuzey Irak planna teslim alnmak isteniyor. “Kürt açlm”nn sahibi ABD’dir. Büyükelçi Jeffrey’nin parti parti dolap “açlm” desteklediini açklamas, bu ülkenin sürece dorudan dâhil olduunun kantdr. Emperyalizmin ve bölücülüün öncelikli hedefi, “muhatap alma” ad altnda Türkiye’nin etnik temelde yeniden yaplanmas yolunda ilk admn atlmasdr. Kurtulu Sava modeli, Kürt sorununun çözümünde ülkemizin koullarna uygun biricik modeldir. BD, “Kürt açılımı” adı altında Türkiye’yi parçalanmaya doru sürükleyecek giriimlerini hızlandırdı. ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey 5 Austos günü CHP Genel Bakanı Baykal’la, 6 Austos günü de DTP Genel Bakanı Ahmet Türk ve dier Parti yöneticileri ile görütü. Görümelere dair bir açıklama yapılmazken, ana gündem maddesinin “Kürt açılımı” olduu belirtildi. Tayyip Erdoan da DTP Genel Bakanı Ahmet Türk ile 5 Austos günü bir araya geldi. Tayyip Erdoan 7 Austos günü de “Kürt açılımı” konusunda Babakan Yardımcılarının yanı sıra çileri

A

M Tayyip Erdoan da DTP Genel Bakan Ahmet Türk ile 5 Austos günü bir araya geldi.

22 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

Bakanı Beir Atalay, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve Dıileri Bakanı Ahmet Davutolu’yla toplantı yaptı. “Kürt açılımı” hakkında 7 Austos günü çi Partisi Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenleyen P Genel Bakan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, “bu açılım, bir Amerikan açılımıdır” dedi. Gültekin basın toplantısında unları kaydetti: KÜRT SORUNU EMPERYALİZMİN BİR ARACI HALİNE GELDİ

“Kürt sorunu, arkada kalan on yıllar içinde demokratik kültürel hakların kullanımı açısından (Radyo televizyon, gazete,

dergi yayını; kültürel kurumların açılması ve serbestçe faaliyeti, üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümlerinin açılması, Kürtçe dil kursları vb.) esas olarak çözülmütür. Hala gerçeklemeyen hakların elde edilmesi konusunda ise bir toplumsal mutabakat olumutur. Bütün bu olumlu gelimelere ramen bu sorunun varlıından kaynaklanan ve ülke bütünlüüne ve yurttalarımızın güvenliine yönelik tehdit; 10 yıl öncesine göre, 20 yıl öncesine göre çok daha büyümü durumdadır. Çünkü Kürt Sorunu, yurttalarımızın demokratik haklarını kullanma sorunu olmaktan çıkmı, bata Amerika Birleik Devletleri olmak üzere emperyalizmin Ortadou’ya ve ülkemize yönelik planlarının bir aracı haline gelmitir. İKİ PROGRAM VARDIR

Tarihi bir yol ayrımında bulunuyoruz. Bugün esas olarak iki programın varlıından bah-

sedebiliriz. Önümüzdeki dönemde gelimelere göre bu programlardan biri uygulanacaktır. Birinci Program ABD’nin programıdır. Avrupa Birlii de bu programı desteklemektedir. Kısacası bu program; “Türkiye’nin etnik farklılıklar temelinde yapılandırılması”nı öngörmektedir. kinci Program, Türkiye’nin yeniden Kemalist Devrim yoluna girmesini öngören programdır. Özetle bu program, antiemperyalizm temelinde Kürt yurttaların bütün demokratik haklarının özgürce kullanıldıı, baskı ve zorla asimilasyonun olmadıı koullarda Türkiye’de yaayan bütün yurttaların tek bir millet olmaya doru evirilmelerini amaçlamaktadır.

maktadır. te Türkiye bu duruma düürülmütür. Osmanlı Devletinin son döneminde olduu gibi emperyalist devletlerin büyükelçileri, ülke sorunlarına dorudan taraf olmaktadırlar. “Bu sorun bizim sorunumuzdur. Sen karıamazsın” diyen çıkmamaktadır. Ama Amerikanın acelesi vardır. 2011 yılında askerlerini Irak’tan çekmeden önce Türkiye’nin Ortadou planlarına uygun olarak yeniden düzenlenmesi için çabalamaktadır. Kısacası bugün “Kürt açılımı” adı altında önümüze getirilen, bir Amerikan iradesidir. Türk’ü ve Kürdü ile milletimizin deil, Amerika’nın çıkarları söz konusudur.

KÜRDÜN DEĞİL AMERİKA’NIN ÇIKARI

MUSUL KERKÜK OLTASI İLE ABD PLANININ PARÇASI OLMAK

ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey önceki gün CHP Genel Bakanı Baykal ile dün de DTP Genel Bakanı Ahmet Türk ve dier Parti yöneticileri ile görütü. Öyle anlaılıyor ki “Açılım”ın esas sahibi taeronlara güvenmemekte, bizzat sahne al-

Irak’ta çıkmaza giren ve çekilme kararı alan ABD, bu ülkenin Kuzeyinde kurduu Kukla Devleti güvence altına almak istemektedir. Türkiye’nin himayesinde Kukla Kürdistan… Amerika açısından bu otuz yıllık planın sonuçlandırılması, Irak ye-

nilgisinden sonra artık bir hayat- memat sorunu olmutur. Musul Kerkük üzerinden Irak bataklıına çekilmi olan bir Türkiye, Amerika için bir “can simidi” olacaktır. Böylece Araplardan, Irak’ın kuzeyine çekilecek olan ABD Ordusu’na ve Kukla Devlet’e yönelecek tehdide karı, Türk Ordusu kalkan görevi üstlenebilecektir. EMPERYALİZMİN VE BÖLÜCÜLÜĞÜN ÖNCELİKLİ HEDEFİ

Emperyalizmin ve onunla ibirlii halinde olan bölücülüün öncelikli hedefi; Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından birilerinin “Kürtlerin temsilcisi” olarak“muhatap alınmasıdır.” Böylece en kritik adım atılmı olacaktır. “Muhatap” konusuna neden bu kadar önem verilmektedir? Çünkü o zaman Kürtlerin ve Türklerin ayrı ayrı temsilcileri olduu, Devlet tarafından resmen kabul edilmi olacaktır. BİN YILDIR TEK BİR MİLLET OLMAYA DOĞRU YÜRÜYORUZ

Mustafa Kemal; milli devle-

çi Partisi’nin ‘Yurtta Barı Ortadou’da Barı’ programı niletme planını uygulamaktadır. ABD güdümünde ve AB kapısında teröre çare yoktur. Terörün zemini ise, Türkiye’nin emperyalizme baımlı, yarı Ortaçalı toplumsal ve ekonomik yapısıdır. ABD güdümlü büyük faizcilerin, dolar ve borsa vurguncularının, hortumcuların bir sülük gibi ülke kaynaklarını emdii koullarda, terör gittikçe azgınlaır. Üç Sülük Ekonomisi’nde teröre çözüm yoktur.

PROGRAM

P Genel Bakan Vekili Mehmet Bedri Gültekin “bu açlm, bir Amerikan açlmdr” BÖLÜCÜ TERÖRÜN NEDENİ VE ZEMİNİ

Terör, ABD’nin Büyük Ortadou Projesi’nin bir aracıdır. AB kapısına balanan Türkiye, orada terörle tehdit

edilmekte ve parçalanmaya itilmektedir. ABD, Irak’ın kuzeyinde kinci srail devletini kurmu ve bu devleti Kerkük, Telafer ve Diyarbakır’a doru ge-

1. Doru Felsefe, Büyük Millet Kavramı Bölücü terör belâsından kurtulmak için öncelikle doru felsefe gerekir. Ülkemize hükmeden anlayıa göre, yurdumuzun güneydou bölgesi “baka bir corafya”dır ve orada yaayan insanlarımız “baka bir sosyolojik yapıda”dır. Bu görü, PKK’nın görüüyle aynıdır. Türk kavramını bir etnik gruba, bir

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

23

DTP GRUP BAKANVEKL SELAHATTN DEMRTA

‘Demokratik Özerklik Modeli’ istiyoruz Türkiye, kendi demokrasi dinamikleriyle sorunun üstüne cesaretle gitmeli ve çözüm ortamı için çaba sarfetmelidir. Bu kalıcı çözüm için arttır. Türkiye’de yaayan ve demokrasi mücadelesi veren güçler, birarada yaama koullarını gerçekletirebilir. TBMM’nin inisiyatif alması, sivil toplum örgütlerini ve TBMM dıındaki siyasi partileri de sürece dahil ederek bu konunun tartıılması gerekir. Tek bir partinin ya da tek bir ideolojinin çözüm önerilerini dayatması Kürtlerin ya da Türklerin lehine olsa bile Türkiye’nin aleyhine

Irak’ta çkmaza giren ve çekilme karar alan ABD, bu ülkenin Kuzeyinde kurduu Kukla Devleti güvence altna almak istiyor. tin üzerinde yükseldii milleti; “Türkiye Cumhuriyetini kuran ırka indirgeyen anlayı, Kürt yurttalarımızı kucaklayamamakta, onları itmektedir. çi Partisi, bölücülüe temel olan bu anlayıı, öncelikle devlet katından ve zamanla toplumdan temizleyecektir. Türk milletinin tanımı, tarihsel temeline oturtulacaktır. Türk milleti, bir etnik grup veya ırk deildir. Atatürk’ün 1930 yılında Medeni Bilgiler kitabında tanımladıı üzere, “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” Türk milletinin tarihsel kökleri, binlerce yıllık bir imparatorluklar geleneine, kıtalararası ticaret yolları üzerindeki egemenlie ve Türk dilinin gücüne dayanır. mparatorluk kültürü, halkları birlikte yaatma kültürüdür. Türk milleti, farklı etnik grupları kaynatıran bu tarihsel mirastan kuvvet alan çada bir devrimle, Atatürk Devrimi’yle meydana gelmitir. çi Partisi, bu tarihsel gerçee dayanarak, her etnik kökenden yurttaımızı öz karde, tek millet anlayıı temelinde birletirecek ve terörün ırkçı zeminini temizleyecektir. Türkiye’de “biz ve onlar” ayrımını kabul etmiyo-

24 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

Türkiye halkına Türk Milleti denir” eklinde tanımlamıtı. Bu tanımlama, Türklerin ve Kürtlerin bin yıllık beraberliinin, milli devlet çaında tek bir millet potasında kaynamaya doru evrildii anlamına gelir. imdi Devletin, bazı kurum veya kiileri, Kürt yurttaların

ruz. Türk de biziz, Kürt de biziz; hepimiz Türk milletiyiz. 2. ABD Güdümünden ve AB Kapısından Kurtulmak Türkiye, terörü bitirmek için ABD’nin Büyük Ortadou Projesi’ne karı konumlanmak ve AB aday üyeliinden derhal çekilmek zorundadır. Irak’ı igal ederek bölen ABD, oradan Türkiye’ye terör ihraç etmektedir. ABD ile ittifak, bugün teröre kucak açmak anlamına gelmektedir. Öte yandan AB’ye üye olma programı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin tasfiye edilmekte olduu kanısını perçinlemekte ve Türkiye’yi öncelikle yurttalarımızın zihninde bölmektedir. Milletimizin ve özellikle milletimizin ayrılmaz parçası olan Kürt yurttalarımızın beklentileri, Washington ve Brüksel’e yönlendirilmitir; Türkiye Cumhuriyeti bir umut olmaktan çıkarılmaktadır. Oysa Millî Devlet, özgürleme ve zenginlemenin biricik siyasal çerçevesi ve aracıdır. 3. Halkı Kazanmak ve Seferber Etmek Türkiyemizin her bölgesinde ve özellikle güneydou’da yaayan yurt-

olacaktır. Biz de bu çervede sorumluluk görevimizi yerine getirmek istiyoruz. Kürtlerin içinde olmadıı, Kürtlere ramen atılacak adımlar halkların çıkarına olmayacaktır. Onun için biz bu sürece müdahil olduk. Bu çerçevede çözüm çıkması mümkündür. DTP’nin çözüme dair talepleri netlemitir. Bunlar; demokratik sivil bir anayasa, farklı kimliklerin anayasal güvence altına alındıı, herkese anadilde eitim hakkının verildii ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesiyle demokratik özerklik modelinin hayata geçirilmesidir. sorununu görümek üzere muhatap alması ise Cumhuriyetin bu kurulu felsefesinden köklü bir ayrılmayı ifade eder. O zaman etnik farklılıklar temelinde milletin ayrıması resmen kabul edilmi olacaktır. Türklerin ve Kürtlerin tek bir millet olmaya doru evrilmelerinin

talarımızı kazanmak, terörü bitirmenin en temel artıdır. Halkı kazanan savaı kazanır. çi Partisi, iktidara gelir gelmez, “Yurtta Barı Ortadou’da Barı Programı” gerei, binlerce gönüllüyü seferber ederek, güneydou bölgemizde en uzak daın baındaki mezraya kadar bir Halk Seferberlii yürütecektir. Bu seferberlikte, yurttalarımıza talepleri sorulacak, halk kucaklanacak ve bölücülüün ve terörün nelere malolacaı anlatılacaktır. 4. Aciz Devlete Son, Güçlü Devlet Bugün devlet teröre karı acz içindedir. Devlet cenaze törenlerinde alamaktadır. Çünkü ABD güdümünde ve AB kapısında eli kolu balanmı, çaresiz kalmıtır. Ülkenin kanını emen iktidar sahipleri, çıkarlarını ABD’nin emelleriyle birletirmilerdir. Onlar, Büyük Ortadou Projesi’ndeki görevleri gerei, Türk Ordusu’nun yenilgiye uratılması planlarına hizmet etmektedirler. Bu iktidar kesinlikle devrilecektir. çi Partisi’nin kuracaı Milli Hükümet, bölücü teröre karı, devletin

yerine, ayrı ayrı milletler olarak aralarındaki farkların derinlemesi ve elbette ki siyasal yapının da buna göre ekillenmesi söz konusu olacaktır. Kürt kökenli yurttaları, Devletin karısında etnik farklılıklarından hareketle bir takım “temsilciler” tarafından savunulur duruma getirmek, - adına “özerk” denebilir, “federal” denebilir, her ne denirse densin – etnik yapılanmaların kapısını aralar. Uluslararası konjonktüre balı olarak bu yola giri, ayrılmaya kadar gidebilir. Türk ile Kürdü birbirinden nasıl ayıracaksınız? Dou illerinde yaayan Kürt’ten daha fazla Kürt Batı illerimizde yaıyor. Yugoslavya örnei ortadadır. Etnik temelde Türkiye’yi yeniden yapılandırma, ancak ve ancak yüz binlerce ve hatta milyonlarca insanımızın hayatı pahasına gerçekleebilir. Emperyalistlerin böyle bir felaketi, ellerini ovuturarak seyredecekleri kukusuzdur. Ama bundan zarar görecek olan bata Kürt yurttalarımız olmak üzere bütün milletimizdir.

CHP GENEL SAYMANI VE BASIN SÖZCÜSÜ MUSTAFA ÖZYÜREK

Somut çözüm önerileri konulmalıdır Kürt sorunu önemli bir sorun, bunun çözülmesini herkes istiyor. Biz de istiyoruz. Bizimle herhangi bir temas olmadı. Bizim 1989 yılında yayınlanmı olan Kürt raporumuz var. O zaman SHP’nin Genel Sekreteri olan Sayın Bakanımız Deniz Baykal bakanlıında hazırlanan bir rapordu. Genel Bakanımız o çalıma nedeniyle DGM’de yargılanmıtı. Bu konuda en hazırlıklı parti CHP’dir. Bizim kırmızı çizgilerimiz belli. Biz çözümün üniter yapı içinde yani Misakı Milli sınırları içerisinde aranmasından yanayız. Türkiye’nin bölünmesine yol açacak demokratik özerklik, federal çözüm gibi çözümler, bizim düünmediimiz çözümler. Herkes ana dilini özgürce örenmelidir. Demokrasi en etkin ekilde çalımalıdır. Kültürel haklar sonuna kadar kullanılmalıdır. Ana dilde yayın yapılmalı, biz daha da ileri gidiyoruz sadece devlet televizyonu deil özel televizyonlarda da Kürtçe yayın yapılmalıdır. Ama eitim dili anayasamızda yazdıı gibi Türkçe olmalıÇözüm Kurtulu Savaımızın denenmi sınanmı politikalarını hayata geçirmektir. çi Partisi’nin bu anlayıla gelitirdii,

yaptırım gücünü, milletin bütün olanaklarını seferber ederek, kararlı ve etkin biçimde uygulayacaktır. Teröre aman verilmeyecektir. Devleti çaresizlikten ve çözülmeden kurtaracaız! Güçlü devleti kuracaız! Vatanı bölücüden, yıkıcıdan kurtaracaız! 5. Teröre ve Bölünmeye Özgürlük Yok, kiz hanet Yasası Kaldırılacak Geldiimiz aamada Kürt sorunu, demokratik haklar açısından esas olarak çözülmütür. Kürt dili üzerindeki yasak ve baskılar kaldırılmıtır. Kürtçe örenim kurumları açılabilmekte, Kürt kültür kurumları faaliyet gösterebilmektedir. Televizyonlardan Kürtçe yayınların önü açılmı, Kürtçe gazete ve dergiler yayınlanmaktadır. AB kapısında Türkiyemize “nsan hakları” yaftası altında teröre özgürlük hukuku dayatılmıtır. 2001 yılında DSP-MHP-ANAP Hükümeti’nin Bakanlar Kurulu kararıyla kabul ettii ve 2003 yılında AKP ve CHP oylarıyla yasalatırılan kiz hanet Yasası derhal kaldırılacaktır. Teröre ve bölücülüe

dır. Çocuklarımızı eitimde farklı dillerde batan ayırırsak toplumda giderek ayrımaya neden olur. nsan haklarıyla ilgili yasal düzeyde önemli açılımlar olmasına ramen o bölgede uygulamada çok ciddi sorunlar var. stanbul’daki bir yürüyüü anlayıla karılanırken, Diyarbakır’daki yürüyüü iddetle bastırıyorsanız, Bu konuda herkesin katkıda bulunması mümkün deil. Sorumluluk hükümetin. AB uyum sürecinde anayasada, yasalarda önemli deiiklikler yaptık. Ama bölgeden gelen haberlerden anlıyoruz ki yasalar Dou ve Güneydou’da etkin bir ekilde uygulanmıyor. Sürekli konuulur ve somut bir ey ortaya çıkmazsa toplumda bir bezginlik balar. Toplumda bu konu çözülmelidir görüü var. Ama artık özüne girelim, somut adımlar atalım. Bu somut adımlar üzerinde herkes o zaman görülerini ifade etsin. Artık beklenti yaratarak, genel temenniler söyleyerek bir yere varılamaz. Somut çözüm önerileri ortaya koyma zamanıdır.

“Yurtta Barı, Ortadou’da Barı Programı’nı bir kez daha kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.”G

özgürlük salayan düzenlemeler deitirilecek, terörün kararlılıkla tasfiyesi için gerekli hukuki düzenlemeler getirilecektir. Etnik grup, din ve mezhep temelinde siyasal örgütlenme yasaı kararlı olarak uygulanacaktır. Baımsızlık ve barı içinde yaamak, en büyük insan hakkıdır. 6. Herkese , Köylüye Toprak, Çarıya Bereket, Bölgeler Arası Denge, Vatana Bütünlük Kamu yatırımlarıyla güneydouda herkese i salanacaktır. Köklü bir toprak reformuyla hazine toprakları, mayınlı araziler, airet ve aa toprakları köylüye daıtılacak, bölgedeki aalık ve eyhlik düzeni tasfiye edilecektir. 1934 tarihli ve 2510 sayılı skan Kanunu’nun topraksız ve yoksul köylüyü destekleyen hükümleri uygulanacaktır. Koperatifleme yoluyla çada ve verimli tarım gelitirilecek, köylü özgürletirilecek ve zenginletirilecektir. Ucuz mazot, ucuz gübre, ucuz tarım ilacı ve tohumluk, faizsiz kredi ile köylü desteklenecektir. Türkiyemizin varlıını tehdit eden dı ve iç güçlere karı bir millî direnme

ekonomisi yapılandırılacak, bölgeler arasında dengesizlikler giderilecektir. 7. Irak’ın Toprak Bütünlüü Irak’ın toprak bütünlüü Türkiye’nin toprak bütünlüüdür. Irak halkı ve bölge ülkeleriyle ibirlii yapılarak, Irak’ın toprak bütünlüü salanacaktır. 8. Ortadou ttifakıyla Ortadou’ya Barı Türkiyemizin ve bölge ülkelerinin baımsızlıı, egemenlii, bütünlüü ve barı amacıyla Irak halkı bata olmak üzere ran, Suriye ve Azerbaycan ile ittifak kurulacak ve gelitirilecektir. Bu ülkelerle güvenlik dahil her alanda ibirlii yapılacak, gümrüklerin kaldırılmasından bir Ortadou Devletler Birlii’ne uzanan kapsamlı bir beraberliin koulları adım adım gelitirilecektir. 9. Avrasya ttifakı Türkiye, ABD’nin Haçlı saldırısına, etnik bölücülüüne ve yıkıcılıına karı, Rusya, Orta Asya Cumhuriyetleri, Hindistan ve Çin Halk Cumhuriyeti ekseninde oluan Avrasya ibirliine katılacaktır.

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

25

HAFTANIN NOTLARI

BOP’un gazeteciler mangası İsimlerini biliyorsunuz, tüm gazeteler yazdı. Çağrılıların tümü AKP iktidarından yana tutum alan yandaş kalemler. Adı listede olmayanı polis içeri almıyor. Toplantı basına kapalı. İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın gözetiminde, HİKMET ÇİÇEK Zühtü Arslan’ın başkanlığını yaptığı Polis Akademisi’nde bir araya geldiler. “Çalıştay”ın amacı, Kürt sorununa “çözüm” aramakmış! Hangisi liberal faşist, hangisi cemaat mensubu bunları ayırmak giderek güçleşiyor. Ama kabaca ikiye ayırmak mümkün. Liberal faşistlerin büyük kısmını dönekler oluşturuyor. Sosyalizmi, Kemalizmi terk etmiş, ipini koparmış bir tayfa. Diğer grup ise Cumhuriyet’in biçtiği bir gelenekten geliyor. Bunları birleştiren ABD. Zaten Amerika’nın tarif ettiği her görevde birlikteler. Ergenekon tertibinde de başı çekiyorlar. Tarikat mensuplarının hiç olmazsa feodal sınıf ve tabakalarla bir bağı var. Diğerleri ise tam kapıkulu, daha azgın. Sınırsız kullanıma hazır bir malzeme gibiler. Maaşa bağlanmışlar. Aynı zamanda korkaklar! “Bunlar aydın değil tırsık” diye

yazdı, Fatih Altaylı. (Haber Türk, 3 Ağustos 2009) Çalıştayda alınan karara göre, öneri getirenlerin isimleri kayıt altına alınmayacakmış. “Fikrimi söyleyeyim, ama aman adımı yazma”! Amaçları Cumhuriyet’in ulusal ve siyasal birliğini güçlendirmek değil. Tam tersi. Fikret Bila bu amacı “Çözüm’den çok ‘çözülme’ yolunda bir süreci hızlandırmak” olarak değerlendiriyor. (Milliyet, 4 Ağustos 2009) “Bu tezgâhtan ülkeye yarar çıkmaz” diyor, Burhan Ayeri. “Akademi’nin katılımcılara dağıttığı hediye paketindekilere bakın; ‘İtalyan Gizli Örgütlenmesi Gladyo’ ve ‘Orantılılık İlkesine Yönelik Stratejik Yaklaşımlar’ başlıklı iki rapor. Herhalde Şamil Tayyar’ın Ergenekon’la ilgili kitabını koymayı unuttular.” (Akşam, 3 Ağustos 2009) Ulus devleti savundukları için eski ülküdaşlarına ateş püskürenler, “çözüm” olarak ABD anayasasını önerenler, “Kürt sorununu iki Abdullah (Gül ve Öcalan) çözer” diyenler, anayasanın vatandaşlık tanımına karşı çıkanlar… İşte Çalıştay’da çıkan fikirler bunlar. “Neden Polis Akdemisi?” Ertuğrul Özkök, Bakan Atalay’a bunu soruyor. Cevap, “Orası eğitim veren bir kurum.” “Işık Evleri” neyin eğitimini veriyorsa, Akademi de yıllardır aynı “eğitimi” veriyor!

Deniz Ülke Arboan

Ali Bayramolu

hsan Da

Hasan Cemal

Ruen Çakr

Oral Çallar

Cengiz Çandar

Nasuhi Güngör

brahim Kaln

Mustafa Karaaliolu

Fehmi Koru

Okan Müderrisolu

Mithat Sancar

Muharrem Sarkaya

Mümtazer Türköne

26 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

HAFTANIN NOTLARI

“Sevdalınız” Aydınlıkçı’dır! Geçen hafta Aydınlık’ın kapak haberinde Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Turan Özlü ve Mecit Ünal çok güzel anlattı Demirtaş Ceyhun’u. Onları tekrar edecek değilim. Romancı, öykücü, denemeci, mimar… ama her şeyden önce devrimci. Değerli ağabeyimiz Oktay Akbal’ın dediği gibi “toplayıcı, birleştirici, örgütçü.” Dostları, sevenleri yazılarıyla uğurladılar Demirtaş Ceyhun’u. Oktay Akbal, Doğan Hızlan, Alev Coşkun, Refik Erduran, Ataol Behramoğlu, Deniz Kavukçuoğlu, Zülfü Livaneli, Oktay Ekinci, Hikmet Çetinkaya, Orhan Erinç, vb… Fakat yalnızca Alev Coşkun, Demirtaş Ceyhun’un Aydınlık’ın yazarları arasında olduğunu yazdı! (Cumhuriyet, 2 Ağustos 2009) Engin Ardıç da kendisinden beklenen tutumu aldı: “Yazmaması gereken karanlık yayın organlarında yazdı. Aynı safta olmaması gereken kişilerle birlikte göründü.” (Sabah, 31 Temmuz 2009) “Rafine” yerine Türkçesini yazalım, “süzme” ya da “süzülen” diyelim. Bırakalım Aydınlık’ın 40 yıllık tarihini, sadece şu son 20 yıla bakalım. Aydınlık’a emek vermiş, gönül vermiş süzme aydınlarımızın bazılarını hatırlayalım. Türk şiirinin doruk noktaları Cemal Süreya, Melih Cevdet Anday, Necati Cumalı, Can Yücel.

Cemal Süreya’nın ölümünden sonra, “Ben onun yerine geldim” diyen eleştirinin büyük ustası Fethi Naci. Aydınlanma tarihimizin zelzele yaratan ismi Turan Dursun. Günlük Aydınlık’ın başyazarı Aziz Nesin. Deneme yazarı ve şair Enis Batur. Karikatür sanatının büyük isimleri Semih Balcıoğlu, Ferruh Doğan. Cemal Süreya’nın “izdüşümler”inin çizeri Semih Poroy. Ressam, yazar, röportaj deyince 30 yıl sonra hâlâ akla gelen ilk isim Fikret Otyam ağabey… Uçkun Geray hocamız, Hayati Asılyazıcı ağabeyimiz… Hasan Yalçın’ımız…

Örnek bir Cumhuriyet aydını 1939 yılında girdiği Tıp Fakültesi’ni 1945’te bitirdi. 2004 yılına kadar kamuda görev yaptı. Dile kolay 59 yıl. Bu yıllar içinde hiçbir zaman muayenehane açmadı! Nedenini soranlara “Onlar benim hastam, muayenehane açarsam hasta değil müşteri olurlar. Bunu kabul edemem” yanıtını verdi. 20 küsur yıllık arkadaşımın babası. Kendisine Aydınlık ve Ulusal Kanal adına bir söyleşi önerisi ilettiğimizde kabul etmedi, gerek görmedi. Yaptığında abartılacak bir şey olmadığını düşünüyor.

Cumhuriyetin ilk kuşağından. “10. Yıl kuşağı”nın adsız kahramanlarından. Şimdi 89 yaşında, ama hâlâ okuyan, düşünen, yazan pırıl pırıl bir beyin. Ve geleceğe umutla bakıyor, hiç karamsar değil. Balkan bozgunundan üç yıl sonra Çanakkale zaferini, işgal altındaki Anadolu’da “Çılgın Türkler”in Mustafa Kemal önderliğinde ayağa kalkışını ve kurtuluşu örnek gösteriyor. Doğu Perinçek’e gönderdiği mektubu okudum. İznini almadığım için adını yazmıyorum. Kendisine uzun ömür diliyor, ellerinden öpüyorum.

Fettah Tamince “Türkiye’nin Tamince gibi ‘Büyük düşünen’ ve ‘Geniş oy-

nayan’ genç işadamlarına ihtiyacı var.” Fatih Altaylı, HaberTürk’te böyle yazdı. (27 Temmuz 2009) Yalnızca Altaylı değil. Geçen hafta Hırvatistan’ın Dubrovnik turizm kentinde Rixos zincirin bir otelinin açılışına götürülen köşe yazarları, Fettah Tamince’ye övgüler düzdüler. Tamince AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın gözde işadamlarından. Gülen cemaatinin ise yıldızı. Ethem Sancak’ın Star gazetesi ve Kanal 24’üne önce ortak oldu; şimdilerde tamamını almak üzere. HaberTürk’ten Yavuz Semerci, “Tamince’nin büyüme modelini çözebilen iktisatçı Nobel ödülünü alır” diyor. Semerci, şunları söylüyor: “Şüpheci olmak gazeteci için iyi bir şeydir… Rixos adını taşıyan 12 otelin sahibi gözüken kaç şirket vardır? Bu şirketlerin ortaklarını tanır mısınız? Bu şirketlerin bir tanesinin bile kâr ettiğini belgeleyen çıkar mı acaba? Otelin yatırımları için alınan kredilerin karşılığında bankalara kimler teminat verir? Ben çözemedim. Çözenlerin alkışlamaya hakkı vardır elbette…” (HaberTürk, 28 Temmuz 2009)

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

27

HAFTANIN NOTLARI

Yine aynı gazeteci

28 G Ayd›nl›k

Ergenekon davasının 103. duruşmasının yapıldığı 4 Ağustos 2009 günü Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, çeşitli kurumlardan mahkemeye gönderilen cevabi yazıları okuyor. Avukat Vural Ergül, Tuncay Güney’in cevaplaması için, savcı Zekeriya Öz tarafından hazırlanan ve 15 Aralık 2008 günü Kanada’ya gönderilen soruların akıbetini soruyor. Başkan Şengün, Güney ifade vermediği için evrakın iade edildiğini söylüyor. Vural Ergül, Güney ile bir gün önce konuştuğunu ve Güney’in “Beni kullandılar ve unutturdular” dediğini aktarıyor. Güney’in, MİT’te maaşlı personel olduğunda ısrar ettiğini de ifade ediyor. Başkan Şengün’ün açıklamasına göre ise MİT, Güney’in “hiçbir zaman kurumun bünyesinde çalışmadığını” söylüyor. Yine MİT’ten gelen yazıda MİT, kötü ünlü “Ergenekon Şeması”na herhangi bir katkılarının olmadığını öne sürüyor. Avukat Nusret Senem’in talebi üzerine Başbakanlık Teftiş Kurulu’ndan gelen cevapta ise Kutlu Savaş’ın başkanlığı döneminde hazırlanan “Susurluk Raporu”nun tek nüsha hazırlanıp dönemin Başbakan’ı Mesut Yılmaz’a sunulduğu başka kopyasının da olmadığı belirtiliyor! Gene Senem’in talebi üzerine Taraf gazetelerinden istenen, “Yargıtay krokisi” ile ilgili Soner Arıkanoğlu imzalı 24 Mart 2008 günlü gazetenin nüshasının Taraf’ta bulunamadığı, çünkü gazetenin arşivinin olmadığı ifade ediliyor! Görüldüğü gibi kurumlarımız gerçeğin aydınlatılması için var güçleriyle çalışıyorlar!

Ercan Akyol, Milliyet, 5 Austos 2009

Ercan Akyol, Milliyet, 1 Austos 2009

“Daha geçenlerde Mustafa Kemal’i zamana uygun ambalajlayıp satmıştı. Ölmesi yaklaşmış zenginlerin belgeselini yapıp yakınlarına satmakta uzman diye bilinir kendisi. Ölüm tüccarı bir tür. “Mahkûmun biriyle röportaj yapma talebi, mahkûm para istedi diye olmamış. Parayı vermeyen kendisi ama hâkimi zan altında bırakan yazılar yazmış. Dava edilmiş, kaybetmiş. Hâlâ utanıp susmuyor. Kimse de ‘Mahkûmlarla röportaj yapılmasına izin vermemek suç mu?’ diye sormuyor. “Para istediği için röportajı yapılmayan mahkûm, gazeteciye para verseydi sonuç ne olurdu acaba? “Not: bu yazının da gerçek kişilerle hiçbir ilgisi yok diyeceğim inanmayacaksınız.” (Nuran Yıldız, Haber Türk, 3 Ağustos 2009)

Taraf’ın arivi yokmu!

G

15 HAZiRAN 2008

EĞRİYE EĞRİ / DOĞRUYA DOĞRU İsmail Küçükkaya

Nagehan Alçı

Erdoğan’la Başbuğ’un uyumu

MOSSAD toplantısı

Bence Erdoğan’la Başbuğ büyük uzlaşma harekâtı başlatmalı, o hava adım adım kurumların hepsine yayılmalı, egemen olmalı. Akşam, 2 Ağustos 2009

Sevim Gözay

Geçtiğimiz hafta boyunca İsrail’de bir dizi “İran toplantısı” gerçekleşti… Tahran’ın suyu kaynıyor. Obama’nın diyalog vaatlerinin yerini yine silahlar alacak. Akşam, 1 Ağustos 2009

Mümtaz Soysal

Tehlikenin sinsiliği Kemalist başlayan cumhuriyetin başka bir şeye dönüştürülüp sonuçta uyuzlaşmasını önlemek için en fazla bir-bir buçuk yılımız var.

3 G çılgınlığı Hıncal Uluç dizüstü bilgisayarlara karşı Don Kişot’luk ededursun, 3G’nin haberciliğe katacağı yeniliklerin heyecanı içindeyim ben de Hasan Cemal gibi. Akşam, 1 Ağustos 2009

Cumhuriyet, 1 Ağustos 2009

Nuray Mert

“Kürt açılımı” Bu açılımın kalkış noktası ABD’nin Irak’tan çıkış planlarının gerektirdiği düzenlemeler, Irak’taki Kürt, Şii, Arap dengeleri.

Cengiz Çandar

Hürriyet, 3 Ağustos 2009

Ararat’ın vakti geldi!

Oray Eğin

Ağrı Dağı’nı Ararat’a iade etmenin de vakti geliyor demektir.

Yalan merkezi

Radikal, 1 Ağustos 2009

Hasan Bülent Kahraman

Fotoğraf servisi başladı, ardından ses kayıtları, görüntüler derken şimdi direkt yalan haberler… Bir şebeke bu işle uğraşıyor ama kim olduğunu bilmiyoruz.

“Ulus toplum” tarifi! Ulus toplum, geçmişten gelen cemaatçi yapının bir uzantısı olarak da telakki edilebilir. Sabah, 3 Ağustos 2009

Nazlı Ilıcak

Akşam, 3 Ağustos 2009

Erol Manisalı

Demirtaş Ceyhun Yazılarını okurken, her zaman yeni bir şeyler öğrendiğim bir dostu kaybettim.

Kim teminat?

Cumhuriyet, 3 Ağustos 2009

“TSK demokrasimizin teminatı olmaya devam ediyor” diye yazmak neyin nesi? Sabah, 4 Ağustos 2009

Ahmet İnsel

Enis Berberoğlu

En ciddi tehlike Türkiye 12 Eylül’den bu yana en ciddi darbe tehlikesini yaşıyor. Üniformasız olduğu için kimleri demokrasi dalgası sanıyor.

“Ergenekon bahanesi”! Sistemin değişmesini isteyenlerin hepsine Fethullahçı polis ve yargı demek Ergenekon’un önünü kesmek için bir bahane yaratmaktır. Taraf, 3 Ağustos 2009

Hürriyet, 4 Ağustos 2009

Bekir Coşkun

Demokrasinin soytarılaştırılmışı… Birçok rezilliği “demokrasi” adına yapıyorlar… Gericiliğin merkezi olduğu en yüksek mahkeme tarafından karara bağlanmış siyasi parti Türkiye’yi hâlâ yönetiyor, “demokrasi” adına.

Hasan Cemal

Hürriyet, 5 Ağustos 2009

“İlginç temaslar”

İlhan Selçuk

Geçen hafta Ankara’da iki gün geçirdim. Çankaya’dan hükümete ilginç temaslarım oldu.

Düşman ordusu Ordumuz sanki düşman ordusu… AKP Türkiyesi’nde F Polisi, F savcısı, F cemaati orduyu göçertmek istiyor.

Milliyet, 6 Ağustos 2009

Cumhuriyet, 5 Ağustos 2009

Abdullah Muradoğlu

Güngör Uras

Polis “çalıştayı”

Faiz düşüyor da…

“Kürt çalıştayı”nın Polis Akademisi’nde toplanması başlı başına büyük bir olay.

Halkın çoğunun faizden çözerek harcayacağı parası yok. Bu nedenle faiz indirimi iç pazarı canlandırmaya yetmez.

Yeni Şafak, 5 Ağustos 2009

Milliyet, 5 Ağustos 2009

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

29

“VAN MÜNÜT” MÜYDÜ?

AKP, İsrail’in ekmek kapısı oldu Tayyip Erdoan’n Davos toplantlar srasnda söyledii sözleri hatrlarsnz... srail Cumhurbakan Perez’e siz adam öldürmeyi iyi bilirsiniz demiti. Bu sözleri söyleyen Erdoan Hükümeti 6 Austos’ta “adam öldürmeyi iyi bilen” srail’e öyle bir doalgaz kya yapt ki srail ihya oldu. Üstelik boru hattn Tayyip Erdoan’n damadnn Genel Müdürü olduu Çalk holding ina edecek. Hem de Berlisconi’nin parasyla. TEOMAN ALL

utin’in Ankara ziyareti sırasında en somut anlama Mavi Akım 2 oldu… Bu anlama sayesinde Erdoan’ın deyimiyle “adam öldürmeyi iyi bilen” srail Orta Asya Gazı’nın Ortadou’daki daıtım ve birikim noktası olma ansını yakalıyor. Yani srail, AKP Hükümeti’nin imzaladıı anlama sayesinde Ortadou’da stratejik olarak da maddi olarak da çok önemli bir ansı eline geçiriyor. Bir baka deile AKP iktidarının imzaladıı anlama sayesinde “adam öldürmeyi iyi bilenler” servetlerine servet katacaklar. Mavi Akım 2 projesi ilk bakıta Rus gazının Hindistan’a kadar uzamasını

P

salayacak bir giriim gibi görünüyor ancak bu pek mümkün gibi görünmüyor. Çünkü boru hatlarının srail’e kadar döenmesi için bile gerekli kaynaın bulunması çok zor oldu. BERLİSCONİ’NİN PARASI

srail’i besleyecek boru hattının inasını Erdoan’ın damadının genel müdürü olduu Çalık Holding yapacak. Merak edilen Berlisconi’nin neden geldiiydi? talya babakanı da boru hattının inası için parayı verecek. Çünkü Ahmet Çalık ve Tayyip Erdoan vaktiyle talya’ya gidip Berlisconi’den para istemiti. O para geldi... Öyle olunca, Erdoan-Putin zirvesinin ardın-

dan yapılan imza törenine talya Babakanı Berlusconi de katıldı. lk Mavi Akım boru hattında Gazprom’un partneri olan talyan ENI bu kez de ortak enerji projelerinin tam ortasında. te Berlusconi’yi zirveye dâhil eden faktörler: talyan petrol devi ENI, Çalık Grubu’nun Samsun-Ceyhan boru hattı projesinde de ortak. Mavi Akım-2’yi de Gazprom-ENI- Çalık birlikte yapacak. Bu durumda Türk-Rus enerji projelerinin ortak paydası da talyan ENI oluyor. Baından beri bu ilikileri destekleyen, hatta salayan isim olarak bilinen Berlusconi de, Ankara’ya geldi. Üç lider 2005’te Samsun’da Mavi Akım’ın resmi açılı töreninde bulumutu. “VAN MÜNÜT”

Tayyip Erdoan Davos toplantıları sırasında srail Cumhurbakanı imon Perez’le bir panele katılmı ve bu panel sırasında Özellikle

srail’i besleyecek boru hattnn inasn Erdoan’n damadnn genel müdürü olduu Çalk Holding yapacak. Merak edilen Berlisconi’nin neden geldiiydi? talya babakan da boru hattnn inas için paray verecek. Çünkü Ahmet Çalk ve Tayyip Erdoan vaktiyle talya’ya gidip Berlisconi’den para istemiti. O para geldi... Öyle olunca, Erdoan-Putin zirvesinin ardndan yaplan imza törenine talya Babakan Berlusconi de katld.

30 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

Yiit Bulut ve HaberTürk Rusya-Türkiye anlamaları içinde önemli konulardan biri de Tuz Gölü’nün altında yer alması planlanan bir doalgaz depolama tesisi. Bu tesisin yapımı için Çalık Grubu’nun yeterlilii yok. Bu konuda Ciner grubu öne çıkıyor. Kulislerde dolaan bazı bilgilere göre Yiit Bulut’un HaberTürk televizyonuna geçmesinde Rus gazının depolanması konusu da etkili oldu. Çünkü Yiit Bulut Rusların gaz rezervleri konusunda daha önce çok fazla yazı yazmı isimlerden biri. Üstelik Nabucco Projesi’nin de içi bo bir proje olacaını belirten yazarların arasında yer alıyordu. Yiit Bulut’un Putin Türkiye’deyken HaberTürk’te saatlerce canlı yayında kalması ve HaberTürk’ün kapsamlı yayınlar yapması da bu duruma balanıyor. Yiit Bulut “ulusalcı” yazılar yazan bir yazar olarak biliniyordu. Ancak Fethullah Gülen’i öven srail Cumhurbakanı Perez’in yüzüne “siz adam öldürmeyi iyi bilirsiniz” demesi dikkat çekmiti. Ancak bu sözlerin sadece bir göste-

yazıları da akıllardan çıkmadı. Bulut, Gülen’in Tek Hedefi: Devleti ele geçirmekmi balıklı yazısında unları belirtiyordu: “Size yeni bir soru soracaım 18 Haziran 1999 akamı Fethullah Gülen’in eski konumalarından bir derleme, ortada “net bir sebep yokken” Ali Kırca tarafından atv haberde yayınlandı ve hemen arkasından bütün televizyonlarda bir kaset savaı baladı. O kasetlere göre Gülen’in tek bir hedefi vardı: Devleti ele geçirmek. Sonrasında Nuh Mete Yüksel süreci baladı ve Gülen, Türkiye’den ayrılarak Amerika’ya gitmek zorunda kaldı. Bu tespitler sonrası soralım 1997’de öne çıkan isimlerden örnein Çevik Bir’in hangi ülke ile arası iyiydi, hangi ülkeye yakın denebilirdi? Gülen’in Vatikan ziyareti en çok kimleri rahatsız etti? Ve en önemlisi Gülen’in Orta Asya’da attıı adımlar, kimler tarafından “sınırı

ri icabı olduu kısa zamanda netleti. Çünkü Tayyip Erdogan’ın “siz adam öldürmeyi iyi bilirsiniz” sözünü söyledii srail’in son za-

ama” olarak deerlendirildi? Bugün, Gülen için “Amerika’nın adamı” imajını kimler, neden yayıyorlar? Sevgili dostlar, benim çizgimi biliyorsunuz. Yolum belli Atatürk’ün yolu, asla sapmadım, sapmam da mümkün deil... O yüzden bu satırları okuyup “Vay Gülen’i savunuyorsun” gibi bir “vesveseye” asla kapılmayın. Olaylara objektif bakmamız gerekiyor. Size “yazabileceklerimin” hepsini yazdım...(...)Tamamen “objektif” bir gözden aratırdıklarımı sizlere aktardım. imdi tekrar soruyorum tam da Orta Asya petrolleri “paylaılacakken”, Orta Asya’da okullarda çocuklara Türkçe stiklal Marı okutan Fethullah Gülen’e, 1999 baından itibaren bu saldırı neden baladı? Bu saldırılar ile irticanın mı önüne geçtik! Bugün hangi durumdayız? “Daha iyiyiz” diyorsanız, az görüelim... “

manlardaki en önemli gelir kaynaını salamak da Erdoan’ın baında olduu AKP Hükümeti’ne nasip oldu...G

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

31

ABD’NN ANKARA-AVRASYA HATTI’NI GERME ATAMASI

Zeyno Baran Holbrooke’un danışmanı oluyor Daha önce ABD’nin Avrasya ilerinden sorumlu Dileri Bakan Yardmcs Matthew Bryza ile evlilik yapan Zeyno Baran, gazeteci veya aratrmac kimlikleri tayordu. Baran imdi Amerikan devletinin en önemli adamlarndan biri olarak gösterilen Richard Holbrooke’un danmanlna getirtiliyor. eyno Baran’ın en dikkat çekici özellii AKP’ye karı olması. Daha dorusu Zeyno Baran ılımlı islam projesine karı bir duru gösteriyor ve bu nedenle AKP’nin ABD açısından Türkiye’de iyi bir seçenek olmadıını savunuyor. Baran’a göre Türkiye’de laik çevrelerle arası açık olmayan merkezde bir iktidar seçeneinin olması gerekiyor. Baran, daha önce AKP iktidarına yönelik Türkiye’de bir darbe yapılabileceini öne sürmü ve bu açıklaması nedeniyle bir süre gündemde kalmıtı. O dönemde “yanda medya” Zeyno Baran’ı hedef alan yazılar yazmıtı. Hatta Baran’a bir lakap

Z

M Zeyno Baran. Ilml slam kart ve laik bir görüntünün arkasnda Avrasya kartl var.

da takılmıtı: “orducu neo-con.” Ancak Baran’a takılan lakabın doru olmadıı kısa zamanda ortaya çıktı. AVRASYA’DAN KOPARMA NİYETLİSİ

Zeyno Baran ılımlı slam karıtı ve laik bir görüntü veriyor ancak bütün bu durum Baran’ın Türkiye’nin milli çıkarları için olumlu bir isim olduunu göstermiyor. Tam tersine Baran Türkiye ile Avrasya ülkelerinin ilikilerinin zayıflaması gerektii ve bunun için ulusalcı çevrelerin Avrasya ile yakınlama fikirlerinden uzaklaması gerektiini belirtiyor. Baran’a göre Ergenekon Türkiye’yi ABD’den koparıp Avrasya’yla yakınlatırmak isteyen bir oluumun parçası. Kendisi bunu Sabah gazetesine 8 Eylül 2008 tarihinde söyledi: “Rusya ekseni derken düündüüm Batı’dan kopuk, hatta Batı’ya karı görülerin ve komplo teorilerinin halk arasında, hatta elit düzeyde, gittikçe daha fazla kabul görmesidir. Ergenekon bunun bir parçası. Ama tek sorumlu Ergenekon deil.”Aslında bu sözler Amerikan tarafının Türkiye için duyduu büyük endieyi gözler önüne seriyor. Bu nedenle çok kritik bir dönemde Türkiye’yi Avrasya’dan koparmak isteyen laik görünümlü bir ismi Holbrooke’un danımanlıına getiriyor. ZAMANLAMAYA DİKKAT

Zeyno Baran’ın Holbrooke’un danımanlıına getirildii günlere dikkat etmek gerek. Amerikan tarafı son günlerde belki laik bir iktidarla deil ama

32 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

AKP iktidarıyla bile Türkiye’nin Avrasya ülkeleriyle arasının açılmasına neden olacak dayatmalar yapıyor. ki önemli örnek var. Birincisi görünürde Avrupa’nın Rusya’ya olan gaz baımlılıını ortadan kaldırmak amaçlı olan Nabucco Projesi. Projenin hiçbir dayanaı olmadan hatta gaz tedarikçisi ülkelerin katılımı gerçeklemeden yapılan aalı imza töreni perde arkasında asıl niyeti ortaya koyuyor. Tören aslında Ankara’nın Moskova ile yakınlamasını engellemek hatta baltalamak için yapıldı. Nitekim Rusya tören yapıldıktan hemen sonra Türkiye’yi Putin döneminde ilk kez “karıt ülke” pozisyonuna soktu ve bu yönde bir açıklama yaptı. Rusya, Putin’in devlet bakanlıı ve babakanlık döneminde Nabucco imza törenine kadar Türkiye’yi “partner(ortak) ülke” olarak tanımlıyordu. ÇİN CEPHESİ

Çin’in Sincian Uygur özerk bölgesinde yaanan olaylar da yine Türkiye’nin Avrasya’yla balarını zedeleyen sonuçlar dourdu. Tayyip Erdoan’ın olaylar için “adeta soykırım” tabirini kullanması ve Çin’in olayların kıkırtıcısı olarak gördüü Rabia Kadir’e Türkiye’nin vize verebileceini söylemesi Pekin-Ankara hattında gerginlie neden oldu. Pekin alıılagelmi diplomatik üslubunu bir kenara atarak son derece sert bir açıklama yaptı ve Tayyip Erdoan’ın sözlerinin “sorumsuzca” olduunu kaydetti. te tam böyle bir ortamda Türkiye’nin Avrasya ile uzaklaması gerektiini savunan ve merkezde görünen bir ismin Holbrooke’un danımanlıına getirilmesi oldukça dikkat çekici. ABD bir bakıma Türkiye’deki laik çevrelerinde karı çıkmayacaını düündüü bir isme önemli görevler vererek yeni bir hamle yapıyor.G

BRNC YILINDA GÜNEY OSETYA’DA DURUM

Kafkasya’nın geleceği Paris’te tartışıldı Avrasya Hareketi D likiler Bürosu Bakan Alexander Kuznetzov, Rusya’nn her türlü barç çözümü tartmaya hazr olduunu söyledi. Toplantya davetli Güney Osetya Televizyonu Genel Müdürü Kosta Kochiev’e Fransa vize vermedi. Bunun üzerine Kochiev açklamalarn kameraya çekerek toplantya gönderdi. ransa-Rusya Dostluk Dernei tarafından düzenlenen “Birinci Yılında Güney Osetya” konulu panel 27 Temmuz’da Paris’te yapıldı. Toplantıya Uluslararası Avrasya Hareketi Dı likiler Bürosu Bakanı Alexander Kuznetzov, Halkların Hakları Haraketi Sorumlusu Pavel Zarifullin, Türkiye’den çi Partisi Uluslararası likiler Bürosu’ndan Dr. Cüneyt Akalın ile stanbul Üniversitesi Aratırma Görevlisi Mehmet Perinçek katıldı. Aralarında yazar ve düünürlerin, iadamlarının ve Fransa’nın eski Azerbaycan Büyükelçisi Jean Perrin’in de bulunduu seçkin bir davetli kitlesi paneli ilgi ile izledi.

F

FRANSA’DAN VİZE ENGELİ

Toplantıyı kısa bir konuma ile açan Fransa-Rusya Dostluk Dernei Bakanı Andre Chanclu, dernein kısa bir süre önce faaliyete geçtiini, bu etkinliin bir balangıç olduunu, gelecekte birlikte pek çok ey yapmayı planladıklarını söyledikten sonra, sözü Uluslararası Avrasya Hareketi’nin temsilcisi Alexandre Kuznetzov’a verdi. Osetya’dan davetli Güney Osetya Televizyonu Genel Müdürü Kosta Kochiev’in Fransa’dan vize alamadıı için toplantıya katılamadıını belirten Kuznetzov, Kochiev’in açıklamalarını içeren bir videoyu izleyicilere seyrettirdi. TV stüdyosunun tahrip edildiini, arabasının saldırıya uradıını, Sakashvili yanlılarından kaynaklanan tertiplerin sürdüünü, kıkırtmaların devamı halinde durumun Hitler döneminden kötü olacaını söyleyen Kochiev, 1990’lı yıllarda Gürcü milliyetçi lider Gamsakurdiya’nın 50 bine yakın

Oset’i sürdüünü hatırlattı. Osetya’daki ekonomik durum hakkında da bilgi veren Kochiev, ekonominin Rus yardımlarıyla bir ölçüde toparlandıını, durumun parlak olmadıını ancak halkın umudunun yeerdiini söyledi. BÖLGEDEKİ NGO FAALİYETLERİ

Uluslararası Avrasya Hareketi Dı likiler Bürosu Bakanı Alexander Kuznetzov bata Soros ve Marshall Vakfı olmak üzere pek çok NGO’nun bölgede faal olduunu, bunların Rusya’nın Gürcistan’ı igal etmeyi planladıı yönünde propaganda yaptıını, bunun gerçei yansıtmadıını belirtti. Kuznetzov, Rusya’nın her türlü barıçı çözümü tartımaya hazır olduunu söyledi. Bölgede ekonomik durumun iyi olmadıını anlatan Kuznetzov, fabrikaların santrallerin çalımadıını, altyapının Rusya ile ibirlii halinde onarımdan geçirildiini, Osetya’ya gaz balandıını belirtti.

vurgusu yerine halkların hakları üzerinde younlatıını anlattı. KAFKASYA’DA RUSYA-TÜRKİYE DAYANIŞMASI

Toplantıya Türkiye’den katılan Dr. Cüneyt Akalın, Türkiye’deki siyasal durum, BOP planı ve ABD’nin bölgedeki emelleri hakkında bilgiler verdikten sonra, Türkiye’nin Kafkasya’da barı ve bütün Kafkas halklarının iyiliini istediini, ülkede yaayan pek çok Kafkasyalıdan dolayı sorunlara hakim olduunu anlattı. Batı’nın Türkiye üzerindeki Ermeni emelleri hakkında bilgi veren Dr. Akalın, AB’nin ikiyüzlü politikalarına dikkat çekti, Rusya ile Türkiye’nin ibirliinin önemini vurguladı. Ü Atatürk lkeleri ve nkılap Tarihi Enstitüsü Aratırma Görevlisi Mehmet Perinçek, Osetya sorunu ile Kıbrıs sorunu arasındaki benzerlikleri ve koutlukları anlattı, Türkiye ile Rusya’nın ibirliine dikkat çekti.G

M Uluslararas Avrasya Hareketi D likiler Bürosu Bakan Alexander Kuznetzov (ayakta) bölgede pek çok NGO’nun faaliyet gösterdiini söyledi.

“SAAKASHVİLİ SORUNU ÇIKMAZA SÜRÜKLÜYOR”

Ardından söz alan Halkların Hakları Hareketi sözcüsü Zarifullin, karılıklı gösterilerin sürdüünü, Gürcü lider Saakashvili ile uzlamanın zor olduunu belirtti. Rusya’nın aslında bu soruna bulamak istemediini, sorunun Gürcü hükümetinin katkısı olmadan çözüme kavuturulamayacaını ancak Saakashvili’nin Amerikancı politikalarıyla sorunu çıkmaza sürüklediini anlattı. Zarifullin bölgede etnik çatımaların yaratacaı tehlikelere dikkat çekti, sözcülüünü yaptıı Halkların Hakları Hareketi’nin Batıcıların bireysel haklar

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

33

ÇORLU’DA Ç PARTS’NE KATILAN EMEKL SUBAYLAR VE ÇLER:

Milletimiz için göğsümüzü siper edeceğiz! Yargnn tarafszl ve bamszl ilkelerinin ayaklar altna alndn söyleyen E. Hâkim Yarbay Bahadr Berk “çi Partisi kar devrime dur diyebilen, emperyalizme esir dümemi tek parti…” E. Binba Zafer en, “Türk Ordusu’na sahip çkmak, ülkemin yeniden Kemalist Devrim rotasna girmesini salamak için çi Partisi’ne katlyorum.” orlu’da Emekli Hâkim Yarbay Bahadır Berk ve Emekli Binbaı Zafer en çi Partisi’ne üye olduklarını açıkladılar. Yapılan törende Kenan Serbest ve smail Terzi adlı iki genç içiye de rozet takıldı. 5 Austos’ta düzenlenen katılım törenine basın youn ilgi gösterdi. Törene çi Partisi Genel Bakan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, çi Partisi Genel Bakan Yardımcısı E. General Servet Cömert, Merkez Karar Kurulu üyesi Hıdır Hokka ve Tekirda l Bakanı Hayri Çaktı da katıldı.

Ç

“EMPERYALİZME ESİR DÜŞMEMİŞ TEK PARTİ”

Törende, çi Partisi’ne üye olan yurtseverler birer konuma yaparak duygularını dile getirdiler. Emekli Hâkim Yarbay Bahadır Berk, çi Partisi’nin karı devrime dur diyebilen, baımsız politikalar üretebilen ve emperyalizme esir dümemi tek parti olduunu söyledi. Türkiye’nin kurtuluunun yarım bırakılan Türk devriminden geçtiini vurgulayan Berk, bu gerekçelerle parti içerisinde görev alacaını söyledi. “DİNCİ FAŞİZM ÜLKEYİ SARMALADI”

Türkiye Cumhuriyeti’nin bugüEmekli Hakim Yarbay Bahadr Berk’in rozetini çi Partisi Genel Bakanvekili Bedri Gültekin, Emekli Binba Zafer en’inkini ise Genel Bakan Yardmcs E. General Servet Cömert takt. 34 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

ne kadar görülmedik büyük bir tehlike ile karı karıya olduunu söyleyen Berk ülkenin içinde bulunduu durumu öyle deerlendirdi: “Yargı, asker, üniversiteler ve dier tüm kurumlar adeta karı devrime boyun emilerdir. Boyun emeyip dik durmaya çalıanlar, cumhuriyetçiler, vatanseverler bir ekilde iftiralarla veya özel hayatlarına müdahale edilmek suretiyle korkutulmakta, gözetim altına alınmakta ve bir ekilde susturulmaktadır. Yargının tarafsızlıı ve baımsızlıı ilkeleri ayaklar altına alınmıtır. Herkesin telefonu yargı kararına bile gerek olmaksızın dinlenebilmektedir. Faizmin en tehlikelisi dinci faizm artık bugün ülkeyi sarmalamı, ne yazık ki ülkemiz son birkaç yılda artık bir polis devletine dönümütür.” “KALEYİ DAHA DA KUVVETLENDİRECEĞİZ”

Emekli Binbaı Zafer en ise çi Partisi’ni ‘mertliin, dürüstlüün ve vatanseverliin kalesi” olarak tanımladı. “Artık hep beraber bu kaleyi daha da büyütecek ve daha da kuvvetlendireceiz. En öne atılacaız ve milletimiz için gösü-

müzü siper edeceiz.” en öyle konutu: “çi Partisi’nin ‘IMF’ye hayır!’ diyen, Avrupa Birlii’ne hayır’ diyen, ‘yabancıya toprak satıına hayır’ diyen, ‘özelletirmeye hayır’ diyen, ‘“Tam Baımsız Türkiye’ diyen sözleri artık bütün milletimize mal olmutur. Bu sözler, meydanlarda yurtseverleri birletiren sözler haline gelmitir.” Ölünceye kadar askerlik yeminine balı kalacaını vurgulayan en, “Türk Ordusu, Türk milletinin emperyalizme karı duran en önemli parçasıdır. Saldırılara karı yıllarca görev yaptıım Türk Ordusu’na sahip çıkmak, ülkemin yeniden Kemalist Devrim rotasına girmesini salamak için çi Partisi’ne katılıyorum.” dedi. “ATATÜRK İLKELERİNİ SAVUNAN TEK PARTİ”

Kurtulu Savaı’na bugün çi Partisi’nin önderlik ettiini söyleyen hava limanı içisi olan Kenan Serbest “baımsızlık urunda emperyalistlerle ve onların ibirlikçilerine karı çi Partisi saflarında mücadele edeceim. Atatürk Devrimleri’nin yeniden uygulanması için çi Partisi’ne katılıyorum.” dedi. Kendini Atatürkçü olarak tanımlayan tekstil içisi smail Terzi ise, “u anda, Atatürk ilke ve devrimlerini savunan bir tek çi Partisi var. Bu yüzden çi Partisi’ne katılıyorum” dedi.G

ULUSAL GÖRÜŞ

Urbancic ‘istenmeyen adam’ ilan edilmeli Amerikan emperyalizmin sömürü milyonlarca doları Kıbrıs’ta işbirlikçilerine dağıtan da ABD’dir. düzeninden en çok zararı Türkler Birçok Kıbrıslı Türkü açtığı çalışma gruplarında (work-shop’largörmüştür ve görmektedir. Sözde müt- da) eğitimden geçiren de ABD’dir. tefik ABD, kendi çıkarları adına yıllardır AMERİKAN ELÇİSİ ŞAŞIRMIŞ… Anavatan Türkiye ve biz Kıbrıs Türkleri ABD son dönemde ‘son fırsat’ teranesi ile yine işbaşındadır üzerinde oyunlar oynamaktadır. Hayve bir kez daha Kıbrıs Türkü’nün kuyusunu kazmakla meşguldut ABD’nin kurmayı hedeflediği tek dür. ABD’nin Güney Kıbrıs Büyükelçisi Frank Urbancic’in, Kıbkutuplu dünya düzenine karşı koyabirıs sorununda mevcut sıkıntılara karşın birçok ilerleme sağlanHÜSEYİN MACİT YUSUF lecek güçler ise, maalesef gereken dik dığını ve çözüm için bir fırsat penceresi bulunduğunu; ancak duruşu gösterememekte ve ABD karşıbu fırsat penceresinin sonsuza kadar açık kalmayacağını ve sında ezilip büzülmektedirler. şimdi çözüm yönünde önemli çaba gösterilmesi gerektiğini ABD yönetimleri, istediklerini Anavatan hükümetlerine söylemesi boşuna değildir. dikte etmeyi yıllardır ustaca başarabilmekteGeçtiğimiz hafta Washington’da Wooddir. IMF, Dünya Bankası ve birkaç Yahudi terow Wilson Merkezi adlı düşünce kuruluşunfecinin maharetleri (!) ile ödenmesi mümM Urbancic konumasnda da konuşan Urbancic’in, “taraflara çözüm kün olmayan borç batağına düşürülen Türdayatma yönünde hiçbir niyeti olmayan “Kbrsl Türklerin çou kiye, elindeki kozları masaya sürebilecek yüABD’nin tüm arzusunun, görüşmeleri desrekliliği de gösterememektedir. Anavatan, kendilerini Türk gibi tekleyici, kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı bir rol ABD’nin neredeyse bir vilayeti, eyaleti gibi oynamak olduğunu” söylemesi kuyruklu bir hissetmiyorlar” diyerek, Beyaz Saray’dan alınan talimat ve zararlı telyalandır. kinlerle idare edilmektedir. Yüce Atatürk’ün biz Kbrs Türklerine Urbancic konuşmasında Kıbrıs’ta etnik bize emanet ettiği tam bağımsız, laik, deçatışma yaşanmadığını, sınırın açık olduğunu hakaret etmitir. Urbancic mokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin yerinde ve iki tarafın da çözüm için çaba gösterdiğini yeller esmektedir. Anavatan Türkiye’yi söarmtr. Akl sra anlatmıştır. Urbancic, adada süregelen barış müren ABD, biz Kıbrıs Türklerini de hayda ortamının tek nedeninin Kıbrıs’ta bulunan ayrlmaz bir parças hayda sömürmekte ve zarar vermektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin varlığı olduğu gerABD Dünya’da tesis ettiği Gladyo’larla olduumuz Anadolu’daki çeğini söyleme dürüstlüğünü gösterememişyıllardır bölgemizde at koşturmaktadır. tir. Urbancic sürdürülen müzakerelerde Anakardelerimizle aramza Terör ve korku bahanesiyle, sözde Amerivatan Türkiye’nin olumlu rolüne de değinkan ve SüperNATO korumacılığı yalanına nifak tohumlar ekeceini mekten kaçınmıştır. Urbancic konuşmasınteslim olmuş zavallı iktidarların dirayetsizlida Amerika’nın çirkin yüzünü göstermiş zannetmektedir. Bu ğinin zararını görmekteyiz. ve “Kıbrıslı Türklerin çoğu kendilerini Türk ABD’DEN BAŞKASI DEĞİL… Amerikalya haddi gibi hissetmiyorlar” diyerek, biz Kıbrıs Türkle1967’de Yunanistan’da sol akımların rine hakaret etmiştir. Urbancic şaşırmıştır. diplomatik yollarla tehdidini öne sürerek darbe yaptıran ve asAklı sıra ayrılmaz bir parçası olduğumuz Anabildirilmeli ve ‘persona non dolu’daki kardeşlerimizle aramıza nifak tokerleri iktidara taşıyan ABD’den başkası değildi. Yunan Cuntası’na 15 Temmuz humları ekeceğini zannetmektedir. Bu Amegrata-istenmeyen adam’ 1974’te Kıbrıs’ta darbe yaptıran ABD’den rikalıya haddi diplomatik yollarla bildirilmeli ilan edilerek KKTC’ye girii ve ‘persona non grata-istenmeyen adam’ başkası değildi. Anavatan Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale yapacağı zemini yaratan da ilan edilerek KKTC’ye girişi yasaklanmalıdır. yasaklanmaldr. L ABD idi. Yoldan çıkarak Sovyetler Birliği ile ATATÜRK ÖĞRETTİ dirsek temasına geçen Makarios’un devrilAnnan Planı’nda olduğu gibi, ABD’nin yine kendi çıkarları mesi ABD’nin işi değil miydi? ABD, Kıbrıs’taki darbeyle Yunanistan’da ‘Kral geri gelsin’ diyen sağcılar ve ‘Rusya ile ilişkileri- doğrultusunda taraflara yeni bir plan dayatma çalışmaları yapmiz geliştirilmelidir’ diyen solculara karşı cuntayı güçlendirmek tığını bilmekteyiz. Çirkin Amerikalı, Kıbrıs’ta yeni oyun ve tuistememiş miydi? Garantörümüz Türkiye’nin 20 Temmuz zaklar peşindedir. Kıbrıs’ın stratejik öneminin arttığı bir dö1974’teki haklı müdahalesine önceleri alkış tutan sonra da nemde ABD, Anavatan Türkiye’yi Kıbrıs’tan atmaya çalışmaksilah ambargosu koyan ABD değil miydi? 1974 petrol krizi ile tadır. ABD’li şirketlerin, Türkiye’nin muhalefetine rağmen Kıbbaş gösteren küresel ekonomik krizi fırsat bilerek Türkiye’yi bir rıs karasularında petrol araması nasıl açıklanacaktır? Bunları sente muhtaç edecek duruma düşüren, ülkede sağ-sol kavga- kulağımıza küpe yapalım ve aklımızdan da hiç çıkarmayalım. ‘Oltadaki Balık’ olmaktan kurtulmanın yolu ABD’ye ve sıyla kardeşi kardeşe vurdurarak siyasi bunalımlar çıkaran ve nihayetinde 12 Eylül darbesini yaptıranın da ABD olduğunu onun sömürü düzenine karşı çıkmaktır. ABD’nin sömürü dübilmeyen var mıdır? 1983’ten beri Türkiye’yi bölüp parçalamak zeninin piyonu olmaktan kurtulmak için nelerin yapılması geiçin Kürt teröristlere yol gösteren, her türlü yardımı yapan ABD rektiğini Ulu Önder Atatürk bize öğretmiştir. Binlerce şehidideğil midir? Bin bir meşakkatle kurduğumuz KKTC’yi yıkmak mizin kefensiz yattığı KKTC’yi ve Anavatan Türkiye’nin bölünve Akdeniz’de Türkiye’nin varlığına son vermek üzere Annan mez bütünlüğünü ilelebet savunacağımız, ABD tarafından biPlanı’nı bize dayatan da ABD’den başkası değildir. Bu uğurda linmelidir.G

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›kG 35

SEYİR DEFTERİ

Tayyip Erdoan’a haciz ADD Bahçeehir Gençlik Kolları’ndan Cumhuriyet ve Öncül köylerine yardım kampanyası stanbul’da Atatürkçü Düünce Dernei Bahçeehir Gençlik Kolları, Diyarbakır’ın Bismil Cumhuriyet köyü ve anlıurfa’nın Öncül köyü için yardım kampanyası balattı. ADD’li gençler, yaptıkları yazılı açıklamada, Cumhuriyet deerlerini sahiplenen ve aalık sistemine karı çıkan bu köylerdeki kardeleriyle dayanıma içinde olduklarını belirtti. Bu yıl kurulan ADD Bahçeehir Gençlik Kolları önüne ilk olarak bu projeyi koydu. Bahçeehir ADD Gençlik Kolları Temsilcisi Ozan Kelleci, Aydınlık’a yaptıı açıklamada gelecek olan yardımları Ramazan bayramından önce köylere ulatırmak istediklerini vurguladı. Giysi, kitap, defter ve her türlü yardıma ihtiyaç olduunu söyleyen Kelleci, evlerden yardım malzemelerini arabayla alabileceklerini de belirtti. rtibat telefonları: 0212 672 70 16, 0531 343 60 40

2002 yılında Avustralya’da katıldıı radyo programında bölücü terör örgütü PKK’nın elebaı Öcalan’a “sayın”, ehitlere “kelle” diyen Tayyip Erdoan, ehit ailelerinin açtıı davada 3 kuru tazminat ödemeye mahkûm edilmiti. Erdoan, Yargıtay’ın onama kararına ramen parayı ödemedi. Avukat Kemal Kerinçsiz, 27 ehit ailesinin talebi üzerine, paranın cebri haciz yoluyla tahsil edilmesi için 14. cra Müdürlüü’ne bavurdu. ehit yakınlarına ödenecek tazminat tutarı üçer kurutan toplam 81 kurutu. cra memurları, “üç kuruluk” tazminatı ödemeyen Erdoan’dan yasal faiz ve dier masraflar dahil ehit baına 20 lira 86 kuru olmak üzere yaklaık 567 lira tahsil etti. Erdoan’ı mahkûm eden Kartal 2. Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimi Sevgi Övüç, kararının ardından iki ayrı müfetti soruturması geçirdi. Geçen yıl eylül ayında Bakan ahin de Erdoan’ı mahkûm eden hâkim Övüç hakkında yargılama vizesi vermiti.

FSKOBRLK ortakları Genel Müdürlüe yürüdü Kredi kullandıkları banka tarafından haciz ilemi balatılan yaklaık 25 kadar Fındık Tarım Satı Kooperatifleri Birlii ortaı, FSKOBRLK Genel Müdürlüü’ne yürüdü. 3 Austos’ta müdürlük önünde toplanan ortaklar, yetkililerin kendilerine sahip çıkmalarını istedi. Fındık üreticileri, FSKOBRLK’e verdikleri mal karılıı, FSKOBRLK’in anlamalı olduu bankadan kredi almı banka ise kısa bir süre sonra, daıttıı krediyi geri istemiti. Birlik ortaı Dursun Ali Boz, yaptıı açıklamada, banka tarafından kendisine birkaç gün önce aldıı kredinin 21 gün içerisinde ödenmemesi halinde haciz ileminin balatılacaı yönünde ihtarname geldiini söyledi. Boz, “Kendi kurumumuz olan FSKOBRLK’e fındık teslim ettik. Emeimizin karılıı olan parayı aldık. Gelin görün ki kendi kurumumuz bizi bankanın eline terk etti. Bu borcu biz nasıl karılarız. Karımızda FSKOBRLK’den bir muhatap da bulamıyoruz” dedi. çi Partisi Giresun l Bakanı Fikri Sarıkaya da bir açıklama yaparak, yoksul fındık üreticisinin fındıını bedava denecek fiyatlara satmasının önüne geçilmesi için hükümetin, Fiskobirlik’i desteklemesi gerektiini söyledi.

36 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

SEYİR DEFTERİ

Kıbrıs Türk Kültür Dernei Türk Mukavemet Tekilatı’nın 51. yılını kutladı Kıbrıs Türk Kültür Dernei 5 Austos akamı stanbul’da bulunan Kıbrıs Türk Evi’nde Türk Mukavemet Tekilatı’nın 51. kurulu yılı nedeniyle bir toplantı düzenledi. Toplantıda Kıbrıs ehitleri anılırken Türk Mukavemet Tekilatı’nın da kurulu yıldönümü kutlandı. Toplantıya Kıbrıs Türk Kültür Dernei yöneticilerinin yanı sıra Kıbrıs Milli Koordinasyon Bakanı Yakan Cumalıolu, sava muhabiri Ergin Konuksever ve Kıbrıs gazileri de katıldı. Toplantıda genel olarak Türkiye’nin Kıbrıs politikasının yanlı olduu vurgulanırken, Kıbrıs Türk Kültür Dernei Bakanı Ahmet Göksanlı gereinin yapılmaması halinde adada Türk varlıının tehlikeye gireceini söyledi. Kıbrıs Milli Koordinasyon Bakanı Yakan Cumalıolu da ‘Kıbrıs satılıyor diyenlere hak vermemek elde deil’ diyerek hükümetin Kıbrıs politikalarını eletirdi.

Pazarcılar Avanos’ta belediyeye geri adım attırdı Nevehir’in Avanos Belediyesi’nde eylem yapan pazarcılar, igal parasını arttırmak ve tezgah yerlerini ihaleye çıkarmak isteyen belediyeye geri adım attırdı. Pazarcılar, 2 Austos’ta Belediye’ye yürüdü. lçede her hafta Cuma günleri kurulan semt pazarında, tuhafiye ve konfeksiyon ürünleri satan 100’ü akın esnaf belediye önünde bir süre oturma eylemi yaptı. Avanos Belediye Bakanı Mustafa Körükçü ile görümek isteyen esnaflar, bu taleplerinin yerine getirilmemesi üzerine alkılarla belediyeyi protesto etti. Seslerini duyurmak için otobüslerle Nevehir’e giden pazarcılar burada Nevehir Valilii önünde toplandı. Vali Osman Aydın’ın makamında Avanos Belediye Bakanı Mustafa Körükçü ve pazarcılar bir araya geldi. Alınan karar ile Avanos belediyesi herhangi bir ihale yapmayacak, pazarcılardan igal parası almaya devam edecek.

Ramazan’da gıda fiyatlarına dikkat! Türkiye Ziraat Odaları Birlii Bakanı emsi Bayraktar, yaklaan Ramazan öncesi yüksek gıda fiyatları konusunda uyarılarda bulundu. 2 Austos’ta bir açıklama yapan Bayraktar, tüketicilerin spekülasyonlara kurban edilmemesi gerektiini vurguladı. Kuzu eti üretici fiyatının 12 TL/kg olduunu belirten Bayraktar, marketlerdeki fiyatın ise 24,2 TL/kg olduuna dikkat çekti. Bayraktar, “Ramazanla birlikte kuzu eti fiyatında artı beklenmekte” diye konutu. Tavuk etinde Irak’a yapılan youn ihracat nedeniyle fiyat artıı görüldüünü aktaran Bayraktar, “Ramazan ayı boyunca ihracatın devam edecek olması ve iç tüketimin de artacak olması sebebiyle fiyatların daha da artmasını bekliyoruz.” dedi. Bayraktar eker fiyatlarına da dikkat çekti: “Brezilya ve Hindistan’da yaanan olumsuz iklim artları nedeniyle, dünya eker fiyatlarında son günlerde önemli fiyat artıları görülmektedir. Dünya piyasalarındaki eker fiyat artıları, Ramazan ayı da bahane edilerek, ülkemizde spekülasyonlara fırsat verilmemelidir. “ Bayraktar, tüketicilerin spekülasyonlara kurban edilmemesi gerektiini vurguladı.

AKP, ‘tarafsızlık koltuu’na ahin’i oturttu AKP’nin adayı Mehmet Ali ahin, 5 Austos’ta 338 milletvekilinin oyunu alarak TBMM Bakanlıı koltuuna oturdu. Bakanlık seçimlerinde AKP’nin verdii fireler dikkat çekti. AKP’nin Meclis’te 338 milletvekili olmasına karın; Mehmet Ali ahin ilk turda 315, ikinci turda 322 oy aldı. Köksal Toptan, Alaattin Büyükkaya, Kemal Unakıtan mazeret bildirerek oylamaya katılmadı. AKP’de ilk turda 20, ikinci turda 13 fire verdi. Üçüncü tur oylama öncesi DTP’nin adayı Hasip Kaplan’ın Mehmet Ali ahin lehine adaylıktan çekilmesi dikkat çekti. ahin seçildikten sonra yaptıı konumada “hiçbir pein hükme katılmaksızın tam bir tarafsızlıkla yüce Meclis’e hizmet edeceim” dedi. Ancak ahin, kısa bir süre önce bıraktıı Adalet Bakanlıı döneminde taraflı tutumlarıyla tepki toplamıtı. ahin; Ergenekon soruturması sürecinde yasadıı dinlemeler, gözaltı ve aramalarda yapılan kanun dıı uygulamalar, basına bilgi sızdırılması, soruturmanın gizliliini ihlal, suçsuzluk karinesinin çinenmesi gibi birçok hukuk dıı uygulamaya destek vermiti. ahin, Ergenekon savcıları hakkında yapılan onlarca bavuruya soruturma izni vermeyerek yasal süreci tıkamıtı.

Kara para aklama yasası için seferberlik Maliye Bakanlıı ikinci varlık barıı uygulaması için tanıtım seferberlii balatıyor. Kampanya kapsamında Gelir daresi Bakanlıınca 10 bin afi ve binlerce broür bastırılıyor. sviçre bankalarında Türklere ait paraları Türkiye’ye getirtmeyi amaçlayan varlık barıının ikinci ayaından Hükümet, 15 milyar lira bekliyor. Çeitli yasalarda deiiklik öngören Torba Kanunun 10 Temmuz 2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte ikinci kez yürürlüe giren varlık barıı yurt içi ve yurt dıında çeitli etkinliklerle tanıtılacak.

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

37

BİR SORU BİR CEVAP

Cumhuriyetimizi geri istiyoruz Hiç dikkat ettiniz mi onlarca yıldır ülkeleri ve bayraklarını ya da milli sınırları gösteren bir dünya haritası yapılamıyor. Dağları nehirleri gösteren coğrafik haritalar var, turistik bölgeleri gösteren haritalar var, yağışları gösteren meteorolojik haritalar da var, ancak, ‘milli ülke sınırlarını’ gösteren bir harita yapılamıyor. Sebebi, NİHAT GENÇ mesela Balkanlar ve Kafkasya. Bugün Kafkasya’da Abazya ve Osetya sınırları ‘ihtilaflı’dır, en cüretkâr haritalar bu bölgeleri silik çizgilerle çizgi çizgi gösterir. Son yirmi yıldır Balkan haritası hiç çizilemedi, Kosova ve Karadağ’ın bağımsızlığından sonra nihayet bir ‘harita’ ortaya çıktı, ancak, siyasi haritacılar ölünceye kadar çözemeyecekleri bir ‘karışıklıkla’ karşı karşıya, o da Bosna haritası. Dayton Antlaşması öyle çetrefilli mahalli düzenlemeler getirdi ki bu bölgelerin hangisi Sırp hangisi Boşnak bilemezsiniz, çünkü ‘dönüşümlü’ bölgeler de var. Harita yapılamayışın sebebi ‘ırk’ yani ‘etnik’ savaşların son otuz yılda hızlanması. Bu topraklarda etnik siyasetler sözle anlatılması mümkün olmayan korkunç soykırımlara ve iç savaşlara dönüştü. Allah’a şükür bizim Lozan’dan bugüne bir haritamız var, bir Hatay değişikliği oldu. Bugün Ortadoğu, doğu ve Orta Afrika ülkelerine siyasetleri ve tarihleri hakkında hiçbir şey bilmeden cahil cahil gidin, bölgelerin etnik ve dini kökenli olarak ayrıldıklarını göreceksiniz. Milyonlarca yıl ‘soykırım’ bilmeyen Afrika son elli yıldır Ruanda’dan Sudan’a birbirini yiyor. Otuz yıl önce Nijerya’da sekiz-on etnik köken biliniyor, çatışıyordu. Bugün aynı Nijerya’da etnik çeşitlilik kırkın üstünde ve hepsi ‘siyasi arenada’ güç gösterisinde bulunuyor. Hiçbir şey bilmeden bu ülkelere gittiğinizde buralarda siyasetin etnik ve dini kökenli çatışmalarla şekillendiğini cahilde olsanız ezberden bilirsiniz artık, emperyalizmin kemirdiğini. TARİHİN İNSAN YİYEN EN KARANLIK SAYFALARI

Ülkelerin gelişmişlik düzeylerini siyaset bilimci olmadan kafadan bilmeniz çok kolay. Eğer bir ülke petrol ve maden zenginiyse ya da havzalara geçiş yolundaysa, o ülkenin siyaseti etnik ve dini bölünmelerle iç savaşlarla kaynıyor demektir. İstisnası yok. Modern çağla geleneklerin çökmesi ve mecburi istikamet batıya yüzlerini dönmeleri tarihin insan yiyen en karanlık sayfalarını oluşturdu. İşte ‘şehirleşmemiş ve demokrasi inşa edememiş coğrafyaların’ siyasetleri: aşiret kökenli, mezhep kökenli, dini kökenli, etnik kökenli. Bu etnik kökenli siyasetler ‘antropoloji’nin alanına girer. Ve bu çatışmalar sonucu büyük göçler ortaya çıkınca, bu siyasetlere ilave olarak bir de ‘muhacir kökenli’ siyaseti ekleyin. Soylarında genlerinde kültürlerinde olmayan bilmedikleri tanımadıkları soykırım katliam oyunlarının kurbanları oldular. Batı ülkelerinin siyasetini ise başka kavramlarla tanımlıyoruz, mesela sanayileşmeyle… İşçiler, köylüler, tüccarlar, varoşlar, gibi… Bunlar ise Sosyoloji’nin alanına girer, yani ülke çeşitliliğini ırk, din, mezhep’le değil, insanların ‘gelir durumları’ ya da ‘meslekleri’ yani sosyal konumlarıyla. Batı38 G Ayd›nl›kG 9 AĞUSTOS 2009

lı ülkeler, II. Dünya Savaşı’nda milyonlarca ölü verdikten sonra anladı ‘etnik’ ve ‘mezhep’ kökenli siyasetin asla yapılamayacağını. Demokrasi diye ülkünüz ve ısrarınız varsa, siyaset alanında insanları ‘yurttaş’ olarak tanımlamak zorundasınız. Siyaset bilimi ve tarihi bize, insanlarını ‘etnik ve din’ kökenli tanımlayanların hiç birisinde ‘iç savaşın’ ya da ‘diktatörlüklerin’ tek bir istisna olmadan yaşayamadığını gösterdi. Şayet Fransız İhtilali’nden bugüne son iki yüz yıldan siyasal bilimi açısından birkaç kelimelik sonuç çıkartmak gerekirse bu sonuç dünyanın tüm ülkelerinde ve akademilerinde acı dersler alınarak onaylanmış iki kelimeyle özetlenir: etnik ve din kökenli ‘siyaset’ insanlığın ruhuna kumaşına asla uymadı. ETNİK SİYASET ÜLKEYİ HAYVANAT BAHÇESİNE ÇEVİRİR

Eğer insanlarını burunları, kaşları, yani genetik özellikleriyle, yani kelebek türüymüş et tırnaklı, memeli gibi yani biyolojik olarak ‘tasnif’ ederseniz, sizin yapacağınız siyaset ülkenizi çok kısa zaman içinde bir ‘hayvanat bahçesine’ çevirir. Kafkasya ve Balkan haritası bir ‘hayvanat bahçesine’ çoktan dönüşmüştür. Tilkiler şu kafeste, ayılar bu kafeste, aslanlar diğer kafeste otursun deyip haritaları demir kafeslerle tayin edersiniz. Bu demir kafeslerle bölünerek milli sınırlar çizmek, insanlığın milyonlarca çağdır büyüttüğü insanlık, dostluk, kültür, ahlak, medeniyet değerlerini ‘sıfırlayıp’ hepimizi ilkel vahşi bir karanlık çağa sokmuştur. Mesela Berlin siyasi olarak bölünmüştü ve Sovyetler’in çökmesiyle sağ ve sol siyaset ya da Amerika ve Sovyet anlaşmazlığı ortadan kalkınca Duvar’ın yıkılması bir saatlik bir işti. Ancak siyaseten değil ‘ırk ya da din’ merkezli bölünen şehirleri ‘bir saatte’ yeniden yan yana getirmek mümkün olmadı, örnek mi, Lefkoşa, Bosna, Beyrut, ve kapıda bölünmüş yeni şehirler Bağdat ve Kerkük bekliyor. Ortadan ikiye ayrılmış bu şehirler ‘dini ve etnik’ ayrışma sonucu ortadan bir duvarla ya da Beyrut’ta olduğu gibi ‘hayali bir duvarla’ bölünmüş durumda. Mesela Beyrut’ta Maruniler’in hiç gitmediği geçmediği ya da Müslümanların hiç uğramadığı ve geçmediği semtler Müslüman ve Hıristiyan mahalleler olarak bölünmüştür. Lefkoşe’nin ve Bosna’nın bölünmüşlüğü resmileşmiştir. Bağdat’ta Sünniler Şiilerle bölünme gittikçe derinleşmekte ve aynı bölünme Kerkük’te iç savaş tehlikesini hala taşımaktadır. Düşünün, binlerce on binlerce yıldır aynı şehirde yan yana oturan insanlar ortadan ikiye bölünüyor, insanlık oturup konuşmayacak evlenmeyecek bölüşmeyecek ortak halaylar horonlar danslar yapmayacak ve ortak şarkılar söylemeyecekse, insanlar içinde niçin yaşayalım, bu hayvanlık. Düşünmeyen insanlar, tetikte ve saldırıya geçer.. Düşünün ‘şehirler’ medeniyetin büyük karmaşık ve karışık evleriydi, işte bu ‘şehirler’ yıkılıyor yerine ‘kafesler’ inşa ediliyor. Bilim adamları, ülkeler, gazeteciler, tüm dünya, hiç sağa sola çabalamasın, ‘yurttaşlık’tan başka çözüm yoktur. YURTTAŞLIKTAN BAŞKA ÇÖZÜM YOK

Yurttaşlık nedir? Etnik köken dini köken ayrımı yapmadan, siyasette, eğitimde her şeyde ülke insanlarının eşit haklara sahip olmasıdır. Ayrım gayrım demeden, bölge, mez-

hep, kaşı gözü demeden hukukta siyasette her alanda insanlar ‘eşittir’. İnsanlığın kendine bulduğu tek sığınaktır: yurttaşlık. Soykırım iç savaş ve katliam fırtınalarının tek panzehiri. Siyasi partilerin amacı yurttaşlarını eğitimde sağlıkta sigortalarıyla fırsat eşitliğiyle haksızlık ve adaletsizliklere karşı korumak. Burjuvanın kırk tane avukatı ve yüksek makamlarda adamları olabilir, sıradan insan yalnız ve sahipsizdir, partiler, kimsesi olmayanları altta kalanları çaresizleri yoksulları örgütler güç haline getirir ve savunur. Siyasi partiler ve yazarlar insanların sülaleleriyle soylarıyla dedeleriyle nerden geldikleriyle asla ilgilenmez, bunlar siyasetin değil ‘kültürel çeşitlik ve zenginliğin’ folklorük konusudur. Yurttaşlık, Fransız İhtilali’nin dünyaya hediyesidir, Fransız İhtilali’nden sonraki iki yüzyılda Latin Amerika’da Afrika’da ve Asya’da yüzlerce yeni ülke Fransız İhtilali’nin kavramlarıyla bağımsızlıklarını kazandı ve ‘uluslaştılar’. Ancak bu ‘ulusların’ yüzde doksan dokuzu ‘ulusal birliklerini’ ayakta tutamadı, çünkü hepsi ‘etnik ve dini’ kökenli çatışmaların kurbanı olup dağıldılar bölündüler ve dağılma iç savaş ve bölünmeler bugün hala hızla sürüyor. Çünkü etnik ve din kökenli siyasetler ‘kanser hücresi’ gibi coğrafyaları yiyor milyonların kanını emiyor..Etnik ve din kökenli siyaset, tüm kıtalarda ve tüm tarih boyunca insanlığın en korktuğu ‘siyaset’ olmuştur. Emperyalizmin yüzyılımızdaki en büyük gücü işte bu etnik ve dini kökenli siyasetlere gaz vermesi, silah vermesi… Emperyalizm, soygun, sömürme, zayıf ülkelere tahakküm kurmasının ötesinde ‘ulus icad etme’ teorisidir. Suriye, Irak, Ürdün, Lübnan, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve dahası ‘icad edildi’. Ulus icad edebilmek için önce bir ‘dil’ inşa edeceksin. Sonra bir büyük ‘düşman’ göstereceksin ve tarih boyu bu düşmanın sizi yok etmeye çalıştığını tarih kitaplarında anlatan ‘milli bir tarih’ projesi oluşturacaksın. Mesela komşularımızın hepsi ‘uluslaşırken’ milli düşman olarak bizi göstermiştir. Şüphesiz 19. asırda arkeolojik kazılar ‘ulusların’ ‘köken arayışları’ ve ‘siyasal birliklerini’ kökleştirmek için ‘siyasal’ anlam taşıyordu. Ve yine biyolojik genetik çalışmalar ‘ulusların’ aynı türden ‘ırksal’ birliklerini kemiğe ve kana dayandırmada ‘siyasal’ bir anlam taşıdı. Ve antropolojik ve arkeolojik çalışmalar ‘etnisite’lerin kelebek ya da ot türleri gibi ayrışması ve çoğalmasına hizmet etti. EFENDİ KÜLTÜRÜ

Ermenistan, Maruniler, Gürcüler, Bulgaristan, Yunanistan, Ukrayna’nın dinlerine yani ‘Hristiyanlığı’ siyasal olarak ulus projelerinin en tepesine en kutsal şemsiye olarak yerleştirirken, bir daha söyleyelim, Türkiye, tam tersini yapmış, etnik ve dini kökeni terk edip ‘yurttaşlık’ üzerinden ‘uluslaşma’ sürecini başlatmıştır. Ve bugün Lübnan’da Maruniler’i ziyaret edin, ya da Gürcistan’ı ziyaret edin, ya da Ermenistan’ı ya da Bulgaristan’ı… Size tekrar tekrar söyleyecekleri ezber şudur: biz, laik, sosyal, çağdaş batı değerlerine bağlıyız (bu cümleleri hatırladınız mı?) Batı değerlerine mi bağlısınız? Batı’nın hangi değerlerine? Batı’nın büyük şemsiyesi Hrstiyanlık’a mı, yoksa herkesi eşitleyen ‘yurttaşlık’a mı? Batı kendi hastalığı bu ‘kandırmacayı’ ‘ikiyüzlülük’ü’

aşamamıştır. Ruhunda üstün ırk ya da bir efendi olma hastalığı var, bir zaman ‘üstün ırkım’ dedi bir zaman ‘efendiyim’ dedi ve her dönem ‘hristiyanlık’ dininin bu ‘üstün efendi’ kültürünün merkez kaynağı olarak gördü. Böyle değil, aslında batı, sonsuz bir egemen güç olmak istiyor, bir yüzyıl arkeoloji gelişiyor onun diliyle üstünlük kuruyor, bir zaman antropoloji gelişiyor, onun diliyle üstünlük kuruyor, bir dönem siyasal kültür demokrasi inşa ediliyor, onun diliyle konuşuyor. Ve batının ağzına bakanlar yanıldıkça şaşırıyor ve soykırımlarla saçmalıyor. Bu yüzden, batının ‘değişmezlerine’ bakmalıyız, yani, ‘Hıristiyanlığına’ ve ‘Efendi kültüründeki’ zorbaca inadına. Yani, sömürüsünü dünya değiştikçe değişmeyen yeni politik araçlarla sürdürmesine… Batı medyasının bir örneğiyle anlatayım: Diyelim Bağdat’ta beş yaşında bir çocuk öldürüldü. Batı medyası Bağdat’ın bölünmesine ‘mezhep farklılığı’ hizmet ettiği için, öldürülen çocuğun kimliğini tarifte, sünniydi ya da şiiydi der, Araptı, Türk’tü, Kürttü, demez. Aynı çocuk Kerkük’te öldürüldüğünde, Kerkük’ün bölünmesine ‘etnik’ köken hizmet edeceği için, çocuğun kimliğine ‘Türk’tü ya da Kürt’tü’ der.. Oysa hepsinden öte daha büyük bir ‘insanlık duygusu’ vardır, o çocuk, bir çocuktur, insandır, Sünni, Şii, Kürt oluşu değil ‘insan oluşu’ önemlidir. Demokrasiden ve batılı değerlerden durmaksızın söz eden bu Avrupalı gazeteciler bu ‘kimlik tarifleri’ olmadan çocuğun ölüm haberini duyurmazlar. Demokrasi ve özgürlük değerlerinin en büyük düşmanları, işte bu ‘kimlikçi’ ‘tasnifçi’ ‘bölücü’ batılıların ta kendileridir. Nükleer bombalar icat etmiş Ay’a Mars’a yolculuk yapmışlar ancak komşularıyla birer eşit yurttaş gibi konuşmayı binlerce yıldır henüz başarmamışlardır. İşte size Avrupa’yı kıskançlıktan çatlatacak bir şehir: Hatay. Bin çeşit insan binlerce yıl iç içe ve batı edebiyatı ve sinemasının bilmediği kardeşlikle yan yana. Batı siyasetinin bilemediği çözemediği ‘kardeşlik’ insanlığın oluşturduğu en büyük manevi hazdır. Ve siyaset araçlarıyla değil, bizatihi insanların tek tek kendi başlarına sosyal saygılarıyla oluşturdukları, insanlığın en yüksek değerli şehri. KÜRTLER’DEN ESKİMOLULAR GİBİ BAHSEDENLER DAHİ VAR

Bu laflar sürer bu yazı bitmez. Ben, coğrafyamızda bizi kardeşleyen ‘Müslümanlığın’ ‘etnik çatışmaları’ önleyici kutsal bir panzehir olduğunu biliyor ve bizi çağlar önce birbirimize karıştıran tarihi büyüklerime dualar ediyorum. Çok ama çok, dünya coğrafyasında en çok karışan kültürün çocukları olduğumuz için ‘yurttaşlık’ın çok daha kolay yapıştırıcı ve eşitleyici olabildiğini Anadolu’nun nüfus hareketleri ve sosyal göçleriyle çok aşikâr görmüş, insanlık umudum bu yüzden bu topraklarda fazlasıyla coşmuştur. Ve bu karmaşık coğrafyada dünyayı anlamaya öğrenmeye ve yaşamaya çalışan Cumhuriyet’in, ‘yurttaşlık’ değerlerini en üstün siyasal değer olarak hayata geçirmek isteği bu toprakların en mutlu siyasi kavgası olmuştur. Ancak son elli yılın sağcı partiler ve cemaatleriyle bu ‘değerlerin’ çoktan yıpratılıp bugünkü etnik ve dini kökenli çatışmaların içine sürülmemiz yeniden hepimize ülkemizi paniğe sokmuştur. Son altmış yılın sağ zihniyeti Türkiye’yi emperyalizmin bütün taktik ve stratejilerinin oynandığı bir av partisine dönüştürdü. Yüzlerce yazar on binlerce makalesinde milyonlarca kez ‘din’ ve ‘etnik’ kökenli tartışmaları hırsla vah9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

39

şice sürdürdü, annemiz babamız olan binlerce yıldır tek aile olduğumuz Kürtlerden, Hollandalılar, Eskimolular gibi bahsedenler dahi var. 12 Eylül sonrası birçok yazar için ‘etnik ve dini’ tartışma bir oyuncak arayışı, bir siyasal gevezelik ya da ilginç postmodern bir bahis gibiydi, ama bu ‘oyuncak’ artık ‘soykırım’ ve ‘iç savaş’ tehlikelerini kapımıza kadar taşıdı. Allah göstermesin ülkemiz büyük bir felakete sürülürse tekrar geri döneceğimiz yer yine ‘yurttaşlık’ değerleri olacaktır. Yurttaşlık bize Cumhuriyet’in hediyesidir. Etnik ve Din kökenli siyaset yapan gazeteciler oduncu baltalarını her gün köşelerinde sallıyorlar ve bunun adına bir de utanmaksızın ‘demokrasi’ ‘açılım’ diyorlar. Belki Avrupalı birkaç eski solcu maceraperestin oyununa geldiler, belki yazarlık yalnızlıklarını ideolojik militanların övgüleriyle doyurarak kudurdular, ama artık bu yazarların psikolojik kompleksleri hepimizi cehennemin kapısına doğru sürüklemeye başladı. Son elli yılın sağ zihniyetleri darbeleri yolsuzlukları sadece ülkeyi mahvetmekle kalmadı, bu geçmişin işkenceleri darbeleri yolsuzlukları bizlere ruhları sakat, bozuk ve her an satışa gelebilen yüzlerce duygusuz sevgisiz intikam peşinde kalpleri sakatatlaşmış yazarlar hediye etti. Biz partiler ve yazarlar bu topraklarda doğmuş herkesi mutlu ve eşit insanlar yapabilmek için varız. Cumhuriyet Türkiye’sinde bu kadar yoğun ve dangalakça etnik ve dini köken tartışmanın getirdiği karışıklık ülkemiz insanının siyasal psikolojisine çözülmez düğümler atıyor. Ve bu ‘karışıklık’ sadece etnik ve dini kökenli siyasilerin işine yarıyor. Bu ‘karışıklığı’ çözecek tek mucize: yine yurttaşlıktır. Bir yazarın da komplekslerini ve psikolojik sıkıntılarını çözecek tek şey yine ‘yurttaş sadeliğidir’. Bakın etnik ve dini kökenli siyaset yapanlar bu kompleksli yazarları bazen maşa bazen mayın eşeği diye öne sürerken kullandıkları tek araç: kahramanlık, onları ‘özgürlük kahramanları’ gibi takdim edip ağırlıyorlar, bu daha ürkütücü bir şeydir. Çünkü istediğiniz anayasa istediğiniz zenginlik istediğiniz eşitliğe sahip olun bu ‘kahraman’ heveslisi bozuk adamlar oldukça sorun etnik ve dini olmaz ama bir şekilde sizi başka bir cehennemin kıyısına götürürler. Debdebeli maaşlar alıyorlar, debdebeli gazetelerde yazıyorlar ve devletin çok derin emniyet odalarında gizli görüşmelerle ağırlanıyorlar ve bu toprakta kaldırılmış on binlerce şehitten tek birinin cenazesine bir kez katılmamış bu insanlar, hala bizi sindirmek bizi içeri atmak için ekranlarda polislerden savcılardan daha hızlı hareket edip birbirleriyle yarışıyorlar. Ve şimdi görüyorsunuz halimizi. Bu toprağın tertemiz çocukları, aylığı maaşıyla kıt kanaat yaşayan ve en ağır davalarda tarafsızca onuruyla duran Kars’ın dağında Artvin’in köylerinde büyümüş hâkimlerimiz ve avukatlarımızın sayısı gittikçe azalıyor. Yerlerine ‘cemaat’ adına çalışanlar geldi. Cumhuriyet liseleri çöplüğe ve enkaza döndü, hayatları boyu bir küçük mütevazi maaşla öğrenci yetiştiren öğretmenlerimiz gitti ve binlercesi havalı ve zengin dersanelere ya da vakıf üniversitelerine kaçtı. Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk elli yılının hâkimleri öğretmenleri lastik ayakkabı ve mumla okumuş ve hepsi kilometrelerce uzaklıktaki okullarına karda kışta çamurda koşarak marş söyleyen heyecanlarla gitmişti. Nerede yoksul kasabalarımızın köylerimizin yetiştirdiği bu idealist tertemiz insanlar, otuz yıllık mesaisini bir takım elbiseyi ters yüz edip giyerek çoluk çocuklarına zırnık haram koklatmayan bu 40 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

güzel Anadolu çocukları nerdeler? Bir gazoz içmeyi dahi hâkimlik mesleklerine ‘lüks’ gören bu memleket çocukları nerdeler? HÂKİMLERİMİZ, ÖĞRETMENLERİMİZ, POLİSLERİMİZ NEREYE GİTTİLER?

Bu ülkenin ‘yurttaşlarını’ ayrım gayrım demeden yargılayacak eşitleyecek koruyacak bu toprağın bin yoksullukla büyümüş tertemiz onurlu çocukları nerdeler? Hangi tarikatın hangi cemaatin hangi etnik kökenin hangi dini dalaşın tertiplerine girdiler? Daktilomu kucağıma alıp ben yazar olacağım dediğim 32 yıldan bugüne ülkem bir çok büyük felaket gördü, 12 eylüller, banka soygunları, Susurluklar.. Ama şimdi daha da büyük bir felaketle karşı karşıyayız.. Anadolu’nun hakimleri savcıları öğretmenleri nerde? Biri etnik diğeri dini diğeri cemaat adına ‘tezgahlanmış’ projelerin içinde. Nerede Cumhuriyet’in hâkimleri? Nerede Cumhuriyet’in öğretmenleri? Nerede Cumhuriyet’in polisi memuru işçisi madencisi köylüsü. Evet, mumla arıyoruz, ağlaya ağlaya arıyoruz, evet ekranlara toplantılara gazetelerin içine içine bakıp bakıp arıyoruz, şurada mı burada mı neredeler? Dükkânlarımıza, balkonlarımıza, partilerimize, dergilerimize, bulunduğumuz yaşadığımız yürüdüğümüz her yere tek bir cümle yazacağız: Hâkimlerimizi geri istiyoruz. Yazarlarımızı geri istiyoruz. Öğretmenlerimizi geri istiyoruz. CUMHURİYETİMİZİ GERİ İSTİYORUZ.

Son altmış yılın sağ partileri sağ zihniyeti gazeteleri TV’leri, usul usul, yavaş yavaş bit gibi güve gibi kemire kemire Lozan’ı tartışa tartışa, Ermenisine, Rumuna, Avrupasına taviz vere vere, dini etnik çatışmanın militanlarını sabahlara kadar ekranlarda kustura kustura kudurtarak konuştura konuştura, CUMHURİYET’imizi büyük bir felaketin önüne getirip koydular. Onlar Avrupa’nın Amerika’nın Soros’un Cemaat’in tezgâhında maaşlandılar, tertiplendiler, projelendiler ve Türkiye Cumhuriyeti’nin sökümüne yıkımına vahşice saldırıya geçtiler. Unuttukları bir şey var: Bu toprakların bereketi, bu topraklarda kurulmuş Türkiye Cumhuriyet’inin yetiştirdiği öğretmenler var. Hâkimler var. Yazarlar var. Kimsenin adamı olmadılar. Etnik ve dini köken diye bugüne kadar tek satır ayrım gayrım yapmadılar. Maaşları yoktu. Ama beyinlerinde ve kalplerinde bir büyük tad vardı: onları Cumhuriyet yetiştirmişti. Şu anda ‘cemaatten’ para almamış sadece onlar. Şu anda ‘cemaatten ve etnik terörden’ para, destek, imkân almamış sadece onlar ve bu yüzden çoğu içerde. Eksiğiyle, gediğiyle, yanlışıyla, zorluğuyla, yokluğuyla, yetiştiler. Dini ve etnik kavgaların çapraz ateşinde kaldılar, ama hala ayaktalar… Onların onurlu duruşundan aldığımız umutla coşkuyla bağırıyoruz: CUMHURİYETİMİZİ GERİ İSTİYORUZ.G

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

41

ATATÜRK’ÜN MLLETVEKLNDE ARADII ÖZELLKLER

Milletvekili kimsenin adamı olmayacak milliyetperver olacak! Aday mebus seçildikten sonra da çiftçi kalacak, hayatn terk etmeyecek, mesleine daima sadk kalacaktr… Meclisteki hayatnda hâl ve vaziyeti ve kyafeti esas memleketindeki gibi olacak… Konuurken zeki ve aklselim olacak, çok yal ve mütegallibe olmayacak… Milli mücadelede bir lekesi olmamas, muhitinde nazar dikkati çeken bir kusur ve sevimsizlii bulunmamal. HAYAT ÖZCAN / SLVR

ustafa Kemal Atatürk, Fahrettin Altay’dan TBMM’ye Konya içinden bir çiftçinin mebus ol-

M

ması için çalıma yapmasını ister. Talimat Fahrettin Altay’a Nisan baında Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterlii ifresiyle Meclisi Mebusan Vekili Zekai imzasıyla ulaır. Bu talimatta Mustafa Kemal Atatürk’ün bir milletvekilinde olmasını istedii özellikler sıralanmaktadır. Belge Fahrettin Altay’ın “On Yıl Sava Ve Sonrası” adlı kitabında da yer alıyor 1 . Belgenin tamamı Atatürk’ün Bütün Eserleri 25. cildinde yayımlandı 2 . Belgede Atatürk’ün bir milletvekilinde aradıı özellikler yedi maddede özetleniyor. “ZORBA OLMAMALI”

“Aday mütegallibe (zorba) olmamalı, kimsenin adamı bulunmamalı, az çok arazı ve çift çubuk sahibi olmalıdır… “1. Aday mebus seçildikten sonra da çiftçi kalacak, hayatını terk etmeyecek, mesleine daima sadık kalacaktır. (…) Tatilinde köyünde yine aynı hayat tarzını yaayacaktır. “2. Mutlaka milliyetperver olacak, “3. Cumhuriyet Halk Fırkası’na ve onun prensiplerine, akidelerine, hareketlerine tam sadakat sahibi olacak... “YAŞAM TARZINI DEĞİŞTİRMEYECEK”

“4. Meclisteki hayatında hâl

42 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

ve vaziyeti ve kıyafeti esas memleketindeki gibi olacak. Meclisteki toplantılara ve her yere kasketi, poturu ile gelecek, gündelik hayat ve yaam tarzını deitirmeyecek, yalnız merasim günlerinde herkes gibi frakjaket-redingot giyecek. “5. Yeni harflerle az çok okuryazar olacak. Bu hususta eksiklii varsa Meclis’teki hizmeti esnasında çalııp tamamlayacak. “KONUŞURKEN ZEKİ VE AKLISELİM OLACAK”

“6. Konuurken zeki ve aklıselim olacak, çok yalı ve mütegallibe olmayacak. “7. Milli mücadelede bir lekesi olmaması, muhitinde nazarı dikkati çeken bir kusur ve sevimsizlii bulunmamalı. (…)”G Dipnotlar: (1) Fahrettin Altay, On Yıl Sava ve Sonrası, s.441- 443 (2) Atatürk’ün Bütün Eserleri, stanbul, Kaynak Yayınları, Nisan 2009, s. 116.

Cumhuriyet Halk Frkas’na ve onun prensiplerine, akidelerine, hareketlerine tam sadakat sahibi olacak... Gündelik hayat ve yaam tarzn deitirmeyecek… Yeni harflerle az çok okuryazar olacak. Bu hususta eksiklii varsa Meclis’teki hizmeti esnasnda çalp tamamlayacak.

FORUM

Onlar ki vatan haini bile değiller! Çünkü… kurulularına, yayın kurumlarından i dünyasına kadar sızan yolsuzlukları bir yana bırakıp, sivilleiyoruz sahte savlarıyla, salt iktidarın dümen suyunda, Ergenekon’a odaklananlar. Onlar ki, adaletin dorusunu, yargının dorusunu, gidiatın yanlıını durmaksızın seslendirenlere kulak vermeyip, kendi gerici dorularında ısrar ederek, aydınlık bir Türkiye’yi ısrarla karanlıa çekenler!. Onlar ki, yargıdaki, adaletteki, hukuktaki yanlılıklara göz yumanlar! DENZ BANOLU

Sürekli dönüp dolaan, dolaan tekrar dönen bitmek bilmeyen bir gündemi yaıyor Türkiye... Daha doru deyimiyle, birileri, yani onlar, yani, kimi görsel ve yazılı medya organlarındaki köeleri tutanlar, kimi akademisyenler, bazı siyasiler, kimi sivil toplum örgütünün saygın(!) temsilcileri, bazı i kuruluları, hatta bazı hukukçular, bilimi milim eden bilim adamları, dilleriyle, kalemleriyle, yer aldıkları panellerde, konferanslarda; kelamları, kalemleri ve sözleriyle durmaksızın aynı bıkkınlık veren söylemlerle, o gündemi yaratıyorlar: Asker ve asker, ordu ve ordu, Ergenekon ve Ergenekon!. YARGIDA YANLIŞLIKLARA GÖZ YUMANLAR

Ve bu gündemle daha da hızlanan, alevlenen ve de onlardan destek gören iktidar, veryansın yol alıyor. Ve onlar yol alırken, de Türkiye bir kaosun içine sürükleniyor. Ve onlar ki, bu veryansın ateinin içinde, YÖK’ün yönünü deitirecek hınzır kuatmaya sırt çevirip, salt bir hedefe kilitlenerek, ayaklarına postalları geçirip, orduya karı seslerini yükselten gençler !. Onlar ki, bilgiye, belgeye, kanıta dayanmayan, kulaktan dolma, sahte söylemler, yazılar ve ihbarlarla köe tutan kalemorlar ve bunları dillendirerek halkın kafasını karıtıran yayın organları!. Onlar ki, Türkiye’yi yüzyıl geriye sürükleyen yaptırımları görmezden gelenler. Onlar ki, mecliste kümelenen, kimi belediyelerden, yayın

YENİ ÖZGÜRLÜK ANLAYIŞI…

Onlar ki, eitimimizdeki eitimsizlie, çada örenim ve öretimin tarikatların eline teslim edilmesine ses çıkarmayanlar; yine onlar ki büyük kent-

sunda hâlâ süregelen eyhlik, aalık kurumlarını, töre cinayetlerini, yoksulluu, cehaleti, yok edecek, çada, uygar uygulamaların yerlemesi için gayret göstermek yerine, sözde sivillemek adına hâlâ asker de asker, ordu da ordu saplantısında kalanlar. Onlar ki, yüksek yüksek konforlu tepelerde oturup, Türkiye’nin adım adım daha daha da yoksullua, daha daha da cehalete sürüklendiini görmeyenler. Onlar ki, Cumhuriyetin alın teri, göz nuruyla kurduu eitim kurumlarını, bankalarını, topraklarını, ormanlarını, okullarını, garlarına varıncaya kadar, neredeyse tüm malvarlıını “özelletirme” adına, yabancılara satılmasına ses çıkarmayıp, hâlâ Ergenekon’un peine takılanlar. VATANI OLMAYANLAR

M Onlarn ki, vatan yoktur, daha doru bir deyimle, üzerinde yaadklar, ömür tükettikleri, ya da tüketecekleri topra nedense vatan bellemezler... te onlar ne yapsalar da vatan haini olamazlar. Vatansz insann vatan haini olamayaca gibi. L lerden tüm Anadolu’ya adım adım yayılan, özentili yabancı isimli modern otellerde, sitelerde, yerleim merkezlerinde ve kimi kamu yerlerindeki “harem-selamlık” yaam biçimini, özgürlük, demokrasi, insan hakları diye vazedenler. Onlar ki, Türkiye’nin, fırsat buldukça saldırdıkları Mustafa Kemal’in çada bir Türkiye ülküsünden, ran özleminde bir Türkiye’ye dönütürülmekte olduunu fark etmeyenler. ÖZELLEŞTİRMELERE SES ÇIKARMAYIP ERGENEKON’UN PEŞİNE TAKILANLAR

Ve onlar ki, güzelim ülkemin dou-

Onlar ki, rant uruna, iktidar uruna, kamuoyunun gözde adamı, olmak uruna, iktidarla ibirlii, sözbirlii, elbirlii yaparaktan, Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkanlara acımasızca saldırıp, bu yurtsever insanları “militarist, oven” diye suçlayanlar... Evet onlar ki, bütün bu güzelim(!) hasletleriyle vatan haini bile olamazlar… Vatan haini bile olamazlar, çünkü. Hain dediklerimiz, hasbelkader ömürlerinin belli bir noktasına kadar yaadıkları topraı “vatan” bellemilerdir de, günün birinde, ne sebeptendir bilinmez, belki para, bazen de iktidar hırsıyla, yüreklerindeki “vatan”ı söküp atarlar da, o zaman onlara “hain” deriz. Ama onların ki, vatanı yoktur, daha doru bir deyimle, üzerinde yaadıkları, ömür tükettikleri, ya da tüketecekleri topraı nedense vatan bellemezler... te onlar ne yapsalar da vatan haini olamazlar. Vatansız insanın vatan haini olamayacaı gibi. Bilmem anlatabildim mi..Bu da benim özgür düüncelerim. nsan hakları, demokrasi ve özgürlük savunucularına ithaf olunur.G [email protected]

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

43

Hüseyin Haydar, Demirta Ceyhun ve Osman ahin ortak basn açklamasnda. Demirta Ceyhun’un önderliinde hazrlanan “Nobel, Orhan Pamuk’a verilmi ücrettir” balkl metin, 21 Ekim 2006’da yaplan bu toplantyla aydnlarn imzasna açlmt.

AH DEVRMN AABEY! ANSIZIN GTTN!

Elim böğrümde kaldı… Kaybmz öylesine büyük ki. Önderliinden, bilgeliinden, dostluundan, aabeyliinden, can arkadalndan boalan yeri, bugün ac doldurdu. Bir de kararllk ve direnme gücü. Sevgi, ballk ve muhabbet onunla bir kez daha kutsand. Ah devrimin aabeyi! Ah be dede! Birlikte yapacak ne çok iimiz vard… HÜSEYN HAYDAR

ahpe felek yaptı yapacaını. Acı haber, dünyanın öbür ucuna tez ulatı. Çin’in eski bakentlerinden Xian’da, ta askerlerin bulunduu bölgeden otelimize yeni dönmütük ki, telefon çaldı. Nuri Türkee Pekin’den arıyor. Sesi kederli: “Demirta Aabey’i yitirdik… Birkaç saat önce.” Algılanması, kabul edilmesi zor. Acı haberle nefesim kesiliyor. “Demirta Aabey’i yitirdik!” Ses beynimde yankılanıyor. Bilincim bu haberi kabullenmek istemiyor. “Emin misin?” “Evet,” diyor Nuri Türkee, “Az önce internete dütü haber.” Elim börümde kaldı. Bu haberin yanlı olmasını diliyorum. Ama, acı gerçek titretiyor içimi: Demirta Ceyhun, artık yok. Yol arkadaım Okan Kurtlar’a iletiyorum. Derin bir “of” çekiyor o da.

K

44 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

mak istemedim. Nasıl olsa iyileiyordu. Yakında görüecektik. Hastaneden ayrılırken Günöz Hanım yorgun, ama morali biraz daha iyiydi. Söz birlii ettik: Demirta Aabey salıına kavuunca, birlikte Çin’e gidecektik.

“ÖZLEDİK BE DEDE” DİYECEKTİM

Oysa Çin gezimizi bir hafta ertelemi, iyi haberini alarak, stanbul’dan içim rahat ayrılmıtım. 12 Temmuz, Pazar günü, yine hastaneye uramıtım. Yola çıkmadan bir gün önce sevgili ei Günöz Hanım ve deerli kızı Asya’yla hastane kafesinde sohbet etmitik. Demirta Aabey’in birkaç günden beri tedaviye cevap verdiini söylüyorlardı. Pazartesi ya da Salı günü youn bakımdan hastanenin servis bölümüne çıkarılacaktı. Bu çok iyi bir haberdi. Üstelik Prof. Dr. adi Yenen hocamız gidiatı yakından izliyordu. O gün yanına gidip “Özledik be Dede!” diyecektim. “Dede”nin aramızda özel bir anlamı vardı. Youn bakım bölümünün yarısına kadar girip, oradan geri döndüm. Demirta Aabey’i rahatsız etmek, yormak, heyecanlandır-

ONDAN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM

imdi Pekin’de, Türkiye’den binlerce km uzakta, Nuri-LâleBincan’ların evinde oturmu bunları yazarken canım yanıyor. Nasıl yanmasın? Kaybımız öylesine büyük ki. Önderliinden, bilgeliinden, dostluundan, aabeyliinden, can arkadalıından boalan yeri, bugün acı doldurdu. Bir de kararlılık ve direnme gücü. Sevgi, balılık ve muhabbet onunla bir kez daha kutsandı. Aynı hastalıın daha hafifinden yattıım aylar boyunca beni hep aradı, halimi sordu, bana yol gösterdi. Aır bir zatürree atlatan Osman Bilge Kuruca ile ikimiz “hastada” olmutuk. imdi Demirta Aabey de aramıza katılıyordu. Oturup dertleecektik. Olmadı. Ondan çok ey örendim, ama en çok da arkadalıı. Sayısız kez,

ya Ulusal Kanal’dan ya partiden çıkıp stiklal Caddesi’ni kol kola geçtik. Hep o sizin kolunuza girerdi. Bitmeyen bir enerjiyle yol boyu tatlı tatlı konuurdu. Caddenin kalabalıı arasında sözün büyüsüyle kanat açar, kendimizi metronun koltuklarında bulurduk. Ben Mecidiyeköy’de inerken, o Levent’e devam ederdi. Camdan el sallardık. Bu güler yüzlü el sallama, “konumamıza sonra devam edeceiz” anlamına gelirdi. YİĞİT İKEN ÖLENLER

1 Temmuz 2009 günü, ölenden sonra, bir ara telefon çaldı. Açtım, Demirta Aabey’in sesi. Yorgun, ama akacı: “Hüseyin Haydar, zatürree oldum be! Beni ancak zatürree olan anlar.” Bodrum’da dinlenmekteyken birden rahatsızlandıını, oradaki Alman Hastanesi’nde bir süre yattıını, serum yoluyla antibiyotik verdiklerini, ama ie yaramadıını, bu nedenle de uçakla stanbul’a döndüünü söyledi. Zatürreeye yol açan “Pinömoni mikrobu-virüsü”nün 20’den fazla çeidinin olduunu söyledim. Ne tür antibiyotik kullanılacaı, öncelikle bu

mikrobun belirlenmesini gerektiriyordu. Telefonda uzunca bunları konutuk. Hemen hastaneye yatması gerekiyordu… Kemal Özer’i de bir gün önce yitirmitik. Onun da acısı tazeydi. Demirta Aabey üzülmesin diye söylemedim. Ama telefonu kapatırken o sordu. Duymu. “Gerçek mi?” dedi, “Evet” dedim. “Peki Kemal neden ölmü?” “Aniden, kalpten ölmü” diyemedim. Çünkü, “Aniden ölüm” duygusu belli bir yatan sonra zor gelir. Aniden ölüm mücadeleciler için kahpecedir. Demirta Aabey, “gö ekini biçmi gibi” yiit iken ölenlerin arasına karıtı. Önüne koyduu çetin ilere bakan, onun gerçek bir delikanlı olduunu görürdü. Ulusal Kanal’ın merdivenlerini bir solukta çıkar, aniden karınızda belirirdi. Yüzü güleç, enerji dolu. Uzak oturmaz, yakınınıza sokulurdu. Oraya gelirken mutlaka bir yazının baından kalkmıtır. Konuyu sizinle sürdürür. Konuması anılar, bulular ve tazeliklerle doludur: Bilgi vitaminleri, proteinleri… Xian’ın tarihi mekânlarında dolaırken, bir gece önce, Su-

Seni çok özlüyoruz

Sayın Günöz Ceyhun, Siz bu dünyada en sevilecek insanı sevmisiniz. Paylaılacak insanla hayatı paylamısınız. Demirta Ceyhun Usta da öyle. Ne mutlu size. O’nun kaybı, onunla artık yapamayacaklarınızın aırlııdır. Bu dert yüreklerimize saplandı. Acınızı yürekten paylaır, candan dostlukla saygılar sunarım. Dou Perinçek çi Partisi Genel Bakanı nin’de, Okan’la birlikte Çinlilere söylediimiz o acılı türkü hep dilimdeydi. Ne ilgisi vardı bu ellerle. Bilemiyorum: Gitti canımın cananı… Bıraktı beni yaralı… Doktor gelse tabip gelse… Bulunmaz derdime çare… Ardından acı haber yetiti. Ah devrimin aabeyi! Ah be dede! Birlikte yapacak ne çok iimiz vardı… Ansızın gittin! Elim börümde kaldı.G

BAŞSAĞLIĞI İsmet Öğütücü arkadaşımızın annesi Rukiye Öğütücü’yü kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Ailesine, yakınlarına ve tüm dostlarına başsağlığı dilerim. Erkan Önsel İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı İstanbul İl Başkanı

BAŞSAĞLIĞI Bereketli toprakların üretken başı dik aydını, 2002 yılı seçimlerinde Adana milletvekili adayımız, aydınlanma mücadelesinin yiğit önderlerinden Demirtaş Ceyhun’u en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde kaybetmenin acısı içindeyiz. Büyük milletimizin başı sağ olsun.

Aydınlık, Ulusal Kanal ve 2000’e Doğru çalışanları

İşçi Partisi Adana İl Başkanlığı

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

45

K TÜRKÜNÜN ORTASINDA AIRIP DURAKSAMAK…

Çok yönlü Demirtaş Ceyhun… Demirta Ceyhun politikay, örgütçülüü, sanatç-yazar örgütçülüünü çok iyi bilenlerdendi. Geçmite olduu gibi, imdilerde de ayn örgütte, yine birlikteydik. Ne yazk ki, Demirta Ceyhun’u erken yitirdik… HAYAT ASILYAZICI

izim halk müziimizde, inanılmaz güzel iirler vardır. Halk edebiyatımızı, halk müziimizi, folklorumuzu besleyen; sonsuz derinlii ve boyutu olan ozanlar yurdu Türkiye… Birini saysan dierine haksızlık olur, ama yine de Pir Sultan Abdal, Karacaolan, Aık Veysel, 13. yüzyıl airi Yunus Emre, 12. yüzyılda Mevlana Celaleddin-i Rumi Anadolu’ya aydınlanmayı getirdiklerinde, imdi Batı Batı dediimiz derin uykudaydı. 11. yüzyılda Hacı Bektai Veli, aydınlanmayı ve laiklii getiriyor Anadolu’ya. O zaman Batı’da Engizisyon Mahkemeleri var, insanlar birbirlerini yiyorlar… Be

B

yüzyıl sonra Batı, Rönesans ile aydınlanmaya balayacak. Ne var ki bir halk türküsünden yola çıkmak istemitim: “Ölüm, Allah’ın emri / Ayrılık olmasaydı.” Bu etkili türküye, Azerbaycanlı halk ozanı, bir baka yanıt veriyor: “Ne ayrılık / Ne ölüm / Hiçbiri olmasaydı” diyor. kisinin ortasında aırıp duraksıyoruz. Tıpkı, Demirta Ceyhun’un ölümü gibi… O da bizi nice aırtmadı mı? Zatürreeyi iyiletiremeyen tıp var mı, böyle 21. yüzyıl bilimi? Demirta’a bakan hekimler acaba bu olayı deerlendirip, düündüler mi? “Ölüm, Allah’ın emri” de… Ne yani, tıbba ne oluyor? NESİN’İN JÜBİLESİ VE CEYHUN’UN ÖRGÜTÇÜLÜĞÜ

Bab-ı Âli’ye çok erken girdiim için nice yazarlarımızı, çizerlerimizi, sanatçılarımızı erken tanıdım. Demirta Ceyhun da erken girdi nam-ı dier ‘Bizim Yoku’a. Sonra birlikte yürüttüümüz örgütsel çalımalar… Türkiye Yazarlar Sendikası’nda (TYS) bulutuk. Yönetim Kurulu’nda birlikte çalıtık. Parti çalımalarında ikimiz de etkin sayılırdık. Aziz Nesin’li yıllarımız oldukça uzun sürdü. Önce, bir önerimi söylemitim Aziz Nesin’e. Jübile yapma fikrini ilk ona açtım. Tüm geliri TYS’ye bırakacaını söyledi; ‘ilkin Demirta’la konu’ dedi. Demirta Ceyhun’la konutum, hemen çalıma planı yaptı. Panayot Abacı’ya gittim; TYS’de üyemizdi, ayrıca stanbul Filarmoni Dernei’nde o Genel Sekreter, ben de Yönetim Kurulu üyesiydim. Abacı’ya, jübilenin iyi ses getirmesi için Teodorakis’i Türkiye’ye davet edip edemeyeceimizi sordum. Panayot Abacı,

46 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

“Neden olmasın” dedi ve Filarmoni Dernei’nden telefonla Teodorakis’i aradı. Teodorakis, o dönemde Yunanistan Kültür Bakanı’ydı. Kabul etti ve geleceini söyledi. Demirta Ceyhun, örgütçülüünü gösterdi ve baarılı bir Aziz Nesin Jübilesi düzenledik. Ankara Belediye Bakanı Karayalçın’la balantı kurdu, orada ikinci bir jübile düzenlendi. Bu konuda Demirta Ceyhun’un çabalarını unutamam. Teodorakis, stanbul ve Ankara’da düzenlediimiz iki programa da katıldı. TYS’NİN MEKAN SORUNUNU ÇÖZDÜ

Aziz Nesin, salık nedenleriyle TYS Genel Bakanlıı’nı bırakınca Oktay Akbal Genel Bakan, Demirta Ceyhun 2. Bakan oldu. Demirta Ceyhun’la çalıtıımız dönemde, Muammer Karaca Tiyatrosu’nda “Ustalara Saygı Geceleri” düzenlemeye baladık. stanbul Belediye Bakanlıı el deitirdi; Anavatan Partisi’nden Bedrettin Dalan kaybetti, SHP’den Nurettin Sözen kazandı. TYS için bir mekân sorunu vardı; Akbal, Ceyhun ve ben Nurettin Sözen’i ziyaret ettik ve Kabata Setüstü’ndeki yeri bize TYS merkezi için vermesini rica ettik. Sözen bunu saladı, ama SHP seçimi yitirince apar topar atıldık. Sözen, bir sözleme bile yapmamıtı. Belediye’nin televizyonunu hiçbir hukuksal yasaya balamayan Sözen deil miydi? te bugünkü “Kanal 7”, Nurettin Sözen’in eseridir. Hıfzı Topuz, bunun gerçek yüzünü çok iyi bilmektedir. Kabata Setüstü’ndeki binayı bulup bize haber veren Demirta Ceyhun’du. Birkaç dönemden sonra Oktay Akbal, TYS Genel Bakanlıı’nı bıraktı, yerine Demirta Ceyhun’u seçtik. Gelenee göre, edebiyatçı genel bakan seçilebiliyordu. Yıldız Sarayı Dı Karakolu’ndaki imdiki TYS Lokali’nin de salanmasında Demirta Ceyhun rolü önemlidir.G

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

47

EKONOMİ / EMEK ÖRETM GÖREVLS ENS MUSLUOLU:

Moody’s Türk bankalarını tehdit ediyor Uzmanlar, açklamann not düürme tehdidi olarak alglanmas gerektiini söylüyorlar. Konuyla ilgili görülerine bavurduumuz Ege Üniversitesi ktisadi dari Bilimler Fakültesi Öretim Görevlisi Ekonomist Enis Musluolu benzer tehditlerin AB uyum sürecinde ve özelletirme dönemlerinde de Türkiye’nin gündemine getirildiini söyledi. TEOMAN ALVER

luslararası Kredi Derecelendirme Kuruluu Moody’s 14 Türk bankasını izlemeye aldı. Moody’s’ten yapı-

U

lan açıklamada, “11 Türk bankasının, yerel para cinsi mevduat notunun olası bir aaı yönlü revizyonu için izlemeye alındıı” belirtildi. Moody’s Bankpozitif, Eurobank Tekfen, Finansbank ve HSBC Türkiye’nin yerel para notunu teyit etti. Moody’s ayrıca 3 bankanın banka finansal güç notlarının görünümünü ‘pozitif’ten duraana indirdi. Bu deiiklik sonrası Moodys’in not verdii 15 Türk bankasının finansal güç notlarının görünümü ‘duraan’ oldu. “KÜRESEL SERMAYENİN TAVRI”

Uzmanlar, açıklamanın not düürme tehdidi olarak algılanması gerektiini söylüyorlar. Ege Üniversitesi ktisadi dari Bilimler Fakültesi Öretim Görevlisi Ekonomist Enis Musluolu benzer tehditlerin AB uyum sürecinde ve özelletirme dönemlerinde de Türkiye’nin gündemine getirildiini söyledi. Musluolu sözlerini öyle sürdürdü: “Dünya bankası IMF ve dier kredi derecelendirme kuruluları bir ülkenin üzerinde küresel sermayenin istekleri dorultusunda politikalar üretmesi için baskı aracı olarak kullanılır. Krizden bu yana 56 Amerikan bankası kapatıldı. City Bank ve Bank of America da kamulatırıldı. Bunların derecelendirme notu düürülmezken Türk bankalarının izlemeye alınması anlamlı.” Ege Üniversitesi ktisadi dari Bilimler Fakültesi Öretim Görevlisi Ekonomist Enis Musluolu, Kürt açlm, maynl arazilerin temizlenmesi gibi kritik gündem konularna dikkat çekti. 48 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

“KARAR POLİTİK”

City Bank’ın irket deerinin Türk bankacılıındaki bazı özel

bankaların u anki piyasa deerinin altında olduunu vurgulayan Musluolu sözlerini öyle sürdürdü: “Türk bankacılıının 2009’un 1. ve 2. çeyreinde karlı bilanço açıklamasına ramen bu kararın alınma nedeninin politik olduunu düünüyorum. Daha önce bunları özelletirmelerde kullanmılardı. AB uyum yasalarını çıkarmakta geciktiinizde ya da tereddüt ettiinizde bir anda borsa düüyor döviz yükseliyordu. Bugün de Türkiye’nin gündeminde Kürt açılımı, mayınlı arazilerin temizlenmesi gibi kritik konular var. Zaten açıklamada izlemeye aldım diyor. Yani aba altından sopa gösteriyorlar. Aslında ‘Bu hükümeti tehdit etmeye ihtiyaç var mı?’ sorusu sorulabilir. Ancak unu düünmek lazım Türk devleti sadece hükümetten ibaret deil.” Moody’s’in izlemeye aldıı bankalar unlar: Akbank, Anadolubank, Denizbank, Asya Katılım Bankası,  Bankası, Ziraat Bankası, TEB, Garanti Bankası, Vakıfbank, TSKB, Yapı Kredi Bankası.G

Moody’s benzeri kurulular ezilen dünya ülkelerinin küresel sermayenin istekleri dorultusunda politikalar uygulamas için tehdit unsuru olarak kullanlyor. AKP hükümetinin tehdit edilmesine gerek yok. Ancak Türk devleti hükümetten ibaret deil.

EMEK DÜNYASI

Bunalımdan kurtulma nasıl olacak? 2008 yılının ağustos ayında daha es- rıntılarıyla açıklamıştır. Kârı mümkün olan en yüksek orana kiden başlayan kapitalist ekonominin yükseltmek için durmadan ve ölçüsüz üretim yapılırken, bu bunalımı hız, genişlik ve derinlik kazandı. üretimi eritebilecek satın alma gücü doğmadığından bunalım 2009 yılının Mart ayından sonra ise bu- doğar. Bu dengesizlik başka nedenlere dayanan uluslararası nalımın hafiflediği yolunda söylentiler bir kriz de (Burada Lenin’in tahlilleri önemlidir) kapitalizmin soyayıldı. Şimdi hele bunalımın başlangıç nunu getirir. Hiçbir iktisatçı Marx kadar mükemmel biçimde yeri olan ABD ile, Kapitalist üretim biçimini tahlil edebilmiş bunalımın en şiddeğildir. detli yıkımına uğraKapitalizm bu kez satın alma gücü ekARSLAN BAŞER M Soru- Kapitalizm sona yan Türkiye’de “gasikliğini gidermek isterken bu yolda aşırı KAFAOĞLU ermi midir? liba kurtulduk” nasatın alma gücü yaratmış, bu da ilk önce raları yükseliyor. ABD’de bunalımın başlamasını ve bunun Yant- Sadece kâr mümkün Ancak daha 1995’ten bu yana, en geç bütün dünyaya yayılması sonucunu getirolan en yüksee çkarma 2010’dan önce kapitalizmi sarsacak bir bumiştir. nalımın kopacağını haber veren ben, bu amacyla üretim anlamnda HARCAMA BUNALIMI ÖNLEMEZ! iyimserlikleri bir tartışma konusu yapmaya kapitalizm sona ermitir. Soru 3- Başta ABD olmak üzere, ülke hazırlanıyordum ki, ciddiyetle ün yapmış yönetimlerinin Bunalımı durdurmak için izBilim ve Ütopya dergisi 2009 temmuz tarihli Soru- Yerine hangi düzen lediği yollar bunalımı durdurma açısından 181. sayısında K. Marx’ın yaşamı ve yapıtlagelecektir? isabetli midir? rıyla ilgili özel sayısı önüme geldi. Bilim ve Yanıt- Bunalım, daha fazla ve karşılıkÜtopya’nın baş yazısını oluşturan tartışma Yant- Gelecek düzen, sız kamu fonu yaratılıp piyasaya sürülerek üzerine Sayın Doğu Perinçek ve benim Ayemekçilerin egemen olaca tedavi edilmek ya da soğutulmak istenidınlık dergisinin 1148. sayısında birer yoruyor. Bu yolla örneğin ABD’de kamu borçmumuz çıktı. Sayın Perinçek’in mükemmel bir üretim ve yönetim ları 1,5 trilyon daha artırılacak. Türkiye’de yazısını şimdilik bir yana bırakarak bazı sorudüzenidir. Bu sosyalizmde, ise 2009 yılı bütçesi açığı en az 60 milyar lara yanıtlar vermek istiyorum. emekçinin düzendeki yönetim lirayı bulacak. Sadece açıktan harcama BUNALIM BİTMEMİŞTİR yapmanın bir bunalımı önleme yöntemi gücü çok yüksek olacaktr. Soru 1- Bunalım bitmiş midir? olmasının mümkün olup olmadığını deYanıt- Katiyen hayır! Gerek ABD’de ve ğerlendirilmesini okurlara bırakıyoruz. Yönetimdeki emekçiler gerekse Türkiye’de özellikle kamu harcaAncak karşılıksız satın alma gücü için başyöneticileri daha sk malarında kapitalizmin can çekişmişliği süvurulan bu borçlandırmalar vade gelip ödemelere başlanınca ödeme güçlükleri rüyor. İşsizlik artışının da çaresi bulunmuş kontrolda tutabilecek, belli doğunca “çare” tekrar “dert” şekline değil. Aslında kapitalizmin işletmeler arakoullarda onlar yönetimden dönmeyecek mi? Bunu şimdiden sormaksında dengesizliği de devam ediyor. Küçük ta yarar var. ve orta işletmeler birbiri arkasından batarçekebilecektir. L ken, bunalımdan önce olduğu gibi dev işYENİ DÜZEN İÇİN HAZIRLIKLAR BAŞLASIN! letmeler ve kapitalizmi batıran dengesizliği Soru 4- O halde kapitalizm sona ermiş midir? doğuran büyüme sürüyor. Bu dengesizlik ve kamu fonlarındaYanıt- Sadece kârı mümkün olan en yükseğe çıkarma amaki yetersizlik bunalımın sonu gelmiş görünen hızını geri döncıyla üretim anlamında kapitalizm sona ermiştir. dürecektir. Soru 5- Yerine hangi düzen gelecektir? EN MÜKEMMEL TAHLİL, HÂLÂ MARX’INKİ Yanıt- Gelecek düzen, emekçilerin egemen olacağı bir üretim ve yönetim düzenidir. Bu sosyalizmde, emekçinin düzenSoru 2- Gelen bunalımın Marx teorisi ile ilgisi var mıdır? Yanıt- Birebir ilgisi vardır. Kapitalizm demek dengesizlik de- deki yönetim gücü çok yüksek olacaktır. Yönetimdeki emekçimektir. Marx bu dengesizliği ‘Kapitalin Organik Bölüşümünün’ ler yöneticileri daha sıkı kontrolda tutabilecek, belli koşullarda durmadan bozulması biçiminde Kapital’in üçüncü cildinde ay- onları yönetimden çekebilecektir.G

BAŞSAĞLIĞI

BAŞSAĞLIĞI

Değerli parti üyemiz Nadir Eyinnen’i kaybettik. Eşi Semra Eyinnen, kızı Zeynep Eyinnen ve tüm yakınlarına baş sağlığı dileriz.

İl eski başkanımız Nadir Eyinnen’i kaybetmenin acısını yaşıyoruz. Eşinin, ailesinin ve tüm partililerimizin başı sağ olsun.

Av. Tugay Şen İşçi Partisi İzmir İl Başkanı

İşçi Partisi Manisa İl Örgütü

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›kG 49

VARDİYA

Sinter Metal içileri Taksim’de Yedi buçuk ay önce sendikalı oldukları için iten çıkarılan Ümraniye’deki Sinter Metal içileri 5 Austos Çaramba günü Taksim’de toplandılar. Hükümete ve iverene tepki gösteren içiler Taksim’den sloganlar eliinde Galatasaray Lisesi’nin önüne yürüdüler ve burada bir basın açıklaması yaptılar. Açıklamada iten çıkarmaların haksız olduunun Çalıma Bakanlıı’nın müfettileri tarafından da tespit edildii belirtildi. çiler ie iade davası açmalarına ramen aradan geçen sürede hiçbir hukuki sonuç alamamaktan yakındılar ve direnilerini sürdüreceklerini söylediler. Sinter Metal’in 380 içisine DSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün ve Avrupa Metal çileri Federasyonu temsilcisi Tony Murphy de destek verdiler.

Mula’da ilk yedi ayda 2 bin 632 iyeri kapandı Mula Esnaf Sanatkarlar Odaları Birlii ve Marmaris Esnaf Odası lçe Bakanı ükrü Ayyıldız, il genelinde en fazla kepenk kapatan esnafın Marmaris’te olduunu bildirdi. Ocak- Temmuz arası yedi aylık sürede Marmaris’te ekonomik krizden etkilenen 879 esnafın kepenk kapattıını söyledi. Birlik Bakanı Ayyıldız, merkezde birliklerine balı 220, Bodrum’da 180, Dalaman’da 100, Datça’da 45, Fethiye’de 423, Kavaklıdere’de 61, Köyceiz’de 108, Marmaris’te 879, Milas’ta 250, Ortaca’da 170, Ula’da 87 ve Yataan’da 109 olmak üzere toplam 2 bin 632 iyerinin faaliyetine son verdiini açıkladı. Ayyıldız, acilen önlem alınması gerektiini söyledi. Dier yandan Antalya’ya gelen turist sayısı yılın ilk yedi aylık döneminde be milyon kiiye bile ulaamadı. l Turizm Müdürlüü’nün verilerine göre, Antalya’ya gelen turist sayısından geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6 düü yaandı.

Akaryakıtta yabancı tekele doru

Ataması yapılmayan öretmenler açlık grevine baladı Ataması yapılmayan öretmenler seslerini duyurmak için Ankara Abdi pekçi Parkı’nda açlık grevi yaptı. 5 Austos’ta balayan açlık grevine eitim sendikaları da destek verdi. Eitim Sen Genel Bakanı Zübeyde Kılıç, Eitim-i Genel Eitim Sekreteri Barı Düdü ve çok sayıda öretmen adayı açlık grevinin ilk gününde Abdi pekçi Parkı’ndaydı. Ataması yapılmayan öretmenler platformu adına açıklama yapan afak Bay; “Taleplerimiz nettir ve makul ölçüdedir. Bizler bu ülkede yaayan her bireyin çok deerli ve iyi bir donanıma sahip olması gerektiini düünüyoruz” dedi. Savunulacak hiçbir yanı olmayan ücretli öretmenliin koulsuz kaldırılması gerektiini söyleyen Bay, bu yıldan balamak üzere ilk olarak ubat ayına kadar 200 bin öretmenin göreve balatılması gerektiini söyledi. afak Bay, aibelerle dolu Kamu Personeli Seçme Sınavı’nın kaldırılarak yeni ve güvenilir bir sistemle yola devam edilmesi gerektiinin de altını çizdi.

50 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

Doan grubu Petrol Ofisi A.’yi yabancı ortaına satmaya hazırlanıyor. Doan Holding, POA hisselerinin kısmen veya tamamen satıı için yönetim ortaı olan OMV’yle görümelere balama kararı aldı. Mevcut durumda POA’da Doan irketler Grubu Holding A.’nin yüzde 54,17, OMV’nin ise yüzde 41,58 hissesi bulunuyor. Doan grubundan 5 Austos’ta gelen açıklamada öyle denildi: “OMV ile Petrol Ofisi’ndeki ortaklıımız uyum içerisinde yürütülmekte olup, taraflar üzerlerinde herhangi bir zaman baskısı olmadan portföylerini optimize etmek niyeti ile görümelere balama kararı almı olup, görümeler sonunda mevcut yapıda ortaklıa devam edilmesine de karar verilebilir” Avusturya merkezli, Avrupa’nın önde gelen enerji irketlerinden OMV, Petrol Ofisi’ndeki Doan Holding hisselerini alma niyeti ile görümelere baladıını doruladı.

VARDİYA

Ayçin: ‘Yer letme Bakanlıı tasfiye edilmek isteniyor’ THY’nin uygulamalarından rahatsız olan Hava- Sendikası, Atatürk Havalimanı’nda üyelerine hitaben bir bildiri daıttı. 5 Austos Çaramba günü daıtılan bildiride emeklilii gelenlerin iten çıkarıldıı ve dier çalıanlara da iten ayrılmaları konusunda baskı yapıldıı belirtildi. Hava- Genel Bakanı Atilay Ayçin Yer letme Bakanlıı’nın tasfiye edilip yerine TGS adlı bir firmanın kurulacaını ifade etti. Hava- Sendikası Basın Danımanı Özlem Ergun’un verdii bilgiye göre, TGS’nin özel irket TAV ve THY ortaklıında kurulması planlanıyor. Ergun, böylelikle Yer letmecilii biriminde taeronlamanın balayacaını ve Hava’in buradan tasfiye edileceini söyledi. Yolcu uçaa binene kadar verilen tüm hizmetler Yer letme Bakanlıı’nın alanına giriyor. Atilay Ayçin ise yaptıı açıklamada iten çıkarmaların asıl nedeninin Yer letme Bakanlıı’nın tasfiyesini kolaylatırıp söz konusu firmanın önünü açmak olduunu söyledi. Hava- Genel Bakanı Atilay Ayçin artık fazla mesai yapmayacakları için hizmetlerdeki aksamalardan sorumlu olmadıklarını söyleyerek tüketicileri ikâyetçi olmaya çaırdı.

emsi Denizer mezarı baında anıldı Türk- Genel Sekreteri ve Genel Maden çileri Sendikası (GMS) Genel Bakanı iken 6 Austos 1999 tarihinde Zonguldak’taki evinin önünde uradıı silahlı saldırıda hayatını kaybeden emsi Denizer, ölümünün 10. yıldönümünde kabri baında düzenlenen törenle anıldı. emsi Denizer’in Çaycuma lçesi Gökçehatipler Köyü’nde bulunan kabri baında düzenlenen törende dualar edildi, kabrine karanfiller bırakıldı. Anma törenine Genel Maden çileri Sendikası (GMS) Genel Bakanı Ramis Muslu, GMS Genel Bakan Yardımcıları smet Demirhan ve Dursun Ouz, Genel Sekreter Taci Alkaya, Genel Mali Sekreter Muharrem Sarıçam, Genel Tekilatlandırma Sekreteri Osman Tutkun, Genel Eitim Sekreteri Eyüp Alaba, CHP Çaycuma lçe Bakanı eref Köktürk, l Genel Meclisi Üyeleri Umut Baolu, Çaycumalılar Dernei Yönetim Kurulu Üyesi Nurettin Büyükyonca, GMS’in Karadon, Kozlu, Üzülmez, Armutçuk, Amasra ve Merkez ubeleri bakan ve yöneticileri, maden içileri ile sevenleri katıldı. emsi Denizer’in kabri baında bir konuma yapan GMS Genel Bakanı Ramis Muslu, “Genel Maden çileri Sendikası, her zaman emsi Denizer’i yaatmaya devam edecektir. Çünkü o bir mücadelenin öncüsüdür” dedi.

Harcama yok, enflasyon yok Enflasyon aaı yönlü seyrini Temmuz ayında da sürdürdü. Enflasyon Temmuz ayında beklentiler dorultusunda gerçekleti ve yıllık bazda yine düüe geçti. Yıllık enflasyon TÜFE’de yüzde 5.39’a geriledi. TÜFE’de ana harcama grupları itibariyle bir ay önceye göre en yüksek artı ÖTV zamlarının etkisiyle yüzde 10.89 ile alkollü içecekler ve tütün grubunda gerçekleti. Sektörel bazda bakıldıında fiyatlar tarımda yüzde 2.84, sanayide yüzde 0.20 düü kaydetti. Tarım sektöründe yıllık bazda yüzde 0.02, sanayide de yüzde 4.56’lık azalma yaandı. Temmuz ayının zam ampiyonu yüzde 24.93’lük fiyat artııyla patates oldu. Fiyatı en çok düen ürün yüzde 39.99’le karpuz oldu.

Kiralık içi yasası Ekim’e kadar rafa kalktı

Toplu görümelerde öncelik ekonomik kazanım

Hükümet, Abdullah Gül’ün yeniden görüülmesi talebiyle TBMM’ye geri gönderdii kiralık içi yasasını, gündemden çıkardı. Yasanın 6 Austos’taki Genel Kurul oturumunda gündeme alınması bekleniyordu, ancak hükümet bu yasayı Genel Kurul gündemine getirmedi. Daha sonra, yasanın Erdoan’ın talimatıyla bir süreliine rafa kaldırıldıı örenildi. Düzenlemenin Ekim ayında yeniden Meclis Genel Kurulu’nun gündemine getirilmesi bekleniyor. Çalıma hayatı uzmanlarının “modern kölelik düzeni” diye yorumladıı, özel istihdam bürolarına sendikalar da tepki göstermilerdi.

Kamu çalıanları sendikaları ile hükümet arasında yürütülen toplu görümeler bu yıl da 15- 30 Austos tarihleri arasında yapılacak. 2 milyon 600 bin kamu çalıanının mali, sosyal ve ekonomik haklarının görüülecei toplantıları kamu çalıanları merakla bekliyor. Türk Enerji-Sen zmir ube Bakanı Recep Çakmak yapılacak toplu görümeler öncesi hükümetten beklentilerini 4 Austos günü yaptıı basın açıklamasıyla açıkladı. Yaanan ekonomik krize deinen Çakmak sözlerini öyle sürdürdü: “Bu gün birçok ülke ekonomik krizden kurtulmak veya krize yakalanmamak için Kamusal kapitalizmden bahsederek önemli kuruluları devletletirmektedir. Bu aslında Kurtulu Savaı sonrası Büyük Önder Atatürk’ün uyguladıı karma ekonomi modelinin kabullenilmesidir. Ülkemizi idare edenler elde ne var ne yok satmaktan vazgeçmelidirler” Çakmak, kamu çalıanlarının toplu görüme masasındaki birinci önceliinin ekonomik kazanım olduunu söyledi.

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

51

BAYINDIR’DA BR SERADA YÜZ BN TORBA ÇÇEK ÇÖPE ATILDI

Kriz çiçekleri de vurdu Çiçekçilik sektöründe girdi maliyetlerinde yüzde yüzlere varan art oldu. Lüks tüketim saylan çiçek almlar yüzde 60 orannda azald. Kriz nedeniyle stoklarn tüketemeyen üretici fiyatlarda yüzde 50 indirim yaptysa da elindeki mallarn satamad ve yüz binlerce torba çiçek çöpe atld. üks tüketim sayılan çiçek alımları yüzde 60 azaldı. Özel günlerdeki çiçek satıları, geçen yılki günlük satılara bile yetiemedi. 2008 yılının son çeyreinde, toplam 9 bin 500 dükkandan yüzde 30’u kepenk kapattı. Türkiye’de çiçek alımının yaygın olmadıına dikkat çekiliyor. Almanya ve ngiltere’de kii baına düen çiçek tüketimi yılda 40 Avro, talya ve Fransa’da 33 Avro civarında iken, Türkiye’de 1- 1,5 Avro arasında deiiyor. Türkiye’nin çiçek ihtiyacının yaklaık yüzde 40’ını karılayan zmir’in Bayındır ilçesi de krizden nasibini aldı.

L

M Dudu Üdül, arkadamz Teoman Alver’le. “Bir sürü yatrm yaptk ve brakamyoruz. Torbalar olduu gibi döküyoruz.”

“İŞSİZLİK, ÇİÇEKÇİ SAYISINI ARTIRMIŞ”

Bayındırlı smail Babahan insanların önce ekmek, su barınma gibi zorunlu ihtiyaçlarını karılamaya çalıtıını hatırlattı. Üretici elindeki malı çıkarmak amacıyla geçmi yıllara göre yüzde 50 in-

dirim yapmasına ramen elindeki stok malı satamadı. Babahan öyle konutu: “Bizim hammaddemiz toprak, torfa ve çam gübresidir. Bir traktör toprak 30 liraya gelirken bugün 50 liranın üzerinde. çi fiyatları 10-12 lirayken imdi 1822 lira. 1 liraya satılan çiçek bugün 70 kuru. Bayındır’da çiçekçi sayısı arttı. nsanlar karısının küpesini, bileziini satıp bir tarla kiraladılar ama ödeyemeyince bankaya dütüler.” “KENDİ BAŞIMIZA…”

10 yıllık çiçek üreticisi smet Usta “Devlet bu sektörü destekleseydi yurt dıına ihracatımız olurdu” dedi. “Satı konusunda sorun yaıyoruz ve parasal sıkıntı çekiyoruz. Kendi baımıza becerebildiimiz kadar yapıyoruz. Toprak, çam gübresi karıımı kullanıyoruz. Aslında bizim torfa kullanmamız lazım. Ancak maddi durumumuz elverili olmadıı için bunu yapamıyoruz.”

smail Babahan’a göre sektörü yanl politikalar bitirdi Serasında 100 bin torba çiçei çöpe atmak zorunda kalan Muzaffer Yıldırım ise ancak günü kurtarma gayretiyle çalıtıklarını ve gelecee yatırım yapamadıklarını söylüyor. Dudu Üdül “Ben 1973’te ie baladım” dedi. “Eskiden fiyatlar ucuzdu. imdi toprak ve gübre pahalı. Ama çiçek fiyatları 6 -7 senedir yerinde duruyor. 5 liraya aldıımız tohumu ise bugün 50 liraya alıyoruz. Bir kamyon çam gübresi bin lira. Peki vermesek ne olacak? Bir sürü yatırım yaptık ve bırakamıyoruz. Torbaları olduu gibi döküyoruz.”G

Muzaffer Yldrm, 100 bin çiçei çöpe atm

52 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

SINIF GÖZLÜĞÜ

Türkiye’de mülksüzleşme Türkiye’de üzerinde yeterince çalış- mevcuttu. Esnaf-sanatkâr, çoğalan nüfusa ve artan ihtiyaçlara ma yapılmamış konulardan biri, “mülk- cevap verebilecek şekilde büyüyordu. süzleşme”dir. Hâlbuki Türkiye işçi sınıfı 1950’li yıllarda kentin çekiciliğiyle yaşanan iç göç, mülkhareketinin yapısını ve dinamiklerini süzleşmenin sonucu değildi. 1950’li yıllarda işçi sınıfına katıanlayabilmenin yolu, mülksüzleşme sü- lanlar, mülksüzleşmiş üreticilerden çok, işçiliği bir ek gelir kayrecinin kavranmasından geçmektedir. nağı olarak gören, köydeki topraklarıyla mülkiyet bağı kopmaMülksüzleşme, üreticilerin üretim mış, yarı-mülksüzleşmiş insanlardı. Hele 1960’lı yıllarda mülkaraçları mülkiyetinden kopmaları ve iş- süzleşme süreci iyice yavaşladı. güçlerini satmaktan başka gelir kayna1960’lı yıllarda kırsal bölgelerde mülksüzleşme sürecini yaYILDIRIM KOÇ ğından yoksun kalmalarıdır. vaşlatan ve bazen geriye çeviren bir gelişme, yurtdışına işçi olaTarihin en kapsamlı mülksüzleşme- rak gidenlerdi. Türkiye’de yeterince tartışılmamış konulardan lerinden biri, İngiltere’de 16. yüzyıldaki çitleme hareketidir. biri de, yurtdışına işçi olarak gidenlerin toplumsal sınıfları ve Marks’ın Kapital’inin birinci cildinin son bölümünün başlığı bunların Türkiye’ye 1960’lı ve 1970’li yıllarda gönderdikleri pa“Temel Birikim” veya “İlkel Birikim”dir. Bu bölümde, İngilte- raların mülksüzleşme süreci üzerindeki etkileridir. Kaba gözre’deki mülksüzleşme süreci anlatılır ve bir dipnotta da Tho- lemler, yurtdışından gönderilen paraların en azından bir bölümas More’un Utopia kitabına gönderme münün ailenin tarla ve diğer üretim araçyapılır. Gerçekten 16. yüzyılda İngilteları satın almasında kullanıldığını gösterre’deki kapsamlı ve hızlı mülksüzleşmeyi mektedir. M Türkiye içi snfn çağdaş bir yazarın kaleminden en iyi UtoKAPİTALİZM VE TOPRAK REFORMU anlayabilmenin yolu, pia’da okuyabilirsiniz (kitap 1516 yılında Bu yıllarda, kapitalizmin Altın Çağı yayayımlanmıştır). Marks, kapitalist birikimin mülksüzleme sürecinin şanıyordu. Sürekli ekonomik büyümenin öncesinde bir ilkel birikim olduğunu; kavranmasndan geçmektedir. sağladığı olanaklar, hükümetlerce, kırsal bunun kapitalist üretim yönteminin sonukesimde küçük meta üretiminin güçlendicu değil, başlangıç noktası olduğunu beTürkiye’de bu süreç klasik rilmesi için kullanılabildi. lirtir. Kapitalizmin önkoşulu “özgür Bu dönemde mülksüzleşme sürecini modelin dnda gelitiinden, işçi”dir. Marks’a göre, kapitalizmin gelişeyavaşlatan diğer bir unsur, siyasaldı. bilmesi için iki açıdan “özgür”leşmiş işçiiçi snfnn davranlar da Çin’de komünistler topraksız ve az toprakye gereksinim vardır. Bunların birincisi, işlı yoksul köylülere önderlik ederek iktidara farkl olumutur. L çilerin kendilerinin üretim araçlarının doğgeldiler. ABD emperyalizmi, komünistlerin rudan bir parçasını oluşturmamaları, kölebu yeni stratejisine, kırsal kesimde küçük ler ve serfler gibi üretim araçlarına ait olüreticiliği destekleyerek yanıt verdi. Amemamalarıdır; ikincisi ise üretim araçlarının işçilere ait olmamasıdır. İşçi üretim araçları mülkiyetinden ko- rikalılar, Japonya’da ve Tayvan’da uygulattıkları toprak reforparılarak işgücünü satmaktan başka çaresi kalmayan bir insa- munun bir benzerini Türkiye’de önerdiler. Bu yıllarda ABD’nin na dönüştürülmeli; ancak işgücünü satma özgürlüğüne de Uluslararası Kalkınma Ajansı (AID) Türkiye’de çok etkiliydi. Ankara’da Kavaklıdere’den Çankaya’ya çıkan caddenin hemen sahip olmalıdır. başında büyük bir binaları vardı. AID, Türkiye’de toprak reforCUMHURİYET MÜLSÜZLEŞMİŞ BİR İŞÇİ SINIFI DEVRALMADI munu destekliyordu. Bunun bir örneği, Raymond H.Davis isimMarks, doğal olarak, bu süreçte emperyalizmin etkilerini in- li bir uzmanlarının 13 Nisan 1964 tarihinde AID yönetimine celemedi. Marks’ın sömürgeler konusunda yazdıkları bu gözle verdiği rapordur (R.H.Davis, Comments on Land Reform in tarandığında bazı gözlemler saptanabilir; ancak Marks’ın yaşa- Turkey, April 13,1964, 5 s., çoğaltma). Bu raporun sonunda, dığı dönemle 20. yüzyıl arasında birçok açıdan önemli farklar Türkiye’de toprakların yeniden dağıtımında, mümkün olan en fazla ölçüde, aile işletmelerinin kurulmasının teşvik edilmesi söz konusudur. Türkiye’de ise Cumhuriyet yönetimi, tam anlamıyla mülk- önerilmektedir. Ayrıca, kooperatifçiliğin teşvik edilmesi ve 21 süzleşmiş bir işçi sınıfı devralmadı. Tam tersine, Cumhuriyet’in adet devlet üretme çiftliğinin tasfiye edilerek satılması da öneilk yıllarında Türk köylüsünün önemli bir kısmında mülklüleşme riliyordu. Amerikalıların bu yıllarda kırsal kesimde mülksüzleşsüreci yaşandı. Nüfus azdı. Hazine ve köy arazileri genişti. Ül- me konusuyla yakından ilgilendiğinin diğer bir örneği de, John kemizden ayrılan Ermenilerin ve Rumların arazileri terk edil- D.Montgomery isimli bir uzmanın 24 Mart – 5 Nisan 1964 tamişti. Cumhuriyet yönetimi, dini vakıfların arazilerini kamulaş- rihlerinde Türkiye’de yaptığı araştırmalar temelinde AID yönetırdıktan sonra bunların bir bölümünü köylüye dağıttı. Ata- timine sunduğu rapordur (J.D.Montgomery, Comments on türk’ün gerçekleştiremediği temel hedeflerinden biri, özellikle American Aid to Agricultural Development in Turkey, 1964, 8 Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bir toprak reformu yaparak, s., çoğaltma). köylülüğün aydınlanma sürecini hızlandırmaktı. Gücü yetmedi. ABD’nin bu yıllarda “barış gönüllüsü” adı altında 1200 doBuna karşın, ülkemizin birçok bölgesinde bir köylünün bir çift layındaki istihbarat görevlisini Türkiye’ye gönderdiği ve ciddi öküzle bir arazi parçasına yerleşip geçimini sağlaması olanak- bir saha çalışması içinde olduğunu da unutmamak gerekir. lıydı. Bu koşullarda, mülksüzleşmiş bir kitle ortaya çıkmadı. Türkiye işçi sınıfını anlayabilmenin yolu, mülksüzleşme sürecinin kavranmasından geçmektedir. Türkiye’de bu süreç klaYURTDIŞINDAN GELEN YARDIMLAR sik modelin dışında geliştiğinden, işçi sınıfının davranışları da Kentlerde de esnaf-sanatkâr için ayakta kalma olanakları farklı oluşmuştur.G 9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›kG 53

BEŞ KITADAN

Hazrlayan: Ahu Yalçn/ afak Terzi

Güney Osetya Kuzey ile birlemeye doru gidiyor

Blackwater Iraklıların öldürülmesi için ödül koymu! The Times gazetesinin haberine göre, Virginia Eyalet Mahkemesi’ne ifade veren eski Blackwater çalıanları, irketteki görevlilerin Iraklılara rast gele ate açtıklarını, insanları bilinçli bir ekilde öldürdüklerini, irketin kurucusu Erik Prince’in ‘Kendisini bir haçlı ordusu askeri olarak gördüü ve dünyadan slamı silmeyi kendisine görev edindiini’ söylediler. Çok sayıda Iraklı mahkemede yakınları ile ilgili benzer ifadeler verirken, bir gizli tanık Eric Prince’in ‘Iraklıların öldürülmesini tevik ettiini, bunun için ödül koyduunu’ söyledi. Blackwater’a karı dava açan Iraklılardan biri olan ve iki yıl önce 17 Iraklının öldüü bir saldırıda yaralanan Ferid Velid, “Buradaki herkes Blackwater görevlilerinin masum insanları gözünü kırpmadan vurduunu biliyor. Onlar, igalin bir sembolü. Hiç kimse olanları unutmayacak ancak katiller hapse girerse, Iraklılar az da olsa farklı düünebilir.” dedi. Habere göre, ei Blackwater muhafızları bilinçli bir ekilde öldürülen Ümmü Seccad einin televizyoncu olduunu, bir gün Blackwater konvoyunun, ei ve dier yayıncıların yanından geçerken rastgele ate açtıını, saldırıda üç kiinin öldüünü ve konvoydakilerin arabadan dahi inmediini anlattı. 2007 yılında kızını kaybeden Ebu Suhad ise, kızının araba kullanırken yanından geçen dört beyaz Blackwater aracından açılan ate sonucu kafasından vurulduunu anlattı.

54 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

Güney Osetya’nın Bakenti invali adım adım, Rusya’nın himayesinde Kuzey Osetya ile birleiyor. Güney Osetya’nın Babakan Yardımcısı Hasan Pliyev 5 Austos’ta yaptıı açıklamalarda bu konuda herhangi bir rahatsızlıklarının bulunmadıını açıkladı. Savatan sonra Rus askerlerin, mühendislerin, memurların, gümrük görevlilerinin ve müteahhitlerin eyalete gelmesiyle yava yava yapılanıyor ve bir devlet etkisi hissediliyor. Ancak bu dönüüm yeni gerilimleri de beraberinde getiriyor. ABD Kafkaslardaki etkisini iyice kaybetmemek için Gürcistan’ı silahlandırıyor. Rusya ise Gürcistan’a karı askeri önlemlerini arttırıyor. Gürcistan, Rusya’nın tüm amacının Devlet Bakanı Saakashvili’yi devirmek olduunu ve Güney Osetya’yı ilhak etmeyi amaçladıını söylese de Güney Osetya Babakan Yardımcısı Pliyev, Gürcistan’ın kendilerini ABD’nin planlarına kurban ettiklerini ve Rusya’nın etkisiyle hayat ve özgürlük bulduklarını belirtti. Pliyev, Güney Osetya ulusal bütçesinin Rusya’nın yardımlarından olutuunu açıkladı. Rusya Güney Osetya’ya 2008 Austos ayından beri 476 milyon lira (225 milyon avro) yardımda bulundu. Pliyev’e göre Güney ve Kuzey Osetya’nın birlemesi mümkün, ancak uluslararası kamuoyunun Rusya’ya aırı müdahalesiyle bu süreç ancak on yıl içinde tamamlanabilecek.

Aden kapımasında Clinton Eritre’yi tehdit etti ABD Dıileri Bakanı Hillary Clinton, 6 Austos günü Kenya’nın bakenti Nairobi’de yaptıı açıklama ile Eritre’nin Somali’deki slamcı militanlara verdii destei kesmemesi halinde “harekete geçeceklerini” söyledi. Eritre’yi tehdit eden Hillary Clinton açıklamasında, Eritre’nin tutumunun “kabul edilemez”olduunu söyleyerek, 2004 yılında ABD Eyalet Departmanı’nın Eritre’yi “kaygı uyandıran ülke” ilan etmesiyle balayan baskı sürecini bir üst seviyeye çekti. Clinton, Kenya’nın bakenti Nairobi’de görütüü Somali Cumhurbakanı eyh erif Ahmed ile yaptıı görümede, el ebab’ın Somali’de kendisine sıınacak bir liman bulmasının ABD için bir tehdit oluturacaını da ifade etti. ABD Dıileri Bakanı, Washington’un bu nedenle Somali’nin geçici hükümetine verdii destei de arttıracaını belirtti. ABD, Somali hükümetini ayakta tutmak ve ülkenin slamcı militanlar için bir sıınak olmasını engellemek için hükümet güçlerine silah gönderiyor. BBC’nin haberine göre ABD ülkeye yalnızca bu yıl 40 tondan fazla silah ve cephane gönderdi. Dou Afrika’da “Afrika Boynuzu” denilen corafi bölgede bulunan Somali, dousunda Hint Okyanusu ve kuzeyindeki Aden körfezi ile son derece stratejik bir konumda.

BEŞ KITADAN

Hollanda’da sendikalar Bakan’a bayrak açtı Hollanda’nın de Volkskrant gazetesinde 4 Austos günü çıkan habere göre, en büyük iki sendikası Çalıma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Piet Hein Donner’a karı bayrak açtı. Bakan’ın, ekonomik krizi bahane ederek içiler üzerinde baskı kurmaya çalıtıını ileri süren sendika yöneticileri, Donner’ın kimi kararları uzlama veya tartıma yapmadan aldıına dikkat çektiler. de Volkskrant gazetesinde Çalıma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na hitaben bir mektup yayınlatan FNV ve CNV sendikaları bakanları, Bakan Donner’ın, içilerin aleyhine dönük reform isteklerini ekonomik krizi kullanarak hayata geçirmeye çalıtıına deindiler. Kızgınlıklarını, ‘Bakan, ekonomik krizi bahane ederek içilerin haklarını kısıtlamaya çalııyor’ sözleriyle dile getiren sendika yöneticileri, iten çıkarılmayı kolaylatıran kimi yeni düzenlemeler dâhil yapılmak istenen reformların, yeterince tartıılmadan hayata geçirilmesini eletirdiler. Krizin geçici olduunu ve bu yüzden çalıma hayatının gelecei üzerinde odaklanılması gerektiini vurgulayan sendikacılar, insanların ilerini kaybettiklerini ve bunun önlenmesi için çaba gösterilmesini istediler. Sendika yöneticileri Bakan ile görümeye hazır oldukları mesajını da verdi.

Avrupa iki büyük bankası hâlâ toparlanamadı ngiltere’de 2008 ubat ayında kamulatırılan emlak kredi bankası Northern Rock, zararının yılın ilk altı ayında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 24 arttıını duyurdu. 2009’un ilk altı ayında bankanın zararının 724,2 milyon sterlin olduu belirtildi. 2008’in aynı dönemi için bu rakam 585,4 milyon sterlin düzeyindeydi. New Castle merkezli Northern Rock, ubat 2008’de kamulatırılmıtı. Northern Rock’ın ngiltere hükümetine yaklaık 11 milyar sterlin borcu var. sviçre’nin en büyük bankası UBS de, 5 Austos günü yılın ikinci çeyreinde yaklaık 1 milyar 320 milyon dolar zarar ettiini açıkladı. UBS, yılın ilk çeyreinde de 2 milyar dolar zarar etmiti. UBS yetkilileri Nisan, Mayıs ve Haziran aylarındaki performanslarının tatmin edici olmadıını kabul ediyor.

DEVR-İ ALEM •ngiltere’de 2008 ubat ayında kamulatırılan emlak kredi bankası Northern Rock, zararının yılın ilk altı ayında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 24 arttıını duyurdu. Northern Rock’ın ngiltere hükümetine yaklaık 11 milyar sterlin borcu var. sviçre’nin en büyük bankası UBS de, 5 Austos günü yılın ikinci çeyreinde de yaklaık 1 milyar 320 milyon dolar zarar ettiini açıkladı. •Royal Bank of Scotland (RBS) yılın ilk yarısında 1,7 milyar dolar (1,04 milyar ngiliz sterlini) net zarar açıkladı. •Afganistan’da sivil kayıpların azaltılması için hava saldırılarını sınırlandırma kararı aldıını bildiren Amerikan ordusu, araçlarına salatalık yükleyen 5 çiftçiyi vurdu. Amerikan Ordusu Sözcüsü Kıdemli Yüzbaı Christine Sidenstricker, hayatını kaybeden çiftçilerin araçlarına patlayıcı yüklediklerini zannettiklerini söyledi. •ABD Çalıma Bakanlıı, isizlik maaı bavurularının 31 Temmuz haftası itibariyle 550 bin olduunu açıkladı. •ABD Savunma Bakanlıı yetkilileri, Rusya’ya ait iki denizaltının birkaç gündür ABD’nin dou kıyıları yakınlarında uluslararası sularda devriye gezdiini belirtti. Rusya Genelkurmay Bakan Yardımcısı Orgeneral Anatoli Nogovitsin, denizaltıların “meru bir tatbikat görevinde olduklarını” söyledi. •Rusya’nın NATO’daki temsilcisi Dimitri Rogozin, bu kuruluun Dou’ya yönelik yayılma isteinin durdurulduunu, bu gelimenin ise Rusya Federasyonu’nun NATO ile yeniden iyi ilikiler balatmasına katkıda bulunduunu söyledi. •Avrupa Birlii genelinde yapılan bir aratırma, Birlik içerisinde Almanya’nın nüfusu gerileyen tek ülke olduunu ortaya koydu. •The Guardian gazetesi, ngiliz yayın kuruluu BBC yöneticilerinin, abonelerin ödedikleri aylık ücretleri Fransa’nın Cannes ehrinde lüks villada harcadıını ortaya çıkardı. •ran’ın ruhani lideri Ayetullah Ali Hamaney, ikinci dönem için seçilen Mahmud Ahmedinecad’ın cumhurbakanlıını resmen onayladı. AB Komisyonu ise, Ahmedinecad’ı kutlamayacaını bildirdi slami ura Meclisi Bakanı Ali Laricani, ran halkının “görü ayrılıklarına ramen, yabancılar karısında birlik ve beraberliini koruduunu ve tek yumruk olduunu” söyledi. •Bolivya Devlet Bakanı Evo Morales, Kolombiya Devlet Bakanı Alvaro Uribe ile yaptıı görümeden sonra Güney Amerika Ülkeleri Birlii (UNASUR) örgütünden Latin Amerika’da yabancı askeri üs kurulumunu reddetmesini isteyeceini açıkladı. •Honduras’ta askeri darbeye karı Ulusal Halk Direnii Yürüyüü baladı. Yürüyüün amacının darbenin reddedilerek, anayasal düzenin yeniden tesis edilmesi ve Devlet Bakanı Manuel Zelaya’nın göreve iade edilmesi olduu açıklandı. •Venezüella Devlet Bakanı Hugo Chavez 6 Austos günü, Rusya Babakanı Vladimir Putin ile yaptıı telefon görümesinden sonra, Rusya’dan kırka yakın tank satın alacaklarını açıkladı.

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

55

TOPLUM TOPAL OSMAN, KILIÇ AL, SALH BOZOK…

Mustafa Kemal Paşa’nın fedaileri! “Atatürk, otelde arkadalaryla yemek yerken, birden elektrikler söndü. Birkaç dakika sonra yine geldi. Ortalk aydnlandnda görünen manzara u idi: Atatürk’ün yannda bulunan Klç Ali ve dier kiiler, ellerinde çplak tabancalar, Gazi’nin üzerine vücutlarn siper etmi, bekliyorlard.” ERCAN DOLAPÇI

ılıç Ali, çocukluk arkadaı Salih Bozok, Bayaver Cevat Abbas, Muzaffer Kılıç ve Topal Osman! Gazi Paa’nın en yakınındaki isimler… Canlarını O’nun canına siper ettiler. Çalkantılı yıllarda müfrezesiyle Mustafa Kemal Paa’nın muhafızlıını yapan Giresunlu Topal Osman, 1912 yılında patlak veren Balkan Harbi’ne asker olarak çarılır. Babası 54 altın vererek olu-

K

nun askere gitmesini engeller. Osman buna aldırmaz ve 65 gönüllü arkadaıyla stanbul’un yolunu tutar. Balkan Harbi’nde Trakya-Çatalca önlerinde savaır. Bu sırada sa diz kapaından sakatlanır. Cihan Savaı’nda yöresinden topladıı 150 kiilik birlikle Batum’a gider ve Rus ilerlemesine karı gerilla savaı verir. Birliinin sayısı kısa süre içinde 800’e ulaır. 94. Alay’da yarbaylıa yükselir. Hastalanır, cepheden uzaklaır. Ama görevi burada bitmez… RUM ÇETELERİNE GÖZ AÇTIRMAYAN

Mustafa Kemal Paa Klç Ali (arkada) ve Hasan Cavit’le.

56 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

TOPAL OSMAN

Anadolu adım adım igal edilince Karadeniz’deki Rumlar da Pontus hayali görmeye balar. Rum çetelerine göz açtırmaz. Giresun’da belediye bakanlıı da yapar. Namı Ankara’ya kadar gider. Mustafa Kemal Paa’yı korumak için müfrezesiyle birlikte 12 Kasım 1920 günü Ankara’ya gelir. 10 kiiden oluan birliinin resmi adı ‘Giresun Gönüllü Laz Müfrezesi’ olur. Sayısı kısa süre içinde 250’yi bulur. Kemal Paa’nın Bayaveri Salih Bozok, Osman Aa’ya o günlerde u öüdü verir: “Mustafa Kemal Paa’nın hayatı ve muhafazası size, yalnız size aittir. O’nu her yerde siz koruyacaksınız. ayet Mustafa Kemal Paa’ya bir ey olursa kendinizi yok bilin. Hatta memlekette bıraktıklarınızı da yok bilin.” (Mustafa Da, Gurbetçi Giresun Dergisi, s.11, s.14) Topal Osman, bir süre sonra Giresun’a giderek 42. ve 47’nci alayları kurarak Koçgiri syanı’nı bastırmaya gider. Yunan, Ankara kapılarına dayandıında ise birliiyle Sakarya’ya koar. Giresunlu 6 bin gönüllüden ancak 400’ü

Topal Osman ile memleketine geri döner. Giresun’a dönüü muhteem olmutur. Halk, kahramanları yollarda karılar ve barına basar. Topal Osman tekrar Ankara’nın yolunu tutar. Meclis korumalıı sırasında Mustafa Kemal Paa’ya hakaret eden Trabzon Milletvekili Ali ükrü Bey’in bodurulması olayına karıır. Bu olay Topal Osman’ın da sonu olur. Hayatının en büyük hatasını yapar… Yakalanması için giriilen çatımada 2 Nisan 1923 günü vurulur. Bu olaya ramen Giresunlular onu kahraman olarak barına basar ve mezarını ehrin tepesine yaparak anıtlatırırlar. ANTEP KAHRAMANI ‘KILIÇ ALİ’

Mustafa Kemal Paa’nın yanındaki ikinci önemli fedai ise Antep kahramanı Kılıç Ali Bey’dir. Kılıç Ali Bey de Mustafa Kemal Paa’nın güvenini kazanmı bir subaydır. “Kılıç Ali” (Asaf Tevfik) Bey stanbul’da Küçük Zabit Okulunu bitirdikten sonra Balkan ve Çanakkale Savaı’na katılır. Tekilat-ı Mahsusa’da çalıır. 1917 yılında Enver Paa’nın kardei Nuri Paa’nın Bayaverliini yapar. Mütareke yıllarında ise kurtulu ararken yolu önce Akhisar’da Celal Bayar’ın yanına düer. Amaçları Türkistan’a gitmek için yol parası bulmaktır. Celâl Bey “stediiniz parayı veririm. Orta Asya’ya gidin. Enver Paa’nın ordusuna katılın, ama iyi düünün; geri döndüünüzde acaba Anadolu’yu yerinde bulabilecek misiniz?” diye sorar ve sözlerini öyle tamamlar: “Bana kalırsa siz, Sivas’a gidip Mustafa Kemal’e katılın.” Onlar da öyle yapar. Sivas’ta beklerken Mustafa Kemal, Kılıç Ali Bey’in geldiini duyar. “Benimle konumadan gitmesin” der. Muzaffer Kılıç’ın aracılııyla Kılıç Ali Bey, Mustafa Kemal’in karısına çıkar. Mustafa Kemal Paa, ilk i olarak O’na ‘Kılıç Ali” ismini

verir. Kafkasya’ya gitmek isteyen Kılıç Ali’ye u tarihi sözleri sarf eder: “Biz burada yetimi dost insan ihtiyacı ile kıvranıyoruz. De ki Kafkasya’ya gittin döndün… Döndüünde burada igal edilmemi vatan topraı bulabilecek misin? Yorgunsun… Bu gece düün, yarın konualım” Kılıç Ali Bey gece düünür ve kararını kalmaktan yana verir. Sivas’ta çalımaya balar. Yaverlerin odasında tahta yataklarda nöbetlee yatarlar. Yaver kıtlıından o da ilk yaverlie böylece balar. Bir gece Mustafa Kemal, Kılıç Ali’yi yataktan kaldırır, odasına çaırır. Ona çok önemli bir görev verecektir. “Kılıç!.. Sana vereceim tehlikeli bir görevi kucaklayabilecek misin?” der. Kılıç Ali Bey dilerini sıkar ve parmaını yanan gaz lambasının kızgın iesini tutar. Parmaklar adeta ieye yapıır. Mustafa Kemal bu harekete aırır. “Çocuk… Ne yaptın?” der. Bu hareket her eyi ispatlar! Onu Ayıntap-Mara ve Havalisi Kuvayi Milliye Komutanı olarak Fransız igalindeki bölgeye gönderir. Burada direnii örgütler ve tarihe ‘Gazi’ ve “Kahraman’ unvanı alan bu iki vilayette aylarca süren ve Fransızlara kan kusturan direnii; anla erefle bitirir ve Ankara’nın yolunu tutar. ATATÜRK’ÜN EN SADIK ARKADAŞI

Artık Meclis’te vekildir. Yozgat’ta balayan isyanı bastırmaya gider. Bunu da baarır. Verilen her görevi hakkıyla yerine getirmi, Mustafa Kemal’in en gözde adamı olmutur. stiklâl Mahkemeleri’ne atanır ve namı bu görevle daha da artar. “Üç Aliler” diye bilinen Ali Çetinkaya, Necip Ali ve Reit Galip ile birlikte görev yapar. Asilere acımasız, af dileyenlere ise babacandır. Kılıç Ali Bey, Mustafa Kemal Paa’nın ölümüne kadar yanından ayrılmayanlardandır. Sofralarının ba adamıdır! Gazi adeta onsuz nefes alamaz. Can cier olmulardır. Kılıç Ali çift tabancayla gezer, Gazi’nin gönüllü fedailiini yapar adeta. Sabiha Gökçen’in anlatımıyla, Atatürk’ün en denenmi ve sadık arkadaıdır.

Klç Ali ve Salih Bozok Olu Altemur Kılıç bir toplantıda anlatıyor. “Atatürk, otelde arkadalarıyla yemek yerken, birden elektrikler söndü. Birkaç dakika sonra yine geldi. Ortalık aydınlandıında görünen manzara u idi: Atatürk’ün yanında bulunan Kılıç Ali ve dier kiiler, ellerinde çıplak tabancaları, Gazi’nin üzerine vücutlarını siper etmi, bekliyorlardı.” Kılıç Ali Bey 10 Kasım 1938 gününe kadar canını Atatürk’e siper eder. Bu süre içinde 5 dönem milletvekillii de yapar. 14 Temmuz 1971 günü hayata veda eder. Türk milleti fedakâr bir evladını topraa verirken çocuklarına ise olu Altemur Kılıç’ın ifadesiyle, ‘çok az maddi miras, ama deeri ölçülemeyecek derecede, çok erefli bir isim’ bırakır!

tie bir el basar. Silah seslerini duyanlar odaya kotuunda Salih Bey’i kanlar içinde bulur. Kurun kalbini sıyırıp geçmitir. Salih Bozok 1941 yılına kadar kurunun yarasıyla yaar…G Kaynaklar: Cemal ener, Topal Osman Olayı, Ant Yayınları, stanbul, 1992. Atatürk’ün Sırdaı Kılıç Ali’nin Anıları, Derleyen: Hulûsi Turgut, 2. Baskı,  Bankası Kültür Yayınları, stanbul, 2005. Salih Bozok-Cemil S. Bozok, Hep Atatürk’ün Yanında, Çada Yayınları, stanbul, 1985.

Topal Osman

GAZİ’NİN ÖLÜMÜNE DAYANAMADI CANINA KIYDI

Gazi’nin yanındaki isimlerden Bayaver Cevat Abbas ve Muzaffer Kılıç da dier isimler gibi canla bala görev yapanlardandır. Ölene kadar yanında oldular. Muzaffer Bey, Kılıç Ali’nin dayısının oluydu. Samsun’a birlikte çıkmı, Mustafa Kemal’in resmi görevinden alınmasına ramen birliktelii sürdürmütü. Yaverlerden Salih Bozok ise Gazi’nin Selanik’ten çocukluk arkadaı ve akrabasıydı. Onu canı gibi severdi. Salih Bozok’un, Mustafa Kemal tutkusu O öldüünde kendini vuracak kadar ileri gitmiti. Atatürk’ün ölüm döeindeki haline kahroluyor, ‘ölürse ben ne yaparım’ diyordu. Bozok, Gazi öldüünde yan odaya gider; silahını kalbine dayar ve te9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

57

FİKRET OTYAM

“SİLİVRİ YERLEŞKESİ SİLAHLI KUVVETLERİ”NDE BÜYÜK EKSİKLİK! HAVA KUVVETLERİ NE ZAMAN KURULACAK? Kendim soruyorum kendim yanıtlayayım bari, nedenini bilip de yazmıyorsam namerdim! “TÜRK SLAHLI KUVVETLER’YLE LGL, AYNI TARHTE K GAZETE HABER: 1-Babakan Erdoan’ın küçük olu Bilal Erdoan, vatani görevini Burdur’daki 58. Piyade Eitim Alayı’nda 115.dönem döviz bedelli olarak tamamladı ve terhis oldu. Komutanlarıyla tek tek vedalaan Bilal, sırtında Türk Bayraı asılı olarak nizamiyenin kapısından çıktı, önce Babakanın korumaları tarafından karılandı. 2- PKK’lı Teröristler Bir Askeri Daha ehit Etti Antakya- ırnak’ın Küpeli Daı bölgesinde önceki gece PKK’lı teröristler tarafından tuzaklanmı el yapımı mayının patlaması sonucu ehit olan Komando Uzman Çavu Kürat Can’ın (23), Hatay’ın skenderun ilçesinde yaayan ailesi acı haberle yıkıldı. Hainlerin, insan, yurt dümanlarının mayını anında patladı, ehit düen Can, ol nedenle komutanlarıyla vedalaamadı ve dahi Türk Bayraı ehit Can’ın, omzundan itibaren tabutuna asıldı. 23 yaında, bu vatan için canından olan, canından edilen Can’ı da saygıyla, rahmetle anıyor, tüm ailesine, sevenlerine basalıı diliyorum. ehit Can’ın, anasının/babasının ayrıca ellerinden öpüyorum. SADECE ONLARIN MI?

“Anayasa Mahkemesi, mayın temizliinin yap-ilet-devret ile yapılmasına onay vermedi YARGI ‘DUR’ DED” Nasıl sevindiimi belirtmeye gerek var mı? “Ortaöretim altüst oldu! ALTERNATF MAM HATPLER! ” “BABAKAN: ‘YÖK SA OLSUN’ …Babakan Erdoan, imam hatiplerin üniversitede önlerinin açılması anlamına gelen YÖK’ün katsayı uygulamasını deitirmesiyle ilgili olarak ‘YÖK sa olsun’ dedi.” YÖK zaten sa, Babakan neden bir kez daha sa olsun’ dedi? Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin baındaki zat, % 47 ile de olsa Türkiye Cumhuriyeti’nde imam hatipli Devlet Bakanı! Laik Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin Babakanı zat, Alevi canlar anlayııyla, ‘elin-beline-diline’ sahip sıkı bir imam hatiplimiz! Hükümet üyeleri dinimizin yüz akları ve seçilmiler. Karada, denizde, havada, her yerde, her kademede irili ufaklı her makamda “daha önleri açılmadan” bile aktarmalı imam hatipli! Yenileri n’olacak? Bir vatan evladı olarak öneriyorum: mam hatiplerden kurulu yeni “müstakil bir ordu.” Yeni bir kurulula ç ve Dı Emniyet Tekilatı. Yeni bir Anayasa Mahkemesi. Yeni bir HSYK ve dahi devlette akla ne gelirse

58 G Ayd›nl›kG 9 AĞUSTOS 2009

hepsi! “Öcalan’dan Mesaj: ESK BEN DELM” Bre Apo, keke bu mesajı vermeseydin! Birisi de aynı eyi dediydi, imdi herkes sana “yersem” diyecek! Kürt açılımı aslında Apo’nun dıarıya açılmasıdır. Baksanıza parlamenterleri Apo’suz olmaz diyorlar! lla Apo! Yazmadı demeyin açılım savaı balıyor! “UNAKINTANLARIN BÜYÜK YÜKSEL” “RABBM ‘YÜRÜ’ DEM” “2001’de ‘iki tavuk kümesi’ ile ie balayan eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın aile irketi AB GIDA, 8 yılda Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluu arasına girdi.” Rabbim yürü demi onlar da ailecek beraber yürümüler o yollarda!.. in aslı astarı u: Ahsen hanımefendi sık sık Allah ile konuur. Muhterem ei hastalandıında Allaha hangi hastaneye gitmesi gerektiini sorunca sayın ve sevgili Allahları “ABD’de Cleveland hastanesi” dememi miydi?.. Ahsen hanım kocasının ve oullarının hangi ie el atmalarını yine yakını Allaha sordu, O da: “Mısır! Mısır... Yumurta... Yumurta” dedi, dier dedikleri ise Allah ile Ahsen hanım arasında!.. Yüce Allahın hikmetimden sual edilmez ama ne bileyim Kemal bey üstelik imam hatipli de deil, yanlarında oturdu azıcık... ALLAH DEDİM DE!

Bir bayan meslektaımız Aylin Duruolu can Silivri yerlekesine yerletirildi! Nedenini, Allah ve yerletirici müddeiumumîlerden baka bilen yok! Düünüyorum öyleyse varım, diyerek nedenler arıyorum! Ola ki yataının altında altı adet roket atar, el yapımı 44 bomba, 700 havai fiek (ne ie yarayacaksa) iki uzay gemisi, sekiz adet tükenmez kalem, iki adet kurun kalem, bir adet kalemtıra, iki kangal “Elif” marka sucuk, bir dizüstü bilgisayar, üç adet “Bilgisaymaz uydurur” cihazı falan! Düünüyorum öyleyse varım ha! Nah varım! Ne etsem bulamadım, i yine Allahımıza kalıyor, zira sayın savcıların ileri u sıralar balarından akın da. “U BZM GAZPAA” Bu, Adam Yayıncılık’tan yıllar önce çıkan kitabımın adıdır. Çeyrek asır yaadıımız adı güzel ilçeye en son altı yıl önce Atatürk Anıtı’nın açılıında gitmitik. Atatürkçü Düünce Dernei Antalya ubesi’nden, Lozan Zaferi nedeniyle düzenledikleri toplantı için çarı gelince tutmayan dizlerime kafa tuttum, kapımızdan alan Deniz Özdemir can bizi yine Gazipaa’lı etti. Akam yemekli toplantıda nice sevgili dostları, doduklarında kutladıımız bebelerin bebelerini görmenin bir adı da mutluluktur. Hele hele: “Sayın Fikret Otyam Atatürkçülük ve cumhuriyet adına göstermi olduunuz özveri ve Gazipaa’ya yaptıınız hizmetlerden dolayı teekkür ederiz. Atatürkçü Düünce Dernei Yönetim Kurulu Adına Bakan Fehmi TUNCER”li plaket… Vefanın ölmediinin belgesidir bu aslında… Bakana, ilçede aydınlanma adına yaptık-

ları tarifsiz yararlı çabalarından övünç ve gurur duyduumuz Yönetim Kurulu üyeleri Deniz Özdemir, Ümit Çelik, Necla Ar, Fazıl Talı ve Mehmet Ceylan canlara teekkürler. IRMAK KIZ…

Masamıza getirdiler tanı olduk üç buçuk yaındaki Irmak kızla. Kürsüde konumamı yaparken beni gösterip “Bu, dergideki sakallı dede” demi! Evlerinde “Aydınlık” olanlara selam olsun… BİR DE…

Filiz Otyam yıllar önce deniz kenarında oynayan iki sevimli olan bebesi fotorafı çekmiti. Neden mi söz ediyorum? Bu bebelerden bir tanesi Burak bebe, imdi Gazipaa’nın görüntüsünü Gazipaa’ya yaraır biçimde deitiren ikidir Belediye Bakanı da! lerde daha çok anlatmak umuduyla…G

HEM DEMR HEM TA! OYSA… Her ey aklıma gelirdi de, Toroslar Geyikbayırı Köyü’nün tepesinden, “Ey bin yıllık dostum, arkadaım, aydınlık düünce yoldaım Demirta Ceyhun n’olur duy sesimi duy” avazımı/yakarıımı duymayacaı aklıma gelmezdi! Sivas Madımak otelinde dinsiz, imansız, allahsız, peygambersiz, kitapsız katillerce öldürülenlerden -Demirta gibi bin yıllık dostum, arkadaım- Metin Altıok’tan iki dize: “...Bir bir uzaklaıyor sevdiim insanlar” “...Ne zaman bir dosta gitsem evde yoklar” Hem demir, hem ta ama altın yürekli Ceyhun da artık evde yoklar! Ne mi var? Birbirinden yararlı/ıık verici/dik durulu/ insan, doa, yapım güzellikli yıınla kitap ve acılı tatlılı unutulmaz anılar… Ey Demirta, ilk kez yakınlarına/seni tanımı tanımamı tüm sevenlerine/ tüm okurlarına/ dinleyenlerine / aydınlık savaı yoldalarına ilk kez kötülük ettin sana hiç mi hiç yakımayan “beklenmedik gitmen”le, artık sen de ‘insanlar gider yaptıkları kalır yadigâr’lardan oldun. Bu avuntu yeterm’ola?

9 AĞUSTOS 2009 G Ayd›nl›kG 59

DR. ERDAR AHNKAYA CUMHURYET EKONOMSNN NASINI YAZDI

Planlı ekonomiyle gelen tam bağımsızlık Türkiye bütün iç ve d basklara, dünya çapndaki ekonomik buhrana ramen en parlak dönemini 1924-1939 yllar arasnda yaad. Türkiye bu dönemde her yl ortalama yüzde 6,6 büyüdü. Mustafa Kemal Atatürk, ekonomik alanda da önderliini devletçi gelime stratejisiyle göstermitir. ÖZCAN GÜVEN

r. Serdar ahinkaya, ODTÜ Yayıncılık’tan çıkan “Gazi Mustafa Kemal ve Cumhuriyet Ekonomisinin nası” kitabı ile Cumhuriyet ekonomisinin ina sürecini ele alıyor. Dr. ahinkaya’nın, Prof. Dr. Korkut Boratav’dan yararlanarak kitabına koyduu iktisadi büyüme tablosu bütün iç ve dı baskılara, buhrana ramen Türkiye’nin en parlak dönemini 19241939 yılları arasında yaadıını gösteriyor. Türkiye bu dönemde her yıl ortalama yüzde 6,6 büyümütür.

D

TEK ÇARE, SANAYİLEŞMEK

ahinkaya kitabın ilk bölümünde Osmanlı’dan devralınan iktisadi miras üzerinde duruyor. Kitap, 1908 devriminden sonra ttihat ve Terakki’nin Batı’ya karı iktisadi baımsızlık amacıyla yürüttüü “Milli ktisat” politikalarına da yer veriyor. Gazi Paa ve arkadaları, ülkenin askeri ve diplomatik zaferle elde edilen baımsızlıının ancak iktisadi baımsızlıkla güvence altına alınabileceinin net olarak bilincindedirler. zmir ktisat Kongresi’nin açılıındaki konumasında Gazi, kılıç-saban karılatırmasında, sabanın üstünlüünü vurguluyor. ahinkaya sanayileme politikasının siyasi bir tercih olduunu vurguluyor. Yazar, bu çetin ama ulusal ekonominin inası için olmazsa olmaz politikanın hayata geçmesinde Gazi Mustafa Ke60 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

mal’in yol göstericiliini Meclis’in açılıından 1938’e kadar yaptıı konumalarla kanıtlıyor. HEDEF: KÖYLÜYÜ ÇİFTÇİ YAPMAK

Gazi, Cumhuriyet’in bir köylüler ülkesinde kurulacaının farkındadır. Üçüncü yasama yılının açılıında (1Mart 1922) yaptıı konumada köylüyle ilgili o mehur saptamayı yapar: “Efendiler, …Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür.” Yıllardır savatan savaa koan köylü, üretimden uzaklamı, çiftçi olamamıtır. Mustafa Kemal’in ilk hedeflerinden biri köylüyü çiftçi yapabilmektir. ahinkaya, Gazi’nin bir iktisat politikası olarak “devletçilik”ten ilk defa 1922’deki konumasında söz ettiini saptıyor. Gazi, ‘genel yararı ilgilendiren’ kurumların teknolojik ve mali olanaklar içinde devletletirilmesi gerektiini söylüyor. Yine Mustafa Kemal Paa aynı tarihte bir plan dahilinde gelimeden yana olduunu belirtiyor ve ‘iktisadi planlamanın’ sinyallerini veriyor. Dr. Serdar ahinkaya, 17 ubat- 4 Mart 1923 tarihleri arasında yapılan zmir ktisat Kongresi’nin, Cumhuriyetin ekonomik niteliini oluturan yapılanmanın ana metnini ortaya koyduunu tespit ediyor. “BİZİ SULHA KAVUŞMAKTAN ALIKOYAN İKTİSADİ SEBEPLER”

ahinkaya kongrenin, Lozan görümelerinin dayatılan iktisadi konularda anlama salanamaması üzerine kesilmesinden sonra

gerçeklemi olmasını anlamlı buluyor. Gazi de durumun farkındadır: “Efendiler, görülüyor ki, bu kadar kesin, yüksek ve baarılı bir askeri zaferden sonra dahi, bizi sulha kavumaktan alıkoyan neden, dorudan doruya iktisadi sebeplerdir…” Mustafa Kemal Paa, bu kongreyi toplamakla, iktisadi meselelere verdii önemi göstermi, asıl önemlisi de dümana, ‘ben ekonomik egemenliimi salayacaım ve bunu size ramen yapacaım’ demitir. Özetle, 1920’li yıllar toparlanma ve onarım dönemidir. Mustafa Kemal, bir yandan ekonomik gelimeye yön vermeye çalıırken dier taraftan devrimlerin uygulanmasına önderlik etmektedir. Dr. Serdar ahinkaya kitapta kıt kaynaklarla yaratılan bazı eserlerin rakamsal dökümünü de yapıyor. BÜYÜK BUHRAN VE DEVLETÇİLİĞİN AYAK SESLERİ

1929 sonbaharında balayan Dünya ktisadi Buhranı Türkiye’yi de etkilemeye balamıtır. Aynı zamana denk gelen cumhuriyet karıtı, dı destekli ayaklanmalar da Cumhuriyet yönetimini bir hayli uratırmaktadır. ahinkaya’ya göre gittikçe derinleen kriz, devrimi bir yol ayrımına getirmitir. Ancak bu yol ayrımı devrimden geriye dönü deil, ‘romantizm yerine gerçei

geçirmenin zamanı’ olarak tarif edilmitir. Cumhuriyet yönetimi, Devletçilik ilkesini Bavekil smet Paa’nın azından 30 Austos 1930’da resmen ilan eder. Gazi Mustafa Kemal de o tarihlerde, Afet nan’a daha sonra Vatanda çin Medeni Bilgiler kitabında yayımlanacak olan u satırları yazdırır: “Dier bazı devletlerin ikinci derecede görebilecei ve fertlerin teebbüslerine bırakılmasında beis olmayan ilerden birçou bizim için hayatidir ve birinci derecede mühim devlet vazifeleri arasında sayılmalıdır.” YİNE İZMİR

Tarih 1 ubat 1931, yer zmir Ticaret ve Sanayi Odası. Dr. Serdar ahinkaya’nın tespitine göre Gazi’nin, topluluk önünde devletçilik konusunda düüncesini açıkladıı tek belge buradaki konumasıdır. Mustafa Kemal Paa buradaki konumasında, siyasette ‘demokratik halkçı’, ekonomide ise ‘devletçi’ olduklarını belirtir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin, herhangi bir siyasi parti deil, toplumdaki bütün sınıfları temsil etmeyi baaran tek kurulu olduunu söylemesi ise, ahinkaya tarafından “tek parti” döneminin balangıcı olarak deerlendiriliyor. Aynı yıl yapılan CHP’nin 3. Büyük Kurultayı’nda çalıma raporunu sunan smet Paa: “…Cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılâpçı Fırkamız, …” diyerek devletçilii resmen CHP’nin kurultay kararı haline getirmitir. Devletçilik, Kurultay’ın kabul ettii tüzük ve programda yer alarak ‘Altı Ok’u tamamlamıtır. Devletçilik, Altı Ok’tan biri olarak CHP’nin programının bir unsuru haline geldikten sonra, uygulamada en çok bavurulan ilke olmutur. PLANLI EKONOMİ DÖNEMİ

Dünya, aır bir ekonomik buhrandan geçerken, Türkiye bir an önce ulusal ihtiyaçlar için sanayi tesislerinin kurulmasını planlamaktadır. Dr. Serdar ahinkaya, 1933’te

Dr. Serdar ahinkaya. 320 sayfadan oluan kitapta bamsz ekonominin oluturulma süreci ele alnyor. uygulamaya sokulan Birinci Sanayi Planı’nın Cumhuriyet Türkiye’sinin sanayileme politikasında önemli bir deiikliin simgesi olduunu belirtiyor. ahinkaya, Birinci Sanayi Planı’nın giri bölümündeki üç noktaya özellikle dikkat çekiyor: Birincisi, Batı’nın sanayici ülkeleri ile tarımcı ve hammaddeci ülkeler arasındaki baımlılık ilikisi. Bu iliki sanayici ülkeleri ihya edip hammaddeci ülkeleri ise çökertiyor. ahinkaya’nın dikkat çektii ikinci nokta Türkiye’nin dı ticaretteki konumuyla ilgili. Birinci Sanayi Planı’nda Türkiye’nin, batı sanayi ürünleri için bir pazar ve o sanayiye hammadde yetitiren bir tarım ülkesi olduu saptanıyor. Plan’ın giri bölümünde yapılan ve yazarın dikkat çektii üçüncü önemli tespit ise, büyük sanayici ülkelerin aralarındaki bütün anlamazlıklara ramen, tarımcı ülkeleri kendilerine hammadde yetitiren ülkeler konumunda bırakma stratejisinde olduu. Dr. Serdar ahinkaya, bu bakı açısının Gazi Paa’nın konumalarıyla bire bir örtütüünü düünüyor. ktisadi alanda izlenen politik çizgi, sanayi programıyla birleince kısa sürede baarı elde ediliyor. Sonuç, Gazi’nin deyiiyle: “Görüyorsunuz ki arkadalar, yepyeni bir güdümlü ekonomi düzeni kurmakla uraıyoruz.” Yazara göre, bu söz Mustafa Kemal ve Cumhuriyet kadrolarının bir iktisat ideolojisi veya ikti-

sadi görüü yok diyenlere yanıtı niteliindedir. Cumhuriyetin ekonomi politikaları artık meyvelerini vermektedir. Rejimin nitelii netlemitir, “Devletçi ve halkçı olan bir yönetim ve ekonomi.” Sanayi programı ile yaratılan katma deer, planlanan ikinci sanayi programının hazırlık çalımalarını balatacak özgüveni kazandırmıtır. DEVLETÇİLİK ANAYASA’DA

5 ubat 1937’de Kemalizm’in Anayasa’ya geçirilmesinden itibaren devletçilik, dier be ilke ile birlikte artık anayasa güvencesi altındadır. Dr. Serdar ahinkaya, Atatürk’ün kendi azıyla yaptıı son yasama yılı konumasını çok önemli buluyor. Yazar, bu konumanın üç noktasını özellikle vurguluyor. -Topraksız köylü bırakılmaması meselesi -ktisadi kalkınma tanımı: “Türkiye’nin hür, baımsız, her zaman daha güçlü ve her zaman daha müreffeh bir Türkiye idealinin bel kemii…” -Devlet yönetiminde ana programın Cumhuriyet Halk Partisi Programı olduu. Mustafa Kemal Atatürk, ekonomik alanda da önderliini devletçi gelime stratejisiyle göstermitir. ahinkaya, bu stratejik tercihin oturduu zeminin bir ‘ideolojik paket’ olduu kanısında. Bu tercih sayesindedir ki: “Üretim, dolaım, bölüüm ve fikir alanına sahip, yani özgür ve baımsız bir ülke yaratılmıtır.”G

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

61

RÜZGARGÜLÜ

ŞULE PERİNÇEK [email protected]

Silivri cephesinden haberler Uzun bir aradan sonra 3 ve 4 Austos’ta Silivri’deki durumaları yeniden izleme ansımız oldu. Öyle garip ki sanki bıraktıımız yerde. Aradan aylar geçmi. Hâlâ aynı eyler söylenip duruluyor: Nereden çıkarıyorsunuz böyle bir örgüt yok. Ben neden buradayım anlayabilmi deilim. Vatanseverlik dıında bir gerekçe olamaz. Bu kararlar Atlantik ötesinden geliyor. Yalana dayalı bir iddianame; u u nedenlerden dolayı... Tertip tertip tertip... ddianame bin bir tane somut gerekçeyle çürütülüyor. Döne döne. Ama sanki pinpon topu gibi mahkeme duvarına çarpıp çarpıp geri dönüyor. Yeni olan bir tek bizzat devletin kurumlarından talep edilip gelmeye balayan belgelerin, görüntülerin art arda hemen her sanık tarafından kanıt olarak sunulması: te bak bu doru deil demitim, aha ite resmi belgesi! Peki, neden hâlâ tahliye etmiyorsunuz... Tutukluklarının devamı için kuvvetli suç üphesi bulunmaktadır... Nedir bu “üphe” açıklayın bari, biz de giderelim diye gürlüyorlar. Yok o belli deil. Sanki tiyatro oyunu sergileniyor. Senaryoya göre uzatmak gerekir. Uzatılıyor çeke çeke, hukuku çineye çineye. Tutsakların hemen hepsi patlama halindeler. Artık hukuk bitmi, vicdanlara sesleniyorlar. Siz de hiç vicdan yok mu? Mahkeme heyeti karar için çekildiinde dıarıda ne konuuluyor biliyor

62 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

musunuz? Elim varmıyor yazmaya. “imdi Ankara’ya soracaklar, Ankara Washington’a... biraz uzun sürer elbette!” Kürsünün arkasında adalet devletin temeli diye yazıyor. Temel çatırdıyor. Çok mahkeme gördük. Hem de katmerli sıkı yönetimlisini. Ancak hiç böylesine tanık olmadık. Sava tutsakları onlar. Canla bala koca emperyalizmle savaıyorlar. te imdi anladım! Savata sava kuralları geçerli olur. Kimse yasa kitaplarını açıp maddesine bakmaz. Böleceiz, böldürmeyeceiz mücadelesinin hükümleri nerede yazılıdır? “Azrail amcamın olu olsa, en fazla 15 yıl yaarım. erefimle yaarım. Olmazsa yaamam, ne olacak!” Karar arasında tutuklularla izleyiciler kendilerini ayıran tahta parmaklıklara dizilip birbirleriyle konuuyorlar. Gece saat bir buçuu geçmi. Onlar sanki evlerinin balkonunda sabah kahvaltısından sonra söyleir gibiler. Açlık, saatlerdir oturma, kırk derece salon sıcaklıı, haksızlık hiç birini eip bükmüyor. Öyle de dinç ve gençler. “Sava veriyoruz!” “Görev yapıyoruz!” “Vatani görev!” “Erdoan’ın olu gibi 21 gün deil, ne yapalım 21 ay!” “Haftada bir ailen de geliyor!” Deme keyiflerine. Bir yandan da bisküvilerini kuru suyla nasıl lezzetli atıtırıyorlar. Elbette birbirleriyle “örgüt hesabı” paylaarak. “Devlet hasta!” Bir tutuklu yumruunu vuruyor: “Yeniden kuracaız!

Bizleri ayıran jandarmanın o gözyalarına kurban olurum. Tutamıyor kendini. Komutanı hemen geliyor. “Hastaysan içeri git biraz.” te her eye deer! Basın derseniz. Açmayın hiç o konuyu. Genç meslektalarım (birkaçını meslekten saymıyorum zaten, onlar hariç...) izliyorlar, not tutuyorlar gecenin bir saatine kadar. Anlamaya, çözmeye, haber yetitirmeye çalııyorlar. Ama ölen arası Atv’yi dinliyoruz bir ara... “Zekeriya Öz’den mahkemeye 9 kanıt!” Danıtay davasıyla ilgili stüdyoda hazırladıkları haberi veriyor. Hani biz salonda olmasak neyse. Peki, ne “kanıtı”? Onlar kanıt deil ki. Yanımdaki avukat da akın. Bunlar iddianamede ileri sürülen ve biraz önce çürüttükleri. nsaf ki ne insaf! Bazen sıralama deiik de olabiliyor. Bir gün önce yine Atv haberlerinde P’lilerin salonu terk etmeleri nedeniyle cezalandırılmaları gerektiini söylemiti. Savcı ertesi gün aynı sözcüklerle durumada eksiini kapattı. Gördüünüz gibi Silivri bildiiniz gibi. Tutuklu yakınları soruyor: -Nasılsın? -Bomba gibiyim! -Aman yeter artık u bombalardan, öyle söyleme. -Yok geri adım atmak yok, daha bomba gibiyim! Bir bakası araya giriyor: -Hayır, hayır gibisi falan yok!! Bu tutuklular hep doruyu söylüyor. Altına imzamızı basarız. Gazaları mübarek olsun!

RÜZGARGÜLÜ

Kitap bandrolü deyip geçmeyin Abdullah Öcalan’ın Avrupa nsan Hakları Mahkemesi’ne yazdıı savunma metinleri, avukatları tarafından “Demokratik Uygarlık Manifestosu” adıyla kitaplatırıldı. Kitap için Kültür Bakanlıı’na bandrol bavurusu yapıldı. Onlar da Adalet Bakanlıı’na sordu. Adalet Bakanlıı ise görü bildirmek yerine Dıileri Bakanlıı’na gönderdi. Öcalan’la ilikilere onlar bakıyor herhalde. imdi mutlaka ABD Dıilikiler ve Savunma Bakanlıı’nın ortak görüü bekleniyordur.

ki ayrı tel Okan Bayülgen fotoraf sanatçımız Ara Güler’le söylei yapıyor. Neden sanatı desteklemiyorlar kaygısıyla belli ki, Güler’e soruyor: -Büyük holdingler sizin fotoraflarınızı alıyorlar mı? Ah, vah gibi bir yanıt bekleniyor. Ama, yok. Güler hemen dikleniyor. -Yok, ben fotoraflarımı salam yere satmak isterim! Para olmadan sanat nasıl olacak ama gibi toparlamaya çalııyor Bayülgen, çünkü o baka bir dönemin çocuu. Peki, Ara Güler burada yaamaktan mutlu mu? Güler çok kararlı balıyor heyecanla anlatmaya: -Düünsene ya ben Alman olsaydım! Aman büyük felaketten tanrım korumu dehetiyle devam ediyor: -Hititleri, Selçukluları, Bizansı kitaplardan okuyacaktım. Oysa onlar benim kanımda var! -Peki, kapıdan çıktıınızda bindiiniz taksi oförünün de mi? Güler hiç tereddütsüz yanıtlıyor. Bayülgen’in sorusunu yine anlamıyor. -Evet evet... hepimiz oradan besleniyoruz... kisi de birbirini anlamakta zorluk çekiyor. Deer yargıları farkı, ister istemez araya giriyor.

Bir saltanat uçaı kaç kuvöz eder? Geçenlerde gazetelerde bir haber yer aldı: “Tek kuvöz iki cana yetmedi” Mu’ta Sinem ve Sinan çiftinin ikiz bebekleri dünyaya gelmi. Erken doum. Bebeleri solunum cihazlı kuvözlere koymak gerekiyor. Ama yok. Van’da ise yalnızca bir tane bulunuyor. kizler birbirinden ayrılıyor. Biri Van’a ulatırılıyor. Öteki ne yazık ki yaama çok erken veda ediyor. Bir kuvöz kaç para? Aratırdık. 5 bin lira ile 18 bin lira arasında deiiyormu. O kızgınlıkla üenmedik Erdoan’a alınan 80 milyon dolarlık saltanat uçaıyla kaç kuvöz alınabileceini hesapladık. 24 bin! Bizim gönlümüz geni. Hadi, yarısını uçak parası diye verelim. Geriye bütün Anadolu’ya daıtabileceimiz 12 bin kuvöz kalır. Açılımı biraz da böyle düünseler ya.

Nikâh Kızımız Kiraz Perinçek’le olumuz Caner Karavit, evimizin salonunda ailelerin tanıklıında nikâhlandı. Eksiimiz vardı. Düünümüz baka bahara. O zaman davullu zurnalı çiftesini yapacaız. Ayrıntıları haftaya yazarım.

9 AUSTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

63

PERDE ARKASI

Hazrlayan: Frat Kayra

Gerçeği yazalım da! Sezon başlıyor, Galatasaray yeni transferleri ve büyük hedefleri ile yola çıkıyor. Sportif açıdan beklenti büyük. Haklı olarak büyük olacak çünkü Galatasaray en cömert yıllarını yaşıyor. Transfere harcanan paralar kulübün ve Türkiye’nin boyunu aştı. Manisa’dan Sezer Öztürk ve kaleci Ufuk Ceylan’ın geleceğini varsayarsak Galatasaray’ın harcadığı para uluslar arası rekabet için azımsanmayacak kadar iyi. Keita, Elano, Rijkart, Gökhan vs… İyi paralarla transfer edilen bir ekip. Bir de Lincoln’e ödenen bir 14 milyon Euro var. Sportif başarı için görünürde iyi işler yaptı Galatasaray. Ama nasıl? Keita krizi ile patlak verdi olay. Oyuncunun uluslar arası dolaşım hakkı olduğuna dair sertifika alınamadığında çıktı ortaya. Aydınlık’ta ayrıntılarını yazmıştık. Galatasaray’ın Keita krizi patlak verdiğinde bu olayı çözmekten başka bir çaresi yoktu. Sorun Galatasaray’ın Keita’nın 8.5 milyon Euro transferine karşılık Lyon’un istediği teminat mektubunu gösterememesiydi. Bu krizi çözmek için Galatasaray taviz verecek demiştik. Öyle de oldu. Galatasaray Türk Telekom ile yeni stat ve göğüs reklam gelirleri-

ni bu transfere kaynak olarak gösterip, temlik (alacağın Lyon’a devredilmesi) altına aldırdı. Bu Galatasaray’da Mart’ta yapılacak olan kongre öncesi rahatsızlığı arttırdı. Tıpkı Denetleme Kurulu üyelerinin apar topar istifa etmesi kadar camia içinde büyük rahatsızlık yarattı. Elano transferi içinde Galatasaray’ın Manchester City’e de Türk Telekom ile yapılan anlaşmanın teminat olarak gösterildiği konuşuluyor. Galatasaray Yönetimi, durumu toparlamak ve rahatsızlığı azaltmak için çıkış arıyor. İmdadına haberler yetişti. Galatasaray’ın bu transferleri yaparken akıllı ekonomi politikası izlediği yazılıyor. Üç yıl vadeli transfer yapıldığının altı çiziliyor. Daha ne olacağı belli olmayan Aslantepe Stadyumun’dan Galatasaray’a gelen tribün satış giderlerinin yönetimi rahatlattığı vurgulanıyor. Ancak stadyumda sorunlar diz boyu olduğu için beklenen paralar gelmiyor. Ayrıca Başbakan garantisi verilen ve “bir yıl içinde bitecek” denilen Aslantepe kompleksinin en az bir yıl gecikmeyle biteceğini belirtmekte de fayda var. Özetle Galatasaray Yönetimi günü kurtarıyor ama kulüp ekonomik olarak uçuruma sürükleniyor.

Diyarbakırspor soyuldu mu? Diyarbakırspor Başkanı Çetin Sümer, kulübün Süper Lig’de olmasına rağmen parasızlık ve ekonomik sıkıntılar içinde boğuştuğunu, geçmişe yönelik hesapların ortaya çıkarılması için soruşturma istediklerini söyledi. Diyarbakırspor Başkanı kulübün soyulduğuna dair ifadeler kullanarak Türkiye’de bir ilke imza attı. Ve şunları söyledi: “Dernekler ve Gelirler Soruşturma Grubu’nun kulübümüzle ilgili soruşturma çalışması bizim talebimizle ortaya çıkmıştır. Yani Diyarbakırspor Kulübü’nün şu andaki yönetimi kulübün soruşturulmasını istedi. Valiliğimize dilekçe vererek bu soruşturmanın başlamasını sağladık. Geçmiş yönetimlerde ben de yer aldım. Eğer bir suçum var ise bunu kamuoyunun bilmesinde fayda olacağına inanıyorum. Şu anda kulüp yetkilileri tarafından inceleniyor. Sonuçlar çıkınca biz de gerekli açıklamaları yapacağız. Bu soruşturma sonrası Diyarbakırspor, krizlerle ilerleyen bir kulüp olmaktan kurtulacak. Kim kulübümüz üzerinden haksız kazanç elde etmiş ya da usülsüzlük yapmış ortaya çıkacak.” 64 G Ayd›nl›k

G

9 AUSTOS 2009

Cemal Aydın, Ankaragücü’nü seviyor mu? Başlığa bakılırsa sevmiyor. İhtiras duygularıyla hareket ediyor. Yeni yönetimi kabullenemiyor. Yeni başkan, Cengiz Topel Yıldırım’dan hiç hoşlanmıyor. Etrafa yayılan “kulüp kriz içinde, yakında batacak” söylemlerinin arkasında Cemal Aydın’ın parmağı olduğu iddia ediliyor. Ancak bu durum kulübün içinde bulunduğu ciddi durumu ve krizi ortadan kaldırmıyor. Ama Cemal Aydın’da sevdiğini ve yüzüncü yılda elinden gelen desteği vereceği söylüyorsa geride kalan hafta içinde neden kulüpten alacağını bir kısmı olan yaklaşık 1,5 milyon TL’yi tahsil etti? Çeklere el koydu?

View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF