42375649-katı-atık

February 1, 2017 | Author: Ali Bozdoğan | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download 42375649-katı-atık...

Description

İÇİNDEKİLER GİRİŞ BÖLÜM I 1. KATI ATIK NEDİR? 2. KATI ATIK YÖNETİMİ NEDİR? 3. KATI ATIK ÖZELLİKLERİ VE DEĞİŞİMİ 3.1. Fiziksel Özellikler 3.1.1. Katı Atık Kompozisyonu 3.1.2. Fiziksel Parametreler 3.2. Kimyasal Özellikler 4. KATI ATIK KAYNAKLARI NELERDİR? 4.1. Evsel Atıklar 4.2. Endüstriyel Nitelikli Katı Atıklar 4.3. Tıbbi Katı Atıklar 4.4. Özel Nitelikli Katı Atıklar 5. EVSEL KATI ATIKLAR 5.1. Katı Atıkların Toplanması/Taşınması/Geri Kazanımı Ve Bertarafı 5.2. Yasal Çerçeve 6. ENDÜSTRİYEL ATIKLAR 6.1. Tehlikeli Endüstriyel Atıkların Toplanması/Taşınması/Geri Kazanımı Ve Bertarafı 6.2. Yasal Çerçeve 7. KATI ATIKLARIN EKONOMİK YÖNÜ VE GERİ KAZANILMASI 7.1 Katı Atıklardan, Artık Maddelerin Geri Kazanılması 7.1.1. Merkezi Ayırma 7.1.2 Kaynakta Ayırma Sistemi 7.2 Geri Kazanılabilecek Atıklar 7.2.1 Cam ve Cam Kökenli Atıklar 7.2.2 Kağıt Kökenli Maddeler 7.2.3 Yanabilecek Odun, Tahta ve Eşya Parçaları 7.2.4 Her Türlü Metal Parçaları, Teneke Ambalaj Maddeleri ve Teneke Kutular 7.2.5 Plastik Kökenli Katı Atıklar 7.2.6 Organik Kökenli Katı Atıklar 3 ATIKLARIN BERTARAF EDİLMESİ 4 KATI ATIKLAR VE HALK SAĞLIĞI

KAYNAKLAR

GİRİŞ İnsanlar var oldukları günden bu yana çevre ile etkileşim içindedirler. Hızlı nüfus artışı, plansız kentleşme, sürekli gelişen teknoloji ve artan talep sonucunda çevre zarar görmeye kirlenmeye başlamıştır. Çevre kirliliğine yol açan ve Yirminci Yüzyılın dünyasında en önemli sorunlardan biri olarak karşımıza çıkan katı atıklar; insanların sosyal ve ekonomik faliyetleri sonucunda işe yaramaz hale gelen ve akıcı olabilecek kadar sıvı içermeyen her türlü madde ve malzemeyi içermekte ve çevre üzerinde büyük bir baskı oluşturmaktadır. Katı atıkların, çeşit ve bileşimi ülkelerin gelişmişlik düzeyine göre farklılıklar oluşturduğu gibi aynı ülke içinde kentsel yada kırsal ve sanayi bölgelerine göre de büyük farklılıklar göstermektedir.(OKTAR 1992, ERDİN 1980) İnsan doğada varoluşundan bu yana, doğadan yararlanmış, doğayı işlemiş, bilgi birikimine ve teknik ilerlemeye koşut olarak doğaya egemen olmaya çalışmıştır. Doğada üstünlük kurmaya yönelen bu anlayış, insan ile insanın içinde yaşadığı çevresi arasında varolagelen uyumu bozmuştur. Bilimin olanaklarına bürünen insan, kendini yeterince güçlü gördüğü zaman, doğayı sınırsızca kullanmaya hatta sömürmeye başlamış, uzun süre doğaya verdiği zarardan habersiz yaşamıştır. İnsan faaliyetleri sonunda çevreye verilen zararlar, doğanın kendini yenileyebilme yeteneği sayesinde başlangıçta farkedilmemiş, hatta çevrenin zamanla bu kirliliği yok edeceği kanısı yaygınlaşmıştır. Ancak zaman içinde, sanılanın tersine, çevreye bırakılan kirliliğin nicel ve nitel olarak artması, çevrenin kendini yenileyebilme yeteneğinin çok üstüne çıkmış, çevre hızla bozulmaya başlamıştır. Refah artışı olarak nitelendirilen tüketim artışı sonucunda gerekli ham madde ve enerji kaynakları sömürülmüş, çevreye verilen zararlar kalkınmanın bedeli olarak görülmüştür. Toplumun hayat seviyesinin yükselmesi ile katı atıkların miktarı artarak içeriği değişmiştir. Oluşan bu katı atıkların çevreye en az zarar verecek şekilde yok edilmesi özellikle

büyük kentlerde önemli bir sorun haline gelmiştir. Kentsel katı atıkların denetlenmesi, kontrol altına alınarak sağlıklı ve ekonomik çözümler getirilmesine yönelik çalışmaları kapsayan atık yönetimi ile kentte yaşayan insanlara uluslararası standartta hizmet sunulması ve çevre kalitesinin korunması amaçlanmaktadır. Daha temiz şehirlere sahip olunması, sağlık açısından tehlikeli olabilecek kentsel katı atıklara hijyenik ve ekonomik çözümler bulunması, konunun bilimsel olarak ele alınmasının yanısıra, mevcut tecrübelerden de yararlanmayı gerektirmektedir. Sürekli bir mal akımı olarak düşünülen ekonomik faaliyetler sırasında çevreden bitki, hayvan ve mineral kökenli girdi alınıp işlenerek ekonomik nitelikli mal elde edilir ve tüketilir. Tüketim esnasında fiziki ve kimyevi değişikliklere uğrayan bu malların bir kısmı istenmeyen maddeler olarak geri verilirler. Atıklar üretim faaliyetleri sonucunda da ortaya çıkar. Görüldüğü gibi atıklar üretim ve tüketim sürecinin bir olgusudur. (DPT 2005)

BÖLÜM I 1.

KATI ATIK NEDİR?

Tüm canlılar yaşamlarını sürdürebilmek amacıyla beslenmek ve atıklarını bertaraf etmek için yeryüzündeki kaynakları kullanırlar. Bu kapsamda gerçekleştirilen her türlü insan (evsel, tarımsal, endüstriyel) ve hayvan faaliyetlerinden kaynaklanan, üreticisi yada kullanıcısı için herhangi bir kullanım değeri kalmadığı için "istenmeyen" yada "kullanışsız" olarak atılan ve normal halde katı olan tüm atıklar katı atık olarak nitelendirilir(ALPASLAN 1995) 2. KATI ATIK YÖNETİMİ NEDİR? KAY atıklarının oluşumundan nihai bertarafına kadar (beşikten-mezara) devam eden aşamalarda (atıkların oluşumu, biriktirilmesi, toplanması, taşınması, işlenmesi, depolanması)

çeşitli disiplinlerin (halk sağlığı, ekonomi, mühendislik, çevre koruma gibi) prensipleri kullanarak uygun çözümler üreten bir süreçtir. KAY’nin bileşenleri şematik olarak ve karşılıklı ilişkileriyle beraber gösterilmiştir. Şekilde görüldüğü gibi KAY’nin ilk aşaması katı atık üretimidir. Her gün miktar olarak artış, nitelik olarak çeşitlilik gösteren katı atık üretimi, günümüz katı atık yönetiminde, birçok araştırıcı ve uygulayıcının “azaltma” ilkesiyle Şekil 2.1: Katı atık yönetiminin ana bileşenleri

yoğunlaştığı aşamadır. Herkesin birleştiği nokta, bir taraftan atık toplama ve bertarafına göre en ileri teknolojiler geliştirilirken, diğer taraftan çıkan atığın azaltılmasının bir gereklilik olduğu şeklindedir. Bu halkın eğitimiyle ve ayrıca üreticinin (sanayicinin) bilinçlendirilmesi ve yönlendirilmesiyle gerçekleşir. KAY’nin ikinci aşaması üretilen katı atığın, üretildiği mekanda biriktirilmesidir. Biriktirme işlemi, en basit çöp toplama kaplarından, en karmaşık çöp bacalarına kadar çeşitli yöntemlerle yapılmaktadır. Bu aşamada önemli olan hususlar, biriktirme kaplarının hacimsel, malzeme ve kullanabilirlik açısından uygun bir şekilde hazırlanması, konumlandırılması ve bunların toplama sistemiyle olan uyumudur. KAY’de üçüncü ve dördüncü aşamalar toplama, taşıma (ve gerektiğinde aktarma)dır. Taşıma ve aktarma bileşeni, genellikle büyük ölçekli kentler ve metropoller için önem arz etmektedir. KAY’de paranın en çok harcandığı, idare ile halkın en çok karşı karşıya geldiği, muhatap olduğu toplama taşıma aşaması, son derece karmaşık aşama olup, optimize edilmesi halinde tüm paydaşaların lehine büyük avantajlar sağlanabilir. Bu aşama eskiden katı atıklarla ilgili olarak yerel yönetimlerin yapması gereken yegane işlem olarak görülür ve dolayısıyla çöpler sadece toplanıp bir yere taşınır ve atılır. Bugün bile gelişmemiş yöreler ve yerel yönetim anlayışları içinde aynı şekilde düşünülen ve değerlendirilen bir aşama özelliğindedir. KAY’de çöpler üretilip, biriktirilip, toplanıp, taşındıktan sonra, kısa süre öncesine kadar, gelişmiş ülkelerde bile, doğrudan düzenli(veya düzensiz) çöp depolama alanlarına götürülür burada depolanır. Ancak günümüz modern KAY

sistemleri üretim-biriktirme-toplama/taşıma-depolama kısa yolunu reddetmekte, bu kısa yolun öncesine, mutlaka bir işleme-geri kullanım/geri dönüşüm/ geri kazanım- aşaması koymaktadır. Günümüz KAY felsefesinin ana temasını oluşturan bu aşamada, katı atık tanımında yer alan “işe yaramaz” ifadesi reddedilmekte ve oluşan atık, o maddenin yaşam döngüsü içinde bir bölüm olarak kabul ederek, maddenin yaşamına devam etmesi ve döngüyü sürdürmesi için gerekli teknolojiler geliştirilmekte ve uygulanmaktadır. Geri kazanım veya başka süreçler uygulansın veya uygulanmasın, günümüz koşulları ve uygulamaları içinde, KAY’de olmazsa olmaz bileşenlerden biri de “katı atık düzenli depolama alanları”dır. Katı atıkların usulüne göre depolandığı, bu bağlamada çıkan sızıntı sularının toplanıp arıtıldığı, oluşan gazların usulüne uygun uzaklaştırıldığı, işletme ömrü sona erince sahanın arazi kullanımlarına uygun şekilde kapatıldığı, işletme süresince gerekli kuralların uygulandığı, böylelikle çevreye verilebilecek olumsuz etkilerin en aza indirildiği alanlar, çöplerin depolandığı düzenli depolama alanlarıdır. Bu aşama önceki şekilde de görüldüğü gibi KAY’de nihai aşama olarak da değerlendirilir. Tüm bu bilgilerden sonra KAY’nin ana ilkeleri özetlenmek istenirse, günümüz yaklaşımlarında aşağıdaki iki önemli kavramın ön plana çıktığı görülür. 5 Katı atık miktarını azaltmak ve atık oluşumu 6 Çevreye zarar vermeden bertarafı mümkün olmayan maddeleri üretim sürecinde kullanmamak ve üretmemektir Bu iki ana ilkeyi takiben KAY’ni sürdürülebilir kılacak yönetim enstrümanlarını işlevsel hale getirmek gereklidir. Bu noktada sürdürülebilirlik hakkında da kısa bir tanım vermekte yarar görülmüştür. Sürdürülebilirliğin literatür tanımı “günümüz ihtiyaçlarının gelecek kuşakların haklarını koruyarak karşılanması” şeklindedir. Genel tanım olarak ise “herhangi bir faaliyetin doğal kaynakların üretme ve özümleme (yok etme) kapasitesini aşmaksızın gerçekleştirilmesi” şeklinde ortaya konmaktadır. Bir başka deyişle; “herhangi bir faaliyetin gerçekleşmesini sağlayan her türlü bileşenlerin sürekli olması” tanımı da verilebilir. Buradan hareket edilerek katı atık yönetiminin sürdürülebilir olması, “yönetimin çevresel, teknik, ekonomik, soysa-kültürel, yasal, politik, vb. bileşenleri göz önüne alarak, yukarıda belirtilen ‘sürdürülebilirlik kavramı’ ile

uyumlu bir program uygulaması” şeklinde tanımlanabilir. Katı atık yönetimi, katı atık sorunlarının çözümünde etkin ve ilgili olan tüm idari, mali, yasal, çevresel, teknik, vb. bileşenleri entegre (bütünleşik) bir anlayışla içine alacak bir şekilde oluşturulmalıdır. Entegre katı atık yönetimi, yönetim hedeflerini yerine getirmek amacıyla uygun teknik, teknoloji ve yönetim programlarının seçimi ve uygulanması olarak tanımlanabilir. Diğer bir ifadeyle entegre katı atık yönetimi, 7 Yönetimde enerji açısından en verimli 8 Çevresel açıdan en az kirlilik oluşturan 9 Ekonomik olarak en düşük maliyetli sistemi belirlemeyi hedef alan bir yönetim tarzıdır. Entegre katı atık yönetiminden etkilenen veya yönetimde sorumluluğu olan, kişi, organizasyon yada kurumlar etkin taraflardır. Bu durumda entegre KAY muhtemel taraflar (paydaşlar): 10 Yerel yönetim 11 Merkezi yönetim 12 Sivil Toplum Örgütleri 13 Hizmeti kullananlar 14 Özel sektör 15 V.d Şeklinde sıralanabilir. Katı atık yönetiminde taraflar çok farklı etkinliklere ve rollere sahip olabilir; ancak yönetimde genel bir amaç için birlikte çalışırlar. Bu kapsamda etkin olan aktörler idareciler, politikacılar, mühendisler, çevre bilimciler,şehir ve bölge plancıları, ekonomistle, halk sağlığı uzmanları, sosyologlar, vb. disiplinler arası bir dağılım gösterir. Katı atık yönetiminde diğer kesimler ise gayri-resmi olarak sokaklardaki kati atık toplama kaplarından ve katı atık döküm sahalarından atık toplayanlar, evlerden kullanılmış eşya satın alanlar, atık satın alıp ayırarak satanlar, geri dönüşümü olan materyalleri işleyerek orta ölçekli endüstrilere satan girişimciler, v.d. dir. KAY’ni son yıllarda aşağıda şekilde verildiği gibi bir atık yönetimi hiyerarşisi kavramı ile de açıklamaktadır. Bu şekilde görüldüğü gibi entegre atık yönetimi hiyerarşisinde en üst seçenek, ilk noktada katı atık üretmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi son günlerde konuyla ilgili birçok kişi, kurum ve kuruluş bu noktaya yoğunlaşmaya başlamıştır. Hiyerarşisinin daha sonraki basamağı olan atık azatlımı birkaç şekilde gerçekleştirilebilir:

16 Üretim proseslerinin daha az yada hiç atık üretmeyecek şekilde düzenlenmesi. 17 Tüketicilerin satın alma ve kullanım alışkanlıklarında değişimler: aşırı ambalaj malzemesi kullanan ürünleri veya çok fazla miktarda enerji ve hammadde kullanılarak üretilen gereksiz yada lüks sayılabilecek ürünleri satın almamaları Hiyerarşinin daha sonraki basamakları ise: Geri kullanım - Bir ürünün aynı formda ve aynı yada benzer amaçlarla birçok kere kullanılması. Geri dönüşüm – Bertaraf edilecek bir materyalin işlenmesi ve aynı veya benzer bir ürün olarak yeniden üretimi Geri kazanım – Malzemenin fiziksel, kimyasal veya biyolojik olarak form değiştirilmesiyle başka bir faza dönmesidir. O

A G G

A t ýk z a l t ým

r a z i d e

D

a m

a k

ý

e r i D ö n üD þ aü h m a y ü k s e k e r i K a z at en ký mn o l o j i

D a h a d ü þ ü k t e k n o l o j i A r ýt m

A

A t ýk l u þ t u r m

a

D

v e

Ýþ l e m

e p o l a m

ü z e n s i z

D

a

e

( K

e p o l a m

o n t r o l l ü )

a

Şekil 2.2: Atık yönetim hiyerarşisi Öte yandan, ‘Entegre Katı Atık Yönetimi’nin bir başka özelliği, probleme farklı açılardan bakarak değişik kesimlerden oluşan taleplerin sistematik olarak incelenmesi ve çözüm üretilmesidir. Söz konusu bakış açıları aşağıda verildiği gibi 18 Halk sağlığı ve çevresel 19 Politik/Yasal 20 Kurumsal 21 Sosyo-Kültürel 22 Finansal/Ekonomik 23 Teknik

olmak üzere altı başlık altında inceleyebiliriz. Halk Sağlığı ve Çevresel 24 salgın veya lokal hastalık kontrolü 25 toprak, su ve hava ortamlarındaki etkiler 26 yenilenmeyen kaynakların korunması 27 estetik, göresel hususlar Politik/Yasal 28 hedef ve önceliklerin saptanması 29 aktörler ve yetkilerin belirlenmesi 30 yasal ve düzenleyici çevrenin oluşturulması 31 temel (makro) karar verme süreçlerinin belirlenmesi Kurumsal 32 fonksiyon ve sorumlulukların dağıtılması 33 örgütsel yapının, prosedürlerin ve yöntemlerin belirlenmesi 34 mevcut kurumsal kapasiteler 35 yönetime dahil edilecek diğer aktörlerin (özel sektör gibi) belirlenmesi Sosyo-Kültürel 36 konutlarda, ticarethanelerde ve kurumlarda atık oluşumu ve yönetimi ile ilgili davranış ve alışkanlıkların yönlendirilmesi 37 toplumun atık yönetiminde yer alması (halkın katılımı) Finansal/Ekonomik 38 özelleştirme 39 maliyet azatlımı 40 çevresel hizmetlerin ekonomik faaliyetler üzerindeki etkiler 41 geri dönüşüm altyapısının kurulması ve ticari Pazar ile ilişkilendirilmesi 42 katı atık yönetimi sisteminin verimliliğinin sınanması 43 mali kaynak kullanımı ve bunun yerel, ulusal ve uluslar arası boyutları Teknik

44 hangi ekipman ve tesislerin kullanımında olduğu ve hangilerinin kullanımının planladığı 45 bu ekipman ve tesislerin nasıl tasarlanacağı 46 hangi amaçla tasarlandıkları 47 sürekli olarak kentin nasıl temiz tutulacağı konularıyla ilgilenir. Sonuç olarak KAY ardışık olmayan birçok süreçten meydana gelmektedir. Bu süreçler bir taraftan kendi içinde bağımsız, diğer taraftan karşılıklı olarak etkileşim içindedirler. Süreçlerin en iyilenmesi ve optimum çözümlerin bulunması için, probleme çok disiplinli açılarla bakılması gerekmektedir.(ALPASLAN 1995) 3.

KATI ATIK ÖZELLİKLERİ VE DEĞİŞİMİ

Katı atık özellikleri dendiğinde pek çok mühendislik dalında olduğu gibi aklımıza fiziksel ve kimyasal özellikler gelmektedir. Bunlar aşağıda sırası ile açıklanmıştır. 3.1

Fiziksel Özellikler

Fiziksel özellikler iki ana grup halinde incelenmelidir; katı atık kompozisyonu ve fiziksel parametreler. 3.1.1.

Katı Atık Kompozisyonu

Evler, işyerleri, sanayi kuruluşları veya hastanelerde oluşan atıklar kompozisyon olarak birbirlerinden çok farklıdır. Birbirlerinden farklı olmalarının ötesinde, her evde ve işyerinde oluşan atık, aynı sanayi kuruluşunun farklı proseslerinde oluşan atıklar veya hastanelerin farklı departmanlarında oluşan atıklar da kendi aralarında az ya da çok farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıklar şehirden şehre ve ülkeden ülkeye daha da belirgin hale gelmektedir. Ele alınan katı atık üretim sahası ne olursa olsun mühendis genel durumu temsil eden atık kompozisyonunun ortaya koymak zorundadır. Zira atık kompozisyonu, bir diğer deyişle atık bileşim, atığın yönetimine karar vermede etkin tüm parametreleri belirleyen bir karışımdır. Evsel katı atığı ele alacak olursak, genel kompozisyonda yer alan bileşenler yiyecek artıkları, kağıt ve karton, plastikler, metaller, cam, tekstil, deri, odun, bahçe artıkları ve kül olarak sıralanabilir. Sanayiden bir örnek olarak domates salçası üreten bir işletme söz konusu olduğunda ise karşımıza

fabrikanın çeşitli birimlerinde farklı kompozisyonlar çıkacaktır. Ön işlem bölümünde posa ve ayıklama artıkları, paketleme bölümünde plastik, cam, metal ve kağıt artıkları gibi. Atık kompozisyonunu, miktarını ve bunların değişimini etkileyen faktörler çok çeşitlidir. Bunları sırasıyla açıklayalım: Nüfus: Bilhassa kentsel ve evsel katı atık bileşimini etkileyen bir faktördür. Nüfus genellikle geçim kaynaklarının elverişli olduğu bölgelerde yoğun ve yüksektir. Bu durumda civarda sanayi kuruluşlarının varlığı söz konusudur. Sanayi kuruluşlarının varlığı ise domino taşları gibi birbirini tetikleyen şekilde pazarda ürün çeşitliliğini ve tüketime yönelik itkide bir yükselmeyi beraberinde getirir. Atık kompozisyonu zenginleşir. Buna ilaveten yerleşimdeki nüfusa hizmet eden sektörlerde de sayı ve çeşitlilik artışı olur. Bu iki durum bir araya geldiğinde hem evsel katı atık miktarı hem de kentsel katı atık miktarında bir artış söz konusu olacaktır. Ekonomik durum ve gelir seviyesi: ekonomik durum yerleşim imkanlarına bağlı olarak değişir. Yukarıda da açıklandığı üzere nüfusun yüksek olduğu bölgelerde yerleşim ekonomisinin iyi olduğu düşünülmektedir. Ülkenin ekonomik durumu iyileştikçe geri kazanılabilir atıklarda bir artma, yeşil çöpte ise bir azalma görülür. Hane halkının gelir durumu ise atık kompozisyonunu belirleyen en önemli etmenlerden birisidir. Kişi başına üretilen çöp miktarının ve ambalajlı ürün tüketiminin gelir seviyesine bağlı olarak artması beklenir. Coğrafi konum ve iklimsel özellikler: Coğrafi konum geçim kaynaklarının belirlenmesini etkilediği için atık tür ve miktarını da etkilemektedir. Örneğin kıyı kasabalarında balıkçılık yapılırken daha iç bölgelerde tarım veya hayvancılık yapılır. İklim de coğrafi konum kadar etkindir. Soğuk veya yağışsız iklimlerde daha çok hayvancılık yapılırken aynı coğrafi koşullardaki ılıman ve yağışlı bölgelerde tarım ekonomisi söz konusudur. Coğrafi konum ve iklimsel özelliklerin belirlediği bir diğer etmen olan mevsimsellik aşağıda ayrıca açıklanmaktadır. Sosyal etmenler: Eğitim durumu, kültürel altyapı, gelenekler, inançlar, tatil ve bayram günleri evsel katı atık kompozisyonunu etkileyen unsurlardandır. Mevsimsellik: Gerek evsel gerek sanayi için katı atık miktar ve kompozisyonunun zaman içinde değişimini belirleyen en önemli faktör mevsimlerdir. Süt, tekstil, makine ve benzeri ürünleri üreten işletmeler mevsimsel değişmelerden fazla

etkilenmezler. Ancak tütün, zeytinyağı, pamuk gibi tarım ürünlerini işleyen fabrikalarda hasat mevsimini takiben yoğun sezon yaşanır ve sonrasında durgun bir döneme girilir. Evsel katı atık söz konusu olduğunda durum biraz daha karışıktır. Yerleşim halkının yaşamında etkin tüm parametrelere ilaveten kış ve yaz gibi ana mevsimlerde ve geçiş mevsimlerinde kompozisyon sürekli değişiklik göstermektedir. Örneğin yaz aylarında çöp kompozisyonunda yer almayan küller sonbahar itibarı ile atık içinde görülmeye başlamakta, kış aylarında iyice artarak pik yapmakta ve ardından bahar aylarında azalmaktadır. 3.1.2.

Fiziksel Parametreler

Birim hacim ağırlığı: Atığın birim hacminin ağırlığı (yoğunluğu) biriktirme, taşıma ve toplama sistemlerinin planlanmasında etkin rol oynar. Toplama aracı sayısı ve türünün belirlenmesinde kullanılır. Ayrıca bertarafın çeşitli aşamalarında ne şekilde değiştiği de sistemlerin etkinliği açısından önemlidir. Tane büyüklüğü dağılımı: atık içindeki parçaların çaplarına göre dağılımı atık yönetimi açısından önemlidir. Tane büyüklüğü boşluk oranı ve sıkışabilirlik gibi diğer fiziksel faktörleri etkilemektedir. Ayrıca kompostlama ve anaerobik depolama gibi proseslerde de etkindir. Çöpün diğer özellikleri kompostlama için uygunluk gösteriyorsa ön hazırlık aşamasında ne kadarının elenerek uzaklaştırılacağına ve çöpün ne ölçüde parçalanması gerektiğine dair fikir verir. Ayrıca kompostlamaya uygun olmayan fazla küçük partiküllerin oranı da önem taşımaktadır. Eğer bir ön parçalama söz konusu değilse çok büyük parçalar anaerobik depolamada sıkıntılara sebep olur. Organik içerikli atıkların parçalanması yavaş gerçekleşir. Çünkü atığın su ve mikroorganizmalarla temas yüzeyi azdır. Boşluk oranı: Boşluk oranı atığın su tutma özelliğini etkiler. Boşluk oranı tane büyüklük dağılımına bağlı bir faktör olarak ortaya çıkar ve bu iki özellik birlikte birim hacim ağırlığını ve sıkışabilirliğini belirlerler. Sıkışabilirlik: Atık bileşenlerinin tür ve miktarlarına bağlı olarak değişen bir faktördür. Genellikle cam dışındaki tüm ambalaj atıkları iyi sıkışırlar. Camın buruşabilme özelliği olmadığından en az sıkışabilen geri kazanılabilirdir. Camı sırası

ile metal ve kağıt izler. Plastikler ise en iyi derecede sıkışma gösterirler. Yeşil çöpler ise içerdikleri su ve kuru havaya bağlı olarak farklı seviyelerde sıkışırlar. Su içeriği fazla olan yeşil atıklar iyi sıkışırlar, ancak sıkışınca suyu salıverdiklerinden biriktirme, toplama taşıma sırasında sorun yaratırlar. Bahçe atıkları gibi kuru maddece zengin yeşil atıklar ise daha az sıkışırlar. Bu durumda da biriktirme, taşıma ve toplama sistemlerinde fazla hacim kaplar. Su içeriği: Atığın su içeriğinin bilinmesi sıkışabilirliği hakkında bir fikir vereceği gibi bertaraf sistemlerine karar vermede de çok önemlidir. Su içeriği düşük olan inorganik atıklar daha kolay yönetilebilirken su içeriği yüksek olan organik atıkların yönetimi zordur. Bunun sebebi suyun iyi bir solvent olmasıdır. İnorganik atıkların içinde suyun az olması çözülmesi muhtemel kimyasallarla bir engel teşkil edecek, buna ilaveten başa çıkılması gereken sızıntı suyu miktarı az olacaktır. Organik atıklar içinde suyun çok olması yakma sistemleri için uygun bir durum değildir. Gene suyun çözücü özelliği sebebiyle çözünebilir organiklerin suya geçmesi arıtılması gereken sızıntı suyu miktarını artıracaktır. Öte yandan kompostlama sistemlerinde suyun az olması mikroorganizma faaliyetlerini durdurmakta, fazla olması ise suyun az olması ise boşlukların su ile dolması ve atık kütlesinin hava alamamasına sebebiyet verecektir. Depolama alanlarında ise yüksek su içeriği sızıntı suyu sorununun yanı sıra hızlı egzotermik parçalanma nedeni ile alanda yangınlara sebebiyet vermekte, ayrıca depolama zeminindeki atığın kaygan bir balçık haline gelmesi sebebi ile deponi stabilitesini bozmaktadır. Anlatılanlardan anlaşılacağı üzere katı atığın fiziksel özelliklerinin yönetim sistemlerinin oluşturulması ve planlanmasında payı büyüktür. Ancak karar mekanizmasında etkin rol oynayan diğer bir özellik grubu da atığın kimyasal özellikleridir. 3.2

Kimyasal Özellikler

Organik madde içeriği: atık karışımı iki ana bileşenden meydana gelir.su ve kuru madde. Kuru madde ise yanabilen kısım (organik madde veya yanma kaybı) ve külden ( inert madde ) oluşur. Organik madde yanma sistemlerinde atığın enerji kaynağı olan kısmı olması açısından önemlidir. Biyolojik sistemlerde ise ürünün ham maddesi organik maddedir.

Kompostlamada son ürünün toprağa yarayışlı olabilmesi için belli bir oranının organik madde olması gerekmektedir, bu sebeple başlangıç değeri önem arz eder.anaerobik depolamada ise biyolojik olarak parçalanarak, içerdiği metan gazı sebebi enerji kaynağı olan biyogazı oluşturan kısım gene organik fraksiyondur. Kül (kalıntı) miktarı: Atığın toplam kütlesinin ne kadarının kül olduğu bilhassa yakma sistemleri söz konusu olduğunda önemlidir. Zira yakma işlemi sırasında atık kütlesindeki su ve organik madde uzaklaştırılmakta ve geriye işletmeden uzaklaştırılması ve bertarafı gereken kül kalmaktadır. Organik madde yüksek karbon içeriyor fakat kuru madde kütlesinde düşük bir orandaysa bertaraf edilecek yüksek miktarda kül sebebi ile yakma sistemine karar vermek sakıncalar doğurabilir. pH: pH değeri atığın asitlik bazlık düzeyini ifade eder ve bilhassa sanayi atıklarının yönetiminde etkin bir parametredir. Örneğin ağır metal içeren bir katı atığın pH değeri yüksekse metallerin atık kütlesinden taşınması söz konusu olmaz. Ancak düşük pH değerlerinde metaller mobilize olabilir ve alıcı ortamlara ulaşabilirler. Ayrıca fazla düşük ya da yüksek pH sahip atıkların biyolojik proseslerle başarılı olarak işlenebilmeleri mümkün olamaz. Eğer biyolojik prosesler uygulanacaksa pH düzenlemesi yapılmalı ve atık nötrale yakın pH değerine getirilmelidir. Toplam karbon (TC): Atık kuru maddesi içinde bulunan karbon gerek yanma gerek yakma sistemlerine karar vermede önemli bir parametredir. Yakma: yakma sistemlerinde atık kütlesinde bulunan suyun buharlaşarak uzaklaşabilmesi için öncelikle tüm atığın suyun buharlaşarak uzaklaşabilmesi için öncelikle tüm atığın suyun buharlaşma sıcaklığına gelmesi gerekir. Suyun buharlaşıp uzaklaşması için gerekli enerjinin verilmesini takiben kalan kuru madde tutuşma sıcaklığına dek yükseltilir. Tutuşma temin edildikten sonra kuru maddenin organik fraksiyonu yanarak enerji açığa çıkartır. Bu proses sırasında sistemin adyabatik olamaması sebebiyle elbetteki enerji kayıpları da olmaktadır. Yakma sistemlerinin işletim maliyeti açısından akılcı olabilmesi kuru maddedeki organik fraksiyonun kalorifik değerinin tüm sistemin enerji harcamalarının üstünde enerji

üretebilmesi durumunda mümkündür. Organik maddenin kalorifik değeri bünyesindeki karbon miktarına bağlıdır. Karbonca zengin organik maddeler egzotermik bir reaksiyon olan oksijenli yanma ile enerji açığa çıkarırlar. Bu bakımdan kuru maddenin karbon içeriğinin bilinmesi önem arz etmektedir. Toplam organik karbon (TOC) ve çözünebilir organik karbon (TOCd): toplam organik karbon aerobik ve anaerobik biyolojik stabilzasyon sistemlerine karar vermede kullanılan bir parametredir. Kompostlama ve deponi: mikroorganizmalar karbonu hem yaşamsal enerji kaynağı hem de yeni hücre materyali (substrat) olarak kullanırlar ve bu süreç boyunca atığın stabilzasyonu sağlanır. Ancak mikroorganizmalar ancak suda çözünebilir formda olan besin maddelerini kullanabildiklerinden sadece TOC değeri mühendise yeterince bilgi veremez. Toplam Organik Karbonun ne kadarının suda çözünebilir formda olduğunun da bilinmesi gerekmektedir. TOC bakımından yüksek değerler gösteren bir atığın TOCd değeri düşük olabilir ve bu durumda kompostlama sistemlerinde iyi bir stabilizasyon ve son ürün kalitesi ya da deponi sistemlerinde yüksek düzeyde biyogaz üretimi ve depolama kütlesinde hızlı bir oturma beklenemez. Deponi tesislerinin çoğunlukla kaçınılmaz olduğu düşünülecek olursa gaz uzaklaştırma ve değerlendirme sistemlerinin tasarımında TOCd değeri mutlaka dikkate alınmalıdır. Toplam azot (TN) ve çözünebilir azot (TNd): Azot biyolojik stabilzasyon sitemlerinde mikroorganizmalar tarafından yeni hücrelerin yapımında kullanılmaktadır. Ancak mikroorganizmalar azotu da ancak çözünmüş formda kullanabilecekleri için TN ve TNd değerlerinin bilinmesi gerekmektedir. C/N oranı: karbon azot oranı çözünmüş formdaki değerler kullanılarak hesaplanabilir. Mikroorganizmalar karbonu azottan çok daha fazla tüketirler. Bunun iki nedeni vardır. Bunlardan ilki karbonun azottan farklı olarak sadece yani hücre yapısında değil aynı zamanda yaşamsal enerji kaynağı olarak kullanılmasıdır. İkinci neden ise organizma hücresinin kimyasal formülünde karbon sayısının azotun yaklaşık 20 katı kadar olmasıdır. Dolayısıyla C/N değerinde karbonun azota göre

oldukça fazla olması gerekmektedir. Bu değerin kompostlama sistemlerinde başlangıçta 30 civarında olması stabilizasyonun başarısı ve nihai ürün kalitesi açısından karbonca zengin materyaller (saman, bahçe atıkları) azotça fakir atıklara ise azotça zengin malzemeler (stabilize olmamış arıtma çamuru, tezek) karıştırılmalıdır. Ancak karar aşamasında takviye malzemelerin tesis yakınlıklarından temin edilip edilemeyeceği mutlaka araştırılmalıdır. Kalorifik değer: kalorifik değer çöpün yakılması sonucu ortaya çıkacak enerji miktarını ifade eden bir parametredir. Bu değer iki şekilde ifade edilebilir; üst ısıl değer ve alt ısıl değer. Üst ısıl değer atığın kuru maddesinin vereceği enerji miktarıdır. Analiz kolaylığı açısından genellikle üst ısıl değer ile çalışılır ve daha sonra atığın su içeriğinden yararlanılarak hesaplama yolu ile alt ısıl değer bulunur. Kalorifik değeri belirleyen kuru maddede bulunan karbon miktarıdır. Hidrojen, oksijen ve kükürt miktarı: Bu elementlerin varlığı tam yanmanın gerçekleşmesi için temin edilmesi gereken hava ve oksijen miktarının tespitinde kullanılır. Kükürt miktarı ayrıca yanma sırasında oluşacak baca gazlarındaki SO2 miktarnın tespitinde kullanılır. Ağır metaller: Eğer kaynakta iyi bir ayrım yapılmıyorsa evlerde oluşan katı atıklar içinde kadmiyum, civa, nikel, kurşun gibi ağır metallerin bulunması söz konusu olabilir. Bu metallerin kaynağı genellikle piller, bataryalar ve bazı metal aksamdır. Ağır metaller sanayi kaynaklı katı atıkların bünyesinde de sıklıkla rastlanan kirleticilerdendir. Belli bir konsantrasyonun üzerindeki ağır metaller biyolojik faaliyeti inhibe edici etkiler gösterebilirler ve kompostlama gibi proseslerde başarısızlığa yol açarlar. Ayrıca n,-ihai ürün kalitesinin de düşmesine neden olurlar. Kompostlama sırasında aerobik ayrışma ürünleri (CO2 ve su) atık kütlesinden ayrılacak ve bu yüzden toplam atık kütlesinde oluşacak azalma ile ağır metal konsantrasyolarında bir artış söz konusu olacaktır. Bu artış ürün ağır metal konsantrasyonlarının standartlarda belirtilen sınırları aşmasına yol açabilir. Ağır metallerin bir başka sakıncası da yüksek sıcaklıkta yakma sonucu vazılarının buharlaşabilmeleri,

buharlaşmayanların da yanma kalıntısı (kül) içinde kalmasıdır. Bu durum ileri baca gazı arıtma teknikleri ve atık olarak oluşan külün özel yöntemlerle bertarafını gerektirir. Klorür: Klorür katı atıktaki tuzların miktarını ifade eden bir parametredir. Yüksek konsantrasyonlarda tuzun varlığı inhibisyon sebebi ile biyolojik proseslerde atığın stabilize olmasını engelleyeceği gibi, sızıntı suyunun arıtımın da zorlaştıracaktır. Öte yandan kompostlamada son ürünün kalitesini düşürecektir. Zira zirai topraklarda tuzluluk hiç istenmeyen bir durumdur. Diğer toksik maddeler: Atığa kaynağında organik ya da inorganik kirleticilerin karıştığı düşünülüyorsa bu maddelerin analizleri mutlaka yapılmalıdır. (ALPASLAN 1995) 4.

KATI ATIK KAYNAKLARI NELERDİR?

Katı atıkları kaynaklarına göre 4 sınıfta değerlendirebiliriz. 48 Evsel katı atıklar v Organik evsel atıklar v İnorganik evsel atıklar 49 Endüstriyel nitelikli katı atıklar v Tehlikeli v Tehlikesiz 50 Tıbbi katı atıklar ve 51 Özel katı atıklar 4.1

Evsel Atıklar:

Konutlardan atılan, tehlikeli ve zararlı atık kavramına girmeyen, bahçe, park ve piknik alanları gibi yerlerden gelen katı atıkları ifade eder. Evsel katı atıklar toplam katı atık üretimi içerisinde oldukça yüksek bir düzeye sahip olup, insan sağlığı açısından da oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Bu atıkların toplanmadan önce ve sonra depolanma yerlerinin hastalık taşıyıcı organizmalar için uygun bir üreme ortamı olması, toplum sağlığı açısından büyük bir sorun yaratmaktadır.(DPT 2005)

Evsel katı atıkları iki grup halinde göstermek mümkündür: Organik evsel atıklar : Mutfak ve yemek atıkları, kağıt, ambalaj malzemeleri gibi atıklardan oluşur. İnorganik evsel atıklar: Kül , curuf, ev eşyası kırıkları ( cam, porselen toprak, demir v.b.) gibi atıklardan oluşmaktadır. Evsel katı atıkların hacmi ve çeşitliliği toplumların tüketicilik alışkanlıkları konusunda da kesin sonuçlar vermektedir. Tablo 1’de; Evsel atıkların bazı ülkelerdeki bileşimleri % olarak verilmiştir.(OKTAR1992) Tablo 4.1- Evsel Atıkların Yüzde Olarak Bileşimi KATIATIK Kül Kağıt Organik Madde Metal Cam Diğerleri

Belçik a 48 21 23

Almany a 30 19 21

Fransa

İstanbul İşveç

ABD

24 30 24

45 10 36

0 55 12

10 42 23

2 3 3

5 10 15

4 4 14

1 1.5 6.5

6 15 12

8 6 11

Kaynak: KARPUZCU, s.119 (4).

Günlük yaşamda “çöp” olarak bilinen evsel katı atıkların kontrolü insan ve çevre sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Bunun başlıca sebebi, bu atıkların biriktirildikleri yerlerin hastalık yapıcı ve taşıyıcı organizmalar için çok müsait bir üreme ortamı meydana getirmesidir. Yerleşim merkezlerinde, evsel katı atıkların küçük bir alan içinde yoğun bir nüfus ile iç içe bulunmaları bu problemin önemini daha da arttırmaktadır (OKTAR1992). Evsel atıkların poşetler içinde ve sınıflandırılarak konutlardan toplanmaları ile kontrol altında tutulmaları mümkündür.Gelişmiş ülkelerde evsel atıklar bu şekilde toplanmakta ve yeniden değerlendirme yoluna gidilmektedir (GÖKDAYI 1997). 4.2

Endüstriyel Nitelikli Katı Atıklar:

Endüstriyel nitelikli katı atıkları tehlikeli ve tehlikesiz olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Tehlikeli atıklar; patlayıcı,

parlayıcı, kendiliğinden yanmaya müsait, suyla temas halinde parlayıcı gazlar çıkaran, oksitleyici, organik peroksit içerikli, zehirli, korozif, hava ve suyla temasında toksik gaz çıkaran, toksik ve ekotoksik özellikler taşıyan atıklardır. Endüstriyel zararlı atık kaynaklarının büyük bir bölümünü ise kimyasal madde üretimlerinin ve bunlarla ilişkili endüstrilerin oluşturduğu görülmektedir. Tehlikesiz atıklar; endüstrilerden kaynaklanan ancak tehlikeli ve zararlı özelliği olmayan evsel nitelikli atıklardır ve evsel atıklarla aynı kategoride değerlendirilir.( DPT 2005) Her tür endüstri tesisleri ile çeşitli imarehanelerde açığa çıkan istenmeyen nitelikteki katı madde ve çamurlar “endüstriyel katı atıklar” kapsamına dahildir. Bu tür atıkları kaynaklarına göre iki ana grup altında toplamak mümkündür: • Endüstriyel birim, işlem ve süreçlerden kaynaklanmayan atıklar; Genelde, cam, kağıt, tahta, ve metal gibi çeşitli ambalaj atıkları ile bazı süprüntü artıkları • Endüstriyel işlemler veya süreçler sonucu ortaya çıkan atıklar; yoğun bir çamur niteliğinde olan katı atıklar ise “zararlı atıklar” olarak tanımlanmaktadır (TÇV 1995). 4.3

Tıbbi Katı Atıklar:

Patalojik, jinekolojik, toksik, enfeksiyonlarla ilgili, korozif, yanıcı, kesici, delici v.b. özelliklere sahip her türlü atık veya hasta ile temas etmiş olan enjektör, pansuman malzemesi gibi malzemelerden oluşan atıklar olarak tanımlanmaktadır. Bu tür atıkların kaynakları olarak; tıp, diş hekimliği ve veteriner hekimliği eğitimi veren ve araştırma yapan kuruluşlar, kan bankası ve kan nakil merkezleri, tıbbi tahlil laboratuvarları, sağlık ocakları ve muayenehaneler, revirler, seyyar sağlık birimleri, eczane ve ilaç depoları sayılabilir. 4.4

Özel Nitelikli Katı Atıklar:

Uzaklaştırılması özel önem arzeden, radyoaktif atıklar, piller, aküler, atık yağlar ve inşaat-yıkım, hafriyat atıkları gibi atıklar bu gruba girmektedir. (DPT 2005) 5.

EVSEL KATI ATIKLAR

5.1. KAZANIMI

KATI ATIKLARIN TOPLANMASI/TAŞINMASI/GERİ

VE BERTARAFI 1997 nüfus sayım sonuçlarına göre ülkemizin nüfusu toplam 62.810.111 kişidir. Nüfusun yaklaşık 41 milyon kişi şehirlerde yaşamaktadır. Bu nüfusun atık yönetimi hizmetleri toplam 3215 belediye tarafından yürütülmektedir. Ülkemizde kişi başına günde ortalama 0,7-1,0 kg atık üretildiği kabul edilmektedir. Ülkemiz nüfusu dikkate alındığında günde ortalama 63.000 ton evsel katı atık üretilmektedir. Katı atıklara yönelik olarak ülkemizde yapılan ilk çalışma, 1992 yılında Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından gerçekleştirilmiş ve takip eden 1994, 1995 ve 1996 yıllarında bazı bölümleri tekrarlanmıştır. Tüm kaynaklarda, basılı yayın olarak 1992 yılı envanteri olduğundan, bu tarihe ait olan çalışmalar kullanılmış, diğer senelere ait olanlara yer verilememiştir. Bu nedenle bu raporda bu yıllara ait çalımalara kısaca değinilmesinde fayda görülmektedir. 1994, 1995 ve 1996 yıllarında Belediye Çevre Envanteri Araştırmasının katı atık soru kağıtları sırasıyla 2133, 2278 ve 2322 belediyeden derlenmiş ve bunlardan 1969, 2111 ve 2157 belediyenin mücavir alan sınırları içinde ikamet eden nüfusa katı atık hizmeti verdiği saptanmıştır. Sözkonusu yıllarda sırasıyla 1882, 2028 ve 2062’sine belediyenin kendisi tarafından 15, 6 ve 3’üne büyük şehir belediyesi tarafından ve 88, 116 ve 116’sına da özel sektör tarafından katı atık toplama hizmeti verildiği belirlenmiştir. Araştırma sonucunda bulunan toplam katı atık miktarları 1994, 1995 ve 1996 yılları itibariyle sırasıyla 17595, 20561 ve 22816 ton/yıl’dır. Günde kişi başına üretilen katı atık miktarı yıllara göre artış göstermiştir. 1994 yılı yaz mevsimi için 0,9 kg/kişi.gün, kış mevsimi için 1,0 kg/kişi.gün ve yıllık ortalama 0,97 kg/kişi.gün olarak bulunmasına rağmen, 1995 yılının yaz mevsimi için 1,2 kg/kişi.gün, kış mevsimi için 1,3 kg/kişi.gün ve yıllık ortalama 1,23 kg/kişi.gün tesbit edilmiştir. 1996 yılında ise yaz mevsimi için 1,3 kg/kişi.gün, kış mevsimi için 1,4 kg/kişi.gün ve yıllık ortalama 1,39 kg/kişi.gün olarak belirlenmiştir. ve

Türkiye’de 1994, 1995 ve 1996 yıllarında sırasıyla 252, 66 48 çöplük açılmış, 230, 104 ve 64 adet çöplük de

kapatılmıştır. 1994, 1995 ve 1996 yılları için sırasıyla Katı Atık Yönetmeliği hükümlerini yerine getirmeyen 1914, 1563, 1544 belediyenin 1273, 1101 ve 974’ü bu durumun maddi imkansızlıklardan, 774, 580 ve 533’ü araçlarının yetersizliğinden, 814, 665 ve 639’u personel yetersizliğinden kaynaklandığını belirtirken, 532, 452 ve 521 belediye Katı Atık Yönetmeliği hakkında bilgileri olmadığını beyan etmişlerdir. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün 1992 yılında katı atıklara yönelik olarak yapmış olduğu çalışma sonucunda bulmuş olduğu atık kompozisyonu aşağıdaki gibidir. Atık Cinsi Organik atık (mutfak, park, bahçe) Kül, cüruf, taş, toprak Geri kazanılabilir malzeme

(%) 65.45 22.48 12.05

Geri kazanılabilir atık kompozisyonu ise; Atık Cinsi Kağıt, karton Metal Cam Plastik PET, PVC Lastik, kauçuk Tekstil

(%) 45,48 8,62 18,46 3,19 6,15 3,35 4,88

Ülkemizdeki katı atık kompozisyonu verilerine göre, evsel katı atıklar içindeki geri kazanılabilir atıklar (ambalaj ve organik atık) tam bir ayrıştırmaya tabi tutuldukları takdirde depolanacak atık hacminde yaklaşık toplam % 35 oranında bir azalma söz konusu olacaktır. Böylelikle depo sahasının ömrü ortalama % 30 uzayacaktır. Ağırlık olarak ise toplam evsel atıklarımızın yaklaşık % 12’si geri kazanılabilir atıklardır. Bu da yıllık olarak yaklaşık 2-2,5 milyon tona karşılık gelmektedir. Ayrıca çöpler içerisindeki maddelerin geri kazanılması, ham madde kaynaklarının korunması, döviz giderlerinin ham madde veya mamul madde temininde en aza indirilmesi, gelir

elde edilmesi ve depo sahalarının çevreye olan etkilerinin azaltılması yönünden de çok önemlidir. Bu amaçla, Çevre Kanunu’nun öngördüğü “Kirleten Öder Prensibi” doğrultusunda kullan-at türü sıvı gıda ve temizlik ürünlerinin ambalajlarının geri toplanması ve kazanılması konularında kota uygulaması ile özel sektöre yasal yükümlülükler getirilmiştir. 1992 yılından bu yana sıvı gıda, deterjan ve şampuanlar gibi sıvı temizlik ürünlerini plastik, metal, cam ve lamine karton kutu ambalajlarda piyasaya süren işletmelere bu ürünlerin boş ambalajlarının belirli oranlarda geri toplama ve kazanma zorunluluğu getirilmiştir. Firmalara her yıl geri kazanacakları ambalaj miktarları Çevre Bakanlığı tarafından bildirilmektedir. Maksimum toplama miktarı, 1997 yılında 98.000 ton olarak gerçekleşmiştir. Ancak bu değer 1997 yılı toplam geri kazanılabilir atık miktarının ancak yaklaşık % 3,5’idir. Geri kazanılabilir atıklar büyük bir oranda sokak toplayıcıları tarafından sokak konteynerlerinden veya düzensiz depolama alanlarında çöpün içinden ayrılmaktadır. Bunun yanında ülkemizde bazı belediyelerin Çevko Vakfı ile işbirliği içinde yürüttüğü geri kazanım uygulamaları ile geri kazanılabilir atıklar kaynağında çöpten ayrı toplanmaktadır. Bu uygulamalar pilot bölge kapsamında sürdürülmekte olup, toplam 50 belediye 130.000 konuta ulaşmıştır. Katı atıkları geri kazanabilmek adına yapılan bu çalışmaların yanısıra ülkemiz koşulları değerlendirildiğinde, atılacak en büyük adımın kota uygulamasının kaldırılıp yerine depozito sisteminin yaygınlaştırılması olduğu anlaşılmaktadır. Ülkemizde ambalaj atıklarının toplanmasında gösterilen başarı yurt dışındaki seviyeye ulaşamamaktadır. Ayrıca ambalaj atıklarının fazla oluşu, kota uygulamasının ambalaj malzemesini azaltıcı yönde herhangi bir fonksiyonu olmadığını da görtermektedir. Kota uygulamasının tamamen kaldırılıp, depozito uygulamasına geçilmesi halinde tüketici ürünü kullanıp, ürün ambalajını para karşılığında iade ederek sanayiye geri gönderecektir. Böylelikle ambalaj atıklarının toplanması sorunu da bir ölçüde ortadan kalkacaktır. Geri kazanımın bir başka çeşiti olan kompost, küçük çapta basit teknoloji kullanıldığında ekonomik bir yöntemdir. Türkiye’deki katı atıklar yüksek organik madde içeriklerinden dolayı kompostlaştırmaya elverişlidir. Elde edilen kompost erozyonun önlenmesinde kullanılabildiği gibi depolama

sahalarının ömrünün uzamasını da sağlar. Atıkların % 30-50’si humusa dönüştürülebilir. Kompost tesislerinin ülkemizdeki uygulamaları sınırlı sayıda olup, şimdiye kadar beklenen başarı elde edilememiştir. Bir kompost tesisi kurmadan önce mutlak surette fayda/maliyet analizinin yapılması ve kompost pazarının araştırılması gerekmektedir. Fayda/maliyet analizi yapılmamış ya da pazar araştırması tamamlanmamış tesislerden beklenen verim alınamamakta, hatta kompost maliyetinin pazar fiyatını geçtiği durumlarda tesis belediye tarafından işletilmemektedir. Türkiye’de Antalya, Giresun, Edirne, İstanbul, İzmir, Kemer, Mersin, Turgutlu ve Yalova’da kurulmuş kompost tesisleri vardır. Ancak bu tesislerin pek çoğu tam kapasite çalıştırılmamaktadır. Ülkemizdeki kompost tesislerinde karşılaşılan en önemli sorunlar; 52 İdari sorunlar 53 Eğitimsiz personel 54 Siyasi istikrarsızlık 55 İşletme giderlerinin karşılanamaması 56 Kompostun ve ayıklanan diğer malzemelerin satılamaması 57 Teknik sorunlar • • • • • •

Düşük kompost kalitesi (yetersiz çürüme, ayırma) Eski teknoloji Açık tesislerde yağmur ve nem problemi Yedek parça sıkıntısı Yüksek enerji giderleri Fizibilite eksikliği şeklinde sıralanabilir.

yetersiz

Turizm Bakanlığı’nın ATAK Projesi kapsamında yaptırılan Kemer Kompost Tesisi 1999 yılı itibariyle işletmeye alınmıştır. Bölgede kurulan Güney Antalya Turizm Geliştirme ve Alt yapı İşletme Birliği (GATAB), tüm turistik tesis ve işletmeler ile yerleşim birimlerinin alt yapı hizmetlerini yürütmektedir. Diğer alt yapı hizmetleri ile birlikte çöp toplama ve bertarafı hizmetlerini de kurmuş olduğu ALTAŞ isimli şirket aracılığı ile yürütmektedir. Yörede coğrafi konumun uygun olmaması

nedeniyle düzenli depolama tesisi kurulamamış, katı atıkların geri kazanımı için bir ayrıştırma tesisi ile Kemer’de kompost tesisi kurulmuştur. Tesis kapasitesi 50.000 ton/yıl’dır. 540.000 DM işletme gideri olan tesisden 8 ayda 19,5 milyar gelir elde edilmiştir. Bir yıl için 135 milyar gelir beklenmektedir. Tesisin toplam yatırım maliyeti 8 milyon DM olup, bunun 2 milyon DM’ı dış kredi, 6 milyon DM’ı GATAB tarafından karşılanmıştır. Kemer’de kurulan kompost tesisine gelen atıkların % 44,3’ü organik atık, % 26,7’si geri kazanılabilir nitelikteki atık, % 19’u bahçe çimi ve % 10’u ise talaş’tır. Gelen toplam 7173 ton atıktan 601,53 ton kompost elde edilmektedir. Elde dilen kompostun pazarlanabilmesi için öncelikle köylüye parasız verilmiş ve artan taleple birlikte kompost piyasadaki fiyatını bulmuştur. Kentlerimizde çöplerin toplanması, taşınması, geri kazanımı ve bertaraf edilmesi belediyelerin sorumluluğundadır. Tüm belediyeler için ortak olan bu sorunun çözümlenmesi için önemli bir personel ve parasal kaynak ayrılmaktadır. Büyük şehir belediyesi sistemine dahil belediyelerde katı atık yönetimi açısından ilginç bir görev bölüşümü getirilmiş bulunmaktadır. Buna göre, büyük şehir belediyesi katı atıkların depolanması ve atıkların değerlendirilmesi çalışmalarından sorumlu iken, ilçe belediyeleri atık toplama ve taşıma işlemleri ile genel temizliğin sağlanmasından sorumlu bulunmaktadır. Böylelikle, iki ayrı düzeydeki belediye arasında bir iş bölümü yapılmış olmaktadır. Günümüzde belediyeler tarafından toplanan çöplerin büyük bir çoğunluğu tedbir alınmadan oluşturulan sahalara gelişigüzel yığılmakta ve atılmaktadır. Bütçelerinin yaklaşık % 40’ını temizlik giderlerine ayıran belediyeler, katı atık yönetiminde kendilerine verilen görevleri toplama ve taşıma konularında yerine getirirlerken, değerlendirme ve bertaraf konularında gereken önemi göstermemektedirler. Özellikle bertaraf için yaptıkları “vahşi depolama” sahalarının yer seçiminde yapılan hatalar ve işletme koşullarındaki olumsuzluklar gün geçtikçe büyüyen problemlere sebep olmaktadır. Türkiye’de halen 7 adet düzenli depolama tesisi mevcuttur. Bunlar; İstanbul, Gaziantep, Bursa, İzmit, İzmir, Foça ve Göcek’tir. Bu sayının süratle Arttırılması ve düzensiz

çöp depolama sahalarının rehabilite edilmesi gerekmektedir. (DPT2005) 5.2. YASAL ÇERÇEVE Ülkemizde kentsel katı atıklarla ilgili mevzuat çok eskilere dayanmakta olup, zaman içinde değişen ihtiyaçlara göre kanun ve yönetmelikler çıkarılmıştır. Bunlardan en önemlilerini sıralayacak olursak; • 1580 Sayılı Belediyeler Kanunu 14.04.1930 • 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu 06.05.1930 • 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 09.11.1982 • 2872 Sayılı Çevre Kanunu 11.08.1983 • 3030 Sayılı Büyük şehir Belediyeleri Kanunu 09.07.1984 • 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Yasası 15.07.1993 • 3914 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 04.07.1993 Çevre korumaya yönelik hedefleri, 09.11.1982 tarih ve 2709 sayılı yasa olan T.C. Anayasası’nda bulmak mümkündür. Özellikle Yasanın 56. Maddesinde “her vatandaşın sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamını sürdürme hakkına sahip olması” son derece önemlidir. Bu maddenin devamında, “sağlıklı bir çevrenin geliştirilmesi, çevrenin korunması ve kirlenmesinin engellenmesi Devlet’in ve vatandaşın görevidir” ibaresi yer almaktadır. Bir diğer önemli yasa, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’dur. Bu yasa oldukça eski olmasına rağmen atıkların toplanmasına ve depolanmasına, halk sağlığının korunması için gerekli önlemlerin alınmasına, yeni yerleşim alanlarının açılmasına ve kentsel gelişmelere dair hükümler taşıması ve bu konularda kamu kuruluşları ve belediyeler arasında görev ve yetki dağılımına ilişkin düzenlemeler içermesi itibariyle, eskiden olduğu gibi günümüzde de büyük öneme sahiptir. 1580 sayılı yasa ile Türkiye’de 2000’nin üzerinde nüfusa sahip her yerleşim merkezinde belediye kurulması

öngörülmektedir. Bu yasada, katı atıkların bertarafına ilişkin hükümler içerilmekte, belediyelere halk sağlığının korunması ve yaşam koşullarının bu amaçla iyileştirilmesi hususunda görevler yüklemektedir. Atıkların toplanması, geri kazanılması, depolanması ile sokak ve caddelerin temizlenmesi belediyelerin görevleri arasında yer almaktadır. Bu yasa, Büyük şehir Belediyelerini kapsamamakta, tehlikeli ve zararlı atıklar için de herhangi bir hüküm getirmemektedir. Bu yasa 1984 yılına kadar her belediye için geçerli olmuş, ancak yoğun kentleşme sonucu zamanla nüfusu 1 milyonun üzerine çıkan kentler oluşmuştur. Bu büyük merkezler için standart belediye yönetim modeli yetersiz gelmeye başlamış ve 1984 yılında 3030 sayılı yasa ile Büyük şehir Belediyeleri düzenlemesine gidilmiştir. Bu yeni yasal düzenlemeyle, atık hizmetlerine ilişkin alt yapı tesislerinin yapımı ve işletilmesi, özellikle düzenli atık depolama sahalarının ve atık işleme tesislerinin kurulması, Büyük şehir Belediyeleri yetkisine verilmiştir. Buna karşılık, atıkların toplanması ve taşınmasına ilişkin hizmetler ilçe belediyelerinin yükümlülüğü altındadır. 2872 sayılı Çevre Yasası bir çerçeve yasa olup, çevre koruma konusunda kurallar ve idari organizasyonda düzenlemeler getirmektedir. Yasa aynı zamanda çevre korumaya ilişkin yönetmeliklerin çıkartılması yetkisini de vermektedir. Yasanın ilk bölümü çevrenin korunması, ekolojik denge, çevre kirlenmesi, atık, alıcı ortam gibi kavramlara tanımlamalar getirmekte, ikinci bölümde ise, merkez ve taşrada idari yapılanma ve görevler belirtilmektedir. Üçüncü bölümde çevre korumanın temel esasları ile görevler ve yönetsel düzenlemelere yer verilmekte olup, kirlenmeye ilişkin yasaklar, çevre üzerine getirilen etkiler, başvurular, işletme izinleri ve denetim yetkilerine değinilmektedir. Yasanın dördüncü ve beşinci bölümünde ise “kirleten öder” ilkesinden hareketle yaptırımlara ilişkin düzenlemeler, gelir kaynaklarını oluşturan cezalar ve ücretler ile “Çevre Kirliliğini Önleme Fonu” yönetimi yer almaktadır. Bu fondan % 45 oranında çevre yatırımlarının karşılanması amaçlanmıştır. Ancak fon kaynaklarının alınacak önlemlerin ve uygulanacak projelerin finansmanına yetmeyeceği hemen anlaşılmıştır.

2464 sayılı Belediye Gelirleri Yasası, verilen yerel hizmetler karşılığı alınacak ücretleri ve vergi gelirlerini kapsamaktadır. Yerel katı atık yönetimi ile yakından ilgili diğer bir yasa da, 3914 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa’dır. Bu yasa, “Çevre Temizlik Vergisi”nin toplanmasına olanak yaratmış olup, anılan gelir kaynağı ile belediyelerin katı atık ve atık su bertaraf hizmetleri ile cadde ve sokak temizlik giderlerini karşılamaları amaçlanmıştır. Daha önceden belediye bütçesinden karşılanan bu hizmet giderleri yasanın yürürlüğe girmesinin ardından bu gelirlerle karşılanmaya başlanmıştır. Ancak vergiden elde edilen gelirler, atıkların toplanması, taşınması ile cadde ve sokakların temizlenmesine yönelik hizmetleri kısmen karşılamaktadır. Aynı yasada, ilçe belediyelerince toplanan Çevre Temizlik Vergisi’nin % 10’una karşılık gelen tutarın Çevre Kirliliğini Önleme Fonu’na aktarılmasını, % 20’sine karşılık gelen kısmının ise büyük şehir belediyelerine aktarılmasını öngörmektedir. Çevre Temizlik Vergisi yıllık artış oranları merkezi Hükümet tarafından belirlenmektedir. Bu konuda yasanın 44. Maddesinin 3. Bendi, yıllık enflasyon oranının ancak yarısı düzeyinde bir artışı mümkün kılmaktadır. Burada açıklanmaya çalışılan yasalar, çevre ve atık yönetimine yönelik olmaları açısından en önemli düzenlemeler olup, bunun dışında bağlayıcı nitelik taşıyan yönetmelikler ve yasa hükmünde olan uluslararası anlaşmalar da bulunmaktadır. Ülkemizde Çevre Yasası’na dayandırılarak çıkartılmış çok sayıda yönetmelik ve yönerge vardır. Bunlar, atık hizmetlerine yönelik alt yapı yatırımlarının türlerini ve proje kıstaslarını belirlemekte olup, atık tesislerinin planlanması, yapımı ve işletilmesine dair hükümler getirmektedir. Atık toplama hizmetlerini doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen yönetmelikler aşağıda sıralanmaktadır. 58 Çevre Kirliliğini Önleme Fonu Yönetmeliği (1985) 59 Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği (1986) 60 Gürültü Kontrol Yönetmeliği (1986) 61 Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği (1988) 62 Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği (1991), ilgili değişiklikler (1994),

(1998), (1999) 63 Zararlı Kimyasal Madde ve Ürünlerin Kontrolü Yönetmeliği (1993) 64 Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği (1993) 65 Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yöentmeliği (1995) 66 Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği (1997) Sayılan bu yönetmelikler arasında atık yönetimi açısından en önemli olanı 1991 yılında yürürlüğe giren Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’dir. Anılan yönetmelikte, atık hizmetlerinin uygulanmasına ilişkin düzenlemeler yer almakta olup, atık üreticilerine, belediyelere, kamu kurumlarına ve diğer kuruluşlara düşen görev ve yetkiler belirtilmektedir. Yönetmelik atık üreticilerini; geri kazanılabilir atıkları kaynağında ayırmaya, değerli atıkları tekrar ekonomiye kazandırmaya ve atık üretim miktarını olabildiğince azaltmaya yönelmektedir. Kendi sınırları içerisinde belediye ve büyük şehir belediyeleri, atık hizmetlerinin gerektirdiği tesislerin planlanmasından, yapımından ve işletilmesinden sorumludur. Böylelikle yönetmelikte, atıkların toplanmasına, taşınmasına, bertarafına ilişkin esaslar ve kısıtlamalar yer almaktadır. Zaman içerisinde bazı değişiklikler getirilen yönetmelikteki standartların, Batı Avrupa’daki gelişmiş ülkelerde uygulanan standartların üzerinde olduğu dikkat çekmektedir. 1993 yılında Çevre Bakanlığı tarafından Katı Atık Depo Alanları Yönetimi ile İlgili Yönerge yayınlanmıştır. Bu yönergede; atık bertarafına yönelik faaliyetlerin etkinlikle sürdürülmesi, Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’ndeki hükümlerin yerine getirilmesini teminen, atık depolarının kurallara uygun olarak yapımı, işletilmesi, faaliyetine son verilmesi ve ıslahı konularında hükümler bulunmaktadır. Yine 1993 yılında yürürlüğe giren Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’nde; hastanelerden ve tıbbi tesislerden çıkan atıkların toplanmasına, taşınmasına, işleme tabi tutulmasına ve bertaraf edilmesine ilişkin talimatlar bulunmaktadır. Burada önemli olan hastane ve tıbbi tesislerde atıkların ayrı muhafaza edilmesi ve bertarafında dikkate alınması gerekli hususlardır. 1995 yılında yayınlanan Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, bu atıkların bertarafında üstlenilen yükümlülüklere değinmekte, atık kategorilerini tanımlamakta, bertaraf faaliyetlerinin kural ve denetimini açıklamakta, bu tür atıkların uluslararası ticaretteki konumunu belirlemektedir.

Katı atık tesislerinin çevreye verebileceği zararları önceden tesPit edip önlemek amacıyla bu tesisler Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’ne dahil edilmiştir.23 Haziran 1997 tarih ve 23028 sayılı Resmi Gazete’de yeniden yayınlanan ÇED Yönetmeliği’nin Ek I-ÇED Uygulanacak Faaliyetler ile Ek IIÇED Ön Araştırması Uygulanacak Faaliyetler Listesi’nde katı atık tesislerine yer verilmiştir. Bu yönetmeliğe göre, katı atıkları depolama tesisleri 10 ha’dan büyük veya günlük 100 ton’dan fazla depolama hacmi olan çöp alanları ÇED uygulanacak faaliyetler arasında, Ek I’de yer almayan katı atık depolama tesisleri ile çöp aktarma istasyonları, katı atık işleme tesisleri veya yakma tesisleri ise ÇED ön araştırması uygulanacak faaliyetler arasında gösterilmektedir.(DPT 2005)

6. ENDÜSTRİYEL ATIKLAR Tehlikesiz endüstriyel atıklar evsel atıklar sınıfında değerlendirildiğinden bu bölümde sadece tehlikeli endüstriyel atıklar işlenecektir. 6.1. TEHLİKELİ ENDÜSTRİYEL ATIKLARIN TOPLANMASI/TAŞINMASI/GERİ KAZANIMI VE BERTARAFI Endüstileşme yolunda olan ülkemizde tehlikeli atık oranı her geçen gün artmaktadır. Miktarları artan bu endüstriyel atıklar önemli körfezlerimizi geri dönülmesi güç biçimde tahrip ettiği gibi insan ve çevre sağlığında da çok ciddi hasarlara neden olmaktadır. Tehlikeli atıkların depolanması kadar, atığın üretildiği noktadan son bertaraf noktasına kadar geçen sürede güvenli şartlarda toplanıp, taşınması konusu da önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Tehlikeli atıklar günümüzde kara, demir ve su yolları ile taşınmakta olup, ülkemizde en çok tercih edilen kara yoludur. Gelişmiş ülkelerden ülkemize olan yasadışı atık trafiğinin önlenmesi amacıyla Türkiye tarafından 1989 yılında “Basel Sözleşmesi” imzalanmış ve bu sözleşme 1994 yılında onaylanmıştır. Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından hazırlanan 1994 ve 1995 yılları imalat sanayi atık envanteri araştırmaları, 25 ve daha fazla kişi çalışan imalat sanayi işyerlerinde, toplam

üretimin % 88,33’ünü ve istihdamın % 75,60’ını temsil eden işyerlerine uygulanmıştır. İstatistik sonuçları aşağıdaki Tablo 1’de verilmektedir. Tablo 6.1: Endüstriyel Atık Miktarı Atık Türü

İşyeri Sayısı 1994 1995 ve 945 859

Kül Cüruf* Kimyasal Atık** TOPLAM ATIK MİKTARI

Miktar (ton/yıl) 1994 1995 5.492.070 4.138.180 2.453.811

3.278.550

7.945.881

7.416.730

*Kül ve Cüruf: Yakıtların yanmasından demir, esaslı ve demir dışı metallerin işlenmesinden kaynaklanan tüm atıkları içermektedir. **Kimyasal Atık: Organik ve inorganik esaslı tüm kimyasal maddeleri içermektedir.

Tehlikeli atıkların bertarafı halen evsel atık depolama sahalarında, evsel ve tıbbi atıklarla karıştırılarak yapılmaktadır. Sanayici tarafından özel nakliyeciler aracılığı ile belediye çöplüğüne getirilen atıklar burada diğer atıklarla beraber hiçbir önlem alınmadan işlem görmektedir. Tehlikeli atıkların bertarafı yakma ve düzenli depolama şeklinde gerçekleşmektedir. Yakma genellikle organik bileşikli atıkların bertarafı için kullanılan bir yöntemdir. Organik fraksiyonların yanma sırasında hacimleri önemli ölçüde indirgenmekte ve içinde zehirli madde bulunan organik içerikli atıklar tehlikesiz bileşiklere dönüştürülerek bunların çevreye zararı da en aza indirilmektedir. Dünyada kullanılan en yaygın atık bertaraf yöntemi düzenli depolamadır. Bu yöntem her ne kadar atıkları kimyasal olarak zararsız hale getirmese de, atıkların çevreden izole edilmesini sağlamaktadır. Ayrıca yakma ve geri kazanımdan geriye kalan tehlikeli atıkların bertarafı için de gereklidir. Bu tesisler ülkede gerekli ise de, sayılarının sınırlı tutularak bölgesel ölçekli inşa edilmesine çalışılmalıdır. Hem maliyet ve kullanılabilirlik açısından faydalı olması hem de çevresel yükleri minimumda tutması açısından tehlikeli atık işleme/bertaraf tesislerinin Türkiye’de nüfus yoğunluğunun ve endütrileşme oranının yüksek olduğu bölgelerde hizmet vermesi avantajlı görülmektedir. Uzun dönemde bu tesislerin sayılarında ihtiyaca bağlı olarak artışlar kaydedilse de özelliği bakımından uzun seneler korunup denetlenebilmesi için ülke bazında tesis sayısına kısıtlama getirmek gerekmektedir. Ayrıca tesis sayısının arttırılmasından

çok atık üreticilerinin atıklarını azaltmaları yönünde teşvik edilmeleri daha anlamlı olacaktır. Tehlikeli atık miktarındaki azalma, beraberinde bazı proses değişikliklerini de getirecektir. 67 Üretimdeki girdilerde tehlikesiz ya da daha az tehlikeli malzeme seçimi, 68 Üretim prosesinde teknoloji değişikliklerinin uygulanması, 69 Atık azaltıcı yönetim sistemlerinin uygulanmasının etkinleştirilmesi, 70 Alternatif ürün üretimine geçiş. Üretim prosesinde geri dönüşüm, geri kazanım ve atıkların yeniden kullanılması gibi işlemlerle atıkların yan ürünlere dönüştürülmesi atık azaltmada en etkili yöntemlerden birisidir. Tesis içerisinde atık ve yan ürünlerin yeniden kullanımı mümkün değil ise en iyi alternatif bu ürünlerin başka bir tesise hammadde girdisi olarak verilebilmesidir ki, bu da atık borsasını doğurur. Çevre Bakanlığı, Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği çerçevesinde, sanayicilerden toplamaya başladığı Atık Beyan Formları’ndaki bilgileri bir Atık Borsası oluşturma yönünde değerlendirme programı başlatmıştır. Çevre Bakanlığı, TübitakMarmara Araştırma Merkezi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile yapılan çalışmalar sonucunda Kocaeli Sanayi Odası ve İstanbul Sanayi Odası tarafından oluşturulan Atık Borsa’ları faaliyete geçmiştir. Orta vadede, Çevre Bakanlığı ile koordinasyonun geliştirilerek oluşturulan bu atık borsalarının daha etkin hale getirilmesi sağlanmalı ve diğer sanayi odalarının girişimleri ile yaygınlaştırılmalıdır. Sanayi atıklarının üretildikleri noktadan hammadde veya başka şekillerde kullanılabilecek kuruluşlara iletilmesi, hem geri dönüşüm işlemini hızlı ve etkili bir şekile dönüştürecek, hem de çevre korunmasına katkıda bulunacaktır. Bu tür atık borsalarının faaliyetleri yatırım ve teşviklerle arttırılabilir. Ortalama 200 $/ton bertaraf harcaması varsayımı ile sadece imalat sanayii için mevcut atık envanteri verilerine dayanılarak hesaplanan düzenli atık bertaraf maliyetinin yılda 375 milyon $ mertebesinde olacağı tahmin edilmektedir. Bu toplam değer uygulama açısından gerçeği yansıtmamasına rağmen, tehlikeli atık yönetim maliyeti açısından bir fikir

vermektedir. Uygun atık azaltma, geri kazanım ve bertaraf tesislerinin devreye girmesi ve denetim/yaptırım mekanizmalarının etkin olarak çalışması halinde yönetilecek atık miktarında, gelişmiş ülkelerdekine benzer şekilde, büyük azalmalar olacaktır. Gelişmiş ülkelerdeki şirketlerde, çevre koruma amacıyla yapılan harcamalar yıllık cironun % 1 ile % 3’ü arasında değişiklikler göstermektedir. DİE imalat sanayii atık envanteri ve üretim değeri verileri kullanılarak yapılan değerlendirmeye göre atık bertaraf maliyeti, kimya sanayii için üretim değerinin % 1.9 ile en fazla harcama faktörüne sahip olup, bunu yaklaşık % 1 ile kağıt saanayii, % 0.2 ile orman ürünleri ve metal esaslı imalat sektörleri takip etmektedir. Tekstil ve makine sanayii için bu faktörler % 0.2’den küçük olarak hesaplanmaktadır. Bu faktörlerin tekstil ve maline sanayii için küçük olması, bu sektörlerdeki atıkların az olarak beyan edilmelerinin yanısıra geri kazanılma olanaklarının yüksek olmasına bağlanabilir. Türkiye bazında imalat sektörleri için ortalama atık bertaraf maliyeti faktörü % 0.56 olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde tehlikeli atık toplama, taşıma, işleme ve bertaraf hizmetleri büyük çoğunlukla, özel sektör tarafından sağlanmaktadır. Bu konuda, devlet denetimci ve yaptırımcıdır. Bu politikanın Türkiye’de de yürütülmesi uygun olacaktır. Tehlikeli atık bertarafı, bölgesel olarak hizmet veren tesislerde yapılmalıdır. Türkiye’deki sanayileşme yoğunlukları gözönüne alındığında, bu tür tesislerin sayısının 6 ile 8 arasında olması uygun görülmektedir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde düzenli tehlikeli atık bertaraf ücreti ton başına 250-350 $ arasındadır. Bu değer özel yakma tesislerinde 10003000 $ arasında değişmektedir. Ülke bazında tehlikeli atıkların yönetimi için kısa vadede öngörülen faaliyetlerin önyatırım maliyetleri kısaca aşağıda özetlenmiştir. 71 Atık işleme/geri kazanım tesisleri : 200 milyon $ 72 Atık bertaraf tesisleri : 100 milyon $ 73 Atık borsası, milli bilgi ve acil önlem 50 milyon $ Merkezi, atık kayıt/takip mekezi: TOPLAM : 350 milyon $ Türkiye’de İzmit ilinde 1 adet tehlikeli atık bertaraf tesisi bulunmaktadır. Belediyeye bağlı bir şirket olan İZAYDAŞ tarafından çalıştırılan (bkz.ek1), 35.000 ton/yıl kapasiteli tesiste, optimum koşullarda 2 ton/saat katı, 0.4 ton/saat fıçı,

0.1 ton/saat klinik atık, 1 ton/saat yanabilir sıvı, 0.1 ton/saat özel sıvı, 0.5 ton/saat sulu sıvı atıktan oluşan menü (toplam 4.1 ton/saat) Döner fırın ve İkinci yakma odasında yakılarak bertaraf edilmektedir. Tesisin enerji ihtiyacı 1.2 MW/saat olmakta, tesisten yaklaşık 2.5 MW/saat enerji üretimi sağlanmaktadır. Açığa çıkan enerji KEDAŞ ile yapılan sözleşme gereği enterkonnekte sisteme verilmektedir. Bu tesiste atık bertaraf maliyeti ortalama 450 DM/ton civarındadır. Türkiye’de kimyasal alanlarla kirlenmiş sahaların tespit ve ıslahında yeraltı ve yer üstü sularının kirlenmesi bir gösterge olabilir. Kimyasallarla kirlenmiş sahaların ıslahı projeleri, çok uzun süreli ve pahalıdır. Bu projeleri Türkiye için orta ve uzun vadeli çevre koruma programına almak uygun olacaktır. Ancak insan sağlığı açısından acil önlem gerektiren sahalarda, acil temizleme çalışmalarına da başlanmalıdır. Kirlenmiş sahaların ıslah programlarının hazırlanmasında aşağıdaki kavramların göz önüne alınmasında yarar bulunmaktadır. 74 Gelen atık kaynaklarının durdurulması, 75 Su ve havanın, sahadaki atıklar içindeki kimyasallardan izole edilmesi, 76 Bir yeri temizlerken diğer sahaların kirletilmemesi, 77 Kirlenmiş sahanın ne düzeyde temizleneceğinin önceden saptanması. Ülkemizde kimyasallarla kirlenmiş sahaların temizlenmesi için henüz bir yönetmelik mevcut değildir. Bu tür bir yönetmelik çalışmasının en kısa sürede başlanmasında fayda görülmektedir. Konunun yasal, mali ve teknik yönlerinin çok kapsamlı olması nedeniyle, yönetmeliğin hazırlanması aşamasında sanayi ile ortak çalışmalar yapılması zorunludur. ( DPT 2005) 6.2. YASAL ÇERÇEVE Ülkemizde tehlikeli atık yönetim sisteminin oluşturulması amacıyla Çevre Kanunu ve Basel Sözleşmesine dayalı olarak “Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği” hazırlanmış ve 1995 yılında yürürlüğe girmiştir. Burada temel amaç; “Tehlikeli atıkların, üretiminden nihai bertarafına kadar insan sağlığına ve çevreye zarar verecek şekilde doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama verilmesinin önlenmesine,

üretiminin ve taşınmasının kontrolünün sağlanmasına, ithalinin yasaklanmasına ve ihracatının kontrolüne, yönetimindeki teknik ve idari standartların sağlanmasına, üretimin kaynağında en aza indirilmesine, üretimin kaçınılmaz olduğu durumlarda üretildiği yere en yakın mesafede bertaraf edilmesine, yeterli bertaraf tesisi kurulması ve bu tesislerin çevresel bakımdan sağlıklı bir şekilde kontrolüne, çevreyle uyumlu yönetiminin sağlanmasına yönelik prensip, politika ve programların belirlenmesi için hukuki ve teknik esasları düzenlemektir.” Aynı evsel depolama alanlarında olduğu gibi, burada da hangi atıkların tehlikeli atık olduğu, depolama kriterleri, depolama alanının yerinin nitelikleri, tasarımında depo taban ve yüzey geçirimsizliğinin sağlanması, erozyon ve sel baskınlarının önlenmesi, sızıntı suyu ve depo gazlarının toplanması ve uzaklaştırılması, depolama ömrünün tamamlandıktan sonra başka amaçlı kullanımı ve uzun vadeli izleme programları belirlenmiştir. Düzenli depolama alanı işleten her kuruluş bu esaslara uymakla ve istenilen kayıt ve belgeleri zamanında Çevre Bakanlığı’na ibraz etmekle yükümlüdür. Bu yönetmelikte, tehlikeli atıkların toplanması ve taşınmasına yönelik yeterli ayrıntıda uygulama kuralları bulunmamaktadır. Oysa bu atıkların üretildikleri noktadan bertaraf aşamasına kadar geçen süre, önem verilmediği takdirde çok ciddi sorunlara yol açabilecek ve bu sebeple dikkatle izlenmesi ve kurallar getirilmesi gereken bir süreçtir. Yönetmelikte tehlikeli atıkların bertaraf tesislerine lisanslı şirketlerin lisanslı araçları ile taşınması zorunluluğu getirilmiştir. Ayrıca Çevre Bakanlığı’nca yürürlüğe konulan atık taşıma şirketlerinin ve araçlarının lisanslandırılması esasları ile ilgili bir genelge bulunmaktadır. Atıkların tehlikeli maddeleri taşıma belgesine sahip şoförlerin kullanımında lisanslı araçlarla nakliyesi zorunluluğu olduğu halde etkin denetim noksanlığından her türlü taşıma araçları ile atık nakliyesi yapılmaktadır. Etkili bir denetim yapıldığı takdirde ise, yeterli sayıda nakliye firması bulunmamaktadır.( DPT2005) 78 KATI ATIKLARIN EKONOMİK YÖNÜ VE GERİ KAZANILMASI Katı atıkların toplum ve çevre sağlığına zarar vermeyecek şekilde toplanması, taşınması ve imha edilmesi oldukça

masraflı bir hizmet olup bu görev yerel yönetimlere düşmektedir. Katı atıkların toplanması ve taşınması yerel yönetimlere dolayısı ile ülke ekonomisine büyük bir yük getirmektedir. Sayısal verilerden yerel yönetimlerin bütçelerinin % 20-40’ını bu hizmete ayırdıkları görüldüğü halde hizmetin arzu edilen kalite düzeyinde yerine getirildiği bir yerleşim merkezi yok gibidir. Toplum sağlığı açısından büyük önem taşıyan katı atıklar aynı zamanda da kaybolan ekonomik değerdir. Ekonomik girdilerin temelini oluşturan doğal kaynakların büyük kısmının sınırlı ve tükenebilir olması nedeniyle, özellikle gelişmiş ülkelerde katı atıkların yeniden ekonomiye kazandırılmasına yönelik çabalar yoğunluk kazanmıştır. Talebin sürekli arttığı ve doğal kaynakların sınırlı olduğu düşünülürse; katı atıkların değerlendirilerek ekonomik değer sağlayan birer kaynak durumuna getirilmelerinin zorunluluğu kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle katı atıkların ham madde kaynağı olarak tekrar kullanılma imkanlarının araştırılması gerekmektedir. Atıkların tekrar ham madde olarak kullanılması ile; tabii kaynakların korunması ve kaynak israfının önlenmesi ve uzaklaştırılacak katı atıkların miktarlarının azaltılması gerçekleşmiş olacaktır. Nüfusun sürekli büyümesi ve gelişen teknoloji sayesinde katı atık miktarlarında sürekli artışlar meydana gelmekte ve söz konusu artışlara en büyük sebep olarak ambalaj maddelerindeki çeşit ve miktarın artışı gösterilmektedir. Ambalaj maddelerinin önemli bir kısmını plastik kağıt ve metal kutular oluşturmaktadır(LENİHAN1975). 7.1 Katı Atıklardan, Artık Maddelerin Geri Kazanılması I. Merkezi Ayırma: Atılan tüm çöpler aynı kapta toplanmakta ve merkezi tesislerde çeşitli metodlar uygulanarak geri kazanılmaktadır. Bu sistemin gerçekleşmesi için bazı ek yatırımların yapılması zorunludur. Katı atıkların merkezi biryöntemle ayrıştırılması için kullanılan sistemlerin başında kompost yapma tesisleri gelmektedir. Tipik bir kompost yapma tesisinin üç önemli işlevi vardır. Bunlar; (GÖKDAYI 1997, KARPUZCU 1994)

• Çöplerin organik ve inorganik kısımlarının elle veya otomatik olarak ayrıştırılması, • Ayrıştırılan organik kısımların öğütülmesi, • Öğütme işlemi yapılan maddelerin açıkta yığınlar halinde veya mekanik olarak humuslaştırmaya tabi tutulması ile çalışır. Katı atıkları ayrıştırarak geri kazanmak, kompost gübre yapımında ve enerji üretiminde kullanmak mümkündür. II. Kaynakta Ayırma Sistemi: Atıkları atıldıkları yerde, kaynakta, yurttaşların aktif katılımı ile ayrı kaplarda toplayarak geri kazanmak mümkündür. Böylece , hem çevre kirliliği doğuran atıklar sağlıklı bir şekilde geri kazanılmakta hem de madde rezervleri daha tasarruflu kullanılmış olmaktadır (KARPUZCU1994). Katı atıklardan ne gibi maddelerin ayrılacağı, bunların nasıl değerlendirilip yeniden kullanılabilir hale getirilebileceği uzun vadede planlanmalıdır. Aşağıda sınıflandırılarak anlatıldığı gibi, özellikle, katı atıklar içindeki; kağıt, cam, plastik ve metal gibi maddelerin ayrıştırılarak tekrar kullanılması daha kolay olmaktadır. 7.2 Geri Kazanılabilecek Atıklar 7.2.1 Cam ve Cam Kökenli Atıklar: Kırık cam parçaları cam sanayiinde tekrar kullanılmak bakımından son derece uygun malzemelerdir. Büyük ölçüde temiz olarak toplanan camların tekrar işletmeye sokulmaları çok kolaydır. İşletmelerde işlenen cam parçaları tekrar cam şişe, pencere camı, araba camı, ayna, bilumum cam eşya v.b. gibi bize tekrar dönebilir (İNAN 1997) 7.2.2 Kağıt Kökenli Maddeler: Çöplerden ayrılan kağıtlar; ambalaj kağıdı, karton kutu imalinde, çeşitli kırtasiyelerin imalinde ham madde olarak çok kullanılır. Eski kağıtların hammaddeolarak kullanılması, gerekli odun miktarını ve dolayısı ile senede kesilecek ağaç miktarını büyük ölçüde azaltabilir. Kağıdın geri kazanılması durumunda ise orijinal hammaddeden kağıt üretiminin gerektirdiğinden %25-30 oranında daha az enerji kullanılması söz konusu olacaktır .Kağıdın geri kazanılması çevre kirliliğini de önemli ölçüde azaltabilecektir. Örneğin; hurda kağıdın geri kazanılması yoluyla kağıt üretimi %74 oranında hava kirliliği,

%35 oranındada su kirliliğini azaltmaktadır (LENİHAN 1975). Bu nedenle kullanılmış kağıtların mutlaka değerlendirilmesi gerekmektedir. Bugün dünyada kullanılmış kağıdın tam olarak yarısının değerlendirilmesi durumunda, yeni kağıt talebinin yaklaşık % 75’inin karşılanabileceği ve bu oranında, Avrupa kıtası orman alanının kağıt üretimi için ayrılmasını önleyecek güçte olduğu öne sürülmektedir. Bugün bu uygulamaya geçen Japonya, Hollanda, Meksika, Güney Kore, Portekiz, Tayland, İsviçre ve Batı Almanya gibi ülkeler yaklaşık % 40 gibi bir değerlendirme oranına erişmişlerdir. Taiwan ise hurda kağıdı % 70 oranında değerlendirmektedir ( OKTAR 1992). 7.2.3 Yanabilecek Odun, Tahta ve Eşya Parçaları: Bu özelliği taşıyan maddeler evlerde yakacak olarak değerlendirildiği gibi sunta imalindede kullanılabilir. 7.2.4 Her Türlü Maddeleri ve Teneke Kutular:

Metal

Parçaları,

Teneke

Ambalaj

Metal parçaları bilhasa sanayi atıklarından kolayca ayrılabilir ve değişik işletmelerde tekrar kullanılabilir. Bazı hallerde bu maddelerin kullanılması normal ham maddelerin kullanımlarına nazaran çok daha ucuz olabilir. Mesela katı atıklardan ayrılan alüminyumun işleme sokulması için gerekli enerji normal işlemler için gerekli olanın % 5’i kadardır. Alüminyum üretmek için gerekli olan enerjiden % 90-95 tasarruf etmek, hava kirlenmesini % 95, su kirlenmesini % 35 azaltmak mümkün olmaktadır (LENİHAN,1975). 7.2.5 Plastik Kökenli Katı Atıklar: Bu sınıfa Giren katı atıklar tekrar eritmek sureti ile aynı veya farklı amaçlı malzemelerin yapılması ( plastik panjur , çiçek saksısı v.s) için rahatlıkla hammadde olabilmektedir. Ayrıca plastik maddeler çok iyi bir enerji vererek yandıkları için yakacak olarak da kullanılabilir. Böylece atıldıkları ortamda uzun yıllar bozulmadan kalabilen plastik kökenli maddelerin ortamdaki yoğunlukları da azalarak çevreyi görünüş ve kullanma gayeleri bakımlarından kirletmemeleri de sağlanmış olunur (LENİHAN,1975). 7.2.6 Organik Kökenli Katı Atıklar:

Organik bileşikleri en uygun değerlendirme şekli; katı atıkların kompost gübre yapılarak kullanılmasıdır. Metallerin ve diğer maddelerin ayrılmasından sonra öğütülen organik maddeler 2,5-3 metre genişliğinde ve 1,5-2 metre yüksekliğinde diziler halinde yığılır. Oksijenin alt tabakalara inebilmesi için yığınlar zaman zaman karıştırılmalıdır. Kompost esnasında ortamın nemi, sıcaklığı, ve PH değeri uygun değerlerde olmalıdır. Elde edilen gübrenin verim değeri oldukça iyidir. Ayrıca organik kökenli katı atıklar hayvan yiyeceği olarakda rahatlıkla kullanılabilir (İNAN 1997). 8.

ATIKLARIN BERTARAF EDİLMESİ

Katı atık yönetiminin en önemli unsurlarından birisi de geri kazanılması mümkün olmayan katı atıkların insan ve çevre sağlığına zarar vermeden bertaraf edilmesidir. Bu aşamada bertaraf teknolojileri gündeme gelmektedir. Hangi teknolojinin nerede, nasıl ve hangi kapasitede seçileceği, teknik ve ekonomik araştırmayı gerektiren bir konudur. Teknolojiyi saptayan en önemli parametre ise o yörenin katı atığının özelliğidir. Dolayısıyla katı atığın özelliği iyice araştırılmadan seçilen bertaraf teknolojileri yerel yönetimler ve ülke için büyük maddi zararlar doğurabildikleri gibi çevreyi de olumsuz yönde etkileyebilirler. Katı atıkların yönetiminde yaygın olarak kullanılan en önemli üç yöntem; 79 Düzenli depolama, 80 Kompostlama ve 81 Yakma’dır. 9.

KATI ATIKLAR VE HALK SAĞLIĞI

Az gelişmiş ülkelerdeki yerleşim yerlerinin çoğunda çöp toplama hizmetleri ya hiç yoktur yada çok yetersizdir. Bu ülkelerde katı atıkların % 30- 50’ sinin kontrolsüz bir şekilde etrafa bırakıldığı söylenebilir (DİRİCAN 1993). Ülkemizde de pek çok yerleşim merkezlerinde katı atıklar uygun koşullar altında biriktirilmemekte ve toplanan atıklar imha sahası veya çöplük denilen alanlara gelişigüzel dökülüp kendi hallerine bırakılmaktadır. Bazı sahil kentlerinde ise katı atıklar denize atılmaktadır. Bu uygulamalar görünüm olarak kötü sonuçlar

oluşturduğu gibi yaratmaktadır.

halkın

sağlığı

açısından

da

tehlike

Çöplerin tekniğe uygun bir şekilde uzaklaştırılmamaları halinde halk sağlığı ile ilgili problemler ortaya çıkar. Katı atıklar yoluyla en az 20 tip hastalığın taşınarak bulaştığı bilinmektedir. Çöplerden hastalık taşıyan en önemli iki faktör, sinekler ve farelerdir (KARPUZCU 1994). Bu çöp yığınlarından kontrolsüz bir şekilde yayılan tozlar, sızıntı suları ve gazlar çevreyi önemli ölçüde kirletmektedir. Yine bu çöplerden çıkan kötü kokulu gazlar rüzgarların etkisiyle yerleşim yerlerine taşınabilmekte ve insanları rahatsız etmektedir. Katı atıkların toplama öncesi ve sonrası depolanmaları esnasında yangın ve patlama tehlikesi oldukça yüksektir. Gelişi güzel yerlerde toplanan bu çöplerin neden olduğu sakıncalı sonuçları çoğaltmak mümkündür. Katı atıkların yaşanılan çevrenin kirlenmesine neden olmaması ve halk sağlığı nedenleri ile yaşanılan yerlerden uzaklaştırılması gerekmektedir. Bu durumda ayrı mesleklerden bir çok uzmanın bir araya gelerek , çöplerin depolanarak toplanacağı, zararsız hale getirileceği ve geri dönüşümle tekrar kullanılabilir hale getirileceği istasyonları seçmeleri gerekir. Uzmanlar istasyonları seçerken; • Yerleşim yerlerine olan uzaklığı ve büyüklüğü, • Çöp dökme yerlerinin büyüklüğü, • Drenaj probleminin çözülmesi, • Arazi katmanlarının durumu, • Çöplükten ortaya çıkan suların veya yağmur sularının akacağı dere yatağının, halkın yaşadığı veya kullandığı alanlara doğru olmaması, • Hakim rüzgarların yönü, • İçme ve kullanma suyu havzalarına uzaklığı gibi birçok bilimsel ve teknik konuya dikkat etmelidirler (İNAN1997).

View more...

Comments

Copyright ©2017 KUPDF Inc.
SUPPORT KUPDF